5 Eylül 2024 Perşembe

72

1
ÇİZELGE LİSTE viii
ŞEKİL LİSTE ix
KISATMALAR LİSTE xi
1. GİRİŞ 1
1.1 Çalışmanın Amacı 2
1.2 Merkezi Araştırma Soru 3
1.3 Araştırma Problem Alanı 4
1.4 Varolan Çalışmalar 6
1.5 Vaka Çalışması 7
1.6 Metodoloji 7
2. İNSAN ODAKLI TASARIM – GÜNÜMÜZE KADAR GELEN
ARAŞTIRMALAR VE SONUÇLARI 9
2.1 Genel Bakış 9
2.2 Çocuk Parki – İnsan Odaklı Tasarım Örnekleri 13
2.2.1 Fuji Anaokulu, Tokyo, Japonya 13
2.2.2 Her Çocuk Için Park, Queens, ABD 15
2.2.3 Glamis Çocuk Parki, Londra, Ingiltere 16
2.2.4 Ibtasem Siğinmaci Çocuk Parki, Bar Elias, Lübnan 17
2.2.5 Hayal Parkı, New York, ABD 18
3. ARAŞTIRMA ALANIYLA ETKİLEŞİM İÇİNİDE OLAN
FAKTÖRLER 20
3.1 Çocuklarda Gelişim Özellikleri Ve Erken Çocukluk Dönemi 20
3.1.1 Okul Öncesi Çocuklarda Sosyo – Doygusal Gelişim 23
3.1.2 Benlik Kavramı Gelişimi 27
3.1.3 Benlik Ve Toplumsallaşma 28
3.1.4 Bilişsel Gelişim 30
3.1.4.1 Bilişsel Gelişimde Piaget’in Teorisi 31
3.1.5 Fiziksel Gelişim 33
3.1.6 Beyin Gelişimi 34
iii
3.1.7 Motor Gelişimi 35
3.1.7.1 Motor Gelişiminin Safhaları 37
3.1.7.2 Temel Beceri Dönemi 38
3.1.7.3 Dört İle Altı Yaşindaki Çocuklarda Motor Gelişim 39
3.1.8 Altı Yaşında Kadar Çocuklarda Motor Gelişimi 41
3.2 Oyun 42
3.2.1 Oyunların Sınıflandırılması Ve Tanımlar 42
3.2.2 Oyun Kuramları 45
3.2.3 Açık Alanlarda Oyunun Önemi 47
3.2.4 Oyunun Türleri 55
3.2.5 Zeka Gelişimi Açısından Oyunun Değeri 64
3.3 Kamusal Alanlar Ve Çocuk Parkları 68
4. İNSAN ODAKLI TASARIM 80
4.1 İnsan Odaklı Tasarımın Özellikleri 82
4.2 İnsan Odaklı Tasarım Nerede Kullanılır 89
4.3 İnsan Odaklı Tasarım İçin Yöntem Ve Süreç 91
4.4 Çocuk Parkı Tasarimlarında İnsan Odaklı Tasarım Yaklaşımının
Kullanımı 99
5. VAKA ÇALIŞMASI 104
5.1 Genel Bakiş 104
5.2 Vaka Çalışmasına Metodolojik Yaklaşım 105
5.3 Neden “Eibe”? 105
5.4 Bundek Parkı Çocuk Oyun Alanlarının Tanıtımı 108
5.5 İnsan Odaklı Tasarım Örnekleri (Ürün – Vaka Çalışmaları) 111
5.5.1 Örnek 1 111
5.5.1.1 Oyun gruplarının fonksiyonel özellikleri 112
5.5.1.2 Ürün tasarım özellikleri 112
5.5.1.3 Kullanım değerlendirmesi 113
5.5.1.4 ”Eibe“ Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje
Hedefleri) 115
5.5.2 Örnek 2 115
5.5.2.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri 116
5.5.2.2 Ürün tasarım özellikleri 116
5.5.2.3 Kullanım değerlendirmesi 117
iv
5.5.2.4 ”Eibe“ Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje
Hedefleri) 117
5.5.3 Örnek 3 117
5.5.3.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri 118
5.5.3.2 Ürün tasarım özellikleri 118
5.5.3.3 Kullanım değerlendirmesi 119
5.5.3.4 ”Eibe“ Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje
Hedefleri) 119
5.5.4 Örnek 4 120
5.5.4.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri 120
5.5.4.2 Ürün tasarım özellikleri 121
5.5.4.3 Kullanım değerlendirmesi 121
5.5.4.4 ”Eibe“ Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje
Hedefleri) 122
5.5.5 Örnek 5 122
5.5.5.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri 123
5.5.5.2 Ürün tasarım özellikleri 123
5.5.5.3 Kullanım değerlendirmesi 124
5.5.5.4 ”Eibe“ Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje
Hedefleri) 124
5.6 Vaka Çalışmaları Özeti 125
6. SONUÇ 126
KAYNAKLAR 131
EKLER 139
v
ÖZET
Çocuklarda okul öncesi dönem hem çocukluğun ileri dönemlerindeki gelişim hem de
birey olma anlamında son derece önemlidir (Horvat, 1986). Aynı zamanda, açık
alanda yapılan aktiviteler de çocuklardaki psikolojik, fiziksel, sosyal ve duygusal
gelişime büyük katkı sağlamaktadır (Bilton, 2010). Söz konusu tez çalışmasının odak
noktasında çağdaş teori üzerinden insan odaklı tasarımın (HCD) temel prensipleri,
yöntemleri, araçları ve tekniğini incelemekle birlikte bunları analizi, keşfi ve
sistematiği de ele alınmaktadır. Bu bağlamda, insan odaklı tasarımın çocukların
kullanımına sunulan çocuk parklarındaki araç ve gereçlerin çocuk gelişimine olumlu
etkileri incelenmektedir.
Tez çalışmasında nitel veri toplama yöntemi kullanılırken, buna ek olarak tarih,
analiz, tanım, edebiyat, araştırma ve vaka çalışmalarına da başvurulmuştur.
Çalışma kapsamında ayrıca konuya ilişkin diğer bilim dalları ele alınmaktadır.
Bunların arasında bulunan psikoloji, pedagoji ve kentsel yerleşim alanları insan
odaklı tasarımla ilgilidir ve çocuk parkı araç ve gereçlerini yapan tasarımcıların
tasarım sürecinde disiplinler arası faydalanlanmalarını sağlamaktadır.
Vaka çalışması olarak Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’deki Bundek Çocuk Parkı
incelenmektedir. Insan odaklı tasarımın temel prensipleri ışığında ele alınmış beş
adet temel araç ve gereç ilgili tüm kriterler göz önünde bulundurularak ele
alınmaktadır. Belirtilen kriterler şu şekildedir; fonksiyonel özellikler, malzeme ve
tasarım özellikleri ile amaç değerlendirmesi. Vaka çalışmasında anket yöntemi
kullanılmaktadır. Anketler genellikle çocuk parkı tasarımcıları ve şehir yönetimiyle
yapılmıştır. Vaka çalışmasında elde edilen sonuçlar tezin savunduğu merkez
araştırma sorusuna uygun yürütülmüş ve insan odaklı tasarımı ele alan tasarımcıların
çocuk gelişimine son derece katkı sağladığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tez çalışması markez araştırma sorusu savunmasıyla sona ermektedir. Bununla
birlikte, konu hakkında yapılacak gelecek araştırmaların tasarım ve ekoloji
yaklaşımına odaklanması gerektiği vurgulanmakta ve insan odaklı tasarımdaki
tasarımcılara yeni bir bakış açısı kazandırdığı belirtilmektedir.
Anahtar kelimeler: İnsan Odaklı Tasarım, Çocuk Gelişimi, Oyun, Oyun Alanı, Oyun
Araç Ve Gereçleri.
vi
SUMMARY
Pre-school period of childhood is the fundamental period for the overall development
of a child and - immanently - human being (Horvat, 1986). In the same time, most
intense development of children’s psychological, physical, social and emotional
abilities is possible to accomplish through outdoor play activities (Bilton, 2010). The
principle objective of this study is exploring, analyzing, systematizing, evaluating
and ranking the main principles, methods, instruments and techniques in the context
of contemporary theory and practice of human centered design (HCD), as well as
their implementation in designing objects for playing and playground equipment
intended for child play, in purpose of positive effects on the overall development of
the child.
This research combines qualitative data collection methods, including historical
analysis, description, literature review, questionnaire surveys and case study.
The approach of this study is to define the influence that other related sciences, like
psychology, pedagogy and urbanism have on human centered design and to propose
an inevitable interdisciplinary approach that designers of playground equipment
should apply in their design process.
Case study is undertaken on the example of Playground in Park Bundek in Zagreb,
Croatia. Five representative equipment examples were evaluated using the criteria
which embodies the main principles of human centered design approach. Mentioned
criteria were as follows: Functional Characteristics, Material and Design
Characteristics and Evaluation of Purposefulness. The case study is supported by the
questionnaire survey, undertaken with the designer of the playground and with the
representative of the city administration. The results and findings obtained in the
case study are confirming the central research question of this study, which states
that using human centered design approach, designer is able to affect the overall
development of children. The thesis concludes by approving the central research
question. Moreover, it is suggested that the further research on this topic could
involve inclusive design and ecological approach, which is leading a designer to a
new, larger insight of human centered design.
Keywords: Human Centered Design, Development Of Children, Play,
Playgrounds, Playground Equipment.
vii
ÖNSÖZ
Yazımın en başında öncelikle
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ve bana Mimar
Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde okuma ve dünyanın en güzel
şehirlerinden biri olan İstanbul'da yaşama imkanı tanıyan Türkiye Bursları'na
teşekkür etmek isterim.
Bununla birlikte, tez çalışmam ve öğretim hayatım boyunca desteklerini esirgemeyen
Mimar Sinan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü ve Endüstri Ürünleri Tasarımı
Anabilim Dalı öğretim üyelerine minnetlerimi sunarım.
Tez danışmanın sayın Yrd. Doç. Dr. Hızır Tengüz Ünsal'a da tecrübelerini benimle
paylaştığı, çalışmam boyunca sabır gösterdiği, yeri geldiğinde destek olduğu ve yeri
geldiğinde çalışmamın çok daha iyi olması için yaptığı yapıcı eleştirelere, tüm
zorluklarda yardımelini uzatmasına ve bu çalışmanın bu denli değerli olmasına katkı
sağlamasından ötürü teşekkür ederim.
Tez çalışmamın dil bütünlüğü açısından uyumlu olmasında yardımcı olan Azra
Čengić hanıma ve Lejla Biogradlija'ya katkıları nedeniyle minnetarım.
Aynı zamandai tecrübelerini benimle paylaşan ve İstanbul’daki eğitim hayatım
boyunca desteklerini esirgeyemen sayın Öğr. Gör. Alev Yavuzcan ve Öğr. Gör.
Candan Sezgin Gülünay’a da teşekkür etmek isterim.
Tez çalışmam boyunca her zaman yanımda olan aile ve arkadaşlarıma da ayrıca
teşekkür ederim.
Son olarak, en büyük teşekkürü sevgili aile; annem Amela Mulavdić ve babam Esad
Mulavdić’e adamak isterim. Tez çalışmam boyunca yaptığım araştırmalarda
verdikleri sonsuz destek, sevgi ve anlayış olmadan çalışmamı başarılı bir şekilde
tamamlayamazdım.

viii
ÇİZELGE LİSTE
Çizelgenin Adı Sayfa No
Çizelge 3.1 Sosyo-duygusal gelişimin karakteristik özellikleri 29
Çizelge 3.2 Piaget’in bilgi gelişimi 32
Çizelge 3.3 Fiziksel gelişimin özellikleri 33
Çizelge 3.4 Çocuk parkı yapımında kullanılan malzemelerin fayda ve zararları 73
Çizelge EK 1.1 Eibe Ürünlerinin Görsel Detaylari – Labeling 139
Çizelge EK 8.1 Sertifikalar 167
ix
ŞEKİL LİSTE
Şeklin Adı Sayfa No
Şekil 1.1 Tezin disiplinlerarası yaklaşımı 4
Şekil 2.1 İnsan odaklı tasarımı etkileyen disiplinlerin grafikli görünümü 10
Şekil 2.2 Fuji Anaokulu, Tokyo Japonya 13
Şekil 2.3 Fuji Anaokulu, Tokyo Japonya 14
Şekil 2.4 Her Çocuk İçin Park, Queens, ABD 15
Şekil 2.5 - Galamis Çocuk Parki, Londra, İngiltere 16
Şekil 2.6 - Ibtasem Siğinmaci Çocuk Parki, Bar Elias, Lübnan 18
Şekil 2.7 - Hayal Parki, New York, ABD 19
Şekil 3.1 Dört ayrı kategorinin birbiriyle etkileşimi 21
Şekil 3.2 14 yaşındaki bir bireyin sinir gelişimi 35
Şekil 3.3 (A) Cefalo – kaudal yöne (B) Proksimal – distal yön 37
Şekil 3.4 Çocukların büyük bir kısmının temel hareket eylemlerini yaptığını gösteren
resim. 1 numaralı kişi başlangıç dönemindeyken, 4 ve 5 numaraları çocuklar ise ileri
seviyede gelişmişlik göstermektdir 39
Şekil 3.5 Okul öncesi çocuklardaki fiziksel gelişime yardımcı olan park araç ve
gereçleri 41
Şekil 3.6 Açik alanlarda oyunun önemi 49
Şekil 3.7 Wynnum Çocuk için parkı, Brisbane, Avustralya 53
Şekil 3.8 Mildred Parten’a gore oyun sınıflandırması 56
Şekil 3.9 Tek başına oynanan oyun 57
Şekil 3.10 Başka bir oyunu izleme 57
Şekil 3.11 Paralel oyun 58
Şekil 3.12 Çağrışımlı oyun 59
Şekil 3.13 Yapılandırılmış oyun için park mobilyaları 60
Şekil 3.14 Yapılandırılmamış oyun için park mobilyaları 61
Şekil 3.15 19.Yüzyılda çocuk parkı, H.Bernard 69
Şekil 3.16 New York'taki bir binasın terasından yapılan parkın görünümü 70
Şekil 3.17 Çar Aleksej’in Sarayı’daki bulunan kaydırak 70
Şekil 3.18 Camegie parkı ve Oklahoma'daki salıncaklar 71
Şekil 3.19 McDonalds çocuk parkı 71
x
Şekil 4.1 İOT çizgisel ilerlemeyen sürecinin karakteristik özelliği 85
Şekil 4.2 İnsan odaklı tasarımın prensiplerine göre yapılan tasarımlar 86
Şekil 4.3 İnsan odaklı tasarımın süreci 91
Şekil 4.4 Yol haritası, ilişki haritası ve 2x2 95
Şekil 5.1 Bundek Spor ve Rekreasyon Merkezi 108
Şekil 5.2 Bundek Parktaki Bulunan Göller Ve Yeşil Alanları 109
Şekil 5.3 Bundek Parkta Bulunan Çocuk İçin Oyun Alanları 111
Şekil 5.4 Örnek 1 111
Şekil 5.5 Örnek 1 113
Şekil 5.6 Örnek 1 114
Şekil 5.7 Örnek 2 115
Şekil 5.8 Örnek 2 116
Şekil 5.9 Örnek 3 118
Şekil 5.10 Örnek 3 119
Şekil 5.11 Örnek 4 120
Şekil 5.12 Örnek 4 121
Şekil 5.13 Örnek 5 123
xi
KISALTMALAR LİSTE
AB Avrupa Birliği
ABD Amerika Birleşik Devletleri
BMA British Medical Association / İngiliz Tıp Birliği
CHI Computer Human Interaction / Bilgisayar – İnsan Etkileşimi
CS Computer Science / Bilgisayar Bilimi
EMAS The EU Eco-Management and Audit Scheme
FSC Forest Stewardship Council / Orman Yönetim Konseyi
GUI Graphical User Interface / Grafiksel Kullanıcı Arayüzü
HCD Human Centered Design / İnsan Odaklı Tasarım
HCI Human – Computer Interaction / İnsan – Bilgisayar Etkileşimi
HDPE High – Density Polyethylene / Yüksek Yoğunluklu Polietilen
IPEMA International Play Equipment Manufacturers Association /
Uluslararası Oyun Ekipmanları Üreticileri Derneği
ISO International Organization for Standardization / Uluslararası
Standartlar Teşkilâtı
IQ Intelligence quotient / Zekâ katsayısı
IxD Interaction Design / Etkileşim Tasarım
MEGEP Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemini Güçlendirme Projesi
RH Republika Hrvatska / Hırvatistan Cumhuriyeti
RoSPA The Royal Society for the Prevention of Accidents / Kazaların
Önlenmesi İçin Kraliyet Cemiyeti
TÜV Technischer Überwachungsverein / Teknik Denetim Kurumu
UCD User Centered Design / Kullanıcı Odaklı Tasarım
UX User Experience / Kullanıcı Deneyimi
WWW World Wide Web / Dünya Çapında Ağ
1
1. GİRİŞ
İnsan hayatının bir parçası olan çocukluk dönemi hem bireyin psiko-fiziksel gelişimi
hem de çevreyi (dünyayı) tanıması nedeniyle son derece önemlidir. Gelişim süreciyle
birlikte birey, gelecek hayatına tüm kapasitesiyle hazırlanmaktadır. Çocuğun
gelişiminde çevresinin büyük etkisi vardır, sosyal ve doğal çevrenin yanı sıra teknik
çevre (yapılmış, üretilmiş; yapay çevre) de buna dahildir.
Çocukluğun erken dönemindeki gelişim en çok ebeveyn ve ailenin etkisiyle kendisini
göstermektedir. Bununla birlikte, sosyal çevrenin etkisi kendisini bireyin
tecrübeleriyle göstermektedir. Bunlar, konuşma ve davranışların pratiği haline gelen
eylemlerdir. Sosyal çevrenin etkisi bir anlamda en yoğun olan kısımdır ve çocuğun
üzerine etki eden kişinin tecrübe ve sorumluluklarına bağlıdır.
Çocuk gelişimine çevrenin etkisi değiştirilemeyen ve olması gereken bir karakterdir.
Çevrenin etkisi çocuğun buna ne kadar hazırlıklı olduğu ve bu etkiye olan duygusal
dayanıklılık ile yakından ilgilidir.
Teknik çevrenin etkisi ise üretilmiş nesnelerin etkisiyle özdeşleştirilebilir ancak diğer
taraftan çocuğun teknik çevredeki ekipmanlara karşı olan dayanıklılığı onun
tanımlama, anlama ve ekipmanın hizmet ettiği amaca göre kullanımını
geliştirmektedir.
Çocuğun gelişimindeki en önemli ve en etkili teknik yöntemlerin başında oyun
gelmektedir. Oyunun anlamı kendi içerisinde gizlidir ve tamamen çocuğun uyku,
dinlenme ve gıda gibi temel ihtiyacından biridir. Yukarıda bahsedilen her üç etki
(sosyal, doğal çevre ve teknik) de oyunla erişelilebilirlik sağlamaktadır ve çevrenin
sunduğu imkanlara göre değişim göstermektedir.
Çocuğun büyüme çağında karşılaştığı sorunlar kapsamında teknik çevrenin etkileri
değişebilmekte – oyun ekipmanları – ve bu tarz ürünlerin koşul, yaklaşım ve yapı
kriterleri başkalaşa bilmektedir. Gerçekte tasarım açısından potansiyel fırsatları da
sunan bu problemler ışığından bakıldığında tasarımcının buyurgan bir dil
kulanmadan insan / çocuk odaklı olması beklenilirken; bu süreçte tasarımcının sahip
olması gereken özeliklerin yanı sıra ürün ve oyun çevresi tasarım kararların nasıl
alındığı? Ürün kalite güvencesinin nasıl sağlandığı kullanıcı memnuniyetinin ve
oyunların kullanıcı/çocuk gelişmine ne tür katkı sağladığı? gibi temel sorular oyun
araç ve gereçlerini tasarlayan kişinin bilgi, sorumluluk ve duygusal yaklaşımı
2
açısından önemli sorulardır. Günümüzde çağdaş tasarım yaklaşımı displinler arası
perspektiften gerçekleşmektedir. Çocuk ve oyun çevresi kapsamanıda konu ele
alındığında sadece üretim odaklılık değil insan / çocuk odaklılığın önemi dahada
ortaya çıkmaktadır. Çocuğun psikolojik ve duygusal gelişimi tasarım sürecinde
hesaba katılması gereken önemli faktörlerdir. Tasarımcının başka displinlere
yaklaşması gerekli hallerde başka dsiplinlerin uzmanlık alanlarıyla işbirliklerine
gitmesi çocuk odaklı başarılı tasarım sonuçları elde edebilmek için önemli olduğu
söylenebilir.
Sunulan bu çalışmada okul öncesi çocuğa odaklanılmaktadır. Horvat’a göre (1986)
gelişim kuramında oyun dönemi olarak alınan bu dönem hem nicelik hem de nitelik
bakımından çocukta meydana gelen en büyük gelişimlerin olduğu dönemdir.
Yukarıda sunulmuş olan yapılan çalışma hakkında verilmiş mantıksal arka plan
bilgisinden yola çıkarak çalışmanın amacı aşağıdaki bölümde ifade edilmiştir.
1.1 ÇALIŞMANIN AMACI
Bir toplumun en zengin özelliği içerisinde bulundurduğu çocuklardır. Söz konusu
toplumun aktif olması ve entellektüel ile yaratıcılık kabiliyetlerinin gelişimi
tamamen toplumun kendisine aittir. (Gehlen, 1990). Yaratıcılık kabiliyetinin gelişimi
okul öncesi çocuk gelişiminde en buhranlı dönem olsa da ilgili tez çalışmasında
çocukların en fazla zaman geçirdiği, çocuk gelişimindeki en önemli filtrelerden biris
olan ve davranışları düzenleyen veya sınırlandıran kentsel bölgelerdeki açık alanlar –
çocuk parkları – ele alınacaktır. Bu bağlamda, teknik alanlara dahil olan çocuk
parklarındaki araç ve gereçlere odaklanılacaktır.
Bu çalışmanın amacı, çocuk parkı araç ve gereçlerini tasarım ilke-yöntemleri ve,
literatürde yer alan oyun kuramlarıyla insan odaklı tasarım açısından araştırmaktır.
Böylece çocuğun gelişimine olumlu anlamda etki eden bu araç ve gereçlerin
kullanımını daha verimli hale getirmektir.
İnsan odaklı tasarımın temelinde araştırma ve insan odaklı kullanıcıları tanımak
olduğu göz önünde bulundurulduğunda belirli bir sorunun araştırılması, burada okul
öncesi çocuk gelişimi ve onların ihtiyaçları, hem nicelik hem de nitelik bakımından
son derece olumlu gelişimler sağlamaktadır. Araştırma geçmişine bakıldığından söz
konusu tez çalışmasının kapsadığı konuların geçmiş dönemde çok fazla ele
alınmadığı görülmekte ve böyle bir çalışmaya son derece ihtyaç duyulduğu
anlaşılmaktadır.
3
1.2 MERKEZİ ARAŞTIRMA SORU
Çalışmanın üzerine kurulduğu temel soru, tasarımcının kendi tecrübeleri, edindiği
bilimsel arka plan ve kullanıcı ile empati kurma (4 ila 6 yaş aralığındaki çocuklar)
ışığında beklenen ihtiyaçları karşılaması ve çocuk parkındaki araç ve gereçlerin en
iyi şekilde temin edilmesini sağlamasıdır. Bu bağlamda, ortaya çıkacak ürünlerin
(oyun, eğlence) çocukların karakterlerinde fiziksel ve motor becerilerinin gelişimi
yanı sıra psikolojik ve ruhsal (yaratıcılık, hayal gücü) gelişime katkı sağlamalıdır ve
bunun ışığında söz konusu olgular insan gelişiminin geleceği için son derece
önemlidir.
Endüstriyel tasarımın varlığı ve son dönemde özel bir alan olarak gelişmesiyle
birlikte insan doğası üzerine kurulu olması ve tasarımın kullanıcıya nasıl hitap ettiği
üzerine odaklanması sonucu söz konusu çalışma kapsamında sorulacak soru
aşağıdaki gibidir:
İnsan odaklı tasarımın prensip, yöntem ve teknikleri, çocuk parkı alanlarında
kullanılan araç ve gereçlerle çocukların gelişimindeki yaratıcılığa ne şekilde ve
nasıl bir bütünlük içerisinde etki etmektedir?
İşlemsel gelişim kapsamında söz konusu soru aşağıdaki şekilde şekillendirilebilir:
1. Bu tarz bir konunun araştırılmasında hangi disiplinlerarası alanın ne şekilde
ve nasıl analiz edilmesi gerekmektedir?
2. Yapılan tasarımı insan odaklı yaklaşım etkiler mi, etkilerse ne şekilde etkiler
ve gelecek nesillerin hayat kalitesini nasıl düzenler?
3. Eğitim ve gelişim konusuyla ilgilenen devlet kurumları, diğer bir deyişle
yerel yönetimler insan odaklı tasarımın uygulanması noktasında, söz
konususu tasarımın son derece karmaşık olduğu göz önünde
bulundurulduğunda ve birçok alanı kapsayan çok sayıda soruya cevap
vermesi gerektiği düşünüldüğünde bu disiplinlerarası alanlar arasında en
doğru cevabın bulunmasını öngörmektedir.
Çalışmanın disiplinlerararası karakteri ilgili şemada gösterilmektedir (Şekil 1.1).
Araştırmanın temel sorusu çalışmanın ilerleyen alt başlıklarında ayrıntılı incelenmiş
ve araştırmanın kapsadığı konular ele alınmıştır.
4
Şekil 1.1 Tezin disiplinlerarası yaklaşımı
1.3 ARAŞTIRMA PROBLEM ALANI
Söz konusu tez çalışmasının ilgilendiği sorun ve onun karmaşık araştırma alanı
disiplinler arası yaklaşımı gerektirmektedir. Bu bağlamda, tezin amacını oluşturan en
önemli faktörlerin incelenmesi ve analiz edilmesi gerekmektedir. Bunlar, çocuk
gelişimi, çocuk oyunları, çocuk parkları ve çocuk oyun alanları için tasarlanmış araç
ve gereçlerdir.
Çocuk gelişimi, içerisinde birden fazla disiplinin bulunduğu özel bir alandır.
Bunların arasında fizyoloji, pediyatri, psikoloji, pedagoji, psikolinguistik ve benzeri
disiplinler bulunmaktadır. Tez çalışması, çocuk gelişiminindeki motor becerilerin
kazanımı, psikolojik-fiziksel gelişimin yanı sıra duygusal, bilişsel, sosyal ve kendine
güvenme ve kendini tanıma özelliklerinin kazanıldığı belli bir dönemi (4 ile 6 yaş
aralığı) kapsamaktadır. Bu bağlamda, çocuk gelişimine etki eden tüm faktör ve
disiplinlerin incelenmesi gerekmektedir.
Okul öncesi dönemde bulunan bir çocuktaki gelişim potansiyeli onun gelecek
hayatındaki sosyal ve duygusal, entellektüel ve fiziksel gelişimini son derece
etkilemektedir. Söz konusu gelişimin adım adım ilerlediği ifade edilmiştir ve bu
gelişimin kalitesi ve olanağı gelecek günlerin duygusal, entellektüel ve fiziksel
oluşumu adına tamamen çocuğun karşı karşıya kaldığı aktivite, çevre ve içerisinde
bulunduğu hayat koşullarından oluşmaktadır. (Gajanovic - Adzibaba, 1982).
Oyun, bireyin ilkel ihtiyacını temsil etmektedir ve insanı tamamlatan özelliklerden
birsidir. Oyun, çocuk gelişimindeki sosyal, doğal ve teknik (üretilmiş) çevrenin
sağladığı iletişim kanalı olarak da tanımlanabilir. Söz konusu davetkar alanda – oyun
dünyasında – çocuklar özgürleşmekte, açılmakta, motive olmakta ve katılımcı haline
gelmektedir. Burada, çocuğun gelişimine etki eden iletişim kanallarının kapıları
5
açılmaktadır. Konu hakkındaki çalışmanın temel görevi oyunu tüm muhtemel
şekilleriyle ele almak ve çocuğun büyüme dönemindeki gelişimine etkilerini
incelemektir. Oyun oynayan çocuklar, hayatı en doğal şekliyle öğrenmektedir. Oyun,
çocuğun fiziksel, ruhsal, zihindel ve sosyal gelişimine son derece büyük katkı
sağlamaktadır. (Şişman, Özyavuz, 2010).
Gelişmiş ve kenteselleşmiş dünyadaki park alanları, insanlara iletişim alanı sunan,
şehir ve doğa alanını aynı anda yaşatan, hareket ve dinlenme alanı sunan ve sosyal,
çevre ve teknik ortamların etkisini yaşatan yerlerdir. Tüm park alanlarında ama
özellikle de çocukların kullanımına sunulan parklardaki alanların temel kullanımı
oyun üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda, araştırma yapmanın en önemli gerekliliği
çocuk parklarının ne şekilde organize edilmesi, yapılandırılması ve zenginleştirilmesi
gerektiğidir. Bunun amacı, çocuk gelişiminde anahtar rol oynayan maddelerin çocuk
parkına başarılı bir şekilde yerleştirilmesidir. Temiz hava, güneş enerjisi gibi doğal
faktörlerin yanı sıra fiziksel aktivite, özgürlük hissi, hareket kabiliyeti gibi özellikler
de insan odaklı tasarımın tamamlayıcı betimlemeleridir. (Bilton, 2010).
Çocuk parklarındaki araç ve gereçlerin tasarımı en başından bu yana aktif, ilham
verici ve motive edici alanların oluşturulmasını hedeflemektedir. Böylece,
kullanıcılara oyun oynamaları için gerekli alanlar sunulmaktadır. Zaman bakış
açısıyla ele aldığımızda park araç ve gereçlerinin yapımında tasarımcılar genellikle
kanıtlara dayalı yöntemler kullanmışlardır. Örneğin, ev bahçelerinde zamanla
kaybolan araç ve gereçler (salıncak, tahterevalli, vb) zamanla gelişme göstererek
kamuya açık alanlarda yerini almış ve gelişmiş şekil ve teknolojiyle kullanıcının
hizmetine sunulmuştur. Gelişen zamanla birlikte yaklaşımlarda da değişmeler
gözlemlenmiştir. Tasarımcı kullanıcıyı daha da memnun etmek için onun
ihtiyaçlarını, kişisel özelliklerini, alışkanlıklarını ve önceliklerini baz alarak ürünlerin
çok daha etkili olmasını sağlamıştır. Tasarımcılar, insanların gündelik hayatını
ekipmanlara dönüştüren kişilerdir. Buna göre, tasarım sürecinde tasarımcının aldığı
eğitim ve empati duygusu son derece önemli rol oynamaktadır. Bununla birlikte, söz
konusu tez çalışmasında tasarımcının 4 ila 6 yaş aralığındaki çocukları kapsayan
disiplinler arası yaklaşımı da ele alınmaktadır. Böylece, tasarımcının çocuk parkı
araç ve gereçlerinde sadece yaratıcılığı değil, aynı zamanda hem oyun memnuniyeti
hem de gelişime verdiği olumlu ve yaratıcı etki de ele alınmaktadır. Bu şekilde
sağlanan bir gelişim süreci çocuk ve bireyin sterotipten alacağı tecrübeler ışığında
savunmasını geliştirecektir. Bunun yanı sıra, çocuğun toplumdan uzaklaşmasını
6
(yabancılaşmasını) sağlayan ve onun gelişimini azaltan otomatik davranışlardan da
vazgeçmesine olanak sağlayacaktır.
1.4 VAROLAN ÇALIŞMALAR
Endüstriyel tasarım, bilim disiplini olarak genel anlamda bilimsel ve teknik
bakımdan son derece önemlidir. Endüstriyel tasarımın odak noktasında insan
hayatının farklı dönemlerinde kullanılan kitlesel araç ve gereçler vardır: ikamet ve ev
araç gereçleri (eşya, materyal, ev donanımı, ev aletleri, vb), otomobil ve diğer ulaşım
taşıtları, çalışma aletleri ve boş zaman için değerlendirelecek ekipmanlar.
Oyun araç ve gereçlerinin daha dar anlamdaki (oyuncak) şekillenmesi özel tasarım
alanının bir kolunu oluşturmaktadır ve bu durum çocuk parkı alanlarında kullanılan
araç ve gereçleri de ilgilendirmektedir. Bu aşamadaki tasarım bilimsel çalışmayla
sağlanmaktadır ve bu nedenle buradaki kullanılabilir fon son derece kısıtlıdır.
Yirminci yüzyıl, seksenli yıllarda kullanıcı odaklı tasarımın (user centered design)
gelişmesiyle tasarımcılar da çocuk ve çocuk parklarında kullanılan araç ve gereçlerle
yakından ilgilenmeye başlamıştır. (Norman, Draper, 1986).
Kaynaklara erişim sağlayabilmek için daha çok “world wide web” olarak
adlandırılan bilgi teknolojisinden faydalanılmıştır. İstatistiksel bakıldığı zaman
oyuncakların ve park araç ve gereçlerinin üretiminde en az yazılı kaynaklar ve
kitaplar kullanılmıştır (bilimsel çalışmalar, araştırmalar, monografiler, üniversite
kitapları).
Daha geniş kapsamda ele alındığı zaman ise çocuk park araç ve gereçlerinin tasarımı
konusunda yapılan bilimsel araştırmalar daha çok insan odaklı tasarım üzerinde
yayın yapan dergilerde yer almıştır.
Basılmamış yazılı kaynakların birçoğu üniversitelerin kütüphanelerinde bulunabilen
yüksek lisans ve doktora tezlerinden oluşmaktadır.
Diğer yandan, www dediğimiz bilgi kaynakları, tez çalışması kapsamında yapılan
araştırmalarda ortaya çıkan web sayfaları ve makalelerden oluşmaktadır. Burada,
çocuk parklarındaki araç ve gereçlerin üretimini yapan firmalar ile reklam
programları da görülebilir.
Tez araştırması kapsamında kaynakların kullanımı noktasında son derece sınırlanmış
ve belirli ölçüde fonlara odaklanmış materyallerden söz etmek mümkündür. Burada,
bu tarz konuların çok daha araştırma, sistematik hale getirme, doldurma ve yeni
7
bilgilerle zenginleştirme gereği olduğu ortaya çıkmaktadır. Böylece, bilimsel ve
kullanıcı alanlara çok daha aktüel bilgi akışı sağlanacaktır.
1.5 VAKA ÇALIŞMASI
Tez çalışması araştırmasındaki sistematik kaynakların eksikliği ve teorilerin pratiğe
daha fazla aktarılması göz önünde bulundurulduğunda çalışmanın daha güvenli
olması adına merkez araştırma sorusu üzerine durulmaktadır. Söz konusu tez
çalışmasına yön veren hayata geçirilmiş çok sayıda çocuk parkı mevcuttur. Genel
yaklaşımla, bu parkların merkezi araştırma sorunda bahsedilen konsept, donanım ve
şekille yapılandırılıdığı söylenebilir. Çocuk parkı araç ve gereçlerinin üretiminde yer
alan ünlü firmaların arasında en göze çarpanı “Eibe”dir. (Röttingen, Almanya).
Firmanın ürünleri tüm Avrupa ve diğer ülkelere satılmaktadır. Pratiğin geliştirilmesi
ve ürünlerin orta Avrupa ülkelerine göre yapılanlandırılması neticesinde tez
çalışmasının ele aldığı sosyal ve kültürel havanın yer aldığı mekan olarak
Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’deki Bundek Parkı ele alınmıştır. Bu bağlamda,
parktaki araç gereçler incelenmiş, kullanılan maddeler ele alınmış ve şekiller
incelenip kullanılan çocuk parkı araç ve gereçleri derecelendirilmiştir. Bunun
temelinde söz konusu araç ve gereçlerin çocuklar tarafından kullanımı gözlemlenmiş
ve üreticinin sunduğu bilgi içerikli belgeler sayesinde söz konusu tez çalışmasında
kullanılan çocuk parkı araç ve gereçlerinin düşünce projesi, yapılandırılması ve
kurulumu ele alınmıştır. Ek olarak, yapılan anketler, park tasarımcıları, şehir
yönetimi ve ürün temsilcilerinden alınan açıklamalar da bunu desteklemektedir.
1.6 METODOLOJİ
Söz konusu tez çalışmasının disiplinler arası alanları kapsadığı göz önünde
bulundurulduğunda araştırmanın ilk aşamasında çocuk gelişimi, oyun ve oyun
parkları gibi alanlara ilişkin ayrıntlı kaynak taramasının yapılması gerekmektedir. Bu
tarz bir yaklaşımda, tasarım alanında varolan resmi bilgi eksikliği, tez çalışmasının
hazırlanmasında ön koşulların oluşturulması ve temel sorunun geçerliliğinin
kontrolünün sağlanması gerekmektedir.
Bu nedenle, araştırmanın ilgili kısmına kullanılan teknik detaylar tarihsel analiz ve
tanımlamalara dayanmaktadır.
8
Araştırmanın ikinci kısmında ise indirgeme tekniği kullanılarak insan odaklı tasarım
ele alınmaktadır. Söz konusu tasarım alanında sistematik bilimin yer almadığı göz
önünde bulundurulduğunda, yapılan çocuk parklarının tek tek incelenmesi ve
içerisinden anahtar düşüncelerin çıkarılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu durum
daha çok insan odaklı tasarım açısından çocuk oyun parklarında kullanılan araç ve
gereçlerin kullanımı ve şekillenmesinde yer almaktadır (parkların bütünü, kullanılan
disiplinler, yöntemler ve teknikler).
Söz konusu tezin anahtarı olarak araştırmanın üçüncü kısmında da vaka çalışması
yapılmıştır. Bu bağlamda, çocuk gelişiminde oyun parklarının etkisi, insan odaklı
tasarım teorisinin temelleri ışığında belli başlı şekillerle test edilmektedir (ortaya
çıkarma – tanımlama, dizine çıkarma ve tesis oluşturma). Yazarın bireysel
araştırmasının yanı sıra bu bölümde tasarımcı anketleri ve park ürünlerinin üretici
firmalarının açıklamalarına da yer verilmiştir. Vaka çalışması birçok alandan
araştırmanın amacını kapsamakta ve yapılan merkezi araştırma sorusu
desteklemektedir.
9
2. İNSAN ODAKLI TASARIM – GÜNÜMÜZE KADAR
GELEN ARAŞTIRMALAR VE SONUÇLARI
Bu bölümde, insan odaklı tasarım üzerinde bugüne kadar yapılmış araştırmalara
odaklanılmıştır. Kullanılan tarihsel yöntemlerle birlikte paralel gelişim gösteren ve
insan odaklı tasarımın temelini oluşturan bilgisayar teknolojileri ile insan – makine
sistemi de ele alınacaktır. Bu şekilde, insan odaklı tasarımın felsefesini oluşturan
farklı disiplinler hakkında da genel bir bakış açışı oluşturulması hedeflenmektedir.
Bu bölümde aynı zamanda insan odaklı tasarım hakkında örnekler de sunulmaktadır.
2.1 GENEL BAKIŞ
İnsan odaklı tasarım, ilk olarak kullanıcı odaklı olarak 60'lı yıllarda Amerika Birleşik
Devletlerinde ortaya çıkmıştır. O dönemde gelişen teknonoloji ve sistemle birlikte
insan kapasite ve karakterini anlamak adına bir alan oluşturulmuştur. Diğer bir
deyişle, tasarımın bilgisayarla birlikte 1969 yılında ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
Bunun nedeni, Nickerson'un, “gelecek bilgisayara odaklanan insanlarla değil, insana
odaklanan bilgisayarlar ile gelişecektir”(Nickerson 1969) sözleri olmuştur. Bundan
sonraki süreçte ise insan üzerine geliştirilen verimli teknolojilerin sayısı günden güne
artmıştır. Kullanıcı odaklı tasarım, kullanıcı deneyimi (User Experience, UX),
kullanıcı merkezli tasarım (User – Centered Design, UCD), etkileşim tasarım
(Interaction Design, IxD), insan-bilgisayar etkileşimi (Human – Computer
Interaction, HCI) gibi alanlar insan ile teknolojik ve tasarım sistemleri arasında
gelişen ilişkileri incelemektedir. Yukarıda belirtilen her bir tasarım yaklaşımı kendi
içerisinde farklı odak noktaları ve gelişim alanları barındırır. Aynı zamanda, kendi
içerisinde birçok farklı yaklaşımı barındıran bu tarz tasarımların ortak özelliği ise
tekonolojinin gelişmesiyle birlikte insanların beklentileri üzerine yoğunlaşmasıdır
(Ritter, Baxter, Churchill, 2014).
İnsan odaklı tasarıma yeni başlayanlar kendilerini program dili içerisinde bulur ve bu
nedenle tasarımların gelişmesi Windows sistemlerinin gelişmesi, grafik kullanımı
(Graphical User Interface, GUI) ve optimal bilgisayar dili ile eşdeğer ilerlemelidir.
10
İnsan odaklı tasarım teorik açıdan birkaç bölüme ayrılır ve farklı bilim dallarından
yararlanır. Bunlar, bilişsel ve sosyal psikoloji, dil bilimi, matematik, bilgisayar
bilimi, mühendislik, ergonomi ve insan faktörü, sosyo-teknolojik tasarım sistemi,
işletme, çalışma ve endüstri psikolojisi, insan ilişkileri ve toplu davranışlardır
(organizational behavior) (Ritter, Baxter, Churchill, 2014). Aşağıdaki Şekil 2.1’de
insan odaklı tasarımın oluşmasında diğer disiplinlerle etkileşimi gösterilmektedir.
Temel alanlar koyu renkle belirtilmiştir.
Şekil 2.1 İnsan odaklı tasarımı etkileyen disiplinlerin grafikli görünümü.
Ergonomi ve insan faktörü, insan odaklı tasarımın devamlılığını sağlayan kilit
alanlardan birisidir. Ergonomi, kendi içerisinde anatomi, mühendislik, fizyoloji ve
psikoloji gibi birçok bilim dalını kapsamaktadır. Ergonomi ve insan faktörünün
araştırılmasının temelinde çalışma ortam ve çevresinde güvenlik ve sağlık
koşullarının sağlanması, araç ve gereç kullanımı vardır. Ergonomi ve insan
faktörünün, insan ilişkileri ve onların çalışma ortamı veya sosyal ortamındaki
ilişkilerin optimal düzeyde incelenmesi için kullanıldığını söyleyebiliriz (Güler,
1997). Bunun dışında ilgili faktör aşağıdaki maddeleri de kapsamaktadır:
1. Bu kapsamda, aramaların sayısının arttırılması, tuşların düzeltilmesi ve arayüz
alanlarının yapılması hedeflenmektedir.
2. Ergonomi hataları (Error Ergonomics), sistem ve insan arasında gelişen hataların
düzeltilmesini kapsamaktadır.
11
3. Ergonomi sistemleri (Systems Ergonomics), 1950'li yıllarda ABD'de gelişmiş ve
tamamen sistem ile insanı anlamaya yönelik geliştirilmiştir. Diğer bir deyişle,
çalışma ortamında sistem ile insanı tek bir bütün olarak algılar.
4. Bilişsel ergonomi ise bilgisayar teknolojileri ile eş zamanlı gelişme gösterir.
20.yüzyılda 70'li yıllarda bilgisayar teknolojilerinin gelişme göstermesiyle
birlikte insan izleme ve teknik bir çevrenin içerisine girmiştir. Çalışmadan
düşünmeye geçen dönemde ise bilişsel ergonomi gelişmeye başlamış ve
insanların problemleri ve sorunları anlaması düzleminde ilerlemiştir (Ritter,
Baxter, Churchill, 2014).
Sosyo-teknolojik odaklı tasarım da daha sonra dönemlerde insan odaklı tasarımı son
derece etkilemiştir. Sosyo-tekonolojik tasarımın ismi Emery ve Trist tarafından
ortaya konulmuş ve insanların makine ve çalışma ortamında karşılaştıkları karmaşık
yapılarla olan ilişkilerini incelemektedir (Emery, Trist, 1960). Bu tasarımın amacı
insan, makine ile ortam içeriği arasındaki ilişkilde sosyo teknolojik etkilerin
araştırılmasıdır. Bu düşünce, günümüzdeki insan odaklı tasarımı etkilemekte ve iki
tasarım arasında son derece işe yarayan disiplinlerarası bir ilişki kurulduğunun
göstergesi olma niteliğini taşımaktadır.
Bilişsel model, insan odaklı tasarıma etki eden bir diğer bilim alanıdır. İnsan
düşüncelerinin ne şeilde işlediğinin tespit edilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Bu
bilimin amacı bilişsel süreçlerin temelini, ilgili süreçlerin etkileşime girmelerini ve
bilişsel tasarımın farklı çevrelerde ne şekilde yansıdığını anlatmak ve araştırmaktır
(Newell, Simon, 1972).
20.yüzyılda ve 80'li yıllarda Norman ve Draper (Norman, Draper, 1986) kullanıcı
merkezli tasarımı ortaya koyar (user – centered design). Kullanıcı merkezli tasarım,
kullanıcının ihtiyaçları, ihtiyaçlarını analizi ve onların test edilmesi ile gelişim
göstermesine odaklanır (Norman, 1990). Bu tasarım sayesinde kullanıcıya yüksek
dereceli dikkat sağlanırken aynı zamanda metodolojik tasarımlara açık kapı sağlar
ver sert tasarımlardan uzak durmalarına yardımcı olur. İnsan odaklı tasarım, kullanıcı
odaklı tasarımdan meydana gelmiştir. 1990'lı yıllarda insan odaklı tasarımın kullanıcı
odaklı tasarımla eş anlam ifade ettiğini söyleyebiliriz ama ilgili süreçte kullanıcıların
(insan) tasarım sürecinde çıkartıldığını da unutmamalıyız (URL-1). Etkileşm
içerisinde olan kullanıcıların belli başlı sistemlerde insan kapasite ve özelliklerine
odaklandığı da ifade edebiliriz (Ritter, Baxter, Churchill, 2014). İnsan odaklı tasarım,
1990'lı yıllarda son derece hızlı bir ilerleme kaydetmiş ve kullanıcıların yerine
12
insanlar tasarım gerektiren sistemlerin odak noktası haline gelmiştir. Bu bağlamda,
cinsiyet, etnik kimlik, gelişim, sosyal durum ve benzeri özellikler sistem tasarımında
etkili olmaya başlamıştır.
Araştırmacı yazar William B. Rouse, insan odaklı sistemi şu şekilde tanımlar:
karmaşık sistemelere dahil edilen insan faktörü o sistemlerin gelişmesini
sağlamaktadır ve insan kapasitesinin anlaşılmasıyla birlikte sistemler insana göre
işlev gösterir (Rouse, 1991). Dahası, Rouse'a göre insan odaklı sistem, geniş anlamda
insan sorunlarını çözmek için de son derece faydalıdır. İnsan odaklı tasarım
antropoloji ile oldukça yakın özellikler gösterir çünkü tasarım sosyal toplumun
gelişmesi için kullanılmaktadır. Bu doğrultuda, işbirliği, disiplinlerarası etkileşim,
sosyal sistem, ortak birliklerin oluşturulması, empati gibi metodlar dolaysız olarak
insan anlayışına odaklı sistem geliştirmektedir. İlk başta yöntem olan insan odaklı
tasarım zamanla düşünce sistemi haline gelmiştir (design thinking) ve sistem
süreçlerini insan odaklı çözmeyi hedeflemiştir.
Bu tarz yaklaşımların çeşitli yan etkileri de mevcuttur. İlk olarak, yeni sistemlerin
tanıtılması insan davranış ve etkinliklerinin organize edilmesinde çeşitli değişimlere
neden olabilir. Bununla birlikte, insan istekleri (sosyal etki) ve teknolojik beklentileri
göz önünde bulundurmak önemlidir. Bu yaklaşım, dolyasız olarak daha önce
geliştirilen sosyo-teknolojik tasarımın yansımasıdır. İnsan odaklı tasarım, insanları
da sistem sürecine dahil etmektedir, böylece tasarım sırasında meyadana gelen sorun
ve problemlerin çok daha kolay çözülmesi hedeflenmektedir. İnsan odaklı tasarımın
yöntemlerini kabul etmek demek zayıflık, fakirlik ve temiz su gibi olumsuz etkilerin
bile çözüme ulaştırılması için amaçlamak anlamına gelmektedir. Kısaca, insanların
her gün karşılaştıkları genel problemlere karşı anahtar çözümleri meydana
getirilmiştir (IDEO, 2015).
13
2.2 ÇOCUK PARKI – İNSAN ODAKLI TASARIM ÖRNEKLERİ
2.2.1 Fuji Anaokulu, Tokyo, Japonya
Tokyo yakınlarındaki Fuji Anaokulu (URL-2), insan (çocuk) odaklı tasarım
yaklaşımıyla yapılmıştır. Mimar Takahura Tezuka ilk önce çocukların oyun
oynamalarını gözlemlemiş ve okul öncesi çocukların oyun ve gelişim ihtiyaçlarını
hesaba katarak tasarım yapmıştır.
Anaokul, alandaki hareketliliğin daha esnek olması için çember şeklinde
tasarlanmıştır. Bu bağlamda çocukların gelişimi için son derece önemli olan
“çemberde durmadan koşma” olanağı sunulmuştur. Bunun dışında çocuklara kayarak
sınıflara girme imkanı sunulmuştur ve bu şekilde onlara ulaşmaları gereken bir hedef
sunulmuştur. Yapılan bu tasarımlarla çocukların hem fiziksel hem de sosyal
gelişimleri amaçlanmıştır (Şekil 2.2).
Şekil 2.2 Fuji Anaokulu, Tokyo Japonya
Anaokulunda yapılan parmaklıkların da birincil ve ikincil işlevi mevcuttur. Örneğin,
Japon inşaat standartlarına gore çocuklar güvende olması için parmaklık arasındaki
genişlik en az 100 mm olması beklenilmektedir. Ancak söz konusu genişlikten
çocuklar ayaklarını sarkıtma imkanına sahiptir. Hareketin, şempanzeler üzerinde
14
yapılan bir araştırmada eğlenceli olduğu kanısına varılmıştır. Mimar Tezuka’nın da
insan ile şempanze arasındaki bu bağdan yola çıktığı söylemektedir. Söz konusu
anaokulda her şey çocukların oyun oynamasına yönelik yapılmıştır. Okulun hemen
hemen her kesiminin ahşaptan yapılmış olması bile oyunla ilgilidir. Ağaçların
etrafına sarılan koruyucu ağlar bile çocukların ilgisini çekmekte ancak gerçek
işlevleri olası bir düşme kazasında ağların çocukların yaralanmasını engellemesi
amaçlanmıştır. Çocuklar bu şekilde hem fiziksel ve sosyal anlamda gelişim
göstermekte hem de doğayla iletişim kurmaktadırlar.
Şekil 2.3 Fuji Anaokulu, Tokyo Japonya
Anaokulun iç kısmı ise tavan pencereleriyle donatılmıştır (Şekil 2.3). Bu şekilde
çocuklar bulundukları yere göre hem içeri hem de dışarısıyla sürekli temas
halindedirler. İç kısımlarda duvar kullanılmaması da çocukların sürekli hareketi için
oluşturulmuştur. Bunun asıl nedeninin ise gürültü olduğu idia edilmektedir.
Çocukların gürültülü alanları daha çok sevdiği belirtilmektedir. Sakin ve sessiz
alanlarda vakit geçiren çocukların çok daha gergin olduğu ifade edilmektedir. Fuji
Anaokulunda, insan odaklı tasarımdan birçok iz görmek mümkündür. Okulun
hareket alanı, mimari yapısı ve dış alanı okul öncesi çocuklardaki psikolojik, fiziksel
ve sosyolojik faktörlere dayandırılarak yapılmıştır.
15
2.2.2 Her Çocuk İçin Park, Queens, ABD
Queens’teki (ABD) her çocuk için parkı 1994 yılında inşa edilmiştir (URL-3). İnsan
odaklı tasarım yaklaşımın daha yeni gelişmeye başladığı bu dönmede, bu parkın
yapılmasının nedeni; hem normal hem de özel ihtiyaçları olan çocukların da
kullanımına sunulması olduğu ifade edilmektedir. Parkın hareketlilik alanı tekerlekli
sandalye kullanımına uygun şekilde yapılmıştır. Rampaları da birbirinden farklı
jimnastik aletleri birbirine bağlarken, parkın içerisinden geçen yol aynı zamanda
görme özürlü çocuklar için braail alfabesine göre düzenlenmiştir. Bunun dışında
parkın içerisinde tahta ve tebeşirin bulunduğu sınıf konumlandırılmış ve çocukların
fiziksel gelişimiyle birlikte yaşıtlarıyla sosyal anlamda vakit geçirebilecekleri alanlar
yapılmıştır. İnsan odaklı tasarıma göre yapılan bu park, üst seviyede bulunan
yoğunlaştırılmış tasarımı da içinde barındırmaktadır.
Okul öncesi çocukların gelişimi son derece zorlu geçmektedir ve bu nedenle her bir
çocuğun kendini geliştireceği parkların hareketliliği her anlamda sağlanmalıdır.
Şekil 2.4 Her Çocuk İçin Park, Queens, ABD
16
2.2.3 Glamis Çocuk Parki, Londra, İngiltere
Galamis çocuk parkı tamamen insan odaklı tasarımın kurallarına göre yapılmıştır
(URL-4). Aktiviteden yoksun olan, temiz hava solumayan, vakitlerinin çoğunu
televizyon ve bilgisayar önünde geçiren çocuklar tasarımcıları söz konusu parkın
yapımı için teşvik etmiştir (Şekil 2.5). Parkta yapılan programlamayla daha sağlıklı
bir yaşam, fiziksel aktivite ve kentsel alanda daha fazla hareketliliği amaçlamıştır.
Çocuklara sağlıklı gıda verilmesinin ve hatta kendilerine bunu yapmayı öğretmenin
gelecekte sağlıklı gıda konusundaki gelişimlerine yardımcı olduğu belirtilmektedir.
Okul öncesi çocukların gelişimine bu faktör de son derece fayda sağlamaktadır. Söz
konusu parkta bisiklet sürme ve yüzme gibi aktiviteler oyun haline getirilmiştir. Bu
bağlamda çocuklar son derece heyecanlı bir şekilde organize olup fiziksel
gelişimlerine katkı sağlamaktadır. Galamis parkında ayrıca, çocuklara parkta en iyi
şekilde zaman geçirmeleri için özel eğitim almış kişiler istihdam edilmektedir.
Şekil 2.5 - Galamis Çocuk Parki, Londra, İngiltere
17
Çocuklara aşağıdaki olanaklar sunulmaktadır:
1. Dışarıda oynamak;
2. Yeni materyallerle tanışmalarını ve el becerilerini kullanmaları için elle
oyunlar oynamak;
3. Doğayı daha yakından tanımak, mevsim bitkilerini öğrenmek ve yetiştirmek
için meyve ve sebze dikmek;
4. Parktaki araç ve gereçleri kendi isteklerine göre düzenleme imkanı
sağlamıştır.
Galamis parkındaki çocuklara aynı zamanda yapısal olmayan oyunlar da
sunulmaktadır. Bu bağlamda çocukları meydana gelebilecek kazalardan korumak
için profesyonel çalışanlar devreye girmektedir. Bu parkın en önemli özelliği hiç
şüphesiz meyve ve sebze dikimidir. Galamis parkına yaz aylarında gelen çocuklara
ateşin üzerinde yemek pişirme gibi eğitsel faaliyetler sunulmaktadır. Kentsel bir
alanda yapılan böyle bir park hem çocuklara hem de ailelere geleceğe yönelik olumlu
bakış açıları kazandırmaktadır.
2.2.4 Ibtasem Siğinmaci Çocuk Parki, Bar Elias, Lübnan
Suriye’den gelen sığınmacı çocuklar için yapılan park tamamen onların isteği ve
düşüncelerine göre yapılmıştır (URL-5). Bu projenin amacı çocukların istedikleri
gibi oynayabilecekleri, dinlenebilecekleri ve kendilerini güvende hissedebilecekleri
bir ortam sağlamaktı. Dünyanın birçok yerinde hem çocuk hem de aileler için bu tarz
yerlerin yapılması gerekliliği önemli bir gerçektir. Bununla birlikte, günümüz
dünyasında bu tarz yerlerin sayıca son derece az olması yüksek sayıdaki çocuk
neslinin travma ve zorluklar arasında gelişmeye çalıştığının göstergesidir. Park, iki
temel alana ayrılmıştır. İlkinde daha çok parka ait eşyalar yer alırken, ikincisinde
sığınmacı kampında bulunan çocuklara yönelik detaylar düşünülmüş ve gönüllülerle
birlikte inşa edilmiştir. Ahşap ve tekerlek lastiği gibi malzemeler kullanılmıştır.
Yapılanlar çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini amaçlamaktadır (Şekil
2.6).
Parkın insancıl özelliği tasarımcıya en başından anlatılmış ve farklı yerlerden ve
farklı kültürlerden gelen çocuklar parkın yapımında tasarımcı ve gönüllülerle beraber
çalışmışlardır. Bu tarz bir yaklaşım çocuklardaki sosyal gelişime son derece faydalı
olmuş ve Lübnan’daki sığınmacı çocukların bakış açılarını değiştirmeye yardımcı
18
olmuştur. Parka gelen çocuklar alanla ilgili yakın bir bağ kurmuş ve tüm hayatları
boyunca unutamayacakları anılar yaşamıştır.
Şekil 2.6 - Ibtasem Siğinmaci Çocuk Parki, Bar Elias, Lübnan
2.2.5 Hayal Parkı, New York, ABD
Hayal parkı, okul öncesi çocukların sosyal, hareketlilik ve özgürlük ihtiyaçları göz
önünde bulundurmak amacıyla yapılmış bir parktır (URL-6). Oyun donanımını
sağlayan, bloklar çocukların çevre ve aktivite konusundaki yaratıcılık gelişimlerine
fayda sağlamaktadır (Şekil 2.7). Böylece çocuklarda alan hissi gelişmekte ve
yaşıtlarıyla sosyal ilişkinin anlamını yapı kurarken kavramaktadırlar. Bu süreçte
yaşıtlarıyla iletişim halinde olan çocuklar kendi konuşma stilleri ve anlatım
şekillerini keşfetmektedirler. Yapı kurarken ortak yönerge geliştirebilmekte, üretim
için iletişimin önemini kavramaktadır. Bunun sonucunda eğlenceli bir oyun ortaya
çıkmaktadır. Söz konusu parktaki bloklar kütlelerine göre üçe ayrılmaktadır: küçük,
orta ve büyük. Çocuklar yapı kurar iken farklı tecrübeler yaşamaktadırlar. Bloklar
dışında parkta çocukların oyun oynamasına yardımcı olacak silindir geçişler, küresel,
açısal parçalar ve benzeri eşyalar da mevcuttur. Tüm bunlar birbirine bağlantılı
yerlerde yer almakta ve çocukların kendi yapılarını inşa etmelerine olanak
sağlamaktadır. Bu şekilde çocuklar beraber oynama hissini kazanıp, beraber
19
oynamanın ne kadar eğlenceli olduğunu keşfetmektedirler. Bu tarz alanların
kullanılmasında farklı yarı açık uçlu oyunlar önemli rol oynamaktadır. Bunların
arasında dönüşüm oyunları, grup oyunları veya yeni oyun buluşları mevcuttur. Söz
konusu örnekte insan odaklı tasarımın sağladığı yararlar daha net ortaya çıkmaktadır.
İnsan odaklı tasarım, okul öncesi çocuklardaki ruhsal gelişimde gözle görülür bir
şekilde fayda sağlamaktadır.
Şekil 2.7 - Hayal Parki, New York, ABD
20
3. ARAŞTIRMA ALANIYLA ETKİLEŞİM İÇİNİDE OLAN
FAKTÖRLER
Bu bölümde, araştırma alanı üzerinde etki eden ve bu alanla ilişki içinde olan
faktörler incelenmektedir. Bu faktörler; psikoloji, pedagoji ve şehircilik gibi bilim
alanlarından kaynak bulmaktadır. “Çocuk – Erken Yaş Gelişim Dönemi; Özellik ve
Olanakları” başlıklı bölümde erken yaş çocuk gelişimi psikoloji perspektifinden ele
alınmaktadır. Okul öncesi çocukların gelişim evreleri üzerinde durulmakta bu yaş
aralığındaki çocukların gelişim safhaları incelenmektedir. Çocuklarda gözlemlenen
psikolojik değişimlerin araştırmanın temelini oluşturan oyun-tasarım ilişkisi
yönündeki etkileşimi incelenmektedir. Ayrıca bu bölümde pedagojik bakımdan oyun
olgusu kuramsal açıdan değerlendirilmekte, farklı oyun kuramlarıyla birlikte farklı
oyun türleri arasındaki ilişkiye bakılmaktadır. Oyunun okul öncesi çocukların sosyoduygusal,
fiziksel ve bilişsel gelişimlerini yanı sıra çocukların geleceği için büyük
önem taşıyan beyinsel fonksiyonlarını nasıl etkilediği incelenmektedir. Ayrıca bu
bölümde, şehir hayatında önemli rol oynayan açık alanlarda oyun oynamanın
faydaları ele alınmaktadır.Burada, daha çok şehircilik bakış açısıyla parkların tarihi
gelişim süreci ve tasarımcıların ilgili çocuk parklarını yaparken kullandığı malzeme
ve yöntem seçimleri inclenmektedir.
3.1 ÇOCUKLARDA GELİŞİM ÖZELLİKLERİ VE ERKEN ÇOCUKLUK
DÖNEMİ
Erken çocukluk dönemindeki gelişim özellikleri ve gelecekte çocuğun gelişimi
üzerindeki etkiler göz önünde bulundurulduğunda okul öncesi eğitimin beşeri
bilimlerin merkezinde olduğu ifade edilebilir (Wiliams, 1979). Erken yaşlardaki
bilişsel yetenekler ve bunların uygulanmasına yönelik ortaya konulmuş olan
J. Bruner’ın (1968) yapmış olduğu çalışmalar son derece önemlidir. Hunt (1970) ise
çocuğun doğal ve yapay çevresinin zihinsel gelişime etkisini araştırmış ve B. Bloom
da erken yaştaki IQ gelişim eksikliğinin sonraki dönemlere yansımalarını ele
almıştır. Bu çalışmalara ek olarak beyindeki gri bölgelerin, diğer bir deyişle hücre ve
nöronların, artması çocuklarda altı ve yedi yaşına kadar devam etmekte ve sinir
dokularının (sadece anatomik olarak değil) ayrıca fonksiyonel gelişimine de son
derece etki ettiği belirtilmektedir. Sinirler arasında hayatımız boyunca çok sayıda
21
ilişki kurulmaktadır. Erken yaşta gelişmeyen beyin sinirlerinin kas kaybına neden
olduğu ve tüm organizmayı etkilediği belirlenmiştir (1979).
Gelişim denildiğinde öncelikle çocukların kişilik, sorumluluk ve davranışlarında
meydana gelen değişim ve gelişim algılanmaktadır. Halbuki gelişimin bu yanı
çocuklarda zamanla gelişen, esneyen özellikler sergilemektedir. Çocukluğun geçici
bir durum olarak ele alınması nihai hedefin yetişkinlik olarak algılanması ve bu
nedenle de çocukların “küçük adam” olarak bakılması bu problemli bakışın
uzantısıdır. Günümüzdeki çağdaş yaklaşımlar bu bakışı reddetmektedir. Bireyin
gelişimi doğumundan ölümüne kadar devam eden bir süreçtir. Dolayısıyla bireyin
her anlamda davranışlarını inceleyen ve ilgili davranışların değişimlerinin sebep
sonuç ilişkisi arayan psikoloji gelişimi, psikoloji biliminin en önemli odak
alanlarından biridir. Çocuk psikolojisi özellikle erken yaşlara odaklandığı için
gelişim anlamında son derece önemli bir yere sahiptir.
Çocuk gelişimini tanımak (motor, bilişsel, sosyo-duygusal, vb) çocuk psikolojisinin
temelini oluşturur. Çocuk gelişimi uzmanları, gelişim basamaklarının ne kadar
önemli olduğu noktasında uyarır ve her çocuk bireysel anlamda gelişim dönemlerine
kendi damgasını vurur. Bununla birlikte, 20. yüzyılda yapılan araştırmalar gelişimin
düz bir çizgi üzerinde ilerlemediğini göstermiştir. Gelişim alanında yapılan
çalışmalar her iki şekilde farklılık gösterir: yani bir alanda gözlemlenen gelişim diğer
bir alanda kayba neden olur. Çocuklar geliştikçe bireysel çalışmalardaki sekanslarda
değişim gözlenebilir: denge dönemi dengesizliğe dönüşebilir, aynı durum
yumuşama, zıtlık, yoksunluk ve genişleme dönemleri için de geçerlidir. Payne ile
Larry (Payne, Larry, 2012) tarafından yürütülen araştırmalara göre, insan gelişiminde
aşağıdaki dört kategori etki etmektedir: duygusal, motor, bilişsel ve fiziksel etkiler
(Şekil 3.1).
Şekil 3.1 Dört ayrı kategorinin birbiriyle etkileşimi
22
Çocuk gelişiminde, kalıtsal (biyolojik ve genetik) ile çevresel (eğitim) faktörlerin
etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Bunun yanı sıra, norölöjik (beyin, sinir sistemi)
yapının süreci sosyal anlamda aktif ve esnek bir hale getirdiği de söylenebilir.
Günümüzde çocuk tamamlanmış bir yapı olarak ele alınmakta ve gelişim de tekli
faktörlerin birleşiminde çok oturmuş bir düzenek olarak kabul edilmektedir. Bütünsel
olarak tanımlanan bu tutum aşağıdaki prensipleri beraberinde getirmektedir:
1. Gelişim doğumdan önce başlar
2. Gelişim, kendi içerisinde birden fazla boyut barındırmaktadır.
Fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişim de ele alındığında bunlar birbirine
etkileyen ve paralel olarak değişen gelişimlerdir. Dolayısıyla birinde gözlemlenen bir
değişim diğer hepsini aynı oranda etkilemektedir.
3. Gelişim, öngörülebilir adımlarla ilerlemekte ve eğitim kendi içerisinde büyük
adımları barındıran ve belirgin olan özellikleriyle çocuğun gelişimini
etkilemektedir.
4. Gelişim ve eğitim, çocuğun diğer insan ve çevreyle olan ilişkisinden ileri
gelmektedir.
5. Çocuk, gelişimin temel maddesidir.
Bunlar, kimlik oluşumu ve erken çocukluk dönemindeki psikolojik gelişim sırasında
içinden geçtiğimiz başlangıçları temsil etmektedir. Çocukla ilgilenen herkesin
çocukta belirli zamanlarda meydana gelen gelişimi ve onun özellikle psikolojik ve
sosyal etkilerine dikkat etmelidir. Çocuğun gelişimindeki sebepler birden fazladır
(Vasta, Haith, Miller, 2004):
- Çocukluk, hızlı ve karmaşık bir dönemdir
- Erken çocuklukta edinilen bilgiler daha sonraki dönemleri de etkilemektedir
- Erken gelişimin tanımanın daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan davranışları
anlamlamdırmda büyük önemi vardır
- Kişisel ve evrensel anlamda (eğitim, sosyal hayat, vb) çocuk gelişimini
tanımak hem bu süreçte ortaya çıkabilecek sorunları kolayca çözmeye hem de
çocuğun hayatında önemli değişimlerin gerçekleşmesine yardımcı
olmaktadır.
23
Diğer bir deyişle, gelişimin özellikleri, dönemlerin safhaları ve çocuğun her
dönemde yaşadıklarını bilmenin en büyük sebebi çocuğun gelişimine en uygun
ortamın sağlanması adına gereklidir. Çocuklardaki farklı gelişim özelliklerini
anlamak farklı gelişim safhalarının anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Gelişim için en uygun ortamın sağlanmasıyla denilmek istenenler aşağıdaki gibidir
(Vasta, Haith, Miller, 2004):
1. Çocuğun fiziksel çevresi (alan, oyuncak, alanda hareket etme ve eşyaları
kullanma kabiliyeti, uyarıcı sahneler, resim, olay, sesi müzik ve yetişkin
konuşması)
2. Sosyal çevre – yetişkin bireyin konuşması, yaklaşımı ve tepkisi, tensel
dokunuş, yetişkinlerin duygusal yaklaşımı, sesli ve sözlü iletişim, yaşıt ve
daha büyük kişilerle oyun oynamak, tecrübe edinmek (nesneleri tanımak,
anlatım ve konuşma gücü, anlatılanları anlamak).
Çocuk gelişimini baz alan yüksek kaliteyle yapılan tasarım ve çocuk parkları özel bir
bilgi ve tecrübe gerektirmektedir. Dikkatli bir şekilde tasarlanan park araç gereçleri
çocukların gelişimini, öğrenimini ve gelişimde etkili olan ebeveyn ve öğretmen
etkileşimini de son derece etkilemektedir. (Stoecklin, White, 1997). Tasarım sürecine
dahil edilen gelişime etki eden karakteristik özellikler ve erken çocuk gelişiminin
(düşünce tasarımı) yanı sıra analize dahil edilen prensiplerle birlikte tasarımcı elde
ettiği tasarımlarla tüm topluma etki edebilir. Bu bağlamda, tasarımcı toplum
içerisinde son derece önemli rol oynamaktadır. Tasarımcı çocuk parkı araç ve
gereçlerinin yanı sıra ürettiği otomobil, mobilya ve benzeri ürünlerle de topluma etki
etmektedir.
3.1.1 Okul Öncesi Çocuklarda Sosyo – Duygusal Gelişim
Çocukların duyguları basit ve gelişigüzeldir ama onlar için önemli olan duygularını
göstermek değil duygusal bir alanda bulunmaktır. Güven duygusu, sevgi ifadesi,
onaylanma ile tecrübe kazanma çocuğun sonraki gelişiminin temellerini oluşturan
olgulardır. Çocuğun duygusal gelişimi karakter kazanmasındaki en önemli
bileşendir. Okul öncesi dönemde çocukların karakterinin temel noktaları ortaya çıkar
ve buna iki tür yapı etki eder. Bunlar, kimlik ve taklit yapılarıdır. Çocuk büyüdükçe
24
birbirinden farklı duygular hissetmeye başlar. Hayatının ilk 6 yılında hissettiği temel
hisler: heyecan, kızgınlık, korku, üzüntü ve tiksintidir. Ortaya çıkan ilk duygular ise
sevmek ve sevmemektir. Çocuk, bebekliğinin daha üçüncü ve dördüncü haftalarında
insan sesine karşılık olarak gülümsemeye başlar. Daha erken dönemlerde
gözlemlenen tebessüm ise gelişigüzel meydana gelir ve etrafında olan herhangi bir
durumla bağlantısı yoktur. İkinci ayda insan yüzüne karşı olumlu mimik hareketleri
yapan bebek, üçüncü ayında ise tanımadığı yüzleri ayırt etmeye başlar. Çocuk
mutluluğunu gülümsemeyle yansıtırken, öfkesini de daha çok belirginleştirir.
Ağlamak, çocuktaki ilk iletişim şeklidir, ağlamaya sebep olan kişi ve olay ile
yoğunluk ve uzunluğu eş zamanlı devam eder. Ağlamanın ilk amacı çocuğun
annesinin dikkatini çekmesidir, daha sonra ise kontrol amaçlı kullanılır (Ross,
Marshall, Scott, 2004). Aileler genellikle olumlu duyguların üzerinde dururken inkar
edilen olumsuz duygular da bir senenin sonunda ortaya çıkmaya başlar. Dört ve
beşinci aylarda öfkesini son derece belirgin bir şekilde göstermeye başyalan
çocuklar, durumun çok daha karmaşık bir yapı almasını sağlar. Altıncı ayındaki
çocuklar ise sadece tanıdıkları yüzlere gülümsemeye başlar. Çevresinde olup biten
olaylara ağlama tepkisi vermeye başlar ve bu, en çok ortamda bulunan başka bir
çocuğun ağlamasıyla ortaya çıkar. Bu dönemde aynı zamanda, tanımadık eşya ve
kişilere karşı korku duygusu da oluşmaya başlar. Yedi ile onikinci aylık oldukları
sürede çocuğun öfke ve korku duyguları ifade etmesi artar. Çocuk, çevredeki önemli
sinyalleri de algılamaya başlar. Birinci yaşını dolduran çocuk, çevrenin duygusal
sinyallerini anlayabilmek için ailesinin gösterdiği duygusal mesajları gözlemler ve
burada ilk öğrendiği şey üzgün olan bir kişiye dokunularak gösterilen
şefkattir. Birinci yaşından iki yaşına kadar olan gelişme sürecinde, çocuklar tüm
duygusal olayların kelime ifadelerini öğrenir. Çocuk, yeni elde ettiği bu bilgiyle hem
gururu hem de memnuniyetini göstermeye başlar.
Bu dönem, beraberinde birçok korkuyu da getirir. 18 aylık olduğu sıralarda çocukta
kıskanma duygusu oluşmaya başlar. İki ve üç yaşına kadar olan dönem de oldukça
sıkıntılı geçerken, üç yaş tam anlamıyla karşı koyma ve direnç dönemidir. Ailesinden
ayrılmaya başlayan çocuk, tek başına bir şeyler yapabileceğini kanıtlamak ister. Bu,
anatomisini ilk öğrendiği dönemdir. Hayvan, insan, eşya, maske ve karanlıktan
korkmaya başlar. Kızgınlık duygusu en üst seviyede yaşanır. Dört yaşında normal
25
hayvanlardan olan korku kendisini vahşi olanlara, karanlık ve yalnızlığa bırakır.
Hayal ürünü yaratıkların takibinde olan kâbuslar görmeye başlar. Konuşmalardan
kızgınlık duygusu oluşur ve zor olan oyunları kaybetmesinin sonucu küfür, dil
çıkarma ve kızgınlık ifadeleri gösterilir. Beş yaşında, utanma, endişe, hayalkırıklığı
ve kıskançlık duyguları gelişir. Kötü durum, hastalık, hayalet, hırsız ve annesinin eve
dönmeyeceği korkusu oluşmaya başlar. Evin içerisinde gelişen kıskançlık duygusu
dışarıda da yansımaya başlar. Oyun oynamak, çocuklara hem diğer çocuklar hem de
yetişkinlerle sosyal bağ kurmasına yardımcı olur. Bu bağlamda, çocuklar birçok
sosyal kazanım elde ederken okul öncesi eğitim döneminde ortaya çıkan korkuların
azalmasına da olanak sağlar (Bailey, 2006).
Altı yaşında, duygusal patlamalar yerine çocuk kendi tepkilerini kontrol etmeye
başlar. Okul öncesi gelişimde çocuk, kendisi ve çevresi hakkında birçok şey
öğrenmiştir. Davranışlarını kontrol etmede, yaşıtlarıyla iletişim kurma ve anlaşmada
kendisini kontrol edebilmektedir. Okul öncesi çocuklarda genel kabul gören
duygulara çok sık rastlanmaz ama burada söz konusu olan en belirgin duygulardır.
Bunlar genellikle korku, kızgınlık, aşk ve kıskançlıktır. Bunları ise mutluluk ve
üzüntü takip etmektedir. Çocuk, acı duygusunu en fazla yapmak istediği bir şeyin
kısıtlandığı zaman hisseder ama kendisini de en fazla yatağa giderken, yemek yerken
ve giyinirken acındırır. Bununla birlikte, çocuklar kendi toplumsallığını geliştirirken
oyunla birlikte duygusal açıdan da gelişme sağlar. Bu şekilde düşünme, anımsama ve
problem çözme yeteneklerini geliştirirler. Bunun arkasından gelen en önemli duygu
ise kızgınlık, bağırma ve vurmadır. Çocuk, bu yaptıklarıyla dikkatleri kendi üzerine
çeker. Çocuklukta en çok hissedilen diğer duygu da korkudur. Okul öncesi dönemde
gelişmeye başlayan korku, çocuğun bilinçaltında üretilen hayallerle
bütünleşir. Çocuklardaki aşk duygusu sevdikleri kişi veya eşyalara karşı gelişir. Bu,
sonsuz bir sevgiye dönüşür çünkü çocuk kendi ailesinin hayatındaki değerini ve
anlamını görmüş olur. Okul öncesi çocuklarda sıklıkla rastalanan diğer bir duygu da
kıskançlıktır ve arkadaş çevresine kadar uzanır. Kıskançlığın kaynağı ise aile, kardeş
ve arkadaşların kışkırtmalarından ileri gelir. Kıskançlık duygusunun engellenmesi
veya en aza indirgenmesi tamamen ailenin sorumluluğundadır. Çocuklarda en az
rastlanan duygu üzüntüdür. Bunun sebebi ise üzüntü genellikle kızgınlıkla yer
değiştirir. Üzülen çocuk sürekli ağlar ve bu duygu çok kısa sürer.
26
Çocukların duyguları gelişi güzeldir ve hemen kendilerine bir çıkış yolu bulurlar.
Çocuklar zamanla kendi duygularını kontrol altına almayı ve kendilerini doğru bir
şekilde ifade etmeyi öğrenir. Çocuklarda duygular en fazla birkaç dakika surer ve
hemen kaybolur. Ardından uzun süreli keyif anları başlar. Çocuklarda duygularını
ifade etmelerinin seviyesi yoktur. Onlar tamamen doğal ve dengesizdir çünkü
çocuklar çok kolay değişkenlik gösterir. O yaşlardaki çocuklar genellikle etraflarında
olan bitene anlam veremez ve kısa süreli odaklanmalar duygularında değişkenliğe
neden olur. Her çocuğun aynı duruma karşı olan tepkisi farklıdır, kimisi sevinirken,
kimisi korkar ve hatta utanır. Çocuklar hislerini saklayamadıkları için duygularını
olduğu gibi yansıtır vr bu onların ruh halinin de özetidir. Oyun, sağlıklı bir sosyalduygusal
gelişim için son derece önemlidir. Oyun oynayan çocuklar, duygusal
anlamda daha kolay özgürlük hissi kazanırken, içerisinde yaşadıkları sosyal çevreyi
de daha kolay anlamlandırır. Çocukların duygusal gelişimi oyuna verilen yoğun bir
odaklanma ve yetişkinlerin desteğiyle sağlanır. Bununla birlikte, oyun eylemi
sırasında çocuklarla iletişim ve iş birliği kurmak son derece önemlidir. Ailelerin
buradaki rolü çocukların duygusal hafızasını kelimelerle tamamlamaktır. Bu şekilde,
çocuklar yaşadıkları duyguları daha kolay anlatabilecek ve herhangi bir kızgınlık
yaşamadan duygularını kelimelere dökerek ifade edebilecektir. Okul öncesi çağlarda
öğrenilmesi gereken en önemli duygu kelimelerinden bazıları şunlardır: mutlu,
eğlenceli, memnun, meraklı, şaşırmış, heyecanlı, sakin, rahat, endişeli, kaygılı,
sinirli, öfkeli, üzgün, korkmuş, cesaretli, yalnız, vb. Oyunla birlikte çocuklar
yaşıtlarına karşı empati ve sempati duygularını geliştirir.
Sosyo – duygusal gelişimdeki en önemli nokta sevgi eğitimidir. Sevgi, bireyleri
birbirine bağlayan en önemli duygulardan birisidir. Birinci yıldan itibaren aile ve
çocuk arasında gelişen sevgi, stresli anlarda bireyleri birbirine yakınlaştıran ve
durumu anlaşılabilir kılan önemli bir olgudur (Bolwby, 1969). Çocuk, sevgiyi
sağlıklı veya sağlıksız şekilde öğrenir. Sağlıklı olan gelişimde çocuk, ailesini
geleceğine ışık tutan bilgi birikimi olarak görür. Çocuk, anne sevigisinde emindir ve
ayrılma durumlarında daha az korku hisseder. Sağlıklı bir sevgiyle büyüyen çocuk
daha yerinde davranışlar sergiler ve sorunlara çözümle yaklaşır. Aynı zamanda, bu
çocukların yaşıtlarıyla iletişim kurması da oldukça kolaydır. İlişkileri daha uzun
sürer ve kalıcı arkadaşlıklar geliştirir. Diğer yandan, sağlıksız sevgi ile büyüyen
çocuklarda güven duygusu oluşmaz ve sürekli korku halinde yaşarlar. Kimseye
27
güvenmezler dolayısıyla bazı çocuklar sevgiyi kendi elleriyle itmeyi tercih eder.
Sevgiyi bu şekilde algılayan çocuklar genellikle dokunulmaktan (sarılma, saçını
okşama, vb) kaçınır. Yabancıların yanında son derece rahat davranan çocuklar,
yalnız kalmayı beceremez.
Oyunun, çocuklar için iletişim aracı olduğu söylenebilir, diğer bir deyişle oyun
oynamak çocukların duygularını ve kendilerini ifade edebilmenin en iyi yoludur.
Oyunla birlikte çocuklar duygularını ifade etme şansı bulurken kendi hayatlarını
kontrol etme imkanı da elde eder. (Marshall, 2004). Örneğin, otomobil kazasına şahit
olan bir çocuk büyük bir ihtimalle o anda hissettiği duyguları oyun aracılığıyla
anlamaya ve anlatmaya çalışacaktır. Bu bağlamda, çocuk hissettiklerini
anlamlandırmaya çalışacak ve hayatı öğrenecektir. Oyun oynamak aynı zamanda
çocukların duygusal gelişimine yardımcı olmakta ve okul öncesi dönemde olan
çocuklar oyunla birlikte yaşıtlarıyla empati kurabilme yeteneği kazanmakta ve oyun
organize etme isteği elde etmektedirler. Okul öncesi gelişim dönemi oyun açısından
oldukça karmaşık bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde çocuklar sosyal
etkileşim içerisinde bulunmakta ve oyun kuralları hakkında diğer çocukların oyunda
alacağı roller (oyun yöneticisi veya katılımcı) hakkında anlaşmaya varmaktadırlar.
(Lieberman, 1995). Yukarıda bahsedilenler oyun oynamanın çocuğun sosyal ve
duygusal gelişiminde ne derece etkili olduğunu göstermektedir.
5.1.7 Benlik Kavramının Gelişimi
Çocukluk döneminin ilk dönemlerinde çocuk kendinden başka varlıkların olduğunun
farkında değildir, bu nedenle her şeye benmerkezci bir yaklaşım sergiler. Bu durum
ortalama iki yaşının ortalarına kadar devam eder. Aynada kendi yansımasını fark
ettiği ve olaylara farklı davranmaya başladığı zaman diğer çocukların da
davranışlarını gözlemleyerek kendisini üçüncü şahıs olarak algılamaya başlar. İki
yaşından sonraki dönemde tüm çocuklar fotoğraflarda kendilerini tanımaya ve “ben”
olarak tarif etmeye başlar. Kendi benliğini farkeden çocuğun aynı şekilde
davranışları da değişir. Kendisini tanımaya başlayan çocuk hem sosyal hem de
duygusal anlamda değişkenlik gösterir. Çocuk, ortak oynanan oyunlarda, sorun
çözümlerinde ve ailesinden yardım isteme gibi eylemlerde bulunur (Starc, Čudina –
Obradović, 2004).
28
Çocuğun kendisini algılamasına yardımcı olan birkaç faktör vardır. Birincisi,
kendisinin maddesel dünyada yarattığı etkinin farkına varır. Çocuk, bir oyuncağı
yerinden hareket ettirdiğinde kendi yapabileceklerinin farkına varmaya başlar.
Ardından, kendi benliğinin diğer insanlar üzerindeki etkisinin bilincinde olur.
Ağlaması, gülmesi veya konuşmaya çalışmasının etrafındaki insanlar üzerinde
yarattığı etkinin farkına varır ve yaptıklarının ilgili bireyleri harekete geçirdiğini
gözlemler. Çocuk, “benim” olarak ifade ettiği öğelerin kendisine ait olduğunu söyler
ve diğer insanlarla arasında bir sınır oluşturur. Benlik duygusunun gelişmesindeki en
önemli iki kelime “ben” ve “benim”dir. Bunun gelişminde ki önemli etkenlerden
biride oyun ve oyuncaktır.
3.1.3 Benlik Ve Toplumsallaşma
“Öz denetim”, kendi davranışlarını kontrol etmeyi sağlar ve bunun en iyi yöntemi
kendini kontrol etmek ve kendine emir vermektir (Težak, Čudina – Obradović,
1996). Erken yaştaki çocuklarını eğitmeye başlayan ailelerde, çocuklarına bir dizi
ayarla öğretme eğilimi vardır. Dolayısıyla zamanla kendi kontrolünü eline alan
çocuk, değişik durumlara kolaylıkla ayak uydurmaya başlar. Eş zamanlı büyüyen ve
gelişen çocuk, farklı durumlarda nasıl davranılması gerektiğini test eder ve hangi
yaklaşımın hangi durum için uygun olduğunu gözlemler. Çocukların kendilerini
kontrol etmesi ailesinin sözünü yerine getirmek istemediği üç yaşında ortaya çıkar.
Kontrolünü sağlamasında yardımcı olan en önemli şey ise ailesinden aldığı emirdir.
Bu, çocuğa sabrı, başkasına öncelik tanıma ve korkuyu yenme yetilerini kazandırır.
Özünü kontrol etme şekilleri aşağıdaki gibidir:
1. İç sesin gelişmesi. Çocuk, çıkardığı yüksek sesle ailesinden gelen şeylerin
kontrolünü sağlar, ardından iyice kısarak konuşmaya başladığı ses, en
sonunda yok olur. Öz kontrolü iç ses almıştır.
2. Direnme
3. Memnuniyeti erteleme (Starc, Čudina – Obradović ve diğ., 2004).
Ailesi ile iletişimin dışında çocuklar için yaşıtlarıyla kurdukları iletişim de önemlidir.
Bu iki tür ilişki birbirini tamamlamalı. Yaşıtlarıyla arkadaşlık etmek, çocukların
sosyal gelişimi açısından son derece önemlidir. Çocuklarda sosyal ilişkiler, dokunma
ve bakma ile sınırlı olan 3. ve 4. aylarda başlar, altıncı ayda ise bu gelişim
29
gülümseme eylemi ile devam eder. İki yaşında diğer çocuklarla oynamaya başlayan
bireyler üç yaşına kadar çok fazla iletişim kuramaz. Üç yaşında ise iletişim çok daha
sağlam ve uzundur. Dört yaşında çocuklar için yaşıtları tarafından kabul görmek
büyük önem taşımaya başlar. Okul öncesi gelişimde arkadaşlık kurmak aile
bireylerini daha az bağlanmak açısından önemlidir ve aile bireylerine daha az
bağımlı olan çocuk yaşıtlarıyla daha çok iletişim kurma arayışına girer. Arkadaşlık
da oyun çeşitliliğine göre değişkenlik gösterir. Çocukların oyunlara katılmasında
aşağıdaki gibi birden fazla yol vardır:
1. Oyunu gözlemlemek – oyuna katılmadan diğer çocukların neler yaptığını
gözlemler
2. Bireysel oyunlar – diğer çocukların oyunlarına karışmadan tek başına oyun
oynamaya çalışır
3. Eş zamanlı oyun – ana okul döneminde ortaya çıkan bu durumda çocuklar
diğer çocukların yanında benzer oyuncaklarla oyun oynar ama diğerlerine
katılmaz
4. Bağlantılı oyunlar – çocuklar diğerleri ile oynamaya başlar ama ortak
hedefler doğrultusunda bireysel hareket eder
5. Ortak oyun – ortak hedef ve amaç doğrultusunda hep birlikte oynanan
oyunlar.
Çizelge 3.1’de çocuklarda doğumdan altı yaşına kadar sosyo-duygusal gelişimin
özellikleri gösterilmiştir.
Çizelge 3.1 Sosyo-duygusal gelişimin karakteristik özellikleri (Starc, Čudina –
Obradović ve diğ., 2004)
SOSYO-DUYGUSAL GELİŞİMİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
DOĞUMDAN 1 YAŞINA KADAR 1’DEN 3 YAŞINA KADAR 3’TEN 6 YAŞINA KADAR
Çıkarına olmayan her koşula
ağlamak
Öfkeyi göstermenin dozunu
arttırmak
Kendisinin ve hislerinin
kontrolünün farkında olmak
Tanıdığı kişilere gülümsemek
Korkuyu göstermenin dozunu
arttırmak
Empati duygularının uyumu
Öfke ve memnuniyetsizliğini
ağlayarak belli etmek
Utanma duygusu
Sakinleşmede konuşmaya ihtiyaç
duymak
Yeni şeylerden korkmak Kıskanma duygusu Olumsuz koşullardan korkmak
Etraftan gelen duygusal sinyalleri
anlamlandırmak
Duyguları ifade eden
kelimelerin sık kullanımı Oyunlardaki zorluk ve tehlikelere
Başka çocuğun ağlamasına aşırı tepki vermek
ağlayarak cevap vermek
Empati oluşumu
30
3.1.4 Bilişsel Gelişim
Bilişsel gelişim, çocuk gelişiminde son derece önemli bir kavramdır ve yeni
bilgilerin elde edilmesi ile var olan bilgilerin değerlerinin arttırılmasını hedefler.
Bilişsel gelişimin odaklandığı noktalar his ve bakış açısı, dikkat ve akılda tutma ile
parktık düşünme ve çözümdür. His ve bakış açısı çocuğun bilişsel gelişiminde en
önemli noktalardır. Bakış açısının gelişmesi dokunma hissiyle meydana gelir:
hissedilen eşyanın varlığı sinir hücreleri tarafından uyarılır. Koklama, duyma, görme
ve dokunma ile hissetme çocuğun bilişsel gelişimini destekleyen ögelerdir çünkü
çocuk bu duyu organları sayesinde dış dünyayı tanımaktadır. Dikkat gelişimi dört
yaşında oluşur ama yine de tam manasıyla gerçekleşmez çünkü çocuk sadece ilgi
duyan şeylere karşı dikkatini geliştirir. Ardından dikkat ve akılda tutma gelişimleri
gelir. Dikkat, akılda tutmayı gerektirdiği için bunlar birbirine son derece bağlıdır.
Dolayısıyla akılda tutma gelişimi genellikle çocuğun ilgi alanı şeyler üzerinden
yapılmalıdır. Çocuk, sürekli gelişen ve değişen bir dünyanın içerisinde doğar bu
nedenle de ilk olarak görsel dünyayı tanır. Yeni doğmuş bir bebek örnek gösterilen
şeylere dikkatini verirken, yaşça büyüyen çocuk daha fazla içeriğin bir arada olduğu
şeylere dikkat gösterir. İkinci ayında olan bebekler tanıdık gelen eşyalara dikkat
verirken, yaşça büyük olanlar tanımadıkları eşyalara dikkat verir. Erken çocukluktaki
dikkat duygusu genellikle dağınık ve basit olaylar üzerinden değerlendirilir ve zorlu
görevlere de henüz hazır değildir. Yaşça büyük çocuklarda ise zorluklar seviye
seviye düşmekte ve bilişsel yapı oluşmaktadır. Okul öncesi çocuklarda düşünme
yetisi düzdür ve tanınan şeyler üzerinden dönmektedir. Düşünmede, rasyonellik ve
mantıksallığı en aza indirgeyen hislerin son derece önemli bir yeri vardır (Neljak,
2009). Çocuğun düşünme yetisi yetişkinlerde çok daha farklıdır.
Piaget’e göre, çocuklar bilim adamları gibi meraklıdır, daha doğrusu içerisinde
yaşadıkları hayatı tanımaya isteklidir. Oyunla birlikte yapılan faaliyetler çocukların
bilişsel gelişimine katkı sağlamaktadır. Bunlar arasında problem çözme yeteneği,
yaratıcılık, deneysellik, düşünme ve öğrenme vardır. Bu bağlamda, oyun oynamak
bilişsel gelişimin vazgeçilmez parçasıdır çünkü çocukları düşünmeye, anlamaya,
anımsamaya ve geleceği öngörmeye götürmektedir. (Ginsburg, 2007). Yapılan
araştırmalar oyun oynayan çocukların gelişimlerine etki eden yeni fikirler
ürettiklerini ve yeni oyunlar geliştirdiklerini ortaya çıkarmaktadır. Bununla birlikte
31
farklı araç ve gereçler kullanılarak oynanan oyunlar hem çocuklara söz konusu araç
ve gereci (oyuncak) tanımayı hem de benzer araç gereçleri mantıklarında sisteme
oturtmaya yardımcı olmaktadır. Bunun dışında, oyun oynamak çocuklarda belki de
hayatlarında en çok yardımcı olacak olgu olan problem çözme yeteneğini de
geliştirmektedir. (White, 2012).
3.1.4.1 Bilişsel Gelişimde Piaget’in Teorisi
Jean Piaget, bilişsel teoriyi J.M. Baldwin’in çocuklarda bilgi gelişimi teorisinin
temelleri üzerine kurmuştur. Ona göre, çocuğun davranışları yansıma yapısına veya
onların bilgi ile akıl organizasyonlarına bağlıdır. Aklı, organizasyon (bilgi de bilişsel
yapı içerisinde yer almaktadır) ve adaptasyon (çocuk dış dünyaya uyum sağlar)
şeklinde tanımlamıştır. Gelişim, doğuştan gelen fonksiyonlar ile bilişsel yapıdan
meydana gelmektedir ve bunlar çocukta yeni bilgiler depolandıkça sürekli olarak
yeniden organize olan olgulardır. Böylelikle çocuklar yeni karşılaştıkları durumlarda
çok daha etkin hareket ederler. Ona göre fonksiyon doğuştan gelen biyolojik bir
süreçtir ve değişmez ama onların amacı çocuğun hayatı boyunca değişme gösteren
içyapısının sağlam temellere oturtulmasıdır.
Çocuk, bilişsel açıdan doğuştan gelen refleks ve prensiplerle hareket eder. Piaget,
çocukların çevreden aldıkları bilgiler ışığında kendi anlayışlarını inşa ettikleri ve bu
bilgileri kendi mantıklarına kolayca yatana kadar şekillendirmediklerini savunur.
Bilginin kullanılması ve şekillendirilmesi sürecine asimilasyon denir. Çocuk eğer bir
bilgiyi asimile edemezse, o zaman onu ya inkar eder ya da kendi bilgi
organizasyonunu değiştirir. Piaget, aynı yaşta olan çocukların benzer düşünme
özellikleri gösterdiğini ama farklı gelişim süreçlerinde olanların da son derece farklı
yaklaşımlara sahip olduğunu araştırmıştır. Böylece dört ayrı gelişim dönemi ortaya
çıkmıştır:
1. Duygusal motor dönemi (0-2 yaş)
2. Operasyon öncesi dönemi (2-7 yaş)
3. Belirgin operasyon dönemi (7-11 yaş)
4. Resmi operasyon dönemi (12-…)
32
Çizelge 3.2 Piaget’in bilgi gelişimi (Cherry, 2017)
Duygusal Motor
dönemi
Reflekslerin
çalışması
(doğumdan sonraki 1
aylık süreç)
Yeni doğan bir bebeğin hareketleri tamamen öğrenilmiş biyolojik refleksler
üzerine kuruludur. Sürekli olarak yeni deneyimleri benimser. Davranışlarını
çevreye göre değiştirmeye başlar.
Gelişme yapısı (1-4
ay)
Görülebilen ve dokunulabilen şeyler üzerinden dünyayı tanıma başlar. Bunlar
genellikle süt emme, tutma, bakma veya herhangi bir eşyayı kullanmadır.
Bireysel yapılar daha hızlı gelişirken, bağımsız olanlar daha büyük alanlara
ihtiyaç duyar. Burada, görme, duyma, hissetme, tatma ve koku duyuları önemli
yer taşır. Görülebilen ve dokunulabilen şeyler tanımlanır.
Tanıma (4-8 ay)
Dış dünyaya olan ilgi artar ve kendi vücudunu tanımaktan çıkıp dış dünyaya
odaklanır. İstediğini elde edebilmek için ne yapması gerektiğini önemli derecede
göstermeye başlar. Çocuk, etkili olan davranışlarının kendisini amacına
ulaştıracağını öğrenir.
Bilerek davranma
(8-12 ay)
Çocuk ilk defa kasıtlı olarak yapılmış davranışını sergiler. Kendisini amacına
götürecek bir yapı için başka bir yapıyı oynamaya hazırlıklıdır. Çocuğun
davranışları genellikle kapalıdır.
Yeni buluşlar (12-
18 ay)
Aktif araştırmaları için yeni yardımcılar bulur. Hataları ve tekrarlamalarının
ardından çocuk kendisini çözüme götüren yeni yollar bulur. Bu, kendi etrafında
dönen dünyasında birçok şeyi tecrübe ederek kendisine yeni sonuçlar çıkarır.
Zihinsel
Çocuk ilk defa bir şeyi görsel duruma getirebilir yani artık düşünme yetisini
kullanmaya başlamıştır.
Operasyon öncesi
dönem
Bu dönem fikirlerin oluşmasıyla ilgilidir ve maddesel eylemlerin
içselleştirilmesi anlamına gelir.
Sunulanların sorumluluğu üstlenilir.
Bu dönemdeki en belirgin davranışlar şu şekilde sıralanmıştır: altıncı hisle içsel
sorunların çözümü, eşyaların sürekliliği, ilk kelimeler, tutarsız davranışlar,
sembolik oyunlar.
Çocuğun akıl fonksiyonları bu dönemde daha çabuk, etkin ve sosyaldir.
Çocuk, kendi kimliğini oluşturmaya başlar.
Düşünce yapısı merkezcidir, (belirli bir duruma sadece tek taraflı yaklaşım
sergilenir).
Diğerleri: Yapaycılık, gerçekçilik, canlılık, iki taraflı sonuç, içerleme.
33
3.1.5 Fiziksel Gelişim
Doğumdan ölüme kadar her bireyin karşı karşıya kaldığı temel gerçeklerden birisi
fiziksel gelişme ve büyümedir. Fiziksel gelişim, çocuğun boy ve kilo değişiminin
yanı sıra her bir doku ve organının da değişmesi anlamına gelmektedir. Fiziksel
gelişimin en hızlısı erken dönemlerde meydana gelir (doğum öncesi, yeni doğmuş,
süt emme dönemi, erken ve okul öncesi çocukluk), sonrasında ise bu süreç yaş
aldıkça yavaşlamaya başlar. Fiziksel büyümenin üç temel biyolojik yasası vardır
(Neljak, 2009):
1. Organların gelişme ve büyümesi değişkendir
2. Organların gelişmesi bireyin kilo ve yapısının büyümesini sağlar
3. Organ gelişiminin tamamlanma süresi değişkenlik gösterir.
Yavaş ve hızlı büyüme olarak ikiye ayrılan bu süreç yaşlanma döneminde değişlikler
gösterir. Çocukluğun ilk dönemleri sonraki hayat için son derece önemlidir ve bu
nedenle çocuğa olabildiğince iyi koşullar sunulmalıdır. Fetüs ve süt emme dönemleri
büyümenin en hızlı geçtiği safhalardır. Okul öncesi dönemde yavaşlama gösteren
büyüme ergenlik çağında yeniden hızlanır. Her çocuğun kendisine ait büyüme
özellikleri göstermesi sonucu, çocuklar bir süre sonra yaşıtlarından dış görünüş
bakımından ayrılmaya başlar. Bu özellikler sinir sistemi, fiziksel ve üretimde
belirgindir.
Çizelge 3.3 Fiziksel gelişimin özellikleri
FİZİKSEL GELİŞİMİN ÖZELLİKLERİ
DOĞUMDAN 1 YAŞINA
KADAR 1-3 YAŞ 3-6 YAŞ
Kemikleşme dönemi (kıkırdağın
kemiğe dönüşmesi)
Bilek ve kafatasının kıkırdaktan kemiğe
dönüşmesi
Kemikleşmenin ileri
derecede yaşanması
Omurilik oluşması
Miyelinasyon süreci
başlangıcı(Milenizasyon sinir
sisteminin gelişmesinde ne önemli
noktalardan birisidir)
Akciğer kemiklerinin
aşağıya çekilmesi ve göğüs
kafesinin oluşması
Kaburgaların yatay hale gelmesi Yıllık 6-8 cm boy uzaması Eş zamanlı kilo artması
Ufak ve zayıf kasların oluşması,
ince kas lifleri Kilonun yıllık ortalama 2 kg artması Büyümenin yavaşlaması
Büyümenin hızlanması, boyun
ortalama 25 cm uzaması ve
ağırlık
Yağ dokusunun azalması
Baş, bedensel ağırlığın Yüzde
25’ini oluşturur
34
Yapılan bilimsel araştırmalarda oyun oynamanın çocukların fiziksel gelişimine katkı
sağladığı ifade edilmiştir. Doğumdan altı aya kadar oyun oynayan çocuklarda söz
konusu eylemin temel etkisinin motor becerilerinin gelişmesi yönünde olduğu
gözlemlenmiştir. Daha sonra yapılan araştırmalarda ise çocukların motor
becerilerinin en fazla oyun oynadıkları esnada gelişme gösterdiği kaydedilmiştir
(Garvey, 1993). Diğer taraftan, konu hakkında yapılan diğer araştırmalar da oyun
oynama eylemenine farklı elementlerle katılan aile, yetişkin ve öğretmenlerin okul
öncesi çağlarda bulunan çocukların fiziksel gelişimine son derece fayda sağladığı
belirtilmiştir. Çocuklardaki fiziksel aktivite doğumda önce başlar ve doğumdan sonra
devam eden süreç çocuğun gelişmesinde önemli rol oynar. (Rakison, Woodward,
2008). Dolayısıyla, oyun ile çocuğun fiziksel gelişimi arasında doğrudan bir bağlantı
mevcuttur. Okul öncesi çocuklardaki fiziksel gelişimin oyunla birlikte sağlanması
aşağıdaki yollarla sağlanabilir:
1. Koşmak, tırmanmak, vb. aktivitelerin yapılması için büyük ve açık alanların
sağlanması;
2. Çocukların fiziksel gelişimine katkı sağlayan oyuncakların alımı – hol hop,
üç tekerlekli bisiklet, bisiklet, basketbol veya voleybol oynamak için top, vb.;
3. Doğaçlama oyuncakların kullanımı, örneğin çocukların bowling oynamasına
yardımcı olacak boş şişeler;
4. Aile bireylerinin aktif olarak oyunlara katılması;
5. Lego ve benzeri oyuncaklarla çocukların motor becerilerinin gelişmesine
katkı sağlanması (URL – 7).
Sonuç olarak, oyun oynamak çocukların motor becerilerinin gelişmesinde anahtar rol
oynamaktadır. Oyunla birlikte çocuklar kontrollerini sağlar, beden hareketlerini
koordine eder ve parmaklarını ve ellerini oynatarak eşzamanlı hareket becerilerini
geliştirirler. Çocukların gelişimine aile ve öğretmenler tarafından planlı olarak
ulaşılabilir.
3.1.6 Beyin Gelişimi
Motor gelişimi ile beyin gelişimi birbirine bağlantılıdır. Bilişsel gelişim ise çocukta
motor gelişimini “tetikleyen” olgudur. Nöromotor gelişimi, sinir ve kas-iskelet
sisteminin birbiriyle etkileşiminden meydana gelmektedir. Genç olan beyin çok
35
çabuk gelişir. Doğumdan dört yaşına kadar beyin son derece hızlı gelişme gösterir.
18 aylık çocuklarda glial duraklar ikiye katlanır ve ardından miyelinazyon sürecine
bağlanır (Malina, Bouchard, Bar – Or, 2004). Dendrit ve sinaps sayılarında artış
gözlemlenir (sinir ulaşım kanallarının bilgiyi sinire ulaştırdığı yer). Kullanılacak
kapasiteden iki kat daha fazla bağlantı sağlanır. Kullanılan bağlantılar güçlenirken,
kullanılmayanlar zayıflamaya başlar. Doğumdan sonraki bir bebeğin beyin ağırlığı
350 gr’dır. Birinci yaşına kadar bu ağırlık 1000 gr’ı bulur. Yetişkin bir bireyin beyin
ağırlığı bir yaşındaki çocuktan 200 ila 400 gr fazladır. Beyin gelişimindeki en ilginç
süreç sinaptogenezdir. Bunun anlamı ise sinirler arasın meydana gelen sinapslardır.
İlk üç yılda beyin ihtiyacı olandan daha fazla sinaps üretir. Üç yılın ardından
sinaptogenez yavaşlamaya başlar. Beynin sağladığı sinaps ilişkileri korunmaya
çalışılır ve beynin desteklemediği bağlantılar da atılmaya başlanır. Bu süreç
içerisinde erken gelişim gösteren beyinler sonraki normal gelişim için kritik noktalar
oluşturur. Diğer bir deyişle, erken elde edilen olgular sonraki gelişimin
yavaşlamasına neden olmaktadır. Çocukların milyonlarca sinaps üretmesi için
kazandığı tecrübeler önem taşımaktadır. İki ila altı yaş arasında beyin kendi ağırlığını
yüzde 70 ile 90 oranında geliştirir. Bu tarz çocuklar meraklı, sürekli soru soran,
araştıran, düşünen ve etrafında olanları merak eden çocuklardır. Sordukları her
sorunun cevabını almak ise onlar için çok önemlidir (Jovančević, Ježić, 2007).
Şekil 3.2 14 yaşındaki bir bireyin sinir gelişimi
3.1.7 Motor Gelişimi
Motor gelişimini diğerlerinden ayrı tutmak yanlış olur, aksine bir çocuğun gelişimi
fiziksel, duygusal ve bilişsel anlamda eşdeğerdir. Çocuklarda motor gelişimi kendi
bedenleri ile farklı eşyaları kullanmaları açılarından son derece önemlidir. Hareket
kabiliyeti bir anlamda bir amaca ulaşmak için hizmet eder. Motor gelişimi için
söylenebilecek en önemli şey diğer normal yollardan ayrılmasıdır. Diğer bir deyişle
36
çocuktan, temel hareket kurallarını öğrenmeden önce çok fazla karmaşık yapıdaki
hareketleri yapabilmesini beklememek gerekir. Motor gelişimini kısaca çocuğun
temel hareket kuralları ile motor bilgisini öğrendiği zaman dilimi olarak
tanımlayabilir (Malina, Bouchard, Bar – Or, 2004). Motor gelişiminin süreci, yeni
alışkanlık, iyi davranış, hareket kabiliyetinin güçlenmesi, hareketleri birleştirmek
gibi davranışlarda gözler görülebilir şekilde belli olur. Her çocuk temel hareketleri
öğrenmek için gerekli potansiyele sahiptir. Ancak motor gelişim sürecinde ortaya
çıkan farklılıklar sonucu bazı çocuklarda en alçak seviyede ilerleme gözlemlenirken,
bazı çocuklar yerinde saymakta ve bazıları ise sürekli bir ilerleme kaydetmektedir.
Motor gelişimi aynı zamanda çocuğun erken yaştaki büyüme hızı ve gelişimi (sinir –
kas gelişimi, fiziksel özellikler, fizyolojik artılar) ile doğru orantılıdır. Motor gelişimi
birden çok faktörün içerisinde olduğu süregelen bir süreçtir. Bu faktörler aşağıdaki
gibidir:
1. Sinir – kas gelişimi (yüksek derecede genetik etki)
2. Çocuğu fiziksel özellikleri (beden büyüklüğü ve birleşimi)
3. Büyüme ve gelişme hızı (hızlı büyüme gelişmeden farklılık gösterir)
4. Doğum öncesi büyüme de göz önünde bulundurularak önceki motor
gelişiminin etkisi
5. Yeni motor becerileri, davranışları (alıştırma ve olayları birbirine
ilişkilendirme) (Neljak, 2009)
Motor gelişimindeki en önemli faktörlerden bir diğeri de aile ve çevreden edinilen
davranış alışkanlıklarıdır. Motor gelişiminin içeriği çocuğun etrafında yaşadığı
olaylardan etkilenmektedir. Bunlar çocuğun gelecekteki motor gelişimine de
yansımaktadır. Diğer bir deyişle bu durum çocuğun gelecekte fiziksel olarak aktif
olacak mı sorusunu beraberinde getirmektedir. Farklı türdeki aile yapıları ile çevre
çocuklara farklı motor işlevleri sunmaktadır. Sonuç olarak bazı çocuklar diğerlerine
göre daha çok aslında daha az motor gelişimi göstermiş olacaktır.
Motor gelişimi iki bölüme ayrılmaktadır:
1. Cefalo – kaudal yönde
2. Proksimal – distal yönde (Şekil 3.3)
37
Cefalo – kaudal yön, çocuğun ilk önce kafa ve boyun hareketlerini yaptığı ve
ardından el ve ayaklarını kontrol ettirdiği anlamına gelmektedir. Proksimal-distal yön
ise çocukların hareketlerini gövdeden uçlara doğru kontrol etmesi demektir. Kol
hareketi ile önce omuz kontrolünü, ardından dirsek ve en son da avuç ile parmak
kontrollerini sağlamaktadır (2009).
Şekil 3.3 (A) Cefalo – kaudal yöne (B) Proksimal – distal yön
3.1.7.1 Motor Gelişiminin Safhaları
Çocuklardaki motor gelişimini sıradaki yedi başlık altında inceleyebiliriz: refleks
hareketleri, gelişigüzel, temel, senzomotorik, hassas motor kontrolü ve laterizasyon
(Neljak, 2009). Refleks, gelişigüzel, temek ve senzomotorik kontroller çocukların ilk
iki yılında ortaya çıkarken, kalanların da okul öncesi dönemde meydana geldiğini
söyleyebiliriz. Bir ve iki yaşında olan çocuklardaki temel hareket kontrolü başlangıç
noktasında olsa da okul öncesi dönemde bunlar ciddi anlamda gelişme, sabitleşme ile
otomatik olma özellikleri göstermektedir. Beş yaşında ise senzomotorik kontroller
başlamakta ve çocuklar el, avuç ve parmak kaslarını istedikleri şekilde hareket
ettirebilmektedirler. Çocuklarda ayrıca, eşyaların kullanımı ve onlara karşı tutum
değişimleri de incelenmektedir. Laterizasyon da yedi yaşında ortaya çıkmakta ve
çocuğun kendi bedeni ile yapabileceklerinin farkına varmasıdır.
Motor gelişimi dağa tırmanmak eylemi ile benzetilebilir. Bu süreç uzun yıllar devam
etmekte ve dağcıların sporlarına karşı gösterdiği beceri ve hisler doğrultusunda bu da
kişisel dürtü ve hislerden meydana gelmektedir. Dağcılıkta olduğu gibi motor
gelişiminde de ilerleme ve gerileme safhaları mevcuttur. Dağcılıkta zirveye
38
tırmanmak motor gelişiminde çocuğun birçok hareket mekanizmasına sahip olması
demektir. Dağa çıkmak için yapılan hazırlıkları doğum öncesi gelişme ve genetik
yapı ile benzetebiliriz. Motor gelişiminde dağlar beş ayrı döneme ayılmıştır:
1. Refleks dönemi (doğum sonrası iki hafta)
2. Adaptasyon öncesi dönem (iki haftalık – 1 yaş)
3. Temel eğitim dönemi (1-7 yaş)
4. İçerik olarak özel dönem(7-11 yaş)
5. Beceri dönem (11 yaş) (Clark, Metcalfe, 2002)
3.1.7.2 Temel Beceri Dönemi
Çalışma kapsamında okul öncesi dönemin ele alınması nedeniyle bu bölümde temel
beceri dönemi üzerinde durulacaktır. 1 ila 6 yaş aralığında olan çocukların temel
becerileri gelişir (Şekil 3.4). Bu dönem, beyindeki motor becerilerinin temelini
oluşturmakta ve bu dönemde bulunan çocukların yapabildikleri kapsamında en fazla
motor gelişimini kazanmalarına neden olur. Ayrıca çocuklar bu dönemde
olabildiğince fazla tecrübe edinmeli ve bu ortamlar oluşturulmalıdır. Motor
gelişiminin oluşumunu ve hızını etkileyen birçok faktör vardır. Diğer taraftan,
Çocukların ilgili dönemlerde neler yapabileceklerini ve onlardan beklentilerimizin
farkında olmalıyız. Bu dönemde çocuklara teşvik sağlanmazsa gelecekte bu
hareketlerini aktiv etmesi de o derece zorlaşacaktır (URL-8). Bu, çocuktaki
hareketlerin hiç gelişmeyeceği anlamına gelmemekte, sadece bunların yeteri derece
aktive olamayacağı belirtilmektedir. Motor gelişimindeki duygusal safhanın yedi
yaşında meydana geldiğini herkes biliyordur. Erken yaşlarda hareket etmek motor
gelişimi anlamına gelmemektedir, aksine ortada teşvik olduğunu göstermektedir.
Çocuk öğrendiği bir hareketi ne kadar çok tekrarlarsa o kadar çok sinaps üretmeye
başlar ve onların atılmasını engeller. İlgili gelişim kapsamında çocuk koşmayı,
atlamayı, atmayı öğrenir dolayısıyla bunları destekleyen atma, tutma, raketle atma ve
daha birçok motor becerisini öğrenmiş olur. Çocuklar belirli dönemlerde kendilerini
güvende hissetmedikleri zamanlardan geçer ama kısa bir süre sonra çocuk, koşma,
dörtnala koşma ve atlama gibi mükemmele yakın motor becerileri kazanmaya başlar.
Dağın en altından zirvesine doğru uzanan bu motor gelişimi, bireyin bazı zamanlarda
gelip ziyaret edebileceği bir merkez olarak değerlendirilebilir (Clark, Metcalfe,
2002).
39
Şekil 3.4 Çocukların büyük bir kısmının temel hareket eylemlerini yaptığını gösteren
resim. 1 numaralı kişi başlangıç dönemindeyken, 4 ve 5 numaraları çocuklar ise ileri
seviyede gelişmişlik göstermektedir (Malina, Bouchard, Bar – Or, 2004)
3.1.7.3 Dört İle Altı Yaş Arasındaki Çocuklarda Motor Gelişimi
Aşağıdaki maddelerde 4 ila 6 yaş arasındaki çocuklarda meydana gelen motor
gelişiminin en önemli özellikleri anlatılmıştır:
1. 4 ile 5 yaş arası
- Ayaklarını birleştirerek durur
- Güçlü olan ayağının üzerinde 3 ve 5 saniye durabilir
- Çarpraz bağladığı ayaklarının üzerinde oturur
- Koşmadan sonra aniden durur ve hiç beklemeden koşma yönünü değiştirir
- Yerinde zıplar
- Tek ayağında zıplar
- Göğüs kafesi hizasındaki engele tırmanır
- Başından bir buçuk metre yüksekliğe top atar
- Ellerini açarak topu tutar
- Ayağıyla topa vurur
- 8 -10 tane kareyle kule yapar
- Üç tekerlekli bisiklet sürer
- Salıncakta sallanır
40
2. 5 ile 6 yaş arası
- 8 ila 10 saniye arasında tek ayağının üzerinde durur
- Dizlerini bükmeden ayak parmaklarına değebilir
- Müzik eşliğinde ritim tutabilir
- Koşma ve zıplama eylemlerini aynı anda yapabilir
- Topa vurmak için koşar
- Merdivenleri tırmanarak çıkar
- Havaya zıplar (6 yaş 60 cm)
- 3 m uzağındaki hedefe atış yapar
- Tüm gücüyle atış yapar
- Kendinden emin bir şekilde öne, arkaya, yana, parmak ucunda ve uzun
adımlar atarak yürür
- Ayak parmaklarına basarak koşar
- Zeminden dizleri üstünde sıçrar
- Yerinde zıplar
- Topu tek eliyle başının üzerinden 2 m yüksekliğe atar
- 10’dan fazla kareyle kule yapar
- Topla oynanan oyunlarda hızlıdır, raket kullanmaya başlar
- Takla atmaya çalışır – başının üzerinde durarak sağa sola yalpalar
- Farklı yüksekliklerden atılan topu iki eliyle yakalar
- Öne takla atabilir
- Kızak veya paten sürebilir
Herbert Spencer’ın oyun teorisine göre, okul öncesi çocukların aktif olması hem
motor ve fiziksel becerilerini geliştirmeye yardımcı olur hem de gelişim sırasında
meydana gelen stres ve baskıyı azaltır. (Yavuzer, 2015). Bununla birlikte, doğaçlama
geliştirilen oyunlar çocukların fiziksel gelişimine yardımcı olur. Hem çocuklar için
geliştirilen farklı oyunlar hem de park alanlarında bulunan oyun araç ve gereçleri,
insan gelişiminde en önemli faktörlerden birisi olan fiziksel kapasiteyi arttırmaya
yardımcı olur. Aşağıda verilen örnekler okul öncesi çocuklara oyun alanları sunan
parkların işlevlerini anlatmaktadır. (Şekil 3.5).
41
Şekil 3.5 Okul öncesi çocuklardaki fiziksel gelişime yardımcı olan park araç ve
gereçleri
3.1.8 Altı Yaşına Kadar Çocuklarda Motor Gelişimi
Beş yaşındaki bir çocuğun bedeni temel hareketleri yapabilmek için yeterli derecede
gelişmiş ve güvenlidir. Ayrıca, çocuk da kendisini zorlayacak hareketlerin arayışına
girmiştir. Bu nedenle onların fiziksel aktivite ve hareket seviyeleri çok daha yoğun
bir şekilde yapılmalıdır. İçerisinde koşma olan hareketlere çok daha önem
verilmelidir. Bu süreç kapsamında, ilgili yaş grubu için anlamlı olan motor becerileri
kazandırılmalıdır (koordinasyon, güç, denge, dayanıklılık, esneklik ve hız). Burada
önemli olan diğer bir konu da motor becerileri dediğimiz gelişimin tamamlanması
son derece uzundur. Birinci yaşta başlayan bu süreç 10 yaşına kadar devam
etmektedir. Bu zamanlarda çocuklar kendilerini genellikle geçiş süreci içerisinde
bulurlar. Bedeninin kontrolünü daha iyi sağlayan ve yer ile zamana ayak uyduran
çocuklarda motor gelişiminin tam anlamıyla gerçekleştiğini söylemek zor. Örneğin,
topu elleriyle havaya atan bir çocuk, ellerinin vücudunun ön kısmında olduğunun,
avuçlarını karşı karşıya durduğunu ve başparmaklarının yukarı baktığını fark etmiştir
ama kötü zamanlama neticesinde top eline değer ve ardından bedeninden aşağıya
düşer.
42
3.2 OYUN
3.2.1 Oyunların Sınıflandırılması Ve Tanımlar
Oyun, çocuğun yaşantısının doğal bir parçası olduğu gibi gelişiminde de aldığı
gıdalar kadar önemli yer tutar (Jones, 2007). Aynı şekilde, oyun çocuğun kendini
ifade edebildiği, yeteneklerini fark edebildiği, yaratıcı potansiyelini kullanabildiği,
dil, zihin, sosyal ve vücut (motor) becerilerini geliştirebileceği ortamı sağlar. Çocuk
oyun oynarken hem nesneleri tutma ve kullanımı öğrenirken, hem de bedeni kontrol
etmeyi öğrenir. Ayrıca, nesnelerin işleyiş tarzlarını kavrama yeteneğini kazanır ve
iletişim becelerini geliştirir. Çocuklar, tüm kültürlerde ve tarih boyunca oyun ihtiyacı
duymuşlar ve oynamışlardır. Oyunun önemi o kadar büyüktür ki oynamak hayatı
öğrenmek için en iyi ve en doğal yoludur. Oyun çocuğun fiziksel, ruhsal, zihinsel ve
sosyal gelişimine katkıda bulunmaktadır (Şişman, Özyavuz, 2010). Çocuk ve oyun
birbirinden ayrılması mümkün değildir. Oyun çocuğun gelişiminde önemli bir role
sahiptir.
Piaget’e (1896) göre oyun, bir uyumdur. Gross’a göre (1896), oyun bir pratiktir.
İleride karşılaşılabilecek davranış biçimleri oyunla elde edilir. Caillois’e göre (1958)
oyun, serbestçe kabul edilmiş, fakat bağlayıcı olan kurallara göre belli bir alan ve
zaman süreci içinde sürdürülen gerilim ve eğlence duygularını içeren, gerçek
hayattan farklı olduğu bilinci ile yapılan gönüllü bir hareket ya da faaliyettir.
Montaigne (1533 – 1592) oyunu çocukların en gerçek uğraşıları olarak tanımlamıştır.
Montessori (1870 – 1952) de oyunu çocuğun işi olarak nitelendirmiştir. Lazarus ise
oyunu, kendiliğinden ortaya çıkan, hedefi olmayan, mutluluk getiren bir aktivite
olarak tanımlamıştır.
Oyun, çocuk için zamanın büyük kısmını geçirdiği yaşamının en önemli parçasıdır.
Ayrıca, uluslararası insan hakları hukukunda da oyun, çocukların fiziksel zihinsel ve
yaratıcılık kapasiteleri geliştirilmesi bir hak olarak görülmekte oyunun çocuğun
gelişme sürecindeki kural olarak tanınmaktadır. (URL-9, 1989). Oyun, çocuğa hiç
kimsenin öğretemeyeceği konuları, çocuğun kendi deneyimleriyle öğrenmesi sağlar.
Oyun sonucu düşünülmeden, eğlenmek amacıyla yapılan hareketlerdir. Oyun için
söyleyebiliriz ki: oyunlar yapılan eylemlerin karşıtıdır, çünkü yapılan eylemlerde
belirli bir sonuç vardır. Diğer yandan, oyunlarda ise amaç sadece eğlenmektir. Oyun
hiçbir ulusal ve kültürel sınırlama tanımaz, bütün ırklara ve de yaş gruplarına hitap
43
eden bir kavram olup, fiziksel ve psikolojik gelişmenin sağlanabilmesi için bir
gerekliliktir.
Oyun, hedefi olmayan, mutluluk getiren ve kendiliğinden ortaya çıkan bir aktivite
olarak tanımlanabilir. Toplumsal ve bireysel açıdan sağlıklı, üretken, düşünebilen ve
sonuçlar çıkartabilen, toplum yaşantısına uyum sağlayabilen bireyler, yaşadıkları her
dönemden, özellikle de çocukluk döneminden etkilenmişlerdir. Çocukluk döneminde
bireyin ruhsal ve fiziksel gelişmesine aile, okul ve oyun yön vermektedir (Yılmaz,
Bulut, 2002). Oyun, sağlıklı bir sosyal, fiziksel ve zihinsel çocuk gelişim için önemli
bir etkinliktir. Çocuk oyun oynarken, sosyal ve fiziksel çevreyle derin bir bağlantısı
kurmaktadır. Oyun oynarken çocuğun zamanını ve enerjisini hangi kalitede
kullandığı çok önemlidir. Nitelikli oyun fırsatını elde eden çocuğun yaratıcılığını
geliştiridiği, problem çözme konusuna esnek yaklaştığı, daha iyi sosyal ilişkilere
sahip olduğu ve fiziksel olarak daha sağlıklı olduğu söylenebilir.
Oyunda oynayanları zorlayan bazı kurallar ve özellikler bulunur. Oyunu ilginç ve
önemli yapan, bu kurallar ve özelliklerdir. Oyunun özellikleri, Aral ve diğ. (2001)
tarfından şu şekilde sınıflandırılmaktadır :
1. Oyuncunun oyunda yer alması için herhangi bir zorunluluk yoktur.
2. Oyun bu özelliğini kaybettiğinde çekici ve keyif verici olmaktan çıkar.
3. Oyun kendiliğinden ortaya çıkar, mutluluk ve rahatlık verir.
4. Oyunun zaman sınırları ve kuralları vardır.
5. Gerçek yaşamdaki kuralların oyunda hiçbir geçerliliği yoktur, sadece oyunun
kuralları vardır.
6. Oyunda deneyimler tekrarlanır, çevre taklit edilir ve yeni şeyler denenir.
7. Kurallı bir oyunda yeni bir şey üretilmez.
8. Oyunun nasıl gelişeceği ve nasıl sonuçlanacağı önceden belli değildir.
9. Oyunda yaşamdan farklı bir konumda bulunma durumu söz konusudur.
10. Oyun dinamik bir süreçtir.
Oyun özgürce ve kendiliğinden yapılır. Oyun, büyükleri rahatsız etmeden bir köşede
çocuğun oyalandığı, sadece eğlendirici boş bir faaliyet değildir.
44
Farklı çevrelerde (sınıf, okul, vb) çocuklar üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır
ancak parkların önemi son on yılda farkedilmiş ve çocukların oyunla birlikte gelişim
kaydettikleri teorisi öne sürülmüştür. Parklar, çocukların özgür iradeleriyle hareket
ettikleri alanlardır ve bu nedenle araştırmacılar da doğal ortamlardaki çocuk
davranışlarını daha kolay gözlemlemektedir. Çocuk, oyun ve parkları birbirine
bağlayan ilk araştırmalar Herbert Spencer tarafından yapılmış ve çocukların gün
içerisinde artan enerjilerini harcadıkları yerler olarak tanımlamıştır. Bununla birlikte,
insanların da gün içerisinde harcaması gereken fazla enerjiye sahip olduklarını
savunan Spencer, oyunu da kontrol edilemeyen istek olarak betimlemiştir.
Medeniyetin gelişmesiyle birlikte günlük enerjinin karşılanmasındaki istek azalmış
ve insanlar bu enerjilerini oyunlarda atma ihtiyacı hissetmiştir (Spencer, 1861).
Benzer bir teoriyi Moritz Lazarus da ortaya koymuş ve oyunun rahatlama için
gerçekleştirilen bir süreç olduğunu vurgulamıştır.
Norveçli araştırmacılar da çocuk psikolojisi, oyun ve tasarımın birleştiği nokta olarak
parkları tanımlamış ve televizyon, bilgisayar ve telefon ekranları önünde vakit
geçiren çocuklara oranla açık havada bulunan çocukların çok daha sağlıklı geliştiğini
savunmuştur. Elektronik cihazların önünde yoğun vakit geçiren çocukların sağlık
yönünden daha sık sorunlar yaşadığı, diğer taraftan park gibi açık alanlarda oyunlar
oynanan çocukların daha olumlu yönde etkilendikleri ifade edilmektedir. Çocuklar
oyunla birlikte yaratıcılık kazanırken daha aktif hale gelir (Fjortoft, 2001).
Oyun oynamanın çocuklar üzerinde etkisini konu alan araştırmalarda çocuk
parklarının çocuklarda öğrenme ve motor becerilerinin gelişmesi için son derece
önemli alanlar olduğu belirtilmiştir (Fjortoft, 2001).
Diğer çalışmalar ise oyunların çocuk gelişimi için faydalı olduğunu savunmaktadır
(Hughes, 2010). Oyun, çocuk gelişiminin ileri safhaları için de son derece önemlidir.
Oyunla birlikte çocuklar öğrenme, gelişim, sosyal ve motor becerilerini
geliştirmektedir. Bununla birlikte, oyun çocukların duygularını anlatmasına da
yardımcı olmaktadır. Çocuklar oynadıkları oyunları hem dış hem de iç mekanlarda
oynayabilir ama bu iki durumda da oyunlar için farklı içerikler mevcuttur.
Karşılaştıracak olursak dış mekanlarda oynanan oyunlar çocukların daha fazla
hareket etmesine ve daha aktif olmalarına olanak sağlar ve doğal olan su, kum,
toprak ve kar gibi materyalleri kullanarak hayal güçlerini geliştirir (Sawyers, 1994).
45
Yapılan her araştırmada oyunun çocuğun gelişimindeki her dönem için önemli
özellikler taşıdığı belirtilir (Johnson, Christie ve Yawley, 1987). Açık alanlarda
oynanan oyunlar ise koşma, bisiklet binme, tırmanma, sınırsız alan kullanımı,
iletişim gibi olanaklar sağlayarak çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimine
yardımcı olur.
3.2.2 Oyun Kuramları
Çocuklar oyunla birlikte dış dünyayla bağ kurmaktadır. Tarih boyunca oyunun
birçok farklı tanımı yapılmış ve bununla birlikte farklı oyun teorileri üretilmiştir. Her
şeyden önce oyunun “çalışmak” olmadığını söyleyebiliriz. Çalışmak, hayattaki
materyal değerlerin kazanılması için gerçekleştirilen bir eylem olarak
tanımlanmaktadır. Diğer taraftan, oyun, daha çok ciddi olmayan ve yetersiz aktivite
şeklinde tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, farklı dil ve kültürlerde ders çalışma
zamanından ayırt etmek adına oyun zamanını tanımlayan sözcükler geliştirilmiştir
(örneğin İngilizce’de: playtime). Bu şekilde yapılan bir tanım sadece çocukluk ve
okul dönemini kapsamamaktadır. Gelişmiş toplumlar, çocukluk dönemini bireyin
oyun oynaması olarak tanımlamakta ve yetişkinliği de bireyin oyun olmadan çalışma
eylemeni yapması olarak değerlendirmektedir. Son on yılda yapılan araştırmalar
gösteriyor ki oyun insanın hayat boyu devam eden gelişimini son derece
etkilemektedir (Lester, Russell, 2010). Bu bağlamda, oyunun insan hayatındaki
önemini açıklmak için oyun teorilerinin ele alınması gerekmektedir.
Yazılan ilk oyun kuramı faaliyet üzerine kurulmaktadır. Oyun kuramını ilk
destekleyen Herbert Spencer olmuştur. Spencer oyunu fazla enerjinin harcanması
olarak nitelendirmekte, böylelikle gerginliğin azalacağını savunmaktadır. Spencer’e
göre sağlıklı çocuklar daha çok oynu oynamaktadır. Sonraları yapılan araştırmalara
göre, Stanley Hall oyunu, evrimsel geçmişimizi yansıtan bir vasıta, olarak
değerlendirmektedir. Diğer bir deyişle, oyun faydalı olmasınının yanı sıra belirli bir
ırka ait tarihin yanılsaması şeklinde değerlendirilmektedir. Örneğin, erkek çocukların
birbirini kovalaması, güreş, hırsız-polis oyunu oynamaları, saldırganlık dürtülerini
kısmen tatmin etme yoldur. Oyunun işlevi doğası içinde kontrollü olmamasından
ileri gelmektedir (Yavuzer, 2015).
46
Araştırmacı Karl Gross 20. yüzyılda kendi kuramını ortaya çıkarmaktadır. Gross,
oyunu gerçek ve bilinen yaşama alışma egzersizi olarak belirtmektedir. Oyun günlük
yaşamda karşılaştığımız zorluklardan korumayı amaçlamaktadır. Ayrıca, oyunun
arındırma işlevi da vardır. Araştırmacılar Piaget ve Vygotsky oyunun doğasını,
oyunun psikolojik mekanizmaları ve oyun ile dil arasındaki ilişkiyi tartışmaktadır.
Vygotsky oyunu, anlam çıkarma ve öğrenmeye yönlendirme olarak kabul
etmektedir. Oyunun, çocuğun genel duygularını yanı sıra, kendine güven ve yönetme
gücüyle ilişkili olduğunu belirtmektedir. Vygotski oyunundaki bilişsel önemi
üzerinde odaklanmaktadır.
Piaget’a göre oyun egoyu bütünüyle tatmin eden bir faaliyet türüdür. Çocuk, gerçek
dünyada, gerçek durum ve nesnelerle başarıyla baş etmesini öğrendiğinde, oyun
davranışı kendiliğinden ortadan kalkar. Ayrıca, Piaget taklit oyununu, çocukların
düşüncelerini geliştirmeye yardımcı olabilecek bir davranış olarak görmüştür. Hem
Piaget, hem de Vygotsky’ye göre çocukların kendi çevre ve dünya ile ilgili daha çok
şey öğrenebilmeleri, yeni fikirler için ve hayal güçlerini geliştirmesi ve büyütmesi
için çok önemli bir fırsattır.
Araştırmacı Rousseau’a göre (1762) çocuk oyun aracılığıyla işbirliği, paylaşma ya da
yetişkinlere itaat etme davranışlarını geliştirebilmelidir. Benzer bir tavrı Pestalozzi,
Froebel ve Montessori gibi eğitimcilerde paylaşıyorlar. Froebel’e göre (1825) oyun
çocuk gelişimindeki en yüksek kazanımdır. Aynı şekilde, çocuğun kendi doğasının
ihtiyaclar doğrultusunda spontane bir kendini ifade etme biçimdir. Diğer tarafta,
kültür olarak bakarken, araştırmacılar Norsworthy ve Whitley’e göre, “oyun
oynamayan bir çocuk, yalnızca çokluğun eğlencesini kaçırmakla kalmaz, aynı
zamanda tam anlamıyla gelişmiş bir yetişkin de olamaz.”
Sigmund Freud’a göre çocukların, oyunları rastgele veya tesadüfi değildir. Bireyin
farkında olduğu ya da olmadığı duygularını belirmede bir araçtırlar. İnsanların
duyguları, istek ve arzuları oyunda, düş ve fantezilerde ortaya çıkar. Çünkü oyun
sırasında bir denetim ya da eleştiri yoktur. Freud’a göre benliğin gelişmesiyle ilişkili
olarak mantıksal düşünmenin başlaması ile oyun son bulur. Akılcılık ve eleştirel
düşünce gelişimi sonucunda çocuk oyundan uzaklaşır. Çocuk, oyunda yetişkin
rolünü üstlenerek hayal içinde kazandığı duygularını gelecekte kullanmak üzere
saklar (MEGEP, 2007).
47
Helanko’ya gore (1953) birey, oyun ortamı oluşturarak dışarıdan gelen olumsuz
etkileri ortadan kaldırabilir. Çocuk, kendi kendine bir oyun ortamından diğerine
geçerek olumsuz etkileri ortadan kaldırır. Oyun oynamak, kişi ile çevresi arasındaki
ilişkidir. Oyunda nesne, kişi tarafından serbest olarak seçilmektedir.
Jersild’e göre (1993) “çocukluk çağı işlerinin büyük bir kısmı oyun yoluyla yapılır.
Oyun, çocugun büyümek için gerekli dürtülerini uygulamaya koyduğu en önemli
yollardan biridir.” Tudor-Hart’a gore (1955) “oyun hayatın özüdür ve bebeğin her
şey öğrenebileceği tek yoludur. Okul yıllarında etkin öğrenmenin ana yoludur. Bir
çocuğun fiziksel, ruhsal, duygusal ve sosyal yaşamının büyüyüp gelişmesi oyun
yoluyla olur.” Hetherington ve Parke’ye göre (1999) “özellikle rol alma yoluyla
oynanan dramatik oyunda çocuk, diğerlerini anlamayı öğrenir ve büyüdüğünde sahip
olacağı rolleri deneyimleyebilir. Kısaca dramatik oyun, çocuğun duygusal
problemlerini çözmesini, kaygı ve iç çatışmalarıyla başa çıkmayı öğrenmesini
sağlar.” Michelet’e göre (1986) “çocuk için oyun, kültüre uyum sağlamak ve
yaşadığı teknik ve becerilerine dahil olmak için önemli bir yoldur.” Hewes’a gore
(2010) “oyun en başarılı gelişim için çok önemlidir.”
3.2.3 Açik Alanlarda Oyunun Önemi
Günümüzde özellikle kentsel alanlarda olmak üzere çocukların çoğunun dışarıda
vakit geçirmediği bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte okuldan eve giden
çocukların hareketliliği 1985 yılında yüzde 21’den 2010 yılında yüzde 6 oranına
düşmüştür (Hillman, Adams ve Whitelegg, 1990). Bu noktada, aile bireyleri
çocuklarının yolda yaralanma veya kaza riskine karşı dışarıda oynamalarına engel
teşkil etmektedir. Aynı zamanda, gelişen teknoloji ile ortaya çıkan bilgisayar
oyunları ile çeşitli teknolojik gelişimler de çocukların dışarıda oynamasını
azaltmaktadır. Arabaların yetişkinlere birçok konuda özgürlük sağlamasıyla
çocukların özgürlüğünü elinden alması son derece ironik bir durumu ortaya
koymuştur. Tüm bunlar, çocukların dışarısını tehlikeli olarak algılamasını sağlamış
ve onları kaygılı bireyler haline getirmiştir (Thomas ve Thompson, 2004). Yukarıda
bahsedilen faktörler neticesinde gelişmiş toplumun anormal bir resmi oluşturulmuş
ve günümüz çocuklarının dışarıda oyun oynaması yerine televizyon veya bilgisayar
başında oturan bireyler haline gelmelerini sağlamıştır. Bu konuda yapılan
araştırmaların sonucu aşağıdaki gibidir:
48
1. Erkek çocuklar, izin verilen kesim oldukları için dışarıda daha çok vakit
geçirmekte ancak kız çocukları ise aile veya öğretmen gözetminde dışarda
kamaktadır.
2. Kentsel yaşamda dışarı çıkmasına izin verilen çocuk, büyüklerin gözetiminde
olanların aksine birçok yere gidebilme özgürlüğüne sahiptir.
3. Büyüklerin gözetiminde dışarıya çıkan çocukların üçte ikisi hafta sonu
boyunca ortalama 3 saatlerini dışarıda geçirirken, bu oran hafta içi günlerinde
yarım saatin altına düşmektedir.
4. Büyüklerin gözetimi olmadan dışarıya çıkan çocuklar daha aktiftir.
5. Büyüklerin gözetimi olmadan dışarıya çıkan çocuklar genellikle yaşıtlarının
bulunduğu bölgelere gitmektedir.
6. Büyüklerin eşliğinde olan çocuklar normalde olduklarında daha fazla hareket
etme arzusu gösterirler, hatta erkek çocuklarda bu hareketliliğin sonucunda
yüksek derecede kalori yakımı söz konusudur.
7. Kız çocukları ise diğer çocuklarla birlikteyken çok daha yavaş hareket
ederler. Bunun nedeni ise yürürken başka şeylerden konuşma ve sohbet etme
ihtiyacı duymalarıdır (Bilton, 2010).
Kentsel alanlarda dışarıda vakit geçirmek son derece önemlidir. Bu şekilde
çocukların sosyalleşmesi, fiziksel anlamda aktifleşmesi ve kendine olan güvenleri,
duygusal ve zihinsel gelişimleri güçlenmektedir. Frith Blakemore’un “Öğrenen
Zihin, Eğitim için Dersler” adlı kitabında çocukların dış dünyayla iletişimler konusu
ayrıntılı ele alınmış ve hiçbir koşul altında çocukların elinden dışarıda oyun oynama
haklarının elinden alınmaması gerektiği vurgulanmıştır. Kitapta, çocukların iç
mekânlarda geçirdikleri zamanın beyin gelişimlerine katkısı olduğuna dair bir
bilimsel bilgi bulunmadığı ifade edilmektedir. Bird (Bird, 2009), Londra’daki
araştırmalarda insanların boşanma ve ölüm sebeplerinin taşınma, hava kirliliği ve
kötü hijyenik şartlar olması sonucu şehirde kurulan Victoria parkının örneğini
vermektedir. Victoria park, 1850 yılında inşa edilmiştir çünkü çocukların zamanla
daha az hiperaktif olduğu ve bağımsız sağlanacak oyunlarla daha fazla denge
kurabilecekleri ve konsantre olacakları araştırılmıştır. Parkla birlikte temiz hava ve
ağaçlarla iç içe olan on iki yaş öncesi çocukların doğayla iletişimi sağlanmıştır.
Böylece, ölüm oranında da gözle görülebilir derecede azalma kaydedilmiştir. Dış ve
iç mekânlarda geçirilen zamanlar arasındaki fark son derece önemlidir. Örneğin park
49
gibi yerlerde oynanan oyunlarda çocuklar değişimi, özgürlüğü ve daha az sağlanan
kontrolü hisseder, diğer taraftan içeride oynanan oyunlarda ise çevre tarafından
kontrol edilen, değişmeyen ve duvar ile telle çevrili olmasa da daha az güvenli hissi
veren bir ortam mevcuttur (Stephenson, 2002). Yukarıda bahsedilenler çerçevesinde
dışarıda oyun oynamanın ne derece gerekli olduğu anlatılmıştır. Aşağıda ise bunu
destekleyen nedenler yer almaktadır:
1. Temiz hava
2. Güneş ile gün ışığı
3. Psikolojik, fiziksel ve zihinsel dinlenme
4. Özgürlük
5. Risk ve nedenleri
6. Hareketle öğrenme (Şekil 3.6)
Şekil 3.6 Açik alanlarda oyunun önemi
İlk olarak, temiz hava ile ortaya atılan sorunları ele alacağız. İnsanoğlunun yaşamını
sürdürebilmesi için oksijene ihtiyacı vardır. İnsanların vakit geçirdikleri alanlarda
zamanla karbondioksit oluşumu başlar ve meydana gelen sıcaklıkla nefes alımı
güçleşir. Kapalı alanlarda vakit geçirmek insanları olumlu anlamda etkilemez.
Hepimizin sağlıklı kalabilmesi için temiz havaya ihtiyacı vardır. İngiliz araştırmacı
Derek Clements-Croome, sınıflardaki karbondioksit ve sıcaklık ile başarı ve sağlıklı
50
çocuklar arasındaki ilişkiyi incelemiş ve sonuç olarak birçok sınıfın sağlıksız
koşullara sahip olduğunu belirtmiştir. “Karbon dioksit seviyesi yüksek olduğu zaman
öğrencilerin tepkileri o derece azalmakta ve bununla birlikte akılda tutma seviyeleri
de düşmektedir. Öğrenciler kendilerini sersemlemiş hissediyor (Clemens-Crome,
2008).” Bunun dışında, karbon dioksit seviyesinin yükselmesinin baş ağrısı, baş
dönmesi, uyuşukluk ve nefes zorluğu gibi olumsuz yönleri de vardır. Clements-
Croome’a göre, karbon dioksit seviyesinin sürekli kontrol altında tutulması ve
çocukların (aynı zamanda yetişkinlerin de) zamanlarının büyük çoğunluğunu dışarıda
geçirmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Dış alanlarda zaman geçirmenin ikinci en önemli özelliği ise güneş ve gün ışığından
faydalanmaktır. Beyinde uyku, ayıklık ve hareket etme özelliklerini kontrol eden
epifiz ve endorfin bezlerinin gün ışığında son derece önemli gelişmeler gösterdikleri
bilinmektedir. D vitamini, vücuttaki kalsiyum ve fosfor ihtiyacını dengede tutarken
kemik sağlığı için de son derece önemlidir. Bununla birlikte, D vitamini güneşle bir
araya geldiği zamanlarda deri altında aktif hale geldiği için bedenimizin gün
ışığından faydalanması son derece önemlidir. Vücutta meydana gelen D vitamini
eksikliği de kalp krizi riskini beraberinde getirmektedir. Günlük 10 ile 15 dakika
arasında gün ışığından faydalanılmalıdır. D vitamini aynı zamanda kemik erimesi,
kanser ve damar tıkanıklığı hastalıklarından korumaktadır. Araştırmacı Heschong,
okul öncesi çocuklarda gün ışığına çıkartılanların, çıkartılmayanlara oranla yüzde 21
daha başarılı olduklarını kanıtlamıştır. D vitamininin aktifleşmesi için derinin çok
fazla süre gün ışığında bekletilmesi gerekli değildir. Bu nedenle, çocukların sadece
yaz aylarında değil aynı zamanda yağmurlu ve karlı havalarda da mutlaka her gün
ışığından faydalanması gerekmektedir.
Dış alanlarda vakit geçirmenin üçüncü en önemli nedeni de hiç şüphesiz psikolojik,
zihinsel, fiziksel gelişim ile alıştırma ve dinlenmedir. Fiziksel gelişim çocuklarda
sadece büyüme anlamına gelmemekte aynı zamanda çevreyi anlamlandırma
manasını da taşımaktadır. Hellen Bilton’a göre, büyüme zamanla gelişim gösteren ve
gerçek anlamda büyüyen bedene işaret ederken, gelişim ise bedende meydana gelen
büyümeyle eş zamanlı hareket eden ve bedenin daha etkili çalışmasını sağlayan
olgudur (Bilton, 2004). Olgunlaşma ise tüm psikolojik ve fiziksel gelişimi etkileyen
bir terimdir. Yukarıda bahsedilen üç farklı gelişim şekli çevre ve dışarıda vakit
51
geçirmekle çok daha fazla ilerleme göstermektedir. Aktif olan çocuklar, zihinsel
gelişimlerini daha hızlı sağlarken, koordinasyon, denge ve beden ağırlıkları
noktalarındaki farkları daha çabuk öğrenir. Fiziksel aktivite ile alıştırmalar kasların
güçlenmesi ile dayanıklılığına yardımcı olur ve aynı zamanda hareketliliğin
fonksiyonel olmasıyla kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bird’e göre, dışarıda vakit
geçirmek kan basıncını dengelerken, iyi kolesterolün gelişimini, oksijenin kalpten
kaslara ulaşımını ve eklemlerin sağlıklı ve ağrısız olmalarına yardımcı olur (Bird,
2009). Bununla birlikte, çocukluk döneminde yapılan hareket azlılığının gelecek
dönemleri de etkilediği kanıtlanmış ve anjin, kalp rahatsızlıkları ve nefes tıkanıklığı
gibi rahatsızlıklara neden olduğu saptanmıştır. Bunların yanı sıra, dışarıda geçirilen
zamanın sosyalleşme ile paralellik gösterdiği araştırılmış ve daha alt sosyal
seviyelerde bulunan çocukların kentsel alanlarda düzenlenen aktivitelere daha az
katılım sağladıkları sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle, birçok kurum aile ve çocuklar
için dışarıda vakit geçirmenin kişisel gelişime katkı sağlaması açısından fiziksel
aktivitelere daha çok yatırım yapmaya başlamış ve fiziksel gelişimin dil ile sayısal
gelişim kadar önemli ve gerekli olduğu kabul edilmiştir. Birçok araştırmada da
kanıtlandığı üzere, aktivite hem çocuk hem de yetişkinlerde olumlu etkiler
yaratmaktadır. Aktif olan beyine iletilen oksijenle kan hücrelerinin çoğalması sonucu
öğrenme etkinliği çok daha hızlı gelişir. Aktivite sadece kas, akciğer ve kalp gibi
yapıların daha hızlı çalışmasını sağlamaz aynı zamanda, beyin fonksiyonlarının da
hızlanmasına olanak verir (Blakemore ve Frith 2005). Böylece, aktif olmakla beraber
zorluklar ile davranış ve sosyal sorunların çözümü de daha kolay bulunur ve bu da
zihinsel gelişime son derece katkı sağlar. Aktivite söz konusu olduğunda halen
plastik düzeyde ve zorluklara karşı esnek olan çocuk beyinleri için en önemli olan
kısıtlanmış aktivitelerin sunulmasıdır (Goddard – Blyth, 2000). Önemli olan
aktiviteleri belli zamanlarda yapılan zorluk olarak değil, aksine hayatın bir parçası
olarak kabul etmektir. Bird’e göre, oyun oynayan çocukları gördüğümüz zaman
onların bunu zorunluluk olarak değil de eğlenceli ve uyumlu buldukları için
yaptıklarını her zaman için göz önünde bulundurmalıyız (Bird, 2009).
Geçmiş zamanlarda yaşayan insanlar zorunlu oldukları için son derece aktiftiler.
Çocuklar, okula yürüyerek gitmek zorundaydı ve bu okul ile ev arasındaki yol
onların aktivitelerinin büyük bir kısmını oluşturmaktaydı. Günümüzdeki durum ise
çok farklı. Günümüzdeki sosyal statü gereği aileler çocukların iyiliklerinden korkar
52
duruma gelmiş ve artık çocukların büyük bir kısmı hiçbir yere yürüyerek
gitmemektedir. Dolayısıyla günümüz dünyasında parklar, oyun ve çocukların
gelişimi için önemli mekanlar haline gelmiştir. Böylece çocuklar, fiziksel
aktivitelerinde daha özgür hale gelmişlerdir. Aktif olan çocuklar, onları kendilerine
yabancı hale getiren televizyon, bilgisayar veya telefon ekranları karşısında
oynadıkları daha az vakit geçirmektedir. Aktif olmayan çocuklar aynı zamanda
obezite tehlikesiyle de karşı karşıya kalmaktadır. Dünyada beş yaşının altında
bulunan 22 milyonu aşkın çocuk ile okul çağındaki 155 milyon çocuğun obezite
sorunu ile karşı karşıya kaldığı bilinen bir gerçektir. Avrupa Birliği ülkelerinde 14
milyon çocuktan 3 milyonun obez olarak kabul edildiği aşırı kilolu olan ve okul
çağına giden çocuk mevcuttur (BMA, 2005). Sonuç olarak, çocukluk döneminde
yapılan fiziksel aktiviteler yetişkinlik döneminde yapılanlar ile paralellik
göstermektedir. Çocukluk döneminde kazanılan aktivite bağışıklığının ilerideki
dönemlerde yapılacak aktiviteler için de kazanç sağladığı açık bir gerçektir. Bunun
yanı sıra, aktivitelerin başarılı sonuç verebilmesi için gündüz ve gece yapılan
dinlenme ve uyku düzeni de son derece önemlidir. Okul öncesi çağlarda bulunan
çocuklar için uyku düzeni aile bireyleri tarafından tahmin edilenden çok daha
gereklidir. İnsan ve hayvanlarda yapılan araştırmalar sonucu, gelişmiş uyku
düzeninin öğrenme, enerji yükselmesi, karar verme, düşünme ve yeni icat
noktalarında son derece etkili olduğu ifade edilmiştir (Blakemore, Frith, 2005).
Bununla birlikte gün içerisinde yapılan uyku okul öncesi çocuklar için önem teşkil
etmektedir çünkü ilgili zaman zarfında gerçekleşen uyku sırasında beyine giden sinir
bağlantılarının güçlendiği kanıtlanmıştır.
Dışarıda vakit geçirmenin ve oynamanın en büyük nedenlerinden birisi hiç şüphesiz
çocukların çevreyle birlikte hissettiği özgürlük duygusudur (Şekil 3.7). Çocuklar
okulda, evde ve diğer kapalı alanlarda genellikle kendilerini kontrol altında hisseder.
Hatta bazı durumlarda her şeyin aile ve öğretmenler tarafından idare edildiği hissine
kapılırlar. Bununla birlikte, dışarıda oyun oynamaya başlayan çocuklar kendileri için
yaratılan özgürlük alanlarında öz kişiliklerini geliştirme olanağı bulur. Genel
anlamda bakıldığı zaman, dışarıda oyun oynayan tüm çocuklarda özgürlük hissi
gelişir ancak çok az oranda olmak üzere bazı çocuklarda inanılmaz değişimlerde
gözlenebilir. Dışarısı ve içerisi için iki ayrı kişilik geliştiriyormuş izlenimi oluşmaya
başlar. İçerisi için geliştirilen kişilik, sakin, ilgi odaklı ve aile bireylerinin dikkatini
53
çekmeyen eşyalarla oyun oynama niteliği taşır. Diğer taraftan, dışarısı için
geliştirilen kişilik ise son derece gürültülü, oyunbaz ve diğer çocukların da dahil
olduğu bir ortama dönüşür. Bu durum, genellikle aile bireyleri tarafından baskı
altında kalan çocuklarda gözlemlenir (Bilton, 2010). Çocuklar için dışarıya çıkmak,
özgürlüğü hissetmek, kendileri için baskı ve stres oluşturan durumlardan uzaklaşmak
için son derece gereklidir. Dışarıda oyun oynamak her ne kadar tehlike arz etsede
çocuk gelişimi için son derece önemlidir. Bu tehlikelerden en önemlisi medya
kanallarıyla insanlara ulaşan, toplumun güvensizliği üzerine kurulmuş olan risktir.
Bununla birlikte, söz konusu risk çocuklarda korkuyu tetiklerken, onların sınırlarını
ve güç kapasitelerini sağlamasına da yardımcı olur. Kişiselliğin ve en önemlisi
korkunun gelişmesi de yeniden oyunla sağlanacak durumlardır.
Şekil 3.7 Wynnum Çocuk için parkı, Brisbane, Avustralya
Günümüzdeki toplumlarda her köşe başında yeni bir tehlikenin beklediği varsayımı
genel bir kanıdır. Bununla birlikte, çocukların gelişebilmesi, güçlenebilmesi ve
sorumluluk sahibi olabilmesi için risk içeren bazı durumlarla da karşı karşıya
gelmesi gerekmektedir. Günümüz toplumlarındaki çocukluğun değişik risk
durumlarıyla sınırlandırıldığı savunulmaktadır (Gill, 2007). Buradaki en büyük
sorumluluk aile bireylerine aittir. Medya, günümüzde aileler üzerinde çocuklarını
54
sürekli gözetim altında tutma mekanizmaları oluşturmaktadır Bu, özellikle ABD’de
gelişme gösteren bir durum olmuş ve her türlü kontrolün sağlandığı ortamlarda
çocuklara ortalama 5 dakika dışarıda vakit geçirmelerine izin verilmektedir. Birleşik
Krallık Kazalardan Korunma Birliği (RoSPA), çocukların sağlıklı gelişebilmesi için
zorluklarla karşılaşmalarının kaçınılması mümkün olmayan bir durum olarak
belirtmektedir. Çocukların mutlaka riski öğrenmesi, kendi sorumluluklarının farkına
varması ve kontrol edilen durumlarda öz benlikleriyle karar almaları gerektiği
vurgulanmıştır. Çocukların tabii ki tehlike ve tehdit durumlarına sokulmaması
gerektiğini savunulurken, risk ve sonuçlarını hissetmelerinin önemine değinilmiştir.
Burada ifade edilmek istenen durum ise çocukların yeni kelime ve oyunlar
öğrenirken onlara parklarda sunulan gerçek olmayan dağlara tırmanmasıdır.
Dışarıdaki ortamlar içeride olan ortamlara oranla bu tarz riskler taşımaktadır. Diğer
taraftan ailelerin çocuklarının yaralanacağı noktasında endişe hissetmeleri son derece
normal bir durumdur ancak bunun gerçekleşmesi durumunda göstereceğimiz tepki
çok daha önemlidir. Ülke, zor bir durumla karşı karşıya kalmasına rağmen, çocuklara
dışarıda oynamalarını yasaklayacak bir düzenleme de getirmemiştir. Hatta, bunun
üstesinden gelmeyi başarmıştır. Bu tarz olayların yasaklanması demek bunların
hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği anlamına gelmemektedir ve yasaklamaların her
zaman için tam tersi etki yarattığı da unutulmamalıdır (Guldberg, 2009). Önemli olan
bir adım geriye gidebilmek ve çocuklara sorunlarını kendileri çözebilecekleri alanlar
yaratmaktır. Aksi takdirde, sorunlarının hep başkaları tarafından çözülmesini
bekleyen, kendine güvenmeyen ve kendi güçlerinin farkında olmayan bireyler
yetişmeye başlayacaktır. Doktor Sopcka’ya göre (çocuk gelişiminde önemli
araştırmacılardan biri), çocuklar bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazla bilgiye
sahiptir.
Dışarıda vakit geçirmenin en önemli sebebi de hareket ederek öğrenme kabiliyetinin
kazanılmasıdır. Çocukların (ve yetişkinlerin) dışarıda vakit geçirmesini destekleyen
çok daha fazla sebebin bulunduğu açık bir gerçektir ancak ilgili çalışma kapsamında
konu hakkındaki en önemli sebeplerin nedenleri ortaya konulmuştur. Hareket, okul
öncesi çocukların öğrenme kabiliyetini kazanmalarında en önemli faktördür.
Çocuklardaki tüm gelişimi etkileyen ve fonksiyon özelliğini sağlayan hareket
kabiliyetini tüm açılardan ele almak son derece önemlidir. Hareket kabiliyeti,
çocuklarda fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişim ile son derece bağlantılıdır ve aynı
55
zamanda, çocukların düşünme, hissetme ve hareket duyarlılığını da geliştirmektedir.
Hareket, kişinin iç dünyasındaki aktivitelerin dışa vurumudur (Brearley, 1969).
Doğumundan bu yana çocuklar kazandıkları hareket kabiliyeti doğrultusunda dış
dünyayı tanır – “uzak ile yakın”, “zor ile kolay”, “düz ile yamuk” arasındaki farkı
öğrenmeye başlar. “Hareket eden çocuklar zihinsel anlamada motor kabiliyetinden
çok daha fazlasını öğrenir. Onlar, bilişsel stratejileri geliştirme, kendi psikolojilerini
anlama ve diğer çocuklarla iletişim haline girme yollarını öğrenir (Zaichkowsky,
1980).” Hareket kabiliyetiyle anlatmak istediğimiz eylemler ise yürümek, diğer
çocuklarla oyun oynamak, kamyon çekmek, lego yerleştirmek, taklit etmek vb’dir.
Sonuç olarak, hareket kabiliyeti sadece fiziksel gelişim ile bağlantılı değildir.
Hareket, hem içerde hem de dışarıda meydana gelen ve insan hayatının vazgeçilmez
bir parçasını temsil etmektedir. Yukarıda bahsedilen gerçeklerin ışığında dışarıda
vakit geçirmek çocuk gelişimi için son derece önemlidir. Çocukların mümkün
olduğu takdirde her gün dışarıyı keşfetmesi gerekmektedir. Periyodik olarak dışarıda
vakit geçiren çocuklar ise kaybettikleri zaman zarfında yapabilecekleri keşiflerden
eksik kalmakta ve yaralanma risklerini arttırmaktadır. Son olarak Vygotsky
(Vygotski, 1978), dışarıda oyun oynamanın faydasını çok yönlü olduğu ve
çocukların hareket kabiliyetleri ile birçok şeyi anlamlandırdığını savunmaktadır.
3.2.4 Oyunun Türleri
Oyun gerçek dünyayla ve hayal dünyası arasında bir köprüdür. Oyun, kendi
içerisinde bir evrim olarak nitelendirilmektedir. Oyunun birçok çeşidi vardır. Ayrıca,
farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillere de bölünmektedir. Oyunların klasik
sınıflandırılması bilim adamı Mildred Parten tarafından yapılmıştır (Parten, 1932).
Oyunların klasik sınıflandırılması nesneler ve onların oyunlarla olan ilişkisine
dayanmaktadır (Şekil 3.8). Daha sonar yapılan araştırmaların birçoğu bunun üzerine
dayandırılmıştır. Bu şekilde, oyun alanında yapılan araştırmaların birçoğu söz
konusu temel üzerine kurulmuştur. Sınıflandırma, tez çalışması için de son derece
büyük önem arz etmektedir çünkü bireysel anlamda kendini mutlu etmeyi amaçlayan
nesnenin (çocuk) oyun alanı yaratması önemlidir. Tasarımcı her zaman bireyin
ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmelidir. Bu şekilde, oyun alanı maddesel hale
getirilebilir ve çocuğun gelişimini kapsayan yaratıcılığını kullanacağı belli başlı araç
gereçlerle ortaya çıkarabilir. Son 85 yılda söz konusu sınıflandırmada belli başlı
değişimlerin yaşandığı aşikardır ve günümüzdeki sınıflandırma aşağıdaki gibidir
(URL – 9).
56
Şekil 3.8 Mildred Parten’a gore oyun sınıflandırması
1. İlgisiz oyun - oyunların temel bakış açısını ele almakta ve başlangıç noktasını
oluşturmaktadır. Bu tür oyunlar genellikle erken çocuklukta ve gelişim
zorluğu çeken bireylerde gözlemlenir. İlgisiz oyun sırasında çocuklar
oyuncaklara, park araç ve gereçlerine ve bulundukları ortama karşı ilgi
göstermez. Bu bağlamda, ilgisiz oyun bu tez konusu çalışmasının alanıyla
bağdaşmamaktadır.
2. Tek başına oynanan oyun – Erken çocukluk döneminde mümkün olan tek
oyun türüdür (Şekil 3.9). Bu oyun biçiminde çocuklar için mümkün olan tek
oyun türüdür. Bu oyun biçimide çocuklar, arkadaşlarıyla birlikte oynama
girişiminde bulunmazlar. Çevrelerindeki obje ve oyun malzemesiyle baş başa
57
kalmayı yeğlerler. Bu tarz oyunlarda en fazla ihityaç duyulan park araç ve
gereçleri su ve kumdur.
Şekil 3.9 Tek başına oynanan oyun
3. Başka bir oyunu izleme – Bu tür oyunda çocuk, sözlü herhangi bir ilişki
kurmadan, sadece diğer çocukların oyunlarını izler (Şekil 3.10). Parklarda
bulunan tüm araç ve gereçlerin buna hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Bu
bağlamda, çocuklar çok fazla şey öğrenirken, aile ve çevrelerini gözlemlemek
de onlara yeni tür davranış ve eylemlerin kapısını açar.
Şekil 3.10 Başka bir oyunu izleme
58
4. Paralel oyun – Aynı oyun malzemeleri kullanılarak çocuklar yan yana oyun
oynamalarıdır (Şekil 3.11). Buna karşılık çocuklar oyun faaliyetlerini
bağımsız sürdürmektedir. İki ya da daha fazla çocuk aynı zamanda aynı tip
oyunu oynuyor ve sözlü ya da fiziksel olarak fazla temas etmiyorlarsa bu
paralel oyun tipidir. Çocuk büyüdükçe, grup aktivitesine girebilmek için
diğerlerinin yanında oynar. Grup oyunu genellikle sözlü ya da fiziksel
etkileşim yoluyla rol ve oyun araçlarını paylaşmayı içerir. Oyun tarafından
sağlanan bağlam paylaşma, birlikte hareket edebilme, sıra bekleme ve
oyunun kurallarını anlama gibi çok önemli sosyal becerilerle tanışmayı
sağlar. Parklara oyun için kurulan araç ve gereçlerin birçoğu paralel oyun
prensibine göre kurulmuştur. Resimde, paralel oyun prensibine göre kurulan
örneklerden olan kaydırak gösterilmiştir. Kaydıraktan kayan çocuklar hem
sosyal değerler hakkında bilgi sahibi olur hem de grup içerisindeki davranış
biçimlerini kavrar.
Şekil 3.11 Paralel oyun
5. Çağrışımlı oyun, çocukların gelişimindeki en önemli oyunlardan birisidir
(Şekil 3.12). Bu tarz oyunlar, çocuklara grup içerisinde bireysel anlamda
sağlıklı bir gelişim sağlar. Bireysellikle birlikte gruptaki diğer kişilerle
yapılan olumlu işbirliği de gelişir. Bununla birlikte, burada son derece önemli
bir hayat dersi aşılanır: insan başkaları olmadan yaşayamaz. Çağrışımlı oyun
paralel oyunla benzerlik gösterir ancak burada çocuklar birbirlerine sosyal
anlamda daha fazla yaklaşır. Çağrışımlı oyun esnasında çocuklar aynı şeylere
ilgi duyan diğer çocuklarla iletişime geçer. Çağrışımlı oyuna örnek olabilecek
en iyi park araç ve gereci inşa etme yeteneklerinin kullanıldığı alanlardır.
59
Buradaki amaç çocukların ortak amaç ve hedef doğrultusunda hareket
etmesidir. Örneğin; saklambaç evi yapımı.
Şekil 3.12 Çağrışımlı oyun
6. İşbirliğine dayalı oyun – İşbirliğine dayalı oyun çocuklarda erken okul
dönemindeki gelişimde ortaya çıkar. Oyun oynayan çocuklar kendi aralarında
işbirliği sağlar. Bu tarzın bir önceki oyunun daha yapısallaşmış hali olduğunu
söyleyebiliriz. Çocuklar fikirler paylaşırak birlikte oyun yaratırlar ve aynı
zamanda da oyuncak alışverişinde de bulunurlar. Bu oyunun biçiminde
çocuklar birbilerinin hareketlerini izleme olanağı bulurlar. Eleştirme,
tartışma, empati ve sempati kurma çocukların oyun döneminde yaşdaşlarıyla
birlikte bağlanmasına yardımcı olmaktadır. İşbirliğine dayalı oyunla ilgili en
iyi örnek aslında tüm park araç gereçleridir çünkü bu tarz oyun çocuğun hem
psikolojik hem de sosyolojik gelişimini etkilemektedir.
Oyunların sınıflandırılmasına ilişkin ikinci yaklaşım ise oyun esnasında ortaya çıkan
varolan ve varolmayan kurallardır. Erken çocukluk döneminde kurallardan
bahsetmek imkansızdır çünkü çocukların o dönem verdiği tepkiler tamamen
içgüdüseldir. Psiko-fiziksel ve bilişsel gelişimle birlikte birden çok kişinin dahil
olduğu oyunların “gerektiği gibi” işleyebilmesi için kurallara ihtiyaç duyulmaya
başlanır. Bununla birlikte, çocukların oyunları spontane ve kuralsız geliştirmeleri
için her zaman açık bir kapı vardır ancak bunun olabilmesi için psiko-fiziksel,
60
bilişsel ve duygusal gelişimin yanı sıra yaratıcılık ve hayal gücünün de son derece
gelişmiş olması gerekmektedir.
Yapılandırılan ve yapılandırılmayan oyun arasındaki en önemli fark, nesnelerin
kullanımıdır (teknik donanım, araç ve gereçler, park alanı) çünkü yapılandırılan bir
oyunda neyin ne zaman, nasıl ve hangi kurallar doğrultusunda kullanılacağı
belirlenmiştir. Diğer taraftan, yapılandırılmayan oyunda her şey soyuttur ve herhangi
bir kullanım kılavuzu mevcut değildir. Bu durumda, ortam ideal bir oyun alanına
dönüştürülmek üzere tamamen kullanıcının özgür iradesine bırakılmıştır. Burada
belirlenen kurallar söz konusu değildir. Yapılandırılmayan oyunda nesnelere de
ihtiyaç yoktur, burası tamamen öznenin yaratıcılığına sunulmuş bir alandır.
Yukarıda yapılmış oyun türlerinin yanı sıra oyun faaliyet türlerine göre iki temel
kategoride ele alınmaktadır. Bunlardan birincisi yapılandırılmış (structured game)
oyunlardır. Bu oyun türlerinde kurallar (oyun-yönergesi) ve oyun malzemeleri
belirlidir. Bu türde esas olan çocukların kuralları uygulamasıdır. Yapılandırılmış
oyunlarda çocuk sosyal kuralları öğrenir, sosyal çevresi ile bağlantı kurabilmektedir.
Şekil 3.13 Yapılandırılmış oyun için park mobilyaları (Eibe, 2015/16)
61
Gösterilen oyun nesnelerinin kullanım talimatı kendi üzerindedir, oldukça az
derecede yaratıcılık veya özgürlük barındırır (Şekil 3.13).
Faaliyet türlerine göre sınıflandırılmış ikinci oyun türü ise yapılandırılmamış
oyunlardır (unstructured game). Oyunun kendisi ve kurallar oyun esnasında
eşzamanlı olarak gelişir. Çocuklar kurallar bilmeden, kendi kurallarını yaratarak
oyun geliştirirler. Bu şekilde hayal ve imge geliştirme güçleri çok daha hızlı gelişir.
Bu oyun türü çocuğun bilişsel gelişim süreçlerini desteklemek ve hatta imge yaratma
yeteneklerini güçlendirmek için etkili bir yoldur.
Şekil 3.14 Yapılandırılmamış oyun için park mobilyaları
62
Belirtilen oyun alanları kullanıcıya özgür bir alan sunmaktadır. Oyun ve içeriği
kullanıcının yaratıcılığına göre şekillenmektedir. (Şekil 3.14). Bu, yapılandırılmayan
oyun türünün en önemli özelliğidir. Oyuna ilişkin diğer sınıflandırmalar, yukarıda
bahsedilen yaklaşımlardan farklı değildir.
Araştırmacı Sara Smilansky (1990) oyunun gelişimsel sırasını şu şekilde açıklıyor:
1. İşlevsel oyun – Basit beden hareketleri ve ya objelerle yapılan faaliyetlerdir,
(örneğin taşlar birbirine çarpma).
2. Yapısal oyun – Farklı obje ve malzemelerden yapılar kurmak (örneğin
kumdan kaleler yapmak)
3. Drama oyun – Taklit oyunlarda farklı rolleri üstlenmek, (örnek; öğretmen
rolü);
4. Kurallı oyun – Genel olarak kabul edilmiş kuralların olduğu oyunu oynamak,
(futbol, basketbol, seksek, yakan top);
Bu tarzdaki yaklaşım tez çalışmasının yukarıdaki bölümlerinde açıklanmıştır ve
kısmi bir yaklaşımı ifade etmektedir.
Araştırmacı Jean Piaget oyun ve bilişsel gelişim arasında çok yakın bir ilişkisi
olduğunu vurgulamakta ve oyun gelişimini üç farklı evrede ele almaktadır:
1. Alıştırmalı oyun – Bu oyun türünün en belirgin özelliği çocuğun motor
faaliyetlerinin gelişimini yinelemeli olarak desteklemektir.. Çocuk doğumdan
18 ay olana kadar taklit davranışları gösterir. Bu evrede bakma, emme, elleri
açıp kapama ve diğer bedensel eylem türündeki basit davranışlar, motor ve
diğer faaliyetleri oluşturur. Bu faaliyetlerin doyum sağlaması,
yinelenmelerine neden olmaktadır. Sıfır ile iki yaş döneminde çocuklar
bedenlerini ve çevrelerini öğrenme ve tanıma aşamasındadırlar. Piaget’in bu
dönemde işlevsel oyun olarak tanımladığı oyun çocuğun bedenini, nesneleri
ve bunların fonksiyonlarını öğrenerek tekrarlaması ve bunu oyun haline
getirmesidir. Bu dönemde, çocuk çevresindeki objeleri ve bedenini
yönetmeyi öğrenir. Daha sonra da bu hareketleri tekrarlayarak oyun oynar.
Kaşığı bir yere vurduğunda ses çıkardığını duyan çocuk bu sesi tekrar
63
duymak için kaşığı çeşitli eşyalara vurabilir ve çıkardığı sesleri tekrarlayarak
ses oyunları yapabilir (Bulut ve Yılmaz, 2008);
2. Sembolik oyun – İki ve on iki yaşlar arasını kapsayan bu dönemde çocuk
çevresinde yaşadığı olayları kişileri, nesneleri ve hayvanları taklit etmeye
başlar. Çocuk, oyunda gerçek model olmaksızın bir kaptan yada rol icabı su
içebilir veya at gibi davranabilir. Bu olayları taklit ederken, çocuğun olayları
anlayışı, algılayışı farklılaşır ve gelişir. Bu dönemin sonunda oyun gerçek
yaşama daha çok yaklaşmaktadır. Böylece oyun, iş bölümüne de daha çok
dayanmaktadır. Yedi ve sekiz yaşlarından sonra ise, oyunun yaşamın
gerçeklerine uygun oynanması, oyun kurallarının ve amaçlarının daha
önceden detaylı olarak belirlenmesine sebep olmaktadır (Bulut ve Yılmaz,
2008).
3. Kurallı oyun – Piaget’ göre, kurallı oyun 12 yaşından itibaren çocuklarda
daha somut olmaya başlamaktadır. Çocuk oyunda artık daha mantıklı, daha
sosyaldir ve zihninde gerçekler daha da kesinleşmiştir. Ayrıca egosantrizm ve
fantezi (hayal-imge) oyunlar azalmış ve oyun belirli kurallara bağlanmıştır.
Bu dönemde genellikle, kesin ve bazen de karmaşık kuralları olan oyunlar
oynanır. Örneğin; saklambaç, sek sek oyunu veya organize spor oyunları gibi
beceri oyunları ve satranç, dama gibi zekâ oyunları bu dönemin en popüler
oyunları arasındadır. Bu dönemin çocuk oyunları, beceri, zekâ ve hepsinden
de öte kural bilgisi gerektirmektedir. Bu oyunlara “yapısal oyunlar” da denilir
ve oyunun temel kurallarını bilmeyen veya uymayan çocuklar bir sonraki
oyunda ya cezalandırılır ya da bir daha oyuna kabul edilmezler (Bal, 2005).
Her oyun kendi içerisinde farklı kurallar barındırmaktadır. Çocuklar, söz
konusu oyunlar sayesinde kişiliklerini etkileyen iyi yada kötü beceriler
kazanır. Çocuklar ilk olarak gerekli temel becerileri kazanır. Ardından,
kazandıkları bu temel becerileri oyun oynamak için kullanırlar. Oyun
yapılarında oynayan çocukların oyun yaratma şekilleri gözlemlendiğinde,
kullanılan oyun yapılarının; çok çeşitlilik gösterdiği görülür. Bu oyun
yapılarında oynanan oyunlar:
1-rekabet oyunları,
2-kovalamaca oyunları,
3-dövüş oyunları
4-taklit oyunları olarak ayrılabilir.
64
Rekabet oyunlarına örnek olarak ikili bir kızakta çocukların kaymak için yarışması
örnek verilebilir. Kovalamaca oyunları; çocukların birbirlerini kovalayıp
yakaladıkları “hırsız – polis” yada mendil kapmaca gibi oyunlardır. Dövüş oyunları
ise güreşme ve kılıç dövüşü gibi oyunlardır. Taklit oyunları, çocukların oyun
yapılarını kullanarak, evcilik oynaması, alışveriş yapması ya da öğretmencilik
oynamasıdır. Rekabet oyunları için kullanılan oyun yapılarının bir özelliği de oyun
akışına çeşitlilik katmalarıdır. Örneğin, birkaç çocuğun aynı anda kayabilmesi ve
birbirlerinin kayma şekilleri ile hızlarını karşılaştırabilmesidir. (Senda, 1992).
Sonuc olarak, söyleyebiliriz ki çocuktaki oyun gelişimi anaokulunda başlamaktadır.
Bu bağlamda, iş birliği geliştiren ve yaşıtlarıyla ilişki geliştiren çocuklar için kent ve
açık alanlar da son derece destek sağlamaktadır.
3.2.5 Zeka Gelişimi Açısından Oyunun Değeri
“Oyun, bebeklerde ve küçük çocuklarda hayal gücü, akıl, dil, sosyal yetenekler ve
motor yeteneklerin gelişmesinde ana etmendir.” Fromberg (1992)
Çocukların ergenlik süreci başlangıcına kadar çocukların bedensel, duygusal,
zihinsel, dil ve sosyal gelişiminde yapılandırılmış ve yapılandırılmamış oyunlar ve
dolayısıyla oyun donanımları, önemli yer tutmaktadır. Oyunların en önemli yanı
çocuğun kendi doğası içinde gelişimini desteklemek ve onu mutlu kılmaktır.
Çocuğun gelişmesi için beslenmesi, sevmesi ve bakımı gibi temel ihtiyaçlar ne kadar
gerekliyse oyun da bir o kadar önemlidir. Oyun oynayan çocuk düşünmenin ve
yalnız karar vermenin nasıl duygular olduğunu keşfetmektedir. Ayrıca, oyun
oynayan çocuk iş birliği kurmanın, paylaşmanın ve odaklanmanın ne demek
olduğunu öğrenmektedir.
Çocuğun yaşantısında bir de iç dünyası vardır. Çocuğun duyguları ile oyun
arasındaki ilişkiyi “Çocuk oyunlarında bilinç dışı istek ve zorluklarını yaşar”
sözleriyle ilk kez Freud ortaya koymuştur. Çocuk oyun yoluyla kendini ve
akranlarını tanır ve saldırganlık dürtüsünü boşaltır. Böylece çocuk değişik sosyal
rolleri dener ve duygularını dışa vurma imkanı elde eder. Oyun yoluyla yeni nesneler
ve insanlar arasındaki ilişkileri daha ince edebilmektedir. Mutluluk, sevinç, acı,
üzüntü, güven duyma gibi birçok duygusal tepkiyi oyun yoluyla öğrenebilir.
65
Duygusal tepkilerin dramatize edilmesi, oyunlaştırılması çocuğun kendini tanımasına
yardımcı olur. Çocuk, oynadığı oyun yoluyla benmerkezcilikten ayrılır. Kendine olan
güveni gelişir. Başkalarının duygularını anlar. Çocuğun duygularındaki olumlu ya da
olumsuz tüm gelişmeleri oyun esnasında öğrenip onu doğru yönlendirebilmemiz
oyunla mümkün olur. Çocuk; doğru-yanlış, haklı-haksız, uyulması gerekli kurallar
gibi birçok toplumsal ve ahlaki kavramları oyun sırasında öğrenir ve benimser
(MEGEP, 2007).
Oyun kas gelişimi hızlandırır ve güçlendirir. Çevresi araştırmak ve anlamak, objeleri
tanımak ve problem çozmek imkanı sağlar. Çocuk oynarken kendisi ifade etmek,
sözlük geliştirmek, yeni kelimeleri kazanmak ve söylennenleri anlamak daha
kolaylaştırır. Aynı zamanda, tedirginliği kontrol ediliyor ve arzularını kolayca
gerçekleştirebilir. Oyun sonucu düşünülmeden, eğlenmek amacıyla yapılan
haraketlerdir. Araştırmacı Piaget’ye göre oyun bir uyumdur. Oyunun yararları ve
gelişme sağladığı katkısal değerleri vardır. Oyunun sağladığı katkısal değerler
başlıklar halinde şu şekilde ifade edilebilir. Bunlar, bedensel, fiziksel, psiko-motor
gelişmine, eğitimsel, toplumsal ve ahlaki gelişime sağladığı değerler, duygusal zeka,
sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde sağladığı değerlerdir.
İlk olarak, oyun sırasında çocuğun bütün bedeni hareket eder. Oyun sırasında
çocuğun büyük ve küçük kasları kasılma, gevşeme ve esnemelerle sürekli çalışma
halindedir. Özellikle hareketli oyunlarda kalp atışı, kan dolaşım hızı ve solunum
normalin üzerine çıkar. Bu sayede kana bol oksijen geçer ve kan akışı yoluyla
dokulara daha çok oksijen ve besin taşınır. Vücut, oyunda süresince terler. Böylece
bedendeki toksin atıkları dışa atılır. Oyun yoluyla enerjisini boşaltan çocuğun uykusu
düzene girer ve iştahı açılır. Ayrıca açık havada oynan oyunlar, güneşten ve temiz
havadan yararlanmasını sağlayarak bedensel gelişimini hızlandırır (MEGEP, 2007).
Eğitimsel değerler olarak, çocuk, çeşitli biçim ve boyutlardaki oyun malzemesiyle
oynaya oynaya, renk, boyut ve objelerin anlamlarını kavrar. Oyun çocuğun içinde
bulunduğunu yaşamı kavranmasını, gerçekle gerçek olmayanı ayırabilmesi öğretir.
Oyun, çocuğu gerçek hayata hazırladığı gibi iç dünyasının dışa vurumunda da etkin
bir araçtır. Yaşadıklarını, isteklerini, duygularını oyunla dışa vurur. Oyun sırasında
üstlendiği rollerle dünyayı algılamaya çalışır, özdeşim kurar ve böylece kişiliği
oluşmaya ve gelişmeye başlar. Oynarken edindiği bilgiler daha kalıcı ve etkilidir.
66
Oyun, çocuğun deney yolu ile düşünmesidir ve çoçuk deneyimlerini oyun yoluyla
kazanır. Hayatı için gerekli bilgi, beceri ve deneyimleri oyun içinde kendiliğinden
öğrenir. Bu nedenle çocukların eğitiminde en etkin yol oyundur. Oyunlar, çocuğun
eğlenerek öğrenmesinde ilk basamağı oluşturur. Oyunlar, çocukları pasif durumdan
aktif duruma geçirmeleri nedeniyle diğer öğrenme tekniklerine göre daha etkilidir
(MEGEP, 2007).
Toplumsal Ve Ahlaki Değeri arkadaşlarıyla oynamak çocuğa işbirliğini ve toplu
yaşam için gerekli kuralları öğretir. Oyun yoluyla sosyalleşen, “ben” ve “başkalari”
kavramlarının bilincine varan çocuk, vermeyi ve almayı da oyun aracılığıyla öğrenir.
Çocukta meydana gelen fiziksel gelişim değerleri, büyüme, boy uzaması ve vücut
ağırlığında ölçülebilen artıştır. Gelişim ise büyümekte olan bir organizmanın doku
yapısı ile biokimyasal bileşiminde meydana gelen değişiklikler sonucu ortaya çıkan
olgunlaşma ve biyolojik işlevlerin farklılaşmasıdır. Gelişme kavramı düzenli,
uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi kapsamaktadır. Oyun sırasında çocuğun bazı
hareketleri sürekli olarak tekrarlaması onun doğal olarak kas gelişimini
hızlandıracaktır. Örneğin, bisiklete binme, tırmanma, ve ip atlama gibi oyunların
sürekli olarak tekrarlanması çocuğun kas gelişimini hızlandırır ve güçlendirir.
Ayrıca koşma, atlama, sıçrama, tırmanma, sürünme gibi fizik güç gerektiren oyunlar
da çocuğun solunum, dolaşım, sindirim ve boşaltım gibi sistemlerinin düzenli
çalışmasını sağlamaktadır. Bu sayede de oksijen alımı artmakta, kan dolaşımı ve
dokulara besin taşınması hızlanmaktadır. Bu tür hareketli oyunlar, ayrıca çocuğun
çevresini tanımasına ve keşfetmesine de fırsat sağlamaktadır.
“Psiko-motor” gelişim, fiziksel büyüme ve gelişme ile birlikte, beyin, omurilik
gelişimi sonucunda organizmanın isteme bağlı olarak hareketlilik kazanmasıdır.
Çocuğun yaşamına yön veren ve yaşamını etkileyen bu hareketlerin tümü, büyük
kasların motor gelişimi ile ilgili becerilerin kazanılması sonucunda meydana
gelmektedir. Çocukların yürüme, koşma, atlama, tırmanma, kayma, inme, çıkma,
fırlatma, yakalama, sıçrama, zıplama, sürükleme, sallanma gibi eylemlerle sürekli
hareket halinde olmaları, onların büyük kas motor gelişimini desteklemekte ve
etkilemektedir.
67
Sigmund Freud ve Robert Walder gibi psikoanalitik kuramcılar oyun kavramını
çocuğun endişesini hafifletici bir yol olarak göstermişler ve oyunu gerçeğin
baskısından, geriliminden ve çatışmalarından kurtulma ve aynı zamanda da, haz
verici aktiviteleri tekrarlama ve yasaklanan güdüleri ifade edebilme olarak
tanımlamışlardır. Çocuk oyun yoluyla, gerçek yaşamda kendisini rahatsız eden
durumları veya diğer kişilerle paylaşamadığı olumsuz duyguları ifade edebilir ve bu
olayları sembolik olarak oyununa yansıtabilir.
Sosyal gelişme, çocuğun sosyal uyarıcıya özellikle grup yaşamının baskı ve
zorunluluklarına karşı, duyarlılık geliştirmesi, grubunda ya da kültüründe diğerleriyle
geçinebilmesi ve onlar gibi davranabilmesidir. Başka bir anlamda sosyalleşme,
kişinin grubun kural ve değerlerine uymayı öğrenmesi, bu değerler düzenini
benimsemesidir. Bu yüzden, oyun çocuğun sosyal gelişiminde önemli etkilere
sahiptir.
Oyun çocuğun, psikomotor, sosyal ve duygusal gelişimini etkilediği gibi aynı
zamanda zihinsel gelişimini de etkilemektedir. Çocuk, kendisini ve çevresini oyun
yoluyla tanır. Ayrica, oyun, çocuğa çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem
çözme imkanı sağlamaktadır. Çocuk bu yolla büyüklük, şekil, renk, boyut, ağırlık,
hacim, ölçme, sayma, zaman, mekan, uzaklık, uzay gibi pek çok kavramı ve
eşleştirme, sınıflandırma, sıralama, analiz, sentez ve problem çözme gibi bir çok
zihinsel işlemleri de öğrenebilir. Sürekli sorular sorarak bilgiler elde eder ve
bilgilerini de çevresindekilere aktarır. Oyun, keşfederek öğrenmeyi içerir. Çocuk
birçok kavramı, olayı ve deneyimi oyun içinde öğrenir.
Oyun: nesneleri tanıyıp, isimlendirmeyi, onların işlevlerini, mantık yürütmeyi,
sebep-sonuç ilişkisi kurmayı, seçim yapmayı, dikkatini oplamayı, kendini bir amaca
yöneltmeyi, düşünme, algılama, sıralama, sınıflama, analiz yapma, sentez yapma,
değerlendirme, problem çözme gibi zihinsel süreçlerin işleyişinin hızlanmasını,
ağırlık, renk, şekil, boyut, hacim, zaman, mekân, soğuk, sıcak gibi birçok
kavramların kazanılmasını sağlar (URL-10).
Çocuğun oyun oynadığı sırada kendisini ifade etmesi dil gelişimi açısından
destekleyici niteliktedir. Çocuk, hem kendisini ifade etme hem de çevresini anlamaya
ihtiyaç duyar. Oyun, bir çocuğun hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle,
çocuğun gerçek yaşamda olduğu kadar oyun oynadığı esnada da bireylerle iletişim
kurmak için dilini kullanması gerekmektedir.
68
Çocuk oyunlarının büyük kısmı dil gelişimini destekler. Özelikle sembolik oyunlar,
evcilik oyunları ve diğer dramatik oyunlar düzgün cümleler kurma, sesleri ve
tonlamaları doğru kullanma becerisi kazanmalarına yardım eder. Oyun yoluyla
kelime hazinesi genişler, anlatılanı daha iyi ve çabuk anlar, kendini daha iyi ifade
eder (URL-11).
3.3 KAMUSAL ALANLAR VE ÇOCUK PARKLARI
Bu bölümde kamusal alan parklarında (çocuk oyun alanları) için gerçekleştirilmiş
yaklaşımlar incelemektir. Çocuklar için tasarlanmış park ve oyun alanlarındaki araç
gereçlerin zamanla uğradığı değişimi daha iyi anlamak amacıyla tarihsel süreç
içindeki gelişimi değerlendirilmektedir. Ayrıca bu bölüm kentsel bakış açısından da
ele alınmaktadır. Kamusal alanlarda cinsiyet, ırk, ulus ve sosyal-ekonomik durum
gözetmeksizin tüm vatandaşların kullanımına sunulan yerlerdir. Tarihte bilinen en
eski kamu alanı köylülerin hayvanlarını otlatmaya geldiği otlak alanlar olarak bilinir.
Kamu alanları içerisine parklar ve çocuk oyun alanları da dahildir.
Şehirler, tarım üzerine kurulmuş köy hayatından farklı olarak nüfusun büyük
çoğunluğunun endüstri, ticaret ve hizmet üzerine kurulduğu büyük yapılı alanlardır.
Şehirlerde sağlık için gerekli altyapı, kentleşme ve ulaşım imkanları mevcuttur. Bu
alanlar aynı zamanda endüstri, ticaret ve konutlaşma yapılarına da sahiptir.
Louis Mumford, şehrin dört işleve sahip olduğunu savunmaktadır. Bunlar; yerleşim,
istihdam, eğitim ve harekettir. Bunun dışında şehrin psikolojik, siyasi, bilimsel,
ticari, tarımsal, eğitici ve sağlık işlevleri de mevcuttur (Mumford, 1961). Şehirler,
bünyelerinde bulunan öncelik ve eksikliklerle gelişmeye devam etmiştir. Faydaları
arasında ulaşım imkanları, fikir alışverişi, doğal kaynakların paylaşımı, pazar
alanlarına kolay erişimin yanı sıra altyapı ve kanalizasyon imkanları vardır.
Şehirlerin, okul öncesi çocuk gelişimindeki faydalarının başında eğitim ve bireysellik
yatmaktadır. Çocuklar, aldıkları eğitim sayesinde son gerece gelişmiş bina ve
olanaklarla tanışma imkanı da bulmaktadır. Öte yandan bu tarz alanlar çocukların
yabancılaşması ve insan doğasından uzaklaşması gibi olumsuz yönlere sahiptir.
Çocuk ve yetişkinlerin kullanımına sunulan yeşil alanlardan yoksun olan şehirler
aynı zamanda insan gelişiminde psikolojik ve fiziksel etkileri olan en önemli
alanlardan birisini barındırmamaktadır.
Park, çocukların oyun oynadığı alanların kontrol altında tutulduğu yer olarak
tanımlanmaktadır. Bu şekilde kurumsallaştırılan alanlar genellikle planlı, kapalı ve
69
çocukların sosyal, psikolojik ve motor becerilerini geliştirmeye yönelik araç ve
gereçlerle donatılmıştır. (URL-11, 2016). Park alanları genellikle çocukların ciddi
yaralanmalar almadan ve tehlike altında olmadan oyun oynayabilecekleri yerlerdir.
Bununla birlikte, parklar aktif oyun oynama, öğrenme ve araştırma konularında
çocuk gelişimine katkı sağlamaktadır (Moore, 2006).
Tarihte 1859 yılına kadar çocukların kullanımı için yapılan parklar söz konusu
değildi. İlk çocuk parkı İngiltere'nin Manchester şehrinde yapılmış olmasına karşılık
ancak çocuk parkı fikri Almanya'dan (URL-12) çıkmıştır. Parklar çocukların nasıl
oynaması gerektiğini öğreten alanlar olarak değerlendirilerek oynanan oyunlar
sırasında çocukların adil davranması ve yaralanmaması gerektiği öngörüldü. Parkı
anlatan ilk yazılı basım 1848 yılında Henry Bernard (Brett, Moore, Provenzo, 1993)
tarafından yayımlandı. Bernard'ın betimlediği park, amacının oyun olduğu pedagojik
alanlar olarak geçmektedir. Şekil 3.15 (Bernard, 1848), kitapta bulunan resimlerin
orijinal halidir. Resimde, öğretmenleriyle birlikte geleneksel oyunlar oynayan
öğrenciler betimlenmiştir. Resimde ayrıca, eski dönemlerde keşfedilen oyunlar
gözlemlenmektedir. Günümüzde Lego olarak adlandırılan oyuncakların yerini o
dönem tuğla taşları tutuyordu. Resimdeki çocuklar farklı oyuncaklarla oynamakta ve
tamamen doğal ortamda bulunmaktadır. Park aracı olarak bir tek kız ve erkek
çocukları için yapılmış salıncaklar dikkati çekmektedir. Salıncağın zamanla değişim
göstermesinin sebebi ise salıncağın oluşturan iplerin yanlış kullanılmasıdır.
Çocukların iplere kendilerini dolayıp ani hızla bırakmaları sonucu ipler çoğu zaman
kopma noktasına gelmiştir.
Şekil 3.15 19. yüzyılda çocuk parkı, H.Bernard
70
30'lu yıllarda ilk olarak C.T. Sorensen (URL-12) tarafından tasarlanan macera
parkları ortaya çıkmaktadır. Bu parklar atık malzemeler kullanılarak yapılmış ve
yapılandırılmış oyun alanlarına sahipti. Geriye kalan alanlar yapılandırılmamış
oyunlar için ayrılmış ve orada çocuklar kendi ellerinde bulunan malzemeler
çerçevesinde kendi isteklerine göre oyun alanları oluşturmuştur. Bu tarz parklar her
ne kadar çocukların oynaması ve gelişmesi için faydalı olsa da kullanılan atık
malzemelerin zararlı olması sonucu yapımına son verilmişti. 20.yüzyılın başlarında
New York binalarının teraslarında çocuklar için parklar geliştirilmeye başlamıştır.
Resimde dünyada ilk olan kaydırak görülmektedir (Şekil 3.16).
Şekil 3.16 New York'taki bir binasın terasından yapılan parkın görünümü
İlk kaydırak, Rusya'nın Tsarkoye Köydeki Çar Aleksandar Sarayı'nda bulunmaktadır
(Şekil 3.17).
Şekil 3.17 Çar Aleksej’in Sarayı’daki bulunan kaydırak
71
Salıncak, ilk defa 1875 yılında Londra'nın doğusunda fakir çocukların oynadığı araç
olarak ortaya çıkmıştır (Holbrook, 1875). Bundan sonraki süreçte ise salıncaklar
1911 yılında New York'taki Camegie çocuk parkında ortaya çıkmıştur.
Oklahoma'daki okullarda bulunan salıncaklar (Şekil 3.18).
Şekil 3.18 Camegie parkı ve Oklahoma'daki salıncaklar
Çocukların yapılanmamış oyunları tasarımcılar için ilham kaynağı olmuş ve buradan
yola çıkarak çocuklar için tırmanma tahtaları, tebeşir, kedi yürüyüşü, sallanma ipi ve
daha birçok oyun aracı geliştirmiştir (URL-13).
Çocuk parkları için kitlesel üretim 60'lı yıllarda başlamıştır. Endüstri dünyasının
oluşturduğu ilk parklar ise McDonalds restoranlarının yanında açılanlar olmuştur. Bu
parklar daha sonra çocukların yaralanması üzerine kapatılmıştır (Şekil 3.19).
Şekil 3.19 McDonalds çocuk parkı
72
Çok sayıda çocuğun yaralanması üzerine hükümet parkta yaralanmaları azaltmak
için bir dizi önlem almaya başladı. Parklarda dikkat edilmesi gereken ilk nokta çocuk
hareketliliğine uygun olmasıdır. Bunun yanında, parklarda kullanılan araç ve
gereçlerin güvenliği ve sağlamlığı da test edilmelidir. Parklarda kullanılabilecek bazı
malzemeler şu şekildedir: ahşap, HDPE plastik, demir, alüminyum, ip, lastik, yapay
cam, vb. Günümüzde yapılan parkların büyük bir çoğu yukarıda saydığımız
malzemelerden yapılmaktadır. Ancak, ahşap hem kullanışlı hem de sağlıklı olması
açısından en çok tercih edilen malzemedir. İngiltere'de 80'li yıllarda parktaki hareket
alanı için yasal düzenlemeler çıkartılmıştır. İlgili yasal düzenlemeleri aşağıdaki
gibidir:
1. Sivri uçlu malzemeler kullanılmayacak
2. Araçlar arasındaki mesafe 8,9 ila 22,8 santimetre arasında değişecek.
3. Oturulacak yerler yerden 76,2 santimetre yüksekliğe yerleştirilmeli ve
aralarında en az 2,74 santimetre mesafe olmalıdır (Heap, 2012).
Yapılan düzenlemelerle birlikte yaralanan çocuk sayısında azalma görülmüştür.
Bununla birlikte eğlenceli ama güvenli parkların tasarımı noktasında sorunlar
çıkmaya başlamıştır. 80'li yıllarda çocuk parkı için gereken en önemli özellikler
güvenli ve aynı zamanda eğlenceli olmasıydı. Çocuk parkının yapımı hususunda
benimsenmiş kurallar şu şekilde ifade edilmektedir:
1. Zemin – parklarda en azından üç zeminin oluşturulması gerekir; korumalı
zemin, sert zemin (bisiklet ve toplu oyunlar için) ve çim zemin
2. Bölge - Motor gelişimine yardımcı olacak bölgeler (tırmanma duvarı),
yapılanmış ve yapılanmamış oyun alanları (büyük bir çim alan ve basketbol
sahası gibi), bisiklet, kaykay ve paten kayma alanları
3. Kum – Kum, oyun oynamak için en ideal malzemelerden birisidir. Her ne
kadar parkın toprak güvenliği için kullanılsa da çocukların serbestçe
oynayabileceği kumluk alanların yapılması gerekmektedir.
4. Bitki örtüsü – Bu, çocukların mevsimleri ve hava değişimlerini yaşayarak
öğrenmelerinin en kolay yoludur.
5. Malzemeler – Önemli olan uygun malzemelerin kullanımıdır. Parkların
yapımından önce genel olarak birkaç malzeme beraber kullanılır. Park
mobilyalar için en sık kullanılan malzemeler ahşap, lamine ahşap, polietilen,
73
çelik veya alüminyum, kumaşlar ve geri dönüşümlü plastik. Zemin
kaplamaları için en sık kullanılan malzemeler ot, ağaç kabuğu, kum, çakıl, iri
çakıl, wet-pour kauçuk, kauçuk plakaları, suni çim, çim oluşumuna imkan
lastik kaplamaları vb. Aşağıdaki çizelge park yapımında kullanılan
malzemelerin çocuklar için fayda ve zararlarını göreceğiz (Wardle, 2001).
Çizelge 3.4 Çocuk parkı yapımında kullanılan malzemelerin fayda ve
zararları (Wardle, 2001)
MALZEME FAYDA ZARAR
Ahşap, tahta • Kullanımı kolay ve
parklık alanlara
yerleşimi basit
• Doğal görünümlü
• Kolay onarılabilir
• Kaydırak, kol ve
merdiven gibi yardımcı
malzemeler kolay
monte edilebilir
• Ekonomik
• Tasarımlara uygun
biçimlendirilebilir
• Kolay kırılır
• Yanabilir
• Kolay eskiyebilir
• Sık bakım gerektirir
• Ömrü diğer
malzemelere oranla az
• Şık görünüme sahip
değil
• Ahşap, çocuklar için
zararlı olan basın
altında biçimlendirilir
Lamine ahşap • Farklı renklerde
kullanılabilir
• Sahip olduğu düz
zemin sayesinde
tasarımı kolaylaştırır
• Çocuk mobilyası için
uygun
• Tamir edilebilir
• Uzun ömürlü
• Plastik ve metale oranla
daha kolay bozulur
• Düz zeminle kısıtlı
tasarım sağlar
• Pahalı
• Canlı renkler dışında
kullanıma izin vermez
Polietilen • Isınmaz
• Kırılmaya dayanıklı
• İlgi çekici
• Güvenli tasarıma (sivri
ve keskin olmayan)
olanak sağlar
• Metalle kullanılabilir
• Pürüzsüz zemin
• Uzun ömürlü
• Rengi zamanla solar
• Uzun süreli kullanıma
müsait değil
• Pahalı
• Kullanılabilecek
alanları kısıtlı
74
Çelik veya
alüminyum (boyalı
ya da işlenmiş)
• Sert
• Uzun ömürlü
• Renk seçeneği
• Geniş tasarım
olanakları
• Dayanıklı
• Yapısal anlamda güçlü
• Alüminyum güneşte
çok çabuk ısınır
• Bu tarz malzemeler
yaralanmalara neden
olabilir
• Tamir edilemez
• İsteğe bağlı malzeme
eki yapılamaz
• Pahalı
Kumaş • Çatı ve saçaklar için
uygun
• Değiştirilebilir
• Parkla için bütünlük
sağlayan panjurlar için
son derece uygun
• Kolay solabilir ve
kirlenebilir
• Kolay yırtılabilir
• Rüzgara karşı
dayanıksız
• Düzensiz görünüm
• Yapısal anlamda güçlü
değil
Geri dönüşümlü
plastik
• Ahşap görünümlü
• Ahşaba benzer
özellikler
• Zarar görmeden
kolayca delinebilir,
kesilebilir
• Çürümez
• Geri dönüşüm
maddelerinden
yapılmıştır
• Yapısal bütünlük
barındırmaz
• Tekrar geri dönüşüme
girmez
• Ahşap gibi çivi vb.
malzemeleri uzun süre
tutmaz
Çocuk oyun alanlarının planlanması ve yapımı son derece özen ve dikkat
gerektirmektedir. Çocuk oyun alanlarının tasarımı sırasında üzerinde durulması
gereken en önemli nokta planlamanın sıralaması, inşaat ve çocuk oyun alanlarının
korunmasıdır. (Križanić, Krpina, 2014):
1. Çocuk oyun alanlarının planlaması ve tasarımı ilgili şehrin planına göre
düzenlenmelidir
2. Oyun alanlarının aşağıdaki güvenlik hususlarını tamamlaması gerekmektedir:
• Tüm oyun alanları ve kullanılan araç gereçler oyun alanının
bulunduğu ülkenin güvenlik normlarıyla örtüşmelidir;
75
• Park araç ve gereçleri korunmalı ve çalışır durumda olmalıdır, park
alanı ise düzenlenmelidir;
• Park alanlarındaki tüm araç ve gereçler belirli ölçüler çerçevesinde
kaza ve yaralanmaları en aza indirgeyecek şekillerde kurulmalıdır
(kum, çim ve benzeri maddeler kullanılarak);
3. Çocuk oyun alanları psiko-fiziksel gelişimin karakteristik özellikleriyle
örtüşmelidir:
• Parkın farklı yaş aralıklarına göre 3 veya 4 farklı bölüme ayrılması
önerilmektedir. Her park alanında söz konusu bölümlerin hangi yaş
aralığına ait olduğunu gösteren “dikkat” yazılarının bulunması da son
derece önemlidir. Bununla birlikte park alanlarında davranış
kurallarına ilişkin de mutlaka bir uyarı yazısı bulunmalı ve buna ek
olarak oyun alanlarında meydana gelebilecek kaza veya hasar
durumlarının bildirilmesi için acil irtibat numarası da yazılmalıdır;
• Çoklu algılayıcı parklar – her çocuk parkının 7 algıya hitap eden en az
birer araç gereci bulunmalıdır;
• Park araç gereçleri yetişkinlerin (aile, öğretmen) çocuklarla birlikte
oynayabilecek derece kuvvetli olmalıdır;
• Park araç gereçlerinin tümü (ya da en azından bir kısmı) engelli
çocukların ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir;
• Çocuk oyun alanları çevre kurallarına göre düzenlenmelidir. Eğer
ilgili çocuk alanı kentsel bir bölgedeyse de söz konusu alana mutlaka
doğa ve yeşillik ögeleri dahil edilmelidir.
Çocuk oyun alanlarında kullanılan standart araç ve gereçler aşağıdaki kategorilere
ayrılmaktadır:
1. Doğal malzemelerden (en çok ahşap, ip, vb.) ve geri dönüşümü olan
maddelerden (lastik) yapılanlar;
2. Macera ve araştırma odaklı araç gereçler, (çocuklar dokunulabilir, görsel
ve duyusal anlamda zor olan oyuncakları sever, denge, hareketlilik,
tırmanma ve güç gerektiren araç gereçleri tercih eder (dağ tırmanışı,
merdiven gibi) daire içerisine alınmış farklı alanlar, rengarenk ekipmanlar
çocukların bilişsel kabiliyetlerini geliştirir. Örneğin, engelleri aşmak,
karmaşık bir yerin sonuna gelmek, farklı seviyede akan su alanlarını
76
geçmek ve akan kumla oynamak gibi faaliyetler ve çocukların ıslak kum
ve çamurda ellerinde kova ve kürek kullanarak oynaması;
3. Kaydırak çeşitleri (paslanmaz demir veya plastikten yapılmış);
4. Farklı hayvan şekillerindeki salıncaklar – özellikle bebek ve okul öncesi
çocuklar için;
5. Kumdan evler ve kumda oynanabilecek masalar;
6. Lastikten yapılmış ve birden fazla çocuğun sallanabileceği klasik
salıncaklar. Çocuk oyun alanlarında salıncakların etrafına genellikle ufak
parmaklıklar yapılır ve bu durum daha çok çocukları uyarmak amaçlıdır;
7. Dağcılık, tırmanma ve tutunma araç gereçleri (değişik boyutlardaki ipler,
tırmanma alanları, ayaklı ve ayaksız merdivenler, vb.);
8. Temalı parklar ve oyun araç gereçleri – korsan parkı, su parkı, hayvan ve
araç parkı gibi belirli bir tema üzerine kurulmuş parklardır. Bu tarz
parklarda doku duyusu üzerine kurulmuş çok sayıda araç gereç
mevcuttur. Bunlardan bazıları, toplu labirent, abaküs, yere yerleştirilmiş
sayı ve harfler, belli amaçlar doğrultusunda dönen dümen ve tekerlekler.
Bu parklarda aynı zamanda görsel açıdan da canlı renkler ve iki boyutlu
aletler kullanılır;
9. Tünel ve camlı veya camsız farklı biçimlerdeki kaydıraklar;
10. Tel örgüler;
11. Dönen kavşaklar ve denge aletleri;
12. Taşıtlar (scooter, üç tekerlekli bisiklet, bisiklet, pedalsız bisiklet,
otomobil, tren vagonu, vb.)
13. Birçok oyun için kurulmuş farklı yapılardaki dekorasyon (sek sek,
satranç, yılan oyunu, kızma birader, taşlı dart, twister, taşlık alan, bisiklet
ve yürüyüş yolu, ufak otomobil poligonu, ağmalar için özel duyusal
alanlar, vb.);
14. Spor faaliyetleri (basketbol, masa tenisi, çim alanda futbol, farklı oyun
alanları, mini golf, voleybol, kumda hentbol, bowling, açık ve ücretsiz
yüzme havuzları, vb.);
15. “Çocuk parkı mobilyası” – dinlenme masa ve sandalyeleri (çocuk ve
yetişkinler için), çöp kutuları, bisiklet park alanları, oturma alanları, çok
amaçlı alanlar, vb.
77
16. Ek donanım – düşme zamanlarında yaralanmalardan koruyacak alanlar,
çitler, vb. donanım araç gereçleri (Krizanic, Krpina, 2014).
Şehirleşen yapılarda park, insan tasarımı üzerinden insan ilişkilerinin gelişmesini
sağlayan alanlardır. Parklar çocuklara insani tepki verme olanağı sunarken, bu
alanların şehirlerdeki doğayı yansıttığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte parklarda
kurulan hareketli eşyalar her ne kadar yapay olsa da onlar da parklarda doğayla
bütünlük kazanır. Bunları tasarlayanların en önemli görevi doğanın dilinin
tasarımlarına yansıtmaktır. Çocuk parkları mutlaka doğanın yansıması olmalıdır
çünkü insanlar zamanlarının büyük bir çoğunluğunu bir şeylerle oynayarak veya
uğraşarak geçirmektedir (Greenman, 1993, Wardle, 1995). İyi tasarlanmış bir park
çocuklara çok sayıda oyun imkanı sunmalıdır – çocukların fiziksel, sosyolojik,
yapısal, ve dramatik gelişimlerine yardımcı olmalıdır. Parklar, çocuklara çevreyi
tanıma, risk alma ve kontrol etme olanakları da sağlamalıdır. Kısaca, parklar ailelerin
gözünde bazı zamanlarda düzensiz gözükse de çocuklar için uygun olmalıdır
(Moore, 1986).
Yapılan araştırmalara göre çocukların öncelikleri yetişkinlerin onlar için
tasarladıklarından çok daha farklıdır. Çocukların kullanımı için tasarlanacak
parklarda sadece ağaç, bitki, çiçek, su, kum, hayvan ve böcekler değil, aynı zamanda
çok sayıda oyun alanı olmalıdır. Bu şekilde tasarlanan parklar çocukların tüm bir
günü söz konusu alanlarda geçirmeye elverişli hale getirilmelidir. (White ve
Stoecklin, 2011). Günümüzde dışarıda vakit geçirmek insan ihtiyacı anlamına
gelmektedir. Bu tarz tanımlamalarla genellikle eko-psikoloji ve evrim psikolojisi
yakından ilgilenmektedir. Bu arada, evrim psikolojisi daha çok biophilia ismini
kullanmakta ve insan ile diğer tüm canlı varlıklarda doğuştan genetik anlamda var
olan duygu değişimlerini araştırmaktadır. Bununla birlikte doğada insan tarafından
yapılamayan şeylere karşı da insanlarda biofobi duygusunun gelişmesi son derece
normaldir (White ve Stoecklin, 2011). çocuk parkları yapan tasarımcılar için en
önemli şey çevre koşullarına uygun olarak çocuk oyunlarının uygulanabileceği
malzemelerin yerleştirilmesidir (White ve Stoecklin, 2011). Bu tarz alanlar
yetişkinlerden ayrı tamamen çocuklar için tasarlanmalıdır. White ve Stoecklin'e göre,
çocuk parkları sıradaki özellikleri barındırmalıdır: su, bitki örtüsü, ağaç, çiçek, çim,
gölde kuğu ve balık gibi hayvanlar, kum. Bununla birlikte doğayla bütünlük
oluşturacak oturulacak alanlar, gölgelik yerler, ufak patikalar ve manzaralı yapılar da
78
bulunmalı ve çocukların hayal güçlerinin gelişmesine yardımcı olmalıdır (White ve
Stoecklin, 2011).
Oyun alanlarının yapımı – çocuk parklarının yapım analizi yerel işletmelerin analizi,
daha doğrusu onların şehir planlamasıyla başlamaktadır. Çocuk parklarının
projelendirilmesi genel olarak kanunla hükümlüdür. Dünyanın birçok ülkesinde alan
gözetmeksizin çocukların güvenliği ve ihtiyaçlarına cevap veren parklar şehir
alanlarına da yapılabilmektedir.
Çocuk parklarının yapımı aşağıdaki maddeleri gerektirmektedir:
1. Proje – tasarım;
2. İnşaat;
3. Çocuk alanlarının yapımında uzman gözlemlemesi.
Çocuk parkının yapımında aşağıdakiler dahil edilmektedir:
1. Yatırımcı – bu isle ilgilenen özel veya tüzel kişiler;
2. Proje uzmanı/tasarımcı – belli başlı kanunlar çerçevesinde mimar veya
yüksek mimar unvanı kazanan kişiler;
3. Gözlem müfettişi – Yatırımcı firma adına inşaatı gözetleyen resmi görevli;
4. Yapım sorumlusu – inşaat alanındaki çalışmalardan ve üretimden sorumlu
kişi;
5. Araç gereç üreticisi – çocuk parkı yapımında ve inşasındaki süreçlerde
yapılan işlemlere en sık dahil olan kurum (RH Ministarstvo Gospodarstva,
2015).
Çocuk parkı yapım projesi sırasında çocuk parkı alanında yapılan farklı projeler de
ele alınmalıdır. Bu bağlamda, çocuk parkı yapımında gerekli olan ve eksik olan tüm
ihtiyaçlar geniş anlamda ortaya çıkmaktadır.
Çocuk oyun alanlarının hedef kullanıcıya - çocuklara açılmasının ardından söz
konusu alanların korunması da son derece önemlidir. Bu şekilde, oyun alanlarının
çocuklar üzerinde oluşturduğu etki de korunmuş olacaktır. Korunma görevinin
sorumlulukları arasında çocuk parkının varlığını sürdürdüğü süre boyunca ilgili
alanda gelişecek tüm inşaat ve yapım çalışmalarından haberdar olmak vardır. Oyun
alanının sahibi onun korunmasından da sorumludur. Çocuk oyun alanının korunması
aşağıdaki maddeleri kapsamaktadır:
1. Park araç gereçlerinin düzenli bakımı;
79
2. Meydana gelecek arıza ve eksiklerde çocuk oyun alanlarının kontrolü;
3. Park araç gereçlerinin tamir edilmesi ve eski haline getirilmesi;
4. Çocuk parkına ilişkin tüm belgelerin saklanıp korunması (RH Ministarstvo
Gospodarstva, 2015).
Park alanlarında meydana gelecek hasarda sorumlular aşağıdaki gibidir:
1. Park işletmecisi – kendi park alanının sınırları içerisinde bulunan tehlikeli ve
yaralayıcı maddeler;
2. Üretici – oyun sırasında meydana gelen hasarlardan sorumludur, özellikle de
hasar kendi üretimi olan araç gereçlerde meydana gelmişse (RH Ministarstvo
Gospodarstva, 2015).
Çocuk parkların planlanması, tasarımı ve projelendirilmesi, tasarımcı, üretici,
yatırımcı ve gözlemci arasında eşit şekilde dağılmış sorumluluklardır. Bununla
birlikte, çocuk parklarının ve araç gereçlerinin tasarım sürecinde özellikle bilim ve
sanat gibi farklı alanlardan birçok uzman kişinin görüşleri alınmalıdır. Bu şekilde,
çocuk gelişimi gibi karmaşık bir yapıyı temel alan ve toplumun geleceği için sağlıklı
bireyler yetiştirmeyi hedefleyen çocuk parkının kriterlerinin en doğru şekilde yerine
getirilmesine özen gösterilmelidir.
80
4. İNSAN ODAKLI TASARIM
Bu bölümde insan odaklı tasarım, tasarımın prensipleri, süreci özellikleri
incelenecektir. Günümüzde, tasarıma ilişkin birçok farklı yaklaşım vardır. İnsan
odaklı tasarım insanın gerçek ihtiyaçlarını karşılamayı ve ilk olarak insanın doğasını
anlamayı hedeflemektedir. Başka bir değişle, tasarımla başarılı olmak için öncelikle
kimin için yapıyoruz, ne öğrenmeliyiz ve buna göre nasıl tasarım yapmalıyız,
sorularına yanıt arar. Ayrıca, insan odaklılık kapsamında ele alınabilecek başka
yaklaşımlarda vardır. Bu bölümde tasarım sürecinde insan odaklığı daha iyi
anlayabilmek için bu yaklaşımlarda ele alınacaktır.
Çocuk parkı tasarlamak tasarımcılar için kolay bir iş değil aksine son derece zor bir
görevdir. Proje sürecinin başlangıç aşamasında cevaplanması gereken birçok soru
mevcuttur. Bunlardan birkaçı şu şekildedir: gereken malzemeler kataloglardan mı
sağlanacak yoksa yenileri mi üretilecek (araç ve gereç), söz konusu araç ve
gereçlerin sorumluluğu kime verilecek, hangi tür malzeme kullanılacak. Bunun
dışında, parkın ne tür standartlara sahip olacağı sorulması gereken ikinci önemli
sorudur. Bu şekilde parkın düzenlenme süreci başlamaktadır.
Bununla birlikte, bahsedilen tüm sorulardan önce insan odaklı tasarım yapan
tasarımcı kendisine şu soruyu sorması beklenir: “Bir çocuk parkında neler olması
gerekir?”. Çocuklar için en iyi parklar, doğa, dağ, orman ve benzeri alanlara en yakın
yapılan yerlerdir. (Greenman, 1993). İyi tasarlanmış bir park, çocuklara fiziksel,
sosyal, yapısal ve yapısal olmayan gibi birçok alanda oyun oynama fırsatı
sunmalıdır.(Wardle, 1996). Parklar, doğanın yansıması olmalarının dışında ayrıca,
çocuklara deney yapma, çevrelerinde riske girme ve kontrol altında tutma gibi
gelişim imkanları da sağlamalıdır (Moore, 1986). Park tasarımcılarının geliştirdiği
stratejiler arasında sorulması gereken en önemli soru parkların belirli alanların (okul
gibi) uzantısı olmasının nasıl sağlanacağı ve kapalı alanlarda olmayan özelliklerin
ilgili alanlara nasıl yansıtılacağıdır. Kapalı alanlarda olmayan özellikler arasında
kum ve suyla oynamak, çitlerin veya mermerlerin üzerine yazı yazmak, tebeşir
kullanmak, ahşaptan çeşitli şeyler yapmak (çocuk atölyesi), sallanmak, tırmanmak,
bisiklet sürmek, koşmak ve açık alan imkanlarının sunduğu daha birçok oyun özelliği
mevcuttur (Wardle, 1994). İlgili sorunlar her ne kadar insan odaklı tasarım
81
çerçevesinde çözülüyor olsa da belirli alanlarda yapılacak çocuk parklarının dış
görünümünde coğrafik konum, çocukların yaş aralığı, ekonomik durum ve
çocukların ihtiyaçları (programlar) noktalarında değişimler görülebilir. Bu nedenle,
tasarımcı bir anlamda çocukla birlikte “çocuk olma” durumunda kalmalı ve böylece
onların deneyimleri, duyguları ve ihtiyaçlarını daha kolay anlayabilmeli ki ancak bu
şekilde çocuklar için en iyi tasarımı ortaya koyabilir.
İnsan odaklı tasarım, amaç itibariyle çocuk parklarının tasarımında kullanılabilecek
uygun yöntem ve felsefeye sahiptir. İnsan odaklı tasarımın prensiplerine göre,
tasarımcı için en önemli aşama hazırlık kısmıdır. İlgili hazırlık aşamasında, çözümü
aranan tüm sorunlar bir araya getirilir. Böylece, insan odaklı tasarım bünyesinde
yapılan her çalışmada tasarımcının empati kurması son derece önemlidir. Empati
sayesinde tasarımcı, tasarım yaptığı dünyanın belli başlı çevrelerini ve onların
ihtiyaçlarını anlamak durumundadır. Richard Dattner (Dattner, 1974), iyi bir çocuk
parkının yapılması noktasında önemli kriterler geliştirmiştir. Bu kriterler, çocukların
ihtiyaçları üzerinden oluşturulmuştur. Okul öncesi çağda bulunan çocuklar en aktif
dönemlerinde olup, sosyal, psikolojik ve motor gelişimlerini oynadıkları oyunlar
üzerinden kazanmaktadır. Çocuklar için yapılmış iyi bir park aşağıdaki kriterlerden
meydana gelmelidir:
1. Değişik deneyimler kazanabilme – iyi bir park, çocuklara değişik alanlarda
değişik tecrübe kazanımı sunmalıdır. Parkın çocuklara yeni oyun, yeni
çağrışım ve yeni deneyimler kazandırabilecek alanları barındırmalı. Okul
öncesi çağındaki çocuklar, sosyal, psikolojik ve fiziksek gelişim anlamında
en aktif çağlarındadır. Bu tarz gelişimleri ise en fazla açık alanlarda
oynadıkları oyunlardan aldıkları için tüm bunları içerisine alabilecek çocuk
parkı tasarlayanların son derece büyük sorumlulukları vardır;
2. Tecrübe kontrolü – çocukların, deneyimlerini kontrol edebileceği olanaklara
ihtiyacı vardır – kazımak, inşa etmek, biriktirmek, dökmek, vb.;
3. Seçme özgürlüğü – çocukların bulundukları ortamı kontrol etme ve
alabilecekleri riskleri seçme hakkı olmalıdır;
4. Hayal etme olanağı – çocukların son derece geniş bir hayal gücü vardır. Okul
öncesi çağlarda bulunan çocuklar özellikle çok fazla hayal kurar. Dolayısıyla,
çocukların bu hayal güçlerini geliştirebileceği, ev, kale ve tünel inşa
edebilecekleri alanların oluşturulması gerekir. Tasarımcılar bu noktada insan
82
odaklı tasarımın prensipleri gereği çocuğun psikolojik gelişimine yardımcı
olacak durumlar tasarlamalıdır;
5. Aileden ayrı vakit – çocukların hata yapma lüksünün bulunması gerekir,
çocukların aynı zamanda özgür bir ortamda kendi kişiliklerinin farkına
varması için düşmesi, eğlenmesi, takılması da gerekmektedir;
6. Parktaki araç ve gereçlerin dayanıklılığı – parkların, çocukların oyunları için
uygun ve dayanıklı olması gerekmektedir. Bununla birlikte, parkların hava
koşullarına uyum sağlayacak olanakları da barındırması sağlanmalıdır.
7. İlgi çekicilik – parkın iki tür ilgiye hizmet etmesi gerekir: sistematik ilgi
(boya ilgisi ve kullanım alanları) ile uzun süreli ilgi (çocukların parka sürekli
gelmesine olanak sağlayan ilgi) (Wardle, 1993);
8. Uyum olanağı – Parklarda kullanılan araç ve gereçlerin tek özelliği olmamalı
ve çocukların hayal gücüne uygun değişik biçimlerde kullanıma yönelik
tasarlanmalıdır.
9. Sosyal ilişkilerin geliştirilmesi – parklar, yapısal ile yapısal olmayan oyunlar
doğrultusunda çocuklara sosyalleşme imkanı sunmalıdır. Park, farklı
çağlardan çocukların bir araya geldiği yerledir bu nedenle de çocukların
sosyal gelişimine ve tutumlarına da katkı sağlamalıdır.
10. Zihinsel gelişime katkı – Parklar, çocukların zihinsel gelişimleri, dil
becerileri ve somut düşünme gibi temel gelişimlerine de yardımcı olmalıdır.
4.1 İNSAN ODAKLI TASARIMIN ÖZELLİKLERİ
Tasarım, karmaşık bir süreçtir ve farklı alanlarda uygulanmaktadır. Tasarımın bütünü
ele alındığında tasarım süreci son derece önemli bir yer taşımakta ve üç farklı
yöntemden oluşmaktadır. Bunlar; teknoloji odaklı, insan odaklı ve çevresel
sürdürülebilirliği olan tasarımlardır (Giacomin, 2014). Bu sınıflandırmaya
dayanarak, insan odaklı tasarım; tasarımın düşünce ve üretim gibi farklı aşamalardan
oluşan ve diğer hedeflere oranla insan ihtiyaçlarına daha çok önem veren bir süreç
olarak tanımlanabilir. İlgili süreç sırasında tasarımcının görevi sadece analiz ve
çözüm odaklı değil, aynı zamanda deneme yapmak ve tasarlanmış ürün veya
hizmetlerin planlanan hedeflere ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmektir. Bunu, empati
tasarımı olarak da tanımlayabiliriz. İnsan Merkezli Ergonomik Etkileşim Sistemi
83
görüşüne göre, insan odaklı tasarım: “Tasarım ve gelişim odaklı yaklaşım, iç içe
geçen sistemlerle daha kullanışlı hale getirilmeye çalışılırken, göz önünde
bulundurulan insani faktör ve rahatlık da genel anlamda bireylerle yakınlık sağlamak
amacıyla geliştirilir (Giacomin, 2014).”
İnsan odaklı tasarım veya İngilizce karşılığı olan “Human centered design”,
uygulanan süreç ve yöntemlerin en önemlisidir. Donald Norman’a göre (Norman,
2004), ilgili tasarımın önemi kullanıcı odaklı ile olan aynı seviyededir. Kullanıcı
odaklı tasarımla çok sayıda benzerlik göstermesi bu iki yaklaşımı çok yakın bir
noktaya getirirken, ikisini birbirinden ayıran farkları neredeyse yok ediyor. İnsan
odaklı tasarım, kavram olarak 1990’lı yılların başında ortaya çıkmış ve son altı
senedir tasarım şirketlerinden İDEO’nun (IDEO, 2015) katkılarıyla, çok daha yaygın
bir hale gelmiştir. İlgili tasarım, kullanıcının istek ve ihtiyaçlarından yola çıkarak
uygulanan bir üretim stratejisidir. Tasarım süreci için kullanıcının tanınması son
derece önemlidir çünkü tanınan bir kullanıcı ihtiyaçlarını anlatabilmekte ve buna
uygun tasarımların üretilmesine yardımcı olmaktadır.
İnsan odaklı tasarım, insanın yaratıcı potansiyellere bakan bir yöntemdir ve
tasarımcıların genellikle gözden kaçırdığı problem çözme konusuna
odaklanmaktadır. Tasarımcı, modeller ve kalıplarını hayata geçirebilmek için
sezgisel yeteneklerini kullanır. Bu aynı zamanda, tasarımcının empati ve fonksiyonel
ürünlerini hayata geçirmesini sağlar. İnsan odaklı tasarım, endüstri ve başka farklı
sektörlerde de (iktisat vb.) kullanılan bir yaklaşımdır. İnsanın ortaya çıkmış ve
çıkması muhtemel ihtiyaçlarına çözüm üretmeyi amaçlar. Odak noktası insan
davranışları ve yaşam tarzıdır. Aynı zamanda, insanın doğasını ile yaşadığı alanı da
dikkate alan tasarım, insanlarla konuşup çözümlerini de ona göre yaratmaktadır.
Son yıllarda, dünyadaki en büyük şirketler insan odaklı tasarımı organizasyon
stratejilerinde kullanmış ve pazar başarılarını yükseltmişlerdir. Örneğin, Lego,
IKEA, Google, Facebook ve Apple gibi firmalar daha çok insanın psikolojisine ve
doğasına odaklanarak ürün hizmetlerini daha da geliştirmiştir. Bu anlamada yeniliği
sadece teknolojiyle değil aynı zamanda ürün , kullanıcı ve ürün- sistem arasındaki
ara yüzlerin öneminin yükseldiği söylenebilir.
İnsan odaklı tasarımın özelliklerden en önemlisi – insana göre çözüm yaratmak,
insanın hayatını kolaylaştırmak ve aynı zamanda memnuniyet duygusunu
geliştirmektir. İnsan odaklı tasarımın dört önemli özelliği vardır:
84
1. Empati – İnsan odaklı tasarımın en önemli noktası insanın ihtiyaçlarını ve
onun motivasyon kaynaklarını anlamayı amaçlar. Topluluk ile başlayan
empati kavramı sırasıyla aile, komşu, çocuk, iş arkadaşı ve hatta
tanımadığımız insanları anlamayı hedeflemektedir.
2. İşbirliği – söz konusu konu hakkında ünlü bir söz vardır; biri diğerinden her
zaman daha güçlüdür. Bu bağlamda, insan odaklı tasarımda farklı alanlardan
araştırmacıların katılması gerekmektedir. Toplumları anlamak için farklı
bakış açılarına ihtiyaç duyulmaktadır. Ortaya çıkan durum bu şekilde birçok
açıdan ele alınmakta ve amacı ile kullanıcısında en uygun hale
getirilmektedir.
3. İyimserlik – İnsan odaklı tasarımın temeli inanç ve felsefeye dayanmaktadır.
Tasarımcılar ise büyük veya küçük değişimler yaratmayı hedeflemektedir. Bu
noktada, zamanın azlığı, sorunun büyüklüğü veya bütçe kısıtlaması gibi
olumsuz değerlendirilebilecek konular önem taşımamaktadır. Diğer bir
deyişle, ilgili olumsuzluk ve sorunlara rağmen tasarım süreci insan odaklı
fikirlere oldukça güçlü yöntemler sunmaktadır.
4. Deneysellik – Yapılan her eylemde mükemmellik beklentisi mevcuttur ancak
mükemmelliğe ulaşmak çoğu zaman beynin çalışmasını engellemektedir. Bu
nedenle, tasarımcılar da yaratıcı fikir ve tasarım oluşturmakta zorluk
çekmektedir. İnsan odaklı tasarım ise deneysellik araştırma ve çalışmalarını
desteklemektedir. Bu bağlamda, tasarımlar da insana daha uygun olarak
ortaya çıkmaktadır.
İnsan odaklı tasarımın özelliklerini anlamak demek düşünce sisteminin de
özelliklerini kabul etmek demektir. İnsan odaklı tasarımın özelliklerini kullanan
tasarımcılardan sorunlara çözüm bulmaları beklenmektedir – düşünceleri gerçek
boyutlardaki modellerle test etmelilerdir. Dolayısıyla, süreç boyunca meydana
gelebilecek hatalarda korkmadan (en sık rastlanan) tasarımcılar sorunların çözüm
arayışından asla vazgeçmemelidir. Tasarımcı, olumlu bakış açısına sahip, deneysel
yöntemler uygulayan, öğrenci düzeyinde ve tekrarlayan biri olmalıdır. Bunun
dışında, tasarımında odaklandığı insan grubunu unutmamalı ve gözlemlerlen
soracağı soruları, tasarımı için en iyi çözümü bulmada insanlarla vakit geçirmekten
kaçınmamalıdır. Çözümler mutlaka dokunulabilir olmalı ve gerektiği koşullarda da
kolayca test edilebilmelidir. (IDEO, 2015).
85
İnsan odaklı tasarım, lineer olarak ilerlemez. Her projenin kendisine ait özellikleri,
sorunları ve çözümleri vardır. Bununla birlikte, sorun çözme sürecinin ortak olan üç
noktası mevcuttur:
1. İlham – insanları anlamak, hayat tarzlarını gözlemlemek, istek ve
ihtiyaçlarını tanımlamak;
2. Fikir – fikir bütünlüğünü genellemek, tasarım, test ve çözüm süreçleri için
gerekli olan olanakları değerlendirmek;
3. Uygulama – çözümlerin “hayat geçirilmesi” , fikirlerin pazara sunulması ve
en iyi derecede değerlendirilmesinin sağlanması (IDEO, 2015).
Yukarıda bahsedilen çalışmaların yapılması sonucu tasarımcı birlikte ve ya bireysel
olarak empati oluşturmaya başlar. Böylece, tasarım öncesi gelişebilecek anlam ve
anlayış da oluşturulmuş olmaktadır. Bu metodoloji sayesinde meydana gelen fikirler
yaptırıma dönüşmeden önce teste tabi tutulur. İnsan odaklı tasarımın içerisinde
ayrıca, takımın yaratıcılığını geliştirecek çok sayıda metot da vardır. Bunlar, insan
odaklı tasarıma en uygun çözümün oluşturulmasında kullanılan empati ve prototip
oluşturmaktır. İnsan odaklı tasarımda var olmayan çizgisel süreç tektir ve bunun
nedeni de sürekli iletişim halinde olunması ve sorunlara uygun çözümlerin
bulunmasıdır. Bu tarz süreç tasarımcılar için son derece baskıcı ve yoğundur.
Düşünceler sürekli farklılaşır ve değişir. IDEO, bu tarz salınımları farklı düşünme ve
birleşme olarak ikiye ayırır. (Diverging / Converging) (IDEO, 2015). Bunun dışında
meydana gelen bir soruna ilişkin yapılan çözüm düşüncelerinin birçoğu
değerlendirilmelidir. Dolayısıyla farklı düşünme ve birleşme salınımları arasında
sürekli git geller yaşanmakta ve ilgili tasarımın pazara sunulmasında en son çözüme
ulaşılmaktadır. (Şekil 4.1).
Şekil 4.1 İnsan odaklı tasarımın çizgisel ilerlemeyen sürecinin karakteristik özelliği
86
İnsan odaklı tasarımın en önemli özelliği insan isteklerine karşı çözüm sunmasıdır ve
bu çözümler uzun süreli ve dayanıklıdır. İnsan odaklı tasarımın prensiplerine göre
tasarımcılar (Şekil 4.2) ilk önce insan istek ve arzularına göre hareket eder. Bunun
ardından, en uygun çözümler aranır ve çözümlerinde yapım aşamasında hem finansal
hem de kullanım açısından en uygun olmalıdır. (IDEO, 2015).
Şekil 4.2 İnsan odaklı tasarımın prensiplerine göre yapılan tasarımlar
İnsan odaklı tasarım firması IDEO'ya göre (IDEO, 2015), bu tarz tasarımların yedi
ayrı karakteristik özelliği vardır. İlgili maddeler tasarımcıyı yapacağı tasarım
noktasında ulaşması gereken değerlere götürür. İnsan odaklı tasarımda yer alan bu
maddeler aşağıdaki gibidir:
1. Yaratıcılık güvencesi (David Kelley, IDEO'nun kurucusu) – Dünyada
yaşayan her insan tasarımcı olabilir. Bununla birlikte, sorunlara en iyi
çözümün bulunmasında en önemli nokta yaratıcılığa olan özgüvendir.
Yaratıcılık sadece resim çizme kabiliyeti değildir aksine dünyayı algılama
biçimidir. Yaratıcılık noktasındaki özgüven sorunların çözümünde, test
edilmesinde, düzeltilmesinde, modelin hayata geçirilmesinde, kısaca sürecin
tasarımcıya sunduğu her türlü psikolojik oluşumlarda son derece önemlidir.
Yaratıcılıktaki özgüven uzun bir sürede oluşmakta ve daha ufak boyutlarda
başlanan başarı projeleri çok daha anlamlı ve büyük olanlara doğru
ilerlemektedir.
87
2. Yapma (Make it) (Krista Donaldson, D-Rev Yöneticisi) – İnsan odaklı
tasarım, tasarım sürecinin en başından itibaren çözüm önerilerinin bulunması
yönünde hareket eder. Pratikte yapılanlar aslında teoride anlatılandan çok
daha fazla şey ifade eder. Amacın insanlar için en iyi çözümü bulmak olan bu
tasarımda çözüme soyut olarak yaklaşmak doğru değildir. Önemli olan onları
yapmaktır. Problemlere insan odaklı tasarımdan bakan tasarımcılar, yaptıkları
model üzerinde geliştirdikleri çözümleri görebilmek için ellerinde var olan
her materyali kullanır. Bununla birlikte, dokunulabilir model demek çözümün
diğer insanlar, proje katılımcılarıyla paylaşmak demektir, böylece fikirler
büyür ve gelişir. Modelin ara dönemde yapılan maketleri süreç için çokta
önemli değildir. Önemli olan düşüncenin doğru şekilde aktarılması ve
tasarımda dokunulabilir hale getirilmesidir.
3. Yanlış ve başarısızlıklardan ders alma (Tim Brown, IDEO Genel Müdürü) –
Yapılan yanlış ve hatalar öğrenme süreci için son derece önemlidir. İnsan
odaklı tasarımın en önemli işlevleri arasında deneyci olması, prototip
üretmesi ve hepsini test etmesidir. Bununla birlikte, bulunan bütün
çözümlerin uygulanmaya koyulamaması gerçeği göz önünde
bulundurulduğunda, ilgili süreçlerin hepsi tasarımcıyı etkileyebilir. İnsan
odaklı tasarımın sunduğu çözümler tahmin edilebilir değildir çünkü dinleme,
gözlem yapma ve düşünmeden ortaya çıkarlar. Dolayısıyla, her çözüm
birbirinden farklıdır. Hedeflenene ulaşabilmek için risk almak ve erken
safhalarda hata yapmak da gereklidir ki daha sonraki durumda başarı elde
edilebilsin. Thomas Edison, yaptığı bir açıklamada, hiç hata yapmadığını
sadece ilgili işin yürümemesi için 10 bin farklı neden bulduğunu söylemiştir.
Hata ve yanlış, insan odaklı tasarımın vazgeçilmezleri arasındadır çünkü
çözüm ilk bakışta çok seyrek (az) zamanlarda denk gelir. Bu süreçlerden
sonra tasarımcıların yaptığı hata ve başarısızlıklar aslında onları en uygun
çözüme götürmeye yardımcı olur.
4. Empati (Emi Kolawolw, Stanford Üniversitesi Tasarım Okulu Dekanı) –
Empati, başka insanların hayatlarına “girebilme”, hayatlarını anlama ve
onların bakış açılarıyla sorunları çözebilme durumudur. İnsan odaklı tasarım
özellikle empati duygusu üzerine yoğunlaşmaktadır çünkü insanları anlamak
yapılacak yenilikçi çözümler içim önemlidir. Tasarım yapılacak insanların
dünyasına dalmak gelecek birçok yaratıcı fikrin de kapılarını açmaktadır.
88
Böylelikle, tasarımcı daha önce edinmiş olduğu düşüncelerden sıyrılır ve yeni
dünyaların içerisine girme şansı bulur. Tasarım yapılan insanlarla empati
kurmak, o insanların hayatlarındaki karmaşıklığı veya sorunları anlamak ve
anlamlandırmak için en uygun yöntemdir. Aynı zamanda, tasarım yapılan
insanlar bu süreçte sürekli odak noktası oldukları ve ihtiyaçları doğrultusunda
hareket edildiği düşüncesini kazanacaklar. Bu da insan odaklı tasarımın en
önemli araçlarından birisidir.
5. Belirsizliği kabul etme (Patrice Martin – IDEO.org Reklam Müdürü) –
Tasarımcının birçok fikir ve çözümle karşı karşıya kalmasına rağmen, insan
odaklı tasarım son derece oturmuş bir süreç izler. Tasarımcı, birçok çözüm
düşüncesiyle karşı karşıya kaldığında istenilen en uygun çözümün
yapılandırılması yolunda ortaya çıkan belirsizlikle de başa çıkmaya hazır
olmalıdır. İlgili belirsizlikler genellikle tasarımcının yaratıcılığı ve yenilikçi
duygularını yönlendirdiği son safhada ortaya çıkar. Tasarımcı bu tarz
durumlarda hazır cevaplılığını koruduğu takdirde de herhangi bir sıkıntı
yaşanmaz. Bu bir anlamda da tasarım sürecinin biraz olsun hafiflemesine
yardımcı olur.
6. İyimserlik (John Bielenberg, Future Partners Kurucusu) – İyimserlik,
tasarımda başlı başına bir değerdir. Tasarım projelerinin kapsadığı alanlar göz
önünde bulundurulduğunda, iyimserlik duygusu olmadan projenin ilerleme
kaydetmesi söz konusu olamazdı. İyimserlik, cevabını hala bilmediğimiz
çözümler için olanak sağlar. Bunun dışında, iyimserlik yaratıcılığa yardımcı
olurken, sürecin zor zamanlarında ortaya çıkan zorluklara da desteci olur
dolaysıyla iyimserliğin insan odaklı tasarım sürecinin omurgası olduğunu
söyleyebiliriz. Tasarımcılar, süreç boyunca takılabilecekleri engellerin
aksine sürekli olarak neler olabileceğine odaklanmalıdır. Kısıtlamalar,
tasarım sürecinin var olan gerçekleridir ama işin içerisine iyimserliğin dahil
olmasıyla bu kısıtlamalar ilhama dönüşebilir ve tasarımcıyı hiç beklemediği
çözümlere götürebilir.
7. Tekrar, tekrar, tekrar (Gaby Brink, Tomorrow Partners'ın Kurucusu) – İnsan
odaklı tasarımda tekrarlar son derece önemlidir çünkü bu şekilde gelecek
işlere yönelik cevapların elde edilmesi sağlanır. Tasarım çözümlerinde
yapılan sürekli tekrarlar, temizlemeler ve düzenlemeler birçok düşünce ve
tutumu beraberinde getirerek en başarılı sonuçların elde edilmesine olanak
89
sağlar. Tekrarlar sayesinde tasarımcı daha temkinli, sorumlu ve fikirler
üzerine odaklı hale gelir. Tekrarlama süreci, fikirlerin oluşum ve yapılanma
sürecinde zamanın etkisini de kırar. Bunun dışında, tekrarlama, araştırma,
hata yapma, iyi bir tasarım için duyguları anlamlandırmaya da yardımcı olur,
diğer bir deyişle insan odaklı tasarımın temeli olan en iyi ve kullanışlı
çözümün bulunmasında son derece faydalıdır.
4.2 İNSAN ODAKLI TASARIM NEREDE KULLANILIR
İnsan odaklı tasarım çoğulukla tasarım ve bilimsel alanlarda kullanılmaktadır.
Örneğin, ürün tasarımından bahsederken, insanlar genelde lüks, trend ve stil olarak
yüksek kaliteli ürünleri aklarında canlanmaktadır. Diğer tarafta, düşünülerek
tasarlanmış ürün sosyal yenilikler için son derece önemlidir. İnsanlar iyi tasarımları
hak etmekte ve insan odaklı tasarım da bu araştırmalara katkı sağlamaktadır. Aynı
zamanda, çevremiz – kamusal alanlar - nasıl davranacağımız ve nasıl hissedeceğimiz
oldukça etkilemektedir. İnsan odaklı tasarım, insana duygusal olarak bir ürüne,
sisteme ve ya alana bağlanabilir. Bu noktada, ortada olan (belli ki) bugünkü dünyada
tasarımcıların rolü son derece önemlidir.. Tasarımcılar, bir şekilde, başka insanların
hayatlarında, doğrudan katılım sağlamaktadır.. Tasarımla doğmakta ve ölmektedirler.
Ayrıca, hizmetlerin ne derece etkili olacağının ölçülmesi önemlidir. İlgili bir
hizmetin başarılı olabilmesi için sürecin baştan sona zekice planlanması
gerekmektedir. Bu bağlamda da insanın en derin yönleriyle incelenmesi ve
anlaşılması önemlidir. İnsandaki ihtiyaç ve isteklerin anlaşılmasının yanında ona
ilham veren ve değer taşıyan şeylerin anlaşılması oldukça güçlü bir noktayı
oluşturmaktadır. Bunun yanında, pazarlama ve iktisat alanlarında ise insan
davranışları araştırmacılar tarafından dikkate alınmaktadır. İnsan odaklı tasarım,
psikolojik olarak yaklaşım sergilemektedir. Diğer bir deyişle, ilgili tasarım insanın
tutku, istek ve içgüdülerini ortaya koyarak ticaret dünyasında yerini alabilmeyi
hedeflemektedir.
Sistemlerle ilgili bilgilerden bahsettiğimiz zaman, sosyal işletmenin ihtiyaçları ile
birçok farklı paydaş ihtiyaçlarına karmaşıklığını dengelemekle ilgilidir. İnsan odaklı
tasarım dünyada birçok alanda sistem tasarlarken kullanılır. Ayrıca, var olan
sistemlere düzenlemek için ve onlara farklı ve daha derin önem vermek için de
kullanılmaktadır. Bazı yerlerde böyle bir tasarım süreci eğitim sisteminde de
90
kullanılır, sistemi iyileşmek için veya sağlık sistemlerinin baştan tasarlamak gibi
projeler için de kullanılır. Yeni okul tasarlarken, tasarımcılar ve mimarlar bir sürü
farklı ihtiyaçlarla karşılaşıyorlar. Örneğin, öğrencilerin, ebeveynlerin, öğretmenlerin
ve okulun personel ihtiyaçları. Aynı zamanda, yatırımcının ihtiyaçlarını da
karşılaşıyorlar. Bu yüzden sistem tasarlarken, kesinlikle insan odaklı tasarımın
prensiplerini kullanması önemlidir. Büyük sistemler yaratmak için üst düzey
stratejiler, vizyonlar, politikalar ve fikirlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
İnsan odaklı tasarımın son derece büyük bir önem taşıdığı sonucuna varılmaktadır.
Her şeyin insan için tasarlanıyor ve geliştiriliyor olması yukarıdaki cümleyi
desteklemektedir. İnsan odaklı tasarımda, tasarım ve çözümleri kullanıcıya göre
değişim göstermektedir. Günümüzde, tasarımcılar genellikle son çıkan trendleri takip
ederek kullanıcıya uygun sistemler geliştirmektedir. Bu bağlamda, çoğu tasarımın
insanlar için uygun olmadığı sonucuna varabiliriz. “Süreci tasarım esnasında
kullanan tasarımcı son kullanıcının alışkanlıklarını görmezden gelerek yeni
kullanıcısını tanımaya çalışmalıdır. Bu şekilde olası davranış ve kullanım şekilleri
tahmin edilebilir.” (Binyıldırım, 2015). İnsan odaklı tasarım kapsamında üretilecek
projelerde belli başlı gruplarla analiz yapmak son derece önemlidir. Böylece, ortaya
çıkan ürün daha sağlıklı ve kullanışlı olmaktadır.
Çocuk parklarının tasarımı söz konusu olduğunda insan odaklı tasarım son derece
büyük önem taşımaktadır. İnsan odaklı tasarımın, hem kullanıcılar hem de
çalışmaları yapan tasarımcılar için ekonomik ve sosyal faydaları vardır. (Buchanan,
2001). İnsan odaklı tasarımın içerisinde barındırdığı felsefe gereği, özellikle
kullanıcının çocuklar olduğu durumda, teknik ve kullanım alanlarında son derece
başarılı projeler hayata geçirilmiştir. Sabırla incelenen çocuk psikolojisi ve fiziksel
gelişimi neticesinde tasarımcılar çocukların oyun oynaması için yaptıkları alanlarla
çocuk gelişimine «inanılmaz» katkı sağlamaktadır. Bu şekilde, tasarımcılar günlük
hayatı son derece kullanışlı hale getirecek güce sahip olduklarını göstermektedir.
Eğitimin insan gelişimindeki önemi kadar tasarımcının da çocuk parkını tasarlaması
da o derece önemlidir çünkü ikisinin de kendisine göre insan hayatına etkileri
mevcuttur.
91
4.3 İNSAN ODAKLI TASARIM İÇİN YÖNTEM VE SÜREÇ
İnsan odaklı tasarımda kullanılan birçok yöntem vardır. Bütün yöntemlerin birleşik
noktası – insanlarla iletişime girmek ve onların ihtiyaçlarını karşılaşmaktır. Bu
yaklaşımsal modelinin aşamaları şu şekilde anlatılır:
1. Esinlenme: Kullanıcı ihtiyaçlarının belirlenmesi, kullanım kontekstinin
(bağlamlarının) seçilmesi, proje gereksinimlerinin tespit edilmesi;
2. Fikir oluşturma: Elde edilen bilgilerin anlamlandırılması ve kategorize
edilmesi, tasarım fırsatlarının tespiti, çözümü taslaklarının oluşturulması ve olası
çözümlerin örneklemelerinin yapılması
3. Uygulama: Tasarımların değerlendirilmesi, hayata geçirilmesi ve kullanıcıya
sunumu (IDEO, 2015).
IDEO’dan, aynı şekilde, insan odaklı tasarım sürecinin anlatılacak. IDEO’ya göre bu
sürecinin üç aşaması vardır. Birincisi ‘Keşfetme Aşaması’ (The Discover Phase)
önde çıkmak, iletişime girmek ve hedef gruplarla konuşmak ve öğrenmek bu
aşamayı oluşturur.
İkincisi ise “Düşünce Aşaması”dır. Burada, öğrenim daraltılıp, yeni model ve
şekiller ortaya çıkarılmaktadır. Üçüncü ve son aşamada ise örnekleme yapılmaktadır.
İlgili süreçte, kullanıcı araştırılmakta, kişilikler belirlenmekte, kullanılabilirlik testi
uygulanmakta ve örnekleme yapılmaktadır. Bu aşamada, fikirlere daha çok maddi
anlamda yaklaşılmaktadır (örnekleme). Daha sonra, hedef gruplara yönelik yapılan
anketler sonucunda alınan geri dönüşümler sistemin çok daha başarılı ilerlemesine
katkı sağlamaktadır. Bu durum, IDEO’nun üç aşamalı görselinde sunulmaktadır
(Şekil 4.3). Aynı zamanda ilgili süreçte keşfetme, düşünme ve örnekleme gibi somut
ve soyut yaklaşımlar da kullanılmaktadır.
Şekil 4.3 İnsan odaklı tasarımın süreci
92
İnsan odaklı tasarım, faydacı ve kullanıcının mantığına odaklanmasının yanı sıra
çözüm için de yol sunan bir tasarım teorisidir. İlgili yöntem, hem tasarımcılara
güvenli ve yetkili olanaklar sağlamakta hem de kullanıcı için en iyi tasarımın
bulunmasını hedeflemektedir. Bunun yanında, insan odaklı tasarımın
uygulanmasında IDEO’nun çeşitli tavsiyeleri mevcuttur. Bunların başında insanları
dinlemek ve onların ihtiyaçlarını anlamak gelmektedir. Tasarımcı her zaman için
kendi sezgi ve yaratıcılığını kullanmalıdır. Gerçekte, bir şey bilmemek önemli
değildir çünkü insanlar sürekli olarak bilmediklerini öğrendikleri bir sürecin
içerisinde yer almaktadır. Denemek ve risk alabilmek için her zaman hazırlıklı olmak
gerekmektedir. Aynı zamanda, en iyi seçenek ve doğrular bağlamında da acele
davranmamak gerekmektedir. İnsanlar, kendi alanlarında çıkmalı ve evrenin sunduğu
yenilikleri öğrenmeye her zaman açık ve hazırlıklı olmalıdır. İyimser olmanın yanı
sıra sorunlara da fırsat olarak bakmak çoğu durumda fayda sağlamaktadır. Örneğin,
“Sorun nedir?” veya “Ne olur?” sorularını sormak gibi.
IDEO'nun insan odaklı tasarım kılavuzuna göre (IDEO, 2015), tasarım sürecinin
aşamaları için farklı yöntemler ele alınmıştır. İnsan odaklı tasarımda sürecin ilk
aşaması esinlenme olarak ifade edilmiştir. Bu aşamada, tasarımcı, her türlü yaratıcı
olanağa açıktır. Bunun dışında, tasarımın yapıldığı insanlara da odaklanılması,
iletişim halinde olunması gereklidir ancak sürece yardımcı olacak diğer bir nokta ise
projeyle ilgisi olmayan kişilerde ilgili sürece dahil edilmelidir. Bu şekilde, sorunlar
daha geniş kapsamlı ele alınmış olur ve farklı çözümlere kapıların açılmasını sağlar.
Bu aşamada, aşağıdaki soruların cevapları aranmaktadır:
1. Nasıl başlanmalı?
2. Mülakatlar ne şekilde gelişmeli?
3. İnsanları, araştırmanın merkezinde nasıl tutmalı?
4. İnsanları anlamada yardımcı yöntemler nelerdir?
Bu aşamada, aşağıdaki yöntemler uygulanmaktadır:
1. Tasarım probleminin tanımlanması – sorunlar – Bu aşamada tasarımcı ekibi
görev almaktadır. Sorunun tanımlanması, projenin odak noktası anlamına
gelmekte ve sorun olan problemin de tanımlanması demektir;
2. Proje planının tasarlanması – proje planının tasarlanmasıyla proje çok daha
organize olmuş hale gelir ve tasarımcı önündeki engel ve kolaylıkları daha iyi
gözlemleme şansı bulur. Bu aşamada önemli olan projenin ahenkli ilerlemesi
için zaman çizelgesinin (time line) oluşturulmasıdır;
93
3. Takımın oluşturulması – Bu bağlamda, düşünür ve araştırmacılardan oluşan
ve tasarım çözümüne doğru yaklaşımlar üretecek takımın oluşturulması
amaçlanır.
4. Sorunun araştırılması – İnsan odaklı tasarımda, bir problemi farklı açılardan
incelemek son derece önemlidir. Araştırmanın ilk safhasında insanlarla
iletişim, mülakat ve tasarımcının sürecin içerisine dahil olması da önemlidir.
Araştırmanın devamında ise sorunla ilgili literatür ve web sitelerinin ayrıntılı
incelenmesi kalmaktadır.
5. Mülakat – Mülakat, tasarım yapılan insanların istek, dilek ve arzularını
anlamanın en kolay yoludur. Mülakat, sıradaki aşamanın gelişmesine
yardımcı olur – düşünce aşamasının. Mülakatın en iyi yapılacağı yer gelecek
tasarımın yapılacağı mekan olmalıdır ki insanların ihtiyaçlarının ne olduğu
kolayca gözlemlenebilsin. Mülakatlar toplu veya uzman olarak farklı
şekillerde yapılabilir. Grup yapılan mülakatlarda dikkat edilmesi gereken en
önemli husus insanları toplu şekilde anlamaktır. Uzman mülakatlar ise belli
alanlarda uzman olan kişilerler yapılır ve belli konularda önemli konular ve
anlamlar elde edilir.
6. Konuşma sebepleri – Bu yöntem, proje kapsamında değil de diğer insanlarla
iletişime geçmeden önce kullanılmaktadır. Düşüncelerin ilk aşaması başka
insanlara sunmaktır ardından fikir alışverişi yöntemi uygulanır. Bu yöntemin
amacı, “kutunun dışında” (thinking outside the box) olanların da düşünce ve
yaratıcılıklarını öğrenmektir.
7. Aşırılık ve ortalama – Bu yöntem, kapsayıcı tasarımın (inclusive design) bir
kolu olup, kullanıcıların yani insanların en uç aşırıcılığı ele almaktadır.
Burada önemli olan aşırıcılığın ne olduğunu tanımlamak ve ona göre bir
tasarım geliştirmektir. Kapsayıcı tasarımın temelinde tasarımın aşırı kullanıcı
ile normal kullanıcının hizmetine yeterince sunulmuş mu sorusu vardır. Bu
nedenle de kapsayıcı tasarım çözüm anlamında beklenmedik ve orijinal
sonuçlara ulaşmaktadır.
8. Analogsal ilham – Analogsal ilham, tasarım sürecinin her aşamasında taze
bakış açılarına sahip olma anlamına gelmektedir. Buradaki amaç, sadece belli
başlı konulara odaklanmak yerine başka alanlar hakkında da geniş bilgi sahibi
olmaktır. Bu, Apple mağazalarına gidip bir şey satın almak isteyen, zor
94
koşullar altında yaşayan insanların tasarımlarını ele alır. Bu şekilde deneyim
kazanan tasarımcı, olaya bütünlük açısından bakabilme olanağı kazanır.
9. Kartların sınıflandırılması ve kolaj – Bu yöntem, tasarım sürecindeki
sorunların kartlara yazılması (ya da çizilmesi) anlamına gelmektedir. Tasarım
sürecindeki oturumlarda belli başlı sorular sorulur ve bu kartlar da sorunların
en önemliden önemsize doğru sıralanmasına yardımcı olur. Bununla birlikte,
kartlardan yapılan kolaj da önceliklerin belirlenmesi ve insanların istek ile
arzularını anlamada büyük rol oynar.
10. Kaynak süreci – Bu yöntem, para harcayan hedef gruba görsel detayların
sunulması açısında önemlidir. İlgili yöntemle, gelecek tasarımlara yönelik de
yeni bakış açıları kazandırılır.
Fikir oluşum süreci, ilham sürecinde meydana gelen düşüncelerin ve bilgilerin
takımın diğer üyeleriyle paylaşılma aşamasıdır. Tasarım için gerekli olanaklar seçilir
ve fazlalıklar ortadan kaldırılır. Bu aşamada projenin soyut hale gelmesi ve temel
prototiplerinin oluşturulması gerekir. Aşağıdaki soruların yanıtları verilir:
1. Öğrenilenden nasıl bilgi alınmalı?
2. Öğrenileni nasıl tasarım haline getirebiliriz?
3. Prototipleri nasıl oluştururuz?
4. Düşüncenin faydalı olduğunu nasıl anlarız?
Bu aşamada, aşağıdaki yöntemler kullanılır:
1. Öğrenileni aydınlatmak – İlham süreci farklı şekillerde gelişim göstermiştir.
Düşünce aşamasının başında, projeye katılan herkes tarafından belli başlı
bilgilerin gözden geçirilmesi şarttır. Takım üyelerinin dikkatini daha çok
çekebilmek için o zamana kadar elde edilen tüm düşünceler büyük kağıtlar
üzerine yazılır. Bu, sorunun karmaşıklığını anlamada ve bilginin
geliştirilmesinde son derece önemli bir yöntemdir.
2. Top beş – Fikir aşaması, sürekli düşünme ve odaklanma gerektirdiği için
tasarım sürecinin en zor adımıdır. “Top beş” yöntemi, o zaman kadar bulunan
en iyi beş düşünceyi ele almak anlamına gelmektedir. Böylece düşünce
sentezi oluşturulmuş olur ve bu bizi tasarımın ilk modellerine ulaştırır;
3. Sezgilerin araştırılması – İnsan odaklı tasarım, tasarımcının kendi sezgilerine
de odaklandığı için son derece önemlidir. Bu yöntemin, tasarım sürecinin her
aşamasında kullanılması gerekir. En çokta düşünce aşamasında kullanılmalı
çünkü proje başından itibaren farklı düşüncelerin oluşmasına yardımcı olur.
95
4. Nasıl yapabiliriz? - Tasarımın yapılacağı insan grubunun seçilmesinin
ardından, insan odaklı tasarımın gerektirdiği metodolojiye göre tasarımcının
kendisine “Nasıl yapabiliriz?” sorusunu sorması beklenir ve projenin
getireceği sonuçlarla daha kolay yüzleşebilir. İlgili sorunun sorulmasının
ardından ortaya çıkacak farklı sonuçların çözüme götüremeyeceği eleştirisi de
ortaya çıkmaktadır. Doğru şekilde sorulan “Nasıl yapabiliriz?” sorusu belli
başlı bir sonuca götürmez aksine yenilikçi düşüncelerin ortaya çıkmasını
sağlar.
5. Çerçeve oluşturmak (framework) – Bu yöntem, elde edilen bilgilerin görsel
hale getirilmesinden oluşmaktadır. Anahtar anlamların geliştirilmesi ve yeni
stratejilerin geliştirilmesi söz konusudur. Yapılan çerçeve neticesinde, elde
edilen bulgular toplanır ve karmaşık tasarım sürecindeki yerlerine oturtulması
hedeflenir. Çerçeve oluşturmak bu bağlamda üçe ayrılır: yol haritası (journey
map), ilişki haritası (relational map) ve 2x2 (Şekil 4.4). Yol haritası,
tasarımın en başından sonuna kadar olan sürecin görsel hale getirilmesidir.
İlişki haritası, farklı bakış açıları ve düşüncelerin birbiriyle ne şekilde
bağlantılı olduklarını tanımlamada yardımcı olur. 2X2 yöntemi ise
düşüncelerin iki ayrı şekilde yazılmasından oluşmaktadır. Bu yöntem aslında
arka planda olanların gün yüzüne çıkarmayı hedeflemektedir.
Şekil 4.4 Yol haritası, ilişki haritası ve 2x2
96
6. Beyin fırtınası – Bu yöntem, birçok bilim dalı tarafından kullanılmaktadır.
İlgili yöntemle takımın bilgi ve yaratıcılık seviyelerinin geliştirilmesi
hedeflenmektedir. Beyin fırtınası, takımın iyimser, pozitif ve daha fazla
düşünceye odaklanması takdirde en başarılı seviyesine ulaşacaktır. Aynı
zamanda, burada önemli olan fikirlerin eleştirilmesi yerine beklenmeyen
düşüncelere destek verilmesi, takımın geri alan üyeleriyle fikir alışverişi
yapılması, konuya odaklanmak, dili doğru kullanmak ve kaliteli düşünmek
gibi olgulardır.
7. Görsel dilin kullanımı – Bu yöntem, tasarım sürecinde çizim ile üç boyutlu
görsellerin birbiriyle ilişkilendirilmesi anlamına gelmektedir. Bazı kişilerin
görsel hafızalarının iyi olmadığı bilinen bir gerçektir ama bu tarz düşünce
tüm takım için faydalı olacaktır. Görsel dilin kullanılması düşünceleri soyut
hale getirmeye yardımcı olurken, takım üyelerinin daha kolay hareket
etmesini de sağlar. Bunun dışında, sadece çizime odaklanmamalı, prototip
oluşturulmasında yardımcı olan üç boyutlu yapıların da kullanılmasına olanak
sağlanmalıdır.
8. Prototip kararı – Prototipin geliştirileceği düşüncenin sahip olduğu birkaç
içeriğin test edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle prototipleri etkili ve aşırıya
kaçmadan oluşturmak önemlidir böylece eleştirilen elementleri hemen
gözlem altına alınabilir. Bu yöntemle birlikte yeni bilgiler edinilir ve tasarım
sürecinde meydana gelen sorunlar kolayca çözüme kavuşturulur.
9. Hikaye panosu – Bu yöntem, ilgili tasarımın en başından sonuna görsel
olarak anlatılmasının en basit yöntemidir. Çizim kurallarının çokta
önemsenmediği bu yöntemde tasarımcı, geliştirdiği düşünceyi daha kolay
anlamlandırır. Aynı zamanda kalem ve kağıt kullanımı da beynin çok daha
farklı çalışmasını sağlar çünkü yazılan şeylerin kolay kolay unutulmadığı
gerçeği burada devreye girmektedir.
10. Rol dağılımı – Bu yöntem, tasarım takımının kendi içerisinde geliştirilir.
Prototip yapımının ardından, takım üyelerinden rol dağımlarının almaları
beklenir ve böylece prototip ile düşüncede eksik olan yanların en kısa sürece
tanımlanması amaçlanır.
Uygulama yöntemi, insan odaklı tasarımda uygulanan en son aşamadır. Bu yöntemin
amacı projenin final halinin sunulması ve pazara dahil edilmesidir. İnsan odaklı
97
tasarım sürecinde insanların da dahil olması bu yöntemi çok daha gerçekçi
kılmaktadır. Uygulama yöntemi aşağıdaki soruların cevaplarını arar:
1. Gelecek proje için çalışmaları ne şekilde planlamalı?
2. Konsepti nasıl başarılı hale getirebilirim?
3. Sunulan çözümün gerçek anlamda faydalı olduğunu nasıl anlayabilirim?
Bu aşamada, aşağıdaki yöntemler kullanılır:
1. Prototip – Bu yöntem, gerçek dünyanın test edilmesi noktasında son derece
önemlidir. Düşünce aşamasında geliştirilen modeller genellikle çirkindir ve
sadece belirlenen üretimin özelliklerini test etmek için kullanılır. Bu
yöntemin uygulanması birkaç gün ile hafta arasında değişmektedir. Yöntemin
asıl amacı, düşüncenin soyutluk ve dayanıklılık seviyelerini ölçmektir.
2. Plan yolu (roadmap) – Bu yöntemin amacı sürece giren üretimin pazara
sokulmasıdır. İlgili yöntem, düşüncenin gerçek dünyayla buluşması için
yapılan zaman çizgisi ve hareket planından oluşmaktadır. Plan yolu, zamanın
iyi kullanılması ve hedefe odaklanılması yönlerinden önemlidir.
3. Kaynakların sınıflandırılması – Bu yöntem final aşaması için çok önemlidir
çünkü yöntemin temel amacı düşüncenin oluşmasında katkı sağlayan
kaynakların adlandırılmasıdır. Bununla birlikte, bu yöntem ilgili çözümlerin
test edilmesinde ve projenin hayata geçirilmesinde katkı sağlayan potansiyel
partnerlerin tanımlanmasında da önemlidir.
4. Ortaklığın oluşturulması – Projenin final bölümüne erişen tasarımcı
projesinin hayata geçirilmesinde farklı ortaklıklara ihtiyaç duyar. Her şeyden
önce gelecek ilişkilerin sağlam temeller üzerine kurulabilmesi için ortaklığın
tanımlanması önemlidir.
5. Finans stratejisi – Bu yöntem bazı zamanlarda gözden kaçırılıyor olsa da
projenin hayata geçirilmesi için sadece finansal dayanaklar önemli değildir.
Bu yöntemde önemli olan projenin devamlılığı için sağlam ortaklık
ilişkilerinin kurulmasıdır.
6. Başarının tanımı – Bu yöntem, tasarımcı takım tarafından yapılan projenin
başarısının tanımlanmasından oluşmaktadır. Başarının tanımlanması projenin
gidişatını belirlemek için son derece önemlidir ve motivasyon olarak da
tanımlanabilir. Önemli olan gelecek bir ay, yıl ve hatta beş yılın başarı
tanımını yapabilmektir.
98
7. Tekrarın devamı – Test etmek, olumlu cevap almak ve tekrarlamak,
pazardaki başarılı sonuçların elde edilmesi ve hedeflenen kitleye ulaşmasında
son derece önemlidir. Projenin bulunduğu final aşamasında, daha iyi sonuçlar
elde edebilmek için üretimin insan odaklı tasarımın gerektirdiği çerçevede
sürekli sorgulanması da önemli bir noktadır.
8. Takip ve rapor (değerlendirme) – Projenin özellikle son aşamasında tasarım
sürecini takip etmek gereklidir. Bunlar, tepkiler, sonuçlar, dikkat çekilen
noktalar ve tasarım sürecinin sonuç raporları ışığında gerçekleşir (IDEO,
2015).
İnsan odaklı tasarım kapsamında yukarıda anlatılan tüm yöntemler, IDEO firması
tasarımcıları tarafından yazılan insan odaklı tasarım kitabında da mevcuttur. Tanımı
yapılan yaklaşık 30 farklı yöntemde, tasarım sürecinde çözüme gelinmesi için
yapılabilecek ve uygulanabilecek en kolay kurallar sunulmuştur.
Kouprie ve Visser’a göre (Kouprie, Visser, 2009), tasarımcı kullanıcının hayatına
girer, bir süre kullanıcının hayatında yer alır ve kullanıcı hakkında derin bir anlayış̧
elde ettikten sonra kullanıcının hayatından çıkar. Bu yaklaşım dört aşamadan
oluşmaktadır:
1. Keşfetme
2. Dalma
3. Bağlanma
4. Ayrılma.
Kouprie ve Visser’in empati tasarım yaklaşımda ilk aşamasında süreç, tasarımcının
kullanıcıya yaklaşmasıyla başlar ve bu aşamada yürütülen araştırmalarla tasarımcının
kullanıcının hayatına yönelik istekliliğinin artması sağlanır. İkinci aşamada,
tasarımcı kullanıcının dünyasında dolaşarak, kullanıcı hakkındaki bilgisini geliştirir
ve kullanıcının deneyimlerini açık fikirli bir yaklaşımla eleştirmeden anlamaya
çalışır. Üçüncü aşamada, tasarımcı kullanıcıyla bağ kurabilmek ve kullanıcıya
yönelik bir anlayış geliştirebilmek için, kullanıcıyla benzer durumlarda yaşadığı
kendi hatıra ve deneyimlerini hatırlatmaya çalışır. Bu aşamada kendi hislerini
hatırlayarak kullanıcı ile duygusal anlamda bir bağ kurar. Bu aşamada kullanıcı
hislerini anlamak için duygular, kullanıcının yüklediği anlamları anlamak için biliş
devreye girer. Dördüncü aşamada, tasarımcı kullanıcı hakkında edindiği anlayışla
99
birlikte kullanıcının dünyasından ayrılır ve tekrar tasarımcı rolüne geri döner. Bu
aşamada kullanıcıya dair elde edilen anlayış; tasarımcının tasarım sürecinde
kullanabileceği bilgi ve verilere dönüşmüştür ve tasarım sürecinde kullanıcının
perspektifinden bakılarak tasarıma devam edilir. Kouprie ve Visser’e göre
tasarımcılar empatinin temeline dair daha çok bilgi sahibi oldukça, süreçte
kullanabilecekleri özel teknik ve yöntemleri kendileri seçebilirler.
Diğer tarafta, Sanders ve Dandavate’a göre (Sanders, Dandavate, 1999) kullanıcı
ihtiyaçlarına ulaşmanın üç yolu olduğunu savunmaktadır: “İlk olarak insanların neler
söylediği ve düşündüğü, ikinci olarak neler yaptığı ve kullandığı ve son olarak neler
bildiği, hissettiği ve hayal ettiği birlikte araştırılırsa; insan ve yaşadığı deneyim
bütünsel olarak daha iyi anlaşılabilir ve ürünlerin kullanıcısı olan insanlarla empati
kurulabilir”. Gözlem ve röportaj teknikleriyle kullanıcıların neler yaptığı ve neler
söylediği incelenerek ihtiyaçları öğrenilebilir. Üretici nitelikteki ‘cultural probes’
gibi yeni teknikler ise kullanıcıların kesyap çalışması ya da günlük gibi hikaye
anlatabilen ya da gösteren çalışmalar üretmelerine olanak tanımakta ve böylece
kullanıcının neler bildiği, hissettiği ve hayal ettiğine dair verilere ulaşılmasını
sağlamaktadır. Çeşitli kullanıcı araştırma tekniklerinin yanı sıra, kullanıcı senaryoları
da empati tasarım yaklaşımında kullanılan tekniklerdendir (Kankainen, 2002).
Carroll’a göre kullanıcı merkezli tasarımda senaryo, kullanıcının bir ürünü
kullanırken neler yaptığını ve deneyimlediğini anlatan bir tanım olarak
anlaşılmaktadır.
4.4 ÇOCUK PARKI TASARIMLARINDA İNSAN ODAKLI TASARIM
YAKLAŞIMININ KULLANIMI
Park tasarımı ve çocuklar için yapılan oyun alanının kullanımı son derece iyi
planlanmış adımların toplamından oluşmaktadır. İnsan odaklı tasarımın yöntem ve
prensiplerine göre, çocuklar için yapılacak parkın katalog üzerinden yapılmış bir
seçimden ibaret olmaması gerekir. Bu süreç, sorunların ince düşünülmesi, plan
yapılması ve en önemlisi de okul öncesi çağında bulunan çocukların ihtiyaçlarına
göre tasarlanması gerekir. Okul öncesi çocuklar için yapılan parkların insan odaklı
tasarım ışığında geliştirilmesi altı ayrı aşamadan oluşmaktadır:
1. Hazırlık (Prepare)
100
2. Tasarım (Design)
3. Yapı (Construct)
4. Kullanım (Use)
5. Devamlılık (Maintain)
6. Gözden geçirme / Puanlama (Review).
Hazırlık aşaması, projenin uzun ömürlü olması için önemlidir. Bu yöntem, insan
odaklı tasarımda yer alan esinlenme aşamasıyla benzerlikler gösterir. Çocukların
büyüme sürecinin iyi gözlemlenmesi, ihtiyaçlarının anlamlandırılması, ilgili
mekanların araştırılması ve bulunan malzemelerin incelenmesi projenin bir sonraki
aşamasına geçiş adımlarıdır. Bunun dışında, bugüne kadar varolan durumlar ne
şekilde değerlendirilmiş, sorunların çözümüne yerel yönetimlerin katılımı nasıl
sağlanır, çocuk parkının yapımındaki öncelikler nelerdir ve benzeri gibi sorularına
yanıt vermesi gerekmektedir. İlgili konunun son derece hassas olması sebebiyle
tasarımcı ilk olarak çocuk ve parklar için yazılmış gerekli yasal süreçler konusunda
ayrıntılı bilgi sahibi olmalıdır. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda, oyun, çocuk ve parklar
için farklı bakanlıklarda kurulmuş meclisler mevcuttur. Bu meclisler, çocukların iç
ve dış mekanlarda oynadıkları oyunlarda güvenlik ve gelişimleri üzerine yasal
düzenlemeler geliştirmektedir. Buna örnek olarak, İngiltere'de 2006 yılında Çocuk
Oyun Meclisi tarafından hazırlanmış olan “Oyun için Plan” başlıklı yasal düzenleme
örnek verilebilir. (Shackell, Butler, Doyle, Ball, 2008). “Play England”
organizasyonu da “Kaliteli oynama araçları” konulu (Play England, 2009) kılavuz
yayımlamış ve çocuklar için kentlerde geliştirilen alanlar hakkında ayrıntılı bilgi
verilmiştir.
Hazırlık aşamasındaki en önemli olgulardan birisi yerel yönetimlerdir. Söz konusu
yönetimlerin çocuk ihtiyaçlarını anlamlandırmaları son derece önemlidir. Çocuk
parkları genellikle yerleşim alanlarının içerisinde veya çok yakınında bulunur
dolayısıyla yeni yapılacak parkların sadece çocuklara değil tüm bireylere hitap
etmesi gerekmektedir. Tasarımcılar, yerel yönetimleri projenin en başından bu yana
işe dahil etmesi en büyük başarıdır. İnsan odaklı tasarım sürecinde, tasarımcı
müşterisinden hayata bakış açısını ve onu mutlu eden şeyleri öğrenmek
101
durumundadır. Bununla birlikte, en uygun mekanın seçilmesi de projenin hazırlık
aşamasındaki önemli noktalardan birisidir. Seçilecek en iyi mekan çocukların en çok
oynamayı arzu ettikleri, güvende hissettikleri, rahatsız edilmedikleri, ailelerinin
engel olmadıkları yerledir (Shackell, Butler, Doyle, Ball, 2008). Bunun dışında,
seçilecek yerlerin mutlaka engelli vatandaşlara da uygun olması gerekmektedir.
Örneğin, herhangi bir parkın birkaç metre ileriye kaydırılmasında çocukların artık o
parka gelmedikleri ve oyun oynamak istemedikleri gözlemlenmiştir. (Coleman,
2007).
Diğer bir aşama olan tasarım ise insan odaklı tasarım çerçevesinde düşünce
aşamasıyla benzerlikler gösterir. Proje sırasında önemli olan insan odaklı tasarımı iyi
tanıyan tecrübeli tasarımcıların görevlendirilmesi ve aynı zamanda çocuk
eğitiminden (oyun), gelişiminden (psikolojik) ve çevre tasarımından anlayan kişilerin
çalıştırılmasıdır. Tasarımcılar aynı zamanda proje için belirlenen bütçenin yönetimi
konusunda da sorumluluk sahibi olmalı ve ellerindeki imkanlarla en iyisine ulaşmayı
hedeflemelidir. Bunun dışında, tasarım takımı öneri (design biref) dediğimiz
çalışmaları da yürütmektedir. Bu çalışmalar aşağıdaki maddelerden meydana gelir:
1. Proje hakkında bilgi – Yer, tarihi geçmişi, sahibi, müşteri
2. Kullanıcı bilgileri (çocuklar) – Yaş, sosyal, psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlar,
sosyal ve diğer sorunları
3. Tasarımcı prensipleri – İnsan odaklı tasarım prensipleri, belirli malzemelerin
kullanımına götüren prensipler, malzeme ve topografi kullanımı
4. Mekan ve plan maketleri, fotoğrafları;
5. Üçüncü şahıs, tasarımcı ve üreticiye sunulacak dilekçe ve anlaşmalar
6. Bütçe – Tasarım harcamaları, yapı ve diğer giderler
7. Plan (Timetable) – Çocuk parkının tamamlanması için en uygun tarih
planlaması (Shackell, Butler, Doyle, Ball, 2008).
İnsan odaklı tasarımın prensiplerine göre, çocuk parkının tasarım sürecinde
tasarımcının rolü son derece önemlidir. Bununla birlikte, tasarımcı veya tasarım ekibi
102
sürecin takip edilmesinde, müşterilerle ilişkilerde (çocuklarla) ve ilgili kuruluşlarla
iletişimden sorumludur. İlgili tüm durumlardan hem teknik hem de projenin finalini
etkileyecek tüm bilgilerden tasarımcı haberdar edilmelidir. Parkın oluşumundaki
geniş kapsamlı bilgi ve aktiviteler bu tarz projeleri interdisipliner hale getirmektedir.
Tasarımcının seçilmesinden önce aşağıdaki durumlara uyup uymadığının
araştırılması da önemlidir:
1. Belirlenen konu hakkında inşa edilecek yer için gerekli ve uygun mekanın
seçilmesi;
2. Çocuk ve oyun arasındaki ilişkiyi anlayabilmesi;
3. Çevrenin tasarım bütünlüğü;
4. Çocuk parkının yapım ve hazırlık aşamasında karşılaşılabilecek sorun ve
problemlere aşina olması;
5. Dayanıklı kaynaklardan ve çevre problemlerinden haberdar olması;
6. Oyunların çocuk gelişimine etkisinin göz önünde bulundurularak tasarım
konseptinin geliştirilmesi;
7. Potansiyel grup ve müşterilerle çalışma imkanı, onların alışkanlık ve
isteklerini tanıma;
8. Çocuk parkları hakkında yazılı yasal düzelemeleri tanıma (Shackell, Butler,
Doyle, Ball, 2008).
Bununla birlikte, tasarımcıların çocuk parkı tasarlarken, parkın sınırları, kullanılacak
mobilya, malzeme, flora seçimi, parkta göl, dağ, ağaç, şelale, vb hangi doğal
güzelliklerin yer alacağı kararlarını da alması beklenir.
Yapı aşaması, gelecek birkaç kullanıcının dahil edildiği süreç anlamına gelmektedir.
İnsan odaklı tasarımda da yer alan bu yöntem, uygulama aşamasının devamı
niteliğindedir. Prototiplerin yapılmasının ardından yetkili ve çocuklarla yapılan
görüşmeler sonucunda tasarımcı ekip, çocuk parkları için en uygun donanımları
yapan firmalarla görüşmeye başlar. Tasarımcı ekibin bu aşamada, yetkilileri gelişen
süreçten bilgilendirmesi, mekanı sürekli olarak gözlemlemesi ve çocukları için
103
geliştirilen güvenlik önlemlerini denemesi gerekmektedir. Öte yandan, yetkililerin de
parkın yapı ve inşa aşamasına dahil edilmesi son derece faydalı olabilir çünkü
özellikle çocukların bu sürece dahil edilmesi parklarda yapılan değişimlere adapte
olmaları konusunda ön ayak olacaktır. Bunun dışında, yerel yönetimlerinde parkı
“kendilerinin” gibi kabul etmesi, parktaki gelecekte yapılacak değişimler için
oldukça anlam ifade etmektedir (Rimmer, 2007).
Kullanım ve koruma süreci kişilerarası gelişmektedir. Yerel yönetim ve çocukların
yeterince sürece dahil edilmesi insan odaklı tasarımın gerektirdiği bir durumdur ve
kullanım süreci çok daha kolay gelişme göstermektedir. Çocuk parklarının hem
kullanımının hem de güvenliğinin korunması son derece önemlidir. Müfettiş
denetleyici ekibinin içerisinde yerel yönetimlerinde dahil edilmesi beklenen sonuçlar
arasındadır. (Cole – Hamilton, Crawford, 2011).
İzleme aşaması (review) ise çocuk parkı tasarımında en son aşamadır. Bu aşama,
ortaya çıkartılan işin devamlılığının gözlemlenmesi ve ortaya çıkan düzenin
puanlanması anlamlarına gelmektedir. Bu noktada, tasarımcı ekip parkların izlenmesi
konusunda belirli bir tarih aralığı belirlemeli ve ortaya çıkacak tamir ve onarım
durumlarına ilişkin bütçe ayırmalıdır. (Shackell, Butler, Doyle ve Ball, 2008).
104
5. VAKA ÇALIŞMASI
5.1 GENEL BAKIŞ
Zagreb 920 yıllık varolan bir şehirdir. 1242 yılından bu yana özgür kraliyet şehri
ünvanına sahip olan Zagreb, bu ünvanı IV. Kral Bela’dan almıştır. Avusturya
Macaristan İmparatorluğu zamanında bölgede hakimiyet kuran krallığa başkentlik
yapmıştır. Şehrin sahip olduğu yüzyılı aşkın miras, tarihsel anlamda daha çok
ortaçağ dönemine aittir. Dolayısıyla eğitim de bu çağda gelişmiştir. Örneğin Zagreb
Üniversitesi 1669 yılında kurulmuştur. Günümüzde Zagreb Avrupa Birliği (AB)
üyesi olan Hırvatistan’ın başkentidir ve modern Avrupa ülkelerine göre gelişmeye
devam etmektedir.
Günümüzde Zagreb’de yaklaşık 800 bin kişi yaşamaktadır ve nüfusun yaklaşık
yüzde 14,7’lik kısmı, diğer bir deyişle 120 bini, 14 yaşına kadar olan bireylerden
oluşmaktadır. 6 yaşına kadar olan çocuklar ise nüfusun 50 binlik kısmını
oluşturmaktadır. Zagreb, geçmişi boyunca genç nüfusa büyük ilgi göstermiş ve bu
nedenle günümüzde okul öncesi eğitim kurumları (ana okul, fidanlık) yaklaşık 40 bin
çocuğa ev sahipliği yapmaktadır. Zagreb’de dikkat çeken en önemli detaylardan
birisi de şehirde yaklaşık 500 çocuk parkının bulunmasıdır (her bir çocuk oyun
alanına 100 çocuk düşmekte). Son 20 yılda çocuk gelişimiyle birlikte çocuk oyun
alanlarının yapımı, inşası ve donanımı da son derece büyük yer kaplamaktadır. Her
yıl şehir bütçesi tarafından yaklaşık 50 oyun alanı yenilenmektedir. Son 10 yılda,
birçok çocuk parkı insan odaklı tasarım prensiplerine göre düzenlenmekte ve parkta
kullanılan araç ve gereçler buna göre seçilmektedir. Bu durum özellikle gelişim
çağında özel ihtiyaçları olan çocuklara ilişkin daha özel standartlarla yapılmaktadır.
Bu tarz üretim yapan “Eibe” firması, Zagreb’deki oyun alanlarındaki gitgide daha
fazla yer almaktadır. Çocuk oyun parkları arasında en iyi 5’e girenler ve son derece
kaliteli ve etkili araç ve gereçlerle donatılmış parklar (Zagreb halkı değerlendimesine
göre) arasında yeşillik ve son derece özenli peyzaj içerisinde kurulmuş Bundek’teki
çocuk parkı da yer almaktadır (Ek F bakınız).
105
5.2 VAKA ÇALIŞMASINA METODOLOJİK YAKLAŞIM
İnsan odaklı tasarım prensiplerine göre gelişmiş çocuk parklarının karakteristik
yapımında kullanılan en temel yöntem www1 bağlantılı teknolojiyi kullanmak
olmuştur. Bu tarz çocuk parklarının Avrupa, Japonya ve Avustralya’daki varlığı göz
önünde bulundurulmuş ve kültür ile yakınlık açısından Avrupa ülkeleri odak noktası
haline getirilmiştir. Buna paralel olarak çocuk parklarının yapımında gelişmiş
ürünleri yapan tanınmış firmalar da araştırılmış ve sonunda en uygun kriterlere sahip
olan Almanya’nın Röttingen şehrinde bulunan “Eibe” firması seçilmiştir. Tüm bu
seçimlerin içerisinde ayrıca en uygun olarak Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’deki
Bundek parkı ele alınmıştır.
Tez çalışması kapsamında yapılan seçimler aynı zamanda çalışmayı yürüten kişinin
arazi incelemesi yapabilmesi için de en yakın yerlerden belirlenmiştir. Belirlenen
yere gidilmiş ve park araç ve gereçleri yerinde incelenmiş ve analiz edilmiştir. Bu
noktada, park araç gereçlerinin gelişime etki eden fonksiyonları ile kullanıcı
ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı da gözlemlenmiştir.
Bir sonraki adım olarak da park mimarları ve tasarımcılarının (Ek 6, Bknz. Sayfa
159) yanı sıra park araç gereçleri üreticileri ve bakımından sorumlu olan kişilerle
anket çalışması yapılmıştır. Bu bağlamda, oyun alanlarının planı, finansı ve
yönetiminden sorumlu olan Zagreb şehir yönetimiyle de görüşülmüştür (Ek 7, Bknz.
Sayfa 163). Diğer taraftan, araştırmada bütünlük sağlaması amacıyla söz konusu
parkın araç ve gereçlerini üreten Almanya’daki “Eibe” firmasıyla irtibata geçilmiştir
(Ek 4, Bknz. Sayfa 155). Tüm bu araştırmaların ışığında yapılan tez çalışmasında bir
sonuca varılmış ve aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.
5.3 NEDEN “EİBE”?
“Eibe”, itibarını yüzyıllardır inşa etmektedir. Firmanın kökenleri 14382 yılına kadar
uzanmakta ve günümüze kadar her yaştan çocukların zevkine ve hayal gücüne hitap
eden oyun araç ve gereçlerini üreterek dinamik bir iş meydana getirmektedir.
Firmanın bugünkü durumunu aldığı birçok ödül en iyi şekilde anlatmaktadır. Bunlar,
1 Www – World Wide Web / Dünya Çapında Ağ
2 http://www.eibe.co.uk/history
3 www.eibe.de ve www.eibe.net sitelerinden alıntı yapıldı.
2 http://www.eibe.co.uk/history
106
firmanın endüstriyel bilgisi ve çocuk oyun alanlarını tasarlayan uzmanların
tecrübelerini ortaya koymaktadır. Kullanıcılara danışmak ve onların düşüncesini
almak firmanın öncelikleri arasında yer alırken bu aynı zamanda gelişmiş üç boyutlu
tasarım teknikleriyle olası alanların ölçümü ile proje bütçelendirmesine de yardımcı
olmaktadır.
Firma, kullanıcıların farklı beklenti ve tercihlerini göz önünce bulundurarak çocuk
kullanıcı odaklı birçok koleksiyon (set) üretiminde bulunmaktadır. Günümüzde
Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerinde kalıcı bir pazar sağlamaktadır. “Eibe”nin
fonksiyonel oyun araç ve gereçleri ile oyun dünyasının hayal gücü (fantazisi)
çocukların kalbini kazanmaktadır, bunlar aynı zamanda pedagoji ve ilgili alanlarda
uzman kişilere de yol göstermektedir. Kısaca, “Eibe” ortaya yaratıcı, yenilikçi ve
düşünülmüş ürünler çıkarmaktadır. “Eibe” ürünleri bir anlamda kullanıcılarına
masalsı bir çocukluk sunarken, özellikle dış alan ve temiz hava oyunlarına
odaklanmaktadır.
“Eibe” firmasının vizyonu şu şekildedir: çocukların yetiştirilmesi, gençlere yardım,
yetişkin ve yaşlıları takip etmek. Bu hedef, kullanıcıların ihtiyaçlarına odaklanan
ürünlerinin yanı sıra çok yönlü yetki ve bütünleşmiş yapıdan (organizasyon) ileri
gelmektedir. 3
“Eibe” firmasında kullanıcılarla olan iletişimi tamamen onları ihtiyaçlarını
karşılamaya yöneliktir. Bu bağlamda, kullanıcılarla geliştirilen ilişkiler firmanın
uzun ömürlü başarısının en önemli motiflerinden birisidir. Takım çalışması ve üst
düzey iletişim sayesinde kullanıcıların istediği tüm hizmetler aynı çatı altında
toplanan uzmanlar tarafından verilmektedir. Üretim ve farklı alanlarda gösterilen
sürekli gelişim aynı zamanda sürekli büyümeyi de sağlamaktadır ve bu da pazarda
firmanın lider konumuna gelebilmesine son derece yardımcı olmaktadır.
Koruma altına alınmış olan “Eibe” markası, ciddiyet, yetki, ilham ve kalite standardı
anlamlarına gelmektedir. Firmanın günümüzdeki görünüm ve başarısı son 35 yılda
son derece büyük gelişme göstermiştir.
3 www.eibe.de ve www.eibe.net sitelerinden alıntı yapıldı.
107
“Eibe” firmasının Almanya’nın Roettingen ve Dresden şehirlerinde ve İsviçre’de
temsilcilikleri vardır. Firmanın toplamda yaklaşık 300 çalışanı bulunmakta ve
bunlardan yüzde 70’i park araç ve gereçlerinin üretiminde görev almaktadır. İşletme
ve lojistik dışında “Eibe”nin en önemli departmanı tasarım bölümüdür. Sayıca çok
fazla kişinin görev almamasına rağmen son derece yaratıcı, üretici ve farklı
alanlardan gelen tasarımcı ve uzman ekibinden oluşmaktadır. Tasarım bölümü için
en önemli olan olgu süreklilik sağlaması ve pedagoji, güvenlik, vb gibi farklı
alanlardaki diğer uzman ve kurumlarla sürekli iletişim ve işbirliği içerisinde
olmasıdır. “Eibe”nin en önemli partner kuruluşları şu şekildedir: DIDACTA, BSFH,
IAAPA ve “Masstab Mensch”. Bu bağlamda uzmanlar ve yaratıcı ekip arasında
sağlanan fikir alışverişleri park araç gereçleri ile ürün tasarımı konusunda önemli
başarılar sağlamaktadır.
“Eibe”, her ne kadar açık bir şekilde ürünlerini ve felsefesini insan odaklı tasarım
üzerine kurduğunu açık bir şekilde söylemese de kullandıkları metodolojide bu
durum açık bir şekilde görülmektedir. Kullanıcılarla olan iletişim, çocuk oyunlarının
gözlemlenmesi ve partner firma uzmanlarının araştırmalarının incelenmesi firmanın
insan odaklı tasarım üzerinden hareket ettiğini göstermektedir. Yukarıda bahsedilen
tutumun bir diğer önemli göstergesi ise firmanın etiketleme sistemidir. Söz konusu
sistemle firmanın oyun için tasarladıkları ürünlerin çocukların psikolojik-bilişsel,
sosyal ve duygusal gelişimlerinin odak noktası olarak alındığı görülmektedir. Bu
sistem “Eibe” firmasının orjinal tasarımlarını ikonlar aracılığıyla betimlemekte her
bir ikon proje hedeflerini tariflemektedir.
“Fitness” “Duyular” “Hız” “Sosyal
Yeterlilik”
“3D
Düşünmek”
“Motor
Yetenekleri”
“Hayal gücü”
“Denge” “Yeni Şeyler
Keşfetmek”
“Yaratıcılık” “Bilgi” “Rahatlatıcı” “Sosyal
Davranış”
“Öğeleri
Keşfetmek”
108
Teknik özelliklerinin yanı sıra “Eibe”nin her ürünü sahip olduğu fonksiyonel
özelliklerle çocukların gelişimine etki etmeyi hedeflemektedir. Etiketleme
sistemindeki her resmin ayrıntılı açıklaması Ek 1 kısmında verilmektedir (Bknz.
Sayfa 139).
5.4 BUNDEK PARKI ÇOCUK OYUN ALANLARININ TANITIMI
Parkın aktivite çeşitliliği (şehir hayatı yaşayan insanlar için hareket ve dinlenme
alanı) ile açık alanda çocuklara oyunla birlikte sunulan fiziksel, duygusal ve sosyal
gelişimi en iyi şekilde örnekleyen Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'deki Bundek Spor
ve Rekreasyon Merkezi'dir.
Zagreb'in şehirleşme yapısı göz önünde bulundurulduğunda batı ile doğunun
birleştiği Sava nehrinin etrafındaki yeşillik alan son derece iyi korunmuştur (Şekil
5.1). Bu alan genellikle kıyı üzerinde kurulmuştur. Bu yeşillik alan ayrıca şehrin
tarihi dokusu ile modern yapıları da birbirine bağlamaktadır.
Şekil 5.1 Bundek Spor ve Rekreasyon Merkezi
109
Dikey şekilde yerleştirilen düzlük ve yeşillik alan bölgeyi ziyaret eden kişilerde son
derece güzel bir doğa hissi uyandırmaktadır. Bu bağlamda, dört özellik dikkat
çekmektedir: nehir ve adacıkları (küçük göller), tarlalar, ormanı anımsatan yüksek
ağaçlar ve gökyüzü.
Şekil 5.2 Bundek Parktaki Bulunan Göller Ve Yeşil Alanları
Bu alanın merkezinde, 470.000 m2 yeşil alanı kapsayan Bundek Park'ı, Büyük ve
Küçük Göl ve birbiriyle bağlı üç çocuk parkı bulunmaktadır (Şekil 5.2). Parklardan
bir tanesi 12 yaş ve altı çocuklar için, digeri 12 yaş ve üstü çocuklar, ücüncüsü ise
engelli çocuklar icin tasarlanmıştır. Parkın toplam alanı 545.000 metrekaredir.
Şehrin, doğayla uyum yakaladığı bu alanda çocuk parkları da son derece dikkat
çekmektedir: Büyülü bir köye gider gibi ağaçların arasında gizlenmiş hissi veren
yolları daha parka gelmeden çocuğun hayal gücünü geliştirmesine yardımcı
olmaktadır (Şekil 5.3). Parka gelmekle birlikte çocuktaki hayal gücü artarak
110
büyümekte ve gördüğü her yeni nesne onun gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Renklerin ve oyunların birbiriyle olan bütünlüğü çocukların gerçeklik ve hayal
dünyası arasında gidip gelmesine olanak sağlamaktadır. Sırada parkın işlevlerini ve
önemini anlatan örneklere yer verilecektir (Ek 7, Bknz. Sayfa 163).
111
Şekil 5.3 Bundek Parkta Bulunan Çocuk İçin Oyun Alanları
5.5 İNSAN ODAKLI TASARIM ÖRNEKLERİ (ÜRÜN – VAKA
ÇALIŞMALARI)
5.5.1 Örnek 1
Bu örnekte (Şekil 5.4 / Şekil 5.5 / Şekil 5.6) farklı bölümlerden meydana gelen
parkın hareketliliği ele alınacaktır. Parkın hareketli olması ise çocukların farklı
alanlardaki gelişimine odaklanmaktadır.
Şekil 5.4 Örnek 1
112
5.5.1.1 Oyun gruplarının fonksiyonel özellikleri
Çocukların ilk olarak ahşap merdivenlerden yukarı çıktıkları düşünülmüştür.
Ardından, tünelden geçerek geldikleri alanda asma köprüyle karşılaşmaktadırlar.
Asma köprüden geçişte yeniden tünelden geçerek en son alana varan çocuk, burada
düzlük bir alanla karşılaşmaktadır.
Bu tarz oyun elemanlarını kullanmak çocukların zihindeki motor eylemlerini
geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Denge, hız ve üç boyutlu düşüncenin de
gelişmesini sağlamaktadır. Üç boyutlu düşünmek ise okul öncesi çocukların alanları
tanıması ve eşyaları alanlarla ilişkilendirmesine yardımcı olmaktadır. Bu tarz alanlar
hem birçok kullanıcı için sayıca fazla «işlevli alan» oluşturmakta hem de çocukların
diğer yaşıtlarıyla yarış ve arkadaşlık içerisine girmesini sağlamaktadır. Bu tür
kompleks alanlar hiç şüphesiz çocukların hayal gücünün gelişmesine de olanak
vermektedir. Tüneller, gözlem evleri, saklambaç alanları ve benzeri yerler çocukların
kendilerini başka karakterler olarak hayal etmelerini sağlamaktadır. Bunların
yanında, bu tür oyun alanları çocukların daha iyi gözlemlemelerine ve kendi iç
benliklerine dönüş yapabilmelerine önemli ölçüde etki etmektedir.
Bu tarz oyun alanları aynı zamanda yapısal ve yapısal olmayan oyunları da
beraberinde getirmektedir. Oyun gruplarının yapısı, çocuğun oynarken hangi yöne
doğru hareket edeceğini daha önceden belirleyerek yapısal oyunu öne çıkarmıştır.
Fakat aynı zamanda da, oyun gruplarındaki farklı parçalarla, yapısal olmayan oyuna
yer verilerek çocuğun isteğine göre oynayabilmesine imkan tanınmıştır. Bu da
çocuklara kendi öz karakterleri doğrultusunda oyun oluşturmalarına yardımcı
olmaktadır. Bu şekilde çocukların hem psikolojisi hem de diğer çocuklarla ilişkisi
gelişmektedir. Yapısal olmayan oyunlar çocukların büyüme süreçlerinde önemli rol
oynayan yaratıcılığın gelişmesine olanak sağlamaktadır.
5.5.1.2 Ürün tasarımının özellikleri
Oyun grupları genellikle doğal malzemelerden üretilmektedir. Ahşaptan yapılan
yapıda temel amaç uzun ömürlü ve işlevsel olmasıdır. Bunun dışında birçok kısımda
kullanılan ve doğal malzemeden uretilen halatlar da sarmaşıkları ve dalları
anımsatarak doğa ile güzel bir uyum ve bütünlük sağlamaktadır. Plastik maddeden
113
yapılan tek parça ise tüneldir. Granül lastikten yapılan tüneller tepeler üzerine
oturtulmuştur. İçinde plastiğin kullanılmasıyla çocukların düşme esnasında daha az
zarar görmeleri hedeflenmiştir. Parkın içerisinde doğa ile bütünleşen içerikler de
göze çarpmaktadır: evler, merdivenler, köprüler, çitler ve tepelerin alt kısımları ve
suyun üzerinden geçmeye yardımcı olan ahşap parçalar gibi. Kullanılan renkler de
sıcak tonlarıyla doğa ile bütünlük göstermektedir.Yukarıda bahsedilen malzemelerin
kullanıldığı doğayla bütünlük sağlayan daha birçok oyun grubu vardır. Ahşap yerine
demir çubukların kullanıldığı yerler de mevcuttur. Spiral şeklindeki bu çubuklarla 70
cm yukarı tırmanmaya çalışarak denge hislerini guçlendirebilmektedirler.
Şekil 5.5 Örnek 1
5.5.1.3 Kullanım değerlendirmesi
Fiziksel gelişim, doğal çevre, deneyim ve çocuk gelişiminin evreleri ışığında beş ile
yedi yaş arasında olan çocukların oyun parklarında oluşturdukları «küçük dünyaları»
hem deneyimlerini hem de tecrübelerini sağlam zemin üzerine oturtmaya yardımcı
olmaktadır. Oyun parkındaki yapısal karmaşıklık, yüksek alanları «fethetme»
içgüdüsünü tetiklemekle beraber farklı alanlardan ve yollardan geçerek eve
114
ulaşabilmek de kendi benliğinde yeni «fetihlerin» oluşmasını sağlar. Bunun dışında
çocuklar kendi yetenek ve reflekslerinin farkına varırken kendilerine olan güvenleri
de artar. Yukarıda bahsedilen oyun grupları her ne kadar bireysel kullanıma da açık
olsa, birden çok kullanıcının da hizmetine göre tasarlanmıştır. Böylece çocuklar
diğerlerinin yaptıklarını da takip edebilir ve onları taklit etmeye çalışırken kendilerini
güçlendirerek diğer yaşıtlarıyla rekabete hazırlanır. İlgili zamanlarda kendi yapılarını
güçlendiren çocuklar daha sonra yapısal olmayan oyunlarda ortaya çıkan durum ve
rollere çok kolay uyum sağlayabilirler. Farklı şekillerde ortaya çıkan yeni durumlar
farklı oyunların geliştirilip diğer çocukların da oyuna katılmalarına olanak sağlar.
Sonuç olarak bu tarz oyun alanalarının birçok çocuğu bir araya toplayarak onların
hem bireysel hem de grupsal anlamda gelişmesine son derece büyük katkı
sağlamaktadır.
Şekil 5.6 Örnek 1
115
5.5.1.4 ”Eibe“ Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje Hedefleri)
“Eibe” park araç ve gereçlerinin işlevlerine göre tanımlamakta ve ürün resimlerine
(labeling – etiketleme) eklemektedir.
“Fitness” “Hız” “Denge” “Sosyal
Yeterlilik”
“Hayal
Gücü”
“Duyular”
Eibe Firmasinin labeling için “Ek A” bakınız.
5.5.2 Örnek 2
Burada söz konusu olan oyun (alanı) parçası, engel teşkil ederek geçilmeyi
hedefleyen bir kısımdır (Şekil 5.7 / Şekil 5.8).
Şekil 5.7 Örnek 2
116
5.5.2.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri
Buradaki oyun alanı daha çok çocukların dengelerini geliştirmek için yapılmıştır.
Aynı zamanda, bu tarz alanlarda birden daha fazla çocuğun oyun oynadığı göz
önünde bulundurulduğunda bu, birden fazla sosyal gruba ait olan çocuğun
birbirleriyle iletişim kurması anlamına gelmektedir. Bu tarz oyun alanlarında
oynayan okul öncesi çocuklar gelişimleri için son derece önemli olan risk almayı
öğrenirler ve bu tarz oyunlar genellikle yapısal olmayanlardır. Bununla birlikte
paralel oyun, birlikte oynanan oyun ve rekabet oyunu da ihtimaller arasındadır.
5.5.2.2 Ürün tasarımının özellikleri
Bu tarz oyun alanlarının içerisinde genellikle dolambaçlı, kalın ve ipten yapılmış
malzemeler bulunmaktadır. Birbirine iki adım uzaklığındaki yerler diğerlerinden
daha ince kalınlıkta yapılmıştır. Asma köprüyü anımsatan bu tarz yerler diğerlerine
oranla daha yüksek, dar ve her adımda değişen alanlardır. Diğer taraftan, üç boyutlu
ahşap yapılar daha rahat alanları meydana getirmektedir. Ayrıca, bu tarz alanların
diğerlerinden ayrıldığı farklı özellikleri yoktur. Kullanılan renklerin de cazibeli
olduğu söylenemez ancak çevre ile uyumluluk göstermektedirler.
Şekil 5.8 Örnek 2
117
5.5.2.3 Kullanım değerlendirmesi
Tek olarak incelendiği zaman yukarıda bahsedilen oyun alanının etkileyici bir yönü
yoktur. Ancak, amaç grupları incelendiği zaman aralarında en gençlerinin kendi
esnek psikolojik gelişimleriyle yine kendi hayal dünyalarını kontrol altında tuttukları
gözlemlenmiştir. Bu alanlarda oynayan çocuklarda genellikle el ve kol hareketlerini
“kontrol altına” almak mevcuttur: bir elini güvenli bir yere sabit tutarken diğer eliyle
de uzanmak istediği yere yönelebilir. Daha küçük yaşta olanlar ise gözlemleme
aracılığıyla kendilerinden büyüklerinin hareketlerini ne şekilde koordine ettiklerini
anlamaya çalışır. Diğer bir deyişle, parkın bu bölümünde bulunan kullanıcılar diğer
alanlara geçebilmek için burayı hazırlık aşaması olarak görmekte ve motor
gelişimlerini ona göre ayarlamaktadır.
5.5.2.4 “Eibe” Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje Hedefleri)
“Eibe” park araç ve gereçlerinin işlevlerine göre tanımlamakta ve ürün resimlerine
(labeling – etiketleme) eklemektedir.
“Fitness” “Motor
Yetenekleri”
“Denge” “Sosyal
Yeterlilik”
“Hayal
Gücü”
Eibe Firmasinin labeling için “Ek A” bakınız.
5.5.3 Örnek 3
Bu tarz alanlar daha çok bireysel oyunlar ve rasyonel içerikler için kullanılmaktadır
(Şekil 5.9 / Şekil 5.10).
118
Şekil 5.9 Örnek 3
5.5.3.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri
Parkların çocukların hayal ve oyun güçlerini güçlendirmek için yapıldığı ve eğitimi
desteklediği göz önünde bulundurulduğunda bu tarz parkların soyut düşüncülere
hizmet ettiği söylenmektedir.
5.5.3.2 Ürün tasarımının özellikleri
Fotoğrafta, kendi içerisinde bağımsız hareket edebilen iki ayrı diskin yerleştirilmiş
olduğu alan gözükmektedir. Diksler üç ayrı renkte boyanmıştır. Dolayısıyla disklerin
hareketi halinde birden çok renk ortaya çıkmaktadır.
İkinci fotoğrafta ise her 3 santimetrede bir kesilen bir alandan panonun diğer
tarafının görülebilmesine olanak sağlanmıştır. Panonun dolu alanlarına ayna
yerleştirilmiştir. Bu panoya bakarak hem optik bakış alanları yakalanırken çocuklar
kendi yansımalarını da görür ve ayrıca panonun diğer tarafına da erişim
sağlamaktadır.
Üçüncü fotoğrafta da farklı optik bakış açılarıyla yapılmış değişkenli zemin üzerinde
bulunan yapı sayesinde çocuklar kendilerine olan güvenlerini geliştirebilir. Oyun
119
grubunun bu kısımları plastikten, panolar ise sert plastikten yapılmıştır. Bu kısımda
her bir parça icin çok canlı reklerin kullanıldığı göze çarpmaktadır. Genel olarak
baktığımız zaman fotoğrafın merkezinde temel formu temsil eden disk
görülmektedir. Panonun formu ise düz yarım daire olarak geliştirilmiş ve köşeleri de
düzleştirilmiştir.
Şekil 5.10 Örnek 3
5.5.3.3 Kullanım değerlendirmesi
Parkın hayal gücünü geliştirmesi amacıyla ters düşse de yukarıda bahsedilen
modern yapıların parktaki varlığı ortalamada olmayan kullanıcılar veya çocuklar
için son derece uygundur. Çocukların bu tip alanlarda çok fazla vakit
geçirmeyecekleri aşikardır ancak bazı soyut deneyimlerde bulunmak onların
faydasına olacaktır. Buralarda vakit geçiren kullanıcılar daha sonra amaçlarının
doğrultusunda gerçek alanlarda vakit geçirmek ve bireysellikleri ile “doğalarının”
buluşacağı alanlara yönelmektedirler.
5.5.3.4 “Eibe” Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje Hedefleri)
“Eibe” park araç ve gereçlerinin işlevlerine göre tanımlamakta ve ürün
resimlerine (labeling – etiketleme) eklemektedir.
120
“Yaratıcılık” “Motor
Yetenekleri”
“Duyular” “Yeni Şeyler
Keşfetmek”
Eibe Firmasinin labeling için “Ek A” bakınız.
5.5.4 Örnek 4
Buradaki oyun alanı çocukların eğlenmesi için tasarlanmıştır. Dönerken aldıkları
zevki bu kısımda yaşayabilirler (Şekil 5.11 / Şekil 5.12).
Şekil 5.11 Örnek 4
5.5.4.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri
Bu tarz hareketlilik alanları çocukların eğlenebilmesini amaçlamaktadır. Oyun alanı
okul öncesi bir çocuğun sığabileceği kapasitedir ve çocuk yarı yatar vaziyette burada
vakit geçirebilmektedir. Başka birinin yardımıyla buradaki oturakların yerleri
121
değiştirilebilir ve aynı zamanda çocukların en sevdiği oyunlardan birisi olan dönme
işlemi de gerçekleşmiş olur.
5.5.4.2 Ürün tasarımının özellikleri
Gösterilen oyun alanı metal birleşimden oluşmakta ve merkezinde tüm yapıyı taşıyan
gövdeye sahiptir. Metal taşıyıcılar ise oturmak için yapılan zeminin temelini
oluşturmaktadır. Oturgaç gövdesi de metal zincirlerle birbirine bağlanırken
ergonomik anlamda rahatlık sağlayan bölge ise örgü bezinden yapılmıştır. Gövde
etrafındaki tutma yerleri sayesinde güçlendirilmiştir. Ellerin tutabileceği alanlar da
aynı zamanda metalden yapılmıştır. Renk kullanımına baktığımız zaman canlı
renklerin kullanıldığını söyleyemeyiz. Bu tarz oyuncakların en önemli özelliği
dönebiliyor olmasıdır.
Şekil 5.12 Örnek 4
5.5.4.3 Kullanım değerlendirmesi
Bu tarz oyun alanları parktaki başka alanlarda oynayan çocukların dinlenmek ve
eğlenmek için geldiği yerlerdir. Yarı yatar vaziyette bulunan bir çocuğun tek
yapabildiği özelliğin rotasyon olduğu göz önünde bulundurulduğunda üçüncü bir
kişinin varlığı gerekmektektedir. Böylece çocuklarda sosyal elementlerin de geliştiği
122
söylenebilir çünkü oyunun devam edebilmesi için sürekli olarak yeni üyelerin oyuna
dahil edilmesi şarttır. Burada ayrıca oyun çeşitlerinden bahsetmek de gereksizdir
çünkü yapısal olmayan oyunları içerisinde barındıran bu tarz alanlar diğerlerinden
bağımsız hareket etmektedir. Bununla birlikte, rotasyon çocuk gelişimi son derece
önemlidir. Dönme eylemi çocuklarda hem denge kurmak hem de beyinsel işlevlerin
gelişmesine yardımcı olmaktadır. Buradaki alanın en ayırt edici özelliklerden birisi
hem konforu hm de konforsuzluğu aynı anda sunmasıdır. İnsanoğlu ise zaman
boyunca iki yaklaşım içeren şeyleri araştırma ihtiyacı duymuştur: gökyüzü, ağaç ve
yakınlardaki eşyalardan meydana gelen rotasyonu izlemek – genel anlamda baş
dönmesine neden olmaktadır ama yattığı yerin rahatlığına göre de değişim
göstermektedir.
5.5.4.4. “Eibe” Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje Hedefleri)
“Eibe” park araç ve gereçlerinin işlevlerine göre tanımlamakta ve ürün resimlerine
(labeling – etiketleme) eklemektedir.
“Rahatlatıcı” “Sosyal
Yeterlilik”
“Yeni Şeyler
Keşfetmek”
Eibe Firmasinin Piktogramlar İçin “Ek A” bakınız.
5.5.5 Örnek 5
Buradaki oyun alanı da tırmanma işlevleri için kullanılmaktadır. Sosyalleşme ve
fiziksel dayanıklılığın gelişmesine yardımcı olan bu alan çocuklar tarafından büyük
ilgi görmektedir (Şekil 5.13).
123
Şekil 5.13 Örnek 5
5.5.5.1 Oyun grubunun fonksiyonel özellikleri
Bu tarz oyuncaklara genellikle çocuk parklarında rastlanmaktadır. Birden fazla
özelliği aynı anda yerine getirebilmesi ilgili oyuncağı diğerlerinden ayırt etmektedir.
Yapı olarak orman sarmasiklarina cok benzemekte olup, eski çağlara götürmesi
sebebiyle de son derece değişiktir. Bu oyuncak genellikle 6 ile 12 yaş aralarında
çocuklar için geliştirilmiştir ve ilgili hedef gruplarında güçlü bir motivasyon
oluşturmaktadır (tecrübeli ve kullanımını daha iyi bilen gruplar ise bu yapı üzerinde
daha farklı hareketler sergilemektedir). Çocuklar demir yüksekliğe kadar farklı
biçimlerde tırmanma özellikleri göstermektedir. Aynı zamanda plastikten yapılmış
bazı alanlarda da dinlenebilmektedirler.
5.5.5.2 Ürün tasarımının özellikleri
Tırmanma eylemi için yapılmış oyuncakların temel maddesi metaldir ve metalden
oluşturulmuş yerler ise ağ ile birbirine bağlanmıştır. Bazı açık alanlarda kuş yuvasını
andıran dinlenme yerleri konumlandırılmıştır. İlgili dinlenme alanları plastikten
yapılırken sabit kalabilmesi için metal parçalarla birbirine bağlanmıştır. Görsel
124
açıdan bu tarz oyuncaklar çocuklar için son derece ilgi çekicidir. Bu tarz oyuncaklara
tırmanmanın bazı tehlikelere yol açabileceği göz önünde bulundurulduğunda alt
zemine lastik yerine daha çok kum kullanılmaktadır.
5.5.5.3 Kullanım değerlendirmesi
Park oyuncakları arasında yukarıda anlatılan oyuncak çocuklar için son derece
fonksiyoneldir ve psikolojik, motor ve sosyolojik gelişimlerine yardımcı olmaktadır.
Çocuklar sürekli olarak “büyük olabilmek” için çaba gösterir ve çok daha “uzun ve
kocaman” olmak isterler. Bu oyuncak da bu amaçlara hizmet etmektedir.
Motivasyonu hızlandıran bu gerçek de oyuncağın kullanımında risklerin alınmasına
kolaylık sağlamaktadır. İlgili oyuncak hem bireysel hem de topluluk kullanımına
açıktır. Bunun dışında, çocuklar arasında son derece önemli psikolojik ve arkadaşlık
ilişkileri kurulmaktadır. Risk almak ve korkuları yenebilmek insan gelişimde çok
önemlidir. Hayatın daha sonarki aşamalarında ortaya çıkan bazı anlaşmazlık ve
korkular erken dönemde alınmayan bu risklerle bağlantılı olabilir. Motor gelişimi
göz önünde bulundurulduğunda ise denge, el ve kol kaslarının gelişimiyle birlikte
çocukların fiziksel anlamda gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bu alanın çocuklar için
son derece ilgi çekici olduğu ve çocukların oyun oynamasını ilginç hale getirdiği
söylenebilir.
5.5.5.4 “Eibe” Labeling – Etiketleme (Tasarım Proje Hedefleri)
“Eibe” park araç ve gereçlerinin işlevlerine göre tanımlamakta ve ürün resimlerine
(labeling – etiketleme) eklemektedir.
“Fitness” “Rahatlatıcı” “Denge” “Sosyal
Yeterlilik”
“Duyular”
Eibe Firmasinin labeling için “Ek A” bakınız.
125
5.6 VAKA ÇALIŞMALARI ÖZETİ
Bundek parkında yapılan araştırmalar ve park araç ve gereçlerinin derinlemesine
analiz edilmesinin ardından insan odaklı tasarımın belirli oyun alanı ve park araç
gereçlerindeki varlığı son derece açık bir şekilde ortaya konulmakta ve pratik
(hayati) anlamda merkezi araştırma sorusu savunduklarını desteklemektedir. Söz
konusu tutumu destekleyen bir diğer durum ise kullanıcıların (çocuk ve ebeveyn)
Zagreb'deki parkı dünyanın en güzel parklarından birisi olarak tanımlamalarıdır
(Kovačević, 2010) ve bu nedenle park sürekli ziyaret edilmektedir, bu da
kullanıcıların ve parkın çocuk gelişimine olan etkisini vurgulamaktadır.
126
6. SONUÇ
Gelişmiş toplumlarda parklar; çocukların oyunla birlikte doğayla buluşma imkanı
bulduğu yerlerdir. Bu nedenle, parklarda kurulan oyun donımları doğrudan doğayla
ve yeşil alanlarla uyumlu biçimde ilişkilendirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın
literatür araştırmalarından elde ettiğimiz bulgular; açık alanda ve özgür bir çevrede
oynanan oyunların çocukların denge ve sağlık gelişim için katkı sağladığını
vurgulamaktadır. Örneğin Scherpers ve Liempd’in (2010) yürütmüş olduğu
çalışmalarda odaklanılan iki farklı çocuk grubunda: birinci grupta yer alan çocuklar
her gün en az iki saat standart park araç ve gereçlerinin bulunduğu (tahterevalli,
salıncak, kaydırak) ve "klasik" oyun alanı olarak nitelendirilebilecek açık alanda
oyun oynarken; ikinci gruptaki çocuklar ise yine açık alanda, ağaç, dağ ve engebeli
arazi bulunan yerlerde vakit geçirmektedir. Bu gruptaki çocuklar hem daha az oranda
hastalandığı hem motor becerilerinin daha sağlıklı geliştiği ifade edilmektedir.
Bir toplumun en büyük zenginliğinin içerisinde yaşayan insanlar olduğunu
söyleyebiliriz. Onların aktif bir yaşam sürmesi ve zihinsle ile yaratıcılık yönlerini
keşfedebilmesi de tamamen o topluma bağlıdır (Gehlen, 1990). İnsan odaklı
tasarımın odağında bireylerin ihtiyaçları yer almaktadır. Söz konusu tasarım
konusunda yapılan araştırmalar da tez çalışmasında ele alınan okul öncesi çağında
bulunan çocukların nicel ve nitel bakımında gereksinimlerini etkilemektedir. Her ne
kada söz konusu bilim dalı alanında yapılmış çok fazla araştırma bulunmasa da ilgili
tez çalışmasının bu alanda son derece önem arz edeceği tahmin edilmektedir.
Tez çalışmasının yazımında farklı bilim dallarına ait birden çok kaynak
araştırtırılmıştır. Çocukların gelişimine olumlu yönde etki eden çocuk parklarının
yapımı konusunda kaynak eksikliği mevcuttur. Söz konusu konu hakkında yapılan
pratik çalışmaların bilimsel çalışmalardan daha önemli olduğu da söylenebilir.
Kullanılan kaynaklar neticesinde çalışmada sıradaki dört ana konu incelenmiştir;
çocuk psikolojisi, pedagoji (oyun), kentsel yaşam ve tasarım. Psikoloji alanında
yapılan araştırmalar kapsamında, genel anlamda çocuğun gelişimi ele alınmıştır. Bu
bağlamda, 4 ila 6 yaş aralığında bulunan çocukların gelişim anlamında son derece
önemli ilerlemer kaydettiği saptanmış ve bu nedenle tez çalışması kapsamında bu yaş
aralığı baz alınmıştır. Çocukların oyunla birlikte gösterdiği gelişim konusunda da
anaokullarında görevli pedagog ve okul öncesi eğitim veren kurumlarla son derece
127
derin bir kaynak araştırılması yapılmıştır. Birçok araştırmacı açık bir şekilde (Bilton,
2010) açık alanda oynanan oyunlar ile yapılandırılmamış oyunların çocukların
gelişiminde büyük rol oynadığını ifade etmektedir. Bu bağlamda, geniş anlamda
insan odaklı tasarımlar yapan tasarımcıların söz konusu konular hakkında
disiplinlerarası çalışmalar yapması gerektiğini de vurgulamaktadır. Kentsel yaşam
alanında yapılan araştırmalar kapsamında parkların gelişimi, projelendirilmesi, park
tasarım süreci ve parkların yapımında veya tasarımında uyulması gereken kurallar
noktasında son derece geniş bilgilere ulaşılmıştır. Bahsi geçen bilim dalları tez
çalışmasının konusu gereği «insan odaklı tasarım» açısından ele alınmıştır. Buna
göre, insan odaklı tasarımın da kendi içerisinde barındırdığı özelliklerin
anlatılmasında fayda vardır. Bu alanda yapılan araştırmalar diğer alanlarda
yapılanlarla bütünlük sağlamıştır. İnsan odaklı tasarımın prensip ve metodolojisi
belirlenmiş ve bununla birlikte yeni tasarım prensiplerinin oluşmasında katkı
sağlayacak disiplinlerarası iletişime de yol açmıştır.
Vaka incelemelerinde, Hırvastistan'ın başkenti Zagreb'deki Bundek Parkının
korunmuş doğası ve yeşillik alanları ele alınmıştır. Vaka çalışmasında da
disiplinlerarası bağlantılar kullanılmış ve bununla birlikte okul öncesi çocukların
gelişiminde büyük katkılar sağlayan oyun alanlarının ve parkların tasarımında ne gibi
önceliklerin ele alınması gerektiğine dair geniş ve anlamlı bir sonuca ulaşılmıştır.
Zagreb'deki şehir yönetimi temsilcileriyle park tasarımı konusunda yapılan anketler
ve «Eibe» firmasının insan yaklaşımına dair yapılan görüşmeler neticesinde
çocukların oyunla gelişmesini hedefleyen parkların yapımında insan odaklı tasarımın
son derece önemli rol oynadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak, şehir
hayatındaki zorluklar da göz önünde bulundurularak çalışmada, günümüz
araştırmalarının kaçınılmaz noktası haline gelen yakın disiplinler arasında bağlantı
kurulmuştur. Karmaşık yapı ancak karmaşık çözümler sunar. Bunun ışığında, söz
konusu tez çalışmasındaki en iyi çözüm de insanlık ve insan odaklı tasarım
temellerine oturtulmuş disiplinler arası bağlantıdır.
Gelişmiş toplumlarda toplumsal sürdürülebilirlik açısından geleceğin teminatı olarak
kabul edilen çocukların sağlıklı biçimde gelişmesi önemsenmektedir. İnsan odaklı
tasarım yaklaşımının benimsenmesiyle birlikte bu toplumlarda çocukların ruhsal ve
bedensel gelişimi hedef alınarak farklı oyun donanımlarının geliştirildiği
gözlenmektedir. Çocukların doğasına uygun faydacıl oyun donanımların itinalı
128
biçimde geliştirilmekte ve araştırma sürecinin merkez noktasında çocuk yer
almaktadır.
Park tasarımları üzerine yapılan ayrıntılı araştırma ve anket çalışmaları, projelerin
gerçekleşmesine katkı sağlayan şehir yönetimleriyle görüşme, vizyon, misyon ve
“Eibe” üreticisinin park araç ve gereçleri üzerindeki iş felsefesinin araştırılması ve
çocuk oyun alanları hakkında halkın düşüncelerinin alınmasının ardından söz konusu
hedefin başarılı olmasındaki en önemli nedenin projenin gerçekleştirilmesine katkı
sağlayan herkesin ortak amaç doğrultusunda hareket etmesinden kaynaklandığı
gözlemlenmiştir. Bu amaç, çocukların memnuniyeti ve parkta vakit geçirme ihtiyacı
sonucu ortaya çıkan çocukların mutlu olması ve onların psikolojik – bilişsel,
duygusal, sosyal ve motor becerilerinin gelişmesine katkı sağlamasından ileri
gelmektedir. Destek veren herkesin çabası göz önüne alındığında, söz konusu
başarının kilit noktasının son derece düşünceli hareket ile “Eibe” ekibinin insan
odaklı tasarım felsefesi ve çalışmasıyla yaratıcı ve çözüm odaklı tasarımlarıyla
ortaya çıktığı söylenebilir.
Araştırma konularının ışığında şu şekilde merkezi bir soru ortaya çıkmaktadır: insan
odaklı tasarımın prensip, metod ve tekniklerinin değişimiyle çocuk parkı oyun araç
ve gereçlerinin bütünsel tasarımı neticesinde çocukların oyun sayesinde gelişimleri
ne derece etkilenmektedir?
Tez çalışması kapsamında yukarıdaki soruya aranan cevaplar neticesinde aşağıdaki
bulgulara rastlanmıştır.
Okul öncesi çağda bulunan bir çocuğun hem psikolojik hem de fiziksel anlamda
önemli bir gelişme çağında olduğunu göz önünde bulundurduğumuz zaman parkta
bulunan oyuncaklar da kullanıcıların yapılandırılmış veya yapılandırılmamış
oyunlara katkı sağlamaları açısından son derece büyük önem göstermektedir.
Oyunun “en iyi öğretmen” olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Oyun, okul
öncesi çocuğun gelişiminde son derece etkili olan beynin hem sağ hem de sol
tarafının etkileşmesinde fayda sağlamaktadır. Söz konusu belirtilen tutumlar ışığında
sorulan merkezi soruya son derece doğru bir cevap verildiği söylenebilir.
Genel anlamda, insan odaklı tasarımın felsefi temelinde insanların kullanıcı olması
yatmaktadır ve bu bağlamda da son derece dikkate değerdir. Tasarımcılar kendi
görevlerini yaparken son derece büyük sorumluluklar almaktadır çünkü ortaya
çıkardıkları tasarımın kullanımıyla sadece bir birey değil bütün bir toplum
etkilenecektir. Bu nedenle de tasarımcı oldukça geniş bir bakış açısına sahip
129
olmalıdır ve insanları anlayıp onlarla empati kurabilmelidir. Yanlış saptamalar, farklı
kullanımlar ve empati yoksunluğu nesiller arasında sıkıntı yaşanmasına yol açabilir.
Teknolojik gelişmelerle doğru orantılı büyüme gösteren günümüz toplumlarında
insan odaklı tasarım insanoğlunun değerini yeniden anlamlandırdığı için son derece
önemli olarak gösterilmektedir. Bu şekilde, zamanı ve alanı elinden alınan bireylere
yeniden kendi varlıklarına dönebilme imkanı sağlanmaktadır. Sağlıklı ve etkin bir
birey olabilmenin tohumlarının da çocukluk döneminde atıldığını unutmamak
gerekmektedir.
Daha önce yapılan araştırmalar şu şekilde bir tutarsızlık (ayrım, boşluk) ortaya
koymaktadır: tasarımcı teorik de olsa bireyleri incelemeli ve bunun ışığında kullanıcı
olacak bireyin ihtiyaçlarına ilişkin en uygun çözümü ortaya koymalıdır. Diğer
yandan, tüm kullanıcı ve nüfusun da ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Tüm
nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak araç ve gereçlerin tasarlanması için sistematik ve
tamamlayıcı bir araştırmanın yapılabilmesi oldukça zordur. Bu noktada, nüfusun yaş
aralığı, sosyal ekonomik durumu, gelişimi, vb. alanlarda sınıflandırılması araştırma
yapılacak alanlara kolaylık sağlamakta ve söz konusu grubun (bölüm) ihtiyaçlarının
en iyi şekilde karşılanmasına yönelik yapılacak çözümlerin daha kolay bulunmasına
yardımcı olmaktadır.
Tez çalışmasında okul öncesi çocukların oyun araç ve gereçlerinin tasarlanmasında
ortaya çıkan sorunların detaylandırılması sayesinde gelişimlerinin başında olan, dış
dünyayı yeni tanımaya başlayan ve henüz sosyal, kültürel ve diğer sınırlandırılmalar
konusunda haberi olmayan çocuklara ilişkin yapılan tasarımlar tasarımcılara büyük
kolaylık sağlamaktadır. Evrensel bir gerçek olan çocukların oyun ihtiyacı, yukarıda
bahsedilen problem ve sorunlara karşı aynı şekilde sürekli hayatta kalan ve
yoğunlaşması gereken bir durumdur. İnsan odaklı tasarım ışığında üretilen bir oyun
araç ve gereci dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan çocuğu mutlu edebilir. Buna ek
olarak, benzer kültür ve alanlara hitap eden paralel setlerin üretilmesiyle ise aynı
ortamdan olmayan kullanıcılara oyun araç ve gereçlerin daha cazibeli görünmesini
sağlar. Bu çalışma kapsamında yapılan vaka incelemesinde başarılı üretim firması
“Eibe” ele alınmıştır. Firma, bu alanda birden çok koleksiyon üretmiş ve
kullanıcılara sunulan koleksiyonlar içerisinde kendilerine en uygun olanı bulma
fırsatı sunmaktadır. Bu şekilde, kataloglarda sunulan ürün yelpazesi sayesinde söz
konusu ayrım büyük bir adımla ortadan kaybolmaktadır.
130
Tez çalışması kapsamında giriş kısmında da anlatılan ve üzerinde durulan temel
amaca en doğru şekilde ulaşılmaktadır çünkü insan odaklı tasarıma ilişkin her türlü
prensip, analiz ve yöntem sistematik bir şekilde incelenmiştir. Bunun yanı sıra,
yukarıda belirtilen tutumları destekleyen çocuk parklarındaki araç ve gereçlerin
tasarım süreçleri de ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Tezin, insan odaklı tasarım
konusunda bilim sentezi (günümüze kadar tüm araştırmalar) oluşturduğu söylenemez
çünkü araştırma yapılan alan konusunda çok fazla bilimsel arka plan (literatür)
bulunmamaktadır. Bu aynı zamanda, insan odaklı tasarım konusunda incelemelerde
bulunan tüm araştırmacılara daha fazla çalışmaları ve bu konu hakkında sentez
olabilecek incelemeleri arttırmalarına dair yapılan bir çağrıdır.
Bilimsel araştırmalarda atılan her yeni adım bir sonraki sorunun sorulmasına olanak
sağlamaktadır. Bu çalışma da gelecek sorulara hazırlıklı şekilde oluşturulmaktadır.
Çalışmanın devamında ise engelli okul öncesi çocukların ihtiyaçlarının ele alınması
önerilmektedir. Bu bağlamda ise insan odaklı tasarımın belirli alt başlıklarının
incelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Konunun devamında son derece hassas bir
topluluk ele alındığı için engelli çocukların psikoloji ve fiziksel gelişimlerinin de ele
alınması beklenmektedir.
Bunun dışında araştırma kapsamında şehirde kurulan park alanlarındaki oyuncak
kullanımına da dikkat edilmelidir. Bu noktada, ekolojik malzemelerin kullanımı ile
çocuk çıkarlarının en üstte tutulması gerekmektedir. Diğer taraftan, açık alanlarda
doğa özelliklerinin kullanılması da son derece önemlidir.
131
KAYNAKLAR
Aral N., Figen G., Aysel K., (2001) Okul Öncesi Eğitimde Oyun, Ya-Pa Yayınları,
İstanbul, Türkiye
Bailey, C. M., (2006) Learning Through Play And Fantasy, Corvallis, OR Oregon
State University, USA
Bal, A., (2005) Zonguldak Kenti Yeşil Alan Sistemindeki Çocuk Oyun Alanlarının
Durumunun Peyzaj Mimarlığı İlkeleri Açısından İrdelenmesi, Yüksek Lisans tezi,
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Bartın, Türkiye
Bernard, H., (1848) School Architecture, Or Contributions To The Improvement Of
School – Houses In The United States, University Of Michigan, USA
Bilton, H., (2010) Outdoor Learning In The Early Years, Management And
Innovation, Routledge, London And New York, United Kingdom And USA
Bilton, H., (2004) Playing Outside. Activities, Ideas And Inspiration For The Early
Years, David Fulton Publishers, London, United Kingdom
Binyıldırım, N., (2015) “Neymiş Bu ‘İnsan Odaklı Tasarım?”,
http://blog.designedbysherpa.com/2015/07/neymis-bu-human-centered-design/
Alindığı Tarih: 22 Ocak 2016
Bird, W., (2009) Natural Health Service, National Trust Magazine, The National
Trust, 20 (3)
Blakemore, S.J. ve Firth, U., (2005) The Learning Brain. Lessons For Education,
Allen Lane The Penguin Press, London, United Kingdom
BMA (British Medical Association), (2005) Preventing Childhood Obesity, A
Report From The BMA Board Of Science, British Medical Association, London,
United Kingdom
Bolwby, J., (1969) Attachment And Loss, Basic Books, New York, USA
Brearley, M., (1969) Fundamentals In The First School, Blackwell, Oxford, United
Kingdom
Brett, A., Moore, R. ve Provenzo, E., (1993) The Complete Playground Book,
Syracuse University Press, New York, USA
Buchanan, R., (2001). Human Dignity And Human Rights: Thoughts On The
Principles Of Human-Centered Design. Design Issues, 17 (3), pp. 35 – 39
Bulut, Z. ve Yılmaz, S., (2008) Permaculture Playground As A New Design
Approach For Sustainable Society, International Journal Of Natural And Engineering
132
Sciences, 1 (2), pp. 35 – 40
Cherry, K., (2017, güncellenmiş) Piaget’s Theory: The 4 Stages Of Cognitive
Development: Background And Key Concepts Of Piaget’s Theory,
https://www.verywell.com/piagets-stages-of-cognitive-development-2795457
Alındığı Tarih: 23 Mart 2016
Clark, J. ve Metcalfe, J. S., (2002) The Mountain Of Motor Development, Motor
Development: Reserch And Reviews
Clemens – Crome, D.J., (2008)
http://www.reading.ac.uk/about/newsandevents/releases/PR18842.asp
Alındığı Tarih: 29 Aralık 2015
Cole – Hamilton, I. ve Crawford, J., (2011) Getting In Right For Play Toolkit, Play
Scotland, Midlothian Innovation Centre, Pentlandfield, Scotland
Coleman, N., (2007) Free Play Network Interview With Neil Coleman, Wycombe
District Council, Buckinghamshire, United Kingdom
Dattner, R., (1974) Design For Play, MA: MIT Press, Cambridge, United Kingdom
Desmet, P.M.A., (2008) Product Emotion, Product Experience, Elsevier,
Amsterdam, The Netherlands
EIBE, (2015/16) Spielgeraete Katalog, Eibe, Deutschland
Emery, F. E. ve Trist, E. L. (1960) Socio – Technical Systems, C. W. Churchman
& M. Verhulst (Eds.), Management Science Models And Techniques, Vol. 2, Pp. 83
– 97, Pergamon, Oxford, United Kingdom
Fjortoft, I., (2001), The Natural Environment As A Playground For Children: The
Impact Of Outdoor Play Activities In Pre – Primary School Children, Early
Childhood Education Journal, 29 (2), Pp. 111 – 117
Gajanović – Adzibaba, N., (1982) Psihički Razvoj Djeteta I Vaspitanje, Svjetlost,
Sarajevo, Bosna I Hercegovina
Garvey, C. (1993) Play, Cambridge, MA: Harvard University Press, Cambridge,
United Kingdom
Gehlen, A., (1990) Čovjek, Veselin Masleša, Sarajevo, Bosna i Hercegovina
Giacomin, J., (2014) What Is Human Centred Design?, The Design Journal, pp. 606
– 623
Gill, T., (2007) No Fear. Growing Up In A Risk Averse Society, Calouste
Gulbenkian Foundation, London, United Kingdom
Ginsburg, K.R., (2007) The Importance Of Play In Promoting Healthy Child
133
Development And Maintaining Strong Parent – Child Bonds, American Academy of
Pediatrics, 119 (1), pp.182 – 191
Goddard – Blythe, S., (2000) Early Learning In The Balance: Priming The First
ABC, Support For Learning, 15 (4), Pp.154 – 158
Greenman, J., (1993) It Ain't Easy Being Green, Beginnings Workshop, Child Care
Information Exchange, Vol. 91, pp. 336 – 337
Guldberd, H., (2009) Reclaiming Childhood Freedon And Play In An Age Of Fear,
Routledge, London, United Kingdom
Güler, Ç., (1997) Ergonomiye Giriş, T.C. Sağlık Bakanlığı, Ankara, Türkiye
Heap, M., (2012) The History Of Playgrounds – Past, Present And Future,
http://www.espplay.co.uk/the-history-of-playgrounds/
Alındığı Tarih: 7 Nisan 2016
Hillman M., Adams J. ve Whitelegg J., (1990) One False Move..., A Study Of
Children's Independent Mobility, PSI Publishing, London, United Kingdom
Holbrook, M. L., (1985) Herald Of Health, Devoted To The Culture Of Body And
Mind, Wood & Holbrook Publishers, New York, USA
Horvat, L., (1986) Predškolsko Vaspitanje I Intelektualni Razvoj, Zavod Za
Udžbenike I Nastavna Sredstva, Beograd, Srbija
Hughes, F.P., (2010) Children, Play And Development, SAGE Publications, Inc.,
California, USA
IDEO, (2015) The Field Guide To Human – Centered Design, Design Kit, Canada
Johnson, J.E., Christie, J.F. Ve Yawley, T.D., (1987), Play And Early Childhood
Development, Harper Collins, New York, USA
Jones, M., (2007) Çocuk Ve Oyun, Kaknüs Aile Kitaplığı, Istanbul, Türkiye
Jovančević, M. Ve Ježić C., (2007) Nasljeđe, Ljubav I Njega U Ranom Razvoju
Mozga, Dijete, Vrtić, Obitelj, Zagreb, Hrvatska
Kankainen, A., (2002) Thinking Model And Tools For Understanding User
Experience Related To Information Appliance Product Concepts, Helsinki
University Of Technology, Espoo, Finland
Kouprie, M. ve Visser, F.S., (2009) A Framework For Empathy In Design:
Stepping Into And Out Of The User’s Life, Journal Of Engineering Design
Kovačević, J., (2010) Top 5 dječjih igrališta u Zagrebu: Djeco, trk na Kajzericu i
Bundek!, Jutarnji List, 10.5.2010.
Križanić, B. ve Krpina, J., (2014) Dječja Igrališta (U Sklopu Okruglog Stola
134
“Dječja Igrališta Na Području Trešnjevke I Grada Zagreba”), Zagreb, Hrvatska
Lester, S. ve Russell, W., (2010) Children’s Right To Play: An Examination Of The
Importance Of Play In The Lives Of Children Worldwide, Working Paper No. 57,
Bernard van Leer Foundation, The Hague, The Netherlands
Lieberman, A.F., (1995) The Emotional Life Of The Toddler, Ny: The Free Press,
New York, Usa
Malina, R.M., Bouchard, C. ve Bar – Or, O., (2004) Growth, Maturation And
Physical Activity, USA: Human Kinetics, USA
Marshall, R., (2004) Back To Basics, Texas Child Care, 28 (1), USA
MEGEP, (2007) Çocuk Gelişimi Ve Eğitimi, Oyun Etkinliği, T.C. Milli Eğitim
Bakanliği, Ankara, Türkiye
Moore, R., (2006) Playgrounds: A 150 – Year – Old Model, Safe And Healthy
School Environments, Pp. 86 – 103
Moore, R., (1986) Childhood's Domain, Croom Helm, London, United Kingdom
Mumford, L., (1961) The City In History: Its Origins, Its Transformations And Its
Prospects, Harcourt, Brace And World, New York, USA
Neljak, B., (2009) Kineziološka Metodika U Predškolskom Odgoju, Kineziološki
Fakultet Sveučilišta U Zagrebu, Zagreb, Hrvatska
Newell, A. ve Simon, H. A. (1972) Human Problem Solving. Englewood Cliffs,
Prentice – Hall, New Jersey, USA
Nickerson, R. (1969) Man – Computer Interaction: A Challenge For Human Factors
Research, Ergonomics, Vol. 12, pp. 501 – 517
Norman, D. A., (2004) Emotional Design: Why We Love Or Hate Everyday Things,
Basic Books, New York, USA
Norman, D. A., (1990) The Design Of Everyday Things, Basic Books, New York,
USA
Norman, D. A., Draper, S. W. (1986) User Centred System Design. Hillsdale,
Erlbaum, New Jersey, USA
Parten, M., (1932) Social Participation Among Preschool Children, Journal Of
Abnormal And Social Psychology No. 28, Pp. 36 – 147, University Of Minnesota,
USA
Payne, V.G. ve Larry, D.I., (2012) Human Motor Development, The McGraw –
Hill Companies, Inc., New York, USA
Play England, (2009) Playable Space Quality Assessment Tool, Play England,
135
Notthingham, United Kingdom
Rakison, D. H. ve Woodward, A. L. (2008) New Perspectives On The Effects Of
Action On Perceptual And Cognitive Development, Developmental Psychology
RH Ministarstvo Gospodarstva, (2015) Vodič O Sigurnosti Dječijih Igrališta,
Ministarstvo Gospodarstva, Zagreb, Hrvatska
Rimmer, K., (2007) Free Play Network, Keith Rimmer Ile Reportaj, Walsall Local
Authority
Ritter, F.E., Baxter, G.D. ve Churchill, E.F., (2014) Foundations For Designing
User – Centered Systems: What System Designers Need To Know About People,
Springer, London, Heidelberg, New York, Dordrecht, USA
Ross, V., Marshall, H.M. ve Scott, A.M., (2004) Psihologija Djeteta, Naklada Slap,
Zagreb, Hrvatska
Rouse, W. B., (1991) Design For Success: A Human – Centered Approach To
Designing Successful Products And Systems, Wiley – Interscience Publication, John
Wiley & Sons, Inc., New York, USA
Sanders, E.B.N. ve Dandavate, U., (1999) Designing For Experiencing: New Tools,
Proceedings Of The First International Conference On Design And Emotion, Delft:
Delft University Of Technology, The Netherlands
Sawyers, J.K., (1994), The Preschool Playground: Developing Skills Through
Outdoor Play, Journal Of Physical Education, Recreation And Dance, 65 (6), Pp. 31
– 33
Scherpers, W. ve Van Liempd, I., (2010) Avantura U Prirodi, Časopis Djeca U
Evropi – Zajednička Publikacija Mreže Evropskih Časopisa, 2 (4)
Senda, M., (1992) Design Of Children’s Play Environments, McGraw – Hill, Inc.
New York, USA
Shackell, A., Butler, N., Doyle, P. ve Ball, D., (2008) Design For Play: A Guide To
Creating Successful Play Spaces, Play England, Notthingham, United Kingdom
Spencer, H., (1861), Education: Intelectual, Moral and Physical, G. Manwaring, 8,
King William Street, Strand, London, United Kingdom
Starc, B., Čudina Obradović, M., Pleša, A., Profaca, B. ve Letica, M., (2004)
Osobine I Psihološki Uvjeti Razvoja Djeteta Predškolske Dobi, Golden Marketing -
Tehnička Knjiga, Zagreb, Hrvatska
Stephenson, A., (2002) Opening Up The Outdoors: Exploring The Relationship
Between The Indoor And Outdoor Environments Of A Centre, European Early
136
Childhood Research Journal
Stoecklin, V.L. ve White, R., (1997) Designing Quality Child Care Facilities, White
Hutchinson Leisure & Learning Group, Kansas City, USA
Şişman, E.E. ve Özyavuz, M. (2010) Çocuk Oyun Alanlarının Dağılımı Ve
Kullanım Yeterliliği: Tekirdağ Örneği, Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi 7(1),
Tekirdağ, Türkiye
Težak, D. ve Čudina - Obradović, M., (1996) Priče O Dobru, Priče O Zlu, Školska
Knjiga, Zagreb, Hrvatska
Thomas, G. ve Thompson, G., (2004) A Child's Place, Green Alliance, London,
United Kingdom
URL–1, I Think, I Design: A Brief History Of Design Thinking: How Design
Thinking Came To ‘Be’, https://ithinkidesign.wordpress.com/2012/06/08/a-briefhistory-
of-design-thinking-how-design-thinking-came-to-be/
Alindığı Tarih: 1 Nisan 2016
URL–2, http://blog.ed.ted.com/2015/05/11/inside-the-worlds-best kindergarten/
Alındığı Tarih: 5 Ekim 2016
URL–3,https://www.nycgovparks.org/parks/flushing-meadows-coronapark/
highlights/12639
Alındığı Tarih: 6 Ekim 2016
URL–4, http://shadwellcommunityproject.org/playground/
Alındığı Tarih: 6 Ekim 2016
URL–5, http://www.catalyticaction.org/all-project-list/playground-syrian-refugees/
Alındığı Tarih: 7 Ekim 2016
URL–6, http://shop.imaginationplayground.com
Alındığı Tarih: 7 Ekim 2016
URL-7, http://articles.extension.org/pages/25802/play-activities-to-encouragemotor-
development-in-child-care
Alindiğı Tarih: 4 Kasım 2016
URL-8, Gabbard C., Rodrigues L., Earlychildhood News,
http://www.earlychildhoodnews.com/earlychildhood/article_view.aspx?ArticleID=3
60
Alindiğı Tarih: 22 Şubat 2016
URL – 9,
http://kidsactivities.about.com/od/CreativePlay/ss/The-6-types-of-Play.htm#step1
137
Alındığı Tarih: 27 Eylül 2016
URL-10, United Nations Convention On The Rights Of The Child,
http://www.ohchr.org/en/professionalinterest/pages/crc.aspx
Alindiğı Tarih: 17 Temmuz 2016
URL-11, Encyclopedia Britannica, Playground,
http://global.britannica.com/topic/playground Alındığı Tarih: 10 Nisan 2016
URL-12, Hart, K., History Of Playgrounds,
http://www.aaastateofplay.com/history-of-playgrounds/
Alındığı Tarih: 23 Mart 2016
URL-13, History Of Playgrounds And Parks,
http://www.nycgovparks.org/about/history/playgrounds
Alındığı Tarih: 21 Mart 2016
Vasta, R., Haith, M.M. ve Miller, S.A., (2004) Dječija Psihologija, Naklada Slap,
Zagreb, Hrvatska
Vygotsky, L., (1978) Mind In Society. Development Of Higher Psychological
Processes, MA: Harvard University Press, Cambridge, United Kingdom
Wardle, F., (2001) Outdoor Play: Designing, Building And Remodeling
Playgrounds For Young Children, Earlychildhood.Com LLC, USA
Wardle, F., (1996) Playground Safety, University Of Northen Colorado, Greeley,
Colorado, USA
Wardle, F., (1995), Alternatives – Bruderhof Education: Outdoor Schools, Young
Children, 50 (3), pp. 68 – 73
Wardle, F., (1994) Viewpoint: Playgrounds, Day Care & Early Education, 2 (2), pp.
39 – 40
Wardle, F., (1993) Criteria For Selecting Toys, Child Care Information Exchange,
94 (1), pp. 43 – 44
White, R.E., (2012) The Power Of Play. A Research Summary On Play And
Learning, Minnesota Children's Museum, Minnesota, USA
White, R. ve Stoecklin, V.L., (2011),
https://www.researchgate.net/profile/Randy_White/publication/267374472_Children'
s_Outdoor_Play_Learning_Environments_Returning_to_Nature/links/545141ec0cf2
bf864cba8f55.pdf Alındığı Tarih: 4 Nisan 2016
Williams, R.M., (1979) Iznenađujuća Veza Između Umjetnosti I Učenja, Pregled,
Ambasada SAD, Beograd, Srbija
138
Yavuzer, H., (2015) Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, Türkiye
Yılmaz, S. ve Bulut, Z., (2002) Kentsel Mekanlarda Çocuk Oyun Alanları Planlama
Ve Tasarım İlkeleri, Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı
Bölümü, Erzurum, Türkiye
Zaichkowski, L.D., Zaichkowski, L.B. ve Martinek, T.J., (1980) Growth And
Development: The Child And Physical Activity, CV Mosby, London, United
Kingdom
139
EK 1: EIBE ÜRÜNLERININ GÖRSEL DETAYLARI - ETİKETLEME
Aşağıda, Alman firması «Eibe»nin çocuk parklarında kullanılan araç, gereç ve
mobilya ürünlerinin analizi yapılacaktır. Söz konusu firmanın sunduğu
kataloglardaki en ayırt edici özellik ürünlerin okul öncesi çocuk gelişimindeki
optimal faydaların anlatıldığı piktogram ekinin verilmesidir. Piktogram, fitness,
duyular, hız, sosyal yeterlilik, üç boyutlu düşünme, bilişsel becelerin gelişim,
hayalgücü, denge hissi, yeni durum keşfetme yaratıcılık, bilme, dinlenme, ortamda
davranış sergileme ve yeni maddelerin keşfi gibi durumları temsil etmektedir.
Aşağıda piktogramın ne anlama geldiği ayrıntı bir şekilde ele alınacak ve piktogram
verilmesinin özellikleri anlatılacaktır.
Çizelge EK 1.1 Eibe Ürünlerinin Görsel Detaylari – Labeling
PİKTOGRAM TANITIMI PARK MOBİLYA ÖRNEĞİ
“Fitnes“
Bu piktogram, çocuğun
kardio ve motor
becerilerini geliştirmeyi
hedeflemektedir. Bu
nedenle söz konusu park
araç gereci bahsi geçen
faydaların ışığında
üretilmiştir ve çocukların
tırmanması, atlaması ve
benzeri aktiviteleri
gerçekleştirecek ürünlerle
zenginleştirilmiştir.
Ürünün adı: Playo Play equipment
Wildflower meadow
Ürün numarası: 51008801100
140
PİKTOGRAM TANITIMI PARK MOBİLYA ÖRNEĞİ
“Duyular“
Bu piktogram, görme,
duyma ve hissetme
duyularının geliştirilmesi
için hazırlanmıştır. Bu
tarzdaki park araç
gereçleri daha çok kum ve
su dolu alanlara
yapılmaktadır. Çocuklar
böylece çevreyi
tanımaktadır.
Ürünün adı: Acqua Water and sand
play equipment 2
Ürün numarası: 5664095
“Hız“
Bu piktogram, hız ve hızlı
olma kabiliyetini
geliştirmeyi
amaçlamaktadır. Buradaki
amaç çocuklardaki
korkuyu azaltmak ve
sınırlarının neler
olabileceğini göstermektir.
Ürünün adı: Fantallica Satellite
Carousel
Ürün numarası: 5551300
“Sosyal yeterlilik“
Bu piktogram sosyal
yeterlilik ve duygusal
zekanın gelişmesini
amaçlamaktadır. Yan
tarafta görseli bulunan
park araç ve gereci biraz
daha büyük ve yaşıtları
arasında işbirliğine açık
çocuklar için uygundur.
Bu mobilya, sosyal ve
duygusal gelişime katkı
sağlamaktadır.
Ürünün adı: Ibondo Castle Tower
Ürün numarası: 5663605
141
PİKTOGRAM TANITIMI PARK MOBİLYA ÖRNEĞİ
“3D Düşünmek“
Bu piktogram, üç boyutlu
düşüncenin gelişmesini
sağlamaktadır. Tepe
yukarı tırmanmak
çocukların üç boyutlu
alanlara alışkanlık
kazandırır.
Ürünün adı: Matterhorn
Ürün numarası: 5555660
“Motor Yetenekleri“
Bu piktogram,
çocuklardaki motor
becerilerini geliştirmeyi
hedeflemektedir. Yan
tarafta görseli bulunan
park mobilyası hareket
odaklı birçok parçadan
oluşmaktadır.
Ürünün adı: Ecorino Play equipment
Omikron
Ürün numarası: 51507601300
“Hayalgücü“
Bu piktogram, çocukların
hayalgücünü ve fantezi
dünyalarını
zenginleştirmeyi
amaçlamaktadır.
Çocukların yaratıcılık
gelişimine en çok katkı
sağlayan alanlar olduğu
için bu tarz oyunlar son
derece önemlidir.
Ürünün adı: Wicker huts
Ürün numarası: 5680260
142
PİKTOGRAM TANITIMI PARK MOBİLYA ÖRNEĞİ
“Denge“
Bu piktogram, çocukların
motor gelişiminde en
önemli noktalardan olan
dengenin sağlanması ve
kurulması için son derece
önemlidir.
Ürünün adı: Fantallica Double
Curver
Ürün numarası: 555364024
“Yeni şeyler keşfetmek“
Bu piktogram, çocukların
etrafında bulunan yeni
şeyleri keşfedebilmesi için
önemlidir. Örneğin parkta
bulunan bir piyano
hayatında daha önce böyle
bir şeyle karşılaşmayan
çocuğa yeni deneyimler ve
müzik bilgisi kazandırır.
Ürünün adı: Playo Elephant Piano
Ürün numarası: 5452200
“Yaratıcılık“
Bu piktogram
çocuklardaki yaratıclık
kabiliyetinin gelişmesini
sağlar. Yan tarafta görseli
bulunan park mobilyası
yapısız bir oyunu temsil
etmektedir. Burada,
çocuklar kendi
belirledikleri kurallarla
kendilerine göre bir oyun
üretir. Bu tarz oyunlar
çocukların zihinsel
gelişimini de önemli
ölçüde belirler.
Ürünün adı: Paradiso Buildung
block set big
Ürün numarası: 54526605000
143
PİKTOGRAM TANITIMI PARK MOBİLYA ÖRNEĞİ
“Bilgi“
Bu piktogram, park
mobilyalarının çocuklara
sunduğu eğitim bilgisi ile
ilgilidir. Parklardaki araç
ve gereçlerin eğitici
olması gerektiği
düşünülmektedir böylece
çocuklar oyun oynadıkları
esnada bir şeyler öğrenmiş
olmaktadır.
Ürünün adı: Playo play board
Alphabet
Ürün numarası: 51012901310
“Rahatlatıcı“
Bu piktogram, çocukların
oyun esnasından
dinlenmesi gerektiği
üzerinde durmaktadır. Bu
şekilde, çocuklar can
sıkıntısının ne olduğunu
tanımlayabilecek ve bu da
çocukların zeka gelişimine
yardımcı olacaktır.
Ürünün adı: Fantallica Hammock
with metal posts
Ürün numarası: 555070024
“Sosyal davranış“
Bu piktogram
çocuklardaki sosyal
davranışların gelişmesine
yardımcı olmaktadır.
Bunlar aynı zamanda
çocukların sosyal ve
duygusal gelişimini de
etkilemektedir.
Ürünün adı: Playo Play unit Moritz
Ürün numarası: 51103101110
“Öğeleri keşfetmek“
Bu piktogram, çocukların
çevrelerini keşfedebileceği
ve yeni eşyalarla
tanışacağı park araç ve
gereçlerini kapsamaktadır.
Ürünün adı: Ibondo Sand
Construction Site Kairo
Ürün numarası: 5665515
144
EK 2: GÖNDERİLEN MEKTUP ÖRNEKLERİ
(i) Bundek Park Tasarımcısı
(ii) “Eibe” Şirketi
(iii) Zagreb Belediye Başkanı
145
(i) Bundek Park Tasarımcısı
!
1!
ZAGREBAČKI HOLDING D.O.O. UNIVERZITET MIMAR SINAN
Podružnica Zrinjevac Ena Mulavdić
Remetinečka cesta 15 Meclis – i Mebusan Caddesi No. 24
10000 Zagreb 34427 Fındıklı / İstanbul
HRVATSKA TURSKA
Istanbul,
15 Novembar 2016
Poštovana gospođo Vesna Bajza,
Zovem se Ena Mulavdić i studentica sam magistarskog studija, Odsjek za Industrijski
dizajn na Univerzitetu Mimar Sinan u Istanbulu. Tema mog magistarskog rada je:
"Ljudski orijentisan dizajn parkovskih urbanih prostora u funkciji stvaranja uslova za
kreativni razvoj djeteta kroz igru".
Istažujući ljudski, odnosno djeci orijentisan dizajn imam za cilj da prezentiram kako i
koliko se može urbanim prostorom – parkovima i parkovskim mobilijarom
namijenjenom djeci – utjcati na razvoj kreativnosti i proširenje percepcije i može li se
dizajnerskim vještinama iz domena ljudski orijentisanog dizajna utjcati na simulaciju
kreativnog razvoja djeteta, kroz igru u urbanoj sredini?
Peto poglavlje mog magistarskog rada je studija slučaja. Kao primjer uspjele
diferencijacije parka i njegove evolucije ka osmišljenom, skladno uređenom,
otvorenom, u prirodni ambijent integrisanom prostoru, namijenjenom samo za djecu,
njihov psihofizički, emotivno-socijalni razvoj i učenje kroz igru, koristila sam slučaj
sportsko-rekreacijskog centra Bundek u Zagrebu. U prilogu se nalazi peto poglavlje.
Iako napisano na turskom jeziku, na fotografijama se može jasno vidjeti pet različitih
primjera mobilijara koje sam obrazložila i valorizirala.
146
!
2!
Ovim putem bih željela da vas zamolim da mi pomognete u finalizaciji studije
slučaja, na način da mi metodom intervjua odgovorite na nekoliko pitanja vezanih za
projektovanje / dizajniranje parka (igrališta) za djecu Bundek, odabiru mobilijara, te
ulozi ljudski orijentisanog dizajna pri realizaciji ovog projekta. Molim vas da me
obavijestite da li vam mogu pitanja poslati emailom ili vam je jednostavnije da vas
nazovem i da snimim vaš odgovor. Krajnji rok za izradu ovog intervjua je 20.
novembar.
Unaprijed vam se zahvaljujem na strpljenju i vremenu koje ste odvojili da pročitate
moj email.
S poštovanjem,
Ena Mulavdić,
147
(ii) “Eibe” Şirketi
!
1!
EIBE PRODUKTION MIMAR SINAN UNIVERSITY
Herr Tilo Eichinger Ena Mulavdić, MA Student
Industriestrasse 1 Meclis – i Mebusan Caddesi No. 24
D – 97285 Roettingen 34427 Fındıklı / İstanbul
Deutschland Turkey
Istanbul,
24 Oktober 2016
Sehr geehrter Herr Eichinger,
Mit grossem Respekt zu Ihre Position and wertvolle Zeit, bitte, lassen Sie mich, in
kurz darstellen. Mein Name ist Ena Mulavdic; Ich bin ein 28 – jahrige Madchen,
geboren in Sarajewo, Bosnien und Herzegowina. Nach dem Studium of
Industriedesign vom Universität Sarajewo, in 2013 Ich hat zu der Master Studium in
der Abteilung für Industriedesign an Mimar Sinan Universität für die Bildende Kunst
in Istanbul, Türkei, angemeldet. Jetzt Ich vorbereite meinen Master – Thesis mit das
Thema “Die Bedeutung der Interaktion – gestaltung, durch von Human-Kindzentriertes
Design für Spielplatz – Geräte Voraussetzungen für eine optimale
Entwicklung des Kindes durch das Spiel zu gewährleisten”. Das Hypothesis von
meinem Master – Thesis is: wie und wie viel die städtischen Spielplätze und deren
Mobiliar für das Spiel – Einfluss auf die Entwicklung der Kreativität der Kinder und
Erweiterung ihrer Wahrnehmung konnten haben.
Jetzt Ich komme zu das Sache:
Ihre welt – genannte Firma “Eibe“ produziert reiche Pallete der verschiedenen
Spielplatz – Geräten und – Mobiliar welche haben Charakteristiken and bringen alle
wesentlichen Potentiale für das positive, kreative, fantasievolle, emotionale und
rationale, aber also physische, Entwicklung der Kinder. I finde es as besten Beispiel
148
!
2!
was nachweises mein Hypothesis, und it war das Grund warum Ich habe put das
Focus meiner Arbeit zu. Das fünfte Kapitel meiner Arbeit ist eine Fallstudie. Als
erfolgreiches Beispiel des Feldes Ich habe den Fall von Sport – und
Erholungszentrum Bundek in Zagreb, Kroatien gewählt, wo die Architektin vom
Spielplatz, Frau Biserka Kirin, die “Eibe“ Ausrüstung für Spielplätze, in meiner
Meinung, zehr erfolgreich verwendet hast.
Ich habe alle theoretische Forschung – Analysis gemacht, under Leitung von meiner
Mentor, Prof. Dr. Hızır Tengüz Ünsal. Er empfohlen mir um ein Kommentar vom
diesen Fallstudien in Form der Interview von Sie zu bitten. Deswegen würde Ich
einige Fragen um “Eibe“ Spiel – Geräte und – Mobiliar zu stellen. Diese Fragen
beziehen um generell Produktion-Prozess mit Akzent zu Design von Spiel – Geräten.
Ich hoffe daß Sie und Ihre Mitarbeiter können leicht gute Antworten geben, was für
mich eine außergewöhnliche wertvolle Hilfe sei. Ich bitte Sie um Ihren Bescheid mir
zu informieren!
Vielen Dank im Voraus für Ihre Geduld und die Zeit!
Mit freundlichen Grüßen,
Ena Mulavdić,
Adresse:
Safvet – bega Bašagića 67 Tomtom Mahallesi / Kapıkulu Sokak No. 7/8
71000 Sarajevo 34433 Beyoğlu / İstanbul
BOSNIEN UND HERZEGOWINA TÜRKEI
Kontakt:
E – mail: ena.mulavdic@gmail.com
Mob: +90 531 494 50 39 / +387 61 102 523
Tel: +387 33 237 914
149
(iii) Zagreb Belediye Başkanı
R E P U B L I K A H R V A T S K A
G R A D Z A G R E B
GRADSKI URED ZA
STRATEGIJSKO PLANIRANJE
I RAZVOJ GRADA
KLASA: 350-07/17-004/3
URBROJ: 251-05-31/002-17-2
Zagreb, 13. siječnja 2017.
UNIVERZITET MIMAR SINAN
U ISTANBULU
ODSJEK ZA INDUSTRIJSKI DIZAJN
Ena Mulavdić
PREDMET: Studija slučaja - Bundek
- očitovanje, dostavlja se
Povodom vašeg obraćanja kojim tražite očitovanje za potrebe magistarskog rada:
„Ljudski orijentisan dizajn parkovskih urbanih prostora u funkciji stvaranja uslova za
kreativan razvoj djeteta kroz igru“, Gradski ured za strategijsko planiranje i razvoj Grada se u
okviru svog djelokruga očituje kako slijedi:
Prema važećem ZagrebPlanu, Razvojnoj strategiji Grada Zagreba, Strateška razvojna
usmjerenja do kraja 2013./2015. godine (Službeni glasnik Grada Zagreba 6/12, 3/14 i 26/14),
među ostalim određeni su strateški cilj, prioritet i mjera:
Strateški cilj: C4. Unapređivanje prostornih kvaliteta i funkcija Grada
Prioritet: C4.P1 Održivo korištenje cjelokupnog prostora Grada
Mjera: C4.P1-M2 Zelena infrastruktura Grada kojoj je cilj stvoriti preduvjete za
učinkovitiju zaštitu i unapređivanje sustava zelene infrastrukture, kroz uspostavljanje
mehanizma i alata za oblikovanje zelene infrastrukture kao neophodne, ekološke, socijalne,
rekreativne, krajobrazne i identitetske sastavnice prostora Grada.
Temeljem gore navedenog slijedi očitovanje na pitanja:
1. Pitanje: Politika i ciljevi uređenja prostora Grada Zagreba definirani su i površine
posebne namjene, kao što su parkovi, gradske šume, zelene površine, krajobrazi, koji –
pored ostalih funkcija – mogu biti zone rekreacije, odgoja i edukacije djece. Planska,
urbanistička i provedbena dokumentacija predviđa i rezervira prostor za te namjene. Da
150
li je sadašnji obujam i stupanj uređenja tih prostora adekvatan potrebama stanovnika
Grada, i u kojoj je mjeri to uporedivo sa europskim standardima ?
Prostorni plan Grada Zagreba, Generalni urbanistički plan grada Zagreba, Generalni
urbanistički plan Sesveta i doneseni Urbanistički planovi uređenja na području Grada Zagreba
definiraju zone javnih zelenih površina, te uvjete njihovog korištenja i uređivanja. Gradski
ured za strategijsko planiranje i razvoj Grada ima u planu rada za 2017. godinu izradu Mreže
dječjih igrališta za potrebe strategijskog planiranja i poslova vezanih uz prostorne informacije
i istraživanja, kojom bismo dobili ocjenu stanja u prostoru za usporedbu sa europskim
standardima. Planirana izrada elaborata obuhvaća izradu postojećeg prostornog razmještaja
dječjih igrališta, prikupljanje podataka za analizu postojećeg stanja (statistika i planski
normativi), ocjenu stanja u odnosu na planske normative, problemsku kartu, plansku kartu i
druge analize prema gradskim četvrtima po potrebi.
2. Pitanje: Razvojna strategije Grada Zagreba do 2020., u sektoru odgoja, posebno
predškolskoga odgoja, predviđa izgradnju novih objekata (vrtića i jaslica), re
rekonstukciju postojećih – uz opremanje sadržajima koji su očigledno nedostatni (dvorane
za tjelesne aktivnosti, otvoreni prostori za boravak na zraku). Zašto se ne spominje
izgradnja dječijih igrališta kao bitnog, unutarnjeg sadržaja ovih odgojnih ustanova, koja
omogućuju višefunkcionalan razvoj i odgoj djece?
Važeći ZagrebPlan, Razvojna strategija Grada Zagreba u temi 10. Društvene djelatnosti, 10.1.
Obrazovanje, 10.1.1. Predškolske ustanove referira se na uređivanje dječjih igrališta u
suradnji s gradskim četvrtima, te ukazuje u razvojnim problemima na nedostatak igrališta u
prenamijenjenim objektima predškolskih ustanova. Gradski ured za strategijsko planiranje i
razvoj Grada izradio je Mrežu dječjih vrtića Grada Zageba 2015. godine, za potrebe
prostornih informacija i istraživanja, kojom smo utvrdili ocjenu stanja dječjih vrtića u odnosu
na planske normative (gdje imamo premalo, a gdje dovoljno predškolskih ustanova). U 2017.
godini planiramo u suradnji s Gradskim uredom za obrazovanje, kulturu i sport nadograditi
postojeću Mrežu dječjih vrtića Grada Zagreba 2015. dodatnim analizama, između ostalih i
analizom postojećeg stanja objekata dječjih vrtića, koji su namjenski izgrađeni s uređenim,
opremljenim i ograđenim dječjim igralištima, a koji dječji vrtići se nalaze u neadekvatnim
prenamijenjenim objektima, čime bismo obuhvatili sve gradske, privatne i vjerske dječje
vrtiće na području Grada Zagreba.
3. Pitanje: U Gradu Zagrebu živi oko 50.000 djece uzrasta do 6 godina; njih oko 40.000 je
uključeno u odgojni proces u predškolskim ustanovama, dok je oko 10.000 izvan istog.
Međutim, svoj djeci trebaju uređena (osmišljena i dobro opremljena) igrališta koja se
mogu kontrolirano koristiti bilo u okviru predškolskih ustanova, bilo u slobodnom
pristupu igralištima na javnim površinama. Grad ima oko 500 dječijih igrališta i prostom
statistikom se dobije da na jedno igralište dolazi oko 100 djece. Koliko je igrališta unutar
predsškolskih ustanova a koliko ih je u javnim prostorima ? Da li se ovi pokazatelji
približavaju evropskim normativima i šta se predviđa za unapređenje ove oblasti?
151
Mjera C4.P1-M2 Zelena infrastruktura Grada je mjera kojom se planira analiza postojeće i
planirane zelene površine. Rezultat mjere je mapiranje u GIS-u, nakon čega slijedi izrada
prostorne analize s ocjenom stanja i planskom kartom, a sve s ciljem unapređivanja prostornih
kvaliteta i funkcija Grada.
4. Koji se ured/ sektor / odjel Gradske uprave neposredno bavi provedbom programa
izgradnje i rekonstrukcije i opremanja, odnosno tekućeg održavanja igrališta za djecu?
Da li postoji koordinacija više ureda/sektora/ odjela koji očito imaju zadaću u ovoj
oblasti?
U Odsjeku za zelene površine Gradskog ureda za prostorno uređenje, izgradnju Grada,
graditeljstvo, komunalne poslove i promet obavljaju se poslovi vođenja prvostupanjskog
upravnog postupka temeljem Odluke o komunalnom redu u vezi s donošenjem rješenja iz
područja zelenila, davanja mišljenja i suglasnosti na projekte i radove na uređenju i
održavanju javnih zelenih površina, vođenja i održavanja katastra javnih zelenih površina,
izrada stručnih mišljenja na urbanističke planove, davanja prijedloga za uređenje i stručna
suradnja pri izradi programa održavanja javnih zelenih površina, stručne suradnje u izradi
nacrta propisa u vezi sa zelenilom, pripremanja i izrade odgovora na pitanja gradskih
zastupnika, te na predstavke i pritužbe građana i pravnih osoba iz područja zelenila, davanja
podataka i informacija i drugih stručnih podloga potrebnih za rad tijela mjesne samouprave iz
djelokruga Odsjeka.
5. Ko i na temelju čega izrađuje programe, odnosno projektne zadatke za izgradnju /
rekonstrukciju i opremanje igrališta za djecu – koji se financiraju iz proračuna Grada
Zagreba?
Projektni zadaci za izgradnju, rekonstrukciju i opremanje igrališta za djecu su rezultat
zajedničkog rada Gradske uprave, gradskih trgovačkih društava i Službe za mjesnu
samoupravu koja kroz Plan malih komunalnih akcija ima mogućnost realizirati prioritete, na
temelju prijedloga, zahtjeva i potreba građana gradskih četvrti.
6. Već desetak godina u Hrvatskoj se provodi akcija „Vratimo djeci igrališta“, kao
zajednički projekt gospodarstva i lokalne uprave. Kakvi su rezutati postignuti na razini
Hrvatske, odnosno na području Grada Zagreba?
„Vratimo djeci igrališta“ je zajednički projekt Konzuma i Grada Zagreba, ne raspolažemo
podacima o istom.
7. Kakva je uloga vijeća gradskih četvrti u osmišljavanju, pripremi i realizaciji igrališta za
djecu, a posebno u nadzoru (čuvanju) i održavanju?
Vijeća gradskih četvrti i mjesnih odbora donose programe i planove na osnovi uvida u cjelinu
komunalnih potreba na svojim područjima i vlastitih procjena prioriteta tih potreba,
maksimalno poštujući, pritom, prijedloge i zahtjeve građana gradskih četvrti. O prikupljanju i
152
obradi relevantnih informacija o potrebama i mogucnostima zadovoljavanja tih potreba skrbi
Gradski ured za mjesnu samoupravu koji istodobno brine i o realizaciji programa i planova te
osigurava vijecima pracenje realizacije.
Dostavljeni podaci mogu se koristiti iskljuCivo u svrhu magistarskog rada: ,Ljudski
orijentisan dizajn parkovskih urbanih prostora u funkciji stvaranja uslova za kreativan razvoj
djeteta kroz igru", te je prilikom javne objave materijala obvezno naznaCiti izvor - Gradski
ured za strategijsko planiranje i razvoj Grada.
Kontakt osoba ispred na5eg Ureda za odgovore na pitanja je Nives Skreblin,
dipl.ing.arh., e-mail: nives.skreblin@zagreb.hr, tel. 011610-1869.
S postovanjem,
ipl. ing. arb.
Nacin otpreme:
- redovitom postom
\
\
153
EK 3: ANKET SORULAR (BUNDEK PARKI TASARIMCISI)
(I) Profesyonel Tanıtımı
1. Profesyonel hayatınızda kendinizi nasıl tanımlarsınız / profesyonel
hayatınızda kimsiniz?
2. Çocuklar için yapmış olduğunuz oyun parklarında bugüne kadarki
tecrübeleriniz nasıl tanımlarsınız?
3. Çocuklar için yapılan oyun parklarının hayat geçirilmesinde aldığınız eğtim
ve öğretimin ne gibi faydaları olmuştur?
4. Günümüzde kentleşme / mimari / tasarım alanlarındaki gelişmeler sizce
nelerdir, ne kadar yakından takip ediyorsunuz?
(II) İnsan / Çocuk Odaklı Tasarım
5. “İnsan odaklı tasarım” yaklaşımı sizin için ne anlama geliyor? Tecrübleriniz
ışığında konuşursak bu yaklaşımı tasarım sürecinde yötem bilimsel açıdan ne
şekilde ve nasıl kullanıyorsunuz?
6. Zagreb’teki “Bundek” Merkezinde bulunan çocuk parkını kim tasarladı,
uygulamış olduğunuz bu projenin tasarım sürecini aşamalarını detaylı
biçimde anlatırmısınız? Çocuk odaklılık bu sürecin neresinde yer aldı…
çocukları tasarım sürecine dahil ettiyseniz, projenin odağı çocuklarla ne
yönde istişare ettiniz?
7. Yapmış olduğunuz çocuk parkının faydalarını ne şekilde
değerlendiriyorsunuz? Bundek çocuk parkındaki oyun donanımlarının
yerleştirilmesi konusunda önceliğiniz neler olmuştur?
8. Uygulanmış bu parktaki oyun donanımlarının tasarım ve planlama açısından
(örneğin; yapısal oyun, yaratıcılık, tanıma, eğitim ve psikobilişsel gelişim vb
gibi) konuları hesaba kattınızmı? Uyguladığınız bu oyun donanımları
üzerinden örnekler verirmisiniz?
9. Uygulanmış bu parka yerleştirilen oyun donanımları hakkında çocuklardan
geri bildirimler aldınızmı? Cevap evet ise bunu ne şekilde yaptınız ve
sonuçları nelerdir?
(III) Bundek Çocuk Parkı Tasarım Süreci
10. “Bundek” çocuk parkındaki oyun donanımlarının yerleştirilmesini vaziyet
154
planı üzerinden değerlendirebilir misiniz? Örneğin – alan yapılandırması /
relief, ıslak alanlar, oyun donımları, bitki örtüsü, mikroklima özellikleri,
güneşlenme, havalanma gibi.
11. “Bundek”teki çocuk parkında flora fauna özelliklerini yeterince
kullandığınızı düşünüyormusunuz? Yapmış olduğunuz projeyle bunları
ilişkilendirdiniz mi …nasıl?
12. “Bundek”teki çocuk parkında çocukların “inşa” yeteneğini gelişterecek
eşyaların (kum, inşaat malzemeleri, geometrik alanlar ve Lego oyuncakları)
eksikliği göze çarpmakta. Bu konuda yorum yapabilir misiniz? Buradan ne
sağlayacaksın?
155
EK 4: ANKET SORULAR (ÜRETİCİ «EİBE» ŞİRKETİ)
(IV) Şirket Tanıtımı
1. “Eibe” firması ne zaman kuruldu?
2. O dönemin pazarındaki en önemli işaret neydi/sıradaki konseptin
oluşturulmasındaki iş fikrinin temeli neydi: "fantasievollen Spielanlagen",
"einzigartige Spielraeume mit Seele", "vielseitige Geraete welche foerdern
spielerisch verschiedene Lernfelle"? Yani, sizin misyon ifadesi neydi?
3. Yeni “eibe”nin ürünlerini yapan ilk tasarımcılar kimlerdir, ilk prototip ne
zaman ve nerede oluşturuldu?
(V) Tasarım Süreci
4. Firmanızın organizasyon yapısını tarifler misiniz, kaç kişiyi istihdam
ediyorsunuz Tasarım departmanında yada organizasyonunuzda hangi
profesyonel displin alanlarından insanlar çalıştırıyorsunuz (Roettingen,
Dresden ve İsviçre dahil)?
5. “Eibe” firmasında “yaratıcılık sürecini tanımak ve anlamak için soruyorum –
yaratıcı ve yenilikçi departmanınız hangi profeyonel disiplinlerin
katılımından oluşuyor?
6. Firmanızın ve düşüncelerinizin mottosu, "erobern die Herzen der Kinder"dir;
çocukların neleri “sevdiğini” nasıl buluyorsunuz, diğer bir deyişle odak
kullanıcılar olan çocuklarla iletişiminiz nasıldır? Yenilikçi fikirleri
oluşturmak için yada tasarım sürecinin belirli aşmalarında çocuklarla nasıl
ilteşim kuryorsunuz? Çocukları ürünleriniz hakkında ne düşünüyor bunu nasıl
anlıyorsunuz?
(VI) İnsan – Çocuk Odaklı Tasarım
8. Çocuk/insan odaklılık hakkında ne düşünüyorsunuz tasarım sürecinde bu
yaklaşımın sınırları/limitler nelerdir?
9. Partnerlerinizin yanı sıra DIDACTA, BSFH, IAAPA, "Massstab Mensch"
gibi insan odaklı tasarımlarda açık çıkarları olan saygıdeğer dernek ve
enstitülerle de iş birliğiniz mevcut. Onların deneyimlerinden, araştırma
sonuçlarından ve insan odaklı tasarımın teori ve pratiğinde meydana gelen
sonuçlarından faydalanıyor musunuz? Tasarım sürecinde insan/çocuk odaklı
156
olabilmek için firma dışı partnerleriniz var mı…( DIDACTA, BSFH, IAAPA,
"Massstab Mensch" gibi) varsa ne tür işbirlikleri gerçekleştiriyorsunuz? Bu
işbirliklerinde akademik dünyanın yeri nedir? Ne tür araştırma programları ve
işbirlikleri gerçekleştiriyorsunuz? Şayet gerçekleştirmiyorsanız çocukların
arzu ve isteklerini nasıl anlıyorsunuz?
10. Psiko fiziksel gelişim ve çocuklarının yaratıcı gelişimi yönünden (fitness,
denge, hız, sosyal denge, yaratıcılık, düş dünyası, tanıma, kendine güven,
eğlence, vb) üretimlerinizin hangi yönde ve ne şekilde önde olduğunu
düşünüyorsunuz?
11. “Eibe”de özel ihtiyaçları olan veya daha doğrusu fiziksel eksiklikleri bulunan
çocukların ihtiyaçlarına yönelik üretim ne derece ve nasıl yapılıyor? Kamusal
ürün olarak baktığımızda inclusive design’ın (katılımcı tasarımı) EİBE
ürünlerinde yeri nedir? Bunu nasıl sağlıyorsunuz…somut örnekler
verebilirmisiniz?
12. Ürünlerinizde kullanım güvencesini nasıl sağlıyorsunuz? Ürünlerinizde
kullanıcı güvenliğini sağlamak için bir kılavuz dokümanınız var mı?
13. Tasarım sürecinde uyguladınız bir modeliniz var mı detayları ve aşmalarıyla
açıklarmısınız, örneğin yeni fikirler oluşturma, test etme vb gibi?
14. Yenilikçi ürün fikirlerini nasıl oluşturuyorsunuz?
15. Ürünlerinizde kalite güvencesini nasıl sağlıyorsunuz? Takip ettiğiniz yada
sahip olduğunuz kalite güvence setifikaları neler?
157
EK 5: ANKET SORULAR (ZAGREB BELEDİYE BAŞKANI)
1. Zagreb'deki alanların yapılandırılmasındaki politika ve amaçlar
tanımlanmış ve genişlikleri ona göre belirlenmiştir. Bunların içerisine
park, ormanlık alanlar, yeşil alanlar ve manzara alanları gibi çocuklara
eğitim ve gelişimin ötesinde hareket alanı sağlayan yerler mevcuttur.
Yapılan plan, şehirleşme ve belgelendirme söz konusu amacı öngörmeke
ve yapılmaktadır. Peki şimdili yaklaşım ve düzen Zagreb halkının
ihtiyaçlarını karşılıyor mu ve bunları Avrupa standartlarıyla ne şekilde
mukayese ediyoruz?
2. Zagreb'in 2020 yılına kadar olan özellikle okul öncesi çocuk gelişimi
stratejisi yeni yerlerin yapılması (anaokul ve bahçeler) ve varolan yerlerin
eksik araç ve gereçlerinin tamamlanmasıyla (hareket alanları, açık hava
alanları) yapılacak yeniden düzenlemeleri içeriyor. Peki bu noktada neden
çocukların gelişimine birçok yönden katkı sağlayan ve son derece önemli
rol oynayan çocuk oyun alanlarından bahsedilmiyor?
3. Zagreb'de 6 yaşında olan yaklaşık 50 bin çocuk yaşıyor. Bunlardan 40
bine yakını okul öncesi eğitim kurumlarına devam ederken, yaklaşık 10
bin çocuk bu fırsattan yararlanmıyor. Bununla birlikte, çocuklara son
derece iyi hazırlanmış (hem düşünce hem de donanım açısından) hem
okul öncesi eğitim alanlarına bağlı hem de kamuya açık yerlede oyun
alanları yapılmalı. Yaklaşık 500 çocuk alanının bulunduğu bir şehirde
istatistiksel olarak her 100 çocuğa bir oyun alanı düşmektedir. Okul
öncesi eğitim kurumları içerisinde ve kamuya açık alanlarda kaç tane
oyun alanı var? Bu sayılar Avrupa normlarına yaklaşmış mıdır ve
önümüzdeki dönemde ne gibi planlamalar yapılmaktadır?
4. Çocuk parklarının yapımında, düzenlenmesine ve korunmasında şehir
yönetiminin hangi dalı / başkanlığı / müdürlüğü / sektörü ilgilenmektedir?
Konu hakkında birden çok müdürlük / sector / bölümün
koordinasyonundan söz etmek mümkün müdür?
5. Çocuk parklarının yapımını, düzenlenmesini ve korunmasını, daha
doğrusu bu projelerin tümünü kim ve hangi program temelinde
yapmaktadır – bunlardan hangileri Zagreb Belediyesi tarafından finanse
edilmektedir?
158
6. Hırvatistan'da son 10 yıldır Ekonomi Bakanlığı ve yerel yönetimler
tarafından ortaklaşa yürütülen “Çocuklara oyun alanlarını geri verelim“
konulu kampanya yapılıyor. Zagreb başta olmak üzere Hırvatistan
genelinde ne tür sonuçlara ulaşıldı?
7. Mahalle konseyleri, oyun parklarının yapımı, düzenlenmesi, korunması
ve gözlemlenmesi (güvenliği) konularında ne tür bir role sahiptir?
159
EK 6: ANKET CEVAPLAR (BUNDEK PARKI TASARIMCISI)
Şirket: Zrinjevac d.o.o. Görüşmenın Tarihi: 12 Aralık 2016
Tasarımcı: Vesna Bajza, Peyzaj
Mimarlığı Mühendisi
Görüşme Süresi: 45 Dakika
(I) Profesyonel Tanıtımı
1. Profesyonel hayatınızda kendinizi nasıl tanımlarsınız / profesyonel
hayatınızda kimsiniz?
Peyzaj mimarisi üzerine eğitim aldım. Zagreb Holding’e bağlı “Zrinjevac”
firmasında proje ve teknik hizmetler müdürü olarak görev yapıyorum.
2. Çocuklar için yapmış olduğunuz oyun parklarında bugüne kadarki
tecrübeleriniz nasıl tanımlarsınız?
Zagreb’de “Zrinjevac” tarafından bakımı üstlenen 700’den fazla çocuk parkı
var. Bu parkların birçoğunu “Zrinjevac” proje hizmetleri müdürlüğünde
çalışan 4 proje uzmanı ve bende dahil olmak üzere 2 peyzaj mimarı
projelendirdi. Firmanın kapsadığı çalışma alanları bakımından çocuk
parklarının yapımından, projelendirilmesinden, inşasına ve bakımına kadar
birçok şeyi yapıyoruz.
3. Çocuklar için yapılan oyun parklarının hayat geçirilmesinde aldığınız
eğtim ve öğretimin ne gibi faydaları olmuştur?
Bir projenin temelinde ve yapılandırılmasında eğitim çok önemli (örneğin bio
teknik bilgiler). Eğitim olmadan düşüncelerin hayata geçirilmesi zor.
4. Günümüzde Kentleşme/mimari/tasarım alanlarındaki gelişmeler sizce
nelerdir, ne kadar yakından takip ediyorsunuz?
Tasarımın sadece estetik güzellikten oluşmaması gerektiği düşüncesine
katılıyorum çünkü tasarımın odağında kullanıcının istek, değer ve ihtiyaçları
olmalı ve insan hayatını kolaylaştıran tasarımlar olmalı (insani ve empati
tasarım).
160
(II) İnsan – Çocuk Odaklı Tasarım
5. “İnsan odaklı tasarım” yaklaşımı sizin için ne anlama geliyor?
Tecrübleriniz ışığında konuşursak bu yaklaşımı tasarım sürecinde yötem
bilimsel açıdan ne şekilde ve nasıl kullanıyorsunuz?
Peyzajın, dekoratif olmasının yanı sıra kullanıcı ihtiyaçlarını da cevaplaması
gerektiğini düşünüyorum. Aksi bir durumda yani insan ihtiyaçlarını
karşılamıyorsa yapılmasının bir nedeni de olmamalı. Yaptığım işlerde her
zaman bunu düşünürüm, bu nedenle projelerimde attığım ilk adım araştırmak
ve kullanıcının sorunlarını ve ihtiyaçlarını belirlemektir.
6. Zagreb’teki “Bundek” Merkezinde bulunan çocuk parkını kim tasarladı,
uygulamış olduğunuz bu projenin tasarım sürecini aşamalarını detaylı
biçimde anlatırmısınız? Çocuk odaklılık bu sürecin neresinde yer aldı…
çocukları tasarım sürecine dahil ettiyseniz, projenin odağı çocuklarla ne
yönde istişare ettiniz?
Bundek’deki çocuk parkı, her yıl düzenlenen Floraarta Uluslararası Bahçe
Sergisi çerçevesinde yapılmıştır. Projeyi hayata geçiren de Floraarta’nın
yönetim kuruludur. Proje, vatandaşların Bundek gölünde ne yapılmasını
istedikleri ve ne bekledikleri ihtiyaçlarına yönelik yapılan bir anketin
sonucunda ortaya çıkmıştır. Anketi ise belediye başkanlığı yürütmüştür.
7. Yapmış olduğunuz çocuk parkının faydalarını ne şekilde
değerlendiriyorsunuz? Bundek çocuk parkındaki oyun donanımlarının
yerleştirilmesi konusunda önceliğiniz neler olmuştur?
Zrinjevac proje ekibi, çocuk parklarının yapımında güvenlik ve oyun araç
gereçlerinin doğallığı ve yaratıcılığına önem vermektedir. Maceralara yol
açacak, çocukların araştırma kabiliyetlerini geliştirecek, hareket etmelerini
sağlayacak ve çocukların psiko-motor becerilerini kuvvetlendirecek alanlar
yapmayı hedeflemekteler. Bu yüzden, parklardaki araç gereçleri ürün
gücenliğine ilişkin sertifikaları olan güvenli ve bilinen üreticilerden almayı
tercih ediyoruz. Avrupa Birliği standartlarına göre, çocuk park ve oyun
alanlarındaki güvenliğin sağlanması adına EN 1176-1:2008 i EN 1177-
1:2008 sayılı normlar çıkarıldı. Bunlar, söz konusu alana yerleştirilen araç ve
gereçlerin güvenlik ve kalite standartını yansıtmaktadır. Bu rakamlar hem
üreticiler için son derece önemlidir hem de oyun alanlarında çocukların
yaralanmalarını en aza indirgeyecek şekilde araç gereçleri en güvenli şekilde
161
yerleştirecek proje uzmanlarını yakından ilgilendirmektedir. Örneğin, araç ve
gereçlerde kullanılan malzeme ve onların yerleştirilmesi, açılma genişliği,
araç gereçlere ulaşım, araç gereç parçalarının ağırlığı ve dayanıklılığı, yapık
aşaması, araç gereç etrafındaki güvenli alan boşluğu, koruma alanlarının
genişliği ve kalınlığı, vb.
8. Uygulanmış bu parktaki oyun donanımlarının tasarım ve planlama
açısından (örneğin; yapısal oyun, yaratıcılık, tanıma, eğitim ve
psikobilişsel gelişim vb gibi) konuları hesaba kattınızmı? Uyguladığınız
bu oyun donanımları üzerinden örnekler verirmisiniz?
Araç gereçlerin seçiminde çocukların bilişsel ve motor becerilerini
geliştirecek nitelikte ve şekilde olması için son derece özenli davrandık.
Yüzey malzemelerinin kalınlığı (kum, kulir taneleri, çim, kaldırım),
tepeciklerin yapımı ve plastik alanların yerleştirilmesi konusunda da aynı
şekilde hareket ettik.
9. Uygulanmış bu parka yerleştirilen oyun donanımları hakkında
çocuklardan geri bildirimler aldınızmı? Cevap evet ise bunu ne şekilde
yaptınız ve sonuçları nelerdir?
Vatandaşlardan, sosyal medya üzerinden, forumlardan, vb yerlerden
aldığımız tepkiler projenin son derece iyi yapıldığını gösteriyor.
(III) Bundek Çocuk Parkı Tasarım Süreci
10. “Bundek” çocuk parkındaki oyun donanımlarının yerleştirilmesini
vaziyet planı üzerinden değerlendirebilir misiniz? Örneğin – alan
yapılandırması / relief, ıslak alanlar, oyun donımları, bitki örtüsü,
mikroklima özellikleri, güneşlenme, havalanma gibi.
Bundek’teki çocuk oyun alanları içerisinde bulunduğu doğal koruma bölgesi
bakımınan buna uygun olarak doğal gelişim şeklinde yerleştirildi. Bu
bağlamda, varolan ağaçlar korundu ve söz konusu ormanlık alanlar parkta
bulunan ve ahşap evlerden oluşan “ormanda saklı” oyun alanının
geliştirilmesine katkı sağladı.
11. “Bundek”teki çocuk parkında flora fauna özelliklerini yeterince
kullandığınızı düşünüyormusunuz? Yapmış olduğunuz projeyle bunları
ilişkilendirdiniz mi …nasıl?
Parktaki flora fauna, proje yatırımcısının “görev” olarak nitelendirdiği şekilde
162
en uygun haliyle yapıldı. Bataklık alan için çok daha fazla bitki kullanılması
gerektiği kanısındaydık (saz, kamış, irin, çim gibi) ancak kenstel bir alanda
gerekli derinliği sağlamak buna imkan veremezdi.
12. “Bundek”teki çocuk parkında çocukların “inşa” yeteneğini gelişterecek
eşyaların (kum, inşaat malzemeleri, geometrik alanlar ve Lego
oyuncakları) eksikliği göze çarpmakta. Bu konuda yorum yapabilir
misiniz? Buradan ne sağlayacaksın?
Katılıyorum, ancak bakım ve gözlem yapma bakış açısıyla baktığınız zaman
kentsel yerleşimde bu tarz yerlerin varlığı sürdürmesi biraz zor.
163
EK 7: ANKET CEVAPLAR (ZAGREB BELEDİYE BAŞKANI)
Görüşülen
Kişi:
Nives Škreblin, Mimar
Mühendisi
Görüşmenın tarihi: 13 Ocak 2017
İş
Pozisyonu:
Zagreb Belediye Başkanı
Uzaysal Bilgi ve
Araştırma Uzmanı
Danışmanı
Görüşme süresi: -
1. Zagreb'deki alanların yapılandırılmasındaki politika ve amaçlar
tanımlanmış ve genişlikleri ona göre belirlenmiştir. Bunların içerisine
park, ormanlık alanlar, yeşil alanlar ve manzara alanları gibi çocuklara
eğitim ve gelişimin ötesinde hareket alanı sağlayan yerler mevcuttur.
Yapılan plan, şehirleşme ve belgelendirme söz konusu amacı öngörmeke
ve yapılmaktadır. Peki şimdili yaklaşım ve düzen Zagreb halkının
ihtiyaçlarını karşılıyor mu ve bunları Avrupa standartlarıyla ne şekilde
mukayese ediyoruz?
Zagreb'in alan planı, Zagreb'in genel şehirleşme planı, Sesveta'nın genel
şehirleşme planı ve Zagreb'deki şehirleşme yapılarının planı yeşi alanların
kullanımı ve onların ölçümleri şeklinde tanımlanmaktadır. Şehir Planlama ve
Stratejik Gelişim Ofisi'nin 2017 yılı kapsamında stratejik gelişim gerektiren
çocuk parklarının yapımı mevcuttur. Bu bağlamda, söz konusu
yapılanmaların Avrupa Birliği standartlarına uyumu noktasında alan
araştırması ve bilgisi yapılması gerekmektedir. Çalışmaların planlı kalkınma
programı kapsamında yürütülmesi için öncelikli olarak çocuk parklarının
mevcut dağılımı incelenmeli, mevcut duruma ilişkin analiz çalışması
yapılmalı (istatistik ve normatif planlamalar), planlama normları kapsamında
mevcut durumun derecelendirilmesi, sorun durumlarının incelenmesi,
planlamanın yapılması ve şehircilik analizlerinin kapsamlı ele alınması
gerekmektedir.
2. Zagreb'in 2020 yılına kadar olan özellikle okul öncesi çocuk gelişimi
stratejisi yeni yerlerin yapılması (anaokul ve bahçeler) ve varolan
yerlerin eksik araç ve gereçlerinin tamamlanmasıyla (hareket alanları,
açık hava alanları) yapılacak yeniden düzenlemeleri içeriyor. Peki bu
164
noktada neden çocukların gelişimine birçok yönden katkı sağlayan ve
son derece önemli rol oynayan çocuk oyun alanlarından bahsedilmiyor?
Zagreb'in şehir planı göz önünde bulundurulduğunda, Gelişim Stratejisi Ofisi
tüzüğündeki 10. Sosyal yapılanma, 10.1. Eğitim, 10.1.1. Okul öncesi eğitim
maddeleri, oyun alanlarının şehir planlaması dahilinde yapılması gerektiğini
vurgulamaktadır ve bu da okul öncesi eğitim planlanmasına ilişkin yapılan
alanların eksikliğini gidermek amacıyla uygulanmaktadır. Zagreb Şehir
Planlaması ve Stratejik Geliştirme Ofisi, 2015 yılında çocuk oyun parklarına
ilişkin ağ projesini hayata geçirmiş ve bununla birlikte gerekli araştırma ve
analizlerin yapılmasını sağlamıştır. Bu bağlamda, şehir normalarına göre
(nerede sayı olarak az var ve nerede yeteri derecede okul öncesi eğitim
kurumu var gibi) okul öncesi eğitim kurumlarının durumu gözlemlenmiştir.
2017 yılında ise Eğitim, Spor ve Kültür Şehir Ofisi işbirliğinde 2015'de
yapılan Zagreb Çocuk Oyun Alanları Ağı projesine yeni analizleri de dahil
ederek genişletmeyi planlıyoruz ve bununla birlikte çocuklara yönelik yapılan
oyun alanlarının mevcut durumunun analizi yapılarak içlerinde eksik
durumda olanların tespiti belirlenecek ve bunların ışığında Zagreb'deki tüm
özel ve kamusal oyun alanları ele alınacaktır.
C4.P1-M2 sayısı, Zagreb'in yeşil alan altyapısına göre planlanan yeşil
alanların kullanımı ve varlığını kapsamaktadır. Bunun sonucunda söz konusu
sayı baz alınarak GIS haritası elde edilmekte ve şehir haritasının uygunluğuna
göre alan planlaması yapılmaktadır. Bu bağlamda, şehrin kalitesi ve
faaliyetlerinin arttırılması hedeflenmektedir.
3. Zagreb'de 6 yaşında olan yaklaşık 50 bin çocuk yaşıyor. Bunlardan 40
bine yakını okul öncesi eğitim kurumlarına devam ederken, yaklaşık 10
bin çocuk bu fırsattan yararlanmıyor. Bununla birlikte, çocuklara son
derece iyi hazırlanmış (hem düşünce hem de donanım açısından) hem
okul öncesi eğitim alanlarına bağlı hem de kamuya açık yerlede oyun
alanları yapılmalı. Yaklaşık 500 çocuk alanının bulunduğu bir şehirde
istatistiksel olarak her 100 çocuğa bir oyun alanı düşmektedir. Okul
öncesi eğitim kurumları içerisinde ve kamuya açık alanlarda kaç tane
oyun alanı var? Bu sayılar Avrupa normlarına yaklaşmış mıdır ve
önümüzdeki dönemde ne gibi planlamalar yapılmaktadır?
165
Şehir yönetimine bağlı Şehir İnşaat, Hizmet ve Ulaşım Ofisinin Yeşil Alan
Dairesi, şehir tüzüğünün hizmet işleri gereğince yeşil alanların kullanımı, söz
konusu kullanımlara ilişkin proje sunumu, projelerin oylanması, kamuya ait
yeşil alanların korunması, yeşil alanların kadastro yönetimi, şehir
planlamasına uygun bilirkişi raporları, yeşil alanların korunmasına ilişkin
bilirkişi raporları, şehir yönetimin söz konusu alanların kullanımına yönelik
soracağı her türlü soruya yanıt verilmesi, yeşil alanların kullanımına ilişkin
açılacak davalarla ilgilenme ve yerel yönetimlerin isteği dahilinde yeşil alan
kullanımının ve korunmasının kapsamlı detay raporlarını sunma ile
görevlidir.
4. Çocuk parklarının yapımında, düzenlenmesine ve korunmasında şehir
yönetiminin hangi dalı / başkanlığı / müdürlüğü / sektörü
ilgilenmektedir? Konu hakkında birden çok müdürlük / sector /
bölümün koordinasyonundan söz etmek mümkün müdür?
Çocuk oyun parklarının yapımı, onarımı ve düzenlenmesi şehir yönetimi,
şehirde faaliyet gösteren ticari birlikler ve şehirde yaşayan halkn istekleri
doğrultusunda hareket eden küçük birimleri içerisinde toplayan yerel
yönetimlerin ortak çalışmaları sonucu yapılmaktadır.
5. Çocuk parklarının yapımını, düzenlenmesini ve korunmasını, daha
doğrusu bu projelerin tümünü kim ve hangi program temelinde
yapmaktadır – bunlardan hangileri Zagreb Belediyesi tarafından finanse
edilmektedir?
“Çocukların oyun alanlarını geri verelim” konulu proje Konzum ve Zagreb
Belediyesi tarafından ortaklaşa yürütülmekle birlikte aynı verileri
barındırmamaktadır.
6. Hırvatistan'da son 10 yıldır Ekonomi Bakanlığı ve yerel yönetimler
tarafından ortaklaşa yürütülen “Çocuklara oyun alanlarını geri verelim“
konulu kampanya yapılıyor. Zagreb başta olmak üzere Hırvatistan
genelinde ne tür sonuçlara ulaşıldı?
Şehir yönetimleri, faaliyet gösterdikleri alanlara ilişkin uygulanacak
hizmetlerin plan ve programlarını yürütmektedir ve bu hizmetlerin en
gereklileri ışığında şehir halkının istekleri doğrultusunda hareket etmektedir.
Söz konusu ihtiyaçlar için gerekli bilgilerin toplanmasının ardından yerel
166
yönetimler de yapılan plan ve programların hayata geçirilmesinden ve
meydana gelebilecek boşlukların doldurulmasından sorumludur.
7. Mahalle konseyleri, oyun parklarının yapımı, düzenlenmesi, korunması
ve gözlemlenmesi (güvenliği) konularında ne tür bir role sahiptir?
_

üretimini kapsamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder