5 Eylül 2024 Perşembe

39


ANNELERİN ÇOCUK İSTİSMARINA YÖNELİK FARKINDALIK DÜZEYLERİ İLE ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİDE ÇOCUKLUK ÇAĞINDAKİ ÖRSELENMENİN ARACI ROLÜNÜN İNCELENMESİ
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, çocukluk çağındaki örselenme yaşantılarının annelerin çocuk istismarına yönelik farkındalık düzeyleri ve çocuk yetiştirme tutumlarını ne düzeyde yordadığını incelemektir. Araştırmaya katılan katılımcıların yaşları “18-40” arasındadır. Örneklem grubu 304 kadından oluşmaktadır. Çalışma kapsamında Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Farkındalık Ölçeği, Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği, Çocukluk Dönemi Örselenme Yaşantıları Ölçeği kullanılmıştır. Bununla birlikte katılımcılara online olarak bilgilendirilmiş gönüllü onam formu ile demografik bilgiler formu doldurulmuştur. Elde edilen verilere dönük olarak analizde “One-way ANOVA”, “Korelasyon Katsayısı”, “Regresyon”, “Post-Hoc Testleri”, “Mediasyon Analizi” kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, çocukluk çağı örselenme yaşantılarının ebeveynlerin çocuk istismar farkındalığı ile çocuk ihmal ve istismar değişkenleri arasında aracılık etkisi tespit edilmiştir.
Bu bağlamda çalışmanın bulguları ve literatür ışığında annelerin istismar farkındalığının çocuklarının istismar risklerinde rolü tespit edilip önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: İhmal ve istismar, Çocuk yetiştirme tutumları, Örselenme yaşantıları
v
THE REVIEW OF THE INTERMEDIATERY ROLE OF MOTHER’S CHILDHOOD DISTURBANCE IN THE RELATION BETWEEN MOTHER’S CHILD ABUSE AWARENESS LEVEL AND CHILD REARING APPROACH
ABSTRACT
The main purpose of this study is to examine to what extent childhood traumatic experiences predict mothers' awareness of child abuse and their child-rearing attitudes. The age of the participants participating in the research is between “18-40”. The sample group consists of 304 women. Within the scope of the study, Parents' Child Neglect and Abuse Scale, Family Life and Child Raising Attitude Scale, Childhood Trauma Scale were used. In addition, the participants were filled with an online informed consent form and a demographic information form. “One-way ANOVA”, “Correlation Coefficient”, “Regression”, “Post-Hoc Tests” and “Mediation Analysis” were used in the analysis regarding the data obtained. Considering the results of the study, it was determined that traumatic experiences in childhood significantly predicted mothers' awareness of child abuse and their child-rearing attitudes.
In this context, in the light of the findings of the study and the literature, the role of mothers' awareness of abuse in their children's risk of abuse was determined and suggestions were made.
Keywords: Neglect And abuse, Parenting attitudes, Traumatic experiences
vi
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ONUR SÖZÜ ............................................................................................................... i
ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ii
ÖZET .......................................................................................................................... iv
ABSTRACT ................................................................................................................ v
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... vi
KISALTMALAR ...................................................................................................... ix
ÇİZELGE LİSTESİ ................................................................................................... x
ŞEKİLLER LİSTESİ ................................................................................................ xi
I.GİRİŞ ........................................................................................................................ 1
A. Araştırmanın Önemi ............................................................................................ 1
B. Araştırmanın Amacı, Problem Cümlesi ve Hipotezleri ....................................... 5
C. Sayıltılar ............................................................................................................... 7
D. Araştırmanın Sınırlılıkları ................................................................................... 8
E. Tanımlar ............................................................................................................... 8
II. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE ................................................. 10
A. Aile ve Ailenin Önemi .................................................................................... 10
1. Aile ve Çocuk İlişkileri ................................................................................... 11
B. Anne Baba Çocuk Yetiştirme Tutumları......................................................... 12
1.Demokratik Anne Baba Tutumu: ..................................................................... 13
2. Otoriter Anne Baba Tutumu: .......................................................................... 14
3. Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumu: .............................................................. 14
4. Aşırı Hoşgörülü Anne Baba Tutumu: ............................................................. 15
5. İlgisiz Reddedici Anne Baba Tutumu:............................................................ 16
6. Tutarsız Anne Baba Tutumu: .......................................................................... 17
7. Diğer Belirgin Tutumlar ................................................................................. 17
a. Duygusal Boşluk ......................................................................................... 17
b. Güvenli Bağlanma ....................................................................................... 18
vii
c. Güvensiz Bağlanma ..................................................................................... 19
C. Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarını Etkileyen Faktörler ....................... 20
1. Annenin Yaşı .................................................................................................. 20
2. Annenin Büyütülme Ortamı............................................................................ 21
3. Annenin Mesleği ............................................................................................. 21
4. Annenin Eğitim Durumu ................................................................................ 21
D. Anne Baba Tutumlarını Etkileyen Faktörler ..................................................... 22
E. Anne Baba Çocuk Yetiştirme Tutumları ile İlgili Yapılmış Araştırmalar ......... 22
F. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Tanımı, Tarihçesi ve Türleri................. 25
1. Fiziksel İstismar .............................................................................................. 27
2. Sarsılmış Bebek Sendromu ............................................................................. 27
3. Duygusal İstismar ........................................................................................... 27
4. Cinsel İstismar ................................................................................................ 28
5.İhmal ................................................................................................................ 28
G. Çocukluk Çağı Örselenmesi Risk Faktörleri ..................................................... 29
1. Kültürel ve Çevresel Risk Faktörleri .............................................................. 29
2. Ebeveyn veya Bakım veren Açısından Risk Faktörleri .................................. 29
3. Çocukla İlişkili Risk Faktörleri....................................................................... 30
H. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Nedenlerine Yönelik Kuramsal Bakış ................................................................................................................................ 31
1. Psikolojik Model ............................................................................................ 31
2. Sosyolojik Model ............................................................................................ 31
3. Sosyal Öğrenme Modeli ................................................................................. 32
İ. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Yetişkinlik Değerlendirmesi ............ 33
J. Ebeveynlerin Çocuk İhmali ve İstismarı Farkındalığı ........................................ 35
1. Çocuk İstismarının Belirtileri ......................................................................... 35
2. Fiziksel İstismar Belirtileri ............................................................................. 36
3. Cinsel İstismar Belirtileri ................................................................................ 37
4. Duygusal İstismar Belirtileri ........................................................................... 39
5. İhmal Belirtileri............................................................................................... 40
6. Ailenin Çocuk İstismar ve İhmali Konusunda Önemi .................................... 41
K. Çocuk İstismarı ve İhmalinin Önlenmesi ......................................................... 42
L. Çocukluk Çağı Örselenme ile İlgili Yapılmış Ulusal Araştırmalar ................... 43
M. Çocukluk Çağı Örselenme ile İlgili Yapılmış Uluslararası Araştırmalar ......... 44
viii
III. GEREÇ VE YÖNTEM ..................................................................................... 47 A. Araştırmanın Modeli ....................................................................................... 47
B. Araştırmanın Evren ve Örneklemi .................................................................. 47
C. Veri Toplama Araçları ....................................................................................... 47
1. Sosyo – Demografik bilgi formu .................................................................... 47
2.Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ-KF) ........................... 48
3.Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği (EFİÇÖ) ................................ 49
D. Verilerin Toplanması ......................................................................................... 49
E.Verilerin İstatiksel Analizi .................................................................................. 49
IV. BULGULAR ....................................................................................................... 51
V. TARTIŞMA, SONUÇ ve ÖNERİLER ................................................................. 64
A. Tartışma........................................................................................................... 64
1.Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ve Çocuk Yetiştirme Tutumları ile İlgili Tartışma .............................................................................................................. 64
2.Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ve Eğitim Seviyesi ile İlgili Tartışma 66
3.Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ile Ebeveynlik Çocuk İhmal ve İstismar Düzeyinin İlişkisine Dair Tartışma ..................................................................... 67
4.Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Gelir Düzeyleri Açısından İncelenmesi ......................................................................................................... 68
5.Ebeveynlik Çocuk İhmal ve İstismar ve Çocuk Yetiştirme Tutumlarını Yordayan Değişkenlere Yönelik Bulguların Tartışılması .................................. 69
B. Sonuç ve Öneriler ............................................................................................ 71
VI. KAYNAKÇA ...................................................................................................... 72
EKLER ...................................................................................................................... 87
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 101
ix
KISALTMALAR
PARİ : Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
ÇÖYÖ : Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği
EFİÇÖ : Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Farkındalık Ölçeği
x
ÇİZELGE LİSTESİ
Sayfa
Çizelge 1. Katılımcıların Demografik Özellikleri ...................................................... 51
Çizelge 2. Değişkenlerin Eğitim Düzeyi Faktörü ile ilişkisini Gösteren ANOVA Sonuçları.................................................................................................. 52
Çizelge 3. Değişkenlerin Gelir Düzeyi Faktörü ile ilişkisini Gösteren ANOVA Sonuçları.................................................................................................. 53
Çizelge 4. Değişkenlerin Medeni Durum Düzeyi Faktörü ile ilişkisini Gösteren ANOVA Sonuçları .................................................................................. 54
Çizelge 5. EFİÇÖ, PARİ ve ÇÖYÖ Ölçeklerinin Hampuanlarının Korelasyonu ..... 54
Çizelge 6. Çocukluk Çağı Örselenme ve Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ) ile Ebeveynlerin Çocuk İstismarı ve İhmali (EFİÇÖ) Korelasyon Tablosu ....................... 56
Çizelge 7. Çocukluk Çağı Örselenme ve Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ) ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları (PARİ) Korelasyon Tablosu ................. 58
Çizelge 8. Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları (PARİ) ile Ebeveynlerin Çocuk İstismarı ve İhmali (EFİÇÖ) Korelasyon Tablosu ....................... 60
Çizelge 9. PARİ Temel Değişkeninin ÇÖYÖ Değişkeni Tarafından Yordanması ... 62
Çizelge 10. EFİÇÖ Temel Değişkeninin ÇÖYÖ Değişkeni Tarafından Yordanması ................................................................................................................. 62
Çizelge 11. Çocuk İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri ile Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki İlişkide Çocukluk Çağındaki Örselenmenin Aracı Rolüne Dair Mediasyon Analizi .............................................................. 62
xi
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 1. Anne Davranış Oranlarının Dairesel Bir Sıralaması………………..……….23
1
I.GİRİŞ
A. Araştırmanın Önemi
Bireyin yetişkinlik dönemindeki hayat algısı (Bühler, 2019), problemlere karşı tutumu, kişisel (Duck and Miell, 2021), ve profesyonel ilişkileri yapılan araştırmaların da gösterdiği üzere aile içi huzur ve sevgi ortamı (Grant, 2021), çocukluk dönemi psikolojik gelişimi ve ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusundaki tutumları tarafından doğrudan etkilenmektedir. Bu noktada aile içi şiddet ve çocuk istismarı kavramları, çocuğun psikososyal gelişimini, yetişkinlik dönemi ile birlikte ilerleyen yıllarda toplumunun yapısını ve dinamiklerini önemli ölçüde etkilemektedir.
Aile içi şiddet ve çocuk istismarı problemleri birçok çalışmada ele alınmış olup bireyin hem çocukluk hem de yetişkinlik dönemindeki psikolojik durumuna ve dış dünya ile olan etkileşimine etkisi gözlemlenmiştir (Chan vd., 2021; Usher vd., 2020). Gould ve arkadaşları (2012), çalışmalarında çocukluk döneminde istismara uğramış bireylerin bilişsel gelişim ve toplumla entegre olma açılarından, standart bir çocukluk geçiren bireylere göre kayda değer ölçüde sorun yaşadıklarını aktarmaktadır. Çocukluk dönemi travmaları dışında, bireyin gelişiminde en büyük etki, çocukluk dönemi psikolojik gelişimi ve ebeveynlerin çocuğun gelişimindeki tutumlarıdır. Bu iki etken birbirleriyle bağlantılı olarak ele alınmaktadır.
Çocuğun psikolojik gelişimi, anne ve babanın çocuğa yaklaşımı, bilinç düzeyleri ve çocuk gelişimi tekniklerine uygunluk gibi değişkenlerden doğrudan etkilenmektedir. Bu sebeple, bireyin çocukluk çağındaki psikolojik gelişimini etkileyen birçok etkenden biri de aile ile olan bağlar ve ailenin bilinç düzeyidir (Earley and Cushway, 2002). Buna bağlı olarak, bu tez dahilinde çocuğun psikolojik gelişimi hem kendi başına hem de aile ile bağlantılı olarak ele alınacaktır.
Aile hem toplumun en küçük birimi, yani birey olgusundan bir basamak üstte ve topluluk olgusundan bir basamak altta bulunan yapıdır hem de çocuk için toplum
2
olgusunun ilk simülasyonudur (Fogel, 1991). Doğum sonrası bebeklik ve erken çocukluk dönemleri boyunca benlik farkındalığı, doğruluk veya etik yargısı ve kişisellik bilinci oluşmasa da çocuk bu olguların ilk deneyimlerini aile içinde yaşayacaktır. Dolayısı ile bu olguların gelişimindeki temel etken aile içindeki ortam, davranış alışkanlıkları, gelenekler ve ritüellerdir (Cousins, 1989). Benlik ve bilinç gelişimi tamamlanmamış aşamada çocuğun aile ile olan etkileşimi ile ilgili Sigmund Freud’un yaklaşımı şunu önermektedir; her insan ortalama olarak iki buçuk yaşa gelene kadarki gelişimi sırasında nesnelere karşı pragmatist veya haz odaklı bir yaklaşım sergileyerek yarar veya haz deneyimlemeleri edinmeye yatkındır. Bu deneyimler bilinçli bir deneme yanılmadan ziyade içgüdüsel bir arayış ve rastgele davranışlardan kaynaklanır. Freud’un bu yaklaşımına ek olarak, bebeklik ve erken çocukluk dönemindeki kişilik gelişimi – her ne kadar bilinç dahilinde olmasa da – oluşturulacak temel nöral bağlantılarla bireyin ilk dışsal çevresi tarafından etkilenecektir. Örneğin; eğer benlik bilinci gelişmemiş bir bebek evin içindeki kırmızı bir objede bilişsel olmayan bir haz deneyimi yaşamasına rağmen ebeveyn tarafından tehlike, takıntı veya benzeri herhangi bir sebeple, bundan mahrum bırakılırsa, bebek tarafından o objeye ya da benzer şekil/renkteki objelere karşı bir obsesyon, boş vermişlik, karşıtlık ya da benzeri bir psikolojik tepki geliştirme ihtimali yükselmektedir (Freud and Gay, 1989).
Reese ve arkadaşlarına (1970) göre, aile ve ilk toplum deneyiminden sonraki diğer önemli etken çocukluk dönemi psikolojik gelişim sürecidir. Çünkü çocukluk dönemi biyolojik uyum mekanizmalarının çalıştığı ve bireyi şekillendirdiği (Morss, 2017), okul gibi çevresel uyuma yönelik adaptasyon sürecinin farklı bağlamlarda geliştiği (LaForett vd., 2021), nörolojik gelişimin en önemli evreleri olmakla birlikte entelektüel gelişimin önemli temelleri olan yönetici ve yürütücü işlevlerin geliştiği önemli bir süreçtir (Willoughby vd., 2021).
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda bireyin dünyaya gelişinden itibaren insani tüm dış etki faktörlerini devre dışı bırakmak için hiçbir insan teması olmaması ve psikolojik gelişimini tam anlamıyla kendi denemeleri ve deneyimleri ile oluşturması gerekmektedir ki bu hem fiziken ve mantıken mümkün olmayan hem de bilimsel ve insani etik değerlere uygun düşmeyen bir deney düzenlemesi gerektirmektedir. Dolayısıyla bu şartlar bireyin psikolojik gelişiminin diğer
3
insanlardan ve çeşitli ölçeklerdeki toplum olgusundan ayrı değerlendirilemez. Bir diğer imkânsız ve sonucunu ancak tahmin edebileceğimiz deney ise tam tersi şekilde iki insanın yüzde yüz aynı deneyimlerle karşılaşması ile oluşacak psikolojik gelişim farklılıklarıdır. Bununla birlikte deneysel çalışmaların ideal şartlarda olmasa da kardeşlerde veya ikiz bebeklerde bir ölçüye kadar benzer koşullar içerisinde gelişimlerin gerçekleşebildiği tecrübe edilebilmektedir (Marhenke vd., 2019). Bu bilgiler ışığında, bebeklik ve çocukluk dönemi psikolojik gelişimi daha isabetli şekilde değerlendirilmektedir. Çocuk psikolojisi gelişimindeki üçüncü önemli etken olan aile tutumu ebeveynlerin bilgi seviyesi, psikolojik durumu ve bilinçlilik düzeyi gibi temel etkenlerle, çocuk yetiştirme sürecinde hangi ekolün benimseneceğine (ceza yöntemi, ödül yöntemi, disiplin yöntemi veya yol gösterme yöntemi gibi) ve bunların sonucunda ortaya çıkacak olan uygulama doğruluğuna bağlıdır (Sevinç ve Garip, 2010). Çocuk gelişiminde takip edilen ekol ve bunun uygulanmasında ebeveynlerin başarısının yanı sıra çocuğun varoluştan gelen doğal yatkınlığı da oldukça önemlidir. Örnek vermek gerekirse, beyninin sol lobunu kullanmaya yatkın bir bebeği ve daha sonrasında çocuğu, deneyerek öğrenmeyi kısıtlayıcı, katı bir ceza yöntemi uygulamasıyla yetiştirmek hem ebeveynler için zor bir yöntem olacaktır hem de çocuğun mümkün olan en yüksek fiziksel ve psikolojik kapasitesini ortaya çıkarmaya engel olacaktır (Hedegaard, 2001).
Rodriguez (2010), tarafından gerçekleştirilen çalışmada, ebeveyn tutumları ile çocuklarda istismar temelli agresyon arasındaki ilişkiye dair araştırma yapıldığı literatürde yer almaktadır. Çalışma bulguları, işlevsel olmayan ebeveynlik tarzlarının özellikle izin verici ve otoriter ebeveynlik türlerinin çocuklar üzerinde yıkıcı ipuçlarına işaret etmektedir. Bu bağlamda işlevsel olmayan ebeveynlik tarzlarına sahip ebeveynlerin tutumlarının çocuklarında agresif davranışların meydana çıkmasına neden olduğu ve çocukluk çağı istismarı için risk yarattığı iddia edilmektedir. Literatürde yer alan Asya Pasifik eksenli yapılan ebeveyn-çocuk ilişkisi araştırmasında, işlevsel olmayan kötü babalık tutumlarının ve anne tutumlarının çocuklara yönelik kötü muamele davranışlarını ortaya çıkardığı ve çocukluk çağı istismarı açısından çocukları korumasız bıraktığı öne sürülmektedir (Chang and Berthold, 2008).
4
Lo ve arkadaşlarına (2019) göre, yaptıkları çalışmada ebeveynlik becerilerini geliştirememiş işlevsel olmayan ebeveyn tutumlarına sahip anne ve babaların çocuklara kötü muamelede bulundukları ve çocuk istismarına dair riski arttırdıkları iddia edilmektedir. Bu bağlamda mevcut çalışmada, ebeveyn tutumları ile çocuk istismarı arasındaki ilişki incelenecektir.
Afrika’da yapılan bir çalışmada hane düzeyindeki faktörlerin çocukluk çağı cinsel istismarı için önemli risk etmenleri olduğu ifade edilmektedir. Bu faktörler ele alındığında; yoksulluk, hane içi şiddet, geniş aile yapısı gibi etmenlerin çocukların ruh sağlığını korumasını ve cinsel istismardan korunmalarını mümkün kılmadığı iddia edilmektedir. Ailenin ekonomik düzeyinin düşük olması çocukluk çağındaki bireylerin ekonomik hayata erken katılımı ve erken yaşta gelişimsel evrelerine göre sorumluluk almaya zorlanması çocukların daha fazla çevresel risklere maruz kalmasına neden olduğu öne sürülmektedir (Meinck vd., 2015). Yoksulluk ve yoksullukla bağlantılı ögelerin ebeveynliği olumsuz etkilediği, çocuk istismarını etkileyen faktörler arasında olduğu ileri sürülmektedir. Yoksulluk kavramının madde kullanımı, suç oranının yüksek olduğu mahalle, zehirli çevre gibi faktörlere daha fazla maruz kalmaya neden olduğu belirtilmektedir. Bu stres kaynaklarının ebeveynliği bozduğu, baltaladığı bunun sonucu olarak çocuğun refahını düşürerek, kendilerini savunabilecekleri mekanizmaların ortadan kalmasına neden olduğu ifade edilmektedir. Çocuk istismarının bu bağlamda önlenmesinin önemli yollarının maddi ya da manevi olarak ebeveyn odaklı müdahaleler ile mümkün olabileceği iddia edilmektedir (Prinz, 2016).
Literatürdeki çalışmalar ele alındığında ebeveynlerin ekonomik düzeyleri ile çocuk istismarı arasında ilişki olduğu görülmektedir. Bu bağlamda çalışmada bu ilişkiye dair incelemeler yapılacaktır.
Amerika’da ebeveyn tutumu ile çocuk istismarı ilişkisine dair gerçekleştirilen karşılaştırmalı bir çalışma, ebeveyn eğitim düzeyinin çocuğa verilen önem ve çocuk istismarı üzerinde önemli bir etkinin mevcut olduğunu vurgulamaktadır. Eğitim gibi sosyo-ekonomik göstergelerin devlet politikaları dahilinde eşitsiz yürütülmesinin bu durumun en önemli nedeni olduğu iddia edilmektedir. Çünkü devlet politikaları ailelerin psikososyal ilişkilerine yön veren önemli etmenlerden olarak görülmektedir. Bu nedenle ebeveyn eğitim düzeyini arttırmaya yönelik müdahalelerin bu dejeneratif etkiyi azaltabileceği öne sürülmektedir (Assari, 2020). Hollanda’da gerçekleştirilen
5
çapraz zaman karşılaştırmalı çalışmada, düşük ebeveyn eğitiminin çocuğun cinsel istismarında önemli bir risk faktörü olduğu öne sürülmektedir. Bu durumun aynı zamanda disfonksiyonel aile işlevleri ile eşgüdümlü olduğu ifade edilmektedir (Van Berkel vd., 2020). Sosyo-ekonomik düzeyin çocukların istismarı üzerine etkisinin araştırıldığı Japonya merkezli bir çalışmada, ebeveynlerin eğitim düzeyi ve hane halkı gelir düzeyinin çocuk istismarını belirleyici bir faktör olduğu öne sürülmektedir (Kachi vd., 2018).
Bu çalışmalar ele alındığında ebeveyn eğitim durumunun çocuğun istismar riskini belirlemedeki önemi açıkça görülmektedir. Bu verilere dayanarak mevcut çalışmada ebeveyn eğitim durumunun çocuğun istismarını etkileyip etkilemeyeceği ele alınacaktır.
Literatürde yer alan bir çalışma, ebeveynlerin farkındalık düzeyleri ile çocuk çağı istismarı arasında ilişkili olduğu öne sürülmektedir. Bu farkındalık düzeylerini etkileyen birçok faktöre değinilmiştir. Bunlar; aile stres modeli, işsizlik, borç ve gelir dengesindeki problemler, psikososyal destek düzeyi gibi temel halk sağlığı problemleridir. Bu durumu aşmanın en iyi yolu ailelere istismar hakkında bilgilendirme yapılması olarak öne sürülmektedir (Şenol ve Üstündağ, 2021). İzlanda’da gerçekleştirilen nitel ve nicel araştırmaların analiz çalışmasında, ailelerin ve kamunun istismara yönelik farkındalık düzeylerinin arttırılmasının istismarı önlemeye yönelik stratejileri desteklediği sonuç olarak istismarın önlenmesinde önemli rolü olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda mevcut çalışmada, ebeveynlerin farkındalık düzeyleri ile ebeveynlerin çocuklarının örselenmiş yaşantıları arasındaki ilişki de araştırılacaktır.
Tüm bu bilgiler ışığında, bu tez çalışmasında çocuk gelişimi süreci, çocuk gelişiminde ailenin önemi, ebeveyn tutumlarının önemi ve çocuk ihmali ve/veya istismarının etkileri başlıkları altında incelenecektir.
B. Araştırmanın Amacı, Problem Cümlesi ve Hipotezleri
Bu araştırmada çocukluk çağındaki örselenme yaşantılarının çocuk istismarına yönelik farkındalık düzeyi ve çocuk yetiştirme tutumları üzerindeki aracı rolü ve düzenleyici etkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. Çocukluk çağındaki örselenme
6
yaşantılarının kişilerin genç yetişkinlik ve yetişkinlik yaşantılarına etki ettiği bilinmektedir. Bu bağlamda çocukluk çağındaki örselenmenin, annenin istismar farkındalığı ve çocuk yetiştirme tutumlarına etkisi göz önünde bulundurulduğunda araştırılmak istenen değişkenler ile anlamlı bir sonuca varılacağı düşünülmektedir. Araştırmanın problem cümlesi şu şekilde belirlenmiştir:
“Annelerin Çocuk İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri ile Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki İlişkide Çocukluk Çağındaki Örselenmenin Aracı Rolü var mıdır?
Araştırmanın alt problemleri şu şekilde belirlenmiştir:
P1: Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile çocuk yetiştirme tutumları arasında pozitif ilişki var mıdır?
P1a: Çocukluk çağı duygusal ihmal ile sıkı disiplin yetiştirme tutumu arasında negatif yönde ilişki var mıdır?
P1b: Çocukluk çağı duygusal istismar ile aşırı koruyucu annelik tutumu ile pozitif yönde ilişki var mıdır?
P1c: Çocukluk çağı duygusal istismar ile demokratik tutum ve eşitlik tanıma tutumu ile negatif yönde bir ilişki var mıdır?
P1d: Çocukluk çağı duygusal ihmal ve istismar ile karı koca geçimsizliği tutumu arasında pozitif yönde bir ilişki var mıdır?
P2: Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile eğitim seviyesi arasında negatif yönde bir ilişki var mıdır?
P3: Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismar farkındalık düzeyi arasında pozitif yönde bir ilişki var mıdır?
P4: Ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismar düzeyinin ve çocukluk çağı örselenme yaşantılarının demografik özellikler açısından anlamlı bir farklılık gösterir mi?
7
Bu yönde aşağıdaki hipotezlere yanıt aranmıştır:
H1: Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile çocuk yetiştirme tutumları arasında pozitif ilişki vardır.
H1a: Çocukluk çağı duygusal ihmal ile sıkı disiplin yetiştirme tutumu arasında negatif yönde ilişki vardır.
H1b: Çocukluk çağı duygusal istismar ile aşırı koruyucu annelik tutumu ile pozitif yönde ilişki vardır.
H1c: Çocukluk çağı duygusal istismar ile demokratik tutum ve eşitlik tanıma tutumu ile negatif yönde bir ilişki vardır.
H1d: Çocukluk çağı duygusal ihmal ve istismar ile karı koca geçimsizliği tutumu arasında pozitif yönde bir ilişki vardır.
H2: Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile eğitim seviyesi arasında negatif yönde bir ilişki vardır.
H3: Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismar farkındalık düzeyi arasında pozitif yönde bir ilişki vardır.
H4: Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve istismar düzeyinin ve Çocukluk Çağı örselenme yaşantılarının demografik özellikler açısından anlamlı bir farklılık göstermektedir.
C. Sayıltılar
Bu Araştırmada;
1. Araştırmaya katılan, 18-40 yaş arasında, okul öncesi dönemde çocuğu olan annelerin Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği, Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği ve Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeğinde bulunan soruları doğru ve içten yanıtladıkları,
8
2. Kullanılan ölçeklerin, ölçülmesi istenilen değişkenleri ölçer özellikte olduğu,
3. Ölçüm araçlarının geçerli ve güvenilir olduğu,
4. Araştırmanın katılımcılarının evreni temsil edeceği ve genel görüş ve düşüncelerini tam olarak yansıtacağı varsayılmıştır.
D. Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu çalışma kapsamında araştırmaya yalnızca 18-40 yaş arasında, okul öncesi dönemde çocuğu olan anneler dahil edilmiştir.
1. Araştırmanın evrenini, 18-40 yaş arasında, okul öncesi dönemde çocuğu olan anneler oluşturmaktadır. Bunun dışındaki yaş grupları araştırma kapsamı dışında olması araştırmanın sınırlı yönünü oluşturmaktadır.
2. Bu araştırma; Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği, Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği ve Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeğinin tanımladığı maddelerden ibaret olması araştırmanın sınırlı yönünü oluşturmaktadır.
E. Tanımlar
Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları
Çocukluk dönemi örselenme, çocuğa bakım veren kişilerin, kaza sonucu ortaya çıkmayan aktif eylemleri sonucunda çocuğa bedensel, duygusal, cinsel veya zihinsel gelişimine verdiği zararlar olarak tanımlanmaktadır (Polat, 2007).
Ebeveynlerin Çocuk İstismarına Karşı Farkındalık Düzeyi
Farkındalık:
Ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismarı konusundaki bilgi düzeyleri ve fikirlerini tanımlamaktadır (Ünal, 2017).
9
Çocuk Yetiştirme Tutumu
Tutumlar, kişilere, nesnelere veya düşüncelere yönelik duygu, düşünce ve inançlar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Tutumlar, öğrenme yoluyla sonradan edinilmekte ve yaşantı yoluyla değiştirilebilmektedir. Tutumların etkisiyle kişilere, varlıklara veya olaylara belli bir şekilde davranılır. Bireylerin tutumları bilinirse, ilerideki davranışları kısmen kestirilebilmektedir. (Özyürek, 2010; akt. Özyürek, 2018).
Ebeveynlerin, bir çocuğa nasıl bakılması, bir çocuğun nasıl eğitilmesi ve nasıl yetiştirilmesi gerektiğine yönelik tutumları ve davranışları çocuk yetiştirme stilleri olarak adlandırılmaktadır (Venama, 2018).
10
II. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
A. Aile ve Ailenin Önemi
Aile, toplumların en küçük birimi ve en önemli yapı taşlarından sayılmaktadır (Oktay, 2002). Çocukların gelişimleri üzerinde önemli etkiye sahiptir ve sosyo-ekonomik, kültürel bir düzendir (Baumrind, 1991; akt. Erol, 2019). Bir başka tanıma göre ise aile; “Ebeveynler ve çocuklardan oluşan, ilişkisel bağlamda sevmeye, saygı duymaya, var olan aile kavramının bütününe ait olmaya dayanan grup üyelerinin tamamıdır” (Bulut, 1983). Çocukların sosyal tecrübelerini kazandığı ilk alan olduğundan dolayı aile, oldukça önemlidir. Bu bağlamda çocukların gelişimlerindeki ilk evrelerin sağlıklı oluşu, ailelerinin ilgi ve yardımlarına bağlı olduğu söylenilmektedir. Dolayısıyla aile ve aile ortamı; çocukların sürekli bir şekilde etkileşimde bulunduğu bir alandır (Ersoy,1997).
Aile kavramı, birbiriyle etkileşim içinde olan ebeveyn ve çocuklardan oluşan mikro sistemlerden oluşan bir bütündür (Knaught, 2000). Dünyaya gelen çocuğun öncelikli bakımından anne ve baba sorumludur. Anne ve babanın sevgi dolu yaklaşımları çocuk için kritiktir. Çünkü aile, bir çocuğun doğumundan itibaren ilk derin etkileşimlerde bulunduğu kişilerin olduğu ve kritik gelişim dönemlerinin bu ortam içerisinde yaşanmasından kaynaklı oldukça önemli bir aracı rol sergilemektedir (Le Compte ve Özer, 1978). Bu açıdan bakıldığında çocuğun ilk tecrübelerini edindiği yer olmasından dolayı aile ortamının, çocuğun gelişimindeki önemi çok büyüktür (Şahin ve Özyürek, 2008).
Ebeveynler ve çocuğun bakımından sorumlu olan önemli ötekiler çocukların fiziksel, zihinsel ve sosyo-duygusal gelişimini biçimlendirmekte ve bütünüyle çocuğun yaşantılarını şekillendirmektedirler. Çocukların toplumun normlarına ve özelliklerine denk bir yetişkin olması, kendisiyle ve çevresiyle barışık bir birey şeklinde yetişmesi aileleri sayesinde gerçekleşmektedir. Çocuk, ebeveynlerinden
11
aldığı bildirimlerle yetişmekte, doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü, çocukluk yıllarında aile içerisinde öğrenmektedir. Aile ortamından yani ebeveynlerden öğrenilenlerle atılan temeller ve kurulan ilişkiler kişilerin hayatında yaşam boyu önem arz etmektedir (Öz, 1997).
Dolayısıyla aile ilişkisinde çocuğun iletişimde olduğu ve rol model alacağı çevresi diğer çevrelere göre öncelikle ailesidir. Bundan dolayı; çocuğun ebeveynleriyle ilişkisinin sınırlarını belirlemek, diğer faktörler için değerlendirmeye tabii tutmak ve ilişkisel problemleri belirlemek önem arz etmektedir. (Saygı ve Balat, 2013). Ebeveynlerin davranışları ve bir durum karşısında verdikleri tepkiler, ailesel yaşamda önem verdikleri noktalar ve yaşamlarında haz duydukları şeyler çocukların gelişimini etkilemektedir. İşte bu yüzdendir ki; aile içerisindeki her birey çocuğun gelişimi açısından önem arz etmektedir (Aydın, 2010).
1. Aile ve Çocuk İlişkileri
Çocuğun dünyaya gelişinden itibaren ilk etkileşimde bulunduğu kişi annedir. İlk andan itibaren başlamış olan bu etkileşim, ileriki dönemlerinde de sürmektedir (Çağdaş, 2012). Anne-çocuk ilişkisi; annenin gebeliğini haber aldığı andan itibaren, kucağına aldığı sürede ve annelik rolündeki kabiliyetleri ile daha da artmaktadır (Özkan, 2010). Özellikle son dönemlerde; anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkiler, anne-babadan çocuğa yönelik etkileşimden daha fazla, anne-baba ve çocuk arasında iki tarafında etkilendiği çift taraflı bir etkileşim olarak değerlendirilmektedir (Maccoby, 2002).
Yaşamının ilk zamanlarında bebeğin psikolojik ve sosyal vazifesi; güvende olma hissini deneyimleyerek kazanmaktır. Anne ile kurduğu bağ sayesinde deneyimlediği güven hissi gelecekteki ilişkilerinin de zeminini oluşturacaktır (Yavuzer,2004; akt. Saygı, 2011). Çocuk birincil olarak ebeveynlerinin desteği ile kendi varlığını ve dış çevreyi tanıyabilmektedir. Güçlü aile bağlarının kurulduğu bir ailede bulunan çocuk, yaşamının gelecek dönemlerinde sıhhatli, umutlu ve başarı vaat eden kişiler olacaktır (Kaya 1997). Bu noktada ailenin birincil misyonu; çocuğun dünyaya gelişinden itibaren, kendisini güvende hissetmesine ve kendisini geliştirmesine, onun bakımına ve eğitimine destekte bulunmaktır (Ömeroğlu,1994; akt. Saygı, 2011). Ayrıca okul öncesi dönemde anne-babasıyla kendini özdeşleştiren
12
çocuk için, ebeveynlerin davranış stilleri önemli bir model olmakta ve çocuğun hayatı süresince kazanacağı kimliğe etkide bulunmaktadır (Pekdoğan, 2016).
B. Anne Baba Çocuk Yetiştirme Tutumları
Tutumlar, kişilere, nesnelere veya düşüncelere yönelik duygu, düşünce ve inançlar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Tutumlar, öğrenme yoluyla sonradan edinilmekte ve yaşantı yoluyla değiştirilebilmektedir. Tutumlar sayesinde, kişilere veya yaşanan olaylara belli bir şekilde davranılmaktadır. Bireylerin tutumları bilinirse, ilerideki davranışları bir noktada kestirilebilmektedir (Özyürek, 2010; akt. Özyürek, 2018). Çocuk Yetiştirme Tutumları; ebeveynlerin genellikle çocuklarını yetiştirme sürecinde ortaya koydukları davranış ve tutumlar olarak tanımlanmıştır. Anne-babanın gösterdiği sevgi dolu, saygılı, baskıcı, şiddetli, güven veren, destekleyici gibi niteliklerin tamamı “Anne-Baba Tutumları” olarak adlandırılmaktadır (Çakılcıoğlu, 2016).
Bir bebek, annenin hislerini, düşüncelerini, tepkilerini daha doğmadan anne karnında hissetmeye başlamaktadır (Örgün, 2000). Çocuğun ilk anlarından itibaren en yaşamsal ilişkileri ebeveynleri ya da bakımlarını idame ettiren bakıcılarıyladır. Çocuktaki iletişim ve gelişim safhası hayatı süresince devam etse de çocukluk safhasındaki yaşantısı kişilik gelişimindeki temeli olmaktadır (Tağıyeva, 2018). Bu yüzden anne ve babaların çocuklarına yönelik tutum ve davranışları, çocukların toplumun beklentilerine uygun ve çevresiyle uyumlu bireyler olarak yetişmesinde, gelecekte nasıl bir yetişkin olacağı üzerindeki etkisiyle önemli bir yere sahiptir (Özyürek, 2018).
Karakter gelişiminin zeminini çocukluk evresi oluşturmaktadır. Ebeveynler bu dönemde; çocuğa en yakın ve önem arz eden örneklerdir. Çocuklar bu örneklerle kendisini özdeşleştirerek kendilerini ve hayatını şekillendirmeye başlamaktadır. Anne-babanın çocuğa karşı tutumunun; ailedeki çocuk sayısı, ebeveynlerin yaşı, eğitim durumları gibi etkenlerle alakalı olduğu düşünülmektedir (Balat Uyanık, 2007). Ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları, çocuğun sıhhatli gelişimi ve pozitif karakter yapısının oluşumu için büyük önem arz etmektedir. Ebeveyn tutumlarının pozitif olması; çocuğun kendisine ve toplumsal açıdan yararlı bir erişkin olmasına faydalı olacaktır. Ebeveyn tutumlarının negatif olması durumunda ise; şiddette eğilimli,
13
özgüvensiz, girişimci olmayan ve kendisine saygısının yetersiz olması, içsel kontrolünü sağlayamamasına neden olmaktadır (Şanlı ve Öztürk, 2012). Bazı anneler bilinçli veya bilinçsiz olarak çocuğa fiziki yaptırım uygularken; bazıları ise istediği bir şeyi engelleyerek, sözlü şiddete maruz bırakarak veya çocuğu ihmal ederek eğitebileceğini düşünmektedir (Pekdoğan, 2016).
Sonuç olarak bir çocuğa nasıl bakılması gerektiği, nasıl eğitileceği ve nasıl yetiştirilmesi gerektiğine dair tutum ve davranışlar çocuk yetiştirme stilleri olarak tanımlanmaktadır. Ebeveynler, çocuklarına bilerek ya da bilmeyerek farklı tutumlar sergilemektedir (Doinita and Maria, 2015; akt. Venama, 2018). Birbirinden farklı olan bu tutumlar şu şekilde sınıflandırılmaktadır;
1. Demokratik Anne Baba Tutumu:
Ebeveynlerin çocuklarına sevgi ve saygılarını koşulsuz olarak gösterdikleri yetiştirme tutumudur. Bu tutumda çocuğun ilgi ve gereksinimlerine duyarlılık esastır. Çocuk gelişim evresine göre; bazı kararlarını kendisi verebilmeli, düşüncelerini açıkça dile getirmelidir. Böylece çocukla kurulan iletişim sayesinde ebeveynler çocuğa yol göstermeye çalışmaktadır (Kuzgun, 1973).
Demokratik tutum anne-babanın, çocuğun kendisine ait haklarının bulunduğunu kabullendikleri, alaka, kabullenme durumu ve kontrolcü tavrın yüksek bulunduğu bir anne-baba tutumudur. Çocuğa destek veren, güven temin eden, özgürlüğüne teşvik eden, belli çerçevede sınırlar konulan ve kontrol edilen ebeveyn tutumudur. Ebeveyn tutumları içerisinde en sağlıklı sayılanıdır (Kılınç ve Aral, 2016). Çocuk belirli bir davranışı karşısında ne gibi bir kazanımı olacağının ya da ne gibi bir yaptırımla karşılaşacağının bilgisine sahiptir. Dengeli ve sevgi odaklı bu yaklaşımda aileler; her bireyin varlığını kabul etmekte ve düşüncelerine saygı göstermektedir. Ebeveynlerin kullanımı göz önünde bulundurulduğunda en çok tercih edilen tutum sayılmaktadır (Ağır vd., 2005; akt. Tağıyeva,2018).
Ebeveynler tarafından dengeli bir şekilde ilginin ve kontrolün sağlandığı demokratik yetiştirme tutumunda, çocuğun ilgi ve arzuları, var olma hissi önemlidir. Bu tutumun özellikleriyle yetişen çocukların sosyal yeteneklerinin güçlü olduğu görülmektedir. İnsana önem veren, onlara saygı duyan, rehberlik eden kişiler olduğu kanısına varılmaktadır. (Ryder,1995; akt. Yalçın, 2010).
14
2. Otoriter Anne Baba Tutumu:
Ebeveynlerin ilgi ve alakalarını gösterirken kuralları çocuğa sormadan koyduğu ve hayata geçirdiği çocuk yetiştirme tutumudur. Bu tür ailelerde çocuk kurallara uymadığında cezalandırılmaktadır ve ebeveynler çocuklarıyla pek fazla fikir alışverişinde bulunmamaktadırlar. Çocukların söylenenleri sorgulamadan kabul etmesi beklenmektedir Anne ya da baba; kendisini toplumun bir parçası ve göstergesi olarak görüp çocuğun sınırlarını, kurallara uygun oluşturmakta ve çocuğunda bunlara uymasını beklemektedir. Otoriter tutuma sahip ebeveynler de çocuklarını sevmektedirler fakat çocuk kurallara uyduğu sürece ve beklentilerini yerine getirmesi halinde sevgilerini gösterirler (Baumrind, 1968; akt. Yalçın, 2010). Bu tutumdaki aileler, Çocuğun kendisini yönlendirebilecek yeterlilikte olduğunu kabul etmeyip, çocuğun kişisel gelişimine engel olmaktadırlar (Özgür ve Özgür,1994; akt. Tağıyeva, 2018).
Bu yetiştirme tutumunda ebeveynlerin uyguladıkları yaptırım, istenmeyen davranışla bir orantı göstermemektedir. Çocuk bu durumda her davranışından dolayı endişe duymaktadır. Hislerinin ve arzularının dikkate alınmadığını bilerek, içine atmaktadır. Giysilerini temiz tutmak, zamanında yatmak, yemeğini bitirmek gibi sonsuz vazifeleri mevcuttur. Bu tutumdaki disiplin biçimi dar bir kıyafet gibi çocuğu sarmakta ve sıkmaktadır (Yörükoğlu,1998; akt. Yalçın, 2010).
Otoriter Çocuk Yetiştirme Tutumunu benimsemiş ebeveynler çocuğun kişiliğinin gelişimini çocuğa bırakmayarak tamamıyla kendileri biçimlendirmeyi ve yönlendirmeyi arzulamaktadırlar (Çakılcıoğlu, 2016). Ebeveynler; çocuklarında kendi hayallerindeki bireyi oluşturma çabası göstermektedirler. Bu tutum aile yapılarımızda geleneklerimize uygun en sık görülen tutumdur (Ayyıldız, 2005).
3. Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumu:
Bu yetiştirme tutumunda çocuğa gerektiğinden fazla ilgi gösterilmektedir. Kontrol, ilgi ve kabul iç içedir. Aile, çocuğa ölçüsüz bir şekilde özveride bulunmaktadır (Tağıyeva, 2018). Bu tutumdaki ebeveynler; çizdikleri sınırların içinde çocuğa yardımcı olmaktadır. Bu sınırları belirlerken ebeveynler de çocuklar gibi endişelidir. Bu tarz ebeveynler, tehlikeli bir dış dünyaya karşı çocuklarını korumaya çalışan ebeveynler olarak adlandırılmaktadırlar. Çocuklarda endişe duyduğu için
15
sınırlamalara riayet etmektedir. Bunun sonucunda utanç ve bağlılık duyan, içe dönük bir kimse olmaktadırlar (Yalçın, 2010). Aşırı koruyucu anne baba tutumunda, ebeveynler tarafınca koyulan kurallarla çocuğun istediği yaşam durumuna onay verilmemektedir. Çocuk hislerini, korunmak içgüdüsüyle baskılamakta bu da kendi gelişimine ve sorunlarına çözüm bulmasında güçlük yaşamasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla çocuk bu hislerini tanımlayamamakta ve bastırma yoluna gitmektedir (Yörükoğlu, 2004).
Sonuç olarak bu tutumda ebeveynler; çocuğun kararına saygı duymaksızın kendileri onun adına karar vermektedir. Böylece; çocuğun özgürlüğü engellenerek, özellikle 3 yaşına kadar kazanacakları kazanımları (beslenmek, giyinmek) öğrenmesine engel olmaktadırlar (Kılınç ve Aral, 2016).
4. Aşırı Hoşgörülü Anne Baba Tutumu:
Bu tutumda sorumsuzluk ve ilgisizlik temelli bir disiplinsizlik söz konusudur. Yeterli sevgi ve bakımın gösterilmediği, hazır olmadığı halde çocuğun bağımsızlık konusunda desteklendiği, çocuğun kendi kendisine ihtiyaçlarının karşılanmasının beklendiği yetiştirme tutumudur (Yörükoğlu, 1996; akt. Yalçın, 2010). Bu ebeveynlerin çocukları yemek yeme konusunda, uyku saati ve dışarı çıkma gibi konularda kendi kararını veren özgür bireylerdir (Baumrind, 1968; akt. Yalçın, 2010). Çocuğa karşı yüksek kabulün, düşük kontrolün olduğu yetiştirme tutumudur. Aile her şeye hoşgörülü yaklaşır ve çocuğu özgür bırakmaktadır. Aile çocuğa ilgilidir fakat gereken kuralların çocuğa öğretilmediği bir tutumdur. Çocuğun seçimlerine karışılmadığı gibi çevresine karşı onay verilmeyen hareketlerin sergilenmesine tepki gösterilmez ve engellenmez (Başal vd., 2014; akt. Aksoy, 2018).
Bu tutum; çocuğa sınırsız hak ve bağımsızlık tanıyan, ceza kavramının yer almadığı, çocuğun bütün talep ve fiillerinin kabullenildiği bir tutumdur (Erkan, 2010; akt. Kılınç ve Aral, 2016). Aşırı hoşgörülü tutumda kontrol az, tepkisellik fazladır. Olabildiğince az sınır çizen ebeveynler, çocuğun kurallara riayet etmemesi halinde bile bir ceza vermez (Ayyıldız, 2005). Çocuğun bütün faaliyetlerine hoşgörü gösterilmektedir. Yapılması istenmeyen bir davranış hakkında uyarmaktan kaçınılarak çocuğun kendisi düzeltmesi istenir (Kılınç ve Aral, 2016).
16
Çocuğun ilgi ve isteklerinin hedef alan bu tutumdaki ebeveynler de sınırlamalar azami derecede olurken, çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarının onaylama düzeyi maksimize edilmektedir. Bu tür ebeveynler; ilgi ve isteklere öncelik verdikleri için çocukla alakalı ve beklentilerine duyarlıdırlar. Çocuk sınırlamalar riayet etmezse hiçbir cezaya tabii tutulmayacaktır (Ağır vd., 2005; akt. Haktandır, 2007). Bu tutumla yetiştirilen çocuk; limitlerinin ne olduğunu belirleyemediğinden ikili ilişkiler bağlamında yetersiz kalmalarına ve insanlarla problem yaşamalarına sebep olmaktadır (Schaffer,1996; Pardeck ve Pardeck,1988; akt. Yalçın, 2010).
5. İlgisiz Reddedici Anne Baba Tutumu:
Kontrolün ve tepkisel davranışların düşük olduğu yetiştirme tutumudur. Çocuğun temel ihtiyaçları karşılanmakta fakat daha fazla sorumluluk alınmamaktadır Ebeveynler kendi ihtiyaçlarını çocuğun ihtiyaçlarından daha önemli görmektedir. Çocuğa ayırabilecekleri zaman kısıtlıdır ve hayatlarında çocuğun gelişiminin bir önemi yoktur. Çocuklarının hayatları üzerinde bir kontrol sağlamazlar ve bu ilgisizlik belli bir zaman sonra ihmalkâr davranışları doğurmaktadır (Bronstein and Zlotnik, 2008; akt. Aksoy, 2018). Ebeveynler çocuklarının duygularından ve duygusal gereksinimlerinden habersizdir ve çocuklarını hayatlarına bir engel olarak görmektedirler. Bu durum çocukta, diğer tüm olay ve insanların kendisinden daha önemli olduğu inancının gelişmesine sebep olmaktadır (Santrock, 2016; akt. Aksoy,2018).
İlgi düzeyinin minimum düzeyde olduğu bu tutumda, ebeveynler çocuğa önem vermemekte ve çocuğu kabullenememektedir. Neticede istek ve ihtiyaçlarına dair bir bilgileri de yoktur. Çocuğu kendilerinden olabildiğince uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar. Çocuk bu süreçte anne-babasına temas etmiyorsa bir problemin olmadığını düşünürler. Dolayısıyla çocuk sevgi görmediği gibi, kontrol de edilmemektedir (Türkbay vd., 2017). Bu tutumdaki ebeveynler; çocuğa herhangi bir sınır çizmezler. Ebeveynlerin ilgi göstermemesinden dolayı çocuk kendisinin önemsenmediğini ve kabul edilmediğini düşünmektedir. Bu tutumda yetiştirilmekte olan çocuklar, erişkin davranışlar göstermezler ve insan ilişkilerinde içe dönük olmaktadırlar (Yalçın, 2010).
17
6. Tutarsız Anne Baba Tutumu:
Ebeveynlerin bir davranışı bazen hoşgörülü bazen de otoriter karşıladığı yetiştirme tutumudur. Bu tutumda ebeveynlerin tavırlarını kestirmek oldukça zordur. Bu tutumla yetiştirilen çocuk hangi davranışın doğru ya da yanlış olduğu konusunda zorluk yaşamaktadır (Yörükoğlu, 2011; Yavuzer, 2012; akt. Aksoy, 2018). Ebeveynler; kimi zaman hoşgörülü, kimi zaman otoriter, kimi zaman demokratik, kimi zaman da ilgisiz tavır sergilemektedir. Dolayısıyla çocukta bu tutarsızlık karşısında karmaşa yaşamaktadır. Hatta bu tutarsızlık ebeveynler arasında da olmaktadır. Ebeveynlerin arasında fikir uyuşmazlığının olduğu ve kararsız hareketlerin sergilendiği söylenebilmektedir. Kimi zaman anne dengesiz davranışlar sergilerken, kimi zamanda baba tutarsız davranışlarda bulunabilmektedir (Yavuzer,1999; akt. Yalçın, 2010). Ebeveynlerden biri için pozitif olan bir fiili diğerinin negatif değerlendirmesi söz konusu olup kendi aralarında çelişki yaratabilmektedirler. Dolayısıyla bu tutuma tabii olan çocuk; davranışının uygunluğu ya da uygun olmama durumunu kavramakta güçlük yaşamaktadır (Yavuzer,1999; akt. Tağıyeva, 2018).
Tutarsız çocuk yetiştirme tutumuyla büyüyen çocuklarla ilgili bir araştırmada, tutarsız tutumla karşılaşan çocukların, tutarlı tutumla yetişen çocuklara göre daha çok şiddete eğilimli davranış sergiledikleri ve herhangi bir yaptırıma karşı daha çok direndikleri görülmüştür. Bu tür çocukların şiddete eğilimli davranışlarının kolayca düzeltilemeyeceği kanısına varılmıştır. (Doğan, 2013).
7. Diğer Belirgin Tutumlar
a. Duygusal Boşluk
Ebeveynlerin çocuklarına yönelik sevgisiz tutumunun, çocuklarda büyük bir utanç ve derin bir üzüntü duygularının meydana gelmesi “Duygusal Boşluk” olarak tanımlanmaktadır. Bu duygusal yoksunluğa; utanç ve agresyon duygularının eşlik etmesi ile birlikte yaşamın geri kalanında da bu duygusal boşluk ile eşlik eden negatif duygu durumun süreğen olduğu iddia edilmektedir (Manning, 2011).
Duygusal boşluğun, yetişkinlerin çocukluk çağlarındaki etkisi bilişsel ve sosyal açıdan gelişimsel süreci etkilemektedir. Entelektüel gelişimin gelişim evrelerine uyumlu şekilde ilerlememesi bireylerin ilerleyen yaşamlarına yönelik
18
olumsuz etkiler bırakmaktadır. Çocukluk çağındaki duygusal boşluğun uzun süreli etkilerinin psikopatolojik problemler ve sosyal iletişim sorunları şeklinde ortaya çıktığı öne sürülmektedir (Miller et al., 2018).
Duygusal yoksunluk ve boşluğun yarattığı içsel acıları hissedilmesi ya da düşünülmesine katlanabilmesi çocuklar için oldukça düşük kapasitede olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle duygusal yoksunluk ve boşluk hisleri çocuklarda derin travma isleri bırakabilmektedir. Psikososyal gelişimlerinin çocuk doğasına uyumlu olmayan şekilde yetersiz gelişimine ve sosyal ilişkilerdeki problemlere neden olduğu ifade edilmektedir (Hoxter, 2018).
b. Güvenli Bağlanma
Güvenli bağlanmanın erken çocukluk ve bebeklik döneminde önemli etmen olduğu ifade edilmektedir. Güvenli bağlanmanın ileriye yönelik stres yaratan olaylara yönelik ve sosyal ilişkileri düzenlemenin temelleri olduğu öne sürülmektedir (Bernard et al., 2019). Ebeveyn ile bağlanma üzerine yapılan çalışmalarda, güvenli bağlanan bebeklerin daha düşük kortizol düzeyi gösterdiği iddia edilmektedir. Bu çalışma güvenli bağlanmanın bebeklerin stres düzeylerini düşürdüğünü dolayısı ile stresörlere yönelik engel teşkil ettiğini göstermektedir (Kuo and Volling, 2019). Koehn ve Kerns (2019), tarafından gerçekleştirilen güvenli bağlanma çalışmasına göre, güvenli bağlanan çocukların annelerinin diğer ebeveynlere göre daha duyarlı ve ilgili olduğu öne sürülmektedir. Bu çalışmada sonuçlarına göre güvenli bağlanan çocukların anneleri çocuğunun özerkliğini daha fazla desteklediği, davranışsal kontrol stratejileri kullandıkları ve daha az sert kontrole başvurdukları iddia edilmektedir. Bu tutumların ise anne-çocuk arasındaki ilişkiye dair daha dengeli yaklaşımlar sergilenmesinin sağlanabildiği öne sürülmektedir.
Ensinck ve arkadaşlarına (2021) göre, tarafından yapılan çalışmada, güvenli bağlanma cinsel olarak istismar edilen çocuklarda meydana gelen travma sonrası stres bozuklukları için koruyucu bir faktör olarak öne sürülmüştür. Çalışmanın bulguları, güvenli bağlanmaya sahip olan bireylerin güvenli bağlanmaya sahip olmayan bireylere göre daha az istismar riski olduğunu ortaya koymaktadır (Ensinck et al., 2021). Bebeklik döneminde güvenli bağlanma yaşayan erkek çocuklarının anneleri ile iletişim kurmada güvensiz bağlanma yaşayan erkek çocuklarına göre daha iyi olduğu
19
iddia edilmektedir. Bu çalışma ele alındığında güvenli bağlanmanın erken dönemlerinin çocukluk evresini önemli oranda etkilediği anlaşılmaktadır.
c. Güvensiz Bağlanma
Bağlanma teorisine göre, çocukların bağlanma sürecinde yaşadığı güvensizliğin kaygı gelişiminde önemli rol oynadığı, ilerleyen yıllarda bireyleri kendi günlük yaşamlarında, aile dinamiklerinde ve sosyal ilişkilerinde olumsuz yansımaları olabileceği ifade edilmektedir (Colonnesi et al., 2011).
Ebeveyn çocuk arasındaki ilişkinin araştırıldığı meta analiz çalışmasında, güvensiz bağlanma gerçekleştiren çocukların duygu düzenleme becerilerinin ve akran ilişkilerinde zorluk yaşamasının yüksek ihtimal olduğu öne sürülmektedir (Kerns and Brumariu, 2014). Literatürde yer alan başka bir meta analiz çalışmasında, bebeklik döneminde kötü muamele gören çocukların daha güvensiz bağlanma yaşadığı bunun ise yaşamın ileri dönemlerinde ciddi bir risk faktörü olduğu iddia edilmektedir (Baer and Martinez, 2006).
Aile sistemleri ve bağlanma teorisi üzerine yoğunlaşan bir çalışmada, dengeli aile ilişkisinin önemine ve ebeveyn çatışmalarından çocukların ayrışmasının gerekliliğine vurgu yapılmaktadır. Özellikle ebeveynler çatışmaları, ebeveynler ve kendi aile sistemleri arasındaki nesiller arası çatışmanın yıkıcı ebeveynliği getirdiği, çocuğun bu ilişkilerden ayrışmadığı noktada psiko-sosyal olarak olumsuz etkilendiği, güvensiz bağlanma geliştirdiği ve bunu ilişkilerine yansıttığı öne sürülmektedir (Byng‐Hall, 2002).
Çocukların uyum becerilerinde ve gelişiminde ebeveyn ile çocuk bağlanmasının merkezi bir yapısı olduğu belirtilmektedir. Güvensiz, kararsız, deorganize ve kaçınmacı bir ilişkinin ebeveyn ile çocuk arasında gelişmesinin duygu düzenleme becerilerini olumsuz etkilediği, duygu düzenleme becerilerini içselleştirememelerine neden olduğu iddia edilmektedir. Bununla birlikte güvenli bağlanma sağlayan çocukların duygu düzenleme uyumunun iyi olduğu, duygu düzenleme becerilerini içselleştirebildikleri ileri sürülmektedir (Brumariu, 2015).
Travma sonrası stres bozukluğu ve bağlanma teorisi ekseninde gerçekleştirilen bir çalışmada, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan ergen çocuklarda güvensiz
20
bağlanma olduğu, ebeveyn çocuk ilişkisinin iyi olmadığı ve bu bireylerin olumsuz bilişlere yüksek oranda sahip olduğu öne sürülmektedir (Zhou vd., 2021).
C. Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarını Etkileyen Faktörler
Ebeveynlerin benimsediği tutumlarda fark yaratan birçok faktör bulunduğu ve bu faktörlerin zaman içinde ve geçen sürenin de değişime neden olduğu belirlenmiştir. Annenin benimsediği tutumda annenin yaşı, mesleği, eğitim durumu, ebeveynlerin ve çocuğun nitelikleri ve ebeveynlerin yetiştirilme tarzı ve ev hanımı olup olmama durumu gibi etkenler incelenmiştir (Şanlı, 2007). Ebeveynlerin karakterleri de belirtilen benimsedikleri tutumlar üzerinde diğer unsurlar kadar önemlidir. Uzlaşmacı, sosyal ve özenli annelerin daha ılımlı yaklaşımları tercih ettiği ve aynı zamanda çocuğa kimlik oluşumunda daha çok imkân sağladıkları gözlemlenmiştir. Bunlara ek olarak, bu özelliklere sahip anneler çocuklarının öz benlik algısına da sürekli kızgın ve katı tutumlara sahip olan ebeveynlerden daha çok katkıda bulunmaktadırlar. Bu karakteristik özelliklere sahip annelerin çocuklara daha olumlu, istikrarlı yöntemlerle destek oldukları ve çocukları için daha iyi bir çevre düzenledikleri görülmüştür (Lang and Diener, 2020). Dikkate alınması gereken unsurlardan bir diğeri de annenin ebeveyninden öğrendiği çocuk yetiştirme yöntemleridir. Annenin ailesinde katı ve baskıcı olma gibi özellikleri taşıyan ebeveynlere sahip ise negatif bir davranış modeli göstermesi muhtemeldir fakat aynı geçmişe sahip ancak yetiştirilme biçiminden memnun kalmayan anneler ise kendi çocuklarında öğrenmiş oldukları tutumu terk edecek ve yeni bir yaklaşım benimseme yoluna gidecektir.
1. Annenin Yaşı
Eğer anne; erken sayılabilecek bir yaşta annelik yaşıyorsa, çocuğa karşı yeterli ilgi ve istek duymamasına sebep olabilmektedir. Ergen sayılabilecek bir yaşta anne olan biri, çocuk ya da bebeğine henüz yeterli gelemeyeceği derecede beklentiye sahip olabilmekte, çocuğu reddetmekte ya da çocuğu her olayda suçlu olarak görmektedir (Dekovic and Gerris,1992). 16-38 yaş arası anneler arasında yapılan araştırmada, annelerin ebeveynlik rolü algıları bebeklerin taburcu edilmesinden 1 ay sonra “Ebeveynlik Memnuniyet Ölçeği” kullanılarak değerlendirilmiştir. Bebekler 4 aylıkken annelerde ebeveynlik rolü ile ilgili etkileşimli davranışlar gözlenmiştir (Ragozin et al., 1982). Demografik etkenler ve psikososyal değişkenler incelendiğinde
21
anne olma yaşı yükseldikçe, ebeveynlikten alınan hazzın önemli ölçüde yükseldiği, kişinin kendini annelik rolüne daha çok adadığı ve en uygun yaklaşımlar benimsendiği gözlemlenmiştir. Buna ek olarak yapılan araştırmada, “Ebeveynlik Üzerinde Doğrusal Yaş Etkileri” önerisi, geç yaşta anne olmanın kötü ebeveynlikle sonuçlanacağına dair popüler inanca karşı çıkmaktadır.
2. Annenin Büyütülme Ortamı
Büyütüldüğü ortamı yaşadığı yer olarak ele alındığında; yerleşim yerlerinin büyük ya da küçük olması da tutumları değiştirebilmektedir. Küçük sayılabilecek yerlerde daha çok gelenek ve göreneklere uygun klasik tutumlar sergilenmesi beklenirken, diğerine göre daha büyük sayılabilecek merkezlerde yaşayan annelerin imkanlara ulaşımı ve kullanımının daha rahat olabileceği kabul edilmektedir. Buradan hareketle; Demokratik tutumun merkezdeki anne tarafından daha çok benimseneceği beklentisini doğurmuştur (Ayyıldız, 2005).
3. Annenin Mesleği
Bilgiye ulaşım açısından toplu çalışım sağlanabilecek, kurs, kongre gibi faaliyetlere iştiraki bir annenin işi ile ilgili durumudur. Bu gibi toplantıların tutum geliştirilmesine pozitif etkide bulunacağı kabul edilmektedir. Ayrıca çalışan bir anneye sahip olan çocukların, tutumları daha da demokratik hissettikleri görülmektedir (Haktanır ve Baran, 1998; akt. Altınay, 2012).
4. Annenin Eğitim Durumu
Eğitim seviyesi iyi olan annelerin, çocuklarını büyütme konusunda daha çok kendisinin etkin olmasına özen gösterdiği söylenebilmektedir. Doğru yetiştirilebilmesinde esas prensibin disiplinli olabilmek olduğunun benimsendiği ve çocuğun kendini geliştirebilmesi adına belli sınırlarda özgür bırakılması gerektiği anne tarafınca düşünülmektedir (Von Der Lippe,1998; akt. Tağıyeva, 2018).
Eğitim esas alındığında kişiler toplumca kabul görebilecek nitelikte davranmaktadır. Eğitim seviyesi yükseldikçe, bireyin daha kolay bir ortam bulabileceği ve bulunacağı çevreye adapte olabileceği kabul edilmektedir. Bundan dolayı öğrenim durumu; annenin çocuğa karşı tutumunu etkileyen önemli faktörlerden bir tanesi sayılmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda eğitim düzeyleri arasında
22
farklılık gösteren anneler (ilkokul- yüksekokul) arasında tutumlar açısından farklılık mevcuttur (Alisinaoğlu ve Ulutaş, 2000).
D. Anne Baba Tutumlarını Etkileyen Faktörler
Ebeveynlerin birlikte bulunduğu ortam çocuğun sağlığı ve gelişimi için en ideal ortamdır. Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren ebeveynleri ile çok sıkı bir iletişim halindedir. Ve aile, çocuğun ilgi ve gereksinimlerini karşılamakla mükelleftir. Bu yüzden anne-babanın pozitif ve sevgi merkezli tutumu önem arz etmektedir (Şanlı, 2007).
Bu faktörler; Anne-babanın eğitim düzeyi, yaş durumları, ekonomik durum, ailenin durumu (evli-boşanmış), karakterleri, evlilik içerisinde birbirine karşı davranışları, çocuk sayısı, çocukların yaşları, çocukların cinsiyetleri, ebeveynlerin yetiştirilme tutumları, ebeveynlerin çocuktan beklentisi, ebeveynlerle bağı, çocuğun ebeveynleri tarafınca istenmesi-istenmemesi durumu, ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda bilgiye açık olma durumu, bilginin edinilebileceği kaynak ve karşısına çıkan sorunlarda danışabileceği insanlar gibi faktörlerdir. Bunun haricinde çocuğun niteliklerinin de ebeveynlerin tutumunda önemli olduğunu söylenebilmektedir. Çocuğun örgün öğretim öncesinde bir eğitimi olup olmaması (anaokulu), kişiliği, daimî hastalıkları vb. faktörler çocuk yetiştirme tutumlarını etkilemektedir (Şanlı, 2012).
E. Anne Baba Çocuk Yetiştirme Tutumları ile İlgili Yapılmış Araştırmalar
Symonds (1936); ebeveyn tutumlarında iki ana kıstastan söz etmiştir. Bunlar; kabullenme-baskınlık, boyun eğme-kabullenmeme kıstaslarıdır (Horowitz,1975; akt. Altınay, 2012). Baldwin ve arkadaşları (1945-1949) ise, bir aylık-iki buçuk yaş aralığındaki çocukları kıstas alarak çocuk yetiştirmede 3 adet kıstas belirlemiştir. Bunlar;
-Merhamet (kabul etme, merhamet gösterme, iletişim kurabilme),
-Üzerine gitme, ilgi gösterme (bebek gibi hareket etmek, esirgeyicilik, ilgili davranmak),
23
-Demokrasi (yöntemlerin demokratik durumu ve kesinliği, zaruri olmayan öneri, izahate açık olma, anlayışlı olmak) (Horowitz,1975; akt. Altınay, 2012).
Çalışma sonucunda edinilen kıstaslar; sıcak davranışlara karşı düşmanca tavırlar, demokrasiye karşılık mutlakıyet, duygu katılımına karşılıkta tarafsızlık biçiminde açıklanmıştır (Mızrakçı,1994).
Schafer (1959)’ın çalışmasında ise çocuklar bir ay ve üç yaş arasında sınırlandırılmıştır. On-On iki aile ile yapılan görüşmeler sonucunda anne-çocuk arasındaki davranım durumları derecelenmiştir. On sekiz anne davranış kıstası belirlenmiş bunların düzenli bir sıra oluşturduğu kanısına varılmıştır. Bu kıstasların iki noktada birbirinden ayrıldığı görülmüştür. Bu ayrımlar; sevgi gösterme- düşmanca tavırlar, özgürlük-denetleme ayrımlarıdır.
Sevgi gösterme ve düşmanlık kıstasının bir kısmında kabullenme, diğer kısmında ise kabullenmeme bulunmaktadır. Özgürlük ve Düşmanca tavırlar kıstasının kabullenme tarafında çocuk için pozitif olarak değerlendirilişi, merhametin açıklanması ve çocuk için eşitlik oluşturulması bulunmaktadır. Düşmanca tavırlar ucunda ise çocuğa yaptırım, disiplin, çocuğu yok sayma ve korku yaşatma yer almaktadır. Bunun sonucunda ebeveynler; kabullenen-özgür, kabullenen-sahiplenen
24
veya kabullenmeyen-özgür, kabullenmeyen-sahiplenen davranışlarda bulunabilmektedirler (Horowitz,1975; akt. Altınay,2012).
Çalışan annelerin, çalışmayan annelere göre; demokratik tutum puanlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Çalışmayanların, kontrolcü tutum ve aşırı izin verici tutum puanları, çalışanlara göre istatistiki olarak daha yüksek olduğu kanısına varılmıştır (Kabadayı, 2019).
2018 Mayıs-Eylül tarihleri arasında Haseki Eğit. ve Arş. Hastanesi’nde yapılan bir araştırmada ise; 2-4 yaş arasında çocuğu olan eşiyle bir arada yaşayan kadınlar baz alınmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; ebeveynlerin, küçük yerleşim yerlerinde yaşayanların kontrolcü tutum puanlamasının, büyük yerleşim yerlerinde yaşayanlardan istatiksel olarak daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca annelerin küçük yerleşim yerlerinde yaşayanların aşırı izin verici tutum puanları, büyük yerleşim yerlerinde yaşayanlardan istatistiksel biçimde yüksek olduğu görülmüştür. Eğitim düzeyi lisans ve lisansüstü olan ebeveynlerin demokratik çocuk yetiştirme tutumları puanı, ilk ve orta öğretim mezunu olanlardan istatistiksel olarak daha yüksek olduğu kanısına varılmıştır.
Eğitim düzeyi lisans ve lisansüstü olan ebeveynlerin kontrolcü tutum puanlamasının, ilk ve orta öğretim mezunu olanlardan istatistiki olarak daha düşük olduğu kanısına varılmıştır.
Mızrakçı (1994)’ya göre; 3-6 yaş aralığında çocuğa sahip 145 annenin benimsediği tutumları etkileyen etkenleri (nüfus, yetiştirilme stilleri, çocuk yetiştirme konusundaki bilgi seviyeleri ve çocuğun karakterine dair düşünceleri) araştırılmıştır. Ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarında en önemli etkenin “eğitim seviyesi” olduğu sonucuna varılmıştır (Mızrakçı, 1994).
Baumrind ve Black (1967)’in Çalışmasına göre ise, 95 çift ebeveyn ve okul öncesi çocuklarla çalışılmıştır. Bu araştırmada, anne-baba tutumlarının çocuk üstündeki tesirlerini araştırmışlardır. Bu araştırma neticesinde, aile içinde sert disiplinin erkek çocuklarında bağımlı davranışa sebep olduğunu ama kızlarda bu ilişkiye rastlanılmadığını belirtmiştir. Kız çocuklarda bağımsız davranışın anne baba tarafından isteyerek olumlu, yüksek kabul edilme durumu ile olumsuz ilişkide bulunduğu kanısına varılmıştır. Ayrıca bu araştırma ile, bağımlılık duymayan, kendine
25
yetebilen ve özgüvenli çocuklar kategorilenmiş ve bu tip çocukların anne-babalarının, tutarlı, sevgi gösteren ve istekli olduğu kanısına varılmıştır.
Jacobsob ve Engelbrecht (2000); tarafından yapılan araştırmada Kuzey Teksas’taki 0-5 yaş aralığında çocuğa sahip 740 ebeveyn ile çalışmıştır. Araştırmanın neticesinde; yükseköğretim mezunu olan ve olmayan ebeveynlerin, aile eğitimi hususundaki alaka ve gereksinimlerinin birbirine benzediği, öğrenim seviyelerinin anlamlılık arz eden bir fark göstermediği, fakat yüksek öğrenim mezunu olan ve olmayan ebeveynlerin öğrenim yolları ve aile eğitim yöntemleri bakımından fark olduğu, yükseköğrenim mezunu olanların bilgiyi yazılı kaynaklardan edindiği, yüksek öğrenim mezunu olmayanların ise; öğretmen ve diğer aile fertleriyle paylaştıkları görülmüştür.
Park(1983); Amerika Kuzey Teksas’ta 3-5 yaş aralığında çocuğu olan 118 Koreli Anne-babanın tutumlarıyla alakalı etkenleri incelemek için yaptığı araştırma sonucunda; yaratıcılık ile kuralcılık puanlarının cinsiyet, ebeveyn, aile türü, anne-babanın yaşı, öğrenim durumu, gelir seviyesi ve lisanı, Amerika’da yaşama süresi, çocuğa tutumları ve ırksal farklar vb. niteliklerin hiçbiriyle ilişki saptanamadığı, düş kırıklığı ve çocuğa tutumun anlam içerdiği, öğrenim-öğretimle anne-babanın cinsiyeti ve eğitim seviyesinin anlam içeren ilişkide bulunduğu kanısına varılmıştır (Bolat, 2011).
Orçan ve Deniz (2004), okul öncesi eğitim kurumu düzeyindeki 6 yaş çocuklarla toplumsal uyum seviyelerinin saptanması konusunda yaptığı araştırma da varılan sonuçlara göre; yüksek eğitim seviyesindeki annelere sahip çocuklarda, uyumun daha fazla olduğu, çalışan anneye sahip çocukların uyum seviyesinin çalışmayan anneye sahip olanlara nispeten daha fazla olduğu kanısına varılmıştır.
F. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Tanımı, Tarihçesi ve Türleri
Çocukluk Çağı Örselenme Mağdurlarının fiziki ve psikolojik sağlıklarında ve iyi olma durumlarında ve gelişiminde önemli tahribata neden olan evrensel bir problemdir (WHO,2006; akt. Bilim, 2012). Örselenen ve İhmal Edilmiş Çocuklar Merkezi (Amerika), çocuğun örselenme durumunu, çocuğa yönelik fiziki, duyguya yönelik ve cinsel tahribatlarla neticelenen ve tekrarı olan menfi hareketler veya
26
çocuğun ebeveynleri ve diğer yakınları tarafınca ihmal edilmesi olarak tanımını yapmaktadır (Child Welfare Information Gateway, 2008; akt. Bilim, 2012)
Birey dünyaya gelişi itibariyle ebeveynleriyle bir ilişki kurar. Bu ilişki başlangıç olarak bebeğin hayatını sürdürmesini mümkün kılar. Kurulan bu ilişki yalnızca çocukluk yaşlarında hayatını devam ettirmekle kalmayıp yaşamının tamamına etkide bulunur. Her anne-babanın nitelikleri, iletişim metotları, bağları farklı olmaktadır. Anne-babanın kendi arasında ve çocuğuyla oluşturduğu ilişkisel bağ çocuğun kişiliğini oluşturması konusunda pozitif ya da negatif yönlü etkide bulunmaktadır (Kandır ve Alpan,2008; akt. Birlik, 2019). Anne-babanın ya da bakım sağlayan kişinin çocuğa zararlı davranışta bulunması sonucu örselenme oluşmaktadır. Örselenme fiziki tahribat, duygusal tahribat, cinsel açıdan istismarın oluşması, ihmal, sağlıksız beslenme, menfaat için kullanma ve zekâ gelişimini negatif yönlü etkileyecek davranışlarda bulunmayı kapsamaktadır (Zorbas and Charuvastra, 2008; akt. Dülger, 2019).
Bedensel ve psikolojik açıdan sağlıklı, sosyal, üretici ve toplumsal fayda yaratabilecek kişilerin var olması için özellikle sağlığa önem veren bir çocukluk yaşanması gerektir. Çocuğun; cinsel, fiziksel ve duygu istismarının mağduru olması, ihmali ve ailesel şiddete şahitliği gibi tecrübeler örselenme yaşantıları kapsamında sayılmaktadır (Zorbas and Charuvastra, 2008; akt. Dülger, 2019). Diğer bir taraftan geçtiğimiz senelerde çocukluk dönemi istismar ve ihmali yaşantılarının durumlarının ruhsal belirtiler ve anksiyete seviyesinde bozucu etkide bulunduğunu öne sürmüşlerdir (Crawford ve Castillo, 2009; akt. Cesur vd., 2018).
Çocuk istismarı kavramının tanımlanması ve önlem planlarına yönelik tarihi geçmişi incelendiğinde, 1860 yılında tıbbi olarak ilk tanımının Fransız Adli Tıp Profesörü Tardieu tarafından tanımlandığı iddia edilmektedir (Roche et al., 2005). Bu bağlamda Tardieu, 1869 yılında 32 çocuk olgusu üzerinden derlediği çalışmasını bilimsel camiaya aktardığı belirtilmektedir (Labbé, 2005). 1946 yılında Caffey tarafından öne sürülen “Caffey Sendromu” (Kleinman, 2015), 1961 yılında Kembe tarafından öne sürülen “Hırpalanmış Çocuk Sendromu” tanımlamaları gerçekleştirilmiştir. 1924 yılında Milletler cemiyetinin kurulması ile birlikte 26 Eylül 1924 yılında Çocuk Hakları çerçevesinde Çocuk Hakları Cenevre Bildirgesi’nin kabul edildiği belirtilmektedir (Çakır, 2020). Birleşmiş Milletlerin, 78 ülke temsilciliğinde
27
Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul ettiği ifade edilmektedir. Aynı sözleşmenin 9 Aralık 1994 Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandığı belirtilmektedir (Kurt, 2016).
1. Fiziksel İstismar
Anne- baba veya bakım veren kişinin davranışı çocukta fiziksel tahribata neden olmaktadır (Kong et al., 2018; akt. Dülger, 2019).
Çocuğun yakınlarının gelişimini tahrip edecek şekilde daima davranış göstermesi neticesinde var olan kaynakların temin edilmemesi, çocuğun yoksunluk çekmesi olarak tanımlanabilmektedir (Aral,1997). Türkiye Başbakanlık Aile Arş. Kurumu (BAAK) Başkanlığı -Aile İçi Şiddetin Sebep ve Sonuçları araştırmasında; ailede çocuklara karşı uygulanan fiziksel şiddeti %46 olarak oranlamıştır (BAAK,1995; akt. Bilim, 2012).
2. Sarsılmış Bebek Sendromu
Sarsılmış bebek sendromu; bebeğin kolları ya da gövdesinden kavranarak şiddetli biçimde sarsma faaliyetiyle oluşan, beyninde tahribat, beyin travması ve beyinde ödem, mühim şekilde beyinde yaralanma, göz içi kanamaları ve ölüme sebep olacak fiziksel örselemedir (Ludwig S, 1984; Akkuzu vd., 2018). Fakat bu kavram ilk defa Kempe ve arkadaşları (1962)’nın çalışmasıyla öne sürülmüştür (Bilim, 2012).
3. Duygusal İstismar
Anne- baba ya da bakım sağlayan kişinin çocuğun gelişimi için ideal bir ortam temin etmedeki başarısızlığı veya psikolojik sağlığı ve gelişim sürecinde negatif bir etkiye sahip olmasıdır (Higgins and McCabe, 2000; akt. Dülger, 2019). Çocuğun sevgi yoksunluğu çekmesi, ilgi gereksiniminin karşılanmaması olarak kabul edilmektedir (Erkmen,1991; Mangır ve Başar,1993; akt. Aral, 1997).
Amerika Çocuk İstismarı Birliğine göre; “Duygusal İstismar, ebeveynlerin tekrarlayan davranışları neden olmakla birlikte çocukta değersizlik hissi, sevilmediğini düşünme, yetersizlik duygusu, kabul görülmediğini ya da benimsenilemediğini düşünme, tehlike halinde ya da yalnızca başka insanların gereksinimlerini giderdiği
28
sürece kendisine değer verildiğini düşünmesine neden olmasıdır (APSAC, 1995; akt. Bilim, 2012).
4. Cinsel İstismar Cinsel istismar çocuğa birincil veya ikincil olarak yakın olan kişi veya kişilerin, bakım sağlayan kişinin kendi cinsel doyumunu sağlayabilmek için kullandığı ya da kullanmaya çalıştığı davranışlarıdır (Kong et al., 2018; akt. Dülger, 2019). Cinsel istismar, cinsel tatmin için bir çocuğum kullanmaya çalışmak veya çocuğun bu niyette istismarına yardım etmektir (Kutchinsky,1981; Atauz,1991; akt. Aral, 1997).
Mağdur çocukta görülebilecek bulguların; yaş, istismara maruz kaldığı süre, tekrar etme sıklığı, istismar eden kişinin çocukla yakınlığı, cinsel istismarın biçimine, kuvvet içerip içermemesine göre farklılık arz edeceği belirtilmiştir (Browne and Finkelhor, 1986; akt. Bilim, 2012). Toplum tarafından kabulü olmayan ve duygu açısından en şiddetli biçimde yaşanan bu istismarın, aileden biriyle veya çocukla akrabalık bağı olan kişilerce uygulandığı belirtilmiştir. Fakat bu tür olayların tespiti ve kanıtlanması olabildiğince güç olmaktadır. Araştırmalar neticesinde; en çok 3-5 yaş aralığındaki çocuklarda yaygın olduğu kanısına varılmıştır (Kozcu, 1990; Jones ve McCurddy,1992; akt. Aral,1997).
5.İhmal
Genel olarak anne-babanın, ilgili kurum ve kuruluşların veya devletin en temel vazifelerini yerine getirmemesi olarak tanımlayabilmekteyiz. Çocuğun hak ve özgürlük gereksinimlerinin karşılanmaması neticesinde maksimum derecede gelişimini kısıtlanması şeklinde öne çıkmaktadır (Aral,1997).
İhmal ve İhmalkâr davranış; bakım sağlayan kişinin çocuk için, sağlıklı yaşaması, eğitilmesi, psikolojik gelişimi, sağlıklı beslenmesi, barınması, güven içeren hayat şartlarını temin edememesidir. Yoksulluk kavramından farklı olarak düşünülmektedir. Ebeveynler için kolayca elde edilebilecek fırsatların çocukların gereksinimlerini karşılamaya yönelik kullanılmaması halinde oluşmaktadır (Widom et al, 2018; akt. Dülger, 2019). Bazı kaynaklar da İhmal kavramı “Pasif İstismar’’ olarak tanımlanabilmektedir (Polat, 2001; akt. Bilim, 2012).
29
G. Çocukluk Çağı Örselenmesi Risk Faktörleri
1. Kültürel ve Çevresel Risk Faktörleri
Toplumlardaki çocuğa yönelik bakış ve çocuğun toplumdaki konumu, çocuklara yönelik istismar algısı noktasında önemli bir etkendir. Çocuklar yaşları ve yapıları itibariyle savunmaz bireyler olduğu için seslerini yetişkinlere duyurmaları oldukça zor olabilmektedir. Birçok kültürde çocuklar, ailelerin sorumluluğunda ya da kendi kişisel hakları olmayan kişiler olarak algılanmaktadır (Holman, 2001). Bu tür bakış açısı, çocuklara yönelik şiddet davranışlarının istismar olarak anlaşılmasına veya birer disipline etme aracı olarak algılanmasına neden olmaktadır. Çocuk istismarı ele alındığında bahsedilen tüm noktaların istismar açısından risk faktörü olduğu söylenebilmektedir. Toplumdaki kişilerin benimsedikleri dinin gerektirdikleri, adalet sistemi ve istismar sonucundaki yaptırımların nasıl olduğu, çocuk istismarına bakışı ve sıklığı etkilemektedir (Pearce and Pezzot-Pearce, 2007; akt. Kaya 2014).
2. Ebeveyn veya Bakım veren Açısından Risk Faktörleri
Fiziksel istismar, ailenin düşük sosyo-ekonomik düzeyi ve stres seviyesinin yüksek oluşuyla ilişkili bulunmuştur. Çocukları istismar eden kişilerin eğitim düzeyinin genel olarak düşük olduğu belirlenmiştir. Bu sebeple, düşük eğitim seviyesi ve düşük sosyo-ekonomik düzey çocuk istismarı açısından risk faktörlerinden sayılmaktadır. Ebeveynlerin depresif olması veya kişilik bozukluklarının olması, madde kullanımının etkisinde oluşu, bağımlılık derecesinde alkol kullanması gibi durumlarda çocuk istismarı açısından ciddi risk faktörleridir. Çocuklarına fiziksel istismarda bulunan ebeveynler, fiziksel istismarda bulunmayan anne babalara göre, çocuklarının tuvalet ihtiyaçlarını, beslenme ihtiyaçlarını, ağlama tepkisi gibi bakım gerektiren konulara karşı daha stresli ve tepkisel davranmaktadırlar. Bu duruma göre ebeveynlerin kaygı seviyelerinin yüksek oluşu, öfke kontrolsüzlüğü gibi durumlar risk faktörüdür. Bu bireyler için, karşılaşılan problemlerde çözüm yolunun öfkeyle tepki vermek olduğu düşünülmektedir (Howe, 2005).
Çocuklarını istismar eden birçok ebeveyn için kendi çocukluk dönemlerinde şiddetin olduğu sevgisiz bir ortamda yetiştiklerinin vurgusu yapılmaktadır. Bu tarz ebeveynlerin, kendi çocukluk dönemlerinde madde bağımlılığı, alkol bağımlılığı ve ruh sağlığı problemleri olan ebeveynlerle yetiştikleri belirtilmektedir. Bu sebepten
30
kendi çocukluk döneminde istismar mağduru olan ebeveynlerin kendi çocuklarının da risk altında olduğu söylenebilmektedir (Howe, 2005).
Ebeveynlerin çocuk yetiştirme stillerinin çocuk istismarıyla ilişkilendirilmiştir. Bazı aile ortamlarında dayak, çocuğu disiplin etmek için bir araç olarak görülmektedir. Bu algı yerleşmemiş olsa dahi, çocuğun yaşadığı problemli davranışlarla nasıl baş edeceğini bilmeyen, yeterli bilgi sahibi olmayan ebeveynler, fiziksel ya da duygusal istismarı çözüm yolu olarak seçebilmektedir. Tek ebeveyn olmak ise başka bir aile risk faktörüdür. Eşi olmadan, çocuk yetiştirmeye çalışan ebeveynin stres seviyesi yüksek ve çocukla ilgili yaşanan problemlerde baş edebilme becerisi düşük olabilmektedir (Pearce and Pezzot-Pearce, 2007; akt. Kaya, 2012).
3. Çocukla İlişkili Risk Faktörleri
Her çocuğun istismara uğrama ihtimaline karşı bazı çocuklar bazı özelliklerinden kaynaklı daha fazla risk altında sayılmaktadır. Doğumdan kaynaklı sorunlar, başarısızlık, suça yönelme, bebekteki anormallikler, problemli davranışlar gibi bazı faktörler istismara uğrama riskini arttırdığı söylenmektedir (Polat, 2007; akt. Kaya, 2012).
Özel gereksinimli çocuklar, zor eğitilebilir olanlar, ölümcül ya da kronik hastalığa sahip olanlar, hiperaktivitesi olanlar, prematüre olanlar, normal doğum kilosundan daha az doğan çocuklar ebeveynlerinin stres oranlarının yükselmesi dolayısıyla daha fazla istismara uğramaktadırlar. Çocuğa ait özelliklerin yanında istenmeyen, gayri meşru doğan, istenilen cinsiyette doğmayan çocuklara karşı davranışlar genel olarak olumsuz olmaktadır. Bunun yanında bu çocuklar her türlü hak ve statünün dışında bırakılmaktadırlar (Howe, 2005).
Çocukların doğum sırası da istismar açısından önemli sayılan bir risk faktörüdür. Bir Çocuk ailenin ilk çocuğu olduğu zaman tecrübesiz ebeveynlerle bir arada büyümekte ve anne babaların yoğun beklentileri altında ezilmektedir. Çok çocuklu aile yapılarına bakıldığında ise, en küçük çocuklar ebeveynlerin en bıkkın evrelerine denk geldiklerinden ihmalkâr davranışlarla yetişmek zorunda kalabilmektedirler (Holman, 2001). Çocukların mizacı, kişisel özellikleri ve bilişsel olarak düzeyleri de istismar olgusuyla yakından ilişkili kavramlar olarak ele alınmakta ve risk faktörü olarak sayılmaktadır. Mizaç, problemli davranışlara neden olduğu
31
noktada istismara maruz kalma olasılığının arttığı düşünülmektedir. Çocuğun bilişsel düzeyinin ebeveynlerin beklentisinin altında olması durumunda, ebeveynleri öfkelendirip dolayları bir şekilde istismarı doğurucu bir sebebin olabileceği düşünülmektedir (Pearce and Pezzot-Pearce, 2007).
Sonuç olarak, istismara meyilli olan ebeveynler istismar davranışına gerekçe olarak, çocuğun özelliklerini de içeren birçok bahane sıralayabilmektedir. Fakat hiçbir çocuk kendisini istismar edilmeye maruz bırakacak özelliklere sahip olmayı dileyerek doğmamaktadır. Buna rağmen bazı çocuklar, kişisel özelliklerinden kaynaklı ebeveynlerinin gözünde problem olarak görülüp, istismara uğrayarak sindirilmeye çalışılmaktadır (Kaya, 2012).
H. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Nedenlerine Yönelik Kuramsal Bakış
1. Psikolojik Model
1960 yıllarında literatürde istismar konusuna verilen önem artmış ve istismarı açıklamada psikolojik modellerin hakimiyeti devam etmiştir. Bu modellerin temel yargısı, istismar davranışında bulunan 35 kişinin klinik bozukluğu olmasıdır. Bu yargıdan hareketle, çocuk istismarı ve ihmalinden sorumlu olan bireylerin genel olarak ebeveynlerin olduğu düşünüldüğünde, anne ve babaların psikiyatrik değerlendirmeleriyle birlikte ihmal ve istismar konusu ele alınmıştır. İstismarcı ebeveynlerin diğer anne babalara göre bir sürü farklı kişilik özelliklerine sahip oldukları varsayılmıştır. Bununla birlikte, istismar eden ebeveynlerin bazılarında psikiyatrik bozukluklar olabileceği söylenmiştir. Bu durum yeterli sayıda araştırmalarla desteklenemediğinden, istismar eden anne ve babaların çok az bir kısmında psikiyatrik bozukluk olduğu görülmüştür. Bundan dolayı da 1970 yıllarının sonuna doğru psikolojik modeller yerini insanlarla iletişime vurgu yapan sosyolojik modellere bırakmıştır (Kars, 1996; Scannapieco and Connell-Carrick, 2005).
2. Sosyolojik Model
Bu modelin temel vurgusu sosyal değerler ve sosyal faktörlerin ihmal ve istismar üzerindeki etkisidir. Sosyolojik modele göre yoksulluk, sosyo-ekonomik konum, şiddetin toplumsal açıdan algılanış tarzı, toplumsal değerle ve sınıflar
32
arasındaki farkları gibi birçok faktörler çocuk ihmal ve istismarı ile yakından ilgilidir. İşsizlik, kötü konut, düşük gelir düzeyi, düşük sosyo-ekonomik seviye gibi sosyolojik unsurlar özellikle stres doğurmaktadır ve bu stres düzeyi arttıkça çocuklara yönelik istismar oranında da artış gözlenmektedir. Algılanan sosyal destek önemli bir etken olup, daha az sosyal desteğe sahip olan ve daha az sosyal ilişkilerde bulunan ailelerde, aile içinde stres ve gerginlik artarak şiddetin doğmasına sebep olabilmektedir. Sosyal desteğin az olmasının bir diğer önemli sebebi kentleşme sürecinde ve endüstrileşmeyle birlikte işlerin, evlerin değiştirilmesi kişilerin soyutlanmasına sebep olmaktadır. Soyutlanma ise aile içerisinde gerilimi ve onunla birlikte istismarı arttıran bir diğer detaydır (Kars, 1996; Scannapieco and Connell-Carrick, 2005).
Sosyolojik model, sosyolojik değişkenler ve istismar arasındaki ilişkiyi dolaylı yollardan saptaması ve bilimsel açıdan dayanakların yetersiz kalması nedeniyle eleştirilmektedir. Örneğin; yoksulluğun çocuk istismarını yordayan bir faktör olduğu ifade edilirken hem yoksul olup hem hiç istismar yaşanmayan ailelere açıklama getirilememektedir (Kaya, 2014).
3. Sosyal Öğrenme Modeli
Bandura (1977), tarafından ortaya konan sosyal öğrenme modelinin temel kuramına göre çocuk istismarı, çevreden gelen uyaranlarla birlikte istismar davranışında bulunmayı öğrenmek ve bu öğrenilen davranışların tekrarı ile ilişkilendirilmektedir. İstismara maruz kalan çocuklar, davranışları örnek alarak, yetişkinlik dönemlerinde istismar davranışlarını problem çözmenin bir yolu olarak görebilmektedirler. Bu noktada çocuk ihmal ve istismarı kuşaktan kuşağa aktarılabilen bir davranış olarak değerlendirilebilmektedir. Çocuk istismarı davranışının örnek alınmasının yanında, sosyal öğrenme kuramına göre, istismara maruz kalan bir çocuğun şiddet eğilimi “normal” değerlendirilir. Bu normalize etme, şiddet gösterildiğinde ya da kendisi şiddet gördüğünde yaşanılan durumu normal karşılamasına sebep olabilmektedir. Bu kuramın açıklamaları, çocukluk döneminde istismara maruz kalıp, kendisi istismarda bulunmayan pek çok yetişkin bireylerin davranışlarını açıklamak konusunda yetersiz kalmaktadır (Daro, 1998; Scannapieco and Connell-Carrick, 2005).
33
Psikolojik, sosyolojik ve sosyal öğrenme modelleri, istismarı açıklamaya yönelik olarak literatüre önemli ve anlamlı katkılar sağlamakla birlikte, çocuk istismarının çok boyutlu ve karmaşık yapısını açıklamada yetersiz kalmıştır. Günümüzde ekolojik modeller, çocuk istismarının karmaşıklığını farklı boyutların etkileşimlerini ele alarak açıklayan modeller olup, en kapsamlı yaklaşımlar olarak görülmektedir.
İ. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Yetişkinlik Değerlendirmesi
Bakım sağlanmasına, sevgi gösterilmesine, ilgilenilmesine en ihtiyaç duyulan evrede yaşanılan negatif yaşantılar, istismara ve ihmale uğrayan çocuğun hem çocuk hem de ergenlik yaşlarında fiziki, ruhsal ve duygu açısından birçok problem yaşamasına neden olmaktadır. Dünyada her bölgede, toplumun her tabakasında gözlenebilen ihmal ve istismarın tesiri, vaka oluştuktan seneler sonra dahi ortaya çıkmaktadır. Araştırmalar sonucunda 50 sene geçmiş olsa dahi istismar ve ihmale uğrayan bireylerin bu negatif deneyimlerin sonuçlarıyla başa çıkamadığını göstermiştir (Bilim, 2012).
Çocukluk travmalarına maruz kalan bireylerin yetişkinlik hayatlarında yaşayabilecekleri bazı sorunlar şu şekilde tanımlanmıştır:
-Travma Sonrası Stres Bozukluğu (flashbackler, tekrarlayan düşünceler, kötüye kullanım anını tekrar yaşıyor gibi hissetme),
-Bilişsel Bozulmalar (dünyanın tehlikeli bir yer olduğuna dair inanç, kendini yetersiz algılama),
-Duygusal Bozukluklar (depresyon, kaygı, okb, fobi, öfke)
-Bozulmuş Benlik Algısı (ilişki ve bağ kurmada zorlanma, kendini koruma dürtüsünde zorlanma)
- Kaçınma (travmatik olaya dair hafıza bozuklukları, disosiyasyon (bölünme)
- İkili ilişkilerde zorluk (yakın ilişkileri zararlı atfetme, kendini açmakta zorlanma, samimiyetin bozulması)
34
- Sağlık Problemleri (baş ağrıları, beyin yapısındaki değişim, bağışıklık sistemi yetersizliği) Kendall-Tackett and Marshall 1998; akt. Bilim, 2012).
İstismar ve ihmalin bireyin gelişimsel sürecinde ve erişkinlikteki yaşantısında etkileri genel anlamda ruhsal, fiziki ve sosyal bakımdan oluşabilmektedir. Bu sınıflandırmanın oluşturulmasına rağmen, bu etkileri kesin olarak ayrıma tabii tutmak mümkün değildir. Örnek olarak; başa alınabilecek bir hasar gibi fiziki bir örselenme, duygu açsından bir sarsıntı oluşturabileceği gibi ruhsal anlamda da tesir edebilmektedir (CWIG,2008; akt. Kaya, 2014).
Çocukluk çağındaki negatif bir deneyim sonucunda ileriki dönemlerde asabiyet, depresif davranışlara yatkınlık, öfke patlamaları, utanma, kognitif deformasyonlar, bedensel sıkıntılar gibi birçok problem oluşabilmektedir. Kimi zaman bu problemler, psikiyatri açısından bir tanı konulabilecek kadar baskın olabilmektedir (Üçok ve Bıkmaz, 2007).
Ayrıca çocukluk döneminde ihmal ve istismarın herhangi bir çeşidine uğramış bireylerin, uğramamış olanlara nispeten, mide problemleri, akciğer rahatsızlıkları, alerjik tepkiler, romatizmal rahatsızlıklar, hipotansiyon gibi rahatsızlıkları daha çok yaşayabilmektedir (CWIG,2008; akt. Kaya, 2014).
Çocukta istismarın en net belirtileri ise fiziki olarak kendini göstermektedir. Çocuk sayılabilecek evrede fiziki açıdan istismara uğrayan bireyin kemik yapısı ve kas sistemiyle alakalı daimî rahatsızlıkları oluşabilmektedir. Felitti (2000; CWIG,2008)’a göre; fiziki istismar kalıntılarıyla, yetişkinlikteki bedensel sağlık arası negatif bağlantıyı destekleyen sonuçlara ulaşmıştır.
Fiziki, ruhsal ve davranış açısından sorunların tamamı, sosyal bir obje olan bireyin, sosyal bağlantıları ve yaşamıyla etkileşmektedir. Bundan dolayı; istismara maruz kalmış bir kişi, sözünü etmiş olduğumuz sorunların neticesinde aile içi ilişkilerinde, iş ilişkilerinde ve toplum içerisindeki ilişkilerinde problemle karşılaşma oranı daha çok olabilmektedir. Bu problemlerle başa çıkan kişilerin oranı arttıkça, toplumsal açıdan tehlike unsuru oluşuyor diyebilmekteyiz (Kaya, 2014).
35
J. Ebeveynlerin Çocuk İhmali ve İstismarı Farkındalığı
Çocuğa yöneltilen kötü davranış, çocukluk dönemi örselenme yaşantısı olarak da çeşitli şekillerde ele alınsa da aslında hepsinin birbiri yerine kullanılabileceği söylenebilmektedir. Bu tabirler değişkenlik gösterse bile, anlatılmak istenen şey temel olarak aynı sayılmaktadır. İhmal ve istismar, çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığı bakımından gelişimi için ihtiyaçlarının giderilmemesi ya da çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığına negatif yönde etkide bulunacak fiillerde bulunulmasıdır (Kaya, 2014).
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise, çocuk ihmali ve istismarını “18 yaş altındaki çocuklara uygulanan her tür fiziksel, cinsel ve/veya duygusal kötü muamele, ihmal ve ticari olarak sömürülmesi ve çocuğun sağlığına, refahına ve gelişimine fiili veya potansiyel olarak zarar veren eylemler” olarak tanımlamaktadır. Çocukların fiziksel, duygusal, cinsel veya sosyal açıdan kötü muameleye maruz kalması çocuğun güvenliği sağlanamadığında ortaya çıkmaktadır. Bu durum çocuk ve aileyi etkilemekle birlikte, toplumu ve toplumun yapılarını da etkileyen bir halk sağlığı problemi haline gelmektedir (Akduman vd., 2005).
Ebeveynlerin ihmal ve istismara yönelik farkındalıkları ise, ebeveynlerin çocuk ihmali ve istismarı konusundaki bilgi düzeyleri ve fikirleri olarak tanımlanmaktadır (Ünal, 2017). Anne-babanın çocuğun gelişimi ve eğitilmesinde yaşamsal bir fonksiyonu mevcuttur. Yapılan birçok araştırmada da çocuk ihmali ve istismarında en çok risk faktörü aile olarak görülmüştür. Anne-babanın çocuk yetiştirilmesinde tutum ve kuralları bazı zamanlarda istismar davranışıyla eşdeğer sayılmaktadır (Akduman vd., 2005).
1. Çocuk İstismarının Belirtileri
Çocuklarda istismar ve ihmal kavramı, ebeveynler veya bakımıyla görevli bireyler tarafınca çocuğu hedef alan, toplum kuralları ve uzman kişiler tarafından uygun olmayan veya zedeleyici nitelikte, çocuğun kendini geliştirmesine engel olan, gelişimim sınırlayan davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Bu davranışların neticesinde, çocuğun bedensel, cinsel, psikolojik ya da sosyal bakımdan zedelenmesi, sağlığının ve güven duygusunun tehlikede olması mümkündür. Çocuk İstismarı,
36
fiziksel, cinsel ve duygusal olarak, Çocuk ihmali ise, fiziki ve duygusal olarak ayrılmaktadır (Taner ve Gökler, 2004).
Ayrıca istismar edilmiş ve ihmal edilmiş çocukların buna ilişkin kurum ve kuruluşlara başvurması ve destek istemesi konusunun bütün dünyada sorun olduğu söylenebilmektedir. Bütün istismar çeşitlerinde, istismarı gözler önüne seren bulguların olacağına dikkat edilmelidir (Kaya, 2014). Bu belirtiler şu şekilde sınıflandırılmaktadır;
2. Fiziksel İstismar Belirtileri
Fiziksel istismar; henüz erişkin sayılmayan 18 yaş altı çocuk veya gencin, ebeveynleri ya da bakımını üstlenmiş kişi ya da kişilerce sağlığını zedeleyecek ya da zedeleme unsuru oluşturacak şekilde daimî ve sistematik bir biçimde fiziksel örselenme şeklinde açıklanmaktadır (Kulaksızoğlu,1998; akt. Taner ve Gökler, 2004). En çok karşılaşılan ve bedensel belirtiler nedeniyle en basit şekilde belirlenebilen istismar çeşididir. Yapılan ilk araştırmalar daha çok bedensel istismar alanında olmuştur. Bu araştırmalarda Cinsel İstismar bu bağlamda incelemeye alınmıştır (Gökler, 2006).
Fiziksel istismar belirtilerine çocuğun herhangi bir uzvunda belli bir izahı olmayan yara, yanık, morluk, diş izi ve kemik yapısında zedelenme veya kemik lezyonu, kafada oluşmuş yara veya şişlik, kemik yapısı tahribatları ve iç uzuvlarda yaralar şeklinde rastlanmaktadır (Shannon, 2009; akt. Kaya, 2014).
Dövmek, tokat atmak, tekme atmak, ateşle yakmak gibi eylemler bütünüdür (Ünal 2005). Fiziksel İstismarın en yoğun şekilde rastlanan bulguları ise şunlardır;
-Mağdurun iskelet sisteminde kırılma, çatlama, izahı olmayan yara lezyonları, yanık izleri ve bölgesel morarmalara rastlanmıştır. Mağdurun vücudunun iç bölümlerinde farklılık gösteren tonlarda morarmaların mevcut olması sistematik bir biçimde fiziki istismarının belirtisi olabilir.
-İzahı olmayan kazaların mevcut olması ve bu kazalara dair mağdur ve ailenin çelişkili açıklamada bulunması önem arz etmektedir.
37
-Mağdur anlamlandırılamayan bir biçimde bir büyüğünden çekiniyor ve onun yanında bulunmak istemiyorsa çekindiği kişi tarafınca fiziksel istismara uğradığı düşünülebilmektedir (Ünal, 2017).
Fiziksel istismarda bulunan kişi; genel anlamda çocuğun bakımıyla ilgilenen kişiler olduğu için sağlık çalışanlarının, öğretim görevlilerinin ve yakın çevredeki komşuların, eş-dost ve akrabalarının dikkatli olmaları çocuk açısından hayati yararlar sağlayabilmektedir (Shannon, 2009; akt. Kaya, 2014).
3. Cinsel İstismar Belirtileri
Mağdurun, bir erişkin tarafınca; cinsel uyarılma ve doyuma ulaşma isteği ile kullanımı, fuhuşu zaruri kılması, porno vb. suçlara dair nesne olarak sürülmesi Cinsel İstismar olarak adlandırılmaktadır (WHO,1989; akt. Ünal,2017).
Cinsel güdülenmeye bağlı istismar türüdür (Ünal, 2005). Kempe ve Kempe (1978)’nin tanımına göre ise; erişkinlere bağlılık hisseden, henüz olgun sayılmayan çocukların henüz tamamen idrak edemedikleri cinsel faaliyetlerde bulundurulması veya aile içi bağların oluşturduğu sınırların ihlal edilmesi olarak tanımlamışlardır (Bilim, 2012).
Maruz kalan kişiyi derinden zedeleyen, psikolojisini sarsan bu istismar türü çok birçok şekilde oluşabilmektedir. Cinsel sayılan konuşmalar, teşhir faaliyetinde bulunma, izin dahi istenmeden izleme faaliyeti gibi uzaktan yapılabilen fiiller gibi, bedende özel sayılabilen noktalara (göğüs, kalça, anüs, cinsel organ) elleme veya mağdurun temas etmesini isteme, oral ilişki, sürtünme yoluyla ilişki veya cinsel ilişki (parmaklar ya da nesnelerle ya da anal/genital ilişki) vb. unsurların tamamı bu istismar türüne dahildir (Faller,1989; akt. Bilim, 2012).
Cinsel istismar, içeriği nedeniyle farkına varılması en zor olan istismar türüdür. Mağdur, istismar hususunda bir belirti göstermedikçe ortaya koyulması güç olabilmektedir. Bununla birlikte suçlu hissetme duygusu ve utanma vb. içsel tepkiler nedeniyle çoğu zaman saklanmakta ve bundan dolayı da doğru istatistiki donelere ulaşım güç olmaktadır (İşeri, 2008; akt. Bilim, 2012). Toplumsal olarak çok sık yaşanılan bir istismar türü olmasına rağmen gizlenmesi nedeniyle %5-10’luk kısmının bilindiği fikrine varılmaktadır (Turhan, Sangün ve İnandı,2006).
38
Bu istismar türünde en belirgin belirtiler fizikseldir. Örneğin; mağdur oturmakta veya yürümede zorlanıyorsa, cinsel istismar neticesinde fiziki şiddeti anımsatan fiziki belirtiler gözlemlendiğinde (diş izi, darp, yara) cinsel istismar ihtimaline şiddetle eğilmek gerekmektedir (Kaya, 2014).
Cinsel İstismarın en yoğun şekilde görülebilen belirtileri şunlardır;
- Mağdurun anal ya da genital uzvunda tahribat (şişlik, kızarma, acı hissi, kan),
- Mağdurun oyun nesneleri, kendi bedeniyle veya başka kişilerle yaşına uygun sayılmayan oyunlar oynaması,
- Mağdurun cinsellik hakkında yaşına uygun olmayan bilgileri bilmesi cinsel istismara uğradığını düşündürebilmektedir (Doubwitz et al., 2002; akt. Ünal, 2017).
Cinsel istismar konusunda yapılan araştırmalara baktığımızda Boney-Mccoy ve Finkelhor tarafından 1995 yılında 10-16 yaş aralığında 2000 çocuğunda katılımıyla varılan sonuç; Cinsel istismar mağduru çocukların cinsel istismar mağduru olmayanlara nispeten daha fazla oranda ruhsal ve davranımları konusunda bulgular, travmatik bozukluklar ve eğitim hayatında zorluk yaşadıklarını, bununla birlikte istismar mağduru olduğunu belirten erkek çocukların depresyona eğiliminin daha fazla olduğunu, Johnson, Cohen, Brown, Smailes ve Bernstein’in 1999 yılında 639 çocukla birlikte yaptıkları araştırmada ise cinsel istismarın maksimum düzeyde kişilik zedelenmeleri, çöküntü ile alakalı olduğunu raporlamışlardır.
Çocuklar aşağıdaki nedenlerden dolayı istismarı söylemek istemezler ya da söyleyemezler.
- İstismar fiilini gerçekleştiren kişi ya da kişiler; tanıdıkları ya da akrabalarından biridir.
-Taciz eden kişi gözdağı vermiştir yani mevcut fiili açık etmesi halinde yakınları için kötü sonuçlar doğuracağını, onların yaşamına son vereceğini veya mağdurun hapsedileceğini söyleyerek tehdit etmiştir.
-Anlatmaları halinde anlattıklarına inanılamayacağından korkarlar.
39
-Başlarını belaya sokmak, ebeveynleri ve yakınlarının gözünden düşmek, böyle bir olayda etiket konusu olmak istemezler.
-Tacizi gerçekleştiren kişi, koruma içgüdüsünde oldukları bir kişidir.
-Bu istismarı izah edebilecek konuşma yeteneğine sahip olmamaktadırlar (Çeçen, 2007).
4. Duygusal İstismar Belirtileri
Çok yoğun bir şekilde karşılaşılan duygusal istismar, anne-baba ya da çocuğun bakımını üstlenen kişi tarafınca yöneltilen ve çocuğun gelişimsel dönemleri için uygun ve destek verici çevre şartlarının temininde önemli tahribat zinciri olarak adlandırılmaktadır (WHO, 1999). Çocuğun duygusal gelişimine engel olabilecek her türlü eylem veya eylemsizliktir (Ünal, 2017). Uygulanan fiiller ve neticeleri bakımından fark edilip zararının ölçülebilmesi en zor olan, fakat en sık rastlanan ve fiziki/cinsel istismar ve ihmal gibi zedeleyici sonuçlara sebep olan bir türdür (Winton and Mara,2001; akt. Bilim,2012).
Bu istismar faktörünün mağdurda davranış, zekâ ve duygu tahribatına sebep olma ihtimali oldukça yüksektir. Çocuğun eylemleri sınırlandırma, suçlu ilan etme, korku duymasını sağlama, küçük görme vb. metotları da bu istismar kapsamında ele alınmaktadır. Duygusal istismarın yalnızca kendisinin görülebildiği durumlar gibi, bazen fiziksel veya cinsel istismara da eşlik ediyor olabilir. Fakat sadece kendisinin olduğu hallerde tespit edilmesi olabildiğince zordur (Çağdaş, 2002). Bu sebeple bu istismar türü fiziki belirtilerinin çok az görülmesi sebebiyle farkına varılması en güç olan istismar çeşididir (Ünal, 2017).
Mağdurun bu istismar türüne tepkisi genellikle psikolojik dengenin kaybedilmesi ile davranışlarındaki değişimler olarak açıklanabilmektedir. Mağdurun tepkilerinde bazı önemli noktalarda ani değişimler görülebilmektedir (saldırganlık hali veya pasiflik durumu şeklinde uyumluluk hali) (Scannapieco and Cornell-Carrick,2005; akt. Kaya, 2014). Çocuklarda tik, sallanma fiili, kontrole karşı çeşitli tepkiler duygusal istismar belirtisi olabilir. Bazı bulgular uzun vadede bile görülmez. Maruz kalan mağdurların ebeveynleri sorunlar nedeniyle çocuğu suçlu ilan eder ve muhtemel nedenleri inkâr yoluna gider, yardım isteğini kabul etmezler ve çocuğun sağlığını önemsemezler. Çocuğa daima eleştirel tavır takınmak, tehdit etmek, küçük
40
görme, aşağılama, çocuğu sevgiden mahrum etme duygusal istismar fiilleridir (Tennessee Department of Human Services,2005; akt. Ünal, 2017).
Duygusal İstismara Sebep olan Davranışlar şu şekilde sıralanmaktadır;
-Kabullenmeme
-Hakaret Etme
-Yalnızlaştırma
-Korku duymasını sağlama
-Kışkırtıcı eylemlerde bulunma
-Yok sayma
-Duygu ve düşüncelerini açıklamasına engel olma
-Suç sayılabilecek fiillere yönlendirme
-Psikolojik gereksinimlerini karşılamama
-Yaşı ve olgunlaşması bakımından yeterliliğinden fazlasını talep etmektir (Hart et al., 1999; Ünal, 2017).
Duygusal olarak istismara maruz kalan çocukların genel olarak parmaklarını emme dürtüsü, sallanma, alt ıslatma, yeme bozuklukları, uyku düzensizlikleri, aşırı agresif tutumlar, gerçek olmayan korkma duygusu, histerik davranışlar, obsesif-kompulsif davranışlar, korkular, her şeye riayet etme, aşırı pasif olma durumu, mantığı olmayan talepler vb. yoğun bir şekilde rastlanan davranışlardır (Anderson, et al.,1996; akt. Bilim, 2012).
5. İhmal Belirtileri
İhmal; çocuğun bakımını üstlenen ve/veya eğitiminden sorumlu kişilerin çocuğun bakımı, beslenişi, barındırılması, sevilmesi, güvenli hissetmesi, eğitilmesi gibi esas ihtiyaçlarını giderme hususundaki vazifelerini gerekli şekilde yerine getirmemeleri olarak tanımlanmaktadır (Gürkaynak ve Gözütok, 1998; Lynch, 1991; akt. Pekdoğan 2016).
İhmal; çoğunlukla çocuk ve yaşlıların karşılaştığı istismar çeşididir. Bireyin gereksinimlerinin (sosyal, maddi vb.) karşılanmaması söz konusudur (Ünal, 2005). İhmal; çocuğa dönük etken bir edimin değil, tersine edilgen bir tutum neticesidir (Shannon,2009; Kaya, 2014) İhmal ve istismar kavramlarının birinden kolay ayrılması için en önem arz eden ayrım; İstismar, etken; İhmal ise edilgendir (Kara vd., 2004). İhmal kavramının bulguları gözlenebilir olsa bile görülemeyen semptomları da
41
olabildiğince çoktur. En görülebilir belirti ise düşük özsaygıdır. İhmal çeşitleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır;
-Fiziki ihmal; Çocuğun yaşamını sürdürebilmesi hususunda gereksinimlerinin yeterince karşılanmamasıdır. Sıcak yuva, Sağlıklı besin, temiz giysi...vb. İhmal eden davranışlar, evde yalnız bırakmak, güvenliğini temin etmemek örnek gösterilebilir.
- Duygu ihmali; gereksinimi olan bakım, alaka ve sevgiyi vermemek, oyunlarına dahil olmamak ve iletişim kurmamak duygusal ihmal göstergeleridir.
-Tıbbi İhmal; gerekli sağlık hizmetlerinden yoksun bırakmak, gereksinim duyduğunda karşılamamaktır.
-Ekonomik İhmal; bireyin gereksinimi olan dış ihtiyaçları karşılamayabilmesine yönelik ekonomik desteğin karşılanmamasıdır (Lefebvre et al., 2017).
-Eğitim ihmali; okula kaydettirmemek, okuldan kaçabilmesine ses çıkarmamak, özel ihtiyaçlarını takip etmemek ve eğitim hizmetinden faydalanmasını sağlamamak gibi davranışları kapsamaktır (Crasson-Tower,2005; akt. Ünal,2017).
6. Ailenin Çocuk İstismar ve İhmali Konusunda Önemi
Çocuğun kendi yaşamındaki faal olarak sosyal olduğu birincil çevre aile ortamıdır. Sosyal anlamda ilk tecrübelerini ebeveynleri ile yaşamaktadır. Okul öncesi evrede çocukların rol model alma faaliyeti çok fazla olduğundan çocuk ebeveynlerini izler ve onları taklit eder. Bu izleyiş çocuğun kendi kişisel gelişimine de etkide bulunan önemli bir faktördür. Çocuğun aile olgusu, sosyal-ekonomik ve kültürel seviyesi, sosyal ve duygu gelişimine de etkide bulunmaktadır (Yavuzer,2013; akt. Ünal,2017).
Güler ve arkadaşları (2002)” nın araştırmasında da yer verdiği gibi çocukların kendilerini güvende hissetme oranının en yüksek olduğu yer ailelerinin yanı olması ön görülürken en çok istismar vakası aile içinde olmaktadır (Üstündağ vd., 2015). Birçok araştırmada en yüksek oranda risk faktörünün Ebeveynler olduğu görülmektedir (Özer, 2014). Anne-baba-çocuk ilişkisinin zayıflığı da risk faktörüdür. Cinsel İstismara uğramış bir çocukları olan ebeveynlerin diğerlerine nispeten daha düşük sorun çözümleyebilme kabiliyeti ve sorunlarla mücadele edebilme kabiliyetinin de
42
daha az olduğunu, erkek ebeveynlerde ise ailedeki iç uyum ve fonksiyonellik aşamasında başarısız olduğu kanısına varılmıştır (Ensom and Wells,1996; akt. Ünal, 2017). Sedlack ve arkadaşları (2010); öz anne babasıyla birlikte yaşamını sürdüren bir çocukların cinsel istismara uğrama olasılığının en düşük olduğunu öne sürmüşlerdir (Bahar vd., 2009).
İhmal ve İstismar çocukta bu denli etkide bulunuyorsa, bu kabulü mümkün olmayan bir durum olduğundan dolayı engelleme çalışmaları yapılmalıdır. Bu aşamada en mühim vazife ebeveynlere düşmektedir. Çünkü ebeveynler ve çocuk arasındaki bağın muhafaza edici, destek verici ve besleyici olması istenir. Ayrıca İstismar ve İhmal; psikolojik açıdan zarar verdiği ve bütün yaşamı süresince etkileri görülen izler oluşturduğu için büyük bir önem arz etmektedir (Üstündağ vd., 2015).
K. Çocuk İstismarı ve İhmalinin Önlenmesi
İstismar ve ihmal olgusunun bildiğimiz yönünün haricinde, yaşantıların göremediğimiz yönü de mevcuttur. Gerek ülkemizde gerekse başka ülkelerde ihbar edilememiş veya saptanamamış ihmal ve istismarın varlığına araştırmalarda önemle vurguda bulunulmaktadır. İstismar kavramı genel olarak maruz kalan çocuğa ulaşabilecek düzeyde yakınında olan bireylerce yapılması, birçok nedenle çocuğun gizlemesi, çocuğun kime anlatacağını bilememesi gibi birçok faktör ileri sürülebilmektedir (Yılmaz vd., 2003). Bütün bu negatif sonuçlar tamamen yok edilemese bile yapılabilecek engelleme çalışmaları tespit edilemeyen ihmal ve istismar olaylarının yaygınlığı açısından azaltmaya yönelik bir tesirde bulunabilir (Kaya, 2014).
Geçtiğimiz senelerde istismar ve ihmale yönelik dikkatin artması ve yoğunlaşmasına rağmen, bu önem ihmal ve istismar olaylarına mâni olamamaktadır. Birçok birey çeşitli biçimlerde istismarla karşılaşmaktadır (Pilkington and Kremer,1995). Bunun yanı sıra istismarın tekrarlanabilirliği, mağdurun genelde yakınları tarafınca uygulanması ve mağdur üzerinde hayatının ilerleyen safhalarına tesir edecek uzun vadeli sonuçlarının mevcut olması, tanı konulması ve onarımı en güç olan sarsıntı çeşididir (Yılmaz vd., 2003). Bu sebepler kesin olarak engelleyici çalışmaların mühim olduğunu göstermektedir (Kaya, 2014).
43
Engelleyici çalışmaları oluştururken, önerilen noktaların teorik bir zemine bağlanmış olması fonksiyonel olmaktadır. Caplain (1964)’e göre; engelleyici görüşü psikolojik açıdan aşina olunan ve uygulamada olan görüşlerden bir tanesidir. Bu görüşe göre; engelleyici önlemler ana, ikinci ve üçüncü engelleme olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Bu sınıflandırma, engelleme çalışmalarının ana kaynağı ya da çıkış noktası olarak kabullenilmiştir. Bu sınıflandırmaya göre; ana engelleme çalışması, toplum içerisindeki bozulmayla temas etmemiş bireyleri hedef almaktadır. Buna göre; ana engelleme çalışmaları bütün çocukların gelişimsel açıdan sağlıkla yaşayabileceği bir konum oluşturabilmeyi içerir. İkinci engelleme çalışması ise; yeni olmuş vakaların sürecinin ve miktarının artışını önleme çabasıdır. İstismar bakımından ikinci engelleme çalışması; maksimum risk içeren gruplarını belirlemek ve bu grupla alakalı sunumları ihtiva eden noktalar olabilecektir. Üçüncü engelleme çalışması ise; ihmal ve istismar mağdurlarının bu negatif deneyimlerini tekrar yaşamamaları için yapılacak çalışma ve sunumları ihtiva eder (Caplan,1964; akt. Kaya, 2014).
L. Çocukluk Çağı Örselenme ile İlgili Yapılmış Ulusal Araştırmalar
Öztürk (2016), yılında gerçekleştirdiği çalışmada, çocuk yetiştirme tarzlarını ve çocuk istismarını psikoloji tarihi açısından incelemiştir. Bu çalışma incelendiğinde, çocuk yetiştirme tarzlarının bir toplumun geleceğine yön verdiği, bireysel ve toplumsal travmaların kökeninde çocuk yetiştirme tarzlarının olduğu, güvenli bağlanmanın çocuğun korunmasındaki önemi vurgulanmaktadır.
Derin ve Öztürk (2018), çocuk yetiştirme stillerinin kuşaklararası travma geçişi açısından inceledikleri çalışmasında, bozuk aile dinamiklerinin kuşaklararası geçiş esnasında yarattığı travmaların çocukluktan yetişkinliğe etkilerini ifade etmektedir. Bu çalışmada ebeveynlerin çocuklara yönelik tutumlarının nasıl evrimselleştiği ve değiştiği anlatılmaktadır. Çocuklar erken insanlık dönemlerinde ebeveynler tarafından tanrılara kurban edilirken günümüzde bu ebeveynlik stili çocuğunu manipülasyon ile kendine bağımlı kılmaya yönelik evrildiği ifade edilmektedir.
Öztürk (2020), tarafından son yıllarda ebeveyn çocuk ilişkisinde sorunlu bir dinamik olarak ortaya çıkan ekran bağımlılığına yönelik ebeveyn tutumu ve çocuklarda ekran bağımlılığını anlamak üzere “Çocuklarda Ekran Bağımlılığı Ölçeği Ebeveyn Formu” geliştirilmiştir.
44
Son yıllarda ulusal çalışmalar içinde ve travma psikolojisi açısından en dikkat çeken çalışma Öztürk (2018), tarafından öne sürülen Travma Merkezli Alyans Model Terapi yaklaşımıdır. Bu yaklaşım dissosiyatif kimlik bozukluğunun psikoterapisi için geliştirilmekle birlikte kuşaklarası travma aktarımının önlemeyi hedeflemektedir.
Literatürde yer alan önemli çalışmalardan diğeri, aile içi çocuk istismarının tespitine yönelik yapılan “Aile İçi Çocuk İstismarı Ölçek” geliştirme çalışmasıdır. Berkmen ve Okray (2015), tarafından gerçekleştirilen çalışmada ise “Çocuk İstismarı Ölçeği’nin Türkçe’ye çevrilmesi ile geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasıdır.
Pekdoğan (2017), tarafından yapılan istismarın aile tarafından ne ölçüde farkında olunduğunun tespit edilmesi için gerçekleştirilen çalışmada “İstismar Farkındalık Ölçeği Ebeveyn Formu” ölçek geliştirme çalışması yapılmıştır.
Sosyal bakımdan değerlendirmeye tabii tutulduğunda, Çocukluk evresinde ihmal ve istismarın suç işleme yatkınlığını tetiklediği gözlenmiştir. Zhou ve arkadaşları (2013)’na göre; suç işleyen erişkinler, suç işlemeyenlere nispeten, çocukluk evresinde daha çok ihmal ve istismara maruz kalmıştır. Weeks ve Widom’un 1998 araştırmasına göre ise suçlu kesimin 2/3 oranında cinsel açıdan örselenme yaşadığı ileri sürülmüştür (Zolotor et al., 1999; akt. Kaya, 2014).
M. Çocukluk Çağı Örselenme ile İlgili Yapılmış Uluslararası Araştırmalar
Lawson ve arkadaşları (2020), tarafından gerçekleştirilen çalışmada, ebeveynlerin covid-19 sürecinde yaşadıkları yaşamsal problemler nedeniyle çocuklarına psikolojik ve fiziksel istismar yaptıkları öne sürülmektedir. Bu ebeveynlerin aile içi krizleri yönetemedikleri, depresif belirtiler taşıdıkları belirtilmektedir. Benzer dönemde gerçekleştirilen başka bir çalışmada ise çeşitli stresörler ve yetersiz ebeveynliğin çocukluk çağındaki bireyleri sıklıkla istismar ve ihmal riskine maruz bıraktığı iddia edilmektedir (Brown et al., 2020).
Çocuk ihmalinin çocuk istismarının en yaygın biçimi olduğu belirtilmektedir. Çocukluk ihmali üç nedensel ihmal modeline dayandırılmaktadır. Ebeveyn eksikliği modeli, ekolojik eksiklik modeli ve ekolojik işlem modeli üç nedensel ihmal modeli olarak ileri sürülmektedir. Erken çocukluk döneminden yetişkinlik evresine uzanan süreçte bu nedensel modellere vurgu yapılmaktadır (Avdibegović et al., 2020).
45
Merrick ve Guinn (2018), tarafından gerçekleştirilen çocuk istismarı ve ihmali araştırmasında, kuşaklararası bağlantının önemine vurgu yapılmıştır. Literatürde çalışmaların ağırlıklı olarak ilişkisel risk ve koruyucu faktörlere odaklı olduğu göz önünde bulundurulduğunda Merrick ve Guinn (2018), tarafından gerçekleştirilen çalışmada, ebeveynlerin içlerinde bulundukları şartlarda birçok risk ve koruyucu faktöre yönelik bireysel gelişim sağlamalarına rağmen çocuk yetiştirme konusundaki problemlerle baş edemeyebilecekleri öne sürülmektedir. Bu çalışmanın ortaya koyduğu görüşe göre; ebeveynler problemlerini çocukla olan ilişkilerinden ziyade kendilerinden önceki kuşaklardan aktarılan disfonksiyonel ebeveynlik tarzları ve travmalardan kurtularak aşabilecekleri iddia edilmektedir. Çocuk istismar ve ihmali aşmanın en temel yolu kuşaklararası bağlantıyı kırmak olarak öne sürülmektedir (Merrick and Guinn, 2018). Çocuk cinayetleri, çocuklara yönelik şiddetin ve istismarın en aşırı biçimi olarak tanımlanmaktadır. Güney Afrika eksenli gerçekleştirilen çalışma, çocukların kendi ebeveynleri ile uzun süre olumsuz ilişkilere maruz kalmanın, psikolojik hasara yol açabileceği ve psikonörolojik işleyişi bozabileceği için yaşanan çocuk istismar ve cinayetlerinin bu durumlarla ilişkili olabileceği öne sürülmektedir (Dekel et al., 2018). Erken dönem çocukluktan başlayan bu sürecin gelecekteki bağlanma düzeyini önemli oranda etkilediği iddia edilmektedir. Aynı zamanda çalışma çocukların bu durumlardan korumanın ya da tedavi etmenin en iyi yolunun duygusal kırılganlığı azaltabilecek yöntemler geliştirmek ve uygulamak olacağını öne sürmektedir (Dekel et al., 2018). Fiziksel istismar, psikolojik istismar ve ihmal dahil olmak üzere çocuklara kötü muamelenin oran ve sıklığının araştırıldığı bir çalışmada; erkek çocuklarda baba tarafından fiziksel istismara uğrama oranının kızlardan daha fazla, annelerin babalara göre psikolojik saldırganlık gösterme eğiliminin ise daha fazla olduğu öne sürülmektedir (Cui et al., 2016). Ebeveynlerin çocuklara yönelik psikolojik saldırganlığı ve fiziksel istismar davranışları, çocuklarda davranış sorunları ve karşıt olma karşı gelme bozukluğu ile ilişkili olarak iddia edilmektedir. Sözlü saldırganlığın ve fiziksel cezanın çocuklarda davranışsal sorunların gelişmesine neden olduğu ve uzun süreli etkilere maruz
46
kaldıkları öne sürülmektedir. Ayrıca Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite için yanıltıcı bir faktör olabileceği öne sürülmektedir. Dehb tanısı konulurken çocuğun istismar ve ihmalinin göz önünde bulundurulmasının gerekliliği vurgulanmaktadır (Derella et al., 2019). Askerlikle bağı olan ailelerde yapılan çalışmada, ebeveyn psikopatoloji ve davranış örüntülerinin çocuklarda da benzer etkiler gösterdiği bulgularda tespit edilmiştir. Ebeveyn yeterlilik duygusu ve çocuk psikopatolojisi arasında önemli ilişki olduğu öne sürülmektedir. Bu bağlamda yeterlilik duygusu ebeveynlerde çocuk istismar ve ihmal riskini ortadan kaldırabilecek önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir (Zalta et al., 2018). Ebeveynlerin çocuk davranışlarına ilişkin algıları, çocuğa verdikleri tepkileri etkilediği ve fiziksel istismarın önemli yordayıcıları olabileceği ifade edilmektedir. Ebeveynlerin negatif gerçekçi olmayan tanımlamaları kullandıkları zamanlarda çocuklarına yönelik daha fazla istismar davranışında bulundukları öne sürülmektedir (Young et al., 2018).
47
III. GEREÇ VE YÖNTEM A. Araştırmanın Modeli
Araştırma ilişkisel tarama modeli kullanılarak yapılmıştır. Bu model iki ya da daha fazla değişkenin birlikteki değişimini ölçümlemeyi hedefleyen bir araştırma modelidir (Karasar, 2006). Araştırmada annelerin çocuk istismarına yönelik farkındalık düzeyleri ile çocuk yetiştirme düzeyleri arasındaki ilişkide etki edebileceği düşünülen çocukluk çağındaki örselenmenin bu model çerçevesinde incelenmesi hedeflenmiştir.
B. Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini tüm Türkiye’deki 18-40 yaş arasında okul öncesi dönemde çocuğu olan anneler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise kartopu örneklem yöntemi ile belirlenmiş olup 304 anneden oluşmaktadır. Araştırmaya katılan bireyler gönüllülük esasına göre çalışmaya dahil edilmiş ve öncesinde anketlere katılımları konusunda kendilerinden onam alınmıştır.
C. Veri Toplama Araçları
1. Sosyo – Demografik bilgi formu
Araştırmacı tarafından hazırlanan bu form, gerekli literatür taraması yapıldıktan sonra konuyla ilgili benzer olan araştırmalardaki anketler incelenerek gerekli olan bilgileri ölçmeye yönelik sorulardan oluşmaktadır.
Bu form araştırmaya katılan kişilerin; yaşı, eğitim durumu, medeni durumu, ailenin ortalama aylık geliri, sahip olunan çocuk sayısı, formu doldurdukları çocuğun doğum sırası gibi çeşitli demografik özelliklere dair soruları içermektedir.
48
2. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ-KF)
Araştırmada çocukluk çağı örselenme yaşantılarının ölçümü için Bernstein ve arkadaşları (2003), tarafından geliştirilen, Kaya (2014), tarafından uyarlaması yapılmış olan “Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği” kullanılacaktır. Ölçeğin orijinal ve Türkçe formu toplam 28 maddeden oluşmaktadır. ÇÖYO-KF 5li likert tipinde bir ölçme aracı olup (1) Kesinlikle Katılmıyorum, (5) Kesinlikle Katılıyorum şeklinde cevaplandırılmaktadır.
Ölçek beş alt boyuttan oluşmaktadır. Bunlar; fiziksel istismar (9., 11., 12., 15. ve 17. maddeler), cinsel istismar (20., 21., 23., 24. ve 27. maddeler), duygusal istismar (3., 8., 14., 18. ve 25. maddeler), fiziksel ihmal (1., 4., 6., 2. ve 26. maddeler), duygusal ihmal (5., 7., 13., 19. ve 28. maddeler) alt boyutlarıdır. Ölçekten alınan puanın artması, çocukluk döneminde yaşanan istismar yaşantılarının yoğunlaştığı anlamını taşır. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 25, en yüksek puan ise 125’tir. Ölçekte ters puanlanması gereken maddeler 2., 5., 7., 13., 26. ve 28. maddelerdir. Kontrol amacı taşıyan 3 madde (10., 16. ve 22. maddeler) puanlamaya sokulmamaktadır. Bu nedenle kontrol amacı taşıyan bu maddelerin ters puanlanmasının gereği yoktur. Ölçekten ve alt ölçeklerden elde edilen puanların cronbach alpha katsayılarının .79 ile .94 arasında değiştiği rapor edilmiştir.
Ölçeğin orijinal formunun güvenirlik çalışması ölçeğin iç tutarlılığı hesaplanarak yapılmıştır. Ölçeğin iç tutarlılık katsayıları farklı gruplarda duygusal istismar için .84-89 arasında, fiziksel istismar için .81-86, cinsel istismar için .92-95 arasında, duygusal ihmal için .85-91 arasında ve fiziksel ihmal için .61-78 arasında saptanmıştır. Sonuç olarak 28 maddeden oluşan ÇÖYÖ-KF’nin yeterli geçerlik ve güvenirlik düzeyine sahip olduğu ve farklı gruplarda uygulanabilir olduğu raporlanmıştır.
ÇÖYÖ-KF’nin Türkçe formunun güvenirlik çalışmasında ise iç tutarlık katsayıları ve test-tekrar test güvenirliği incelenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda ÇÖYÖ-KF Türkçe uyarlamasının geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu gözlenmiştir.
49
3. Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği (EFİÇÖ)
Araştırmada ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismar farkındalıklarını ölçümleyebilmek için Ünal (2017), tarafından geliştirilen “Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği” kullanılacaktır. Ölçek 5li likert tipinde bir ölçme aracı olup 45 maddeden oluşmaktadır. Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Farkındalığı Ölçeği (EÇİFÖ)’ nin Cronbach’s Alpha güvenirlik katsayısı 0, 814 olarak hesaplanmış ve yüksek derecede güvenilir olduğu belirtilmiştir.
4. Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (PARİ)
Araştırmada ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarının ölçümlenmesi için Schafer ve Bell (1958), tarafından geliştirilen, Güney ve Ayhan Le Compte ve Özer (1978), tarafından çevirisi ve uyarlaması yapılan “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği” kullanılacaktır. Ölçek 4lü likert tipinde bir ölçüm aracıdır. Toplamda 60 maddeden ve 5 alt boyuttan oluşmaktadır. Bunlar; aşırı koruyucu annelik, demokratik tutum ve eşitlik tanıma, annenin ev kadınlığı rolünü reddetmesi, aile içi geçimsizlik çatışma, sıkı disiplin alt boyutlarıdır. Ölçekte 2, 29 ve 44. Maddeler ters kodlanmaktadır. “Demokratik tutum ve eşitlik tanıma” boyutu dışındaki faktörlerde puan artışı olumsuz anne baba tutumlarına işaret etmektedir. Ölçekten toplam puan elde edilmemekte, faktör puanları değerlendirilmektedir. Faktörlerin güvenirlik değerleri .88 arasında bulunmuştur.
D. Verilerin Toplanması
Veri toplanması sürecinde, uygulanan ölçekler elektronik ortamda Google Form aracılığıyla oluşturulmuş olup formun katılımcılar tarafından doldurulabilmesi için tekrar elektronik ortamdan katılımcılara iletilmiştir.
E.Verilerin İstatiksel Analizi
Veri analiz süreci ve değerlendirilmesinde istatiksel analizlerin geçerlilik ve yöntem tespiti amacı ile verilerin normal dağılım gösterip göstermediği incelenmiştir. Basıklık değeri ve çarpıklık değerinin +1.0 ile -1.0 aralığında yer alması, analizdeki sonuçların değerlerinin normal dağılıp dağılmadığını anlamak için normalden çok fazla sapma göstermediğinin kanıtı olarak belirtilmektedir (Tabachnick and Fidell, 1996). Bu bağlamda dağılımın normal dağıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca verilerde
50
normal dağılım tespiti sürecinde uç değerler belirlenmiş ve dahil edilmemiştir. Mevcut çalışmada; One-Way ANOVA, Korelasyon katsayısı, Regresyon analizi ve Post hoc ve Mediasyon analizleri gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya dair gereken kontroller sonrasında SPSS 22 programı aracılığı ile veri analizi gerçekleştirilmiştir.
51
IV. BULGULAR
Bu bölümde araştırmaya dahil olan katılımcıların demografik özellikleri ile araştırmada kullanılan ölçeklerden elde edilen verilere ilişkin bulgular açıklanmıştır.
Çizelge 1. Katılımcıların Demografik Özellikleri
Sıklık(N=304) Yüzde %
Eğitim Durumu
İlkokul 20 6.6
Ortaokul 10 3.3
Lise 70 23
Ön Lisans 78 25.7
Lisans 87 28.6
YüksekLisans 30 9.9
Doktora 9 3
Medeni Durum
Evli 273 89.8
Bekar 7 2.3
Boşanmış 20 6.6
Eşi Ölmüş 4 1.3
Aylık Gelir
0-2825 TL 33 10.9
2826-5650 TL 105 34.5
5642-11.300 TL 124 40.8
11.301 TL ve üzeri 42 13.8
Sahip Olunan Çocuk
1 Çocuk 170 55.9
2 Çocuk 103 33.9
3 Çocuk 27 8.9
4 Çocuk 2 0.7
5 ve üzeri Çocuk 2 0.7
Ebeveynlik Durumu
Demokratik 38 12.5
Otoriter 71 23.4
Aşırı Koruyucu 89 29.3
Aşırı Hoşgörülü 38 12.5
Tutarsız 41 13.5
İlgisiz 27 8.9
52
Katılımcıların demografik bilgileri tablosu incelendiğinde; eğitim durumu açısından ilkokul mezunu 20 (%6.6), ortaokul mezunu 10 (%3.3), lise mezunu 70 (%23), ön lisans mezunu 78 (%25.7), lisans mezunu 87 (%28.6), yüksek lisans mezunu 30 (%9.9) ve doktora mezunu 9 (%3) katılımcı yer aldığı görülmektedir. Medeni durum açısından bakıldığında; evli 273 (%89.8), bekar 7 (%2.3), boşanmış 20 (%6.6), eşi ölmüş 4 (%1.3) katılımcı olduğu tespit edilmiştir. Aylık gelir düzeyleri incelendiğinde 0-2825 TL gelir düzeyinde olan 33(%10.9), 2826- 5650 TL gelir düzeyinde olan 105 (%34.5), 5642-11.300 TL gelir düzeyinde olan 124 (%40.8), 11.301 TL ve üzeri gelir düzeyinde olan 42 (%13.8) katılımcının çalışmada yer aldığı anlaşılmaktadır. Çalışmada yer alan 170 (%55.9) katılımcının bir çocuk sahibi olduğu, 103(%33.9) katılımcının iki çocuk sahibi olduğu, 27 (%8.9) katılımcının üç çocuk sahibi olduğu, 2 (%0.7) katılımcının dört çocuk sahibi olduğu, 2 (%0.7) katılımcının beş ve üzeri çocuk sahibi olduğu görülmektedir. Katılımcıların ebeveynlik durumları incelendiğinde; 38 (%12.5) kişinin demokratik tutum, 71 (%23.4) kişinin otoriter tutum, 89 (%29.3) kişinin aşırı koruyucu tutum, 38 (%12.5) kişinin aşırı hoşgörülü tutum, 41 (%13.5) kişinin tutarsız tutum, 27 (%8.9) kişinin ilgisiz tutum sahibi olduğu tespit edilmiştir.
Çizelge 2. Değişkenlerin Eğitim Düzeyi Faktörü ile ilişkisini Gösteren ANOVA Sonuçları
Boyutlar
İlkokul
Ortaokul
Lise
ÖnLisans
Lisans
Y.Lisans
Doktora
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
F
p
Anlamlı Fark
Fiziksel İst.
8.40 3.73
7.80 5.90
10.23 5.66
7.38 3.73
6.28 2.49
6.40 3.33
5.44 0.88
7.703
.00
3-4,3-5
Cinsel İst.
8.55 5.03
7.60 5.48
11.47 7.38
6.76 3.30
6.93 4.05
8.27 5.58
7.11 3.37
6.810
.00
3-4,3-5
Duygusal İst.
12.65 4.91
9.20 7.28
13.14 6.55
9.28 5.05
9.17 4.74
8.33 4.93
6.89 3.48
6.308
.00
3-4,3-5,3-6
Fiziksel İhm.
15.10 1.88
12.00 2.00
15.01 2.35
14.45 2.45
14.20 1.24
13.87 1.50
14.22 1.20
4.516
.00
1-2
Duygusal İhm.
15.80 5.91
19.92 5.08
20.13 5.65
19.53 5.85
20.13 5.65
19.53 5.85
23.56 2.60
6.884
.03
5-1,3-4,3-5,7-3
Değişkenlerin eğitim düzeyi faktörü ile ilişkisini gösteren Anova sonuçları incelendiğinde fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, fiziksel ihmal ve duygusal ihmal toplam puanının eğitim düzeyi değişkenine göre farklılaştığı (p<0.05) görülmektedir. Tamhane testi sonuçlarına göre Lise eğitimi seviyesindeki bireylerde (x̄=10.23) fiziksel istismar düzeyi ön lisans eğitimi (x̄=7.38) ve lisans eğitimi (x̄=6.28) seviyelerindeki bireylerden daha yüksektir. Benzer şekilde lise eğitimi
53
seviyesindeki bireylerde(x̄=11.47) cinsel istismar düzeyi ön lisans eğitimi(x̄=6.76) ve lisans eğitimi (x̄=6.93) seviyelerindeki bireylerden daha yüksektir. Duygusal istismar açısından incelendiğinde, lise eğitimi seviyesindeki bireylerde (x̄=13.14) duygusal istismar düzeyi ön lisans eğitimi (x̄=9.28), lisans eğitimi (x̄=9.17) ve yüksek lisans (x̄=8.33) seviyelerindeki bireylerden daha yüksektir. Tablo fiziksel ihmal değişkenine göre incelendiğinde; ilkokul düzeyindeki fiziksel ihmal (x̄=15.10), ortaokul düzeyindeki (x̄=12.00) bireylerden daha yüksektir. Duygusal İhmal açısından tablo değerlendirildiğinde doktora düzeyindeki (x̄=23.56) bireylerin ilkokul düzeyindeki (x̄=15.80) bireylerden daha yüksek olduğu; lise düzeyindeki (x̄=20.13) bireylerin ön lisans eğitimi (19.53, lisans eğitimi ve doktora eğitimi düzeylerinden daha yüksektir.
Çizelge 3. Değişkenlerin Gelir Düzeyi Faktörü ile ilişkisini Gösteren ANOVA Sonuçları
Boyutlar- TL
0-2825
2826-5650
5.651-11300
11.301 ve üst
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
F
p
Anlamlı Fark
Fiziksel İst.
7.39 4.91
8.30 4.87
7.50 3.66
6.67 3.46
1.658
.17
Cinsel İst.
7.82 5.69
9.19 5.74
7.82 5.33
7.12 4.14
2.015
.11
Duygusal İst.
9.79 6.35
11.08 6.23
10.46 5.21
7.52 3.90
4.247
.00
2-4,3-4,
Fiziksel İhm.
14.85 2.53
14.99 1,91
14.05 2.02
13.64 1.52
6.942
.00
2-3,2-4
Duygusal İhm.
18.55 6.82
18.38 5.62
18.90 5.91
20.02 5.43
0.819
.48
Değişkenlerin gelir düzeyi faktörü ile ilişkisini gösteren Anova sonuçları incelendiğinde duygusal istismar, fiziksel ihmal değişkenlerinin toplam puanının eğitim düzeyi değişkenine göre farklılaştığı (p<0.05) görülmektedir. Buna zıt olarak fiziksel istismar, cinsel istismar ve duygusal ihmal değişkenlerinin toplam puanlarının eğitim düzeyi değişkenine göre farklılaşmadığı (p>0.05) tespit edilmiştir. 2826-5650 TL (x̄=11.08) gelir düzeyine sahip bireylerin duygusal istismar düzeyleri, 5.651-11300 TL (x̄=10.46) gelir düzeyindeki bireylerden daha yüksek tespit edilirken, 5.651-11300 TL (x̄=10.46) gelir düzeyindeki bireylerin duygusal istismar düzeyleri 11.301 TL ve üzeri (x̄=7.52) gelir düzeyindeki bireylerden daha yüksek olarak belirlenmiştir. 2926-5650 TL (x̄=14.99) gelir düzeyine sahip bireylerin fiziksel ihmal düzeyleri, 5.651-11300 TL (x̄=14.05) ve 11.301 TL ve üzeri (x̄=13.64) gelir düzeyindeki bireylerden daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
54
Çizelge 4. Değişkenlerin Medeni Durum Düzeyi Faktörü ile ilişkisini Gösteren ANOVA Sonuçları
Boyutlar
Evli
Bekar
Boşanmış
Eşi Ölmüş
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
x̄ ss
F
p
Anlamlı Fark
Fiziksel İst.
7.40 4.03
5.57 1.51
10.95 5.10
12.00 8.08
6.650
.00
3-1,3-2
Cinsel İst.
7.85 5.22
13.29 7.13
10.55 5.52
11.50 7.50
4.361
.00
2-3,2-4,2-1
Duygusal İst.
10.01 5.60
8.14 3.02
12.65 5.51
14.00 10.39
2.289
.07
Fiziksel İhm.
14.34 2.08
14.57 0.78
15.00 1.91
15.50 0.57
1.048
.37
Duygusal İhm.
19.04 5.86
18.57 5.68
16.80 5.69
16.00 5.77
1.235
.29
Değişkenlerin medeni durum düzeyi faktörü ile ilişkisini gösteren Anova sonuçları incelendiğinde fiziksel istismar ve cinsel istismar değişkenlerinin toplum puanının katılımcıların medeni durumuna göre farklılaştığı (p<0.05) görülmektedir. Buna zıt olarak duygusal istismar, fiziksel ihmal ve duygusal ihmal değişkenlerinin toplam puanının katılımcıların medeni durumuna göre farklılaşmadığı (p>0.05) tespit edilmiştir. Boşanmış bireylerin (x̄=10.95) fiziksel istismar düzeyleri, evli bireylerden (x̄=7.40) ve bekar bireylerden (x̄=5.57) daha yüksektir. Bekar kadınların (x̄=13.29) cinsel istismara uğrama düzeyleri evli(x̄=7.85), boşanmış (x̄=10.55) ve eşi ölmüş (x̄=11.50) bireylerden daha yüksektir.
Çizelge 5. EFİÇÖ, PARİ ve ÇÖYÖ Ölçeklerinin Hampuanlarının Korelasyonu
Değişken 1 2 3
1.Ebeveynlerin Çocuk İhmali 1 -,500** -,257**
ve İstismarı Ölçeği
2.Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme -,500** 1 ,329**
Tutum Ölçeği
3.Çocukluk Çağı Örselenme -,257** ,329** 1
ve Yaşantıları Ölçeği
* p<0.05, ** p<0.01
EFİÇÖ, PARİ ve ÇÖYÖ Ölçeklerinin Ham puanlarının Korelasyonu incelendiğinde, Ebeveynlerin Çocuk İhmali ve İstismarı Ölçeği toplam puanı ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği toplam puanı arasında negatif, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=.-500, p<0.01). Bununla birlikte Ebeveynlerin Çocuk İhmali ve İstismarı Ölçeği toplam puanı ile Çocukluk Çağı Örselenme ve Yaşantıları Ölçeği toplam puanı arasında negatif, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki
55
tespit edilmiştir (r=.-257, p<0.05). Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum ölçeği toplam puanı ile Çocukluk Çağı Örselenme ve Yaşantıları ölçeği toplam puanı arasında pozitif, zayıf ve anlamlı düzeyde bir ilişki olduğu belirlenmiştir (r=.329, p<0.01).
56
Çizelge 6. Çocukluk Çağı Örselenme ve Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ) ile Ebeveynlerin Çocuk İstismarı ve İhmali (EFİÇÖ) Korelasyon
Tablosu
ÇÖYÖFizikselİstismar
ÇÖYÖCinselİstismar
ÇÖYÖDuygusalİsttismar
ÇÖYÖFizikselİhmal
ÇÖYÖDuygusalİhmal
EFİÇÖGenelBilgiler
EFİÇÖFizikselİstismar
EFİÇÖFDuygusalİstismar
EFİÇÖFCinselİstismar
EFİÇÖFİhmal
ÇÖYÖFizikselİstismar
Korelasyon Değeri
1
,707**
,764**
,217**
-,621**
-,182**
-,233**
-,275**
-,188**
-0,054
P değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,001
0,000
0,000
0,001
0,346
ÇÖYÖCinselİstismar
Korelasyon Değeri
,707**
1
,529**
0,039
-,393**
-0,050
-,130*
-,177**
-0,081
-0,012
P değeri
0,000
0,000
0,502
0,000
0,389
0,023
0,002
0,158
0,833
ÇÖYÖDuygusalİsttismar
Korelasyon Değeri
,764**
,529**
1
,286**
-,809**
-,144*
-,264**
-,314**
-,172**
-0,078
P değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,012
0,000
0,000
0,003
0,174
ÇÖYÖFizikselİhmal
Korelasyon Değeri
,217**
0,039
,286**
1
-,182**
-,189**
-,192**
-,196**
-,158**
-0,085
P değeri
0,000
0,502
0,000
0,001
0,001
0,001
0,001
0,006
0,140
ÇÖYÖDuygusalİhmal
Korelasyon Değeri
-,621**
-,393**
-,809**
-,182**
1
0,093
,235**
,279**
,119*
0,022
P değeri
0,000
0,000
0,000
0,001
0,105
0,000
0,000
0,038
0,699
EFİÇÖGenelBilgiler
Korelasyon Değeri
-,182**
-0,050
-,144*
-,189**
0,093
1
,563**
,668**
,669**
,530**
P değeri
0,001
0,389
0,012
0,001
0,105
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFizikselİstismar
Korelasyon Değeri
-,233**
-,130*
-,264**
-,192**
,235**
,563**
1
,742**
,746**
,704**
P değeri
0,000
0,023
0,000
0,001
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFDuygusalİstismar
Korelasyon Değeri
-,275**
-,177**
-,314**
-,196**
,279**
,668**
,742**
1
,702**
,647**
P değeri
0,000
0,002
0,000
0,001
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFCinselİstismar
Korelasyon Değeri
-,188**
-0,081
-,172**
-,158**
,119*
,669**
,746**
,702**
1
,728**
P değeri
0,001
0,158
0,003
0,006
0,038
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFİhmal
Korelasyon Değeri
-0,054
-0,012
-0,078
-0,085
0,022
,530**
,704**
,647**
,728**
1
P değeri
0,346
0,833
0,174
0,140
0,699
0,000
0,000
0,000
0,000
57
Tablo da ÇÖYÖ ve EFİÇÖ Ölçekleri arasındaki ilişkiyi daha derinlemesine araştırmak amacıyla bu ölçeklerin alt faktörleri arasındaki ilişki incelenmektedir. ÇÖYÖ Fiziksel istismar alt faktörü ile EFİÇÖ genel bilgiler alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-182, p<0.01). ÇÖYÖ Fiziksel istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Fiziksel istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-233, p<0.01). ÇÖYÖ Fiziksel istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Duygusal İstismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-275, p<0.01). ÇÖYÖ Fiziksel istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Cinsel istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-188, p<0.01). ÇÖYÖ Cinsel istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Fiziksel istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır(r=.-130, P<0.05). ÇÖYÖ Cinsel istismar alt faktörü ile EFİÇÖ duygusal istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-177, p<0.01). ÇÖYÖ Duygusal istismar alt faktörü ile EFİÇÖ genel bilgiler alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-144, p<0.05). ÇÖYÖ Duygusal istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Fiziksel istismar arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır(r=.-264, p<0.01). ÇÖYÖ Duygusal istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Duygusal istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-314, p<0.01). ÇÖYÖ Duygusal istismar alt faktörü ile EFİÇÖ Cinsel İstismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-172, p<0.05). ÇÖYÖ Fiziksel İhmal alt faktörü ile EFİÇÖ Genel bilgiler alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-189, p<0.01). ÇÖYÖ Fiziksel İhmal alt faktörü ile EFİÇÖ Fiziksel istismar arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-192, p<0.01). ÇÖYÖ Fiziksel ihmal alt faktörü ile EFİÇÖ Duygusal istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-196, p<0.01). ÇÖYÖ Fiziksel ihmal alt faktörü ile EFİÇÖ Cinsel istismar alt faktörü arasında negatif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.-158, p<0.01). ÇÖYÖ Duygusal ihmal alt faktörü ile EFİÇÖ Fiziksel istismar arasında pozitif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.235, p<0.01). ÇÖYÖ Duygusal ihmal alt faktörü ile EFİÇÖ Duygusal istismar alt faktörü arasında pozitif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.279, p<0.01). ÇÖYÖ Duygusal İhmal alt faktörü ile EFİÇÖ Cinsel istismar alt faktörü arasında pozitif yönlü ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki vardır (r=.119, p<0.05).
58
Çizelge 7. Çocukluk Çağı Örselenme ve Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ) ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları (PARİ) Korelasyon Tablosu AsırıAnnecılık DemokratikTutumveEsıtlıkTanıma EvKadınlıgınıReddetm KarıKocaGecımsızlıgı BaskıveDisiplin Fizikselİstismar Cinselİstismar Duygusalİsttismar Fizikselİhmal Duygusalİhmal AsırıAnnecılık Korelasyon 1 -,114* ,403** ,493** ,752** ,163** -,031 ,112 ,196** -,051 P Değeri ,047 ,000 ,000 ,000 ,004 ,585 ,051 ,001 ,374 DemokratikTutumveEsıtlıkTanıma Korelasyon -,114* 1 -,303** -,281** -,339** -,269** -,119* -,306** -,177** ,377** P Değeri ,047 ,000 ,000 ,000 ,000 ,039 ,000 ,002 ,000 EvKadınlıgınıReddetm Korelasyon ,403** -,303** 1 ,652** ,618** ,358** ,223** ,527** ,420** -,454** P Değeri ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 KarıKocaGecımsızlıgı Korelasyon ,493** -,281** ,652** 1 ,529** ,367** ,288** ,378** ,172** -,360** P Değeri ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,003 ,000 BaskıveDisiplin Korelasyon ,752** -,339** ,618** ,529** 1 ,269** ,064 ,304** ,319** -,221** P Değeri ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,262 ,000 ,000 ,000 Fizikselİstismar Korelasyon ,163** -,269** ,358** ,367** ,269** 1 ,707** ,764** ,217** -,621** P Değeri ,004 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 Cinselİstismar Korelasyon -,031 -,119* ,223** ,288** ,064 ,707** 1 ,529** ,039 -,393** P Değeri ,585 ,039 ,000 ,000 ,262 ,000 ,000 ,502 ,000 Duygusalİsttismar Korelasyon ,112 -,306** ,527** ,378** ,304** ,764** ,529** 1 ,286** -,809** P Değeri ,051 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 Fizikselİhmal Korelasyon ,196** -,177** ,420** ,172** ,319** ,217** ,039 ,286** 1 -,182** P Değeri ,001 ,002 ,000 ,003 ,000 ,000 ,502 ,000 ,001 Duygusalİhmal Korelasyon -,051 ,377** -,454** -,360** -,221** -,621** -,393** -,809** -,182** 1 P Değeri ,374 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,000 ,001
59
Tablo incelendiğinde, aşırı annecilik ile Fiziksel İstismar arasında pozitif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.163, p<0.01). Aşırı annecilik ile Cinsel İstismar arasında pozitif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.196, p<0.01). Demokratik Tutum ve Eşitlik Tanıma ile Fiziksel İstismar (r=.-269, p<0.01), cinsel istismar (r=.-119, p<0.05), duygusal istismar (r=0.-306, p<0.01), fiziksel ihmal (r=.-177, p<0.01) arasında negatif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Buna zıt olarak Demokratik Tutum ve Eşitlik Tanıma ile duygusal ihmal arasında pozitif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.377, p<0.01). Ev kadınlığını reddetme ile fiziksel istismar (r=0.358, p<0.01) ve cinsel istismar (r=0.223, p<0.01) arasında pozitif yönlü, düşük düzeyde ve anlamlı bir ilişki mevcuttur. Ev kadınlığını reddetme ile duygusal istismar (r=0.527, p<0.01) ve fiziksel ihmal (r=.420, p<0.01) arasında pozitif yönlü, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Ev kadınlığını reddetme ile duygusal ihmal arasında negatif yönlü, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.-454, p<0.01). Karı koca geçimsizliği ile fiziksel istismar (r=.367, p<0.01), cinsel istismar (r=.288, p<0.01), duygusal istismar (r=.378, p<0.01) ve Fiziksel İhmal (r=.172, p<0.01) arasında pozitif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Karı koca geçimsizliği ile duygusal ihmal arasında negatif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.-360, p<0.01). Baskı ve Disiplin ile Fiziksel İstismar (r=.269, p<0.01), duygusal istismar (r=.304, p<0.01) ve fiziksel istismar (r=.319, p<0.01) arasında pozitif yönde, düşük düzeyde ve anlamlı düzeyde ilişki vardır. Baskı ve disiplin ile duygusal ihmal arasında negatif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.-221, p<0.01)
60
Çizelge 8. Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları (PARİ) ile Ebeveynlerin Çocuk İstismarı ve İhmali (EFİÇÖ) Korelasyon Tablosu
PARİAsırıAnnecılık
PARİDemokratikTutumveEsıtlıkTanıma
PARİEvKadınlıgınıReddetm
PARİKarıKocaGecımsızlıgı
PARİBaskıveDisiplin
EFİÇÖGenelBilgiler
EFİÇÖFizikselİstismar
EFİÇÖFDuygusalİstismar
EFİÇÖFCinselİstismar
EFİÇÖFİhmal
PARİAsırıAnnecılık
Korelasyon Değeri
1
-,114*
,403**
,493**
,752**
-,323**
-,312**
-,483**
-,341**
-,333**
P Değeri
0,047
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
PARİDemokratikTutumveEsıtlıkTanıma
Korelasyon Değeri
-,114*
1
-,303**
-,281**
-,339**
,512**
,498**
,523**
,411**
,266**
P Değeri
0,047
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
PARİEvKadınlıgınıReddetm
Korelasyon Değeri
,403**
-,303**
1
,652**
,618**
-,242**
-,476**
-,490**
-,291**
-,289**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
PARİKarıKocaGecımsızlıgı
Korelasyon Değeri
,493**
-,281**
,652**
1
,529**
-,187**
-,278**
-,406**
-,204**
-,217**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,001
0,000
0,000
0,000
0,000
PARİBaskıveDisiplin
Korelasyon Değeri
,752**
-,339**
,618**
,529**
1
-,484**
-,549**
-,630**
-,490**
-,450**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖGenelBilgiler
Korelasyon Değeri
-,323**
,512**
-,242**
-,187**
-,484**
1
,563**
,668**
,669**
,530**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,001
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFizikselİstismar
Korelasyon Değeri
-,312**
,498**
-,476**
-,278**
-,549**
,563**
1
,742**
,746**
,704**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFDuygusalİstismar
Korelasyon Değeri
-,483**
,523**
-,490**
-,406**
-,630**
,668**
,742**
1
,702**
,647**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFCinselİstismar
Korelasyon Değeri
-,341**
,411**
-,291**
-,204**
-,490**
,669**
,746**
,702**
1
,728**
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
EFİÇÖFİhmal
Korelasyon Değeri
-,333**
,266**
-,289**
-,217**
-,450**
,530**
,704**
,647**
,728**
1
P Değeri
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
61
Tablo incelendiğinde, Aşırı annecilik alt faktörü ile EFİÇÖ Genel bilgiler alt faktörü (r=.-323, p<0.01), EFİÇÖ Fiziksel istismar alt faktörü (r=.-312, p<0.01), EFİÇÖ Cinsel İstismar alt faktörü (r=.-341, p<0.01), EFİÇÖ İhmal alt faktörü (r=.-333, p<0.01) arasında negatif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Aşırı annecilik alt faktörü ile EFİÇÖ Duygusal istismar alt faktörü arasında negatif yönlü, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=-483, p<0.01). Demokratik tutum ve eşitlik tanıma alt faktörü ile ile EFİÇÖ Genel bilgiler alt faktörü (r=.512, p<0.01), EFİÇÖ Fiziksel istismar alt faktörü (r=.498, p<0.01), EFİÇÖ Duygusal İstismar alt faktörü (r=.523, p<0.01), EFİÇÖ Cinsel istismar alt faktörü (r=.411, p<0.01) arasında pozitif yönlü, normal düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Demokratik tutum ve eşitlik tanıma alt faktörü ile ile EFİÇÖ İhmal alt faktörü arasında pozitif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır (r=.266, p<0.01). Ev kadınlığını Reddetme Alt Faktörü ile EFİÇÖ Genel Bilgiler alt faktörü (r=.-242, p<0.01), EFİÇÖ Cinsel istismar alt faktörü (r=-291, p<0.01), EFİÇÖ İhmal alt faktörü (r=.-289, p<0.01) arasında negatif yönlü, düşük düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Ev kadınlığını Reddetme Alt Faktörü ile EFİÇÖ Fiziksel İstismar alt faktörü (r=.-476, p<0.01) ve EFİÇÖ Duygusal istismar alt faktörü (r=.-490, p<0.01) arasında negatif yönlü, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Karı koca geçimsizliği alt faktörü ile EFİÇÖ Genel bilgiler alt faktörü (r=.-187, p<0.01), EFİÇÖ Fiziksel İstismar alt faktörü (r=.-278, p<0.01), EFİÇÖ Cinsel istismar alt faktörü (r=.-204, p<0.01) ve EFİÇÖ İhmal alt faktörü(r=.-217, p<0.01) arasında negatif yönlü, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Karı koca geçimsizliği alt faktörü ile EFİÇÖ Duygusal istismar alt faktörü arasında negatif yönlü, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki mevcuttur (r=.-406, p<0.01). Baskı ve Disiplin alt faktörü ile EFİÇÖ Genel Bilgiler alt faktörü (r=.-484, p<0.01), EFİÇÖ Fiziksel İstismar alt faktörü (r=.-549, p<0.01), EFİÇÖ Duygusal İstismar alt faktörü (r=.-630, p<0.01), EFİÇÖ Cinsel İstismar alt faktörü (r=.-490, p<0.01) ve EFİÇÖ İhmal alt faktörü (r=.-450, p<0.01) arasında negatif yönde, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır.
62
Çizelge 9. PARİ Temel Değişkeninin ÇÖYÖ Değişkeni Tarafından Yordanması
Model β R R2 F Değeri ANOVA (P değeri)
Sabit
ÇÖYÖ 0.442 .329 .108 36.666 0.00
Bağımlı Değişken: PARİ, Durbin Watson= 1.726; * p<0.05, ** p<0.01
Tabloda PARİ değişkenine ilişki regresyon analiz sonucuna yer verilmiştir. Tabloda yer alan model incelendiğinde, ÇÖYÖ değişkenin açıklanan varyans oranının %10 olduğu görülmektedir. Tabloda yer alan model’e bakıldığında, ÇÖYÖ değişkeni PARİ değişkenini anlamlı bir şekilde yordamaktadır (F=36.666, β=.442, P<0.01).
Çizelge 10. EFİÇÖ Temel Değişkeninin ÇÖYÖ Değişkeni Tarafından Yordanması
Model β R R2 F Değeri ANOVA (P değeri)
Sabit
ÇÖYÖ -0.324 .257 .063 21.322 0.00
Bağımlı Değişken: EFİÇÖ, Durbin Watson= 1.726; * p<0.05, ** p<0.01
Tabloda EFİÇÖ değişkenine ilişki regresyon analiz sonucuna yer verilmiştir. Tabloda yer alan model incelendiğinde, ÇÖYÖ değişkenin açıklanan varyans oranının %6 olduğu görülmektedir. Tablo 5’te yer alan model’e bakıldığında, ÇÖYÖ değişkeni EFİÇÖ değişkenini anlamlı bir şekilde yordamaktadır (F=21.322, β=.-324, P<0.01).
Çizelge 11. Çocuk İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri ile Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki İlişkide Çocukluk Çağındaki Örselenmenin Aracı Rolüne Dair Mediasyon Analizi
Model β SH t p
İlk Aşama 0.00
EFİÇÖ -0.044 .044 -4,618
İkinci Aşama 0.00
EFİÇÖ -0.098 .050 -1,973
PARİ .199 .046 4,285
p<0.01, p<0.05
63
Gerçekleştirilen Mediasyon analiz sonuçlarına göre; Çocuk Yetiştirme Tutumları ile Çocuk İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri değişkenleri arasında Çocukluk Çağı Örselenme Değişkenin aracılık etkisi olduğu tespit edilmiştir (p<0.01).
64
V. TARTIŞMA, SONUÇ ve ÖNERİLER
A. Tartışma
Bu çalışmada, annelerin çocuk istismarına yönelik farkındalık düzeyleri ile çocuk yetiştirme tutumları arasındaki ilişkide çocukluk çağındaki örselenmenin aracı rolü incelenmiştir. Değişkenler arasındaki korelasyon, aile hayatı ve çocuk yetiştirme tutumu ile ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismar bağımlı değişkenlerini yordayan çocukluk dönemi örselenme yaşantıları bağımsız değişkeni incelenmiştir. Bu kısımda araştırmanın bulguları ilgili literatür araştırmaları ışığında tartışılmış; güçlü yönleri ve sınırlılıkları aktarılarak, ileriye dönük çalışmalara yönelik sunulan önerilere yer verilmiştir.
1. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ve Çocuk Yetiştirme Tutumları ile İlgili Tartışma
Çocukluk çağı örselenme kavramı, yıkıcı etkilere sahip uzun süreli eğilime sahip çok yönlü paradigmaya sahip bir problem olarak ele alınmaktadır. Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz travmaların yetişkinliğe dek süreğen kişilik bozukluklarının temelini attığı öne sürülmektedir. Bununla birlikte çocukluk döneminde yaşanan travmatik problemlerin kaygının çeşitli yönlerine temel teşkil edebildiği öne sürülmektedir (Cesur vd., 2018). Alanyazında yer alan başka çalışmada, bağlanma stillerinin ve çocuk yetiştirme tutumlarının çocukluk çağı örselenme ile ilişkili olduğu ve bu bağlamda geleceğin yetişkinlerinin nasıl bir yaşam süreceğinin ipuçlarını taşıdığı öne sürülmektedir (Bozdemir, 2015).
Mevcut çalışma incelendiğinde, aşırı annecilik ile fiziksel istismar, cinsel istismar arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Aşırı annecilik boyutu; kontrol, müdahalecilik, çocuktan kendisine bağımlı ve çalışkan olmasını talep etmektedir. Bu özelliklere sahip annelerin çocuklarını fiziksel istismar ve cinsel istismara maruz bırakma ihtimali olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu bağlamda
65
literatürde yapılan çalışmalar benzer sonuçlar taşımaktadır (Ünal, 2019; akt. Öztürk, 2017). Demokratik tutum ve eşitlik tanıma ile fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmal arasında negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu bulgularda yer almaktadır. Annelerin demokratik tutum ve eşitlik tanıdıkça çocuklarını fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmal yaşatma olasılıklarının daha az olduğu şeklinde yorumlanabilir. Literatürde yer alan çalışmalar annelerin demokratik tutumları ve çocuk merkezli yaklaşımlarının çocuklarının çocukluk çağı istismarı riskini azalttığını göstermektedir (Yalçın vd., 2014).
Ev kadınlığını reddetme ile fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, fiziksel ihmal arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Annelerin ev kadınlığı rollerine yönelik bilişsel ve duygusal olarak negatif yaklaşımlara sahip olmasının kendi çocuklarının çocukluk çağında fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmal yaşantılarına maruz kalabileceği şeklinde yorumlanabileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda literatürde yer alan çalışmaların da benzer sonuçlar taşıdığı görülmektedir (Toker ve Çapan, 2018; akt. Bilge vd., 2013).
Karı koca geçimsizliği ile fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmal arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Bu bağlamda karı koca geçimsizliği arttığında fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmal olgularının azaldığı şeklinde yorumlanabilir. Bu durum eşler arasındaki çatışmanın arttığı ve aile içi şiddetin arttığı durumlarda istismarın da arttığını göstermektedir (Çeçeli, 2018). Bulgular göz önünde bulundurulduğunda, literatürde yer alan çalışmalar mevcut çalışmanın sonuçları ile paralellik taşımaktadır (İzgi, 2020; Haylı ve Gökdoğan, 2019; akt. Çatalkaya, 2018). Mevcut çalışma bulgularına göre: Baskı ve Disiplin ile fiziksel istismar, duygusal istismar ve fiziksel istismar arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Buna zıt olarak baskı ve disiplin ile duygusal ihmal arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu mevcuttur. Anne tarafından Baskı ve Disiplin arttıkça çocuğa yönelik fiziksel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmalin arttığı şeklinde yorumlanmaktadır. Aile içi baskı ve otoritenin arttığı durumlarda, çocukların kendi iç dünyasına kapandığı, bilişsel ve duygusal olarak başa çıkma becerilerinin zayıfladığı bu nedenle istismara daha açık hale geldikleri öne sürülmektedir (Ekerim ve Selçuk, 2016). Buna karşın annenin baskı ve disiplini azaltmasının duygusal ihmali arttırdığı anlaşılmaktadır. Alan yazın incelendiğinde; otoriter ebeveynlik tutumlarının çocuklarda istismara
66
yönelik çok yönlü olumsuz sonuçlar meydana getirdiği görülmekte mevcut çalışma sonuçları ile tutarlı görülmektedir (Ünal, 2019; Toker ve Çapan, 2018; akt. Acar, 2015).
2. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ve Eğitim Seviyesi ile İlgili Tartışma
Mevcut çalışma sonuçları incelendiğinde, Fiziksel İstismar ve Cinsel İstismara uğrayan kişiler arasında lise eğitim düzeyindeki bireylerin ön lisans ve lisans eğitim düzeyindeki bireylerden yüksek olduğu; duygusal istismara uğrayan kişiler arasında lise eğitim düzeyindeki bireylerin ön lisans, lisans ve yüksek lisans eğitim düzeyindeki bireylerden daha yüksek olduğu; fiziksel istismara uğrayan kişiler arasında ilkokul eğitim düzeyindeki bireylerin ortaokul eğitim düzeyindeki bireylerden daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda katılımcıların fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve fiziksel ihmal düzeyleri ele alındığında, eğitim düzeylerinin düşük olduğu durumlarda daha fazla istismara maruz kalma riskine sahip oldukları ifade edilebilir. Eğitim düzeyinin düşük olması bireylerin algılama kapasitelerini düşürmekte, sosyal ipuçlarını anlamalarını engellemekte, kendilerini ifade becerilerinin yetersiz olmasına neden olmakta bu nedenle istismara daha açık hale geldikleri öne sürülmektedir (Skirbekk and James, 2014). Eğitim düzeyinin düşük olması çevresel risklerin ve sosyal dilemmaların olumsuz etkilerini arttırmaktadır. Bu riskler; madde bağımlılığı, ırkçılık, olumsuz aile ve arkadaş deneyimleri olarak meydana gelmektedir (Clarke vd., 2012).
Skeen ve arkadaşları (2013), tarafından gerçekleştirilen çalışmada kamu sağlığı incelendiğinde, düşük eğitimli ailelerin çocuklarının daha fazla istismara maruz kaldığı iddia edilmektedir. Güncel bir çalışmaya göre sosyo-ekonomik krizlere maruz kalan eğitim düzeyi düşük ailelerde çocukların fiziksel istismara maruz kalma oranlarının yüksek olduğu öne sürülmektedir (Martinkevich et al., 2020). Bu bağlamda yer alan sonuçların literatür tarafından desteklendiği anlaşılmaktadır.
Duygusal ihmale uğrayan kişiler arasında lisans düzeyindeki bireylerin ilkokul düzeyindeki bireylerden daha yüksek olduğu; doktora düzeyindeki bireylerin lise düzeyindeki bireylerden daha yüksek olduğu buna zıt olarak ise lise düzeyindeki bireylerin ön lisans ve lisans düzeyindeki katılımcılardan daha yüksek ortalamada olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda sonucun tutarsız olması nedeniyle bu durum yoruma açık görünmemektedir.
67
3. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ile Ebeveynlik Çocuk İhmal ve İstismar Düzeyinin İlişkisine Dair Tartışma
Ebeveynlerin istimara yönelik farkındalıkları ve genel bilgi düzeyleri çocuklarını istismardan korumaları ve risk faktörlerinden etkilenmemeleri açısından önemlidir. Alan yazın incelendiğinde çalışmaların sosyo ekonomik düzey üzerine ağırlıklı olduğu görülmektedir. Ancak ebeveynlerin istismar kavramını tanımaları ve istismar farkındalık düzeyleri son yıllardaki çalışmalarda artan bir hız göstermektedir (Ercan, 2018; akt. Pekdoğan, 2017).
Mevcut çalışmada; ÇÖYÖ fiziksel istismar ile EFİÇÖ genel bilgiler, EFİÇÖ fiziksel istismar, duygusal istismar, cinsel istismar arasında negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki vardır. Bu bağlam ele alındığında, Ebeveynlerin istismara yönelik genel bilgi farkındalığı, fiziksel istismar farkındalığı, duygusal istismar farkındalığı, cinsel istismar farkındalığı arttıkça çocukluk çağı fiziksel istismarın azaldığı şeklinde düşünülmektedir. ÇÖYÖ Cinsel istismar ile EFİÇÖ fiziksel istismar, duygusal istismar arasında negatif ve anlamlı bir ilişki vardır. Bu bulgu, annelerin fiziksel istismar farkındalıkları ve duygusal istismar farkındalıkları arttığında çocukluk çağı cinsel istismarın azaldığı şeklinde yorumlanabilir. ÇÖYÖ Duygusal istismar ile EFİÇÖ genel bilgiler, duygusal istismar ve cinsel istismar arasında negatif ve anlamlı bir ilişki vardır. Bu bağlamda yorumlandığında, annelerin istismara yönelik genel bilgi farkındalığı, duygusal istismar farkındalığı ve cinsel istismar farkındalığı arttığında çocukluk çağı duygusal istismarın düştüğü anlaşılmaktadır. ÇÖYÖ Fiziksel ihmal ile EFİÇÖ genel bilgi farkındalığı, fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismar arasında negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki vardır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde; annelerin genel bilgi farkındalığı, fiziksel istismar farkındalığı, duygusal istismar farkındalığı ve cinsel istismar farkındalığı arttığında çocukluk çağı fiziksel ihmalin azaldığı görülmektedir. ÇÖYÖ Duygusal ihmal ile EFİÇÖ fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismar arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu mevcut çalışmada bulgulanmıştır. Bu bağlamda, annelerin fiziksel istismar farkındalığı, duygusal istismar ve cinsel istismar farkındalığı arttıkça çocukluk çağı duygusal ihmalin azaldığı şeklinde yorumlanabilir. İstismar kavramı hakkındaki genel bilgi düzeyi ve farkındalığın artması bireylerin istismara açık eksik noktalarını görmelerine yardımcı olmaktadır. Artan bilgi düzeyi ve farkındalık bireylerin kendilerini geliştirmelerini sağlamakta istismar riskini öngörmelerini ve tedbir almalarını
68
sağlamaktadır (Bradbury-Jones et al., 2014). Çocuklara farklı kültürlerde farklı kötü muameleler yapıldığı bilinmektedir. Fiziksel istismar ve ihmalin genellikle anne depresyonu, stres ve sosyal izolasyon gibi risklerden etkilendiği görülmektedir. Bu bağlamda yer alan riskler gibi birçok etmen anne ve babanın ebeveynlik görevlerini yerine getirmeleri, sorumluluklarını yerine getirmelerini ve istismara yönelik tedbir almalarını mümkün kılmamaktadır. Bu nedenle annelerin fiziksel ihmal ve istismar farkındalığı azaldığında sonuç olarak duygusal ihmal de artmaktadır (Dubowitz and Bennett, 2007).
Literatürdeki çalışmalar incelendiğinde; Orak ve arkadaşları (2020), tarafından gerçekleştirilen çalışmada ebeveynlerin duygusal istismar farkındalıklarının çocuklarını duygusal istismar risklerini azalttığı öne sürülmektedir. Fawzi ve arkadaşları (2013,) ebeveyn istismarı üzerine yaptıkları araştırmada, anne farkındalığının potansiyel istismar için önemli bir tedbir olduğu ve annelere verilen psikoloji eğitimlerinin etkili olabileceği bunun sonucunda çocuğun istismar riskinin önlenebileceği öne sürülmektedir. Bu bağlamda mevcut çalışma sonuçlarının literatür ile paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır.
4. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Gelir Düzeyleri Açısından İncelenmesi
Mevcut çalışma sonuçlarında, duygusal istismar gelir düzeylerine göre 2850-5650 TL aralığı ve 5651-11300 TL aralığı ekonomik düzeye sahip ailelerde 11.301 ve üst aralığı ekonomik düzeye sahip ailelere göre daha fazla istismar ortalaması tespit edilmiştir. Fiziksel istismar gelir düzeylerine göre 2850-5650 TL aralığı ekonomik düzeye sahip ailelerde 5651-11300 TL aralığı ve 11.301 ve üst aralığı ekonomik düzeylerden daha fazla istismar ortalaması bulunmuştur. Bu bağlamda bu durum ekonomik gelir düzeyi düşük ailelerde daha fazla duygusal istismar ve fiziksel istismar olduğu yorumlanmaktadır. Sosyo ekonomik göstergelerin düşük olduğu bir ailede anne ve babanın çocuğu ile ilişkisi çatışmalı olmaktadır. Bu çatışma çocuğu daha pasif ya da agresif bir duruma düşürmektedir. Çocuğun psiko-sosyal açıdan desteklenmesi ekonomik sorunlardan dolayı ya ertelenmekte ya da yeterli seviyede sağlanamamaktadır. Çevresinde yeterli sosyal destek bulamayan çocuk okulda düşük akademik beceriler, yetersiz sosyal ilişkiler içerisinde bulunmaktadır (Laskey et al., 2012). Tüm bu nedenlerin sonucu olarak ise; sosyo ekonomik göstergelerin düzeyi
69
düştükçe çocuğu ihmal ve istismarı artmaktadır (Finy and Christian, 2018; akt. Covey et al., 2013).
Literatür incelendiğinde, Creghan ve Adair-Creghan (2015), tarafından gerçekleştirilen çalışmaya göre düşük sosyo ekonomik ailelerde daha fazla istismar oranları görülmektedir. Etnik ırkçılık üzerine gerçekleştirilen bir çalışmada düşük sosyo ekonomik düzeylere sahip ailelerde daha fazla çocuk istismarı raporlaması yapıldığı öne sürülmektedir. Bu bağlamda mevcut çalışmanın sonuçları literatürde yer alan diğer çalışmalar ile tutarlılık sergilemektedir.
5. Ebeveynlik Çocuk İhmal ve İstismar ve Çocuk Yetiştirme Tutumlarını Yordayan Değişkenlere Yönelik Bulguların Tartışılması
Mevcut çalışmada; katılımcıların ebeveynlik çocuk ihmal ve istismar ile çocuk yetiştirme tutumları arasında çocukluk çağı örselenme yaşantılarının yordayıcı etkisi araştırılmıştır. Bulgulara göre; çocukluk çağı örselenme yaşantıların ebeveynlik çocuk ihmal ve istismar ile çocuk yetiştirme tutumlarını yordadığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda literatür incelendiğinde mevcut sonuca benzer bir çalışma bulunamamıştır. Bu nedenle mevcut çalışma yer alan bu değişkenler arasındaki yordayıcı güce ilişkin literatüre yeni bir katkı sunulduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte Annelerin Çocuk İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri ile Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki İlişkide Çocukluk Çağındaki Örselenmenin aracılık etkisi tespit edilmiştir. Acar (2015), tarafından gerçekleştirilen çalışma, anne ve baba tutumu ile çocukluk çağı örselenme yaşantıları arasındaki ilişkiyi vurgulamaktadır. Anne babanın ilgisiz oluşu, otoriter ve reddedici tavrı bireylerde öfke yönetiminde yetersizliğe ve öfke duygusunun ifade biçiminde farklılıklara neden olmaktadır. Bu duygu negatif duygu yönelimleri ise çocukluk çağı istismar risklerini arttırmaktadır. Çocukluk çağında örselenmenin ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları çocuk ihmal ve istismarında önemli bir risk etmeni olarak düşünülmektedir (Hien et al., 2010). Ailelerin istismarı farkındalık düzeylerinin çocuklarının istismar ve ihmal risklerini önlediği belirtilmektedir. Bu nedenle Ailelere yönelik eğitimlerin ve danışmanlıkların çocukların ruh sağlığını korumada önemi vurgulanmaktadır (İnce, 2017). Yıldırım (2019), çocukluk çağı örselenmenin kronik etkilerine vurgu yapmaktadır. Bu kronik etkilerin özellikle yakın ilişki kurma ve sürdürmeye yönelik olduğu öne sürülmektedir. Barak (2018), tarafından gerçekleştirilen çalışmada çocukluk çağı örselenme yaşantılarına sahip ve işlevsel olmayan ebeveyn tutumlarına maruz kalan bireylerin
70
yaşamlarının ilerleyen döneminde kişiler arası ilişkilerde daha fazla bağımlı olduğunu ortaya koymaktadır. Çocukluk döneminden yetişkinliğe taşınan bu travmatik süreçlere travma merkezli alyans model terapi görüşünü ortaya koyan Öztürk (2018), çalışmasında, aile ilişkilerinde yaşanan problemlerin kuşaklar arası geçişe sahip olduğunu bunun sonucunda kişilerin örselenmiş yaşantı, kişilik bozuklukları ve aile ilişkileri içerisinde kısır döngüye sıkıştıklarını ortaya koymaktadır.
71
B. Sonuç ve Öneriler
Yapılan bu çalışmanın amacı, çocukluk çağı örselenme yaşantılarının ebeveynlerin çocuk ihmal ve istismarı ile çocuk yetiştirme tutumlarına yönelik aracılık etkisinin araştırılmasıdır. Mevcut çalışmanın hipotez geçerlilikleri ele alındığında; Hipotez 1 ve alt hipotezlerinden H1A, H1C, H1D, H4 hipotezlerinin geçerli olduğu ayrıca çocukluk çağı örselenme yaşantılarının ebeveynlerin çocuk istismar farkındalığı ile çocuk yetiştirme tutumları değişkenleri arasında aracılık etkisi tespit edilmiştir.
Yapılacak çalışmalarda uygulanacak ölçekler için örneklem grubu sayısının daha yüksek olmasının sonuçları daha tutarlı hale getirebileceği öngörülmektedir.
Bu çalışmaların bulguları ve ışığında anne eğitiminin bir çocuğun psikolojik, sosyolojik ve biyolojik gelişimindeki önemi anlaşılmaktadır. Bu bağlamda annelerin eğitim düzeylerinin, istismar farkındalıklarının ve ekonomik durumlarının iyileştirilmesine yönelik kamu politikalarının geliştirilmesinin ve sürdürülebilir hale getirilmesinin bir toplumun geleceğini daha iyi hale getirebileceği düşünülmektedir.
Bu görüşlere dayanarak anne eğitimini psikoeğitim, psikolojik destek ve kamu projeleri ile desteklemenin çocuk ihmal ve istismarını önleyici etki yapacağı öne sürülebilir.
Alandaki psikologların ve diğer alan profesyonellerin çocukların gelişiminde anne eğitimi ve farkındalık düzeyleri üzerine eğilmelerinin çocukların bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişimlerine önemli destek sağlayacağı öngörülmektedir.
72
VI. KAYNAKÇA
KİTAPLAR
ARAL, N. (1997). Fiziksel istismar ve çocuk. Ankara: Tekışık Veb Ofset Tesisleri.
AYDIN, B. (2010). Çocuk ve Ergen Psikolojisi. (3.Baskı). Ankara: Nobel Kitap Dağıtım.
ÇAĞDAŞ, Aysel (2012). Anne-Baba-Çocuk İletişimi. (3. Baskı). Ankara: Eğiten Kitap.
DAWID, HOWE. (2005). Child Abuse and Neglect: Attachment, Devolopment and Intervention, s. 69-89. UK: Red Globe Press
DERİN, G., ÖZTÜRK, E. (2018). Psikotarih Temelli Çocuk Yetiştirme Stillerinin Kuşaklararası Travma Geçişi Açısından İncelenmesi. (Celbiş. O, Çev.), s. 16-29 Ankara: Turaz Akademi.
ERSOY, Ö. (2003). Aile Katılım Çalışmaları, 36-72 Aylık Çocuklar için Yıllık Plan Örnekleri ve Aile Katılım Çalışmaları, s. 116-229. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
FREUD, S. AND GAY, P., (1989). Civilization And Its Discontents, İn The Freud Reader. s. 722-72 New York: W. W. Norton & Company, Inc.
HOXTER, S. (2018). Some Feelings Aroused İn Working With Severely Deprived Children. In Psychotherapy With Severely Deprived Children. s.125-132 Ne York: Routledge.
KARASAR, N. (2006). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Kitap Dağıtım.
KARS, Ö. (1996). Çocuk İstismarı: Nedenleri ve Sonuçları. Ankara: Bizim Büro Basımevi.
MACCOBY, E. (2002). Parenting effects: Issues and controverties. J. G. Borkowski, L. S., Ramey AND M. Bristol-Power (Ed.), Parenting And The Child’s World: Influences On Academic, İntellectual And Social-Emotional Development, s. 35-46 New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates, Inc.
73
MORSS, J. R. (2017). The Biologising Of Childhood: Developmental Psychology And The Darwinian Myth. New York: Routledge.
OKTAY, A. (2002). Yaşamın sihirli yılları: Okul öncesi dönem. (3. Baskı). İstanbul: Epsilon Yayıncılık.
ÖZ, İ. (1997). Çocuk ve Aile. Aileye Rehber Kitaplar Dizisi. (2. Baskı), s. 12-33 Ankara: Kök Yayıncılık.
POLAT, O. (2007). Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı: Tanımlar. Ankara: Seçkin Yayıncılık
REESE, H. W., LİPSİTT, L. P.AND BAER, D. M. (1970). Experimental Child Psychology, s. 98-100 New York: Academic Press.
SCANNAPİECO, S. AND CONNELL-CARRİCK (2005). Known Or Suspected Moderator Variables For Developmental Outcome Of Maltreated Children. Pearce ve PezzotPearce, 2007.
TABACHNİCK, B. G. AND FİDELL, L. S. (1996). Using Multivariate Statistics. Boston:Courier Companies, Inc.
YÖRÜKOĞLU, A. (2004). Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar. İstanbul: Özgür Yayınları.
MAKALELER
AKDUMAN, G. G., RUBAN, C., AKDUMAN, B. VE KORKUSUZ, İ. (2005). Çocuk ve Cinsel İstismar. Adli Psikiyatri Dergisi, 3(1), 9-14.
AKKUZU, E., KALKAN, G., DEMİR, Ş., PASLI, F. VE ÇAMURDAN, A. D. (2018). The Importance of Family Interview for Shaken Baby Syndrome. Çocuk Acil ve Yogun Bakım, 5(1), 35.
ASSARİ, S. (2020). Parental Education and Spanking of American Children: Blacks’ Diminished Returns. World journal of educational research, 7(3), 19.
AVDİBEGOVİĆ, E. AND BRKİĆ, M. (2020). Child Neglect—Causes and Consequences. Psychiatr Danub, 32(3), 337-42.
BAER, J. C. AND MARTİNEZ, C. D. (2006). Child Maltreatment And İnsecure Attachment:A Meta‐Analysis. Journal of reproductive and infant psychology, 24(3), 187-197.
BAHAR, G., SAVAŞ, H. A.VE BAHAR, A. (2009). Çocuk İstismarı ve İhmali: Bir Gözden Geçirme. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 4 (12).
74
BALAT UYANIK, G. (2007). İlköğretime Başlayan Çocukların Anne Babalarının Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Okul Öncesi Eğitimden Yararlanma Düzeylerine Göre İncelenmesi. Eğitim ve Bilim, 32(143), 89-99.
BERKMEN, B. VE OKTAY, Z. (2015). Çocuk İstismarı Ölçeği'nin Türkçe'ye Çevirisi, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Hacettepe University Faculty of Health Sciences Journal.
BERNARD, K., FROST, A., JELİNEK, C. AND DOZİER, M. (2019). Secure Attachment Predicts Lower Body Mass İndex İn Young Children With Histories Of Child Protective Services İnvolvement. Pediatric obesity, 14(7), e12510. BİLGE, Y. D., TAŞAR, M. A., KILINÇOĞLU, B., ÖZMEN, S., VE TIRAŞ, Ü. (2013). Alt Sosyoekonomik Düzeye Sahip Anne-Babaların Çocuk İstismarı ve İhmali Hakkındaki Bilgi Düzeyleri, Deneyimleri ve Kullandıkları Disiplin Yöntemleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 14(1), 27-35.
Bİ̇Lİ̇R, P., ARI, P., DÖNMEZ, D., ATİ̇K, Ç. VE SAN, A. (1991). Türkiye'nin 16 İlinde 4-12 Yaşlar Arasındaki 50.473 Çocuğa Fiziksel Ceza Verme Sıklığı ve Buna İlişkin Problem Durumlarının İncelenmesi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 1 (1) BRADBURY‐JONES, C., TAYLOR, J., KROLL, T. AND DUNCAN, F. (2014). Domestic Abuse Awareness And Recognition Among Primary Healthcare Professionals And Abused Women: A Qualitative İnvestigation. Journal Of Clinical Nursing, 23(21-22), 3057-3068.
BROWN, S. M., DOOM, J. R., LECHUGA-PEÑA, S., WATAMURA, S. E. AND KOPPELS, T. (2020). Stress and parenting during the global COVID-19 pandemic. Child Abuse & Neglect, 110, 104699.
BRUMARİU, L. E. (2015). Parent–Child Attachment And Emotion Regulation. New Directions For Child And Adolescent Development, (148), 31-45. BÜHLER, J. L., WEİDMANN, R., NİKİTİN, J. AND GROB, A. (2019). A Closer Look At Life Goals Across Adulthood: Applying A Developmental Perspective To Content, Dynamics, and Outcomes Of Goal İmportance and Goal Attainability. European Journal of Personality, 33(3), 359-384.
BYNG‐HALL, J. (2002). Relieving Parentified Children's Burdens İn Families With İnsecure Attachment Patterns. Family Process, 41(3), 375-388.
75
CESUR, G., SAYRAÇ., N. VE KORKMAZ, E. (2018). Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ve Sürekli Kaygı Arasındaki İlişkide Bilinçli Farkındalığın Rolü. Türk Psikoloji Dergisi, 33(81), 97-112. CHAN, K. L., CHEN, Q. AND CHEN, M. (2021). Prevalence and correlates of the co-occurrence of family violence: a meta-analysis on family polyvictimization. Trauma, Violence, & Abuse, 22(2), 289-305.
CHANG, J., RHEE, S. AND BERTHOLD, S. M. (2008). Child Abuse And Neglect İn Cambodian Refugee Families: Characteristics And İmplications For Practice. Child Welfare, 87(1), 141. CLARKE, R. J., CLARKE, E. A., ROE-SEPOWİTZ, D. AND FEY, R. (2012). Age At Entry İnto Prostitution: Relationship To Drug Use, Race, Suicide, Education Level, Childhood Abuse, And Family Experiences. Journal of Human Behavior in the Social Environment, 22(3), 270-289.
COLONNESİ, C., DRAİJER, E. M., JAN JM STAMS, G., VAN DER BRUGGEN, C. O.BÖGELS, S. M. AND NOOM, M. J. (2011). The Relation Between İnsecure Attachment And Child Anxiety: A Meta-Analytic Review. Journal of Clinical Child & Adolescent Psycholog, 40(4), 630-645.
COUSİNS, S. D. (1989). Culture And Self-Perception İn Japan And The United States. Journal Of Personality And Social Psychology, 56(1), 124. COVEY, H. C., MENARD, S., & FRANZESE, R. J. (2013). Effects Of Adolescent Physical Abuse, Exposure To Neighborhood Violence, And Witnessing Parental Violence On Adult Socioeconomic Status. Child Maltreatment, 18(2), 85-97. CREGHAN, C., AND ADAİR-CREGHAN, K. (2015). The positive impact of Project basedlearning on attendance of an economically disadvantaged student population: A multiyear study. Interdisciplinary Journal Of Problem-Based Learning, 9(2), 7.
CUİ, N., XUE, J., CONNOLLY, C. A. AND LİU, J. (2016). Does The Gender Of Parent Or Child Matter İn Child Maltreatment İn China?. Child abuse & neglect, 54, 1-9.
ÇAKIR, G. (2020). Atatürk Dönemi’nde Türkiye’de Aile Hukuku ve Çocuk Hakları. Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18(01), 349-368.
ÇEÇEN, A. R. (2007). Çocuk Cinsel İstismarı: Sıklığı, Etkileri ve Okul Temelli Önleme Yolları. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 4 (1), 1–17.
76
DEKEL, B., ABRAHAMS, N. AND ANDİPATİN, M. (2018). Exploring Adverse Parent-Child Relationships From The Perspective Of Convicted Child Murderers: A South African Qualitative Study. Plos One, 13(5).
DERELLA, O. J., BURKE, J. D., STEPP, S. D. AND HİPWELL, A. E. (2019). Reciprocity İn Undesirable Parent–Child Behavior? Verbal Aggression, Corporal Punishment, And Girls’ Oppositional Defiant Symptoms. Journal of Clinical Child & Adolescent Psychology. DUCK, S. AND MİELL, D. (2021). Charting the development of personal relationships. In The emerging field of personal relationships, s. 133-143 New York: Routledge.
EARLEY, L. AND CUSHWAY, D. (2002). The Parentified Child. Clinical Child Psychology And Psychiatry, 7(2), 163-178. EKERİM, M. VE SELÇUK, B. (2016) Gelişimsel Psikopatoloji Bakışıyla Şiddet. Türk Psikoloji Yazıları, 19, 109-122
ENSİNK, K., FONAGY, P., NORMANDİN, L., ROZENBERG, A., MARQUEZ, C.,
EROL, E.T. (2019). Anne-Baba Tutumları ile 5-10 Yaş Grubu Çocukların Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 5(16), 597-617
ERSOY, A. F. (1997). Aile İçi Etkileşim ve Ailede Meydana Gelen Bazı Sorunlar Üzerine Bir Araştırma. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 127-139.
ERSOY, Ö, KURTULMUŞ, Z. VE TEKİ̇N, N. (2016). Aile Çocuk Eğitim Programının Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarına ve Ev Ortamını Düzenlenmelerine Etkisinin İncelenmesi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 22 (3), 1077-1090.
ETZİON-CARASSO, A. AND OPPENHEİM, D. (2000). Open Mother–Pre-Schooler Communication: Relations With Early Secure Attachment. Attachment & Human Development, 2(3), 347-370. FAWZİ, M. H., FAWZİ, M. M., AND FOUAD, A. A. (2013). Parent abuse by adolescents with first-episode psychosis in Egypt. Journal of Adolescent Health, 53(6), 730-735. FİNY, M. S. AND CHRİSTİAN, L. M. (2018). Pathways Linking Childhood Abuse History And Current Socioeconomic Status To İnflammation During Pregnancy. Brain, Behavior, And İmmunity, 74, 231-240.
FOGEL, A. (1991). Infancy: Infant, Family, And Society. West Publishing Co.
77
FURUNCU, C. AND ÖZTÜRK, E. (2020). Problemli Medya Kullanım Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlik Güvenirlik Çalışması: Çocuklarda Ekran Bağımlılığı Ölçeği Ebeveyn Formu. Erken Çocukluk Çalışmaları Dergisi, 4(3), 535-566.
GODBOUT, N. BORELLİ, J. L. (2021). Post-Traumatic Stress Disorder İn Sexually Abused Children: Secure Attachment As A Protective Factor. Frontiers in Psychology, 12.
GOULD, F., CLARKE, J., HEİM, C., HARVEY, P. D., MAJER, M. AND NEMEROFF, C. B. (2012). The Effects Of Child Abuse And Neglect On Cognitive Functioning İn Adulthood. Journal Of Psychiatric Research, 46(4), 500-506.
GÖKLER, R. (2006). Eğitimde Çocuk İstismarı ve İhmaline Genel Bir Bakış. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3, 47-76. GRANT, A., DEVANEY, J., DAVİDSON, G., LAGDON, S. AND DUFFY, J. (2021). Think family, Think relationship: factors influencing stronger professional relationships with parents diagnosed with a mental illness. A Qualitative Study. The British Journal of Social Work, 51(3), 945-963.
GUNNLAUGSSON, G. AND EİNARSDÓTTİR, J. (2018). Review Shows That Icelandic Society İs Taking Firmer Steps To Tackle The Diverse Forms Of Child Abuse And Neglect That İts Children Are Exposed To. Acta paediatrica, 107(9), 1500-1511. HAYLI, Ç. M., VE GÖKDOĞAN, M. R. (2019). Aile İçi Şiddet. Domestıc Vıolence. The Journal, 12(63).
HEDEGAARD, M. (2001). Learning And Child Development. Aarhus. HİEN, D., COHEN, L. R., CALDEİRA, N. A., FLOM, P. AND WASSERMAN, G. (2010). Depression And Anger As Risk Factors Underlying The Relationship Between Maternal Substance İnvolvement And Child Abuse Potential. Child abuse & neglect, 34(2), 105-113. İNCE, G. (2017). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Spor İle İlgili Görüşleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 18(01), 109-124.
İnformation Studies On Parents' Awareness Levels During The COVID-19 Pandemic. Children and youth services review, 131, 106271.
78
İŞMEN, A. (2012). Aile İçi Çocuk İstismarı Ölçek Geliştirme Çalışması. HAYEF Journal of Education, 1(1).
KACHİ, Y., FUJİWARA, T., YAMAOKA, Y. AND KATO, T. (2018). Parental Socioeconomic Status and Weight Faltering in Infants in Japan. Frontiers in pediatrics, 6, 127.
KARA, B., BİÇER, Ü. VE GÖKALP A. S. (2004). Çocuk İstismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47, 140-151.
KAYA, M. (1997). Ailede Anne-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik Ve Benlik Gelişimindeki Rolü, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 9 (9), 193-204.
KERNS, K. A. AND BRUMARİU, L. E. (2014). Is İnsecure Parent–Child Attachment A Risk Factor For The Development Of Anxiety İn Childhood Or Adolescence?. Child development perspectives, 8(1), 12-17.
KILINÇ, F. VE ARAL, N. (2016), Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16(1), 199-222.
KNAUTH DG. (2000).Predictors Of Parental Sense Of Competence For The Couple During The Transition Parenthood. Res Nurs Health, 23,496-509,
KOEHN, A. J. AND KERNS, K. A. (2018). Parent–Child Attachment: Meta-Analysis Of Associations With Parenting Behaviors İn Middle Childhood And Adolescence. Attachment & Human Development, 20(4), 378-405.
KUO, P. X., SAİNİ, E. K., TENGELİTSCH, E. AND VOLLİNG, B. L. (2019). Is One Secure Attachment Enough? Infant Cortisol Reactivity And The Security Of İnfant-Mother And İnfant-Father Attachments At The End Of The First Year. Attachment & human development, 21(5), 426-444.
KURT, S. L. (2016). Çocuk Haklarına İlişkin Temel Uluslararası Belgeler ve Türkiye Uygulaması. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, (36), 99-127.
KUZGUN, Y. (1973). Ana-Baba Tutumlarının Bireyln Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi. Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 5(l) (1973), 57-70.
LABBÉ, J. (2005). Ambroise Tardieu: The Man And His Work On Child Maltreatment A Century Before Kempe. Child Abuse & Neglect, 29(4), 311-324.
79
LAFORETT, D. R., BİVONA, M. A., MENDEZ SMİTH, J. AND WİLLİFORD, A. P. (2021). Training Future School and Clinical Psychology Leaders in Consultation for Early Childhood Education Settings. Journal of Educational and Psychological Consultation, 1-22. LASKEY, A. L., STUMP, T. E., PERKİNS, S. M., ZİMET, G. D., SHERMAN, S. J. AND DOWNS, S. M. (2012). Influence Of Race And Socioeconomic Status On The Diagnosis Of Child Abuse: A Randomized Study. The Journal of Pediatrics, 160(6), 1003-1008.
LAWSON, M., PİEL, M. H. AND SİMON, M. (2020). Child Maltreatment During The COVID-19 Pandemic: Consequences Of Parental Job Loss On Psychological And Physical Abuse Towards Children. Child Abuse & Neglect, 110, 104709.
LE COMPTE, G., LE COMPTE, A. VE ÖZER, S. A. (1978). Üç Sosyo- Ekonomik Düzeyde, Ankaralı Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları: Bir Ölçek Uyarlaması. Psikoloji Dergisi, 1.
LEFEBVRE, R., FALLON, B., VAN WERT, M., AND FİLİPPELLİ, J. (2017). Examining, The Relationship Between Economic Hardship And Child Maltreatment Using Data From The Ontario Incidence Study Of Reported Child Abuse And Neglect. Behavioral Sciences, 7(1), 6.
LO, C. K., HO, F. K., WONG, R. S., TUNG, K. T., TSO, W. W. … HO, M. (2019) Prevalence Of Child Maltreatment And İts Association With Parenting Style: A Population Study İn Hong Kong. International Journal Of Environmental Research And Public Health, 16(7), 1130. MARTİNKEVİCH, P., LARSEN, L. L., GRÆSHOLT-KNUDSEN, T., HESTHAVEN, G., HELLFRİTZSCH, M. B., PETERSEN, K. K., ... RÖLFİNG, J. D. (2020). Physical child abuse demands increased awareness during health and socioeconomic crises like COVID-19: A Review And Education Material. Acta Orthopaedica, 91(5), 527-533.
MEİNCK, F., CLUVER, L. D., BOYES, M. E., AND MHLONGO, E. L. (2015). Risk And Protective Factors For Physical And Sexual Abuse Of Children And Adolescents İn Africa: A Review And İmplications For Practice. Trauma, Violence, & Abuse, 16(1), 81-107.
80
MERRİCK, M. T. AND GUİNN, A. S. (2018). Child Abuse And Neglect: Breaking The İntergenerational Link. American Journal Of Public Health, 108(9), 1117-1118.
MİLLER, A. B., SHERİDAN, M. A., HANSON, J. L., MCLAUGHLİN, K. A., BATES, J. E., LANSFORD, J. E. ... DODGE, K. A. (2018). Dimensions Of Deprivation And Threat, Psychopathology, And Potential Mediators: A Multi-Year Longitudinal Analysis. Journal Of Abnormal Psychology, 127(2), 160. ORAK, O. S., KIRBAŞ, Z. Ö. Ö., ŞAHİN, E., VE GÜLIRMAK, K. (2020). Ergenlerin Anne Babalarından Algıladıkları Duygusal İstismar Durumu ile Riskli Davranışları Arasındaki İlişki. Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi, 5(2), 113-119. ÖZKAN, Y VE KILIÇ, E. (2010). Ailenin Psiko-Sosyal Destek İhtiyacını Karşılamada Yeni Bir Model Önerisi: Aile Sağlığı Merkezlerinde Aile Psiko-Sosyal Destek Birimi. Sosyal Politikalar Çalışmaları, 7(30) s. 1-20.
ÖZTÜRK, E. (2016). Psikotarih Açısından Çocuk Yetiştirme Tarzları ve Çocuk İstismarı. Türkiye Klinikleri Journal of Forensic Medicine-Special Topics, 2(3), 24-34.
ÖZTÜRK, E. (2018). Travma Merkezli Alyans Model Terapi: Dissosiyatif Kimlik Bozukluğunun Psikoterapisi. Türkiye Klinikleri Psychology‐Special Topics, 3, 31-38.
ÖZYÜREK, A. (2018). Anne-Baba Çocuk Yetiştirme Tutumları ve Üç Farklı Ölçek Geliştirme Çalışması, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 22 (2).
PEKDOĞAN, S. (2016). Annelerin İstismar Potansiyellerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Ege Eğitim Dergisi, 17 (2), 425-441.
PEKDOĞAN, S. (2017). İstismar Farkındalık Ölçeği Ebeveyn Formu: Ölçek Geliştirme Çalışması. Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, (62), 173-185.
PİLKİNGTON, B. VE KREMER, J. (1995). A Review of The Epidemiological Research on Child Sexual Abuse: Community and College Student Samples. Child Abuse Review, 4, 84–98.
PRİNZ, R. J. (2016). Parenting And Family Support Within A Broad Child Abuse Prevention Strategy: Child Maltreatment Prevention Can Benefit From Public Health Strategies. Child abuse & neglect, 51, 400.
81
ROCHE, A. J., FORTİN, G., LABBÉ, J., BROWN, J. AND CHADWİCK, D. (2005). The Work Of Ambroise Tardieu: The First Definitive Description Of Child Abuse. Child Abuse & Neglect, 29(4), 325-334.
RODRİGUEZ, C. M. (2010). Parent–Child Aggression: Association With Child Abuse Potential And Parenting Styles. Violence and Victims, 25(6), 728-741.
SAYGI D., VE BALAT G.U. (2011). The Research Of Relationship Between Mothers And Their Children Who Continue Their Nursery Class Education. International Journal of Human Sciences, 10, 844-62
SEVİNÇ, M. VE GARİP, E. S. (2010). A Study Of Parents’ Child Raising Styles And Marital Harmony. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 2(2), 1648-1653. SKEEN, S., AND TOMLİNSON, M. (2013). A public health approach to preventing child abuse in low-and middle-income countries: A call for action. International journal of psychology, 48(2), 108-116. SKİRBEKK, V. AND JAMES, K. S.(2014). Abuse Against Elderly İn India–The Role Of Education. BMC Public Health, 14(1), 1-8.
ŞANLI, D.VE ÖZTÜRK, C. (2012), Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarını Etkileyen Etmenlerin İncelenmesi. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 32, 31-48.
ŞENOL, F. B. VE ÜSTÜNDAĞ, A. (2021). The Effect Of Child Neglect And Abuse
TANER, Y. VE GÖKLER, B. (2004). Çocuk İstismarı ve İhmali: Psikiyatrik Yönleri. Hacettepe Tıp Dergisi, 35, 82-86
TEZEL ŞAHİ̇N, F. VE ÖZYÜREK, A. (2008). 5-6 Yaş Grubu Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Demografik Özelliklerinin Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etkisinin İncelenmesi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 6 (3), 395-414. TOKER, G. A., VE ÇAPAN, A. S. (2018). Anne Baba Tutumlarından Kaynaklanan, İhmal ve Duygusal İstismara Maruz Kalmış Çocukların En Çok Kullandığı Savunma Mekanizmaları Üzerine Bir Literatür Taraması. OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 9(16), 1794-1816.
TURHAN, E., SANGÜN, Ö. VE İNANDI, T. (2006). Birinci Basamakta Çocuk İstismarı ve Önlenmesi. Sürekli Tıp Eğitim Dergisi, 15, 153- 157
82
USHER, K., BHULLAR, N., DURKİN, J., GYAMFİ, N. AND JACKSON, D. (2020). Family violence and COVID‐19: Increased vulnerability and reduced options for support. International journal of mental health nursing.
ÜÇOK, A. VE BIKMAZ, S., (2007). The Effects Of Childhood Trauma İn Patients With Firstepisode Schizophrenia. Acta Psychiatrica Scandinavica, 116, 371–377.
ÜNAL, G. (2005). Aile İçi Şiddet. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 8 (8).
VAN BERKEL, S. R., PREVOO, M. J., LİNTİNG, M., PANNEBAKKER, F. D., AND ALİNK, L. R. (2020). Prevalence Of Child Maltreatment İn The Netherlands: An Update And Cross-Time Comparison. Child abuse & neglect, 103, 104439. YALÇIN, H., Koçak, N., VE Duman, G. (2014). Anne Babaların Çocuk İstismarıyla İlgili Tutumlarının İncelenmesi. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2014(3), 137-143.
YILMAZ, G., İŞİTEN, N. ERTAN, Ü. VE ÖNER, A. (2003). Bir Çocuk İstismarı Vakası. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 46, 295-298.
YOUNG, A., PİERCE, M. C., KACZOR, K., LORENZ, D. J., HİCKEY, S., BERGER, S. P., ... THOMPSON, R. (2018). Are Negative/Unrealistic Parent Descriptors Of İnfant Attributes Associated With Physical Abuse?. Child abuse & neglect, 80, 41-51.
ZALTA, A. K., BUİ, E., KARNİK, N. S., HELD, P., LAİFER, L. M., SAGER, J. C., OHYE, B. (2018).Examining the Relationship Between Parent and Child Psychopathology in Treatment-Seeking Veterans. Child Psychiatry & Human Development, 49(2), 209-216.
ZHOU, X., ZHEN, R., AND WU, X. (2021). Insecure Attachment To Parents And PTSD Among Adolescents: The Roles Of Parent–Child Communication, Perceived Parental Depression, And İntrusive Rumination. Development and psychopathology, 33(4), 1290-1299.
TEZLER ACAR, S. B. (2015). Ön Ergenlerde Öfke ve Öfke İfade Tarzlarının Yordayıcısı Olarak Anne Baba Tutumu ve Örselenme Yaşantılarının İncelenmesi, Doktora Tezi, İstanbul Bilim Üniversitesi, İstanbul.
83
AKSOY, P. (2018). Okul Öncesi Dönem Çocukların Annelerinin Kişilik Özelliği ve Çocuk Yetiştirme Tutumu ile Çocuğun Mizaç ve Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ufuk Üniversitesi, Ankara.
ALTINAY, D. (2012). Çalışan ve Çalışmayan Annelerin Başa Çıkma Tutumları ve Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki Farklılıkların İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, İstanbul
ATALAY YALÇIN, F. (2010). Genç yetişkinlerin çocuk yetiştirme tutumları ile algıladıkları ana-baba davranışları arasındaki ilişki, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
AYYILDIZ, T. (2005), Zonguldak İl Merkezinde 0-6 Yaş Çocuğu Olan Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları, Yüksek Lisans Tezi, Zonguldak Karaelmas, Zonguldak. BARAK, T. (2018). Üniversite Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları ile Kişiler Arası Bağımlılık Düzeyi Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Çağ Üniversitesi, Mersin.
BİLİM, G. (2012). Çocukluk çağı örselenme yaşantıları: duygu düzenleme, kişilerarası tarz ve genel psikolojik sağlık açısından bir inceleme, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara. BOZDEMİR, F. (2015). Bağlanma Stilleri, Anne Baba Tutumları ve Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılarının Duygusal Zekâ ile İlişkilerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi, Mersin. CECELİ, E. (2018). 48-60 Ay Arası Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Anne Babalarından Algıladıkları Tutumlar, Anne Babalarına Bağlanma Stilleri İle Kendi Anne Babalık Tutumları Arasındaki İlişkiler, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, İstanbul.
ÇAĞDAŞ, S. İstanbul İlinde Sanayide Çalışan Çocukların Karşılaştıkları İstismar ve İhmaller, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
ÇAKILCIOĞLU, İ. (2016), Anne Babaların Çocuk Yetiştirme Tutumları ile Benlik Saygıları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Nişantaşı Üniversitesi, İstanbul. ÇATALKAYA, Ş. (2018). Aile İçi Şiddet, Benlik Saygısı ve Kişilerarası İlişki Kurma Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul.
84
DOĞAN, E. (2013). Okul öncesi dönemdeki çocukların bilişsel stillerinin anne davranışları açısından incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi. Selçuk Üniversitesi, Konya.
DÜLGER, M. (2019). Çocukluk Çağı Örselenmesinin Bağlanma Stili ve Yetişkinlik Baş etme Stratejilerine Olan Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Yakın Doğu Üniversitesi, Lefkoşa. ERCAN, N. (2018). 4-6 Yaş Grubunda Çocuğu Olan Ebeveynlerin İstismar Farkındalıkları, Yüksek Lisans Tezi, Çağ Üniversitesi, Mersin. İZGİ, Ş. (2020). Aile İçi Şiddet, Çocukluk Çağı Travmaları, Aleksitimi ve Bedenselleştirme Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Işık Üniversitesi, İstanbul. KABADAYI, Ö. (2019). Annenin çocuk yetiştirme tutumuna evlilik uyumunun etkisi, Doktora Tezi, Biruni Üniversitesi, İstanbul.
KAYA, S. (2014). Çocukluk dönemi örselenme yaşantıları ölçeği kısa formunun Türkçeye uyarlanması, Yüksek Lisans Tezi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muğla.
MANNİNG, H. (2011). The Effect of Bad Parents, Emotional Deprivation and Shame on Adolescent Characters in the Works of Alan Duff, Doctoral dissertation, University of Otago, New Zealand.
MARHENKE, T. (2019). Attitudes towards babies. Social influences and gender differences in the context of baby attitudes, Doctoral dissertation, Universität zu Köln, Germany.
MIZRAKÇI, Ş. (1994). Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etki Eden Faktörler: Demografik Özellikleri, Kendi Yetiştiriliş Tarzları, Çocuk Gelişimine İlişkin Bilgi Düzeyleri ve Çocuğun Mizacına İlişkin Algıları, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir.
ÖRGÜN, S.K. (2000). Anne Baba Tutumları ile 8. Sınıf Öğrencilerinin Benlik Saygıları ve Atılganlıkları Arasındaki İlişki, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul.
ÖZER, G. (2014). Ebeveynlerin Çocuk Cinsel İstismarına Dair Bilinçleri, Endişeleri ve Aldıkları Önlemler, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. ÖZTÜRK, N. (2017). 6., 7. Ve 8. Sınıf Öğrencilerinde, Ailelerin Çocuk Yetiştirme Tutumu ile İstismar Arasındaki Bağlantının İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, İstanbul.
85
SAYGI, D. (2011). Ebeveyn Çocuk İlişkisi Ölçeği’nin Türkçe’ye Uyarlanması ve Anne Çocuk İlişkisinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul.
TAĞIYEVA, N. (2018). Azerbaycan`da Çalışan ve Çalışmayan Annelerin Çocuk Yetiştirme Becerileri ve Çocuklarının Bağlanma Stillerinin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya.
UYSAL VENEMA, T. (2018). Flört Şiddetinin Çocukluk Çağı Yaşantılarıyla İlişkisi, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, İstanbul.
ÜNAL, H. B. (2017). Ebeveyn Çocuk İhmal ve İstismarı Farkındalık Ölçeği'nin Geliştirilmesi ve Uygulanması, Yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. ÜNAL, S. (2019). Cinsel İstismara Uğramış ve Uğramamış 12-18 Yaş Arası Çocukların Anne Baba Tutumları ve Aile İşlevselliklerinin Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Manisa.
YILDIRIM I. (2019). Ebeveynlerin Çocuk İstismarı ve İhmaline Yönelik Bilgi, Tutum Ve Farkındalık Düzeyleri, Tıpta Uzmanlık Tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir.
YILMAZ- BOLAT, E. (2011). Anne-Baba Eğitiminin Beş–Altı Yaş Çocuğa Sahip Anne Babaların Çocuk Yetiştirme Tutum ve Davranışlarına Etkisinin İncelenmesi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara
DİĞER KAYNAKLAR
BULUT, I. (1983). “Parçalanmış Aileden Gelen Çocukların Davranış Özellikleri Hakkında Bir Araştırma, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları”, Aile Yazıları 3, Bilim Serisi Genel Yayın No: 5/3.
ÜSTÜNDAĞ, A, ŞENOL, F. VE MAĞDEN, D. (2015). Ebeveynler Çocuk İstismarına Yönelik Bilgi Düzeylerinin Belirlenmesi ve Blinçlendirilmesi. Hacettepe University Faculty of Health Sciences Journal. Uluslararası Katılımlı 3. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kongre Kitabı.
ELEKTRONİK KAYNAKLAR
KLEİNMAN, P. K., ROSENBERG, A., AND TSAİ, A. (2015). Skeletal Trauma: General Considerations. In Diagnostic imaging of child abuse (pp. 23-52). Cambridge University Press.
86
KNAUTH DG. (2000).Predictors of parental sense of competence for the couple during the transition to parenthood. Res Nurs Health 23:496-509. PDF
WORLD HEALTH ORGANİZATİON. (1999). Report of the Consultation on Child Abuse Prevention, 29-31 March 1999, WHO, Geneva.
WORLD HEALTH ORGANİZATİON. (2002). World report on violence and health. WHO, Geneva.
87
EKLER
EK 1: Demografik Bilgi Formu
EK 2: Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ-KF)
EK 3: Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği (EFİÇÖ)
EK 4: Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (PARİ)
EK 5: İstanbul Aydın Üniversitesi Etik Kurul Onayı
EK 6: Ölçek İzni (Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ-KF))
EK 7: Ölçek İzni (Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği (EFİÇÖ))
EK 8: Ölçek İzni (Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (PARİ))
EK 9: Bilgilendirici Onam Formu
88
EK 1: Demografik Bilgi Formu
1. Yaşınız: …………
2. Eğitim Durumunuz:
o İlkokul
o Ortaokul
o Lise
o Üniversite (Ön Lisans)
o Üniversite (Lisans)
o Yüksek Lisans
o Doktora
3. Medeni Durumunuz:
o Evli
o Bekar
o Boşanmış
o Eşi Ölmüş
4. Ailenizin Ortalama Aylık Geliri:
o 0 – 2.825 TL
o 2.826 TL – 5.650 TL
o 5.651 TL – 11.300 TL
o 11.301 TL ve üzeri
5. Sahip Olduğunuz Çocuk Sayısı?
o 1
o 2
o 3
o 4
o 5 ve üzeri
6. Formu Doldurduğunuz Çocuğunuzun Doğum Sırası Nedir?
o 1
o 2
o 3
o 4
o 5 ve üzeri
7. Kendi Anne Babanızın Ebeveynlik Durumunu Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
o Demokratik
o Otoriter
o Aşırı Koruyucu
o Aşırı Hoşgörülü
o Tutarsız
o İlgisiz
89
EK 2: Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ-KF)
kesinlikle katılmıyorum
katılmıyorum
biraz katılıyorum
katılıyorum
kesinlikle katlıyorum
1. Çocukluğumda, yeterli düzeyde beslendiğime inanmıyorum.
1
2
3
4
5
2. Çocukluğumda, benimle ilgilenen ve beni koruyan birinin/birilerinin olduğunu bilirdim.
1
2
3
4
5
3. Çocukluğumda, ailemdeki kişiler bana “aptal”, “tembel” ya da “çirkin” diye hitap ederlerdi.
1
2
3
4
5
4. Çocukluğumda, annem ve babam ailemize ilgilenemeyecek kadar sarhoş ya da uyuşturucunun etkisi altındaydı.
1
2
3
4
5
5. Çocukluğumda, ailemde kendimi önemli ya da özel hissetmemi sağlayan biri/birileri vardı.
1
2
3
4
5
6. Çocukluğumda, kirli giysiler giymek zorunda kalırdım.
1
2
3
4
5
7. Çocukluğumda, sevildiğimi hissederdim.
1
2
3
4
5
8. Çocukluğumda, annem ve babamın benim hiç doğmamış olmamı dilediklerini düşünürdüm.
1
2
3
4
5
9. Çocukluğumda, ailemdeki kişilerden, bir doktora ya da hastaneye gitmek zorunda kalacak kadar kötü dayak yediğim oldu.
1
2
3
4
5
10. Çocukluğumda, ailemle ilgili değiştirmek istediğim hiçbir şey yoktu.
1
2
3
4
5
11. Çocukluğumda, ailemdeki fertler beni, yara bere içinde bırakacak kadar kötü döverlerdi.
1
2
3
4
5
12. Çocukluğumda, kemer, sopa, kablo ya da benzeri sert cisimlerle dövülerek cezalandırıldım
1
2
3
4
5
13. Çocukluğumda, ailemdeki fertler birbirlerini koruyup kollarlardı.
1
2
3
4
5
14. Çocukluğumda, ailemde fertler bana incitici veya aşağılayıcı şeyler söylediler.
1
2
3
4
5
15. Çocukluğumda, fiziksel olarak istismar edildiğime inanıyorum.
1
2
3
4
5
16. Mükemmel bir çocukluğum oldu.
1
2
3
4
5
17. Çocukluğumda, öğretmen, komşu ya da doktor gibi kişiler tarafından fark edilecek kadar kötü dayak yedim.
1
2
3
4
5
18. Çocukluğumda, ailemde benden nefret eden birisi/birileri olduğunu hissederdim.
1
2
3
4
5
19. Çocukluğumda, ailemdeki fertler birbirlerine yakındılar.
1
2
3
4
5
20. Çocukluğumda, birisi/birileri bana cinsel amaçla dokunmayı ya da ona/onlara dokundurtmayı denedi.
1
2
3
4
5
21. Çocukluğumda, birisi/birileri, cinsel içerikli taleplerini karşılamazsam, bana zarar vermekle
1
2
3
4
5
90
ya da hakkımda yalanlar söylemekle beni tehdit etti.
22. Dünyadaki en iyi aileye sahiptim.
1
2
3
4
5
23. Çocukluğumda, birisi/birileri beni cinsel içerikli eylemlerde bulunmaya veya cinsel içerikli şeyler izlemeye zorladı
1
2
3
4
5
24. Çocukluğumda, birisi/birileri bana cinsel tacizde bulundu.
1
2
3
4
5
25. Çocukluğumda, duygusal olarak istismar edildiğime inanıyorum. 26. Çocukluğumda, ihtiyacım olduğunda beni doktora götürecek birisi/birileri vardı.
1
2
3
4
5
27. Çocukluğumda, cinsel olarak istismar edildiğime inanıyorum.
1
2
3
4
5
28. Çocukluğumda, ailem benim için bir güç ve destek kaynağıydı.
1
2
3
4
5
91
EK 3: Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği (EFİÇÖ)
Kesinlike katılmıyorum
katılmıyorum
kararsızım
katılıyorum
Kesinlikle katılıyorum
1
18 yaşından küçük yaşta çocuk sahibi olmak,
ebeveynlerin çocuk istismarı ve ihmali potansiyellerini
artırır.
2
Çocuğu istismar eden bireyler, kendi çocukluğunda
istismara uğramış olan kişiler olma ihtimali yüksektir.
3
Çocuğu istismar eden bireyler, genellikle çocuk ve
ailesinin tanıdığı ve güvendiği kişilerdir.
4
Çocuğu istismar eden bireyler, toplumsal olarak
dışlanmış kişilerdir.
5
Ebeveynlerinin onayı olduğu sürece, çocuklara
dokunmakta, sarılmakta, öpmekte bir sakınca yoktur.
6
Çocukların özel bölgelerine dokunulmamalıdır.
7
Aile içi çatışmalara şahit olmak çocukların gelişimlerini
etkilemez.
8
Cinsel istismar en çok çocuğun kendisini güvende
hissettiği yerlerde gerçekleşir.
9
Fiziksel istismara maruz kalma oranı, çocukların
cinsiyetlerine göre farklılık göstermektedir.
10
Duygusal istismara maruz kalma oranı, çocukların
cinsiyetlerine göre farklılık göstermektedir.
11
Cinsel istismara maruz kalma oranı, çocukların
cinsiyetlerine göre farklılık göstermektedir.
12
İhmale maruz kalma oranı, çocukların cinsiyetlerine göre
farklılık göstermektedir.
13
Fiziksel istismara maruz kalan çocuklar devlet koruması
altına alınır.
14
Duygusal istismara maruz kalan çocuklar devlet
koruması altına alınır.
15
Cinsel istismara maruz kalan çocuklar devlet koruması
altına alınır.
16
İhmale maruz kalan çocuklar devlet koruması altına
alınır.
17
Aile üyelerinin dışında başka birisinin “çocuk istismarı
şüphesi”ni gerekli kurumlara bildirmesinde bir sakınca
yoktur.
18
İstismar mağduru olan çocuğun olumsuz etkilenmemesi
için çocukla istismar vakası ile ilgili hiç konuşulmaması
gerekir.
19
Çocukların sevmediği, rahatsız olabilecekleri
küçümseyici lakaplar takılmamalıdır.
20
Ebeveynler gerektiğinde çocuklarını disiplin etme
amacıyla çocukların canını acıtabilir. (Örn; tokat atmak,
saçını çekmek vs.)
21
Ebeveynler çocuklarının korku ve endişelerini onları
disiplin etme amacıyla kullanabilirler.
22
Ebeveynler ailenin ekonomik gelirine katkı sağlaması
için 18 yaşın altında olan çocuklarının eğitimini
aksatmaması koşuluyla küçük işlerde çalışmasına izin
verebilirler.
23
Ebeveynler bir takım isteklerini çocuklarına yaptırmak
için onları terk etmekle korkutabilir. (Örn; “Yemeğini ye
lütfen, yemezsen giderim.”)
92
24
Ebeveynler çocuklarını fiziksel şiddete maruz
bırakmakla tehdit edebilir.
25
Ebeveynler çocuklarına kızdıklarında onları
aşağılayacak sözler kullanabilirler.
26
Ebeveynlerin çocuklarından bekledikleri davranış, başarı
ya da becerileri çocuklarına söylemeleri çocukları motive
eder.
27
Her çocuğun bireysel ve gelişimsel farklılıkları vardır. Bu
farklılıklar istismar ve ihmale maruz kalma riskini artırır.
(Örn; cinsiyet, yaş, mizaç, davranış problemleri)
28
Kız ve erkek çocuklarının yetiştirilme tarzları farklıdır.
29
Her ne sebeple olursa olsun çocuklara asla şiddet
uygulanmamalıdır.
30
12 yaşından küçük bile olsa, gerekli durumlarda çocuklar
kendi evlerinde tek başına kalabilir.
31
Evde babanın yokluğunda erkek çocuk babalarının
sorumluluğunu üstlenmelidir.
32
Evde annenin yokluğunda kız çocuk annelerinin
sorumluluğunu üstlenmelidir.
33
Yetişkinlere hitap eden(cinsel içerikli) internet sitelerinde
çocukların fotoğraf veya videolarının bulunmasında bir
sakınca yoktur.
34
Çocuk istismara maruz kalıyorsa, bu durum onun
hatasıdır.
35
İstismara uğramış bir çocuğun, istismar yaşantısı ile ilgili
her söylediği doğru kabul edilmelidir.
36
Aile içinde fiziksel istismar vakaları çok az görülür.
37
Aile içinde duygusal istismar vakaları çok az görülür.
38
Aile içinde cinsel istismar vakaları çok az görülür.
39
Aile içinde ihmal vakaları çok az görülür.
40
Çocuklar doğru davranışları akranlarıyla (yaşıtlarıyla)
kıyaslandığında daha iyi öğrenirler.
41
Yabancı (ebeveynler veya çocuğun tanımadığı) kişiler
çocukları daha çok istismar ederler.
42
Çekingen ve sessiz çocuklar daha az fiziksel istismara
maruz kalır.
43
Çocuk istismarı ve ihmali her ne kadar yaşanmaması
gereken bir durum olsa da her zaman çocuk haklı
olmayabilir.
44
Eğer bir çocuk birisinin kendisine sarılmasını ya da
öpmesini istemiyorsa, çocuğa baskı yapılmamalıdır.
45
Ebeveynlerin çocuğa karşı yetersiz ilgisi, davranışları ve
kayıtsızlıkları ekonomik olarak yetersiz olmasından
kaynaklanır.
93
EK 4: Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (PARİ)
Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeği” ile sizlerin çocuk
yetiştirme tutumlarınız hakkında bilgi edinmek amaçlanmıştır. Ölçekte
bulunan “Çok Uygun Buluyorum”, “Oldukça Uygun Buluyorum”, “Biraz Uygun
Buluyorum”, “Hiç Uygun Bulmuyorum” seçeneklerinden size uygun gelen birini
işaretlemeniz yeterlidir. Bu ifadelerde doğru veya yanlış ifade yoktur.
Araştırma için bütün ifadelerin işaretlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle
bazı ifadeler benzer dahi olsa boş bırakmamanızı rica ederiz.
Çok
Uygun
buluyorum
Oldukça uygun
Biraz uygun buluyorum
Hiç uygun bulmuyorum
1.Çocuk yorucu ve zor işlerden korunmalıdır.
2.Anne ve babalar, çocuklarını dertlerini anlatmaya teşvik
ederler. Fakat bazen çocukların dertlerinin hiç açılmaması
gerektiğini anlayamazlar.
3.Çocuk boşa geçen dakikaların bir daha hiç geri
gelmeyeceğini ne kadar çabuk öğrenirse, kendisi için o
kadar iyi olur.
4.Bir anne çocuğunun düş kırıklığına uğramaması için
elinden geleni yapmalıdır.
5.Çocuk ne kadar erken yürümeyi öğrenirse o kadar iyi
terbiye edilebilir.
6.Çocuk yetiştirmek sinir bozucu, yıpratıcı bir iştir.
7.Çocuğun hayatta öğrenmesi gereken o kadar çok şey vardır
ki zamanını boşa geçirmesi affedilmez.
8.Babalar, biraz daha şefkatli olsalar, anneler
çocuklarını daha iyi yönetebilirler.
9.Çocuk yetiştirmenin kötü taraflarından biri de, anne ya
da babanın istediğini yapabilmesi için yeter derecede
özgür olmasıdır.
10.Sıkı kurallarla yetiştirilen çocuklardan en iyi
yetişkinler çıkar.
11.Bir anne çocuğunun mutluluğu için kendi mutluluğunu
feda etmesini bilmelidir.
12.Daima koşuşturan, hareketli bir çocuk büyük bir
olasılıkla mutlu bir kişi olacaktır.
13.Büyükler çocukların şakalarına güler, onlara
eğlendirici öyküler anlatırsa, evdeki düzen daha düzgün,
daha akıcı olur.
14.Çocuğun en gizli düşüncelerini kesinlikle bilmek, bir
annenin görevidir.
15.Anne-babalar çocuklarına, sorgusuz sualsiz kendilerine
sadık kalmalarını öğretmelidirler.
16.Bütün genç anneler, bebek bakımından beceriksiz
olacaklarından korkarlar.
17.Eğer bütün gününü çocuklarla geçirmek zorunda kalırsa,
hangi anne olursa olsun sonunda çocuklar sinirine dokunur.
18.Anne ve babalar her zaman çocuklarının kendilerine
uymasını beklememeli, biraz da kendileri çocuklarına
uymalıdır.
19.Eğer anneler dileklerinin kabul edileceğini bilselerdi,
babaların daha anlayışlı olmalarını dilerlerdi.
94
20.Bir çocuğa ne olursa olsun dövüşmekten kaçınması
gerektiği öğretilmelidir.
21.Çocuklar bencil olduklarında, hep bir şeyler
istediklerinde annenin tepesinin atması çok normaldir.
22.Eğer çocuklar ailedeki kuralları uygun bulmuyorlarsa,
bunu anne babalarına söylemeleri hoş karşılanmalıdır.
23.Anneler çoğu zaman çocuklarına bir dakika daha
dayanamayacakları duygusuna kapılırlar.
24.Çocuğu sıkı terbiye ederseniz sonra size teşekkür eder.
25.Küçük bir çocuk cinsiyet konusundan sakınmalıdır.
26.Bir annenin çocuğunun hayatı hakkında her şeyi bilmesi
hakkıdır. Çünkü çocuğu onun bir parçasıdır.
27.Uyanık bir anne-baba çocuğunun tüm düşüncelerini
öğrenmeye çalışmalıdır.
28.Çocuklar, anne-babalarının kendileri için neler feda
ettiklerini düşünmelidirler.
29.Eğer çocukların dertlerini söylemelerine izin verilirse
büsbütün şikayetçi olurlar.
30.Sert terbiye, sağlam ve iyi karakter geliştirir.
31.Genç bir kadın henüz gençken yapmak istediği pek çok
şey olduğu için, anne olunca kendisini tutuklanmış
duygusuna kaptırır.
32.Anneler çocukları için hemen hemen bütün eğlencelerini
feda ederler.
33.Babalar daha az bencil olsalar kendilerine düşen görevi
yaparlardı.
34.øyi bir anne çocuğunu ufak tefek güçlüklerden
korumalıdır.
35.Bir çocuğa anne ve babasını herkesten üstün görmesi
öğretilmelidir.
36.Çocuk hiçbir zaman ailesinden sır saklamamalıdır.
37.Çocuklardan sık sık ödün vermelerini, anne-babaya
uymalarını istemek doğru değildir.
38.Çoğu anneler bebeklerine bakarken onu inciteceklerinden
korkarlar.
39.Bir çocuğa başı derde girdiğinde dövüşmek yerine
büyüklerine başvurması öğretilmelidir.
40.Anne-baba arasındaki bazı konular hafif bir tartışma
ile çözümlenemezler.
41.Ev bakımında ve idaresinde en kötü şeylerden biri de,
kişinin kendi evinde tutuklanmış gibi hissetmesidir.
42.Hiçbir kadından yeni doğmuş bir bebeğe tek başına
bakması beklenmemelidir.
43.Oğlan ve kız çocuklarının birbirlerini soyunurken
görmemeleri gerekir.
44.Çocukların sorunlarına eğilirseniz, sizi oyalamak için
birçok masal uydururlar.
45.Eğer anne-babalar çocukları ile şakalaşıp beraber
eğlenirlerse çocuklar onların öğütlerini dinlemeye daha
çok yönelirler.
46.Anneleri kendileri yüzünden zorluk çektiği için
çocuklar onlara karşı daha anlayışlı olmalıdırlar.
47.Bir çocuk eninde sonunda anne-babasınınkinden daha
üstün bir akla sahip olamayacağını öğrenir
48.Eğer bir anne çocuklarını iyi yetiştiremiyorsa belki de
bu, babanın evde kendine düşen görevi iyi yapmamasından
ileri geliyordur.
95
49.Genç bir anne için ilk bebeğin bakımı sırasında yalnız
kalmaktan daha kötü bir şey olamaz.
50.Bir çocuğun diğer bir çocuğa vurması hiçbir şekilde
hoşgörü ile karşılanamaz.
51.Anne-babalar çocuklarını hayatta ilerleyebilmeleri için
hep bir şeyler yapmaları ve boşa zaman geçirmemeleri
gerektiğini öğretmelidirler.
52.Akıllı bir kadın yeni bir bebeğin doğumundan önce ve
sonra yalnız kalmamak için elinden geleni yapar.
53.Evde olup bitenleri sadece anne bildiği için ev
hayatını onun planlaması lazımdır.
54.Kendi haklarına sahip olabilmesi için, bazen bir
kadının kocasını terslemesi gerekir.
55.Bütün zamanını çocuklarıyla geçirmek, bir kadına kanadı
kopmuş kuş duygusunu verir.
56.Eğer anne kollarını sıvar, bütün yükü sırtına alırsa,
tüm aile rahat eder.
57.Anne-babalar çocuklarını kendi kendine oluşturdukları
güveni sarsabilecek bütün güç işlerden sakınmalıdırlar.
58.Çocuklar aslında sıkı disiplin içinde mutlu olurlar.
59.Çocukların toplantılarıyla, kız-erkek arkadaşlıklarıyla
ve eğlenceleriyle ilgilenen anne-babalar onların iyi
yetişmelerini sağlarlar.
60.Anne ve babaya sadakat her şeyden önce gelir.
96
EK 5: İstanbul Aydın Üniversitesi Etik Kurul Onayı
Bu belge, güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.Belge Doğrulama Kodu : BSF3YHH3R3 Pin Kodu : 52162Belge Takip Adresi : https://www.turkiye.gov.tr/istanbul-aydin-universitesi-ebys?Bilgi için : Hicran DEMİRUnvanı : Yazı İşleri UzmanıAdres : Beşyol Mah. İnönü Cad. No:38 Sefaköy , 34295 Küçükçekmece / İSTANBULTelefon : 444 1 428 Web : http://www.aydin.edu.tr/ Kep Adresi : iau.yaziisleri@iau.hs03.kep.trT.C.İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜLisansüstü Eğitim Enstitüsü MüdürlüğüSayı :E-88083623-020-4295702.03.2022Konu :Etik Onayı Hk.Sayın YASEMİN GAMZE SAYILGANTez çalışmanızda kullanmak üzere yapmayı talep ettiğiniz anketiniz İstanbul Aydın Üniversitesi Etik Komisyonu'nun 28.02.2022 tarihli ve 2022/03 sayılı kararıyla uygun bulunmuştur. Bilgilerinize rica ederim.Dr.Öğr.Üyesi Alper FİDANMüdür YardımcısıBu Evrak Tarih ve Sayısı: 02.03.2022-42957
97
EK 6: Ölçek İzni (Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ-KF))
98
EK 7: Ölçek İzni (Ebeveynlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Ölçeği (EFİÇÖ))
99
EK 8: Ölçek İzni (Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (PARİ))
100
EK 9: Bilgilendirici Onam Formu Değerli Katılımcılar, Bu araştırma, İstanbul Aydın Üniversitesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder