5 Eylül 2024 Perşembe

79


ÇOCUK SAHİBİ OLAN KADINLARIN ÇOCUK
YETİŞTİRME TUTUMLARI İLE ÇOCUKLUK DÖNEMİ
ÖRSELENMİŞ YAŞANTILARI, BENLİK SAYGILARI VE
EBEVEYNİYLE BAĞLANMA BİÇİMLERİ ARASINDAKİ
İLİŞKİ

Bu araştırmanın amacı çocuk sahibi olan kadınların çocuk yetiştirme
tutumlarıyla çocukluk çağı örselenmiş yaşantıları, ebeveyniyle bağlanma biçimleri ve
benlik saygıları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Annelerin eğitim düzeyleri,
çalışma durumları ve çocuk sayılarının tutumları üzerindeki etkisine de bakılmıştır.
Araştırmanın örneklemi İstanbul ilinden seçilen 0- 18 yaş arasında çocuğu
olan 540 anneden oluşmaktadır. Çalışma, Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Ana Babaya Bağlanma Ölçeği ve
Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği ile değerlendirilmiştir. Örneklemin yaş
ortalaması 37.77 ± 6.17 yaştır. Yaşları 24- 65 arasında değişen annelerden yaşları,
öğrenim durumları, gelir kontrolleri, medeni durumları, çocuk sayıları ve
çocuklarının var olan ruhsal, fiziksel, zihinsel rahatsızlığına dair bilgiler alınmıştır.
Ebeveynine aşırı koruyucu bağlanan annelerin çocuklarına karşı aşırı
koruyucu oldukları, aşırı kontrolcü algıya sahip annelerin de çocuklarına karşı
demokratik olmadıkları; çocukluk döneminde yaşanmış olan ihmal ve istismarın
çocuklarına karşı sergiledikleri tutumları etkilediği ve daha koruyucu oldukları
görülmüştür. Güven duygusu az ve ilişkilerinde tehdit hisseden annelerin daha
koruyucu oldukları görülmüştür. Eğitim düzeyinin yükselmesiyle birlikte annelerin
ev kadınlığını reddettiği, çalışan ve çocuk sayısı fazla olan annelerin de aşırı
koruyucu oldukları çalışmanın sonuçları arasındadır.
iv

The aim of this study is to examine the relationship between the mother's ways of
raising children and their weakened childhood, between their bonds with their
parents and their self-respect. The education levels of the mothers, their working
status and the effect of the number of the children on their attitude have been taken
into account.
The subjects in the research are 540 mothers with children between 0 - 18 living
in İstanbul. The mothers the age range of whom is between 24 and 65 and the
avarage age of whom is 37.77 ± 6.17 are mostly high school (28.8%) and universty
(32.7%) graduaded. The mothers have been evaluated by Parental Attitude Research
Instrument( PARI), Rosenberg Self- Esteem Scale, Parental Bonding Instrument(
PBI) and Childhood Trauma Questionnaire( CTQ). In addition, demographic forms
prepared by the researchers consisting the age, education level, occupation, working
status, income check, marital status, family conditions, number of the children, the
information about the mental or physical conditions of the children and the name of
the possibly existing illness, the time it started and its treatment.
It has been determined that the mothers who have over-protective attitude to their
parents are mainly over-protective to their children, the mothers with overly
controlling manners are not fair with their children as well, the negligence and
exploitation they had during their childhood are effective on their behoviours while
raising children and make them more protective. The mothers having less confidence
and feeling of threat on their relations are determined as more protective. The
mothers refusal of being housewives with the higher education and the working
mothers with a lot of children being over-protective are other outcomes of the study.
v

İÇİNDEKİLER
ÖZET……………………………………………..…………….................................iii
ABSTRACT………………………………….……………………….….….............iv
TEŞEKKÜR…………………….…………………….…………….……..................iv
İÇİNDEKİLER………………………………………………….…….................…..vi
TABLOLAR LİSTESİ..............................................................................................viii
EKLER LİSTESİ.........................................................................................................ix
1. BÖLÜM
GİRİŞ
1. GİRİŞ VE AMAÇ…………………………………….............………….......…...1
1.1. Problem ve alt problemler..........................................................................2
1.2. Hipotez.......................................................................................................2
2. BÖLÜM
GENEL BİLGİLER
2.1. Aile………………………………………………………….................................3
2.2. Çocuk Yetiştirme Tutumları..................................................................................4
2.2.1. Baskıcı Otoriter Tutum........................…...............................................5
2.2.2. Aşırı Koruyucu Tutum........................……............................................6
2.2.3. İzin Verici/ Gevşek Tutum........................................................................7
2.2.4. Tutarsız/ Kararsız Tutum........……..............………................................7
2.2.5. Mükemmeliyetçi Tutum...........................................................................8
2.2.6. Reddedici Tutum.......................................................................................8
2.2.7. Demokratik Tutum....................................................................................9
2.3. Bağlanma…............……………………………………….................................10
2.4. Benlik..............…………………………….…………………...........….............13
2.4.1. Benlik Saygısı.......................................................................................15
2.5. Çocuk İstismarı Ve İhmali…..........................................…………..…...............17
2.5.1. Çocuk İstismarı .......................…........….............................................17
2.5.1.1. Fiziksel İstismar......................…….......................................22
2.5.1.2. Duygusal İstismar.......................…........................................24
2.5.1.3. Cinsel İstismar.....................……….......................................26
vii
2.5.2. Çocuk İhmali.........................................................................................29
3. BÖLÜM
YÖNTEM
3.1. Araştırmanın Modeli…….........……….................……….............................….30
3.2. Örneklem...................…………………................………………........………...30
3.3. Veri Toplama Araçları.........................................................................................31
3.3.1. Demografik Bilgi Formu………………..........................…..…...........31
3.3.2. Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği..................................31
3.3.3. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği.........................................................32
3.3.4. Ana Babaya Bağlanma Ölçeği..............................................................33
3.3.5. Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği......................................34
3.4. Uygulama………………………………….........................................................36
3.5. İstatistiksel Değerlendirme...................….…...........................................…..….36
4. BÖLÜM
BULGULAR
4.1. Betimleyici İstatistikler........................................................................................37
4.1.1. Demografik Bilgilere Ait Betimleyici İstatistikle.................................37
4.1.2. Ölçeklere Ait Betimleyici İstatistikler..................................................40
4.2. Hipotezlerin Sınanması........................................................................................42
5. BÖLÜM
TARTIŞMA VE SONUÇ
5.1. Araştırmanın Literatürle Karşılaştırması.............................................................50
5.2. Kısıtlılıklar...........................................................................................................55
5.3. Sonuçlar...............................................................................................................55
KAYNAKÇA.............................................................................................................57
EKLER......................................................................................................................72
ÖZGEÇMİŞ..............................................................................................................88
viii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo No Sayfa
Tablo 1. Demografik Özelliklerin Dağılımı ..............................................................37
Tablo 2. Meslek, Çalışma Bilgileri ve Gelir Kontrolüne Ait Bilgilerin Dağılımı.....38
Tablo 3. Çocukların Sorunlarına Ait Bilgilerin Dağılımı..........................................39
Tablo 4. Çocukluk Çağı Travma Ölçeği Puan Aralıkları, Ortalamaları ve Standart
Sapmaları........................................................................................................40
Tablo 5. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği Puan Aralıkları, Ortalamaları ve
Standart Sapmaları..........................................................................................40
Tablo 6. Ana Babaya Bağlanma Ölçeği Puan Aralıkları, Ortalamaları ve Standart
Sapmaları........................................................................................................41
Tablo 7. Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Puan Aralıkları,
Ortalamaları ve Standart Sapmaları................................................................41
Tablo 8. Ana Babaya Bağlanma Ölçeği İle Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme
Tutum Ölçeği Arasındaki İlişki.......................................................................42
Tablo 9. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği İle Aile Hayatı Ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği Arasındaki İlişki.....................................................44
Tablo 10. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği İle Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme
Tutum Ölçeği Arasındaki İlişki.......................................................................45
Tablo 11. Eğitim Düzeyi İle Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
Arasındaki İlişki..............................................................................................47
Tablo 12. Annelerin Çalışma Durumları İle Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme
Tutum Ölçeği Arasındaki İlişki......................................................................48
Tablo 13. Annelerin Çocuk Sayıları İle Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği Arasındaki İlişki..............................................................................................49
ix
EKLER LİSTESİ
Ek No Sayfa
EK 1. Onam Formu ……………………......................…………….........................72
EK 2. Demografik Bilgi Formu ….............................................................................73
EK 3. Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği.............................................74
EK 4. Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği.................................................77
EK 5. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği.....................................................................79
EK 6. Ana Babaya Bağlanma Ölçeği.........................................................................85
1
1. BÖLÜM
GİRİŞ
Bebekler dünyaya, ortalama olarak dokuz ay anne karnında yaşam
sürdürdükten sonra gelirler. Artık bebeğin sağlığı ile ilgili sorumluluk anne ve
babasındadır. Bu sorumluluğu gerçekleştirme noktasında da birçok faktör etkilidir.
Anne babanın çocuğu istiyor olup olmamaları, sahip olunan çocuk sayısı, annenin
çalışıyor olup olmaması gibi. Çocuğun karakterinin şekillenmesinde de öncelikli
faktör anne babanın çocuk yetiştirme tutumu olmaktadır. Genellikle çocuğun gün
içerisinde annesi ile daha çok vakit geçiriyor olması çocuğun karakter
şekillenmesinde annenin önemli bir yerinin olduğunu göstermektedir.
Çocuğun sağlıklı gelişimini ve sosyal ilişkiler kurmasını etkileyeceğinden,
anne baba tutumuna, oldukça dikkat edilmesi gerekmektedir. Sergilenen olumlu
tutum çocuğun ileriki yaşamında kendisine ve topluma faydalı bir birey olmasına
katkı sağlamaktadır (Yavuzer, 1999).
Annenin benimseyeceği çocuk yetiştirme tutumu annenin kendi karakter
şekillenmesiyle birlikte düşünüleceğinden ebeveynine bağlanma biçimi, benlik
saygısı ve çocukluk döneminde karşılaştığı ihmal- istismar yaşantısı annenin çocuk
yetiştirme tutumu üzerinde etkili olabilmektedir (ÖRGÜN, 2000; ÖZBEN ve
ARGUN, 2001).
Bu çalışmada öncelikle annelerin çocuk yetiştirme tutumlarına etki edeceği
düşünülen ve çocukluk döneminin şekillendirdiği değişkenler olan; bağlanma
biçimleri, benlik saygıları ve çocukluk çağı ihmal- istismar yaşantıları incelenecektir.
Sonrasında da annelerin çocuk yetiştirme tutumlarına etki edeceği düşünülen bazı
demografik özellikler incelenecektir.
Bu doğrultuda ilerleyen bölümlerde ifade edilen değişkenlerle ilgili
kavramsal yaklaşımlar ve araştırmalar aktarılmıştır. İlk olarak aile kavramının tanımı
yapılarak çocuk yetiştirme tutumları üzerinde durulmuştur. Daha sonra bağlanma ve
benlik saygısı kavramlarına değinilmiştir ve son olarak da çocukluk çağı ihmalistismar
kavramı ele alınmıştır.
2
Çalışmanın amacı: Çalışmanın ana amacı, daha önce yapılmış olan çalışma
sonuçları ışığında 0- 18 yaş arasında çocuğu olan annelerin çocuk yetiştirme
tutumları ile ebeveynlerine bağlanma biçimleri, benlik saygıları ve çocukluk çağı
ihmal- istismar yaşantıları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Diğer bir amaç ise,
annelerin çocuk yetiştirme tutumları üzerinde etkisi olabileceği düşünülen annenin
eğitim düzeyi, çalışma durumu ve sahip olduğu çocuk sayısı ile çocuk yetiştirme
tutumları arasındaki ilişkiyi incelemektir.
1.1.Problem Cümlesi
0- 18 yaş arasında çocuğu olan annelerin çocuk yetiştirme tutumları ile
bağlanma stilleri, benlik saygıları ve çocukluk çağı ihmal- istismar yaşantıları
arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
1.2.Alt Problemler
1) Annelerin eğitim düzeylerine, çalışma durumlarına ve çocuk sayılarına göre aşırı
koruyuculuk alt ölçeği puanları arasında farklılık var mıdır?
2) Annelerin eğitim düzeylerine, çalışma durumlarına ve çocuk sayılarına göre
demokratik eşitlik alt ölçeği puanları arasında farklılık var mıdır?
3) Annelerin eğitim düzeylerine, çalışma durumlarına ve çocuk sayılarına göre ev
kadınlığı reddi alt ölçeği puanları arasında farklılık var mıdır?
1.3.Hipotezler
1) Anne Baba Bağlanma Ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
arasında anlamlı bir ilişki beklenmektedir.
2)Annelerin Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeğinden aldıkları puanlar
arttıkça Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği' nin aşırı koruyuculuk ve ev
kadınlığı reddi alt ölçeklerinden alacakları puanların artması, demokratik eşitlik alt
ölçeği puanının azalması beklenmektedir.
3)Annelerin Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği puanları ile Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği puanları arasında anlamlı bir ilişki beklenmektedir.
3
4)Eğitim düzeyi düşük olan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması
beklenmektedir.
5) Çalışmayan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması beklenmektedir.
6)Çocuk sayısı fazla olan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması
beklenmektedir.
2. BÖLÜM
GENEL BİLGİLER
2.1. Aile
Aile, tarih sürecinde hep var olmuş ve her durumda sürekliliğini korumuş ve
devam ettirmiş bir kurumdur (Haktanır ve diğ., 1999). Aile, biyolojik ilişkilerle insan
canlısının devamını sağlayan, ilişkilerin belirli kurallarla devam ettirilerek
toplumsallaşma sürecinin yaşandığı ve bu toplumsallaşmanın sonucunda ortaya çıkan
birtakım maddi, manevi zenginliklerin kuşaklar arasında aktarımının yapılmasının
sağlandığı biyolojik, ekonomik, hukuksal, toplumsal, psikolojik yönlerinin
bulunduğu toplumsal bir birimdir (Baydar, 1990; Sayın, 1990). Türk Aile Yapısı
Özel İhtisas Komisyonu (1989) ise aileyi şöyle tanımlar: ‘ Kan bağlılığı, evlilik ve
diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde
yaşayan fertlerden oluşan; fertlerin cinsel, psikolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik
ihtiyaçlarının karşılandığı; fertlerin topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı ve
düzenlendiği temel bir toplumsal birimdir.’
Ailenin çocuğun gelişimindeki etkisini ise Yavuzer (1996):
1. Aile, çocuğun grup içinde dengeli bir birey olabilmesi için ona güven duygusu
aşılar.
2. Çocuğun sosyal kabul görebilmesi için gerekli ortamı hazırlar.
3. Toplumsallaşmayı öğrenebilmesi için, kabul edilmiş uygun davranış biçimlerini
içeren bir model oluşturur.
4. Sosyal açıdan kabul edilmiş davranış biçimlerinin gelişimi için rehberlik eder.
4
5. Çocuğun yaşam ortamına uyum sağlarken rastladığı sorunlara çözüm getirir.
6. Uyum için gerekli olan eylemsel, sözlü ve toplumsal alışkanlıkların kazanılmasına
yardımcı olur.
7. Okul ve sosyal yaşamda başarılı olabilmeleri için çocuğun yeteneklerini uyarır,
geliştirir.
8. Çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun arzuların gelişimine yardım eder şeklinde
ifade etmektedir (Yavuzer, 1996).
Aile toplumsal rollerin görülmesi, öğrenilmesi, benimsenmesi açısından
çocuk için önemli bir model aracıdır. Çocuk ailede anneliği, babalığı, ağabeyliği,
ablalığı yani temelde kadınlığı ve erkekliği öğrenir (Yıldırım, 2005). Türkiye’de
geleneksel ailelerde erkeğe, ailenin geçimini sağlamak üzere ev dışında çalışmak ve
ailenin dışarıdaki ilişkilerini düzenleme rolü; kadına da ev içi işler ve çocuk bakımı
gibi sorumluluklar verilir (Taylan, 2009). Bu sorumluluklarla birlikte öğrenme
yoluyla kazanılmış, direkt gözlenemeyen fakat bireyin olaylara, nesnelere ve kişilere
karşı gösterdiği davranış eğilimleri (Gök, 2010), tutumlar ortaya çıkmaktadır.
2.2. Çocuk Yetiştirme Tutumları
Tutum, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarını organize eden psikolojik
hazırlık durumudur (Kağıtçıbaşı, 1999; Özben ve Argun, 2002). Bilgin (2003): ‘
Tutum, zihinsel ve nöropsikolojik bir durumdur; tutum dinamik veya yönlendirici bir
etkide bulunan davranışsal bir hazırlık durumudur; tutum örgütlenmiş bir durumun
ifadesidir( belirli bir objeye ilişkin olumlu veya olumsuz duyguların eşlik ettiği
bilişlerin bellekteki temsili); tutum kişinin deneyimlerinin sonuçlarına göre
örgütlenmiş bir durumudur; tutum ilişkin olduğu tüm objelere ve durumlara karşı
kişinin tepkilerini etkiler’ demektedir.
Tutumların oluşumunda; genetik, fizyolojik faktörler, tutum ile direkt
deneyim, kişilik, toplumsallaşma süreci, grup aidiyeti gibi özellikler etkilidir.
Tutumun oluşmasındaki önemli bir faktör de anne babadır. Özellikle çocuğun
ilkokula kadarki döneminde kendini ödüllendirecek veya cezalandıracak tek otorite
olarak anne babayı görmesiyle birlikte kişiliğinin biçimlenmesindeki en temel
faktörün anne baba olduğu da açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır (Yavuzer, 1998).
5
Anne babanın çocuğuna sosyal, psikolojik, kişilik gelişimini etkileyecek biçimde
organize olarak verdiği tepkiler, inanç ve duygular da anne baba tutumlarını
oluşturmaktadır (Yavuzer, 1998; Güney, 1998). Çocuk daha anne karnında iken
ailesiyle etkileşime başlar. Annenin özellikle bu devredeki duygu dünyası, çocuğu
istemesi veya istememesi gibi birtakım duygular hormonlar aracılığıyla çocuğa
iletilmektedir. Bu da çocuk üzerinde oldukça önemlidir. Yani anne daha çocuk
karnında iken onu etkilemeye başlar (Örgün, 2000). Annenin çocuk ile geçirdiği
zaman babaya göre ne kadar fazla ise anne tutumu çocuk üzerinde baba tutumuna
göre daha etkili olmaktadır (Kulaksızoğlu, 1998). Buradaki önemli olan nokta anne
babanın davranışları, tutumları veya ne yapmak istediği değil de çocuğun tüm bunları
nasıl algıladığıdır. Yani anne babanın davranışlarının değerlendirilme aşamasındaki
çocuğun algıları oldukça önem arz etmektedir (Akbağ ve Erturan, 1995).
Çocuk yetiştirme tutumları toplumlar veya kültürler arasında farklılık
gösteriyor olsa dahi aynı toplumdaki farklı ailelerde de farklılıklar göstermektedir.
Mesela; Amerikalı ve Japon ailelerde çocukların yetiştirilme tutumları özellikle
disiplin noktasında farklılıklar göstermektedir. Amerikalı çocuklar daha bağımsız
yetiştirilirken Japon çocukları içinde bulundukları topluma bağlı olarak yetiştirilirler
(Şendil, 2003).
Anne baba tutumları ile ilgili araştırmacılar tarafından yapılan
sınıflandırmalar da farklı farklıdır: Yavuzer (2008), aşırı koruma, hoşgörü sahibi
olma, aşırı hoşgörü ve düşkünlük, reddetme, kabul etme, baskı altında bulundurma,
çocuklara boyun eğme ve çocuk ayırma olarak; Yörükoğlu (1978), sıkı tutum, gevşek
tutum, tutarsız tutum ve demokratik tutum olarak sınıflandırılmıştır. Bu araştırmalar
çerçevesinde anne baba tutumları; baskıcı otoriter tutum, aşırı koruyucu tutum, izin
verici tutum, tutarsız tutum, demokratik tutum, reddedici tutum başlıkları altında
incelenebilir.
2.2.1. Baskıcı Otoriter Tutum
Tutumun temelinde çocuğa karşı gösterilen baskı vardır (Şendil, 2003). Anne
baba çocuğunu eleştirip baskı yoluyla kontrole çalışarak (Kulaksızoğlu, 1998)
çocuklarının mutlak hakimi olduklarına kendilerini inandırırlar (Şendil, 2003).
Çocuğa hiçbir açıklama yapmadan konulmuş kurallar vardır. Çocuklardan
6
beklenense bu kurallara koşulsuz uymak ve itaat etmektir (Şendil, 2003). Konulmuş
olan kurallara uyulmadığı takdirde ise suç ile orantılı olmayan (Kılıç, 1993) cezalar
oldukça sık kullanılır (Kulaksızoğlu, 1998; Yılmaz, 1999). Otoriter anne baba
çocuklarını baskı altında tutarken onlara karşı onları utandırma, aşağılama,
küçümseme, onlarla dalga geçme gibi yöntemleri de kullanmaktadırlar. Bu tutumlar
ise çocukta olumsuz neticeler vermektedir. Böyle bir tutumla karşılaşan çocuk
kendini ifade edemez, ürkek ve pasif biri haline gelir. Çünkü çocuk baskıyı kabul
etmediğinde dışlanacağını ve cezalandırılacağını bilir. Böyle çocuklarda anne babaya
sevgi yerine öfke ve nefret belirmektedir (Aydın, 2002). Otoriter tutumla karşılaşan
çocuk güçlü olanın güçsüz olan üzerinde mutlak hakimiyeti olduğu bilincine sahip
olur. Otoriteye karşı her zaman itaat etse de otorite ortadan kalktığında isyankar
davranabilirler (Kulaksızoğlu, 1998).
Bu tip ailede büyüyen çocuk anne babanın bastırıcı söz ve davranışlarına
karşı mutlak itaatte bulunduğundan yani içinden geleni değil de olması gerektiği gibi
davrandığından iç denetimini kaybedip dış denetimli birey haline gelir. Ayrıca bu
sözlerle kendini suçlu ve sevilmediğini hissettiği için de bazen anne babasına sert
tepki ile karşılık verir. Karşılık veren çocuk aynı zamanda kendini yetersiz
hissettiğinden öz saygısını da yitirebilir (Yavuzer, 2005). Bu tutumdaki baskı,
korkutma, sindirme çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilediği için bir tür
duygusal istismar olarak değerlendirilmektedir (Yörükoğlu, 1992).
2.2.2. Aşırı Koruyucu Tutum
Anne ve babaların çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamak ve onları
çevreden gelebilecek tehlikelere karşı mümkün olduğu kadar korumak gibi temel bir
görevi vardır. Koruma güdüsü de bu görevlerin temelindedir. Fakat bazı anne babalar
korumayı, çocuklarının onlara muhtaç olduğu şekliyle algıladıklarından sürekli
olarak onlara karşı müdahaleci ve korumacı davranmaktadırlar (Aydın,2002). Bu
tutum daha çok anne çocuk ilişkisinde görülmektedir. Anne, kendi duygusal
yalnızlığını gidermek için çocuğu üzerinde aşırı korumacı davranmaktadır (Yavuzer,
2005). Annenin bu tutumu çocuğun bazen şımarık, asi, dik başlı bazen de bağımlı ve
çekingen olmasına yol açar (Ekşi, 1990).
7
Anne babanın aşırı koruyucu tutumu çocuk üzerinde aşırı kontrol ve özen
gösterme anlamında olduğundan çocuk aşırı bağımlı, kendine güvensiz bir birey
haline gelmekte (Yavuzer, 2005); girişimcilikten uzak ve karar alıp aldığı kararı
uygulamaktan uzak bireyler olmaktadırlar aynı zamanda bu çocuklar diğer çocuklara
göre fiziksel olarak daha az aktif, kas becerileri zayıf, sosyal yönden pasif bireylerdir
(Kulaksızoğlu,1998; Yavuzer, 2005).
2.2.3. İzin Verici/ Gevşek Tutum
Bu tip ebeveynler çocuklarına karşı çokça hoşgörülüdürler. Çocuklarının
davranışlarına herhangi bir sınırlama getirmezler. Ebeveyn ve çocuk arasındaki
duygusal bağ zayıf olduğundan aralarındaki ilişki de zayıftır fakat ebeveyn zaman
zaman çocuğa yakınlık ve sıcaklık da göstermektedir (Yılmaz, 2000).
Bu tutum daha çok orta yaş üzerinde ebeveyn olan ailelerde ve geniş ailelerde
yetişen çocuk üzerinde gerçekleşmektedir. Bu tip ailelerde çocuk aile içinde
neredeyse tek söz sahibi birey konumundadır. Ebeveyni ile çocuğu arasında sağlıklı
bir iletişimin olmayışı, çocuğa gösterilen abartılı sevgi onu doyumsuz bir kişi haline
getirmektedir (Yavuzer, 2005).
Tutumun temel özelliği; çocuğun okula gidip okul kurallarıyla karşılaşıncaya
kadar (Yavuzer, 2005) ailede otoriteden yoksun yetişmesidir (Yılmaz, 2000). Çocuk
bu durumdan kurtulmak adına dikkat çekmeye çalışır ve çevresinden hizmet bekler
(Ekşi, 1999) fakat bu durum da onda hayal kırıklığına yol açtığı için bu tip
çocuklarda genellikle okula gitmeme isteği görülmektedir (Yavuzer, 2005).
2.2.4. Tutarsız/ Kararsız Tutum
Bu tutum çocuklarına istikrarlı bir tutum sergileyemeyen veya kendi
aralarında çocukla ilgili konularda farklı düşünen anne babaların sergilediği bir
tutumdur (Ceyhan, 2008). Söz gelimi çocuğuna sözünü dinletmek isteyen annenin
öncelikle yumuşak davranırken sesini yükseltmeye başlaması ve çocuğun kendini
hala dinlemiyor olmasıyla birlikte sesini yükselttiği için özür dilemesi kararsız
tutuma örnektir (Yavuzer, 2005). Bu durumda çocuk kendi davranışları konusunda
kararsızlık yaşayarak sergileyeceği davranışı anne babasının keyifli veya öfkeli
olduğu duruma göre (Yörükoğlu, 1985; Öğretir, 1999) ya da hangi durum çıkarına
8
uygunsa ona göre davranır (Dirim, 2003). Bu da çocuğun sergilemesi gereken
davranışın ne olduğunu fark etmesini engeller (Geçtan, 1992).
Disiplinin bu tutumda ne zaman ve nerede uygulanacağı pek belli değildir
(Örgün, 2000). Bundan dolayı kendine dengesiz, kararsız davranılan çocuklar
özgüveni olmayan, kararsız, çekingen ya da bunların tam tersi olarak asi bireyler
olurlar (Öğretir, 1999).
2.2.5. Mükemmeliyetçi Tutum
Bu tutumu benimseyen anne babaların, çocuklarından insanların parmakla
gösterdiği, yüksek düzeyde başarılı bireyler olmaları yönünde beklentileri vardır
(Aydın, 2002). Ebeveynin hedefi yüksek olduğu için kendinin ve çocuğunun
mükemmel olamama korkusu onları endişeli ve aşırı korumacı tavırlar sergilemeye
yönlendirir (Flett ve Hewitt, 2002).
Bu anne babaların kendileri zor şartlarda yetişerek sosyo ekonomik yönden
iyi düzeye gelmiş insanlardır. Bazıları da kendilerinin ulaşamadıkları yerlere
çocuklarının ulaşmasını istedikleri için kolaylıkla memnun olmazlar. Çocuklarının
yedikleri, içtikleri, arkadaşları sürekli olarak onların kontrolündedir ve bunlara
müdahaleci davranırlar (Aydın, 2002).
Çocuk bu tutumla koşullu sevgiyi öğrenmektedir. Kendileri ne kadar iyi
olurlarsa anne babaları onları o kadar sevecektir düşüncesi çevrelerine besledikleri
sevgi türünün de koşullu sevgi olmasına yol açar. Bunun için de insan ilişkilerinde
başarı gösteremezler. Hayatlarını olumsuzluklardan uzak, mükemmel olarak
yaşamak istediklerinden karşılaştıkları her olumsuzlukta mutsuzluk yaşarlar (Öz,
2005).
2.2.6. Reddedici Tutum
Bu tutum çocuğun istenmediği durumda ortaya çıkmaktadır. Anne baba,
çocuğa hakaret ederek veya çocuğu terk ederek istenmediğini sıklıkla hissettirir. Bu
da çocuğun güvensizlik hissetmesine ve insanlara karşı güvensiz yaklaşmasına yol
açar. Çocuk anne babadan sevgi görmediği için kendine karşı da bir sevgi beslemez.
Sürekli olarak sahip oldukları şeyleri kaybetme korkusu yaşadıklarından, insanlarla
ilişkilerinde başarılı olamazlar (Tuzcuoğlu, 2004).
9
Annelerin reddedici olmaları şu şekilde sıralanmaktadır:
• Çocuk evlilik dışı ise toplumun bunu hoş karşılamayacağını düşündüğü için
çocuğu kabullenmez.
• Anne evlenmeden önce hamile kalmıştır ve bunun için istemediği halde
evlenmek zorunda bırakılmıştır.
• Anne çocuk doğurmayı istemiştir fakat çocuk annenin istediği cinsiyette
değildir.
• Anne çocuğu eşiyle yaşadığı kötü ilişkiyi kurtarıcı olarak gördüğü halde
ilişkinin gidişi beklediği gibi olmamıştır.
• Anne çalışan bir annedir ve çocuğundan dolayı iş yaşamından uzak kalmıştır.
• Annenin olgunluk düzeyi yeterli değildir, hareketleri çocuksudur bunun için
de çocuk anneye itici gelmiştir (Özdoğan,2000).
2.2.7. Demokratik Tutum
Bu tutuma sahip ailelerde çocuğa beslenen, hissettirilen koşulsuz sevgi vardır.
Çocuk ailede bir birey olarak görülür ve isteklerine, tercihlerine saygı gösterilir
(Şimşek, 2006). Çocuk ailede birey olarak görüldüğü için kendi hakkı ebeveyniyle
eşit tutularak, alınan kararlarda fikrine ihtiyaç duyulur (Yılmaz, 1999). Anne babanın
çocukla iletişiminde, özellikle alınan kararların çocuğa açıklayıcı biçimde aktarılması
çocuğun durumu anlayarak kabul etmesine fırsat sağlar (Kadiroğlu, 2010).
Ailede özerklik ve disiplin önemli görüldüğü için çocuğa karşı ilgili ve sıcak
bir yaklaşım vardır ve çocuk büyük bir ilgi ve dikkatle dinlenir (Güner, 2011;
Kulaksızoğlu, 1998). Belli sınırlar içinde çocuğa sağlanan özgürlük ona kendisiyle
ilgili kararlar verebilmesine fırsat sağlar ve bu da çocuğun bağımsız bir kişilik
geliştirmesine, dışa dönük, etkin, kişiler arası ilişkilerde sağlıklı bağlar kurabilen
birey olmasına katkı sağlar (Güner, 2011; Özben, Argun, 2002).
Çocukla anne baba arasındaki ilişkiyi güçlendiren en önemli beceri
yüreklendirmedir. Yüreklendirme çocuğun, kendine güvenmesine, yeteneklerini ve
özsaygısını geliştirmesine yardımcı olmaktadır (Yörükoğlu, 1992). Özsaygısı yüksek
olan çocuğun da sorumluluk duygusu gelişmiştir, iç kontrolü yüksektir. Böylece de
çocuk zorluklarla baş edebilir, denemekten ve başarısız olmaktan korku yaşamaz.
10
Hayal gücü yüksek, sabırlı ve meraklıdır. Kendine ve çevresine olumlu yaklaşır.
Duygu ve düşüncelerini ifade edebilir (Şanlı, 2007; Yılmazer, 2007).
Demokratik tutumla yetişmiş birey yaşamın içinde kendi hayatını
yaşayabildiğinden diğer insanlara ve onların yaşamlarına da saygılıdır. Anne baba ise
çocuğunu, onun kendine özgü dünyasında olan bir varlık olarak algılar ve haklarına
saygı gösterir. Bu şekilde davranarak çocuğa olması gereken anne baba modelini de
olmuş olur. Çocuk anne babanın, yaşamın inişli çıkışlı dönemlerindeki tutumlarını
değerlendirir ve kendisinin ileriki yaşamında karşılaştığı inişli yaşantılarında
umutsuzluk yaşamaz (Geçtan, 1999).
2.3. Bağlanma
Bebek fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden gelişimin en hızlı olduğu 0- 2 yaş
arasında hayatta kalarak gelişimini göstermesine yardımcı olacak ve hayatının
devamı için bağlılık kuracağı bir bakıcıya ihtiyaç duyar (Dönmez, 2000). Bebek
biyolojik açıdan yakınlık kurmaya çalışarak hayatta kalma şansını arttırmak istediği
için çevresini öğrenmeye çalışır ve çevresine tepkide bulunur (Keser, 2006).
Bebeklikte bağlanma; zamanın büyük bir kısmını geçirmek istediği kişiye
yönelik verilen olumlu tepki, olumsuz herhangi bir durumda yine o kişiyi arama, o
kişinin varlığının verdiği rahatlık hissi gibi duygu ve davranışların bütünüdür (Erkuş,
1994). Bağlanmanın literatürde temellerini atan Bowlby bağlanmanın merkezine
anne çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun fiziksel ve psikolojik yönden gelişimi
üzerindeki etkisini koymuştur (Weber, 2003). Dolayısıyla kuram bu ilişkinin
çocuğun psikolojik yapısını ve yetişkinliğe doğru gerçekleşen gelişimini önemli
ölçüde etkilediğini açıklamaktadır (Keser, 2006).
Bowlby’ nin Bağlanma Teorisi: Günümüzdeki en yaygın bağlanma teorisidir
(Seven, 2006). Bowlby bebekleri, çevreyi araştıran, meraklı, yetenekli birer alıcı
olarak görmektedir. Bowlby’ nin duygusal bir bağ olarak gördüğü bağlanma rahatlık,
koruma ve güvenliği içerdiği için emme, tutma, gülme gibi birçok tepkisel davranışla
kendini açığa çıkarır. Bu da bebeği anneye, anneyi de bebeğe yaklaştırır (Keser,
2006).
11
Bowlby’ e göre bağlanmanın üç özelliği vardır:
• Anneye veya bakım verene yakınlık,
• Merakını yenmek için araştırma yaparken destek almak üzere anneyi
kullanma, yani güvenli üs olarak anneyi görme,
• Rahatlık, güven ve destek için anneyi güven sağlayan bir sığınak olarak
görme (Akdağ, 2011).
Bağlanmanın temeli daha çocuk, anne karnındayken annenin kendi
bedenindeki değişiklikleri benimseyerek hissettiği olumlu duygularını bebeğine
hissettirmesiyle atılmakta ve doğumdan hemen sonra meme arama, başı çevirme,
emme, yutma, yakalama gibi davranışlarda gözlenmektedir (Soysal, Bodur ve İşeri,
2005). Bebek 6. aydan itibaren, bağlanma türünde herhangi bir kişiye yönlendirdiği
davranışını artık yakın olmak istediği tek bir kişiye yönlendirmeye başlayacaktır
(Akdağ, 2011).
Bağlanma ile ilgili Lorenz’ in 1958 yılında kaz yavruları ile yaptığı
çalışmasında doğumdan sonraki süreçte ortaya çıkan bağlanmayı ' basımlama'
kavramıyla açıklamış ve doğumdan 12- 13 saat sonrasına kadar geçen sürede
gözlemlediği, kuşların hareketli nesneye bağlanmasını ilgili kritik dönemin varlığıyla
ifade etmiş bunun üzerine böyle bir dönemin bebeklerde de olabileceği araştırılmıştır
(Arkonaç, 2005; Cüceloğlu, 1998). Doğumdan hemen sonra anneden ayrılarak
bakıma alınan bebeklerin ilerleyen dönemlerdeki gelişmelerinde hem fiziksel hem de
sosyal yönden problemleri olduğu gözlenen çalışma Lorenz' in çalışmasını destekler
niteliktedir (Akdağ, 2011).
Harlow' un maymunlarla yaptığı deneyinde doğumlarının hemen sonrasında
maymunları annelerinden ayırarak biri kucağında süt şişesi bulunan, diğeri pelüşten
yapılmış yumuşak iki anne maymun figürüyle aynı kafese koyduklarında
görülmüştür ki bebek maymunlar her durumda pelüşten yapılan yumuşak anne
maymunun kucağına gitmekteler. Gözlemin üzerine Harlow' un teorisi: Annelerin
bebeğin açlığını gideriyor olmaları bebeğin bağlanması için yeterli olmamaktadır
(Hortaçsu, 2003). Troy (1995) da anne ile bebek arasındaki bağa vurgu yaparak
bağlanmayı olumlu yönde etkileyecek bir faktörün de bebeğin temas ihtiyacı
karşılanacağından annenin, bebeğini çıplak olarak kucaklamasının önemli olduğunu
12
ifade etmiştir (Akdağ, 2011). Ainsworth (1969) yılında Freud' un bireylerin tek, eşsiz
ve hayat boyu vazgeçilmez olarak ifade ettiği annenin bebeğin karnını doyurduğu
sürece bağlanmanın gerçekleştiğini ifade etmektedir (Seven, 2006).
Ainsworth bağlanmada bağın duygusal ve devamlı olduğunu;ayrılıkla birlikte
stres, bir araya gelindiğinde mutluluk, kaybetmede yası yaşattığını ileri sürmüştür ve
bağlanmayı güvenli, güvensiz- kaçınan, güvensiz- kararsız olarak sınıflandırmıştır
(Güner, 2011). Bu sınıflandırmaya göre:
Güvenli Bağlananlar: Anneye güven vardır. Anneleriyle beraberken ortama
bir yabancı girdiğinde yabancıdan kaçma davranışı göstermişlerdir. Anneleri
odadan ayrıldığında üzülüp ağlasalar da annenin odaya tekrar girmesiyle birlikte
anneye yakınlık göstermişler ve annenin kucağına gitmişlerdir (Akdağ, 2011).
Güvenli bağlanmaya sahip bebeklerin anneleri bebeklerine daha fazla duyarlı
oldukları için bu güveni ilk 3 ayda sağlamışlardır (Akdağ, 2011). Bebeğin anneye
ihtiyaç duyduğu her anda annenin ihtiyacı karşılamak için hazır olması bebeklerin
dış dünyayı rahatça keşfe çıkmalarına kolaylık sağlamıştır (Karen, 1990).
Güvensiz- Kaçınan Bağlananlar: Anneyi güvenli olarak görmediklerinden
annelerinin bulunduğu ortamda oyuncaklarıyla oynamışlar, anne odadan ayrıldığında
herhangi bir üzülme, ağlama tepkisi vermeyerek oyunlarına devam etmişler; anne
odaya tekrar geldiğindeyse annenin gelişine tepkisiz kalmışlar fakat anne ile
etkileşime yaklaşmadıklarından oyuncaklarına vurmuşlardır (Akdağ, 2011).
Ainsworth bu anneleri çocuklarıyla yeteri kadar fiziksel temasta bulunmayan,
çocukların ağlamalarına tepkisiz, reddedici kalan ve ihtiyaçlarını görmezden gelen
anneler olarak tanımlamaktadır (Karen, 1990).
Güvensiz- Kararsız Bağlananlar: Bu bağlanmaya sahip bu bebekler güvenli
bir bağlanma gerçekleştiremedikleri için dünyayı keşfe çıkmak yerine sürekli olarak
annelerinin nerede olduğuyla ilgilenmişler, oyuncaklarıyla hiç ilgilenmemişlerdir.
Anneleri odadan çıkınca da çok üzülmüşlerdir ve şiddetli tepkiler vermişlerdir
(Akdağ, 2011). Bu çocuklar anneleri ortama geri geldiğinde dahi kolay kolay
yatışamamışlar, anneleriyle fiziksel temasa geçmek istemelerine rağmen bunu
gerçekleştirmeyerek annelerinden uzak durmuşlar, gösterilen ilgiyi de
reddetmişlerdir (Akdağ, 2011). Anneler bu bağlanma tipinde, çocuğun bakımını ve
13
ihtiyaçlarını karşılamada tutarlı davranışlar sergilemeyerek çocuklarına bazen aşırı
ilgi bazen aşırı bir ilgisizlik; bazen duyarlı davranma bazen duyarsızlık
göstermişlerdir. Hatta çoğu zaman çocuklarını göz ardı ettikleri de görülmektedir
(Akdağ, 2011). Bowlby ve Ainsworth’ un yaptıkları bağlanma ile ilgili çalışmalar ve
bu kavramlar bağlanma kavramının son halini oluşturmaktadır (Kart, 2002).
Yapılmış olan birtakım araştırmalarda da görülmektedir ki ergenlik
döneminde anne ile bağlanmanın niteliği baba ile bağlanmanın niteliğinden farklılık
göstermektedir, anne ve baba ergen gelişimine farklı farklı katkılarda
bulunmaktadırlar. Ergenler babalarına oranla anneleriyle daha fazla vakit
geçirmektedirler ve bu da anneye bağlanmada duygusal etkiyi arttırırken babaya
bağlanmada davranışsal etkiyi arttırmaktadır. Bu dönemdeki ebeveyne olan
bağlanmanın benlik saygısı, yaşam kalitesi, psikolojik iyilik hali, kimlik ve okula
karşı uyumla ilişkisi olduğu gözlenmektedir (Akdağ, 2011).
Çocuk anne babaya duygusal destek açısından güven duyarak ana baba
rollerini de öğrenmiş olmaktadır ve bunu kendi çocuğunda da kullanacağını fark
etmektedir. Bu da kendi çocuğunun cesur ve özerk bir birey olarak yetişmesine
büyük katkı sağlayacaktır (Keser, 2006). Morris (1980)’ in yapmış olduğu çalışma da
bunu destekler niteliktedir. Kendi annelerini ulaşılabilir olarak anlatan bireyler kendi
ailelerinde düzenli, istikrarlı ve huzurlu yaşam sürdüklerini ifade etmişlerdir. Bu
bireylerin kendi çocukları gözlemlendiğindeyse çocuklarının bakımlarında istikrarlı
davrandıklarından çocuklarının da güvenli bağlanma sergiledikleri görülmüştür
(Güner, 2011).
Anne babanın çocuğa karşı gösterdiği tutumun çocuğun bağlanma biçimini
etkilediğinden demokratik aile ortamındaki bireyin ailesine güvenli bağlanma
gerçekleştireceği ve yüksek benlik saygısına sahip olacağı ifade edilmektedir
(Akdağ, 2011).
2.4. Benlik
Kişilik bir bireyi diğer bireyden ayıran birçok faktörden oluşurken bu
faktörlerin en temelinde de benlik bulunmaktadır (Korkmaz, 1996) ve kişiliğin en
önemli parçasıdır (Köknel, 1989). Benlik sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak '
kendilik' (Enç, 1975; akt. Aktaş, 2011), ' benlik' (Yörükoğlu, 1985) kavramları
14
söylenmiştir. Benlik, kişinin zekasını, değerlerini, yeteneklerini, bedensel
potansiyelini yani benliğini algılayış ve kavrayış biçimidir (Temel ve Aksoy, 2001).
Kişinin çevresini fark etmesinin, yapılandırmasının, değerlendirmesinin ve çevresine
vereceği tepkinin altındaki temeldir (Kulaksızoğlu, 1998). Benlik, kişinin kendini
görüş tarzı ve kendi kişiliğine yönelik kanılarıdır yani kişinin kendi kendisi olmasıdır
(Çapkın, 2012). Bireyin kendini ve çevresini algılayış biçimi onun genel tutumunu ve
davranışlarını büyük oranda etkiler. Benlik, iletişim dahilinde diğerlerinin gözüyle
kendine, başkalarının gözüyle de başkalarına bakabilmektir (Cüceloğlu, 2005).
Benliğin gelişimi bireyin yaşantılarıyla gelişen aktif bir süreçtir. Yaşantısını
fark etme biçimi de çevresi tarafından olumlu olarak değerlendirilmekten ve yine
çevresinde kabul görmesinden büyük oranda etkilenir. Bireyin kendine verdiği değer
çevresindeki insanların onu değerlendirdiği yaşantılarıyla birlikte gelişerek oluşur ve
oluştuktan sonra da bireyin yapacağı tüm davranışları etkileyerek çevresindeki
insanların değerlendirmelerinden ayrı olarak devam eder (Temel ve Aksoy, 2001).
Çocuk, davranışlarına ve davranışlarının sonucuna bakarak çevresel benliğini
oluşturur ve ne kadar çok faaliyette bulunursa hayal edeceği yaşantı sayısı da o
oranda artış gösterir (Atıcı, Bilgin ve İnanç, 2004).
Psikanalitik yaklaşım yeni doğan bir bebeği ailesinden ayrılmasının
zorunluluğu üzerinde durur ve durumu erken çocukluk döneminde gerçekleşen
bireyselleşme olarak ifade eder (Uyanık, 2000). İlkokul döneminde benliğin
oluşmasında kıyas önemli bir faktördür. Fiziksel benlik, yetenek ve becerileri
belirleyen özellikleri içerirken, davranışsal benlik, normlarla kıyaslanan yetenekleri,
toplumsal benlik başkalarının tepkileriyle değerlendirilen yetenekleri, psikolojik
benlik de zihinsel yetenekleri ve becerilerle ilgili duyguları içerir (Hortasçu, 1998).
Benliğin ön planda olduğu ergenlik döneminde birey kendini değerlendirir, sorgular,
yargılar ve ne olmak istediğini düşünmeye başlar. Bu dönemde birey kendine
yakışan bir benlik aradığı için anne babasından ve çevresinden ayrıldığı yönlerini öne
çıkararak benliğini düzenlemeyle uğraşır (Temel ve Aksoy, 2001). Bu dönemde
Fiziksel ve davranışsal benlikte başkalarını etkileyen ve sosyal ilişkilerde önem arz
eden fiziki görünüm ve kişisel özellikler, toplumsal benlikte kişilerarası ilişkilerde
önemli olan kişisel özellikler, psikolojik benlikte duyarlılık ve iletişim becerileri ön
plandadır. Ergenliğin sonuna doğru psikolojik, toplumsal, davranışsal ve fiziksel
15
benlik ahlak ilkelerine uygun kişisel seçimler sonucu inanç örüntüleri ve planlar
etrafında oluşturulmuştur (Hortasçu, 1998). Benlik kavramı güçlü ve olumlu olan
bireyler, koşulsuz bir sevgiyle büyümüşlerdir (Cüceloğlu, 1991; akt Doğru ve Peker,
2004).
2.4.1. Benlik Saygısı
İlk olarak 1892 yılında William James tarafından ' başarı/ beklenti' olarak
ifade edilen benlik saygısı bireyin başarmayı umut ettiklerinden ve
başarabildiklerinden ibarettir (Çapkın, 2012). Bireyin kendini değerlendirme biçimini
benlik kavramını beğenip benimsemesi oluştururken kendini değerlendirdikten sonra
gördüğü benliğini beğenme durumu da benlik saygısıdır. Yaşamı bir sahne olarak
ifade eden Lewin, benlik saygısını kişinin, oynadığı rolden aldığı doyum olarak
ifade etmiştir (Temel, Aksoy, 2001). Benlik saygısı kendimizi değerli hissetmemiz
ve algılamamızla oluşan memnuniyet derecemizdir (Cevher ve Buluş, 2007). Bireyin
kendiyle ilgili nasıl düşündüğü ve nasıl hissettiğidir (Aslan, 2006).
Benlik kişinin bilişsel yönüdür. Benlik saygısı da bireyin kendine karşı
geliştirdiği tutumu olduğundan kişinin duyuşsal yönünü oluşturmaktadır (Güler ve
Şahin, 2006). Benlik saygısı bireyin kendiyle ilgili inandığı ve hissettikleri kendini
algılayışıdır. Benlik saygısı motivasyon, tutum, davranış duygusal, dokunaklı
farkındalıkların etkisidir (Erbil, Divan ve Önder, 2006). Benlik saygısı bireyin
becerileri ve yetenekleri konusundaki fikirlerini de söyler (Çapkın, 2012).
Coopersmith (1967) benlik saygısını, bireyin kendiyle ilgili süreklilik arz
eden değerlendirmeleri olarak ifade ederken Yörükoğlu ise bireyin onaylanmasıyla
ortaya çıkan beğeni durumu olarak belirtmektedir. Benlik saygısı kişinin kendini
olduğu gibi görmesi yani kendinden memnun, kendini değerli, sevilecek, beğenilecek
biri olarak görmesidir. Benlik saygısı bireyin kendini olduğu gibi kabul etmesiyle
ilgili olarak özüne güvenmesini de sağlamaktadır (Tufan ve Yıldız, 1993).
Çocukluktan itibaren gelişmeye başlayan sağlıklı ve sağlıksız benlik kavramı
olan benlik saygısının gelişimindeki etkenleri Coopersmith (1967) şu şekilde ifade
etmiştir:
16
• Bireyin, fikirlerine değer verdiği kişilerin ilgili, kabul edici, saygılı
davranışlarının derecesi,
• Bireyin bulunduğu konumu ve durumu,
• Bireyin çevresindekilerin kendiyle ilgili değerlendirmelerine verdiği karşılık,
• Bireyin çevresi tarafından konan ve kendi belirlediği hedeflere sahip olup
olmaması (Bilgin, 2001).
Maslow benlik saygısının iki kaynağa sahip olduğunu söylemektedir:
• Bireyin değerli bulduğu kişilerden gördüğü sevgi, saygı ve kabul,
• Bireyin gerekli olgunluğa erişerek başarı sağlaması (Bilgin, 2001).
Sullivan (1953)' a göre onay, ödül ' iyi ben' i; anksiyete de ' kötü ben' i
yaşatmaktadır (Buluş ve Cevher, 2007). Bireyin yaşı ilerledikçe benlik saygısı da
yükselmektedir. Rosenberg (1967) benlik saygısının 12- 13 yaşlarında çok düşükken
14 yaşından itibaren yetişkinliğe kadar yükseldiğini ifade etmektedir (Bilgin, 2001).
Farkında olunan benlikle olmak istenen benlik birbirine benziyorsa benlik
saygısı yüksek olacaktır (Taysi, 2000). Yüksek benlik saygısına sahip kişiler
olumsuz bir durumla karşılaştıklarında yaptıkları hataları görüp, kabul edip
kendilerine verdikleri değerde herhangi bir kayıp yaşamadan kendini strese sokan
durumla kolay başa çıkabilmektedir (Aslan, 2006; Cevher ve Buluş 2007).
Coopersmith (1986)' e göre statü, eğitim, gelir gibi etmenler kişisel başarıyla
eşleştirilmiş ise birey yüksek benlik saygısı geliştirmiş demektir. Yetenekli,
sorumluluk sahibi ve başarılı bir bireyin kendiyle ilgili görüş ve düşünceleri de
olumlu olacaktır ve dolayısıyla yüksek benlik saygısına sahip olunacaktır (Aslan,
2006 ). Bireyin olumlu benlik yapısı geliştirmesinde aile faktörü oldukça önemli
olduğundan demokratik ana baba tutumuyla büyüyen bireylerin benlik saygılarının
ve kendine güvenlerinin yüksek olduğu görülmektedir (Yörükoğlu, 1985).
Horney' e göre (1990) bir çocuk kötü koşullar altında büyümüşse potansiyel
algısı kaybolarak, idealleştirilmiş benlik algısı geliştir ve kendi benliğine
yabancılaşmış olur. İdeal benlikle gerçek benliğin sürekli çatışma halinde olması
bireyin kendisini küçümseme duygusunun ortaya çıkmasına neden olur (Çelik,
2010). Kendine olumsuz bakan bireyler yani benlik saygısı düşük olan bireyler
önemli biri olmadıklarını, sevilmeye layık olmadıklarını düşünmektedirler. Bu
17
bireyler kendilerine ve yeteneklerine güvenmezler. Ergenlik döneminde algılanan
değersizlik, güvensizlik, şüphe ve eşitsizlik duyguları bireyin, benlik saygısının
düşmesine sebep olmaktadır (Temel, Aksoy, 2001). Benlik saygısı düşük bireylerin
kendileriyle ilgili beklentileri gerçek olamayacak düzeydedir. Yetenekleri konusunda
şüphelidirler. Kendilerine yönelik ağır eleştiri getirirler. Çevrelerindeki insanların
fikirlerinden kolayca etkilenirler (Aslan, 2006). Rosenberg (1965) düşük benlik
saygısına sahip bireylerin iç dünyalarında boşluk hissi, sosyal yaşamlarında uyum
bozuklukları yaşadıklarından bu bireylerin psikolojik sağlıklarının da bozulduğunu
ifade etmiştir (Karahan ve ark, 2004).
2.5. Çocuk İstismar ve İhmali
Carson ve Davidson' a göre yapılan bir davranış çocuğu riske atıyorsa
istismar, yapılmayan bir davranış çocuğu riske atıyorsa ihmaldir (Dağlı, 2008). Yani
istismar aktif, ihmal pasif bir eylemdir (Aral, 1997). İstismar ve ihmal çocuk
üzerinde kendini yetersiz, değersiz algılama gibi çarpıtılmış benlik imajı, düşük
benlik saygısı, çarpıtılmış vücut imgesi (Kolko, 1996), güvensiz bağlanma, kaçınmalı
bağlanma, sözel, fiziksel ve pasif saldırganlık, geliştirilememiş etkili sosyal beceriler,
asosyallik, anti sosyal davranışta bulunma (Dağlı, 2008) gibi etkiler yaratmaktadır.
Çocuk istismarı ve ihmali dünyanın her yerinde oldukça sık olarak karşılaşılan bir
durumdur (Şahin, 2008).
Bir toplumda çocuğa karşı sergilenen hangi davranışın ihmal, istismar olarak
değerlendirileceği o toplumun değerleri, inançları, normları, çocuk gelişimiyle ilgili
bilgileri, aile içi ilişkileri belirlemektedir. İstismar ve ihmal farklı kültürlerde farklı
şekilde algılandığı için çocuk istismarı ve ihmalinin tanımının evrensel bir hal alması
mümkün hale gelememektedir (Topbaş, 2004; Gökler, 2006; Polat, 2001). İstismar
ve ihmal için anne babanın kaygılı, ilgisiz, hoşgörüsüz olması, evliliği sürdürmek
istememeleri, aile içi şiddet, ailedeki işsizlik, anne babanın kendi çocukluklarında
istismara uğramış olmaları ebeveyn ve aile ile ilgili risk faktörleridir (Kulaksızoğlu,
2001).
2.5.1. Çocuk İstismarı
Çocuk istismarı bireyin bütün yaşamında etkisini sürdürerek; tıp, hukuk,
gelişim ve psiko sosyal alanda incelemeye alınması gereken; karmaşık nedenlerle
18
üzücü sonuçlara yol açan ciddi bir sorundur (Kara ve ark, 2004). Bir tanıma göre,
çocuk istismarı,18 yaşın altındaki çocuklara karşı aktif olarak yapılan ve çocukların
fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini zedeleyen tüm davranışlardır
(Zeytinoğlu, 1999).
Çocuk istismarı kavramı İngilizcede ' child abuse and neglect' olarak
kullanılırken Türkçede farklı sözcükler olsa da ' çocuk istismarı ve ihmali' olarak
kullanılmaktadır (Kars, 1996; Gökler, 2006). Batı literatüründe çocuk istismar ve
ihmal kavramına 1860 tarihinden itibaren değinilmeye başlanmıştır. Kavramın
kullanılması ise 1962 yılında Kempe ve arkadaşları tarafından ' Hırpalanmış Çocuk
Sendromu' adında Amerikan Tıp Derneği Dergisi' nde ayrıntılı olarak açıklanmasıyla
olmuştur (Taner ve Gökler, 2004). Çocuklara kötü muamele ve hırpalanmış çocuk
sendromu gibi kavramlar Türkçeye çocuk sömürüsü, kıyımı, istismarı olarak
çevrilmektedir. Terimin Türkçeye çevrilmesinden ziyade kavrama tanım bulma
önemli bir sorundur. Tanımla ilgili kargaşa yaşanmasının nedenleri ise;
• İstismar olayı birçok disiplin tarafından ele alınmaktadır. Hukuki disiplinde
suç ve suçlu boyutuyla değerlendirilirken psikoloji disiplini farklı bakış
açılarıyla ifade eder.
• Kültürel ve toplumsal değerler açısından ise bir toplumda istismar olarak
algılanan durum diğer bir toplumda istismar olarak algılanmayabilmektedir
(Polat, 2001).
Garboria' ya göre (1980) çocuk istismarının fiziksel, ruhsal ve cinsel açıdan
çocuğun kötü davranışlarla baş başa kaldığını içerdiğinden kötü muamele
probleminin büyük bir kısmını kapsamaktadır (Ünal, 2008). Çocuğa kötü davranma;
öldürme, ölüme terk etme, kazanç kaynağı olarak görme, köle olarak satma veya
çalıştırma gibi, insanlık tarihi kadar eskidir (Polat, 2007).
Birçok çocuk istismarı tanımı vardır;
Çocuk istismarı, 18 yaşın altındaki çocuklarda çocuğun sağlığına, yaşamına,
gelişimine ve saygınlığına zarar veren fiziksel, duygusal kötü davranış, cinsel
istismar, ihmal, dikkatsizlik ve sömürülerdir (WHO, 2006, 2010). Çocuk istismarı,
Çocuk İstismarının Önlenmesi ve Tedavisi Hareketi (Child Abuse Prevention and
Treatment)' nin tanımı ise; çocuğun bakımını üstlenen kişinin gerçekleştirdiği ölüm,
19
ciddi fiziksel veya duygusal zarar, cinsel istismar veya çocuğa yönelik önlenemeyen
ciddi zarar ve risk oluşturan herhangi bir davranışta bulunma veya teşebbüs halidir
(Er, 2010). Amerikan Örselenen ve İhmal Edilen Çocuklar Ulusal Merkezi istismarı,
çocuğa karşı gerçekleştirilen fiziksel, duygusal ve cinsel zararlarla sonuçlanan
tekrarlı davranışlar veya çocuğa bakmakla yükümlü yetişkinin çocuğu ihmali olarak
tanımlanmaktadır (Aral ve Gürsoy, 2001; Kozcu, 1990). Çocuklara anne babaları,
bakıcıları veya yabancılar tarafından sağlığına zarar veren yani fiziksel, duygusal,
zihinsel sosyal gelişmelerini engelleyen tutum ve davranışlara maruz kalmalarıdır
(Polat, 2001; Güler ve ark, 2002).
Çocuk istismarının en geniş tanımı Dünya Sağlık Örgütü' nün 1985' te yaptığı
ve 2002' de tekrar ifade ettiği tanımdır. Bu tanıma göre; çocuğun sağlığını, fiziksel,
psiko sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkinin bilerek veya
bilmeyerek yaptığı tüm davranışlar istismar olarak kabul edilmektedir. Tanıma göre
davranışın yetişkinin bilinçli olarak yapıp yapmadığına veya çocuğun davranışı
algılayıp algılamadığına bakılmamaktadır (Polat, 2007; Kara ve ark, 2004). Genel
olarak istismar türlerini net bir şekilde birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Birçok
zaman birçok istismar türü bir arada görülebilmektedir (Gökler, 2006).
ABD' deki 1997 yılındaki verilere göre 3.7milyon çocuk istismar vakasından
başvuruda bulunmuş bunların delillerle 1milyonu kesinleşmiş olup bu durum, her
1000 çocuktan 15' inin bir istismara maruz kaldığını göstermiştir. Bu istismarlarda da
en çok %54 oranının ihmal, %22' sinin fiziksel istismar, %8' inin cinsel istismar ve
%4' ünün de duygusal istismar olduğu belirlenmiştir (Zoroğlu ve ark, 2001). Dünya
Sağlık Örgütü (2010) kadınların yaklaşık olarak %20' si, erkeklerin %5-10'unun
çocuklukta cinsel istismara ve insanların yaklaşık %25- 50' sinin fiziksel istismara
maruz kaldığı bildirilmektedir (WHO, 2010).
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları ikinci basamak ayaktan tedavi
polikliniğine başvuran 125 kadın hasta örnekleminde çocukluk çağı istismarı %33
olarak; bu oranın %20.2' si fiziksel, %18.5'inin cinsel, %36.3' ünün de duygusal
istismar görülmüştür (Özçelik, 2002). Avustralya' da 2001- 2003 yılları arasında 412
öğrencinin geçmişe dönük olarak öğretmenleriyle ilişkilerindeki istismar
araştırıldığında %42' sinin istismara maruz kaldığı görülmüştür. 2001 yılında
Polonya' da yetişkinlerle yapılan çalışmada çocukluklarında, yaşadıkları şiddete dair
20
sonuçlar %80' inin şiddet gördüğü, %20' sinin de hiç dayak yemediği şeklindedir
(Erel, 2013).
1999 yılında New York' ta Johnson ve arkadaşları tarafından 639 kişiyle
yapılan çalışmada çocukluk çağı genel istismar oranı %12 olarak bulunurken bu
oranın %6.9' unda fiziksel, %3.4' ünde cinsel, %6.1' inde ihmal gözlenmiştir (Erel,
2013). Brown ve Anderson' un yaptığı çalışmada çocukluk çağı istismar oranı %18,
fiziksel istismarla birlikte olan veya yalnız başına gerçekleşen cinsel istismar oranı
%9, seksüel istismarla birlikte olan veya yalnız başına gerçekleşen fiziksel istismar
oranı %10, birlikte olanlarsa %3 olarak belirlenmektedir. Yine bu çalışmada
kadınların erkeklere oranla daha çok istismara maruz kaldığı görülmektedir (Tolun,
2010).
Ülkemizde İstanbul' da lise öğrencileri ile yapılan çalışmada örneklem
grubunun %16.5' i ihmal, %15.9' u duygusal istismar, %13.5' i fiziksel istismar,
%10.7' si de cinsel istismara maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Örneklemin %34.8' i
en az bir çocukluk çağı istismarı yaşamıştır. Bu çalışmadaki diğer bir sonu ise cinsel
istismar ve ensestin kız çocuklarında erkek çocuklara oranla fark edilebilir düzeyde
yükseklik görülmesidir (Zoroğlu, Tüzün ve Şar, 2001).
Ülkemizde 50 çocuğun oluşturduğu bir örneklemde çocukların %60' ı fiziksel
istismara, %26' sı cinsel istismara, %20' si ihmale, %18' i de duygusal istismara
maruz kaldıkları sonucu çıkmıştır. İstismar faillerinin %38' i baba, %28' i anne, %34'
ü de birden fazla kişidir (Oral ve ark., 2001). Zoroğlu ve arkadaşlarının 2001 yılında
839 lise öğrencisiyle yaptığı çalışmasında öğrencilerin %16.5' i ihmal, %15.8' i
duygusal istismar, %13.5' i fiziksel istismar, %10.7' si ensest dahil olmak üzere
cinsel istismara maruz kaldıkları görülmüştür. Cinsel istismar ve enseste maruz
kalmış kızlar daha çok duygusal istismar bildirmişlerdir. İstismar belirtilerinde
birden çok istismardan bahsettikleri görülmüştür (Zoroğlu ve ark, 2001). Yapılan bir
başka çalışmada ise DSM IV ölçütlerine göre tanısı konmuş olan 183 kişilik
örneklem grubunun çocukluk çağında %65.7' si duygusal, fiziksel ve cinsel istismar
yaşantılarından en az birini; %6.1' i de her üç istismarı da yaşadıklarını
bildirmişlerdir.Bu örneklem grubunun duygusal ihmali %81.6, fiziksel ihmali de
%72.1 olarak bulunmuştur (Örsel ve ark, 2011).
21
Yapılmış olan bir çalışmada fiziksel istismarın %15- 75, cinsel istismarın
%20 civarında yaygın olduğu gözlenmiştir (Aksel ve Yılmaz, 2005). Çocukların
%55' i aile içi şiddete tanıklık etmekte, %48' i fiziksel istismara, %8' i cinsel
istismara maruz kalmaktadır (Irmak, 2008). 944 kadın üniversite öğrencisi ile yapılan
çalışmada katılanların %17' si çocukluk dönemlerinde bir istismara, %8.9' u cinsel
istismara, %4.2' si fiziksel istismara, % 8.6' sı da duygusal istismara maruz
kaldıklarını ifade etmişlerdir. Yetişkinlik döneminde tecavüze uğradığını bildiren
kadınların %42' si çocukluk döneminde üç çeşit istismara, %35' i de iki çeşit
istismara uğradıklarını belirtmişlerdir (Kulak, 2006). Amerikan Ulusal Çocuk
İstismarı ve İhmali Veri Sistemi' nin raporuna göre 2008 yılı içinde 772000 çocuk,
istismar ve ihmal mağduru olmuştur. Bu istismar ve ihmalin %80' i aileler, %6.5' i
diğer akrabaları tarafından olmuştur. Yine bu çocukların %71.1' i ihmale, %16.1' i
fiziksel istismara, %9.1' i cinsel istismara, %7.3' ü de duygusal istismara maruz
kalmıştır. İstismar ve ihmallerdeki ölüm oranı ise 10000' de 2.3olarak belirtilmiştir
(NCANDS, 2008).
Erken doğum, zeka geriliği veya bedensel yeti yitimi olan çocuklar, çok
ağlayan veya aşırı talepkar çocuklar ihmal ve istismar açısından risk altındadırlar.
Araştırmalarda da bu istismar davranışının genellikle aile içindeki bir birey
tarafından gerçekleştiği görülmektedir. Sosyoekonomik düzeyin düşük olması
istismara başvuru olasılığını arttıran bir etkendir (Taşdemir, 2014).
İstismar riskini arttıran risk faktörleri şunlardır;
Ebeveynle ilgili olanlar; özgüven düşüklüğü, yetersiz duygulanım, depresyon,
endişe/ kaygı, madde kullanımı, düşük dürtü ve öfke kontrolü, ebeveyn olma stresi,
kişilik bozukluğu gibi psikolojik bozukluklar, erken yaşta ebeveyn olma, düşük
eğitim düzeyi, dıştan kontrollü olma.
Çocukla ilgili olanlar; küçük yaşta olma, zor bir mizaca ve davranışlara sahip
olma, fiziksel veya zihinsel yetersizlikler, erken doğma.
Aile ile ilgili faktörler; düşük sosyo- ekonomik düzey, tek ebeveynli aile,
geniş aile, sosyal izolasyon, bireyler arasındaki yetersiz bağlılık, bireyler arasındaki
sözel ve fiziksel çatışmalar (Dağlı, 2008).
22
İhmal ve istismar çocuğun yaşamı boyunca onda kalıcı izler bırakan sağlık
sorunudur (Güler ve ark, 2002). İstismara uğrayan bireyin olumsuz yaşantısının
zihninde tekrar tekrar canlanması, uyku sorunları, aşırı irkilme gibi travma sonrası
stres bozukluğu, akut stres bozukluğu sık görülen tepkiler arasındadır (Gölge, 2005;
Öztop ve Özcan, 2010). Fiziksel ve/ veya cinsel istismara uğrayan kadınlar
uğramayan kadınlara göre aile ortamını daha çatışmalı ve daha az uyumlu olarak
algılamaktadırlar (Kaya ve Eroğul, 2013). Çocukluk çağında ortaya çıkan istismar bu
dönemde edinilmesi gereken kendilik algısını ve sosyal işlevleri olumsuz yönde
etkilediğinden (Türksoy, 2003) istismarın yaşandığı ailelerde çocuk aile ilişkisi zarar
gördüğü için çocuğun ailesine ve kendine olan güveni sarsılır (Akbaş, 2001). Sarsılan
bu güven çocuğun bağlanma biçimini etkiler. Çocukluğunda anne baba tarafından
reddedilmiş bireyler, yetişkin olduklarında saldırgan, bağımlı, düşük benlik saygısına
sahip, duygularını zor ifade edebilen, duygusal açıdan tutarsız, değişken, yaşama
olumsuz bakan bireyler haline gelirler (Gökçen, 2009).
2.5.1.1. Fiziksel İstismar
Fiziksel istismar çocukların, onlara bakmakla yükümlü kişiler tarafından
bedensel bütünlüklerinin zarar görmesidir (Polat, 2001). Daha çok aile bireyleri
tarafından gerçekleşen (Polat, 2001) fiziksel istismar, istismar kavramının
oluşmasında ve yaygınlaşmasında büyük önem taşımaktadır (Yurteri, 2011). Fiziksel
istismarda bulunan ebeveynlerin genç, bekar, işsiz ve eğitim seviyelerinin düşük
olduğu, hatta bekar ebeveynlerin çocuklarına üç kat daha fazla fiziksel şiddet
uyguladığı görülmektedir. Ebeveynlerden anne ebeveyn daha çok fiziksel istismar,
baba ebeveyn ise daha çok kafa travması gibi yaşamı tehdit eden yaralanmalara
sebep olmaktadırlar (Taner ve Gökler, 2004). Yapılan çalışmalarda da sadece
babalarıyla yaşayan çocukların sadece anneleriyle yaşayan çocuklara göre fiziksel
istismar açısından iki üç kat daha fazla risk altında oldukları görülmektedir (Polat,
2007). Üçüncü Ulusal Çocuk İstismarı ve İhmali olgu Oranı (NIS-3) toplantısında
fiziksel istismarın tanımı olarak; 18 yaşından küçük bir çocuğun ebeveyni veya
kendine bakanı tarafından vurularak, tekmelenerek, sarsılarak, yakılarak,
yaralanarak, boğularak zarar görme riski yaşamasıdır denmiştir (Irmak, 2008).
Bu istismar türü ebeveynin kasıtlı olara yapıp yapmamasına bağlı olarak
çocukta meydana gelen yara, çatlama, kırılma, yumruklanma, ısırılma, tekmelenme,
23
sıkılma, sallanma, nesne fırlatma, bıçaklanma, boğulma gibi çocuğa zarar veren
davranışları içermektedir (Dağlı, 2008). Buna bağlı olarak sağlık kuruluşlarına
başvurulan her yaralanma vakasında ilk olarak fiziksel istismar olasılığı
düşünülmelidir (Bahar ve ark, 2009).
Fiziksel istismar, savunmasız ve dertlerini kolayca dile getiremeyecek yaşta
oldukları için daha çok bebeklerde ve okul öncesi çağındaki çocuklarda
görülmektedir (Bilir ve ark, 1991). Bu istismar çocuğun gelişiminin bütün yönleriyle
yetişkinlik dönemini de içine alacak şekilde etkilediğinden (Kulaksızoğlu, 2000),
bazı vakalar çocuğun sakat kalabileceğini hatta ölebileceğini dahi göstermektedir
(Aydın ve İşmen, 2003).
Fiziksel istismar mağduru olarak görülen çocukların genellikle düşük
sosyoekonomik düzeyden geldiği düşünülse de bu istismar türü toplumun tüm
sosyoekonomik düzeylerinde görülmektedir. Bu farklı düzeylerdeki ailelerin en
temel özelliği ise istismarın kuşaklar arasında aktarım yapmış olmasıdır (Polat,
2001). Çocukluğunda şiddete ve aile içi cezalara maruz kalan bireylerin bu
deneyimlerini kendi ebeveynliklerinde kullanarak kendi çocuklarının da istismara
uğramaları riskini arttırmaktadırlar (Kolko, 1996).
Fiziksel istismar riskini arttıran en önemli ebeveyn faktörleri ise; gündelik
hayatta yoğun stres yaşayan ebeveynler, ebeveynlerdeki aşırı kuralcılık, fevri ve
saldırgan davranan ebeveynler, çocukla ilgili gerçekçi olmayan beklentilerdir (Polat,
2001). Bundan dolayı Polat (1997), kafatasında, kol ve bacaklarda, kaburgada, burun
ve yüz kemiklerinde görülen kırıklar birinci sırada fiziksel istismar bulgusu olduğunu
ifade etmiştir (Çakıcı, 1998).
Gaffey tarafından tanımlanan ' Sarsılmış Bebek Sendromu' genellikle kızgın
anne baba tarafından özellikle 6 ayın altındaki bebeklerin şiddetlice sallandıklarında
oluşabilecek bir durumdur. Çoğunlukla 2 yaşın altındaki çocuklarda görülse de 5
yaşa kadar da görülebileceği belirtilmektedir. Çoğu zaman çocukta, görünür bir
zedelenmeye rastlanmaz (Yurteri, 2011) Ağır bir çocuk istismar biçimi olan '
Oluşturulmuş Hastalık/ Munchausen by Proxy Sendromu' ise özellikle de sağlık
bilgisi olan annelerin çocuğunda hastalık belirtileri olduğunu düşünerek sürekli bir
şekilde çocuğu gereksiz tıbbi incelemeye ve yoğun bir bakıma soktuğu klinik bir
24
durumdur. Bu tür vakalarda çocukta fiziksel ve duygusal hasarlar ve hatta ölüm dahi
görülebilmektedir (Yurteri, 2011).
Güçray' ın 1997 yılında yaptığı çalışmasında aile içinde istismar edilen
çocukların 2/3' ünün 3 yaşın altında olduğunu ifade etmiştir. ABD' de 1995- 1997
yılları arasında yapılan çalışmada da istismar nedeniyle yaşamını yitiren çocukların
%78' inin 5, %38' inin 1 yaşın altında olduğu ve bu çocukların %51' inin de fiziksel
istismar nedeniyle hayatını kaybettiği ifade edilmiştir (Güçray, 1997). ABD' de 1995
yılında ebeveynlere sorulan çocuklarınızı nasıl cezalandırıyorsunuz sorusuna verilen
cevaplarda fiziksel istismar oranının %0.49 olduğu görülmektedir. Fiziki zarar itaati
sağlamak veya ceza vermek adına nesneyle vurmak, itmek, sarsmak, yakmak,
ısırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir (Taner ve Gökler, 2004).
Farklı ülkelerde yapılan çalışmalarda fiziksel istismarın görülme sıklığı
%0.45- 64 gibi geniş bir aralıktadır (Topbaş, 2004). Fiziksel istismarla ilgili Ankara
ve Adana' da yapılan çalışmada bu istismarın Ankara' da %46.44, Adana'da ise
%61.5 oranında olduğu görülmüştür (Yalın ve ark, 1995).
Siar tarafından 1985 yılında yapılmış olan bir çalışmada toplumumuzun %50'
sinin çocukların dövülmesi gerektiğini savunduğu ortaya çıkmıştır. Toplumumuzun
%42' si çocuğun, terbiye edilmek için cezalandırılmasını savunmuştur. Cezaların
içinde de ilk sırada %68 oranla dayağın olduğu görülmüştür (Polat, 1997). Fiziksel
istismar vakalarının %90' ı duygusal istismarla birlikte gerçekleşmektedir (Taner ve
Gökler, 2004). Ülkemizde 16 ilde 50473 anne ile yapılan çalışmada 4- 12 yaş arası
çocukların %62' sinin fiziksel ceza aldığı görülmüştür (Bilir ve ark, 1991). Okul
yöneticilerinin ve ebeveynlerin oluşturduğu bir örneklem grubuyla yapılmış olan
çalışmada katılımcıların %40' ı ailede çocuğa karşı uygulanan fiziksel şiddetin
fiziksel istismar ve ihmal olduğu şeklindedir. Okul yöneticileri çocuk istismar ve
ihmali kavramının onlarda çağrıştırdığı anlamın fiziksel istismar olduğunu ifade
etmişlerdir (Erginer, 2007).
2.5.1.2. Duygusal İstismar
Uluslararası Çocuk ve Gençlerin Psikolojik İstismarı Konferansı (1983)' nda
yapılmış olan tanıma göre çocuk veya gencin üzerinde güç sahibi olan kişi tarafından
çocukların ve gençlerin psikolojik olarak kötüye kullanılması, yapılması gerektiği
25
halde ihmal edilen kültürel ve bilimsel standartlar çerçevesindeki psikolojik açıdan
zarar veren davranışlardır (Polat, 2001;).
UNICEF' e göre çocuğun, nitelik, kapasite ve isteklerinin sürekli
aşağılanması, sosyal ilişkilerden yoksun bırakılması, sürekli olarak insanüstü
güçlerle veya terk etme ile tehdit edilmesi, çocuktan, yaşına ve kapasitesine uygun
olmayan taleplerde bulunulmasıdır. Çocuğa bağırmak, ad takmak; çocuğu azarlamak,
kıyaslamak, küçük düşürmek; çocukla alay etmek; çocuktan, yaşına uygun olmayan
beklentilerde bulunmak gibi davranışlar örnek olarak verilebilmektedir (Turhan ve
ark, 2006;).
Duygusal istismarı kanıtlamak, tanımlamak, fark etmek zor olsa da Türkiye'
de yapılan araştırmalara göre duygusal istismarın görülme oranı %78 gibi yüksek bir
oran olmasıyla diğer istismar türlerine göre daha yaygın olduğu görülmüştür (Turhan
ve ark, 2006). Duygusal istismarda somut, fiziksel bulguların bulunmayışı ve
genellikle diğer istismar türleriyle birlikte görülüyor olması duygusal istismarı, diğer
istismar türlerinden ayırmaktadır (Polat, 2007).
Duygusal istismarın nedenleri arasında düşük sosyoekonomik düzey, istismar
döngüsü, doğumdan sonra kurulması gereken anne- çocuk arasındaki duygusal bağın
kurulamayışı, bozuk iletişim, yeterince olgunlaşmamış ebeveyn, aile yapısının geniş
aile olması, ebeveynin psikolojik problemleri yer almaktadır (Polat, 2001). En sık
rastlanan duygusal istismar türü çocuğa bağırmaktır (Bahar ve ark, 2009). Duygusal
istismarda anne baba rolleri farklı biçimlerde görülmektedir:
• Reddetme: Çocuktan vazgeçmiş görünmedir (Yavuzer, 1999).
• Küçük düşürme: Hakaret etme, lakap takma, başkalarının yanında utandırma
gibi davranışları içermektedir (Yavuzer, 1987).
• Korkutma: Çocuğun, başarılı olamayacağını, sevilmeyeceğini, ilgi
çekemeyeceğini, iyi bir çocuk olamayacağını çocuğa söyleme veya davranış
yoluyla hissettirmektir. Böylece çocuk ebeveyninden ebeveyni tarafından terk
edilme, incinme, sakatlanma, öldürülme ile ilgili korku yaşar. Çocuğun
yaşadığı bu korkuya fiziksel istismar da etki edebilmektedir (Polat, 2007).
26
• Soyutlama: Çocuğu, diğer çocuklarla günlük aktivitelerde bulunmasını
engelleme, yaşıtlarıyla geçireceği vakte sınır koyma gibi davranışlardır
(Yurteri, 2011).
• Yozlaştırma: Çocuğun, işlediği suçlar üzerinde durmama veya çocuğu suça
teşvik etme. Çocuğun mazoşist yönünün gelişmesine katkıda bulunmaktır
(Yurteri, 2011).
• Sömürme: Çocuğun bakım vereninin ihtiyaçlarını karşılamasına, ebeveynin
avantajına gelen davranışları konusunda çocuğa cesaret vermek, izin
vermektir (Yurteri, 2011).
• Duygusal tepki vermeme: Çocuğun sergilediği davranışları onaylama ya da
onaylamamama gibi, bu davranışlara tepki vermemedir. Bakım veren,
çocuğun hiçbir başarısından memnun olmaz. Çocuğa sergilediği duygulanım
tepkileri sızlanma, darılma/ gücenme, öfkedir (Polat, 2007).
Çocuğun yaşamının ilk yıllarında tanıştığı ilgisiz ve yetersiz iletişim onun güvensiz
ilişkilerinin temelini oluşturacaktır. Ev içindeki yaşanan bu ilişkilerden dolayı ev
dışında, hayatları boyunca kaçmakla bağlanmak arasında tutum sergileyeceklerdir
(Dağlı, 2008). Çocuğun ebeveyn tarafından reddedilmiş olması bağlanma sürecinde
olumsuzluk yaratarak güvensiz bağlanmaya yol açmaktadır. Bu bağlanma biçimi de
ebeveyniyle kurularak çocuğun yetişkinlik dönemlerinde kuracağı ilişkilerde önemli
bir faktör olacaktır (Dağlı, 2008).
2.5.1.3. Cinsel İstismar
Cinsel gelişimini henüz tamamlamamış çocuk veya ergenin, erişkin birinin
cinsel arzu ve ihtiyaçlarını karşılamak için tehdit veya kandırılma yoluyla
kullanılmasıdır. Cinsel eylem, giysili veya giysisiz olarak göğüslere, kalçalara veya
genital bölgelere dokunarak, vücut boşluklarına cinsel organ veya cisim sokmaktır
(Şar, 1998). Bu durumun iki çocuk arasında görülmesi halinde ise çocuklar arasında
en az dört yaş bulunması ve küçük olan çocuğun zorlama veya ikna ile cinsel haz
amacı güden aktivitelere maruz bırakılması gerekmektedir (Aktepe, 2009; Polat,
2000; Kara ve ark, 2004; Aral, 2001).
NCCAN' ın 1981' deki tanımına göre ise yetişkinin cinsel uyarılması için
çocukla arasında kurulan temas veya etkileşimdir. ABD Sağlık ve İnsani Hizmetler
27
Departmanı (U.S. Department of Health and Human Services) 2008 yılında cinsel
istismarı şu şekilde tanımlamıştır: Cinsel haz veya ticari amaç için çocuğun seksüel
aktivitelere katılımının sağlanmasıdır.
Çocuk İstismarı ve İhmali Ulusal Merkezi tarafından yapılmış olan tanımda
ise cinsel istismar, çocuk ve erişkin arasında geçen ve erişkinin çocuğu cinsel
uyarılma amacıyla kullanma esnasında ortaya çıkan temas ve etkileşimdir. Ayrıca bu
yetişkinin çocuktan minimum beş yaş büyük olması veya çocuk üzerinde güç ve
kontrolünün bulunması durumlarını da içermektedir
Cinsel istismar farklı biçimlerde görülmektedir; temas içermeyen cinsel
içerikli konuşmalar, teşhircilik, röntgencilik gibi veya cinsel dokunma, tam cinsel
birleşme veya çocuk pornografisi, çocuk seks turizmi, çocuk fuhuşu gibi cinsel
sömürüdür (Polat, 2001). Başka bir ifadeyle cinsel istismarı içeren davranışlar
çocuğun genital bölgelerini okşamak, cinsel temas, ensest, tecavüz, anal birlikteliğe
zorlama, kendi bedenini teşhir etme veya çocuğa bedenini teşhir ettirme, çocuğa
yaşına uygun olmayan porno içerikli materyaller izlettirme veya izlemeye zorlamadır
(Dağlı, 2008).
Araştırmalar çocuk cinsel istismarının en sık görülen biçiminin mastürbasyon
ve penetratif eylem; diğerleri de teşhircilik, uygunsuz okşama ve dokunmadır. Baker
ve Duncan' ın 1985 yılındaki çalışmalarında istismarların %51' inin dokunmadan
gerçekleştiğini, %5' inin de oral ya da vajinal ilişki yoluyla gerçekleştiğini
belirtmektedirler (Erel, 2013; Taçyıldız, 2013). Çocukların yaşlarının artmasıyla
birlikte cinsel istismarın şiddeti de artmakta ve artık fiziksel bütünlüğe de zarar
vermeye başlamaktadır. Söz gelimi kız çocukların yaşları ilerledikçe cinsel istismar
vajinal penetrasyon şeklinde gerçekleşmektedir. İstismarın yöntemi ise kız
çocuklarında dokunma, okşama, öpme şeklinde; erkek çocuklarda ise anal sürtünme
şeklindedir (Akbaş ve ark, 2009). Çocuk cinsel istismar vakalarının %15- 25 oranı
fiziksel istismarla birlikte görülmüştür (Erel, 2013).
Cinsel istismar Türkiye' de konuşmaya açık bir konu olmadığından maruz
kalanların başvuruda ve açıklama yapmada zorlandıkları bir istismar türüdür (Polat,
2007). Çocuklar utanç, suçluluk, ceza alma ve terk edilme korkusu nedeniyle
28
çoğunlukla bu durumdan kimseye bahsetmezler fakat istismar sırasında herhangi bir
fiziksel zarar gördüğü taktirde durum saklı kalmaz (Çelik, 2010).
Çocuğun yaşadığı cinsel istismar vakalarında fail tanıdık değilse daha çok
polise anlatılmaktadır. Failin tanıdık olduğu durumdaysa ya çocuk, baskıdan dolayı
kimseye söyleyememektedir ya da olayı anlattığı kişi çocuğa inanmamaktadır veya
suçluyu korumak istemektedir. Çocukların, genellikle anlattıklarına inanılmayacağı
düşüncesiyle yaşadıklarını kimseyle paylaşmadıkları için tekrar tekrar istismara
maruz kalmaktadırlar. Bundan dolayı da istismar vakalarının sayısının yüksek olduğu
düşünülse dahi bunların %15' inin açığa çıktığı sanılmaktadır (Dağlı, 2008).
ABD' de 266 erkek ve 530 kadın üniversite öğrencisi örneklemiyle yapılmış
olan çalışmada kadınların %11' inin, erkeklerin de %4' ünün 12 yaş öncesinde bir
erişkin tarafından istismara uğradıkları ve kadınların %46' sının bir akraba, %33'
ünün tanıdık, %2' sinin bir yabancı; erkeklerin de %17' sinin akraba, %53' ünün
tanıdık, %30' unun bir yabancı tarafından istismara uğradıkları görülmüştür (Topçu,
1997). Birçok vakada istismar, çocukluk ve ergenlikte başlarken tekrarlayarak da
devam eder. Vakaların yarısından fazlasında istismarcı, çocuğun tanıdığı ve
güvendiği biridir (Günce, 1991).
Cinsel istismar mağdurlarının %53' ü 14 yaşın altındadır (Taçyıldız, 2013).
İstismar vakaları kız ve erkeklerde farklı oranlarda görülmektedir. 2001- 2006 yılları
arasında Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Merkezi' ne başvurulan vakalarda kızların,
erkeklerin iki katı kadar olduğu ve başvuruların toplamının %20' sinin 12- 18 yaş
arasında olduğu görülmektedir (Aktepe, 2009). Cinsel istismar açısından kız
çocukları erkek çocuklara oranla 10 kat daha fazla risk altındadır (Günce, 1991).
Cinsel istismar nüfus geneli için kadınlarda %6- 62, erkeklerde %3- 16 olarak ileri
sürülmüştür (Topçu, 1997).
Swanston, Tebbutt, Oates ve O’ Toole' nin 1997 yılında yaptıkları çalışmada
daha önce cinsel istismara uğramış çocuklar istismar olayından 5 yıl sonra
değerlendirmeye alınmış ve bu çocukların %43' ünde depresyon, %43' ünde düşük
benlik saygısı bulunmuş ve yaşla birlikte benlik saygısının daha da düştüğü
gözlenmiştir. Chandy, Blum ve Resnick' in 1996 yılında kızlardan oluşan 1000
kişilik örneklem grubuyla yaptıkları çalışmada da istismar öyküsü olan çocuklarda
29
uzun zaman sonra yüksek oranda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon,
anksiyete ve düşük benlik algısı gözlemlemişlerdir (Krahe, 2000; aktr Çelik, 2010).
Cinsel istismarla birlikte yaşanan travmatik cinsellik, ihanete uğramışlık
duygusu, güçsüzlük hissi, damgalanma gibi dört dinamiği beraberinde getirmektedir.
Bunlar, yaşanan olayın etkisini ağırlaştırarak çocuğun benlik algısındaki değişikliğe,
duygulanım sürecindeki bozulmalarına yol açmakta (Taçyıldız, 2013), gelecek
hakkında olumsuz düşüncelere sahip olarak düşük benlik saygısı oluşturmaktadırlar
(Polat, 2000). Bu sebeple cinsel istismar mağduru olan bir çocuğun başvuru sebebi
gizli davranış bozuklukları (uyku sorunları, karın ağrısı, idrar/ gaita kaçırması,
değişik fobiler), belirgin genital hasar olabilmektedir. Beklenmedik, cinsel yolla
bulaşan hastalıklar, davranışlar, genital kanama özgün bir cinsel istismar delilidir
(Yurteri, 2011).
2.5.2. Çocuk İhmali
Kozcu' ya göre (1990) ihmal, ailenin veya çocuğa bakmakla yükümlü olan
kişilerin çocuğa karşı olan sorumluluklarını gerçekleştirmemeleridir (Kars, 1996;
Polat, 2004). İhmal, niyet önemli olmaksızın çocuğun gelişimini tamamlayabilmesi
için ihtiyacı olan bakım ve korunmanın sağlanamamasından kaynaklı fiziksel,
duygusal ve eğitimle ilgili ihtiyaçlarının göz ardı edilmesidir (Polat, 2007). İhmal,
çocuk ile ebeveyn iletişiminin yetersiz olması ya da bu iletişimin hiç olmamasıdır.
Çocukların temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları sonucu onların
gelişimlerini engelleyici tüm davranışlardır (Aral ve Gürsoy, 2001).
Çocuğun, fiziksel, duygusal, psikolojik temel ihtiyaçlarının karşılanmaması
durumudur. Bu durumun çocuğun sağlığını ve gelişimini olumsuz etkiliyor olması
ihmaldir. Ebeveyn veya bakıcı tarafından sevgi, güven, bakım, giyecek, barınak,
beslenme, ihtiyaçların karşılanmaması, fiziksel zarardan veya tehlikeden
korunmaması, tıbbi yardım veya tedavi olamaması durumudur (Çiçek, 2011;
Gürkaynak ve ark, 1998).
Duygusal ihmal çocukların özellikle ergenlik dönemlerindeki destek ve
denetimden yoksun bırakılmalarıdır. Çocuğun sevilmemesi ve ihtiyacı olan duygusal
ilgi ve yakınlığın gösterilmemesidir (Yurteri, 2011). Duygusal ihmal çocuğun
ihtiyacı olan dokunulma, güven, sosyalleşme, kendini değerli görme gibi duygusal
30
tepkilerin ebeveynler tarafından reddedilmesi, ihmal edilmesi veya çocukla
paylaşılmamasıdır (Yavuzer, 1987).
Brassard çocuğun kültürel alt yapısına göre davranış ve performansının
olması gereken düzeyde olmasını engelleyen etkinin ihmal olduğunu söylemektedir
(Çelik, 2010). Bornet' e göre ihmal, çocuğun akademik eğitimi ile sosyal ve ahlaki
eğitimini kapsar (Polat, 2004). Sedlack ve Broadhurst' a göre ihmal, çocuğun
fiziksel, duygusal ve eğitsel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmaktır (Çelik, 2010
). İhmale uğramış bir birey ihmal edici bir anne baba olur ve bu döngü bu şekilde
devam eder (Bilir ve ark, 1991; Şahin, 2002).
Çocuk ihmalinin yaygınlığı hakkında net bir sonuç söylenemese de istismar
vakalarında ortaya çıkan ölümlerin %50' sinin ihmalden kaynaklandığını söylemek
mümkündür (Polat, 2007). Çocuk ihmali en az fiziksel ve cinsel istismar, aile içi
şiddet kadar çocuk üzerinde bir etki yaratmaktadır (Özer, 2014). İhmalin risk
faktörleri yoksulluk, madde kötüye kullanımı, anne babanın psikopatolojisi, anne
babanın boşanmış olması, doğum öncesi ve sonrasındaki kötü bakımdır (Çelik,
2010). Üç yaşın altındaki çocuklar ihmale daha fazla maruz kalırken ihmal çocuğun
yaşı ilerledikçe azalmaktadır (Çiçek, 2011).
3. BÖLÜM
YÖNTEM
3.1. Araştırmanın Modeli
Bu araştırma 0- 18 yaş arasında çocuğu olan annelerin çocuk yetiştirme
tutumları ile çocukluk çağı örselenme yaşantıları, ebeveynleriyle bağlanma stilleri ve
benlik saygıları arasındaki ilişkiyi incelemek üzere ilişkisel tarama modeline uygun
olarak hazırlanmıştır.
3.2. Örneklem
Araştırmanın çalışma grubu, İstanbul ilinin Zeytinburnu, Bakırköy ve Etiler
ilçelerinde yaşayan 0- 18 yaş arasında çocuğu olan 540 anneden oluşmaktadır.
31
Katılımcıların yaş aralığı 24-65 yaş, yaş ortalaması 37.77 ± 6.17 yaştır. .Çalışma
grubundaki annelerin çoğunluğu lise (%28.8), ve üniversite (%32.7) mezunu; büyük
çoğunluğu(%92.4) evli ve çekirdek aileye (%89.0) sahip, yarısı (%50.6) iki çocuk
sahibidir. Yarıya yakınının (%44.8) çalıştığı ve çalışanların da bir kısmının (%61.9)
gelir kontrolünün kendisinde olduğu görülmüştür.
3.3. Veri Toplama Araçları
3.3.1. Demografik bilgi formu
Demografik bilgi formunda katılımcıların yaşı, öğrenim durumu, mesleği,
çalışma durumu, gelirinin kontrolü, medeni durumu, aile durumu çocuk sayısına ve
çocuklarında ruhsal, fiziksel ve zihinsel rahatsızlığın varlığına dair bilgiler yer
almaktadır.
3.3.2. Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
Ölçeğin asıl formu E. S. Schaefer ve R. Q. Bell (1958) tarafından geliştirilen
"Parental Attitude Research Instrument"tir. Türkçeye uyarlaması 1978 tarihinde
Güney Le Comple, Ayhan Le Compte, Serap Özer ve Şenay Küçük tarafından
yapılmıştır.
Test ana babaların çocuk yetiştirme tutumlarını anne babalar veya çocuk ve
gençler üzerinden ölçmektedir. 60 maddeden oluşan ölçeğin her maddesi ' hiç uygun
bulmuyorum', ' biraz uygun buluyorum', ' oldukça uygun buluyorum', ' çok uygun
buluyorum' şeklinde cevap şıkları içermektedir.
Türkçe formunun güvenirliği test- tekrar test yöntemiyle sağlanmıştır.
Formun iki hafta ara ile tekrar uygulanarak Pearson Momentler Çarpımı
korelasyonları .58 ile .88 arasında bulunmuştur. Güvenirlik çalışması ölçeğin son
formunda yapılmamıştır. Ölçeğin yapı geçerliği farklı sosyoekonomik gruplardan
179 annenin ölçek puanlarına uygulanan faktör analizi sonucu ölçeğin alt ölçekleri
ortaya çıkmıştır. Bunlar: Aşırı koruyucu anne: annenin çocuğun hayatına fazla
müdahale etmesini içermektedir. Müdahale, aşırı kontrol, çocuğun bağımlı olmasını
isteme gibi konuları kapsar; Demokratik ve eşitlik: Çocuğa eşit haklar tanıma,
fikirlerini destekleme, çocuğuyla arkadaş olmak ve onunla bir çok şeyi paylaşmak
gibi konuları kapsar; Ev kadınlığı rolünü reddetme: Çocuğuyla uzun süre bir arada
32
kalmaktan hoşlanmamak, yeni doğan bebeğin bakımından ürkmek gibi konuları
kapsar; Karı- koca geçimsizliği: Eşler arasındaki geçimsizliğin çocuk üzerindeki
rolü, eşin anneye yardımcı olaması gibi konuları kapsar. Ölçeğin toplam puanı
yoktur. Alt boyutlardan alınan puanlar birbiriyle karşılaştırılamaz. Demokratik ve
eşitlikçi tutum alt ölçeği dışında diğer alt ölçeklerden alınan yüksek puanlar olumsuz
ebeveyn tutumuna işaret etmektedir.
Ölçeğin güvenirliği test tekrar test yönteminde .58 ile .88 arasında
değişmektedir. Alt ölçeklerin iç tutarlı değerleri .59 ile .90 arasında değişmektedir.
Ölçeğin yapı geçerliği sosyo ekonomik düzeyin 5 faktör üzerindeki ağırlık
derecesine göre yapılmıştır. Düşük sosyo ekonomik düzeydeki annelerin orta sosyo
ekonomik düzeydeki annelere göre demokratik eşitlik puanları düşük çıkmıştır.
Yüksek sosyo ekonomik düzeydeki annelerin aşırı koruyucu anne boyutu ve baskı
disiplin boyutu puanlarının anlamlı derecede düşük olduğu görülmektedir. Ev
kadınlığını reddetmenin de orta ve düşük sosyo ekonomik düzeydeki annelerden
daha düşük bulunmuştur. Orta ve düşük sosyo ekonomik düzeydeki ev kadınlarının
ev kadınlığı rolünü reddetme ve karı koca geçimsizliği puanları arasında anlamlı bir
ilişki bulunmamıştır. Bu bulgular Türkçe PARI ölçeğinin yapı geçerliğini
desteklemektedir (Türkçe Ölçüm Araçları Veritabanı).
3.3.3. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği
Ölçeğin asıl formu " Rosenberg Self- EsteemScale" dir ve M. Rosenberg
tarafından 1963 yılında geliştirilmiş ve 1965 yılında geçerlik güvenirlik çalışması
yapılarak birçok çalışmada kullanılmaya başlanmıştır. Türkçe uyarlaması Füsun
Çuhadaroğlu (1986) tarafından yapılmıştır.
Ölçek benlik saygısını ölçmekte ve 12 alt testten oluşmaktadır: benlik saygısı,
kendilik kavramının sürekliliği, insanlara güven duyma, eleştiriye duyarlılık, depresif
duygulanım, hayalperestlik, psikosomatik belirtiler, kişilerarası ilişkilerde tehdit
hissetme, tartışmalara katılabilme derecesi, ana- baba ilişkisi, babayla ilişki, psişik
izolasyon. Bu çalışmada ebeveyn tutumu ile ilişkili olduğu düşünülen alt testler
çalışmaya dahil edilmiş ve hayalperestlik, tartışmalara katılabilme derecesi ve psişik
izolasyon alt testleri değerlendirmeye alınmamıştır. Her alt testin ve ifadelerin cevap
şıkları birbirinden farklıdır. Her bir alt testin puanlaması da birbirinden farklı sonucu
33
ifade etmektedir. Benlik saygısı, kendilik kavramının sürekliliği, insanlara güven
duyma ve ana-baba ilgisi alt testlerinden alınan yüksek puan benlik saygısının düşük,
sürekliliğin, güvenin ve ana baba ilgisinin azlığına işaret eder. Diğer alt testlerdeki
yüksek puan ölçülen boyutun fazlalığına işaret eder.
Ölçeğin güvenirliği test- tekrar test yöntemiyle sağlanmıştır. 15- 18 yaş
arasındaki lise öğrencilerine 1 ay ara ile uygulanarak her bir alt testten elde edilen
değişmezlik katsayısı .46 (kişilerarası ilişkilerde tehdit hissetme alt testi) ile .89
(psikosomatik belirtiler alt testi) arasında değişmiştir. Ölçeğin geçerliği için bir
lisenin 5 ayrı sınıfından 5' er öğrenci seçkisiz yolla seçilmiştir. Öğrencilerin benlik
saygıları kendilerine göre düşük, orta ve yüksek olarak gruplandırılmış sonra bu
öğrencilerin benlik saygısı alt testinden aldıkları puanlara göre bu gruplandırma
tekrar yapılmıştır ve sonuçlar arasındaki uygunluk Pearson Momentler Çarpımı
tekniği ile geçerlik katsayısı .71 olarak bulunmuştur. Depresyon, psikosomatik
belirtiler, kişilerarası ilişkilerde tehdit hissetme alt testlerinin geçerlik çalışması için '
Belirti Tarama Listesi (SCL- 90R)' nin aynı isimli alt testleri kullanılarak geçerlik
katsayıları depresyon alt testi için .66, psikosomatik belirtiler alt testi için .70,
kişilerarası ilişkilerde tehdit hissetme alt testi için .45 olarak bulunmuştur. Yapı
geçerliği için t testi kullanılarak nörotik, psikotik ve kontrol grubu arasındaki
farklılık sınanmıştır. Uygulanan ki- kare testine göre benlik saygısının hasta ve
kontrol grubu arasında anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği görülmüştür
(Çuhadaroğlu, 1986).
3.3.4. Ana Babaya Bağlanma Ölçeği (ABBÖ)
Ölçek, Bowlby'nin (1969, 1973) Bağlanma Kuramı'nı temel alarak geliştirilen
ilk ölçeklerden biridir. Ölçek bireyin algısı açısından ana babasıyla kurulan ilişki
örüntüsünü geriye dönük olarak değerlendirmektedir. Türkçe uyarlaması Kapçı ve
Küçüker (2006) tarafından yapılmıştır. Ölçek 25 madde ve iki alt ölçekten
oluşmaktadır. Her bir madde 4' lü likert tipi (tamamen böyleydi... hiç böyle değildi)
cevap şıkkı içermektedir. İlgi alt ölçeğinde yüksek puan sıcak, anlayışlı, kabul edici
olarak algılanan, düşük puan ise soğuk ve reddedici olarak algılanan ana babayı
yansıtır. Aşırı koruma alt ölçeğinde yüksek puan aşırı kontrolcü ya da özerkliğe izin
vermeyen anne baba algısını yansıtır.
34
Ölçeğin yapı geçerliliğini sınamanın bir yolu olarak anne ve baba formları
için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. Faktör yük değerleri incelendiğinde
maddelerin, ağırlıklı olarak özdeğerleri 2’nin üzerinde olan iki faktörde yığılma
gösterdiği görülmüştür. Özgün ölçekte kontrol/aşırı koruma faktöründe yer alan
maddelerden yalnızca kontrol boyutu ile ilgili olanların (3, 7, 15, 21, 22 ve 25)
uyarlama çalışmasında ilgi faktörüne yüklendiği görülmüştür. Bu faktör, ilginin yanı
sıra ana babanın çocuğuna yönelik davranışsal kontrolüyle ilgili maddeleri de
içerdiğinden uyarlama çalışmasında bu faktör ilgi/kontrol olarak adlandırılmıştır.
İkinci faktörde yer alan maddeler incelendiğinde (8, 9, 10, 13, 19, 20, 23) ise tüm
maddelerin ana babanın çocuğuna yönelik aşırı koruma davranışlarını kapsadığı
görülmüş ve bu faktör aşırı koruma olarak adlandırılmıştır. 9. Maddenin özgün
ölçekte aşırı koruma/kontrol faktörüne yüklenirken, uyarlama çalışmasında aşırı
koruma faktörüne yüklendiği görülmüştür.
Ölçeğin ölçüt geçerliğini belirlemek için ana baba bağlanma ölçeği ile aile
hayatı ve çocuk yetiştirme tutum ölçeği ve ana baba tutum ölçeği arasındaki
korelasyonlara bakılmıştır. Genel olarak korelasyonların anlamlı ve beklendik yönde
olduğu görülmüştür.
Türkçe uyarlamasının güvenirliliği iç tutarlılık, iki yar ve test tekrar test
istatistikleriyle hesaplanmıştır. Anne formu için Cronbach Alfa değeri .87; baba
formu için .89 bulunmuştur. Hem anne hem baba formu için koruma alt ölçeği iç
tutarlık katsayısı .70, ilgi/ kontrol alt ölçeği içinse sırasıyla .90 ve .91' dir. Ölçeğin iki
yarı güvenirliğine GuttmanSplit- Half yöntemiyle bakılmış, anne formuna tüm ölçek
için .70, ilgi/ kontrol boyutu için .85, koruma boyutu için .68; baba formundaysa
sırasıya .64, .83, .64 olarak bulunmuştur. Test- tekrar test güvenirliği için anne formu
tüm ölçekte .90, baba formu .89' dur. İlgi/ kontrol boyutunda anne formu için .91,
baba formu için .90; koruma boyutunda anne formu için .64, baba formu için .78' dir
(Kapçı ve Küçüker, 2006).
3.3.5. Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği
Bu ölçek Bernstein ve arkadaşları tarafından 1994 yılında geliştirilmiş olup,
ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirliği Şar ve arkadaşları tarafından 2012 yılında
yapılmıştır. Ölçek 28 madde ve minimizasyon, duygusal istismar, fiziksel istismar,
35
cinsel istismar, fiziksel ihmal ve duygusal ihmal olmak üzere altı alt boyuttan oluşan
5’li likert tipi bir ölçektir. Ölçeğin puanlanması; Hiçbir zaman (1), Nadiren (2), Kimi
zaman (3), Sık olarak (4) ve Çok sık (5) şeklinde yapılmaktadır. CTQ puanlarının
hesaplanmasında, önce olumlu ifadelerden (madde 2,5,7,13,19,26,28) elde edilen
puanlar ters çevrilmektedir. Beş alt boyutun toplamı CTQ toplam puanını
vermektedir. Alt puanlar 5-25, toplam puan 25-125 arasındadır. Olumlu ifade
olmasına rağmen, minimizasyon ile ilgili maddeler (madde 10,16 ve 22) sadece
travmanın inkârını ölçtüğünden ve toplam puanı etkilemediğinden bu alt boyutun
puanlarını ters çevirmeye gerek yoktur. Minimizasyon puanını hesaplamak için bu üç
maddenin her birinden alınan sadece 5 puan (en yüksek) cevapları hesaba katılır ve
bunların hepsi 1 puan olarak sayılır. Bunların toplanması ile 0-3 puan arasında bir
minimizasyon puanı elde edilir. Türkiye’de CTQ toplam ve alt grup kesme puanları
ile ilgili öngörü cinsel ve fiziksel istismar için 5 puanın aşılması, fiziksel ihmal ve
duygusal istismar için 7 puanın aşılması, duygusal ihmal için 12 puanın aşılması,
toplam puan için ise 35 puanın kesme puanı olarak alınmasıdır.
1. Duygusal istismar: Bu alt boyutta; 3.,8.,14.,18. ve 25. maddeler yer almaktadır.
2. Fiziksel istismar: Bu alt boyutta; 9.,11.,12.,15. ve 17. maddeler yer almaktadır.
3. Fiziksel ihmal: Bu alt boyutta; 1.,4.,6.,2. ve 26. maddeler yer almaktadır.
4. Duygusal ihmal: Bu alt boyutta; 5.,7.,13.,19. ve 28. maddeler yer almaktadır.
5. Cinsel istismar: Bu alt boyutta; 20.,21.,23.,24. ve 27. maddeler yer almaktadır (Şar
ve ark. 2012).
Ölçeğin güvenirliğinde Cronbach alfa değeri (N= 123) 0.93, Gutmann yarı test
katsayısı da 0.97 olarak bulunmuştur. Her bir soru puanı ile o soru dışta bırakılarak
hesaplanan ölçek toplam puanı arasında Pearson korelasyon katsayısı hesaplandı ve
4. madde (r=0.17) dışındaki birçok sonuç 0.50' nin üzerinde çıktı. Bu da ölçeğin iç
tutarlığının yüksek olduğunu göstermektedir. Ölçeğin iki hafta ara ile
gerçekleştirildiği uygulamasında korelasyon katsayısı 0.90 (p<0.001, N= 48)' dır. Alt
puanlarında ise: Duygusal istismar r= 0.90, p= 0.001; duygusal ihmal r=0.85,
p<0.001; fiziksel istismar r=0.90, p<0.001; cinsel istismar r=0.73, p<0.001; fiziksel
ihmal r=0.77, p<0.001; minimizasyon r=0.71, p<0.001 şeklindedir.
36
Ölçeğin yapı geçerliğinde toplam puan ile yaş arasında dissosiyetif bozukluk
grubunda anlamlı korelasyon görülmüştür (r=0.48, N= 23, p=0.002). Kadınlarla
erkekler arasında dissosiyetif bozukluk ve klinik dışı grupta fark görülmemiştir. Gelir
düzeyi ile toplam puan arasında düşük düzeyde negatif korelasyon (r= 0.18, N= 123,
p= 0.042) görülmüştür. Katılımcıların eğitim yılları ile ölçek toplam puan arasında
korelasyon bulunmamıştır (p=0.380). Ölçeğin toplam puanı ile Çocukluk Çağı
Kötüye Kullanım ve İhmal Soru Listesi ile elde edilen toplam travma türü sayısı ve
Dissosiyetif Yaşantılar Ölçeği arasında anlamlı korelasyon bulunmuştur. Bu da
ölçeğin yapısal geçerliğe sahip olduğunu göstermektedir.
3.4. Uygulama
Katılımcılara Bilgi Onam Formu ile birlikte demografik Bilgi Formu,
Bağlanma Ölçeği, Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği, Rosenberg Benlik
Saygısı Ölçeği, Anne Baba Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği verilmiştir. Onam
formunda katılımcıların, çalışmaya gönüllülük esasına göre katılacakları ve
çalışmadaki bütün verilerin gizlilik esasına dayalı olacağı bilgisi verilmiştir.
Çalışmada gizlilik esası gözetildiğinden Bilgi Onam Formu haricindeki tüm
formlar katılımcılardan kapalı bir zarf içinde alınmıştır. Toplamda 600 katılımcıya
form verilirken 20 tanesi çalışmadan çekileceğini belirtmiş, 40 adet form da geri
gelmemiştir.
3.5. İstatistiksel Değerlendirme
Araştırmadan elde edilen verilerin çözümlenmesi ve yorumlanması
aşamasında SPSS 23v. kullanılarak betimleyici istatistikleri için deskriptif analiz,
değişkenler arası ilişki ve farklılıklara bakmak için Bağımsız Örneklem t-testi, one
way ANOVA ve pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Verilerin çözümlenmesi ve
yorumlanmasında 0.001, 0.01 ve 0.05 anlamlılık düzeyi aranmıştır.
4.BÖLÜM
BULGULAR
Bu bölümde araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel sonuçları yer
almaktadır. Elde edilen veriler; betimleyici istatistikler ve hipotezlerin sınanması
37
olarak iki başlıkta verilmiştir. Bazı sorular tüm katılımcılar tarafından
cevaplandırılmadığından istatistiksel değerlendirmeler cevap verenler arasında
yapılmıştır. Bu nedenle bazı soruların toplam sayıları farklıdır. Cevaplamaktan
kaçınılan ölçeklerde birinci sırada Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
(%19.81), ikinci sırada Ana Babaya Bağlanma Ölçeği baba formu (%15.74) ve
ardından Ana Babaya Bağlanma Ölçeği anne formu (%11.11) gelmektedir. En
yüksek katılım Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği’ne olmuştur.
4.1. Betimleyici İstatistikler:
4.1.1. Demografik bilgilere ait betimleyici istatistikler:
Tablo 1: Demografik Özelliklerin Dağılımı
Eğitim Durumu N %
Okuryazar 11 2.0
İlkokul 120 22.3
Ortaokul 77 14.3
Lise 155 28.8
Üniversite ve üstü 176 32.7
Toplam 539 100.0
Medeni durumu
Bekar 4 0.7
Evli 498 92.4
Boşanmış 30 5.6
Eşi ölmüş 7 1.3
Toplam 539 100.0
Çocuk sayısı
1 121 22.4
2 273 50.6
3 109 20.2
4 ve üstü 37 6.9
Toplam 540 100.0
Aile durumu
Çekirdek aile 476 89.0
Geniş aile 59 11.0
Toplam 535 100.0
Çalışmaya 540 kadın katılmıştır. Katılımcıların yaş aralığı 24-65 yaş, yaş
ortalaması 37.77 ± 6.17 yaş olarak saptanmıştır. Katılımcıların çoğunluğu lise
(%28.8) ve üniversite mezunu (32.7), evli (%92.4), 1 ve 2 çocuk sahibi (%73)’dir.
Katılımcıların %89’u aile durumunu çekirdek aile olarak belirtmiştir (Tablo 1).
38
Tablo 2: Meslek, Çalışma Bilgileri ve Gelir Kontrollerine Ait Bilgilerin Dağılımı
Mesleği N %
Ev hanımı 172 40.1
Profesyonel meslek grubu
a-İş ve yönetim 56 13.0
b- Eğitim 55 12.8
c- Bilim ve Mühendislik 10 2.3
d- Sağlık 15 3.5
e- Hukuk 4 0.9
Profesyonel meslek grubu toplamı 140 32.6
Büro Hizmetleri 29 6.8
Hizmet ve Satış 58 13.5
Diğer 30 7.0
Toplam 429 100.0
Çalışma durumu
Çalışıyor 240 44.8
Çalışmıyor 296 55.2
Toplam 536 100.0
Çalışanların gelir kontrolü
Kendisinde 146 61.9
Eşinde 52 22.0
Aynı evi paylaştığı yakınında 3 1.3
Eşi ile ortak 35 14.8
Toplam 336 100.0
Meslek gruplandırması sınıflandırması Uluslar arası Standart Meslek
Sınıflaması (ISCO-08) dikkate alınarak yapılmıştır. Bu sınıflandırma 3 başlıkta
toplanmaktadır.
1. Profesyonel meslek grubu (5’e ayrılmaktadır.)
a- İş ve Yönetim: finans, bankacı, planlama, mali müşavir, insan kaynakları,
yönetici, işletmeci, ithalat/ihracat uzmanı, halkla ilişkiler vb.
b- Eğitim: akademisyen, ana okul öğretmeni, öğretmen vb.
c- Bilim ve Mühendislik: mühendis, biyolog, kimyager, sosyolog vb.
d- Sağlık: doktor, hemşire, ebe, sağlık teknisyeni, vb.
e- Hukuk: avukat
2. Büro Hizmetleri: memur, yönetici asistanı, bütçe takip elemanı vb.
3. Hizmet ve Satış Elemanı: satış sorumlusu, çocuk bakıcısı, apartman görevlisi,
aşçı, çaycı, güvenlik görevlisi vb.
39
Bu sınıflandırmaya uymayan, mesleğini serbest meslek, emekli, öğrenci, tasarımcı,
subay, menajer, kuyumcu olarak belirtenler diğer grubu içerisine dahil edilmiştir.
Katılımcıların çoğu ev hanımı (%40.1) olduğunu bildirmiştir. Katılımcıların
%32.6’sının ise profesyonel bir mesleğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Araştırmaya
katılanların yarıya yakını çalıştığını (%44.8) ve çalışanların büyük çoğunluğu
gelirlerinin kendi kontrolünde (%61.9) olduğunu belirtilmiştir (Tablo 2).
Tablo 3; Çocuklarının Sorunlarına Ait Bilgilerin Dağılımı
Çocukların herhangi birinde ruhsal/
zihinsel/fiziksel sorun varlığı
N %
Var 17 3.2
Yok 522 96.8
Toplam 539 100.0
Sorunun tanımı
DEHB 2 11.76
Atipik otizm 1 5.88
Disleksi 3 17.64
Breakel plexus 1 5.88
Dücken/becker 1 5.88
Öfke kontrol bozukluğu 1 5.88
İşitme/görme engeli 2 11.76
Elini kulanamama 2 11.76
Serebral palsi 3 17.64
Ruhsal bozukluk 1 5.88
Toplam 17 100.0
Sorunun başlangıç zamanı
Doğuştan 7 46.7
Doğumdan sonra 8 53.3
Toplam 15 100.0
Tedavi görüyorsa ilaç kullanımının varlığı
Var 5 31.3
Yok 11 68.8
Toplam 16 100.0
Bakımında destek alıp almadığı
Alıyor 6 37.5
Almıyor 10 62.5
Toplam 16 100.0
Destek aldığı kurum veya kişi
Özel eğitim kurumu/rehabilitasyon
merkezi
3 50.0
Hastane 1 16.7
Öğretmen 1 16.7
Eş 1 16.7
Toplam 6 100.0
40
Katılımcıların büyük çoğunluğu (%96.8) çocuklarının herhangi birinde
ruhsal, zihinsel, fiziksel sorunun olmadığını belirtmiştir. Herhangi bir sorunun
varlığını belirten katılımcıların yarısı (%53.3) sorunun doğumdan sonra
gerçekleştiğini; doğumdan sonraki süreç içinde de yarısının bebeklik döneminde (1.5
ay- 1.5yaş) başladığını ifade etmiştir. Sorunun varlığını ifade eden katılımcıların
(%3.2) büyük çoğunluğu (%68.8) tedavi gördüğü halde ilaç kullanmadığını ve büyük
çoğunluğu (%62.5) çocuğunun bakımında destek almadığını belirtmiştir. Çocuğunun
bakımında destek alanların (%37.5) yarısı (%50) da özel eğitim kurumu/
rehabilitasyon merkezinde destek gördüğünü belirtmiştir (Tablo 3).
4.1.2. Ölçeklere ait betimleyici istatistikler:
Tablo 4; Çocukluk Çağı Travma Ölçeği Puan Aralıkları, Ortalamaları ve Standart
Sapmaları
Çocukluk Çağı Travma Ölçeği N Min. Max. Ort. SS
Fiziksel istismar alt ölçeği 495 5 21 5.35 1.29
Cinsel istismar alt ölçeği 497 5 18 5.25 1.24
Duygusal istismar alt ölçeği 479 5 23 9.53 1.91
Duygusal ihmal alt ölçeği 481 5 25 9.69 4.25
Minimizasyon 489 0 3 0.94 1.01
Ölçeğin dört alt ölçeğinin aritmetik ortalaması incelendiğinde ortalamaların
çoğunun minimum değere yakın olduğu; duygusal istismar (9.53) ve duygusal ihmal
(9.69) alt ölçeklerinin aritmetik ortalamaları ise diğer alt ölçeklere göre biraz daha
yüksek olduğu görülmüştür (Tablo 4).
Tablo 5; Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği Puan Aralıkları, Ortalamaları ve Standart
Sapmaları
Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği N Min. Max. Ort. SS
Benlik saygısı alt ölçeği 520 0 3.83 0.86 0.54
Kendilik sürekliliği alt ölçeği 518 0 5 2.86 1.27
Güven duyma alt ölçeği 500 0 4 1.50 0.74
Depresif duygulanım alt ölçeği 510 0 6 1.09 1.14
Psikosomatik belirtiler alt ölçeği 516 0 10 2.54 2.33
İlişkilerde tehdit hissetme alt
ölçeği
515 0 3 1.28 1.03
Ana baba ilgisi alt ölçeği 490 0 7 1.30 1.53
Babayla ilişki alt ölçeği 482 0 6 1.51 1.33
41
Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği' nin alt ölçeklerinin aritmetik ortalamaları
incelendiğinde “Kendilik sürekliliği” alt ölçeği (2.86) ve 'ilişkilerde tehdit hissetme'
alt ölçeğinin ortalamalarının (1.28) orta değere yakın olduğu, diğer tüm alt ölçeklerin
ortalamalarının ise minimum değere daha yakın olduğu görülmüştür (Tablo 5).
Tablo 6; Ana Babaya Bağlanma Ölçeği Puan Aralıkları, Ortalamaları ve Standart
Sapmaları
Ana Babaya Bağlanma Ölçeği N Min. Max. Ort. SS
İlgi – kontrol alt ölçeği- anne
formu
478 18 72 33.30 10.60
Aşırı koruma alt ölçeği-anne
formu
483 7 28 16.32 4.48
İlgi – kontrol alt ölçeği- baba
formu
454 18 72 34.95 11.12
Aşırı koruma alt ölçeği-baba
formu
456 7 26 15.11 4.31
Ana Babaya Bağlanma Ölçeği' nin alt ölçekleri incelendiğinde, aşırı
koruma alt ölçeği-anne formu ve aşırı koruma alt ölçeği-baba formunun aritmetik
ortalamalarının, orta değere yakın olduğu ilgi – kontrol alt ölçeği- anne formu ve ilgi
– kontrol alt ölçeği- baba formunun aritmetik ortalamalarının minimuma yakın
olduğu görülmüştür (Tablo 6).
Tablo 7; Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Puan Aralıkları,
Ortalamaları ve Standart Sapmaları
AHÇYTÖ N Min. Max. Ort. SS
Aşırı koruyuculuk alt ölçeği 407 16 64 38.34 10.33
Demokratik eşitlik alt ölçeği 442 16 36 26.60 3.81
Ev kadınlığı reddi alt ölçeği 450 13 44 24.31 6.02
42
Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği'nin tüm alt ölçeklerinin
aritmetik ortalamalarının orta değere yakın olduğu görülmüştür (Tablo 7).
4.2. Hipotezlerin Sınanması
Hipotez 1: Anne Baba Bağlanma Ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği arasında anlamlı bir ilişki beklenmektedir.
Tablo 8; Ana Baba Bağlanma Ölçeği İle Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği Arasındaki İlişki
Aşırı
Koruyuculuk
Demokratik
Eşitlik
Ev Kadınlığı
Reddi
Anne
Bağlanma
Ölçeği
İlgi kontrol
Pearson Correlation -.043 -.161(**) .113(*)
Sig. .405 .001 .022
N 369 401 411
Anne
Bağlanma
Ölçeği
Aşırı koruma
Pearson Correlation .436(**) -.142(**) .147(**)
Sig. .000 .004 .003
N 368 406 416
Baba Bağlanma
Ölçeği
İlgi kontrol
Pearson Correlation -.098 -.136(**) .055
Sig. .066 .008 .276
N 352 381 391
Baba Bağlanma
Ölçeği
Aşırı koruma
Pearson Correlation .447(**) -.097 .127(*)
Sig. .000 .057 .011
N 357 384 402
** p<.01, * p<.05
Bağlanma Ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
arasındaki ilişkiye pearson korelasyon analizi ile bakılmıştır. Anne ilgi kontrol alt
ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında negatif yönde ve düşük düzeyde (-
.161), ev kadınlığı reddi alt ölçeği ile pozitif yönde ve düşük düzeyde (.113) bir ilişki
bulunmuştur. Anne ilgi kontrol puanı artarken demokratik eşitlik puanı azalmakta ev
kadınlığı reddi puanı ise artmaktadır. Anne ilgi kontrol alt ölçeği ile aşırı
43
koruyuculuk alt ölçeği arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmamıştır.
Anne aşırı koruma alt ölçeği ile aşırı koruyuculuk alt ölçeği arasında pozitif
yönde ve orta düzeyde (.436), demokratik eşitlik alt ölçeği arasında negatif yönde ve
düşük düzeyde (-.142), ev kadınlığı reddi alt ölçeği arasında ise pozitif yönde ve
düşük düzeyde (.147) bir korelasyon bulunmuştur. Anne aşırı koruma alt ölçeğinin
puanı artarken aşırı koruyuculuk ve ev kadınlığı reddi puanları artmakta demokratik
eşitlik puanı azalmaktadır.
Baba ilgi kontrol alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında negatif
yönde ve düşük düzeyde (-.136) ilişki bulunmuştur yani ilgi kontrol ölçeğinin puanı
artarken demokratik eşitlik puanı azalmaktadır. Baba ilgi kontrol alt ölçeği ile
Ebeveyn Tutum Ölçeği’nin diğer alt ölçekleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki bulunmamıştır.
Baba aşırı koruma alt ölçeği ile aşırı koruyuculuk alt ölçeği arasında pozitif
yönde ve orta düzeyde (.477), ev kadınlığı reddi alt ölçeği arasında da pozitif yönde
ve düşük düzeyde (.127) bir ilişki bulunmuştur. Baba aşırı koruma alt ölçeğinin
puanı arttıkça aşırı koruyuculuk ve ev kadınlığı reddi puanları da artmaktadır. Baba
aşırı koruma alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (Tablo 8).
Hipotez 2: Annelerin Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeğinden aldıkları
puanlar arttıkça Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği' nin aşırı
koruyuculuk ve ev kadınlığı reddi alt ölçeklerinden alacakları puanların artması,
demokratik eşitlik alt ölçeği puanının azalması beklenmektedir.
44
Tablo 9; Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği Arasındaki İlişki
Aşırı
koruyuculuk
Demokratik
eşitlik
Ev kadınlığı
reddi
Fiziksel istismar PearsonCorrelation -.015 -.482(**) .008
Sig. .775 .000 .872
N 381 416 423
Cinsel istismar PearsonCorrelation -.043 -.012 .024
Sig. .404 .810 .625
N 380 414 425
Duygusal istismar PearsonCorrelation -.008 -.015 .047
Sig. .885 .767 .342
N 374 405 409
Duygusal ihmal PearsonCorrelation -.090 -.388(**) .280(**)
Sig. .083 .000 .000
N 373 402 414
Minimizasyon PearsonCorrelation .224(**) .150(**) -.022
Sig. .000 .002 .651
N 377 408 420
** p<.01
Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği arasındaki ilişkiyi belirlemek için pearson korelasyon
analizi uygulanmıştır. Fiziksel istismar alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği
arasında negatif yönde ve orta düzeyde (-.482) bir ilişki vardır ve fiziksel istismar alt
ölçeğinin puanı arttıkça demokratik eşitlik puanı azalmaktadır.
Duygusal ihmal alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında negatif
yönde ve orta düzeyde (-.388), ev kadınlığı reddi alt ölçeği arasında ise pozitif
yönde ve düşük düzeyde (.280) bir ilişki vardır. Duygusal ihmal puanı artarken ev
kadınlığı reddi puanı artmakta demokratik eşitlik puanı azalmaktadır. Çocukluk Çağı
Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği' nin diğer alt ölçekleri ile ebeveyn tutum ölçeği ‘nin
alt ölçekleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (Tablo
9).
Hipotez 3: Annelerin Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği puanları ile Aile Hayatı ve
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği puanları arasında anlamlı bir ilişki beklenmektedir.
45
Tablo 10; Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği İle Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme
Tutum Ölçeği Arasındaki İlişki
Aşırı
Koruyuculuk
Demokratik
Eşitlik
Ev Kadınlığı
Reddi
Benlik Saygısı Pearson
Correlation
.087 -.002 .360(**)
Sig. .082 .966 .000
N 398 432 441
Kendilik Sürekliliği Pearson
Correlation
-.007 -.007 .029
Sig. .881 .886 .550
N 399 432 440
Güven Duyma Pearson
Correlation
-.152(**) .045 -.117(*)
Sig. .003 .363 .016
N 387 417 431
Depresif Duygulanım Pearson
Correlation
.044 -.278(**) .148(**)
Sig. .387 .000 .002
N 393 424 431
Psikosomatik
Belirtiler
Pearson
Correlation
.104(*) -.075 .212(**)
Sig .038 .119 .000
N 398 432 438
İlişkilerde Tehdit
Hissetme
Pearson
Correlation
.411(**) -.071 .194(**)
Sig. .000 .140 .000
N 399 430 438
Ana Baba İlgisi Pearson
Correlation
.018 -.203(**) .030
Sig. .731 .000 .537
N 375 405 416
Babayla İlişki Pearson
Correlation
-.062 .079 .007
Sig. .233 .112 .889
N 377 404 412
* p<.01, ** p<.05
Benlik saygısı alt ölçeği ile ev kadınlığı reddi alt ölçeği arasında pozitif yönde
ve orta düzeyde (.360) bir ilişki görülmektedir. Benlik saygısı puanı arttıkça ev
kadınlığı reddi puanı da art maktadır. Baba ilgi kontrol alt ölçeği ile Aile Hayatı ve
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği’nin diğer alt ölçekleri arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
46
Güven duyma alt ölçeği ile aşırı koruyuculuk alt ölçeği (-.152) ve ev kadınlığı
reddi alt ölçeği (-.117) arasında negatif yönde ve düşük düzeyde bir ilişki
bulunmuştur. Güven duyma puanı arttıkça aşırı koruyuculuk ve ev kadınlığı reddi
puanları azalmaktadır. Güven duyma alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Depresif duygulanım alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında
negatif yönde ve düşük düzeyde (-.278), ev kadınlığı reddi alt ölçeği arasında pozitif
yönde ve düşük düzeyde ( .148) bir ilişki bulunmuştur. Depresif duygulanım puanı
artarken ev kadınlığı reddi puanı artmakta demokratik eşitlik puanı azal maktadır.
Depresif duygulanım alt ölçeği ile aşırı koruyuculuk alt ölçeği arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Psikosomatik belirtiler alt ölçeği ile aşırı koruyuculuk( .104) ve ev kadınlığı
reddi( .212) alt ölçekleri arasında pozitif yönde ve düşük düzeyde bir korelasyon
bulunmuştur. Psikosomatik belirti puanı artarken aşırı koruyuculuk ve ev kadınlığı
reddi puanları da art maktadır. Psikosomatik belirtiler alt ölçeği ile demokratik
eşitlik alt ölçeği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
İlişkilerde tehdit hissetme alt ölçeği ile aşırı koruyuculuk Alt ölçeği arasında
pozitif yönde ve orta düzeyde (.411), ev kadınlığı reddi alt ölçeği arasında pozitif
yönde ve düşük düzeyde (.194) bir ilişki görülmektedir. İlişkilerde tehdit hissetme
puanı arttıkça aşırı koruyuculuk ve ev kadınlığı reddi puanları da artmaktadır.
İlişkilerde tehdit hissetme alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Ana baba ilgisi alt ölçeği ile demokratik eşitlik alt ölçeği arasında negatif
yönde, düşük düzeyde (-.203) ilişki görülmektedir. Ana baba ilgisi puanı arttıkça
demokratik eşitlik puanı azal maktadır. Ana baba ilgisi alt ölçeği ile Aile Hayatı ve
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği’nin diğer alt ölçekleri arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Babayla ilişki alt ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği’nin alt ölçekleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır
(Tablo 10).
47
Hipotez 4: Eğitim düzeyi düşük olan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması
beklenmektedir.
Tablo 11; Eğitim düzeyi ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
arasındaki ilişki
ETÖ N Min. Max. Ort. SS
Aşırı koruyuculuk alt ölçeği
Okur yazar-ilkokul 95 22 63 44.67 10.30
Ortaokul 58 29 64 42.48 8.70
Lise 113 21 60 38.01 9.49
Üniversite ve üstü 140 16 57 32.46 8.04
F=38.82, df= (3,405), p<.01
Demokratik eşitlik alt ölçeği
Okur yazar-ilkokul 106 19 36 26.44 3.97
Ortaokul 68 17 34 26.28 3.61
Lise 120 19 35 26.75 3.74
Üniversite ve üstü 147 16 34 26.74 3.89
F=.35, df(3,440), p>.05
Ev kadınlığı reddi alt ölçeği
Okur yazar-ilkokul 98 13 40 25.54 6.06
Ortaokul 69 15 41 25.87 5.99
Lise 125 13 44 23.78 6.14
Üniversite ve üstü 157 13 42 23.21 5.61
F=.5.15, df(3,448), p<.01
Eğitim durumunun ebeveyn tutumu üzerindeki etkisini sınamak amacıyla
one- way ANOVA analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda, aşırı koruyuculuk ve ev
48
kadınlığı reddi alt ölçeklerinde eğitim düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılıklar saptanmıştır. Anlamlılığın hangi eğitim düzeyinden kaynaklandığını
belirlemek için Post Hoc Tukey HSD testi uygulanmıştır.
Aşırı koruyuculuk alt ölçeğinde; okur yazar- ilkokul düzeyi ile lise (p<.01) ve
üniversite (p<.01) düzeyi arasında, ortaokul düzeyi ile lise (p<.05) ve üniversite
(p<.01) düzeyi arasında, lise düzeyi ile okuryazar-ilkokul (p<.01), ortaokul (p<.05) ve
üniversite (p<.01) düzeyi arasında, üniversite düzeyi ile diğer tüm eğitim düzeyleri
(p<.01) arasında anlamlı farklılık belirlenmiştir. Katılımcıların eğitim düzeyi arttıkça
aşırı koruyuculuk alt ölçeği puanları azalmaktadır.
Ev kadınlığı reddi alt ölçeğinde, üniversite düzeyi ile okur yazar-ilkokul
(p<.05), ve ortaokul düzeyi (p<.05) arsında anlamlı farklılık belirlenmiştir.
Katılımcıların eğitim düzeyi arttıkça ev kadınlığı reddi alt ölçeği puanları
azalmaktadır. Demokratik eşitlik alt ölçeği ile eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir
farklılık saptanmamıştır (Tablo 11).
Hipotez 5: Çalışmayan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması
beklenmektedir.
Tablo 12; Annelerin Çalışma Durumları İle Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği Arasındaki İlişki
Annelerin çalışma durumları ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
arasındaki ilişki t testi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucuna göre sadece aşırı
koruyuculuk alt ölçeği ile annelerin çalışma durumları arasında ilişki bulunmuştur.
N Min. Max. Ort. SS
Aşırı koruyuculuk alt ölçeği
Çalışıyor 180 16.00 63.00 35.86 10.22
Çalışmıyor 225 22.00 64.00 40.21 10.01
t= -4.308, df= 403, p<.001
Demokratik eşitlik alt ölçeği
Çalışıyor 197 17.00 35.00 26.58 3.76
Çalışmıyor 242 16.00 36.00 26.57 3.81
t= .023, df= 437, p>.005
Ev kadınlığı reddi alt ölçeği
Çalışıyor 207 13.00 40.00 23.90 5.72
Çalışmıyor 239 13.00 44.00 24.65 6.28
t= -1.310, df= 444, p>.005
49
İlişkiye göre çalışmayan anneler aşırı koruyuculuk alt ölçeğinden daha yüksek puan
almıştır (Tablo 12).
Hipotez 6: Çocuk sayısı fazla olan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması
beklenmektedir.
Tablo 13; Çocuk sayısı ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
arasındaki ilişki
N Min Max Ort. SS
Aşırı Koruyuculuk alt ölçeği
1çocuk 90 16 60 35.04 10.72
2 çocuk 213 19 63 37.81 9.53
3 çocuk 75 17 62. 40.77 10.31
4 çocuk ve üzeri 29 27 64 46.10 9.90
F= 10.81, df( 3), p<.001
Demokratik Eşitlik alt ölçeği
1 çocuk 98 17 34 26.48 3.54
2 çocuk 220 16 36 26.93 3.82
3 çocuk 91 18 34 26.55 4.00
4 çocuk ve üzeri 33 17 36 24.88 3.73
F= 2.85, df( 3), p<.005
Ev Kadınlığı Reddi alt ölçeği
1 çocuk 94 14 44 23.62 6.16
2 çocuk 235 13 42 23.97 5.84
3 çocuk 93 13 40 24.83 5.91
4 çocuk ve üzeri 28 16 41 27.76 6.42
F=4.02, df( 3), p<.001
Çocuk sayısının ebeveyn tutumu üzerindeki etkisini sınamak amacıyla one- way
ANOVA analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda, aşırı koruyuculuk, demokratik
eşitlik ve ev kadınlığı reddi alt ölçeklerinde çocuk sayıları arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Anlamlılığın hangi çocuk sayısından kaynaklandığını
belirlemek için Post Hoc Tukey HSD testi uygulanmıştır.
50
Aşırı koruyuculuk alt ölçeğinde; 1 çocuğa sahip olan anneler ile 3 (p<.05) ve 4
üzeri çocuğa sahip olanlar (p<.05) arasında, 2 çocuğa sahip olanlar ile 4 ve üzeri
çocuğa sahip olanlar (p<.05) arasında, 3 çocuğa sahip olanlarla 1 (p<.05) çocuğa sahip
olanlar arasında ilişki bulunmuştur. 4 ve üzeri çocuğa sahip olanlarla, 1 çocuğa sahip
olanlar (p<.05) arasında, 4 ve üzeri çocuğa sahip olanlarla 2 çocuğa sahip olanlar
(p<.05) arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Katılımcıların çocuk sayıları arttıkça
aşırı koruyuculuk puanları artmaktadır.
Demokratik eşitlik alt ölçeğinde; 2 çocuğu olanlarla 4 ve üzeri çocuğu olanlar
(p<.05) arasında arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Katılımcıların çocuk sayıları
arttıkça demokratik eşitlik puanları azalmaktadır.
Ev kadınlığı reddi alt ölçeğinde; 1 çocuğu olanlarla 4 ve üzeri çocuğa sahip
olanlar (p<.01) arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Çocuk sayıları arttıkça ev
kadınlığı reddi puanları artmaktadır.
5. BÖLÜM
TARTIŞMA VE SONUÇ
5.1. Araştırmanın Literatürle Karşılaştırılması
Bu çalışmada 0- 18 yaş arasında çocuğu olan annelerin çocuk yetiştirme
tutumlarıyla ebeveynlerine bağlanma biçimleri, çocukluk çağı örselenmiş yaşantıları
ve benlik saygıları arasındaki ilişki incelenmiştir. Ayrıca annelerin eğitim düzeyleri,
çalışma durumları ve çocuk sayılarının çocuk yetiştirme tutumları üzerine etkisi
değerlendirilmiştir.
Çalışmada bağlanma ile ebeveyn tutumu arasında anne ve baba aşırı koruma
ile çocuklarına yönelik aşırı koruyucu tutumlarında orta düzeyde pozitif bir ilişki
(r=.436, r=.477) bulunmuştur. Anne –baba bağlanmada Aşırı koruma puanları yüksek
olanların çocuklarına karşı koruyucu tutum içerisinde olduğu bulunmuştur. Aşırı
kontrolcü ya da özerkliğe izin vermeyen anne baba algısını sahip annelerin
çocuklarına karşı benzer bir tutum sergiledikleri görülmektedir. Ayrıca aşırı kontrolcü
ya da özerkliğe izin vermeyen anne baba algısını sahip annelerin çocuklarına karşı
51
demokratik ve eşitlikçi olmayan bir tutum içerisinde oldukları ve ev kadınlığı rolünü
reddettikleri bulunmuştur. “Anne Baba Bağlanma Ölçeği ile Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği arasında anlamlı bir ilişki beklenmektedir.” yönündeki 1.
hipotezimiz desteklenmiştir.
Ainsworth' un (1989) yazısında bebeklik dönemi bağlanma biçiminin bireyin
yaşamındaki tüm duygusal ilişkileri etkileyeceğinden yetişkinlik dönemindeki çocuk
yetiştirme tutumu üzerinde etkili olacağını söylemektedir (Algan, Şendil, 2013). Bu
bağlamda bu çalışma sonuçlarıyla benzer sonuçlar içeren çalışmalardan Cradel,
Fitzgerald ve Whipple' nin (1997) çalışmasında ev kadınlığı reddi ile anne ilgi
kontrol ve baba ilgi kontrol arasında ilişki bulunmuştur. Bu anneler çocuklarıyla
vakit geçirmekten zevk almadıklarını, zorlandıklarını ifade etmişlerdir (Algan ve
Şendil, 2013).
Dış dünyayı güvenilir olarak algılayan, olumlu benlik yapısına sahip ve
diğerlerini kabul edici gören annelerde çocuklarının sınırlarına saygılı ve özerkliklerini
destekler nitelikte oldukları için ilgi/ kontrol' ün yüksek aşırı korumanın düşük olması
beklenmektedir. Aşırı koruyucu tutuma sahip olan bireyler ise çocuğun ebeveyn
olmadan kendine bakamayacağına ve herhangi bir olumsuzlukla karşılaşacağını
düşünürler (Karabulut, Demir, Şendil, 2008). Bu çalışmada da aşırı koruyuculukla
anne aşırı koruma ve baba aşırı koruma arasında orta düzeyde bir ilişki görülmektedir.
Algan ve Şendil' in 2013 yılında yaptıkları çalışma sonucu da bu çalışmayı
desteklemektedir. Çalışmadaki ilişki sonucu Batı toplumlarında genellikle travma
sonrası stres bozukluğunda ya da ciddi bir hastalık geçmişi olan ebeveynlerde
görülmektedir (Pantke ve Slade, 2006; Coletti ve diğ., 2008).
Şar ve ark (2012)’nın Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantılar Ölçeği' nin alt
ölçek kesme puanları olarak cinsel istismar için 5 puanın aşılmasının, fiziksel ihmal
ve duygusal istismar için 7 puanın aşılmasının istismarın varlığına işaret ettiği görüşü
dikkate alındığında, çalışmamızda annelerin duygusal istismar (Ort: 9.53) ve cinsel
istismar (Ort: 5. 25) alt ölçekleri ortalamaları duygusal istismar ve cinsel istismara
maruz kaldıklarına işaret etmektedir.
Ülkemizde 2001- 2006 yılları arasında çocuk hastanelerine başvurulan, ihmal/
istismar kuşkusu içeren 593 vakanın %51.4' ü cinsel istismar olarak ifade edilmiştir
52
(Yurteri, 2011). Bu çalışmada cinsel istismar ortalaması (5.25) eşik düzeyin üzerinde
olmasına rağmen oldukça düşük çıkmıştır. Bunun nedeni olarak cinsel istismarın
ifade edilmemesi gereken bir tabu olarak görüldüğünden, kadınların istismara maruz
kalmış olsalar dahi anne kimlikleriyle olayı hatırlayıp belirtmek istememiş
olmalarından, özel sorular olduğu için (isimlerini yazmıyor olsalar dahi) cevaplarını
çalışmacıyla paylaşmak istememelerinden kaynaklanmış olabilir.
Claussen ve Critterden (1991) çalışmasında fiziksel istismar ve ihmal
vakalarının %90' ında duygusal istismar ve ihmalin de olduğunu saptamıştır (Yurteri,
2011). Fiziksel istismar duygusal ihmal/ istismara oranla insanlar tarafından görünür
bir bulgusu olması, akılda kalıcılığının yüksek olması sebebiyle daha çok algılanır.
Fakat duygusal ihmal/ istismar her ne kadar bireyin ruhunda derin izler bıraksa da
soyut olduğu için fark edilmesi daha güçtür (Şahin, 2002).
Yurteri' nin (2011) yaptığı çalışma bu çalışma ile benzer sonuçlar ifade
ederek çocukluk çağı örselenme yaşantısının çocuk yetiştirme tutumu üzerinde etkili
olduğunu söylemektedir.
Yurteri' nin (2011) çalışması farklı sosyo ekonomik düzeydeki annelerle
yapılmıştır. Sonuç olarak her alt düzeyde de fiziksel ve duygusal istismar ile
demokratik tutum arasında negatif ilişki, orta sosyo ekonomik düzeydeki annelerin
duygusal ihmal/ istismar ile ev kadınlığı reddi arasında pozitif ilişki görülmüştür.
Bizim çalışmamızda da benzer sonuçlar elde edilmiştir. “Annelerin çocukluk çağı
istismar ölçeğinden aldıkları puanlar arttıkça Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği’nin aşırı koruyuculuk ve ev kadınlığı reddi alt ölçeklerinden alacakları
puanların artması, demokratik eşitlik alt ölçeği puanının azalması beklenmektedir.“
yönündeki 2. hipotezimiz kısmen desteklenmiştir. Yurteri (2011)' nin çalışmasında
olduğu gibi fiziksel ve duygusal istismar ile demokratik tutum arasında negatif ilişki,
duygusal ihmal ile ev kadınlığı reddi arasında pozitif ilişki görülmüştür. Ev
kadınlığının reddi çocuklarla uzun süre bir arada kalmaktan hoşlanmamak, yeni doğan
bebeğin bakımından ürkmek gibi tutumları içerir.
İhtiyacı olan ilgi ve duygusal yakınlığı görememiş çocuk yetişkinlikte
kuracağı ilişkilerde yetersiz, güvensiz ve ilgisiz olacaktır. İhmale uğramış bir birey
ihmal edici bir anne baba olur ve bu döngü bu şekilde devam eder (Bilir ve ark, 1991;
53
Şahin, 2002). Duygusal istismar ve ihmal fiziksel istismardan daha kalıcı etkiler
bırakır. Yapılmış olan çalışmalar da göstermektedir ki fiziksel istismar intihar
düşüncesini beş kat arttırırken, duygusal istismar on iki kat arttırmaktadır (Yurteri,
2011).
Annelerin Rosenberg Benlik Saygısı ölçeği puanları ile Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği puanları arasında anlamlı bir ilişki beklenmektedir.
yönündeki 3. hipotezimiz desteklenmiştir. Özellikle güven duygusu az ve ilişkilerde
tehdit hisseden annelerin koruyucu tutum içerisinde olduğu, anne baba ilgisi az ve
depresif duygulanımı fazla olan annelerin demokratik ve eşitlikçi olmayan yani
çocuğa eşit haklar tanımayan, fikirlerini açıkça desteklemeyen tutum içerisinde
olduğu bulunmuştur. Benlik saygısı düşük, güven duygusu az, ilişkilerinde tehdit
hisseden, depresif duygulanımı ve psikosomatik belirtileri fazla olan annelerin ev
kadınlığı rolünü reddettiği saptanmıştır.
İlgili yazında ebeveyn tutumu ile benlik saygısının alt ölçekleri arasındaki
ilişkiyi destekleyen çalışmalara rastlanmamıştır. Literatür genellikle ebeveyn
tutumlarının çocukların benlik saygısına etkisi üzerinedir. Bununla ilgili de Rosenberg
yaptığı çalışmasında düşük benlik saygısının ebeveyn ilgisizliğinden kaynaklandığını
ifade etmektedir (Kızgın, 2010).
Yapılmış olan benzer tek çalışma da çocuk sağlığı ve hastalıkları
kliniklerinde çalışan hemşirelerin benlik saygıları ile çocuk yetiştirme tutumları
arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada hemşirelerin benlik
saygısı puan ortalaması 73.67 olarak bulunmuştur. Ev kadınlığı reddi ve aşırı
koruyuculuk puanları yüksek çıkmıştır. Bu çalışmada da benlik saygısı ile ev
kadınlığı reddi arasında (.360), ilişkilerde tehdit hissetme ile aşırı koruyuculuk
arasında (.411) kurulan orta düzeydeki ilişki çalışma ile benzer sonuç vermiştir
(Başbakkal, Çetinkaya, 2003).
Annelerin eğitim düzeylerinin çocuk yetiştirme tutumlarına etkisine
bakıldığında bu çalışmada katılımcıların eğitim düzeyleri arttıkça aşırı koruyuculuk
ve ev kadınlığı reddi puanlarında azalma görülmektedir. Bu durumda öngörülen 4.
hipotezimiz desteklenmiştir. Şanlı ve Öztürk (2012)' ün yaptığı çalışmada da
ilköğretim mezunu annelerin lise ve üniversite mezunu annelere göre aşırı
54
koruyuculuk puanlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Ülkede yapılmış olan
çalışmalar da bu bulguyu desteklemektedir (Ayyıldız, 2005; Mızrakçı, 1994;
Ömeroğlu, 1998; Özyürek ve Şahin, 2005).
Çalışmada annelerin eğitim düzeyleriyle demokratik eşitlik alt ölçeği arasında
anlamlı bir farklılık olmamasına rağmen yapılmış olan bazı araştırmalarda eğitim
düzeyi ile demokratik eşitlik arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur (Ayyıldız,
2005; Dekovic ve Derris, 1992; Mızrakçı, 1994; Ömeroğlu, 1998; Özyürek ve Şahin,
2005; Şahin ve Özyürek, 2008; Von Der Lippe, 1999).
Çalışmada eğitim düzeyi arttıkça ev kadınlığı reddi puanlarında azalma
görülmektedir. Sonuç, literatürdeki Ayyıldız (2005), Mızrakçı ( 1994) ve Ömeroğlu
(1998)' nun sonuçlarıyla benzerlik gösterirken; Şanlı ve Öztürk (2012)' ün
çalışmasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.
“Çalışmayan annelerin ebeveyn tutumunun olumsuz olması beklenmektedir.”
yönündeki 5. hipotezimiz kısmen desteklenmiştir. Çalışmayan annelerin aşırı
koruyuculuk puanları çalışan annelere göre yüksek bulunmuştur.. Çalışmamızı
bulgularını literatürdeki diğer çalışma bulguları da desteklemektedir (Ayyıldız, 2005;
Ömeroğlu, 1998; Şanlı ve Öztürk, 2012; Tortumluoğlu, 1999).
Çalışmada annelerin çalışma durumları ile demokratik tutum arasında anlamlı
bir farklılık bulunmamasına rağmen Dekovic ve Gerris (1992), Von Der Lippe
(1999)' nin çalışmalarında çalışan annelerin demokratik tutumu benimsediği
görülmektedir. Bulgu çalışmanın 5. hipotezini desteklememektedir. Bu çalışmada
ilişkinin çıkmaması geleneksel Türk aile yapısındaki demokrasi anlayışı ile ilgili
olabilir.
Çalışma durumu ile ev kadınlığı reddi arasında herhangi bir ilişki
bulunmamıştır. Literatürdeki Şanlı ve Öztürk (2012)' ün çalışması da bulguları
desteklerken, Ayyıldız (2005) ve Ömeroğlu (1998)' nun çalışmalarında çalışan
annelerin ev kadınlığı reddi puan ortalamalarının düşük olduğu görülmektedir.
Bütün sonuçlar dikkate alındığında çalışan annenin eğitim düzeyinin
yükselmesiyle geleneksel çocuk yetiştirme tutumlarının benimsenmediğini yani
çocuğa aşırı özveride bulunulmadığını ve kendi kararlarını verebilecekleri özgür
55
ortamlarda yaşamlarını sürdürmelerini destekledikleri (Tudge ve diğ., 2000)
söylenebilir. Bizim çalışmada da özellikle eğitim düzeyi ve çalışmanın aşırı
koruyucu tutum üzerinde etkili olduğu sonucu çıkmıştır.
Çalışmanın 6. hipotezi olan çocuk sayıları ile ebeveyn tutumu arasında
anlamlı ilişki bulunmuştur. Çocuk sayısının artmasıyla Aşırı koruyuculuk ve ev
kadınlığı reddi puanları artarken demokratik eşitlik puanının azaldığı görülmüştür.
Bu bulgu çocuk sayısının artmasıyla annenin sergilemesi gereken ilgi desteğin
olmadığının ifade edildiği Yurteri (2011)' in yaptığı çalışma bulgusunu
desteklememektedir.
5.2. Kısıtlılıklar
Araştırmamızın bazı kısıtlılıkları vardır. Katılımcılar ölçeklerdeki bazı
soruları özel buldukları için cevaplamaktan çekinmeleri, annelerle yapılandırılmış
özel görüşmelerin yapılmayışı çalışmanın kısıtlılığı olarak söylenebilmektedir.
Çalışmanın İstanbul ili kapsamında yapılmış olması ve sosyo ekonomik düzeyin
dengeli olarak sağlanamaması genellemeyi güçleştirmektedir. Ayrıca ebeveyn
tutumlarında sadece anneye bakılmıştır babalarla ilgili herhangi bir çalışma
yapılmamıştır. İleride farklı sosyo demografik dağılım gösteren geniş örneklem
gruplarıyla yapılacak çalışmaların sağlıklı bilgiler vereceği kanaatindeyiz.
Ülkemizdeki çalışmalarda görülmektedir ki bulgularımızı destekleyecek
annelerin benlik saygısının çocuğa yönelik tutumlarını incelediği araştırma yoktur.
Bilimsel çalışma yapacak olanların bu ilişkiye yönelik çalışmaları literatüre de
önemli katkı sağlayacaktır.
5.3. Sonuçlar
Çalışmamızın sonucunda ebeveyn tutumunda anne baba bağlanmasının,
benlik saygısının, çocukluk çağı istismarın, eğitim durumu, çalışma durumu ve çocuk
sayısının etkili olduğu bulunmuştur. Aşırı kontrolcü ya da özerkliğe izin vermeyen
anne baba algısına sahip annelerin, çocuklarına karşı aşırı koruyucu oldukları,
çocuklarına karşı demokratik ve eşitlikçi olmayan bir tutum içerisinde oldukları ve
ev kadınlığı rolünü reddettikleri bulunmuştur.
56
Çocukluk çağı örselenme yaşantısının ebeveyn tutumunu olumsuz etkilediği
saptanmıştır. Fiziksel ve duygusal istismar ile demokratik tutum arasında negatif
ilişki, duygusal ihmal ile ev kadınlığı reddi arasında pozitif ilişki görülmüştür.
Fiziksel ve duygusal istismara maruz kalan annelerin demokratik ve eşitlikçi
olmayan tutum içerisinde olduğu belirlenmiştir.
Güven duygusu az ve ilişkilerde tehdit hisseden annelerin koruyucu tutum
içerisinde olduğu, anne baba ilgisi az ve depresif duygulanımı fazla olan annelerin
demokratik ve eşitlikçi olmayan tutum içerisinde olduğu bulunmuştur. Benlik saygısı
düşük, güven duygusu az, ilişkilerinde tehdit hisseden, depresif duygulanımı ve
psikosomatik belirtileri fazla olan annelerin ev kadınlığı rolünü reddettiği
saptanmıştır.
Eğitim düzeyi düşük annelerin koruyucu tutum içerisinde olduğu ve ev
kadınlığı rolünü reddettikleri görülmüştür. Çalışmayan annelerin çalışan annelere
nazaran daha fazla koruyucu tutum içerisinde olduğu bulunmuştur. Çocuk sayısı
fazla olan annelerin ise daha fazla koruyucu ve demokratik ve eşitlikçi olmayan
tutum içerisinde olduğu ve ev kadınlığı rolünü reddettikleri belirlenmiştir.
57
KAYNAKÇA
AKBAĞ, M., ERTURAN, N. (1995). Liseli Ergenlerin Anne Baba Tutumlarını
Algılamaları İle Uyum Düzeyleri Arasındaki İlişki. Marmara Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi. 7: 1- 15.
AKBAŞ, T. (2001). Kız Ve Erkek Çocuklara Yönelik Cinsel Tacizler. Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7 (7), 58-75.
AKBAŞ, S., TURLA, A., KARABEKİROĞLU, K., ŞENSES, A., KARAKURT,
M.N., TAŞDEMİR, G.N. ve ark. (2009). Cinsel istismara uğramış çocuklar,
Adli Bilimler Dergisi; 8: 24-32.
AKDAĞ, S.( 2011). Ergenlerin Bağlanma Stilleri İle Ebeveynlerinin Bağlanma
Stilleri Arasındaki İlişki. Uzmanlık Tezi. Akdeniz Üniversitesi Tıp
Fakültesi Çocuk Ve Ergen Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı,
Antalya.
AKSEL, Ş., YILMAZ IRMAK, T. (2005). Review of child abuse and neglect
literature in Turkey. Xth ISPCAN European Regional Conference on Child
Abuse and Neglect;11- 14.
AKTAŞ, S. ( 2011). 9. Sınıfta Anne Baba Tutumları ve Benlik Saygısı Arasındaki
İlişkinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi.
Selçuk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.
AKTEPE, E. (2009). “Çocukluk Çağı Cinsel İstismarı”, Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 1, 95-119.
ALGAN, A.G., ŞENDİL, G. ( 2013). Okul Öncesi Çocuklar Ve Ebeveynlerinin
Bağlanma Güvenlikleri İle Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki
İlişkiler. Psikoloji Çalışmaları Dergisi 33-1: 55- 68.
ARAL G. (2001). Çocuk Hakları Çerçevesinde Çocuk İhmal ve İstismarı. Milli
Eğitim Dergisi, 151: 36-39.
58
ARAL, N.(1997). Fiziksel İstismar ve Çocuk, Ankara: Tek Isık Veb Ofset Tesisleri.
ARAL N., GÜRSOY F. (2001). Çocuk Hakları Çerçevesinde Çocuk İhmal ve
İstismarı. Milli Eğitim Dergisi, Eylül, s.151.
ARKONAÇ S.A. ( 2005) Psikoloji: Zihin süreçleri bilimi. Gözden geçirilmiş 2.
Baskı. İstanbul: Alfa yayınları; 343.
ASLAN, H. (2006). Çalışanların İş Doyumu Düzeylerine Göre Depresyon Benlik
Saygısı ve Denetim Odağı Algısı Değişkenlerinin İncelenmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara.
ATICI, M.K., BİLGİN, M. ve İNANÇ, B. Y. (2004). Gelisim Psikolojisi. Adana :
Nobel Kitapevi.
AYDIN, B. (2002). Gelişim Psikolojisi. İstanbul: SFN Baskı.
AYDIN, O. ve İŞMEN, A.E. (2003). 18-25 Yaş Grubu Erkeklerde Çocukluk Çağı
Örselenme Yaşantısının İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim
Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 18, 7-20.
AYYILDIZ, T. (2005). Zonguldak İl Merkezinde 0-6 Yaş Çocuğu Olan Annelerin
Çocuk Yetiştirme Tutumları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Karaelmas
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Zonguldak.
BAHAR, G., SAVAŞ, H.A., ve BAHAR, A. (2009). Çocuk İstismarı ve İhmali: Bir
Gözden Geçirme. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 4(12), 51-65.
BAŞBAKKAL. Z., ÇETİNKAYA, B. (2003). Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları
Kliniklerinde Çalışan Hemşirelerin Benlik Saygısı Düzeylerinin ve Çocuk
Yetiştirme Tutumlarının İncelenmesi, Ege Üniveristesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, İzmir.
BAYDAR, M.Ç. (1990). Aile. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı
Yayınları, Genel Yayın No:5 Ankara.
59
BİLGİN, N. (2003). Sosyal Psikoloji Kavramlar, Yaklaşımlar Sözlüğü, İstanbul:
Bağlam Yayıncılık.
BİLGİN, Ş. (2001) “Ergenlerde Kaygı ile Benlik Saygısı Arasındaki İlişki”.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, İstanbul.
BİLİR, Ş. ve diğerleri (1991). 4-12 Yaşları Arasındaki 16.100 Çocukta Örselenme
Durumları İle İlgili Bir İnceleme. Ankara: Gözde Repo Ofset.
CEVHER, F.N. & BULUŞ, M. (2007). Benlik Kavramı ve Benlik Saygısı: Önemi ve
Geliştirilmesi. Akademik Dizayn Dergisi, 2007; 2 : 52 - 64.
CEYHAN E. (2008). Aile Psikolojisi ve Eğitimi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
COLLETTİ, C. J.M., WOLFE-CHRİSTENSEN, C., CARPENTİER, Y. M., PAGE,
C. M., MCNALL-KNAPP, R.Y., H. MEYER, W., CHANEY, J. M.,
MULLİNS, L. L., (2008). The Relationship of Parental Overprotection,
Perceived Vulnerability, and Parenting Stress to Behavioral, Emotional, and
Social Adjustment in Children With Cancer: Pediatr Blood Cancer, 51, 269–
274.
CÜCELOĞLU, D. (2005), Yeniden İnsan İnsana, 34. Basım, İstanbul: Remzi
Kitabevi.
CÜCELOĞLU, D. (1998). İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
ÇAKICI, M. (1998). Çocuk Öldürme Olguları- Filisidler, Çocuk Forumu, 1:30-32.
ÇAPKIN, M. (2012). Romantik Kıskançlığın Bağlanma Stilleri, Benlik Saygısı,
Kişilik Özellikleri ve Evlilik Doyumu Açısından Yordanması. Yüksek Lisans
Tezi. Arel Üniversitesi, İstanbul. BROWN, J. D. (1998). The self. McGraw-
Hill series in social psychology. New York, NY, US: McGraw - Hill.
60
ÇELİK, Ç. (2010). Üniversite Öğrencilerinin Çocukuk Çağı Örselenme
Yaşantılarının Kendilik Algısı Ve Boyun Eğici Davranışlar Üzerine Etkisi.
Yüksek Lisans Tezi. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon.
ÇİÇEK, F. (2011). Bipolar I Duygudurum Bozukluğu Olan Anne veya Babaların
Erişkin Çocuklarında Çocukluk Çağı Travması ve I. Eksen Tanıları Üzerine
Etkisi. Psikiyatri Uzmanlık Tezi.
ÇUHADAROĞLU, F.(1986). Adölesanlarda Benlik Saygısı. Yayınlanmamış
Uzmanlık Tezi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara.
DAĞLI, S. (2008). Aile İçi Çocuk İstismarı İle Bİlişsel İŞlevler Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
DEKOVİÇ, M. & GERRİS J.R. (1992). Parental reasoning complexity, social class,
and child rearing behaviors. Journal of Marriage and the Family, 54: 675-685.
DİRİM, A. (2003). Çocuk Ruh Sağlığı. İstanbul: Esin Yayınevi.
DOĞRU, N., PEKER, R. (2004). Özsaygı Geliştirme Programının Lise Dokuzuncu
Sınıf Öğrencilerinin Özsaygı Düzeylerine Etkisi. Uludağ Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi. XVII (2). 315-328.
DÖNMEZ, A., CELEN, N., ONUR, B. ( 2000). Çocuk ve Ergen Gelişimi. İstanbul:
İmge Yayınları. 197- 198.
EKŞİ, A. (1990). Çocuk-Genç ve Ana-Babalar. İstanbul: BilgiYayınevi, ss 1-68.
ER, T. ( 2010). Cinsel İstismara Maruz Kalan ve Kalmayan Ergenlerin Anksiyete,
Depresyon ve Benlik Algısı Açısından Karşılaştırılması. Yüksek Lisans Tezi.
Maltepe Üniversitesi, İstanbul.
ERBİL, N., DİVAN, Z., ÖNDER, P. ( 2006). Ergenlerin Benlik Saygısına Ailelerinin
Tutum Ve Davranışlarının Etkisi. Aile ve Toplum Dergisi. 3:10 7- 15
61
EREL, Ö. ( 2013). Üniversite Öğrencilerinde Dürtüsellik, Riskli Davranışlar ve
İstismar Arasındak İlişkinin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul
Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul.
ERGİNER, F. (2007). Ankara İli İlköğretim Okulu Yöneticilerinin Öğrencilerin
Aileleri Tarafından İstismarı ve İhmaline İlişkin Görüşleri. Yüksek Lisans
Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi Teftişi
Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı, Ankara.
ERKUŞ, A. (1994). Psikoloji Terimleri Sözlüğü. Ankara: Doruk Yayınları.
FLETT, G. L.& HEWİTT, P. L. (2002). “Perfectionaism and Maladjustment: An
Overview of Theoretical, Definitional, and Treatment Issues”. Perfectionism:
Theory, Research and Treatment, Washington: American Psychological
Association.
GEÇTAN, E. (1992). Çağdaş Yaşam Ve Normal Dışı Davranışlar. İstanbul: Remzi
Kitabevi. 8. Basım.
GEÇTAN, E. (1999). İnsan Olmak. İstanbul: Remzi Kitapevi.
GÖK, D. (2010). Anne Tutumlarının Öğrencilerin Başarıları Ve Yetenekleri
Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İnönü
Üniversitesi,Malatya.
GÖKÇEN, G (2009). Alkol Bağımlıları ve Sosyal İçicilerinin Ego Durumları,
Çocukluk Kararları ve Psikolojik Uyum Açısından İncelenmesi. Yüksek
Lisans Tezi. Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri Ana Bilim
Dalı, İzmir.
GÖKLER, R. (2006). Eğitimde Çocuk İstismarı ve İhmaline Genel Bir Bakış.
Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 10 (3), 47-76.
GÖLGE, Z.B. (2005) Cinsel Travma Sonrası Olsuna Ruhsal Sorunlar. Nöropsikiyatri
Arşivi: 42 (1.2.3.4) 19–28.
62
GÜÇRAY, S.(1997). ‘Çocuk İstismarı Ciddi Boyutlarda’, Radikal Gazetesi
14.02.1997.
GÜLER N, UZUN S, BOZTAŞ Z ve AYDOĞAN S. (2002). Anneleri Tarafından
Çocuklara Uygulanan Duygusal ve Fiziksel İstismar/İhmal Davranışı ve Bunu
Etkileyen Faktorler. Cumhuriyet Universitesi Tıp Fakultesi Dergisi, 24
(3):128-134.
GÜLER - ŞAHİN, R. (2006). Bireylerin Proaaktif Kişilik Yapısı ile Benlik Saygısı
Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi. Sakarya Üniversitesi, Sakarya.
GÜNÇE, G. (1991). Çocuğun Cinsel İstismarı. Konanç E, Gürkaynak İ, Egemen A
(der.) Çocukların Kötü Muameleden Korunması 1. Ulusal Kongre Kitapçığı.
Ankara: Gözde Petro Ofset; 125-134.
GÜNER, A. (2011). Okul Öncesi Çocuklar ve Ebeveynlerinin Bağlanma
Güvenlikleri İle Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki İlişkilerin
İncelenmesi, İstanbul.
GÜNEY S. (1998), Davranıs Bilimleri ve Yönetim Psikolojisi Terimler
Sözlüğü. Ankara: Ocak Yayınları.
GÜRKAYNAK, İ., GÖZÜTOK, F. D., AKİPEK, Ş., BAĞLI, M. T., ERHÜRMAN,
T. ve ÖZDEMİR-ULUÇ, F. (1998). Yurttaş Olmak İçin. İstanbul: Umut
Vakfı.
HAKTANIR, G., ARAL, N., ALİSİNANOĞLU, F., BARAN, G., BAŞAR, F.,
KÖKSAL, A., Ve diğerleri. (1999). Türkiye’de Çocuk Gelişimi Ve Eğitimi
Araştırmalarına Toplu Bakış. II. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi (S.331-344).
Ankara: Çocuk Kültürü Araştırma Ve Uygulama Merkezi.
HORTASÇU, N. (1998). Çocukla İliskiler. Ankara: İmge Kitapevi .
HORTAÇSU, N. (2003). İnsan İliskileri. İstanbul: İmge Kitabevi Yayınları.
63
KADİROĞLU T. (2010). Tip I Diabetes Mellitüsü Olan Adölesanlarda Metabolik
Kontrole Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutumunun Etkisi. Yüksek Lisans
Tezi. Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Anabilim
Dalı, Kayseri.
KAĞITÇIBAŞI, Ç. (1999). Yeni İnsan Ve İnsanlar (10. Baskı). İstanbul: Evrim
Yayınevi.
KAPÇI, E. G., KÜÇÜKER, S. (2006). Ana Babaya Bağlanma Ölçeği: Türk
Üniversite Öğrencilerinde Psikometrik Özelliklerinin Değerlendirilmesi. Türk
Psikiyatri Dergisi. 17(4):286- 295.
KARA, B., BİÇER, Ü. ve GÖKALP, A. (2004) Çocuk İstismarı, Çocuk Hastalıkları
ve Sağlığı Dergisi, 47(2): 140-151.
KARABULUT, D., & ŞENDİL, G. (2008). Ebeveyn Tutum Ölçeği: Türk Psikoloji
Yazıları, 11(21), 15-25.
KARAHAN,T. F, SARDOĞAN, M., ŞAR, A. H., ERŞANLI, E., KAYA S. N, ve
KUMCAĞIZ, H., ( 2004). Üniversite Öğrencilerinin Yalnızlık Düzeyleri İle
Benlik Saygısı Düzeyleri Arasındaki İlişkiler. Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 18, 27-39.
KAREN, R. (1990). Becoming Attached: The Atlantic Monthly, 23 Temmuz 2007
http://www.psychology.sunysb.edu/attachment/online/karen.pdf
KARS, Ö. (1996). Çocuk İstismarı: Nedenleri ve Sonuçları. Ankara: Bizim Büro.
KART, N. M. (2002) Yetişkin Bağlanma Stillerinin Bazı Bilişsel Süreçlerle
Bağlantısı: Sağlık Personeliyle Yapılan Bir Calışma. Yayınlanmamış Doktora
Tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara.
KESER, C. (2006). Annenin Bağlanma Düzeyi Ve Çocuk Yetiştirme Sürecinin
Çocuğun Bağlanma Düzeyine Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Uludağ
Üniversitesi, Bursa. BRETHERTON, I. (1990). “Communication Patterns,
Internal Working Models, and the Intergenerational Transmission of
Attachment Relationships”. Infant Mental Health Journal, 11(3), 237-252.
64
KILIÇ, M. (1993). Ana Baba ve Çocuk İlişkisi, Sunularım, İndirilme
Tarihi:22.03.2009
http://web.inonu.edu.tr~mkilic/dersler/Anne_Baba_Cocuk_Iliskisi/frame.html
KOLKO, D. J. (1996). “Child Physical Abuse”. The Apsac Handbook on Child
Maltreatment. (Ed: John Briere, Lucy Berliner, Josephine A. Bulkley, Carole
Jenny, Theresa Reid). London: Sage Publications.
KORKMAZ, M. (1996). Yetişkin Örneklem İçin Bir Benlik Saygısı Ölçeğinin
Güvenirlik ve Geçerlik Çalışması. Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
KOZCU, Ş. (1990 ). Çocuk istismarı ve İhmali Aile Yazıları T.C. Başbakanlık Aile
Araştırma Kurumu Yayınları, Cilt 3. Ankara ; Devran Matbaası.
KÖKNEL, Ö. (1989). Genel ve Klinik Psikiyatri. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi..
KULAK H. (2006). Cinsel İşlev Bozukluğu Görülen Kadınlarda Geçmiş Travmatik
Deneyimler. Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler
Anabilim Dalı, İstanbul.
KULAKSIZOĞLU, A. (1998). Ergenlik Psikolojisi 1.Baskı. İstanbul: Remzi
Kitabevi.
KULAKSIZOĞLU, A. (2000). Ergenlik Psikolojisi, 4. Baskı, İstanbul: Remzi
Kitabevi.
KULAKSIZOĞLU, A. (2001). Ergenlik Psikolojisi 4. Baskı.. İstanbul: Remzi
Kitabevi.
MIZRAKÇI, Ş. (1994). Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etki Eden Faktörler:
Demografik Özellikleri, Kendi Yetiştiriliş Tarzları, Çocuk Gelişimine İlişkin
Bilgi Düzeyleri ve Çocuğun Mizacına İlişkin Algıları. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
National Child Abuse and Neglect Data System (NCANDS). Child Maltreatment
2008. U.S.Department of Health and Human Services, Administration for
65
Children and Families, Administration on Children, Youth and Families,
Children’s Bureau.
ORAL, R., CAN, D., KAPLAN, S., POLAT S., ATEŞ N., ÇETİN, G., MİRAL, S.,
HANCI, H., ERŞAHİN, Y., TEPELİ, N. (2001). Bulguc AG ve Tiras B. Child
abuse in Turkey: an experience in overcoming denialand a description of 50
cases. Child Abuse & Neglect, 25(2): 279-290.
ÖĞRETİR, A.D. (1999). Alt ve Üst Sosyo Ekonomik Düzeydeki 6 Yaş Çocuklarının
Sosyal Oyun Davranışlarıyla Anne-Baba Tutumları Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
ÖMEROĞLU, F. (1998). Okul Öncesi Dönemde Çocuğun Terbiyesinde Annenin
Rolü ve Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları (Anne Tutumlarının
Demografik Bilgilere Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığına İlişkin Bir
Araştırma). Yayınlanmamış Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
ÖRGÜN, S.K. (2000). “Anne Baba Tutumları ile 8. Sınıf Öğrencilerinin Benlik
Saygıları ve Atılganlıkları Arasındaki İlişki”. Yüksek Lisans Tezi. Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
ÖRSEL, S., KARADAĞ, H., KARAOĞLAN-KAHİLOĞULLAR, A. ve AKGÜNAKTAŞ,
E. (2011). Psikiyatri Hastalarında Çocukluk Çağı Travmalarının
Sıklığı ve Psikopatoloji İle İlişkisi. Anadolu PsikiyatriDergisi, 12: 130-136.
ÖZ, İ. (2005). Anne- Baba Olma Sanatı. İstanbul: Alfa Yayınları.
ÖZBEN, S. & ARGUN, Y. (2002). “Okul Öncesi Çocukların Anne- Babalarının
Çocuk Yetistirme Tutumları İle İlgili Değişkenlerin İncelenmesi”, İzmir:
Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Eğitim Fakültesi Dergisi
14.
ÖZÇELİK B. (2002). Çocukluk Çağı Cinsel ve Fiziksel İstismarının Erişkin
Psikopatolojisi İle İlişkisi. Uzmanlık tezi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları
Hastanesi, İstanbul.
66
ÖZDOĞAN, B. (2000). Çocuk Ve Oyun. İstanbul: Anı Yayıncılık.
ÖZER, G. ( 2014). Ebeveynlerin Çocuk Cinsel İstismarına Dair Bilinçleri, Endişeleri
Ve Aldıkları Önlemler. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul.
ÖZTOP, D.B., ÖZCAN, Ö.Ö. (2010) Cinsel İstismar Vakalarının Sosyo Demografik
ve Klinik Özelliklerinin Değerlendirilmesi. New/Yeni Symposium Journal •
www.yenisymposium. net. Vol. 48, 4.
ÖZYÜREK, A. ve ŞAHİN, F.T. (2005). 5-6 Yaş Grubunda Çocuğu Olan
Ebeveynlerin Tutumlarının İncelenmesi. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 25 (2): 19-34.
PANTKE, R., & SLADE, P. (2006). Remembered Parenting Style and Psychological
Wellbeing in Young Adults Whose Parents Had Experienced Early Child
Loss: The British Psychological Society, 79, 69–81.
POLAT, O. (1997). Çocuk Hakları Raporu, Çocuk Hakları Bülteni, ÇİKORED
Yayınları.
POLAT, O. (2000) Çocukta Cinsel İstismar, Adli Tıp, Dergisi Yayınları, İstanbul. s:
207-231.
POLAT, O. (2001). Çocuk ve Şiddet. İstanbul: DER Yayınları.
POLAT, O. (2004). Çocuk İstismarı Nedir. İstanbul: Analiz Yayınları.
POLAT, O. (2007). Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı: Tanımlar. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
SAYIN Ö. (1990). Aile Sosyolojisi-Ailenin Toplumdaki Yeri. İzmir: Ege Üniversitesi
Basımevi.
SEVEN, S. (2006). 6 Yas Çocuklarının Sosyal Beceri Düzeyleri İle Bağlanma
Durumları Arasındaki İliskilerin İncelenmesi. Yayınlanmamıs Doktora Tezi.
Gazi Üniversitesi Egitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
SOYSAL A.Ş, BODUR Ş, İŞERİ S. (2005). Bebeklik dönemindeki bağlanma
sürecine genel bir bakış. Klinik Psikiyatri; 8: 88-9.
67
ŞAHİN, F. (2002). Çocuk İhmali: Tanı ve Tedavide Hekimler İçin İpuçları. Klinik
Pediatri Dergisi, 1 (3), 103-106.
ŞAHİN, F. (2008). Fiziksel istismar . Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı.
Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 462-469
ŞAHİN, F.T. ve ÖZYÜREK, A. (2008). 5-6 Yaş Grubu Çocuğa Sahip Ebeveynlerin
Demografik Özelliklerinin Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etkisinin
İncelenmesi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 6 (3): 395-414.
ŞANLI D. (2007). Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarını Etkileyen Etmenlerin
İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesİ Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Hemşirelik Anabilim Dalı, İzmir.
ŞANLI, D., ÖZTÜRK, C. ( 2012). Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarını
Etkileyen Etmenlerin İncelenmesi. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 32: 31- 46.
İzmir.
ŞAR, V. (1998). Kötüye Kullanım ve İhmalle İlişkili Sorunlar. “Psikiyatri Temel
Kitabı Cilt 2” (Ed. Köroğlu E, Güleç G) (s: 823- 833),Ankara: Hekimler
Yayın Birliği.
ŞAR, V., ÖZTÜRK, E., İKİKARDEŞ, E. (2012). Çocukluk Çağı Ruhsal Travma
Ölçeğinin Türkçe Uyarlamasının Geçerlilik Ve Güvenilirliği. Türkiye
Klinikleri; 32(4).
ŞENDİL, G. (2003). Çocuk, Ergen ve Anne Baba. İstanbul: Çantay Yayınları.
ŞİMŞEK A. (2006). Duygusal Zekanın, Ana Baba Tutumunun ve Doğum Sırasının
Tercih Edilen Liderlik Tarzına Etkisi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Pskoloji Anabilim Dalı, Ankara.
TAÇYILDIZ, Ç. ( 2013). Cinsel İstismar Suçlularında Ebeveyn Kabul/ Reddi (
Baba) Ve Çocukluk Dönemi Kararlarının İşlenen Suça Etkisi. Yüksek Lisans
Tezi. İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
TANER, Y. ve GÖKLER, B. (2004). Çocuk İstismarı ve İhmali: Psikiyatrik
68
Yönleri. Hacettepe Tıp Dergisi, 35, 82- 86.
TAŞDEMİR, A. (2014). Şizofreni ve Benzeri Psikotik Bozukluğu Olan Hastalara
Bakım Veren Birinci Derece Yakınlarının Damgalama Konusundaki
Tutumlarına Çocukluk Çağı İstismarlarının Etkisi. Tıpta Uzmanlık Tezi.
TAYLAN, H. H. (2009). Türkiye'de Köy Ailesinde Aile İçi İlişkiler, Selçuk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 22, Sayfa: 117-138.
TAYSİ, E. (2000). Benlik Saygısı, Arkadaşlardan ve Aileden Sağlanan Sosyal
Destek: Üniversite Öğrencileriyle Yapılan Bir Çalışma. Yüksek Lisans Tezi.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
TEMEL, Z. F., AKSOY, B. A. (2001). Ergen ve Gelişimi. Ankara: Nobel Yayıncılık.
TOLUN, E. (2010). İntihar Düşüncesi ve Girişimi olan Yatarak Tedavi Gören Kadın
Hastaların Çocukluk Çağı Travması, Dissosiyasyon ve İmpulsivite Yönünden
Değerlendirilmesi. Tıpta Uzmanlık Tezi.
TOPBAŞ, M. (2004). İnsanlığın Büyük Bir Ayıbı: Çocuk İstismarı, TSK Koruyucu
Hekimlik Bülteni, 3(4), 76-80.
TOPÇU S. (1997). Çocuk İstismarının Tarihçesi. Çocuk ve Gençlerin İstismarı.
Doruk Yayıncılık, Ankara; 30-34.
TORTUMLUOĞLU, G. (1999). Annelerin Aile Kavramını Algılaması ve Bunun
Çocuk Yetiştirme Tutumuna Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.
TUDGE, J., HOGAN, D., SNEZHKOVA, I., KULAKOVA, N. & ETZ, K. (2000).
Parent’s child-rearing values and beliefs in the United States and Russia: The
impact of culture and social class. Infant and Child Development, 9: 105-121.
TUFAN, B., YILDIZ, S. (1993). Geri Dönüş Sürecinde İkinci Kuşak, Almanya’dan
Dönen Öğrencilerin Benlik Saygıları ve Ruhsal Belirtileri. Ankara: Hacettepe
Üniversitesi Yayınları.
69
TURHAN, E. ve diğerleri, (2006). Birinci Basamakta Çocuk İstismarı ve Önlenmesi.
Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 15 (9), 153-157.
TUZCUOĞLU, N. (2004). Bir Aile Olmak, Anne-Baba Olmanın Altın Kuralları.
İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Türkiye Ölçüm Araçları Veritabanı. tupov@tupov.org. Dokuz Eylül Üniversitesi.
TÜRKSOY, N. (2003). Psikolojik Travma Ve Tanım Sorunları: Aker T, Önder ME
(editörler). Psikolojik Travma Ve Sonuçları. İstanbul: 5US Yayınları, 9-21.
UYANIK, G. (2000). Farklı Sosyo - Ekonomik Düzeydeki Lise Öğrencilerinin
Benlik Saygısı ile Ruhsal Durumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Bilim
Uzmanlıgı Tezi. Hacettepe Üniversitesi Saglık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
ÜNAL, F (2008). Ailede Çocuk İstismarı ve İhmali. Türkiye Sosyal Araştırmalar
Dergisi, 12 (1), 9-18.
VON DER LİPPE, A. (1999). The impact of maternal schooling and occupation on
child-rearing attitudes and behaviors in low income neighborhoods in Cairo,
Egypt. International Journal of Behavioral Development, 23 (3): 703-729.
WEBER, D. A. (2003). “A Comparison of Individual Psychology and Attachment
Theory. Journal of Individual Psychology”, 59, (3), 246-262.
WHO (2006). Preventing child maltreatment: a guide to taking action and
generating evidence. Genova.
WHO (2010) http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs150/en/)
YALIN, A., AVCI, A., KERİMOĞLU, E. & ASLAN, H. (1995). Çocuklarda
Fiziksel Örselenmenin Ankara ve Adana İllerinde Görülme Sıklığının
Taranması. 3P Dergisi, 3: 39-43.
YAVUZER, H. (1998). Ana-Baba Okulu (Yedinci Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi.
YAVUZER, H. (1996). Çocuk Ve Suç (Sekizinci Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi.
YAVUZER, U. (1999). Ana Baba ve Çocuk, İstanbul: Remzi Kitabevi.
70
YAVUZER H. (2005). Ana-Baba Ve Çocuk. İstanbul: Remzi Kitapevi.
YAVUZER, H.(2008). Çocuk Psikolojisi. .İstanbul: Remzi Kitabevi.
YILDIRIM, E. (2005). Bir Modernite Rüyası: Ailenin Sonu mu? -Kütahya
Yetiştirme Yurdu Örneği, Aile ve Toplum, T.C. Başbakanlık Aile Araştırma
Kurumu Başkanlığı Yayını, Yıl: 7, Cilt: 2, Sayı: 8, Ocak- Mart. Ankara.
YILMAZ, A. (1999), Çocuk Yetistirme Tutumları: Kuramsal Yaklasımlar ve Görgül
Çalısmalar, Türk Psikoloji Yazıları. 3(1). 99–118.
YILMAZ, A. (2000). “Eşler Arasındaki Uyum ve Çocuğun Algıladığı Anne-Baba
Tutumu İle Çocukların, Ergenlerin, Gençlerin Akademik Başarıları ve Benlik
Algıları Arasındaki İlişkiler”. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
YILMAZ-IRMAK T. (2008). Çocuk İstismarı ve İhmalinin Yaygınlığı ve
Dayanıklılıkla İlişkili Faktörler. Doktora Tezi. Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı, İzmir.
YILMAZER, Y. (2007). Anne Baba Tutumları ile İlköğretim İkinci Kademe
Öğrencilerinin Okul Başarısı ve Özerkliklerinin Gelişimi Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
YÖRÜKOĞLU, A. (1978). Çocuk Ruh Sağlığı. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları.
YÖRÜKOĞLU, A. (1985) Gençlik Çağı. Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları 270.
YÖRÜKOĞLU, A. (1985). Gençlik Çağı. İstanbul: Özgür Yayın Dağıtım.
YÖRÜKOĞLU, A. (1992). Değisken Toplumda Aile ve Çocuk 4.Baskı. İstanbul:
Özgür Yayın Dağıtım.
YURTERİ, A. ( 2011). Farklı Sosyo Ekonomik Düzeydeki Annelerin Çocukluk Çağı
Örselenme Yaşantıları İle Aile Hayatı Ve ÇOcuk Yetiştirme Tutumları
71
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yükzek Lisans Tezi. Hacettepe Üniveritesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
ZEYTİNOĞLU S. (1999). “Sağlık, Sosyal, Hizmet, Hukuk ve Eğitim Alanlarında
Calışanların Turkiye’de Cocuk İstismarı ve İhmali İle İlgili Goruşleri”, Cocuk
İstismarı ve İhmali, Ankara: Pelin Ofset.
ZOROĞLU ve ark. (2001). Çocukluk Dönemi İstismar ve İhmâlinin Olası Sonuçları.
Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2(2):69-78.
72
EKLER
EK 1. BİLGİLENDİRİLMİŞ ONAM FORMU
Doldurulmak üzere size verilecek ölçekler, İstanbul Arel Üniversitesi Psikoloji Bölümü
yüksek lisans programı kapsamında Yrd. Doç. Dr. Z. Belma Gölge danışmanlığında Nida
AÇIKYOL tarafından yapılacak olan tez çalışmasında kullanılacaktır. " Çocuk Yetiştiren
Kadınların Çocuk Yetiştirme Tutumlarıyla Çocukluk Çağı Örselenmiş Yaşantıları, Benlik
Saygıları ve Ebeveyniyle Bağlanma Biçimleri Arasındaki İlişki’ başlıklı bu çalışma ile
annelerin çocuklarına yönelik tutumlarında etkili olan bazı faktörler araştırılmaktadır.
Böylece ebeveynlerin çocuklarına yönelik etkili ve olumlu tutum değişiklikleri için
yapılması gerekenler ortaya konacaktır.
Bu çalışma çocuk sahibi en az 500 kadınla gerçekleştirilecektir. Uygulama yaklaşık 50 dk.
sürmektedir. Uygulamada size verilecek formları samimi bir şekilde doldurmanız
istenmektedir. Çalışma gönüllülük esasına dayanmaktadır. Kimlik bilgileri istenmemektedir.
Çalışma sadece bilimsel amaçlar için kullanılacaktır. Bu çalışmada elde edilen bilgiler
araştırmacılar dışında kimseyle paylaşılmayacaktır. Verdiğiniz bilgiler isim içermeyen bir
şekilde kodlanacaktır. Devam etmek istemediğinizde çalışmadan çekilebilirsiniz.
Lütfen anketleri tamamladığınızda teslim aldığınız zarf içerisine koyarak zarfı yapıştırıp
araştırmacıya teslim ediniz. Böylece bilgileriniz tamamen anonim kalacaktır. Araştırma ile
ilgili herhangi bir soru ya da sorun olduğunda araştırmacılara aşağıda verilen adresten
ulaşabilirsiniz.
Katılımınız için teşekkürler.
Yukarıdaki metni okudum ve çalışmanın amacını anladım. Bu çalışmayı herhangi bir neden
belirtmek zorunda kalmadan istediğim zaman bırakabileceğimi anladım. Çalışmaya
katılmayı kabul ediyorum.
Tarih:
Adı ve soyadı: İmza:
Tez Hazırlayan Tez Danışmanı
Nida AÇIKYOL Yrd. Doç. Dr. Z. Belma GÖLGE
Arel Ünv. Yüksek Lisans Öğrencisi İstanbul Ünv. Adli Tıp
Enstitüsü
acikyolnida@outlook.com golgebelma@gmail.com
73
EK 2. SOSYO DEMOGRAFİK BİLGİ FORMU
Yaşınız:
Eğitim durumunuz
Okur- yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite
Medeni Durumunuz
Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş
Mesleğiniz:........
Çalışma durumunuz
Çalışıyor Çalışmıyor
Çalışıyorsanız gelirinizin kontrolü kimde?
Bende Eşimde Aynı evi paylaştığım yakınımda Diğer (belirtiniz)....
Kaç çocuğunuz var?
1 çocuk 2 çocuk 3 çocuk 4çocuk ve üzeri
Aile durumunuz
Çekirdek aile [anne, baba ve çocuk (lar)] Geniş aile [anne, baba, çocuk (lar) ve akraba (lar)]
Evinizdeki oda sayısı:
1 oda 2 oda 3 oda 4 ve üzeri
Çocuklarınızdan herhangi birinin ruhsal, fiziksel ya da zihinsel bir sorunu var mı?
Evet Hayır
Cevabınız evet ise sorunu tanımlar mısınız? ....................
Cevabınız evet ise, sorun ne zaman başladı?: 1. Doğuştan 2. Doğumdan sonra (yaşını
belirtiniz).........
Tedavi görüyorsa sürekli ilaç kullanıyor mu? Evet Hayır
Bakımında destek alıyor musunuz? Evet Hayır
Destek alıyorsanız desteği sağlayan kişiyi/kurumu belirtiniz…
74
EK 3. AİLE HAYATI VE ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUM ÖLÇEĞİ
Hiç uygun
bulmuyoru
m
Uygun
buluyorum
Oldukça
uygun
buluyorum
Çok
uygun
buluyoru
m
1 2 3 4
1.Çocuk yorucu veya zor işlerden korunmalıdır.
2. Anne ve babalar, çocuklarını dertlerini
anlatmaya teşvik ederler fakat bazen
çocukların dertlerinin hiç açılmaması
gerektiğini anlayamazlar.
3. Çocuk boşa geçen dakikalarını bir daha hiç
geri gelmeyeceğini ne kadar çabuk öğrenirse,
kendisi için o kadar iyi olur
4.Bir anne çocuğunun düş kırıklığına
uğramaması için elinden geleni yapmalıdır.
5.Çocuk ne kadar erken yürümeyi
öğrenebilirse o kadar iyi terbiye edilebilir.
6.Çocuk yetiştirmek sinir bozucu, yıpratıcı bir
iştir.
7.Çocuğun hayatta öğrenmesi gereken o kadar
çok şey vardır ki zamanını boşa geçirmesi
affedilemez.
8.Babalar biraz daha şefkatli olsalar anneler
çocuklarını daha iyi yönetebilirler.
9.Çocuk yetiştirmenin kötü taraflarından biri
de anne ve babanın istediğini yapabilmek için
yeterince özgür olmamasıdır.
10.Sıkı kurallarla yetiştirilen çocuklardan en
iyi yetişkinler çıkar.
11.Bir anne çocuğunun mutluluğu için kendi
mutluluğunu feda etmesini bilmelidir.
12.Daima koşoşturan, hareketli bir çocuk
büyük bir olasılıkla mutlu bir kişi olacaktır.
13.Büyükler çocukların şakalarına güler,
onlara eğlendirici öyküler anlatırsa evdeki
düzen daha düzgün daha akıcı olur.
14.Çocuğunun en gizli düşüncelerini kesinlikle
bilmek bir annenin görevidir.
15.Anne babalar çocuklarına sorgusuz sualsiz
kendilerine sadık kalmalarını öğretmelidir.
16.Bütün genç anneler bebek bakımından
beceriksiz olacaklarından korkarlar.
17. Eğer bütün gününü çocuklarla geçirmek
zorunda kalırsa hangi anne olursa olsun
sonunda çocuklar sinirine dokunur.
18. Anne ve babalar her zaman
çocuklarının kendilerine uymasını beklemeli,
biraz da kendileri çocuklarına uymalıdır.
19.Eğer anneler dileklerinin kabul edileceğini
bilselerdi, babaların daha anlayışlı olmalarını
dilerlerdi.
20.Bir çocuğa, ne olursa olsun dövüşmekten
kaçınması gerektiği öğretilmelidir.
21.Çocuklar bencil olduklarında ve hep bir
şeyler istediklerinde annenin tepesinin atması
75
normaldir.
22.Eğer çocuklar ailedeki kuralları uygun
buluyorlarsa bunu anne babalarına söylemeleri
hoş karşılanmalıdır.
Hiç uygun
bulmuyoru
m
Uygun
buluyoru
m
Oldukça
uygun
buluyoru
m
Çok
uygun
buluyoru
m
1 2 3 4
23.Anneler çoğu zaman çocuklarına bir dakika
daha dayanamayacakları duygusuna kapılırlar.
24.Çocuğu sıkı terbiye ederseniz sonra size
teşekkür eder.
25.Küçük bir çocuk cinsiyet konusundan
sakınmalıdır.
26.Bir annenin çocuğu hakkında her şeyi bilmesi
hakkıdır çünkü çocuk onun bir parçasıdır.
27.Uyanık bir anne baba çocuğunun tüm
düşüncelerini öğrenmeye çalışmalıdır.
28.Çocuklar anne babalarının kendileri için neler
feda ettiklerini düşünmelidir.
29.Eğer çocukların dertlerini söylemelerine izin
verilirse büsbütün şikayetçi olurlar.
30.Sert terbiye sağlam ve iyi karakter geliştirir.
31.Genç bir kadın henüz gençken yapmak
istediği pek çok şey olduğu için anne olunca
kendini kötü hisseder.
32.Anneler çocukları için hemen hemen bütün
eğlencelerini feda eder.
33.Babalar daha az bencil olsalar kendilerine
düşen görevi yaparlardı.
34.İyi bir anne çocuğunu ufak tefek güçlüklerden
korumalıdır.
35.Bir çocuğa anne ve babasını herkesten üstün
görmesi öğretilmelidir.
36.Çocuk hiçbir zaman ailesinden sır
saklamamalıdır.
37.Çocuklardan sık sık ödün vermelerini, anne
babaya uymalarını istemek doğru değildir.
38.Çoğu anneler bebeklerine bakarken onu
inciteceklerinden korkarlar.
39.Bir çocuğa başı derde girdiğinde dövüşmek
yerine büyüklerine başvurmaları öğretilmelidir.
40.Anne baba arasındaki bazı konular hafif bir
tartışma ile çözümlenemez.
41.Ev bakımından ve idaresinde en kötü
şeylerden biri de kişinin kendini evde tutuklanmış
gibi hissetmesidir.
42.Hiçbir kadından yeni doğmuş bir bebeğe tek
başına bakması beklenmemelidir.
43.Oğlan ve kız çocuklarının birbirini
soyunurken görmemesi gerekir.
76
44.Çocukların sorunlarına eğilirseniz sizi
oyalamak için birçok masal uydururlar.
45.Eğer anne babalar çocukları ile şakalaşıp
beraber eğlenirlerse, çocuklar onların öğütlerini
dinlemeye daha çok yönelirler.
46.Anneleri, kendileri yüzünden zorluk çektikleri
için çocukları onlara karşı daha anlayışlı
olmalıdırlar.
47.Bir çocuk eninde sonunda anne
babasınınkinden daha üstün bir akla sahip
olamayacağını öğrenir.
48.Eğer bir anne çocuklarını iyi yetiştirmiyorsa
belki de bu, babanın evde kendine düşen görevi
iyi yapmamasından ileri geliyordur.
Hiç uygun
bulmuyoru
m
Uygun
buluyoru
m
Oldukça
uygun
buluyoru
m
Çok
uygun
buluyoru
m
1 2 3 4
49.Genç bir anne için ilk bebeğin bakımı
sırasında yalnız kalmaktan daha kötü bir şey
olamaz.
50.Bir çocuğun diğer bir çocuğa vurması hiçbir
şekilde hoşgörü ile karşılanamaz.
51.Anne babalar çocuklarına, hayatta
ilerleyebilmeleri için hep bir şeyler aramaları ve
boşa zaman geçirmeleri gerektiğini
öğretmelidirler.
52.Akıllı bir kadın yeni bir bebeğin doğumundan
önce ve sonra yalnız kalmamak için elinden
geleni yapar.
53.Evde olup bitenleri sadece anne bildiği için ev
hayatını onun planlaması lazımdır.
54.Kendi haklarına sahip olabilmesi için bazen
bir kadının kocasını terslemesi gerekir.
55.Bütün zamanını çocuklarıyla geçirmek, bir
kadına kanadı kopmuş kuş duygusu verir.
56.Eğer anne kollarını sıvar, bütün yükü sırtına
alırsa bütün aile rahat eder.
57.Anne babalar çocuklarını, kendi kendilerine
oluşturdukları güveni sarsabilecek bütün güç
işlerden sakınmalıdırlar.
58.Çocuklar aslında sıkı disiplin içinde mutlu
olurlar.
59.Çocukların toplantılarıyla, kız erkek
arkadaşlıklarıyla ve eğlenceleriyle ilgilenen anne
babalar onların iyi yetişmelerini sağlarlar.
60.Anne ve babaya sadakat her şeyden önce gelir.
77
EK 5. ÇOCUKLUK ÇAĞI ÖRSELENME YAŞANTILARI ÖLÇEĞİ
Çocukluğumda ya da gençliğimde...
Hiçbir
Zaman
(1)
Nadire
n(2)
Zaman
Zaman
(3)
Sık
Sık(
4)
Çok
Sık(
5)
1.Evde yeterli yemek olmadığından aç kalırdım.
2.Benim bakımımı ve güvenliğimi üstlenen birinin
olduğunu biliyordum.
3. Ailemdekiler bana ‘salak,tipsiz’ gibi sıfatlarla
seslenirdi.
4. Anne ya da babam ailelerine bakamayacak kadar
sıklıkla sarhoş olur ya da uyuşturucu alırlardı.
5. Ailemde özel ve önemli biri olduğumu hissetmeme
yardımcı olan biri vardı.
6. Yırtık, sökük ya da kirli giysiler içinde dolaşmak
zorunda kalırdım.
7.Sevildiğimi hissediyordum.
8. Anne ve babamın benim doğmuş olmamı
istediklerini düşünüyorum.
9. Ailemden biri bana öyle kötü vurmuştu ki doktora
ya da hastaneye gitmem gerekti.
10.Ailemde başka türlü olmasını istediğim bir şey
yoktu.
11. Ailemdekiler bana o kadar şiddetle vuruyorlardı ki
vücudumda morartı ya da sıyrıklar oluyordu.
12. Kayış, sopa, kordon ya da başka sert bir cisimle
vurularak cezalandırılıyordum.
13.Ailemdekiler birbirlerine ilgi gösterirlerdi.
14.Ailemdekiler bana kırıcı ya da saldırganca sözler
söylerlerdi.
15.Vücutça kötüye kullanılmış olduğuma( dövülme,
itilip kakılma gibi) inanıyorum.
16.Çocukluğum mükemmeldi.
17. Bana o kadar kötü vuruluyordu ya da
dövülüyordum ki öğretmen, komşu ya da bir doktorun
bunu fark ettiği oluyordu.
18.Ailemde birisi benden nefret ederdi.
78
19. Ailemdekiler kendilerini birbirlerine yakın
hissederlerdi.
20.Birisi bana cinsel amaçla dokundu ya da kendisine
dokunmamı istedi.
21. Kendisi ile cinsel temas kurmadığım takdirde beni
yaralamakla ya da benim hakkımda yalanlar
söylemekle tehdit eden birisi vardı.
22.Benim ailem dünyanın en iyisiydi.
23.Birisi beni cinsel şeyler yapmaya ya da cinsel
şeylere bakmaya zorladı.
24.Birisi bana cinsel tacizde bulundu.
25.Duygusal bakımdan kötüye kullanılmış olduğuma(
hakaret, aşağılama vb) inanıyorum.
26.İhtiyacım olduğunda beni doktora götürecek birisi
vardı.
27.Cinsel bakımdan kötüye kullanılmış olduğuma
inanıyorum.
28. Ailem benim için bir güç ve destek kaynağı idi.
79
EK 6. ROSENBERG BENLİK SAYGISI ÖLÇEĞİ
D – 1
MADDE 1
1. Kendimi en az diğer insanlar kadar değerli buluyorum.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
2. Bazı olumlu özelliklerim olduğunu düşünüyorum.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
MADDE 2
4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar birşeyler yapabilirim.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
5. Kendimde gurur duyacak fazla birşey bulamıyorum.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
MADDE 3
6. Kendime karşı olumlu bir tutum içindeyim.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
MADDE 4
7. Genel olarak kendimden memnunum.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
MADDE 5
8. Kendime karşı daha fazla saygı duyabilmeyi isterdim.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
MADDE 6
9. Bazen kesinlikle kendimin bir işe yaramadığını düşünüyorum.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
10. Bazen kendimin hiç de yeterli bir insan olmadığımı düşünüyorum.
a. ÇOK DOĞRU b. DOĞRU c. YANLIŞ d. ÇOK YANLIŞ
D – 2
11. Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz değişkenlik gösterir mi, yoksa her
zaman aynı mıdır ?
a.ÇOK DEĞİŞİR b.ZAMAN ZAMAN DEĞİŞİR c.ÇOK AZ DEĞİŞİR d.HİÇ
DEĞİŞMEZ
80
12. Hiç kendiniz hakkında bir gün bir görüşe, başka bir gün farklı bir görüşe
sahip olduğunuzu farkettiğiniz olur mu ?
a. Evet, sık sık olur b. Evet, bazen olur c. Evet, nadiren olur d. Hayır,
hiç olmaz
13. Kendim hakkındaki görüşlerimin çok çabuk değiştiğini farkettim.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
14. Kendim hakkında bazı günler olumlu bazı günlerse olumsuz düşüncelere
sahip oluyorum.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
15. Şu günlerde kendim hakkındaki görüşlerimi hiç birşeyin
değiştiremeyeceğini düşünüyorum.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
D – 3
16.Başınıza gerçekten bir şey geldiğinde kimse sizin durumunuzla pek
ilgilenmeyecektir.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
17. İnsan doğasında yardımlaşma gerçekten vardır.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
18. Dikkatli davranmazsanız insanlar sizi kullanacaklardır.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
19. Bazı kişiler, insanların büyük çoğunluğunun güvenilebilir olduğunu,
bazıları ise insanlarla ilişkilerinde çok güvenilemeyeceğini söylerler. Siz bu
konuda ne düşünüyorsunuz ?
a. İnsanların çoğuna güvenilebilir.
b. İnsanlarla ilişkilerde çok güvenilemez.
20. İnsanlar daha çok başkalarına yardım etmeye mi, yoksa kendi çıkarlarını
düşünmeye mi eğilimlidirler ?
a. Başkalarına yardım etmeye
b. Kendi çıkarlarını düşünmeye
D – 4
21. Eleştiriye karşı ne kadar hassassınızdır ?
a. Çok fazla hassas b. Oldukça hassas c. Az hassas d. Hassas değil
22. Eleştiri ya da azarlama beni çok fazla incitir.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
23. Yanlış yaptığınız bir şey için biri size güldüğünde veya suçladığında ne
kadar rahatsız olursunuz ?
81
a. Çok fazla b. Oldukça c. Rahatsız olmam
D – 5
24. Genelde ne kadar mutlusunuzdur ?
a. Çok mutlu b. Mutlu c. Pek mutlu değil d. Çok
mutsuz
25. Genelde oldukça mutlu bir kişi olduğumu düşünüyorum.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
26. Genel olarak kendinizi neşeli bir ruh hali içinde mi, yoksa neşesiz bir ruh
hali içinde mi hissedersiniz ?
a. Çok neşeli bir ruh hali içinde b. Oldukça neşeli bir ruh hali
içinde
c. Ne neşeli ne de neşesiz ruh halinde d. Oldukça neşesiz ruh halinde
27. Hayattan çok zevk alıyorum.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
28. Ben de mutlu gördüğüm diğer kişiler kadar mutlu olabilmeyi isterdim.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
29. Kendinizi kederli ve karamsar hissettiğiniz olur mu ?
a. Çok sık b. Sık c. Ara sıra d. Nadiren e. Hiçbir
zaman
D – 6
30. Çoğu zaman başka bir şey yapmaktansa oturup hayal kurmayı tercih
ediyorum.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
31. Bana hayalperest denilebilir.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
32. Zamanımın büyük bir kısmını hayal kurmakla geçiririm.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
33. Gelecekte nasıl bir insan olacağınız konusunda hayal kurar mısınız ?
a. Çok sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
D – 7
34. Hiç uykuya dalma ya da uykunun sürekliliği açısından sorununuz oldu mu
?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
35. Hiç ellerinizin sizi rahatsız edecek kadar titrediği olur mu ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
82
36. Hiç sizi rahatsız edecek kadar sinirlendiğiniz olur mu ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
37. Hiç sizi rahatsız edecek kadar çarpıntı hissettiğiniz olur mu ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
38. Hiç sizi rahatsız edecek kadar başınızın içinde basınç hissettiğiniz olur
mu ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
39. Şu sıralarda hiç tırnak yiyor musunuz ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
40. Egzersiz veya çalışma zamanları dışında hiç sizi rahatsız edecek kadar
nefes darlığı hissettiğiniz olur mu ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
41. Hiç sizi rahatsız edecek kadar ellerinizde terleme olur mu ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
42. Hiç rahatsız edici baş ağrıları çeker misiniz ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
43. Hiç rahatsız edici kabuslar görür müsünüz ?
a. Sık sık b. Bazen c. Nadiren d. Hiçbir zaman
D – 8
44. Ulusal veya uluslar arası önemli bir konuda görüşünüzü belirttiğinizde
birisi size gülerse ne hissedersiniz ?
a. Çok incinirim ve rahatsız olurum. b. Biraz incinirim ve rahatsız
olurum.
c. Beni pek fazla etkilemez.
45. Ulusal veya uluslar arası sorunlar tartışıldığında genellikle kötü izlenim
bırakacak bir şey söylemektense hiçbir şey söylememeyi tercih ederim.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
46. Toplumsal konularla ilgili tartışmalarda insanları kızdıracak bir şey
söylemektense hiçbir şey söylememeyi tercih ederim.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
D – 9
47. Uluslar arası konuları tartışır mısınız ?
a. Pek çok b. Oldukça c. Çok az d. Hiçbir zaman
48. Arkadaşlarınızla birlikte uluslar arası konuları tartıştığınız zaman
tutumunuz nasıl olur ?
83
a. Sadece dinlerim b. Arada bir görüş bildiririm
c. Konuşmaya eşit oranda katılırım d. Diğerlerini ikna etmeye çalışırım
D – 10
49. Siz 10 – 11 yaşlarınızdayken anneniz arkadaşlarınızı tanır mıydı ?
a. Hepsini tanırdı b. Çoğunu tanırdı
c. Bazılarını tanırdı d. Hemen hemen hiçbirini tanımazdı
50. Bu dönemde babanız arkadaşlarınızı tanır mıydı ?
a. Hepsini tanırdı b. Çoğunu tanırdı
c. Bazılarını tanırdı d. Hemen hemen hiçbirini tanımazdı
51. 5. – 6. sınıflardayken karneniz iyi olduğunda anneniz çoğu zaman
ilgilenmezdi.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
52. 5. – 6. sınıflardayken karneniz iyi olduğunda babanız çoğu zaman
ilgilenmezdi.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
53. 5. – 6. sınıflardayken karneniz kötü olduğunda anneniz çoğu zaman
ilgilenmezdi.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
54. 5. – 6. sınıflardayken karneniz kötü olduğunda babanız çoğu zaman
ilgilenmezdi.
a. DOĞRU b. YANLIŞ
55. Sizce diğer aile bireyleri sizin söylediğiniz şeylerle ne kadar ilgilenirler ?
a. Çok ilgilenirler b. Oldukça ilgilenirler c. İlgilenmezler
D – 11
56. Büyümekte olduğunuz dönemde babanızın en çok tuttuğu çocuğu kimdi
?
a. Ben b. Ağabeyim c. Ablam d. Erkek
kardeşim
e. Kız kardeşim f. Bildiğim kadarıyla çok tuttuğu birisi yoktu
57. Bu dönemde babanız arkadaşlarınızı tanır mıydı ?
a. Hepsini tanırdı b. Çoğunu tanırdı
c. Bazılarını tanırdı d. Hiçbirini tanımazdı
58. Anne ve babanızın hangisi ile daha rahat konuşabiliyorsunuz ?
a. Babamla çok daha fazla b. Babamla biraz daha fazla
c. Her ikisi ile eşit oranda d. Annemle biraz daha fazla
84
e. Annemle çok daha fazla
59. Anne ve babanızın hangisi sizi daha çok över ?
a. Babam çok daha fazla b. Babam biraz daha fazla
c. Her ikisi eşit oranda d. Annem biraz daha fazla
e. Annem çok daha fazla
60. Anne ve babanızın hangisi size daha çok şefkat gösterir ?
a. Babam çok daha fazla b. Babam biraz daha fazla
c. Her ikisi eşit oranda d. Annem biraz daha fazla
e. Annem çok daha fazla
61.Anne ve babanız anlaşamadıkları zaman siz genellikle hangisinden yana
olursunuz ?
a. Çok daha fazla olarak babamdan yana b. Biraz fazla olarak babamdan
yana
c. Eşit oranda her ikisinden yana d. Biraz fazla olarak annemden
yana
e. Çok daha fazla olarak annemden yana
D – 12
62. Yalnız bir insan olmaya eğilimli misinizdir ?
a. Evet b. Hayır
63. İnsanların çoğu sizin nasıl bir kişi olduğunuzu bilirler mi, yoksa çoğunun
sizi gerçekten tanımadıklarını mı düşünürsünüz ?
a. Çoğu benim nasıl biri olduğumu bilir.
b. Çoğu gerçekten beni tanımaz.
85
EK 6. ANA-BABAYA BAĞLANMA ÖLÇEĞİ 1
18 yaşınıza kadarki döneminizde annenizi hatırlayarak doldurunuz.
Tamamen
böyleydi
Kısmen
böyleyd
i
Pek
böyle
değildi
Hiç
böyle
değildi
1 2 3 4
1.Benimle yumuşak ve arkadaşça bir tarzda konuşurdu.
2.İhtiyaç duyduğum kadar yardım etmezdi.
3.Hoşlandığım şeyleri yapmama izin verirdi.
4.Duygusal olarak bana karşı soğuk görünürdü.
5.Sorunlarımı ve endişelerimi anlıyor görünürdü.
6.Bana karşı sevgi doluydu.
7.Kendi kararlarımı vermemden memnuniyet duyardı.
8.Büyümemi istemezdi.
9.Yaptığım her şeyi kontrol etmeye çalışırdı.
10.Mahremiyetime müdahale ederdi.
11.Olan bitenler hakkında benimle konuşmaktan keyif
alırdı.
12.Genellikle bana karşı güleryüzlüydü.
13.Bana, bebekmişim gibi davranma eğilimi vardı.
14.İhtiyaçlarımı ve isteklerimi anlamıyor gibiydi.
15.Kendimle ilgili kararlar almama izin verirdi.
86
16.İstenmediğimi hissettirirdi.
17.Üzgün olduğum zamanlarda kendimi daha iyi
hissetmemi sağlardı.
18.Benimle pek fazla konuşmazdı.
19.Ona bağımlı olduğum duygusunu yaşatmaya çalışırdı.
20.Annem yanımda olmadığı zaman kendime
bakamayacağımı hissederdi.
21.İstediğim kadar özgürlük tanırdı.
22.İstediğim zaman dışarı çıkmama izin verirdi.
23.Bana karşı aşırı koruyucuydu.
24.Beni övmezdi.
25.İstediğim gibi giyinmeme izin verirdi.
ANA- BABAYA BAĞLANMA ÖLÇEĞİ 2
18 yaşınıza kadarki döneminizde babanızı hatırlayarak doldurunuz.
Tamamen
böyleydi
Kısmen
böyleyd
i
Pek
böyle
değildi
Hiç
böyle
değildi
1 2 3 4
1.Benimle yumuşak ve arkadaşça bir tarzda konuşurdu.
2.İhtiyaç duyduğum kadar yardım etmezdi.
3.Hoşlandığım şeyleri yapmama izin verirdi.
4.Duygusal olarak bana karşı soğuk görünürdü.
5.Sorunlarımı ve endişelerimi anlıyor görünürdü.
6.Bana karşı sevgi doluydu.
87
7.Kendi kararlarımı vermemden memnuniyet duyardı.
8.Büyümemi istemezdi.
9.Yaptığım her şeyi kontrol etmeye çalışırdı.
10.Mahremiyetime müdahale ederdi.
11.Olan bitenler hakkında benimle konuşmaktan keyif
alırdı.
12.Genellikle bana karşı güleryüzlüydü.
13.Bana, bebekmişim gibi davranma eğilimi vardı.
14.İhtiyaçlarımı ve isteklerimi anlamıyor gibiydi.
15.Kendimle ilgili kararlar almama izin verirdi.
16.İstenmediğimi hissettirirdi.
17.Üzgün olduğum zamanlarda kendimi daha iyi
hissetmemi sağlardı.
18.Benimle pek fazla konuşmazdı.
19.Ona bağımlı olduğum duygusunu yaşatmaya çalışırdı.
20.Babam yanımda olmadığı zaman kendime
bakamayacağımı hissederdi.
21.İstediğim kadar özgürlük tanırdı.
22.İstediğim zaman dışarı çıkmama izin verirdi.
23.Bana karşı aşırı koruyucuydu.
24.Beni övmezdi.
25.İstediğim gibi giyinmeme izin verirdi.
88
ÖZGEÇMİŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder