Göktürkler
Göktürkler, Türk Tarihinde Türk adını ilk kez devlet unvanı olarak kullanan Türk Devleti olarak karşımıza çıkar. Göktürkler, Türk Dünyasının yeniden doğuşunu ve günümüz Türk Devletlerinin temelini teşkil etmiştir.
Göktürkler! Türk unvanını devlet ismi olarak kullanan ilk Türk Devleti olarak karşımıza çıkar. Göktürkler hakkındaki tarihi vakalara değinmeden önce belirtmekte fayda varki ; Göktürk ibaresi, yakın tarihte yapılan kategorizasyon çalışmaları neticesinde yakın tarih tarihçileri tarafından ayırt edici olması amacıyla kullanılmıştır. Söz konusu siyasi yönetim, kendisine Göktürkler değil Türk Devleti demektedir. Orhun kitabelerinde geçen ÖkÜk Türük ibaresinden türetilerek önce Kök, ve telafuzu kolaylaştırmak için Gök Türk olarak adlandırılmıştır. Bizde anlaşılır olması amacıyla bu devletten Göktürkler olarak bahsedeceğiz.
Göktürkler, Türk Tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Hun döneminde, Türklük kavramı ve Türk kültürü göçebe düzenin etkisiyle oldukça zayıftı. Göktürkler döneminde Kültürel değerleri güçlenerek Türk Kimliğinin etnisiteside güçlenmiş, tarihin derinliklerinde Türk’lüğün yayılma sürecinde çok önemli etkileri olmuştur.
Göktürkler, Hun İmparatorluklarının yıkılmasıyla Asya steplerine yayılan Hun topluluklarından biri olan Aşina kabilesine dayanır. 6. YY’da bugünki Moğolistanın Kuzey Batısı konumunda bulunan Altay eteklerinde, bölgede büyük bir imparatorluk haline gelen Juan-Juan İmparatorluğuna bağlı yaşayan Aşina kabilesi, İmparatorluğun Demir ve Dökme Çelik işçiliğini yapmaktaydı. Aşina kabilesi, Aynı zamanda kendi içerisinde de siyasi olarak teşkilatlanmakta olan bir topluluktu.
Bumin, 540 yılında yönetime geçerek Aşina kabilesinin Han’ı oldu. Aşina kabilesi, Bumin’in yönetiminde ticari faaliyetler amacıyla Çine doğru ilerlediler. Bu dönemde bölgede önemli bir güç konumunda olan Topa İmparatorluğu zayıflamış, Doğu-Batı Topa İmparatorluğu olarak bölünmüş ve birbirleriyle ihtilaf halindeydiler. Batı Topa İmparatorluğu, rakibi Doğu Topa ve Juan-Juan İmparatorluklarının baskılarına karşı Aşina kabilesiyle iyi ilişkiler içerisine girmeye çalışıyordu. Bumin Han, 546 yılında oymağının ürünlerini sunmak ve ticari ilişkilerini güçlendirmek amacıyla batı Topa’ya elçi gönderdi. Aynı dönemde Töles adı ile ortaya çıkan Kaokü’ler Juan-Juan’lara saldırma hazırlığı içindeydiler. Bumin Han, tabi olduğu Juan-Juan İmparatorluğuna hizmet etmek için siyasi bir manevrada bulunarak Töleslerle savaşır ve kesin bir yenilgiye uğratarak Tölesleri dağıtarak tabi olan Töles topluluklarınıda kendisine bağlar. Bumin Han, bu hamlesiyle hem Töles topluluklarınıda içine katarak güçlenir hemde Juan-Juan İmparatorluğuna yaptığı hizmetle siyasi bir manevra yapmış olur.
Bumin Han, bu galibiyetten cesaret alarak Juan-Juan Başbuğunun kızını ister. Ancak Başbuğ, Bumine elçi göndererek “Siz Bizim Demircilik Yapan Adi Kölelerimizsiniz, Buna Nasıl Cesaret Edersiniz” mesajını iletir. Bumin Han, bu duruma sinirlenerek elçiyi öldürür ve iyice zayıflayan Batı Topa İmparatorunun kızını ister. Zor durumda olan Batı Topa, Bumin ile akrabalık yapmayı kabul eder ve 551 yılında Bumin Han ile Batı Topa Prensesi evlenir. Böylelikle Bumin Han ile Batı Topa İmparatorluğu ittifak kurmuş olur 552 yılında ise Batı Topa ile birleşerek Juan-Juan İmparatorluğuyla savaşa girişir. Bu savaşın sonunda Juan-Juan İmparatorluğunu kesin bir yenilgiye uğratarak Yabgu’luğunu ilan eder. Göktürkler, bu tarihte fiili olarak kurulmuş ve ilan edilmiş olur.
Bumin Kağan, 552 yılında Göktürkler Devletini kurdu, ancak aynı sene vefat etti. Vefatıyla Göktürklerin Sağ Yabguluğuna oğlu Kolo, Sol Yabguluğa ise yine oğlu İstemi gelmiştir.
Kolo, kısa bir süre yönetimde kalmıştır. Kısa süreli yönetimi döneminde Juan-Juan İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Moğolistan bölgesini Göktürklere bırakarak bir kısmı Topa Devletinin steplerine, bir bölümü ise Avrupa’ya doğru ilerleyerek bölgedeki devletlere sığınırlar. Göktürkler ve Topa devletleri arasında yapılan anlaşma gereği, Topa Devletine sığınan Juan-Juan’lar Göktürklere teslim edilir ve 555 yılında öldürülürler. Juan-Juan’ların yıkılmasından sonra Göktürkler yüzünü Moğolistan ve Tibet’e çevirir. Ancak Kolo, daha fazla ilerleyemeden vefat eder ve yerine kardeşi Mukan gelir.
Mukan uzun bir süre Göktürklerin Hakanı oldu. Mukan Han dönemi Göktürklerin yükselme dönemi olarak tarihe geçmiştir. Mukan yönetimindeki Göktürkler, Batı Topa ile İttifak ederek Moğolları ve Tibetlileri yenerek topraklarını genişletirler. Batı Topa İmparatorluğu 557 yılında yıkılınca bu devletin kalıntılarıda Göktürklere katılır. Topa İmparatorluğu, bu dönemde tarih sahnesinden silinerek Türk topluluklarının içerisine karışmıştır.
Mukan, toprakları içerisinde güçlenmeye çalışan Juan-Juan topluluklarının üzerine büyük bir saldırı düzenler. İleri gelen beyleri öldürülen ve halkı kılıçtan geçirilen Juan-Juan’ların siyasi birlikleri dağılır ve Çin topraklarına sığınırlar. Göktürkler ile Çin arasında dostluk politikaları gereği kaçan Juan-Juan’lar Göktürklere teslim edilir. Mukan han bu topluluklarıda öldürerek bölgedeki Juan-Juan kalıntılarınıda temizlemiş olur.
Juan-Juan’lardan sonra Doğu Kitaylarıda yıkarak topraklarını genişletir ve Kıtayların Koreye doğru göçlerini sağlar. Kuzey bölgesinde bulunan Kırgızların egemenliği altına alır, kuzey bölgesindeki diğer dağınık boylarıda kendisine katarak bozkırdaki Türk egemenliğini sağlamış olur.
Mukan imparatorluğun doğu kanadını yönetiyordu. Doğudaki ilerleyiş ve genişlemeyle birlikte Batı bölgesini idare eden Sol Yabgu İstemi’de Altayların Batısını, Isık gölü ve Tanrı dağlarına kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına almıştı. İstemi Yabgunun Batıdaki baskısıyla Sasaniler ve Bizans ile ilişkiler kurulmaya başlandı. Önemli bir ticaret kaynağı olan İpek yolunun denetimi konusunda Sasanilerle iyi geçiniliyor ve ortak hareket ediliyordu. İstemi, Bölgedeki diğer Türk İmparatorluğu Akhunların üzerine gitmek için Sasanilerle iş birliği yaparak Akhun imparatorluğunu yıktılar ve topraklarını Sasaniler ile birlikte paylaştılar.
İstemi ile Sasani’ler arasındaki iyi ilişkiler İpek yolunun denetimi nedeniyle anlaşmazlığa dönüştü. İstemi Sasani’lere karşı Bizans ile iyi ilişkiler kurmaya başladı. Bizans, ipek yolu ticaretinin Sasaniler aracılığıyla yapılmasından memnun değildi. Bu sebeple İstemi yabgu ile ittifak yapıldı. Bu ittifaktan sonra 19 yıl sürecek Bizans-Sasani savaşları başladı. İran’ın Müslümanlığa geçişi de bu mücadele döneminde gerçekleşmiştir.
Mukan döneminde Çin’in iç karışıklarla boğuşması ve Doğu/Batı olarak bölünmesi Göktürklerin işini kolaylaştırır. Mukan döneminde, Göktürk İmparatorluğu bölgedeki hakimiyet alanları genişleyerek Bozkır İmparatorluğu haline gelmiştir.
İç karışıklıklar nedeniyle güçsüz kalan Çin İmparatorluğu, Göktürklerin desteğini almak ve yağmalarından korunmak için Mukan Han’a bolca armağan ve elçi göndermiştir. Boy beylerine ve ileri gelenlerine paylaştırılan bu armağanlar, aynı zamanda Çin-Göktürk bağlılığını pekiştirir. Mukan, bunun üzerine Çin’e sıkça elçi gönderir. Çine giden elçilerin genellikle bol armağanla geri dönmesi üzerine elçilik Türk soylularının çok istediği bir görev haline geldi. Elçilik bu dönemde Türk gelenekleri içerisine girerek kurumsallaşmıştır.
Mukan 572 yılında vefat eder. Yerine vasiyeti üzerine oğlu değil kardeşi Tapo geçer.
Tapo, yönetime geçtiği dönemde ağabeyi gibi Çin ile iyi ilişkiler kurarak, Çin’in iç karışıklıklarından istifade etmeye çalışır. Çin’den sürekli gelen armağanlar üzerine Çin ile ticaret gelişmeye başlar. Onbin kadar Türk Tüccar Çine yerleşir. İyi ilişkiler çerçevesinde bu tüccarlar geniş ayrıcalırlarla Çinde ticaret yapmaktadır. Türk tüccarlar Çin ekonomisini yavaş yavaş eline geçirmeye başlar. Çin ile ticaretin artması ve lüks tüketim maddelerinin kolay ve bol bulunması üzerine Türk boyları arasında Çin kültürü yayılmaya başlar. Türk beyleri arasında Çin yaşam biçimi özentisi oluşur. Hatta bir misyonerin “Çin’lilerin Zenginlik Kaynağının Budizmden Kaynaklandığı” sözüne Tapo’yu ikna eder. Bunun üzerine Tapo, Budist olur ve bir tapınak ile bir buda heykeli yaptırır. Hatta Budizmi korumak ve yaşatmak için seferberlik ilan eder. Çin yaşam biçimine ve inanışlarına özenen Tapo, ikiye bölünen Çin’in iki İmparatorluğu (Doğu-Chou/Batı-TSİ) ilişkilerinde iki imparatorluk arasındaki dengeyi korumakta başarısızlığa uğrar. 577 yılında Doğu ve Batı Çin (Chou ve TSİ) arasında savaş meydana gelir. Batı Çin (Chou), Doğu Çin (TSİ) yi yenilgiye uğratır ve ortadan kaldırır. Bu savaştan sonra Göktürkler ile Chou arasında anlaşmazlıklar başlar ve iki imparatorluğun arası açılır. Bu olayın üzerine Tapo, ordusu ile Çin’in içlerine doğru ilerleyerek Pekin bölgesini yağmalar. Chou’ların TSİ prensini kaçırmalarına göz yumunca da saygınlığı azalır.
Tapo, yönetimi altında bulunan İmparatorluğun Doğu bölümünü idare etmekteydi. Batı kanadı kardeşi İstemi Yabgu tarafından idare ediliyordu. İstemi Yabgu, uzun süre imparatorluğun Batı kanadını yöneterek bölgesinde önemli bir güç haline gelmişti. Aslında Sağ Yabgu olan Tapo’ya bağlıydı ancak Kazandığı zaferler ve elde ettiği güç ile kendi kararlarını vererek hareket ediyordu. İstemi’nin Tapo’dan bağımsız hareket etmesi Göktürkleri zora sokan faktörlerden biri olmuştu. İstemi 576 yılında öldüğünde yerine oğlu Tardu geçti.
Tapo’nun yönetimi bu tarihten sonra zayıflamaya başladı. Çin ile iyi ilişkiler kuramayan Tapo, İmparatorluğun zayıflamasını önleyemedi. Tapo, hakimiyeti altında bulunan İmparatorluğun Doğu kanadını ikiye ayırarak kendi kontrolü altında olmak üzere doğu tarafına kardeşi Kolo’nun oğlu Işbara’yı, batı tarafınıda küçük kardeşi Jotan’ı tayin etti.
Tapo ile Chou ve TSİ arasındaki anlaşmazlıklar her iki ülkeninde iç işlerini önemli ölçüde etkiledi ve karışıklıklara neden oldu. Çin, bu karışıklıklarla mücadele etmekteyken önemli bir gelişme meydana geldi. Sui sülalesi, Çin’in içinde bulunduğu karışıklığıda fırsat bilerek Çin’in egemenliğini eline geçirdi. Bu müdahaleyle Çin ilk kez ulusal bir birliğe kavuştu ve 400 yıla yakın bir süre devam eden kargaşa sona erdi.
Çinin ulusal birliği gerçekleştirdiği 581 yılında Tapo kağan vefat eder ve yerine Kolo (Kara) Kağanın oğlu Işbara geçer. Tapo’nun ölümüyle birlikte yönetim kavgası baş gösterir.
Bumin’in oğlu Kolo(Kara) Kağanın oğlu olan Işbara, amcası Tapo’dan sonra yönetime geçti. Işbara’nın, yönetime geçtiği dönemde Göktürkler iç karışıklıklarla boğuşur ve zayıfalamış durumdaydı. Batı kanadının Yabgu’su İstemi’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Tardu, babası İstemi gibi doğu kanadının hakimiyetini kabul etmiyor, yönetimi tek başına ele almaya çalışıyordu.
Çin, bu ayrılığı körükleyerek Tardu’ya hediyeler ve elçiler göndererek Doğu Kanadının Yabgu’su Işbara’yı tanımadığı, kendisinin muhatap ve dost kabul edileceği mesajlarını göndererek Tardu’yu Işbara’ya karşı kışkırtmaya başladı. Bir sonraki adımda da Çin’deki onbin civarında Türk tüccarını sınır dışı etti. Bu durum Işbara yönetimindeki Doğu bölgesini zor duruma düşürdü. Bölgede kıtlık ve yoksulluk baş gösterdi. Bu nedenle de Doğu’daki pek çok boy Batı’ya göç etti.
Yaşanan olumsuzluklar ve Çin’in Tardu’ya desteğiyle, Tardu kendi egemenliğini ilan etti ve İmparatorluk yıkılarak fiilen ikiye bölünmüş oldu.
Göktürklerin yıkılmasıyla Batı Göktürk İmparatorluğunun başına Tardu, Doğu Göktürk İmparatorluğunun başına Işbara geçti.
Göktürk İmparatorluğunun Yabgusu olan Işbara, Çin baskıları altında zayıflaması ve İmparatorluğun Sol Yabgu’su olan Tardu’nun Çin ile ittifaka girip ihtiraslarına kapılarak yönetimi ele alma çabası neticesinde İmparatorluğun batı kanadını Tardu’ya bırakmak zorunda kalmış, yönetiminde bulunan Doğu kanadını içinde bulunduğu zor imkanlara rağmen ayakta tutmaya çalışmıştır.
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla zor durumda kalan Işbara, İmparatorluğunu zor şartlar altında ayakta tutmaya çalışıyordu. Batıda Tardu’, doğuda Çin baskısı altında kalan Işbara, içeride de Çin misyonerleri ve hainlerle uğraşıyordu. Işbara, şüphelendiği komutanlarını öldürmeye başladı. Öldürüleceğini anlayan komutanlar ise Çin’e sığındılar. Işbara kudretinden çok şey kaybetmişti. Büyük Türk Yabgu’su, halkının ayakta kalabilmesi için Çin ile iyi geçinmek zorundaydı.
585 yılında, Çin’e barış yapılması teklifini gönderdi. Bunun üzerine gelen Çin diplomatı Işbara’ya hakaret ederek Türk Kültürünü yozlaştırıp toplumu Çin’lileştirecek isteklerini saydı. Işbara, İçinde bulunduğu zor durum nedeniyle Çin’e bağlanmayı kabul etti ancak toplumunun Çin’lileştirilmesini reddetti. Bu konuyla ilgili Çin İmparatoruna gönderdiği mektupta şu ifadeler yer alır.
“Size bağlı kalacak, haraç verecek, kıymetli atlar hediyece edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem. Uzun saçlarımızı kestiremem. Halkıma Çinli elbisesi giydiremem. Adetlerinizi, kanunlarınızı alamam. Bu konuda Bütün Milletim çarpan tek bir Yürektir”
Işbara, bu mücadele döneminde vefat etmiş, yerine kardeşi Yehu geçmiştir.
Işbara’nın ölümü üzerine yönetime geçen kardeşi Yehu 2 yıl kadar bir süre yönetimde kalabildi. Işbara döneminde yaşanan sorunların devamı niteliği olan Yehu döneminde durum daha da kötüye giderek Türk boyları ayaklanmaya başladı. Gücünün yegane kaynağı olan Türk topluluğu, göçlerle dahada zayıfladı. Yehu’dan sonra yerine kardeşi Tülan geçti.
Tülan Dönemi (589 – 600)
Tülan dönemi, Yehu döneminden pekte farksız olmakla birlikte sorunların dahada derinleştiği bir dönem olmuştur. Yönetimde bulunduğu 11 yıl içerisinde ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaramayan Tülan, Çin’in baskılarına karşı koyamadığı gibi Türk boylarının ayaklanarak Çine irtica etmelerininde önünü alamadı. Tülan’dan sonra yerine kardeşi Kimin geçti.
Kimin döneminde Çin’in Doğu ve Batı Göktürkler üzerindeki siyasi baskıları giderek arttı. Çin’li diplomatlar Türk prenslerini birbirlerine düşürerek siyasi otoriteyi zayıf tutmaya çalışıyordu. Öyleki Kimin’in karısıda Çin’li bir prensesti.
Daha önce Çin ile iyi ilişkiler içerisinde olan Batı Göktürk İmparatorluğunun Yabgu’su Tardu, Doğu Göktürkleri hakimiyeti altına almak isteyince Çin ile arası açıldı (607). Çin Busefer Kimin’i Tardu’ya karşı kullanmaya başlamıştı. Kimin Çin hakimiyetini kabul etmiş, hatta Işbara’nın reddettiği kültürel yozlaşma ve Çinlileştirmeyide hayata geçirmeyi taahhüt etmişti.
Kimin döneminde Göktürkler varlık gösterememiş, esaret dönemi Kimin dönemindede devam etmiştir. 609’da Kimin’in ölümü üzerine yerine oğlu Şipi geçti.
Şipi dönemi, Doğu Göktürk’ler için çöküşe giden süreci durdurmayı başardı. Babası gibi oda bir Çinli prensesle evliydi ancak Çin’in beşinci kol faaliyetlerine izin vermedi. Yönetimi eline aldığı ilk yıllarda iç karışıklıklara öncelik vererek huzursuzlukları giderdi ve isyanların önüne geçti. Kısa bir sürede hakimiyet alanı etrafındaki bölgelere ilerleyerek Batı’da Tibet, Doğuda Amur’a kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına aldı.
Şipi, Çin ile iyi ilişkiler kurma düşüncesinde değildi. Bölgedeki varlığını sağlayabilmek için Çin'e karşı koyarak ve mücadeleci bir yönetim izleme niyetindeydi. Batı Göktürk İmparatorluğu'nun Yabgu'su olan Çulo (Kardeşi olan Çulo değil), Çin ile işbirliği yaparak Çin'e yerleşmişti. Şipi, Çulo'nun Çin ile işbirliği yapmasından hoşlanmadı ve bu duruma müdahale ederek Çulo'yu Çinden alarak öldürdü.
Doğu Göktürk’lerin güçlenmesi elbette Çin’in hoşuna gitmedi. İç karışıklıklar oluşturarak Türk dirliğini zayıflatmakta daha önce başarılı olmuştu. Aynı yöntemi tekrar kullanarak Şipi’nin kardeşi Çiki Şad’a hakanlık teklif etti. Çin’in art niyetli oyununu fark eden Çiki Şad, teklifi reddederek kendisine vaad edilen Çinli prenseside geri gönderdi. Bu yolla başarısız olan Çin, ikinci bir denemeyle Şipi’nin emrindeki bir komutanı öldürerek, İşbirliği Teklif Ettiği için öldürülüp aralarındaki dostluk çerçevesinde iade ettiğini söyledi. Bu yolla Şipi’nin komutanlarına olan güvenini ortadan kaldırmayı düşünen Çin, Şipi’nin bu oyunada gelmemesiyle bir kez daha başarısız oldu. Şipi, bu girişimlerin amacının ne olduğunu biliyordu. Göktürk-Çin ilişkilerinde art niyet peşinde koştukları için Dost kalamayacaklarını öne sürüp Çin’e ödenen haracı kesti ve savaş hazırlıklarına başladı.
Şipi, Çin İmparatorunun kuzey bölgesine gideceği haberini alıp onu ele geçirmek için yola çıktı. Karısı bu haberi el altından Çin’li İmparatora ulaştırdı. Haberi geç alan Çin imparatoru, geri dönerken Şipi ve yönetimindeki ordusuna yakalandı. Şipi’nin süvarileri tarafından yakalanan İmparator çaresiz yakalanmıştı ancak karısı Şipi’ye ülkede isyan çıktığı haberini gönderdi ve Şipi’nin geri dönmesini sağladı. Çin imparatoru bu pusudan kurtulsada ülkesindeki yönetimi tehlikeye girdi.
Şipi kağan 617 yılında, emrinde bulunan ve Çinden kıymetli eşyalar yağmalayan Çinli kumandanlardan birini Çin İmparatoru ilan etti. Başka bir Çinli kumandanıda Batı Çin Kağanı ilan ederek Sui hanedanlığına karşı sefere çıktı. Çin umumi valilerinden Li-Yüan’ıda himayesine aldı. Sui hanedanlığına son vererek anlaşma karşılığında Li-Yüan’ı İmparatorluğa getirdi. Bu anlaşma karşılığında Li-Yüan Şipi kağan’a 30.000 Ton ipek ve yıllık vergi vermeyi kabul etti. Böylelikle Göktürk’ler bir kez daha Çin’i vergiye bağladı.
Bu ihtilalden sonra Çin’de Sui’lerin hakimiyeti son buldu ve Li-Yüan TANG sülalesini kurarak 300 yıl sürecek olan hanedanlığını ilan etti.
Şipi, 619 yılında vefat etti ve yerine kardeşi Çulo geldi.
Çulo, yönetime geçtiğinde kardeşinin sert siyasetini devam ettiriyordu. Şipi yardımıyla İmparator olan Li-Yüan’ın tavrı kısa sürede değişti. Doğu Göktürk’lere karşı sert tavır alarak beşinci kol faaliyetleri yürütmeye başladı. Çulo yine bir Çin’li Prensesle evliydi. 621 yılında karısı tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yerine kardeşi Kie Li geçti.
Kie Li Dönemi (621 – 630)
Kardeşi Çulo’dan sonra yönetime geçen Kie Li, Şipi ve Çulo gibi Çin’e karşı sert tavır alarak mücadeleye girdi. Her ne kadar hırslı ve cesur olsada ülke yönetiminde başarılı olamadı. Çin ile Yaptığı düzensiz ve başarısız savaşlarda muvaffak olamadı ve yönetimi giderek zayıfladı.
Bu kötü gidiş neticesinde kendisine bağlı olan Çin toplulukları Çin’e geri döndüler. Tardus, Bayirku, Uygur gibi topluluklarda ayaklandılar.
630 yılında yaptığı bir savaşta Şehir kuşatmasında başarısız oldu ve geri çekilirken esir alınarak Çin’e götürüldü ve Burada öldürüldü. Kie Li den sonra siyasi bütünlük bozuldu ve Doğu Göktürk Hakanlığı yıkılarak hakanlığa bağlı topluluklar bölgeye dağıldı.
Kie Li’nin ölmesiyle siyasi düzeni dağıla Doğu Göktürkler, bulundukları bölgeye dağıldılar. Türk hakanlarının soyundan gelen Prenslerde genellikle Çin’de görevlendirilerek asimile ediliyordu. Türk Hakanı Yehu’nun oğlu olan Kürşad da, Çin sarayında muhafız olarak görev yapıyordu. Bu cesur Türk prensi, Çin İmparatoru’na karşı bir ihtilal düşünüyordu. Kendisi gibi cesur 39 arkadaşıyla birlikte hareket ederek İmparatoru öldürmek için plan yaptı. Amacı İmparatoru sarayın dışında bir fırsatını bulup öldürmekti.
İmparatorun Şehre ineceğini öğleren Kürşat, şehirdeki hazırlıklarını yaptı ancak gece kopan fırtına nedeniyle planı bozuldu. Kürşad, planı bozulsa da amacına ulaşmak düşüncesindeydi. 39 arkadaşıyla birlikte Çin sarayını basan Kürşat ve çeri’leri, efsanevi bir mücadele göstererek yalnızca 40 kişiyle Çin ordusuyla savaştı. Çin tarih kaynaklarında bile Kürşat ve 39 Çeri’sinin yüzlerce Çinli askeri öldürdüğü kaydedilmiştir.
Kürşad, bu girişiminde başarılı olamasa da, Türk’lüğün yenilmez ruhunu ve esir edilemez karakterini bir kez dağa belleklere kazıdı. Kürşad’ın bu efsanevi mücadelesi, diğer Türk boylarını da ateşleyerek mukavemetlerini ateşleyici bir güç oldu.
Tardu, yönetimi altında olan geniş coğrafyayı, Batı Göktürk İmparatorluğunu kurduktan sonrada genişleterek bölgesinde önemli bir hakimiyet kazandı. 600 yılına kadar İmparatorluğu bölgesindeki coğrafya üzerinde otorite kurarak sınırlarını Tibet’in batısından Kırım’a kadar genişleterek muazzam bir coğrafyaya hükmeder hale geldi. Doğu Roma İmparatorluğu ile yaptığı mücadelelerle zayıflayan Sasaniler üzerinde ağır baskı kurarak İç işlerine müdahale edecek kadar kontrolü altına aldı.
Bölgesindeki hakimiyeti tam anlamıyla sağladıktan sonra esas amacı olan Doğu Göktürk İmparatorluğu’nu hakimiyeti altına almak ve Türk birliğini sağlamak için Çin’i kontrol altında tutmak maksadıyla hazırlıklara başladı. 600 yılından itibaren bölgedeki ilerleyişini ve kontrolünü sürdüren Tardu, Çin’in kuzeyine kadar başarıyla ilerledi. Yaptığı son seferde, Tardu’nun güzergahını önceden öğrenip güzergahı üzerindeki su kuyularını zehirlemesiyle ordusunda ağır zayiat meydana geldi. Bu seferden sonra zayıflayan Tardu’nun, sonraki seferleri de başarısızlıklarla sonuçlandı.
Çin seferinde yaşadığı başarısızlıklar ve ordusunda meydana gelen ağır zayiat nedeniyle Töles’de bulunan Türk boyları isyan ederek Tardu’yu öldürdüler. Tardu’nun ölümünden sonra yerine Çulo kağan geçti.
Çulo Kağan, Tardu’dan sonra yönetime gelmiş ancak Tardu gibi mücadeleci bir tutum izlemedi. Çulo Kağan, Tardu’nun aksine Çin ile iyi ilişkiler içerisine girme yolunu seçti. Bu dönemde Çin ile yapılan iyi ilişkiler boyut değiştirerek Çin egemenliği altında varolmaya dönüştü. Çulo, bu dönemde Çin egemenliğini kabul ederek Çin’e yerleşti. Çin ile mücadele halinde olan Doğu Göktürk İmparatorluğu kağanı Şipi, bu durumdan rahatsız olarak Çulo’yu Çinden alarak öldürdü. Çulo dönemi, Batı Göktürkler’in Çin hakimiyeti altına girdikleri ve çöküş sürecinin başladığı dönem olarak kabul edilmektedir. Çulo’nun ölümünden sonra yerine amcası Şikoei geçti.
Şikoei, Çulo’dan sonra yönetime geçse de yönetimi sürecinde ciddi bir varlık gösteremedi. Çulo döneminde Çin egemenliği altına giren Batı Göktürkler’i egemenlikten kurtaramasa da Çin ile münasebetlerden uzak durmaya çalışarak kısa bir süre ülkeyi yönetmiştir.
Tardu’nun küçük torunu olan Tong Yabgu, yetişkinliğe erişmesiyle yönetimi ele alarak Kağan oldu. Tong Yabgu döneminde, Çin egemenliği altında olan Batı Göktürkler, Çin’deki iç karışıklıklarında etkisiyle bağımsız hareket etmeye başladılar. Tong Yabgu, ordusundaki düzensizlikleri gidererek yeni bir Ordu düzeni kurarak ayaklanmış olan Töles boylarının isyanlarını bastırdı.
Yönetime geçmesiyle ve isyanları bastırmasıyla birazda olsa güçlenen Tong Yabgu, batı kanadına yönelerek Sasaniler ile savaşa girişti (619). Ancak bu savaşta başarılı olamayan Tong yabgu, yenilgiye uğrayarak tekrar zayıflamaya başladı. bu yenilgiden sonra ülkeyi yöneten Tong Yabgu, zaman içerisinde gücünü yitirerek giderek zayıfladı.
Zayıflaması ile birlikte Töleslerin (On-Oklar) yeniden ayaklanması üzerine Batı Göktürk’ler yıkılma sürecine girdi. 628 yılında, Amcası Sebi ile yaptığı mücadele sonrasında öldü.
Tong Yabgu’nun ölümünden sonra yerine oğlu Se yabgu yönetime geçti. Ancak Tong Yabgu’nun ölümünden sonra giderek zayıflayan Batı Göktürk ikiye bölündü. Devletin batı bölümünü Nusepi Boyu, doğu bölümünü ise Tulu boyu kontrolü altına aldı. 2 yıl gibi çok kısa bir süre yönetimde kalabilen Se Yabgu, Çin egemenliğinin altındaki ülkesini boyunduruk altından kurtaramadı.
Hsili, Se Yabgu’dan sonra yönetime geçti. Batı Göktürk İmparatorluğu, Çulo’dan sonra girdiği çöküş ve Çin egemenliği döneminden kurtulamayarak girdiği çöküş döneminden Hsili yönetiminde de kurtulamadı. Hsili, Se Yabgu’nun ölümü ve Doğu Göktürk İmparatorluğunun tamamen yıkılmasından sonra Çin’in açık hedefi haline geldi. Hsili, Kısa bir süre yönetimde kaldı ancak varlık gösteremedi. Çöküş dönemi, Hsili yönetiminde de devam etti.
Işbara dönemi, Batı Göktürklerin son dönemlerindeki bocalama evrelerinden biri olarak kaldı. Çin egemenliği bu dönemde yoğun biçimde arttı. Doğu Göktürk’lerin yıkılması ile Çin, Batı Göktürk’leri bir topluluk olarak görüyordu ve arzu ettiği tüm politikaları kolaylıkla hayata geçirmeye başladı. Işbara döneminden sonra iç karışıklıklar ve yönetimsizlikler nedeniyle yerine bir Kağan geçemedi.
İç karışıklıklar, doğu ve batı cephelerinin kendi başlarına buyruk yönetimleri ve Çin’in ağır baskıları nedeniyle 6 yıl kadar yönetim altında yaşayamayan Batı Göktürkler, 645 yılında Jubi kağan’ın yönetimi ele almasıyla tekrar varlık göstermeye çalışsa da devlet, iyice yıkılma sürecine girmişti. Jubi Kağan döneminde isyanlar bastırılmaya çalışılarak kısmen de olsa başarı sağlanmıştı. Devlet eski gücüne sahip değildi ancak varoluş mücadelesi sürdürmekteydi.
Jubi’den sonra yönetime geçen Holu Kağan, Jubi döneminde başlayan toparlanma çabalarını devam ettirse de önemli bir başarı elde edemedi. Çin’e karşı mücadele etmek için gayret eden Holu, Türgişler ve Karulklar ile birleşerek Çin ile mücadele etmeye başlasa da başarılı olamadı. Son girişilen mücadele neticesinde Batı Göktürk Kağanlığı son buldu.
(kaynak: TürkTarihim.com )
Göktürkler, Türk Tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Hun döneminde, Türklük kavramı ve Türk kültürü göçebe düzenin etkisiyle oldukça zayıftı. Göktürkler döneminde Kültürel değerleri güçlenerek Türk Kimliğinin etnisiteside güçlenmiş, tarihin derinliklerinde Türk’lüğün yayılma sürecinde çok önemli etkileri olmuştur.
Göktürkler, Hun İmparatorluklarının yıkılmasıyla Asya steplerine yayılan Hun topluluklarından biri olan Aşina kabilesine dayanır. 6. YY’da bugünki Moğolistanın Kuzey Batısı konumunda bulunan Altay eteklerinde, bölgede büyük bir imparatorluk haline gelen Juan-Juan İmparatorluğuna bağlı yaşayan Aşina kabilesi, İmparatorluğun Demir ve Dökme Çelik işçiliğini yapmaktaydı. Aşina kabilesi, Aynı zamanda kendi içerisinde de siyasi olarak teşkilatlanmakta olan bir topluluktu.
Bumin Kağan Dönemi (546-552)
Bumin, 540 yılında yönetime geçerek Aşina kabilesinin Han’ı oldu. Aşina kabilesi, Bumin’in yönetiminde ticari faaliyetler amacıyla Çine doğru ilerlediler. Bu dönemde bölgede önemli bir güç konumunda olan Topa İmparatorluğu zayıflamış, Doğu-Batı Topa İmparatorluğu olarak bölünmüş ve birbirleriyle ihtilaf halindeydiler. Batı Topa İmparatorluğu, rakibi Doğu Topa ve Juan-Juan İmparatorluklarının baskılarına karşı Aşina kabilesiyle iyi ilişkiler içerisine girmeye çalışıyordu. Bumin Han, 546 yılında oymağının ürünlerini sunmak ve ticari ilişkilerini güçlendirmek amacıyla batı Topa’ya elçi gönderdi. Aynı dönemde Töles adı ile ortaya çıkan Kaokü’ler Juan-Juan’lara saldırma hazırlığı içindeydiler. Bumin Han, tabi olduğu Juan-Juan İmparatorluğuna hizmet etmek için siyasi bir manevrada bulunarak Töleslerle savaşır ve kesin bir yenilgiye uğratarak Tölesleri dağıtarak tabi olan Töles topluluklarınıda kendisine bağlar. Bumin Han, bu hamlesiyle hem Töles topluluklarınıda içine katarak güçlenir hemde Juan-Juan İmparatorluğuna yaptığı hizmetle siyasi bir manevra yapmış olur. Bumin Han, bu galibiyetten cesaret alarak Juan-Juan Başbuğunun kızını ister. Ancak Başbuğ, Bumine elçi göndererek “Siz Bizim Demircilik Yapan Adi Kölelerimizsiniz, Buna Nasıl Cesaret Edersiniz” mesajını iletir. Bumin Han, bu duruma sinirlenerek elçiyi öldürür ve iyice zayıflayan Batı Topa İmparatorunun kızını ister. Zor durumda olan Batı Topa, Bumin ile akrabalık yapmayı kabul eder ve 551 yılında Bumin Han ile Batı Topa Prensesi evlenir. Böylelikle Bumin Han ile Batı Topa İmparatorluğu ittifak kurmuş olur 552 yılında ise Batı Topa ile birleşerek Juan-Juan İmparatorluğuyla savaşa girişir. Bu savaşın sonunda Juan-Juan İmparatorluğunu kesin bir yenilgiye uğratarak Yabgu’luğunu ilan eder. Göktürkler, bu tarihte fiili olarak kurulmuş ve ilan edilmiş olur.
Bumin Kağan, 552 yılında Göktürkler Devletini kurdu, ancak aynı sene vefat etti. Vefatıyla Göktürklerin Sağ Yabguluğuna oğlu Kolo, Sol Yabguluğa ise yine oğlu İstemi gelmiştir.
Kolo (Kara) Dönemi (552-555)
Kolo, kısa bir süre yönetimde kalmıştır. Kısa süreli yönetimi döneminde Juan-Juan İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Moğolistan bölgesini Göktürklere bırakarak bir kısmı Topa Devletinin steplerine, bir bölümü ise Avrupa’ya doğru ilerleyerek bölgedeki devletlere sığınırlar. Göktürkler ve Topa devletleri arasında yapılan anlaşma gereği, Topa Devletine sığınan Juan-Juan’lar Göktürklere teslim edilir ve 555 yılında öldürülürler. Juan-Juan’ların yıkılmasından sonra Göktürkler yüzünü Moğolistan ve Tibet’e çevirir. Ancak Kolo, daha fazla ilerleyemeden vefat eder ve yerine kardeşi Mukan gelir.
Mukan Dönemi (555-572)
Mukan uzun bir süre Göktürklerin Hakanı oldu. Mukan Han dönemi Göktürklerin yükselme dönemi olarak tarihe geçmiştir. Mukan yönetimindeki Göktürkler, Batı Topa ile İttifak ederek Moğolları ve Tibetlileri yenerek topraklarını genişletirler. Batı Topa İmparatorluğu 557 yılında yıkılınca bu devletin kalıntılarıda Göktürklere katılır. Topa İmparatorluğu, bu dönemde tarih sahnesinden silinerek Türk topluluklarının içerisine karışmıştır. Mukan, toprakları içerisinde güçlenmeye çalışan Juan-Juan topluluklarının üzerine büyük bir saldırı düzenler. İleri gelen beyleri öldürülen ve halkı kılıçtan geçirilen Juan-Juan’ların siyasi birlikleri dağılır ve Çin topraklarına sığınırlar. Göktürkler ile Çin arasında dostluk politikaları gereği kaçan Juan-Juan’lar Göktürklere teslim edilir. Mukan han bu topluluklarıda öldürerek bölgedeki Juan-Juan kalıntılarınıda temizlemiş olur.
Juan-Juan’lardan sonra Doğu Kitaylarıda yıkarak topraklarını genişletir ve Kıtayların Koreye doğru göçlerini sağlar. Kuzey bölgesinde bulunan Kırgızların egemenliği altına alır, kuzey bölgesindeki diğer dağınık boylarıda kendisine katarak bozkırdaki Türk egemenliğini sağlamış olur.
Mukan imparatorluğun doğu kanadını yönetiyordu. Doğudaki ilerleyiş ve genişlemeyle birlikte Batı bölgesini idare eden Sol Yabgu İstemi’de Altayların Batısını, Isık gölü ve Tanrı dağlarına kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına almıştı. İstemi Yabgunun Batıdaki baskısıyla Sasaniler ve Bizans ile ilişkiler kurulmaya başlandı. Önemli bir ticaret kaynağı olan İpek yolunun denetimi konusunda Sasanilerle iyi geçiniliyor ve ortak hareket ediliyordu. İstemi, Bölgedeki diğer Türk İmparatorluğu Akhunların üzerine gitmek için Sasanilerle iş birliği yaparak Akhun imparatorluğunu yıktılar ve topraklarını Sasaniler ile birlikte paylaştılar.
İstemi ile Sasani’ler arasındaki iyi ilişkiler İpek yolunun denetimi nedeniyle anlaşmazlığa dönüştü. İstemi Sasani’lere karşı Bizans ile iyi ilişkiler kurmaya başladı. Bizans, ipek yolu ticaretinin Sasaniler aracılığıyla yapılmasından memnun değildi. Bu sebeple İstemi yabgu ile ittifak yapıldı. Bu ittifaktan sonra 19 yıl sürecek Bizans-Sasani savaşları başladı. İran’ın Müslümanlığa geçişi de bu mücadele döneminde gerçekleşmiştir.
Mukan döneminde Çin’in iç karışıklarla boğuşması ve Doğu/Batı olarak bölünmesi Göktürklerin işini kolaylaştırır. Mukan döneminde, Göktürk İmparatorluğu bölgedeki hakimiyet alanları genişleyerek Bozkır İmparatorluğu haline gelmiştir.
İç karışıklıklar nedeniyle güçsüz kalan Çin İmparatorluğu, Göktürklerin desteğini almak ve yağmalarından korunmak için Mukan Han’a bolca armağan ve elçi göndermiştir. Boy beylerine ve ileri gelenlerine paylaştırılan bu armağanlar, aynı zamanda Çin-Göktürk bağlılığını pekiştirir. Mukan, bunun üzerine Çin’e sıkça elçi gönderir. Çine giden elçilerin genellikle bol armağanla geri dönmesi üzerine elçilik Türk soylularının çok istediği bir görev haline geldi. Elçilik bu dönemde Türk gelenekleri içerisine girerek kurumsallaşmıştır.
Mukan 572 yılında vefat eder. Yerine vasiyeti üzerine oğlu değil kardeşi Tapo geçer.
Tapo Dönemi (572 - 581)
Tapo, yönetime geçtiği dönemde ağabeyi gibi Çin ile iyi ilişkiler kurarak, Çin’in iç karışıklıklarından istifade etmeye çalışır. Çin’den sürekli gelen armağanlar üzerine Çin ile ticaret gelişmeye başlar. Onbin kadar Türk Tüccar Çine yerleşir. İyi ilişkiler çerçevesinde bu tüccarlar geniş ayrıcalırlarla Çinde ticaret yapmaktadır. Türk tüccarlar Çin ekonomisini yavaş yavaş eline geçirmeye başlar. Çin ile ticaretin artması ve lüks tüketim maddelerinin kolay ve bol bulunması üzerine Türk boyları arasında Çin kültürü yayılmaya başlar. Türk beyleri arasında Çin yaşam biçimi özentisi oluşur. Hatta bir misyonerin “Çin’lilerin Zenginlik Kaynağının Budizmden Kaynaklandığı” sözüne Tapo’yu ikna eder. Bunun üzerine Tapo, Budist olur ve bir tapınak ile bir buda heykeli yaptırır. Hatta Budizmi korumak ve yaşatmak için seferberlik ilan eder. Çin yaşam biçimine ve inanışlarına özenen Tapo, ikiye bölünen Çin’in iki İmparatorluğu (Doğu-Chou/Batı-TSİ) ilişkilerinde iki imparatorluk arasındaki dengeyi korumakta başarısızlığa uğrar. 577 yılında Doğu ve Batı Çin (Chou ve TSİ) arasında savaş meydana gelir. Batı Çin (Chou), Doğu Çin (TSİ) yi yenilgiye uğratır ve ortadan kaldırır. Bu savaştan sonra Göktürkler ile Chou arasında anlaşmazlıklar başlar ve iki imparatorluğun arası açılır. Bu olayın üzerine Tapo, ordusu ile Çin’in içlerine doğru ilerleyerek Pekin bölgesini yağmalar. Chou’ların TSİ prensini kaçırmalarına göz yumunca da saygınlığı azalır. Tapo, yönetimi altında bulunan İmparatorluğun Doğu bölümünü idare etmekteydi. Batı kanadı kardeşi İstemi Yabgu tarafından idare ediliyordu. İstemi Yabgu, uzun süre imparatorluğun Batı kanadını yöneterek bölgesinde önemli bir güç haline gelmişti. Aslında Sağ Yabgu olan Tapo’ya bağlıydı ancak Kazandığı zaferler ve elde ettiği güç ile kendi kararlarını vererek hareket ediyordu. İstemi’nin Tapo’dan bağımsız hareket etmesi Göktürkleri zora sokan faktörlerden biri olmuştu. İstemi 576 yılında öldüğünde yerine oğlu Tardu geçti.
Tapo’nun yönetimi bu tarihten sonra zayıflamaya başladı. Çin ile iyi ilişkiler kuramayan Tapo, İmparatorluğun zayıflamasını önleyemedi. Tapo, hakimiyeti altında bulunan İmparatorluğun Doğu kanadını ikiye ayırarak kendi kontrolü altında olmak üzere doğu tarafına kardeşi Kolo’nun oğlu Işbara’yı, batı tarafınıda küçük kardeşi Jotan’ı tayin etti.
Tapo ile Chou ve TSİ arasındaki anlaşmazlıklar her iki ülkeninde iç işlerini önemli ölçüde etkiledi ve karışıklıklara neden oldu. Çin, bu karışıklıklarla mücadele etmekteyken önemli bir gelişme meydana geldi. Sui sülalesi, Çin’in içinde bulunduğu karışıklığıda fırsat bilerek Çin’in egemenliğini eline geçirdi. Bu müdahaleyle Çin ilk kez ulusal bir birliğe kavuştu ve 400 yıla yakın bir süre devam eden kargaşa sona erdi.
Çinin ulusal birliği gerçekleştirdiği 581 yılında Tapo kağan vefat eder ve yerine Kolo (Kara) Kağanın oğlu Işbara geçer. Tapo’nun ölümüyle birlikte yönetim kavgası baş gösterir.
Işbara Dönemi (581-582)
Bumin’in oğlu Kolo(Kara) Kağanın oğlu olan Işbara, amcası Tapo’dan sonra yönetime geçti. Işbara’nın, yönetime geçtiği dönemde Göktürkler iç karışıklıklarla boğuşur ve zayıfalamış durumdaydı. Batı kanadının Yabgu’su İstemi’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Tardu, babası İstemi gibi doğu kanadının hakimiyetini kabul etmiyor, yönetimi tek başına ele almaya çalışıyordu. Çin, bu ayrılığı körükleyerek Tardu’ya hediyeler ve elçiler göndererek Doğu Kanadının Yabgu’su Işbara’yı tanımadığı, kendisinin muhatap ve dost kabul edileceği mesajlarını göndererek Tardu’yu Işbara’ya karşı kışkırtmaya başladı. Bir sonraki adımda da Çin’deki onbin civarında Türk tüccarını sınır dışı etti. Bu durum Işbara yönetimindeki Doğu bölgesini zor duruma düşürdü. Bölgede kıtlık ve yoksulluk baş gösterdi. Bu nedenle de Doğu’daki pek çok boy Batı’ya göç etti.
Yaşanan olumsuzluklar ve Çin’in Tardu’ya desteğiyle, Tardu kendi egemenliğini ilan etti ve İmparatorluk yıkılarak fiilen ikiye bölünmüş oldu.
Göktürklerin yıkılmasıyla Batı Göktürk İmparatorluğunun başına Tardu, Doğu Göktürk İmparatorluğunun başına Işbara geçti.
Doğu Göktürk Devleti
Büyük Göktürk İmparatorluğunun yıkılıp ikiye bölünmesiyle ortaya çıkan Doğu Göktürk İmparatorluğu, Türk Tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Kültürel ve Sosyolojik açıdan Hun dönemine göre çok daha hızlı ilerleyen Bozkır Türkleri, Göktürk döneminde asya steplerine ve bulundukları coğrafyaya dağılarak sonradan kurulacak olan onlarca Türk İmparatorluğunun zeminini hazırlamıştır. Doğu Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla ortaya çıkan Türk İmparatorlukları, Türk kültürünü ve varlığını orta asyadan Ortadoğu ve Avrupaya doğru genişletmiştir.Göktürk İmparatorluğunun Yabgusu olan Işbara, Çin baskıları altında zayıflaması ve İmparatorluğun Sol Yabgu’su olan Tardu’nun Çin ile ittifaka girip ihtiraslarına kapılarak yönetimi ele alma çabası neticesinde İmparatorluğun batı kanadını Tardu’ya bırakmak zorunda kalmış, yönetiminde bulunan Doğu kanadını içinde bulunduğu zor imkanlara rağmen ayakta tutmaya çalışmıştır.
Işbara Dönemi (582 – 587)
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla zor durumda kalan Işbara, İmparatorluğunu zor şartlar altında ayakta tutmaya çalışıyordu. Batıda Tardu’, doğuda Çin baskısı altında kalan Işbara, içeride de Çin misyonerleri ve hainlerle uğraşıyordu. Işbara, şüphelendiği komutanlarını öldürmeye başladı. Öldürüleceğini anlayan komutanlar ise Çin’e sığındılar. Işbara kudretinden çok şey kaybetmişti. Büyük Türk Yabgu’su, halkının ayakta kalabilmesi için Çin ile iyi geçinmek zorundaydı.585 yılında, Çin’e barış yapılması teklifini gönderdi. Bunun üzerine gelen Çin diplomatı Işbara’ya hakaret ederek Türk Kültürünü yozlaştırıp toplumu Çin’lileştirecek isteklerini saydı. Işbara, İçinde bulunduğu zor durum nedeniyle Çin’e bağlanmayı kabul etti ancak toplumunun Çin’lileştirilmesini reddetti. Bu konuyla ilgili Çin İmparatoruna gönderdiği mektupta şu ifadeler yer alır.
“Size bağlı kalacak, haraç verecek, kıymetli atlar hediyece edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem. Uzun saçlarımızı kestiremem. Halkıma Çinli elbisesi giydiremem. Adetlerinizi, kanunlarınızı alamam. Bu konuda Bütün Milletim çarpan tek bir Yürektir”
Işbara, bu mücadele döneminde vefat etmiş, yerine kardeşi Yehu geçmiştir.
Yehu Dönemi (587 – 589)
Işbara’nın ölümü üzerine yönetime geçen kardeşi Yehu 2 yıl kadar bir süre yönetimde kalabildi. Işbara döneminde yaşanan sorunların devamı niteliği olan Yehu döneminde durum daha da kötüye giderek Türk boyları ayaklanmaya başladı. Gücünün yegane kaynağı olan Türk topluluğu, göçlerle dahada zayıfladı. Yehu’dan sonra yerine kardeşi Tülan geçti. Tülan Dönemi (589 – 600)
Tülan dönemi, Yehu döneminden pekte farksız olmakla birlikte sorunların dahada derinleştiği bir dönem olmuştur. Yönetimde bulunduğu 11 yıl içerisinde ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaramayan Tülan, Çin’in baskılarına karşı koyamadığı gibi Türk boylarının ayaklanarak Çine irtica etmelerininde önünü alamadı. Tülan’dan sonra yerine kardeşi Kimin geçti.
Kimin Dönemi (600 - 609)
Kimin döneminde Çin’in Doğu ve Batı Göktürkler üzerindeki siyasi baskıları giderek arttı. Çin’li diplomatlar Türk prenslerini birbirlerine düşürerek siyasi otoriteyi zayıf tutmaya çalışıyordu. Öyleki Kimin’in karısıda Çin’li bir prensesti.Daha önce Çin ile iyi ilişkiler içerisinde olan Batı Göktürk İmparatorluğunun Yabgu’su Tardu, Doğu Göktürkleri hakimiyeti altına almak isteyince Çin ile arası açıldı (607). Çin Busefer Kimin’i Tardu’ya karşı kullanmaya başlamıştı. Kimin Çin hakimiyetini kabul etmiş, hatta Işbara’nın reddettiği kültürel yozlaşma ve Çinlileştirmeyide hayata geçirmeyi taahhüt etmişti.
Kimin döneminde Göktürkler varlık gösterememiş, esaret dönemi Kimin dönemindede devam etmiştir. 609’da Kimin’in ölümü üzerine yerine oğlu Şipi geçti.
Şipi Dönemi (609 – 619)
Şipi dönemi, Doğu Göktürk’ler için çöküşe giden süreci durdurmayı başardı. Babası gibi oda bir Çinli prensesle evliydi ancak Çin’in beşinci kol faaliyetlerine izin vermedi. Yönetimi eline aldığı ilk yıllarda iç karışıklıklara öncelik vererek huzursuzlukları giderdi ve isyanların önüne geçti. Kısa bir sürede hakimiyet alanı etrafındaki bölgelere ilerleyerek Batı’da Tibet, Doğuda Amur’a kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına aldı.Şipi, Çin ile iyi ilişkiler kurma düşüncesinde değildi. Bölgedeki varlığını sağlayabilmek için Çin'e karşı koyarak ve mücadeleci bir yönetim izleme niyetindeydi. Batı Göktürk İmparatorluğu'nun Yabgu'su olan Çulo (Kardeşi olan Çulo değil), Çin ile işbirliği yaparak Çin'e yerleşmişti. Şipi, Çulo'nun Çin ile işbirliği yapmasından hoşlanmadı ve bu duruma müdahale ederek Çulo'yu Çinden alarak öldürdü.
Doğu Göktürk’lerin güçlenmesi elbette Çin’in hoşuna gitmedi. İç karışıklıklar oluşturarak Türk dirliğini zayıflatmakta daha önce başarılı olmuştu. Aynı yöntemi tekrar kullanarak Şipi’nin kardeşi Çiki Şad’a hakanlık teklif etti. Çin’in art niyetli oyununu fark eden Çiki Şad, teklifi reddederek kendisine vaad edilen Çinli prenseside geri gönderdi. Bu yolla başarısız olan Çin, ikinci bir denemeyle Şipi’nin emrindeki bir komutanı öldürerek, İşbirliği Teklif Ettiği için öldürülüp aralarındaki dostluk çerçevesinde iade ettiğini söyledi. Bu yolla Şipi’nin komutanlarına olan güvenini ortadan kaldırmayı düşünen Çin, Şipi’nin bu oyunada gelmemesiyle bir kez daha başarısız oldu. Şipi, bu girişimlerin amacının ne olduğunu biliyordu. Göktürk-Çin ilişkilerinde art niyet peşinde koştukları için Dost kalamayacaklarını öne sürüp Çin’e ödenen haracı kesti ve savaş hazırlıklarına başladı.
Şipi, Çin İmparatorunun kuzey bölgesine gideceği haberini alıp onu ele geçirmek için yola çıktı. Karısı bu haberi el altından Çin’li İmparatora ulaştırdı. Haberi geç alan Çin imparatoru, geri dönerken Şipi ve yönetimindeki ordusuna yakalandı. Şipi’nin süvarileri tarafından yakalanan İmparator çaresiz yakalanmıştı ancak karısı Şipi’ye ülkede isyan çıktığı haberini gönderdi ve Şipi’nin geri dönmesini sağladı. Çin imparatoru bu pusudan kurtulsada ülkesindeki yönetimi tehlikeye girdi.
Şipi kağan 617 yılında, emrinde bulunan ve Çinden kıymetli eşyalar yağmalayan Çinli kumandanlardan birini Çin İmparatoru ilan etti. Başka bir Çinli kumandanıda Batı Çin Kağanı ilan ederek Sui hanedanlığına karşı sefere çıktı. Çin umumi valilerinden Li-Yüan’ıda himayesine aldı. Sui hanedanlığına son vererek anlaşma karşılığında Li-Yüan’ı İmparatorluğa getirdi. Bu anlaşma karşılığında Li-Yüan Şipi kağan’a 30.000 Ton ipek ve yıllık vergi vermeyi kabul etti. Böylelikle Göktürk’ler bir kez daha Çin’i vergiye bağladı.
Bu ihtilalden sonra Çin’de Sui’lerin hakimiyeti son buldu ve Li-Yüan TANG sülalesini kurarak 300 yıl sürecek olan hanedanlığını ilan etti.
Şipi, 619 yılında vefat etti ve yerine kardeşi Çulo geldi.
Çulo Dönemi (619 – 621)
Çulo, yönetime geçtiğinde kardeşinin sert siyasetini devam ettiriyordu. Şipi yardımıyla İmparator olan Li-Yüan’ın tavrı kısa sürede değişti. Doğu Göktürk’lere karşı sert tavır alarak beşinci kol faaliyetleri yürütmeye başladı. Çulo yine bir Çin’li Prensesle evliydi. 621 yılında karısı tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yerine kardeşi Kie Li geçti.Kie Li Dönemi (621 – 630)
Kardeşi Çulo’dan sonra yönetime geçen Kie Li, Şipi ve Çulo gibi Çin’e karşı sert tavır alarak mücadeleye girdi. Her ne kadar hırslı ve cesur olsada ülke yönetiminde başarılı olamadı. Çin ile Yaptığı düzensiz ve başarısız savaşlarda muvaffak olamadı ve yönetimi giderek zayıfladı.
Bu kötü gidiş neticesinde kendisine bağlı olan Çin toplulukları Çin’e geri döndüler. Tardus, Bayirku, Uygur gibi topluluklarda ayaklandılar.
630 yılında yaptığı bir savaşta Şehir kuşatmasında başarısız oldu ve geri çekilirken esir alınarak Çin’e götürüldü ve Burada öldürüldü. Kie Li den sonra siyasi bütünlük bozuldu ve Doğu Göktürk Hakanlığı yıkılarak hakanlığa bağlı topluluklar bölgeye dağıldı.
Büyük Türk Kahramanı Kürşad ve Kahramanlık Hikayesi (639)
Kie Li’nin ölmesiyle siyasi düzeni dağıla Doğu Göktürkler, bulundukları bölgeye dağıldılar. Türk hakanlarının soyundan gelen Prenslerde genellikle Çin’de görevlendirilerek asimile ediliyordu. Türk Hakanı Yehu’nun oğlu olan Kürşad da, Çin sarayında muhafız olarak görev yapıyordu. Bu cesur Türk prensi, Çin İmparatoru’na karşı bir ihtilal düşünüyordu. Kendisi gibi cesur 39 arkadaşıyla birlikte hareket ederek İmparatoru öldürmek için plan yaptı. Amacı İmparatoru sarayın dışında bir fırsatını bulup öldürmekti.İmparatorun Şehre ineceğini öğleren Kürşat, şehirdeki hazırlıklarını yaptı ancak gece kopan fırtına nedeniyle planı bozuldu. Kürşad, planı bozulsa da amacına ulaşmak düşüncesindeydi. 39 arkadaşıyla birlikte Çin sarayını basan Kürşat ve çeri’leri, efsanevi bir mücadele göstererek yalnızca 40 kişiyle Çin ordusuyla savaştı. Çin tarih kaynaklarında bile Kürşat ve 39 Çeri’sinin yüzlerce Çinli askeri öldürdüğü kaydedilmiştir.
Kürşad, bu girişiminde başarılı olamasa da, Türk’lüğün yenilmez ruhunu ve esir edilemez karakterini bir kez dağa belleklere kazıdı. Kürşad’ın bu efsanevi mücadelesi, diğer Türk boylarını da ateşleyerek mukavemetlerini ateşleyici bir güç oldu.
Batı Göktürk Devleti
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla, devletin doğu kanadını yöneten ve sağ Yabgu olan Işbara ile devletin batı kanadını yöneten Tardu arasında ciddi bir ayrılık ve mücadele meydana geldi. Tardu, genişlettiği coğrafyayı bir güç unsuru olarak kullanarak esasen bağlı olduğu Sağ Yabgu Işbara’ya karşı yönetimi ele alma mücadelesi içerisine girişti. Bu mücadele neticesinde zaten Çin ile mücadele halinde olan Işbara, Tardu’nun bu girişimine karşı koyamadı ve Ülkenin batı tarafının yönetimini Tardu’ya bırakmak zorunda kaldı. Böylelikle Tardu kendi yönetimini ve otoritesini ilan ederek Göktürk İmparatorluğunun batı kanadını kendi yönetimi altına almasıyla Göktürk İmparatorluğu ikiye bölündü ve Batı Göktürk İmparatorluğu yönetimi oluştu.
Tardu Dönemi (583 – 603)
Tardu, yönetimi altında olan geniş coğrafyayı, Batı Göktürk İmparatorluğunu kurduktan sonrada genişleterek bölgesinde önemli bir hakimiyet kazandı. 600 yılına kadar İmparatorluğu bölgesindeki coğrafya üzerinde otorite kurarak sınırlarını Tibet’in batısından Kırım’a kadar genişleterek muazzam bir coğrafyaya hükmeder hale geldi. Doğu Roma İmparatorluğu ile yaptığı mücadelelerle zayıflayan Sasaniler üzerinde ağır baskı kurarak İç işlerine müdahale edecek kadar kontrolü altına aldı.Bölgesindeki hakimiyeti tam anlamıyla sağladıktan sonra esas amacı olan Doğu Göktürk İmparatorluğu’nu hakimiyeti altına almak ve Türk birliğini sağlamak için Çin’i kontrol altında tutmak maksadıyla hazırlıklara başladı. 600 yılından itibaren bölgedeki ilerleyişini ve kontrolünü sürdüren Tardu, Çin’in kuzeyine kadar başarıyla ilerledi. Yaptığı son seferde, Tardu’nun güzergahını önceden öğrenip güzergahı üzerindeki su kuyularını zehirlemesiyle ordusunda ağır zayiat meydana geldi. Bu seferden sonra zayıflayan Tardu’nun, sonraki seferleri de başarısızlıklarla sonuçlandı.
Çin seferinde yaşadığı başarısızlıklar ve ordusunda meydana gelen ağır zayiat nedeniyle Töles’de bulunan Türk boyları isyan ederek Tardu’yu öldürdüler. Tardu’nun ölümünden sonra yerine Çulo kağan geçti.
Çulo Dönemi (603 – 611)
Çulo Kağan, Tardu’dan sonra yönetime gelmiş ancak Tardu gibi mücadeleci bir tutum izlemedi. Çulo Kağan, Tardu’nun aksine Çin ile iyi ilişkiler içerisine girme yolunu seçti. Bu dönemde Çin ile yapılan iyi ilişkiler boyut değiştirerek Çin egemenliği altında varolmaya dönüştü. Çulo, bu dönemde Çin egemenliğini kabul ederek Çin’e yerleşti. Çin ile mücadele halinde olan Doğu Göktürk İmparatorluğu kağanı Şipi, bu durumdan rahatsız olarak Çulo’yu Çinden alarak öldürdü. Çulo dönemi, Batı Göktürkler’in Çin hakimiyeti altına girdikleri ve çöküş sürecinin başladığı dönem olarak kabul edilmektedir. Çulo’nun ölümünden sonra yerine amcası Şikoei geçti.
Şikoei Dönemi (611 – 618)
Şikoei, Çulo’dan sonra yönetime geçse de yönetimi sürecinde ciddi bir varlık gösteremedi. Çulo döneminde Çin egemenliği altına giren Batı Göktürkler’i egemenlikten kurtaramasa da Çin ile münasebetlerden uzak durmaya çalışarak kısa bir süre ülkeyi yönetmiştir.
Tong Yabgu Dönemi (618 – 628)
Tardu’nun küçük torunu olan Tong Yabgu, yetişkinliğe erişmesiyle yönetimi ele alarak Kağan oldu. Tong Yabgu döneminde, Çin egemenliği altında olan Batı Göktürkler, Çin’deki iç karışıklıklarında etkisiyle bağımsız hareket etmeye başladılar. Tong Yabgu, ordusundaki düzensizlikleri gidererek yeni bir Ordu düzeni kurarak ayaklanmış olan Töles boylarının isyanlarını bastırdı.Yönetime geçmesiyle ve isyanları bastırmasıyla birazda olsa güçlenen Tong Yabgu, batı kanadına yönelerek Sasaniler ile savaşa girişti (619). Ancak bu savaşta başarılı olamayan Tong yabgu, yenilgiye uğrayarak tekrar zayıflamaya başladı. bu yenilgiden sonra ülkeyi yöneten Tong Yabgu, zaman içerisinde gücünü yitirerek giderek zayıfladı.
Zayıflaması ile birlikte Töleslerin (On-Oklar) yeniden ayaklanması üzerine Batı Göktürk’ler yıkılma sürecine girdi. 628 yılında, Amcası Sebi ile yaptığı mücadele sonrasında öldü.
Se Yabgu Dönemi (628 – 630)
Tong Yabgu’nun ölümünden sonra yerine oğlu Se yabgu yönetime geçti. Ancak Tong Yabgu’nun ölümünden sonra giderek zayıflayan Batı Göktürk ikiye bölündü. Devletin batı bölümünü Nusepi Boyu, doğu bölümünü ise Tulu boyu kontrolü altına aldı. 2 yıl gibi çok kısa bir süre yönetimde kalabilen Se Yabgu, Çin egemenliğinin altındaki ülkesini boyunduruk altından kurtaramadı.
Hsili Dönemi (630 – 633)
Hsili, Se Yabgu’dan sonra yönetime geçti. Batı Göktürk İmparatorluğu, Çulo’dan sonra girdiği çöküş ve Çin egemenliği döneminden kurtulamayarak girdiği çöküş döneminden Hsili yönetiminde de kurtulamadı. Hsili, Se Yabgu’nun ölümü ve Doğu Göktürk İmparatorluğunun tamamen yıkılmasından sonra Çin’in açık hedefi haline geldi. Hsili, Kısa bir süre yönetimde kaldı ancak varlık gösteremedi. Çöküş dönemi, Hsili yönetiminde de devam etti.
Işbara Dönemi (634 – 639)
Işbara dönemi, Batı Göktürklerin son dönemlerindeki bocalama evrelerinden biri olarak kaldı. Çin egemenliği bu dönemde yoğun biçimde arttı. Doğu Göktürk’lerin yıkılması ile Çin, Batı Göktürk’leri bir topluluk olarak görüyordu ve arzu ettiği tüm politikaları kolaylıkla hayata geçirmeye başladı. Işbara döneminden sonra iç karışıklıklar ve yönetimsizlikler nedeniyle yerine bir Kağan geçemedi.
Jubi Dönemi (645 – 650)
İç karışıklıklar, doğu ve batı cephelerinin kendi başlarına buyruk yönetimleri ve Çin’in ağır baskıları nedeniyle 6 yıl kadar yönetim altında yaşayamayan Batı Göktürkler, 645 yılında Jubi kağan’ın yönetimi ele almasıyla tekrar varlık göstermeye çalışsa da devlet, iyice yıkılma sürecine girmişti. Jubi Kağan döneminde isyanlar bastırılmaya çalışılarak kısmen de olsa başarı sağlanmıştı. Devlet eski gücüne sahip değildi ancak varoluş mücadelesi sürdürmekteydi.
Holu Dönemi (651 – 657)
Jubi’den sonra yönetime geçen Holu Kağan, Jubi döneminde başlayan toparlanma çabalarını devam ettirse de önemli bir başarı elde edemedi. Çin’e karşı mücadele etmek için gayret eden Holu, Türgişler ve Karulklar ile birleşerek Çin ile mücadele etmeye başlasa da başarılı olamadı. Son girişilen mücadele neticesinde Batı Göktürk Kağanlığı son buldu. (kaynak: TürkTarihim.com )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder