5 Eylül 2024 Perşembe

24


Mevcut araştırmada, 12-36 aylık çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında
çaresizliği ile baba-çocuk bağlanma güvenliği ile arasındaki ilişkinin incelenmesi
amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda fizyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı 12- 36
aylık 79 çocuk ve bu çocukların babaları çalışmaya dahil edilmiştir. Araştırmada ölçme
aracı olarak Demografik Bilgi Formu, Erken Çocukluk Davranış Anketi, Çocuk
Bakımında Çaresizlik Ölçeği (ÇBÇÖ) ve Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti
(BDSS) kullanılmıştır. Demografik Bilgi Formu, Erken Çocukluk Davranış Anketi ve
Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği babalar tarafından yanıtlanmıştır. Bağlanma
Davranışları Sınıflandırma Seti verileri ise; baba ve çocuklarla yapılan gözlem
videolarının araştırmacılar tarafından puanlanmasıyla elde edilmiştir. Bu kapsamda
değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Pearson korelasyon analizi ve
değişkenlerin birbirini yordama durumunu tespit etmek için basit regresyon analizi
yapılmıştır.
Araştırmada, Erken Çocukluk Davranış Anketi yatıştırılabilirlik alt boyutu ile
ÇBÇÖ’nin çaresizlik ve baba-çocuk korkulu alt boyutu arasında negatif yönlü orta
düzeyde anlamlı ilişki olduğu, ancak ÇBÇÖ’nin bakım veren olarak çocuk alt boyutu
arasında anlamlı ilişki olmadığı bulunmuştur. Erken Çocukluk Davranış Anketi
tepkisellik alt boyutu ile ÇBÇÖ’nin alt boyutları (çaresizlik ve baba-çocuk korkulu, bakım
veren olarak çocuk) arasında ise anlamlı ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca
hem çocukların mizacı hem de babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizlik ile babaçocuk
bağlanma güvenliği arasında anlamlı ilişkinin olmadığı bulunmuştur. Araştırmada
çocukların mizacı ile babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizliğin birlikte babavi
çocuk bağlanma güvenliğini anlamlı bir şekilde yordamadığı, ancak bu iki değişkenin
birlikte baba-çocuk bağlanma güvenliğini % 6.3 oranında açıklayabildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
Anahtar kelimeler: Bağlanma, mizaç, çocuk bakımında çaresizlik
vii
ABSTRACT
EXAMINATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN TEMPERAMENT OF
12-36 MONTHS OLD CHILDREN AND FATHERS' CAREGIVING
HELPLESSNESS WITH FATHER-CHILD ATTACHMENT
July 2023, 70 pages
The aim of this study was to investigate the relationship between the attachment
security of 12-36 months old children, their temperament, and paternal caregiving
helplessness. To achieve this goal, 79 children aged 12-36 months, who were both
physiologically and psychologically healthy, were included in the research along with
their fathers. The measurement tools used in the study were the Demographic Information
Form, the Early Childhood Behavior Questionnaire (ECBQ), the Caregiving Helplessness
Questionnaire (CHQ), and the Attachment Q-Sort (AQS). Fathers answered the
Demographic Information Form, Early Childhood Behavior Questionnaire, and Childcare
Helplessness Scale. The data for the Attachment Q-Sort were obtained through the
scoring of observation videos involving fathers and children by the researchers. Pearson
correlation analysis was employed to determine the relationships between the variables,
and simple regression analysis was conducted to identify the predictability of the
variables.
The results indicated a significant negative correlation of moderate level between
the soothability subscale of Early Childhood Behavior Questionnaire and Caregiving
Helplessness Questionnaire (CHQ) (father helpless and father-child frightened factor).
However, there was no significant relationship found between the child caregiving factor.
Furthermore, there was no significant relationship found between the impulsivity
subscale of the Early Childhood Behavior Questionnaire and the factors of Caregiving
Helplessness Questionnaire (father helpless and father-child frightened and caregiving
child).
viii
Additionally, it was found that both children's temperament and paternal
caregiving helplessness were not significantly related to father-child Attachment Q-Sort.
The combination of children's temperament and fathers' caregiving helplessness could not
significantly predict the quality of father-child attachment security, but together, they
could explain 6.3% of the variance in father-child attachment security.
Keywords: Attachment, temperament, caregiving helplessness.
ix
ÖN SÖZ
Bu araştırmada, 12-36 aylık çocukların çocukların mizacı ve babaların çocuk
bakımında yaşadığı çaresizlik ile bağlanma güvenliği arasındaki ilişki incelenmiştir.
Araştırmamın şekillenmesinde, uygulanma sürecinde ve yazımı aşamasında birçok
kişinin emeği ve desteği olmuştur. Öncelikle yüksek lisans eğitimim boyunca engin
bilgilerini ve tecrübelerini samimi ve sabırlı bir şekilde benimle paylaşan, her zaman bana
destek olan danışmanım, Sayın Dr. Öğr. Üyesi Raziye GÜNAY BİLALOĞLU’na en
içten dileklerimi ve saygılarımı sunarım. Tez sürecinde uzun saatler boyunca sabırla, bana
ve hocalarıma eğitim veren, tezimde jüri üyesi olan Sayın Dr. İmray NUR’ a minnet ve
teşekkürlerimi sunarım. Kendisini tanıma fırsatım olduğu için kıvanç duyduğum, tezimde
jüri üyesi olan çok kıymetli hocam Sayın Doç. Dr. Mustafa YAŞAR’a saygılarımı
sunarım. Yüksek Lisans öğrenimimde kendisiyle yolumun kesişmesini çok büyük bir
şans olarak gördüğüm, her zaman takdir ettiğim, Sayın Yaşare AKTAŞ ARNAS’a saygı
ve teşekkürlerimi borç bilirim. Tezimin analiz sürecinde bana zaman ayırarak yön veren
Sayın Dr. Öğr. Üyesi Sungur GÜREL’e saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Hayata bakış
açısını ve iletişim kurma becerisini takdir ettiğim, neşeli hocam, Sayın İnanç ETİ’ye saygı
ve teşekkürlerimi sunarım. Öğrenim hayatımda beni geliştiren, bakış açımı genişleten ve
üzerimde emeği olan tüm hocalarıma teşekkür ederim. Tezimin veri toplama aşamasını
gerçekleştirdiğim değerli babalara ve sevgili çocuklara katkıları için teşekkür ederim.
Hayatımboyunca beni sonsuz destekleyen, sevgili annem ve babama her şey için teşekkür
ederim. Hayatımdaki en değerli varlığım olan, oğlum Çakır Tufan’a ve kızım Gül
Mercan’a benimle oldukları için çok teşekkür ederim.
Bu araştırma, TÜBİTAK tarafından desteklenmiş olup 121K470 numaralı
‘Baba-Çocuk Bağlanmasını Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi ve Ebeveynlik Eğitim
Programıyla Baba-Çocuk Arasındaki Bağlanma Güvenliğinin Güçlendirilmesi’ adlı
TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamındadır. Bilimin ve bilim insanlarının destekçisi olan
TÜBİTAK’a ve birlikte çalıştığımız ekip arkadaşlarıma teşekkür ederim.
x
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ............................................................................................................................... v
ABSTRACT ................................................................................................................... vii
ÖN SÖZ .......................................................................................................................... ix
KISALTMALAR ......................................................................................................... xiii
TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................ xiv
EKLER LİSTESİ .......................................................................................................... xv
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem Durumu ........................................................................................................ 1
1.2. Araştırmanın Amacı ................................................................................................... 4
1.3. Araştırmanın Önemi .................................................................................................. 5
1.4. Sayıltılar ..................................................................................................................... 6
1.5. Sınırlılıklar ................................................................................................................. 6
BÖLÜM II
KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. Bağlanma Kuramı ...................................................................................................... 8
2.1.1. Baba-Çocuk Bağlanma İlişkisi ...................................................................... 10
2.1.2. Bağlanmanın Önemi ...................................................................................... 14
2.1.3. Bağlanmanın Değerlendirilmesi .................................................................... 15
2.1.3.1. Yabancı (garip) Durum Testi ............................................................ 15
2.1.3.2. Bağlanma Stilleri ............................................................................... 16
2.1.3.3. Yabancı Durum Testinin Sınırlılıkları............................................... 16
2.2. Çocuk Mizacı ........................................................................................................... 18
2.3. Çocuk Bakımında Çaresizlik ................................................................................... 21
2.4. İlgili Araştırmalar .................................................................................................... 24
xi
BÖLÜM III
YÖNTEM
3.1. Araştırma modeli ..................................................................................................... 30
3.2. Örneklem ................................................................................................................. 30
3.3. Veri Toplama Araçları ............................................................................................. 32
3.3.1. Demografik Bilgi Formu ............................................................................... 32
3.3.2. Erken Çocukluk Davranış Anketi (Mizaç) .................................................... 32
3.3.3. Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği ............................................................. 33
3.3.4. Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti .................................................... 33
3.4. Verilerin Toplanması ............................................................................................... 34
3.5. Verilerin Analizi ...................................................................................................... 36
BÖLÜM IV
BULGULAR
4.1. Tanımlayıcı İstatistiklere İlişkin Bulgular ............................................................... 39
4.1.1. Değişkenlerin Ortama, Standart Sapma, Çarpıklık ve Basıklık Değerlerine
Ait Bulgular ................................................................................................... 39
4.1.2. Değişkenlerin Çarpıklık ve Basıklık Değerlerine Ait Bulgular ..................... 40
4.2. Değişkenler Arasındaki İlişkilere Yönelik Bulgular ............................................... 40
4.2.1. Çocukların Mizacı ile Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliği Arasındaki
İlişkiye Yönelik Bulgular .............................................................................. 41
4.2.2. Çocukların Mizacı ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği Arasındaki İlişkiye
Yönelik Bulgular ........................................................................................... 41
4.2.3. Çocuk Bakımında Çaresizlik ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği
Arasındaki İlişkiye Yönelik Bulgular ........................................................... 42
4.2.4. Çocukların Mizacının ve Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliğinin
Bağlanma Güvenliğini Yordamasına Yönelik Bulgular ............................... 43
xii
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
5.1. Çocukların Mizacı ile Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliği Arasındaki İlişkiye
Yönelik Tartışma ve Yorum .................................................................................... 44
5.2. Çocukların Mizacı ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği Arasındaki İlişkiye
Yönelik Tartışma ve Yorum .................................................................................... 45
5.3. Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliği ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği
Arasındaki İlişkiye Yönelik Tartışma ve Yorum ..................................................... 46
5.4. Çocukların Mizacının ve Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliğinin Baba-Çocuk
Bağlanma Güvenliğini Yordamasına Yönelik Tartışma ve Yorum ........................ 48
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar ................................................................................................................... 49
6.2. Öneriler .................................................................................................................... 49
KAYNAKÇA ................................................................................................................. 51
EKLER .......................................................................................................................... 67
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 70
xiii
KISALTMALAR
BDSS: Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti
ÇBÇÖ: Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği
xiv
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1. Araştırmanın Katılımcılarına İlişkin Demografik Bilgiler .............................. 31
Tablo 2. Araştırmanın Değişkenlerine Ait Minimum, Maksimum, Ortalama ve Standart
Sapma Değerleri ............................................................................................... 39
Tablo 3. Araştırmanın Değişkenlerine Ait Çarpıklık ve Basıklık Değerleri .................. 40
Tablo 4. Çocukların Mizacı ve Çocuk Bakımında Çaresizlik Değişkenlerine İlişkin
Korelasyonlar .................................................................................................... 41
Tablo 5. Çocukların Mizacı ve Bağlanma Güvenliği Değişkenlerine İlişkin
Korelasyonlar .................................................................................................... 42
Tablo 6. Çocuk Bakımında Çaresizlik ve Bağlanma Güvenliği Değişkenlerine İlişkin
Korelasyonlar .................................................................................................... 42
Tablo 7. Babaların ÇocukBakımında Çaresizliği ile Çocuk Mizacının Bağlanma
Güvenliğini Yordamasına Yönelik Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları ......... 43
xv
EKLER LİSTESİ
Ek A. Etik Kurul Onayı .................................................................................................. 67
Ek B. Demografik Bilgi Formu ...................................................................................... 69
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem Durumu
Dünyaya gelen bir bebeğin her açıdan sağlıklı bir birey olarak büyüyüp gelişmesi
yetiştirildiği ortamın niteliğine bağlıdır. Bebeklik dönemi, çocuğun tüm gelişim
alanlarında hızlı gelişim gösterdiği dönem olmakla birlikte, bu hızlı gelişim sürecinde
bebek yaşamını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu becerilere sahip değildir ve kendisine
bakım veren kişiye bağımlıdır (Üstgörül, 2014). Bu bağımlılık sürecinde bebeğin
ihtiyaçları zamanında fark edilip karşılandığında, sıcak ve sevgi dolu bir ortam
sunulduğunda bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve kişilik gelişimi bakımından bir
bütün olarak gelişebilir. Bebeğe bu ilgi ve sevgi dolu ortamı sağlamaya çalışan ilk
topluluk ailesidir (Başal, 2006).
Belirli genetik özelliklere sahip olarak belirli bir potansiyel ile dünyaya gelen birey,
çevresi ile etkileşim kurarak zamanla aile, akran, okul ve yakın çevresi ile
sosyalleşmektedir. (Zembat ve diğerleri, 2018). Bu nedenle bakım verenin bebeğin
sadece fiziksel gereksinimlerine odaklanmayıp zihinsel ve duygusal gereksinimlerini de
karşılaması gereklidir. Bebeğin, biyolojik yetersizliği dikkate alındığında, bakım
verenine karşı bir bağlanmanın oluşması kaçınılmazdır (Üstgörül, 2014).
Bağlanma, çocuk ile temel bakım veren arasında gelişen güçlü bir duygusal bağdır.
Çocuk ve bakım veren (ebeveyn) arasında oluşan bağlanmanın niteliği, bakım verenin
çocuğun davranışlarını nasıl anlayıp yorumladığına ve nasıl bir yaklaşımda bulunduğuna
bağlı olarak değişmektedir. Güvenli bağlanma çocuğun ihtiyaçlarının bakım veren
tarafından doğru anlaşılıp zamanında ve uygun biçimde karşılanması ile geliştiğinden
çocuğun duygusal gelişimini olumlu yönde etkilemekte ve psikolojik sağlık açısından
koruyucu bir etken oluşturmaktadır. Ebeveynin çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasında
yetersiz ve tutarsız olması çocukta görülen psikolojik problemler için önemli bir risk
faktörüdür ve bu ilişkiyi ortaya koyan birçok araştırma bulgusu vardır (Öngider, 2013).
Bebeklikteki bağlanma kavramı; bebeğin fiziksel, zihinsel ve duygusal
gereksinimleri söz konusu olduğunda kendisine bakım veren ve bağlandığı kişiyi
aramasını, bakım verenin bebeğin ihtiyaçlarını karşılamasıyla birlikte bebeğin kendini
güvende hissetmesini ve rahatlamasını, bebek ve bakım veren arasındaki sosyal ve
duygusal davranış örüntülerini içermektedir. Bowlby’e göre bu duygusal bağ, rahatlık,
2
güven ve destek durumlarını içermektedir (Yüksel ve Öncü, 2016). Bakım verenin çocuğa
verdiği tepkiler ve onun yakınlık isteğine karşı sergilediği davranışlar zihinsel temsiller
olarak kodlanır. Bowlby’nin kuramında bilişsel temsiller “içsel çalışma modelleri”
(internal working models) olarak adlandırılmıştır. İçsel çalışma modelleri Bowlby’nin
kuramının temelini oluşturur. Çocuğun kendisi ve başkalarına ilişkin bilişlerinden oluşan
içsel çalışma modelleri, bakım verenin tepkileri ile ilişkili olup (Morsünbül ve Çok, 2011)
bağlanmanın niteliğini belirler. Yeterli bakım alsalar da almasalar da tüm çocuklar
ebeveynlerine bağlanırlar ancak geliştirdikleri içsel çalışma modellerinin farklılaşması
nedeniyle bağlanmanın niteliği de farklılaşmaktadır (Ainsworth, Blehar, Waters ve Wall,
1978).
Güvenli ya da güvensiz bağlanma doğuştan getirilen bir kişisel özellik değildir (Van
Der Voort, Juffer ve Bakermans-Kranenburg, 2014). Bağlanma Kuramına göre, küçük
çocukların ebeveynleriyle geliştirdikleri bağlanma ilişkisi, ebeveynlerinin davranış
örüntüleriyle şekillenen deneyimlerinin bir sonucu olarak gelişmektedir. Özellikle,
ebeveyn duyarlılığının, yani ebeveynin bebeğin ihtiyaçlarını doğru anlayıp bu
ihtiyaçlarını yerinde, zamanında ve her zaman benzer şekillerde karşılamasının
(Ainsworth, Blehar, Waters ve Wall, 1978) ebeveyn çocuk arasında güvenli bağlanmanın
gelişimine katkıda bulunduğu vurgulanmaktadır. Ebeveynin bebeğin ihtiyaçlarına
düzenli olarak yanıt vermesi güvenli bağlanma sistemini şekillendirirken, bunun tersi
olan durumda bebekte güvensiz bağlanmanın gelişmesi söz konusudur. Güvensiz
bağlanan bir bebek, stres anında, bakım verenine yaklaşıp rahatlama sağlayamaz
(Stevenson ve Price, 2000).
Van Der Voort ve arkadaşlarına (2014) göre, ebeveyn davranışları çocuğun güvenli
bağlanmasını belirleyici rol oynar. Çocuğun doğuştan getirdiği her bir özellik, çocukla
etkileşime giren herkesin davranışını etkilemektedir (Plomin, DeFries ve Loehlin, 1977).
Bebeğin aktivite düzeyi, ruh hali, ilk reaksiyonları, reaksiyonların şiddeti, uyum yeteneği,
dikkat süresi, ritmi (düzeni) ve hassasiyeti onun mizacının belirtileridir (Zuckerman ve
Frank, 1992; Culbertson, Newman ve Willis, 2003). Mizaç, çocuğun başkaları tarafından
algılanma, onun kendisi dışındakileri algılama ve etrafına tepki verme biçimini
etkilemektedir (Rothbart, Ahadi & Hershey, 1994). Özellikle zor mizaçlı çocuklar
genellikle olumsuz bir ruh hali içindedirler. Düzensiz uyku ve yeme alışkanlıkları
olmasının yanında yeni bir durum veya uyaranla karşılaştıklarında çığlık atarak,
tekmeleyerek ve ağlayarak tepki verirler. Yeni durumlara uyum sağlamakta güçlük
çekerler (Usta, Sunmaz, Yeşildağ, Çelebi ve Acar, 2021). Çocukların mizacı, onların
3
bağlanma biçimini belirleyebilir (Erdoğan Taycan ve Çepik Kuruoğlu, 2014; Kesebir ve
diğerleri, 2011; Kökçü ve Kesebir, 2010). Bu durum ebeveynlerin çocuğa nitelikli bakım
verememesine bağlı olarak çaresizlik ve korku duyguları yaşamalarına neden olabilir.
George ve Solomon’a (2011) göre, bakım verenin çocuğa hassas bakım
sağlamadaki sürekli başarısızlığı, çocukta güvensiz ve düzensiz bağlanmaya neden
olmaktadır. Bakım veren, çocuğuna ilgi gösteremediğinde veya koruma, bakım ve
rahatlık sağlamada başarısız olduğunda, ebeveynlik becerilerini sorgulayabilir ve bunun
sonucunda kendini çaresiz hissedebilir (George ve Solomon, 2011). Ebeveynde korku
tetiklendiğinde, bakım vermede dehşete kapılma ve çaresizlik duyguları oluşabilmektedir
(Solomon ve George, 2007).
Bağlanma teorisinde, ebeveynin çocuktan daha olgun, bilge, güçlü ve sevecen
olmasının beklendiği vurgulanmaktadır (Bowlby, 1969). Ancak bunu başarmak özellikle
risk grubunda yer alan ve ruh sağlığı sorunları, sosyal destek yetersizliği gibi alanlarda
dezavantajlı olabilecek aileler için çok daha zor olabilmektedir. George ve Solomon
(2007), çocuk bakımı çaresizliğini, kişinin bakımverme sürecinde etkin ve gerekli şekilde
olamamasıyla ilgili yaşadığı olumsuz duygularla (örnek: korku) ilişkilendirilerek
açıklamıştır.
Çocuklar iki bakım veren kişinin (anne ve baba) olduğu bir aile ortamında doğup
büyümelerine rağmen onlara temel bakım veren kişiler çoğunlukla anneler olduğundan
bağlanma çalışmaları da çoğunlukla anne-çocuk ilişkisine odaklanmıştır. Bununla birlikte
çocukların annelerle olduğu kadar babalarla da bağlanma ilişkileri kurdukları (Lamb,
1977; 2002; Steele, Steele ve Fonagy, 1996; van IJzendoorn ve De Wolff, 1997) ve
çocukların babalarıyla geliştirdikleri benzersiz ilişkinin onların hayatlarında önemli bir
rol oynadığı (Braungart-Rieker, Courtney ve Garwood, 1999) pek çok araştırmacı
tarafından ortaya konmuştur.
Baba-çocuk ilişkisine yönelik yapılan araştırmalarda; çocuklukta baba ile kurulan
yakınlık ve pozitif ilişkilerin, yetişkinlikteki akademik başarı, iş hayatı, psikososyal uyum
ile bağlantılı olduğu (Atmaca Koçak, 2004, Türkoğlu, Çeliköz ve Uslu, 2013); babaların
çocuklarıyla oluşturduğu olumsuz etkileşimin güvensiz bağlanmaya, çocuklarda davranış
sorunları yaşanmasına, çocukların akranlarıyla olumsuz ilişki kurmalarına, ergenlik
döneminde suça karışmalarına, zararlı maddeler (alkol, uyuşturucu vb.) kullanmalarına
neden olduğu belirlenmiştir (Belsky, 1996; Easterbrooks & Goldberg, 1984; Kotelchuk,
1976; Şahin ve Özbey, 2009). Bağlanma konusunda yapılan araştırmalar incelendiğinde,
anne çocuk ilişkisi ve bağlanma güvenliğine yönelik araştırmalar karşılaştırıldığında
4
babalar ile yapılan araştırmaların oldukça sınırlı sayıda olduğu görülmektedir (Caldera,
2004; Lawrence, Davies ve Ramchandani, 2012; Lundy, 2002; Türk Düdükcü ve Taş
Aslan, 2020; Wong ve diğerleri, 2009). Bununla birlikte, çocuğun gelişiminde ve ileriki
yaşamında çok önemli etkisi olan babalarla ve baba-çocuk bağlanma güvenliği ile ilgili
yapılacak çalışmalar, baba-çocuk bağlanmasının niteliğini artırma ve bu konuda etkili
önlemlerin alınmasına ve sorunlara yönelik çözümlerin üretilmesine yardımcı olacaktır.
Bowlby’e (1969) göre bağlanma, doğumla başlayan ve temel olarak 0-3 yaş
arasında şekillenen bir süreçtir. Bununla birlikte baba-çocuk bağlanma güvenliği ile ilgili
yapılan çalışmaların çoğunlukla bebeklik (Aslan ve diğerleri, 2017; Biro ve diğerleri,
2017; Condon ve Corkindale, 1998) ve okul öncesi (Bureau ve diğerleri, 2017; Fernandes
ve diğerleri, 2020) dönemlerindeki veya ergen ve yetişkinlerin yaşamın ilk yıllarındaki
(Hebert, Daspe, ve Cyr, 2018; Özgüngör, 2020) bağlanma desenlerini incelemeye
odaklandığı görülmektedir. Bebeklikten okul öncesi döneme geçiş sürecinde olan 12-36
aylık çocukların ebeveynleri ile bağlanma güvenliğine ilişkin çok az bilgi bulunmaktadır
(Hallers-Haalboom ve diğerleri, 2017; Sümer ve Anafarta Şendağ, 2009). Yukarıda
verilen açıklamalar doğrultusunda, bu süreçte 12-36 aylık çocukların mizacı ve babaların
çocuk bakımında hissettikleri çaresizliğin baba-çocuk bağlanma güvenliğiyle ilişkisinin
belirlenmesi önemli bir husus olarak değerlendirilmiştir.
1.2. Araştırmanın Amacı
12-36 aylık çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizlik
ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasındaki ilişkinin incelenmesinin amaçlandığı bu
araştırmada aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
1. Çocukların mizacı ile babaların çocuk bakımında çaresizliği arasında ilişki
var mıdır?
a) Mizaç Ölçeği alt boyutlarından “tepkisellik” ile babaların çocuk
bakımında çaresizliği alt boyutlarından “çaresizlik ve baba-çocuk
korkulu” arasında ilişki var mıdır?
b) Çocukların mizacı alt boyutlarından “tepkisellik” ile babaların çocuk
bakımında çaresizliği alt boyutlarından “bakım veren olarak çocuk”
arasında ilişki var mıdır?
5
c) Çocukların mizacı alt boyutlarından “yatıştırılabilirlik” ile babaların
çocuk bakımında çaresizlik ölçeği alt boyutlarından “çaresizlik ve babaçocuk
korkulu” arasında ilişki var mıdır?
d) Çocukların mizacı alt boyutlarından “yatıştırılabilirlik” ile babaların
çocuk bakımında çaresizlik ölçeği alt boyutlarından “bakım veren olarak
çocuk” arasında ilişki var mıdır?
2. Çocukların mizacı ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasında ilişki var
mıdır?
a) Çocukların mizacı alt boyutlarından “tepkisellik” ile baba-çocuk
bağlanma güvenliği arasında ilişki var mıdır?
b) Çocukların mizacı alt boyutlarından “yatıştırılabilirlik” ile baba-çocuk
bağlanma güvenliği arasında ilişki var mıdır?
3. Babaların çocuk bakımında yaşadığı çaresizliği ile baba-çocuk bağlanma
güvenliği arasında ilişki var mıdır?
a) Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği alt boyutlarından “bakım veren
olarak çocuk ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasında ilişki var
mıdır?
b) Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği alt boyutlarından “çaresizlik ve
baba-çocuk korkulu” ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasında ilişki
var mıdır?
4. Çocukların mizacı ile babaların çocuk bakımında çaresizliği birlikte babaçocuk
bağlanma güvenliğini anlamlı bir şekilde yordamakta mıdır?
1.3. Araştırmanın Önemi
Alanyazında ebeveyn-çocuk bağlanması üzerinde yapılan çalışmalar
incelendiğinde genellikle annelerle çocukları arasındaki bağlanma davranışlarına
odaklanıldığı görülmektedir (Bilge ve Sezgin, 2020; Cooke ve diğerleri, 2016; Meins,
Bureau ve Fernyhough, 2018). Bu çalışmalar sonucunda, anne ile çocuk arasında oluşan
güvenli bağlanmanın, çocuğun tüm gelişim alanlarında olumlu yönde katkılarının olduğu
belirlenmiştir (Metin Orta ve Sümer, 2016). Son yıllarda babalarla yapılan araştırmalarda
artış olduğu görülmektedir. Fakat 12-36 aylık çocuklarla yapılmış ebeveyn- çocuk
bağlanması çalışmaları incelendiğinde, babalar ile ilgili araştırmaların, anneler üzerine
yapılan çalışmaların oldukça gerisinde kaldığı görülmektedir. Özellikle baba-çocuk
6
bağlanma güvenliğini etkileyen faktörlerle ilgili çalışmaların sınırlı sayıda olduğu ve
baba-çocuk bağlanmasının niteliğine yönelik çalışmalar incelendiğinde, bebeklik, okul
öncesi dönem ve ergen ya da yetişkinlerin çocukluktaki bağlanma ilişkilerini belirlemeye
yönelik olduğu görülmektedir. 12-36 aylık çocukların baba-çocuk bağlanma güvenliğine
yönelik çok az araştırma mevcuttur. Sonuç olarak, baba-çocuk bağlanma güvenliği
hakkında öğrenilecek daha çok bilgi vardır. Bu araştırma ile 12-36 ay arasındaki
çocukların babaları ile kurdukları güvenli bağlanma ilişkisi incelenerek bu yaş grubu için
alanyazına önemli katkılar sağlanacaktır.
Çalışmayı okuyacak araştırmacıların baba-çocuk bağlanma güvenliği için risk
faktörü olabilecek çocuk mizacı ve babaların çocuk bakımında çaresizliği hakkında yol
göstereceği ve farklı nitelikler taşıyan benzer çalışmaların yapılmasına katkıda bulunması
amaçlanmaktadır. Bu araştırmanın, babaların ve çocuklarının bağlanma ilişkisi ile ilgili
ortaya çıkabilecek risklerin önlenmesi amacıyla onların gelişimlerini destekleyen
müdahale programlarının planlanmasında uygulayıcılara ve ebeveynlere yol göstereceği
düşünülmektedir.
1.4. Sayıltılar
Bu araştırmada babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizlik duygusu ile
çocukların mizaç özellikleri arasında anlamlı ilişki olduğu, babaların çocuk bakımında
çaresizliği ile çocukların mizaç özelliklerinin baba-çocuk bağlanma güvenliği ile ilişkili
olduğu ve her iki değişkenin birlikte baba-çocuk bağlanma güvenliğini yordadığı
varsayımından hareket edilmiştir.
1.5. Sınırlılıklar
Bu araştırmanın katılımcıları Adana’da yaşayan 12-36 aylık çocuklar ve bu
çocukların babalarından oluşmaktadır ve bahsi geçen bölgenin kültürü ile sınırlıdır.
Ebeveyn-çocuk bağlanma güvenliğinin incelenmesine yönelik yapılan
araştırmalarda (Sümer ve diğerleri, 2016) 3-3.5 saat süren ev gözlemleri yapılmıştır. Bu
araştırmada gözlem süresi, babaların süreyi uzun bulmaları, annenin uzun süre baba ve
çocuğu yalnız bırakmak istememesi gibi nedenlerle 2 saat ile sınırlandırılmış ve zaman
açısından ekonomiklik sağlanmıştır.
Araştırmanın veri toplama sürecinde yaşanan birtakım zorluklar sınırlılıklara neden
olmuştur. Araştırmanın veri toplama sürecinde Adana ilinde 12-36 aylık çocuğu olan çok
7
sayıda babaya ulaşılmış olmakla birlikte çeşitli nedenlerle bu babaların hepsi araştırmaya
katılma konusunda ikna edilememiştir. Bazı babalar 2 saatlik gözlem sürecinin uzun
olduğunu, bu süre boyunca sıkılabileceklerini ve işlerinin yoğunluğu nedeniyle zaman
ayıramayacaklarını belirtip araştırmaya katılmamışlardır. Ulaşılan babalardan bazıları da
gözlem sırasında anne ve diğer aile üyelerinin evde bulunmaması koşulu nedeniyle
çocukla tek başlarına ilgilenmelerinin ve olası herhangi bir problem durumunun
üstesinden gelmelerinin zor olacağını ifade ederek araştırmaya katılmamışlardır.
Araştırmaya katılmaya başlangıçta sıcak bakan bazı babalar ise, gözlemlerin ev
ortamında kamera ile kaydedileceğini öğrendikten sonra kamera önünde kendilerini rahat
hissedemeyecekleri ve mahremiyetin ihlal edileceği yönündeki düşünceleri nedeniyle
araştırmaya katılmaktan vazgeçmişlerdir. Bazı babalar ise gözlemin kamera ile
kaydedileceği bilgisi verildikten sonra araştırmaya katılmayı kabul etmişken gözlemin
yapılacağı gün son anda gerek hissettikleri rahatsızlık gerekse de işlerinin çıktığı yönünde
sundukları gerekçelerle araştırmaya katılmaktan vazgeçmişlerdir. Bunların yanı sıra
gözlem sırasında çocuğun gözlemcilerden çok rahatsız olup ağlaması veya ev ortamının
dışına çıkmak istemesi ve bunun engellenememesi gibi durumlardan dolayı devam
edilemeyerek iptal edilen gözlemler olmuştur. Ayrıca annelerin bebeği babayla yalnız
bırakmak istememesi gibi annelerden kaynaklı nedenlerden araştırmaya dahil edilemeyen
babalar da olmuştur. Bahsedilen nedenlerden araştırma 79 baba-çocuk çifti ile sınırlı
kalmıştır.
8
BÖLÜM II
KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. Bağlanma Kuramı
Bağlanma teorisi John Bowlby ve Mary Ainsworth’un çalışmaları sonucu
geliştirilmiştir. Bowlby ve Ainsworth kariyerlerinin ilk yıllarında birbirlerinden bağımsız
çalışsalar da, her ikisi de Freud ve diğer psikanalitik düşünürlerden etkilenmişlerdir
(Bretherton, 1992). John Bowlby, etoloji, güdümbilim, bilgi işleme, gelişimsel psikoloji
ve psikanaliz kavramlarından faydalanarak bağlanma kuramını geliştirmiştir. Böylece bir
çocuğun annesine olan bağı ve bu bağın ayrılık, kaybolma ve ölüm yoluyla bozulması
konusundaki görüşleri bir devrim yapmıştır (Bretherton, 1992; Demirdağ, 2017). Bowlby
bağlanma kuramı çerçevesinde, bir türün tüm bireylerinde görülen davranış kalıplarını ve
duygusal gelişim kapsamında ortaya çıkan süreçleri açıklamaya çalışmıştır (Öngider,
2013). Mary Ainsworth'un yenilikçi metodolojisi, hem Bowlby'nin bazı fikirlerini
ampirik olarak test etmeyi mümkün kılmış, hem de teorinin kendisini genişletmesine
yardımcı olmuştur. Ayrıca bebek sinyallerine anne duyarlılığı kavramını ve anne
duyarlılığının bebek-anne bağlanma kalıplarının gelişimindeki rolünü açıklamıştır
(Bretherton, 1992).
Bağlanma teorisi açıkça psikanalitik bir teoridir. Diğer psikanalitik düşünürler gibi
Bowlby ve Ainsworth de yetişkin davranışının açıklamasının çocuklukta olduğunu
varsaymışlardır. Ancak psikanalitik teoriler, insan motivasyonunu dürtüler açısından
değerlendirirken ve bir çocuğun annesiyle olan bağlarını beslenme ve diğer dürtü azaltma
biçimleriyle ilişkili faydalar açısından açıklarken, Bowlby ve Ainsworth insan
motivasyonunun uyum sağlamayı ve hayatta kalmayı kolaylaştıran doğuştan gelen
davranışsal sistemler tarafından yönlendirildiğini ifade etmişler ve bebek-anne bağını
temel korunma ve güvenlik ihtiyaçları açısından açıklamışlardır (Fonagy, 2001, akt.
Shaver & Mikulincer, 2005).
Bowlby’nin ele aldığı bağlanma sistemi, bebek ve bakım veren arasındaki
ilişkilerde temel olarak gözlenen yakınlık arayışı ve yakınlığı koruma ihtiyacı, ayrılığı
protesto etme, keşfetme etkinlikleri için bakıcıyı güvenli bir üs olarak kullanma ile destek
ve güvenlik için bakıcıyı sağlam bir sığınak olarak kullanma (Mikulincer & Erev 1991,
Shaver & Mikulincer 2005) olmak üzere dört davranış stili üzerinden açıklanmaktadır.
9
Bowlby'e göre, ebeveyn ile çocuk arasında kurulan güvenli bir bağlanma ilişkisi
çocuğun psikolojik sağlığına katkı sağlamaktadır. Bowlby’nin içsel çalışma modeli,
bağlanma kuramının en temel kavramlarından biri olarak bilinmektedir. Bu modele göre
bireyler olayları algılayış şekillerine göre oluşturdukları öngörülerle dünyaya ve
dünyadaki kendi yerlerine dair içsel çalışan davranış modelleri oluşturmaktadırlar
(Özeren & Akın, 2016). Bağlanma figürü, güvende hissettiren kişi ya da güvenli üs sunan
kişi olarak nitelendirilmektedir (Bowlby, 1973; Cozolino, 2014). Bebekteki sıkıntı
işaretlerine olumlu uygun tepki verilebilmesi bağlanma figürünün belirleyicisi olmaktadır
(Hazan & Shaver, 1994). İçsel çalıșan modellerin dayanağını bağlanma figürü, bağlanma
figürünün nerede yer aldığı ve vereceği tepkilere yönelik beklentiler olușturmaktayken,
kendiliğe dair içsel çalıșan modellerin dayanağını bağlanma figürünün gözünden
kendisinin kabul edilebilir olup olmadığına dair temsiller olușturmaktadır. Kendilik
hakkındaki içselleștirilmiș temsiller, süreğen, gerçekçi ve olumlu bir kimlik duygusunun
edinilmesinde önemliyken, diğerleri hakkındaki temsiller ise süreğen ve haz verici kișiler
arası ilișkilerin kurulabilmesinde kritik bir öneme sahiptir (Diehl ve diğerleri, 1998).
Bağlanma kuramı çerçevesinde, bağlanma figürleri ile șekillenen modellerin, yetișkin
dönemdeki kişiler arası ilișkiler için birer prototip olușturduğu düşünülmektedir (Tolan,
2002).
Siegel ve Hartzell (2003), çocuğun kurduğu bağlanma örüntülerinin bütün hayatını
etkilediğini, nesilden nesile aktarılarak devam ettiğini (Lippe ve diğerleri, 2010) ve
bireylerin ebeveyn olduklarında da kendi bağlanma örüntülerinin %70’ini çocuklarına
aktardıklarını belirtmektedir. Bağlanmada bakım verenin, çocuğun her gereksinim
duyduğunda güvenli sığınak rolünü üstlenmesi ve çocuğun bakımverene ihtiyaç hissettiği
anda ulaşabilmesi ve ardından dünyayı keşfetmeye devam edebilmesi, güvenlik üssü
(secure base) oluşturulmasını sağlamaktadır (Benli, 2019; Cassidy, 1999, akt. Öztekin,
2018).
Bowlby’e göre, bakım veren ile bebek arasındaki bağlanma stili ruh sağlığının esas
belirleyicisidir. Kaygılı ve güvensiz bağlanan çocuk, yaşamı boyunca beraberinde
getireceği bir “ben ve öteki” kalıbına dönüşerek, dünya ile bağlantı kurmaktadır. Kaygılı
bağlanan bireyin, bakım veren ile uygun mesafede ilişki kuramayarak, ona yapışma veya
ondan kopma ya da bu ikisi arasında yalpalama durumu göstereceğini belirtmiştir. Bu
yalpalama, Mahler’in “yeniden yakınlaşma” krizini ifade ederken vurguladığı çift
eğilimliliğe benzemektedir (Mahler, Pine, & Bergman, 2018).
10
Mahler’e göre, insan yavrusunun biyolojik doğumu ve psikolojik doğumu
eşzamanlı değildir. Mahler, biyolojik doğumun dramatik, gözlemlenebilir ve sınırlarının
kesin olduğunu; psikolojik doğumun ise, tedricen gelişen ruhsal bir süreç olduğunu ileri
sürmüştür. Anne-bebek çiftleriyle yaptığı çalışmalarda, 0-3 yaş grubundaki çocukların,
annesiyle olan ilişkisini ve kişilik gelişimini inceleyerek Ayrılma-Bireyleşme Teorisini
ortaya koymuştur. Teorisinde, babanın bir sevgi nesnesi olarak, en başından beri anneden
tamamen farklı bir sevgi nesneleri kategorisine dahil olduğunu, bebeğin küçük yaştan
itibaren babasıyla annesi arasında özel bir ilişki olduğunu algıladığını belirtmiştir (Mahler
ve diğerleri, 2018). Bununla birlikte, Mahler, bebeğin anne ile ortakyaşamsal (simbiyotik)
ilişkiden ayrılmalarında, babanın kendilerinden farklı bir nesne olarak görülmesi
durumunun destek olduğunu ifade etmiştir. Böylece babanın, bebeğin ilk kez anne
dışındaki birinin varlığından haberdar olmasını sağladığını ileri sürmüştür (Öngider,
2013).
Bağlanmanın 0-3 yaş arasında tamamlanıp bebeklikten yetişkinliğe süreklilik
gösterdiği çalışmaların yanında (Tüzün & Sayar, 2006; Ainsworth, 1989) bebeklikten
yetişkinliğe sürekliliğinin değişebildiğini ortaya koyan çalışmalar da (Weinfield ve
diğerleri, 2003; Suları ve diğerleri, 2003; Soysal ve diğerleri, 2005; Kulaksızoğlu, 2002)
mevcuttur. Bağlanmanın süreklilik ve süreksizliğinin altında yatan çeşitli mekanizmalar
tartışılmaktadır (Suları ve diğerleri, 2003). Weinfield ve diğerlerine göre (2003),
çocuklara kötü muamele, anne depresyonu ve erken ergenlik döneminde aile işlevleri
bağlanmanın sürekliliğini etkilemektedir.
2.1.1. Baba-Çocuk Bağlanma İlişkisi
Bowlby, bağlanma kuramını ilk ortaya koyduğu dönemlerde, bağlanma figürü
olarak babadan bahsetmemiş, psikanalitik meslektaşlarının, “bebeklerin annelerini,
anneler oral tatmin sağladığı için sevdikleri” görüşünü çürütmeyi öncelikli amaç
edinmiştir. Bowlby'nin bağlanma figürleri olarak babaların rolüne ilişkin düşünceleri,
ilgili araştırma bulgularının yayınlanması doğrultusunda zaman içinde gelişmiştir. Bu
araştırmalardan biri Ainsworth (1967) tarafından gerçekleştirilmiştir. Ainsworth
Uganda’da doğal ev gözlemleri yaparak gerçekleştirdiği çalışmasında, bebeklerin
annelerine bağlandıkları gibi diğer figürlere de (baba, kardeş, büyükanne, büyükbaba)
bağlandıklarını ve babalarını görmeyen bebeklerin dahi babalarına bağlandıklarını
gözlemlemiştir. Bununla birlikte Ainsworth, çoğu durumda bağlanma figürü olarak
11
annenin tercih edildiğini ve bu durumun özellikle bebeklerin yorgun, aç veya hasta
olduklarında görüldüğünü, ancak annelerin olmadığı durumlarda bebeklerin belirli ikincil
figürlerin teselli etmesini kabul etme eğiliminde olduklarını tespit etmiştir (Bretherton,
2010).
Bebeklerin yaşamlarının ilk yılı boyunca belirli "bağlanma nesnelerine" yönelik
ayrılık kaygısının başlangıcını tespit etmek ve daha sonraki gelişimini tanımlamak
amacıyla Schaffer ve Emerson (1964) tarafından İskoçya'da 60 anneyle gerçekleştirilen
çalışma sonuçları da bebeklerin babaları da bağlanma figürü olarak benimsediklerini
ortaya koymaktadır. Araştırmada bebeklerin çoğunluğunun ilk olarak annelerine yönelik
ayrılık kaygısı geliştirdikleri ancak kısa süre içinde bebeklerin çoğunun ek bağlanma
nesnesi benimsedikleri, bebekler 18 aylık olduklarında annelerin yalnızca yarısının temel
bağlanma nesnesi olduğu, kalan ailelerin çoğunda anne ve babaların “temel” rolü birlikte
üstlendikleri, 60 aileden 10'unda babanın 18 aylık bebeğin tek temel nesnesi olarak
tanımlandığı belirlenmiştir. Ainsworth (1967) ile Schaffer ve Emerson (1964) tarafından
gerçekleştirilen araştırmalar, fiziksel bakım veya bebekle geçirilen zamandan ziyade
duyarlılığın, bebeklerin "temel nesne" seçimine rehberlik ettiğini düşündürmektedir
(Bretherton, 2010).
Baba, annenin gebeliği ile bağlanma davranışları geliştirmeye başlamaktadır.
Babanın bebek ile doğrudan ilişkisi ise babanın anne karnındaki bebeğin ilk hareketlerini
hissetmesiyle başlar (Dönmez & Gümüşsoy, 2019). Gebelik sürecini izleyen baba
doğumun gerçekleşmesiyle birlikte sevme duygusu ve babalık rolünü kazanır. Doğumdan
sonra bebekle oluşan fiziksel temas baba ve bebek arasındaki duygusal bağı
başlatmaktadır. Bebek babasını kokusundan, giyiminden ve konuşmasından fark
edebilmektedir. Bu durumda bebek ebeveyninin sevgisine ve güvenine açıktır (Bell ve
diğerleri, 1998; Kavlak & Şirin, 2007).
Baba ile bebek arasındaki bağlanmayı ve babalık rolünü etkileyen çeşitli faktörler
vardır. Bu faktörlerden bazıları eğitimdüzeyi, gelir düzeyi, çekirdek veya geniş aile olma
durumu, ilk baba olma yaşı, çocuk sayısı, meslek, babalık ile ilgili bilgi almış olma,
çalışma koşulları, çocuğu isteme durumu olarak sayılabilir (Türk Düdükcü & Taş Aslan,
2020). Sosyo-ekonomik düzey arttıkça babaların çocuğun bakımına ve eğitimine katılımı
da artmaktadır (Sarkadi ve diğerleri, 2008). İş hayatında doyuma ulaşan babaların
çocuğun bakımına daha fazla eşlik ettikleri, onlarla daha iyi ilişkiler kurdukları
belirlenmiştir (Condon ve diğerleri, 2007; Güleç & Kavlak, 2013; Nkwake, 2009).
Bununla birlikte babanın bebeğiyle geçirdiği sürenin de bağlanma niteliği açısından
12
önemli etkiye sahip olduğu, babaların çalışma saatleri arttıkça bebekleriyle güvenli
bağlanma olasılıklarının azaldığı belirlenmiştir (Wong ve diğerleri, 2009).
Ebeveynler arası ilişki baba-çocuk bağlanmasını etkileyen faktörlerden biridir
(Witte ve diğerleri, 2019). Anne tarafından desteklenen bir baba, çocuğuyla daha güvenli
bir bağlanma gerçekleştirebileceğinden (Soysal ve diğerleri, 2005) anne baba arasındaki
ilişkinin baba çocuk bağlanmasını şekillendirebileceği ifade edilebilir. Eşler arasındaki
çatışmaların, çocuğun uyumunu ve sosyal duygusal gelişimini sekteye uğratabileceği
belirtilmektedir (Cummings, Merrilees, & George, 2010). Alan yazında babanın
evlilikten aldığı doyumun baba-çocuk ilişkisi için belirleyici olduğunu belirten
araştırmalar da mevcuttur (Lundy, 2002).
Baba-bebek bağlanması, babanın bebeğin bakımına dahil olma düzeyinden de
etkilenmektedir (Güleç & Kavlak, 2015). Alanyazında, farklı yaşlardaki çocuklar ve
babalarıyla yürütülen araştırmaların çoğu, babaların çocuğun bakımına katılımının
çocuğuyla olan ilişkisinin niteliğini etkilediğini göstermektedir (Caldera, 2004; Yoon ve
diğerleri, 2021). Babalarıyla sıcak ve bilişsel gelişimi destekleyici bir ilişki örüntüsü
kuran çocukların daha mutlu, bağımsız ve diğer kişilerle daha kolay iletişim kurabilen
çocuklar olarak yetiştikleri belirlenmiştir (Biller, 1993). Baba katılımını bağlanma
kuramı bakış açısı ile ele alan çalışmalarda genellikle baba katılımının bağlanmaya
doğrudan etkisi olduğuna dair sonuçlara ulaşılmıştır (Brown, Mangelsdorf ve Neff, 2012;
Fuertes ve diğerleri, 2016).
Babanın çocuk bakımına katılımı babalık rolünü güçlendirmekte, bebeğin sosyal
gelişimine uygun ortam yaratmaktadır. Çocukları ile kaliteli zaman geçiren ve onlara
sevgi davranışları gösteren babaların çocuklarıyla güvenli bağlanma geliştirme olasılığı
yüksektir. Bebeğinin bakımına ve eğitimine katılan babalar ve çocukları incelendiğinde;
çocukların babaları ile güvenli bağlanma oluşturdukları, zorluklara karşı daha dirençli
oldukları, babalarıyla daha sıcak ilişkiler kurdukları, yakını olmayan veya tanımadığı
kişilerle iletişimlerinin daha rahat olduğu, toplumun ahlaki normlarına daha uyumlu
oldukları ve süperegonun gelişiminin bağlanma ile desteklendiği görülmektedir (Belsky,
1996; Easterbrooks ve Goldberg, 1984; Kotelchuk, 1976; Şahin ve Özbey, 2009).
Baba-çocuk bağlanmasını etkileyen faktörler arasında baba depresyonu, babaların
ebeveynlik özyeterliği ve çocuk bakımında yaşadıkları çaresizlik duyguları sayılabilir.
Babanın depresyon semptomları göstermesinin, çocuğunun bebeklik, çocukluk ve
ergenlik dönemlerinde içselleştirici (aşırı ağlama, aşırı öfke, anksiyete semptomları vb.)
ve dışsallaştırıcı (dikkat problemleri, karşı gelme davranışı vb.) davranışlarla ilişkili
13
olduğu (Carro ve diğerleri, 1993; Gutierrez-Galce ve diğerleri, 2015; Reeb ve diğerleri,
2015), aile içi çatışmaları tetiklediği ve böylece çocuk gelişimini olumsuz yönde
etkilediği belirlenmiştir.
Babaların özyeterlik algıları ve bağlanma arasındaki ilişkiye yönelik yapılan sınırlı
sayıdaki araştırma, babalık özyeterliği ile ebeveyn katılımı arasında pozitif ilişki
olduğunu (Finzi-Dottan ve diğerleri, 2016; Jacobs & Kelley 2006; Kwok ve diğerleri,
2013), ebeveynlik özyeterliğinin babaların sıcaklığını (Trahan & Shafer, 2019) ve babaçocuk
ilişkisini (Dyer ve diğerleri, 2017) etkileyen önemli bir faktör olduğunu ortaya
koymuştur. Bu noktadan hareketle ebeveynlik öz yeterliliği daha yüksek olan babaların
çocuk yetiştirmeye daha istekli oldukları ve bu nedenle ebeveynlik memnuniyetleri daha
fazla olduğu ve bu durumun baba-çocuk bağlanmasını etkileyeceği ifade edilebilir.
Ebeveynlerin çocuk bakımında çaresizlik hissetmeleri, bakım sağlamada başarısız
olmalarına ve çocukların sağlıklı gelişimlerinin risk altına girmesine neden olabilir.
George ve Solomon (2011), bazı çocukluk travmaları ve depresyon gibi deneyimlere
sahip annelerin bakım verme rolünde kendilerini çaresiz hissettiklerini ve ebeveynlikten
korktuklarını, çaresiz ve korkmuş anne davranışlarının çocukların sosyal duygusal
sorunlarıyla ilişkili olduğunu vurgulamışlardır. Babaların ebeveynlik stresi ve sorunlarla
başa çıkma yöntemlerinin bağlanma güvenliği açısından önemli olduğu düşünüldüğünde
(Jarvis ve Creasey,1991) babaların çocuk bakımında hissettikleri çaresizliğin de
bağlanma güvenliği açısından önemli olduğu düşünülebilir.
Ebeveyn davranışlarının çocuğun güvenli bağlanmasında belirleyici rol oynadığı
(Van Der Voort ve diğerleri, 2014) ve çocuğun kişisel özelliklerinin (mizaç, cinsiyet gibi)
de ebeveynlik davranışlarının belirleyicileri arasında olduğu (Belsky, 1984; Fang ve
diğerleri, 2022; Sevigny ve Loutzenhiser, 2010; Taraban ve Shaw, 2018) ifade
edilmektedir. Çocukların sahip oldukları özellikler arasında ebeveynlik davranış
örüntüleriyle en çok ilişkili bulunan özellik mizaçtır. Çocukların mizacı, ebeveynlerinin
çocuklarına yönelik davranışlarını, ebeveyn-çocuk ilişkisini etkileyerek çocukların
bağlanma biçimini belirleyebilir (Erdoğan Taycan ve Çepik Kuruoğlu, 2014; Kökçü ve
Kesebir, 2010).
İlgili alan yazın incelendiğinde bağlanma sürecinde babanın etkisinin her geçen gün
arttığı ve babalarıyla güvenli bağlanma gerçekleştiren bireylerin sonraki gelişimsel
dönemlerde daha yüksek iyilik hali ve daha düşük psikolojik belirtiler gösterdikleri
görülmektedir (Agerup ve diğerleri, 2015; Van IJzendoorn ve De Wolff, 1997).
14
2.1.2. Bağlanmanın Önemi
Bağlanma kaynaklı ihtiyacın yanı sıra güven ve sevgi duygularını hissetmek,
kişiliğin şekillenmesi ve beynin gelişimi için son derece hayati öneme sahiptir.
Avustralyalı psikanalist Rene Spitz’in araştırmasında, II. Dünya Savaşı sonrasında
Romanya'da bir yetimhanede büyütülmesi gereken bebeklerin fiziksel ve duygusal
gelişimi incelenmiştir. Annelerini ve babalarını savaşta kaybetmiş 234 bebeğin barınma,
beslenme ve hijyen gibi temel ihtiyaçları asgari düzeyde sağlanmıştır. Ancak savaş
dönemindeki olanakların kısıtlı olması ve yetimhanede yeterli sayıda bakıcı bulunmaması
nedeniyle yetimhanedeki bebekler, duygusal olarak ihmal edilmiştir. Bu ihmalden en çok
etkilenen grup 0-2 yaş arası bebekler olmuştur (Akçakaya, 2019).
Bebekler yaşamın ilk 2 yılında beynin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için, yeterli
miktarda uyarana ihtiyaç duymaktadır. Bakım verenin bebekle samimi ve içten
ilgilenmesi, ona sevgi dolu sözlerle yaklaşması, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını fark
ederek karşılaması, onunla göz teması kurarak çeşitli oyunlar oynaması bu tür uyaranlara
örnek gösterilebilir (Akçakaya, 2019). Spitz'in araştırmasının sonucunda, bu yetimhanede
büyütülen çocukların %37'sinin, beyinleri yeterli gelişim göstermediği için 3 veya 4
yaşlarında öldükleri gözlenmiştir. Bununla birlikte çocukların %52'sinin ölmediği ancak
ciddi zihinsel gelişim sorunları yaşadıkları tespit edilmiştir. Bu çocukların ölme sebebinin
fiziksel bakımsızlık değil, gelişimlerinin kritik dönemlerinde sevgi ve güven duygusunu
pekiştirecek yeteri kadar uyarana maruz kalmamaları ve duygusal ihmale uğramaları
olduğu ifade edilebilir (Akçakaya, 2019:109)
Son 50 yıldan bu yana sürdürülen araştırmalar, güvenli bağlanmaya sahip çocuklara
dair şu sonuçları ortaya koymuştur: Güvenli bağlanan çocukların ebeveynleriyle daha
mutlu bir yaşam sürdürdüğü, anne babalarına karşı daha az öfke duydukları, arkadaşları
ile daha iyi geçindikleri, arkadaşlarıyla aralarındaki sorunları çözme becerisine sahip
oldukları görülmüştür. Kardeşlik ilişkilerinin daha iyi olduğu, sorunların çoğunun
çözümü olduğunu bildikleri, hayatta iyi şeylerle karşılaşacaklarına inandıkları, sevdikleri
insanlara güven duydukları, çevrelerine karşı nazik davranmayı bildikleri sonuçlarına
ulaşılmıştır (Hoffman ve diğerleri, 2021). Okul öncesi dönemdeki çocuklarla yapılan
araştırmalarda; güvenli bağlanma geliştiren çocukların, okul öncesi eğitimde kendilerine
daha fazla güvendikleri ve daha yüksek benlik saygısına sahip oldukları (Sroufe, 2005);
sosyal becerilerinin yüksek olduğu, olumlu duygulanımlarının daha fazla olduğu,
yetişkinlerle işbirliği yapabildikleri ve uyumlu davrandıkları belirlenmiştir (Soysal ve
15
diğerleri, 2005). Ayrıca duygu düzenleme becerisini daha iyi kullandıkları görülmektedir
(Kafetsios 2003; akt. Görünmez, 2006). Güvenli bağlanma, benlik algısını arttırarak
dayanıklılık kapasitesini güçlendirmektedir (Both ve Jernberg, 2014).
Güvenli bağlanan küçük çocukların keşif yapma konusunda daha etkin oldukları,
dikkat sürelerinin daha uzun olduğu, daha simgesel oyunlar oynadıkları, gelişim
süreçlerini sağlıklı ve yaratıcı bir hayal gücüyle besledikleri gözlenmiştir (Cooper ve
diğerleri, 2021). Corine de Ruiter ve Marinus Van Ijzendoorn adlı araştırmacıların
oluşturdukları grafiklere göre, ebeveynler duyarlılık, anlayış, yapıcı destek ve ceza
içermeyen yönlendirme vasıtasıyla çocukları ile güvenli bağlanma sağladıklarında onlara
özsaygı, yüksek düzeyde motivasyon, dikkat kontrolü, bir işte emek harcama konusunda
sebat ve meta bilişsel beceriler kazandırmış olurlar. Tüm bu yeterlilikler akademik
başarıya katkı sağlar (Cooper ve diğerleri, 2021).
Güvensiz bağlanma geliştiren çocukların sosyal izolasyona eğilimli, sinirli,
rahatsız, huzursuz, akranlarına ve öğretmenlerine karşı saldırgan, uyumsuz, depresif,
imgeleme gerektiren oyunlarda başarısız oldukları ve sorumluluklarını yerine
getiremedikleri gözlenmiştir. Gerilimli direnç gösteren çocuklarınsa, sıklıkla fiziksel
şiddet uyguladıkları, düzeni bozucu davranışlar sergiledikleri, kurallara düşünmeden
karşı çıktıkları ve aniden öfkelendikleri belirlenmiştir. Gerilimli kaçınan bağlanma
geliştiren çocuklarınsa, çevrelerindeki kişileri denetimleri altına alma eğiliminde
oldukları ve öfkelerini doğrudan ifade edemedikleri belirlenmiştir (Soysal ve diğerleri,
2005).
2.1.3. Bağlanmanın Değerlendirilmesi
2.1.3.1. Yabancı (garip) Durum Testi
Ainsworth ve arkadaşları (1978), bebeklerde bağlanmayı anlamak amacıyla 1
yaşındaki 26 çocuk ve bu çocukların bakıcılarıyla yaptıkları araştırmada, 8 aşamadan
meydana gelen Yabancı Durum Testini (Strange Situation) geliştirmişlerdir. Laboratuvar
ortamında, çocuklar farklı aşamalarda gözlemlenerek onların tepkileri ölçülmüştür
(Ainsworth ve diğerleri, 1978; Demirdağ, 2017:13). Birinci aşamada anne ve bebek bir
dakika süreyle gözlem odasına getirilir. İkinci aşamada bebek odayı keşfeder ve anne
isterse ona katılır (3 dakika). Üçüncü aşamada yabancı odaya gelir ve bebekle etkileşime
girer (3 dakika). Dördüncü aşamada, anne odadan çıkar ve bebek yabancının yanında kalır
(3 dakika). Beşinci aşamada anne içeri girer ve yabancı odadan çıkar (3 dakika). Altıncı
16
aşamada anne bebeği yalnız bırakır (3 dakika). Yedinci aşamada yabancı geri gelir ve
bebekle kalır (3 dakika). Sekizinci aşamada anne döner ve yabancı tekrar ayrılır (3
dakika). Yabancı durum testinde iki ayrılık (aşama 4 ve 6) ve iki kavuşma (aşama 5 ve 8)
gerçekleşir. Bebeğin bu ayrılıklara ve kavuşmalara verdiği tepkiler güvenlik açısından
oldukça önemlidir (Solomon ve George, 1999).
Ainsworth bu test ile bir yaşındaki bebeğin yabancı ortamda, bakım veren kişiden
ayrıldığı ve yabancı kişilerle kaldığı durumlarda bağlanma sistemini etkinleştirmeyi
amaçlamıştır (Ainsworth, 1970; akt. Mustan, 2017: 13).
2.1.3.2. Bağlanma Stilleri
Çocukluk dönemindeki bağlanma çalışmaları, Ainsworth’un araştırmaları esas
alınarak yapılmıştır (Ainsworth, 1979, akt. Morsünbül & Çok, 2011) Ainsworth ve
arkadaşları, Yabancı Durum Testi sonucunda, çocukların bağlanma stillerini üç gruba
ayırmıştır. Güvenli (secure) bağlanan çocuklar, bakıcı ile birlikteyken hevesle ortamı
keşfederler. Bakıcının yokluğunda çok az kaygı tepkisi gösterirler. Bakıcı ortama
döndüğünde, onunla yakın temas kurarak ortamı keşfetmeye dönerler. Kaygılı-kararsız
(anxious-ambivalent) bağlanan çocuklar ortamla çok ilgilenmezler. Bakıcılarının
yokluğunda oldukça kaygılanırlar ve bakıcı döndüğünde kolay kolay yatışmazlar.
Bakıcılarına yönelik yakınlık ve temas isteğinin yanında, kızgınlık ve direnme
reaksiyonları gözlemlenir. Kaçınan (avoidant) bağlanma stiline sahip çocuklar,
bakıcılarından ayrıyken çok az stres reaksiyonu gösterirler ve bakıcıları döndüğünde
yakınlığı reddederler. Bakıcılarından uzaklaşarak dikkatlerini ortama yöneltirler
(Bretherton 2000; Cassidy, 1994, akt. Morsünbül & Çok, 2011).
Howe’un (1995) çalışmasında, çocukların %60’ının güvenli bağlandığı; %25‟inin
kaçınan (avoidant), %10‟unun kaygılı-kararsız (anxiuos-ambivalent) ve %5‟inin
karmaşık bağlanma stillleri gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca yapılan boylamsal
araştırmalar, bağlanma stillerinin çocuğun hayatı boyunca önemli olduğunu ve
devamlılığını göstermektedir (Daniel & Taylor, 2001).
2.1.3.3. Yabancı Durum Testinin Sınırlılıkları
Yabancı durum testinin standart bir ölçme aracı olarak bağlanma kuramının temel
varsayımlarının sınanmasında çok önemli bir katkıda bulunduğu kabul edilmekle birlikte,
yapılan araştırmalarda, her koşulda kullanılabilir ve her kültür için uygun bir yöntem
17
olmadığı görülmüştür. Testin oyun odası olarak hazırlanmış bir laboratuvar ortamında
yapılması, çocuğun kısa sürelerle de olsa iki kez annesinden ayrılmak zorunda kalması
ve hiç tanımadığı bir yabancı ile zaman geçirmesi nedeniyle ekolojik geçerliği
sorgulanmıştır (van Ijzendoorn ve diğerleri, 2004). Aynı zamanda anneden ayrılmanın
yarattığı stresin, çocuğun örselenebilirliği üzerine etkisi dikkate alındığında, etik olarak
da sorun olabileceği belirtilebilir (Thompson, 1990).
Yabancı durum testine yönelik temel eleştiri testin kültürel geçerliliği konusunda
olmuştur. Özellikle bireyci Batı kültürleri ile toplulukçu Doğu kültürleri arasındaki çocuk
yetiştirme ve erken dönem anne çocuk ilişkisindeki farklılıkların yabancı durum testinin
kültürel geçerliğini tehdit ettiği ileri sürülmüştür (Rothbaum ve diğerleri, 2000, 2006).
Bu konudaki ilk kültürlerarası çalışmalardan birinde Takahashi (1986), ABD örneklemi
ile karşılaştırıldığında Japonya'da daha fazla oranda kaygılı/ dirençli çocuk bulunmasını
yabancı durum testinin Japon çocuklar için çok stresli bir ölçüm olması ile ilişkili
olabileceğini belirtmiştir. Bu çalışmadan sonra yabancı durum testinin ekolojik geçerliği
daha fazla sorgulanmış, özellikle Japonya gibi erken dönemde anne-çocuk ilişkisinin çok
sıkı olduğu kültürlerde anneden ayrılmaya dayalı ölçümlerin hem çocuğun hem de
annenin gözünü korkuttuğu ve gereksiz stres yarattığı, bu nedenle de ölçümün kültürel
geçerliğini zayıflattığı öne sürülmüştür (Jin ve diğerleri, 2012; Vereijken ve
diğerleri, 1997). Testin bu tür sınırlılıkları nedeniyle yabancı ortamda gözlenebilen bütün
özellikleri, ev ortamında detaylı bir şekilde anne çocuk etkileşimi içinde gözleme dayanan
Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti (BDSS) kullanılmaya başlanmıştır.
Uygulama kolaylığı ve ev ortamında uygulandığı için daha yüksek dış geçerlik gibi
avantajlarının yanı sıra Van Ijzendoorn ve arkadaşlarının (2004) meta analiz çalışması,
gözlemci değerlendirmesine dayanan BDSS uygulamasının hem bebekler hem de okul
öncesi dönemdeki bütün çocuklar için daha geçerli bir ölçme aracı olduğunu göstermiştir.
BDSS için yapılan bu kapsamlı çalışmada hem BDSS'nin bileşen ve ayırıcı geçerliği
(özellikle mizaçtan bağımsız olarak bağlanmanın ölçülebildiğinin gösterilmesi) hem de
yordayıcı geçerliği için destekleyici sonuçlar elde edilmiştir.
Bu araştırmada, istatistiksel olarak, sürekli puanlar kullanıldığı için Bağlanma
Davranışları Sınıflandırma Setinden bağlanma güvenliği puanları hesaplanmıştır. Bu
puanlar, kategorik olan bağlanma stillerinden farklıdır. Baba-çocuk bağlanma güvenliği
puanları ile çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında çaresizlik verileri arasındaki
ilişki incelenmiştir.
18
2.2. Çocuk Mizacı
Mizaç, doğuştan gelen kişilik özelliklerinin tümü olup bireyin dikkati, duyguları,
davranışları ve kendini düzenlemedeki özgün davranış şeklini belirleyen bireysel
farklılıkları olarak tanımlanmaktadır ve bireylerin ne yaptıklarıyla değil bir duruma nasıl
tepki verdikleriyle ilgilidir. Mizacın genetik kökenlerinin olması yanında zaman içinde
ve çocuğun içinde yaşadığı çevresel özelliklere bağlı olarak bir değişim potansiyeli
taşıdığını ifade etmek mümkündür. Çevreyle etkileşim, çocuğun uyumu ve davranışları
üzerinde önemli bir role sahiptir (Chess & Thomas, 2012).
Çocuğun mizacı, sosyalleşme süreci içinde önemli bir faktör olmakla birlikte;
mizaç yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkan fizyolojik ve biyolojik süreçlerle güçlü
bağlantıları olan değişmeye dirençli davranışsal ve duygusal özellikler örüntüsüdür (Kılıç
& Aytar, 2017). Thomas ve Chess (1977) çocukların mizaç özelliklerini etkinlik düzeyi,
düzenlilik, yaklaşma ya da kaçınma, uyumluluk, tepki gösterme eşiği, tepki şiddeti, duygu
durumunun niteliği, dikkat dağılması, dikkat süresi ve devamlılık olarak 9 boyutta
belirlemiş ve bu özelliklerin kolay çocuk, zor çocuk ve yavaş ısınan çocuklar olarak
kategorilere ayırmıştır (Delisi & Vaughn, 2014). Zor mizaçlı çocuklar, ilk ve orta
çocuklukta kaygılı, içe kapanık ve saldırgan davranışlar açısından büyük risk
taşımaktadır. Yine bu çocuklar günlük rutinleri düzensiz, yeni deneyimleri kabul etmede
yavaş, daha az sebatkar ve daha fazla tepkiseldirler (McMahon & Wells, 1998). Zor
mizaca sahip olan çocukların aile içindeki çatışmalı durumlardan etkilenme düzeylerinin
daha yüksek olduğu ve bu olumsuz etkinin, çocukların davranış problemlerinin
artmasında etkili olduğu gibi ilkokul dönemine kadar devam ettiği belirlenmiştir. Zor
mizaç özellikleri, çatışmalı aile ortamında çocuklar için risk faktörü oluştururken, kolay
mizacın da koruyucu özelliği olduğu ortaya konulmuştur (Akt. Yağmurlu, Sanson &
Köymen, 2005).
Ebeveynlik, ebeveynin çocuğun gelişimini etkilediği ve karşılığında çocuğun
ebeveyni etkilediği karşılıklı bir süreçtir. Uyumlanabilen, yatıştırılması kolay veya
girişken bir çocuk, sıcak ve duyarlı ebeveynliği ortaya çıkarabilirken, sinirli, talepkar
veya geri çekilen bir çocuk, ebeveyn öfkesine veya uyarımın geri çekilmesine neden
olabilmektedir. Bunun tersi durum olan sıcak ve duyarlı ebeveynlik, çocukta olumsuz
duygusallığı azaltabilirken, mesafeli veya tutarsız ebeveynlik bunu artırabilir (Putnam ve
diğerleri, 2002). Bakım verenler davranışlarını çocukların ihtiyaçlarına uyacak şekilde
değiştirdiği sürece çocukların mizacının ve diğer özelliklerinin etkisi hafifletilebilir.
19
Bununla birlikte, bir annenin bunu yapma kapasitesi kendi kişiliği veya stresli koşullar
tarafından sınırlandığında, zor bir mizaç veya sorunlu davranışlara sahip bebekler
bağlanma güvensizliği geliştirme riski altındadır (Hong & Park, 2012).
Çalışmalar, güvenli bağlanan bebeklerin çoğunun her bir ebeveyn ve onların çeşitli
bakıcılarıyla belirgin şekilde farklı bağlanma bağları geliştirdiğini göstermiştir. Bu,
ebeveynlerin çocuklarının çevresini etkileyerek çocuklarının mizacını değiştirebileceğini
göstermektedir. Thomas ve Chess (1977), bir çocuğun “kolay” veya “zor” olarak
sınıflandırılmasına yol açan davranışların ebeveyn ve kültürel değerlere, tutumlara ve
uygulamalara bağlı olarak değişebileceğini kabul etmişlerdir. Dolayısıyla etkileşimin,
kişinin mizacının ailesi, okulu ve çevresi ile uyumu olan “uyum iyiliği” açısından
değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Doğası gereği sorunlu olmayan
herhangi bir mizaç özelliğinin "kabul edilebilirliğini" belirleyen şey, etkileşimdir (Hong
& Park, 2012).
Mizacın çocuğun bakım verene bağlanması üzerinde etkilerine yönelik iki farklı
görüş bulunmaktadır. Bazıları bağlanma güvenliğindeki çeşitliliğin bebekler arasındaki
mizaç farklılıklarının bir ürünü olduğunu (Chess & Thomas, 1982; Kagan, 1982, 1984),
bir başka deyişle mizacın anne-bebek etkileşimlerini yönlendirerek bağlanmayı
etkilediğini iddia etmiştir (Goldsmith ve Alansky, 1987). Diğerleri ise bu tür mizaç
farklılıklarının bağlanma sınıflandırmasında, özellikle de bebeklerin güvenli veya
güvensiz olarak sınıflandırılmasında önemli bir belirleyici olmadığını ileri sürmüştür
(Sroufe, 1985, akt. Belsky & Rovine, 1987). Alan yazında bu görüşü destekler nitelikte,
bir bakıcıya karşı dağınık bağlanmış olan bebeklerin başka bir bakıcıya karşı mutlaka
dağınık bağlanmadığı sonucuna ulaşan (Main & Solomon, 1990, akt. Wang ve diğerleri,
2015) ve 13 örneklemin (N =2,028) meta analizinde çocuk mizacı ile bebeklikteki dağınık
bağlanma arasında anlamlı bir ilişki bulamayan (van IJzendoorn ve diğerleri, 1999)
araştırmalar da bulunmaktadır. Bu görüşü savunanlar mizacın biyolojik temelli olduğu
için doğum sonrası dönemde gelişen bağlanmayı etkileyen tek faktör olmadığını, eğer
mizaç bağlanmayı şekillendiren faktörlerden biri olsaydı, bir bebeğin ebeveynlerinden
birine güvenli bir şekilde bağlanırken diğerine aynı anda güvensiz bir şekilde
bağlanmasının imkansız olması gerektiğini ileri sürmektedirler (Bee & Boyd, 2009, akt.
Kaya ve diğerleri, 2020). Mizacın bağlanma güvenliğinin değerlendirilmesinde oynadığı
sınırlı rolün kanıtı olarak, Sroufe (1985) gibi teorisyenler alan yazında yer alan
araştırmalardaki anne ve baba sınıflandırmaları arasındaki uyum eksikliğine ve bağlanma
20
gruplarını ayırt etmede annenin rapor ettiği mizaç ölçümlerinin rutin başarısızlıklarına
işaret etmişlerdir (akt. Belsky & Rovine, 1987).
Çocukta kişilik gelişiminin temelinin 0-6 yaşta oluştuğu ve mizaç, cinsiyet, bilişsel
beceriler, anne-baba ve öğretmen tutumları, arkadaş ilişkileri gibi faktörlerin etkisiyle
oluşan davranışların kişiliği şekillendirdiği belirlenmiştir. Kişiliği oluşturan faktörlerden
biri olan mizaç hakkında bilgi sahibi olmanın, okul öncesi dönemde çocuğa yaklaşım
tarzında belirleyici olduğu düşünülmektedir. Moffitt’e (1993) göre, erken dönemde
sinirli olan çocukların, sonraki dönemlerde okul başarısızlığı, akran ilişkilerinde
problemler yaşama ve suça karışma ihtimali yüksek olmaktadır. Mizacın sosyal
davranışlarla ilişkili olduğu, bebeklik mizaç değerlendirilmesinde korkunun, çocuğun 6-
7 yaşına geldiğinde yaşadığı suçluluk, empati ve düşük düzeyde öfkeyi yordadığı
belirlenmiştir (Kılıç & Aytar, 2017).
Literatürde, mizacın bebeklikten yetişkinliğe devamlılığını gösteren çalışmalar
bulunmaktadır (Mcdevitt, 1986; Sanson ve diğerleri, 2004). Prior (1992), gözden geçirme
makalesinde mizacın tepkisellik, çekingenlik ve hareketlilik boyutlarında devamlılık
gösterdiğini, ancak genel olarak araştırmalara bakıldığında devamlılığın daha çok
herhangi bir mizaç boyutunda uçlarda puan alan çocuklarda daha belirgin olduğunu öne
sürmektedir. Pek çok araştırmacı ise (Sanson ve diğerleri, 2004; Thomas & Chess, 1986)
mizaç özelliklerinin devamlılığını bu özelliklerin çevresel faktörlerle olan etkileşimi ile
açıklamaktadır (Sümer ve diğerleri, 2009) ve mizacın etkileşimi çocuğun davranış ve
gelişimini etkilemektedir. Bu etkileşimden en iyi sonucun ortaya çıkması için önerilen
modellerden biri uyum iyiliği-iyi uyum olarak isimlendirilen çocuğun mizacının ve
çevrenin talepleri ile eşleşmesi temeline dayanan uygulamalardır (Hipson & Seguin,
2017). Thomas ve Chess (1977) mizaç ve çevre etkileşiminin olumlu sonuçları üzerinde
çalışarak uyum iyiliği modelini geliştirmiştir.
İlgili çalışmaların çoğu (Buss, 1981; Crockenberg & Acredolo, 1983; Linn &
Horowitz, 1983), zayıf ebeveynlik ve genel tepkisizlikle birlikte değişme eğiliminde olan
sıkıntılı mizaç özelliklerine (sinirlilik, zorluk, olumsuz ruh hali gibi) odaklanmıştır. Diğer
çalışmalar (Hinde, 1989; Kyrios & Prior, 1990), çocuğun olumlu duygulanımı ve özdüzenlemesi
ile ebeveyn duyarlılığı, sosyal etkileşimi ve ödül kullanımı arasındaki
ilişkilere dikkat çekmiştir (Akt. Putnam ve diğerleri, 2002).
Araştırmalarda çocukların mizaç özellikleri ile davranış sorunları, akran kabulü,
arkadaş seçimi ve sosyal yeterlilik, okul başarısı, öz-düzenleme ve öz-yeterlik kapasitesi,
okulu sevme gibi değişkenler ile öğrenci-öğretmen etkileşimi arasında ilişki olduğu
21
bulunmuştur. Başka bir ifadeyle mizaç çocuğun kendine özgü davranış stilini
belirlemekte ve çocuğun bireyselliği hakkında bilgi vermektedir (Rothbart ve diğerleri,
2000; Gleason ve diğerleri, 2005; Kristal, 2005; Liew ve diğerleri, 2008; Eisenberg ve
diğerleri, 2009; Joyce, 2010; Zhou ve diğerleri, 2010; Curby ve diğerleri, 2011; Valiente
ve diğerleri, 2012; Yoleri, 2014a).
2.3. Çocuk Bakımında Çaresizlik
Ebeveyn olmak, çiftlerin yaşam şeklini ve aile içi rolleri değiştirdiğinden uyum
sağlanması gereken yeni ve zorlayıcı bir durumdur (Selimoğlu ve diğerleri, 2013). Bu
yeni duruma uyum sağlamak ebeveynler için yıpratıcı ve psikolojik olarak yorucu olabilir
(İlhan, 2017). Çocuk sahibi oldukları için mutluluk, sevgi ve şefkat hisseden ebeveynler,
bir taraftan çocuğun gereksinimlerini karşılamaya çalışırken, diğer taraftan ebeveyn
olmanın getirdiği stresle başa çıkmaya çalışırlar ve çocuğun bakımı konusunda çaresizlik
duygusu yaşayabilirler. Bu durum, çocuğa verilen bakımın niteliğini ve bağlanma
ilişkisini doğal olarak olumsuz yönde etkileyebilmektedir (George & Solomon, 2008;
Solomon & George, 2011).
Bowlby, Solomon ve George, bakım verme sistemini, bir ebeveynin çocuğuna karşı
koruyucu tepkilerini yönlendiren ve ebeveyn duyarlılığını ve çocuğun bağlanma
sinyallerine tepkisini etkileyen biyolojik temelli bir motivasyon sistemi olarak
tanımlamışlardır (George, 2014). Bakım verme sisteminin temelinde, çocuğu koruma,
rahatlık ve bakımın sağlanması amaçlanmaktadır. Bakım sisteminin belirlenmiş hedefi,
çocuğu güvende tutmak ve gelişebilmesini sağlamaktır. Bakım sistemi, ebeveyn
duyarlılığı, bakımı ve korumasının temelidir (Bowlby, 1969/1982; George & Solomon,
2008).
Bir ebeveynin benlik algısı ve çocuğunun fiziksel ve psikolojik güvenliği için
gerekli korumayı sağlama ve yanıt vermedeki davranışsal yetersizliği, çocuk bakımında
çaresizlik olarak ifade edilebilir (George & Solomon, 2011). Çocuk bakımında çaresizlik
yaşayan ebeveyn, öfke veya korku duyguları ile karşı karşıya kalır, kendisini yetersiz
hisseder ve kontrolü kaybedebilir. Bakım verme rolündeki aşırı çaresizlik ve korku, daha
sonra ebeveynin bakıcı rolünden vazgeçmesine ve çocuğunu koruyamamasına neden
olmaktadır (Solomon & George, 2011). Engelli bakım sistemi terimi de buradan
gelmektedir (George & Solomon, 2008).
22
Ebeveynin bakıcı rolünden vazgeçmesi, çocuk ihmalinde olduğu gibi oldukça açık
veya daha örtük olabilmektedir. Örneğin, anne çocuğu tamamen kontrolden çıkmış olarak
görebilir, böylece sağlanan herhangi bir bakım önemli görünmeyebilir veya çocuğu o
kadar bağımsız ve yetenekli görebilir ki, çocuğunu herhangi bir korumaya veya bakıma
“ihtiyaç duymaz” (George & Solomon, 2011). Bu anneler bakım verememekte ve dağınık
bakım verme davranışları göstermekte ve küçük çocukları kendi dağınık halleriyle baş
başa kalmaktadır. Bu erken deneyimlere sahip bazı çocuklar daha sonra, anneyi ilişkide
tutmanın bir yolu olarak kontrol etme davranışı (ya cezalandırıcı-kontrol edici davranış
ya da rolü tersine çeviren, bakım verme davranışı) gösterirler (George & Solomon, 2011);
bu tür kontrol edici davranışlar, okul öncesi yıllarda ve sonrasında çocuğun
örgütsüzleşmesinin bir biçimi olarak kabul edilir. Çalışmalar ebeveynlerin bakım verme
çaresizliğinin, çocukların gelecekteki bağlanma ve davranış problemlerini yordadığını
göstermektedir (George & Solomon, 2011; Huth-Bocks ve diğerleri, 2016).
Araştırmalarda bakım verme düzensizliğinin temelinin, ayrılmış bağlanma ile ilgili
korku duygusu olduğu öne sürülmüştür (George ve West, 2001, baskıda; George, West
ve Pettem, 1999; Solomon ve diğerleri, 1995). O halde, düzensizliği anlamada temel
sorulardan biri, korkunun kaynağını anlamaktır. Bunu anlamak için, ebeveynin
çocukluğundaki korku yaşantıları, çocuğunu nasıl gördüğü ve çocuğuna verdiği tepkiler
incelenir (George, 2014).
Bir ebeveynin çocukluğundaki geçmiş deneyimleri, bakım sisteminin
düzenlenmesine ve geliştirilmesine yardımcı olmaktadır (George & Solomon, 2008).
Babanın bakımıyla ilgili araştırmalar (Brown ve diğerleri, 2012; Grossman ve diğerleri,
2012; Pasco ve diğerleri, 2016) homeostatik duygusal durumdaki babaların, çocuğuyla
daha güvenli bir bağlanma ilişkisi geliştirdiklerini ve kendi babalarının bakım verme
temsilini geliştirdiklerini göstermektedir. Ebeveyn bakım verme temsili, çocukta geçmiş
deneyimleri bütünleştirerek onun bakım verme mekanizmalarını etkilemektedir (George
& Solomon, 2008). Bakım verenin çocuğa hassas bakım sağlamadaki sürekli
başarısızlığı, çocukta güvensiz ve düzensiz bağlanmaya neden olmaktadır (George &
Solomon, 2011).
Ebeveynde korku tetiklendiğinde, bakım vermede dehşete kapılma ve çaresizlik
duyguları oluşabilmektedir (Solomon & George, 2007). Bu duygular, çocuklarına yönelik
sahip oldukları algılarından veya çocuklarının bağlanma ihtiyaçlarını tam olarak
değerlendirememelerinden kaynaklanabileceği gibi, kendi ebeveynleriyle geçirdikleri
deneyimlerle de şekillenmiş olabilir (George & Solomon, 2011). Araştırmacılar
23
bağlanmanın (Obegi ve diğerleri, 2004; Berthelot ve diğerleri, 2015) ve ebeveynlik
pratiklerinin (Campbell & Gilmore, 2007; Madden ve diğerleri, 2015) nesilden nesile
aktarılması gibi çocuk bakımıyla ilgili korkmuşluk ve çaresizlik halinin de nesilden nesile
aktarılarak değişim göstermeden deneyimlenebileceğini belirtmektedirler (George &
Solomon, 2011).
Bakım vermede çaresizlik düzensizlik veya kısıtlanma olmak üzere iki temele
dayanmaktadır. George ve Solomon (2011), düzensiz bakım vermeyi değerlendirmek için
Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeğini (ÇBÇÖ) (Caregiving Helplessness Questionnaire)
geliştirmişlerdir. ÇBÇÖ kapsamında, düzensiz bakım vermenin üç temel yönüne
(ebeveyn-çocuk ilişkisinde ebeveynin hissettiği çaresizlik, korku ve rol değiştirme
deneyimleri) odaklanmışlardır. Düzensiz anneler çocuklarını kontrolden çıkmış olarak
görürler ve çocuklarıyla ilişki kurmakta zorlanırlar. Kısıtlanmış anne, başarısız bakımla
ilgili çocukluk anılarını tekrar yaşamayı önlemek adına bakım verme sorumluluğundan
geri çekilebilir veya çocuğundan rahatlık ve koruma isteyebilir (yani, rolü -bakım
verenden bakım alana- tersine dönebilir). Kısıtlanmış anneler çocuklarını bağımsız ve
oldukça yetenekli, kendine ve başkalarına karşı duyarlı olma ve bakım verme kapasitesi
yüksek, korunmaya ve bakıma ihtiyaç duymayan bireyler olarak değerlendirirler. Böylece
kendilerini bir ebeveyn olarak çaresiz ve ciddi şekilde yetersiz kılacak olan durumların
ve duyguların sorumluluğundan kurtulurlar (George & Solomon, 2011).
Kartal ve Erişen (2020)’e göre, bebek bakımının “anneye” ait olduğu geleneksel
görüşü, babaların bakıma katılmalarını olumsuz etkilemektedir. Annenin bebeğin
bakımında kendini ön planda tutması ve annenin ya da akrabaların bebek bakımı
konusunda babaya fırsat vermemesi baba adayının, babalık rolüne uyum sağlamasına
engel olmaktadır. Ünal’a (2004) göre, çocuğunun doğumunda olan ve onu ilk anda
tutmasına izin verilen babanın, bu çocuğuna diğerlerine nazaran daha fazla bağlılık
gösterdikleri belirlenmiştir. Bu, yetişkin erkek ve kadınların bakım hususunda doğuştan
benzer eğilimlere sahip olduğunu, ancak sosyalleşmenin kadınlarda bu tepkileri daha da
güçlendirdiğini ve erkeğinkine ise engel olduğunu göstermektedir (Akt. Kızıl Sürücüler,
2019).
24
2.4. İlgili Araştırmalar
Verschueren ve Marcoen’in (1999) çalışmalarına göre, anne-çocuk ve baba- çocuk
bağlanması ile çocuğun özsaygısı arasındaki ilişki incelenerek elde edilen bulgularla,
anne-çocuk ve baba-çocuk bağlanmasının, hem öğretmen tarafından bildirilen hem de
kendi kendine bildirilen benlik saygısıyla, benlik saygısının davranışsal belirtileri
arasında anlamlı düzeyde ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca güvenli baba-çocuk
bağlılığı olan çocuklar daha az kaygılı ve içine kapanıkken, her iki ebeveyni ile güvensiz
bağlanan çocukların, her iki ebeveyni ile güvenli bağlananlara göre daha endişeli ve geri
çekilmiş davranışlar sergiledikleri görülmüştür (Bureau ve diğerleri, 2019).
Kouvo, Voeten ve Silven (2015), her iki ebeveynin bağlanma temsillerinin,
çocukların on yıl sonra her bir ebeveynle ilişkilerini ne kadar güvenli algıladıklarını
tahmin edip etmediğini incelemek amacıyla, Finlandiyalı ailelerle yaptığı boylamsal
çalışmasında, annelerin ve babaların bağlanma temsilleri ile on yıl sonra çocukların
bağlanma ilişkileri algıları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. 11 yaşında çocukları olan 42
aile ile yapılan araştırmada ebeveynlerden, çocuğun yaşamının ilk yılında Yetişkin
Bağlanma Görüşmesini (AAI) tamamlamaları ve çocukların, her bir ebeveynle ilişkiyi ne
kadar güvenli algıladıklarına dair üç ölçek doldurmaları istenmiştir. Ebeveynlerin AAI
sınıflandırmaları ve sürekli ölçeklere dayalı AAI boyutları, ergenlik öncesi bağlanma
güvenliğinin yordayıcıları olarak kullanılmıştır. Yapılan regresyon analizleri sonucunda,
annelerin değil babaların Zihin Durumu ve Deneyim boyutlarının ergenlik öncesi
çocukların babaya güvenli bağlanmalarını yordadığı görülmüştür (Kouvo ve diğerleri,
2015).
Volling ve Belsky’nin (1991), çift gelirli ve tek gelirli ailelerde güvenli/güvensiz
baba-bebek bağlanmasının öncülleri olarak baba, bebek ve evlilik ilişkisinin özelliklerini
incelemek amacıyla üç aylık bebeği olan 113 babayla yaptığı boylamsal çalışmada,
bebekler üç ve dokuz aylıkken babalarla etkileşim halinde gözlemlenmiştir. Gözlem
sonucunda babanın davranışları karşılık verme, uyarma, bakım verme ve şefkat açısından
kodlanmıştır. Yabancı Durum değerlendirmeleri ise bebekler 13 aylıkken yapılmıştır.
Yapılan niteliksel babalık ölçütlerinin, Yabancı Durum Testi tarafından ölçüldüğü
şekliyle, baba-bebek bağlanma güvenliği ile önemli ölçüde ilişkili olmadığı
belirlenmiştir. Araştırmada, anne-bebek bağlanma güvenliğinin öncülleri üzerine yapılan
araştırmalara dayanan sonuçların, baba-bebek bağlanma çalışmasına uygulanamayacağı
sonucuna ulaşılmıştır.
25
Marvin, Cooper, Hoffman ve Powell (2002) ‘güvenli üs’ ve ‘güvenli sığınak’
kavramlarından yola çıkarak, annelerin çocuğun bağlanma ve keşif ihtiyaçlarını
gözlemleyebilme, ayırt edebilme ve bu ihtiyaçlara duyarlı karşılık verebilme becerisini
artırmayı amaçlayan “Güvenlik-Çemberi” (Circle of Security) isimli bir müdahale
programını geliştirmişlerdir. ‘Güvenlik-Çemberi’ programında annelere, bireysel video
geribildirimi yoluyla çocukların yakın temas ve keşif ihtiyaçları arasındaki farklılıkları
ve bu ihtiyaçlara duyarlı bir şekilde karşılık verilmemesinin ilişkiyi nasıl etkileyeceği
anlatılmıştır. Müdahale sürecinde, çocukların farklı ihtiyaç ve beklentilerini ifade eden
resimler (örn., ‘çocuğun anneden uzaklaşması’) ve açıklamalar (örn., ‘Benim keşfimi
desteklemene ihtiyacım var’) kullanılmıştır. Bireysel ve grup olarak verilen 20 haftalık
eğitimin sonunda, 75 anne-çocuk çiftinde güvenli bağlanma örüntüsünde artma
gözlemlenmiştir (Marvin ve diğerleri, 2002).
Yu, Wang ve Liu (2012) anneye/babaya/akrana bağlanmanın bilişsel / duygusal
empati üzerindeki rolünü incelemeyi amaçladıkları çalışmalarını 569 lisans öğrencisi ile
gerçekleştirmişlerdir. Bu kapsamda, Ebeveyne ve Akrana Bağlanma Ölçeği ve Empati
Ölçeği veri toplama araçları olarak kullanılmıştır. Aarştırma sonucunda, erkek ve kızlarda
babaya bağlanma konusunda farklılık olmadığı; ebeveyne ve akrana bağlanma ile ilgili
farklılıklar olduğu bulunmuştur. Kızların erkeklere göre annelerine ve akranlarına yüksek
seviyede bağlandıkları; erkeklerde babaya bağlanmanın bilişsel empatiyi, kızlarda ise
anneye bağlanmanın duygusal empatiyi olumlu yönde etkilediği görülmüştür (Yu, Wang
& Liu, 2012).
Kılıç ve Aytar (2017), mizacın sosyal becerileri üzerindeki etkisini incelemek
amacıyla, okul öncesi kurumlarında eğitime devam eden 55 çocukla deneysel çalışma
yapmıştır. Deney grubundaki çocuklara okul öncesi eğitim programlarına ek olarak
Sosyal Beceri Eğitimi Programı haftada üç gün (8 hafta, 24 gün) ve günde yaklaşık 1 saat
olmak üzere araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Kontrol grubundaki çocuklar ise
okulda uygulanan okul öncesi eğitim programına devam etmişlerdir. Veri toplamada
“Denver II Gelişimsel Tarama Testi”, “Bilgi Toplama Formu”, “Sosyal Beceri Ölçeği”
ve “Çocuk Davranış Listesi” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda Sosyal Beceri Eğitim
Programı’na katılan çocukların son test ortalama puanlarının kontrol grubu çocukların
son test ortalama puanlarına göre daha yüksek olduğu, verilen eğitimin olumlu etkisi
olduğu görülmüştür. Deney ve kontrol grubundaki çocukların sosyal beceri-çekingenlik
puanları ile mizaç-engelleme denetimi puanları, sosyal beceri-iletişim puanları ile mizaç26
etkinlik seviyesi puanları, mizaç- dürtüsellik puanları ile sosyal beceri-uyumsuzluk ve
sosyal beceri puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler ortaya çıktığı görülmüştür.
Türkmen ve Tozkoparan Yaralı (2022) araştırmasında, 24-36 aylık çocukların
mizacının annenin öz yeterliliği arasında ilişki olup olmadığını araştırmayı ve mizacın
anne öz yeterliliğini yordama düzeyini belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırmaya 408 anne
katılmıştır. Araştırma sonucuna göre, 24-36 aylık çocukların mizacı ile annenin öz
yeterliliği arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca çocuğun olumlu mizaç
özelliğinin annelerin öz yeterliliğini pozitif, çocuğun olumsuz mizaç özelliğinin ise
annelerin öz yeterliliğini negatif yönde etkilediği saptanmıştır.
Çetinkaya ve Özyürek (2023) tarafından yapılan araştırmada, mizacın okul öncesi
dönem çocuklarının ruhsal uyumuna etkisi ve çocukların mizaç özellikleri ile ruhsal
uyum arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmaya 5-6 yaş grubundan 309 çocuk ve anneleri
katılmıştır. Veri toplama sürecinde Çocuklar İçin Mizaç Ölçeği (ÇİMÖ) ve Hacettepe
Ruhsal Uyum Envanteri anneler tarafından doldurulmuştur. Araştırma sonucunda
çocukların yakınlık ve uyum, tepkisellik durumu, dikkat ve sebatkarlık, ritmiklik ve
duygusal duyarlık mizaç özellikleri arttıkça ruhsal uyumlarının da arttığı belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda okul öncesi çocukların, anneleri tarafından ruhsal anlamda uyumlu
olarak değerlendirildiği görülmüştür. Çocukların ruhsal uyumları üzerinde mizaç en etkili
mizaç özelliğinin, tepkisellik durumu olduğu, çocukların tepkisellik davranışları ne kadar
normal/kabul edilebilir düzeyde ise ruhsal uyumlarının da o kadar iyi düzeyde olduğu
belirlenmiştir (Çetinkaya & Özyürek, 2023).
Caspi ve arkadaşlarının (1995) 12 yıl boyunca 800 çocuğu izlediği araştırmada,
çocukların yaşamın ilk yılından itibaren mizaçları ile problem davranışları arasındaki
ilişki incelenmiştir. Araştırma verileri çocukların 3, 5, 7,13, 15 yaşlarında, öğretmenleri
tarafından doldurulan ilgili ölçekler ile toplanmıştır. Araştırma sonucunda yaşamın ilk
yıllarındaki mizaç özelliklerinin ileriki yıllardaki problemleri etkilediği görülmüştür.
Çocukların 3-5 yaşlarında yapılan ölçümlerde belirlenen davranış problemlerinin 9 ve 11
yaslarında ve 13-15 yaşlarındakilerle ilişkili olduğu belirlenmiştir. Öz-kontrol eksikliği,
ileriki yıllardaki dışa yönelik problemlerle ilişkili bulunmuştur. Erkek çocuklarında dışa
yönelik, kız çocuklarında ise içe yönelik davranış sorunlarına daha sık rastlanılmıştır
(Caspi ve diğerleri, 1995).
Rothbart, Ahadi ve Hershey (1994), mizaç ölçümleri ile empati, suçluluk/utanç,
saldırganlık, yardım arama ve olumsuzluk gibi sosyal davranış kalıpları arasındaki
ilişkileri 6-7 yaş arası 80 çocuktan oluşan bir grup üzerinde araştırmıştır. Katılımcılardan
27
bir kısmı daha bebekken mizaçla ilgili boylamsal bir araştırma projesine katılmış
çocuklardır. Araştırma sonucunda dürtüsellik/dışadönüklükteki bireysel farklılıkların
saldırganlığı öngördüğü ve gayretli kontrol ile hem empati hem de suçluluk/utanç
arasında ilişkilerin olduğu bulunmuştur. Negatif duygulanımın sosyal özelliklerle
ilişkisinin her yerde olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, ek analizler, korku ve üzüntü
gibi olumsuz duygulanımın içselleştirici bileşenlerinin prososyal özelliklerle ilişkili
olduğunu, öfke ve rahatsızlık gibi olumsuz duygulanımın sinirli bileşenlerinin ise antisosyal
özelliklerle ilişkili olduğunu göstermiştir (Rothbart ve diğerleri, 1994).
Groh ve diğerleri (2016), bağlanma ve mizaç arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya
yönelik bir meta-analiz çalışması gerçekleştirmişlerdir. Çalışmada, erken bağlanma (1-5
yaşlarında değerlendirilen) ve çocuk mizacı (doğum-12 yaşlarında değerlendirilen)
arasındaki ilişki incelenmiş ve bu ilişkinin gücü, erken bağlanma ile sosyal yeterlilik, dışa
vurma davranışı ve içselleştirme belirtileri arasındaki yakın zamanda belgelenmiş metaanalitik
ilişkilerle karşılaştırılmıştır. Farklı sosyoekonomik ve etnik geçmişlere sahip 109
bağımsız örnekleme (N = 11.440) dayalı olarak, mizaç, bağlanma (güvensizlik) ile zayıf
bir şekilde ilişkili (d = .14, CI [0.08, 0.19]), ancak dirençli bağlanma ile orta derecede
ilişkili (d = .30, CI [0.21, 0.40]) bulunmuştur. Mizaç, kaçınan (d = .10, CI [0.02, 0.19])
veya düzensiz (d = .11, CI [0.03, 0.25]) bağlanma ile önemli ölçüde ilişkili
bulunmamıştır. Meta-analiz sonucunda, mizaç ve bağlanma güvenliği arasındaki birleşik
ilişkinin boyut olarak zayıf olduğuna, mizacın dirençli bağlanma ile mütevazi bir şekilde
ilişkili olduğuna ve mizaç ile hem kaçınan hem de dağınık bağlanma arasındaki birleşik
ilişkilerin zayıf olduğuna ve anlamlı olmadığına dair kanıt elde edilmiştir. Meta-analiz
çalışması sonucunda bugüne kadarki kümülatif kanıtların, bağlanma ve mizacın yalnızca
zayıf ilişkili gelişimsel yapılar olduğunu gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır (Groh ve
diğerleri, 2016).
Özdemir ve Budak (2019), okul öncesi dönem çocuklarının mizaç özellikleri ve özdüzenleme
becerilerinin oyun davranışlarını yordama gücünü incelemek amacıyla
ilişkisel tarama modelinde bir araştırma gerçekleştirmişlerdir. Çalışmaya okul öncesi
eğitim kurumlarına devam eden 212 çocuk ve anneleri katılmıştır. Araştırmanın verileri
Kısa Mizaç ölçeği Anne Formu, 4-6 yaş Çocuklarına Yönelik Öz-düzenleme Becerileri
Anne Formu, Penn Etkileşimli Akran Oyun Ölçeği-Ebeveyn Formu kullanılarak
toplanmıştır. Araştırma sonucunda çocukların mizaç özellikleri, öz-düzenleme becerileri
ve oyun davranışları arasında anlamlı ilişkiler olduğu ve mizaç tepkisellik alt boyutunun
28
oyunun bozulması davranışının en güçlü yordayıcısı olduğu bulunmuştur (Özdemir &
Budak, 2019).
Alvarez’in (2019) araştırmasında, bakım verme çaresizliği ile babalar için bakım
bağlamını ortaya koymak için, babalarda çaresizlik ile stres, depresyon ve evlilik doyumu
gibi bağlamsal boyutlar arasındaki ilişkiyi incelemiştir. 3-11 yaş arasında çocuğu olan
132 babayla yapılan araştırmada, babalarla, Bakım Verici Çaresizlik Anketi (CHQ),
Ebeveyn Stres Endeksi-Kısa Formu, Gözden Geçirilmiş İkili Uyum Ölçeği, Beck
Depresyon Envanteri - II ve Marlowe-Crowne Sosyal İstenirlik Ölçeğinden oluşan
çevrimiçi bir anket çalışması yürütülmüştür. Araştırmanın sonucunda, yüksek düzeyde
babalık stresi, evlilik memnuniyetsizliği ve depresyonun babanın çaresizliğini yordadığı
ortaya çıkmıştır. Yüksek düzeyde baba stresi ve depresyonun, baba-çocuk korkmuş
temsillerini yordadığı belirlenmiştir (Alvarez, 2019).
Töz (2019), annelerin çocuk bakımında çaresizlik, duygu düzenleme stratejileri ve
ruh sağlığı değişkenleri arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında, 12-36 aylık çocuğu
olan 516 anneden birtakım özbildirim ölçeklerini yanıtlamalarını istemiştir. Araştırmada,
çocuk bakımında çaresizlik, duygu düzenleme stratejileri ve ruh sağlığı değişkenleri
arasındaki bağlantıyı saptamak için yol analizi yapılmıştır. Araştırmada depresyon ve
anksiyete semptomlarının çocuk bakımında çaresizliği olumlu olarak yordadığı,
anksiyete semptomlarının bilişsel yeniden değerlendirme duygu düzenleme stratejisi ve
çocuk bakımında çaresizlik ilişkisi arasında aracı rolü olduğu bulunmuştur (Töz, 2019).
Ahlqvist-Björkroth vd. (2016) bağlamsal faktörlerin evlilik doyumu üzerindeki
etkisini ve daha sonra bakım verme sistemiyle olan ilişkisini incelemiştir. Katılımcılar,
Finlandiya'da yapılan bir araştırmada yer alan 153 evli veya birlikte yaşayan çiftten
oluşmuştur. Araştırmanın bulgularına göre annelerin ve babaların, evlilik sıkıntısı ve
kendilerinin olumsuz bakıcı temsilleri arasında eşit derecede pozitif bir ilişki olduğu
sonucuna ulaşılmıştır (Alvarez, 2019).
Gross veMarcussen (2016), baba depresyonu ile bakım verme temsilleri arasındaki
olumsuz ilişkileri incelemiştir. Ek olarak, araştırmacılar babanın bakımına çabasız ve
akıcı bir geçişle ilgili gerçekçi olmayan beklentilerin bir sonucu olarak baba
depresyonunun geliştiğini belirlemişlerdir. Ebeveyn depresyonunun bakım verme
temsilleri üzerinde bir etkisi olduğu ve düzensiz bakım verme riskini artırdığı
bilinmektedir (Alvarez, 2019). Çelebi (2019)’ nin araştırmasına göre, bakım vermede
29
çaresizlik arttıkça kaygılı bağlanma ve kaçınan bağlanmanın arttığı belirlenmiştir (Çelebi,
2019).
Arıkan (2019), erken çocukluk döneminde (12-36 ay) anne-çocuk arasındaki
bağlanma ilişkisi için olumsuz risk faktörlerini belirlemek ve çocuğun annesiyle kurduğu
bağlanma ilişkisinin desteklenmesine yönelik Güvenli Çember Ebeveynlik eğitim
programını Türkçe’ye kazandırmak ve etkinliğini ölçmek amacıyla TÜBİTAK projesi
kapsamında anne-çocuk bağlanma ilişkisini geniş bir çerçevede incelemiştir. Projenin
birinci aşamasında, Güvenli Çember Ebeveynlik eğitim programının etkinliğini test
etmekte kullanılan Ebeveyn İçsel Düşünme İşlevselliği Ölçeği, Çocuk Niyetliliği Anketi,
Erken Dönemdeki Çocukların Olumsuz Duygularıyla Başetme Ölçeği ve Çocuk Bakımı
Çaresizliği Ölçeği Türkçe’ye kazandırılmış ve geçerlilik güvenilirlik çalışmasında
sosyoekonomik düzeyi düşük olan 251 annede test edilmiştir. Araştırmanın ikinci
aşamasında aynı örneklemde bulunan 122 anneden “Güvenli Çember Ebeveynlik eğitim
programı” kapsamında 63 anne eğitim grubuna, 59 anne kontrol grubuna dahil edilmiştir.
Annelere 8 haftalık eğitim verilerek program çerçevesinde yapılan 3 zamanlı ölçümler
sonucunda Güvenli Çember Ebeveynlik eğitim programının çocuğun bağlanma güvenliği
başta olmak üzere, ebeveyn yeterlilik algısı, çocuğun zihin durumlarına karşı ilgi-merak
ve pozitif duygu sosyalleştirmesi üzerinde olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir.
Bununla birlikte, eğitim programının annenin çocuk bakımında çaresizlik duygusu ve
olumsuz duygu sosyalleştirme tepkilerinin azalmasına katkı sağladığı görülmüştür
(Arıkan, 2019).
30
BÖLÜM III
YÖNTEM
3.1. Araştırma modeli
12-36 aylık çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında yaşadığı çaresizlik
duyguları ile baba-çocuk bağlanması arasındaki ilişkinin incelendiği bu çalışma, tarama
modelinde kesitsel bir çalışmadır.
3.2. Örneklem
Araştırma, TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamında olup proje üç ilde (Adana,
Gaziantep, Osmaniye) yürütülmüştür. Bu araştırmanın örneklemini Adana’da yaşayan,
12-36 aylık çocuğu olan 79 baba-çocuk çifti oluşturmaktadır. 12-36 aylık çocukların
mizacı ve babaların çocuk bakımında yaşadığı çaresizlik duyguları ile baba-çocuk
bağlanma güvenliği arasındaki ilişki babaların sağlık durumlarına göre farklılık
gösterebilir. Babaların fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı olmaları, veri toplama
araçlarına verilecek cevaplar açısından geçerliğin sağlanmasına katkı sağlamaktadır. Bu
nedenle araştırma, psikolojik hastalıklarla ilişkili herhangi bir tanı almamış, kronik
rahatsızlığı veya engeli bulunmayan babalarla yapılmıştır.
Baba-çocuk ilişkileri yaşa göre farklılıklar gösterebildiği için farklı yaş
gruplarından çocuklarla araştırmalar yapılabilir. Fakat ebeveyn-çocuk bağlanmasının, 12-
36 aylık dönemde kritik öneme sahip olması ve bu dönemde baba-çocuk çiftleriyle
yapılmış bağlanması araştırmalarının alan yazında az olması sebebiyle bu araştırma, 12-
36 ay grubundaki çocuklarla yapılmıştır. Çocukların kronik rahatsızlıklarının veya özel
gereksinim durumlarının bulunması, bağlanmanın niteliği üzerinde etkili
olabileceğinden, ciddi bir sağlık problemi olmayan (örnek: fiziksel engel, epilepsi)
çocuklar çalışmaya katılmıştır. Bu bağlamda, örnekleme alınan babaların psikolojik
hastalıklarla ilişkili herhangi bir tanı almamış olması, kronik rahatsızlığının veya
engelinin bulunmaması ve çocukların 12-36 aylık olması, çocuklarının ciddi bir sağlık
sorununun olmaması (Örnek: fiziksel engel, epilepsi) kriterleri temel alınmıştır.
Örneklemi oluşturacak baba-çocuk çiftinin belirlenmesinde ölçüt örnekleme ve
kartopu örnekleme yöntemleri kullanılmıştır. Ölçüt örnekleme yönteminde örneklemin
araştırmanın problemiyle ilişkili olarak belirlenen özellikler taşıyan kişiler, nesneler,
31
olaylar ya da durumlardan meydana gelmesi gerekmektedir (Büyüköztürk, 2012).
Tesadüfi olmayan örnekleme yöntemlerinden bir diğeri olan kartopu örnekleme
yönteminde araştırmacıların belirlediği kriterleri sağlayan küçük bir grup hem veri
kaynağı olarak hem de araştırmanın yeni katılımcılarını belirlemek için referans kişiler
olarak görülmektedir (Cohen, Manion ve Morrison, 2018). Çalışmada kartopu
yönteminden de yararlanılarak örneklem büyüklüğünün artırılması amaçlanmıştır.
Araştırmaya katılan babalar araştırmanın örneklem kriterlerine uygun olan kendi
tanıdıkları diğer babaları referans göstererek, o babalara araştırma sürecinden bahsederek
araştırmaya katılmaya gönüllü olan diğer babalara ulaşılmasına aracılık etmişlerdir.
Bunun yanında araştırmacı kendi çevresinden, sosyal medya hesaplarından ve görev
aldığı kamu kurum ve kuruluşlarından (Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı il ve ilçe
müdürlükleri) araştırmanın örneklem kriterlerini taşıyan babaları bulmak için duyuru ve
katılım çağrısı yapmıştır. Adana’dan çok sayıda babaya ulaşılmıştır. Ancak, çalışma 79
baba- çocuk çiftinin gönüllü olarak katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Tablo 1’de
katılımcıların demografik bilgileri verilmiştir.
Tablo 1.
Araştırmanın Katılımcılarına İlişkin Demografik Bilgiler
Demografik Değişkenler Gruplar N % X SS
Babanın Yaşı
35,32 5,39
Hane Geliri 15558 8164
Bebeğin Cinsiyeti Kız 38 48,1
Erkek 39 49,4
Toplam 77 97,5
Babanın Eğitim Düzeyi Ortaokul 3 3,8
Lise 22 22,8
Önlisans 13 16,5
Lisans 30 38
Yüksek Lisans 11 13,9
Doktora 3 3,8
Toplam 78 98,7
Tablo 1 incelendiğinde, araştırmaya 38 (%48,1) kız, 39 (%49,4) erkek çocuk
katılmıştır. Araştırmaya katılan babalara ait demografik bilgiler incelendiğinde, babaların
yaşının 27-56 arasında; yaş ortalamasının 35,32 olduğu belirlenmiştir. . Aylık hane
gelirinin 5000 ve 45000 lira arasında; gelir ortalamasının 15558 lira olduğu belirlenmiştir.
32
Babaların eğitim düzeyi incelendiğinde, 3’ünün (%3,8) ortaokul, 22’sinin (%22,8) lise,
13’ünün (% 16,5) önlisans, 30’unun (%38) lisans, 11’inin (%13,9) yüksek lisans, 3’ünün
(%3,8) doktora mezunu olduğu görülmektedir.
3.3. Veri Toplama Araçları
Araştırmada, veri toplama araçları olarak “Demografik Bilgi Formu”, “Mizaç
Ölçeği”, “Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği” ve “Bağlanma Davranışları Sınıflandırma
Seti” kullanılmıştır.
3.3.1. Demografik Bilgi Formu
Araştırmada babanın mesleği, yaşı, eğitim düzeyi, çalışma koşulları, haneye giren
toplam aylık gelir, çocuk sayısı, araştırmaya dahil edilen çocuğun cinsiyeti ve doğum
tarihi gibi bilgileri elde etmek amacıyla Demografik Bilgi Formu kullanılmıştır.
3.3.2. Erken Çocukluk Davranış Anketi (Mizaç)
Çocukların mizaç özellikleri Erken Çocukluk Davranış Anketi ile
değerlendirilmiştir. Putnam ve ark. (2006) tarafından geliştirilmiş, Türkçe uyarlaması
Acar ve Ahmetoğlu (2017) tarafından yapılmıştır. Anket, 1.5-3 yaş aralığındaki
çocukların mizaç özelliklerini değerlendirmede kullanılmaktadır. Ancak, çocuklarda 12
aydan itibaren kullanıldığı çalışmalar da bulunmaktadır (Slining, Adair, Goldman, Borja
ve Bentley, 2009). Anket, 201 maddeden ve 18 alt boyuttan oluşmaktadır. Ebeveynler,
maddeleri 1 (hiç) - 7 (her zaman) arasında sıralı kategorili cevap seçeneklerinden
kendilerine en uygun seçeneği işaretleyerek cevaplandırmaktadır. Bu çalışmada,
tepkisellik özelliği 6 madde ile, yatıştırılabilirlik özelliği ise 9 madde ile ölçülmüştür. Bu
iki alt boyut ile ilişkili maddeler arasından 6’sı olumsuzdur ve ters kodlama yapılmıştır.
Ayrıca ölçekte yer alan “uygun değil” seçeneği kayıp veri sayılıp tekli atama ile kayıp
veri ile başa çıkılmıştır. Bu şekilde atama yapılan cevap sayısı %0.44’dür. Tepkisellik alt
boyutu, çocuk bir göreve devam ederken ya da bir amaca ulaşmak istediğinde bunun
kesilmesi sonucu gösterdiği olumsuz duygulanıma dair maddeler içerirken,
yatıştırılabilirlik alt boyutu çocuğun stresli ya da heyecanlı olduğunda bu durumdan ne
kadar hızlı toparlanabildiğine dair maddeler içermektedir. Tepkisellik alt boyutunda 6 ile
42 aralığında puanlar alınabilirken yatıştırılabilirlik alt boyutunda 9 ile 63 aralığında
puanlar alınabilir. Türkçe uyarlamasında, ölçeğin iç tutarlılık değerleri tepkisellik için
33
.82, yatıştırılabilirlik için .76 olarak bulunmuştur. Mevcut çalışma çerçevesinde 79
babadan toplanan veriler ile güvenirlik analizi yapıldığında tepkisellik alt boyutu toplam
puanı için hesaplanan Cronbach’s  .68, yatıştırılabilirlik alt boyutu toplam puanı için
hesaplanan Cronbach’ .72 olarak bulunmuştur.
3.3.3. Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği
Babaların çocuk bakımında deneyimledikleri çaresizlik seviyeleri George ve
Solomon (2011) tarafından geliştirilen Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği (ÇBÇÖ)
kullanılmıştır. Ölçeğin orijinali 3 boyut ve 26 madde içermektedir. ÇBÇÖ’nün
babalardan oluşan bir örneklemde Türkçe’ye uyarlaması Nur ve diğerleri
(2022) tarafından yapılmıştır. Türk babaları için uyarlaması yapılan ölçekte 2 madde
çıkarılmış ve ilk iki boyutu birleştirilmiştir. Böylelikle mevcut çalışma kapsamında
kullanılan form 2 alt boyut 24 madde içermektedir. Cevap kategorileri 5 dereceli olup 1-
Hiç yansıtmaz ile 5-Çok iyi yansıtır arasında değişmektedir. Gerçekleştirilen uyarlama
sonucunda “çaresizlik ve baba-çocuk korkulu” alt boyutu 12 madde ile ölçülmektedir.
Bu alt boyuttan alınabilecek toplampuan 12 ile 60 arasında değişmektedir. Ayrıca “bakım
veren olarak çocuk” 5 madde ile ölçülmektedir ve bu alt boyuttan alınabilecek toplam
puan 5 ile 25 arasında değişmektedir. Ölçekte, analizlere dahil edilmeyen 7 dolgu
maddesi yer almaktadır. Ölçeğin güvenirlik analizlerinde çaresizlik ve baba-çocuk
korkulu alt boyutu toplam puanına dair hesaplanan Cronbach’s  .79, bakım veren olarak
çocuk alt boyutu toplam puanına dair hesaplanan Cronbach’s  ise .72 olarak
bulunmuştur. Mevcut araştırmanın veri setinde alt boyutların güvenirliği incelendiğinde,
çaresizlik ve baba-çocuk korkulu .78, bakım veren olarak çocuk .73 olarak
hesaplanmıştır.
3.3.4. Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti
Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti ilk olarak Block’un (1961) “Q” Yöntemi
olarak bilinen sistematik kart sınıflama yaklaşımıyla Waters ve Deane (1985) tarafından
geliştirilmiştir. BDSS her birinde 12-48 ay arasındaki bir çocuğun tipik bir davranışının
tanımlandığı çok sayıda karttan oluşmaktadır. Orijinal uygulama 100 karttan oluşmasına
karşın daha sonra 75 ve 90 karttan oluşan sürümleri geliştirilmiştir. En yaygın kullanılan
sürüm 90 karttan oluşmaktadır.
Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Setinin geliştirilmesinin nedenleri; evdeki
güvenli üs davranışı ile yabancı durum sınıflandırması arasındaki ilişkiyi daha iyi
34
inceleyebilmek için ekonomik bir yöntem sunmak, güvenli üs kavramının davranışsal
göstergelerini (bir sınıflandırma seti kullanarak) daha iyi tanımlayabilmek ve normatif
güvenli üst davranışına ve bebeklik sonrası bağlanmadaki bireysel farklılıklara ilgi
uyandırmaktır. Vaughn ve Waters’in (1991), Ainsworth ve arkadaşlarının
(1973) bulgularını tekrarladığı çalışması, evdeki güvenli üs ve yabancı durum
sınıflandırmaları arasındaki ilişkiyi daha iyi incelemek için atılan ilk adımdır. Bu
çalışma, yabancı durum sınıflandırmasının çeşitli yaşlarda, kültürlerde ve klinik
vakalarda geçerliğini sınamak için kullanılabilecek bir yöntem ortaya koymuştur. Şu anki
BDSS ölçümün üçüncü versiyonu olup 1987'de oluşturulmuştur ve 90 madde
içermektedir (Sümer, 2016: 97).
BDSS, doğal ortamda çocuğun gözlemlenmesine ve çocuğun güvenli davranışlarını
tanımlayan ifadelere bağlı olarak 1-5 yaş arası çocukların ebeveynlerine güvenli
bağlanmalarını değerlendirmek amacıyla kullanılmaktadır (Pederson ve diğerleri,
1990). BDSS’nin maddelerinde çocuğun davranışlarına odaklanılmıştır.
En az iki araştırmacının birlikte yaptığı, iki saat süren ev gözlemleri sırasında
araştırmacılar, babaları ve çocukları kendi ev ortamlarında videoya kaydederler.
Gözlemler sonrasında kaydedilen videolar izlenerek, ilk olarak kartlara yazılmış 90
maddede belirtilen çocuğun davranışlarını “en sık yaptığı”, “orta sıklıkta yaptığı” ve “hiç
yapmadığı” davranışlar olarak üçe ayırırlar. Ardından her grup kendi içinde tekrar üçe
bölünür ve böylece 9 grup oluşturulur (1 = çocuğu hiç tanımlamayan özellikler, 9 =
çocuğu en iyi tanımlayan özellikler). Q metodolojide zorunlu dağıtım denilen bir
yöntemle dikdörtgen dağıtım yapılarak her bir grubun altına 10 madde gelmektedir. Her
bir maddenin yer aldığı grupta aldığı değer maddenin puanı olarak kabul edilmektedir.
Bu puanlar ile çocuğun bağlanma güvenliği ve bağımlılık puanlarına ulaşılmaktadır.
Sümer, Sayıl ve Kazak Berument (2016) tarafından yapılan Türkçe’ye uyarlama
çalışmasında setin puanlayıcılar arası güvenirliği .81 olarak belirlenmiştir (Sümer ve
diğerleri, 2016: 75)
3.4. Verilerin Toplanması
Gerekli izinler alındıktan sonra araştırmacı, yapılacak ev ziyaretlerini
gerçekleştirmek ve araştırmada kullanılacak olan (Q metodoloji kullanılarak puanlanan)
Bağlanma Davranışları Sınıflandırma Seti ile ilgili olarak 2 uzmandan eğitim almıştır.
Eğitimden sonra ev ziyaretlerinde kullanılacak materyaller, araştırmacının tez danışmanı
35
aracılığıyla temin edilmiştir. Bu materyaller gözlem sırasında kullanılmak üzere en az 2
saat kayıt yapabilen dijital kamera, 1 adet hayvan kuklası, çocuk sayısı kadar ahşap
yapboz ve gözlem sonunda çocuğa hediye edilen hikaye kitabı olarak belirlenmiştir.
12-36 aylık çocuğu olan babaların demografik özellikleri, çocukların mizacı ve
babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizliği ile baba-çocuk bağlanma güvenliği
özelliklerinin ölçülmesi için 2 saat süren ev ziyareti planlanmıştır. Verilerin toplanması
sürecinde BDSS’de yer alan maddelerin gözlemlenebilmesi için eğitim veren uzman
tarafından “Ev gözlemi rehberi” hazırlanmıştır. Katılımcı adayı baba-çocuk çiftlerine
ölçüt örnekleme ve kartopu örnekleme yöntemleri ile ulaşılmıştır. Araştırmacı, çalıştığı
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumdaki ailelerle iletişime geçerek; okul öncesi eğitim
kurumlarının yöneticileri ve öğretmenleri aracılığıyla duyurular yapıp afiş ulaştırarak; tez
danışmanı aracılığıyla Çukurova Üniversitesi mezunu ailelere ulaşarak ve sosyal medya
üzerinden katılım çağrısı yaparak gönüllü babalara ulaşmıştır. Bu gönüllü babalar,
yapılan gözlemin ardından yardımcı olacak başka babalara referans olmuştur. Babaların
en az lise mezunu olması ve sağlıklı babalara ve çocuklara ulaşılması ölçüt olarak
alınmıştır. Ev gözlemi rehberi kapsamında, ailelerle telefon görüşmesi, internet üzerinden
görüşme veya kısa bir ev ziyareti ile bir ön görüşme yapılmıştır. Ön görüşmede
araştırmanın amacı, olası riskler ve faydalar anlatılmıştır ve aileler süreç hakkında
bilgilendirilmiştir. Araştırmaya dahil olmaya istekli olan ailelerle babanın da evde
bulunduğu bir zaman dilimi belirlenerek, ev ziyareti planlanmıştır.
Ev ziyaretinde, araştırmacıya çalışma konusunda eğitim verilmiş bir lisans
öğrencisi de eşlik etmiş ve 2 saat süren gözlem, puanlama güvenirliğini artırmak için
video kamera kaydına alınmıştır. Ev ziyareti sırasında babalara yeniden araştırma
hakkında bilgi verilmiş ve yazılı olarak onam alınmıştır. Bilgilendirilmiş onamın
alınmasını takiben “Demografik Bilgi Formu”, “Çocuk Bakımında Çaresizlik Ölçeği” ve
“Erken Çocukluk Davranış Anketi”nin tepkisellik ve yatıştırılabilirlik alt boyutu babalar
tarafından yanıtlanmıştır.
Baba-çocuk bağlanmasının gözlemlenmesi amacıyla ailenin diğer fertleri gözlem
öncesinde evden ayrılmışlardır. Araştırmacılar, süreçte baba ve çocuğun serbest şekilde,
günlük rutinlerini gerçekleştirmelerini istemiştir. Araştırmacılardan birisi video kaydını
yaparken, diğeri BDSS’de yer alan bazı maddelerin davranış olarak gözlenebilmesi için
baba ve çocukla gerekli etkileşimi gerçekleştirerek süreci yönetmiştir. Süreci yöneten
araştırmacı, ev gözlemi rehberine uygun olarak, belirlenen zaman dilimlerinde babanın
kısa bir süre için odadan çıkmasını istemiş, çocuğa hayvan kuklasını vermiş, çocuğun
36
elindeki bir oyuncağı istemiş, çocuğun yaptığı bir davranışı pekiştirerek tekrarlama
durumunu gözlemlemiş, çocuğu kucağına almayı denemiş, çocuğa ahşap yapbozu vermiş,
babadan üzgün rolü yapmasını istemiş, ölçekleri doldurmasını istemiş ve son olarak
ortamda gözlenemeyen maddeleri babaya sorarak bilgi almıştır. Çocuğun yabancıyla
etkileşim iletişim sürecine ilişkin davranışları araştırmacılara ilişkin davranışları
gözlenerek elde edilmiştir. Gözlemin sonunda her çocuğa ahşap yapboz ve hikaye kitabı
hediye edilmiştir.
3.5. Verilerin Analizi
Ev gözlemleri sırasında alınan her video kaydı, Q metodoloji kapsamında
BDSS’deki 90 madde esas alınarak iki puanlayıcı tarafından puanlamıştır. Puanlayıcılar
arası uyumun sağlanması sürecinde, bir uzman tarafından Q Set Puanlaması Eğitimi
verilmiştir. Videolar 4 puanlayıcı tarafından puanlanmıştır. Eğitim sürecinde
puanlayıcılar 4 video üzerinde çalışmıştır. Uyum 0,75 ve üzeri sağlanana kadar eğitim
sürecindeki videolar defalarca puanlanmıştır. Her puanlamanın ardından puanlayıcılar
arasındaki uyum bir uzman tarafından hesaplanmıştır. Uyum sağlanamayan maddeler
belirlenip videolar tekrar izlenerek Q Set eğitimi veren uzman ve puanlayıcılar dijital
toplantılar yapmışlardır. Bu toplantılarda maddeler üzerinde konuşularak puanlama
kriterleri videolar üzerinden gözden geçirilmiştir. BDSS’de mevcut olan 90 maddenin
puanlayıcılar tarafından kavranarak çocuğun davranışlarına göre ortak bir bakış açısının
yakalanması uzun süren toplantılar sonucunda sağlanmıştır. Puanlayıcılar arasında uyum
sağlama sürecinin ardından yeni videolar puanlanmış ve uyum hesaplamaları yapılmıştır.
0,75’ten düşük uyum söz konusu olduğunda puanlayıcılar, aynı videoları tekrar izleyerek,
gözden kaçırılan noktaları kriterlere uygun olarak düzenleyip birbirlerinden bağımsız
olarak kodlamışlardır. Böylece veri setindeki bütün videolar (79 adet) puanlanarak Q Set
analizlerine dahil edilmiştir.
Puanlayıcı güvenirliği hesaplanırken, BDSS maddelerinin önerildiği gibi önce üç
küme daha sonra da 9 küme altında daha kolay sınıflandırılabilmesi, maddelerin seçkisiz
bir sırada puanlayıcıya sunulabilmesi ve puanlayıcılar arası güvenirlik katsayısı da dahil
olmak üzere bütün sınıflandırmaların daha hızlı yapılabilmesi için “irr” Programı
kullanılarak ICC puanları hesaplanmıştır. Bartko (1966)’ya göre, ICC tek yönlü ve iki
yönlü modeller için sınıf içi korelasyon katsayısıdır. “irr” Programı, kantitatif verilerin
ölçekler arası güvenirliğinin bir indeksi olarak tek puan veya ortalama puan ICC’lerini
37
hesaplamaktadır. Bunun yanında, F- testi ve güven aralığı hesaplanmaktadır. Araştırmada
puanlayıcıların uyum istatistikleri hesaplanırken ‘rastgele etkiler modeli’ kullanılarak
hem puanlayıcılar hem de maddeler rastgele hesaplanmıştır. Tek yönlü model seçilerek,
iki puanlayıcının ortalaması değil, puanlayıcıların tek puan ICC’leri belirlenerek
puanlayıcılar arası tutarlılık hesaplanmıştır. Puanlayıcılar arası uyum için .75 ve üzeri
yeterli kabul edilmiştir. Puanlayıcılar arası uyumun .75’ten düşük olduğu 9 video aynı
puanlayıcılar tarafından tekrar puanlanmıştır. Puanlayıcılar arası uyumun sağlandığı
gözlem videolarının veri analizleri yapılarak bağlanma güvenliği puanları hesaplanmıştır.
Bağlanma güvenliği puanları hesaplanan videoların puanlayıcılar arası uyumunun .75 ve
.91 arasında değiştiği belirlenmiştir. Puanlayıcılar arası uyumun hesaplanması bir uzman
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Puanlayıcılar arası güvenirlik hesaplanırken, puanlanan videolar için şu formül
kullanılmıştır: Formülde ‘ ’ puanlayıcılar arası güvenirlik, ‘r’ puanlayıcı sayısı, ‘²’
özne varyansı, ‘ ² + ²’ birleştirilmiş varyansı simgelemektedir (Kilem ve Giwet,
2020:287).
Demografik bilgi formu, erken çocukluk davranış anketi ve çocuk bakımında
çaresizlik ölçeği ile toplanan verilerin analizi için öncelikle kayıp veri analizi yapılmıştır.
Kayıp verilerin random dağılma durumu incelenmiştir. Erken çocukluk davranış anketi
için p değeri .39, ÇBÇÖ için p değeri .76 olarak hesaplanmıştır. Kayıp verilerin random
dağıldığı belirlenerek (p> 0.05), kayıp verilere medyan puanları atanmıştır. Erken
çocukluk davranış anketi için belirlenmiş maddelerin ortalamaları hesaplanarak
tepkisellik ve yatıştırılabilirlik alt boyutları hesaplanmıştır. ÇBÇÖ için belirlenmişmadde
ortalamaları hesaplanarak çaresizlik ve baba-çocuk korkulu ile bakım veren çocuk alt
boyutları hesaplanmıştır.
Araştırmada, babaların ve çocuklarının demografik özellikleri ile araştırmada
kullanılan ölçeklerin tanımlayıcı özelliklerini ortaya koymaya yönelik olarak tanımlayıcı
istatistiklerden yararlanılmıştır. Araştırma soruları doğrultusunda, değişkenler arasındaki
ilişkileri incelemek için Pearson korelasyon analizi; baba-çocuk bağlanma güvenliğini
38
çocukların mizacının ve babaların çocuk bakımında çaresizliğinin ne ölçüde yordadığını
belirlemek için basit regresyon analizi yapılmıştır. Tüm bu analizlerden elde edilen
sonuçlar bulgular başlığında sunulmuştur.
39
BÖLÜM IV
BULGULAR
Bu araştırmada, 12-36 aylık çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında
yaşadıkları çaresizlik duygularının baba-çocuk bağlanma güvenliği ile ilişkisi
incelenmiştir. Araştırmanın bulguları iki başlık altında sunulmuştur. İlk bölümde betimsel
analizlere yer verilmiştir. İkinci bölümde ise araştırma soruları doğrultusunda ulaşılan
bulgular ele alınmıştır.
4.1. Tanımlayıcı İstatistiklere İlişkin Bulgular
Bu bölümde araştırmada yer alan tüm değişkenlere ait minimum, maksimum,
ortalama, standart sapma çarpıklık ve basıklık değerlerine yer verilmiştir.
4.1.1. Değişkenlerin Ortama, Standart Sapma, Çarpıklık ve Basıklık Değerlerine Ait
Bulgular
Araştırma soruları test edilmeden önce araştırmada kullanılan tüm gözlenen
değişkenler için minimum, maksimum, ortalama, standart sapma, çarpıklık ve basıklık
değerleri incelenmiştir. Tablo 2’ de analiz sonucu ulaşılan değerler sunulmuştur.
Tablo 2.
Araştırmanın Değişkenlerine Ait Minimum, Maksimum, Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Min. Mak. X SS
Bağlanma Güvenliği -0.43 0,74 0,40 0,19
Mizaç
Tepkisellik 7,00 35.00 26.70 5.23
Yatıştırılabilirlik 29.00 63.00 46.62 7.05
Çocuk Bakımında Çaresizlik
Çaresizlik ve Baba-Çocuk Korkulu 12.00 41.00 19.08 6.24
Bakım Veren Olarak Çocuk 5.00 25.00 17.19 4.25
Araştırmaya katılan çocukların babalarına bağlanma güvenliği puan ortalaması
0.40 (ss = 0.19) olarak belirlenmiştir. Elde edilen bu puanlar baba-çocuk bağlanma
güvenliği puanlarının nispeten yüksek seviyede olduğunu göstermektedir. Babaların
40
algılarına dayalı çocukların mizaç puanları incelendiğinde tepkisellik puan ortalamasının
26.70 (ss = 5.23) ve yatıştırılabilirlik puan ortalamasının 46.62 (ss = 7.05) olduğu
belirlenmiştir. Babaların çocuk bakımında çaresizlik puanları incelediğinde çaresizlik ve
baba-çocuk korkulu alt boyutu puan ortalamasının 19.08 (ss = 6.24) ve bakım veren
olarak çocuk alt boyutu puan ortalamasının 17.19 (ss = 4.25) olduğu görülmektedir.
4.1.2. Değişkenlerin Çarpıklık ve Basıklık Değerlerine Ait Bulgular
Araştırmada elde edilen tüm gözlemlenen verilerin normal dağılım gösterip
göstermediğini belirlemek amacıyla çarpıklık ve basıklık değerleri incelenmiştir.
Tablo 3.
Araştırmanın Değişkenlerine Ait Çarpıklık ve Basıklık Değerleri
Çarpıklık Basıklık
Bağlanma Güvenliği -1.38 3.86
Mizaç
Tepkisellik -.0.56 1.22
Yatıştırılabilirlik -0.12 -0.14
Çocuk Bakımında Çaresizlik
Çaresizlik ve Baba-Çocuk Korkulu 1.20 1.68
Bakım Veren Olarak Çocuk -0.14 -0.17
Dağılımın normale yakın olduğunu söyleyebilmek için çarpıklık ve basıklık
değerlerinin sıfıra yakın olması gerekmektedir. Tablo 3’te görüldüğü gibi yapılan
analizler sonucunda baba-çocuk bağlanma güvenliği puanlarının basıklık değerinin
yüksek olduğu belirlenmiştir. Bağlanma güvenliği için hesaplanan puan ortalamaları
nispeten yüksektir (X = 0.40, ss = 0.19) ve yüksek ortalama örneklemdeki çocukların
babalarıyla güvenli ilişkiler geliştirdiğini yansıtmaktadır. Araştırmada kullanılan diğer
verilerin çarpıklık değerlerinin -0.56 ile 1.20 arasında ve basıklık değerlerinin ise -0.17
ile 1.68 arasında olduğu görülmektedir.
4.2. Değişkenler Arasındaki İlişkilere Yönelik Bulgular
Araştırmanın bu bölümünde alan yazın doğrultuda oluşturulan araştırma
sorularına ait bulgular sırasıyla sunulmuştur.
41
4.2.1. Çocukların Mizacı ile Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliği Arasındaki
İlişkiye Yönelik Bulgular
Araştırmanın birinci problemi olan “Çocukların mizacı ile babaların çocuk
bakımında yaşadığı çaresizlik arasında ilişki var mıdır?” sorusuna yanıt aramak için
ölçeklerin alt boyutları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Yapılan Pearson korelasyon
analizi sonucunda elde edilen bulgular Tablo 4’te gösterilmiştir.
Tablo 4.
Çocukların Mizacı ve Çocuk Bakımında Çaresizlik Değişkenlerine İlişkin Korelasyonlar
*p<.01
Tablo 4 incelendiğinde, Erken Çocukluk Davranış Anketi alt boyutlarından
tepkisellik ile ÇBÇÖ alt boyutlarından çaresizlik ve baba-çocuk korkulu (p > 0.05) ve
bakım veren olarak çocuk (p > 0.05) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunamamıştır. Erken Çocukluk Davranış Anketi alt boyutlarından yatıştırılabilirlik ile
ÇBÇÖ alt boyutlarından çaresizlik ve baba-çocuk korkulu (p < 0.01) arasında negatif
yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki belirlenirken, Erken Çocukluk Davranış Anketi alt
boyutlarından yatıştırılabilirlik ile ÇBÇÖ alt boyutlarından bakım veren olarak çocuk (p
> 0.05) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
4.2.2. Çocukların Mizacı ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği Arasındaki İlişkiye
Yönelik Bulgular
Araştırmanın ikinci problemi olan “Çocukların mizacı ile baba-çocuk bağlanma
güvenliği arasında ilişki var mıdır?” sorusuna yanıt aramak için mizaç ölçeği alt boyutları
ve bağlanma güvenliği puanlarına odaklanılmıştır. Erken Çocukluk Davranış Anketi alt
boyutları ile bağlanma güvenliği arasındaki ilişkiyi incelemek amacı ile yapılan Pearson
korelasyon analizinden elde edilen bulgular Tablo 5’te gösterilmiştir.
Çocuk Bakımında Çaresizlik
Çaresizlik ve baba-çocuk
korkulu
Bakım veren olarak
çocuk
Mizaç
Tepkisellik
-.144 -.088
Yatıştırılabilirlik
-.399* -.008
42
Tablo 5.
Çocukların Mizacı ve Bağlanma Güvenliği Değişkenlerine İlişkin Korelasyonlar
Tablo 5 incelendiğinde, Erken Çocukluk Davranış Anketi alt boyutlarından
tepkisellik ile bağlanma güvenliği (p > 0.05) ve Erken Çocukluk Davranış Anketi alt
boyutlarından yatıştırılabilirlik ile bağlanma güvenliği (p > 0.05) arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
4.2.3. Çocuk Bakımında Çaresizlik ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği Arasındaki
İlişkiye Yönelik Bulgular
Araştırmanın üçüncü problemi olan “Çocuk bakımında çaresizlik ile baba-çocuk
bağlanma güvenliği arasında ilişki var mıdır?” sorusuna yanıt aramak için çocuk
bakımında çaresiz ölçeği alt boyutları ve bağlanma güvenliği puanlarına odaklanılmıştır.
Çocuk bakımında çaresizlik ölçeği alt boyutları ile bağlanma güvenliği arasındaki ilişkiyi
incelemek amacı ile yapılan Pearson korelasyon analizinden elde edilen bulgular Tablo
6’ da gösterilmiştir.
Tablo 6.
Çocuk Bakımında Çaresizlik ve Bağlanma Güvenliği Değişkenlerine İlişkin
Korelasyonlar
Bağlanma Güvenliği
Çocuk
Bakımında
Çaresizlik
Çaresizlik ve Baba-Çocuk Korkulu
.207
Bakım Veren Olarak Çocuk -.141
Tablo 6 incelendiğinde, çocuk bakımında çaresizlik ölçeği alt boyutlarından
çaresizlik ve baba-çocuk korkulu ile bağlanma güvenliği (p > 0.05) ve bakım veren olarak
çocuk alt boyutu ile bağlanma güvenliği (p > 0.05) arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir ilişki bulunmamıştır.
Bağlanma Güvenliği
Mizaç
Tepkisellik
.049
Yatıştırılabilirlik -.009
43
4.2.4. Çocukların Mizacının ve Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliğinin
Bağlanma Güvenliğini Yordamasına Yönelik Bulgular
Araştırmanın dördüncü problemi olan “Çocukların mizacı ile babaların çocuk
bakımında çaresizliği birlikte baba-çocuk bağlanma güvenliğini anlamlı bir şekilde
yordamakta mıdır?” sorusunu yanıtlamak için basit regresyon analizi yapılmıştır.
Regresyon analizinden elde edilen bulgular Tablo 7’de sunulmuştur.
Tablo 7.
Babaların ÇocukBakımında Çaresizliği ile Çocuk Mizacının Bağlanma Güvenliğini
Yordamasına Yönelik Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
95% CI
B S.E.B [LL, UL] T β p
Sabit
,704 ,213 [,279,-
1,128]
3,303 ,001
Mizaç
Tepkisellik
,003 ,005 [-,007,-
,012]
0,540 ,069 ,591
Yatıştırılabilirlik
-,004 ,004 [-,011,-
,004]
-0,949 -
,131
,346
ÇBÇÖ
Çaresizlik ve BabaÇocuk
Korkulu
-,007 ,004 [-,015,-
,001]
-1,799 -
,230
,076
Bakım Veren Olarak
Çocuk
-,004 ,005 [-,014,-
,007]
-0,656 -
,077
,514
Regresyon Özeti F=1,24 Sd=4,74 R2=,063 Düzeltilmiş
R2=,012
p=,30
Tablo 7’de görüldüğü gibi, çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında
çaresizliği alt boyutları baba-çocuk bağlanma güvenliğini anlamlı bir şekilde
yordamamıştır (F=1,24 (4,74), p>0.05). Regresyon modelinde, çocukların mizacı ve
babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizlik baba-çocuk bağlanma güvenliğini %
6.3 oranında açıklayabilmiştir.
44
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
Bu araştırmada, 12-36 aylık çocukların mizacı ve babalarının çocuk bakımında
çaresizliği ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasındaki ilişkiyi incelemek için ilgili
değişkenlerle, korelasyon analizi ve regresyon analizi yapılmıştır. Bu bölümde, araştırma
kapsamında elde edilen bulgular ilgili literatür doğrultusunda tartışılmış ve
yorumlanmıştır.
5.1. Çocukların Mizacı ile Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliği Arasındaki
İlişkiye Yönelik Tartışma ve Yorum
Araştırmada, Erken Çocukluk Davranış Anketi yatıştırılabilirlik alt boyutu ile
ÇBÇÖ’nin çaresiz ve baba-çocuk korkulu alt boyutu arasında negatif yönlü orta düzeyde
anlamlı ilişki olduğu, ancak ÇBÇÖ’nin bakım veren olarak çocuk alt boyutu ile arasında
anlamlı ilişki olmadığı bulunmuştur. Erken Çocukluk Davranış Anketi tepkisellik alt
boyutu ile ÇBÇÖ’nin alt boyutları (çaresiz ve baba-çocuk korkulu, bakım veren olarak
çocuk) arasında ise anlamlı ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Araştırmada Erken Çocukluk Davranış Anketi yatıştırılabilirlik alt boyutu ile
ÇBÇÖ’nin çaresiz ve baba-çocuk korkulu alt boyutu arasında negatif yönlü orta düzeyde
anlamlı ilişkinin bulunması, çocukların mizaç özelliklerinden yatıştırılabilirlik alt boyut
puanları arttıkça babaların ÇBÇÖ çaresiz ve baba-çocuk korkulu alt boyut puanlarının
azaldığı, aksi durumda çocukların mizaç özelliklerinden yatıştırılabilirlik alt boyut
puanları azaldıkça babaların ÇBÇÖ çaresiz ve baba-çocuk korkulu alt boyut puanlarının
arttığı şeklinde yorumlanabilir. İlgili literatürde uyumlanabilen, yatıştırılması kolay veya
girişken çocukların, sıcak ve duyarlı ebeveynliği ortaya çıkarabildiği, sıcak ve duyarlı
ebeveynliğin ise, çocuklarda olumsuz duygusallığı azaltabildiği (Putnam ve diğerleri,
2002) yönündeki açıklamalar araştırmadan elde edilen bu bulguyu destekle niteliktedir.
Çocuk ile ebeveynleri arasında kurulan güçlü duygusal bağ, bağlanma ve bakım
verme davranış sistemlerinin etkileşim içinde çalışmasının sonucu oluşmaktadır.
Bağlanma, kişinin kendisinin zarar görme riskini azaltmaya yönelik bir güvenlik sistemi
iken, bakım verme ise yakın bir kişinin zarar görme riskini azaltmaya yöneliktir (Bowlby,
1969, 1982, George ve Solomon, 1999, Kunce ve Shaver, 1994). Bakım verme sisteminin
45
temel hedefinin, çocuğu güvende tutmak, çocuğun yaşam şansını arttırmak (Bowlby,
1969, 1982; George & Solomon, 2008; Solomon & George, 1996) olduğu dikkate
alındığında çocuk bakımında çaresizliğin bir dağınık bağlanma olduğu ifade edilebilir.
İlgili alan yazın incelendiğinde, mevcut araştırmada elde edilen babaların çocuk
bakımında çaresizliği (dağınık bağlanma) alt boyutları ile çocuk mizacının tepkisellik alt
boyutu arasında anlamlı ilişkinin olmadığı bulgusu ile tutarlı olarak çocuğun mizacı ile
dağınık bağlanma arasında anlamlı ilişki olmadığını ortaya koyan araştırmaların (van
IJzendoorn ve ark., 1999) bulunduğu görülmektedir.
5.2. Çocukların Mizacı ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği Arasındaki İlişkiye
Yönelik Tartışma ve Yorum
Erken Çocukluk Davranış Anketi alt boyutları olan tepkisellik ve yatıştırılabilirlik
ile bağlanma güvenliği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu
bulgudan hareketle çocukların mizacının baba-çocuk bağlanma güvenliğinin belirleyicisi
olmadığı ifade edilebilir. Araştırmadan elde edilen bu bulgu önceki araştırma bulgularıyla
uyumludur. Vaughn ve diğerleri (1989) bebeklikteki bağlanma davranışı, bağlanma
güvenliği ve bebeğin mizacı arasındaki ilişkiyi araştırdıkları çalışmalarında, mizacın
bağlanma güvenliğini yordamadığını bulmuşlardır. Belsky ve Rovine (1987)
araştırmalarında, mizacın bağlanmayı güvenli veya güvensiz olarak sınıflandırmada
önemli bir faktör olmayabileceği sonucuna varmışlardır. Benzer şekilde, Groh ve
diğerleri (2017), bağlanma ve mizaç arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya yönelik
gerçekleştirdikleri meta-analiz çalışmasında mizaç ile bağlanma güvenliği arasında
yalnızca zayıf bir ilişki bulmuşlardır.
Çeşitli kültürlerde gerçekleştirilen ve erken yıllardaki ebeveyn-çocuk bağlanma
güvenliği ve çocukmizacı ilişkisine odaklanan araştırmaların çoğunda (Main & Solomon,
1990, akt.Wang ve diğerleri, 2015; van IJzendoorn ve diğerleri, 1999), mizacın ebeveynçocuk
bağlanmasını açıklayan tek faktör olmadığı sonucuna varılmıştır ve mizacın
bağlanma güvenliğinin değerlendirilmesinde sınırlı rol oynadığı bazı teorisyenler
(Sroufe, 1985, akt. Belsky & Rovine, 1987) tarafından da dile getirilmiştir. Bağlanmanın,
ilk yıllarda ebeveyn ile bebek arasındaki etkileşimlerin bir ürünü olarak ortaya çıkan
duygusal bir bağ olması, buna karşın mizacın -her ne kadar çocuk yetiştirme
uygulamalarından etkilense de- çocukla ilgili biyolojik temelli bir faktör olması nedeniyle
46
bağlanma üzerinde bir etkisi olsa bile tek başına bağlanmayı açıklayamayacağı ifade
edilebilir (Hong & Park, 2012; Wnag ve diğerleri, 2015).
Mevcut araştırmadan elde edilen çocuğun mizacı ile baba-çocuk bağlanma
güvenliği arasında ilişkinin olmadığı yönündeki bulgu, bağlanma güvenliğinin mizaç
dışında başka faktörlerden etkileniyor olmasıyla da açıklanabilir. Bağlanma kuramına
göre, küçük çocukların ebeveynleriyle geliştirdikleri bağlanma ilişkisi, ebeveynlerinin
davranışları ile oluşan deneyimlerinin bir sonucu olarak gelişmektedir (Ainsworth ve
diğerleri, 1978). Ebeveynlik davranışlarının ebeveynin kişisel özelliklerinden, sosyobağlamsal
faktörlerden ve çocuğun kişisel özelliklerinden etkilendiği ve bu özellik
alanlarından ebeveynlik davranışlarının en önemli belirleyicisinin ebeveyn özellikleri,
ikinci önemli belirleyicisinin sosyo-bağlamsal faktörler ve son olarak çocuk özellikleri
olduğu (Belsky, 1984) dikkate alındığında bağlanma güvenliği ile çocuk mizacı arasında
ilişki olmaması kabul edilebilir bir sonuç olarak değerlendirilebilir. Baba-çocuk
bağlanma ilişkisinin kalitesini tahmin etmek için çocukmizacındaki bireysel farklılıkların
sosyal-bağlamsal faktörlerle nasıl etkileşime girebileceğini ele alan çalışmalara ihtiyaç
olduğu söylenebilir.
5.3. Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliği ile Baba-Çocuk Bağlanma Güvenliği
Arasındaki İlişkiye Yönelik Tartışma ve Yorum
Araştırmada çocuk bakımında çaresizlik ölçeği alt boyutları (çaresizlik ve babaçocuk
korkulu ve bakım veren olarak çocuk) ile bağlanma güvenliği arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Ebeveyn olmanın zorlukları ve beraberinde getirmiş olduğu stres, çocuk-bakım
veren ilişkisinde problemlere neden olabilmekte, bağlanma ilişkisini olumsuz yönde
etkileyebilmektedir (Rutherford, 2012; Solomon & George, 2006; Solomon ve George,
2011). İlgili literatür incelendiğinde çocuk bakımında çaresizlik kavramının oldukça yeni
olduğu ve ebeveynlerin hissettiği çaresizlik ile bağlanma güvenliği arasındaki ilişkiyi
inceleyen sınırlı sayıda çalışma olduğu (Töz ve diğerleri, 2021; George &Solomon, 2011;
Huth Bocks ve diğerleri, 2016; Toscanove diğerleri, 2018) ve bu çalışmaların da annelerin
çocuk bakımında hissettiği çaresizlik üzerine yoğunlaştığı belirlenmiştir. Ayrıca yapılan
çalışmalarda annelerin çocuk bakımında çaresizliği ve anne-çocuk bağlanma güvenliği
arasındaki ilişki incelenirken bu ilişkiye etkisi olabilecek çeşitli değişkenler de ele
alınmıştır. Ulaşılabilen kaynaklar doğrultusunda sadece Alvarez (2019) tarafından
47
yapılan bir çalışmada babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizlik değerlendirilmiş
ve yüksek düzeyde baba stresi, evlilik memnuniyetsizliği ve depresyonun baba
çaresizliğini yordadığı bulunmuştur. Mevcut araştırmada ise katılımcı babaların çocuk
bakımında çaresizliği ile baba-çocuk güvenliği arasındaki ilişkide etkili olabilecek
babaya veya sosyo-bağlamsal alana yönelik başka faktörlerin etkisine odaklanılmamıştır.
Bu durum, babaların çocuk bakımında yaşayabilecekleri çaresizliğe yol açabilecek
birtakım faktörlerin olası etkisinin değerlendirme dışında kalmasına ve bunun sonucunda
babaların çocuk bakımında çaresizliği ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasındaki
ilişkinin ortaya çıkarılamamasına yol açmış olabilir.
Toplumlarda babalara ve annelere yüklenen cinsiyet rollerinin farklılığı sonucu
baba-çocuk ilişkisinin ve etkileşiminin anne-çocuk ilişkisi ve etkileşiminden nitelik
olarak farklılık göstermesi nedeniyle, çocuk bakımında çaresizlik ve ebeveyn-çocuk
bağlanma güvenliğine yönelik çoğunlukla annelerle yapılan çalışmalardan elde edilen
sonuçları babalara genellemek mümkün olmayabilir. Geleneksel Türk kültüründe
babanın çocuk bakımında oldukça geri planda olduğu ve ağırlıklı olarak annenin ön plana
çıktığı (Ataca, Kağıtçıbaşı ve Diri, 2005; Kağıtcıbaşı ve Ataca, 2006) ve çocuğun
bakımından ve eğitiminden birincil derecede annelerin sorumlu tutulduğu, babaların ise
öncelikli meşguliyetlerinin ailenin korunması ve maddi ihtiyaçlarının karşılanması
olduğu ve çocuklarıyla da daha az zaman geçirdikleri (Hossain ve diğerleri, 2007)
söylenebilir. Çocukların annelerini kendilerine daha yakın gördükleri, anneleri ile
iletişime daha çok geçtikleri ve çocuk-anne arasındaki duygusal bağın babaya göre daha
güçlü olduğu belirtilmektedir (Ataca, Kağıtçıbaşı ve Diri, 2005). Bu nedenlerden çocuk
bakımında çaresizlik ve anne-çocuk bağlanma güvenliğine yönelik annelerle yapılan
çalışmalardan elde edilen sonuçlar ile babaların çocuk bakımında çaresizliği ve babaçocuk
bağlanma güvenliği arasındaki ilişkiye yönelik araştırma sonuçlarının benzer
olmaması anlaşılır bir durum olarak değerlendirilebilir.
Bu bağlamda çocuk bakımında çaresizlik hissinin baba penceresinden anlaşılması
ve baba-çocuk bağlanma güvenliğini etkileyen faktörlerin belirlenmesi açısından daha
fazla araştırma yapılması önemlidir.
48
5.4. Çocukların Mizacının ve Babaların Çocuk Bakımında Çaresizliğinin BabaÇocuk
Bağlanma Güvenliğini Yordamasına Yönelik Tartışma ve Yorum
Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, çocukların mizacı ve babaların çocuk
bakımında çaresizliği alt boyutları baba-çocuk bağlanma güvenliğini anlamlı bir şekilde
yordamamıştır. Regresyon modelinde, çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında
yaşadıkları çaresizlik baba-çocuk bağlanma güvenliğini % 6.3 oranında
açıklayabilmiştir.
Küçük çocukların ebeveynleriyle geliştirdikleri bağlanma ilişkisinin ebeveynlerinin
davranışları ile oluşan deneyimlerinin bir sonucu olarak geliştiği göz önüne alındığında,
ebeveynliği etkileyen tüm faktörlerin baba-çocuk bağlanma güvenliği üzerinde etkisi
olduğu söylenebilir. İlgili alan yazında ebeveynliği etkileyen faktörlerin ebeveyn
duyarlılığı, ebeveyn-çocuk ilişkisi, ebeveynin çocuk bakımına katılımı, ebeveynlerin
depresyon ve anksiyete gibi psikolojik özellikleri, ebeveynlik stresi, ebeveyn özyeterliği,
ebeveynin algıladığı sosyal destek ve evlilik ilişkisinin niteliği, sosyodemografik
özellikler, çocuk bakımında yaşanılan çaresizlik, çocukların fizyolojik ve psikolojik
sağlık özellikleri, çocukların cinsiyeti ve mizacı gibi ebeveyn, sosyo-bağlamsal ve çocuk
özellikleri (Abbas, Turkistani, Al-Gamdi, vd., 2018; Ammaniti, Sergi, Speranza,
Tambelli ve Vismara, 2002; Broussard, Joseph ve Thompson, 2012; Campbell,
Brownell, Hungerford, vd., 2004; Finger, Hansb, Bernsteinb ve Coxc, 2009; Brisch,
Bechinger, Betzler, Heinemann, Kächele, vd., 2005; Plunkett, Klein ve Meisels, 1988;
Rutgers, Bakermans-Kranenburg, van IJzendoorn, van Berckelaer-Onnes, 2004; Van den
Boom, 1994; Aviezer, Sagi-Schwartz ve Koren-Karie, 2003; De Falco, Emer, Martini vd..
2014; Durualp, Kaytez, Aykanat Girgin, 2017; Fish, 2004; van Bakel ve Riksen-
Walraven, 2002; Rizk, 2012) olarak belirtildiği görülmektedir. Ayrıca ebeveynlik
davranışlarının toplumsal cinsiyet rollerinden etkilendiği ve babaların öncelikli
sorumluluk ve meşguliyetlerinin ailenin korunması ve maddi ihtiyaçlarının karşılanması
olduğu ve çocuklarıyla da daha az zaman geçirdikleri (Hossain ve diğerleri, 2007), çocuk
bakımına anneler kadar katılmadıkları ve çocuğa ait özelliklerin ebeveynlik yetkinliğini
belirlemede ebeveyn özelliklerinden ve sosyo-bağlamsal faktörlerden daha az etkilediği
(Belsky, 1984) bilinmektedir. Bu bilgiler dikkate alındığında, babaların çocuk bakımında
çaresizliğinin ve çocuk mizacının baba-çocuk bağlanma güvenliğini anlamlı bir şekilde
yordamaması olağan bir sonuç olarak değerlendirilebilir.
49
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar
12-36 aylık çocukların mizacı ve babalarının çocuk bakımında çaresizliği ile
bağlanma güvenliği arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla gerçekleştirilen araştırma
sonuçları baba-çocuk bağlanma güvenliği ile ilgili olarak alan yazına katkı sunmakla
birlikte, çocukların mizacı, babaların çocuk bakımındaki çaresizliği ve baba-çocuk
bağlanma güvenliği ile ilişkili olduğu düşünülen farklı bağlamsal faktörlerin de ele
alınarak daha kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğini ortaya koymuştur.
Araştırmada, Erken Çocukluk Davranış Anketi yatıştırılabilirlik alt boyutu ile
çocuk bakımında çaresizlik ölçeğinin çaresiz ve baba-çocuk korkulu alt boyutu arasında
negatif yönlü orta düzeyde anlamlı ilişki olduğu, Erken Çocukluk Davranış Anketinin ve
çocuk bakımında çaresizlik ölçeğinin diğer alt boyutları arasında anlamlı ilişki olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca çocukların mizacı ve babaların çocuk bakımında
yaşadıkları çaresizlik ile baba-çocuk bağlanma güvenliği arasında anlamlı ilişkinin
olmadığı, çocukların mizacı ile babaların çocuk bakımında yaşadıkları çaresizliğin
birlikte baba-çocuk bağlanma güvenliğini % 6.3 oranında açıklayabildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
6.2. Öneriler
Çocukların babalarıyla geliştirdikleri benzersiz ilişkinin onların hayatlarında
önemli bir rol oynadığı belirlenmiş olmasına rağmen bağlanma araştırmalarında babalarla
yapılan çalışmaların annelerle yapılanlara oranla oldukça az olduğu görülmektedir. Babaçocuk
bağlanma güvenliğini etkileyen faktörleri ve bu faktörler arasındaki ilişkileri ortaya
çıkarabilmek için baba-çocuk bağlanma güvenliğini konu alan daha fazla araştırma
yapılması önemli görünmektedir. Bu araştırmada babaların ebeveynlik yetkinliğini
etkileyen ebeveyn özelliklerinden çocuk bakımında çaresizlik ve çocuğa özgü
özelliklerden çocuk mizacının baba-çocuk bağlanma güvenliği ile ilişkisi incelenmiştir.
Elde edilen sonuçlardan yola çıkarak gelecekte yapılabilecek araştırmalara yönelik şu
öneriler sunulabilir:
50
Çocuk mizacı her ne kadar biyolojik temelli olsa da çevresel faktörlere duyarlı
olduğu da bilinmektedir ve ebeveynlik davranışlarının çocukların mizaç özellikleri
üzerinde etkiye sahip olduğu ifade edilmektedir. Buradan hareketle baba-çocuk bağlanma
ilişkisinin kalitesini tahmin etmek için çocuk mizacındaki bireysel farklılıkların ebeveyne
özgü faktörlerle (ebeveynin depresyon, kaygı gibi psikolojik özellikleri, ebeveynlik
özyeterliği ve stresi gibi) ve sosyo-bağlamsal faktörlerle (evlilik ilişkisinin niteliği,
algılanan sosyal destek, toplumsal cinsiyet rol kalıpları gibi) etkileşimlerini konu alan
çalışmalar yapılabilir.
Baba-çocuk bağlanma ilişkisinin niteliğinin belirlenmesinde ebeveyn, çocuk ve
sosyo-bağlamsal alana özgü değişkenlerin ilişkisini ve baba-çocuk bağlanma güvenliğini
yordama gücünü her iki ebeveynin de katılımıyla oluşan örneklemler üzerinde araştıran
çalışmalar yapılabilir.
Çocukların hayatlarında önemli bir yere sahip olan babalar ile çocukları arasındaki
güvenli bağlanmayı etkileyen faktörleri ve hangi faktörlerin baba-çocuk bağlanmasını
güçlendirdiğini ya da zayıflattığını belirlemek ve bunun sonucunda baba duyarlılığını
arttırarak baba-çocuk bağlanma güvenliğini geliştirecek müdahale programlarının
geliştirilmesi ve/veya uygulanmasını konu alan araştırmalar yapılması önemli
görülmektedir.
Babaların bakım verme yeterliliğini güçlendirebilecek ve çaresizlik duygularını
azaltabilecek belirli faktörleri konu alan ve babaların ebeveynlik yetkinliğini arttırmaya
yönelik müdahale programları tasarlamayı hedefleyen araştırmalar yapılabilir.
51
KAYNAKÇA
Abbas, S. I., Turkistani, M. H., Al-Gamdi, A. A., Alzahrani, S. A., Alzahrani, A. A., ve
Helmy, F. F. 2018. "Factors associated with postnatally maternal-infant attachment
in Taif, Saudi Arabia." Saudi Journal for Health Sciences 7(2), 127-131.
Adak Özdemir, A., & Budak, K. S. (2019). Mizaç ve öz-düzenlemenin çocukların oyun
davranışını yordamadaki rolü. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
45(45), 78-98
Agerup, T., Lydersen, S., Wallander, J. & Sund, A. M. (2015). Associations between
parental attachment and course of depression between adolescence and young
adulthood. Child Psychiatry Hum Dev, 46, 632–642. DOI 10.1007/s10578-014-
0506-y
Ainsworth, M. (1989). Attachment beyond infancy. American Psychologist, 44, 709- 716.
Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., ve Wall, S. 1978. “Patterns of
Attachment: A psychological study of the strange situation.” Hillsdale, NJ:
Lawrence Erlbaum Associates.
Akbaş, B. (2013). Okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 60 ay ve üzeri çocukların
sosyal uyum becerileri ile mizaç özellikleri arasındaki ilişkinin incelenmesi.
Aksaray: Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
Ammaniti, M., Sergi, G., Speranza, A. M., Tambelli, R., ve Vismara, L. 2002. “Maternità
a rischio, interazioni precoci e attaccamento infantile” [High-risk motherhood, early
interactions, and attachment behavior in infancy]. Età Evolutiva, 72, 61–67.
Aviezer, O., Sagi-Schwartz, A., ve Koren-Karie, N. 2003. “Ecological constraints on the
formation of infant–mother attachment relations: When maternal sensitivity
becomes ineffective.” Infant Behavior and Development, 26(3), 285-299.
Aydın Kartal, Y., & Erişen, B. (2020). 6-12 Aylık bebeği olan babaların bebeklerine
bağlanma durumu ve ilişkili faktörler. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 8 (2), 44-49 . Doi: 10.24998/maeusabed.714408
Akbay Sinem, E. (2015). Ana-babaya bağlanma ile romantik yakınlık ve otantik benlik
arasındaki ilişkilerde bağlanma stillerinin aracı rolünün incelenmesi. Mersin:
Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi.
Akçakaya, Ü. (2019). Uyanış kişiliğin gizil kodları. İstanbul: Kanon Kitap.
Alvarez, L. A. (2019). Paternal caregiving dysregulation: Stress, depression, and marital
satisfaction as predictors of caregiving helplessness (Order No. 13866064).
52
Available from ProQuest Dissertations & Theses Global. (2232996770). Retrieved
from https://www.proquest.com/dissertations-theses/paternal-caregivingdysregulation
stress/docviw/2232996770/se-2?accountid=191731
Arabacıoğlu, B. (2019). Okul öncesi dönem çocuklarının okula uyum düzeyleri ile
ebeveyn tutumları ve çocuğun mizaç özellikleri arasındaki ilişkinin incelenmesi.
Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi.
Arkar, H., Sorias, O., Tunca, Z., Şafak, C., Alkın, T., Akdede, B. B., & Cimilli, C. (2005).
Mizaç ve Karakter Envanteri’nin Türkçe formunun faktör yapısı, geçerlik ve
güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 16(3), 190-204.
Arslan, E., & Teze, S. (2016). Bağlanma kuramı. İçinde, N. Sargın, S. Avşaroğlu & A.
Ünal (Ed.), Eğitim ve Psikolojiden Yansımalar, (ss.71-90). Konya: Çizgi Kitabevi
Aytar, A. G., & Aksoy, F. A. G. A. A. B. (2014). Anne kişiliği ve çocuğun mizaç özelliği.
Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(3), 237-251.
Baruch, G. K., & Barnett, R. C. (1987). Role quality, multiple role involvement, and
psychological well-being in midlife women. Journal of Personality and Social
Psychology, 51, 578-585.
Bartko, J. J. (1966). The intraclass correlation coefficient as a measure of reliability.
Psychological Reports, 19, 3-11.
Başal, A. H. (2006). Türkiye’de doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası çocuk gelişimi
ve eğitimine ilişkin gelenek, görenek ve inançlar. Eğitim Fakültesi Dergisi, 19 (1),
45-70.
Bee, H. L., & Boyd, D. R. (2009). Psychology of child development. In O. Gündüz (Ed.),
(p. 616). Kaknüs Publications.
Bell, L., St-Cyr Tribble, D., Paul, D., & Lang, A. (1998). A concept analysis of parentinfant
attachment. Journal of Advanced Nursing, 28(5), 1071–
1081. doi:10.1046/j.1365-2648.1998.00815.x
Bellinger, D. (1982). Sex differences in parental directives to young children. Sex Roles,
8, 1123-1139.
Belsky, J. (1984) The determinants of parenting: a process model. Child Development,
55, 83–96.
Belsky, J. (1996). Parent, infant, and social-contextual antecedents of father-son
attachment security. Developmental Psychology, 32(5), 905.
Benli, T. E. (2019). Doğum Öncesi Baba Bağlanma Ölçeği'nin Türkçe geçerlik ve
güvenirlik çalışması (Yüksek lisans tezi). İnönü Üniversitesi, Malatya.
53
Benware, J. P. (2013). Predictors of father-child and mother-child attachment in twoparent
families. Utah State University.
Bokhorst, C. L., Bakermans-Kranenburg, M. J., Fearon, R. M. P., Van Ijzendoorn M. H.,
Fonagy, P., & Schuengel, C. (2003). The importance of shared environment in
mother-infant attachment security: a behavioral genetic study. Child Development,
74(6),1769-82. doi: 10.1046/j.1467-8624.2003.00637.x.
Both, P. B., Jernberg, A. M. (2014). Bağlanma temelli oyun aracılığıyla ebeveynlere ve
çocuklara daha iyi ilişkiler kurmakta yardım etmek. (Çeviren: Melis Gültekin)
İstanbul: Gün Yayıncılık
Bowlby, J. (1973). Mütterliche Zuwendung und geistige Gesundheit. Kindler.
Bretherton, I. (1992). The origins of Attachment Theory: John Bowlby and Mary
Ainsworth. Developmental Psychology. 28(5), 759-775.
Bretherton, I. (2010). Fathers in attachment theory and research: a review. Early Child
Development and Care, 180(1-2), 9–23.
Brisch, K. H., Bechinger, D., Betzler, S., Heinemann, H., Kachele, H., Pohlandt, F., ... &
Buchheim, A. (2005). “Attachment quality in very low-birthweight premature
infants in relation to maternal attachment representations and neurological
development.”, Parenting: Science and Practice, 5(4), 311-331
Broussard, C. A., Joseph, A. L. & Thompson, M. (2012). "Stressors and coping strategies
used by single mothers living in poverty." Affilia 27(2), 190-204.
Brown, G. L., Mangelsdorf, S. C., & Neff, C. (2012). Father involvement, paternal
sensitivity, and father-child attachment security in the first three years. Journal of
Family Psychology, 26(3), 421-430.
Bureau, J., Deneault, A., Martin, J., & Yurkowski, K. (2019). Attachment and parenting
in the preschool years. Developmental psychology and early childhood education,
23-41.
Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E. K., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş. & Demirel, F. (2010).
Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Yayıncılık.
Büyüköztürk, Ş. (2012). Örnekleme yöntemleri (PowerPoint slaytı).
http://w3.balikesir.edu.tr/~msackes/wp/wp-content/uploads/2012/03/BAY-Final-
Konulari.pdf adresinden edinilmiştir.
Cabrera, N. J., Fitzgerald, H. E., Bradley, R. H., & Roggman, L. (2007). Modeling the
dynamics of paternal influences on children over the life course. Applied
Developmental Science, 11, 185– 189.
54
Caldera, Y. (2004). Paternal involvement and infant-father attachment: A Q-Set study.
Fathering, 2(2), 191-210.
Campbell, S. B., Brownell, C. A., Hungerford, A., Spieker, S. J., Mohan, R., & Blessing,
J. S. (2004). “The course of maternal depressive symptoms and maternal sensitivity
as predictors of attachment security at 36 months.” Development and
psychopathology, 16(2), 231-252.
Caspi, A., Henry, B., McGee, R. O., Moffitt, T, E., & Silva, P. A. (1995). Temperamental
origins of child and adolescent behavior problems: From age 3 to age 15. Child
Development, 66, 55-68.
Cassidy J. (1999). The Nature of Individual Differences in Infant-Caregiver Attachment.
In: Cassidy J, Shaver R, (Eds.) Handbook of Attachment. New York: Guilford Press.
p.68-88.
Condon, J. T., Corkindalea, C. J., & Boyce, P. (2012). Assessment of postnatal paternalinfant
attachment: Development of a questionnaire instrument. Journal of
Reproductive and Infant Psychology, 26(3), 195-210.
Cooper, G., Hoffman, K., & Powell, B. (2021). Güvenli çocuklar yetiştirmek. İstanbul:
Türkiye İş Bankası Yayınları.
Cozolino, L. (2014). The Neuroscience of Human Relationships 2e: Attachment And The
Developing Social Brain. WW Norton & Company, New York.
Culbertson, J. L., Newman, J. E., & Willis D. J. (2003). Childhood and adolescent
psychologic development. Pediatr Clin North Am, 50, 741-764.
Cummings, E. M., Merrilees, C. E., & George, M. (2010). Fathers, marriages and
families: Revisiting and updating the framework for fathering in family context. M.
Lamb (Eds.), The role of the father in child development (5. baskı) içinde (154–
176). NewYork, NY: JohnWiley & Sons.
Culbertson, J. L., Newman, J. E., & Willis, D. J. (2003). Childhood and adolescent
psychologic development. Pediatr Clin North Am, 50, 741-764.
Çetinkaya, A., & Özyürek, A. (2023). Mizaç özelliklerinin okul öncesi çocukların ruhsal
uyumlarına etkisinin incelenmesi. Milli Eğitim Dergisi, 52(237), 53-70.
Daniel, B. &Taylor, J., (2001). Engaging with fathers. Practice issues for health and
social care. London: Jessica Kingsley Publishers.
De Falco, S., Emer, A., Martini, L., Rigo, P., Pruner, S. & Venuti, P. (2014). “Predictors
of mother–child interaction quality and child attachment security in at-risk
families.”, Frontiers in psychology, 5, 898.
55
DeLisi, M. & Vaughn, M. G. (2014). Mizaç temelli bir antisosyal davranış teorisi ve ceza
adaleti sistemi katılımının temeli. Ceza Adaleti Dergisi, 42(1), 10–25.
Demirdağ, M. F. (2017). Bağlanma Teorisi’nin kökenleri: John Bowlby ve Mary
Ainsworth. Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1 (2), 76-90.
Demirkol, A. & Aslan, S. (2021). Holland'ın tipolojisi, bağlanma ve beş faktör kişilik
kuramı üzerine bir derleme çalışması. Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler
Dergisi, 5(3), 1127-1150.
Desmarais, E. E., French, B. F., Ahmetoglu, E., Acar, I., Gonzalez-Salinas, C., Kozlova,
E., & Gartstein, M. A. (2021). Cultural contributors to negative emotionality: A
multilevel analysis from the Joint Effort Toddler Temperament Consortium.
International Journal of Behavioral Development, 45(6), 545-552.
De Wolff, M. S., & van IJzendoorn, M. H. (1997). Sensitivity and attachment: A metaanalysis
on parental antecedents of infant attachment. Child Development, 68, 571-
591.
Diehl, M., Elnick, A. B., Bourbeau, L. S., Labouvie-Vief, G. (1998.) Adult attachment
styles: Their relations to family context and personality. J Pers Soc Psychol, 74,
1656- 1669.
Durualp, E., Kaytez, N. & Aykanat Girgin, B. (2017). Evlilik doyumu ve maternal
bağlanma arasındaki ilişkinin incelenmesi. Anatolian Journal of Psychiatry 18(2),
129-138.
Dyer, W. J., Kaufman, R., & Fagan, J. (2017). Father–child closeness and conflict:
Validating measures for nonresident fathers. Journal of Family Psychology, 31(8),
1074–1080.
Dönmez, S. & Gümüşsoy, S., (2019). Rahim İçi Baba Bağlanma Ölçeği’nin (RİBBÖ)
geliştirilmesi. Kocaeli Medical Journal, 8, 13-19.
Erdoğan Taycan, S., & Çepik Kuruoğlu, A. (2014). Evlilik uyumu ile bağlanma stilleri
ve mizaç ve karakter özellikleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi. Türk Psikiyatri
Dergisi, 25(1), 9-18.
Easterbrooks, M. A., & Goldberg, W. A. (1984). Toddler development in the family:
Impact of father involvement and parenting characteristics. Child Dev, 53, 740-52.
Eisenberg, N., Valiente, C., Spinrad, T. L., Liew, J., Losoya, S. H., Reiser, M., &
Cumberland, A. (2009). Longitudinal relations of children’s effortful control,
ımpulsivity, and negative emotionality to their externalizing, ınternalizing, and cooccurring
behavior problems. Gelişim Psikolojisi, 45(4), 988-1008.
56
Elkin, N. (2015). Gebelerin prenatal bağlanma düzeyleri ve bunları etkileyen
faktörler. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 24(6), 230-237.
Fang, Y., van Grieken, A., Fierloos, I. N., Windhorst, D. A., Jonkman, H.,· Hosman, C.
M. H. ve diğerleri. (2022). Parental, child and socio-contextual factors associated
with parenting self-efcacy among parents of children aged 0–7 years old:
the CIKEO study. Social Psychiatry and Psychiatric Epidemiology, 57, 623–632.
Finger, B., Hans, S. L., Bernstein, V. J., & Cox, S. M. (2009). Parent relationship quality
and infant–mother attachment. Attachment & Human Development, 11(3), 285-
306.
Finzi-Dottan, R., Dayan-Gazith, E., Borosh, T., & Golubchik, P. (2016). Involvement and
warmth of fathers with mental illness: The role of the caregiving system, parental
self-efficacy, social support and child characteristics. Community Ment Health
Journal, 52, 972–982.
Fish, M. (2004). Attachment in infancy and preschool in low socioeconomic status rural
Appalachian children: Stability and change and relations to preschool and
kindergarten competence. Development and Psychopathology, 16(2), 293-312.
Fonagy, P., Leigh, T., Steele, M., Steele, H., Kennedy, R., Mattoon, G., & Gerber, A.
(1996). The relation of attachment status, psychiatric classification and response to
psychotherapy. Journal of Consulting And Clinical Psychology, 64(1), 22.
Fuertes, M., Faria, A., Beeghly, M., & Lopes-dos-Santos, P. (2016). The effects of
parental sensitivity and involvement in caregiving on mother–infant and father–
infant attachment in a Portuguese sample. Journal of Family Psychology, 30(1),
147–156.
Ganiban, J. M., Ulbricht, J., Saudino, K. J., Reiss, D., & Neiderhiser, J. M.
(2011). Ebeveynlik üzerindeki çocuk temelli etkileri anlamak: Ebeveynliğe genetik
ve çevresel katkıların moderatörü olarak mizaç. Gelişim Psikolojisi, 47(3), 676.
George, C. (2014). Attachment theory: Implications for young children and their
parents. Infant and early childhood mental health, 97-110.
George, C., & Solomon, J. (1996). Representational models of relationships: links
between caregiving and attachment Bebek Ruh Sağlığı Dergisi, 17(3), 198–216.
George, C., & Solomon, J. (2007). Caregiving helplessness questionnaire.
George, C., & Solomon, J. (2008). The caregiving system: A behavioral systems approach
to parenting. Handbook of attachment: Theory, research, and clinical
applications, 2, 833-856.
57
George, C. ve Solomon, J. (2011). Caregiving helplessness. Disorganized attachment
caregiving, 133-66.
George, C., Solomon, J. (2016). Caregiving helplessness: The development of a screening
measure for disorganized maternal caregiving.
Gewirtz, J. L., Nogueras, M. P. (1992). Skinner's legacy to human infant behavior and
development. Am Psychol, 11(47), 1411-1422.
Gleason, T. R., Gower, A. L., Hohmann, L. M., & Gleason, T. C. (2005). Okul öncesi
çağdaki çocuklarda mizaç ve arkadaşlık. Uluslararası Davranış Gelişimi Dergisi,
29(4), 336-344.
Gi̇zı̇r, C. (2007). Psikolojik sağlamlık, risk faktörleri ve koruyucu faktörler üzerine bir
derleme çalışması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(28), 113-128.
Goldsmith, H., & Alansky, J. A. (1987). Maternal and infant temperamental predictors of
attachment: A meta-analytic review. Journal of consulting and Clinical
Psychology, 55(6), 805.
Görünmez, M. (2006). Bağlanma stilleri ve duygusal zeka yetenekleri. Yüksek lisans
tezi, Uludağ Üniversitesi.
Groh, A. M., Narayan, A. J., Bakermans-Kranenburg, M. J., Roisman, G. I., Vaughn, B.
E., Fearon, R. M. P., & van IJzendoorn, M. H. (2016). Erken yaşam kursunda
bağlanma ve mizaç: Bir meta-analitik inceleme. Çocuk Gelişimi, 88(3), 770–795.
doi:10.1111/cdev.12677
Grossman, K. E., Grossman, K., & Waters, E. (2006). Attachment from infancy to
adulthood. New York: Guilford Publications.
Güleç, D., & Kavlak, O. (2015). Father-Infant Attachment and Role of Nurse: Review.
Turkey Journal of Clinical Nursing, 7(1), 63–68.
Güleç, D. & Kavlak, O. (2013). The study of reliability and validity of paternal-infant
attachment scale in Turkish society. International Journal Of Human Sciences,
10(2), 170-81.
Harris, K. M., & Morgan, S. P. (1991). Fathers, sons and daughters differential paternal
involvement in parenting. Journal of Marriage and the Family, 53, 531-544.
Hazan, C., Shaver, P. R. (1994). Attachment as an organizational framework for research
on close relationships. Psychol Inquiry, 1, 1-22.
Hoffman, K., Cooper, G. ve Powell, B. (2021). Güvenli çocuklar yetiştirmek. (Çeviren:
Işık Doğangün) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
58
Hong, Y. R., & Park, J. S. (2012). Impact of attachment, temperament and parenting on
human development. Korean Journal Pediatr, 55 (12), 449-454.
Howard, K. S. (2010). Paternal attachment, parenting beliefs and children's attachment.
Early Child Development and Care, 180(1-2), 157-171.
Huth‐Bocks, A. C., Guyon‐Harris, K., Calvert, M., Scott, S., & Ahlfs‐Dunn, S. (2016).
The caregiving helplessness questionnaire: Evidence for validity and utility with
mothers of infants. Infant Mental Health Journal, 37(3), 208-221.
Jaclin, C. N., Diepietro, J., & Maccoby, E. E. (1984). Sex typing behavior and sex typing
pressure in child- parent interaction. Archives of Sexual Behavior, 13(5), 76-82
Jacobs, J. N., & Kelley, M. L. (2006). Predictors of paternal involvement in childcare in
dual-earner families with young children. Fathering, 4, 23– 47.
Jarvis, P. A., & Creasey, G. L. (1991). Parental stress, coping, and attachment in families
with an 18-month-old infant. Infant Behavior and Development, 14(4), 383–395.
Jin, M. K., Jacobvitz, D., Hazen, N., & Jung, S. H. (2012). Maternal sensitivity and infant
attachment security in Korea: Cross-cultural validation of the strange
situation. Attachment & Human Development, 14(1), 33-44.
Kavlak, O., & Şirin, A. (2007). Anne ve babaya ait bağlanma ve hemşirenin rolü. Ege
Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 23(2), 183-94.
Kesebir, S., Kavzoğlu, S. Ö., & Üstündağ, M. F. (2011). Bağlanma ve psikopatoloji.
Kerns, K. A., Tomich, P. L., Aspelmeier, J. E., & Contreras, J. M. (2000). Attachmentbased
assessments of parent-child relationships in middle childhood.
Developmental Psychology, 36(5), 614-626.
Kılıç, K. M., Aytar, F. A. G. (2017). Erken çocuklukta sosyal becerilere sosyal beceri
eğitiminin etkisi, sosyal becerilerle mizaç arasındaki ilişki. Eğitim ve Bilim,
42(191), 185-204.
Kızıl Sürücüler, H. (2019). 6-12 aylık bebeği olan babalara verilen eğitimin baba-bebek
bağlanma durumuna etkisi. Yüksek lisans tezi, Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir.
Kotelchuk, M. (1976). The infant’s relationship to the father: Experimental evidence. the
role of the father in child development. New York: Wiley.
Kouvo, A. M., Voeten, M., & Silvén, M. (2015). Fathers' and mothers' attachment
representations as predictors of preadolescents' attachment security: A ten‐year
follow‐up of Finnish families. Scandinavian Journal of Psychology, 56(5), 527-
536.
59
Kökçü, F., Kesebir, S. (2010). İki uçlu olgular ve çocuklarında bağlanma biçiminin mizaç,
kişilik ve klinik özellikler ile ilişkisi: Kontrollü bir çalışma. Türk Psikiyatri
Dergisi, 21 (4), 309-318.
Köse, D., Çınar, N. ve Altınkaynak, S. (2013). Yenidoğanın anne ve baba ile bağlanma
süreci. Sted Dergisi, 22(6), 239-245.
Kristal, J. (2005). The temperament perspective: Working with children’s behavioral
styles. Maryland: Brookes Pub.
Kulaksızoğlu, A. (2002). Ergenlik Psikolojisi, 5. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kuzu, M. E. (1977). Yaşamın ilk yılında baba-bebek ve anne-bebek etkileşimi. Çocuk
Gelişimi, 48(1), 167.
Kwok, S. Y. C. L., Ling, C. C. Y., Leung, C. L. K., & Li, J. C. M. (2013). Fathering selfefficacy,
marital satisfaction and father involvement in Hong Kong. Journal of
Child and Family Studies, 22, 1051–1060.
Liew, J., McTigue, E., Barrois, L., & Hughes, J. (2008). Uyarlanabilir ve çaba gerektiren
kontrol ve başarıya ilişkin akademik öz-yeterlik inançları: 1. ve 3. sınıf
öğrencilerinin boylamsal bir çalışması. Early Childhood Research Quarterly,
23(4), 515-526.
Lundy, B. L. (2002). Paternal socio-psychological factors and infant attachment: The
mediating role of synchrony in father-infant interactions. Infant Behavior &
Development, 25(2), 221-236.
Mahler, M. S., Pine, F., & Bergman, A. (2018). İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu. 3.
Baskı. İstanbul
Marsiglio, W. (1991). Paternal engagement activities with minor children. Journal of
Marriage and the Family, 53, 973-986.
Marvin, R., Cooper, G., Hoffman, K. ve Powell, B. (2002). The circle of security project:
Attachment-based intervention with caregiver-pre-school child dyads, 4, 107-124.
Mazzeschi, C., Buratta, L., Germani, A., Cavallina, C., Ghignoni, R., Margheriti, M., &
Pazzagli, C. (2019). Parental reflective functioning in mothers and fathers of
children with adhd: Issues regarding assessment and implications for
intervention. Frontiers in public health, 7, 263.
McMahon, R. J., & Wells, K. C. (1998). Conduct problems. E. J. Mash, & R. A. Barkley
(Eds.), Treatment of childhood disorders 2. Baskı., New York: Guilford. 111-211.
Metin Orta, İ., & Sümer, N. (2016). Anne duyarlığı ve erken dönem bağlanma-temelli
ebeveynlik destek ve müdahale programları. Türk Psikoloji Yazıları, 19(38), 54-76.
60
Mikulincer, M., & Erev, I. (1991). Attachment style and the structure of romantic love.
British Journal of Social Psychology, 30(4), 273–291.
Morsünbül, Ü., & Çok, F. (2011). Bağlanma ve ilişkili değişkenler. Current Approaches
in Psychiatry. 3(3), 553-570
Mustan, A. T. (2017). Okul öncesi dönem (36-60 ay) çocuklarının bağlanma özellikleri
ile annelerinin prenatal bağlanma düzeylerinin, çocukların gelişim özelliklerinin ve
dil becerilerinin ilişkisinin değerlendirilmesi. Tıpta Uzmanlık Tezi, Dokuz Eylül
Üniversitesi, İzmir.
Nacar, E., Gökkaya, F. (2019). Bağlanma ve maternal bağlanma konusunda bir derleme.
Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, 1 (1), 49-55.
National Research Council and Institute of Medicine. From Neurons to Neighborhoods:
The Science of Early Childhood Development. Committee on Integrating the
Science of Early Childhood Development. Shonkoff, J. P., Phillips, D. A. (Eds.),
Board on Children, Youth and Families, Commission on Behavioral and Social
Sciences and Education. Washington DC: National Academy Pres, 2000.
Nkwake A. (2009). Maternal employment and fatherhood: What influences paternal
involvement in child-care work in Uganda? Gender and Development, 17(2), 255-
67.
Nur, İ., Kurtoğlu, M., Gürel, S., Günay Bilaloğlu, R., & Aktaş Arnas, Y. (2022).
Adaptation of the Caregiving Helplessness Scale to Turkish. 3. Uluslararası Siirt
Bilimsel Araştırmalar Kongresi/18-19 Kasım 2022/Siirt-Türkiye.
Öngider, N. (2013). Anne-baba ile okul öncesi çocuk arasındaki ilişki. Psikiyatride
Güncel Yaklaşımlar, 5(4), 420-440.
Özdemir, A. A., Budak, K. S. (2019). Mizaç ve öz-düzenlemenin çocukların oyun
davranışını yordamadaki rolü. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
45, 78-98.
Özeren, G., & Akın, S. (2016). Anne-baba bağlanma biçimleri ve kişilerarası ilişkilerin
değerlendirilmesi, Florence Nightingale Tıp Dergisi, 2(3), 222-232.
Öztekin, C. (2018). Bebek ruh sağlığı konusunda anne-babalık. Türkiye Klinikleri, 4(1),
10
Parke, R. D. (1981). Fathers. Cambridge, Mass: Harvard University Press
Pederson, D. R., Moran, G., Sitko, C., Campbell, K., Ghesquire, K., & Acton, H. (1990).
Anne hassasiyeti ve bebek-anne bağlanmasının güvenliği: Bir Q-sort çalışması.
Çocuk Gelişimi, 61 (6), 1974–1983.
61
Plomin, R., DeFries, J. C., & Loehlin, J. C. (1977). Genotype-environment ınteraction
and correlation in the analysis of human behavior. Psychological Bulletin, 84, 309-
322.
Plunkett, J. W., Klein, T. & Meisels, S. J. (1988). The relationship of preterm infantmother
attachment to stranger sociability at 3 years. Infant Behavior and
Development, 11(1), 83-96.
Rizk, S. (2012). Factors associated with maternal-infant attachment one month
postnatally. Journal of High Institute of Public Health, 42(2), 103-118.
Rothbart, M. K., Ahadi, S. A. & Hershey, K. L. (1994). Temperament and social behavior
in childhood. Merrill-Palmer Quarterly, 40(1), 1394-1408.
Rothbart, M. K., Derryberry, D., & Hershey, K. (2000). Stability of temperament in
childhood: laboratory infant assessment to parent report at seven years. In V. J.
Molfese & D. L. Molfese (Eds.), Temperament and personality development across
the life span, (pp. 85- 119). Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Rothbaum, F., Weisz, J., Pott, M., Miyake, K. ve Morelli, G. (2000). Attachment and
culture security in the United States and Japan. Amerikan Psikolog, 55(10), 1093–
1104.
Rutgers, A. H., Bakermans‐Kranenburg,M. J., van IJzendoorn, M. H. & Van Berckelaer‐
Onnes, I. A. (2004). Autism and attachment: a meta‐analytic review. Journal of
Child psychology and Psychiatry, 45(6), 1123-1134.
Sanson, A., Hemphill, SA ve Smart, D. (2004). Connections between temperament and social
development: a review. Sosyal Gelişim, 13(1), 142–170. doi:10.1046/j.1467-
9507.2004.00261.x
Salman, S., Selçuk, E. (2009). Çocuğun gelişiminde bağlanma, ilgi-bakım ve aile
dinamiklerinin etkisi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (TÜBİTAK projesi). proje
no: 105 K 102, Ankara
Sevigny, P. R., Loutzenhiser, L. (2010). Predictors of parenting self-efficacy in mothers
and fathers of toddlers. Child Care Health Development, 36(2), 179–189.
Shaver, P. R., & Mikulincer, M. (2005). Attachment theory and research: Resurrection of
the psychodynamic approach to personality. Journal of Research in Personality,
39(1), 22–45.
Siegel, D. J., & Hartzell, M. (2003). Parenting from the inside out: How a deeper selfunderstanding
can help you raise children who thrive. New York: Penguin.
62
Slining, M. M., Adair, L., Goldman, B. D., Borja, J., & Bentley, M. (2009). Infant
temperament contributes to early infant growth: A prospective cohort of African
American infants. International Journal of Behavioral Nutrition and Physical
Activity, 6(1), 1-10.
Solomon, J., & George, C. (1996). Defining the caregiving system: Toward a theory of
caregiving. Infant Mental Health Journal: Official Publication of The World
Association for Infant Mental Health, 17(3), 183-197.
Soysal, A. Ş., Bodur, Ş., İşeri, E., & Şenol, S. (2005). Bebeklik dönemindeki bağlanma
sürecine genel bir bakış. Klinik Psikiyatri, 8, 88-99.
Sroufe, L. A. (2005). Attachment and development: A prospective, longitudinal study
from birth to adulthood. Attachment & human development, 7(4), 349-367.
Sroufe, L. A., & Waters, E. (1982). Issues of temperament and attachment. American
Journal of Orthopsychiatry, 52(4), 743–746.
Stevens, A., Price, J. (2000). Evolutionary Psychiatry: A new beginning. London,
Routledge,
Waters, E., Hamilton, C. E., & Weinfield, N. S. (2000). The stability of attachment
security from infancy to adolescence and early adulthood: General
introduction. Child development, 71(3), 678-683.
Sümer, N., Sayıl, M., & Kazak-Berument, S. (2016). Anne Duyarlığı ve Çocuklarda
Bağlanma. İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Sümer, N., Sayıl, M., Kazak Berument, S., Doğruyol, B., Günaydın, G., Harma, M., &
Selçuk, E. (2009). Çocuğun gelişiminde bağlanma, ilgi-bakım ve aile
dinamiklerinin etkisi.
Tabachnick, B. G., & Fidell, L. S. (2013). Using multivariate statistics (6th Ed). Boston:
Allyn & Bacon.
Takahashi, K. (1986). Japon anneler ve 12 aylık bebeklerle garip durum prosedürünün
incelenmesi. Gelişim Psikolojisi, 22 (2), 265.
Taraban, L., & Shaw, D. S. (2018). Parenting in context: Revisiting Belsky’s classic
process of parenting model in early childhood. Developmental Review, 48, 55–81.
Taycan, S. E., & Kuruoğlu, A. Ç. (2014). Evlilik uyumu ile bağlanma stilleri ve mizaç ve
karakter özellikleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi. Türk Psikiyatri
Dergisi, 25(1), 9-18.
63
Thompson, R. A. (2006). Erken dönemde bağlanma ve sonraki gelişim üzerindeki
etkileri, (Çeviren: Melike Sayıl ve Gözde Özdikmenli Demir) Türk Psikoloji
Bülteni, 12 (38), 113-120.
Thompson, R. A. (1994). Emotion regulation: A theme in search of definition.
Monographs of the Society for Research in Child Development, 59, 25-52.
Tolan Ö. (2002). Üniversite öğrencilerinde kaygı belirtileri ve bağlanma biçimleri ile
kișilerarası șemalar arasındaki ilişkiler. Uzmanlık Tezi, Hacettepe Üniversitesi,
Ankara.
Toscano, C., Baptista, J., Mesquita, A., George, C., & Soares, I. (2018). Caregiving
Helplessness Questionnaire (CHQ) applied to Portuguese mothers of preschoolaged
children: A psychometric study. Análise Psicológica, 36(4), 501-514.
Trahan, M. H., & Shafer, K. (2019). Paternal self-efficacy: A parenting resilience factor
for fathers with depression. Social Work Research, 43(2), 101-112.
Türemen, M. (2019). Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Bebeği Yatan Babalarda Ten
Tene Temasın Baba-Bebek Bağlanması ve Evlilik Uyumuna Etkisi. Yüksek lisans
tezi, Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Manisa.
Türk Düdükcü, F., Taş Aslan, F. (2020). Baba-bebek bağlanması ve bağlanmayı etkileyen
faktörlerin belirlenmesi. Archives of Health Science and Research, 7(1), 43-49.
Türkmen, E., & Tozduman Yaralı, K. (2022). 24-36 aylık çocukların mizaçlarına göre
annelerin öz yeterliliklerinin incelenmesi. Türkiye Klinikleri Sağlık Bilimleri
Dergisi, 7(3), 693-701.
Türkoğlu, B., Çeliköz, N., & Uslu, M. (2013). 3-6 yaş aralığında çocuğu olan babaların
nitelikli zaman algılarına dair görüşleri. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları
Dergisi, 2(2).
Tüzün, O., & Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen
Adam, 19(1), 24-39.
Usta, M., Sunmaz, N., Yeşildağ, Ş., Çelebi, Ş., & Acar, İ. H. (2021). Erken çocuklukta
mizaç. Çocuk Gelişimi ve Araştırma Çalışmaları Laboratuvarı, Özyeğin
Üniversitesi. https://labs.ozyegin.edu.tr/cdll/2021/03/29/erken-cocuklukta-mizac/
Üstgörül, S. (2012). Doğum sonrası depresyonun maternal bağlanmaya etkisinin
incelenmesi. Yüksek lisans tezi, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa.
van Bakel, H. J. & Riksen‐Walraven, J. M. (2002). Parenting and development of oneyear‐
olds: Links with parental, contextual, and child characteristics. Child
Development, 73 (1), 256-273.
64
van den Boom, D. C. (1994). The influence of temperament and mothering on attachment
and exploration: An experimental manipulation of sensitive responsiveness among
lower‐class mothers with irritable infants. Child Development, 65(5), 1457-1477.
van Der Voort A., Juffer F., Bakermans-Kranenburg, M. J. (2014). Sensitive parenting is
the foundation for secure attachment relationships and positive social-emotional
development of children. Journal of Children's Services, 9(2), 165-76.
van IJzendoorn, M. H., Schuengel, C., & Bakermans-Kranenburg, M. (1999).
Disorganized attachment in early childhood: Meta-analysis of precursors,
concomitants, and sequelae. Development and Psychopathology, 11, 225–250
van Ijzendoorn, M. H., & De Wolff, M. S (1997). Sensitivity and attachment: A metaanalysis
on parental antecedents of infant attachment. Child development, 68(4),
571-591.
van Ijzendoorn, M. H., Vereijken, C. M., Bakermans‐Kranenburg, M. J., & Marianne
Riksen‐Walraven, J. (2004). Assessing attachment security with the attachment Q
sort: Meta‐analytic evidence for the validity of the observer AQS. Child
development, 75(4), 1188-1213.
Vaughn, B. E., Lefever, G. B., Seifer, R., & Barglow, P. (1989). Attachment behavior,
attachment security, and temperament during infancy. Child Development, 728-
737. https://doi.org/10.2307/1130738
Vaughn, B., Bost, K., & van IJzendoorn, M. (2008). Attachment and temperament:
Additive and interactive influences on behavior, affect, and cognition during
infancy and childhood. In Handbook of attachment: Theory, research, and clinical
applications (2nd ed.). New York, NY, US: Guilford Press., pp. 192–216
Vereijken, C. M., Riksen-Walraven, J. M., & Kondo-Ikemura, K. (1997). Maternal
sensitivity and infant attachment security in Japan: A longitudinal
study. International Journal of Behavioral Development, 21(1), 35-50.
Verschueren, K., & Marcoen, A. (1999). Representation of self and socioemotional
competence in kindergartners: Differential and combined effects of attachment to
mother and to father. Child development, 70(1), 183-201.
Volling, BL ve Belsky, J. (1992). Infant, father and marriage precursors of baby-father
attachment security in double winner and single winner families. International
Journal of Behavioral Development, 15(1), 83–100.
65
von der Lippe, A., Eilertsen, D. E., Hartmann, E., & Killen, K. (2010). The role of
maternal attachment in children's attachment and cognitive executive functioning:
A preliminary study. Attachment & Human Development, 12(5), 429-444.
Waters, E., & Deane, K. E. (1985). Defining and assessing individual differences in
attachment relationships: Q-methodology and the organization of behavior in
infancy and early childhood. Monographs of The Society For Research in Child
Development, 41-65.
Weinfield, N. S., Sroufe, L. A., Egeland, B. (2003). Attachment from infancy to early
adulthood in a high-risk sample: Continuity, discontinuity, and their correlates.
Child Development, 71(3), 695-702.
Witte, A. M., Bakermans-Kranenburg, M. J., Van Ijzendoorn, M. H., Szepsenwol, O.,
Shaı, D. (2019). Predicting infant–father attachment: The role of pre-and postnatal
triadic family alliance and paternal testosterone levels. Attachment & Human
Development, 1-15.
Wong, M. S., Mangelsdorf, S. C., Brown, G. L., Neff, C., & Schoppe-Sullivan, S. J.
(2009). Parental beliefs, infant temperament, and marital quality: Associations with
infant–mother and infant–father attachment. Journal of Family Psychology, 23(6),
828–838.
Yılmaz, O. (2021). Kaygı, korku ve arzu üçgeninde fantezi. Ayna Klinik Psikoloji Dergisi,
8(3), 424–443.
Yoon, S., Yoon, D., Latelle, A., & Kobulsky, J. M. (2021). The ınteraction effects
between father-child relationship quality and parent-perpetrated maltreatment on
adolescent behavior problems. Journal of Interpersonal Violence,
doi:10.1177/08862605211021977
Yurdalan, E. (2019). Annelerin bağlanma stilleri ile çocuk yetiştirme tutumları
arasındaki ilişki, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Yakın Doğu Üniversitesi,
Lefkoşa
Yu, G., Wang, Y., & Liu, C. (2012). Improving public service quality from a
developmental perspective: Empathy, attachment, and gender differences. Public
Personnel Management, 41(5), 9-20.
Yüksel, Z., & Öncü, B., (2017). Geçmişte kurum bakımında kalmış bireylerin kurum
bakımı deneyimlerine ilişkin özellikleri ve bağlanma biçimlerinin incelenmesi.
Toplum ve Sosyal Hizmet, 27(2), 63-77
66
Zembat, R., Koçyiğit, S., Akşin-Yavuz, E., & Tunçeli, H. İ. (2018). Çocukların benlik
algısı, mizaç ve sosyal beceriler arasındaki ilişkiler. Uluslararası Türkçe Edebiyat
Kültür Eğitim Dergisi, 7(1), 548-567.
Zuckerman, B. S., & Frank, D. A. (1992). Infancy and toddler years. In: Levine, M. D.,
Carey, W. B., Crocker, A. C. (Eds.), Developmental Behavioral Pediatrics (2nd
ed). Philadelphia: WB Saunders, 27-38.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder