OSMANLI ARŞİV KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI ERMENİLERİ ARASINDAKİ İHTİLAFLAR
(1863-1918)
ÖZET
Osmanlı Devleti yüzyıllar boyu çeşitli etnik ve dini teşekkülleri bünyesinde barındıran bir yapıya sahip olmuştur. Ermeni milleti de bu teşekküllerden biridir. Ermeniler yoğun olarak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devletin gündemini meşgul eden konulardan biridir. Oysa Osmanlı Ermenileri daha XVII. yüzyılın ortalarından itibaren özellikle dini konularda ihtilaf yaşamaya başlamış ve kiliseden kopuşlarla devletin gündemine oturmuştur. Gregoryen Ermeni Patrikhanesi, hükûmetin desteğini de almasına rağmen cemaatinin farklı mezheplere meyletmesinin önüne geçmeyi başaramamıştır. Bunun neticesinde Katolik ve Protestan milletleri tesis edilmiştir. Ayrıca İslamiyet’i kabul eden Ermeniler de kiliseden ayrılmıştır. Gregoryen Patrikhanesi ve mensupları din ve mezhep değiştiren çok sayıdaki Ermeniye tepki göstermiştir. Kilise parçalanarak Ermeniler üzerindeki siyasi gücünü kaybetmeye başlayınca toplumsal huzuru bozacak gelişmeler yaşanmıştır. Bunun yanında günlük hayatta görülen ihtilaflar da Ermeniler arasındaki bölünmeyi tetiklemiştir. Bazı Ermeniler sıradan kabul edilebilecek anlaşmazlıklarla alakalı mahkeme kararlarını kabul etmek istememiş; kendilerine haksızlık edildiğini iddia etmiştir. Böylece Ermeniler bu yönden de ihtilafa düşmüştür.
Bir süre sonra “Türk Ermenistanı” olarak adlandırdıkları bölgenin bağımsızlığını kazanması için faaliyet gösterdiğini iddia eden Ermeni komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komiteler Osmanlı Ermenileri üzerinde milli bir etki bırakarak onları isyan ettireceklerini düşünmelerine rağmen ciddi bir dirençle karşılaşmıştır. Bunun neticesinde çok sayıda ırktaşlarını hain olarak damgalayarak saldırılar düzenlemişlerdir. Bu saldırılar, Osmanlı topraklarıyla sınırlı kalmamış; dünyanın pek çok noktasına yayılmıştır. Ermeniler, maruz kaldıkları baskı neticesinde devlete olan sadakatleri ve komitelere duydukları korku hissi arasında sıkışıp kalmıştır. Buna bir de komiteler içi ve arasındaki siyaset ya da uygulama farklılıkları neticesinde yaşanan ihtilaflar ve Osmanlı Ermenileri üzerindeki üstünlüğü elde etme mücadelesi eklenmiştir. Böylece Osmanlı toprakları, komitelerin hem birbirleriyle hem de devlet taraftarı ırktaşlarıyla mücadele sahasına dönüşmüştür.
Yaşananlar Osmanlı Ermenilerinin dinsel, siyasal ve sosyal açıdan çok başlı bir görünüm arz etmesine neden olmuştur. Yıllar içinde meydana gelen bu bölünmeleri sona
III
erdirip milli olarak bütünleşmeyi sağlamanın “bağımsız bir Ermenistan ideali” için birlikte mücadele edilmesiyle mümkün olacağı düşünülmüştür. Ermeni hizipleri bu düşüncenin İngiltere ve Rusya gibi emperyalist devletlerin de desteğiyle gitgide yayılması neticesinde Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı ortak mücadele fikrinde birleşmiştir. Ayrılıkçı grupların Müslümanları ve kendileri aleyhindeki Ermenileri yok etmeye başlaması Sevk ve İskân Kanunu’nun çıkarılmasına giden kapıyı aralamıştır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Ermenileri, Ermeni Meselesi, ihtilaf, komiteler, patrikhane
IV
ABSTRACT
Since its foundation, the Ottoman State had a structure which incorporated various ethnic and religious entities. Armenians are one of those entities. Armenians kept the agenda of the state busy since the second half of the XIX th century. However, Ottoman Armenians began to have conflicts especially over religious issues since the middle of the XVII th century and came to the fore within the state's agenda due to break-offs from the church. Although the Gregorian Armenian Patriarchate received support from the government as well, it failed to head its congregants off from different sects they leaned towards. Consequently, Catholic and Protestant communities (churches) were established. Likewise, some Armenians who adopted to Islam left the church as well. The Gregorian Patriarchate and its members clamored against many Armenian apostates who changed either religion or sect. Some developments that might disturb social peace were faced as the church disintegrated and began to lose its political influence over the Armenians. In addition, the conflicts seen in daily life triggered the dichotomy among Armenians. Some Armenians did not want to consent to court verdicts related to the disputes which might be considered ordinary; claiming that they had been wronged. Thus, Armenians fell into a dispute in this respect, too.
After a while, some Armenian committees emerged claiming to be operating to gain independence to the region which they called "Turkish Armenia". Although these committees thought that they could incite the Ottoman Armenians to rebel by having a nationalist influence on them, they confronted a serious resistance. As a result, they organized attacks against many of their cognates by labelling them traitors. These attacks were not limited to the Ottoman lands; having spread to numerous spots all over the world. As a result of the pressure they were exposed to, Armenians were trapped between their loyalty to the state and their sense of fear for those committees. The controversies experienced as a result of the differences either in politics or practice within the committees, and the struggle for having domination over the Ottoman Armenians were added to that. Thus, the Ottoman soils turned into an arena for the committees' struggle both with each other and with their pro-state cognates.
V
All those happened caused the Ottoman Armenians to have a multi-headed appearance in religious, political, and social perspective. It was considered that ensuring coalescence nationally by putting an end to those dichotomies which occurred over the years would be possible (only) by fighting together for "an independent Armenia ideal". As a result of the spread of that idea with the support of imperialist states such as Britain and Russia, the Armenian factions were united in the idea of a collective struggle against the Ottoman State during World War I. Separatist groups' beginning to stamp out the Muslims and the Armenians opposing them, opened a door to the enactment of the Dispatchment & Settlement Law.
Keywords: Ottoman Armenians, Armenian Question, conflicts, committees, patriarchate
VI
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖNSÖZ .............................................................................................................................. I
ÖZET................................................................................................................................ II
ABSTRACT .................................................................................................................... IV
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... VI
TABLOLAR LİSTESİ .................................................................................................. XX
KISALTMALAR ......................................................................................................... XXI
GİRİŞ ................................................................................................................................ 1
1. Çalışmanın Amacı ve Konusu ....................................................................................... 1
2. Yöntem .......................................................................................................................... 9
3. Literatür Özeti ............................................................................................................... 9
BİRİNCİ BÖLÜM
ERMENİ KOMİTELERİ ARASINDA YAŞANAN İHTİLAFLAR
Giriş ................................................................................................................................. 16
1.1. DEVRİMCİ HINÇAK PARTİSİ İÇİNDE YAŞANAN İHTİLAFLAR .................. 18
1.1.1 Hınçak Partisi’nin Kuruluşu ................................................................................... 18
1.1.2. Veragazmyal (Reforme / Yeni) Hınçak Partisi ..................................................... 21
1.1.3. İki Hınçak Grubunun Birleşme Teşebbüsleri ........................................................ 25
1.1.4. Saghitiel Sagouni Cinayeti .................................................................................... 26
1.1.5. Aram Kirkoryan ve Bedros İzmiryan Cinayetleri ................................................. 28
1.1.6. Arpiar Arpiaryan Cinayeti..................................................................................... 31
1.1.7. Kongrelerde Yaşanan İhtilaflar ............................................................................. 33
1.1.7.1. VI. Hınçak Kongresi .......................................................................................... 33
1.1.7.2. VII. Hınçak Kongresi ......................................................................................... 34
1.2. ERMENİ DEVRİMCİ FEDERASYONU (TAŞNAK) İÇİNDE YAŞANAN İHTİLAFLAR ................................................................................................................. 36
1.2.1. Taşnak Partisi’nin Kuruluşu .................................................................................. 36
1.2.2. Şarjum Yazarı Varto Badrikof Cinayeti ................................................................ 40
1.2.3. Kuyumcu Kasbar oğlu Nişan Olayı ...................................................................... 42
VII
1.2.4. 1909 Taşnak Kongresi’nde Yaşanan Anlaşmazlıklar ........................................... 44
1.3. TAŞNAK VE HINÇAK PARTİLERİ ARASINDAKİ İHTİLAFLAR ................... 47
1.3.1. Birinci Jöntürk Kongresi ....................................................................................... 50
1.3.2. Birleşme Teşebbüsünün İhtilafla Neticelenmesi ................................................... 51
1.3.3. 1907 Viyana Kongresi........................................................................................... 52
1.3.5. İravunk ve Şarjum Gazeteleri Arasındaki İhtilaflar .............................................. 53
1.3.5.1. Agop Gurbetyan Cinayeti .................................................................................. 53
1.3.5.2. Varto Badrikof-Hoşbulyan Anlaşmazlığı .......................................................... 54
1.3.6. Taşnak-İttihat ve Terakki Partisi İş Birliği ve Hınçaklar ...................................... 55
1.3.7. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Sosyal Demokrat Hınçak İş Birliği .......................... 57
1.3.8. Komiteler Arası İhtilafın Anadolu’ya Yansımaları ............................................... 59
1.4. TAŞNAK VE ANAYASAL RAMGAVAR PARTİLERİ ARASINDAKİ İHTİLAFLAR ................................................................................................................. 65
1.4.1. Armenakan Komitesi ............................................................................................ 65
1.4.1.1. Armenakan-Taşnak İhtilafı ................................................................................ 67
1.4.2. Anayasal Ramgavar Partisi’nin Kuruluşu ............................................................. 68
1.4.2.1. Anayasal Ramgavar-Taşnak İhtilafı ................................................................... 70
1.5. ERMENİ PARTİLERİNİN İHTİLAFTAN İTİLAFA GEÇMESİ .......................... 74
1.5.1. Balkan Savaşları ve Hınçak-Taşnak Yakınlaşması ............................................... 76
1.5.2. Kongrelerde Alınan Kararlar: ............................................................................... 77
1.5.2.1. II. Anayasal Ramgavar Kongresi: ...................................................................... 77
1.5.2.2. VII. Taşnaksutyun Kongresi .............................................................................. 78
1.5.2.3. VII. Hınçak Kongresi ......................................................................................... 78
1.5.3. Birinci Dünya Savaşı Öncesi Alınan Kararlar ...................................................... 80
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI ERMENİLERİ ARASINDA KOMİTELER KAYNAKLI İHTİLAFLAR
Giriş ................................................................................................................................. 84
2.1. KİLİSE MENSUPLARINA YÖNELİK SALDIRILAR ......................................... 95
2.1.1. Patrik Suikastları ................................................................................................... 96
VIII
2.1.2. Patrik Horen Aşıkyan ............................................................................................ 97
2.1.2.1. Patrik Seçilmesi ve İlk Tepkiler ......................................................................... 97
2.1.2.2. İlk Tehditler ........................................................................................................ 98
2.1.2.3. Kumkapı Nümayişi .......................................................................................... 100
2.1.2.4. Patrik Aşıkyan’ın İstifası.................................................................................. 110
2.1.2.5. Beşiktaş Serepiskoposu Horen Narbey Olayı .................................................. 113
2.1.2.6. Patrik Horen Aşıkyan’a Yönelik Suikast Girişimleri ...................................... 120
2.1.2.6.1. İlk Suikast Girişimi ....................................................................................... 120
2.1.2.6.2. İkinci Suikast Girişimi .................................................................................. 122
2.1.2.6.3. Üçüncü Suikast Girişimi ............................................................................... 124
2.1.2.6.4. Dördüncü Suikast Girişimi ............................................................................ 126
2.1.2.6.5. Beşinci Suikast Girişimi (Kumkapı Suikastı) ............................................... 128
2.1.2.7. Patrik Aşıkyan’a ve Kilise Görevlilerine Yönelik Yeni Tehditler ................... 137
2.1.3. Patrik Mağaka Ormanyan ................................................................................... 142
2.1.3.1. Patriklik Öncesi Görevleri ve Hakkındaki İddialar .......................................... 143
2.1.3.2. Patrik Seçilmesi ................................................................................................ 146
2.1.3.3. Suikast Öncesi Patrik ve Komiteler Arasındaki İlişkiler ................................. 148
2.1.3.4. Patrik Ormanyan’a Suikast Girişimi ................................................................ 152
2.1.3.5. Suikatçı Agop ve Ortaklarının Sorgu ve Yargı Süreci ..................................... 154
2.1.3.5.1. Agop’un Sorgulanması ................................................................................. 154
2.1.3.5.2. Aram Papazyan’ın Sorgulanması .................................................................. 156
2.1.3.6. Agop ve Suç Ortaklarına Verilen Cezalar ........................................................ 157
2.1.3.7. Patrik Ormanyan’a Yönelik Diğer Tehdit ve Eleştiriler .................................. 159
2.1.3.8. Patrik Ormanyan’ın İstifası .............................................................................. 161
2.1.3.9. İstifa Sonrası Nümayiş Girişimi ....................................................................... 162
2.1.4. Öldürülen Kilise Mensupları ............................................................................... 164
2.1.4.1. Patrikhane Başpapazı Sukyas Efendi ............................................................... 164
2.1.4.2. Rahip Mampre Benliyan Efendi....................................................................... 166
2.1.4.3. Merzifon Protestan Cemaati Reisi Karabet Efendi .......................................... 169
2.1.4.4. Rahip Parsih ..................................................................................................... 170
2.1.4.5. Piskopos Bogos Efendi .................................................................................... 174
IX
2.1.4.6. Der Komidar..................................................................................................... 178
2.1.4.7. Mıgırdıç Derunyan ........................................................................................... 179
2.1.4.8. Pırneşin Rahibi ................................................................................................. 179
2.1.4.9. Rahip Mülazımı Mesis ..................................................................................... 180
2.1.4.10. Akdamar Katogigos Vekili Rahip Arsen ....................................................... 181
2.1.4.11. Rahip İstepan Efendi ...................................................................................... 187
2.1.4.12. Der Kasbar Vartanyan .................................................................................... 187
2.1.4.13. Papaz İstepan .................................................................................................. 189
2.1.4.14. Murahhasa Sahok Odabaşıyan ....................................................................... 189
2.1.5. Yaralanan Kilise Mensupları .............................................................................. 191
2.1.5.1. Muş Katolik Murahhasası Ohannes ................................................................. 191
2.1.5.2. Gedikpaşa Ermeni Kilisesi Vaizi Dacad Vartabed .......................................... 191
2.1.5.3. Rahip Nerses Aklamyan ................................................................................... 193
2.1.5.4 Meclis-i Cismani Reisi Maksudzâde Simon Efendi ......................................... 193
2.1.6. Tehdit ve Şantaja Maruz Kalan Kilise Mensupları ............................................. 201
2.1.6.1. Patrik Artin Vehabedyan .................................................................................. 201
2.1.6.2. Kumkapı Nümayişi (1890) Sonrası Tehditler .................................................. 202
2.1.6.3. Patrik Aşıkyan’a Suikast Girişimi (1894) Sonrası Kiliselere Yönelik Tehditler ........................................................................................................................ 203
2.1.6.4. Galata Ermeni Kilisesi ..................................................................................... 204
2.1.6.5. Rahip Barnam................................................................................................... 206
2.1.6.6. Katolik Ermeni Patriği Azaryan Efendi ........................................................... 206
2.1.6.7. Patrik Kaymakamı Partogimyos Efendi’ye Suikast Girişimi........................... 208
2.1.6.8. Arak Manastırı’ndaki Ermenilerin Rehin Alınması ......................................... 212
2.1.6.9. Yağlıoğlu Artin Sumyan Efendi....................................................................... 216
2.1.6.10. Samsun ve Bafra’daki Din Adamları ............................................................. 217
2. 2. DEVLET HİZMETİNDEKİ ERMENİLERE YÖNELİK SALDIRILAR ........... 218
2.2.1. Öldürülen Devlet Adamları ................................................................................. 218
2.2.1.1. Dava vekili Haçik ............................................................................................. 218
2.2.1.2. Merzifon İdare Meclisi Azası Kırımlıyan Agop ve Sahak .............................. 223
2.2.1.3. Doktor Joseph .................................................................................................. 227
X
2.2.1.4. Polis Memuru Setrak ........................................................................................ 230
2.2.1.5. Polis Komiseri Hacı Dikran ............................................................................. 230
2.2.1.6. Rüsûmat Emini Sinekerim ............................................................................... 231
2.2.1.7. Mıgırdıç Tütüncüyan ........................................................................................ 235
2.2.1.8. Polis Komiseri Markar ..................................................................................... 239
2.2.1.9. Haçin Tapu Kâtibi Kirkor Poladyan ................................................................ 241
2.2.1.10. Maksud Arslanyan ......................................................................................... 242
2.2.1.11. Polis Memuru Armenak ................................................................................. 243
2.2.1.12. Ohannes Ferid ve Kardeşi Armenak .............................................................. 243
2.2.1.13. Bedros Kapamacıyan Efendi .......................................................................... 251
2.2.1.14. Doktor Maltızyan ........................................................................................... 257
2.2.2. Yaralanan Devlet Adamları................................................................................. 258
2.2.2.1. Hafiye Dikran ................................................................................................... 258
2.2.2.2. Agop Şahinyan ve Nezret Potukyan ................................................................ 258
2.2.2.3. Polis Memuru Mıgırdıç .................................................................................... 261
2.2.3. Tehdit ve Şantaja Maruz Kalan Devlet Adamları ............................................... 262
2.2.3.1. Mikailyan Manuel ............................................................................................ 262
2.2.3.2. Erzincan Kazası Mahkeme Azası Panika ......................................................... 263
2.3. ERMENİ VATANDAŞLARA YAPILAN SALDIRILAR ................................... 264
2.3.1. Öldürülen Ermeni Vatandaşlar ............................................................................ 264
2.3.1.1. Başkent İstanbul ............................................................................................... 264
2.3.1.1.1. Dikran Karagözyan ....................................................................................... 264
2.3.1.1.2. Şahbaz Efendi................................................................................................ 267
2.3.1.1.3. Kandilci Onnik .............................................................................................. 268
2.3.1.1.4. Apik Uncuyan ............................................................................................... 269
2.3.1.1.5. Ardaş Efendi.................................................................................................. 279
2.3.1.2. Adana Vilayeti ................................................................................................. 279
2.3.1.3. Ankara Vilayeti ................................................................................................ 280
2.3.1.3.1. Akdağmadeni ................................................................................................ 280
2.3.1.4. Aydın Vilayeti .................................................................................................. 281
2.3.1.4.1.İzmirli Muteberanın Tehdit Edilmesi ve Balyoz oğlu Matyos Cinayeti ........ 281
XI
2.3.1.5. Bitlis Vilayeti ................................................................................................... 284
2.3.1.5.1. Alizurum Karyesi .......................................................................................... 285
2.3.1.5.2. Evran ve Peklis Karyesi ................................................................................ 285
2.3.1.5.3. Harami Karyesi ............................................................................................. 285
2.3.1.5.4. Herdigin (Helin) Karyesi............................................................................... 286
2.3.1.5.5. Hızırahır Karyesi ........................................................................................... 286
2.3.1.5.6. Kefervanek Karyesi ....................................................................................... 287
2.3.1.5.7. Mongok Karyesi ............................................................................................ 287
2.3.1.5.8. Tabavank Karyesi.......................................................................................... 289
2.3.1.5.9. Tabvan Karyesi ............................................................................................. 289
2.3.1.5.10. Tatvan Nahiyesi .......................................................................................... 290
2.3.1.5.11. Tuğ Karyesi ................................................................................................. 290
2.3.1.5.12. Üzüm Karyesi ............................................................................................. 291
2.3.1.6. Erzurum Vilayeti .............................................................................................. 292
2.3.1.6.1. Armudan ........................................................................................................ 294
2.3.1.7. Halep Vilayeti .................................................................................................. 296
2.3.1.7.1. Zeytun ........................................................................................................... 296
2.3.1.8. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 298
2.3.1.8.1. Eğin ............................................................................................................... 298
2.3.1.9. Sivas Vilayeti ................................................................................................... 298
2.3.1.9.1. Merzifon Kazası ............................................................................................ 298
2.3.1.10. Trabzon Vilayeti ............................................................................................ 301
2.3.1.10.1. Ordu Kazası ................................................................................................. 301
2.3.1.11. Van Vilayeti ................................................................................................... 302
2.3.1.11.1. Fedai David Suikastı ................................................................................... 304
2.3.1.11.2. Erçek Nahiyesi ............................................................................................ 310
2.3.1.11.3. İskele Karyesi .............................................................................................. 310
2.3.1.11.4. Kurubaş Karyesi .......................................................................................... 311
2.3.1.11.5. Mirek Karyesi ............................................................................................. 313
2.3.1.11.6. Veris Karyesi ............................................................................................... 313
2.3.1.12. Amerika .......................................................................................................... 314
XII
2.3.1.12.1. Ohannes Tavşancıyan.................................................................................. 314
2.3.1.13. Bulgaristan ..................................................................................................... 325
2.3.1.14. Gürcistan ........................................................................................................ 326
2.3.2. Yaralanan Ermeni Vatandaşlar ........................................................................... 326
2.3.2.1. Adana Vilayeti ................................................................................................. 326
2.3.2.1.1. Mersin Sancağı .............................................................................................. 327
2.3.2.2. Bitlis Vilayeti ................................................................................................... 327
2.3.2.3. Erzurum Vilayeti .............................................................................................. 331
2.3.2.3.1. Çıtanas Karyesi ............................................................................................. 331
2.3.2.4. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 331
2.3.2.4.1. İliç Karyesi .................................................................................................... 331
2.3.2.5. Sivas Vilayeti ................................................................................................... 331
2.3.2.5.1. Tokat Sancağı ................................................................................................ 331
2.3.2.6. Müstakil Amasya Sancağı ................................................................................ 332
2.3.2.7. Trabzon Vilayeti............................................................................................... 334
2.3.2.8. Van Vilayeti ..................................................................................................... 335
2.3.2.8.1. Çakılbilad Karyesi ......................................................................................... 337
2.3.2.9. Bulgaristan ....................................................................................................... 337
2.3.3. Tehdit ve Şantaja Maruz Kalan Ermeni Vatandaşlar .......................................... 338
2.3.3.1. İstanbul ............................................................................................................. 338
2.3.3.2. Adana Vilayeti ................................................................................................. 347
2.3.3.2.1. Mersin Sancağı .............................................................................................. 347
2.3.3.3. Ankara Vilayeti ................................................................................................ 347
2.3.3.3.1. Eğlence Karyesi ............................................................................................ 347
2.3.3.3.2. Kayseri Sancağı ............................................................................................. 348
2.3.3.3.3. Yozgat Sancağı ............................................................................................. 348
2.3.3.4. Bitlis Vilayeti ................................................................................................... 352
2.3.3.4.1. Muş ve Genç Sancakları................................................................................ 352
1.3.3.4.2. Malazgirt Kazası ........................................................................................... 355
2.3.3.4.3. Keseb Karyesi ............................................................................................... 355
2.3.3.5. Erzurum Vilayeti .............................................................................................. 356
XIII
2.3.3.5.1. Bayburt Kazası .............................................................................................. 358
2.3.3.5.2. Pülürek Nahiyesi ........................................................................................... 359
2.3.2.5.3. Dereköy Karyesi ........................................................................................... 359
2.3.3.6. Diyarbakır Vilayeti........................................................................................... 360
2.3.3.7. Halep Vilayeti .................................................................................................. 362
2.3.3.7.1. Antakya (Hatay) Kazası ................................................................................ 362
2.3.3.7.2. Ayntab Kazası ............................................................................................... 364
2.3.3.8. İzmit Müstakil Sancağı .................................................................................... 364
2.3.3.8.1. Firuzlu Karyesi .............................................................................................. 364
2.3.3.9. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 365
2.3.3.9.1. Kamerkab Karyesi ......................................................................................... 365
2.3.3.10. Sivas Vilayeti ................................................................................................. 366
2.3.3.10.1. Karahisar-ı Şarki Sancağı ............................................................................ 367
2.3.3.10.2. Zile Kazası .................................................................................................. 367
2.3.3.11. Van Vilayeti ................................................................................................... 368
2.3.3.12. Trabzon Vilayeti ............................................................................................ 370
2.3.3.13. Amerika .......................................................................................................... 371
2.3.3.13.1. Mihran Karagözyan ..................................................................................... 371
2.3.3.13.2. Worcester .................................................................................................... 377
2.3.3.14. Fransa ............................................................................................................. 378
2.3.3.15. Gürcistan ........................................................................................................ 378
2.3.3.16. İngiltere .......................................................................................................... 379
2.3.3.17. Yunanistan ..................................................................................................... 379
2.4. OSMANLI DEVLETİ VE ERMENİ MUHBİRLER ............................................ 380
2.5. OSMANLI DEVLETİ’NİN KOMİTE TERÖRÜNE BAKIŞ AÇISI .................... 391
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI HUKUKU KAPSAMINA GİREN İHTİLAFLAR
Giriş ............................................................................................................................... 394
3.1. KAMU HUKUKU KAPSAMINDAKİ İHTİLAFLAR ......................................... 396
3.1.1. Yaralama Vakaları .............................................................................................. 396
XIV
3.1.1.1. Biga Müstakil Sancağı ..................................................................................... 396
3.1.1.2. Diyarbakır Vilayeti........................................................................................... 396
3.1.1.3. Edirne Vilayeti ................................................................................................. 397
3.1.1.4. Erzurum Vilayeti .............................................................................................. 397
3.1.1.5. İstanbul ............................................................................................................. 397
3.1.1.6. İzmit Müstakil Sancağı .................................................................................... 401
3.1.1.7. Sivas Vilayeti ................................................................................................... 401
3.1.1.8. Siverek Müstakil Sancağı ................................................................................. 402
3.1.2. Cinayet Vakaları.................................................................................................. 402
3.1.2.1. Adana Vilayeti ................................................................................................. 403
3.1.2.2. Bitlis Vilayeti ................................................................................................... 403
3.1.2.3. Diyarbakır Vilayeti........................................................................................... 405
3.1.2.4. Edirne Vilayeti ................................................................................................. 405
3.1.2.5. Erzurum Vilayeti .............................................................................................. 406
3.1.2.6. Halep Vilayeti .................................................................................................. 406
3.1.2.7. Hüdavendigâr Vilayeti ..................................................................................... 406
3.1.2.8. Kayseri Vilayeti ............................................................................................... 407
3.1.2.9. Konya Vilayeti ................................................................................................. 407
3.1.2.10. Sivas Vilayeti ................................................................................................. 408
3.1.2.11. Trabzon Vilayeti ............................................................................................ 408
3.1.2.12. Van Vilayeti ................................................................................................... 408
3.1.3. Irza Tasallut Vakaları .......................................................................................... 409
3.1.3.1. İstanbul: ............................................................................................................ 409
3.1.3.2. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 410
3.1.3.3. Sivas Vilayeti ................................................................................................... 410
3.1.4. Kaçırma Vakaları ................................................................................................ 411
3.1.4.1. Adana Vilayeti: ................................................................................................ 412
3.1.4.2. Bitlis Vilayeti ................................................................................................... 412
3.1.4.3. Halep Vilayeti .................................................................................................. 412
3.1.4.4. Hüdavendigâr Vilayeti ..................................................................................... 413
3.1.5. Hırsızlık Vakaları ................................................................................................ 413
XV
3.1.5.1. Erzurum Vilayeti .............................................................................................. 414
3.1.5.2. İstanbul ............................................................................................................. 415
3.1.5.3. Hakkâri Vilayeti ............................................................................................... 415
3.1.5.4. Halep Vilayeti .................................................................................................. 416
3.1.5.5. Konya Vilayeti ................................................................................................. 416
3.1.5.6. Sivas Vilayeti ................................................................................................... 417
3.1.6. İftira Vakaları ...................................................................................................... 418
3.1.6.1. Ankara Vilayeti ................................................................................................ 418
3.1.6.2. Hüdavendigâr Vilayeti ..................................................................................... 419
3.1.6.3. İstanbul ............................................................................................................. 419
3.1.6.4. Konya Vilayeti ................................................................................................. 420
3.1.6.5. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 421
3.1.7. Haneye Tecavüz Vakaları ................................................................................... 422
3.1.7.1. Edirne Vilayeti ................................................................................................. 422
3.1.7.2. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 422
3.1.8.1. Dolandırıcılık Vakaları..................................................................................... 423
3.1.8.1. İstanbul ............................................................................................................. 424
3.1.6.2. Sivas Vilayeti ................................................................................................... 424
3.2. ÖZEL HUKUK KAPSAMINDAKİ İHTİLAFLAR .............................................. 425
3.2.1. Aile İçinde Yaşanan İhtilaflar ............................................................................. 425
3.2.1.1. Evlilik Devam Ederken Yaşanan İhtilaflar ...................................................... 425
3.2.1.1.1. İstanbul .......................................................................................................... 425
3.2.1.1.2. İzmit Müstakil Sancağı ................................................................................. 426
3.2.1.1.3. Sivas Vilayeti ................................................................................................ 427
3.2.1.2. Boşanma Sırasında ya da Sonrasında Yaşanan İhtilaflar ................................. 428
3.2.1.3. Miras Paylaşımı ile Alakalı Yaşanan İhtilaflar ................................................ 428
3.2.1.3.1. Ankara Vilayeti ............................................................................................. 428
3.2.1.3.2. Hüdavendigâr Vilayeti .................................................................................. 430
3.2.1.3.3. Halep Vilayeti ............................................................................................... 431
3.2.1.3.4. İstanbul .......................................................................................................... 433
3.2.2. Alacak-Verecek Anlaşmazlıkları ........................................................................ 434
XVI
3.2.2.1. Ankara Vilayeti ................................................................................................ 434
3.2.2.2. Aydın Vilayeti .................................................................................................. 439
3.2.2.3. Diyarbakır Vilayeti........................................................................................... 439
3.2.2.4. Halep Vilayeti .................................................................................................. 440
3.2.2.5. Hüdavendigâr Vilayeti ..................................................................................... 441
3.2.2.6. İstanbul ............................................................................................................. 441
3.2.2.7. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti .............................................................................. 442
3.2.3. Arazi Anlaşmazlıkları ......................................................................................... 442
3.3. İHTİDA EDEN ERMENİLERLE ALAKALI YAŞANAN İHTİLAFLAR .......... 445
3.3.1. Aile İçi İhtilaflar .................................................................................................. 449
3.3.2. Ermeni Kilisesinin İhtida Edenlere Tepkisi ........................................................ 450
3.3.3. Ermeni Milletinin İhtida Edenlere Tepkisi ......................................................... 457
3.3.4. Osmanlı Devleti’nin İhtida Eden Ermenilere Bakış Açısı .................................. 463
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ERMENİ KİLİSELERİ ARASINDA YAŞANAN İHTİLAFLAR
Giriş ............................................................................................................................... 466
4.1. GREGORYEN KİLİSESİ İÇİNDE YAŞANAN İHTİLAFLAR .......................... 471
4.1.1. 1863 Ermeni Nizamnamesi ................................................................................. 471
4.1.2. Patrik Mıgırdıç Hırımyan Dönemi ...................................................................... 473
4.1.3. Patrik Nerses Varjabedyan Dönemi .................................................................... 475
4.1.4. Patrik Artin Vehabedyan Dönemi ....................................................................... 478
4.1.5. Patrik Madteos İzmirliyan Dönemi ..................................................................... 479
4.1.5.1. Bâbıâli Nümayişi .............................................................................................. 480
4.1.6. Patrik Zaven Der Yeğyayan ................................................................................ 489
4.1.7. Sis Katogigosluğu ............................................................................................... 492
4.1.8. Kudüs Ermeni Patrikhanesi ................................................................................. 497
4.1.9. Ma’muretü’l-Aziz Vilayeti.................................................................................. 507
4.1.10. Tokat Murahasalığı ........................................................................................... 508
4.1.11. Bayburt Kazası .................................................................................................. 509
4.1.12. Adana Eski Murahhasası Mıgırdıç Efendi ve Ermeni Muteberan .................... 510
XVII
4.1.13. Beyoğlu Kilisesi ................................................................................................ 512
4.1.14. Halep Murahhasalığı ......................................................................................... 512
4.1.15. Karahisar-ı Sahip Murahasası ve Ahali Arasındaki İhtilaf ............................... 512
4.1.16. Yozgat Kilisesi’nde Rahipler İhtilafı ................................................................ 513
4.1.17. Artin Sumyan Olayı .......................................................................................... 515
4.1.18. Erzurum Ermeni Murahasası Zaven Efendi Olayı ............................................ 515
4.1.19. Bayezid Murahasası Mıgırdıç Efendi ve Ahali Arasındaki İhtilaf.................... 517
4.1.20. Bandırma Meclis Azası İntihabı ....................................................................... 518
4.1.21. Kirmasti ve Bandırma’da Yaşanan İhtilaf......................................................... 518
4.2. KATOLİK KİLİSESİ İÇİNDE YAŞANAN İHTİLAFLAR ................................. 521
4.2.1. Ermenilerin Katolik Mezhebini Kabul Edişi ...................................................... 521
4.2.2. Katolik Ermeniler Arasında Yaşanan İhtilaflar................................................... 527
4.2.3. Patrik Hasun Dönemi .......................................................................................... 527
4.2.4. Patrik Hasun’un Azledilmesi .............................................................................. 537
4.2.5. Patrik Küpeliyan Dönemi .................................................................................... 543
4.2.6. Patrik Azaryan Dönemi ....................................................................................... 551
4.2.7. Mezarlık Meselesi ............................................................................................... 553
4.2.8. Patrik Emanuelyan Dönemi ................................................................................ 556
4.2.9. Patrik Bogos Sabağyan Dönemi ......................................................................... 559
4.2.10. Patrik Terziyan Dönemi .................................................................................... 561
4.2.11. Katolik Ermeni Kilisesi’nde Patriksiz Yıllar .................................................... 568
4.3. GREGORYEN VE KATOLİK KİLİSELERİ ARASINDAKİ İHTİLAFLAR ..... 570
4.3.1. Erzurum Vilayeti ................................................................................................. 570
4.3.2. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti.................................................................................. 571
4.3.3. Rahip Dravski Olayı ............................................................................................ 572
4.3.4. İzmit Mutasarrıflığı ............................................................................................. 578
4.3.5. Muş Kazası .......................................................................................................... 578
4.3.6. Leon Sisliyan Efendi ve Adana Gregoryen Murahhasalığı ................................ 579
4.3.7. Mezarlık Meseleleri ............................................................................................ 580
4.3.7.1. Bitlis Ermeni Mezarlığı .................................................................................... 581
4.3.7.2. Sivas Ermeni Mezarlığı .................................................................................... 582
XVIII
4.3.7.3. Taksim Ermeni Mezarlığı ................................................................................ 583
4.3.8. Van Vilayeti ........................................................................................................ 587
4.3.9. Muncusun Karyesi .............................................................................................. 588
4.3.10. Gregoryen-Katolik Mücadelesinin Basın-Yayın Hayatına Yansıması ............. 589
4.3.11. Hekimhan Kilisesi ............................................................................................. 591
4.3.12. Bogos Bey Dadyan’ın Ölümü ........................................................................... 593
4.3.13. Gregoryen Patriği Aşıkyan ve Katolik Patriği Azaryan Çekişmesi .................. 594
4.3.14. Gregoryen-Katolik Anlaşmazlığının Osmanlı Siyasetine Yansımaları ............ 595
4.4. GREGORYEN VE PROTESTAN KİLİSELERİ ARASINDAKİ İHTİLAFLAR 599
4.4.1. Yabancı Devletlerin Ermenileri Protestanlaştırma Faaliyetleri .......................... 600
4.4.1.1. Amerika ............................................................................................................ 600
4.4.1.2. İngiltere ............................................................................................................ 602
4.4.1.3. Almanya ........................................................................................................... 603
4.4.2. Ermenilerin Protestanlık Mezhebini Kabul Edişi ............................................... 605
4.4.3. Diyarbakır Vilayeti ............................................................................................. 613
4.4.4. Zeytun Kazası...................................................................................................... 615
4.4.5. Manisa Kazası ..................................................................................................... 616
4.4.6. Antep Merkezi Türkiye Koleji Tıp Bölümü’nün Kapatılması ............................ 616
4.4.7. Siirt Kazası .......................................................................................................... 617
4.4.8. Çanakkale Kazası ................................................................................................ 618
4.4.9. Ordu Kazası ......................................................................................................... 619
4.4.10. Ermeni Protestan Vaizi Kigorkyan ................................................................... 619
4.4.11. Tarsus Mezarlığı Meselesi ................................................................................ 620
4.4.12. Merzifon Kazası ................................................................................................ 621
4.4.13. Arapkir Kazası .................................................................................................. 622
4.4.14. Azkil Taminosyan Olayı ................................................................................... 622
4.4.15. Tokat Kazası...................................................................................................... 623
4.4.16. Van İngiltere Konsolosu Tercümanı Nişan Şirvanyan ..................................... 624
4.4.17. Gürün Kazası ..................................................................................................... 625
4.4.18. Urfa Kazası........................................................................................................ 625
4.4.19. Halep Vilayeti ................................................................................................... 626
XIX
4.4.20. Gregoryen-Protestan Yakınlaşması ve Ermeni Olaylarına Etkisi ..................... 626
SONUÇ ......................................................................................................................... 630
KAYNAKÇA ................................................................................................................ 639
EKLER .......................................................................................................................... 716
DİZİN ............................................................................................................................ 768
TEŞEKKÜR .................................................................................................................. 774
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 776
XX
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1. Patrik Aşıkyan’a suikast düzenlemek üzere gönderilen Ermenilerin listesi
Tablo 2. Komiteciler tarafından öldürülen din adamlarına dair liste
Tablo 3. Komitecilerin hedefi olan Osmanlı Ermenilerine dair genel liste
XXI
KISALTMALAR
A. Ü. : Atatürk Üniversitesi
A.{DVNSGMC.d... : Sadaret Divan-ı Hümayun Gayr-ı Müslim Cemaat Defterleri
A.} AMD. : Sadaret Amedî Kalemi
A.} DVN. : Sadaret Divan Kalemi Evrakı
A.} MKT. MHM. : Sadaret Mektubî Kalemi Mühimme Odası Evrakı
A.} MKT. NZD. : Sadaret Nezaret ve Devair Evrakı
A.} MTZ (04). : Sadaret Eyâlet-i Mümtaze Bulgaristan Evrakı
A.} MTZ. (05). : Sadaret Eyâlet-i Mümtaze Mısır Evrakı
A.} VRK. : Sadaret Evrak Kalemi Evrakı
BEO. : Bâb-ı Âlî Evrak Odası Evrakı
BOA. : Başkanlık Osmanlı Arşivi
C. DH. : Cevdet Dâhiliye Evrakı
C. HR. : Cevdet Hariciye Evrakı
CTAD : Hacettepe Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi
Çev. : Çeviren
DH. EUM. 2. Şb. : Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti 2. Şube Evrakı
DH. EUM. AYŞ. : Dâhiliye Nezareti Asayiş Kalemi Evrakı
DH. EUM. EMN. : Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti Emniyet Kalemi Evrakı
DH. H. : Dâhiliye Nezareti Hukuk Kalemi Evrakı
DH. İD. : Dâhiliye Nezareti İdâre-i Umumiyye Kalemi Evrakı
DH. KMS. : Dâhiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Evrakı
DH. MKT. : Dâhiliye Nezareti Mektubî Kalemi Belgeleri
DH. MUİ : Dâhiliye Nezareti Muhaberat-ı Umûmiye Evrakı
DH. SYS. : Dâhiliye Nezareti Siyasi Kısım Evrakı
DH. ŞFR. : Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi Evrakı
XXII
DH. TMIK. M. : Dâhiliye Nezareti Tesri-i Muamelat ve Islahat Komisyonu Muamelat Kısmı Evrakı
DH. TMIK. S. : Dâhiliye Nezareti Tesri-i Muamelat ve Islahat Komisyonu Islahat Kısmı Evrakı
Ed. : Editor
HR. MKT. : Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi Evrakı
HR. SFR. 04. : Hariciye Nezareti Sofya Sefareti Evrakı
HR. SFR. 1. : Hariciye Nezareti Petersburg Sefareti Evrakı
HR. SFR. 3. : Hariciye Nezareti Londra Sefareti Evrakı
HR. SYS. : Hariciye Nezareti Siyasi Kalem Evrakı
HR. TH. : Hariciye Nezareti Tahrirât-ı Hariciye Odası Evrakı
HR. TO. : Hariciye Nezareti Hariciye Tercüme Odası Evrakı
HR. UHM. : Hariciye Nezareti Umûr-ı Hukûk-ı Muhtalita Müdüriyeti Evrakı
İ. AZN : İrâde- Adliye ve Mezâhip
İ. DH. : İrâde – Dâhiliye (İ. DH.)
İ. DUİT. : Dosya Usulü İrâdeler Tasnifi
İ. HR. : İrâde- Hariciye
İ. HUS. : Hususi İrâdeler
İ. ML. : Maliye İrâdeleri
İ. MMS. : İrâde- Meclis-i Mahsus-u Vükelâ
İ. RSM. : İrade- Rüsumât
İ. TAL. : 1310 Sonrası İrâdeler- Taltifat
MF. MKT. : Maârif Nezâreti Mektubî Kalemi
MFB. : Müzehheb Ferman ve Berat Müzehhep Ferman ve Beratlar
MV. : Meclis-i Vükelâ Mazbataları
MVL. : Meclis-i Vâlâ Evrakı
OTAM : Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi
s. : Sayfa
şb. : Şube
ŞD. : Şurâ-yı Devlet Evrakı
T. C. : Türkiye Cumhuriyeti
XXIII
T. T. K. : Türk Tarih Kurumu
TFR. I. A. : Rumeli Müfettişliği- Sadâret
TFR. I. ED. : Rumeli Müfettişliği Edirne
TFR. I. ŞKT. : Rumeli Müfettişliği Arzuhâller
vd. : ve diğerleri
Vol. : Volume
Y. A. HUS. : Yıldız Sadâret Husûsî Maruzat Evrakı
Y. A. RES. : Yıldız Sadâret Resmî Maruzat Evrakı
Y. EE. KP. : Yıldız Esas Kâmil Paşa Evrakı
Y. EE. : Yıldız Esas Evrakı
Y. MTV. : Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı
Y. PRK. A. : Yıldız Perakende- Sadâret Evrakı
Y. PRK. ASK. : Yıldız Perakende- Askeri Maruzât Evrakı
Y. PRK. AZJ. : Yıldız Perakende Maruzât Evrakı- Arzuhal ve Jurnaller
Y. PRK. AZN. : Yıldız Perakende- Adliye ve Mezâhib Nezareti MaruzâtıEvrakı
Y. PRK. BŞK. : Yıldız Perakende- Mabeyn Başkitâbeti Evrakı
Y. PRK. DH. : Yıldız Perakende- Dâhiliye Nezareti Maruzâtı Evrakı
Y. PRK. EŞA. : Yıldız Perakende- Elçilik, Şehbenderlik ve Ateşemiliterlik Evrakı
Y. PRK. HR. : Yıldız Perakende- Hariciye Nezareti Maruzâtı Evrakı
Y. PRK. KOM. : Yıldız Perakende- Komisyonlar Evrakı
Y. PRK. MYD. : Yıldız Perakende- Yaveran, Maiyyet, Erken-ı Harbiye Dairesi Evrakı
Y. PRK. NMD. : Yıldız Perakende- Nâme-i Hümâyûn
Y. PRK. ŞH. : Yıldız Perakende- Şehremaneti Maruzâtı Evrakı
Y. PRK. TFŞ. : Yıldız Perakende- Teşrifât-ı Umumiye Dairesi Evrakı
Y. PRK. TKM. : Yıldız Perakende- Tahrirât-ı Ecnebiye ve Mâbeyn Mütercimliği
Y. PRK. UM. : Yıldız Perakende- Umum Vilayetler Evrakı
Y. PRK. ZB. : Yıldız Perakende, Zabtiye Nezareti Maruzâtı Evrakı
Yay. Haz. : Yayına Hazırlayan
ZB. : Zabtiye Nezareti Evrakı
1
GİRİŞ
1. Çalışmanın Amacı ve Konusu
Türk tarih yazımının son dönemine kadar Osmanlı Ermenileri denilince akıllara genellikle Müslümanlar özelinde Türk-Ermeni ilişkileri gelmiştir. Bu ilişkiler çerçevesinde özellikle Ermeni isyanları dönemi ve Ermenilerin devlet içinde yarattığı sorunlarla alakalı oldukça kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Zira Ermeni komitelerinin devlet içinde aktif hâle gelmesinin ardından Müslüman-Ermeni ilişkileri çoğu zaman karmaşık ve iki tarafa da zarar verecek şekilde seyretmiştir. Ancak Osmanlı Ermenilerini yalnızca bu ilişki çerçevesinde değerlendirmek doğru değildir. Bir millet yalnızca diğer milletlerle ya da hâkimiyeti altında bulunduğu devletle sorun yaşamaz. Her bir millet zaman içerisinde meydana gelen dini, siyasi, sosyo-kültürel ya da sosyo-ekonomik değişimler sebebiyle kendi içinde de problemler yaşayabilir. Ermeniler de bu milletlerdendir. Bu çalışmanın amacı da Osmanlı Ermenileri arasında yaşanan ihtilafları bir bütün olarak ele almak ve Ermeni toplumunun zaman içinde geçirdiği değişimlere verdiği tepkileri ve aidiyet arayışı sonucu meydana gelen ihtilafların Ermeni meselesine etkisini ortaya koymaktır. Bunun için Ermeniler arasındaki ihtilaflar bir ağacın gövdesi; her bir dalı bu anlaşmazlığın ana kolları olarak düşünülerek buna göre bölümlendirme yapılmıştır. Bölümlerin içindeki her bir alt başlık ise millet ağacının küçük dalları ya da yaprakları olarak nitelendirilebilir.
Osmanlı Devleti yüzyıllar boyunca birbirinden oldukça farklı etnik ve dini unsurları içinde barındırmış; çok uluslu bir yapıya sahip olmuştur. Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin farklı milletler1 özelinde temsil edildiği devlet, şer’i hükümlerle
1 Osmanlı Devleti İslam hukuku ile yönetilen bir devlet olduğu için “millet” kelimesi günümüzde kullanıldığı şekliyle bir ulusu tanımlamak için kullanılmıyordu. Bu dönemde aynı din ve mezhep ve düşünce yapısına tabi insanların bir araya gelmesi sonucu oluşan cemaatlere millet denilmiştir. Millet sistemine dair ayrıntılı bilgi için bkz. M. Macit Kenanoğlu, Osmanlı Millet Sistemi-Mit ve Gerçek, Klasik Yayınları, İstanbul, 2007; Nurdan İpek, “Millet Sistemi İçinde Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: III, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, s. 421-436; Veysel K. Bilgiç, “Osmanlı Devleti’nde Azınlıklar”, Dünden Bugüne Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal, Mustafa Çufalı, Nobel Yay., Ankara, 2003, s. 77-90; Benjamin Braude, “Foundation Myths of the Millet System”, Christians and Jews in the Ottoman Empire, Ed. by Benjamin Braude, Bernard Lewis, Volume: I, Holmes & Meier Publishers, London, 1982, s. 69-88; Nuri Adıyeke, “Osmanlı Millet Sistemine Dair Tartışmalar ve Siyasal Bir Uzlaşım Modeli Olarak Osmanlı Millet Sistemi”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı I, Sayı: 60, Ankara, 2014, s. 345-357.
2
yönetilirken tebaasının tamamına hukuk kuralları dairesinde ve birini diğerinden üstün görmeden davranmaya gayret etmiştir.
Ermeniler, Osmanlı Devleti yönetimine girdikten sonra gerek yönetici gerekse diğer unsurlarla uzun süre uyum içinde yaşamışlardır. Bir yandan dinlerini, dillerini ve kültürlerini muhafaza ederken, diğer yandan Osmanlı toplumu içindeki uyumun da etkisiyle Türklerin örf ve âdetlerini benimsemiş, dillerini öğrenmiş, kutsal kitapları olan İncil’i dahi Ermeni harfleriyle Türkçe okumaya başlamışlardır. Ermeniler sosyal ve ekonomik hayatta da kendilerini göstermiş; mimarlıktan tiyatroya, müzikten sarraflığa, doktorluktan mühendisliğe pek çok sanat ve zanaat alanında kendilerini ispatlamışlardır. Bu sayede ekonomik refah bakımından devletin gelir piramidinin tepesindeki milletlerden olmuşlardır. Osmanlı Devleti ile hemen her konuda tam bir uyum sergileyen Ermeniler bir müddet sonra “millet-i sâdıka” olarak adlandırılacaklardır. Ermeniler padişahlarla da yakınlık kurmuş; saray içinde padişahın şahsi hazinesinin yöneticiliği, saray terzisi, saray kuyumcusu gibi vazifeleri yerine getirmiş, valilik, elçilik, mebusluk ve nazırlık yapmışlardır. Ticari zekâlarıyla da ön plâna çıktıklarından kendilerine “Bir Ermeniyi aldatmak için altı Yahudiye ihtiyaç vardır” denilmeye başlanmıştır2.
Komitelerin kurulması ile Osmanlı Devleti’ndeki pek çok denge değişecektir. Tiflis’te kurulan Ermeni Merkez Komitesi’nin3 ardından, Anadolu’da cemiyet adı altında pek çok organizasyon teşekkül etmiştir. Bunları 1885 yılında vücuda getirilen ilk siyasi parti ve komite olan Armenakan izlemiştir. Ardından 1887’de Cenevre’de Hınçak ve 1890’da Tiflis’te Taşnak komiteleri meydana getirilmiştir. Komitelerin hepsi Osmanlı Ermenistanı olarak adlandırdıkları bölgeyi bağımsızlığına kavuşturmak amacıyla faaliyet
2 Türkiye’de Ermeni Meselesi (Rus Genelkurmay Başkanlığı Belgeleri), Haz. Mihail Bashanov, Çev. İlyas Kemaloğlu, Türk Tarihi Kurumu Yayınları, Ankara, 2013, s. 65.
3 Selim Hilmi Özkan, Tiflis’te kurulan bu komiteden Osmanlı Devleti’nin de haberdar olduğundan bahseder. Petersburg Sefiri Şakir Paşa’nın 14 Şubat 1884’te Hariciye Nazırı Arif Paşa’ya gönderdiği tahriratta Tiflis’te yaşayan Ermenilerin bu komiteye üye olduklarından bahsedilmekte ve komitenin Anadolu’daki tedhiş hareketleriyle ilgilendiği bilgisi iletilmektedir. Selim Hilmi Özkan, “Osmanlı Devleti’nden Gürcistan’a Ermeni Göçü ve Tiflis’de Ermeni Faaliyetleri”, Yeni Türkiye, Sayı: 62, Ankara, 2014, s. 1802. Bu komitenin azalarının adları bilinmiyordu. Merkez Komitesi’nin bir de gazetesi vardı. Gazete, Türkler ve Kürtlerin mezalimlerine dair haberler yayınlıyor ve özellikle Türklerin kiliselere ve papazlara zulüm ettiğini yazarak Ermeni ahaliyi tahrik etmeye çalışıyordu. Gazetenin nüshaları her ay sonu toplatılarak yok ediliyor ve böylelikle açığa çıkma ihtimali ortadan kaldırılıyordu. Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı (1878-1920), Yay. Haz. Recep Karacakaya vd, Başbakanlık Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayınları, Ankara 2007, s. 4-5.
3
göstermiştir. Ancak bir süre sonra gerek kendi aralarında gerekse diğer organizasyonlarla sorunlar yaşanmaya başlamıştır.
Hınçak komitesi içinde yaşanan ihtilaflar neticesinde komiteden ayrılan Ermeniler Veragazmyal (Reforme ya da Yeni) Hınçaklar olarak adlandırılan yeni bir komite vücuda getirmiştir. Veragazmyal Hınçaklar içinde de memnuniyetsiz bir grubun olması yeni bir kolun meydana gelmesine sebep olmuştur. Bu üç grup arasında yaşananlar sonucunda taraflar birbirini hedef alarak tehdit edip cinayetler işlemiştir. Hınçak yapılanmaları kendi içlerinde de ihtilafa düşmüş, hatta yönetici sınıf birbirini tasfiye etmeye çalışmıştır. Bu günlerde komite içinde cinayetler işlemiş, rakip komite Taşnak’a geçenler olmuştur.
Taşnak komitesi ise Ermeni Devrimci Federasyonu adı altında kurulduğu ilk yıllarda tüm Ermeni organizasyonlarını bir araya getirmek için çabalamıştır. Ancak bir noktaya kadar başarılı olabilmiştir. Zira bu komite içinde de anlaşmazlıklar baş göstermiştir. Komite yalnızca kendi içinde ihtilaflar yaşamamış, önemli addedilen tüm diğer Ermeni yapılanmalarıyla sorunlar yaşamıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar yararına kurulan birliklerde dahi komite anlaşmazlıklarının kalıntılarına rastlamak mümkündür. Komitelerin yaşadığı anlaşmazlıklardan Osmanlı Ermenileri de etkilenmiştir. Yaşanan sorunların yansımaları Osmanlı coğrafyasında ve pek çok başka ülkede görülmüştür. Osmanlı coğrafyası ihtilaftan itilafa geçilmesi kararı alınan yıllara kadar pek çok komite mücadelesine sahne olmuştur.
Komiteler arası mücadelelerin devam ettiği yıllarda Osmanlı Ermenileri de etki altına alınarak devlete isyan etmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. İstanbul, Erzurum, Trabzon ve Van gibi önemli şehirlerde çeşitli komitelere bağlı şubeler açılmış ve buralardaki faaliyetler kullanılarak Avrupalı devletlerin dikkatleri çekilmek istenmiştir. Ancak başlangıçta Osmanlı Ermenilerinin bağımsızlığı ve saadeti için çalıştıklarını iddia eden komiteciler bir süre sonra bu iddialarına ters düşecek faaliyetlerde bulunmaya başlamıştır. Ayrılıkçı Ermeniler propaganda yoluyla ikna etmeye çalıştıkları ırktaşlarını kışkırtmayı başaramayınca psikolojik baskı ve zor kullanma yöntemine başvurmaya başlamışlardır. Komiteler, kendi ırktaşlarını tehditlerle korkutarak sindirmiş, para ve mallarını gasp etmiş, canlarına kastetmişlerdir. Yaşanan gelişmeler yüzünden kilise de önce fikir sonra eylem olarak ikiye ayrılmıştır. Başlangıçta tartışma sathında kalan ihtilaflar sonradan kilise içi müdahaleye kadar varmıştır. Zira ayrılıkçı ruhaniler, devlet
4
taraftarı olanları tehdit etmeye, görevden almaya ya da yerlerini değiştirmeye başlamıştır. Ayrıca din adamları komiteler tarafından düzenlenen suikastlarla ortadan kaldırılmıştır.
Komitelerin hedefi yalnızca ruhaniler olmamıştır. Devlete polislik, hafiyelik, dava vekilliği, vali yardımcılığı, kaymakamlık, belediye başkanlığı ve meclis azalığı gibi pek çok seviyede hizmet eden Ermeniler de saldırıya uğramıştır. Komiteler devlet hizmetindeki bu Ermenileri “hain” olmakla itham etmiştir. Komitelerin tüzüklerinde hainlerin öldürülmesi gerektiği belirtilmiş ve bu insanlar gayriresmî mahkemelerde yargılanarak idama mahkûm edilmiştir. Komiteciler varlıklı Ermenileri de hedef almıştır. Özellikle tüccarlık yapanlardan yüksek meblağlarda yardımlar talep etmiş, ödeme yapmayanları ortadan kaldırmışlardır. Komitelere boyun eğmediği için öldürülenler arasında en bilinenleri Avukat Haçik Efendi, ünlü Ermeni tüccarlardan Dikran Karagözyan Efendi, Kandilci Onnik, Apik Uncuyan Efendi ve Mıgırdıç Tütüncüyan olarak sayılabilir4.
Komiteler propaganda yoluyla etkileyemedikleri ahaliyi de korkutarak kendi taraflarına çekebileceklerini düşünmüşlerdir. Plânları zaman zaman başarıya ulaşmış ve Osmanlı Ermenileri ellerine tutuşturulan silahlarla yüzyıllardır barış içinde yaşadıkları Türk ve Müslüman komşularının kanını akıtmışlardır. Üstelik bu silahlar çoğu zaman zorla ve yüksek meblağlarla satıldığından komiteler bu işten oldukça büyük bir gelir elde etmiştir5. Toplanan paralar öyle bir miktara ulaşmıştır ki bir Ermeninin anlattığına göre “Söz konusu para, ihtiyaç duyulmayan malzemeleri satın almak yerine İstanbul’a gönderilebilir ve böylece büyük sadrazam ile bakanlar satın alınarak özerklik ya da en kötü ihtimalle Ermenistan’da reformların gerçekleştirilebilmesi sağlanabilir.” bir hale gelmiştir6. Tehdit yoluyla para toplamak 1901 yılından itibaren Taşnakların resmi politikası hâline gelmiştir.7 Ayrıca ahaliden okul ve silah vergileri alınmaya başlanmıştır.
4 Mehmed Hocaoğlu, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezâlimi ve Ermeniler, Anda Dağıtım, İstanbul, 1976, (Arşiv) s. 157; Alper A. Gazigiray, Ermeni Terör Örgütlerinin Kaynakları, Gözen Matbaası, İstanbul, 1982, s. 75. Ayrıca bakınız Niyazi Ahmet Banoğlu, Ermeni’nin Ermeni’ye Zulmü, Gündüz Matbaacılık, Ankara, 1976, s. 22-26.
5 İngiliz Konsolosu Devi, 14 Ocak 1891’de Van’dan gönderdiği raporda “Ermeni meselesinin yeni evresinin temelinde ‘milli dava’ için ihtiyaç duyulan paraların toplanması ve bu amaçla şehirde anonim mektupların dağıtılması işinin yattığını” yazmaktadır. Bu mektuplar Ermenice yazılmıştı ve istenilen paranın miktarı 20 Türk funtu (pound) olarak belirlenmişti. Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 57.
6 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 177.
7 Justin McCarthy, “Ermeni İsyanları ve Osmanlılar”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4-5 Sayı: 16-17, Kış 2004-Bahar 2005, Ankara, (Ermeni İsyanları) s.89.
5
Meşrutiyet sonrası Aram, İşhan, Papazyan ve Vremyan gibi çete reisleri Ruslar’dan temin ettikleri silahları köylülere satmaya başlamışlardır8. Zorla satılan silahları almak ya da para vermek istemeyenler yaşadıkları yerlerden kovulmuş, sosyal hayatta önemli yer tutan seçim, nikâh ve miras gibi medeni haklardan mahrum edilmiş; dayak ya da ölümle cezalandırılmışlardır9. Mesela İshak Zamharyan adlı tüccar para ödemeyi reddettiği gibi bir de hükûmete başvurarak Taşnak’ı şikâyet edince kilise avlusunda katledilmiştir10. Osmanlı Devleti’nden kilometrelerce uzakta başka devletlerde yaşamına devam eden Ermeniler de ayrılıkçı yapılanmalara para desteği sağlamadıkları gerekçesiyle öldürülmüştür.
Osmanlı Ermenilerinin bazıları yaşadıkları baskıdan bunalarak devlet lehine muhbirlik yapmaya başlamıştır. Ancak bir süre sonra devletin dört bir yanı muhbirlerle dolmuş; ayrılıkçı Ermeniler de Osmanlı aleyhine muhbirlik yapmaya başlamıştır. Bu arada komiteler kendileri aleyhine muhbirlik yapan Ermenileri ortadan kaldırma başlamıştır. Mıgırdıç Agop adlı bir Ermeninin yazdığı muhtırada Ermeni ahalinin komitelere bakış açısı net bir şekilde görülmektedir:
“Bir komiteci Ermeniyi bir Türk vatanperveri ne gözle görürse, Türk Ermenisi de o gözle görür. Türkiye’nin menafii aleyhindeki mesaiyi doğrudan doğruya Türk vicdanıyla telin eder.”11
8 Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri, Haz. Mehmet Kanar, Der Yayınları, İstanbul, 2001, s. 265-266.
9 Cemal Anadol, Tarih Boyunca Türk -Ermeni Meselesi Ermeni Dosyası, Bilge Karınca, İstanbul, 2007, s. 250; Hasan Oktay, “1915’e Doğru Ermeniler Ve Van İhtilal Örgütü”, Yüzüncü Yılında Ermeni Meselesi “İddialar, Yalanlar, Gerçekler”, (Ed. Hakan Boz), Aygan Yayıncılık, İstanbul, 2015, (Van İhtilal Örgütü), s. 48.
10 McCarthy, Ermeni İsyanları, s.89.
11 Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu 1914-1923, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991, s. 196; Cafer Ulu, “Türk-Ermeni Teâli Cemiyeti ve Nizamnamesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3-4 Sayı: 12-13, Ankara 2003-2004, (Türk-Ermeni Teâli), s. 145. Devlet taraftarı Ermenilerin, Türk milleti ile yüzyıllardır kader birliği yapmış olduklarının bilinciyle Milli Mücadele’de de beraber mücadele ettikleri bilinmektedir. Bu Ermenilerden Kalçi Efendi kendisini ait hissettiği toprakların işgali karşısında sessiz ve hareketsiz kalmamış, istiklal için savaşan Türklerin yanında yer alarak İstanbul’dan Anadolu’ya cephane ve malzeme kaçırmaya yardım etmiştir. Pandikyan Efendi ise İngiliz kuvvetleri için çalışıyor gibi görünürken esasında Milli Mücadele taraftarı olan ve Türklere yardım eden Ermenilerdendir. M. Sadi Koçaş, Tarihte Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri, 4. Baskı, Kastaş A. Ş. Yayınları, İstanbul, 1990, (Tarihte Ermeniler), s. 217. O da Boğazlardan Anadolu’ya silah geçirileceği zaman İngilizler’in Boğaz geçişindeki denetimini hafifletmeye gayret etmiş ve konuyla alakalı alınan ihbarları da Anadolu’ya iletmiştir. Hüsamettin Ertürk, Teşkilât-ı Mahsusa İki Devrin Perde Arkası, Yay. Haz. Samih Nafiz Tansu, Nokta Kitap, İstanbul, 2012, s. 338-339; Yıldız Deveci Bozkuş, “Milli Mücadele Döneminde İstihbarat ve Casusluk Faaliyetlerinde Gayrimüslümler”, Kitapsever Bir Tarihçi Prof. Dr. Ali Birinci Armağanı, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Polis Akademisi Yayınları, Ankara, 2017, s. 214.
6
Osmanlı Ermenisi denildiğinde akla komiteler ve bu doğrultuda yaşanan olaylar gelse de milletlerin sosyal hayata dair farklı ihtilaflar yaşadıkları yüzyıllardır tecrübe edilen bir gerçektir. İnsan, doğası gereği değişime muhtaç bir varlıktır. Ve bu değişim zaman içinde önce içinde bulunduğu topluma, sonra mensubu olduğu millete sirayet eder. İnsanın olduğu tüm toplumlarda suç da vardır. Zira farklı düşünceleri savunan bireylerin anlaşamamaları hâlinde taraflardan biri toplum normlarına ve hukuk kurallarına ters düşen bir hareket sergileyebilir. Osmanlı Devleti de tüm diğer devletler gibi pek çok insanın birbirine karşı bireysel suçlar işlediği ve hukuk önünde hesap verdiği bir yapıya sahiptir. Osmanlı Ermenilerinin gündelik hayatlarında yaşadıkları ihtilafların neticeleri de bu çalışmanın konularından biridir. Aile içi anlaşmazlıklar ve ihtida hareketleri de bu ihtilaflar içinde değerlendirilmiştir.
Osmanlı Ermenileri arasındaki en eski ihtilaf konusu ise mezhep değişiklikleridir. Osmanlı Devleti, Hristiyan misyonerleri tarafından “günah imparatorluğu”12 olarak nitelendirilmiştir. Bu devletin tebaasının doğru yola döndürülmesi için ülkeye gelmeye başlayan misyonerler bir süre sonra adeta mezhepleştirme yarışına girmişecektir. Haçın hilali mağlup etmesi fikriyle başlayan Hristiyanlaştırma faaliyetleri Müslüman unsur arasında karşılık bulmamıştır. Bunun üzerine zaten Hristiyan olan ahali içinde mezhepleştirme çalışmaları başlamıştır. Katolik ve Protestan misyonerlerin çalışmalarından en fazla etkilenen grup ise Ermeniler olmuştur. Başlangıçta dönemin Gregoryen patriği tarafından dost olarak görülen misyonerler sonradan Ermeniler üzerinde bıraktıkları tesir sebebiyle istenmeyen unsurlara dönüşmüştür.
Başta Gregoryen patriği olmak üzere cemaatin büyük kısmı mezhep değiştiren ırktaşlarına karşı tavır alınca Osmanlı Ermenileri arasında mezhep ihtilafları başlamıştır. Osmanlı Devleti esasında Ermeni Kilisesi’nin bölünmesini istememiş, zaman zaman mezhep değişikliğini yasaklayan kararlar da almıştır. Buna rağmen anlaşmazlıklara taraf olmaktan imtina etme gayretinde olmuştur. Ancak sonradan tebaasının zarar görmemesi için sorunları çözmek adına bazı ihtilaflara müdahil olmak zorunda kalmıştır. Bu tavır değişikliğinin sebeplerinden biri de misyonerlerin dini mahiyet taşıyan hareketlerinin
12 Joseph Grabill, Protestant Diplomacy and the Near East: Missionary Influence on American Policy 1810-1927, University of Minnesota Press, Minneapolis, 1971, s. 6; Mehmet Sait Dilek, İngiliz ve Amerikan Misyonerlerinin Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışındaki Rolü (1810-1878), Ermeni Araştırmaları, Sayı: 43, Ankara, 2012, s. 93.
7
zaman içinde siyasal zemine evrilmesidir. Zira Fransa, İngiltere, Avusturya, Amerika, Almanya gibi ülkeler kendi mezheplerine geçen Ermenileri, Osmanlı iç işlerine müdahalede araç olarak kullanmak istemiştir. Emperyalist devletlerin bu tavırları komiteleri de tetiklemiş ve ayrılıkçı hareketler hız kazanmıştır. Özellikle misyoner okullarından yayılan ayrılıkçı fikirler, yalnızca Türk ve Müslümanlar üzerinde değil, Osmanlı Ermenileri arasında da acı ve derin etkiler yaratmıştır.
Yukarıdaki cümlelerden de anlaşılacağı üzere bu çalışma Osmanlı-Ermeni ilişkilerini irdelemeyi; Ermeni olaylarının Osmanlı siyasetinde ya da diğer tebaanın toplumsal hayatında meydana getirdiği etkiyi incelemek amacı gütmemektedir. Bu konuda çok sayıda çalışma yapılarak literatüre önemli katkılar sağlanmıştır. Osmanlı Ermenilerinin yaşadığı dini, idari ve mezhepsel anlaşmazlıklara dair çalışmalar olmakla birlikte Ermeniler arasında yaşanan ihtilafları bir bütün olarak ele alan bir çalışma bulunmamaktadır.
Bu çalışmanın eksiksiz olma iddiası bulunmamakla birlikte çalışma aralığı olarak Ermeni toplumundaki hareketliliğin zirveye ulaştığı zaman dilimi seçilmiş ve Ermeni Nizamnamesi’nin ilan edildiği 1863 yılından Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı 1918 yılına kadar Ermeniler arasında yaşanan ihtilaf türleri incelenmiştir. Bu tarihler arasındaki dönemde Osmanlı Ermenileri arasında yaşanan anlaşmazlıkların Ermeni toplumunu nasıl şekillendirdiği ve Ermeni Meselesi’nin şekillendirmeye etkisinin ne olduğu sorusunun cevabı aranmıştır.
Tez çalışmasını ortaya koyarken karşılaştığımız en temel sorun konunun çeşitli dallar halinde uzanan farklı problemleri barındıyor olmasıydı. Tez çalışmamızı yıl bakımından sınırlandırmamıza rağmen farklı konulardaki başlıkları ihtiva etmesi kapsamını oldukça genişletmiştir. Ancak çalışmamızı Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni toplumunun şekillenmesinde etkili olduğunu düşündüğümüz tüm anlaşmazlıkların bir arada değerlendirilmesiyle anlam kazanacağı düşüncesinden hareketle hazırlamaya gayret ettik. Çalışmanın başlangıcında Osmanlı Ermenileri arasında yaşanan ihtilafları beş başlık altında incelemeyi planlamıştık. Bu başlıklardan biri ihtida eden Ermenilerle alakalı anlaşmazlıklardan meydana gelecekti. Ancak ilerleyen süreçte ihtidanın da Osmanlı Ermenileri arasında yaşanan hukuki ihtilaflar başlığı altında değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanaatine vardık. Bunun ardından tezimizi dört
8
ana başlık altında toplayarak alt başlıklandırmaları tarih ve alfabetik sırayı gözeterek oluşturduk.
Bu başlıklardan birincisi Ermeni komiteleri arasında yaşanan ihtilaflarla alakalıdır. Bu başlık altında Osmanlı Devleti sınırları dışında kurulan Hınçak ve Taşnak komitelerinin gerek kendi aralarında gerekse birbirleriyle yaşadıkları ihtilafları incelemeye gayret ettik. Aynı başlık altında Osmanlı Devleti sınırları içinde önce Armenakan sonra Anayasal Ramgavar adıyla var olan ilk siyasal oluşumun diğer komitelerle yaşadığı anlaşmazlıklara da yer verdik. Bu ihtilaflar sonucu yaşanan tartışmalardan ve cinayetlerden bahsettik.
İkinci başlığımız Osmanlı Ermenileri arasında komiteler sebebiyle yaşanan ihtilafları incelemektedir. Ayrılıkçı komiteler Osmanlı ülkesinden içeriye adım attıkları andan itibaren Ermeniler sürekli sorun ve sıkıntı yaşamıştır. Üstelik Osmanlı Ermenilerine uygulanan baskılar dünyanın pek çok ülkesine de yayılmıştır. Biz de bu sorunları ayrıntılarıyla ele almaya gayret ettik. “Millet-i sadıka” olarak tanınan Ermeni ahalinin komiteler tarafından kışkırtılma gayretlerine; komitelere karşı gelenlerin yaşadıkları sıkıntılara, ülkenin ve dünyanın dört bir yanında düzenlenen suikastlara bu başlık altında yer verdik.
Üçüncü bölüm Osmanlı hukuku kapsamına giren ihtilaflardan meydana gelmektedir. Bu başlık altında Ermenilerin gündelik hayatta muhatap olduğu yaralama, cinayet, kaçırma, ırza tasallut, hırsızlık ve dolandırıcılık gibi âdi suçlara ve bu suçlara verilen cezalara yer verdik. Bunun yanında aile içinde yaşanan anlaşmazlıklar, miras paylaşımı, alacak-verecek ve arazi ihtilafları da bu başlığın konularındandır. Ayrıca ihtida eden Ermeniler sebebiyle aileler özelinden başlayarak toplumda meydana gelen ayrışma da bu başlık altında incelenmeye gayret edilmiştir.
Dördüncü ve son başlığımız ise Ermeni kiliseleri arasında yaşanan anlaşmazlıklar ve bunun topluma yansımalarından bahsetmektedir. Katolik ve Protestan misyonerlerin Osmanlı Devleti’ne gelmesinden sonra üzerinde en fazla etkili oldukları milletin Ermeniler olduğu bilinmektedir. Biz de bu başlıkta öncelikle Gregoryen Kilisesi içindeki anlaşmazlıklara değindik. Ardından Katolik Ermenilerin kendi içindeki sorunlara ve diğer mezheplerle yaşadıkları ihtilaflara yer verdik. Son olarak Protestan Ermenilerin, Gregoryen ve Katoliklerle arasındaki sorunlara değindik.
9
2. Yöntem
Bu çalışmada tarama modeli olarak adlandırılan ve geçmişte var olmuş ya da halen var olan bir sorunu olduğu şekliyle betimlemeye çalışan bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu doğrultuda ilk olarak Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi taranmıştır. Buradan elde edilen belgeler olay, zaman ve mekân sınırlaması içinde tasnif edilerek değerlendirilmiştir. Ardından çalışmanın sınırlandırıldığı 1863-1918 dönemine ait yerli ve yabancı gazeteler ile hatıralar incelenmiş, bunlara araştırma eserler de eklenmiştir. Böylece döneme ait literatür tespiti tamamlanmıştır.
Bir araya getirilen tüm kaynaklar ayrıntılı olarak incelenerek araştırma konusunun ana öğesi olan Ermeniler arasında yaşanan ihtilaflara dair bilgiler değerlendirilmiştir. Karşılaştırma yöntemiyle teyit edilen ve güvenilir olduğu tespit edilen veriler çalışma içine alınmıştır. Ayrıca çalışma dönemine ait mektup, not, tehditnâme ve meclis konuşması gibi bazı belgeler metin içinde doğrudan aktarılmıştır.
3. Literatür Özeti
Bu çalışmada temel kaynak olarak Devlet Arşivleri Başkanlığı’na bağlı Osmanlı Arşivi’nden elde edilen dokümanlar kullanılmıştır. Osmanlı Arşivi fonlarında Ermenilerle alakalı çeşitli konuları ihtiva eden pek çok belge bulunmaktadır. Biz çalışmamızda Sadaret, Bâb-ı Âlî, Cevdet, Dâhiliye Nezareti, Hariciye Nezareti, Maârif Nezareti, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Meclis-i Vâlâ, Şurâ-yı Devlet, Rumeli Müfettişliği, Yıldız ve Zabtiye Nezareti fonlarında bulunan belgelerden istifade ettik. Bunun yanında yayınlanmış arşiv belgelerini kullandık.
Çalışmamızda kullandığımız bir diğer kaynak türü ise döneme ait gazetelerdir. Bu doğrultuda Osmanlı topraklarında yayınlanan Basiret, Levant Herald, Rûznâme-i Cerîde-i Havadis, Servet-i Fünûn, Sivas, Tanin ve Takvim-i Vekayi gazetelerinin ilgili sayıları taranmıştır. Yurt dışında yayınlanan The Evening Telegraph and Star, The Daily Telegraph, The Globe, The Morning Post, The Nottingham Evening Post, The Standard, Cambridge Daily News, The Washington Times, The Sun ve New-York Tribune gibi pek çok gazete de incelenmiştir.
Yurt dışında yayınlanan pek çok gazetelerinin Ermeniler arasında yaşanan ihtilaflara yoğun ilgi gösterdiği ve özellikle patrik suikastı gibi sansasyonel eylemlerin
10
kamuoyunun dikkatine sunulduğu görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanan gazetelerde ise Ohannes Tavşancıyan cinayeti, tehdit edilen Ermeni muteberanı ve mahkeme süreçleri ile komiteler arası anlaşmazlıklara yoğun ilgi gösterildiği anlaşılmıştır. Ayrıca Osmanlı Ermenilerine gönderilen tehdit mektuplarını sayfalarına taşıyan gazetelerden istifade edilmiş ve bu mektuplar çalışmamızda metin içinde de kullanılmıştır.
Bir kimsenin şahsen yaşadığı veya şahit olduğu çeşitli olayları aktardığı eserler olan hatıratlar da çalışmamızda sıkça referans gösterilen kaynaklardandır. Bu hatıratları zikretmeden geçmek istemiyoruz. 27 Temmuz 1890’da Kumkapı Nümayişi’nin yaşandığı gün Zabtiye Nezareti’nde önemli bir değişiklik yaşanmıştır. Bu değişiklik Zabtiye Nazırı Kâmil Paşa’nın nümayişle alakalı gerekli tedbirleri almadığı gerekçesiyle görevden alınarak yerine Hüseyin Nâzım Paşa’nın getirilmesidir. Hüseyin Nâzım Paşa göreve geldikten sonra ayrılıkçı yapılanmalara karşı aldığı tedbirler sebebiyle “barbar ve canavar” olarak adlandırılmış olsa da onun esas amacı devletin devamlılığını ve Osmanlı tebaasının bir arada ve huzur içinde yaşamasını temin etmekti. Paşa’nın hatıraları ilk olarak 1931 yılında Yeni Gün gazetesinde derc edilmiştir. Biz de Hüseyin Nâzım Paşa’nın Hatıralarım-Ermeni Olaylarının İçyüzü adlı bu hatırat sayesinde Ermeni komitecilerin Osmanlı toplumuna sızma stratejileri, yaşadıkları ihtilaflar, çeşitli seviyelerdeki Ermenilere uyguladıkları tehdit ve şiddet gibi olayların izini sürebildik.
Ahmet Cevdet Paşa tarafından kaleme alınan Ma’rûzât adlı eserin çalışma konumuzla alakalalı kısımlarından da istifade ettik. Ahmet Cevdet Paşa, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murad ve Sultan II. Abdülhamid dönemlerine tanık olan önemli bir siyaset adamı olarak tanınmaktadır. Sultan II. Abdülhamid’in emriyle kaleme aldığı Ma’rûzât adlı eseri 1839-1876 yılları arasındaki siyasi olayların gözlem ve yorumlarıyla sunduğu ilk siyasi hatırat olma özelliğini de taşımaktadır.
Yararlandığımız bir diğer hatırat Sultan II. Abdülhamid’in sadrazamlarından Mehmed Sa’îd Paşa tarafından kaleme alınmıştır. Mehmed Sa’îd Paşa toplam dokuz kez sadaret makamına getirilmiştir. Sultan II. Abdülhamid’in Sadrazamı [Küçük] Mehmed Sa’îd Paşa’nın Hâtırâtı adıyla yayınlanan eser Paşa’nın derin siyasi tecrübesini anlamamız açısından önemlidir. Biz eserin 2-3. cildinde yer alan Bâbıâli Nümayişi öncesinde yaşananlara dair anılarından istifade ettik.
11
Bunun yanında Tahsin Paşa’nın kaleminden çıkan ve Ahmet Zeki İzgöer tarafından yayına hazırlanan Yıldız Hatıraları; Salih Münir Paşa tarafından kaleme alınan ve Ali Birinci ile Selma Günaydın’ın hazırladığı Geçmiş Zamanlar II. Abdülhamid Devri Osmanlı Diplomasisi Alper Kabacalı tarafından hazırlanan Talât Paşa’nın Anıları ve Hüsamettin Ertürk’ün yazıp Samih Nafiz Tansu’nun yayına hazırladığı Teşkilât-ı Mahsusa İki Devrin Perde Arkası adlı hatıratlar da Osmanlı Devleti siyasetçileri tarafından hazırlanan ve bizim de istifade etme şansı bulduğumuz kıymetli eserlerdir.
Çalışmamızda yalnızca Osmanlı siyasetçilerinin değil, komite mensuplarının, misyonerlerin, yabancı asker, elçi ve siyasetçilerin hatıratlarına da yer verilmiştir. Bu doğrultuda Armenakan mensubu Anooshavan Der Mugrdechian tarafından yazılan ve oğlu Bob Der Mugrdechian tarafından kitaplaştırılan hatıralardan oldukça faydalandık. Anooshavan: The Intrepid Survivor adlı eserden Van’daki Ermeni komitelerinin hareketleri ve özellikle Akdamar’daki mabet ve din adamlarına uygulanan baskılara dair bilgiler elde ettik. Anooshavan, Hınçak ve Taşnak komitelerinin bölgedeki uygulamalarıyla alakalı önemli eleştirilerde de bulunmuştur. Çalışmamızı kapsayan dönemin ünlü komite reislerinden Mihran Damadyan, kendini ihbar eden Ermeni ahali sayesinde yakalandıktan sonra Yıldız Sarayı’na getirilerek Ermeni komitelerine dair önemli itiraflarda bulunmuştur. Haluk Selvi, Damadyan’ın itiraflarını Bir Ermeni Komitecinin İtirafları adı altında kitaplaştırmştır. Milletvekili ve komite reisi olmasıyla tanınan Armen Garo’nun anıları da Atilla Uygun tarafından çevrilmiş, Ragıp Zarakolu tarafından hazırlanmış ve Osmanlı Bankası ve Armen Garo’nun Anıları adıyla bilim dünyasına kazandırılmıştır.
Bu hatıratların yanında misyonerlik faaliyetleri için Osmanlı topraklarına gelen ve burada yaşadıklarını kendi kalemlerinden bizlere aktaran Theresa Huntington Ziegler’in Great Need Over The Water, The Letters of Theresa Huntington Ziegler, Missionary to Turkey, 1898-1905, Henry C. Barkley’in A Ride Through Asia Minor And Armenia, Henry G. O. Dwight’ın Christianity in Turkey: A Narrative of The Protestant Reformation in The Armenian Church, William Goodel’ın Osmanlı topraklarındaki günlerini anlattığı Forty Years in the Turkish Ermpire; or Memoirs of Rev. William Goodell, D. D., Late Missionary of the A. B. C. F. M. at
12
Constantinople; Cyrus Hamlin’in My Life and Times ile George E. White’ın yazdığı ve Cem Tarık Yüksel tarafından çevirilen Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları adlı eserler de Ermeniler arasındaki mezhep değiştirme çalışmalarını ve neticelerini anlamamız bakımından önemli eserlerdir.
Ayrıca Mustafa Daş’ın yayına hazırladığı ve Ali Şevket Bizer tarafından çevrilen İstanbul’da Fransız Elçiliği Marki de Bonnac’ın Tarihi Hatırat ve Belgeleri, emekli Yarbay Kaymakam Hakkı tarafından çevrilen ve tenkit edilen Hilâl Altında Dört Sene ve Buna Ait Bir Cevap ile İngiliz diplomat ve yazar Sir Mark Sykes tarafından kaleme alınan The Caliph’s Last Heritage A Short History of the Turkish Empire adlı eser de başvuru kaynaklarımızdandır.
Çalışmamızda çok sayıda araştırma eserde yer almaktadır. Konumuzla alakalı olarak faydalanılan eserlerden bazıları şunlardır:
Armayis P. Vartooguian tarafından 1896’da yazılan Armenia’s Ordeal, A Sketch of the Main Features of the History of Armenia; and an Inside Account of the Work of American Missionaries among Armenians, and its Ruinous Effect adlı kitap Ermeni olaylarının yaşandığı bir dönemde yazılan, bizim de faydalandığımız önemli eserlerdendir. Eserde Ermenilerin Hristiyan olma süreci ve Gregoryenlik mezhebine dair kıymetli bilgiler verilmekte ve kilisenin milletin koruyucusu olduğundan bahsedilmektedir. Eser Amerikan misyonerlerinin Ermeniler üzerinde yarattığı yıkıcı tesirden bahsetmekle birlikte çalışma dönemimiz patriklerinden Horen Aşıkyan Efendi ile Beşiktaş Serepiskoposu Horen Narbey arasında yaşanan anlaşmazlığa dair iddialarda da bulunmaktadır. Biz de eserin bu noktalarından faydalanarak Ermenilerin bu dönemdeki olaylara bakış açılarına dair bilgiler aktarmaya çalıştık.
Kapriel Serope Papazian tarafından Patriotism Perverted adıyla yazılan çalışma da “vatan ve milletlerine bağlılıkları yüzünden kendi kardeşleri tarafından öldürülen Ermeni şehitlere” ithaf edilen bir eser olma özelliği taşımaktadır. Papazian, eserinde Taşnakların oportünizm, iç yozlaşma ve terörist yöntemleri yüzünden Ermeni bağımsızlık hareketinin yara aldığına dair eleştirilerde bulunmaktadır. Eserin ekler kısmı Taşnak komitesi tarafından öldürülen bazı Ermenilere dair bir listeyi ihtiva etmektedir. Biz de eserin çalışmamızla alakalı kısımlarından istifade ettik.
13
Niyazi Ahmet Banoğlu’nun kaleminden çıkan Ermeni’nin Ermeni’ye Zulmü, adı kitap Türkiye’de Ermeniler arasında yaşanan anlaşmazlıkların ele alındığı ilk eserlerdendir. Bizim de çalışma konumuza karar verdikten sonra ilk incelediğimiz eser olmuştur. Ancak bu eserde pek çok konuya yüzeysel olarak değinilmiştir.
Davut Kılıç tarafından yazılan Osmanlı Ermenileri Arasında Dinî ve Siyasi Mücadeleler adı eser ise çalışmamızın ilk safhalarında başucu kitaplarımızdan biri olmuştur. Eserde Osmanlı Ermenileri arasında yaşanan mezhep değişikliklerinin sebep olduğu sıkıntılar ve emperyalist devletlerin Ermeni ahali üzerindeki siyasi etkisi ana hatlarıyla gözler önüne serilmektedir.
Ahmet Türkan’ın hazırladığı Ermenilerin ve Doğu Hıristiyanlarının Sorunları Çerçevesinde Osmanlı Papalık İlişkileri adlı eser ise yalnızca Katolik Ermenilerle sınırlandırılmıştır. Bu eserde Papalık makamının Osmanlı Katolik Ermeni Patrikhanesi’ne müdahalelerinden ve bu hareketlerin Katolik Ermeniler arasında sebep olduğu ayrılıklardan ayrıntılı olarak bahsedilmektedir. Biz de Katolik Ermeniler arasındaki ihtilaflardan bahsederken bu eserden oldukça faydalandık.
Ramazan Erhan Güllü tarafından kaleme alınan Ermeni Sorunu ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi (1878-1923) adlı eser Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’nin Ermeni meselesine dair izlediği tavır; bunun kilise, ahali ve Osmanlı Hükûmeti’ndeki karşılığını ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. 1878-1923 yılları arasını kapsayan çalışmada bizim de konumuz olan patrik ve din adamlarına düzenlenen suikastlar hakkında ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Biz de bu başlıklarda yer alan bilgilerden istifade etme imkânı bulduk.
Recep Karacakaya tarafından yazılan Ermenilere Yönelik Ermeni Terörü adlı eser ise komitelerin Osmanlı Ermenilerine yönelik saldırılarını kapsamaktadır. Eserde komitecilerin ahaliyi kendi taraflarına çekmek ve birer isyancıya dönüştürmek için uyguladığı baskı, taktik ve cinayetlerden bahsedilmekte, bu hareketlerin sonuçları hakkında kısaca bilgi verilmektedir. Eserde yer alan hemen hemen tüm olaylar özet halinde sunulmuş ve adeta arkadan gelecek araştırmacıların faydalanması için bir kapı aralanmıştır. Biz de bu eseri baş ucu kitaplarımızdan biri olarak kullandık.
Son dönemde çalışmamıza paralel çok sayıda makale, bildiri ve kitap bölümü yazılmıştır. Bu makaleler de konuyu daha iyi anlamıza yardımcı olan değerli araştırmalardır. Bunlardan bazılarına kısaca değinmek istiyoruz. Ahmet Türkan
14
tarafından kaleme alınan “İstanbul’daki Katolik Ermeni Gruplarının Problemleri ve Papalığın Müdahaleleri (19. y.y.)” adlı makale İstanbul’daki Katolik Ermenilerin arasında yaşanan sorunları anlamamız için önemli bir çalışmadır. Türkan’ın “Tanzimat Sonrası Trabzon’daki Gayrimüslimlerin Dinî Hareketlilikleri ve Çatışmaları” adlı bildirisi mezhep değiştirme yasağının kaldırılmasının ardından farklı mezheplere mensup Ermenilerin yaşadığı tartışmalarına odaklanmıştır. Aynı yazarın “İstanbul Ermenilerinin Dinî, Toplumsal ve Kurumsal Problemleri: Mezarlıklar Sorunu (19. YY)” adlı makalesi ise Gregoryen, Katolik ve Protestan Ermeniler arasında yaşanan mezarlık anlaşmazlıklarından bahsetmektedir. Bildiride Katolik Ermeniler arasında yaşanan mezarlık problemleri de ayrı bir başlık altında incelenmektedir.
Ayşe Özdemir Kızılkan’ın “Tanzimattan Sonra Osmanlı'da İhtida Olaylarına Gayr-i Müslimlerin Tepkisi: İşkence ve Zulümler” adı makalesinde ihtida şart ve işlemlerinden bahsedildikten sonra çeşitli milletlerden Müslüman olanlara eski cemaatlerinin bireysel ve toplu olarak gösterdiği tepkilere temas edilmektedir. Ayşe Zamacı ise “Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Toplumunda İhtidâ Eden Ermeniler ve Olayın Sosyal Neticeleri” adı kitap bölümünde ihtida konusunu Ermeniler özelinde incelemiş ve mühtedi Ermenilerin yaşadığı olaylara ışık tutmuştur. Zübeyde Güneç Yağcı’nın kaleme aldığı “Tanzimat’ın İlanından Sonra Ermenilerin İhtidası ve İrtidadı Tartışması” adlı makale de Ermenilerin ihtidasını, bunun sebeplerini ve eski inançlarına dönme sebeplerini anlayabilmemiz için önemli bir çalışmadır.
Ermeni komitelerinin ırktaşlarına uyguladığı baskı, tehdit ve şiddet siyasetinin izlerini sürdüğümüz çalışmalardan bazıları ise İbrahim Erdal’ın “Ermeni Komitecilerinin Ermeniler ve Diğer Gayrimüslimlere Yaptığı Baskı ve Saldırılar” adlı kitap bölümü; Mustafa Çabuk ve Semra Tombul’un “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Muş’ta Ermeni İhtilalcilerin Ermenilere Zulmü” adlı makaleleri; Recep Karacakaya’nın “Anadolu Vilayetlerinde Ermeni Komiteciler Tarafından Öldürülen Ermeniler” adlı bildirisi; Şenay Atam’ın “Ermeni Ayrılıkçı Militanların Ermeni Halka Yönelik Saldırıları: Antepli Boyacıyan Ailesi Örneği” adlı makalesi ve Hasan Oktay’ın “On the Assassionation of Van Mayor Kapamacıyan by the Tashnak Committee” adlı makalesidir.
15
Varak Ketsemanian son dönemde çalışmalarıyla literatüre katkıda bulunan Ermenilerdendir. Ketsemanian’ın “The Hunchakian Revolutionary Party and the Assassination Attempts Against Patriarch Khoren Ashekian and Maksudzâde Simon Bey in 1894” adlı makalesinde Patrik Horen Aşıkyan ve Maksudzâde Simon Bey suikastları incelenmektedir. Ketsemanian’ın “Ideologies, Paradoxes, and Fedayis in the Late Ottoman Empire: Historiographical Challenges and Methodological Problems in the Study of the Armenian Revolutionary Movement (1890–1896)” adlı makalesi ise komiteler arası anlaşmazlıklar hususunda faydalandığımız çalışmalardandır. Bunun yanında Cevdet Kırpık tarafından kaleme alınan “Propaganda ve Provokasyon: Müslüman Kıyafetiyle Terörist Ermeni Eylemleri” adlı makalede Hüseyin Nâzım Paşa’nın da hatıratında bahsettiği kılık değiştiren Ermeni komiteciler üzerine bilgiler yer almaktadır. Davut Kılıç’ın “Hınçak ve Taşnak Komitecilerinin İstanbul Ermeni Patrikhanesine Nüfuzu” adlı bildirisinde ise komitelerin Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ni ele geçirme çabalarından ve din adamlarına yapılan saldırılardan bahsedilmektedir.
Bunun yanında çok sayıda doktora ve yüksek lisans tezi inceleme fırsatımız oldu. Bu tezlerin bazıları konuya bakış açımızı geliştirmemiz bakımından önemliyken bazıları bize somut veriler sağlaması açısından çok önemlidir. Somut veriler elde ettiğimiz bu tezler, çeşitli üniversitelerde şer’iye sicili transkripsiyon ve değerlendirmesi yapılan çalışmalardır. Bu tezler özellikle Ermeni ahali arasında yaşanan cezai ve hukuki ihtilaflar hususunda mahkeme kayıtlarını bize sunmaları açısından oldukça kıymetlidir.
16
BİRİNCİ BÖLÜM
ERMENİ KOMİTELERİ ARASINDA YAŞANAN İHTİLAFLAR
Giriş
XIX. yüzyılda başta Fransa olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine yayılan devrimler ve Balkanlarda yaşanan ayaklanmalar Ermeniler üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Böylelikle Ermeniler üzerinde Sivaslı Mihitar sayesinde uzun yıllardır var olan milliyetçilik etkisi de günden güne artmaya başlamıştır. Bunun neticesinde Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, İsviçre gibi pek çok ülkede Ermeni komiteleri vücuda getirilmiştir13. Görünürde siyasi parti olarak faaliyet gösteren bu komitelerin asıl amacı, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin bağımsızlığa kavuşturulması ve bunun ardından bir Ermenistan Devleti kurulması olmuştur. Osmanlı Devleti sınırları içinde faaliyet gösteren çok sayıda komite olsa da bunların birkaçı oldukça etkilidir. Bu komiteler; Taşnaksutyun, Taşnak ve Truşak gibi adlarla bilinen Ermeni Devrimci Federasyonu, Sosyal Demokrat Hınçak Partisi, Hınçak Partisi’nde yaşanan ihtilaflar
13 Aneide Ter Minassian, Ermeni Devrimci Hareketi’nde Milliyetçilik ve Sosyalizm (1887-1912), Çev. Mete Tunçay, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, (Milliyetçilik ve Sosyalizm) s. 9. Osmanlı Devleti içinde kurulan komiteler daha çok dernek ve cemiyet kisvesi altında faaliyete başlamışlardır. Bu dernek ve cemiyetler içinde ilk kurulan ise Mıgırdıç Hırımyan tarafından vücuda getirilen Ser (Aşk)’dir. İkinci kurulan cemiyet Hayırseverler Cemiyeti (1860)’dir. Daha sonra Fedakârlar Cemiyeti, Okul Sevenler Cemiyeti (1870), Araratlı Cemiyeti (1876), Doğu ve Kilikya Cemiyetleri (1879), Silahlılar Cemiyeti (1880), Kadınlar Cemiyeti (1880), Anavatan Müdafiileri Cemiyeti (1881), Kurtuluş İçin Birlik Cemiyeti (1881), Kara Haç Cemiyeti (1882) gibi pek çok organizasyon kurulmuş; Araratlı, Okul Sevenler ve Doğu cemiyetleri daha sonra birleşerek “Ermeni Birlik Cemiyeti”ni meydana getirmişlerdir. Ermeni komitelere ve cemiyetlerine dair bkz. Orhan Doğan, “Ermeni Komiteleri Hınçak ve Taşnaksütun (Rus Adalet Bakanı Y. Muravyev’in Ermeni Komitelerine İlişkin Raporu)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 20, Konya, 2008, (Hınçak ve Taşnaksütun) s. 309. Diğer bazı Ermeni cemiyetleri ile alakalı olarak bkz. Cahit Külekçi, Arşiv Vesîkalarına Göre Osmanlı Devleti’nde Ermeni Cemiyetleri (1875-1925 Yılları Arası), İSTEM, Sayı: 15, Konya, 2010, s. 143-157; Cezmi Eraslan, “Ermeni Komiteleri, Propagandaları ve Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), Bildiriler, İstanbul, 2001, s. 77-105; Ermeni Komiteleri (1891-1895), Yay. Haz. Necati Aktaş ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001. Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 147-148; Nejla Günay, “Ermenilerin Kurdukları Cemiyetler ve Komitelerin Maraş ve Çevresindeki Faaliyetleri”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 163, Sayı:163 (Aralık 2012), https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/200460, (28.06.2019), s. 21-44.
17
sonucu kurulan Veragazmyal yani Yeniden İnşa Partisi (Yeni/Reforme Hınçaklar)14 ile Armenakan Partisi’dir15. Bu komitelerin amaçları aynı olsa da zaman zaman siyaset ve benimsedikleri uygulama yöntemlerinin farklılığı sebebiyle ihtilaf içine düşmüşlerdir. Bu ihtilaflar başlangıçta tartışma sathında olmuştur. Lakin sonradan karşılıklı şiddet, iftira yoluyla karalamalar ve cinayetler başlamıştır. Zaman içinde çığrından çıkan tartışmalar sonucunda aynı komite içindeki mensupların dahi birbirlerinin canına kastettikleri görülmüştür. Örneğin Erzurum vilayetinin Kuruçay kazasına bağlı Hasanabad karyesinde yaşayan komite fedaisi Kasbar muhtemelen kendi arkadaşları tarafından 16 Eylül 1896'da öldürülmüştür16. İhtilaflar daha çok iki büyük ve öncül komite pozisyonundaki Hınçak ve Taşnak arasında yaşanmıştır. Bunların programları birbirinden farklı olsa da her ikisi de sosyalist ve devrimci organizasyonlar olarak tanınmıştır17.
14 Arsen Avagyan ve Gaidz F. Minassian, Ermeniler ve İttihat ve Terakki İşbirliğinden Çatışmaya, Yay. Haz. Rober Koptaş, Çev. Mutlucan Şahan, 3. Baskı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 13.
15 23 Eylül 1890’da Zabtiye Nezareti’nden Mektubî Kalemi’ne gönderilen bir takrirde Ermeni komitelerine üye olanlar 3 gruba ayrılmıştır. Bunlardan birincisi okul öğretmenleri ile seçkinlerden oluşur ve fesad faaliyetlerde bulunanlarla görüşüp alınan kararları uygulardı. İkincisisi kilise papazları ve güvendikleri kişilerden oluşur ve genelde iane toplardı. Üçüncüsü ise çeşitli okullardan mezun olmuş gençler (fedai), hamal ve rençber gibi bekârlardan oluşur ve hükûmete ihbarlarda bulunanlarla kendilerine yardım etmeyenleri ölümle tehdit ederlerdi. BOA. Y. PRK. ZB. 6/19, 23 Eylül 1890. BOA. A.} MKT. MHM. 501/13’den aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), Cilt: I, Belge No: 28, Yay. Haz. Recep Karacakara ve diğerleri, TC. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006, s. 47. Ayrıca Haluk Selvi, Millet-i Sadıkada İsyan-Ermeni Komitacıların Gizli Mektupları (1878-1923), Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, (Millet-i Sadıkada İsyan) s. 34.
16 BOA. A. MKT. MHM. 640/28 lef 2, 16 Eylül 1896; BOA. DH. TMIK. M. 15/38, 21 Eylül 1896.
17 Roderic H. Davison, Essays in Ottoman and Turkish History, 1774-1923 - The Impacts of the West, Birinci Baskı, University of Texas Press, Austin, 1990, (Essays in Ottoman), s. 182.
18
1.1. Devrimci Hınçak Partisi İçinde Yaşanan İhtilaflar
1.1.1 Hınçak Partisi’nin Kuruluşu
Devrimci Hınçak, Sosyal Demokrat Hınçak, İhtilalci Hınçak ya da Hınçak gibi adlarla tanınan partinin kurucuları hiçbiri Türk bayrağı altında yaşamamış yirmili yaşlarında yedi Rus Ermenisi gençtir18. Kuruluş aşamasında Montpellier, Paris ve Cenevre’deki Ermeni öğrenciler (Avetis Nazarbegyan19, Maro Vardanyan, Gabriel Kafian, Ruben Khanazad, Nikoli Matinyan, Mıgırdıç Manutçaryan) Mıgırdıç Portakalyan’ın20 liderleri olmasını istemişlerdir. Ancak Portakalyan’a başvurduklarında bekledikleri ilgiyi görememişlerdir. Bunun üzerine Avetis Nazarbegyan, Portakalyan’a bir mektup yazmış ve bu kez partilerine yapılacak bağışlar için geçici saymanlık yapmasını teklif etmiştir. Ancak Mıgırdıç Portakalyan bu teklifi de reddetmiştir21. Böylece yalnız başlarına hareket etmeye karar veren öğrencilerden Gabriel Kafian Montpellier’e gitmiş ve dönerken yanında kendilerine destek verecek Matteos Şahazizyan, Gevorg Harodjiyan, Christopher Ohanyan ve Bogos Afrikyan’ı getirmiştir. Yeni katılanların ardından kurucuların sayısı 9’a yükselmiştir. 1886 yılında yaz ayları sonunda kurucular arasında bir anlaşmazlık yaşanmış; Matteos Şahazizyan, Bogos Afrikyan ve Mıgırdıç Manutçaryan grupla bağlarını kopararak ayrılmıştır. Geriye kalanlar Cenevre’yi merkez yaparak çalışmaya başlamışlardır. Önce Nazarbegyan tarafından yazılan “Armenian Eating Chameleon” başlıklı bir kitapçık yayınlanmıştır. Ardından Rus Ermenisi gençler resmi bir yayın organına sahip olmak istemişlerdir. Bunun için gerekli parayı sağlamak için Cenevre’de bir “Kafkas Gecesi” organize
18 Akaby Nassibian, Britain and the Armenian Question 1915-1923, St. Martin’s Press, New York, 1984, s. 15.
19 Avetis Nazarbegyan 1866’da Tebriz’de dünyaya gelmiştir. Çocukluğunu ve eğitim hayatının bir bölümünü Rusya’da geçirdiği için Rus Ermenisi olarak anılmaktadır. Edebi yönü güçlü olan Avetis 1883’te Avo Lerentz takma adını kullanarak bir şiir kitabı yayınlamış; Portakalyan tarafından çıkarılan Armenia gazetesinde çalışmalar yürütmüştür. Bu sırada ilk Rus Marksist grup Emeğin Kurtuluşu ve onun kurucusu Georgi Plekhanov ile ilişki içine girmiştir. Christopher J. Walker, Armenia The Survival of a Nation, Croom Helm, London, 1980, (Survival of a Nation), s. 404. Jean-Louis Mattei, Nazarbegyan’ın Marksist teorileri Armenia’ya sokmaya çalıştığını ancak Portakalyan’ın Tanrı’ya inanan biri olduğundan din ve devrimi barıştırmak adına kendisini reddettiğini yazar. Jean-Louis Mattei, “Mıgırdiç Portukalyan ve “Armenia” Gazetesi (Terörizm’den Şüpheli Ilımlılığa), Ermeni Araştırmaları, Sayı 42, Ankara 2012, s. 72.
20 Mıgırdıç Portakalyan’ın ayrıntılı biyografisine ve Ermeni ayrılıkçı hareketi için önemine Armenakan Komitesi başlığı altında değinilecektir.
21 Halil Özşavlı, “Ermeni Milliyetçilik Hareketlerinin Doğuşu Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği”, Ermeni Araştırmaları, Sayı 41, Ankara, 2012, (Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği), s. 154.
19
edilerek çeşitli tiyatro ve dans gösterileri sunulmuştur. Ardından kendilerini reddettiği için silahlı mücadele yerine ılımlı ve eğitim taraftarı olmakla suçladıkları Portakalyan’ın Armenia adlı gazetesinin karşısına Hınçak (Çan Sesi) gazetesi ile çıkmışlardır22.
Bu topluluğa sonradan Levon Stepanyan’da katılmış ve kurucular heyeti tamamlanmıştır. Akabinde Portakalyan ve Armenakan’ın fikirlerini örnek alarak Kafkas devrimci düşüncesinde eriten ve Marksist doktrini esas alan Nazarbegyan, Hınçak Partisi’ni 1887’de Cenevre’de resmen kurmuştur23. Nazarbegyan’ın yanında dönemin kadın figüründen oldukça farklı bir duruş sergileyen nişanlısı Maro Vardanyan da Hınçak kurucularından biri olarak yer almmıştır24. Partinin fiilen kuruluşundan hemen sonra parti organı Hınçak’ın ilk sayısı basılmıştır25.
Partinin asıl amacı Osmanlı Devleti’nden ayrılan bölgenin Rus ve İran Ermenistanları ile birleştirilerek büyük bir Ermenistan devleti kurulmasını sağlamaktır26. Bu amacın ilk adımı ise Osmanlı Ermenilerini sosyalizme, siyasal ve ulusal özgürlüğe kavuşturmaktı. Hınçakistler olarak da adlandırılan parti mensupları mevcut emperyal rejimlerden yeni, birleşik ve sosyalist bir devlet kurma hayali taşıyordu. Parti ilkelerinin
22 Louise Nalbandian, The Armenian Revolutionary Movement, University of California Press, Berkeley, 1963, s. 105-107. Portakalyan ve Hınçak taraftarları arasındaki mücadele daha sonra da devam edecektir. Portakalyan Hınçakları “...halkı ekonomi ve sosyalizm sorunlarıyla öylesine uğraştırmaya çabalıyor olsalar da henüz özgür olmayan ve kendi kendini yönetmekten çok uzak bulunan halkımız için önerilenler ancak ütopyadır. Sözü edilen sorunların halkça tartışılması, sonuç olarak çözümlenmese dahi, ancak Avrupa, Amerika gibi gelişmiş endüstriyel ülkelerde söz konusu olabilir. Ermeniler şimdiden bu gibi sorunları nasıl çözümleyebilirler?” cümleleriyle eleştirmektedir. Antranik Çelebyan, Antranik Paşa, Çev. Mariam Arpi-Nairi Arek, Peri Yayınları, İstanbul, 2003, s. 51.
23 Nazarbegyan komitenin Cenevre’de kurulmasına rağmen burada ikamet etmemiş, Avrupa başkentlerinde dolaşmıştır. Osmanlı Devleti, 1894’te Hınçak faaliyetlerinin aşırılığı ve Patrik Aşıkyan’a suikast girişiminde bulunulması neticesinde Nazarbegyan’ın adresini 23 The Parade, Uxbridge Road, Acton olarak bildirerek kendisini İngiliz Hükûmeti’ne şikâyet etmiştir. Walker, s. 129.
24 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 150; Erdal İlter, Türkiye’de Sosyalist Ermeniler ve Silahlanma Faaliyetleri (1890-1923), Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995, s. 25.
25 Gazetenin adı muhtemelen Rus sosyalizminin babası olarak bilinen Aleksandr Herzen’in çıkardığı Kolokol (Rusça Çan demektir) adlı gazeteden alınmıştır. Walker, s. 129. Herzen, Rusya’da örgütlenen Narodnaya Volya adlı bir örgüte mensuptu. Bu sebeple Sosyal Demokrat Hınçak Partisi’nin programı, taktikleri ve örgütlenmesi bu örgütle benzerlikler taşımaktaydı. Gérard Dédéyan, Ermeni Halkının Tarihi, Çev. Şule Çiltaş, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2007, s. 449; Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 23; Nalbandian, Hınçak adlı gazetenin ilk sayısının partinin resmi olarak kuruluşundan 3 ay sonra, Kasım 1887’de Cenevre’de yayınlandığını, yayın adresinin bulunamaması içinse Paris, Montpellier ve Cenevre’deki 3 farklı adresin verildiğini söyler. Nalbandian, s. 115. Gazete hakkında ayrıca bkz. Zakarya Mildanoğlu, Ermenice Süreli Yayınlar 1794-2000, Yay. Haz. Ararat Şekeryan ve Nıvart Taşçı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2014, s. 57.
26 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul, 1976, (Ermeni Meselesi), s. 431, 441; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 151; Abdulhaluk Mehmet Çay, “Ermeni Meselesi Üzerine Bazı Notlar”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, (Bazı Notlar), s. 16.
20
taslağı da öngörülen Ermeni devletinin bir modelini içermektedir. Hınçak Partisi “Türk Ermenistanı” olarak adlandırılan bölgede yaşayan ırktaşlarının kurtarılması için Osmanlı Hükûmetine karşı propaganda, ajitasyon, şiddet ve terör uygulamaktan kaçınmamış; devrimin aracı olarak merkez komite tarafından yönetilen işçi ve köylüleri görmüştür27. Osmanlı Devleti’ni terörize ederek prestijini ve gücünü kaybetmesini sağlamak ve böylece devleti parçalamak amaçlanmıştır. Parti bağımsızlık hedefine giden yolda hükûmet için çalışan Türk ve Ermenilerin en tehlikelilerini, casusları ve muhbirleri yok etmeye karar vermiş; bu terör faaliyetlerini gerçekleştirmek için özel bir hücre örgütlemiştir28.
Hınçak Partisi kuruluşundan hemen sonra Osmanlı Türkiyesi, Avrupa, Amerika, İran ve Rus Kafkasyası’nda şubeler açmıştır29. Hınçakların Osmanlı Devleti’ndeki
27 Walker, s. 129. Hınçak’ın Siyasi Programın ikinci kısmında amaçlar şu cümlelerle açıklanmaktadır: “İhtilâl çıkarmak, mutlakiyet idaresine mensup sınıfları yok etmek, Ermeni halkı bulundukları kölelik durumundan kurtarmak, siyasî işlere katılmaları için kendilerine siyasî kudret ve kuvvet vermek, iktisadî gelişmelerini, genellikle kültürce ilerlemelerini önleyen engelleri kaldırmak, işçi sınıfın eğilimlerini ve isteklerini serbestçe söyleyebilmeleri için siyasî şartlar yaratmak, ağır çalışma şartlarını tamamen islâh etmek, kendilerine ait siyasî bir varlık halinde örgütlenebilmeleri için sınıf hakkında bilgi temin etmek, bütün mevcut genel şartlar vasıtasiyle onların çalışmalarını kolaylaştırmak ve uzun vadeli amaca doğru ilerlemelerine yardım etmektir.” Uras, Ermeni Meselesi, s. 433. Üçüncü kısımda gerçekleştirilmek istenen ihtilalin faaliyet alanı Osmanlı toprakları olarak belirlenmiştir. Uras, Ermeni Meselesi, s. 435. Dördüncü kısımda ise bu topraklardaki faaliyetlerinin propaganda, terör, akıncı alayları teşkilatı, genel ihtilal teşkilatı, isyan alayları teşkilatı şeklinde olacağı, Osmanlı Devleti’nin herhangi bir devletle savaş halinde bulunacağı zamanın genel isyan için en elverişli zaman olacağı bildirilmiştir. Hınçak Komitesi’nin Siyasi Programı ve Teşkilat Nizamnamesi’nin tam metni için bkz. Hınçak Komitesi Siyasi Nizamnamesi ve Teşkilat Nizamnamesi, Hınçak Matbaası, Londra 1897’den aktaran Uras, Ermeni Meselesi, s. 432-439.
28 Nalbandian, s. 109-110. Komite programına göre: “Hangi koşul altında olursa olsun, Türk ve Kürt öldürmek, yeminlerini tutmayan Ermenilere karşı asla hoşgörülü davranmamak ve öç almak...” hakları vardır. Historama, Sayı 79, 16 Haziran 1985’ten aktaran Georges De Maleville, 1915 Osmanlı-Rus Ermeni Trajedisi, Çev. Nejdet Bakkaloğu, 2. Baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2003, s. 85. Musa Qasımlı’nın aktardığına göre ise parti programında şu cümleler yazmaktadır:“Türk mutlakiyetçilerine, casuslara ve ihanetkârlara karşı terör. Terör propagandayı korumak için kendini savunmaya ve yöneticilerin zararlı faaliyetlerine karşı silaha hizmet etmelidir.” Musa Qasımlı, Ermeni Sorunu ve Büyük Devletler (1724-1920), 1. Baskı, Astana Yayınları, Ankara, 2017, s. 41. Hınçak Komitesi Nizamnamesi ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Erdal Aydoğan, Sosyal Demokrat Hınçakyan Cemiyeti ve Nizamnamesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3-4, Sayı: 12-13, Ankara 2003-2004, s. 33-48. Hınçak komitesi programınının ikinci kısmında aldığı kararla çelişen bir madde dikkati çekmektedir. Bu maddeye göre, parti idam cezasını külliyen lağv için çalışacaktır. Ancak bir süre sonra kendi mahkemelerini kurup kendi infaz kararlarını vermeye başlamıştır. Aydoğan, s. 45. Programın beşinci kısmında“Sosyal Demokrat Hınçakyan Cemiyeti millet-i meşruta-i Osmaniyeye karşı vücud-ı devletten ayrılmak temâülâtını bütün kuvvetiyle reddeder.” denilerek amaçlarının Osmanlı Devleti’nden ayrılmak olmadığı beyan edilmektedir. Komite bu maddeyi de yerine getirmeyerek ayrılıkçı faaliyetlerin içinde bulunacaktır. Aydoğan, s. 48.
29 Hınçakların sosyalist fikirleri Rus burjuvazisi tarafından onaylanmamış ve Hınçaklarla mücadele edilmesine karar verilmiştir. Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermeni muteberanı da Hınçak fikirlerine karşı gelmenin kendileri ve ülkenin kaderi için daha faydalı olacağına inanmışlardır. Nalbandian, s. 117.
21
merkezi olarak başkent İstanbul seçilmiş ve yedi ay içinde 700 üye kaydedilmiştir. Amma velâkin İstanbul’a merkez şubesini kurmak için gönderilenler arasında da tek bir Osmanlı Ermenisi yer almamıştır30. Hınçak Partisi, Anadolu’daki Ermenileri örgütlemek için İstanbul’dan ve Cenevre’den çok sayıda lider getirmiş; Bafra, Merzifon, Amasya, Tokat, Yozgat, Arapkir ve Trabzon gibi yerlerde kısa sürede birçok Ermeniyi etki altına almayı başarmıştır.
Hınçak Partisi Osmanlı Devleti içinde örgütlendikten sonra ülke içinde yalnızca Türkleri katletmemiştir. Siyasi görünümden terör üreten bir komiteye evrildikten sonra İstanbul patrikleri dâhil çok sayıda ruhaniye, tüccarlara, devlet görevlilerine, kendi halindeki Ermeni ahaliye de öldürmek kastıyla saldırmıştır. İnsanlardan tehditle para toplamış, zorla silah satmış, komiteye üye yapmış, mallarını ve hayvanlarını çalmış, isteklerini karşılamayanları yaralamış ve öldürmüştür. Ancak bir süre sonra komite içinde anlaşmazlıklar yaşanmaya başlamıştır. Buna diğer komitelerle olan tartışmalar da eklenmiş ve tüm bu problemler Osmanlı ülkesine de etki etmiştir.
İstanbul’daki Robert Koleji müdürü Hamlin, Amerika’nın Boston şehrinde yayınlanan Congregationalist Dergisi’ne gönderdiği 23 Aralık 1893 tarihli mektupta komiteyle alakalı şunları yazmaktadır:
“Bir Ermeni İhtilâl Partisi, Türk İmparatorluğu’nun bazı taraflarında bütün Hristiyan halka ve misyonerlerin faaliyetine büyük kötülükler yapmakta ve ıstıraplara sebep olmaktadır. Bu gizli bir komitedir ve ancak doğuya has bir sahtekârlıkla yönetilmektedir... Bunlar, kurnaz, mesleksiz ve zalimdirler. Kendi ırkdaşlarından ölüm tehdidi altında para yardımı istiyorlar. Çok zaman bu tehditler de uygulanıyor.”31
1.1.2. Veragazmyal (Reforme / Yeni) Hınçak Partisi
Hınçaklar arasında ilk anlaşmazlıklar partinin kuruluşundan birkaç yıl sonra yaşanmaya başlamıştır. Anlaşmazlıkların çıkış noktasının 1895 Zeytun İsyanı olduğunu
30 İstanbul’a gelen Ermeniler şunlardır: Cenevre’den Tiflisli Şimavon, Trabzon’dan gelen ve Rus tebaasından Rupen Hanazad, Batum’dan Megavuryan, İran’dan Danielyan. Bkz. Uras, Ermeni Meselesi, s. 441; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 151; Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, 7. Baskı, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2012, s. 201.
31 İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (XI)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 54, İstanbul, 2001, (Ermeni Sorunu [XI]), s. 45-46.
22
söylemek yanlış olmayacaktır. İsyandan sonra başlayan ihtilaf bir türlü çözülemeyince komite ikiye bölünmüştür. Zeytun isyanı neticesinde değişik ülkelerde yaşayan pek çok Ermeni Anadolu’daki ırktaşlarına ulaştırmak için para yardımı toplamaya başlamıştı. Komite lideri Nazarbegyan ve karısı Maro Vardanyan’a ulaştırılan bu para külliyetli bir miktara ulaşmıştır. Ancak toplanan büyük miktardaki paranın önemli bir kısmının Zeytun’a ulaşmadığı anlaşılınca gözler komite lideri Nazarbegyan üzerine çevrilmiştir. Bir süre sonra da Nazarbegyan’ın paranın bir kısmını zimmetine geçirdiği anlaşılmıştır32.
Olay duyulunca Osmanlı Devleti’nden Londra’ya gelen Hınçak reisleri ve mensupları yaşananları araştırmaya başlamıştır. Böylece ikilinin hakkında tahkikat başlamış ve yalnızca zimmetlerine para geçirmedikleri ortaya çıkmıştır. Avedis Nazarbegyan, 1890 Kumkapı Nümayişi’nden önce komiteye İngiltere’de Liberal Parti ve Avam Kamarası mensupları Sir Charles Dilke (bu yıllarda parlamentoda değildir) ve Mösyö James Bryce’ı ziyaret ettiğini bildirmişti. Güya iki İngiliz siyasetçi Avedis’e Osmanlı Devleti’nin her tarafında bir an önce nümayişler tertiplenmesini, böylece Avrupa devletlerinin Ermeni Meselesi’ne müdahalesinin sağlanabileceğini söylemişti. Ancak Avedis arkadaşlarına bu bilgiyi aktarırken doğruyu söylemiyordu. Üstelik inceleme neticesinde de ne Charles Dilke ne de James Brice’ın böyle bir tavsiyede bulunmadığı, asıl önerilerinin bunun tam tersi olduğu anlaşılmıştır. Böylece Osmanlı Ermenilerinin Avedis Nazarbegyan tarafından aldatıldığı ortaya çıkmış; Nazarbegyan ve karısının komiteden ihraç edilmesine karar verilmiştir. Yeni baştan tertip edilen Hınçak heyeti ile bir merkez komitesi oluşturulmasına da karar verilmiştir.
Ancak Nazarbegyan hapishaneden kurtardığı birtakım zevatla başka bir Hınçak merkez komitesi oluşturmuş ve diğer Hınçak mensuplarını alaya almak için onlara “Alfarist” unvanını vermiştir. Londra’da Nazarbegyan tarafından yeniden oluşturulan Hınçak şubesi Rusyalı Ermenilerden oluşurken, Alfaristler yalnız Osmanlı Devleti vatandaşı olan kişilerden meydana gelmiştir. Bu yeni fırkanın yapılanması tamamlanmadan liderlerinden biri olan Saghitiel Sagouni yüzünden aralarına ayrılık girmiştir. Bu yüzden Sagouni’nin bir arkadaşı Boston’da suikast kastıyla hedef alınmıştır.
32 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 176.
23
Bu Ermeninin üzerine bomba atılmış ancak bu kişi saldırıdan yaralı olarak kurtulmuştur33. Bu olayın ardından Sagouni de öldürülmüştür.
Komite içindeki anlaşmazlığın tek sebebi mali sorunlar değildir. Parti mensuplarının bir kısmı Avrupalı devletlerin Ermeni meselesinden sosyalist doktrin sebebiyle vazgeçtiğine inanıyor ve bundan böyle yalnızca bağımsız bir Ermenistan için çalışılması gerektiğini savunuyordu34. Üstelik komitenin muhalefet kanadı lideri Arpiar Arpiaryan, Hınçak kurucularından Khanazad ile tanıştığından beri Osmanlı sosyo-ekonomik yaşamının içindeki gerçeklerin sosyalizm ile uyumsuz olduğunu söylüyordu. Arpiaryan, Khanazad’ı bu doktrinle başarıya ulaşılamayacağına ikna etmeye çalışıyordu35. Nitekim 1896’da Londra’da yapılan I. Hınçak Kongresi’nde Marksist ve sosyalist doktrine karşı çıkan grup açıkça muhalefete geçmiştir36. Böylece komite içindeki çatışma şiddetlenmeye başlamıştır37.
Sorunları aşmak arzusundaki muhalif grubun yeni bir merkez komite seçmek için toplantı yapılması talebi Nazarbegyan ve eşi Maro tarafından reddedilecektir. Bunun ardından tamamen saf dışı bırakılmak istenen muhalifler aynı yılın Eylül ayında gerçekleştirilecek II. Hınçak Kongresi öncesi toplanmaya çalışmakla suçlanmışlardır. Kendilerine karşı bir algı oyunu yapıldığını düşünen muhalifler ise ağustos ayında Londra’da kendi kongrelerini düzenlemişlerdir. Eylül ayında Nazarbegyan başkanlığında Londra’da düzenlenen II. Hınçak Kongresi’nde ise muhtemelen parti içi dağılmayı engellemek için sokak gösterilerinin terk edilmesine ancak doktrinlerin sürdürülmesine karar verilmiştir38.
33 BOA. HR. SYS. 2870/79, lef 5, 9 Kasım 1903; “The Armenian Murders”, The Times, 6 Kasım 1903, s. 4.
34 Nalbandian, s. 129.
35 Gegham Hovhannisyan, “Sotsyal Demokrat Hnchakyan Kousaktsoutyoun,” Hay Azgayin yev Hayastani ou Andrkovkasi sotsialistakan kousaktsoutyounneri patmoutyan aknarkner: (1885–1914 tt.), (Ed. Emma A. Kostandyan), Yerevan, 2003, p. 29’dan aktaran Varak Ketsemanian, “Ideologies, Paradoxes, and Fedayis in the Late Ottoman Empire: Historiographical Challenges and Methodological Problems in the Study of the Armenian Revolutionary Movement (1890–1896)”, Armenians and Kurds in the Late Ottoman Empire, (Ed. Ümit Kurt), The Press at California State University, Fresno, 2020, (Ideologies, Paradoxes, and Fedayis), (16.10.2020), s. 132.
36 Walker, s. 403.
37 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt: I, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1988, s. 569.
38 Nalbandian, s. 130.
24
Buna karşın anlaşmazlıklar bir türlü çözülememiştir. Komite, para toplayabilmek için türlü hileler ve şiddete başvurmaktan çekinmeyen, üstelik bu paraları zimmetine geçirmekle suçlanan Nazarbegyan ile ona ve uygulamalarına karşı gelenlerin lideri ve gammazcı olduğu gerekçesiyle Hınçak’tan tard edilen Osmanlı Ermenisi Arpiar Arpiaryan39 taraftarları olarak parçalanmaya hazır bir hale gelmiştir40.
Parti sonunda milliyetçi unsurlar ve yönetimle yaşanan Marksist ve sosyalist doktrin konusundaki anlaşmazlığın da etkisiyle resmi olarak da ikiye bölünmüştür. Yeni kol Veragazmyal (Reforme) Hınçaklar41 adıyla ortaya çıkmış; bu yeni partiye Kumkapı
39 Arpiaryan’ın Hınçak Partisi’nden tard edildiğine dair hazırlanan kararname şu şekildedir:
“Hınçakyan İhtilâl Merkez Şu’besi zîrde imzâları bulunan a’zâ ve mübâşir, ber-vech-i âtî hükm ederler. Şöyle ki: Mösyö Arpiar Arpiaryan hilâf-ı usûl-ı hareketde bulundu. Merkezin i’tâ eylediği ta’lîmâta karşı mekâtibât-ı husûsiyye ile resmi mu’âmeleler yapmak için kendisi emirler istâr ve nizâmât vaz’ eyledi. İşte bu vezâ’if merkezin hukûk-ı umûmiyyesinden olduğu hâlde bu hakkı gasb ile beraber şirketin bi’l-cümle hafî mukarrerâtını ve mu’âmelâtını meydana çıkarmış şuna buna ve husûsuyla şirketimize büsbütün ecnebî olanlara bildirmiştir. Kendisine olan şirketin teveccüh ve muhabbetini takdîr edemeyerek gammâzlık gibi hareketi ihtiyâr etmişdir. Ve şirketimizin menfa’at-i umûmiyyesine zarar vermiştir. Arpiyaryan’ın bu hareketi şirketimizin umûm mu’âmelâtını ve matba’a ve merkezin kâffe-i hukûkunu eline geçirmek istemesinden ileri gelerek bu yüzden şirketimizde dâhilî karışıklık vukû’a geldi. Merkûmun hâl-i hâzır gibi Ermeni da’vâsının en endîşeli bir zamânında şirketimizin mu’âmelâtını tehlikeye ilkâ eylediği anlaşıldı. Artık şirketimizin ûmum me’mûrları bugün müttefikan gayret etmeleri elzemdir. İşlerimize sekte îrâs ettiğinden ve ihtilâl îcâbâtı hilâfında şâyân-ı nefret harekâta cür’et eylediğinden dolayı {İntikâm karârıyla} Mösyö Arpiar Arpiyaryan’ı bundan böyle Hınçak şirketimiz a’zâsından tard eylediğimizi resmen beyân eyledik.
Hınçak şu’bemizin merkez a’zâsı ve müşâvir a’zâsı
Bedros Marmikyan Andon Nazar Bekyan Cerrah Maral K.K.
B. Kalfa Mihran Damadyan Ebah Vekafyan
Agasi K. T.-S. Yan
Mar Nazarbekyan
Mühür Londra, 21 Nisan 1896”
Hüseyin Nâzım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Cilt: II, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1998, (Cilt II), s. 414-415; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım-Ermeni Olaylarının İçyüzü, Haz. Tahsin Yıldırım, Selis Kitaplar, İstanbul, 2003, (Hatıralarım) s. 313-314.
40 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 153.
41 Amerika’da 1907 yılında işlenen Tavşancıyan cinayetinin ardından New York şehrinde bazı Ermenilerin evlerinde aramalar yapılmıştır. Bu aramalarda Stephan Kadaryan’ın odasına da girilmiş ve burada Veragazmyal Hınçakların yeminli bir örgüt olduğunu ispatlayan çeşitli evraklara el konulmuştur. Bu evraklardan biri Veragazmyal Hınçaklar tarafından 1903 yılında kabul edilen ve 1906 yılında Kahire’de düzenlenen kongrede değiştirilen genel tüzüktür. Tüzük incelendiğinde merkez komitenin yöneticiler hariç herhangi bir üyeyi ölüme mahkûm edebilecekleri anlaşılmıştır. Yine buradan elde edilen 1904 yılına ait bir takvimde hain oldukları şüphesiyle öldürülen eski komite mensuplarının fotoğrafları olduğu görülmüştür. Takvimdeki üç fotoğrafın altına “Üç ocağın her birine hançer saplayan bir el figürü olan üçlü bir kalp” mühür olarak basılmıştır. Mührün altında her kurbanın ismi, öldürülme tarihi ve “bunlara gelince, tüm hainlere” ibaresi bulunmaktadır. “Authorized to Kill”, The New Era, 15 Ağustos 1907. Osmanlı Devleti ise Londra’da yeni bir Hınçak komitesi meydana getirildiğine dair hazırlanan raporla bu oluşumdan haberdar olmuştur. BOA. HR. SFR. 3... 475/5, lef 6, 13 Ocak 1898; Erdal Aydoğan, s. 36.
25
Nümayişi organizatörleri Hamparsum Boyacıyan, Mihran Damadyan42; Arpiaryan’ın yakın çalışma arkadaşı Levon Paşalıyan gibi isimler katılmıştır43. Hınçak adını taşıyan iki grup arasında yaşanan sorunlar sebebiyle Mısır’dan İngiltere’ye, Rusya’dan Bulgaristan’a, Kafkasya’dan İran’a dünyanın pek çok yerinde cinayetler işlenmeye başlanmıştır44.
1.1.3. İki Hınçak Grubunun Birleşme Teşebbüsleri
Eski ve yeni Hınçak partilerinin Varna’daki şubeleri aralarındaki sorunları çözerek birleşmek için 1902 yılının mart ayında görüşmeler yapmaya başlamışlardır. Görüşmelerin olumlu yönde gitmesi üzerine 27 Mart 1902’de Veragazmyal Hınçak taraftarı İravunk45 gazetesinde eski ve yeni Hınçak merkez komite şubelerinin artık bir vücut oldukları beyan ve birleşmeleri ilan edilmiştir. Bu birleşmiş komite altı azadan meydana gelecek ve gazetelerini resmi organ olarak birlikte kullanacaklardı46. Bir yıl sonra yapılan toplantıda yeni bir gazete teşkiline ve genel bir yönetim heyeti oluşturulmasına karar verilmiştir47. İki komite tüm bu gelişmelere rağmen bir süre sonra birleşmekten vazgeçmişlerdir. 1904 yılında bu kez eski ve yeni Hınçaklar ile Taşnak komite reisleri bir araya gelerek birleşme görüşmeleri yapmışlardır48. Görüşmelerin devam ettiği dönemde ortak mitingler yapılması düşünülmüş, irad edilecek nutuklar iyi niyet gösterisi olarak karşılıklı yazılmıştır. Ancak bu görüşmeler aynı yılın bahar aylarında rafa kalkmış, bunun yerine anlaşmazlıklar baş göstermiştir49.
42 Damadyan, Arpiaryan’ın komiteden tard kararında imzası olan azalardan biriydi. Ancak sonradan Andon Rüştuni’nin araya girmesiyle Arpiaryan’la barışmış ve onunla birlikte hareket etmeye başlamıştır. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 417. Bunun üzerine Hınçak Komitesi tarafından bir beyanname yayınlanarak Mihran Damadyan, Andon Rüştuni ve Baron Agasi ile ilişkilerin kesildiği ve İstanbul şubesinin de yeni bir idare heyeti oluşturulana kadar lağvedildiği ilan edilmiştir. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 317.
43 Victor Azarya, The Armenian Qarter of Jerusalem, University of Califormia Press, Ltd. London, England, 1984, s. 44-45; Walker, s. 383, 403.
44 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 144.
45 İravunk (Hak) adlı gazete 1896-1911 yılları arasında Varna’da yayınlanmıştır. Ermeni hareketinin birleşmesi taraftarıydı. Hatta editörlerinden Agop Gurbetyan ileriki fasılda görüleceği üzere birleşme taraftarı politikasını canıyla ödeyecektir. Avrupa’nın Ermeni meselesine yaklaşımını eleştiren gazete Rusya taraftarı olmasıyla biliniyordu. Osmanlı topraklarına girişi 1904 yılından sonra yasaklanmıştı. Mildanoğlu, s. 64.
46 BOA. HR. SFR. 04. 217/69, 30 Nisan 1902.
47 BOA. HR. SFR. 04. 594/29, 26 Kasım 1903.
48 BOA. A.} MTZ. (04) 113/53 lef 2, 20 Mart 1904.
49 BOA. HR. SFR. 04. 594/78, 26 Ocak 1904.
26
Veragazmyal Hınçaklar Meşrutiyet’in ilanından sonra merkezlerini İstanbul’a taşırken daha önce New York ve Boston’da çıkardıkları Anavatanın Sesi50 adlı gazetelerinin baskı merkezini de yanlarında getirmişlerdir. Parti reislerinden biri 1900 yılında fesat faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle Osmanlı Devleti tarafından tutuklanan ve Amerikan vatandaşı olan Vahe kod adlı Aleksan Arzuyan’dır.51 Arzuyan daha önce Osmanlı Devleti tarafından ihtilalci olduğu gerekçesi ile tutuklanmasına rağmen Meşrutiyet’in getirdiği özgür ortamda komitenin başına geçmiştir. Veragazmyal Hınçaklar kısa bir süre içinde faaliyet programını tamamlamıştır. Komite programında devletin ilerlemesi ve siyasal-demokratik olarak güçlenmesi için çalışacaklarını, herhangi bir isyan faaliyeti içerisinde yer almayacaklarını ve Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduklarını duyurmuşlardır52. Veragazmyal Hınçaklar, İttihat ve Terakki yanında yer almak istese de Anadolu’daki Ermeniler arasında fazla destekçileri olmadığından Devrimci Hınçak Partisi olarak bilinen asıl Hınçaklar kadar etkin ve başarılı olamamışlardır53.
1.1.4. Saghitiel Sagouni Cinayeti
Saghitiel Sagouni, Sosyal Demokrat Hınçaklardan ayrıldıktan sonra faaliyetlerine Amerika’da devam eden Veragazmyal Hınçaklara mensuptur. Ancak komitenin örgütlenme amacından saptığını düşünmüş, büyük miktarda paralar toplamasına karşı gelmiş ve bunu dile getirmekten de çekinmemiştir54.
Sagouni, 1902 yılında Amerika’da toplanan 20.000 doların komite yararına ve Ermenistan’ın kurtuluşuna değil, komite mensuplarının faydasına kullanıldığını iddia etmiştir. İddialarına Boston’da çıkan bir gazetenin editörleri de bu iddiaya destek vererek
50 Ermeniler arasında “Tyzan Hayrenyats” adıyla bilinen bu gazetede başlangıçta siyaset ve edebiyat alanlarında yazılar yayınlanıyordu. Ancak gazete bir süre sonra Veragazmyal Hınçak Partisi’nin resmi yayın organına dönüştü ve 1911 yılına kadar basın dünyasında varlığını sürdürdü. Mildanoğlu, s. 68.
51 BOA. HR SFR. 3… 492/6, 18 Eylül 1900.
52 Avagyan ve Minassian, s. 48-49.
53 Avagyan ve Minassian, s. 53.
54 “The Murder Of An Armenian In London”, The Times, 29 Ekim 1903; “Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914.
27
bazı komite mensuplarının zimmetlerine para geçirdiklerini belirtince hem editörlerden biri olan Peter Kürekyan hem de Sagouni suikasta uğramıştır55.
Sagouni, aynı kökten çıkıp farklı siyasal yollara giden iki lider olmalarına rağmen asıl Hınçakların lideri Nazarbegyan’la dostane ilişkiler içinde olmuştur. Zaman zaman bir araya geldikleri de bilinmektedir. Sagouni, arkadaşı Nazarbegyan’a düzenlenen bir suikastı soruşturmaya gittiği Lozan’da bir süre kalmış ve 26 Ekim 1903’te Londra’ya dönmüştür56. Yolculuktan döndüğü günün akşamı Nunhead’de bulunan evine girmek üzereyken kendisini öldürmek için görevlendirilen suikastçının saldırısına uğramıştır57. Saldırgan defalarca ateş ederek Sagouni’yi önce sırtından sonra sağ kolundan yaralamıştır. Sagouni silahıyla kendisini savunmak istediyse de başaramayıp yere düşünce bu kez sol kolundan iki, karnından ve göğsünden birer kurşun yarası almıştır58. Hastaneye kaldırılan Sagouni olaydan yaklaşık üç saat sonra iç kanama nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Olay yerinde yapılan incelemelerde elde edilen revolverle alakalı geniş çaplı bir araştırma başlatılmış ve Amerikan yapımı revolverin Norwich (Newyork)’da üretildiği tespit edilmiştir. Ancak fabrikada kısa bir süre önce çıkan yangında tüm kayıtların silindiği anlaşıldığından revolveri satın alanı takip etmek mümkün olmamıştır59.
Sagouni ölmeden önce arkadaşına saldıranı tanımadığını ancak Fransa’dan İngiltere’ye dönüş yolunda sürekli olarak takip edildiğini hissettiğini; katilinin 1.65 boylarında, yaklaşık 30 yaşında oldukça uzun boylu, siyah saçlı ve bıyıklı olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine tariflere uyan bir kişi tutuklandıysa da daha sonra serbest bırakılmıştır60.
55 “Sensation in London”, The Evening Star, 27 Ekim 1903. Amerika basınında Ermeniler arasında yaşanan sorunlara değinilerek kamuoyuna komitelere taraf olunmadığının bildirilmesi ve işlenen suçların cezasız kalmaması gerektiği yazılmıştır. “Cinayet elçilerinin”, buraya gelip birbirlerini öldürmelerine izin vermektense, göçmenlik konusunda ek ve sağlıklı kısıtlamalar getirerek, bunların ülke dışında tutulmasının çok daha iyi olacağı değerlendirmesi yapılmıştır. “Murder Conspiracies”, Topeka State Journal, 21 Kasım 1903.
56 “Armenian Leader Slain”, The Abbeville Press and Banner, 11 Kasım 1903.
57 “Murder In London”, The Globe, 27 Ekim 1903; “Street Assasination In London”, The Evening Post, 27 Ekim 1903; “Sensational Murder”, The Shields Daily Gazette And Shipping Telegraph, 27 Ekim 1903.
58 “Armenian Murdered In London”, The Times, 28 Ekim 1903.
59 “The Murder Of An Armenian In London”, The Times, 29 Ekim 1903.
60 “Sensation in London”, The Evening Star, 27 Ekim 1903. Bazı gazetelerde Sagouni’nin, Nazarbegyan’ın bıçaklanmasının ardından olayı soruşturmak için Lozan’a gittiği, dönüş yolunda saldırganı kendisine tarif eden bir adamla karşılaştığı ve anlatılanları bir rapor haline getirdiği, raporda tarif edilen
28
Londra’da kısa süre önce Veragazmayal Hınçakların kongresinde yapılmış ve burada pasif olduğu gerekçesiyle suçlanan bazı liderlerin tasviye edilmesi için karar alınmıştı. İşte bu sebeple Sagouni’nin arkadaşları cinayeti Hınçak Partisi’nin Alfaristlerine (Veragazmyal) atfetmişlerdir61.
Hınçak liderinin cenaze töreni 31 Ekim 1903’te büyük bir kalabalık eşliğinde yapılmıştır. Amerika, Rusya, Osmanlı Devleti, İran ve başka ülkelerdeki Hınçak bürolarından çelenkler gönderilen cenaze, Hınçak komitesi genel merkezinden mezarlığa kadar seyircilerin sıralandığı yoldan geçirilerek defnedilmiştir62.
Amerika’dan ağustos ayında iki Ermeniyle birlikte ayrılan Vahan Kirkoryan Londra banliyölerinden Clappam’da Sagouni’ye rakip bir komite kurmuştu. Bu sebeple cinayetin, Kirkoryan’ın da içinde bulunduğu bir komplo neticesinde işlendiğinden de şüphelenilmiştir. Eskiden Protestan bir vaiz olan Kirkoryan’ın Veragazmyal Hınçakların ikiye ayrılması yüzünden Sagouni’ye düşman olduğu bilinmektedir. Tüm bunlar gözönüne alındığında Ivernia adlı vapurla Boston’a gelecek Kirkoryan’ın tutuklanmasına karar verilmiştir63. Kirkoryan Amerika’ya girdikten hemen sonra tutuklanmışsa da sonradan serbest bırakılmıştır. 4 Kasım 1903’te sınır dışı edilmesine karar verilmiştir64.
1.1.5. Aram Kirkoryan ve Bedros İzmiryan Cinayetleri
Saghitiel Sagouni cinayetinden hemen sonra Londra’da iki Ermeni daha öldürülmüştür. Sagouni’nin arkadaşları olan maktuller, katilleri gibi Hınçak Komitesi’ne mensuptur65. Katil, adlarının Aram Kirkoryan ve Bedros İzmiryan olduğu öğrenilen iki komite delegesini 4 Kasım 1903’te Forest Hill’de öldürdükten sonra intihar etmiştir66.
kişinin Sagouni’yi vuran adamın eşkâliyle aynı olduğu yazılmıştır. “Armenian Leader Slain”, The Abbeville Press and Banner, 11 Kasım 1903.
61 Sagouni, liderlerin tasviye edilmesi kararından haberdardı. Bu sebeple kendini savunmak için yanında revolver ve hançer taşıyordu. Buna rağmen arkasından saldırıldığı için silahları kullanacak vakit bulamamıştı. “Sensation in London”, The Evening Star, 27 Ekim 1903. Yalnızca Sagouni değil, Nazarbegyan’da aynı dönemde aynı grubun suikastına uğramıştı. Nazarbegyan, Sagouni’den bir hafta önce İsviçre’nin Lozan kentinde bıçaklanmış hatta saldırı sonucunda öldüğü dedikodusu çıkmıştır. “Crime Has Created Quite A Sensation”, The Union Times, 30 Ekim 1903.
62 “Crowds at Sagouni’s Funeral”, New-York Daily Tribune, 1 Kasım 1903.
63 “Hostile to Sagouni”, Topeka State Journal, 30 Ekim 1903; “Armenian Foet Held as Murder Suspect”, The Washington Times, 30 Ekim 1903.
64 “Krikorian Ordered Deported”, New-York Tribune, 5 Kasım 1903.
65 “Armenian Murders in London”, Dundee Evening Post, 5 Kasım 1903.2
66 BOA. HR. SYS. 2870/82 lef 1, 13 Kasım 1903.
29
Olay Londra’da oldukça ses getirmiş ve meselenin tüm çıplaklığıyla açığa çıkarılması için tahkikata başlanmıştır. Sagouni suikastından bir ay sonra işlenen cinayetlerde dikkat çeken ilk detay olayın cüretkârlığıdır. Peckham Rye’da öğleden sonra işlenen cinayetlerde iki kurban da sırtından vurulmuştu. Cinayet mahalinde bulunan üçüncü kurban olması muhtemel olan Rupen Karabetyan’ın üzerine de iki el ateş edilmiştir. Karabetyan bu saldırıdan yara almadan kurtulmayı başarmıştır. Cinayetlerin ardından kaçma girişiminde bulunan katil yakalanacağını anlayınca revolverle kendini vurmuştur. Açık kimliği belirlenemese de katilin intihar etmesi sonucu elde edilen bir delil, Saghitiel Sagouni cinayetinin sorumlusunun da bu kişi olduğunun düşünülmesine sebep olmuştur. Zira suikastların tamamı solak biri tarafından işlenmiştir. Polisin elinde suikastçının kimliği olmadığından yüzündeki yara izlerinin kimliğinin bulunmasını kolaylaştırabileceğine inanılmıştır67.
Soruşturma sırasında suikastçının kıyafetleri de dikkat çekmiştir. Zira katil yeni bir palto ve derby şapka68 ile saygın bir dış görünüm arz ederken iç giyimi yırtık pırtık bir çavuş kıyafeti ve eski ayakkabıdan ibarettir. Bu şekilde giyinmesi kaçış plânının bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Zira katil, palto ve şapkasını çıkararak eski bir şapka takıp ortadan kaybolmak niyetinde olabilirdi. Polis, suikastları aynı katilin işlediğine ve Sagouni cinayetinden sonra yardım alarak kaçtığına ikna olmuş ve olayın taraflar arasında bir kan davasına dönüşmesinden endişe etmeye başlamıştır69.
Katilin kimliğinin tespit edilmesi ile alakalı çalışmalar bir süre daha devam etmiş ve araştırmalar Amerika’ya kadar uzanmıştır. Massachusetts eyaletine bağlı Middleborough şehrinde bir ayakkabı fabrikasında çalışan Dikran Derakyan’ın birkaç ay önce Londra'ya giderek ortadan kaybolduğu bilinmekteydi. Bu sebeple Londra'daki Hınçak Kongresi’nde iki delegeyi öldürerek intihar edenin Dikran olduğundan şüphelenilmiştir70. Bu arada Yangie takma adını kullandığı öğrenilen katilin kaldığı
67 “He Killed Two More”, The Topeka State Journal, 5 Kasım 1903; “Assassin Suicides”, The Wichita Daily Eagle, 5 Kasım 1903. Katilin cesedinin üzerinden çıkan bir mektupta adının Gorgie Yannie olduğu yazıyordu.
68 Derby şapka, melon olarak da bilinen yuvarlak formlu bir şapkadır.
69 “He Killed Two More”, The Topeka State Journal, 5 Kasım 1903.
70 “No Armenians Arrested”, New-York Daily Tribune, 10 Kasım 1903.
30
odada da bir inceleme yapılmış, katile gönderilen bir mektuptan yola çıkılarak öldürülenlerden biri ile bağlantısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır71.
Öldürülenlerin toprağa verilmesinin ardından katil için de cenaze töreni yapılması gündeme gelmiş ancak Manchester Ermeni papazı buna tepki göstermek için hasta olduğunu bahane ederek töreni gerçekleştirmek istememiştir. Bunun üzerine katilin cenazesine Dulwich mahallesindeki İngiliz rahiplerden biri başkanlık etmiştir. Yaklaşık 400 Ermeninin katıldığı törende konuşan rahip sükûneti sağlamak istediğinden cinayetlerin Ermeni meselesi ile karıştırılmaması gerektiğini beyan etmiştir. Bunun ardından kürsüye Hınçak mensubu bir Ermeni çıkarak Ermenice bir nutuk atmış ve asıl amaçlarının Osmanlı Devleti yönetimini sona erdirmek olduğunun unutulmaması gerektiğini, hatta katilin belki de Türkler tarafından gönderilmiş olabileceğini iddia etmiştir72.
Olayla alakalı ifadesine başvurulmak istenen bir Ermeni ise bunu yaparsa hayatının tehlikeye gireceğine dair bir tehdit mektubu almıştır. Bunun neticesinde dava boyunca mahkeme salonuna tanık ve görevlilerden başka kimsenin girmemesine karar verilmiştir. Alfaristler olarak da adlandırılan Veragazmyal Hınçaklar ise cinayetlerden sonra bir açıklama yaparak partilerinin hiçbir zaman fiziki güce başvuran bir organizasyon olmadığını ve varlık sebeplerinin milletlerinin durumunu iyileştirmekten ibaret olduğunu iddia etmiştir73. Ancak şüphesiz ki bu iddiaları gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Zira bu grup “Ilımlı Hınçaklar”74 olarak da adlandırılmasına rağmen İngiltere, Amerika ve Osmanlı Devleti’nde şantaj ve tehdit yoluyla para toplamak, acımasız suikastlarla pek çok Ermeniyi acımasızca katletmek gibi girişimlerde bulunmaktan çekinmemesiyle tanınır olmuştur.
71 Dikran’ın burada bulunduğu süre boyunca “Yangie”, “Gorgie Yangie” ya da “Yorgie” takma adını kullandığı tespit edilmiştir. “The Armenian Vendetta”, Derry Journal, 11 Kasım 1903; “The Armenian Vendetta” ve “The Armenian Murders”, The Newcastle Daily Chronicle, 6 Kasım 1903.
72 BOA. HR. SYS 2870/82 lef 1, 13 Kasım 1903; BOA. DH. TMIK. M. 160/57 lef 2; 13 Kasım 1903.
73 “The Armenian Murders”, The Times, 7 Kasım 1903.
74 İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (IV)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 17, Ankara, 2000, (Ermeni Sorunu [IV]), s. 30.
31
1.1.6. Arpiar Arpiaryan Cinayeti
Veragazmyal Hınçaklarının teşkilatlanmak için kendilerine seçtikleri merkezlerden biri Kahire’dir. Ancak Mısır’daki Hınçaklar ve Reforme Hınçaklar arasında yaşanan mücadele neticesinde burada siyasi suikastlara girişilecektir. Bu suikastların belki de en önemlisi Arpiar Arpiaryan’ın öldürülmesidir75.
Arpiar Arpiaryan, Eğin’in Abuçeh köyünden olan Arpiaryan Amiralar soyundan gelmektedir.76 1852’de ailesi Samsun’dan İstanbul’a seyahat ederken gemide dünyaya gelmiştir. Venedik’teki Murad Rafaelyan okulunda eğitim görmüştür. İstanbul’da bulunduğu sırada Arevelk ve Hairenik77 gazetelerini kuran Arpiaryan bir süre sonra Hınçak komitesine katılmıştır. 1890’da İstanbul’dayken ihtilalci faaliyetlerde bulunduğu gerekçesi ile tutuklanmıştır78.
Kılık değiştirmekte marifetli olan Arpiaryan, Hüseyin Nâzım Paşa’nın anlatımına göre bazen kadın kılığında dolaşmış, bazen hoca ya da derviş kılığında camileri gezmiş, bazense hamal kılığında vapurlara girip çıkmıştır. Hatta genel afla salıverildikten sonra Zabtiye Nazırı’nı odasında tebdil-i kıyafet bir halde tam dört kez ziyaret etmiştir. Daha sonra nazıra bir mektup göndererek Osmanlı Devleti için hizmet edeceğini beyan etmiştir. Mektupta Hüseyin Nâzım Paşa’ya hitaben şu cümleler yazılmıştır:
“Beni ne kadar arasanız, bulamazsınız. Ashabı mesalihten birisi kıyafetiyle dört defa odanıza girdim ve sizinle görüştüm. Beni bir İtalyan tüccarı zannetmiştiniz. Binaenaleyh takibimden sarfınazar ediniz. Hem de takibime lüzum kalmamıştır. Çünkü ben, komite ile alakamı kesip
75 Bedros Puzant Torosian, In Search of Haven and Seeking Fortune: The Economic Role of Ottoman Armenian Migrants in British-Occupied Egypt (1882-1914), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), American University of Beirut, Beirut, 2019, (Seeking Fortune), s. 73.
76 Arsen Yarman, “Eğin (Agn) Ermenileri-II”, Kebikeç, Sayı: 38, Ankara, 2014, s. 133.
77 Zakarya Mildanoğlu Arpiaryan’ın Hairenik gazetesinin kurucusu değil başyazarı olduğunu yazar. Ancak Arpiaryan’ın katkı sunduğu gazeteler Arevelk (Doğu) ve Hairenik (Vatan)’le sınırlı değildir. Arpiaryan gazeteci kimliği ile Mşag, Yergrakund (Yerküre), Mard (Kavga), Nor Gyank (Yeni Hayat), Hayadani Goçnag (Ermenistan Çanı), Hay Hantes (Ermeni Dergi), Lusaper (Aydınlatıcı), Şirag, Garapnad (Gyotin), Husaper (Ümit Verici), Şuşan (Zambak) adlı gazete ve dergilere kurucu, editör, başyazar ya da yazar olarak katkı sunmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mildanoğlu, s. 46, 53, 65, 66, 68, 79, 82, 85, 102, 123, 126.
78 “Arpiar Arpiarian (1852-1908)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, (Arpiarian), s. 52; Garabed K. Moumdjian, “Struggling for a Constitutional Regime: Armenian-Young Turk Relations in the Era of Abdulhamid II, 1895 -1909”, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), University of California, Los Angeles, 2012, s. 207.
32
hükûmetinize yardım etmek istiyorum. Bu yardım da komite arasına nifak ve şikak sokmaktan ibaret olacaktır. Zannedersem bu çok faydalı bir harekettir. Semeresini yakında görürsünüz.”79
Arpiaryan bu mektuptan bir süre sonra yeniden ortaya çıkmış ve Hüseyin Nâzım Paşa’yı bu kez İsveçli bir Doğubilim uzmanı kılığında ziyaret etmiştir. Arpiaryan odadan çıkarken nazıra “...Sözüm sözdür. Hürmetlerimin kabulünü rica ederim. Arpiar Arpiaryan” yazılı bir not bırakmıştır80.
Osmanlı Hükûmeti için çalışıp çalışmadığı tam olarak bilinmemekle beraber 1896’da İstanbul’dan ayrılarak Londra’ya gitmiştir. Londra’da aylık olarak çıkarılan Mard gazetesini editlemiş ve Marksist özellikler taşımayan Veragazmyal Hınçaklara liderlik etmeye başlamıştır81.
Arpiaryan’a dair ilk suikast ihtimali 1900 yılında belirmiştir. Smpad Der Gazaryan, Taşnak merkezine bu haberi iletirken ölüm emrinin Londra’daki Hınçak merkezi tarafından verildiğini bildirmiştir. Suikast kararına gerekçe olarak Arpiaryan’ın tutuklanıp salıverildikten sonra Osmanlı Devleti için muhbirlik yapmakta olduğu iddiası gösterilmiştir82. Ancak herhangi bir suikast girişiminde bulunulmamıştır.
Arpiaryan, 1901 yılında Venedik’e, 1905’te Kahire’ye gitmiştir. Kahire’de Shirak (Şirag) adlı edebi derginin editörlüğünü yaptığı esnada Lousaper’e yazar olarak katkıda bulunmuştur. 12 Şubat 1908’de evine gittiği esnada Hınçaklar tarafından düzenlenen suikastla öldürülmüştür83.
Arpiaryan cinayeti Hınçaklar arasındaki düşmanlık nedeniyle işlenmiş olsa da suikastın Tavşancıyan cinayetinden sonra Ermenileri korkutmak maksadıyla işlendiğine dair bir görüş daha ortaya atılmıştır. Bu görüşe göre Arpiaryan Amerika’daki Tavşancıyan cinayetinden sonra faillerin cezalandırılmasını talep ettiği çok sayıda başyazı kaleme almıştı. Bu sebeple tepki çeken Ermeni ortadan kaldırılarak New York
79 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 311.
80 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 312.
81 Moumdjian, s. 207.
82 Moumdjian, s. 207.
83 Torosian, s. 74; Walker, s. 383; Arpiarian, s. 453; BOA. ZB. 311/1, 6 Mart 1908.
33
Ermenilerini korkması ve Hınçaklar aleyhine ifade vermelerini engellemesi amaçlanmıştı84.
Arpiaryan’ın öldürülmesi Veragazmyal Hınçakları oldukça öfkelendirmiş ve misilleme olarak bir dizi suikast düzenlenmesine karar verilmiştir. Bunun neticesinde Sakuni, Krikoryan ve Smigian adlı üç Hınçak mensubu öldürülmüştür. Sabahgülyan ve Nazarbegyan’a da suikast girişminde bulunulmuş ancak başarılı olunamamıştır85.
1.1.7. Kongrelerde Yaşanan İhtilaflar
1.1.7.1. VI. Hınçak Kongresi
Hınçaklar, VI. Kongrelerini toplamak için 1-10 Nisan 1909 tarihleri arasında İstanbul’da olmayı kararlaştırmış olsalar da 31 Mart Vakası nedeniyle 12 Temmuz 1909’da başlatabilmişlerdir. Kongreye dünyanın çeşitli yerlerinden 124 Hınçak şubesi çağrılmıştır. Ancak 79 Hınçak şubesi toplam 108 delegeyle temsil edilmiştir86. Kongrede iki farklı görüş ve savunucuları arasında fikir çatışmaları yaşanmıştır. Bunlardan birincisi Rusya Ermenileri ekolünden Paramaz ve Sabahgülyan’ın öne sürdüğü isyan faaliyetlerine devam edilmesi görüşüdür. Zira Paramaz ve Sabahgülyan Adana olaylarının gerçek müsebbibinin İttihat ve Terakki olduğunu düşünmüş ve onları Abdülhamid’ten daha tehlikeli görmüşlerdir. Ayrıca İttihat ve Terakki’nin Ermenileri rahatlatarak hareketlerini engelleyecek vaatlerde bulunduklarını öne sürmektedirler87.
İkinci görüş ise Osmanlı Ermenisi olan ve doğdukları ülkenin iç dinamiklerini çok iyi bilen Aram Ağinbaşyan (Aramyan)88, Zaharyan ve Hamparsum Boyacıyan gibi kişilerin temsil ettiği isyan faaliyetlerine devam etmenin mümkün olmadığı görüştür. Osmanlı Ermenileri II. Meşrutiyet’in ilanından sonra komite faaliyetlerinin siyasal zemine çekilmesi taraftarıdır. Kongrede Osmanlı Ermenilerinin savunduğu görüş
84 “Armenian Editor Murdered By the Hunchakist Society”, The Pensacola Journal, 18 Şubat 1908; “Echo Of New York Murders-Armenian Editor Assassinated in Cairo, Egypt”, The Bemidji Daily Pioneer, 18 Şubat 1907. Hâlbuki ilerideki fasıllarda Tavşancıyan cinayetinden bahsedilirken de görüleceği gibi Amerika’da işlenen cinayetten sonra Sosyal Demokrat Hınçak Partisi olayla ilgili olarak Veragazmyal (Reforme) Hınçak Partisi’ni suçladığı bir açıklama yayınlamıştır.
85 Torosian, s. 74.
86 Kadir Akın, Ermeni Devrimci Paramaz: Abdülhamid’den İttihat ve Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım, 2. Baskı, Dipnot Yayınları, Ankara, 2015, s. 145.
87 Akın, s. 146-147.
88 İsmi çeşitli kaynaklarda Aramyan, Aram Ağinbaşyan ya da Aram Açıkbaşyan olarak yazılan Arapgir doğumlu bu Osmanlı Ermenisinin asıl adı Krikor Garabedyan’dır.
34
mantıklı bulunarak “Emekçi halkın elinden anayasal haklar alınmadıkça, parti yasal temelde faaliyet göstermelidir.” kararı alınmıştır89. Ayrıca kongrede partinin adının Sosyal Demokrat Hınçak Partisi olarak değiştirilmesine karar verilmiştir90. Bunun yanında bireysel terör reddedilmiş ve bundan böyle zorla yardım parası toplanmasına, emlaka el koyulmasına yasak gelmiştir91.
Sabahgülyan kararlara muhalefet etmekle beraber ağustos ayında Beyoğlu’nda bulunan Surp Yervartyun Kilisesi’nde “Hınçakların, artık ihtilal çalışmalarına son vererek tüm varlıklarıyla yurdun yükselmesi için çalışacaklarını” açıklayan kişi olacaktır92.
1.1.7.2. VII. Hınçak Kongresi
1913 yılının Hınçaklar açısından en ses getiren olayı ağustos ayında Köstence’de toplanan kongredir. Kongrenin Varna’da toplanması düşünülmüş ancak Balkan Savaşı nedeniyle şehir değişikliği yapılmıştır. Hınçak kongresinde önce Hamparsum Boyacıyan ve Aram Ağinbaşyan hakkında malî suçlamalarda bulunularak görevden el çektirilmeleri sağlanmıştır. Kongreye tanıklık eden Balasyan’a göre Hamparsum Boyacıyan ve taraftarları Osmanlı Hükûmeti kanunları dâhilinde hareket etmek gerektiğini savunurken, Sabahgülyan ve taraftarları ihtilalci hareketleri savunmuşlardır. Boyacıyan’a bu sebeple el çektirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Sabahgülyan ve Paramaz’ın başını çektiği Rusya Ermenileri bunun ardından silahlı eylemlere girişmek kararını alabilmiştir. Kongreden İttihat ve Terakki liderleri Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa’ya suikast düzenlenmesi kararı da çıkmıştır. Osmanlı Ermenisi Hınçakların muhalefet etmesiyle iki taraf arasında tartışmalar yaşanmışsa da kongre sonunda illegal faaliyetlerde bulunulması kararı da kabul edilmiştir93.
Kongre bittikten sonra İttihat ve Terakki liderlerinden Talat Paşa’nın suikast listesindeki ilk isim olması kararlaştırılmıştır. Paramaz öncülüğünde bir grup saldırı için
89 Avagyan ve Minassian, s. 74.
90 Avagyan ve Minassian, s. 75.
91 Akın, s. 146.
92 Salahi R. Sonyel, İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana’da Vuku Bulan Türk-Ermeni Olayları (Temmuz 1908-Aralık 1909), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s. 6.
93 Avagyan ve Minassian, s. 120; Jean-Louis Mattei, Belgelerle Büyük Ermenistan Peşinde Ermeni Komiteleri, Bilgi Yayınevi, Ankara 2008, (Büyük Ermenistan), s. 139.
35
hazırlıklara başlamıştır. Cemal Paşa suikast girişimiyle alakalı bilgi sahibi olunca Talat Paşa’nın korunması için gerekli önlemleri almıştır. Suikastçılar İstanbul’a geldiklerinde tutuklanarak saldırının önüne geçilmiştir94. Bu arada Amayank Aramyanç adlı Ermeni de Talat Paşa suikastını önceden haber veren kişi olmakla itham edilerek öldürülmüştür95.
Komite içinde yaşanan fikir anlaşmazlıkları Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na girdikten sonra da zaman zaman kendini göstermiştir. Bu anlaşmazlıklar Ermenilerin sosyal hayatını da etkilemiştir. Çiracıyan Karabet Efendi 1913 yılı aralık ayı başında Diyarbakır vilayeti Cisrinebi nahiyesine müdür olarak tayin edilince daha önce mensubu olduğu Hınçaklar ile ilişkisini kesmiştir. 1915 yılında komiteyle alakalı bildiklerini hükûmete aktarmıştır. Vilayet merkezindeki komitecilerin isimlerini yetkililere ileten Karabet Efendi komite üyeleri arasında yaşanan anlaşmazlıklara dair bilgiler de vermektedir. Karabet Efendi memuriyete tayin edilmeden önce komite üyeleri arasında kişisel anlaşmazlıklar yaşandığını bildiğini ve ortama anarşinin hâkim olduğunu aktarmaktadır96. Ayrıca Kirkor Nalbandyan adlı komiteci Diyarbakır’a gelince Hınçak Kulübünü kahveye çevirmiştir. Kadınlarında buraya devam edebileceğine dair konuşmalar yapmaya başlayınca yerli ahali kendisine karşı çıkmıştır. Nalbandyan anlaşmazlığının çözülmemesi üzerine kulübü kapatılmıştır97. Aynı komiteden David oğlu Sabunciyan Mardiros da Karabetyan’ın anlattıklarına benzer şekilde konuşmakta ve şehre gelen Nalbandyan’ın komite arasında ayrılık çıkmasına sebep olduğunu ifade etmektedir98.
94 Sacit Kutlu, Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, s. 424-425; Avagyan ve Minassian, s. 121. Paramaz ve yanındakiler tutuklandıktan sonra Talat Paşa’ya suikast düzenlemeye teşebbüsün yanında Osmanlı Devleti’nin bir parçasını ayırarak devlet kurmak için gizli ve aleni toplantılar organize etmek, silahlı eylemlerde bulunmak, yabancı devletleri Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmak gibi suçlamalarla yargılanmış ve 27 Mayıs 1915’te sona eren mahkeme sonucu idama mahkum edilmiştir. Aydın, s. 212, 219.
95 Nagif Hamzayev, 19. Yüzyıl Sonlarından Günümüze Ermeni Siyasi Düşüncesi ve Siyasi Partiler, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ, 2018, s. 67.
96 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, Genelkurmay ATASE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005, s. 236.
97 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, s. 251; Oktay Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler ve Ermeni Olayları (1878-1920), Çizgi Kitabevi, Konya, 2013, (Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler), s. 79.
98 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, s. 237. Dikran oğlu tüccar Aluciyan Agop da Nalbandyan’ın sebep olduğu ayrılığa dair diğerlerine benzer bir ifade vermektedir. Bkz. Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, s. 251.
36
1.2. Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak) İçinde Yaşanan İhtilaflar
1.2.1. Taşnak Partisi’nin Kuruluşu
1890 yılında Kristapor Mikaelyan öncülüğünde Tiflis’te kurulan Taşnak Partisi’de Osmanlı Devleti sınırları dışında kurulmasına rağmen faaliyet alanını Osmanlı toprakları olarak belirlemiştir99. İlk fikir babası Grigoriy Artzruni olan100; Truşak, Troşak, Taşnaksutyun, Taşnak ve Ermeni Devrimci Federasyonu gibi isimlerle anılan bu oluşum gerek Ermeni siyasal hayatında gerekse komitecilik faaliyetlerinde en etkili örgüt olarak tarihe geçmiştir. Ermenistan siyasi hayatında hâlâ faaliyet göstermektedir. Taşnak
99 Uras, Ermeni Meselesi, s. 442.
100 A. B. Karinyan, Ermeni Milliyetçi Akımları, Çev. Arif Acaloğlu, 3. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007, (Milliyetçi Akımları), s. 25. Grigoriy Artsruni, hayatı ve görüşleriyle alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Perinçek, Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni (Taşnaklardan ASALA’ya Yeni Belgelerle), Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s. 31-40. Ayrıca “Grigor Artzruni (1845-92)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, s. 420-427.
37
komitesinin üç fikir babası vardır. Bunlar Kristapor Mikaelyan101, Stepan Zorian ve Simon Zavarian’dır. Üç Ermenide Rus üniversitelerinde yetişmişlerdir102.
Ermeni Devrimci Federasyonu olarak da bilinen parti farklı fraksiyonlar altında faaliyet gösteren tüm Ermeni örgütlerini siyasal zeminde bir araya getirmek istemiştir103. 1890 yazında kurulan partinin amacı “Türk Ermenistanı”na bağımsızlığını kazandırmaktır104. Kuruluşundan bir yıl sonra resmi yayın organı olan Droşak/Truşak
101 Kristapor Mikaelyan, Rus Narodnaya Volya teşkilatı içinde yetişmişti. Bu teşkilatın etkilerini üzerinde taşıyan Mikaeyan sayesinde Taşnak Komitesi de Hınçak Komitesi gibi sosyalist, sosyalist-milliyetçi özellikler içermekteydi. Erdal İlter, Taşnak Partisi’nin Ermeni İsyanları’ndaki Rolü (1892-1914), 21. Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış: Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu, Yay. Haz. Berna Türkdoğan, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2000, (Taşnak Partisi’nin), s. 85. Taşnak komitesi çeşitli eylemlerinin ardından 1904 Sofya Kongresi’nde İstanbul ve İzmir’de faaliyetlerde bulunma kararı almıştır. Bu faaliyet plânlarının şüphesiz en önemlisi Sultan II. Abdülhamid’in öldürülmesi girişimidir. Kristapor Mikaelyan Taşnak reisliği yaparken Sultan II. Abdülhamid’e düzenlenecek suikastta da başrolde olacaktır. Mikaelyan, suikastın nasıl yapılacağına dair incelemeler yapmak için Rus pasaportu ile İstanbul’a gitmiş ve birkaç defa selamlık resminde bulunmuştur. Bombanın padişah geçerken üzerine atılmasının kolay olacağını düşünerek selamlık yollarında bulunan kumlar üzerine patlayacak bir bomba yapılmasına karar vermiştir. Bir Ermeniye bomba sipariş ettiyse de bomba imalatçısı verdiği 50 lirayı alarak kaçmıştır. Bunun ardından padişahın camiye giriş çıkışını, araba ile cami arasındaki uzaklığını adım ve saatle tespit etmiştir. 17 Mart 1905’te Bulgaristan’da bulunduğu sırada İstanbullu bir Ermeni olan Vramşabuh’a beraber suikast için hazırlanan bombaları test ederken bombalardan birinin patlaması sonucunda ölmüştür. Uras, Ermeni Meselesi, s. 528-529; Gültekin Ural, Ermeni Dosyası, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998, s. 232; Anadol, s. 222; İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (V)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 48, Ocak 2001, Ankara, 2001, (Ermeni Sorunu [V]), s. 44; İbrahim Kamil, “Osmanlı-Rus Savaşı’ndan Abdülhamid Suikastı’na Ermeni-Bulgar İşbirliği ve Terörü, (1877-1905)”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı II, Sayı: 61, Ankara, 2014, s. 26. Ayrıca Bülent Yıldırım, Bulgaristan’daki Ermeni Komitelerinin Osmanlı Devleti Aleyhindeki Faaliyetleri (1890-1918), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, (Bulgaristan’daki Ermeni Komitelerinin), s. 82-83; Edward J. Erickson, Ottomans and Armenians A Study Counterinsurgency, Palgrave Macmillan, New York, 2013, s. 26; Tahsin Paşa, Yıldız Hatıraları, Yay. Haz. Ahmet Zeki İzgöer, 6. Baskı, İz Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 304-305.
102 Walker, s. 68. Taşnaklar’ın asıl adı Hay Yekapoxakan Daşnakcutiwn’dır. Daşnak, Taşnak, Taşnaksutyun, Ermeni Devrimci Federasyonu gibi adlarla anılmaktadır. Gökhan Bolat, Ermeni Meselesi’nde İran’ın Rolü ve Osmanlı-İran İlişkilerine Etkileri (1876-1909), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2010, s. 87.
103 Nalbandian, federasyonu vücuda getiren grupların üç ana bölümden meydana geldiğini yazar. Bu gruplardan ilki Sosyalist olmayan milliyetçi ihtilalcilerdir. Türkiye Ermenistanı ile ilgilenirler. Armenakan Partisi’ne eğilimli olan ve Petersburg’da eğitim gören bu gençler Tiflis’te “Severne Nomera” yani Kuzey Pansiyonu’nda bir araya geldikleri için bunlara “Kuzeyliler” denilmiştir. Sosyalist ihtilalcilerin ikinci grubu Çar rejimini devirmek istediklerinden Rus ve Gürcülerle işbirliği yapmak arzusundadır. Üçüncü grup ise yalnızca Türkiye Ermenileri ile meşgul olmak isteyenlerden meydana gelmiştir. Moskovalı öğrencilerden oluşan sosyalist ihtilalciler Tiflis’te “Luzhnye Numero” yani Güney Pansiyonu’nda bir araya geldiklerinden bunlara da “Güneyliler” denilmektedir. Nalbandian, s. 152; Gürün, s. 202; Doğan, Hınçak ve Taşnaksütun, s. 315. Ayrıca Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 159; Bolat, s. 84-85.
104 Nalbandian bu yeni partinin Ermeni Devrimciler Federasyonu bayrağı altında, Türkiye Ermenistanı'nın siyasi ve ekonomik özgürlüğünü hedefleyerek "Türk hükümetine karşı halk savaşı" ilan ettiğini ve artık Avrupa’dan yardım istememeye karar verildiğini ilan ettiklerini yazar. Nalbandian, s. 156; ayrıca Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 26.
38
yayınlanmaya başlamıştır. 1892 yılına kadar belirli bir programı olmamıştır105. Bu evrede kendileri için en önemli şeyin iş ve hareket olduğunu öne sürmüşlerdir106.
1892 yılında yapılan Taşnak Kongresi’nde alınan kararlar parti programı olarak uygulanmaya başlamıştır. Bu programda siyasal özerklik, bağımsızlık ya da üç Ermenistan’ın (Türkiye, Rusya ve İran) birleştirilmesinden hiçbir şekilde söz edilmemektedir107.
Kongrede alınan kararlardan biri de devletin sadık tebaasını ilgilendirmektedir. Bu karara göre; “Türkiye’de isyan çıkartılacak, hainlere, casuslara hafiyelere, devlet adamlarına suikastlar hazırlanacak, silah gönderilecek, silah kullanma eğitimleri verilecek, bütün Ermeni Ulusunun özellikle gençlerin isyana hazır olmaları” sağlanacaktır108. Bunun ardından 1894’te asıl parti programı hazırlanarak Droşak’da yayınlanmıştır109. Teşkilat talimatnâmesi ise 1907’de neşredilmiştir. Osmanlı Devleti’nin doğusunda bir Ermenistan kurmak amacında olan komitenin ilk hedefi, bu topraklarda isyan çıkarmaktır. Böylece tıpkı Balkanlardaki isyanlarda olduğu gibi Avrupa’nın dikkatini çekerek müdahalede bulunulmasını amaçlamışlardır110. Komitenin Osmanlı Ermenileri bakımından belki de en önemli emri ise şudur:
“Türkü, Kürdü her yerde, her türlü şartlar altında vur. Gericileri, sözünden dönenleri, Ermeni hafiyelerini, hainleri öldür. İntikam al.”111
Taşnaklar’ın en önemli icraatlarından biri Ermeni ahaliye karşı düzenledikleri suikastlar olacaktır112. Bu suikastlar iki amaca hizmet ediyordu. Bunlardan birincisi kendileri için gerçek ve potansiyel tehdit olan unsurları ortadan kaldırmaktır. Bu amaç doğrultusunda bazı Osmanlı yetkilileri, özellikle hükûmetteki varlığı ile kendileri
105 İlter, Sosyalist Ermeniler, s. 27.
106 Uras, Ermeni Meselesi, s. 442; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 154.
107 Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 27; Gürün, s. 204.
108 Anadol, s. 110.
109 İç tüzük metni ile alakalalı olarak bkz. Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 162-170. 1892 yılında yayınlanan ilk parti programı “Narotnovolets” adlı bir Rus teşkilatından alınmıştı. Uras, Ermeni Meselesi, s. 446; Ermeni Sorunu [XI], s. 41. Taşnak Komitesi Talimatnamesi için bkz. Uras, Ermeni Meselesi, s. 446-449.
110 Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 28.
111 M. Varantyan, Taşnaksutyun Tarihi, s. 85’ten aktaran Uras, Ermeni Meselesi, s. 443; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 154; Ermeni Sorunu [XI], s. 40; Anadol, s. 109; Ural, s. 97; Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü Yayın No: 5, Ankara, 1990, s. 55.
112 Türkkaya Ataöv, “İki Olağanüstü Ermeni Kaynağı - Papazian ve Katchaznouni”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, s. 294.
39
aleyhine çalışabilecekleri düşünülen Ermeni ve Türkler, kişisel çıkarları için plânlarına ihanet edebilecek kişiler hedef haline gelmiştir. Komite, Osmanlı Ermenisi olan devlet görevlilerine gerçekleştirilen saldırılarda kendini her zaman haklı görmüştür. 25 Temmuz 1896’da Uluslararası Londra Sosyalist Kongresi’ne gönderilen bir muhtırada yazanlar da bunu kanıtlamaktadır. Taşnaklar kongredekilere şu şekilde seslenmektedir:
“Gizli polisin casusluğuna karşı kızıl terör ile karşı duruyoruz. Halillet, Mampre ve ötekiler ihtilâl hançer ve kurşunlarıyla mükâfatlarını almışlardır.”113
İkinci amaçları ise komiteyi değil, Osmanlı Hükûmeti’ni desteklemek isteyen Ermenileri uyarmaktır. Taşnakların bu amacı komite için oldukça önemlidir. Zira suikast tehditleri ve uygulamaları zengin Ermenilerden bağış adı altında haraç toplamak için de etkili bir vasıta olmuştur114.
Salahi R. Sonyel Taşnakların Ermeni muteberana dair politikalarına yönelik değerlendirme yaparken İngiliz Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden R. McDowell’ın cümlelerini de aktarmaktadır. McDowell’a göre:
“Ermeni ırkı, sayıları göz önüne alındığında muhtemelen dünyanın en zengin ırklarından biriydi. Tutumlu olan bu insanlar cömertçe davranmıyorlardı. Komitenin fikir babaları bunu anladılar ve gerekli parayı elde etmek için teröre başvurdular. Ermeni zenginleri komite kasasına makul bir katkı yapmayı reddedererse tehdit edildiler ve hatta öldürüldüler.”115
İttihat ve Terakki Partisi ile yaptığı iş birliği; Meclis-i Mebusan’da sahip olduğu Karekin Pastırmacıyan, Vartkes Serengülyan, Kirkor Zohrab, Bedros Hallacyan gibi Ermeni vekillerle Türk siyasi hayatını da etkileyen bu yapı zengin, fakir, eğitimli, cahil, köylü, kentli pek çok Ermeni’yi etkisi altına almayı başarmıştır. Bir süre sonra komite içinde bazı anlaşmazlıklar yaşanmaya başlamış ve komite mensupları özellikle mali konularda tartışmalar içine girmişlerdir. Süreç tehditten cinayete pek çok olayı beraberinde getirmiştir.
113 Uras, Ermeni Meselesi, s. 506.
114 Justin McCarthy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran, Ömer Turan, “Development of the Revolution, 1897-1908”, The Armenian Rebellion at Van, (Ed. M. Hakan Yavuz), The Universtiy of Utah Press, Salt Lake City, 2006, (Development of the Revolution) s. 90.
115 Salahi Ramsdam Sonyel, The Ottoman Armenians Victims Of Great Power Diplomacy, K. Rustem&Brother, London, 1987, (Great Power Diplomacy), s. 125.
40
1.2.2. Şarjum Yazarı Varto Badrikof Cinayeti
Varna’da kurulan Şarjum gazetesi116 Taşnak Komitesi taraftarı yazarlarla çalışmış, politikasını da buna göre belirlemiş bir yayın organıdır. Komite mensubu Varto’da gazetede müdürlük ve yazarlık yapmaktaydı. Ancak 1905 yılında komite tarafından toplanarak usulünce harcanması için kendisine verilen on bin frankı zimmetine geçirdiği ve firar ettiği iddiası ortaya atılmıştır. Bunun üzerine üyelikten çıkarılan Varto’nun yaptığı usulsüzlük sebebiyle öldürülmesine karar verilmiştir117.
Varto’ya isnat edilen suç Balkan komitesi hasılatından dört bin altı yüz frank gümüş, bin üç yüz otuz dokuz frank altın akçe ve iki bin rubleyi zimmetine geçirdiğidir. Ancak Varto suçlamaları kabul etmediği gibi kendisine gönderilen ihtarnamede yazılanları da gazete sütunlarında yayınlamış; basınının gücünü kendi çıkarına kullanmaktan çekinmemiş ve komiteye adeta savaş açmıştır118. Ayrıca suçsuzluğunu gazete aracılığı ile ispat ettiğini iddia etmiş, komitenin kendisine kurulan bu tuzaktan vazgeçmesi gerektiğini beyan etmiştir. Hayatına kastedenlerin arkadaşları ile birlikte öldürüleceğini gazetesinde ilan etmektende geri durmamıştır. Kendisini zimmetine para geçirmekle suçlayanlara da aynı suçlamaları yöneltmiştir.119
Varto kendisine gönderilen mektupları ve aldığı desteği Şarjum’da sergilemekten geri durmamıştır. Taşnak komitesi içinde kendisine düşmanlık edenler tarafından iftiraya uğradığını iddia ederken bir yandan da şöyle demektedir:
“Zaten ben bütün akçe vesaireyi diğer müdakkiklerime teslim edip pisliklerle dolu olan mevkiden min evvel çekilmek istiyor idim…”120
Varto isyan ve ihtilal için ayrılmış altı bin frankı komite mensubu hırsızların elinden kurtardığını da iddia etmiştir. Güya bu hırsızlarla mücadele ettiği için iftiraya
116 Şarjum (Hareket/Eylem), 1898-1907 yılları arasında Varna’da yayınlanmıştır. Mildanoğu, s. 66.
117 BOA. HR. SFR. 04. 232/13 lef 1, 22 Ekim 1905.
118 “Resmi İhtarname
Balkan Umum Komitesinin sabık azası “Varto” Balkan Komitesinin hasılatından dört bin altı yüz frank gümüş ve bin üç yüz otuz dokuz frank altın akçe ve Balkan Komitesinin talebi üzerine Şark Bürosu “Rusya tarafından kendisine gönderilmiş olan iki bin ruble mebaliği zimmetine geçirmiş olup, şimdiye değin Truşakyan Komitesine mensup hey’et-i mümtazeye teslim etmediğine binaen Varto tarafından Garp bürosuna verilen izahat makbul görülmediğine binaen ve son defa Balkan Komitesi tarafından tekemmül eden malumat ve meşhûdatına ibtinamen tarihten on beş gün zarfında yani eylül birinci gününe müsadif cumartesi gününe değin Varto’nun mebaliğ-i mezkûreyi iade etmesine dair teminat-ı kaviye ve maddiye verilmesi elzemdir.”BOA. HR. SFR. 04. 598/12 lef 6, 7 Eylül 1905.
119 BOA. HR. SFR. 04. 598/12, lef 2, tarihsiz.
120 BOA. HR. SFR. 04. 598/12 lef 4, tarihsiz.
41
uğramış, tehdit edilmiş ve ihtarnameler almıştır. Varto sayesinde ortaya dökülen bu iddialar Taşnak komitesinde yalnızca siyasi değil, maddi menfaat kaynaklı anlaşmazlıkların yaşandığını anlamıza yardım etmektedir.
Varto, merkez komite üyeliğini hak etmeyenleri açığa çıkardığını, bazı heyetlerin mevcudiyetini tanımadığını, meselenin yalnızca mali sorundan ibaret olmadığını ve belki de sahip olduğu mevkiyi kıskananların kendisine komplo kurduklarını da ima etmiştir121.
Varto gazete sütunlarında Taşnak komitesinin iç işlerine dair bazı yazışmaları da sergileyerek ihtilafa düştüğü tarafı zor durumda bırakmaya çalışmış, böylece kendisine taraftar toplama gayretine girmiştir.
Şarjum yazarı Taşnak’ın kendisi hakkında verdiği ölüm kararının sebebini kendisine kurulan tuzağın ve açıklayacaklarının Ermeniler üzerinde yaratacağı etkiden korkulması olarak açıklamaktadır. Üstelik kaçması ve kendisini kurtarması için mektuplar aldığı halde yargılama yapılmadan hakkında ölüm kararı verilemeyeceğini söyleyerek bulunduğu yeri bir süre daha terk etmemiştir122.
Varto’nun aldığı tehditler gitgide artınca Paris’e kaçmak zorunda kalmıştır123. Gazeteci, Şarjum’da yayınladığı yazı ve tiyatro oyunlarıyla Osmanlı Ermenilerini de etki altına almaya çalışmıştı124. Bu sebeple Paris’te bulunduğu süre boyunca Osmanlı Devleti tarafından takip edilmiş ve hareketleri yakından izlenmiştir125. Ardından hakkında tahkikat yapılarak yakalaması için karar alınmıştır126.
İstanbul’a geldiği tespit edilince fotoğrafları çoğaltılarak dağıtılmış ve yakalanmasına çalışılmıştır127. Ancak bu girişim başarıya ulaşamamıştır. Osmanlı Devleti’nin yakalayarak adalete teslim etmek, Taşnak komitesinin ise itlaf etmek istediği Varto 5 Aralık 1907’de Rusçuk’ta, zimmetine para geçirdiği ve Osmanlı Devleti’ne komiteye dair ihbarlarda bulunduğu gerekçeleri ile bir fedai tarafından öldürülmüştür. Cinayetin ardından İstanbul’daki kayınbiraderi ile Banker Parsih İstanbulyan’ın da içinde
121 BOA. HR. SFR. 04. 598/12 lef 6, 7 Eylül 1905.
122 BOA. HR. SFR. 04. 598/12 lef 8-3, tarihsiz.
123 BOA. HR. SFR. 04. 455/48 lef 3, 26 Nisan 1906. Varto, Paris’e kaçtıktan sonra da Taşnak komitesi tarafından kendisine yöneltilen suçlamalara gazetesi üzerinden cevap vermeye devam etmiştir; BOA. HR. SFR. 04. 234/4 lef 2, tarihsiz.
124 BOA. HR. SFR. 04. 596/86 lef 2, tarihsiz.
125 BOA. HR. SFR. 04. 598/107, 23 Ocak 1906.
126 BOA. ZB. 19/53 lef 1, 12 Nisan 1906; BOA. ZB. 20/22 lef 1, 14 Ağustos 1906.
127 BOA. DH. TMIK. M. 222/20 lef 1, 12 Ekim 1906.
42
bulunduğu bazı Ermeniler zanlı sıfatıyla tevkif edilmiştir. Lakin bu kişilerin katil olduklarına dair herhangi bir kanıt bulunamadığından 23 Aralık 1907’de serbest bırakılmalarına karar verilmiştir128. Diğer taraftan Rusçuk’ta da cinayetle alakası olduğundan şüphelenilen birkaç Ermeni tutuklanmış, bu kişiler de kanıt bulunamadığından tahliye edilmiştir129.
1.2.3. Kuyumcu Kasbar oğlu Nişan Olayı
Osmanlı Devleti coğrafyasının çeşitli yerlerinde kurulan fesat komiteleri zaman zaman birbirlerini maddi yönden destekleyerek olaylar çıkmasına ön ayak olmaya çalışmışlardır. Ancak komiteler içerisinde yer alan bazı üyelere gönderilen yüksek meblağlar sebebiyle anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Zira bu paralar komitenin dolandırılmasında araç olarak kullanılmıştır. Buna örnek olarak 1904 yılında Maraş’ta yaşananlar gösterilebilir.
1904 yılı sonlarına doğru Maraş’ta bir Ermeni fesat komitesi kurulmuştu. Bu komiteye Mısır’da bulunan Taşnak komitesi tarafından zaman zaman para gönderilmekteydi. Mısır komitesinin amacı, Maraş’ta örgütlenen yeni komiteye maddi destek vererek Anadolu’nun pek çok yerinde baş gösteren olaylara yenilerini eklemekti. 1905 yılının mart ayında komite üyelerinden biri Mısır’daki komitenin planlarını bozarak gönderilen parayı zimmetine geçirmiştir.
Aslen Zeytunlu olan Kuyumcu Kasbar oğlu Nişan, ailesi ile Maraş’ta ikamet ederken bir taraftan da komite hesabına çalışmaya başlamıştı. Nişan, komiteyi dolandırmaya karar verdikten sonra Credit Lyone Bankası’nın Mısır şubesinden kendi adına gönderilen yüz liralık bir çeki bozdurmak istemiştir. Ancak bankanın Maraş’ta şubesi bulunmuyordu. Bunun üzerine Maraşlı tüccarlardan birine giderek elinde bulunan çeki kırdırmayı başarmış ve bedelini tahsis etmiştir. Nişan, kendi hesabına gelen çekleri sorun yaşamadan bozdurabileceğini fark edince birkaç defa daha tüccara giderek yirmişer ve otuzar liralık çekler bozdurmuş ve kendi hesabına almıştır. Böylece toplamda 500 liralık bir parayı zimmetine geçirmiştir. Kendisi ya da babası varlıklı kimseler olmadıklarından komitecinin mali durumunun gitgide düzelmesi dikkatleri üzerine
128 BOA. A.} MTZ. (04) 162/51, 23 Aralık 1907.
129 BOA. A.} MTZ. (04) 162/110, 9 Ocak 1908; Y. A. HUS. 517/141 lef 2, 9 Ocak 1908.
43
çekmiştir. Komite neler olduğunu araştırmaya başlayınca gerçekler ortaya çıkmış ve komite içinde anlaşmazlık yaşanmaya başlanmıştır. Gitgide büyüyen tartışmalar sonucu komite üyelerinden biri Maraş Mutasarrıflığı’na giderek komiteyi ihbar etmiştir. Bunun üzerine komite mensubu pek çok kişi tutuklanmışsa da anlaşmazlığın asıl sebebi olan Nişan, Halep’e firar etmeyi başarmıştır. Maraş Mutasarrıflığı, Halep ile görüşerek Nişan’ın iadesini talep ettiyse de takip edildiğini anlayan Nişan buradan da kaçmıştır. Bu arada ikametgâhında arama yapılmış ancak komiteye dair bir evraka rastlanamamıştır. Firarinin arkadaşlarıyla posta yoluyla haberleşebileceği düşünülüp bir süre takibe alınmış yine bir iz bulunamamıştır130.
Maraş’ta tutuklanan ve ifadesine başvurulan 13 kişinin 4’ü komiteye dair bazı itiraflarda bulunmuştur. Anlattıklarına göre; Nişan kendilerine Mısır’dan gönderilen nakit miktarı 1000 liraya ulaşıncaya kadar bekleyeceklerini söylemişti. Bunun ardından girişecekleri faaliyetler Mısır’daki komite riyaseti tarafından kendilerine bildirilecekti. Ancak epeyce bir süre beklenmesine rağmen bahsedilen zaman bir türlü gelmemişti. Komite tahkikatı başlayınca Nişan’ın yaptıkları ortaya çıkmış ve dolandırıldıklarını anlayan Maraşlı komiteciler oldukça öfkelenmişlerdi. İhbar işte bu sebeple yapılmış ve çok sayıda komiteci açığa çıkmıştı131.
Komite üyesi zannıyla tutuklanan kimseler, esasında fakir ve aciz kimselerdi132. Bu kişiler fukaralık içinde yaşarlarken, Nişan zimmetine geçirdiği parayla yavaş yavaş zenginleşiyordu. Bu durumun tepki çekmesi komitenin ortaya çıkmasıyla neticelenmişti.
Osmanlı Hükûmeti tutuklanan komite üyeleri hakkında suç unsuru olarak değerlendirilebilecek herhangi bir delil elde edemememiştir. Bunun üzerine Nişan’ı yakalamak için bir plân yapmıştır. Plâna göre; tutuklu şahıslar tahkikat sonucu olayın önemsiz bir mevzu olduğu ve kaçma ihtimalleri bulunmadığı gerekçesi ile kefaletle salıverilecekti. Nişan kendisi hakkında da bu kararın verileceğini düşünecekti. Ancak plân, sonradan mutasarrıflığın devlet katında bazı sorunlar yaşamasına sebep olmuştur. Halep ve Adana Fevkalade Kumandanı Vekili Ferik Sıdkı Paşa, Maraş Mutasarrıflığı’nın plânından önceden haberdar olmasına rağmen mutasarrıfın komite üyelerini kefaletle
130 BOA. DH. TMIK. M. 203/2 lef 7, 9 Eylül 1905.
131 BOA. DH. TMIK. M. 203/2 lef 7, 9 Eylül 1905.
132 BOA. DH. TMIK M. 203/2 lef 5, 21 Mart 1905.
44
serbest bıraktığını hükûmete ihbar ve şikâyet etmiştir. Mutasarrıf Hasan Hüseyin Bey, Sıdkı Paşa’nın bu hareketi karşısında epey şaşırmıştır. Hasan Hüseyin Bey, kendisinden açıklama istendiğinde plânı anlatarak Maraş vali vekilliği de yapan paşanın plândan haberdar olduğunu ve bu hareketinin sebebini anlayamadığını bildirmiştir. Mutasarrıf Hasan Hüseyin Bey, Sıdkı Paşa’nın bu işi kasıtlı olarak, olduğundan farklı yansıttığını iddia etmiştir. Mutasarrıf, Sıdkı Paşa’nın İstanbul’da bulunan valinin yerine asaleten atanmak ümidiyle böyle bir beyanda bulunduğunu düşündüğünü belirtmiştir. Hükûmet nezdinde yaşanan ihtilafa rağmen plân uygulanmış ancak komite hesabına gönderilen para bulunamadığı gibi, 500 lirayı kendisi ve arkadaşlarının zevk ve sefası için harcayan Nişan da yakalanamamıştır133.
1.2.4. 1909 Taşnak Kongresi’nde Yaşanan Anlaşmazlıklar
Osmanlı Devleti’nde Meşrutiyet’in ilanının ardından genel bir af çıkarılmış ve bu sayede firari olarak yurtdışında yaşayan pek çok Ermeni lideri ülkeye geri dönmüştür. Ancak fırsattan yararlanarak İstanbul’a gelen Taşnak reisleri arasında Rusya kökenli olup Osmanlı Devleti’nin dengelerine çok da hâkim olmayanlar bulunmaktadır. Bu kişilerin Osmanlı ülkesine gelişleri Taşnak komitesi içinde de ayrılıklar yaşanmaya başlamasına sebep olacaktır. Zira Rusya’dan gelen Taşnak mensupları Türklere karşı verdikleri mücadelenin artık arkada kaldığını ve bundan sonra yapılması gerekenin halkın eğitilmesi gerektiğini iddia etmektedir. Osmanlı menşeli grubun iddiası ise mücadeleye devam edilmesi gerektiğidir. Tartışmalar Taşnakları ikiye bölmüş ve bu hareketlerden birine “merkezi”, diğerine ise “taşralı” denilmiştir. Merkezi grup, Rusya’dan gelen Ermenilerden, taşralı grup ise Osmanlı Ermenilerinden oluşmuştur. Taşralı grup Meşrutiyet’in uzun ömürlü olmadığını iddia ederek mücadelenin sonlandırılmaması gerektiğini söylemiş ve silahlarını bırakmayı istememiştir134.
1909 yılında yaşanan Adana olaylarının ardından ağustos ayında Varna’da toplanan Taşnak Kongresi’nde parti mensupları arasında büyük tartışmalar yaşanmıştır. Tartışmaların odaklandığı nokta İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı nasıl bir tavır takınılacağı sorunsalıdır. Taşnak mensuplarının bir kısmı İttihat ve Terakki Partisi ile tüm
133 BOA. DH. TMIK M. 203/2 lef 7, 9 Eylül 1905.
134 Avagyan ve Minassian, s. 40.
45
bağların koparılması gerektiğini savunurken diğer taraf böyle bir karar alınması halinde Ermeniler için anayasal hakların kullanılması noktasında sıkıntılar yaşanabileceğini, bu yüzden ilişkinin kesilmemesi gerektiğini savunmuştur. Tartışmalar sonucu “merkezi” akım temsilcilerinin partide yönetici pozisyonunda olmasının da etkisiyle ikinci görüşün benimsenmesine karar verilmiştir135.
Kongrede alınan iş birliğine devam kararının ardından iki parti ağustos ayı bitmeden bir araya gelmiş ve siyasal zeminde bir anlaşma yapmak için görüşmüşlerdir. Taşnaklar masada anlaşma için şu şartları öne sürmüştür:
1- Hamidiye alaylarının silahsızlandırılması,
2- Karma askeri birlikler oluşturulması,
3- Taşrada yaşanan olayların yatıştırılması için iki parti tarafından tam yetkili müfettişlerin görevlendirilmesi,
4- Türkler ile Ermeniler arasında yaşanabilecek olaylarla alakalı tedbirler alınması.
Selanik’te gerçekleştirilen görüşmelerde Taşnak Partisi Karakin Pastırmacıyan136, Şahrigyan, Sarkis ve Meloyan tarafından temsil edilmiştir. Ancak görüşme İttihat ve Terakki’nin Taşnak taleplerini aşırı bulması ve Taşnakların taleplerinden taviz vermemesi neticesinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır137.
Aynı yılın Eylül ayında yeniden bir araya gelerek görüşen taraflar nihayet uzlaşma zeminini yakalamış ve bu görüşmenin sonunda “Vatanın hürriyeti, ülkenin birliği ve toprak bütünlüğü için, anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması ve Osmanlı halklarının arasında en iyi ilişkilerin kurulması…” amacıyla anlaşmaya varılmıştır138. Görüşme sonucunda beş maddelik bir genelge imzalanmıştır. Alınan kararlara göre anayasa yeniden yürürlüğe koyulacaktır. Taraflar ülkedeki ilerlemeyi pekiştirmek için farklı stratejilerle de olsa birlikte çalışacak, herhangi bir gerici harekete karşı ortak hareket
135 Avagyan ve Minassian, s. 69; Selim Doğan, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Ermenilerle İlişkileri (1908 Öncesi ve Sonrası), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2015, s. 61.
136 1908 meclisinde mebus olarak gördüğümüz Pastırmacıyan I. Dünya Savaşı’nda Armen Garo kod adı ile çete başı olarak Türklere uygulanan katliam faaliyetlerinde yer alacaktır. Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 120.
137 Avagyan ve Minassian, s. 71.
138 Avagyan ve Minassian, s. 71.
46
edilecektir. Ayrıca kamuoyunda dolaşan ve Ermenilerin bağımsızlık hedeflediklerine dair dedikodular dağıtılacak ve Ermeni reformları genişletilerek uygulamaya geçilecektir139.
Taşnakların İttihat ve Terakki ile bir uzlaşma zemini bulması Ermeni Patrikhanesini memnun etmemiştir. Patrikhane sahip olduğu liderlik konumuna tehdit olarak gördüğü anlaşmanın Ermeni milletinin çıkarlarına aykırı olduğunu öne sürmüş ve düzmece olduğunu ilan etmiştir.140 Patrikhane, yayın organı Puzantion’da da anlaşma ile alakalı bir değerlendirmede bulunmuş ve iş birliği bildirgesinin Taşnak için yalnızca bir hayatta kalma aracı olduğunu ve partinin siyasi menfaat peşinde olduğunu iddia etmiştir141. Zaten Taşnaklar da patrikhanenin ve din adamlarının sahip oldukları siyasal konumu kendilerine devretmelerinin zamanının geldiğini düşünmektedir. Manuk Çizmeciyan’a göre “İttihat ve Terakki’nin desteklediği Taşnak militanlarının ulusal ve dinsel özelliği olan her şeyi ayaklar altına aldıkları, Patriği ulusun temsilcisi olarak tanımadıkları ve dahası dünyevi bir patrik istedikleri açıkça görülüyordu.”142
Taşnaklar, patrik üzerinde belli bir kontrol mekanizması kurmak isterken o ve onunla hareket edenleri “Paraya tapanlar ve sahte yurtseverler” olarak tanımlamıştır. Azadamard gazetesinin 14 Ekim 1909 tarihli nüshasında patrikhane organı Puzantion üzerinden patrik ve beraberindekilerden “milletini seviyormuş gibi yapan ancak milletinin adını ve şerefini sömüren, kiliseyi seviyormuş gibi yaparken aslında paralarını alacak, milli kurumları överken onların temiz isimlerini çamura bulayacak sözde vatanseverler” olarak bahsedilmektedir143. Taraflar arası anlaşmazlıklar bir süre sonra Taşnaklar’ın
139 Walker, s. 189; Uras, Ermeni Meselesi, s. 576-577; Halil Metin, Türkiye’nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1992, s. 50.
140 Avagyan ve Minassian, s. 72; Gülnihâl Bozkurt, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerinin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1996, (Alman-İngiliz), s. 202.
141 Feroz Ahmad, “Unionist Relations with the Greek, Armenian and Jewish Communities of the Ottoman Empire (1908-1914), Christians and Jews in the Ottoman Empire, Volume: I, (Ed. by Benjamin Braude, Bernard Lewis), Holmes & Meier Publishers, London, 1986, (Unionist Relations), s. 422.
142 Avagyan ve Minassian, s. 83; Bkz. Karinyan, s. 29.
143 Azadamard, 14 Ekim 1909’dan aktaran Sarkis Atamian, The Armenian Community: The Historical Development Of A Social And Ideological Conflict, New York, 1955, s. 165. Ayrıca Feroz Ahmad, İttihatçılıktan Kemalizme, Çev. Fatmagül Berktay (Baltalı), 3. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1996, (İttihatçılıktan), s. 112; Feroz Ahmad, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Jön Türk-Ermeni İlişkileri (1908-1914)”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: II, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, (İkinci Meşrutiyet Döneminde), s. 166; Salâhi R. Sonyel, Osmanlı Devleti’nin Yıkılmasında Azınlıkların Rolü, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, (Azınlıkların Rolü), s. 350.
47
Anadolu’daki ahalinin çıkarlarını temsil ettiği ve patrikhanenin ise İstanbul’daki tüccarlar, aydınlar ve kendi çıkarlarını savunduğu iddialarıyla ciddi bir siyasal çekişme görünümünü almıştır144.
Taşnak Partisi’nin İttihat ve Terakki’yle ortaklığı ve gitgide güçlenerek Ermenilerin tek siyasal gücü gibi hareket etmeye başlaması yalnızca Patrikliğin değil diğer siyasal oluşumlarında Taşnaklara tavır almalarına sebep olmuştur.
1.3. Taşnak Ve Hınçak Partileri Arasındaki İhtilaflar
Hınçak ve Taşnak partileri teoride amaçlarının aynı olmasına rağmen pratikte birbirinden farklı fikirler öne sürmüşlerdir. Bu sebeple zaman zaman tartışmalar yaşadıkları bir ilişki içinde olmuşlardır. Taşnak komitesi kurulduktan sonra Hınçaklarla birleşerek Osmanlı Devleti içindeki eylemleri birlikte yürütmek istediyse de takip ettikleri politikaların özü birbirinden oldukça farklıydı. Taşnaklar sosyalist bir parti olduklarını iddia etmelerine rağmen daha çok milliyetçi bir politika izlerken Hınçaklar, Karl Marx’ın düşüncelerinden etkilenerek daha sosyalist bir politikayı takip ediyorlardı.
Hınçaklar varlıklarının ilk on yılında Anadolu’da ve özellikle de Amerikan misyoner okullarında yetişen gençlerden; Rus topraklarında kurulan Taşnaklar ise Kafkasya’dan destekçi kazanmışlardır145. Ancak Taşnaklar, Ermeniler arasında Hınçaklara göre daha fazla yayılmayı başarmıştır. İki güçlü komite 1890 yılında birleşmeye teşebbüs etmiştir. Mikaelyan ve Nazarbegyan Hınçak gazetesini birleşmeden sonra Daşnaksutyun dergisi olarak düzenlemeyi dahi plânlamışlardır146. Tiflis’te birleşmeyle alakalı bir sözleşme imzalanmış ve Hınçak Partisi ayrı bir örgüt olarak faaliyette bulunmaktan vazgeçerek Ermeni Devrimciler Federasyonu yani Taşnak’ın ayrılmaz bir parçası olmayı taahhüt etmiştir. Ancak bir süre sonra Cenevre’deki merkeze kendilerine eşit muamele edilmediğini ve Taşnaklar tarafından hakarete uğradıklarını iddia ettikleri şikâyetler göndermeye başlamışlardır. Özetle Hınçaklar yeni birleşmeden memnun olmamıştır. Birleşme karşıtı grup Ermeni Devrimciler Federasyonu’nun Tiflis’te bulunan Merkez Bürosu’nda Nazarbegyan karşıtı kişiler bulunduğuna ve
144 Ahmad, İttihatçılıktan, s. 86.
145 Walker, s. 69.
146 Walker, s. 131; Hratch Dasnabedian, History of the ARF Dasnaktsution 1890-1924, OEMME Edizioni, Milan, 1990, (History of the ARF), s. 31.
48
komitenin de bu kişiler tarafından yönetildiğine inanıyordu. Ayrıca yeni yayın organı olarak Truşak belirlendiğinden Hınçak’ın yayın faaliyetlerinin de durdurulması isteniyordu147. Bunun yanında bir yıl kadar süren birlikteliğin ardından Hınçaklar, Taşnaklarla birleşmek için sosyalist esaslar üzerine kurulu bir politika izlenmesi şartını öne sürüyor, Taşnaklar ise Osmanlı Ermenileri’nin buna hazır olmadıklarını iddia ediyordu. Netice olarak taraflar arasında anlaşma sağlanamayınca birleşme de gerçekleşmemiştir148.
Hınçak Partisi Merkez Komitesi, 18 Mayıs 1891 ve 5 Haziran 1891 tarihlerinde yayınladığı resmi bildirilerle Taşnaklarla hiçbir bağlantıları olmadığını ilan ederek birleşme girişimini sonlandırmıştır149. Böylece Taşnakların, Hınçak mensuplarını Kafkasya’da pek de itibar görmeyen Nazarbegyan ve karısı Maro’dan ayırarak kendi saflarına katma plânları da iptal olmuş ve iki komite arasında uzun zaman devam edecek bir rekabet başlamıştır150.
Komiteler aralarındaki rekabete rağmen Osmanlı Bankası menfaatleri gereği birlikte hareket etmiş, hatta Şant ve Kurban komiteleri ile bir araya gelerek faaliyette bulunmuşlardır. Başarılı olabilseler Bâbıâli, Patrikhane, Credit Lyone Bankası, bazı Rum kiliseleri ve karakollar ile mahallelere saldıracakları da sonradan anlaşılmıştır151.
147 Nalbandian, s. 163.
148 Uras, Ermeni Meselesi, s. 444; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 155 A. B. Karinyan 1890 yılında yapılan kongrede Hınçak partisi ideoloğu Hanazad’ın birleşme sonucu ortaya çıkacak yeni partinin programına Ermeni devrimcilerinin amacının sosyalizm olduğunu ekletmek istediğini; ancak Mikaelyan’ın bunu Taşnakların amacının Türkiye Ermenilerinin kurtarılması için yapılan mücadeleyi temel ve merkezi konu olarak gördüğünden reddettiğini yazar. Karinyan, s. 47.
149 Nalbandian, s. 164.
150 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 156; Ermeni Sorunu [XI], s. 41.
151 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 181. Osmanlı Bankası baskınından sonra İngiltere büyükelçisine bir rapor gönderen F. A. Barker şunlardan bahsetmektedir: “(Gülnar) gemisindeki 17 kişiyle yaptığım görüşmede topladığım bilgiye göre ayın yirmiikisindeki olaylar, üç ay önce komiteler tarafından tertip edilmiş ve düzenlenmiş, türlü örgütlerin reisleri ancak üç hafta önce İstanbul’a gelmişlerdir. Gösteri ve tedhiş için aşağıdaki yerler tespit edilmiş, bana anlattıklarına göre Osmanlı Bankası’na saldırı, programlarının ancak bir kısmını teşkil ediyormuş. Saldırı bölgeleri;
1- Bâbıâli (İstanbul tarafı).
2- Ermeni Patrikhanesi.
3- İstanbul’un Bakırköyü’ne kadar olan kısmı.
Galata tarafında da hareketleri şu hedeflere dönük olacaktı:
1- Osmanlı Bankası’nı işgal.
2- Credit Lyonanis Bankası’nı işgal.
3- Voyvoda Karakolu’na bombayla hücum.
Beyoğlu yönünde:
1-Galatasaray Polis Karakolu’na bomba ile saldırı.
49
Ermeni milletinin bağımsızlığını kazanması için kurulduklarını öne süren iki büyük komite arasındaki görüş ayrılıklarının Jön Türklerin Hınçaklarla Paris merkezinde yaptığı görüşmeler (1891-1892) sonucu derinleştiği söylenebilir. Zira Jön Türkler, Hınçak Partisi’ne Osmanlı Devleti’ne karşı devrimci ve Berlin Antlaşması’nın 61. maddesinin uygulanması neticesinde oluşacak ve devletten ayrılarak bağımsız olmak ile sonuçlanabilecek bir yol izlenmektense birlikte reformlar yapabilecekleri bir yol önermişlerdi152. Ancak başlangıçta Hınçaklar tarafından kabul edilen bu teklif komite içinde şiddet karşıtı ve yandaşı taraflar arasındaki ayrılıkların keskinleşmesiyle bazı sorunlara yol açacaktır. Jön Türkler ve Hınçaklar arasında yaşanan anlaşmazlıklar neticesinde taraflar tek başına hareket etmeye başlamış ve reformlar yapılması amacıyla girişilen iş birliği tamamen sona ermiştir. Bunun ardından taraflar arasında kıyasıya bir rekabet başlamıştır.
Taşnak Partisi ise Hınçakların uyguladığı politikaları oldukça sert bir şekilde eleştirerek Ermeni ahalinin bu tarafa meyletmesinin önüne geçmeye çalışmıştır. Taşnak mensubu bir Ermeni olan Sitrak Agop M. B., arkadaşı Vahan’a yazdığı mektupta bir taraftan Anadolu’da kurulan Ermeni komitesi Armenakanları küçük görürken Hınçaklarla alakalı olarak da “...Bu köpek oğlu köpek Hınçakyan bütün el ve ayaklarıyla işe atılmışlar
2-Aya Tiryada Rum Kilisesine bomba ile hücum.” Mavi Kitap, Turkey No: I, Disturbance at Constantinople in August, 1896-1897, s. 18’den aktaran Ermeni Sorunu (V), s. 40; Uras, Ermeni Meselesi, s. 518; Fikrettin Yavuz, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Terörü 1896 Osmanlı Bankası Baskını, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, (Osmanlı Bankası Baskını), s. 90. Ayrıca Necmettin Alkan, “Ermeni Teröristlerin Osmanlı Başşehri İstanbul’daki Saldırıları ve 1896 Osmanlı Bankası Baskını (ABD’daki 11 Eylül Saldırılarıyla Bir Mukayese), Türk Yurdu, Cilt: 26 Sayı: 225, Ankara, 2006, s. 75. Barker’ın verdiği bilgilerden komitecilerin İstanbul’da bir kaos çıkarmayı amaçladıkları ve bu kez yalnızca Ermeni Patrikhanesi’ni değil, Rum kilisesini ve Bâbıâli’yi de hedef alarak Avrupalı devletlerin dikkatlerini büsbütün üzerlerine çekmek istedikleri anlaşılmaktadır. Patrikhaneye düzenlenmesi muhtemel saldırı daha önce haber alındığından engellenmişse de Osmanlı Bankası’na yapılacak saldırı engellenememiştir. Ermeni komitecilerin çeşitli güzergâhlarda pek çok yere saldırmayı plânlaması Osmanlı Bankası Baskını’nın esasında genel bir isyanın küçük bir parçası olduğunu anlatmaktadır. Banka baskını Ceride-i Şarkiye ve İravunk gazetelerini de karşı karşıya getirmiştir. Ceride-i Şarkiye baskından sonra yayınladığı yazılarda insanın ahlak ve zekâ sayesinde diğer canlılardan ayrıldığını, sadakatin olmadığı yerde refahın da olmayacağını; devlet sahiplerine ve hükûmete saygı gösterilmesi gerektiğini değerlendirmiştir. Taşnak taraftarı olmasıyla tanınan İravunk ise hükûmet taraftarı Ceride-i Şarkiye’yi Ermeni milletine ihanet etmekle suçlamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Hülya Eraslan, “Ermeni Basını ve Osmanlı Bankası Baskını (1896): Ceride-i Şarkiye ve İravunk Gazeteleri Arasındaki “Vazife-i Sadakat” ve “Vazife-i İhanet” Tartışması”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 58, Ankara, 2017, s. 115-140. Hüseyin Nâzım Paşa’nın anılarında da yaşananlardan bahsedilmektedir. Paşa’nın bizzat sorguladığı komiteci hoca kılığına girmiş kimselerin Rum kilisesini bombalayacağını, amaçlarının ise Rumları Müslümanlar aleyhine kışkırtmak olduğunu itiraf etmişti. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 278.
152 Avagyan ve Minassian, s. 15
50
ve cemâ’atimizin kanını son katresine kadar dökmek istiyorlar. Böylece iş yapmak yerine bozacaklar...” cümleleriyle rakip komitenin Ermeniler için büyük bir tehdit olduğunu yazmaktadır153.
Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni olaylarının Avrupalı Devletler tarafından dikkate alınmaya başlamasından kaygılanan Jön Türkler bu kez Taşnak komitesini ziyaret ederek Sultan II. Abdülhamid rejimine karşı birlikte mücadele etmeyi teklif etmişlerdir. Önce Tunalı Hilmi Cenevre’ye gitmiş ve burada Taşnaklarla bir araya gelinmiştir. Ardından 1897 yılında Ahmet Rıza yine Cenevre’deki Truşak154 gazetesi bürosunu ziyareti sırasında Taşnaklara isyan faaliyetlerinden vazgeçip istibdat rejimine karşı barışçıl yollarla mücadeleyi teklif etmiştir155. Bu teklif Taşnaklar tarafından kabul edilmiştir156.
1.3.1. Birinci Jöntürk Kongresi
1900 yılında Damat Mahmut Paşa, Prens Sabahaddin ve tüm Abdülhamid karşıtlarının bir araya geleceği bir kongre düzenlenmesi yolunda yapılan çağrıya Veregazmyal Hınçak Partisi ve Taşnaklar olumlu karşılık verirken, Devrimci Hınçak Partisi ret cevabı vermiştir157.
4-9 Şubat 1902158 tarihleri arasında düzenlenen kongrede Abdülhamid’in devrilmesi ve rejimin değiştirilmesi hususunda yaşanan tartışmalar neticesinde Jön Türkler görüş olarak ikiye bölünmüştür. Bunlardan birinci grup yabancı müdahale karşıtı ancak devrim için Osmanlı askeri güçlerinin kullanılmasını isteyen, ikinci grup ise Prens Sabahaddin’in başını çektiği yabancı müdahale ve âdem-i merkeziyet talep edenlerden oluşmaktadır159. Tek blok halinde hareket eden Taşnak ve Veragazmyal Hınçaklar da
153 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 259.
154 Truşak ya da Troşag (Bayrak) isimleriyle bilinen ve aynı isimli komitenin yayın organı olan gazetenin ilk iki sayısı Tiflis’te illegal olarak çıktıktan sonra Köstence’ye naklolmuştur. Köstence’de 3 ve 4. sayıları çıkarılmıştır. Bunun ardından Cenevre’ye taşınmış ve 1914 yılına kadar burada yayınlanmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mildanoğlu, s. 60-61.
155 Avagyan ve Minassian, s. 15-16; Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 171; Hulusi Köse, Kevork Kalloshyan, Elif Naime Arslanoğlu, Ermeni-Müslüman İlişkilerine Kronolojik Bir Bakış, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 120.
156 Avagyan ve Minassian, s. 15-16; Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 171.
157 Avagyan ve Minassian, s. 16; İlter, Sosyalist Ermeniler, s. 34.
158 Ernest E. Ramsaur, Jön Türkler – 1908 İhtilalinin Doğuşu, Çev. Muhsin Önal Mengüşoğlu, Pınar Yayınları, İstanbul, 2004, s.96.
159 Feyzullah Ünal, “Prens Sabahattin ve Adem-i Merkeziyetçilik Anlayışı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 45 (Temmuz 2015), https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/56086,
51
Abdülhamid rejimine karşı gerekli müdahalenin ardından reform hareketlerinin yapılabilmesi için yabancı devlet müdahalesinin gerekli olduğunu öne süren taraftadır160. Esasında yabancı müdahalesine dair öneriyi ortaya atanlar da Ermenilerdi. Prens Sabahaddin’in “yabancı müdahalesi her zaman kötü değildir” görüşüyle kendilerine destek vermesi neticesinde İttihat ve Terakki içinde kendilerine destek veren bir kanat oluşmuştu161.
Ermeni komiteleri 1876 Anayasası’nı yeterli görmemiş ve Berlin Antlaşması’nın 61. maddesinin uygulanmasını talep etmişlerdir. Bunun yanında 11 Mayıs 1895 tarihli muhtıranın da tatbik edilmesini istemişlerdir162. Ancak teklifleri Ahmet Rıza ve taraftarlarından tepki görecektir. Bunun üzerine kongre salonunda bir bildiri okuyarak rejimi değiştirmek için her girişime hazır olduklarını, Berlin Antlaşması’nın 61. Maddesinin uygulanmasını beklediklerini ve devam edecekleri hareketlerin Osmanlı egemenliğine karşı olmadığını ilan ederek salonu terk etmişlerdir163.
1.3.2. Birleşme Teşebbüsünün İhtilafla Neticelenmesi
Dünyanın pek çok yerinde şubeleri olan ve ortak bir hedef için çalışan Ermeni komiteleri sadece Osmanlı topraklarında değil yabancı devletlere ait topraklarda da anlaşmazlıklar yaşamışlardır. Bu anlaşmazlıklar Osmanlı Devleti’ne sefaretler aracılığı ile bildirilmiş ve Ermeni hareketleri takip edilmiştir.
Paris sefaretinden 17 Şubat 1902 tarihinde Hariciye Nezareti’ne verilen bilgiler ilginçtir. Buna göre Hınçak ve Taşnak anlaşmazlıkları yurtdışındaki faaliyetlere de yansımış, taraflar birbirlerini hırsızlıkla suçlamış, yaşanan anlaşmazlık mahkemeye kadar yansımıştır. Anlatılana göre Paris’teki iki komitenin reisleri birleşmek ümidiyle bir
(13.02.2019), s. 121; Ömer Aytaç, “Türk Sosyolojisinde Bir Öncü İsim: Prens Sabahattin”, Çekmece İZÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 12 (Bahar-Güz 2018), s. 79-80. Ayrıca Burak Koçak, Prens Sabahaddin: Siyasi, Toplumsal ve İktisadi Fikirleri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019, 86.
160 Yuriy Aşatoviç Petrosyan, Sovyet Gözüyle Jöntürkler, Çev. Mazlum Beyhan ve Ayşe Hacıhasanoğlu, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1974, s. 217; Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 172.
161 Ahmet Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, Tan Matbaası, İstanbul, 1945, (Jön Türkler), s. 142-143; Oğuz Kaan, II. Meşrutiyet Döneminde Muhalefet: Ahrar Fırkası, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2008, s. 38.
162 Uras, Ermeni Meselesi, s. 544; Ahmet Bedevi Kuran, Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012, s. 348.
163 Avagyan ve Minasyan, s. 19; Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 173.
52
toplantı düzenlemiştir. Toplantıda başlayan tartışma, karşılıklı küfürleşmeye ve kavgaya kadar varmıştır. İki taraf da birbirini ayrılıkçı eylemlerde ve yayın faaliyetlerinde kullanmak için toplanan paranın hile yoluyla çalındığı gerekçesiyle suçlamıştır. Hınçak komitesi vekilleri İskender ve Çobanyan komitenin ihtiyaçlarında kullanılmak üzerine kendilerine verilen yüz bin frankı israf etmekle suçlanmış, kendilerine parayı nereye harcadıkları sorulduğu halde herhangi bir açıklama getiremediklerinden azledilmişlerdir. Yerlerine Taşnak komitesi reislerinden Minas Çeraz ve Kalpakçıyan getirilmiştir. Ancak taraflar yine de anlaşamamış, olay mahkemeye yansımıştır. Hınçak komitesinden İskender, kendisine hakaret edenlere dava açmış ve Kalpakçıyan’ın anarşist olduğunu öne sürerek Fransa’dan sürülmesi için uğraşmıştır. Mahkeme neticesinde Kalpakçıyan’ın anarşist değil ancak bir dolandırıcı olduğuna hükmedilmiştir. Kalpakçıyan yüz elli frank nakdi ceza ve mahkeme masraflarını karşılamaya mahkûm edilmiştir. Fransa’daki Ermeniler arasında çok da ciddiye alınmayan iki komite böylece halkın gözünden iyice düşmüş ve birleşme teşebbüsünü gerçekleştiremeden dağılmıştır164.
Hınçak komitesi mensubu Karakin Çinciyan ise birleşme idealinden vazgeçmemiş; Amerika, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerde fikirlerini anlatarak taraflar arasında bir yakınlaşma meydana gelmesi için çabalamıştır. Sofya’ya gelen komiteci 22 Aralık 1902 akşamı bir kilisede konuşma yapmış, ayrıca özel toplantılara katılmıştır. Bu toplantılardan birine Taşnak mensupları da gelmiştir. Taşnak mensupları Çinciyan’ın Ermenilerin neden birleşmeleri gerektiğini anlattıktan sonra Hınçak komitesi faaliyetlerinden bahsetmeye başlamasından rahatsızlık duymuş ve konuşmasını dinlemek istememişlerdir. Sofya Ermenilerinin bir kısmı Çinciyan’ın lehinde, bir kısmı ise aleyhinde bulununca kavga çıkmış ve toplantı iptal edilmiştir165.
1.3.3. 1907 Viyana Kongresi
Taşnaklar 1907 yılında Viyana’da yaptıkları IV. Kongre’de aldıkları karar gereği Jön Türkleri, Veragazmyal ve Sosyal Dmokrat Hınçak partisi yöneticilerini166 bir araya
164 BOA. HR. SYS. 2863/61, 8 Şubat 1902; HR. SYS. 2750/22, 8 Şubat 1902.
165 Ahmet Eyicil, Osmanlı’nın Son Döneminde Maraş’ta Ermeni Siyasi Faaliyetleri, Gün Yayıncılık, Ankara, 1999, (Maraş’ta Ermeni), s. 158.
166 Oldukça olaylı bir şekilde ikiye ayrılan Hınçak partisi bu dönemde şahsi ihtirasları bir tarafa bırakarak ortak amaçları uğruna birlikte savaşma kararı almıştı. 27 Kasım 1907 tarihinde Ermeni vilayetlerinde ortak hareket etmek için anlaşma yapmış bulunuyorlardı. Bkz. Avagyan ve Minassian, s. 23.
53
getirerek Sultan Abdülhamid’e karşı mücadele için birleşik bir kongre toplamak istemiş ve taraflara çağrıda bulunmuştur. Ancak Veragazmyal ve Devrimci Hınçak partileri Taşnak’ın teklifini geri çevirerek yalnızca Ermeni partilerinin bir araya geleceği bir kongre toplanmasını istemiştir. Taşnaklar Abdülhamid’e karşı yanlarında Türk siyasi gücü olmazsa başarısız olunacağı düşüncesi ile bu isteğe karşı çıkmıştır. Anadolu’da etkin olan Armenakan Partisi ise bu denklemin içinde yer almasa da en başından beri Ermeniler dışında kimseyle birlik olmak istememiştir167.
1907 yılı İkinci Jön Türk Kongresi’nin de toplandığı yıl olma özelliğini taşımaktadır. 27 Aralık tarihinde başlayan kongrede Hınçaklar yine yer almamış, İttihat ve Terakki’nin Paris Şubesi’nden Ahmet Rıza ve Sezai Bey, Taşnak temsilcisi Malumyan Efendi ve Prens Sabahaddin’in destekçileri Fazlı Bey ile Nihat Reşat Bey katılmıştır. Taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde II. Abdülhamid’in ve rejimin devrilmesi için ihtilal yoluna gidilmesine karar verilmiş ve bu karar yayınlanan beyanname ile herkese ilan edilmiştir168.
1.3.5. İravunk ve Şarjum Gazeteleri Arasındaki İhtilaflar
1.3.5.1. Agop Gurbetyan Cinayeti
Eski ve yeni Hınçak ve Taşnak komitelerinin arasındaki birleşme teşebbüsleriyle alakalı tartışma, 1902 yılından sonra Varna’da çıkan önemli Ermeni gazeteleri arasında bir nevi düelloya dönüşmüştür. Taşnak taraftarı Şarjum ve Veragazmyal Hınçak taraftarı
167 Avagyan ve Minassian, s. 23.
168 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991, s.128-142; Kuran,Jön Türkler, s. 291-295; Nevzat Artuç, Cemal Paşa, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2008, s. 26; Oğuz Kaan, “Türk Siyasi Tarihi’nde Jön Türk Kongreleri”, Econharran, Cilt: 3 Sayı: 4, Harran Üniversitesi, 2019, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/817828, (20.02.2020), s. 15.
Kongreye katılanların tam listesi şudur:
“1- Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti, bu cemiyetin yayın organları olarak Şura-yı Ümmet ve Meşveret gazeteleri,
2- Birleşik Ermeni İhtilâl Topluluğu (Daşnaksutyon) yayın organı olarak Druşak gazetesi,
3- Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti yayın organı olarak Terakkî gazetesi,
4- Mısırda Musevi Cemiyeti yayın organı olarak Lavara gazetesi,
5- Mısır’da Ahd-i Osmâni Cemiyeti,
6- Balkanlarda yayın yapan ihtilalci Razmik gazetesi,
7- Amerika’da yayın yapan ihtilalci Hayrenik gazetesi,
8- Marsilya’da yayın yapan Armenia gazetesi,
9- Londra’da Arapça ve Türkçe olarak yayın yapan Hilâfet gazetesi”. Kuran, Jön Türkler, s. 294. Kaan, s. 277-278.
54
İravunk gazeteleri arasında yaşanan düello İravunk gazetesi imtiyaz sahibi ve muharriri olan Agop Gurbetyan’ın bir suikast neticesinde hayatını kaybetmesine neden olacaktır.
Şarjum gazetesi muharriri Artin Haçikyan, 7 Ağustos 1902’de Agop Gurbetyan’ı İravunk gazetesini sırf rüşvet almak için çıkardığı yönünde ithamlar içeren bir yazı kaleme alarak hedef haline getirmiştir169. Gurbetyan ortadan kaldırılacağını anlayınca başına geleceklerin nedenlerini gazetesinde ilan etmiştir. Ona göre kendisini öldürmek isteyenlerin asıl niyetleri, işledikleri çeşitli suçları şikâyet ve protesto eden gazetesini ortadan kaldırarak kabahatlerini ifşa edecek bir yayın organı kalmamasını sağlamaktır. Gazetenin susturulmasının tek yolu ise kendisinin ortadan kaldırılmasıdır. Kendisine bir şey olması halinde cinayeti teşvik edenlerin kimler olduğunu yazdığını ve kapalı bir zarf içinde iki kişiye teslim ettiğini söyleyen Gurbetyan bu uyarısına rağmen ölümden kaçamamıştır170. Agop Gurbetyan, taraflar arasında başlayan tartışmaya bir süre sonra Sosyal Demokrat ve Veragazmyal Hınçak çekişmesinin de eklenmesi sonucunda 1903 yılı Ekim ayında düzenlenen suikastla öldürülmüştür171.
1.3.5.2. Varto Badrikof-Hoşbulyan Anlaşmazlığı
1900’lü yılların başında Varna’da yayınlanan gazeteler arasında gündemi en çok meşgul eden konulardan biri komitelerin birleşmeleri meselesidir. Şarjum’un muharrirlerinden ve Taşnak komitesi mensubu Varto konuyla alakalı bir makale kaleme almıştır. Bu makalede Ermeni komitelerinin birleşmesi için pek çok kere teşebbüslerde bulunulduğunu; Harutyun Çakıryan adlı bir Ermeninin gazetesinde (Gadag)172 bu amaçla epey çalışma yaptığını ancak amacına ulaşamadan öldüğünü; Çobanyan, Agopyan hatta Portakalyan’ın dahi bu amaçla mesai harcadıklarını ama başarılı olamadıklarını yazmıştır. Varto makalesinde şu anda birleşmenin gerçekleşmesi amacıyla çalışan kişinin
169 BOA. HR. SFR. 04.. 449/75, 20 Ağustos 1902.
170 BOA. A.} MTZ (04) 107/7 lef 2, tarihsiz; BOA. HR. SFR. 04.. 451/70, 22 Kasım 1903.
171 BOA. HR. SFR. 04.. 594/30, 30 Kasım 1903.
172 Harutyun Çakıryan’ın yazı işleri müdürü olduğu Gadag (Şaka) adlı mizah gazetesi 1897’de Varna’da çıkmaya başlamıştı. 1898’den itibaren Davros (Toros Dağları) adıyla ve yeni bir politikayla yayınlanmaya başlamıştır. Gazete, Ermeni meselesinin çözümünün tüm Ermeni siyasi partilerinin birleşmesiyle mümkün olduğuna dair yazılarıyla tanınıyordu. Mildanoğlu, s. 66.
55
Hoşbulyan olduğunu ve onun da başarılı olamayacağını zaten Taşnak Komitesi’nin de bu birleşmeye taraftar olmadığını belirtmiştir173.
Hınçak Komitesi’ne mensup ve birleşme taraftarı olması ile tanınan İravunk gazetesi muharrirlerinden Hoşbulyan ise Taşnak Komitesi’nin diğer komiteleri manen ölmüş nazarıyla gördüğünden yakınmaktadır. Hoşbulyan diğer komitelerinde aynı emel ve maksatla gayrette bulunduklarını, mücadeleyi tek başına yürütmek istediği anlaşılan Taşnak’ın birleşmeye karşı çıkarak Ermeni meselesinin ilerlemesinde gecikmeye sebep olduğunu iddia etmiştir. Muharrir, Ermeni merkezlerine gönderilen ve umumi bir konferans yapılması teklifini içeren davetlerin kabulünden yola çıkarak Taşnak’ın da kendini düzelteceğini umduğunu, yoksa pişman olacağını da belirtmiştir174.
Ancak Hoşbulyan’ın Taşnak’a dair umudu beklenen neticeyi getirmemiştir. Şarjum’da 14 Nisan 1904’te konu ile alakalı yeni bir makale yayınlanmıştır. Makalede özetle Hoşbulyan’ın Ermeni milletini kurtarmak için kendince büyük ancak havai projeler hazırladığından bahsedilmektedir. Ayrıca Taşnak Komitesi’nin hiçbir şekilde hiçbir komite ile birleşmeyi plânlamadığı tekrarlanmaktadır. Ermenistan’da bulunan Taşnak şubelerine diğer komitelerle müştereken çalışmalarının tembihlendiği de belirtilerek ortaklaşa yürütülecek faaliyetlere karşı olmadıkları bildirilmiştir175.
Varto ve Hoşbulyan arasında yaşanan ihtilaf neticesinde Taşnak komitesi mensuplarından bir Ermeni, 1904 yılı mayıs ayında Şarjum gazetesine bir mektup göndermiş ve Hoşbulyan Efendi’yi uyarmıştır. Mektupta eğer birleşme taraftarı yazılarına devam edecek olursa öldürüleceği açıkça duyurulmuştur176. Böylece komitelerin yanında yer alan gazeteler arasındaki ayrışma da belirgin bir hale gelmiştir. Ancak diğer komite mensuplarıyla tartışan Taşnak destekçisi Varto Badrikof, sadece birkaç yıl sonra önceki fasılda da görüldüğü üzere Taşnak mensubu komiteciler tarafından öldürülecektir.
1.3.6. Taşnak-İttihat ve Terakki Partisi İş Birliği ve Hınçaklar
27-29 Aralık 1907’de Paris’te yapılan II. Jön Türk Kongresi’ne Taşnak Partisi de katılmıştır. Diğer Ermeni partilerinin katılmadığı kongre Ahmet Rıza, Prens Sabahaddin
173 BOA. DH. TMIK M. 172/10 lef 3, 10 Nisan 1904.
174 BOA. DH. TMIK M. 172/10 lef 3, 10 Nisan 1904.
175 BOA. DH. TMIK M. 172/10 lef 5, 14 Nisan 1904.
176 BOA. DH. TMIK M. 172/10 lef 5, 14 Nisan 1904.
56
ve Haçadur Malumyan’ın eş başkanlığında toplanmıştır. Kongre sonunda yayınlanan ortak bildiride Sultan Abdülhamid’e karşı tüm milletlerin ortaklaşa mücadeleye girişmesi çağrısı yapılmıştır. Ayrıca hedefe ulaşmak için vergi ödememek, ordu içerisinde propagandaya girişmek gibi şiddetin de içinde olacağı her tür yola, hatta genel bir isyana dahi başvurulacağı ilan edilmiştir177. İttihat ve Terakki ile Taşnak faaliyetler için hazırlıklara başlarken Sosyal Demokrat Hınçak Partisi de Teşebbüs-ü Şahsi ve Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti ile yakınlaşmaya başlamıştır178.
1908 yılında Kanun-ı Esasi’nin yeniden ilanıyla birlikte ülkede tüm milletler beraberlik içinde kutlamalar yapmıştır. Taşnaklar da Anadolu’nun birçok yerinde ve başkentte silahlarını bırakmış ve İttihat ve Terakki’nin müttefiki olarak ortaya çıkmışlardır179. Ancak bu durum Hınçakları endişeye sevk etmiştir. Zira Hınçaklar, tıpkı Taşnaklar gibi İttihat ve Terakki’nin de Ermeni sorununa çözüm bulabileceğine inanmıyor; Prens Sabahaddin’in savunduğu âdem-i merkeziyet fikrine daha sıcak bakıyorlardı. Ancak bu gruptan bazı kimselerin tutuklanması Hınçakların, İttihat ve Terakki’nin kendileri için yarardan çok zarar getireceği düşüncesinde haklı oldukları inancını daha da güçlendirmiştir. Bu sebeple İttihat ve Terakki’ye muhalif tüm güçleri Prens Sabahaddin’in etrafında bir araya getirmeye karar vermişlerdir180.
Meşrutiyet’in ilanıyla mücadelelerini siyasal zemine taşımaya karar veren Veregazmyal Hınçak ve Armenakan komiteleri ise birleşerek tek bir parti olarak faaliyet
177 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: I, Kısım: I, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1991, (Cilt: I), s. 399; Sonyel, Azınlıkların Rolü, s. 294. Ayrıca Durdu Mehmet Burak, “Osmanlı Devleti’nde Jön Türk Hareketinin Başlaması ve Etkileri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 14, Ankara, 2003, s. 301. Ömer Duman, II. Meşrutiyet’e Tepkiler, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2008, s. 18-19.
178 Avagyan ve Minassian, s. 26. İttihat ve Terakki ile işbirliği konusunda her zaman mesafeli olan Hınçakların fikirlerini aktarmak için 1907’de bir kitapçık hazırlayan Sabahgülyan şöyle diyordu: “Jön Türkler Doğu Sorununu Türkiye’deki tüm halkların işbirliği ile çözümlemek istiyorsa; biz bu gerçekleri ve tarihi işaret ederek, ‘Bu işbirliği ancak, Türkiye’deki tüm bileşenlerin demokratik hak ve tam özerkliklerini kazanmaları, Türkiye genelinde demokratik bir anayasanın ilkesel olarak kabul edilmesi ve tüm halkların, siyasi partilerin devrimci mücadelesinin de bu doğrultuda gelişmesi durumunda gerçekleşebilir’ diyoruz. Aksi takdirde her halk kendi davasının temelleri üzerinde ayağa kalkacak ve tarihi gereklilik icabı tarihin çizdiği yolda ilerleyeceltir.” Akın, s. 139-140.
179 Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 77.
180 Avagyan ve Minassian, s. 31.
57
göstermek üzere görüşmelere başlamışlardır181. İki parti ilerleyen günlerde Anayasal Ramgavar Partisi olarak karşımıza çıkacaktır.
Taşnaklar ise İttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesinin ardından Kanun-ı Esasi’nin ilanının kendi başarıları olduğu yönünde propaganda yaparak Osmanlı Ermenileri üzerinde siyasal üstünlük elde etmişlerdir182. İttihat ve Terakki’nin Taşnak Partisi’ni tercih etmesi sonucu Taşnakların elde ettiği güç komiteler arasındaki arasındaki anlaşmazlıkların daha da büyümesine sebep olacaktır183.
1.3.7. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Sosyal Demokrat Hınçak İş Birliği
21 Kasım 1911’de İttihat ve Terakki muhaliflerinin bir araya gelerek Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nı kurması Hınçakların içinde yeni umutların yeşermesine sebep olmuştur. Hınçaklar, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nı âdem-i merkeziyetçi tavırlarıyla tanınan Ahrar Fırkası’nın devamı olarak görmüş ve iktidara geldiğinde Osmanlı Ermenileri ile ilgilenebileceğini düşündüğü için bu parti ile iş birliği yapmaya karar vermiştir184. Hınçaklar bu sayede İttihat ve Terakki Partisi ile ittifak halinde olan Taşnakların siyasal ve toplumsal üstünlüğüne de son vermeyi amaçlamıştır.
11 Aralık 1911’de yapılan seçimler Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın gücünü ispatlamıştır. İttihat ve Terakki’nin adayı Adliye Nazırı Mahmud Bey’e karşı yarışan Şehrah gazetesi yazı işleri müdürü Tahir Hayrettin Bey, seçimi bir oy farkla kazanmıştır. Yaşadığı yenilginin genel seçimlere de yansımasından korkan İttihat ve Terakki, Meclisi feshettirmek için çalışmaya başlamış ve 18 Ocak 1912’de hedefine ulaşmıştır185.
181 Avagyan ve Minassian, s. 32
182 Avagyan ve Minassian, s. 33. Taşnaklar iktidar partisinin ortağı olduktan sonra terör eylemlerinde bulunan Ermeni fedailerine de seslenerek silahlarını bırakmaları ve evlerine dönmeleri çağrısında bulunuyordu. Avagyan ve Minassian, s. 157.
183 Avagyan ve Minassian, s. 38.
184 Hürrriyet ve İtilaf Fırkası ve siyasetine dair ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Birinci, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1990; Kurtuluş Kayalı, “Hürriyet ve İtilaf”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s.1436-1444; Mehmet Ö. Alkan, “Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın İlk Programı ve Nizamnamesi”, Toplumsal Tarih, Sayı: 1, Şubat 1994, s.49-55
185 Kenan Olgun, 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanının Faaliyetleri ve Demokrasi Tarihimizdeki Yeri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2001, s. 390-391, 438.
58
Hınçak ise 3 Şubat 1912’de Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile iş birliği anlaşması imzalamış ve seçimlerde ortak hareket edeceklerini resmen duyurmuştur186. Hemen ardından 10 Şubat 1912’de tüm Hınçak şubelerine bir yazı gönderilerek seçim kampanyası için Hürriyet ve İtilaf Partisi ile iletişime geçilmesi istenmiştir. İlaveten hiçbir Ermeni ya da Türk partisi ile çalışılmayacağı kesin bir dille bildirilmiş; Taşnaklarla tüm ilişkilerin kesileceği ilan edilmiştir187. Hınçaklar Taşnaklarla ilişkilerini kesmekle kalmamış, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın rüzgârını da kullanarak komiteyi baskı altına alma gayretine girmiştir. Hınçakların bu tavrı Taşnakları oldukça rahatsız etmiştir188.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın ülkedeki etkinliği Hınçakların düşündüğünden çok daha kısa sürmüştür. Fırka, 1912 yılının Şubat-Mayıs ayları arasında yapılan Sopalı Seçimlerin ardından, 23 Ocak 1913’te Enver ve Talat Paşalar önderliğinde bakanlar kurulu toplantısı esnasında yapılan Bâbıâli Baskını neticesinde siyasi hayatının ilk safhasını tamamlamak zorunda kalmıştır189.
186 Avagyan ve Minassian, s. 95. Anlaşma metninde Hürriyet ve İtilaf Fırkası’ndan Miralay Sâdık Bey ve Mahir Sadık Bey’in, Hınçak Partisi’nden ise Stepan Sabahgülyan ve Hagop Tivrapyan (Varaztad)’ın imzaları bulunuyor ve şu maddelerden oluşuyordu:
“1- Devlet yönetiminde Kanun-i Esasi’ye bağlılığın savunulması ilk hedeftir.
2- Ülkenin bütünlüğü ve Meşrutiyet’in savunulması iki tarafın ortak dileğidir; bunun için ayrılıkçılık yönündeki her eğilim ve Kanun-i Esasi’ye aykırı hareketler kesinlikle önlenecektir.
3- Bütün Osmanlı halklarının haklarının savunulması ve bir ulusun başkaları üzerinde ağırlığı olmasına karşı kararlı bir mücadele yürütülecektir, Ermeni Patrikliği’nin ezelden beri var olan ayrıcalıkları korunacaktır.
4- Ermeni okulları, Patriklik ve ona bağlı kurullarca yönetilecektir. Bu okulları bitirenlere verilecek bitirme belgelerinin devlet okullarının diplomaları ile denkliği tanınacaktır.
5- Çalışanların, topraksız köylünün ve ortakçı marabaların durumunun düzeltilmesine yönelik yasalar çıkarılacaktır.
6- El konulan topraklarla ve mal mülkle ilgili sorunlar giderilecek, bunlar önceki sahiplerine iade edilecektir.
7- Bölgelerin sakinlerinin malına zarar verilmemesi için muhacirler yalnızca boş devlet arazilerinde iskân edilecektir.
8- Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Sosyal Demokrat Hınçak Partisi yukarıdaki maddeler üzerinde anlaşarak, 1912 yılında Meclis seçimlerinde birlikte hareket etmek kararında olduklarını beyan ederler.” Akın, s. 157-158.
187 Avagyan ve Minassian, s. 96.
188 Taşnakların resmî gazetesi Troşak kendilerini baskı altına almaya çalışanlara şöyle seslenmektedir: “Yeter! Enerjinizi daha olumlu bir şeyler yapmakta kullanın. Ne İttihat ve Terakki yıkılıp arenadan çekildi ne de darbelerinizle onun Ermeni müttefiğini yıkabileceksiniz.” Troşak, Temmuz-Ağustos 1912, no 7-8 (225-226)’dan aktaran Avagyan ve Minassian, s. 104.
189 Ömer Akdağ, Ana Hatlarıyla Türk Yenileşme Tarihi, Palet Yayınları, Konya, 2011, s.146-147.
59
1.3.8. Komiteler Arası İhtilafın Anadolu’ya Yansımaları
Taşnak Partisi, Osmanlı Ermenilerinin meclisteki temsil hakkını elinde tutmak ve her alandaki tek temsilcisi olmak için Hınçakları saf dışı bırakmak istiyordu. İttihat ve Terakki ile hareket etmelerinin de etkisiyle sahip oldukları pozisyonu güçlendirince Hınçak taraftarı Şebinkarahisar, Malatya, Van gibi şehirlerindeki üstünlük Taşnak komitesine geçmiştir190.
Hınçaklar ve Taşnaklar arasında yaşanan anlaşmazlıkların büsbütün gün yüzüne çıkması ve şiddetlenmesi ile Ermeniler arasında çeşitli olaylar yaşanmıştır. Hamparsum Boyacıyan191 Taşnak’a katılımın engellenmesi ve Hınçak’ın yeniden güçlenmesi için çeşitli çalışmalar yapmıştır. Sabahgülyan ile ortaklaşa revize edilen parti programının ardından 24 Kasım 1908’da bir bildiri yayınlanmıştır. Bu bildiride Hınçak şubelerine Ermeni ahalinin ayrılıkçı fikirler taşımadığının herkese anlatılması, isteyen herkesin gidebileceği Hınçak kulüpleri açılması, saldırıya uğramaları halinde kendilerini savunabilmeleri için silah temin etmeleri tavsiye edilerek, şubelerin bulunduğu yerlerde herhangi bir hak ihlali yaşanırsa merkeze bildirilmesi ve Ermenilere ait herhangi bir mala el konulursa da liste yapılması istenmiştir.192
Meşrutiyetin ilanından sonra oluşturulacak meclis için seçim hazırlıklarına başlanmış ve Taşnaklar siyasal zeminde birlikte hareket ettikleri İttihat ve Terakki ile ortak mebus çıkarmaları gündemiyle yapılan toplantıda kendilerine yirmi sandalye verilmesini talep etmişlerdir. Ayrıca seçime İttihat ve Terakki çatısı altında girmek istemediklerini beyan ederek siyasal özgürlüklerinin tanınmasını istemişlerdir. İlk görüşmeler aşırı bulunan bu istekler sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak İttihat
190 Avagyan ve Minassian, s. 41
191 Hamparsum Boyacıyan “Murad” kod adıyla da tanınmaktadır. Koçaş, Tarihte Ermeniler s. 120. Hamparsum Boyacıyan’ın faaliyetleri ve Meclis-i Mebusan’da Ermeni milletini temsili hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Cezmi Yurtsever, “Hamparsum Boyacıyan veya “Haçinli Murat’ın” Tarihi Yol Hikâyesidir”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı III, Sayı: 62, Ankara, 2014, s. 1969-1983; Özlem Karsandık Yazıcı, “Ermeni (Hınçak) Komitecisinin Osmanlı Meclisinde Ermenileri Temsili: Hamparsum Boyacıyan”, Asia Minor Studies, Cilt: 4, Sayı: 7, Ocak 2016, , https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/213248, (10.08.2018), s. 100-119.
Hınçaklar Meşrutiyet’in ilanından sonra mücadelelerini siyasi zemine taşımaya karar verdikleri iddiasıyla Hamparsum’u mebus olarak meclise sokmayı başarmışlardır. Bu tarihlerde Hınçaklar’dan ayrılarak Taşnak komitesine katılmış olan ünlü eteci Antranik, Hamparsum’u Türklerle işbirliği yapan bir “hain” olarak adlandırmıştır. Mattei, Büyük Ermenistan, s. 138. Antranik Ermenilerle İttihatçıların işbirliğini de eleştirmiş ve milletvekillerini “ellişer altına satılan insanlar” olarak tanımlamıştır. Selvi, Millet-i Sadıkada İsyan, s. 68.
192 Avagyan ve Minassian, s. 43.
60
ve Terakki Taşnak Ermenilerinin seçime tek başına girmek arzusunu bir süre sonra kabul etmiştir193.
Seçimlerin ardından II. Abdülhamid tarafından açılan meclise Adana, Aydın, Erzurum, Halep, İstanbul, İzmir, Manastır, Sivas, Tekirdağ ve Van’dan seçilmiş toplam 19 Ermeni mebus girmiştir194.
1909 yılında İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı başlayan ve din adamlarının da askere alınmasını öngören bir yasa tasarısıyla iyice şiddetlenen meşrutiyet ve iktidar karşıtı propaganda, Taşnakların tüm Ermeni siyasi temsilcilerine bir araya gelmeleri ve kendi partilerinin etrafında kenetlenmeleri çağrısı yapmalarına itmiştir. Ancak Taşnak’ın karma bir yönetim kurulması için yaptığı ve İkdam gazetesinde de yayımlanan çağrı cevapsız kalmıştır195.
13 Nisan 1909 tarihinde başlayan ve üç gün süren “31 Mart Vakası” Taşnak ve Hınçak partilerini siyasal olarak aynı zemine getirmiştir. İktidarın değişmesi ve “çürük hükûmete son verilmesi”196 için başlayan olaylarda iki Ermeni partisi İttihat ve Terakki’nin yanında kenetlenmiştir197. Yaşanan olaylar neticesinde Sultan II. Abdülhamid tahttan indirilmiştir.
Lakin Hınçaklar Adana olaylarının hemen ardından İttihat ve Terakki’ye destek verilmesinin hata olduğuna karar vermişlerdir. Ayrıca Taşnakların İttihat ve Terakki’nin maşası haline geldiğini savunmaya başlamışlardır. Böylece Taşnak Partisi’nin etrafındaki bazı kesimleri kendi çatıları altına çekmeye çalışmışlardır198.
Hınçak ve Taşnak arasında yaşanan sorunlar yalnızca kendilerini değil, Osmanlı Devleti’ni de meşgul etmiştir. Tarafların giriştiği üstünlük mücadelesi Osmanlı Ermenilerinin sorunlar yaşamasına sebep olmuştur. Van vilayetinde bir süredir azalan etkilerini yeniden canlandırmaya karar veren Hınçak komitesi mensupları 1909 yılı haziran ayında bu girişimleri sebebiyle Taşnak üyeleri tarafından tehdit edilmiştir. Taşnak
193 Avagyan ve Minassian, s. 52.
194 Bu mebusların özgeçmişleri ve çalışmaları için bkz. Yılmaz Koç, Osmanlı Mebusan Meclisinde Görev Yapan Ermeni Mebuslar ve Faaliyetleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar, 2009.
195 Sonyel, Adana’da, s. 32; Avagyan ve Minassian, s. 58.
196 Sonyel, s. 33.
197 Avagyan ve Minassian, s. 60-61
198 Avagyan ve Minassian, s. 72.
61
mensupları Hınçaklara isteklerinin kabul edilemez olduğunu ve gerekirse silahla karşılık vereceklerini açıkça beyan etmiştir. Hınçaklar 14 Haziran 1909’da rakip komitenin tehditlerine aldırış etmeden Gevaş’a gelince Taşnaklar, Hınçak mensubu üç kişiyi darp etmişlerdir199.
Yine haziran ayı içinde bu kez Gevaş’a bağlı Saadeddin karyesine giden 20 kişilik Taşnak mensubu, buradaki üç Hınçak üyesini köyden çıkararak darp etmiştir. Bununla da yetinmeyen Taşnak mensupları darp ettikleri Ermenilerin eşya, para ve revolverlerini çalmışlardır. Durumun hükûmet tarafından haber alınması üzerine tahkikata başlanmış ve suça karıştığı tespit edilen dört Taşnak mensubu 19 Haziran 1909’da tutuklanarak adliyeye sevk edilmiştir200. Van’da komiteler arasında yaşanan olaylarda saldıran taraf genelde Taşnak komitesi olmuştur. Müslümanlara ve kendilerini desteklemeyen Ermenilere uyguladıkları şiddetle tanınan Hınçaklar, Taşnak karşısında enteresan bir şekilde sükûnet taraftarı bir çizgide bulunmaya gayret etmişlerdir201.
Diyarbakır, Hınçak komitesinin sayısal üstünlüğü elinde tuttuğu bir vilayettir. Buradaki Hınçak ve Taşnak taraftarları kilisede konferans düzenlenmesiyle alakalı bir konuda karşı karşıya gelmiştir. Hınçak komitesi mensuplarından Ohannes Donabetyan’ın anlattığına göre taraflar arasında yaşanan görüş ayrılığı sebebiyle iki komite anlaşmazlığa düşmüş ve ilişkilerine son vermiştir202.
Taraflar 1912 seçimlerinde Adapazarı’nda da karşı karşıya gelmiştir. Hınçak reislerinden Sabahgülyan, Adapazarı’na giderek Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile iş birliği yaptıklarını sebepleriyle açıklayan bir konuşma yapmış ve ahalinin kendilerine destek vermesini temin etmiştir. Ancak Sabahgülyan’ın ardından şehre gelen Taşnak mensubu Hajak bir konferans vererek İttihat ve Terakki Fırkası ile hareket ettiklerini beyan etmiş, kendileri için oy istemiştir. Bu sırada konferans salonunda bulunan bir Hınçak mensubu,
199 BOA. DH. ŞFR. 415/22, 14 Haziran 1909.
200 BOA. DH. ŞFR. 415/68, 19 Haziran 1909; BOA. DH. MKT. 2852/31 lef 1, 19 Haziran 1909.
201 BOA. DH. ŞFR. 415/22, 14 Haziran 1909.
202 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, s. 242; Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 79.
62
Hajak’ın anlattıklarına muhalefet etmiştir. Netice olarak Adapazarı Ermenileri yeniden Hınçak ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası tarafına dönmüştür203.
Taşnakların merkezi olan Van’da da iki parti arasında çatışmalar yaşanmıştır. 1 Mayıs 1913’te Rusya’ya konuyla ilgili gönderilen bir raporda Taşnaklar ve Hınçaklar karşılaştırılmaktadır. Taşnakların Alman etkisine karşı çıktığı ve Rusya’nın yardımına güvendiğinden; Hınçakların ise bağımsızlık için isyanın gerekli olduğuna inandığından ve Rusya’nın tek başına müdahalesini istemediğinden bahsedilmektedir204.
Taraflar arasındaki anlaşmazlık I. Dünya Savaşı’nda birlikte hareket edilmesine karar verilmesine rağmen çözülememiştir. Tiflis merkezli Mşak gazetesi 1915 yılında Ermenilerin sevk ve iskânı ile alakalı olarak içine düştükleri durumdan Taşnak komitesi özelinde tüm Ermeni komitelerini sorumlu tutmaktadır. Gazeteye göre Taşnakların 30 yıl süren faaliyet ve politikası yanlış yönetildiği için çok sayıda Ermeni hayatını kaybetmiştir. Patrik, hükûmetin ve halkının nazarında saygısını kaybetmiş, komitenin faaliyetleri her manada ölümcül sonuçlar doğurmuştur205. Yani Osmanlı Ermenilerinin başına gelenler Türklerin değil Ermenilerin yanlış politikalarının bir sonucudur.
Hınçak ve Taşnakların birbirlerine düşmanlığı Rusların yazışmalarına da yansımıştır. 1915 yılı mart ayında “Çok Gizli” ibaresiye gönderilen bir raporda Romanya ve Bulgaristan’dan gelen Hınçakların Ermeni birliklerine katılmak istedikleri, ancak Taşnakların onları müfrezelere kabul etmediklerinden bahsedilmektedir206.
Hınçak Partisi, Taşnakların tavırlarından fazlasıyla rahatsız olmuştur. Bu sebeple 4 Haziran 1915’te Varna Heyet-i Merkeziyesi eliyle bir beyanname yayınlamıştır. Dağıtılan beyanname “Taşnaksutyun komitesinin entrikalarına müteyakkız olunuz” başlığını taşımaktadır207. Taşnaklar bu beyannamede gönüllü alaylar kurmamakla ve ihtilal sıfatını kullanarak yayınladıkları beyannameler yüzünden dikkatleri üzerlerine çekmekle suçlanmaktadırlar208.
203 Enver Konukçu, “Ermenilere Adapazarı’ndan Bakış”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Merkez ve Taşrada Ermeniler, Cilt: 6, (Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 84-85.
204 Rus İmparatorluk Kayıtlarında Ermeni Sorunu (1912-1917), Haz. Natalia Chernichenkina, Erzincan Üniversitesi Yayınları, Erzincan, 2015, (Rus İmparatorluk Kayıtlarında), s. 75.
205 Qasımlı, s. 350-351.
206 Rus İmparatorluk Kayıtlarında, s. 163.
207 Koçaş, Tarihte Ermeniler s. 144.
208 Beyannamenin tam metninde şunlar yazmaktadır:
63
1916 tarihli bir başka Rus raporunda ise Hınçakların Kafkasya Cephesi’nde Rus ordularıyla hareket edebilmek adına Taşnaklardan ayrı birlikler teşkil edebilmek için yoğun faaliyette bulunduğundan bahsedilmektedir209.
“Son defa olarak beyân ederiz ki Ermeni İhtilalci Taşnaksotyon Komitesi Bulgaristan ve Romanya bögelerinde gönüllü alayları teşkiline teşebbüs etmediği gibi gelecekte de böyle bir teşebbüste bulunmayacaktır.
Mukaddes ihtilal sıfatını kullanarak adi, sefilce beyânnâmelerle bir takım çıkarcı şahıslar yalnız Ermenilik ismini tezlîl değil, aynı zamanda Bulgar zabıtasının şüphelerini ve Türk casuslarının dikkatini de bütün Ermeniler üzerine çekiyorlar.
Şimdi bu iki hareket hattı üzerinde Taşnaksotyon’un intikamını ahali takdir ve tayin etsin. Zaten Taşnaksotyoncular ne zaman belirli bir istikamette hareket ettiler ki...
Taşnakasotyon büroları ilk günden itibaren Ermenilerin kendilerine itimat etmeyeceklerini anladıkları için “milli büro” ismiyle bir hey’et oluşturdular. Ve ilk hamlede birçok safdil vatanseverlerden para çektiler. Fakat bilâhare Hınçakların himmetiyle yüzlerindeki örtü... indirildiği günden sonra para cereyanının arkası kesildi. Bunun üzerine Taşnaksotyon şark ve garp büroları Kafkasya’da oynadıkları komedyanın daha oralara kadar yayılmadığını tahmin ederek yabancı ülkelerdeki şubelerine müracaat ettiler. Fakat ok geç kalmışlardı. Perde yırtılmış ve gazeteler vasıtasıyla herkes meseleden haberdar olmuştu. Yalnız işi bilmeyen, komitenin kör faal üyeleri idi. Bütün milletin temsilcisi ve ve haklarının savunucusu ve milli savların takipçisi olan Bogos Nubar Paşa’nın şahsına hücum ettikten sonra diğerlerini tehdide başladılar. Bu cümleden olarak Varna şubesinin Varna zenginlerine karşı ettikleri tehditler.
Bütün bu yayınlar ve hareketlerin bir tezâd ve tenâkuz örneği olduğu görülüyor.
Bogos Nubar’ın şahsına alenen tecavüzde bulunanlar, birkaç gün sonra aynı lisanla Bogos Nubar hakkında “Adı geçenin Ermeni davası hakkındaki teşebbüsleri Ermeni meselesinde kendisini milletin baş tacı yapacaktır.” diyorlar. Aslında bu Ermeniler ne zaman samimi ve saf bir çehre gösterdiler? Bir gün şu sûretle, yarın da diğer tarzda hareket ederler. Zaten marûf darbımeseldir: “Maksat vasıtaları meşrû kılar.” Bunlar da şu hareketlerinde rehber edinmişlerdir.
Bütün bunları açıklayarak, ahaliye yarın teessüs edebilecek bir oligarşinin temellerini kendi paralarıyla kurmamalarını tavsiye ederiz.
Geçende “Proşek” salonunda komiteci Kurken’in sözlerini dinleyenler takdir etmişlerdir ki bu komite nâpuhte şahısların ellerinde oyuncak oldukça milli emellerimizin gerçekleşmesi o kadar da tehlike altında kalacaktır.
Ermeniler;
Gözlerinizi açınız! Milletin mukadderatının açıklık kazanacağı bu günlerde bile komitelerine ait entrikalardan hariç bir şeyle uğraşmayan, şahsi menfaatleri için bütün milletle oynayan bu heriflerin entrikalarına kapılmayınız.
Evet, entrikalar, çünkü Taşnaksotyon yardım defteri açılmasına muvaffak olamayınca, bu kez saf ve sadedil Ermeni vatanseverlere davetiyeler göndermeye başladı.
Dün Vanlıları, bugün de Muşluları, bütün Diyabakırlıları davet ediyor. Yarın da Bitlis ve Harputluları çağıracak ve bu sûretle diğerlerine daveti yayacak. Tabiî bütün bunlar Taşnaksotyon menfaatlerine göre ve aynı zamanda kotogigos hazretleri ile onun tarafından vekâlet verilen Bogos Nubar ve bilumum birleşik teşkilat tarafından idare edilen milli menfaatler aleyhine sevkolunuyor.
Ermeniler;
Mevcut durum bizden uyanıklık istiyor. Taşnaksotyon entrikalarına aldanmayalım! Ancak vatan için birlikte çalışanlar yalnız millet adına söz söylemek hakkını hâiz olabilirler.
Yaşasın birlik!
Varna, 4 Haziran 1915
Sosyal Demokrat Hınçakyan Komitesi
Varna Merkez Heyeti”. Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 217-219.
209 Rus İmparatorluk Kayıtlarında, s. 197.
64
İki öncül komite arasında yaşanan gerginliği azaltmak ve tarafları barıştırmak isteyen Bogos Nubar Paşa 1916 yılı şubat ayında Mşak editörü Arakelyan’a bir mektup göndererek, bütün Ermenileri Ermenistan’ın kuruluşu için sorunlarını arkalarında bırakarak birlikte hareket etmeye çağırmıştır. Bunun üzerine taraflar 14 Mart 1916’da bir araya gelerek sorunlarını çözmeye çalıştılarsa da aralarındaki ihtilaflar giderilememiştir. Musa Qasımlı, Mşak gazetesinin yaşananlar ile alakalı olarak şöyle yazdığını aktarır:
“Nerde iki Ermeni varsa, orada üç fikir vardır.”210
210 Qasımlı, s. 357-358.
65
1.4. Taşnak ve Anayasal Ramgavar Partileri Arasındaki İhtilaflar
1.4.1. Armenakan Komitesi
Resmi neşriyatıyla, merkezi organıyla ve parti tüzüğüyle Osmanlı Ermenilerine yönelik politikalar üreten ilk parti olma özelliği taşıyan Armenakan 1885 sonbaharında Van’da kurulmuştur211.
Partinin fikir babası, devlet hizmetinde görev yapan İstanbullu bir babanın oğlu olan Mıgırdıç Portakalyan’dır212. 1848’de Kumkapı’da dünyaya gelen Portakalyan, 1862’de Sahakyan Lisesi’nde eğitim almıştır213. Mıgırdıç eğitimini 1860’ların sonunda tamamladıktan sonra Tokat’ta öğretmenlik yapmış; 1870’li yılların ortalarında Anadolu ve Balkanlar’da geziye çıkmıştır. 1873’te Asya isimli bir gazete yayınlamaya başlamıştır214. Portakalyan 1877’de Araratyan Cemiyeti’ne üye olarak Kafkasya’ya gönderilmiş ve burada Mşak gazetesi müdür Krikor Ardzruni ile tanışmıştır. Buradan Van’a geçerek 1878 yılında Kara Haç215 Cemiyeti’ni kurmuş ve bir öğretmen okulu
211 Walker, s. 68. Hınçak ve Taşnak partileri Kafkasya Ermenileri tarafından kurulmuştu. Armenakan Partisi ise Osmanlı Ermenileri tarafından kurulmuştur ve üyelerinin de hemen hemen tamamı Osmanlı Ermenisidir. Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 19.
212 Mıgırdıç Portakalyan’ın babası Mikael Portakalyan Paris’te eğitim aldıktan sonra Osmanlı Devleti hizmetinde çalışmış bir kişiydi. 1858’de Bâbıâli Tercüme Odası’nda başlayan memuriyet hayatı 1886’da Maliye Nezareti danışmanlığı ve Ziraat Bankası müdürlüğü ile devam etmiştir. Mustafa Demir, Galip Çağ, “Ermeni Meselesinin Elitleri ve Yetişme Süreçleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerlik, Cilt: 9, (Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri), Ankara, 2014, s. 153. Levon Panos Dabağyan, Emperyalistler Kıskacında Ermeni Tehciri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007, (Emperyalistler), s. 769-770; Levon Panos Dabağyan, Geçmişten Günümüze Millet-i Sâdıka-ı Osmanlı Ermenileri, Yedirenk Yayıncılık, İstanbul, 2010, (Geçmişten Günümüze), s. 50-51. Jean-Louis Mattei, Mıgırdıç Portakalyan’ın babasının banker Raphael Portakalyan olduğunu yazmaktadır. Mattei, Mıgırdiç Portukalyan, s. 49. 4 Nisan 1898’de Hariciye Nazırı Tevfik Paşa Ethem Bey’den Marsiya’da Mıgırdıç adında Vanlı bir Ermeni bulunup bulunmadığı ile alakalı araştırma yapmasını istemiştir. Ethem Bey 12 Ağustos 1898’de konu ile alakalı araştırma raporunu Hariciye Nezareti’ne göndermiştir. Bu raporda Portakalyan’ın 27 Ekim 1888’de Marsilya Belediyesi’ne yaptığı yabancı bildiriminde 21 Ekim 1848’de İstanbul’da doğduğunu ve Raphael ile Marie Pedrossiau’nun oğlu olduğunu beyan ettiği bilgisine yer verilmiştir. BOA. HR. SYS. 2749/110, 12 Ağustos 1895’ten aktaran Osmanlı Belgelerine Göre Ermeni-Fransız İlişkileri (1879-1918), Cilt: I, Yay. Haz. Uğurhan Demirbaş ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2002, (Ermeni Fransız İlişkileri, Cilt: I), s. 129-131.
213 Nalbandian, s. 91-92.
214 Özlem Karsandık, “Ayrılıkçı Ermeni Siyasal Örgütlerine Karşı Osmanlı Devleti’nin İlk Önlemleri ve Eleştiriler”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4-5, Sayı: 16-17, Ankara, Kış 2004-Bahar 2008, s. 138.
215 Kara Haç Cemiyeti esasında bir terör örgütüydü. Van ve çevresinde öldürülmesi kararlaştırılan Müslüman ve Ermenilerin (özellikle de sır verenlerin ve cemiyet prensiplerine uymayanların) isimlerinin bulunduğu listede idam fermanının isimlerinin üzerine çekilen kara haçla ilan edilmesi ve öldürülenlerin alnına kara haç çekilmesi ile ünlüydü. Mattei, Mıgırdiç Portukalyan, s. 52-53. İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (IX)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 52, İstanbul, 2001, s. 75; Şenol Kantarcı, “Van’da Ermeni İsyanları (1896-
66
açmıştır216. Okul yalnızca Hristiyan değil, Müslüman çocuklarının da kayıt yaptırabileceği bir kurumdur217.
Portakalyan’ın okulunu açtığı dönemde Osmanlı-Rus Savaşı kaybedilmiş, Ermeniler devlet taraftarı ve ihtilalci fikirler taşıyanlar olarak ikiye bölünmüş vaziyetteydi. Van’da yaşayan ve Piskopos Bogos taraftarı olduklarından Bogosyanlar olarak bilinen devlet taraftarı Ermeniler, Portakalyan’ın eski patrik ve komite destekçisi Hırımyan Efendi ile ortaklaşa çalışarak lisedeki öğrencilere ihtilalci fikirler aşıladıklarını iddia etmeye başlamışlardır. İki taraf arasında yaşanan çekişmeler Osmanlı Hükûmeti’nin dikkatini çekince okul yakından izlenmeye başlanmıştır. İncelemeler neticesinde Portakalyan’ın öğrencilere eğitim kılıfı altında ihtilalci fikirler aşıladığı anlaşılmış ve okul bir yıl bile açık kalmadan kapatılmıştır218. Portakalyan bu gelişmeden sonra kısa bir süreliğine İstanbul’a gönderilmiştir. 1881’de Van’a dönen Portakalyan bu kez Merkez Okulu’nu (Kedronakan Varzharan) açmış, ancak burası da 1885 yılı mart ayında kapatılmıştır. Portakalyan içinde bulunduğu fesat hareketlerle dikkatle izlemeye alınınca Osmanlı Devleti’nden ayrılarak kalan hayatını Marsilya’da geçirmiştir219.
1885’te Van’da kurulan Armenakan Partisi de Portakalyan’ın çalışmalarının bir sonucudur. Partinin adı Portakalyan tarafından çıkarılan Armenia gazetesinden türetilmiştir. Kurucuları Mıgırdıç Terlemezyan (Avetis), Grigoris Terlemezyan, Ruben Şatavoryan, Grigor Odyan, Grigor Acemiyan, M. Barutçuyan, Gevont Hancıyan, Grigor Beozikyan (Şikaher) ve Karekin Manukyan’dır. Partinin savunduğu fikirlere önayak olan diğer üç mezun; Yeğişe Kontakçıyan, Gabriel Natanyan ve Dr. Galust Aslanyan ise bu tarihte Van’da olmadıklarından kuruluş toplantısına katılamamışlardır220. Portakalyan’ın
1915), Ermeni Araştırmaları, Sayı: 5, Ankara, 2002, (Ermeni İsyanları), s. 140; Uras, Ermeni Meselesi, s. 430.
216 Mattei, Mıgırdiç Portukalyan, s. 52.
217 Walker, s. 126.
218 Nalbandian, s. 93.
219 Walker, s. 127. Devlet taraftarı Ermenilere Bogosyanlar denmesinin sebebi Piskopos Bogos’un arkasında birleşmiş olmalarıdır. Bu dönemde Bogos ve Hırımyan Efendiler arasında ruhani ve cismani meclis seçimleri ile alakalı anlaşmazlıklar da yaşanıyordu. Bogos Efendi karşıtı gruba da “Abogosyan” denilmekteydi. Aynı yer. Ayrıca bkz. Fikrettin Yavuz, Ermeni Katogikosu Mıgırdıç Kırımyan ve Ermeni Meselesindeki Rolü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2004, s. 119.
220 Nalbandian, s. 96; Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 151. Ayrıca Gürün, s. 197; Çelebyan, s. 47.
67
yakın dostu Mıgırdıç Hırımyan’ın ise partinin manevi kurucusu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır221.
Armenakan kurucularının amacı Ermenilerin devrim yoluyla kendilerini yönetme hakkını elde etmeleridir. Bunu elde edebilmek için terör, tedhiş ve ajitasyon yollarına başvurulmasına karar verilmiştir. Armenakanlar kısa süre içinde yalnızca Van’da değil, Trabzon ve İstanbul gibi şehirlerde de hücreler kurmuş; Rus Transkafkasyası, İran ve Amerika’da zayıf da olsa kendini göstermiştir222. Armenakan Partisi’ne sadece Ermeniler kaydolabilmiştir223. Armenakan’ın Van teşkilatı parti kurucularından Mıgırdıç Terlemezyan’ın da öldüğü I. Van İsyanı’ndan sonra yavaş yavaş zayıflamıştır224. Bundan sonra Van’da Taşnakların ağırlığı hissedilmeye başlanacaktır. İki parti arasında yaşanan anlaşmazlıklar bir yana, Van bundan böyle Taşnak’ın Osmanlı Devleti’ndeki en önemli merkezi olacaktır225.
1.4.1.1. Armenakan-Taşnak İhtilafı
Armenakan Partisi henüz ortadan kalkmadan önce Taşnaklarla anlaşmazlık içine düşmüştür. Sitrak Hagop M. B. imzasıyla Vahan adlı Ermeniye yazılan bir mektupta da bu anlaşmazlığın izlerine rastlanmaktadır. Mektupta Mıgırdıç Portakalyan’ın kalbî hislerle bağlı olduğu bilinen eski patrik Hırımyan da eleştirilmekte ve eskiden “pedercik/babacık” olarak görülen ruhaninin kimliğini kaybettiği yazılmaktadır. Van’da Taşnak Partisi ile rekabette olan Armenakan Partisi ise “küstah” olarak tanımlanmakta ve Ermenilere “sakın iğfâl olunmayasınız” denilerek uyarıda bulunulmaktadır. Armenakan bu mektupta kuruluşundan itibaren hiçbir şeye sahip olamadığına vurgu yapılarak aşağılanmış ve Ermenilerin bu tarafa meyletmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır226.
Sitrak Hagop, başka bir arkadaşı olan Evakiyanç Dikran’a da Armenakan komitesinin insanları aldattığını yazmaktadır. Kendisinin topladığı 30 tüfek ve birkaç
221 Mattei, Büyük Ermenistan, s. 115.
222 Walker, s. 127.
223 Gürün, s. 197.
224 Çelebyan, s. 50; Hamzayev, s. 47; Jean-Louis Mattei, “Droşak Gazetesi: Açık Açık Terörizmi Savunan Bir Organ”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 50, Ankara, 2015, (Droşak), s. 381.
225 Ahmad, İkinci Meşrutiyet Döneminde, s. 165.
226 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 258.
68
revolverin Armenakanlar tarafından alınarak Van’a görürüldüğünü söylemekte ve şikâyette bulunmaktadır227.
Armenakan mensubu Anooshavan Der Mugrdechian (Mıgırdıçyan) da Van’da etkin olan Taşnaklar ve Hınçaklar hakkında ciddi suçlamalarda bulunmaktadır. Anlattığına göre Hınçak Partisi, mensuplarını Van’a göndererek Türkleri kışkırtmıştır. “Daha uğursuz bir tarza sahip olan” Taşnaklar ise Ermeni halkı dayak ve ölüm tehditleriyle sindirmiştir. Onların bu tavırları yüzünden Türkler kendilerine “Ermenistan’ı sahiplendiniz ve şimdi ikiye bölüyorsunuz.” demeye başlamıştır. Mugrdechian, Armenakanların bu olayların içinde başka bir soruna sebep olmamak için kendilerini dizginlediklerini iddia etmektedir228.
1.4.2. Anayasal Ramgavar Partisi’nin Kuruluşu
Kanun-ı Esasi yürürlüğe girdikten sonra yeni bir Ermeni partisi kurulmuştur. Adı Sahmanatragan Ramgavar olan bu parti, kuruluşundan sonra bir süre hareketsiz kalmış; 1 Ekim 1908’de Armenakan, Veragazmyal Hınçak’ın bir kolu ve Kağaparagtsagan cemiyeti ile temel amacı Ermenilerin bağımsızlıklarını kazanması olan Birleşik Ermeni Devrimci Örgütü adında bir birlik meydana getirilmesi için anlaşmaya varılmıştır229.
Anayasal Ramgavar Partisi, Armenakan’la aynı çizgide ilerlemiş olmasına rağmen II. Meşrutiyet ilan edilince isyan çıkarmak ve şiddete başvurmak fikirleri evrilerek Ermenileri siyasal zeminde temsili halini almıştır230. Böylece 31 Ekim 1908’de İskenderiye’de bir araya gelen Sahmanatragan Ramgavar, Armenakan, Veragazmyal Hınçaklarının bir kolu ve Kağaparagtsagan, “Anayasal Ramgavar Partisi” olarak ortaya
227 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 260.
228 Bob Der Mugrdechian, Anooshavan: The Intrepid Survivor, Second Edition, Liberty Printing, Fresno California, 1996, s. 52.
229 Erdal İlter Ramgavar Partisi’nin Beyanname ve Programını bir makale halinde yayınlamıştır. Bu beyannameye göre kurucu cemiyetler arasında “Mevetnagan” adlı bir cemiyet de bulunmaktadır. Bkz. Erdal İlter, “Ramgavar Partisi Tarafından II. Meşrutiyet (1908) Meclis-i Mebûsan’ına Sunulan Beyânnâme ve Program”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 4, Ankara, 1993,
https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/64066/10434.pdf?sequence=1&isAllowed=y, (04.01.2020), (Ramgavar Partisi), s. 523.
230 Mevlüt Yüksel, “Erzurum, Bitlis ve Mamûretülaziz Vilâyetlerinde Ermeni İsyanları (1890-1905)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 43, Ankara, 2012, s. 166.
69
çıkmıştır231. Parti, temelinde ideolojik pragmatizmi destekleyen, devrimci çözümleri reddeden ve değişimi tercih eden bir izlenim sergilemektedir232.
Partinin 1908 yılında Mebusan Meclisi’ne verdiği beyannamede şu hususların altı çizilmiştir:
1- Meşrutiyet’in ve Kanun-ı Esasi’nin ilanı ile ihtilal cemiyetlerinin meydana getirilmesine ve faaliyet göstermesine artık gerek kalmamıştır.
2- Bundan böyle olması gereken, kanun dairesinde meydana getirilen siyasi cemiyetlerin açıkça, herhangi bir gizli saklısı olmadan çalışarak faaliyetlerini sürdürmesidir.
3- Meşrutiyetten evvel Ermeniler tarafından meydana getirilen ve faaliyet gösteren ihtilalci fırkalar ve cemiyetler siyasi fırkalara dönüşmüştür.
4- Ermeni Meşrutiyyet ve Hukuk-ı Avam Tarafdaranı Fırkası da bu ortamda Ermenilerin mezhep ve mevkilerine bakılmaksızın ortaklaşa çalışarak aydın bir toplum ortaya çıkarmak için kurulmuş, aylarca müzakere edildikten sonra parti programı hazırlanarak ortaya çıkarılmıştır.
5- Parti akıl ve mantığa uygun bir şekilde devletin menfaati ve saadeti için çalışacaktır ve Osmanlı Devleti tebaası olarak yaşayan menşe, mezhep, dil, tarih, edep ve ahlakı birbirinden farklı kişilerin cins ve kavim farklarının ortadan kaldırıldığı takdirde devletin zarar görmeceğinin farkındadır. Ermeniler de bu bakımdan iki sıfat taşımaktadır. Milliyet-i siyasiye olarak Osmanlı, kavim olarak Ermeni olan kişiler de bu parti içinde vatanlarına faydalı işler yapacaklardır.
6- Bu partinin Ermenicilik yapmak ya da devletten ayrılmak gibi bir düşüncesi de yoktur233.
231 Avagyan ve Minassian, s. 45. Ateş Uslu, E. Atilla Aytekin, “Burjuva Devriminin ve Savaşın Belirsiz Sınırlarında”, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat, Yay. Haz. Gökhan Atılgan, Cenk Saraçoğlu, Ateş Uslu, Birinci Baskı, İstanbul, 2015, s. 121; Yusuf Sarınay, İstanbul’da Ermeni Faaliyetleri ve Alınan Tedbirler (1914-1918), Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C: XXIII., (Mart-Temmuz-Kasım 2007), Sayı: 67-68-69, Ankara, 2007, s. 107.
232 Azarya, s. 45.
233 Parti beyannamesi ve ayrıntılı bilgi için bkz. Erdal İlter, “Ramgavar Partisi Tarafından II. Meşrutiyet (1908) Meclis-i Mebûsan’ına Sunulan Beyânnâme ve Program”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 4, Ankara, 1993,
https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/64066/10434.pdf?sequence=1&isAllowed=y, (04.01.2020).
70
Ermeni dili, tarihi ve edebiyatının korunup geliştirilmesi gerektiğini savunan parti, 1863 Ermeni Nizamnamesi’nin de gözden geçirilerek revize edilmesi gerektiği fikrindedir234. Osmanlı topraklarında Ermenileri temsil etmek için kurulduğunu iddia eden parti Taşnakların aksine İttihat ve Terakki’den yarar değil zarar geleceği düşüncesindedir.
1.4.2.1. Anayasal Ramgavar-Taşnak İhtilafı
Anayasal Ramgavar mensupları İstanbul’da bir şube açmayı hemen başaramasalar da Ermeni Patrikhanesi Milli Meclisi’nde bağımsız olarak bulunan vekillerle bir blok oluşturarak meclisin çoğunluğunu ele geçirmiş ve meclis içerisindeki ihtilaflarda taraf olmuşlardır. Ermeni Patrikhanesi 1908 yılı öncesinde hem siyasal hem de ruhani merkez olma iddiasını taşıyan bir kurumdu. Meşrutiyetin ilanından ve Ermenilerin siyasal olarak partiler yoluyla temsil edilmeye başlamasından sonra siyasi üstünlük Taşnaklara geçmiş, patrikhane ruhani merkez olarak varlığını sürdürmeye başlamıştır. Bu durum patrikhane ve Taşnak arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olmuştur. Bu gerginlikten yararlanan Anayasal Ramgavar Partisi patrikhane ile yakınlaşarak güç kazanmaya çalışmıştır235. Ancak tüm çabalarına hatta bir süre sonra İstanbul’da merkez açıp İttihat ve Terakki ile siyasi bir anlaşma zemini bularak birlikte hareket etmelerine ve seçimlerde İttihat ve Terakki’yi desteklemelerine rağmen, Taşnaklar kadar rağbet görmemişlerdir. Din karşıtı olarak gördükleri Taşnakların Ermeni cemaatinin dinamiklerini tehdit eden politikalarını şiddetle eleştirmiş ve rakiplerinin din karşıtı olarak değerlendirdikleri görüşlerine karşı mücadele etme gayretinde olmuşlardır236.
Patrikhane ve Taşnak ilişkileri daha önce din adamlarına yapılan saldırılar ve suikastler dolayısıyla fazlasıyla gergindi. Ermeni Patrikhanesi, kiliselerinin Taşnakların toplanma merkezi olarak kullanılmasını; burada miting ve benzeri toplantılar yapılmasını, patrikhanenin propaganda aracı olarak kullanılmasını istememiştir. Tüm bunlara bir de patrikhanenin elindeki gücün Taşnaklar tarafından ele geçirilmesi eklenince 1910 yılında Ermeniler arasında “pats u kots” yani açık ve kapalı olarak bilinen mesele baş
234 Avagyan ve Minassian, s. 46; İlter, Ramgavar Partisi, s. 528.
235 Avagyan ve Minassian, s. 47.
236 Ercan Karakoç, Geçmişten Günümüze Ermeni Komiteleri ve Terörü, IQ Kültür Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 58.
71
göstermiştir. Taşnaklar, sahip oldukları siyasal üstünlüğü kullanarak patrikhaneden İttihat ve Terakki ile beraber yapacakları mitingler için kiliselerini açmasını talep etmiştir. Ancak bu talep Ermeni ahali tarafından tepki ile karşılanmıştır. Taşnakların talebine gösterilen tepkiler yalnızca patrikhane ve ahali ile sınırlı kalmamıştır. İbadethanelerin amacı dışına çıkılarak siyasi faaliyetler için kullanılmasını istemeyen Ecmiadzin katogigosu da aldığı “olağanüstü” kararla kiliselerde her türlü gösteri ve mitingi yasaklamıştır. Patrikhane meclisinde çoğunlukta olan Anayasal Ramgavar Partisi de bu tartışmalara katılarak Gregoryen Ermeni cemaatinin iç dinamiklerini tehdit eden Taşnak politikalarına karşı sert bir muhalefete başlamıştır237.
Taşnak Partisi yalnızca İstanbul’da değil, Anadolu’daki pek çok şehirde kiliselere girerek siyasal faaliyette bulunmaya çalışmıştır. Tanin gazetesinin yazdığına göre Şebinkarahisar’da Taşnak mensubu bir kişi kilisede nutuk atmak istemiş ancak kendisine müsaade edilmemiştir. Bunun üzerine kilisenin damından içeriye giren Ermeni amacını gerçekleştirmeye muvaffak olmuştur. Diğer taraftan meclis-i muhtelite azalarından bazıları komiteden taraf olarak patrikhane ve katogigosun kiliselerde siyaset yapılmaması kararını onaylamamıştır. Hatta bu kararın mecliste görüşülmesi istenmişse de sonraki zamana ertelenmesinin daha doğru olacağı düşünülmüştür238.
İki parti arasında İstanbul’da başlayan gerginlik İzmir’de iyice ayyuka çıkmıştır. Taşnak reislerinden olan Vremyan patrikhane ve katogigosluğun aldığı karara karşı gelerek İzmir’deki bir kilisede toplantı düzenlemek istemiştir. Toplantı plânı duyuunca kilisenin kapısına zincir vurulmuş ve Taşnak mensuplarının içeriye girmesi engellenmiştir. Taşnaklar yine de içeriye girmek isteyince şehirde yaşayan Anayasal Ramgavar mensuplarının müdahalesiyle karşılaşmışlardır. Taraflar arasında çıkan kavgada Ramgavar mensubu iki genç ölmüştür239. Taşnak ve Ramgavar mensupları çatışırken her şeyden habersiz sokaktan geçen bir Rum kızı ve delikanlısı da kurşunların hedefi olarak hayatlarını kaybetmişlerdir240.
237 Avagyan ve Minassian, s. 83.
238 Tanin, 25 Temmuz 1910’dan aktaran Recep Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi (1878-1923), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2001, s. 76-77.
239 Avagyan ve Minassian, s. 84.
240 Tanin, 3 Ağustos 1910.
72
Hınçak ve Ramgavar partileri ise Van’da bir araya gelerek Taşnaklara karşı ortak mücadele kararı almışlardır. 10 Nisan 1912’de Rusya Konsolos Yardımcısı S. P. Olferyev’in Kafkasya Askeri Bölge Karargâhına gönderdiği gizli raporda burada 500 Taşnak, 200’den fazla Hınçak ve 400-500 kadar Ramgavar üyesinin bulunduğu bildirilmektedir. Taşnaklar İttihat ve Terakki ile ittifak yapınca Vremyan’ı Van mebusu seçtirmek için çalışmalara başlamışlardır. Ancak Ermenilerin çoğu bu karara karşı çıkmıştır241. Birbirine üstünlük sağlamak isteyen komiteler; ünlü mensuplarının, Sason ve Zeytun kahramanlarının kartpostallarından Ermeni krallarının resimlerine ve Ermenistan armasına kadar pek çok materyali sokaklarda satmaya başlamışlardır242. Böylece hem seçimler için ahalinin etki altına alınması hem de komite namına gelir elde edilmesi amaçlanmıştır. Hınçak ve Ramgavar Partileri bir ara Taşnak mensubu biri yerine Müslüman bir adayın mebus seçilmesi için dahi girişimde bulunmuşlardır243. Ancak buna rağmen Armenakan’ın doğum yeri olan Van’da seçimi İttihat ve Terakki ile iş birliği halinde olan Taşnaklar kazanmıştır244.
Ermeni komiteleri arasında yaşanan ihtilaflar Birinci Dünya Savaşı sırasında da Osmanlı hükûmetini epeyce meşgul etmiştir. Özellikle Van Belediye Reisi Kapamacıyan Efendi’nin katlinden sonra buradaki Ermeniler arasında başlayan tartışmalar komite üyelerinin birbirlerine suikast düzenlemelerine kadar varmıştır. Van vilayet merkezinde, genelde Ermenilerin ikamet ettiği Bağlar mahallesindeki bir sokakta, 19 Mart 1915’te sabaha karşı saat 02.00 sıralarında bir ceset bulunmuştur. Hükûmet tarafından başlatılan tahkikat neticesinde başından vurularak ölen kişinin Taşnak komitesi fedailerinden ve asker firarisi Kırkkiliseli Vartan oğlu Oseb olduğu ortaya çıkmıştır. Yapılan ilk incelemede Oseb’in, Ramgavar komitesi mensubu, gazete yazarlığı ve muallimlik yapan Hayik’e saldırarak kendisini yaraladığı ve bu sebeple Hayik tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır245.
241 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 221-222.
242 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 59-60.
243 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 225.
244 Hüseyin Çelik, “1915 Görgü Tanıklarınca Van ve Çevresindeki Ermeni Olayları”, Osmanlı’nın Son Döneminde Ermeniler, (Ed. Türkkaya Ataöv), Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 94, Ankara, 2002, (1915 Görgü Tanıklarınca), s. 86.
245 Ayşe Zamacı, “Milliyetçiliğin Siyasallaşmasında Ermeni Muallimlerinin Faaliyet ve Rolleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 62, Ankara, 2019, s.60.
73
Ramgavarlar ve Taşnaklar arasındaki düşmanlık Kapamacıyan Efendi’nin öldürülmesinden sonra büsbütün şiddetlenmiştir. Üstelik Van’da neşredilen Van-Dosb246 adlı gazete son zamanlarda Taşnak komitesi ve Van’daki faaliyetlerine dair sert yayınlar yapmaya başlamıştı. Gazetede Kapamacıyan’ın katline dair bazı ifşalarda da bulunulmuştu. Oseb bu sebeple Hayik’i öldürmeye çalışmıştı. Hayik tüm bu yaşananların ardından Oseb’i öldürmüştü. Taşnak ise cinayetin asıl sebebinin ortaya çıkmasını istemediğinden yaşananların sarhoşluk sebebiyle meydana geldiğini iddia ederek konuyu önemsizleştirmeye çalışmıştır. Hükûmet ise gerek katilin gerekse maktulün arkadaşları ile görüşerek olayı açığa çıkarmıştır. Netice olarak cinayetin iki komite arasında yaşanan olay sonrası, nefs-i müdafaa neticesinde işlendiği anlaşılmıştır247.
246 “Van-Dosb” gazetesi Ramgavar Partisi’nin resmi yayın organı olarak Van’da yayınlanmıştır. Mildanoğlu, s. 117-118.
247 BOA. DH. EUM. EMN. 109/24, 23 Mart 1913.
74
1.5. Ermeni Partilerinin İhtilaftan İtilafa Geçmesi
1912 seçimleri tüm Ermeni partileri ve patrikhaneyi yeniden anlaşmazlığa düşürmüştü. Taraflar 20 Şubat 1912’de seçim hazırlıkları devam ederken Beyoğlu’nda bulunan Eseyan Ermeni okulunda bir araya gelmişlerdir. Patrikhane, Ermeni Katolik ve Protestan cemaati, Taşnak, Veragazmyal Hınçak, Sosyal Demokrat Hınçak partilerinin ve diğer cemiyetlerin ikişer kişiyle temsil edildiği toplantıda tartışmalar çıkmıştır. Sosyal Demokrat Hınçak Partisi haricindeki tüm Ermeni grupları seçim sırasında İttihat ve Terakki Partisi ile hareket edilmesi konusunda hemfikir olmuştur. Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ise Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile ortak hareket edeceğini bildirmiştir248.
Sosyal Demokrat Hınçakların bu ortaklığın sebebine dair açıklaması enteresandır. Zira Hınçaklar bu ortaklığın daha önce gerçekleşeceğini, ancak 31 Mart Vakası’nın Ahrar Fırkası’nın gerçek yüzünü kendilerine gösterdiğini bildirmektedir. Hınçaklara göre Hürriyet ve İtilaf Fırkası Meşrutiyet’in muhafızıdır ve kendilerinin ortaklığı çok daha hayırlı bir karardır249. Ancak yalnızca Hınçaklar böyle düşünmektedir. Zira patrikhane dahi Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin daha yeni kurulduğunu ve bağnaz olarak tanınan siyasetçilerden meydana geldiğini iddia etmektedir. Patrikhaneye göre zaten iktidarda olan İttihat ve Terakki çok daha kuvvetli ve güvenilirdir250.
Sopalı Seçimler251 olarak da adlandırılan 1912 seçimleri tüm Ermenilerin hayal kırıklığı yaşamasına neden olacak gelişmeleri beraberinde getirmiştir. 1914 seçiminin gündeme gelmesi ile bu kez Osmanlı Devleti’ndeki bütün Ermeni temsilcileri seçimlere birlikte girme kararı alarak çalışmalara başlamıştır. Bunun için bir muhtelit meclis oluşturulmuştur. Gregoryen, Katolik ve Protestan cemaatleri ile siyasi parti temsilcilerinden meydana gelen meclis Galata Kilisesi’nde bir araya gelmiştir. Burada Ermenilerin mecliste nüfusları oranında mebusla temsil edilmesine ve bunların seçiminin
248 Tanin, 22 Şubat 1912; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 88; Recep Karacakaya, 1908-1923 Türk Kamuoyu ve Ermeni Kilisesi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005, (Türk Kamuoyu), s. 151.
249 Tanin, 23 Şubat 1912; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 88.
250 Tanin, 11 Nisan 1912; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 76-77; Recep Karacakaya, “Meclis-i Mebusan Seçimleri ve Ermeniler (1908-1914)”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, Yıl: 2/2003 Sayı: 4, İstanbul 2003, s. 133; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 152.
251 Haluk Selvi, “II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Devleti’nin Ermeni Politikaları (1908-1914), Türk Yurdu, Cilt: 26 Sayı: 225, Ankara 2006, (II. Meşrutiyet Döneminde), s. 108.
75
ise Gregoryen Ermeni Patrikhanesi vasıtasıyla yapılmasına; kararla alakalı takririn Bâbıâli’ye takdim edilmesine karar verilmiştir252.
Ermenilerin bu arzuları kabul edilmeyip hükûmet tarafından bir sayı verilmesine karar verilince Taşnaklar ve uzun zamandır ittifak halinde olduğu İttihat ve Terakki’nin arası bozulmuştur253. Bâbıâli’nin bu teklifi kabul etmemesinin ana sebebi Ermenilerin patrikhane vasıtasıyla seçim yapmalarının Kanun-i Esasi’ye uygun olmaması ve bu isteğin Anayasa’da değişiklik lüzumu doğuracağı gerçeğidir254. Bunun yanında Patrikhane’nin 3 Ekim 1911’de Osmanlı Hükûmeti’ne verdiği siyasetle uğraşmayacağı taahhüdünü bozmasının da hükûmet kanadında hayal kırıklığı yaratmış olması muhtemeldir255. Taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde adayların yarısının İttihatçılar tarafından seçilmesi şartıyla Ermenilere on altı sandalye verilmesi üzerinde anlaşmaya varılmıştır256. Bir taraftan da Taşnak içinde İttihat ve Terakki muhalifi sesler duyulmaya başlanmıştır.
İttihat ve Terakki-Taşnak ayrılığında yalnızca iç sorunlar değil, Rusya’nın rolü de önemlidir. Rusya bir süredir hem Taşnak hem de Hınçaklar ile temas halindeydi. Hatta Rus Taşnağı olan Dr. Zavriev İstanbul’daki Rus Büyükelçisine başvurarak Osmanlı Devleti’nde yaşayan arkadaşlarına kötü muamele edildiğinden şikâyet etmiş ve tavsiye almıştı. Büyükelçi, Zavriev’e Ermenilerin Avrupalılar gözünde Osmanlı Devleti’nin kurbanları olmaları gerektiğini söylemişti. Ancak Taşnaklar bu evrede henüz Rus işgalini desteklemiyor, Osmanlı Devleti’nin reform yapmasını ve kendilerine otonomi tanımasını istiyorlardı257. Lakin Osmanlı Taşnakları başlangıçta Osmanlı Devleti’nden ayrılmak istemediklerini, bunun etnik ve coğrafi olarak da mümkün olamayacağını söylerken; bir
252 Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 217. Protestanlar alınan karara karşı çıkmıştır. Hatta Protestan Ermeni Cemaati temsilcileri komisyona istifalarını vererek tepki göstermişlerdir. Mezhepler arası çekişmelerin su yüzüne çıktığı tartışmada Protestanların karşı çıktığı madde mebusların Gregoryen Patrikhanesi aracılığıyla seçilmesidir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Şaduman Halıcı, “Osmanlı Basınına Yansıyan Şekliyle 1914 Meclis-i Mebusan Seçimlerinde Ermeniler”, Tarih Dergisi, Sayı: 62 (2015/2), İstanbul 2016, https://dergipark.org.tr/tr/pub/iutarih/issue/31581/346180, (03.07.2019), s. 138; Tanin, 14 Kasım 1913; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 102.
253 Avagyan ve Minassian, s. 99.
254 Bengi Kümbül, Tercüman-ı Hakikat Gazetesine Göre Osmanlı Ermenileri (1914-1918), Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya, 2006, s. 81; Bozkurt, Alman- İngiliz, s. 205.
255 Haluk Selvi, “II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Devleti’nin Ermeni Politikaları (1908-1914), Türk Yurdu, Sayı: 225, Ankara, 2006, s. 108.
256 Bozkurt, Alman- İngiliz, s. 205.
257 Davison, Essays in Ottoman, s. 183.
76
süre sonra Rus Taşnaklarının da etkisi ile kendilerine yardım edebilecek gücün Rusya olduğuna inanmaya başlamışlardır. Netice olarak 1 Şubat 1913’te Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin kurulduğu toplantıyı terk ederek İttihat ve Terakki ile ilişkilerini bitirme kararlarını belli etmişlerdir258. Ardından aynı yılın ağustos ayında VII. Taşnak Kongresi’nde iktidar partisinin Ermeniler için istenen reformları yapmadığı gerekçesiyle ilişki resmi olarak sona ermiştir259.
İttihat ve Terakki, Balkan Savaşları için ateşkes görüşmelerinin yapıldığı dönemde Bâbıâli Baskını’yla yönetimi yeniden ele geçirince Hınçak, Taşnak ve Anayasal Ramgavar partileri birlikte hareket etme kararı alarak Osmanlı Hükûmeti’ne karşı silahlanmaya başlamışlardır260. Böylece Ermeni ayrılıkçı yapılanmalarının arasında yıllardır süregelen rekabet ve düşmanlık hisleri ortadan kalkmış, düşünsel temelde aynı tarafta yer almalarına rağmen davranışsal farklılıkları sebebiyle bir araya gelemeyen taraflar ortak bir amaç için birlikte mücadeleye başlama kararı almıştır.
1.5.1. Balkan Savaşları ve Hınçak-Taşnak Yakınlaşması
Hınçak-Taşnak yakınlaşması Taşnak’ın İttihat ve Terakki ile ortaklığını sona erdirmesinden bir süre önce başlamıştı. Balkan Savaşları münasebetiyle aynı platformda bir araya gelen iki parti, Filistin Sosyal Demokrat Yahudi İşçi Partisi ve Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu’nun da kendilerine katılmasıyla savaş karşıtı bir çağrı ilan etmişlerdi:
258 Selvi, II. Meşrutiyet Döneminde, s. 108. II. Meşrutiyet ülkeye özgürlük ortamı getirdiği gibi Osmanlı toplumuna da dernek ve cemiyet kurma hakkını vermişti. Ancak Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika ve Balkanlarda toprak kaybetmeye başlayınca dernek ve cemiyetlerin orduya destek ve toplum içinde beraberliği sağlamak için vasıta haline gelmesi kaçınılmaz olmuştur. Müdafaa-i Milliye Cemiyeti de bu amaçlarla, İttihat ve Terakki’nin vatanın tehlikede olduğunu ilan ederek Osmanlı aydınlarına çağrı yapılmasının ardından kurulmuştur. Cemiyet I. Dünya Savaşı’nda da etkilidir. Ancak savaşın kaybedilmesinden sonra Osmanlı Devleti’yle birlikte cemiyetin de varlığı son bulur. Cemiyete ve faaliyetlerine dair ayrıntılı bilgi için bkz. Ayşe Zamacı, Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti ve Faaliyetleri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 2015; Abdülkadir Özcan, “Balkan ve I. Dünya Savaşlarında Hizmeti Geçen Bir Hayır Kurumu Müdafa’a-i Milliye Cem’iyeti”, Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, İstanbul, 1981, s. 269-296; Nâzım H. Polat, Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991; ErolAkcan, “Aydın Vilayeti Müdafaa-i Milliye Cemiyeti ve Bazı Faaliyetleri”, Atatürk Yolu, Sayı: 54, Ankara, 2013, s. 1-38; ErdalAydoğan, “Paramiliter Bir Kuruluş Olan Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti’nin Kuruluşu ve I. Dünya Savaşı’nda Bazı Çalışmaları”, Atatürk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 3 (Ocak 2003), s. 67-75; Abdülkadir Özcan, “Balkan ve I. Dünya Savaşlarında Hizmeti Geçen Bir Hayır Kurumu Müdafa’a-i Milliye Cem’iyeti”, Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, İstanbul, 1981, s. 269-296
259 Avagyan ve Minassian, s. 100; Köse ve diğerleri, s. 134.
260 Avagyan ve Minassian, s. 115.
77
“Kahrolsun savaş! Yaşasın halkların uluslararası dayanışması!”261
Komitelerin savaş karşıtı bu çağrısına rağmen asıl hesapları çok başkadır. Zira Hınçak ve Taşnak komiteleri kendi bağımsızlık taleplerinin Balkan milletlerininkiyle aynı olduğunu düşünüyorlardı. Hedefleri Balkan milletleriyle ortak olduğu için savaş sırasında birlikte hareket etmişlerdir. Bu milletlerin bağımsızlık talebini haklı gören Ermeniler, Osmanlı ordusuna asker vermek dahi istememiştir. Bunun yerine ünlü Ermeni komiteci Antranik kumandası altında hazırlanan bir birlik Osmanlı Devleti’ne karşı çarpışması için Balkanlara gönderilmiştir. Pek çok Taşnak ve Hınçak mensubu gönüllü olarak Bulgar ve Sırp kuvvetlerine katılarak tebaası oldukları devlete karşı savaşmışlardır. Bundan sonra artık ortak mücadele fikri filizlenmeye devam edecek ve I. Dünya Savaşı sırasında genel bir isyan karakteri çizecektir.
1.5.2. Kongrelerde Alınan Kararlar
Osmanlı Devleti’ne karşı girişilen faaliyetler yapılan kongrelerde alınan kararlarla da pekiştirilmiştir. Bu kongreler şunlardır:
1.5.2.1. II. Anayasal Ramgavar Kongresi
Kongre, partinin Ermeni Milli Meclisi’nde üstünlüğe sahip olduğu başkent İstanbul’da 1913 yılının temmuz ayında yapılmıştır. Kongrede Osmanlı Devleti’nin iç ve dış sorunları ile partinin bundan sonra Ermeni milletine dair takip edeceği siyaset görüşülmüş; geçmişte olduğu gibi bundan sonra da herhangi bir Türk partisi ile iş birliği yapılmaması kararı alınmıştır. Ayrıca devlet içindeki hiçbir milletin bir diğerinden üstün olmadığı fikrinden hareketle Türklerle eşit haklar istedikleri ve Osmanlı Devleti’nden ayrılma düşüncesi taşımadıkları belirtilmiştir. Ancak kongrede öncekiyle çelişkili bir karar daha alınmış ve Doğu bölgelerindeki silahlanma faaliyetlerine “öz-savunma” iddiasıyla hız verilmiştir. Bu karar gereği Kilikya’da yaşayan Ermeni nüfusu silahlandırmak için çalışmalar başlatılmıştır262.
261 Avagyan ve Minassian, s. 108-109.
262 Avagyan ve Minassian, s. 116.
78
1.5.2.2. VII. Taşnaksutyun Kongresi
17 Ağustos 1913’te Cenevre’de ve toplam on dört oturum olarak yapılmıştır. Kongreden Meşrutiyet’i takip eden beş yıl boyunca İttihat ve Terakki’nin Ermeni milleti adına Taşnaklara verdiği hiçbir vaadi yerine getirmediği gerekçesi ile ittifaklarının bitirilmesi kararı çıkmıştır. Kongrede kullanılan “Osmanlı Devleti’nin iç huzuru, gelişmesi ve halklarının barışçı varoluşu kapsamında elde edilemeyeceği anlaşıldığından…” cümlesi ise yaşanacakların bir nevi habercisidir263.
1.5.2.3. VII. Hınçak Kongresi
Kongre 1913 yılının ağustos ayında Köstence’de toplanmıştır. Kongrenin Varna’da toplanması düşünülmüş ancak Balkan Savaşı nedeniyle şehir değişikliğine gidilmiştir. Önce terör eylemlerinin karşısında bulundukları bilinen Hamparsum Boyacıyan ve Aram Ağinbaşyan’ın görevden el çektirilmeleri sağlanmıştır. Bunun ardından Sabahgülyan ve Paramaz’ın başını çektiği Rusya Ermenileri tarafından Osmanı Devleti’nde silahlı eylemlere girişme kararı alınmıştır.
Kongrede alınan karar gereği İttihat ve Terakki Partisi ile çalışmak Ermeni milleti için tehlike olduğu öne sürülerek yasaklanmış, diğer Ermeni partileri ile geçici anlaşmalar yapılmasına izin verilmiştir. Bunun yanında Gamayak Aramyants’ın İttihat ve Terakki ile ilişki içinde olduğu ve iki taraflı davrandığı gerekçesi ile parti üyeliğinden ihraç edilmesine karar verilmiştir264.
Ermeni siyasi oluşumları 1913 yılının sonlarından itibaren ihtilaf değil, itilaf halinde hareket etmeye başlamışlardır. Ermenilerin ortak tavrına dair göstergelerinden biri aynı yıl Van’dan Sadrazam Mahmud Şevket Paşa’ya gönderilen bir telgraftır. Van’daki Taşnak, Hınçak ve Anayasal Ramgavar partilerinin ortak telgrafında Ermenilere saldırılarda bulunulmasına göz yuman memurların görevden alınması talep edilmiştir265. Bu telgrafta sadrazama şöyle seslenilmektedir:
263 Avagyan ve Minassian, s. 118; Akın, s. 163.
264 Rus İmparatorluk Kayıtlarında, s. 94-95. Kongrede alınan diğer kararlar ve kongre tutanağı ile alakalı olarak bkz. Talât Paşa’nın Anıları, Yay. Haz. Alper Kabacalı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000, s. 59-62.
265 Rober Koptaş, “Zohrab, Papazyan ve Pastırmacıyan’ın Kalemlerinden 1914 Ermeni Reformu ile İttihadçı-Taşnak Müzakereleri”, İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri Bilimsel
79
“Şimdiye dek, ülkenin toprak bütünlüğüne saygı işareti olarak ve Balkan Savaşı’nı göz önünde bulundurarak sesimizi çıkarmadıysak da daha fazla susmayı Ermeni halkının çıkarlarına ve Osmanlı Devleti’ne ihanet olarak görüyoruz…”266
Ermeni partilerinin ortak hareket etme kararına rağmen zaman zaman düşünsel çatışmalar içine girmeye devam ettikleri de görülmektedir. 1913 yılında Ermenilerlerle alakalı reform yapılması gündeme geldiğinde İttihat ve Terakki Partisi; Ermeni Patrikliği, Bogos Nubar Paşa Delegasyonu ve Ermeni siyasi partileri ile görüşmek istemiştir. Ancak iki öncül parti davete iştirak için farklı kararlar almışlardır. Hınçak bu isteğe hemen ret yanıtı verirken Taşnak kısa zaman öncesine kadar birlikte hareket ettiği İttihat ve Terakki’nin teklifini kabul etmiştir267.
Bu arada reformlara Ecmiadzin ve Avrupa’daki Ermeniler de müdahale etmek istemiş ve taraflar arasında rekabet başlamıştır. Bazı Osmanlı Ermenileri geleceklerini Avrupa’da gördüklerinden buradan gelecek müdahalelere ses çıkarmamışsa da Ecmiadzin’in ruhani gücünü kullanarak konuya müdahil olmasına karşı çıkmışlardır. Taşnak ile İttihat ve Terakki ise Büyükada’da bir araya gelmiştir. Taraflar arasında yapılan görüşme olumlu neticelense de sonrası hüsran olacaktır. Bedros Hallacyan’ın evinde gerçekleşen görüşmede İttihat ve Terakki Partisi’ni Talat Paşa, Halil Paşa ve Mithat Şükrü Bey; Taşnak’ı ise Agnuni, Vartkes ve Pastırmacıyan temsil etmiştir. Görüşmeler ilk etapta olumlu sonuçlanmış ve ilk netice Taşnak’a bildirilmiştir. Ancak İttihat ve Terakki’nin yabancı müdahalelerden sakınarak ıslahat yapılması teklifi Taşnak yöneticileri tarafından uygun görülmeyerek reddedilmiş ve esas karar olumsuz olmuştur268.
Taşnak ve Hınçak bir taraftan birlikte hareket etmek için girişimlerde bulunurken bir taraftan da Romanya, Bulgaristan gibi Balkan ülkelerinde kıyasıya bir rekabete girmişlerdir. Buralarda Anadolu Ermenileri yararına kullanılmak üzere toplanan paralar
Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları 23-25 Eylül 2005, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 180.
266 Avagyan ve Minassian, s. 124.
267 Avagyan ve Minassian, s. 127.
268 Avagyan ve Minassian, s. 127. Büyükada’daki görüşmelerle alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Koptaş, s. 175-191.
80
sebebiyle aralarında mücadeleler görülmüş ve birbirlerine ağır ithamlarda bulunarak toplanan paraları kendi hesaplarına kullanmak istemişlerdir269.
1.5.3. Birinci Dünya Savaşı Öncesi Alınan Kararlar
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi ihtimali belirince Taşnak, Veragazymal Hınçak, Ramgavar mensubu Ermeniler 1914 yılı mayıs ayında Galata Ermeni Mektebi’nde bir araya gelerek devletlerine sadakatle bağlı kalacaklarını ilan etmişlerdir. Birleşik Milli Ermeni Kongresi olarak adlandırılan toplantıya patrikhane tarafından görevlendirilen Gabriel Cevahirciyan başkanlık etmiştir270. Osmanlı Ermenilerinin vatani görevlerini yerine getirmelerine dair alınan karar tüm vilayetlerde yayınlanan genelgelerle duyurulmuş, din adamları kiliselerde devletin savaştan galip ayrılması için dualar etmişlerdir271. Ancak Osmanlı Ermenileri daha sonra verdikleri sözleri tutmayacaklardır.
Taşnak komitesi haziran ayında Erzurum’da toplanarak VIII. kongresini düzenlemiştir. Burada iki görüşün mücadelesi sonucunda Galata Mektebi’nde alınan kararların tersi kararlar alınacaktır. Kongrede çarpışan görüşlerden ilki Osmanlı Devleti’ne vefa gösterilmesi ve savaş yanlısı ya da karşıtı herhangi bir görüş bildirilmemesidir. Buna göre Ermenilerin yaşadığı yerlerdeki yöneticilerle iyi ilişkiler kurulacak ve Ermenilerin devlete karşı çıkmayacakları bildirilecekti. İkinci görüş ise Ermenilerin kaderinin Rusya’ya bağlı olduğu ve bu sebeple Rus müdahalesi gerektiği yönündedir. Bu görüşlerden ilkini savunanlar Rusya’yı “Ermeni düşmanı” olarak görüyorlardı. Rostom, Malumyan, Vremyan ve Aram Manukyan’nın başı çektiği bu grup Rusya’nın amacının sınırlarını genişletmek ve mallarının satışı için pazar bulmak
269 Bülent Çıkrık, “Birinci Dünya Savaşı’nda Balkanlarda Ermeni Seferberliği ve Ermeni Gönüllüleri”, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 3, Manisa, 2015, s. 246.
270 Hasan Babacan, “Ermeni Tehciri Hakkında Bir Değerlendirme”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, s. 406; Metin, s. 62; Hasan Babacan, “Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Nobel Yayın ve Dağıtım, Ankara 2003, s. 300. Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 236. Aslında Ramgavar Partisi 5 Mart 1914’te Diran Kelekian’ın İskenderiye şubesine gönderdiği bir telgrafta niyetini açık etmişti. Telgrafta İstanbul şubesinin en ateşli dileğinin Hınçak komitesi ile birleşmek olduğu bildiriliyordu. İstanbul Şubesi, Ramgavar, Hınçak, Taşnak ve Veragazmyal Hınçakların birlikte eylemlerde bulunmak için hemen bir araya gelmelerinin gerektiğini beyan etmekteydi. Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 126; Ahmed Rüstem Bey, “Türk-Ermeni Meselesi İle İlgili Belgeler, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 55, İstanbul, 2001, s. 80; Hocaoğlu, Arşiv, s. 525.
271 Arsen Yaman, Ermeni Etıbba Cemiyeti (1912-1922) Osmanlı’da Tıptan Siyasete Bir Kurum, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2014, s. 271.
81
olduğunu iddia ediyordu272. Nitekim 2-14 Ağustos 1914’te toplanan kongrede Rus karşıtı grup ikna edilerek o meşhur karar alınmıştır:
“İttihad ve Terakki Hükûmeti’nin, Hristiyan unsurlara ve özellikle Ermenilere karşı eskiden beri takip ettiği iktisadî, sosyal ve idarî birbirine zıt politika, baskı ve ıslahatı uygulama konusunda gösterdiği aldatıcı hareketleri göz önünde tutar. Taşnaksutyun Kongresi İttihad ve Terakki’ye karşı muhalefet durumunda kalmaya, onun siyasî programını eleştirmeye, kendisine ve teşkilâtına karşı şiddetle mücadeleye girişmeye karar vermiştir.”273
Taşnak Partisi alınan kararı 1914 yılı Ekim ayında Horizon adlı gazetede açıklarken “Türkiye Ermeni Şehitleri” adını taşıyan kanlı tarihe son vermenin zamanının geldiğini beyan etmiştir. Bunu yapmanın yolu olarak ise tüm gücüyle Rusya’nın yanında olmayı görmüştür. Taşnaklar aldıkları kararı “Bugün artık çekinilecek gün değildir. Ermeni de açık alınla meydana çıkıyor. Rus ordularında çalışan Ermenilerden başka savaş alanına, teşkil ettiği gönüllü alaylarını çıkarıyor. Bunlar Rus askerleri ile birlikte çarpışacaklar ve onlara küçük kuvvetleriyle yardım ederek, İtilaf devletlerinin zaferini temin edecekler” cümleleri ile tüm dünyaya duyurmuştur274.
272Rus İmparatorluk Kayıtlarında, s. 107-108.
273Uras, Ermeni Meselesi, s. 581-582; Muammer Demirel, Birinci Dünya Harbinde Erzurum ve Çevresinde Ermeni Hareketleri (1914-1918), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1996, (Ermeni Hareketleri), s. 22; Yusuf Sarınay, “Rusya’nın Türkiye Siyasetinde Ermeni Kartı (1878-1918), Gazi Akademik Bakış, Cilt: 1, Sayı: 2, Ankara, 2008, s. 91. Kongrede alınan kararlara dair bkz. Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 201-203; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 236-237; Kümbül, s. 112.
274Uras, s. 594; Muammer Demirel, “Ermeni Tehciri ve Alınan Tedbirler”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, (Ermeni Tehciri), s. 393; Metin, s. 130; Demirel, Ermeni Hareketleri, s. 28-29; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 240. Ayrıca bildirinin tam metni için bkz. Uras, Ermeni Meselesi, s. 594. Taşnak komitesi Şam Şubesi’ne gönderdiği telgrafta da Ermeni askerlerinin silahlarını alarak birliklerinden firar edeceklerini ve çeteler teşkil ederek Ruslarla birleşeceklerini bildirmektedir. Ahmed Rüstem Bey, s. 81; Demirel, Ermeni Hareketleri, s. 26. Ermeni yazar Papazyan, yaşananlarda kendilerinin kusurlu olduğunu şu sözlerle itiraf etmektedir: “Taşnakların Osmanlı Ermeni kesiminin liderleri, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girince bu ülkeye verdikleri şeref sözünü tutmamışlardır. Hareketleri Rus hükûmetinin çıkarlarıyla etkileniyordu ve bu savaşın Osmanlı Ermenileri için getireceği tehlikeleri hiç dikkate almamışlardır. Sakınımlı hareket tamamen genel eğilimlere bırakılmıştı ve gönüllü Ermenilerin Kafkasya cephesinde Osmanlılara karşı savaşmaya gitmeleri için bir çağrıda bulunulmuştu.”; Maleville, s. 51.
82
Sosyal Demokrat Hınçakyan Komitesi Genel Merkezi ise kararını kendi yayın organı Hınçak gazetesinde duyurmuştur. Paris’ten Osmanlı Ermenilerine seslenen komite şunları beyan etmiştir:
“... Zulme maruz kalan ve haklarından mahrum edilen Ermeni unsurunun temsilcisi olan ve Türkiye Ermenilerinin kurtuluşu için çeyrek asırdan ziyade bir zamandan beri kanlıyollardan bu kurtuluşu sağlamak için yürüyen Sosyal Demokrat Hınçak Komitesi mevcut siyasi durumun ilcâsıyla savaş ve ihtilal borusu çalarak Toros Dağlarından ve Ermenistan ufuklarından Osmanlı istibdadını kanlı bir şekilde mahvetmeyi ahdederek savaş sahnesine iniyor...”
Komite “ihtilal kılıcı” ile Dünya Savaşı’na taraf ve Ruslarla müttefik olacağını da beyan etmiştir. Duyuru “O halde, ileri, arkadaşlar. İş başına, ölümümüzle, Ermenistan’ı tehdit eden ölümü ezelim. Ve böylece Ermenistan yaşasın, ilelebet yaşasın” cümleleriyle son bulmuştur275.
Alınan kararların ardından Osmanlı Ermenileri arasında bir hareketlenme başlamış ve birbiri ardına isyanlar patlak vermiştir. İsyanlar sırasında çok sayıda Müslüman öldürülmüş, askerlerin canlarına kastedilmiş; kendilerinin hareketlerini tasvip etmeyerek karşılarında duran Ermeniler canlarından olmuştur. Ermeniler, bir taraftan Osmanlı cephelerinden kaçarken diğer taraftan gönüllü alayları teşkil ederek Rus ordusuna katılmıştır. Yaşananlar neticesinde 1915 yılı mayıs ayı başından itibaren Ermenilerin bulundukları mahallerden kaldırılarak geçici olarak Osmanlı Devleti sınırları içindeki başka yerlere yerleştirilmeleri konusu gündeme gelmiştir276.
27 Mayıs 1915’te çıkarılan ve 1 Haziran 1915’te Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak yürürlüğe giren Sevk ve İskân Kanunu (Kanun-u Muvakkat) gereğince silahlı güçlere
275 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 143-144; Demirel, Ermeni Tehciri, s. 393-394; Demirel, Ermeni Hareketleri, s. 29-30; Talât Paşa’nın Anıları, s. 65-66.
276 Komiteler iş birliği içinde çalışmaya başlamış olsa da zaman zaman anlaşmazlıklar yaşamaya devam etmişlerdir. Taşnakların kilisede etkin olma arzusu bu anlaşmazlıkların sebeplerinden biridir. Diyarbakır’da 1915 yılında ifadesine başvurulan Ohannes Donabetyan’ın söyledikleri de bunu doğrulamaktadır. Hınçak mensubu Donabetyan, Taşnakların kilisede konferans vermek istediklerini, kendi komitelerinin ise buna karşı çıktığını anlatmaktadır. Donabetyan bu sebepten dolayı iki komite arasında ilişkinin yok denecek kadar az olduğunu ifade etmektedir. Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, s. 242; Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler s. 86.
83
yönelik casusluk faaliyetlerinde bulunan köy ve kasabalardaki Osmanlı tebaasının yerlerinin geçici olarak değiştirilmesine karar verilmiştir277. Kanunda herhangi bir milletin adı zikredilmemişse de o sırada Ermenilerden zararlı faaliyetlerde bulunanlar bu kapsamda Ermeni yaşamayan mahallere gönderilmişlerdir278.
I. Dünya Savaşı’nın ardından ülkenin pek çok yerinde patlak veren Ermeni isyanları ve tedhiş hareketleri neticesinde çok sayıda Osmanlı vatandaşı hayatını kaybetmiştir. Pek çok Ermeni, bu isyancıların faaliyetleri yüzünden Türklerin kendilerine misilleme yapacakları korkusuna kapılmışlardır. Oysa Osmanlı Hükûmeti çeteci Ermenilerin yaptıklarından masum halkın sorumlu tutulamayacağını düşünmüş ve buna göre hareket etmiştir279.
277 Takvim-i Vekayi, 1 Haziran 1915.
278 Selami Kılıç 23 Eylül 1915 tarihli Daily Chronicle adı gazetede yer alan ilginç bir değerlendirmeyi paylaşmaktadır. Buna göre Ermeniler savaşın başından itibaren İtilaf Devletleri’nin safında yer almaktaydı. Ermeniler bu sebeple savaşın yedinci müttefiki olarak görülüyordu. Selami Kılıç, Türk Alman Arşiv Belgeleriyle Ermeni Sorunu ve Almanya, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2015, (Türk Alman) s. 82. Ermenilerin arasında, İtilaf Devletleri ve ağabeyleri olarak gördükleri Rusya’nın yanında yer almalarından önce, 1914 yılı aralık ayında, bir düşünsel anlaşmazlık daha çıkmıştı. Bükreş Komitesi’ne mensup Öğretmen Agopyan, Banker Martin Agopyan, Mühendis Komikyan, Terkararyan ve Miraryan İstanbul’dan Romanya’ya giderek burada savaş için gönüllü toplamak istemişlerdi. Bükreş’ten Sünne’ye geçen ve Osmanlı tebaasından Vartanisyan adlı Ermeninin evinde kalan komiteciler Rusların işgal edecekleri topraklardaki Osmanlı Müslümanları’nın katledilip katledilmemesi konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Miraryan ve Terkararyan Müslümanların katledilmesi gerektiğini savurken, Martin Agopyan, Komikyan ve Öğretmen Agopyan Müslümanlara iyilikle muamele edilmesi taraftarıydı. Katliama karşı çıkan komitecilerin niyeti Ermenilerin medeni bir millet olduğunu tüm dünyaya ilan etmekti. Osmanlı Belgelerinde Osmanlı-Rus İlişkileri (1907-1921), Cilt: III, Belge No: 59, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, TC. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006, (Osmanlı Rus İlişkileri, Cilt III) s. 147-148; Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Hınçak ve Taşnaksutyun Komitelerinin Romanya’daki Faaliyetleri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 38, Ankara, 2015, s. 162.
279 Kılıç, Türk Alman, s. 114-115. Osmanlı Devleti yalnızca bununla da yetinmemiş, Sevk ve İskân Kanunu uygulanırken Ermeni ahaliye kötü davrananlar olduğu iddiasını da araştırmıştır. Bu kapsamda çeşitli tahkikatlar yapılmış ve bu tahkikatların neticeleri zaman zaman yargıya taşınmıştır. Bu yargılamalar ile alakalı hazırlanan bazı eserler şunlardır; Nejdet Bilgi, Yozgat Ermeni Tehciri Davası, Kitabevi, İstanbul, 2006; Ferudun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005; Yusuf Sarınay, “Ermeni Tehciri Sırasında Alınan Tedbirler ve 1915-1916 Yargılamaları”, ‘Ermeni Soykırımı İddiaları’, Der. Mustafa Çalık, Cedit Neşriyat, Ankara, 2013, s. 203-229;
84
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI ERMENİLERİ ARASINDA KOMİTELER KAYNAKLI İHTİLAFLAR
Giriş
Ermeni komitelerinin Osmanlı Devleti içinde yapılanmasından sonra millet-i sâdıka için de zor günler başlamıştır. Komitelerin ana hedefi Türk Ermenistanı olarak adlandırdıkları bölgeyi bağımsızlığına kavuşturarak bağımsız bir Ermenistan devleti kurmaktı. Ancak hedeflerine ulaşmak için siyaset yapmanın faydasının olmayacağını düşündüklerinden tedhiş, terör, ajitasyon gibi yöntemlerle Avrupalı devletlerin dikkatini çekmeye ve Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmaya karar vermişlerdir. Lakin bu uygulamalar yalnızca Müslümanlara yönelmemiş; kendi ırktaşlarının her bakımdan istismar edilmesi de ana politikalarından biri olmuştur. Bu politika gereği, komitelerin en önemlileri olan Hınçak ve Taşnak, kendileriyle beraber hareket etmeyenlere, üye olmayanlara, talep ettikleri ödemeleri yapmayanlara ve devlet görevlilerine suikastlar düzenlenlemişlerdir. Dünyanın pek çok yerindeki Ermenilere ulaşarak varlıklı ırktaşlarından haraç toplamış; okullara, hastanelere ve kiliselere yapılan bağışlardan hisse almışlardır280.
Maddi destek sağlanması ayrılıkçı faaliyetlerin sürekliliği için oldukça önem arz etmiştir. Bu sebeple komitelere zorla kaydedilen kişilerden üyelik aidatı, yıllık maktu; varlıklı ise bağış; komiteye ait süreli yayınlara üyelik ya da iane adı altında çeşitli yardımlar da toplanmıştır281.
Komiteciler yalnızca para temini için değil, ayrılıkçı hareketlerin devamı için de ahaliyi tehdit etmiş ve zorla üye yaptıkları Ermenileri faaliyetlerde kullanmıştır. Ünye kazasından Samsun’a gelen Latos oğlu Stefan adlı Ermeni de Osmanlı Hükûmeti’ne bu yönde bir ihbarda bulunmuştur. Stefan, karyelerine gelen bir Ermeninin Sivas tarafları için “asker” yazmak üzere çalışmalarda bulunduğunu beyan etmiştir. Bunun üzerine
280 Uras, Ermeni Meselesi, s. 441.
281 Komitelerin mali kaynaklarına dair ayrıntılı bilgi için bkz. Güler Yarcı, “Ermeni Komitelerinin Mali Kaynakları”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 51, Ankara, 2015, (Mali Kaynakları), s. 237-299.
85
konuyla alakalı tahkikat başlamış ve karyeye zabtiyeler gönderilmiştir282. Bu çevredeki komiteci baskısı sonraki yıllarda da devam etmiş ve 1916’da Terme kasabasına gelen eşkıyalar Ermeni mühtediyelerinden Ünyeli bir kadın ve kızını, yine mühtedilerden terzi Maksud’u, eskici Ohannes ve tüm ailesini kasabadan ayrılırken yanlarında götürmüştür283.
Hınçak komitesi, kendilerine boyun eğmeyenleri yola getirmek için bir disiplin cezaları tüzüğü yapmış ve ırktaşlarını bu doğrultuda katletmeye girişmiştir. Tüzükte “hain ve gammazlara” verilecek cezayla alakalı bir madde vardır. Buna göre; “Komite a’zâsından birisinin hâ’in ve gammâz olduğu tâhkikât-ı amîka ve mükemmele ile sâbit olur ise, i’dâmına hükm olunur ve bu hükmün mevkı’-i icrâya vaz’ olunması mahallî komitenin tasdîkine mütevakkıfdır”.284 Tüzüğün 8. maddesi ise ölüm yönteminin tayini açısından önemlidir. Bu maddeye göre:
“Komitenin bir de celâdbaşısı bulunmalı. Cellâdbaşının ma’iyyetinde kendisiyle hem-efkâr bir fırka bulunmalı. Bunların vazîfesi de hey’etin emrinden hâric olmamak şartıyla dâhilen ve hâricen muzır olan adamları katl etmektedir. Üç nev’ cezâ vardır. Biri tekdîr, biri sopa ve biri ölüm. Ölüm de üç türlüdür. Birincisi kama, ikincisi revolver ve üçüncüsü boğmak ve yâhûd zehirlemektir. Hâne ve ebniye-i sâirenin ber-hevâ edilmesi için şu tedbîre mürâca’at etmeli: Evvelen dinamit güllesi, sâniyen dinamit suyu, sâlisen barutdan mâ’mul dinamitin patlayıcı cinsi”.285
İşte bu iki madde çok sayıda cinayet işlenmesine açılan kapının anahtarını teşkil etmiştir. Zira Osmanlı Devleti’ne yayılan Hınçak fedaileri Ermenilere suikastlar
282 BOA. Y. A. HUS. 327/66 lef 2, 7 Mayıs 1895.
283 Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri, Cilt: I, Yay. Haz. Uğurhan Demirbaş ve diğerleri, T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001, s. 178.
284 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 13.
285 Hüseyin Nâzım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Cilt: I, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1998, (Cilt I), s. 10;Yüzbaşı Charles Boswell Norman, Ermenilerin Maskesi Düşüyor, Yay. Haz. Yavuz Ercan, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1993, s. 55; Seyit Sertçelik, Rus ve Ermeni Kaynakları Işığında Ermeni Sorununun Ortaya Çıkış Süreci (1678-1914), TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 2009, s. 155-156.
86
düzenlemeye başlamıştır286. Fedailer grubunun varlığı yalnızca Hınçak komitesi için değil, diğer komiteler için de birinci derecede önemli olmuştur. Pek çok meslek ve sosyo-ekonomik tabakaya mensup olan fedailer bu dönemde “yaşamını eylemleri ve ölümüyle uyandırdığı halkına adayan” kahramanlar olarak görülmüşlerdir287.
Ermeni yazar Rouben der Minasian da Ermeni fedailerini oldukça romantik bir üslupla tasvir etmektedir. Ona göre:
“Fedailer, Ermeni ihtilalinin en değerli ve en soylu ürünleriydi. Kendilerini halka adamışlardı; savaşta korkusuz, kadınlara karşı ince, düşmanlarına karşı sertlerdi ve intikamları feci olurdu. Hayatın zevklerinden vazgeçip ailelerini ve sevdiklerini terk ederek gezgin hayatın mahrumiyet ve çilelerine göğüs geren Ermeni fedaileri, halkın kurtuluşuna adanmış birer canlı Madağ (dinsel kurban) gibilerdi.”288
Fedailer, Orta çağ şövalyeleri ya da mitolojik birer karaktermiş gibi betimlenerek kendi halinde yaşayan Ermeni ahalinin etki altına alınmasına ve silahlı mücadele içine sokulmasına gayret edilmiştir. Ancak plân işe yaramamış, esasında eli kanlı birer katil olan bu grup hem kendi milletlerinden hem de başka milletlerden çok sayıda insanı katletmiştir. Diğer taraftan 1895 Bayburt olaylarının ardından sorguya çekilen zanlılardan Karabet Manuşaryan, fedai ne demektir sorusuna “fesatçı” demektir cevabını vermektedir289. Bir komitecinin fedai kelimesini bu şekilde tanımlaması bu kişilerin asıl meşgalesini gözler önüne sermesi açısından önemlidir.
286 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 98.“Fedai” kelimesi, Ermenice’ye Farsça’dan geçmiştir. Kelime anlamı kendini adayandır. Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 36; Hovsep Hayreni, Yukarı Fırat Ermenileri 1915 ve Dersim, Belge Yayınları, İstanbul, 2015, s. 144. Mihail Bashanov, kendi hayatını feda eden manasına gelen fedai kelimesinin başlangıçta can-fedai şeklinde kullanıldığını, sonradan kısaltıldığını ve Türkçe’de de bu şekilde kullanıldığını yazar. Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 130.
287 Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 37; Bülent Cırık, “Sözde Ermeni “Milli Kahramanları”nın Osmanlı Devleti’ndeki Terör Eylemlerine Etkileri”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı: 51, Eylül-Ekim 2015, Celalabat/Kırgızistan, http://www.acarindex.com/pdfs/11923, (4.10.2019), s. 233.
288 Rouben der Minasian, Armenian Freedom Fighters: The Memoirs of Rouben der Minasian, Çev. ve Haz. James G. Mandalian, Hairenik Association, Boston, 1963, s. 19-20’dan aktaran Guenter Lewy, 1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu?, Çev. Ceren Elitez, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, s. 38.
289 Yunus Özger, “Ermeni Ayaklanmalarında Fedailerin Uyguladığı Stratejiler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 31, Ankara 2008, s. 56. Gaffar Çakmaklı Mehdiyev, fedailiğin bir süre sonra “din gibi bir inanç sistemine dönüştüğünü” yazmaktadır. Bu kişilere şarkılar yazılmış, kitaplar adanmış ve resimleri çizilmiştir. Gaffar Çakmaklı Mehdiyev, Ermeni Düşünce Sistemi ve İdeolojileri, Ekim Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 101.
87
Amaçlarına ulaşabilmek için Türk, Laz, Kürt, Gürcülere mahsus kıyafetlere bürünmüş komiteciler çok sayıda Ermeniyi katletmiştir. Komiteciler böylelikle Müslüman ahaliye, özellikle de Türklere karşı derin bir nefret hissi oluşmasını amaçlamışlardır290. Bunun yanında çeşitli Müslüman milletler ya da zabtiye gibi giyinerek Müslüman karyelerine dağılmış ve Ermenilerin imha edilmesi yolunda emir aldıklarını söylerek halkı kandırmaya çalışmışlardır291. Misyoner kisvesine bürünmekte de sakınca görmemiş ve pek çok fesad hareketini bu kılıkta icra etmişlerdir292.
Hınçaklardan sonra kurulan Taşnaklar da hızla örgütlenmeye başlamış ve 1892 yılında Tiflis’te ilk toplantısını yapmıştır. Toplantıda alınan karar gereği hain, casus ve düşman ajanlarına karşı suikastlar tertiplenmesine karar verilmiştir293. Suikastları gerçekleştirmek üzere profesyonel katillerden oluşan Mauserits adlı bir ekip kurulmuştur. Öldürülmesine karar verilen kişinin üzerine ya bu profesyonellerden biri ya da çekilen kura sonucu belirlenen biri gönderilmiştir294. Osmanlı Ermenileri “dinsiz sosyalist
290 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Cilt: 4, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1972, s. 333; Kemalettin Yiğiter, "İngiliz Yazarı Marmaduke Pickthall'ın Türk-Ermeni Münasebetleri Hakkındaki Eserleri Üzerine Düşünceler", Türk Kültürü, Sayı: 186, Yıl: XVI, Ankara, Nisan 1978, s. 364. Müslüman kılığına giren Ermeni komiteciler hangi millete mahsus kıyafete büründülerse o dili konuşanların arasından seçilirlerdi. İsimleri değiştirilen bu kişiler sünnet de ettirilir ve böylelikle ahalinin arasına kolaylıkla sızabilirlerdi. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 63. Hüseyin Nâzım Paşa, anılarında konuya dair pek çok misal vermektedir. Örneğin Hınçak Komitesi New-York şubesi anadili gibi Kürtçe konuşan otuz civarında Ermeni’yi sünnet ettirdikten sonra adlarını ve kılıklarını değiştirerek Anadolu’ya göndermişlerdi. Bunlardan Kasbar Kiragos, Mehmet Ali adıyla Medine şehrine gitmek isteyince dikkatleri üzerine çekmiş ve hakkında tahkikat başlamıştı. Böylece komitecinin kimliği açığa çıkmıştı. Kiragos’un Ermeni olduğunun anlaşılması ile diğer kılık değiştiren Ermeniler de açığa çıkmış ve tutuklanmışlardı. Ayrıca Sisli Beşagezyan Yahudi kılığında ve İsrail takma adını kullanarak Mersin’e gelince yakalanmıştı. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 42.
291 BOA. Y. PRK. ASK. 109/69’dan aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1895-1896), Cilt: II, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008, (Ermeni İsyanları, Cilt: II), s. 122. Kılık değiştiren Ermenilerin bir diğer faaliyeti de istihbarat toplamak ve komitelere üye kazanmak için propaganda faaliyetlerinde bulunmaktı. Örneğin Sivas çevresinde koyun tüccarı olduklarını söyleyen ve Gürcü başlığı giyen kişiler devlet aleyhinde bazı beyanlarda bulununca vali bunların Zeytun tarafına giden Ermeniler olduklarını düşünerek Maraş Mutasarrıflığı’nın uyarılmasını istemişti. Ermeni komitecilerin Müslüman kılığına girerek yürüttükleri bazı faaliyetler için bkz. Cevdet Kırpık, “Propaganda ve Provokasyon: Müslüman Kıyafetiyle Terörist Ermeni Eylemleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 170, İstanbul, Eylül-Ekim 2007, s. 191-208.
292 Ayhan Öztürk, “Merzifon’da Ermeni Olayları (1893)”, Dünden Bugüne Ermeni Meselesi Sempozyumu (23 Mayıs 2003), Ed. Ramazan Tosun, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Konya, 2003, s. 89.
293 Uras, Ermeni Meselesi, s. 450.
294 Erdal İlter, “Taşnaksutyun”, Türk-Ermeni İhtilafı Makaleler, Ed. Hikmet Özdemir, TBMM Basımevi, Ankara, 2007, s. 79, Ercan Karakoç, Türk Basınında Ermeni Terörü (1973-1984), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2008, s.42.
88
ihtilalciler”295 olarak gördükleri bu komiteye yardım etmek istemeseler de gördükleri zulüm neticesinde boyun eğmek zorunda kalmışlardır.
Esat Uras, dönemin gözlemcilerinden Sempad Kaprielyan’ın yaşananları şu şekilde anlattığını aktarır:
“İhtilâlci Ermenilerin kendisinden para istedikleri Avrupa’da bulunan bir Ermeni zengini, bunlara şu kuvvetli ve kesin karşılığı vermişti: ‘Ben kendi paramla memleketin cellâdı olmak istemem.’ Taşnaklıların Moskova’da öldürdükleri zengin bir Ermeni olan Jamharyan da şüphesiz aynı inançtaydı. Jamharyan, bir Ermeni yetimhanesinin masraflarını ödüyordu. Fakat kendi parasıyla idare ettiği bu yetimhanedeki yetimlerin de sayısını artırmak istemiyordu. Yine aynı sebeplerle, İzmir’de Balyozyan öldürüldü. Yeni ve taze bir örneğimiz daha var: Komitenin tehdit mektuplarıyla istediği parayı vermeyen Rus Ermenisi Bahalyan, 10 Kasım’da Novrosisk şehri sokaklarında boğazlandı. Taşnaksutyun adına bu gibi baskılar, zulümler ve cinayetlerle dolu çok büyük ve uzun bir tarih yazmak mümkündür...”296
Kaprielyan, “Yeni Doğan Vatan ve Bizim Rolümüz” adlı eserinde Taşnaklara dair başka değerlendirmeler de yapmaktadır. Ona göre Taşnaklar, Hınçaklardan daha aşırı hareket etmişler ve Ermenilere zorla ihtilal yaptırmaya çalışmışlardır. Bunun neticesinde örgütte bozulmalar görülmüştür. Taşnak liderleri şımarmış; komite namına toplanan paraları istedikleri gibi harcamış, kendilerini Ermeni ahalinin kurtarıcısı olarak görmeye başlamışlardır. Oysa ahali, kendilerine yardımda bulunmayan Ermeni zenginlerini öldürdükleri için Taşnakları cani olarak görmeye başlamışlardır. Üstelik hem Taşnak içinde diğer komitelerde gerek kendi içlerinde gerekse karşılıklı olarak kıskançlık ve düşmanlık hisleri görülmeye başlanmıştır297.
295 McCarthy, Ermeni İsyanları, s. 87. Jean-Louis Mattei’nin değerlendirmesine göre “Taşnaksutyun aslında ne ateist ne de dinci ne de üstelik devrimci bir partiydi. Oportünist yani fırsatın peşine takılan kanlı bir örgüttü”. Mattei, Droşak, s. 379.
296 Uras, Ermeni Meselesi, s. 452; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 74; Anadol, s. 111; Ermeni Sorunu [XI], s. 44; İlter, Taşnak Partisi’nin, s. 87.
297 İhsan Sakarya, Belgelerle Ermeni Sorunu, İkinci Baskı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1984, s. 91-92.
89
Taşnaklar ile Hınçaklar gerek kendi aralarında gerekse başka komitelerle fikir ve eylemler konusunda anlaşmazlıklar yaşadıkları sırada birbirlerine silah doğrultmaktan çekinmemiştir298. İçinde bulundukları durumun uygunsuzluğunu ve hoşnutsuzluğunu bildirmekten çekinmeyen Anavatan Müdafiileri Cemiyeti Başkanı Haçadur Kereksiyan da öldürülenlerden biridir. Kereksiyan komitelerin aceleci hamlelerine karşı duruyor, uzun hazırlıklarla başarılı olunacağını düşünüyor ve sağduyuyu tavsiye ediyordu. Ancak “Bizimle olmayan her kimse bizim düşmanımızdır” denilerek ortadan kaldırılacaktır299.
Kereksiyan, 26 Ağustos 1891’de Erzurum’da aslında arkadaşları olan Taşnak Mahalli Merkez Komitesi’nin emriyle öldürülmüştür. Taşnak komitesinin hiyerarşisine göre cezalandırılmak istenen bir Ermeninin ölüm emrinin Tiflis Bürosu tarafından onaylanmış olması gereklidir. Ancak bu cinayette yerel şubenin kararı ve uygulaması vardır. Tiflis Bürosu bu sebeple cinayeti şiddetle kınamıştır. Ayrıca Kereksiyan’ın dindar bir vatansever olduğu, hapishanelerde işkence gördüğü ve bu sebeple öldürülmemesi gerektiği belirtilmiştir300.
298 Hınçak komitesine mensup Ermenilerin silah taşımaları nizamnamelerinde yazdığı üzere bir zorunluluktu. Silahları satın almak için harcanacak para ise komite mensubunun kendi kesesinden çıkıyordu. Silah taşımamanın en az beş kuruşluk bir nakdi cezası vardı. Bu da herhangi bir tartışma ve kavga anında kolaylıkla cinayet işlenmesi için itici kuvvet sayılabilir. Zira silah taşımak bu insanların daha özgüvenli ancak saldırgan olmasına sebep olmuş olabilir. Bkz. Zeynep İskefiyeli, “Bağımsız Ermenistan Yolunda Vazgeçilmez Bir Unsur Olarak Silahlanma”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, Kasım 2017, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/362031, (10.01.2020), s. 99.
299 K. S. Papazian, Patriotism Perverted, Baikar Press, Boston, 1934, s. 17. 300 Ketsemanian, Ideologies, Paradoxes, and Fedayis, s. 138. 1890 Erzurum Olayları’nın ana aktörlerden biri Haçadur Kereksiyan’dır. Hükûmetin Sanasaryan Okulu’nda silah imalathanesi olduğu yönünde bir ihbar alması üzerine Anavatan Müdafiileri mensubu Köpek Bogos adlı komiteci okulun aranacağı haberini vermişti. Bunun üzerine cemiyet başkanı Kereksiyan adamlarına emir vererek şehirde tahrikâta başlamıştı. Dükkânlar kapatılmış, kiliselerdeki ayinler engellenmiş, çanlar çalınmamıştı. Bu arada Kereksiyan ve adamları kendilerine engel olmak isteyen Ermeni ileri gelenlerine şiddet uygulamış ve Kereksiyan’ın kardeşi iki askeri şehit etmiştir. Özetle Kereksiyan aslında tam olarak Taşnak Merkez Komitesi’nin arzu ettiği mizaca sahiptir. Bu sebeple olsa gerek, Taşnak Ermeni ayrılıkçı hareketine destek veren birkaç kişi Kereksiyan gibi bir liderin öldürülmesine karşı çıkmıştır. Ahmet Saral, Ermeni Meselesi, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı, Ankara, 1970, s. 78-79; Gürün, s. 214. Ayrıca Musa Şaşmaz, İngiliz Konsolosları ve Ermenilerin Katliamı İddiaları (1878-1914), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2013, (İngiliz Konsolosları), s. 442-468; Ural, s. 131-132; Metin, s. 103; Gazigiray, s. 153; Ömer Karayumak, Ermeniler Ermeni İsyanları, Ermeni Katliamları, Vadi Yayınları, Ankara, 2007, s. 150.
90
Kereksiyan, kura neticesi belirlenen katili Aram Aramyan tarafından öldürülmüştür301. Tiflis Bürosu’nun tepkisine rağmen Aram Aramyan’a herhangi bir ceza verilmemiştir302. Katil, Erzurum vilayetinde murahhashane kâtibi olarak çalışırken Taşnak komitesi içinde de ayrılıkçı Ermenilere hizmet ediyor ve Tanok takma adını kullanıyordu. Aramyan cinayetten sonra Rusya’ya firar etmiş; Oltu, Tiflis, Bakü, Kars ve Tebriz gibi çok sayıda şehirde saklanmıştır303. Aram Aramyan ancak 1896’da Erzurum’a bağlı Köprüköy karyesinde Mıgırdıç oğlu Agop’un evinde yakalanabilmiştir304.
Komiteler, Osmanlı Devleti’ne bağlı kalmak isteyen pek çok Ermeniyi davalarına ihanet eden hainler oldukları gerekçesiyle öldürmüşlerdir. Mensubu oldukları din ve mezheplerin ruhanilerine ve bu ruhanilerin başı olan patriklere de suikastlar düzenlemişlerdir. Komiteler Osmanlı Ermenileri arasında korku, kaygı, telaş gibi hisler uyandırarak zoraki de olsa kendilerine bağlılık hissi yaratmaya çalışmışlardır305. Komiteler tarafından sindirilen ahali Mayewski’nin deyimiyle komitecilerden “koleradan korkar gibi” korkar hale gelmiştir.306 Taşnak komitesinin kurduğu “Potorik” (Fırtına) adlı grup varlıklı Ermenileri bağımsızlık için vergi adı altında haraç ödemeye mecbur bırakmış ve eğer reddedilirse cinayetlere girişmiştir307.
Hınçak ve Taşnak komiteleri bir taraftan ahaliyi sindirirken bir taraftan da asıl niyetlerinin Osmanlı toplumunda sömüren ve sömürülen iki sınıf arasındaki mücadeleyi bitirmek olduğunu iddia etmişlerdir. En büyük iddialarından biri İstanbul’daki Ermeni
301 Papazian, s. 68; Abdulhalûk Çay, “Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Ermeni İhtilal Örgütleri”, Sevk ve İskânın Yüzüncü Yılında-3, Ermeni Meselesi ve 1915 Olayları, Uluslararası Sempozyum Bildirileri 27-28 Nisan 2015, İstanbul, 2015, (Ermeni İhtilal Örgütleri), s. 263.
302 Papazian, s. 17; Gürün, s. 204; Elçin Yılmaz, 19. Ve 20. Yüzyıl Dönemecinde Amerika’da “Ermeni Sorunu” Yansımaları: “Türkiye ve Ermeni Mezalimi” Kitap Örneği, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2013, s. 106.
303 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 332.
304 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 335.
305 Feridun Eser, Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Örgütlenmeleri ve Komitacılık Faaliyetleri, Yedigediz Gazetecilik&Matbaacılık, Kütahya, 2007, (Komitacılık Faaliyetleri), s. 86.
306 Dikran Kevorkyan, “Ermeni Meselesinde Tehcire Amil Olan Sebepler”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, s. 298.
307 Dédéyan, s. 456. Örgüt, 1901 yılı Nisan ayında Kristapor Mikaelyan tarafından Filibe’de kurulmuştur. Kurulduğu yıldan 1904’e kadar 432.500 Frank civarında para toplanmış, bu tarihten sonra faaliyetlerinde durulma yaşanmıştır. Örgüte liderlik yapan Mihran Damadyan I. Dünya Savaşı ile birlikte yeniden faaliyete geçmek istediyse de girişimi sonuçsuz kalmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Yıldırım, Bulgaristan’daki Ermeni Komitelerinin, s. 74-77; Dasnabedian, History of the ARF, s. 62-63. Edward J. Erickson, 1904’te Sofya’da toplanan kongrenin Potorik’in topladığı paralar sayesinde düzenlendiğinden bahsetmektedir. Erickson, s. 25.
91
burjuvazisi, cemaatin ana siyasi aktörleri ve patrikhanenin ayrıcalıklı konumlarını kaybetmek istemediklerinden Anadolu’daki Ermenilerin mağduriyetlerini etkin bir şekilde dillendirmedikleridir308.
Devlet taraftarı Ermeniler ayrılıkçı hareket taraftarlarınca hor görülmüş, çeşitli suçlamalarla itham ve tehdit edilmiştir. Sahak Aşıkyan adlı bir Ermeninin Van’daki komitecilere yazdığı mektupta da devlet taraftarı Ermeniler kınanmaktadır. Mektupta bu Ermenilerden şu şekilde bahsedilmektedir:
“Ey dostlar, bugün Türkiye’de yalnız Harput Ermenileri düşmana karşı hiç dayanmadan her şeyi kabul etmişler, yani hak dinine girmişler, aç ve çıplak olarak yalnız hayatlarını kurtarabilmişlerdir. Ancak dinlerini değiştirmeleri kendilerini kurtaramayacaktır. Ulusumuz ise bunlara bir haine bakar gibi bakıyor.”309
Ermeni komitecilerinin iane adı altında varlıklı ırktaşlarından topladıkları paralar bir süre sonra geçim kaynakları haline gelmiş, yurt içinde ve yurt dışında toplanan yüksek meblağlardan başı dönenlerden bazıları zimmetine para geçirmeye ve şahsi servetlerini artırmaya başlamışlardır.
Sir Mark Sykes, The Caliph’s Last Heritage A Short History of the Turkish Empire adlı eserinde komiteler sebebiyle Ermeniler arasında yaşanan ihtilafları şu şekilde değerlendirmektedir:
“Diğer Türkiye Hıristiyanlarının birçoğu gibi şehirli Ermeniler de imkânları hakkında olağanüstü bir inanca sahiptirler; fakat kendi
308 Gerard J. Libaridian, “Revolution and Liberation in the 1892 and 1907 Programs of the Dashnaktsutiun”, Transcaucasia Nationalism and Social Change, Essays in the History of Armenia, Azerbaijan, and Georgia, Ed. Ronald Grigor Suny, T. Ann Arbor, University of Michigan, Michigan, 1983, s. 191.
309 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 268; Ergünöz Akçora, “Fırat Havzası’nda Ermeni Propagandası”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 49, Ağustos 1897, İstanbul, 1987, (Fırat Havzası’nda), s. 136. Ermeni ahalinin para taleplerini karşılamaması üzerine bu insanlara hitaben bir bildiri yayınlanmıştır. Ermeni Millet Birliği başlığını taşıyan bildiride ahaliye şu şekilde seslenilmektedir:
“Vatanını seven kardaşlar! Millet sevgilüsü içün ve bizim vatan içün sair biraderlerimiz döktüğü kan için sizlerden beş lira matlub ederim. Ümidimiz var ki bu işe girmek ve sair karındaşlarımıza örnek olmak içün ve bir de millet-i memleketinizin borcunu eda etmek içün sizden matlub olunan naçiz meblağ eda etmek ve bunun mukabilinde alacaksınız bir ilmuhaber. Lakin Allahtan inayet alacaksınız nasıl ki bundan birkaç gün mukaddem sizler talan olunmuştur. Şimdi sizlere ihtar ederim ki umum Ermeni lazımdır ki kendi borcunu eda eylesun. Ermeni Milleti Birliği 7 Ağustos 1895”. Yunus Özger, 1895 Bayburt Ermeni Ayaklanmaları, 1. Baskı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007, s. 82; İbrahim Erdal, “Ermeni Komitecilerinin Ermeniler ve Diğer Gayrimüslimlere Yaptığı Baskı ve Saldırılar”, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 46.
92
durumlarında bu görüş başlarına her zaman bela getiren sorunları devam ettirmelerine sebep olan garip, dengesiz bir muhakeme ile birleşir. Bu yüzden herhangi bir öngörü olmadan en korkunç siyasi cinayetlere girişecekler; tereddüt etmeden kendilerine ve başkalarına yıkım ve felaketler getirecekler; kendi kardeşlerini ve en kıymetli vatandaşlarını şımarık heveslerine kurban edecekler; en hafif bir güvensizlikte insanlara karşı hevesli komplolara girişecekler; en ufak bir şahsi kin hissinde kendi ulusal davalarını feda edecekler; koruyucuları olabileceklere en ufak bir tehlike anında hakaretler ederek kışkırtma ile düşman haline gelebilecek; en ufak bir incinme halinde yardımını bekledikleri yabancının ilgisinden soğuyacaklar; plânları amacına ulaşmaya yaklaştığında aniden tüm umutları terk edecekler; davalarına hizmet edebilecek çok kişiye ihanet edecekler ve sonunda düşman kapılarına dayandığı anda birbirlerine kabadayılık yaparken av olacaklardır. Ve bu tuhaf, talihsiz düzen yalnızca politika ile sınırlı değildir; maliye, ticaret ve dini konulardaki ilişkileri de eşit derecede mantıksız ve ölümcüldür310.
Ermenilerin bir ulus olarak mutsuz yaşamaya mahkûm olmaları bana kaçınılmaz gibi geliyor, çünkü acılarının yarısı altında yaşadıkları sersem, tuhaf ve kötü yönetilen bir despotizmden değil, birbirleri ile olan ilişkilerinden kaynaklanıyor. Van’daki kıtlık döneminde Ermeni tüccarlar mevcut tahılları köşe bucak saklamaya çalıştılar, Ermeni devrimcileri düşmanlarına karşı savaşmak için ortaklık ettikleri din adamlarını yağmalamayı tercih ediyorlar; İstanbul’daki anarşistler katliam provokasyonunu kışkırtmak için kendi ırktaşlarının üzerine bomba attılar. Ermeni köyleri kendilerine karşı bölünmüş durumda; devrimci toplumlar birbirine yaslanırken rahipler piskopos cinayetinde birleşiyorlar, kilise temelinden bölünmüş bir vaziyette…311
310 Sir Mark Sykes, The Caliph’s Last Heritage A Short History of the Turkish Empire, Macmillan and Co., Limited St. Martin’s Street, London, 1915, s. 415.
311 Sykes, s. 417. Ayrıca Edgar Granville, Çarlık Rusyasının Türkiye’deki Oyunları, Çev. Orhan Arıman, Yayın Yayınları, Ankara, 1967, s. 52-53.
93
Ayrılıkçı hareketlere destek veren bazı Ermeni din adamları ise kendi ırktaşlarına yapılan zulümü görmezden gelip komitecileri haklı çıkarmaya çalışmıştır. Örneğin Episkopos Muşeg312, komitecilerin Ermeni milletine dair bir ideal uğruna savaştığını iddia ederek, içlerinde yanan bir ateşle bir kardeşten yardım istercesine zengin Ermenilerin kapısını çaldıklarını, istediğini alamadıklarında ise kendi ızdıraplarına yabancı olan bu kişileri öldürdüklerini iddia etmiştir313. Bu din adamları da tıpkı komiteciler gibi Ermeni ahaliyi ve dış güçleri tahrik etmek için çeşitli oyunlara girişmiştir. 1897 Tokat olaylarında buraya gelen Sivas Ermeni Piskoposu ve İstanbul’daki ruhani reislerin en kıdemlisi Bedros Efendi, olaylar sırasında ölen 12 papazın defnedilmesinden 10 gün sonra mezarlarını açtırmıştır. Ölülerin kulak ve burun gibi belli başlı organlarını kestirerek İngiliz Konsolosu’nu buraya davet etmiş ve Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmaya çalışmıştır. Bununla da yetinmeyen piskopos cesetlerin fotoğraflarını çektirip yurtdışında ilan ettirerek zulme uğradıkları iftirasını atmıştır314.
312 Adana murahhasası olarak görev yapan Muşeg, 1909 yılında yaşanan Adana olaylarının birinci derecede teşvikçisi olarak tanınmaktadır. Olayların yatışmasına çalışılırken yakalanacağını anlayınca firar ederek Mısır’a kaçmıştır. BOA. DH. MKT. 2810/8 12 Mayıs 1909; Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1896-1909), Cilt: III, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2009, s. 41.
313 Uras, Ermeni Meselesi, s. 454-455; Gazigiray, s. 117. M. Ohannesyan’a göre de başarısızlığın nedenlerinden biri zengin Ermenilerin para yardımında bulunmamasıdır. Ohannesyan konuyla alakalı olarak şunları söylemektedir: “Diğer milletlerin zenginleri, milli kurtuluş ve bağımsızlık söz konusu olunca milyonlar vermişlerdir. Biz aldandık. Ermeni zenginleri, Bakû, İstanbul, Trabzon, Mısır, Paris, Manchester’da bulunuyorlardı. Bunlar, en küçük bir yardımda bile bulunmadılar. Başarısızlığın nedenlerinden birisi de bunlar oldu, para bulunamadı.”. Cereyanlar, Taşnaksutyun Yayınlarından, Cenevre 1910’dan aktaran İSTAM, Ermeni Sorunu [XI], s. 43; Uras, Ermeni Meselesi, s. 449-450; Ahmet Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri Ermeni Olayları (1892-1893), Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri, 2005, (Merzifon, Yozgat ve Kayseri), s. 94.
314 BOA. A.} MKT. MHM. 662/24 lef 5, 9 Ağustos 1897; İbrahim Aykun, “1897 Tokat Ermeni Olayları”, Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Bildiriler, Cilt: I, Yay. Haz. Ali Açıkel ve diğerleri, Tokat, 2015, (Tokat Ermeni), s. 268-269; İbrahim Aykun, “Ermeni Olaylarında Tokat”, Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu 14-15 Mayıs 2015, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Ed. Cihat Taşkesenlioğlu&Yıldıray Yıldırım, Bayburt Üniversitesi Yayınları, Bayburt, 2016, (Ermeni Olaylarında), s. 71. Bu olay piskoposun karıştığı ilk olay değildi. Bedros Efendi, 2 Çerkes tarafından öldürülen Ermeni bir tüccarı kullanarak Sivas Valisi Hakkı Paşa hakkında iftiralarla dolu dilekçeler verilmesini sağlamış ve Müslümanları Ermeniler aleyhine kışkırttığı iddiasıyla valinin görevden alınmasını talep etmişti. Hakkı Paşa 26 Aralık 1880 tarihli yazısında hakkındaki iddialara cevap verirken Ermenilerin işledikleri suçların üzerini örtebilmek için bu işe giriştiklerini belirtmiştir. Bedros Efendi ise yaşananlardan sonra azledilerek İstanbul’a çağırılmıştır. Hocaoğlu, Arşiv, s. 188; Ural, s. 110; Gürsoy Şahin, Osmanlı Devleti’nde Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, Gökkubbe Yayınevi, İstanbul, 2018, (Türk-Ermeni), s. 124. Ayrıca Kemalettin Kuzucu, “1021’den 1921’e Türk-Ermeni İlişkilerinin Sivas Boyutu”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Birlikte Yaşama Kültürü, Cilt: 4, Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, (Sivas Boyutu), s. 24-27; Süleyman Beyoğlu, “Sivas’ta Ermeni Faaliyetleri”, II. Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri
94
Erzurum Ermeni piskoposu ise Hınçak Komitesi emriyle öldürülen Ermenilerin cenaze törenlerini yapmayı reddetmiştir315.
Heath W. Lowry, Gerard Libaridian’ın 1904-1906 yılları arasında Bakü, Tiflis çevreleri ve Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni ahaliye karşı girişilen tedhiş faaliyetlerinde çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini söylediğinden bahseder. Libaridian’ın yaptığı hesaplamalara göre bu yıllar arasında “56 tanesi Ermeni muhbirlere, 32 tanesi siyasi sebeplere dayalı olarak Rus ve Türk yetkililerine, 7-8 tanesi şantajcılara, 5 tanesi tefecilere, 2-3 tanesi bilinmeyen sebeplerle olmak üzere toplam 105 politik cinayet işlenmiştir.”316
1915 yılında yazılan bir rapora göre ise Osmanlı Devleti, Ermeni tebaasına hiçbir fayda sağlamayan Taşnak ve Hınçak komitelerine karşı oldukça sert davranmaktadır. Bu komitelerin kapatılması Ermeni ahalinin büyük bir kısmı tarafından memnuniyetle karşılanacaktır317.
Musa Qasımlı da Ermeni Sorunu ve Büyük Devletler (1724-1920) adlı eserinde Kafkasya Vekâleti Özel Şubesi Müdürü’nün 4 Kasım 1916’da Kafkasya Ordusu Kurmay Başkanı’na ve Tiflis vilayeti Jandarma İdaresi Reisi’ne gönderdiği çok gizli mektupta Bitlis-Van çevresindeki Ermeni gençlerinin zorla komite mensubu yapılmaya çalışıldığını, komiteye hizmet etmeyenlerin ise zulme uğratıldığını aktarmaktadır318.
Sempozyumu 21-22 Haziran 2007, Bildiriler Kitabı, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü, Erzurum, 2009, s. 193.
315 Norman, s. 70.
316 Heath W. Lowry, “19. ve 20. Yüzyıl Ermeni Terörizmi “Devamlılık Bağı”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi Ermeni Meselesi Talori Olayları, Cilt: I, Ed. Ertuğrul Zekai Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989, s. 62-63. 317 İstanbul Alman elçiliğinin 4 Haziran 1915 tarihli Alman İmparatoru Betmann Hollweg’e yazısı, PA AA., Armenien, 1 A Türkei 183, R. 14086, Bd. 37, Nr.342’den aktaran Zafer Atar, “Alman Kaynaklarına Göre Van’daki Ermeni Olayları (1915)”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı III, Sayı: 62, Ankara, 2014, s. 2200; Selami Kılıç, Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşiv Belgeleriyle Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı-Ermeni İhtilafı ve Sonuçları, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2017, (Alman Dışişleri), s. 39.
318 Qasımlı, s. 369-370.
95
2.1. Kilise Mensuplarına Yönelik Saldırılar
Hınçak ve Taşnak komitelerinin kuruluşu ve faaliyetleri Gregoryen Ermeni Patrikhanesi ile Ermenilerin siyasal temsili konusunda anlaşmazlıklar yaşanmasına sebep olmuştur. Zaten bu dönemde İstanbul Patrikhanesi bazı Ermeniler tarafından siyasal otoriteye boyun eğerek ayrıcalıklar elde etmekle ve bu sayede ahali içinde yüksek rütbeli rahiplerden oluşan bir sınıfın meydana gelmesiyle suçlanıyordu319. Hınçaklar, ruhanilerin varlığını avantaja çevirerek patrikhane ve din adamlarının isyan faaliyetlerine destek vermelerini isterken; Taşnaklar, patrikhanenin ruhani sınırlarına çekilip siyaseti kendilerine bırakmasını istiyordu. Oysa Patrikhane yüzyıllardır hemen her alanda Ermenileri temsil etmeye ve hem dünyevi hem de ruhani lider olmaya o kadar alışmıştır ki bu imtiyazdan vazgeçmek istemeyecektir320.
Komiteler Osmanlı Devleti’nde ayrılıkçı faaliyetlerine başladığında karşısında yalnızca Ermeni ahaliyi değil aynı zamanda bu insanları hem siyasî hem de dinî zeminde temsil eden Patrikhaneyi bulmuştur321. Komiteler terör eylemlerine din adamlarının da katılmasını istemiş, özellikle yardım ve yataklık konusunda kendilerine destek olunmasını talep etmişlerdir. Ancak “millet-i sâdıka” olarak nitelenen bu milletin içinden yetişmiş çok sayıda ruhani terör eylemlerini onaylamamış ve hükûmeti uyarmak için harekete geçmiştir. Taraflar arasındaki görüş farklılığının giderilememesi din adamlarının tehdit edilmesine, yaralanmasına veya ölmesine sebep olmuştur. Bu saldırılar içinde özellikle İstanbul Gregoryen Ermeni Patrikhanesi patrikleri Horen Aşıkyan ve Mağaka Ormanyan’a yapılan maddi-manevi saldırılar ve suikast girişimleri dikkat çekicidir. Ermeni kilise hiyerarşisinde katogigosluk makamının hemen altında bulunan bir mevkiyi
319 Minassian, Milliyetçilik ve Sosyalizm, s. 15.
320 Tiflis’te Rus Ermenileri tarafından kurulup Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren Taşnak komitesi, kilise yönetimini ele geçirmenin Osmanlı Ermenilerini etki altına almaktaki en önemli köşe taşlarından olduğunun farkındaydı. Osmanlı Devleti Ermeni patriğinin bağımsızlığından yanayken, Rusya Osmanlı ahalisini istediği gibi yönlendirerek amaçları uğrunda kullanabilmek için Rus yanlısı birinin patrik seçilmesini istiyordu. Bkz. Karinyan, s. 34. Rusya bir süreliğine amacına ulaşsa da sonradan Rus Ermenilerini de kendi idealleri yönünde kullanmak için harekete geçen Taşnak komitesiyle karşı karşıya gelecektir. Ardından Rusya ile Taşnak arasında adı konulmamış bir çekişme başlayacaktır. Konu ile alakalı olarak bkz. Musa Qasımlı, Ermeni Sorunu ve Büyük Devletler (1724-1920), 1. Baskı, Astana Yayınları, Ankara, 2017.
321 Taşnaklar bu dönemde din adamlarını ve Ermeni milletinin ileri gelenlerini “asalak ve sömürücü” olarak görmekteydi. Ermeni Sorunu [XI], s. 43.
96
işgal eden ruhaniler, komite tarafından tertip edilen suikastlarda açık hedef haline gelmişlerdir322.
2.1.1. Patrik Suikastları
İstanbul Gregoryen Patrikhanesi içinde ve patrikler özelinde komitelere açıktan ya da gizliden destek veren din adamları olduğu bilinen bir gerçektir. 1869 yılında kendini “Ermenistan’ın acılarının ve yaralarının bir temsilcisi” olarak gören Mıgırdıç Hırımyan patrik seçilince ayrılıkçı hareketlere destek vererek ruhani ve cemaatin ikiye bölünmesine sebep olmuştur. Bu bölünmenin bir tarafında Hırımyan’a destek veren taşralı Ermeniler diğer tarafta ise patriğin politikalarının zararlı olacağını düşünen İstanbullu amira, banker, sarraf ve üst düzey devlet memuru Ermeniler vardır. Taraflar arasındaki çekişmeyi ikinci grup kazanmış ve Hırımyan 1873’te Ermeni Milli Meclisi’nde istifasını açıklamak zorunda kalmıştır. Yerine Nerses Varjabedyan seçildiyse de Hırımyan’ın kilise üzerindeki etkisi katlanarak artmıştır. Hırımyan’ın etkisiyle devlet taraftarı olmakla suçlanan Nerses Varjabedyan’ın yerine Madteos İzmirliyan’ın seçilmesi gündeme gelmiştir. Konumunu kaybedeceğini anlayınca Hırımyan’ın istediği şekilde hareket etmeye başlayan Patrik Nerses Ecmiadzin Katogigosu seçilince patriklik görevinden ayrılmıştır. 1885’te Harutyun323 Vehabedyan yeni patrik olarak seçilmiş ancak o da devlet taraftarı ve “Türk dostu” olarak adlandırılmıştır. Patrik Artin, üç yıllık görev süresinin
322 Ermeni Kilisesi’nin hiyerarşik sıralaması gereği kilise rütbeleri üç kademeden meydana gelmiştir. Katogikos, piskoposlar hiyerarşisinin en üstünde ve tüm Ermenilerin başpatriğidir. İkinci sırada patrik yer almaktadır. Piskoposların en üstünde yer aldığı için patriğe başpiskopos ya da metropolit de denmektedir. Üçüncü sırada ise piskopos yer almaktadır. Bu ruhaniler bulundukları piskoposluk bölgesini yönetmekle görevlidir. Ermeni Kilisesi’ndeki hiyerarşik yapıya dair ayrıntılı bilgi için bkz. Canan Seyfeli, İstanbul Ermeni Patrikliği, 2. Baskı, Aziz Andaç Yayınları, Ankara, 2005, (İstanbul), s. 37-41. Ecmiadzin Katogigosluğu 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti otoritesi altında varlığını sürdürmüştür. Sis ve Akdamar Katogigoslukları ile Kudüs Patrikliği de Osmanlı sınırları içine girince Ermenilere ait tüm ruhani merkezler elde edilmiştir. Hiyerarşik sıralamaya göre katogigoslukların tamamı hiyerarşik olarak İstanbul Patrikhanesi’nin üzerindedir. Ancak buna rağmen İstanbul Patrikliği Osmanlı başkentinde bulunmanın avantajını kullanarak siyasi lider konumuna yükselmiş, Ecmiadzin ise ruhani lider olarak kalmıştır. Osmanlı Devleti’nin bu üstünlüğü 1828’de en yüksek ruhani merkez Ecmiadzin’in Ruslar tarafından fethedilmesiyle sona ermiştir. Ramazan Erhan Güllü, “The Crises of Armenian Chuch In Russia (1903-1905) And Its Impact On Ottoman-Armenian Relations”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 2, Edirne, 2015, s. 245. Ecmiadzin Katogigosluğu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Canan Seyfeli, Ermeni Kilise Merkezi Ecmiatzin, Çizgi Kitabevi, Konya, 2015.
323 Harutyun isminin Ermenicedeki anlamı diriliş ya da doğuştur. Harutyun ismi kısaltılmak istendiğinde Artin olarak kullanılır. Biz de bundan sonra patrikten bahsederken daha yaygın olarak bilinen adı Artin’i kullanacağız.
97
görevden ayrılırken yerini defalarca suikast girişimine uğrayacak olan Horen Aşıkyan’a bırakmıştır324.
2.1.2. Patrik Horen Aşıkyan
2.1.2.1. Patrik Seçilmesi ve İlk Tepkiler
Artin Vehabedyan’ın Kudüs Ermeni Patrikliği vazifesini de yürüttüğünü bildirerek İstanbul Patrikliği’nden istifa etmesi ile Kudüs Ermeni Patrikhanesi Patrik Vekili Serepiskopos Simon Efendi’nin patrik kaymakamı seçilmiş ve yeni patriğin seçimi için hazırlıklara başlanmıştır325. Patrik seçimi için hazırlıkların tamamlanmasının ardından iki ruhani makama adaylığını ilan etmiştir. Bu adaylar Bursa Murahhasası Partogimyos Efendi ve İzmit Armaş Manastırı reis-i ruhanisi Horen Aşıkyan Efendi’dir. Adaylıkların açıklanmasının ardından Ermeni ahalisi İstanbul Ermeni Patrikliği makamına kimin seçileceği konusunda bir bölünme yaşamıştır. Adayların taraftarları arasında bir gerginlik yaşanınca seçimin yapılacağı 3 Ağustos 1888 tarihinde oy kullanacak üyelerin çoğu meclise gelmemiş ve seçim ertelenmiştir326. Bu tarihten sonra seçimin yenilenmesi için sık sık bir araya gelindiyse de sorunların çözülmesi mümkün olmamış ve yeni patrik ancak 11 Ekim 1888 tarihinde seçilebilmiştir327. Bu tarihte yapılan
324 Davut Kılıç, “Hınçak ve Taşnak Komitecilerinin İstanbul Ermeni Patrikhanesine Nüfuzu”, Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: II, Asam Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, Ankara, 2007, (Hınçak ve Taşnak), s. 806-807. Hırımyan Efendi’nin faaliyetleri hakkında bkz. Fikrettin Yavuz, “Ermeni Kimliği’nin İnşasında Bir Patrik Portresi: Mıgırdıç Kırımyan”, Sakarya Üniversitesi SBE Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, Sakarya, 2007, (Kırımyan), s. 257-289. Bu dönemde Patrik Aşıkyan’la birlikte pek çok kilise görevlisine suikastlar düzenlenmiştir. Hınçak komitesinin Patrik Aşıkyan ile Cismani Meclis Reisi Maksudzâde Simon Bey’i hedef olarak göstermesinden sonra bunların Ermeni ihtilalinin en kötü düşmanları oldukları ilan edilmiş ve ikili “Sultan’dan bile kötü!” olarak tanımlanmışlardır. Varak Ketsemanian, “The Hunchakian Revolutionary Party and the Assassination Attempts Against Patriarch Khoren Ashekian and Maksudzâde Simon Bey in 1894”, International Journal of Middle East Studies, Cilt: 50, Sayı: 4, Cambridge University Press (CUP), Cambridge, 2018, doi:10.1017/S0020743818000879, (The Hunchakian Revolutionary Party), (16.10.2020), p. 748.
325 Ramazan Erhan Güllü, Ermeni Sorunu ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi (1878-1923), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2015, (İstanbul Ermeni) s. 106.
326 BOA. Y. PRK. ASK. 48/43 lef 1, 4 Ağustos 1888; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 107.
327 Seçimin bir türlü tamamlanamamasının ana nedeni tarafların birbirlerine yönelttikleri ağır suçlamalardı. Komiteciler Horen Aşıkyan Efendi’nin Osmanlı Hükûmeti’ne sadakatini bildiğinden aday olmasını istememişti. Ancak Horen Efendi hakkında ayrılıkçı olduğuda dair iddialar çıkmıştı. Bu iddialar süreci ilginçleştirmesi açısından önemlidir. Aşıkyan, seçim döneminde Mıgırdıç Hırımyan, Matdeos İzmirliyan, Horen Narbey gibi kimselerle birlikte hareket etmekle suçlanıyordu. Ancak sonradan defalarca suikast girişimi ile karşı karşıya gelecek, sürekli tehdit altında tutulacak; Mıgırdıç Hırımyan’ın Ecmiadzin Katogigosu seçilmesinin ardından adını kiliselerde zikrettirmeyecekti. Yaşanan tartışmalar ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 107-110.
98
seçimde 66 oy alan İzmit Armaş Manastırı reis-i ruhanisi serepiskopos Horen Aşıkyan resmen patrik seçilmiş ve beratını alarak göreve başlamıştır328.
2.1.2.2. İlk Tehditler
Patrik Aşıkyan henüz seçim sürecindeyken komitecilerin kendisine kurduğu tuzaklarla yüzleşmiş ve ayrılıkçı olmakla itham edilerek göreve başlaması engellenmek istenmişti. Ancak göreve başlaması engellenememiştir. Aşıkyan makamına oturduktan bir süre sonra “cemaat komitesi” imzalı bir mektup almıştır. Bu mektupta komite ile birlikte hareket etmesi istenmiştir. Mektupta kendisinden önce patriklik vazifesinde bulunan Artin Vehabedyan, Maksudzâde ve Nuryan aileleri hükûmet taraftarı olmakla itham edilerek eleştirilmiştir. Londra Ermeni komitesi reislerinden Portakalyan’ın ihtilal taraftarı hareketlerinin ve faaliyetlerinin patrikhanece tasdik edilmesi talep edilmiştir. Mektupta yer alan ve özellikle Maksudzâde ve Nuryan aileleriyle alakalı ifadeler sonradan hükûmet tarafından farklı değerlendirilmiştir. Bu ailelerin erbab-ı fesattan oldukları ve kendilerini temize çıkarmak için mektuba eklenmiş olma ihtimali göz önüne alınmıştır329.
Ayrılıkçı Ermeniler yeni patriğin kendileri ile iş birliği yapmayacağını bildiklerinden olsa gerek, Horen Aşıkyan'a 24 Mart 1889’da bu kez Paris Ermeni Komitesi imzalı bir mektup gelmiştir. Mektubu yazan komite mensupları, Osmanlı Devleti haricinde yaşadıklarını ve buralarda kendi geçimleri ile meşgul olduklarını bildirdikten sonra esas konuya gelerek Osmanlı Devleti topraklarında yaşayan kardeşlerinin mağdur olduğunu, eza ve çile çektiklerini iddia etmişlerdir. Yazdıklarına
328 BOA. Y. A. HUS. 218/23 lef 2, 11 Ekim 1888; BOA. İ. DH. 1117/87385, 28 Ocak 1889; Güllü, İstanbul Ermeni, s. s. 110. Horen Efendiye verilen patriklik beratı sureti için bkz. BOA. Y. PRK. A. 5/18 ve 5/19, 26 Ocak 1889. Aşıkyan Efendi patrik seçildikten 1 ay sonra kendisine birinci dereceden Mecidi Nişanı verilmiştir. BOA. İ. DH. 1108/86773, 21 Kasım 1888.
329 BOA. Y. MTV. 36/41 lef 3, 26 Kasım 1888. Horen Aşıkyan vazifeye başladıktan sonra yalnızca devlet aleyhinde çalışan komitelerle değil, Rum Patrikhanesi ile de sorunlar yaşamaya başlamıştır 21 Ocak 1889’de Atina’da yayınlanan Efimeris adlı gazetede yazıldığına göre yeni Ermeni patriği göreve başlamasının hemen ardından Rum Patriği Dionisios’u ziyaretinde iki imtiyazlı milletin çıkarları için birlikte çalışmaları teklifinde bulunmuştu. Rum patriği aralarında geçen mahremane konuşmaları Sadrazama ihbar edince, Ermeni patriklik kethüdası çağırılarak uyarılmıştı. Ermeni patriği konuşmaların “gammazlanması” karşısında dehşete düşmüş ve Dionisios’un kendisine iade-i ziyarette bulunmasını kabul etmek istememişti. Aşıkyan Efendi Ermeni muteberanı tarafından ikna edilebilmişti. BOA. Y. PRK. TKM. 14/38 lef 3 ve 4, 15 Ocak 1889; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 111. Ancak, padişah tarafından sadakati bilinen Patrik Aşıkyan Efendi hakkındaki iddialara rağmen görevine sarayla herhangi bir itilaf yaşanmadan devam edecekti.
99
göre Sultan II. Abdülhamid’in kendileri için tertip edilen bir aforoz duası sebebiyle ödül olarak Aşıkyan’a ve patrikhane kasasına 25.000 Frank ihsanda bulunmuştu. Üstelik Aşıkyan komite taraftarı Ermeni gazetelerini men veya lağvettirmek için bir piskopos göndermişti. Osmanlı Hükûmeti’nin İstanbul'daki Ermenilerin gözü önünde Aşıkyan'ı tantanalı bir şekilde patriklik makamına oturttuğunu, ancak kendilerinin asıl niyetten haberdar olduklarını belirtiyorlardı.
Bu satırlardan sonra sabık Patrik Nerses'in kendilerine verdiği destekten bahsediliyor ve patrikhanenin neden bugün bu yolu takip etmediği sorgulanıyordu. Zira komitecilere göre padişah dahi Nerses'in vatan aşkını takdir ederek kendisine bir ev hediye etmişti330.
Komite, beş asırdır Osmanlı Devleti hizmetinde olan Ermenilerin hiçbir şekilde takdir edilmediğini; İstanbul'da yaşayan Ermenilerin ise anavatan topraklarına bir faydaları olmadığını söyleyerek eleştiride bulunuyordu. Mektup, Aşıkyan'ın Ermeni meselesini Avrupa önünde yeniden canlandırmak için kendileriyle birlikte hareket edeceğini umduklarını bildirerek son buluyordu. Ayrıca Osmanlı Devleti'nde yaşayan ailelerini görememe korkusu ile yazar isimlerinin verilemediğine dair bir de not düşülmüştü. Aşıkyan’a, eğer cevap yazmak isterse "Londra veya Paris'te Ermeni Heyet-i Cemaatine" adresi yazarak mektubunu gönderebileceği bilgisi de verilmişti331.
Patrik Horen Aşıkyan, bu mektubu da ciddiye almamış ve komitelerin yurtdışında örgütlenerek faaliyete geçmelerini önlemek için çalışmaya başlamıştır332. Aşıkyan,
330 Hâlbuki olay komitecilerin iddia ettiği gibi değildi. Patrik Nerses Berlin Konferansı’nda Ermenilere bağımsızlık devşirebileceğini ümit etmiş, ancak hayal kırıklığına uğramıştı. Ardından aldatıldığını öne sürerek yüzünü yeniden Osmanlı Devleti’ne dönmek istemişti. Sultan II. Abdülhamid’i ziyaretlerinde Türk taraftarı olduğunu belirterek yeniden güven kazanmaya çalışmıştı. Sonunda kendisine yeniden itimat edilebileceğine inanılmış olsa gerek, padişah tarafından sadakatine karşılık kendisine Ortaköy Boğaziçi’nde bir ev hediye edilmişti. Özetle Nerses Efendi’ye ev hediye edilmesinin sebebi komitecilerin iddia ettiği gibi Ermenilere yönelik bir “vatan aşkına” duyulan saygı değil; Osmanlı Hükûmeti’nin sadakatine inanmasıydı. Davut Kılıç, Osmanlı Ermenileri Arasında Dinî ve Siyasi Mücadeleler, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2012, (Dinî ve Siyasi), s. 204.
331 BOA. Y. PRK. AZN. 3/61 lef 1, 24 Mart 1889. Mektubun tam metni için bkz. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 699-704.
332 Patrik Aşıkyan İngiltere’nin İstanbul’da bulunan sefiri ile de görüşmüş, o tarihlerde Londra’da bulunan Hınçak komitesinin faaliyetlerinin Ermeni milletine zarar verdiğinden bahsetmiş ve İngiliz Hükûmeti’nin konuyla alakalı önlem almasını rica etmişti. Y. A. HUS. 220/24 lef 2, 7 Aralık 1888. Ayrıca Bağçecik rahibi Yeğişe Turyan Efendi’yi birtakım dinî ziyaretlerde bulunma bahanesi ile Bulgaristan, Avusturya, Fransa ve İngiltere’ye göndererek bu ülkelerde yaşayan Ermenilere komitelerle birlikte hareket etmemeleri nasihatının verilmesini sağlamıştı. BOA. Y. PRK. AZN. 3/51, 7 Şubat 1889; BOA. A.} MKT. MHM. 749/20 lef 2, 23 Nisan 1889; BOA. HR. TO. 63/91, 23 Ocak 1889; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt:
100
kilisenin gerek ruhani ve gerekse cismani meclis mensuplarının ayrılıkçı hareketlerden uzak duran ve devlet hizmetinde bulunmuş kişilerden seçilmesi için de Osmanlı Hükûmeti ile birlikte hareket etmiştir333.
Kilise hizmetinde bulunan bazı papazlar ise ayrılıkçı hareketlerin çekimine kapılmış, görevli bulundukları mahallerde devlet aleyhinde sözler söylemeye başlamıştır. Aşıkyan bu ruhanilere uyarılarda bulunarak görevleri dışına çıkmamalarını istemiştir. Netice olarak “Sultan’ın adamı”334 olmakla itham edilen Patrik Horen Aşıkyan'ın devlet taraftarı ve ayrılıkçı hareketlere karşı tutumu gerek Osmanlı Devleti içinde gerekse yurt dışında bazı Ermenilerin hedefi haline gelmesine neden olmuştur.
2.1.2.3. Kumkapı Nümayişi
Osmanlı Devleti topraklarında 1890 yılında yaşanan Erzurum335 ve Musa Bey olayından336 sonra Anadolu vilayetlerinde yaşayan Ermeniler harekete geçirilerek
7, Belge No: 11, İstanbul 1988; “Yeghishé Durian (1860-1930)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, (Durian), s. 500; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 113-114.
333 BOA. A. MKT. MHM. 499/50, 6 Haziran 1889.
334 Ramazan Erhan Güllü, “İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 38, Ankara, 2015, (Ermeni-Rum), s. 33.
335 Erzurum Olayı, Ermenilerin Doğu Anadolu’daki Türkleri buradan kaçırmak ve bölgeyi Ermenileştirmek amacıyla çıkardıkları bir isyandır. Aynı zamanda Ermenilerin ilk büyük ayaklanması olma özelliğini taşımaktadır. 20 Haziran 1890’da başlayan ayaklanma sayesinde Müslüman halkı kışkırtarak Ermeni ahaliye saldırmalarını sağlamak istiyorlardı. Bu sayede Avrupalı devletlerin müdahalesini ummaktaydılar. Erzurum Olayı ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Zeynep Cumhur İskefiyeli, “Ermenilerin İlk Büyük Ayaklanması Erzurum Olayı (1890)”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 5, Sayı: 19, Ankara 2005, (Erzurum Olayı); Yüksel, s. 168-170; Muammer Demirel, “Erzurum’da Ermeni İsyanları (1890-1895), Türkler, Cilt: 13, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 99-107. Ünlü çeteci Antranik’in hatıralarında Erzurum’dan “özgür ve bağımsız Ermenistan’ın başkenti” olarak bahsetmesi şehrin Ermeniler için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu sebeple ilk Ermeni olaylarının burada yaşanması tesadüf değildir. Çelebyan, s. 225.
336 Musa Bey, Muş’un ileri gelenlerinden ve Mutki Aşireti’nin reisiydi. Musa Bey, Ermeni bir kızı kaçırarak, tecavüz, işkence, darp suçlarını işlediği ve başka Ermenilere de zulüm yaptığı gerekçesiyle yargılanmak üzere İstanbul’a getirilmiştir. Yargılama neticesinde suçsuz bulunmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Musa Şaşmaz, Kürt Musa Bey Olayı (1883-1890), Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2004; Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, 7. Baskı, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2012; Bülent Cırık, Üç Devirde Bir Kürt Aşireti Reisi Hacı Musa Bey, Değişim Yayınları, İstanbul, 2016; Abdülaziz Kardaş, “XX. Yüzyılın Başında Bitlis’te Bir Aşiret Reisi: Hacı Musa Bey”, Türk ve İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 19, 2018; https://tidsad.com/DergiTamDetay.aspx?ID=1655, (30.10.2019); Fatih Ünal, “Ermeni Olaylarından Bir Safha; Kürt Musa Bey Olayı”, Kafkasya Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, İstanbul, 1996; Nihat Karademir, Korku ve Umut, II. Abdülhamid Dönemi Kürt-Ermeni İlişkileri, Çıra Yayınları, İstanbul, 2015, (Korku ve Umut) s. 219-228; Melda Hamdioğlu, Musa Bey Olayı
101
Avrupalı devletlerin dikkatini çekmek için bir nümayiş tertip edilmesine karar verilmiştir. Buna bahane olarak da Aşıkyan kullanılacaktır. Üstelik nümayiş için kendilerince haklı sebepleri de vardır. Zira patrik, Musa Bey hadisesinden sonra hazırlanan bir arızayı padişaha sunmamakla suçlanıyordu. Ermeni ahaliyi korumamakla suçlanan Aşıkyan’a gözdağı vermek ve yabancı devletlere sözde mağduriyetlerini duyurmak isteyen Hınçak komitesi böylece harekete geçmiştir. Hâlbuki Horen Efendi arızayı sunmak için gittiğinde Serkatib Münir Süreyya Bey “biraz şiddetlice yazılmış” varakanın resmî olarak bu şekilde arz edilemeyeceği bildirmişti337.
Hınçak Komitesinin Osmanlı başkentinde gerçekleştireceği ilk eylem olma özelliği taşıyan bu nümayiş, Hınçak yöneticilerinden Cangülyan tarafından“Ermeni hâdisesini dünyaya unutturmamak ve Erzurum isyanı ile Musa Bey hâdisesiyle alakalı misilleme yapmak, Avrupalı elçilerin dikkatini çekmek amacıyla gözleri önünde bir faaliyette bulunmak, İstanbul’un daha kalabalık olan Ermeni nüfusunu hâdiselerin içine sokmak ve özellikle İngiltere’yi meseleye dâhil etmek, Sarayı tehdit etmiş olmak, ihtilal fikrini halk arasında yaymak”338 gibi düşüncelerle bizzat plânlanmış ve idare edilmiştir.
(Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1996.
337 BOA. Y. EE. 5/15 6 Temmuz 1890; Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1878-1895), Cilt: I, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008, (Ermeni İsyanları, Cilt: I), s. 38-41; BOA. Y. PRK. TKM. 18/31, 23 Temmuz 1890.
338 Sertçelik, s. 164; Uras, Ermeni Meselesi, s. 461; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 176. Cangülyan olayın sebeplerini şu şekilde sıralamaktadır:
“1-İstanbul’da Musa Bey sorunu ve Erzurum olayı dolayısıyla bir karşı hareket, yapılmazsa Ermeniler kendilerini unutulmuş sanacaklardı. Bundan ötürü, bir misilleme hareketi gerekliydi.
2-Anadolu’da işlenecek cinayetler, Avrupa’yı belki ilgilendirmezdi. Bundan dolayı, elçilerin gözlerinin önünde, Avrupa’nın ilgisini çekmek için bir şikâyet hareketi yapmak şart oluyordu. (Osmanlı Devleti 1878 yılından itibaren çeşitli reformlar yaparak Ermeni Meselesi’ni büyümeden çözmek istemişti. Ancak Ermenilerin özellikle de komitecilerin isteği reform yoluyla bir şeyler elde etmek değil, bağımsızlık kazanmaktı. Dolayısıyla İstanbul’da yapılacak bir nümayiş Avrupalı devletlerin ilgisini Ermeniler üzerine çekecek, reformların başarısız olduğu anlaşılınca bağımsızlık için istedikleri desteği almış olacaklardı.)
3-Ermeni heyecanı yalnız ve tamamen Ermenistan’a bağlı kalmış olsaydı, Rusya’nın dikkatini çekerdi. Rusya, bundan şüphelenir ve günün birinde, Ermenistan’ı zaptederdi. Eğer hareket, diğer illerde ve özellikle merkezde olursa, o zaman, öteki devletlerin de ilgisini çekerdi. Bu suretle Ermeni sorununu, özellikle İngiltere’yi Rusya’dan daha fazla dâvamıza yatkın bulduğumuz için, millî çıkarlar açısından daha faydalı bir şekle sokmak mümkün olacaktı.
4-Milletin, anavatanda dağınık ve başka ırklarla karışık bulunması, sadece anavatanda yapılacak hareketleri başarısızlığa uğratırdı. Bundan dolayı, Ermeniliğin bu durumu dolayısiyle Ermeni hareketlerinin Ermenistan hudutları dışında yapılması gerekirdi. Bu sebeplerle de elverişli bir hareket merkezi olarak İstanbul’u görmemek mümkün olamazdı. İstanbul’da (bekâr ve öteki illerden gelmiş işçilerle beraber) 200.000 Ermeni vardı.
102
Komite tarafından yapılan plâna göre patrikhane kilisesinde ayin gerçekleşirken önceden hazırlanan bildiri okunacak; patrik ve beraberindeki heyet buradan saraya giderek bildiriyi padişaha vereceklerdi339.
Plân, Hınçak komitesinin İstanbul şubesi kurucularından Megavuryan’ın evinde yapılmıştı. Evde nümayişin ne şekilde yapılacağına dair yapılan toplantıda gösteriyi idare etmek için gizli oylama yöntemi ile iki kişi seçilmişti. Bunlardan Cangülyan, Patrik Aşıkyan’ı Yıldız Sarayı’na götürmek için, Hamparsum Boyacıyan (Murat) ise bildiriyi okumak için görevlendirilmişti340.
Aslında Patrik Aşıkyan’a Erzurum olayları sırasında etkin bir rol oynamadığı gerekçesiyle Ermeni Meclisi üyelerinin bazıları da tepki göstermekteydi. Hadiseden bir hafta önce meclis-i muhtelitede Erzurum olayları hakkında görüşülürken Aşıkyan’ın meclise izahat vererek ayrılmasının ardından sabık patrik Hırımyan Efendi söz almış ve patriğin Ermeni milletinin hukukunu muhafaza edemez bir halde olduğunu beyan ve iddia etmişti341. Diğer taraftan patrikhane kilisesinde bir nümayiş yapılmasının plânlandığı hükûmet tarafından öğrenilmişti. Hükûmet bu nümayişe müdahale edilmemesi halinde bundan böyle memurlarını koruyamayacağını bildiğinden tedbir alınması yoluna gidilmişti342.
5-Kötülüğün başı İstanbul’daydı. Bundan ötürü, hareketi orada, sarayın burnunun dibinde yapmak daha uygun olacaktı.
6-Beş-altı yüzyıldan beri esaret altında kalmış bir halk içinde, ihtilâl ve isyan ruhu uyanınca, ihtilâlcilerin bundan istifade etmeleri, bu ruhu, daha sağlam, daha esaslı, daha yaygın bir şekle getirmeleri gerekliydi. İhtilal düşüncesini halk arasında yaymak, bunu verimli ve etkili bir vasıta haline sokmak, ihtilal faaliyetlerinin hedefleri arasındaydı.
7-Türk Hükûmeti ve Türk halkı Ermeniler içinde hüküm süren birlik ruhunu, Ermenistan’a bunlar tarafından indirilecek bir darbenin mutlaka diğer bir tarafta ve özellikle İstanbul’da uluslararası menfaatlerin toplandığı bu merkezde, ters etkisini göreceklerine inanırlar ve bunu görürlerse, daha ihtiyatlı bir siyaset izleyecekler, memleket içinde yeni bir katliam düzenlemeye artık cesaret edemeyeceklerdi.” Uras, Ermeni Meselesi, s. 461-462; Gazigiray, s. 157-158; İstanbul Araştırma Merkesi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (II)”, Belgelerle Türk Tarihi, Sayı: 45, Ankara, 2000, (Ermeni Sorunu [II]), s. 66-67.
339 Hamza Bektaş, Ermeni Soykırım İddiaları ve Gerçekler, Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa, 2001, s. 54.
340 Uras, Ermeni Meselesi, s. 462; Ermeni Sorunu [II], s. 67.
341 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 120-121.
342 BOA. Y. PRK. BŞK. 18/86 lef 2, 27 Temmuz 1890; BOA. Y. A. HUS. 237/45 27 Temmuz 1890; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 48.
103
Meclisteki bazı üyelerinde destek verdikleri anlaşılan, Artin Cangülyan önderliğinde Mihran Damadyan343 ve Hamparsum Boyacıyan ortaklığında hazırlanan plân, 27 Temmuz 1890 Pazar günü patrikhane kilisesinde aşa-i rabbani344 ayini icra edilirken sahnelenmeye başlamıştır345. Patrik Aşıkyan'ın ruhani törene mahsus kıyafetiyle kilisedeki makamında oturduğu esnada aniden Artin Cangülyan ortaya çıkmıştır. Cangülyan kilisede ruhanîlerin ayin icra ettikleri yükseltiye çıkarak Ermeni reform taleplerini içeren bir manifestoyu okumaya başlamıştır. Manifestoda yaşanan olaylarla alakalı olarak Patrik Aşıkyan’dan adeta hesap sorulmuş ve "Ermenistan"ın ıslahı için hükûmet nezdinde ne gibi teşebbüslerde bulunduğu öğrenilmek istenmiştir346. Patrik Aşıkyan ve memurları Ermeni milletinin çıkarlarını ihmal etmek ve yaşananlara seyirci kalmakla suçlanmıştır347. Patrik Efendi kilisenin bu konuda izahat verilecek bir yer
343 Mihran Damadyan nümayişin ardından Atina’ya kaçmıştır. Burada geçirdiği iki yılın ardından Melkon Hurşit takma adıyla yeniden Osmanlı Devleti’ne gelmiş ve Sasun İsyanı’nı organize etmiştir. 1893 yılı haziran ayında yakalanarak İstanbul’a gönderilmiştir. Damadyan, sarayda geçirdiği birkaç haftanın ardından Sultan II. Abdülhamid’e Hınçak komitesine dair önemli bilgiler vermiştir. Yaklaşık bir yıl sonra da memuriyete alınarak aylık beş yüz guruş maaşla Dâhiliye Nazırı müsteşarının yanında görevlendirilmiştir. Bir süre sonra yeniden firar eden Damadyan 1895’te Bâbıâli Nümayişi organizatörlerinden biri olarak karşımıza çıkacaktır. Mihran Damadyan’ın hayatı ve itiraflarına dair bkz. Mihran Damadyan, Bir Ermeni Komitecinin İtirafları, Haz. Haluk Selvi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2009.
344 Jeremy Salt, Emperyalizm, Evanjelizm ve Osmanlı Ermenileri 1878-1896, Çev. Kadriye Göksel, Birinci Basım, T&K Yayınları, İstanbul 2015, s. 90. Aşa-i Rabbani ayini Hristiyanlıktan önce Yunan mitolojisinde var olan ve tanrılara ulaşabilmek için yapılan bir ayindir. Ayin sırasında tüketilen ekmek tanrıların etini, şarap ise kanını temsil eder. İnsanlar bu ritüelle tanrının bedenine ve kanına ortak olarak ölümsüzlüğe ulaştıklarına inanırlardı. Hristiyanlıkla birlikte ayin mana ve mekân olarak küçük bir değişiklik göstererek kiliselere taşınmış ve İsa Mesih’in ruhu ve tanrısallığı ile eti ve kanına dönüşmüştür. Bundan sonra artık ekmek tamamen ete ve şarap ise tamamen kana dönüşümü sembolize etmiştir. Kürşat Haldun Akalın, “Yunan-Roma Uygarlığında İnsan-Tanrılara Tapınma Töreni Olarak: Kilise Ekmek-Şarap Ayini”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 41, Erzurum, 2014, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/31200, (03.026.2018), s. 133.
345 New York Herald gazetesi muhabiri 31 Ağustos 1890’da Ermeni Merkez İhtilal Komisyonu reislerinden biriyle röportaj yapmıştır. Röportaj, Eylül 1890’da gazetenin Paris nüshasında yayınlanmıştır. Komite reisi Ermeni, röportaj esnasında Kumkapı Nümayişi plânının Paris’te yapıldığını öne sürmüştür. BOA. Y. PRK. BŞK. 19/40 lef 2, 1 Ekim 1890; Arzu Terzi, “Bir Ermeninin İtirafı”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3-4, Sayı: 12-13, Ankara, 2003-2004, s. 138. Bunun yanında Debats ve Figaro gazetelerinde nümayişe dair değerlendirmeler yapılmıştır. Debats gazetesi nümayişin önceden plânlandığını, İstanbul’da ikamet etmeyen Ermenilere nakdi yardım yapılarak buraya getirildiklerini ve olayın Londra’daki İhtilal Komitesi (Hınçak) tarafından gönderilen belgelerle teşvik edildiğini öne sürmektedir. BOA. Y. PRK. TKM. 18/36 3 Ağustos 1890; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 54-55; Ömer Fatih Başkan, Ermeni Komiteleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2013, s. 37.
346 BOA. Y. PRK. TKM. 18/31, 23 Temmuz 1890.
347 Walker, s. 132. Bâbıâli’ye doğru yürüyüşe geçmeleri için tahrik edilmiş Ermeni ahaliye dağıtılan bildiride şu satırlar yer almaktaydı:
“Ermeni milleti
104
olmadığını ve bu konuları ayin icrası sırasında konuşmanın doğru olmadığını belirterek Cangülyan ve beraberindekilerin patrikhane heyetine başvurmasını, onların tayin ettiği bir vakitte görüşülmesinin daha doğru olacağını söylemiştir. Ancak nümayiş için patrikhanede bulunan ve çoğunlukla Van, Erzurum, Muş gibi Anadolu vilayetlerinden gelen komite taraftarı Ermeniler, "Patrik aşağı in, Horen aşağı in!" diye bağırmaya348 ve patrikhane camlarını kırmaya başlamışlardır349. Patrikhane yaşanan kargaşa sırasında büyük bir tahribata uğramıştır350.
Artin Cangülyan’ın elindeki silahın ateşlenmesinin ardından kilisede bulunanlar patriğin üzerine hücum etmiş ve Aşıkyan’ı kilise içine doğru sürüklemeye başlamışlardır. Artin Cangülyan’ın elindeki silah, daha sonra komite tarafından suikasta uğrayacak olan
Bugünkü gösteri ile sen, dünyada isteklerinin neler olduğunu göstermek istiyorsun. Çok iyi bilirsin ki, bu isteklerin de kolaylıkla tahakkuk edemez. Her meşru ve haklı adımınla hayatını tehlikeye maruz bırakıyorsun, fakat artık yapacak bir şey kalmadı. Canın ağzına geldiği halde, sen, her türlü aşırı, müfrit teşebbüslerde bulunarak ancak bu suretle sesini dünyaya duyurmaya ve haklı isteklerinle maksadına ulaşmaya mecbursun, işte bugünkü gösterilerimizin gayesi budur. İşimizi ileri götürmeyi, davamızı müdafaayı, bunların en ağır ve en pahalı değerlerle teminini bilelim.
Senin isteklerin nedir?
Bütün sefaletin sebebi iktisadi vaziyetindir. Bunun değişmesi lazımdır. Vatanın toprağı katiyen senin değil, sen sürersin sen ekersin, koyunları ot ile beslersin, nihayet meşakkatler altında çalışırsın. Fakat bunun semeresi, mahsulü senin değildir. Sen toprağın çiftçilere ait olmasını, sen herkesin maişetini temin ve istihsal için namuskârane çalışmasını istersin, iktisadi isteklerin tahakkuk edince, teşrii meclisin olacak ve matbuat, söz, vicdan, içtima, cemiyet teşkili ve intihab hürriyeti ve serbestisi ile mukadderatını kendin idare edecektir.
Çok muhterem ve mukaddes Patrik babamız,
Uzun senelerden beri Ermenistan’da sebebsiz tevkifat, haksız hükümler, merhametsizce sürgünler görülmekte, halkın büyük sabır ve tahammülüne karşılık seneden seneye bu gibi olayların daha çok tahammül edilemez bir şekilde çoğalarak özellikle son senelerde mekteplerde, manastırlarda, kiliselerde, evlerde mütemadiyen tahribat yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır. İşte Erzurum’da da aynı tahribat yapılmış ve halkın haklı şikayetleri yüzünden masum ve silahsız ahali, azgın askerler tarafından koyun gibi süngülenerek merhametsizce katledilmiştir. Birçok Ermeni cesetlerine yüzlerce, binlerce yaralılara, çocuklarını düşüren anaların babaların feryatlarına asla ehemmiyet verilmediği ve bu gibi vakaların Van, Muş ve diğer Ermeni kasabalarında her gün tekerrür etmekte olduğu ve Ermeni evlerinde hatta ekmek kesecek bıçakların bile toplandığı halde bilakis Türkler, Kürtlere silah verildi ve nihayet anavatanımızın sıkı bir muhasara altında bulunduğu ve bu suretle Ermeni halkından birisinden bir tek hareketin bile daima şüpheli telakki edildiği görülmektedir. Biz, bütün Ermeni halkı namına herkesin duyabilmesi için ilan ediyoruz ki, bu durumun devamıyla hayat, namus ve mal emniyetine malik olmak imkansızdır. Aynı zamanda zatıalinizin milli idare heyeti bu hususta lakayt bulunuyorlar. Daha doğrusu, seri bir çare bulmak, derman yetiştirmek hususunda acizsiniz. Bunun için sizden bize rehberlik ederek Ermeni halkının halini ve isteklerini bizzat bildirmek için hükûmete götürmenizi isteriz.” Kagik Ozanyan, Ermeninin Tarihî Görevi, 1912, s. 137’den aktaran Uras, Ermeni Meselesi, s. 463-464; Gazigiray, s. 159-161; Ermeni Sorunu [II], s. 67-68; Mattei, Büyük Ermenistan, s. 133; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 122-123.
348 BOA. Y. PRK. TKM. 18/31, 23 Temmuz 1890. Sertçelik, s. 165.
349 Walker, s. 132.
350 Vahdettin Ergin, “Ermeni Sorunu: Osmanlı Başkentinde Ermeni Terörü”, Popüler Tarih, Sayı: 12, İstanbul, 2001, s. 35.
105
Başrahip Sukyas Efendi tarafından alınmış ve böylece istenmeyen bir neticenin önüne geçilmiştir. Aşıkyan kiliseyi terk ederek kendini korumak için bir eczaneye girdiyse de arkasından gelenler patriğin üzerine saldırarak sakallarını yolmuşlar ve bu suretle ruhani liderlerine hakarette bulunmuşlardır351. Patrik Efendi buradan kaçarak patrikhaneye gidince Cangülyan ve beraberindekiler patriğin peşinden patrikhane binasına girmiştir. Patriklik makamını basarak burada asılı Osmanlı tuğrasını da parçalamaktan çekinmeyen Cangülyan, Patrik Aşıkyan’ı “Şimdi önümüze düşüp bizi Yıldız Sarayı’na götüreceksin, yoksa biz de öleceğiz, seni de öldüreceğiz, elimden revolveri alan Sükyas Efendiyi de öldüreceğim” diye tehdit ederek kendileri ile gitmeye zorlamıştır352. Patrik yaşananların tesiri ile binadan protestocularla birlikte ayrılmak zorunda kalmıştır.
Patriğin başına gelenler ve olayın gelişimi derhal saraya bildirilmiştir. Nümayişin haber alınması üzerine Serhafiye Ahmet Celaleddin Paşa ve iki bölük asker patrikhaneye gönderilmiştir. Patrikhane kilisesini kuşatan askerler kapıları kapatarak izdihamı dağıtmıştır353. Aşıkyan ise “Tanrı Hınçak Komitesini kurtar, Tanrı Ermeni ulusunu kurtar, Tanrı özgürlüğümüzü kurtar”354 çığlıkları arasında kendisini saraya götürmek için bekleyen arabaya zorla bindirilmeye çalışılırken asker ve polislerin müdahalesi ile komitecilerin ellerinden kurtulmayı başarmıştır. Böylece nümayiş büyük bir hadise yaşanmadan durdurulabilmiştir. Bu arada saraya “Reşit kulları” imzası ile saraya bir jurnal gönderilmiş; Aşıkyan’ın vurularak yaralandığı ve bunun sebebinin ise fesad hareketleri padişaha bildirmesi olduğu söylenmiştir355.
351 BOA. Y. PRK. TKM. 18/31, 23 Temmuz 1890; BOA. Y. PRK. TKM. 18/33, 31 Temmuz 1890; Musa Şaşmaz, “Kumkapı Ermeni Olayı (1890), Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: XIX, Sayı: I, İzmir, 2004, (Kumkapı), s. 108.
352 Recep Karacakaya, “İstanbul Ermeni Patrikleri ve Siyasî Faaliyetleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerler, Cilt: 9, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2014, s. 86; Ramazan Erhan Güllü, “{Ermeni Nâmı Taşımak Töhmet midir?}: 19. Yüzyıl İstanbulu’nda Yaşanan Ermeni Hadiseleri Sonrası İstanbul’u Korumak Amacıyla Alınan Önlemler ve Bu Önlemlere Karşı Tepkiler”, Osmanlı İstanbulu II (II. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri, 27-29 Mayıs 2014, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi), Ed. Feridun M. Emecen-Ali Akyıldız-Emrah Safa Gürkan, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2014, s. 820.
353 BOA. Y. PRK. TKM. 18/31, 23 Temmuz 1890.
354 Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları 1896-1916, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1994, (Van ve Çevresinde), s. 56.
355 BOA. Y. EE. 40/39, 28 Temmuz 1890; Ermenilerin Sevk ve İskanı (1878-1920), s. 11-12. Recep Karacakaya, Ermenilere Yönelik Ermeni Terörü, İdeal Kültür&Yayıncılık, İstanbul 2016, (Ermenilere Yönelik), s. 36.
106
Müdahale esnasında dört asker ve üç Ermeni hayatını kaybetmiş, birkaç kişi de yaralanmıştır356. Kumkapı Nümayişi, Zabtiye Nazırı’nın hemen aynı gün görevden alınarak Bab-ı Seraskeri’de tutuklanmasına ve Beyoğlu Mutasarrıfı Hüseyin Nâzım Paşa’nın yeni Zabtiye Nazırı olarak tayinine de neden olmuştur. Görev süresi boyunca Ermeni ayrılıkçılarına karşı etkin bir politika izleyecek yeni nazıra tahkikata derhal başlayarak konuyu açıklığa kavuşturması emri verilmiştir357.
Hadiseye karıştığı tespit edilen Ermenilerin çoğunlukla Erzurum, Van, Muş ve Bitlis gibi Anadolu şehirlerinden geldiği biliniyordu. Bu kişilerin derhal aranmasına başlanmış ve ele geçirilenlerin pek çoğu tutuklanmıştır358. Meselede parmağı olduğundan şüphelenilen Çengelekyan’ın evinde de arama yapılmış, İngilizce ve Ermenice yazılmış çok sayıda zararlı evrak ele geçirilmiştir359. Nümayişe öncülük edenler de tutuklanarak hapishaneye gönderilmiştir360.
Tahkikat çok yönlü olarak devam etmekle birlikte saraya da sürekli jurnaller gönderilerek elde edilen bilgiler aktarılmıştır. Bu jurnallerin birinden anlaşıldığı üzere eğer Kumkapı’daki nümayişe askerler yetişmese, Galata kilisesinde de arbede çıkarılacaktı. Yine aynı jurnalde nümayişin sebebi olarak Ermenilerin İngilizler tarafından şımartılması gösterilmiştir361.
Patrik Aşıkyan’ın hedef alındığı nümayiş yurtdışında da büyük yankı bulmuş, konu ile alakalı çok sayıda gazetede makale ve haber yayınlanmıştır. İngiltere’de
356 BOA. Y. PRK. EŞA. 11/61, 29 Temmuz 1890. Osmanlı sefirlerine yaşananlarla alakalı gönderilen telgrafta nümayişe ön ayak olan iki kişinin Ermeniler tarafından öldürüldüğü, 3 kişinin tutuklandığı bilgisine yer verilmiştir. BOA. HR. SYS. 2823/60 30 Temmuz 1890; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 49. Tan Gazetesi’nin 9 Ağustos 1890 tarihli nüshasında ise ölü sayısının 12, yaralı sayısının 6 olduğu bilgisi verilmiştir. Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 473. 357 BOA. İ. DH. 1187/92936, 28 Temmuz 1890. Yeni Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa bu tarihten itibaren ayrılıkçı Ermenilerle mücadeleye başlayacak ve 1896 Osmanlı Bankası olayı sebebiyle görevden alınana kadar komitecilere karşı sert tavrını sürdürmüştür. Hüseyin Nâzım Paşa’nın ayrılıkçı Ermeni hareketlerine dair düşünce ve faaliyetleri için bakınız. Ramazan Erhan Güllü, İlk Ermeni Silahlı Hareketleri Karşısında Zabtiye Nâzırı Hüseyin Nâzım Paşa'nın Tavır ve Faaliyetleri, Sevk ve İskânın Yüzüncü Yılında -2, Ermeni Meselesi ve 1915 Olayları, Ulusal Sempozyum Bildirileri, Ed. Dinara Duisebayeva, İstanbul, 2015, s. 45-58. Ayrıca Ramazan Erhan Güllü, “Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa'ya Göre Ermeni Olaylarının Sebep ve Sonuçları (1890-1896)”, II. Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri ve Büyük Güçler Sempozyumu, (6-8 Mayıs 2015), Cilt: I, Ed. Tolga Başak ve Mevlüt Yüksel, Erzurum, 2016, s. 573-586.
358 Amerikan basınında olayla alakalı tutuklananların sayısının 400 olduğu yazılmaktadır. “Foreign”, The Abbebille Press and Banner, 13 Ağustos 1890, s. 7.
359 BOA. Y. PRK. TKM. 18/42, 12 Ağustos 1890.
360 Şaşmaz, Kumkapı, s. 115.
361 BOA. Y. PRK. AZN. 4/37 lef 2, tarihsiz.
107
yayınlanan gazetelerde Ermenilerin böyle bir harekette bulunmalarının sebebinin Rusya olabileceğine dair gönderme ve imalarda bulunulmuştur362. Diğer bazı gazeteler ise olayı haklı çıkarma gayretine girerek nümayişi idare edenlerden birinin akrabasının Musa Bey tarafından öldürüldüğü dedikodusunu sütunlarına taşımıştır363. Bunun yanında nümayişin tertipleyicisinin bir Rus ajanı olduğu iddiası da dillendirilmiştir364.
Rusya’da yayınlanan Journal Des Petersburg adı Fransızca gazete ise olayların sebebinin Ermeni milleti olduğu görüşünü ortaya atmıştır. Gazeteye göre Osmanlı hükûmeti yine de Ermeni milletine güvenmek arzusundadır365.
İngiliz Elçi Sir William White nümayişle alakalı şunları yazmaktadır:
“Bu nümayişle alakalı dikkat çekici olan İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesinden bu yana Hristiyanların İstanbul’da ilk kez direnmeye cüret ettikleri olay olmasıdır.”366
Olay Anadolu’daki Ermeniler arasında da yankı bulmuştur. Buradaki Ermeniler Mabeyn-i Hümayûn Başkitabet Dairesi’ne telgraflar çekmiştir. Telgraflarda birkaç Ermeninin millet için değil, kendi menfaatleri için patrikhane ve Kumkapı Kilisesi’nde meydana getirdikleri olaylardan üzüntü duyulduğu bildirilmiştir. Ermenilerin hak ve hukuklarını koruyan padişahın ve kanunlarının altında saadet içinde bulundukları;
362 BOA. Y. PRK. EŞA. 11/61, 29 Temmuz 1890. Konu ile alakalı olarak İngiliz gazetelerinde çıkan bazı haberlere dair bkz: “Bloodshed in Constantinople Street”, The Edinburg Evening News, 28 Temmuz 1890; “Serious Disturbance at Constantinople”, The Bolton Evening News, 28 Temmuz 1890; “Riots at Stambul-Armenians in Arms”, Northampton Daily Reporter, 28 Temmuz 1890; “Shocking Scene in the Armenian Cathedral”, The Leicester Daily Mercury, 28 Temmuz 1890; “The Armenian Patriarch Attacked”, Bradford Daily Telegraph, 29 Temmuz 1890; “Riot in a Cathedral”, The Bideford Weekly Gazzete, 5 Ağustos 1890; “Fatal Religious Riot Ar Constantinople”, Kirkintilloch Herald, 6 Ağustos 1890; “Riot in a Cathedral”, The Oxfordshire Telegraph, 6 Ağustos 1890; Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 471.
363 BOA. Y. PRK. TKM. 18/33, 1 Ağustos 1890; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 50-51.
364 “Rumors and Fact”, The Newscastle Daily Chronicle, 6 Ağustos 1890; Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: III, Ed. Ertuğrul Zekai Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989, (Yıldız Tasnifi, Cilt: III) s. 187-191. İngiltere Ermenilerin Rus ajanları tarafından tahrik edildiğini ilk kez söylemiyordu. Sir Layard’ın Berlin Kongresi’nden hemen sonra Lord Salisbury’e gönderdiği bir raporda da bu görüşe yer veriliyor ve önemli şehirlerde Rus taraftarı Ermeni organizasyonlarının meydana getirildiği bilgisi iletiliyordu. Tolga Başak, İngiltere’nin Ermeni Politikası (1830-1923), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, (İngiltere’nin), s. 77. Patrik Aşıkyan’da İngiltere’yi haklı çıkaran bir açıklama yaparak olaydan sonra kendisi ile görüşmeye gelen Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa’ya yaşananların Rusya’dan gelen birkaç serserinin marifeti olduğunu ifade etmişti. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 16.
365 BOA. Y. PRK. TKM. 18/46, 14 Ağustos 1890.
366 Walker, s. 132; Nalbandian, s. 118.
108
kendilerinin “millet-i sâdıka” olduğu ve bu hareketi yapanların aslında Ermeni milletinin düşmanları olduğu anlatılarak sadakat beyan edilmiştir367.
Hazine-i Hassa Nazırı Agop Paşa, Hariciye Nazırı Müsteşarı Artin Dadyan, Bâbıâli Hukuk Müvaşiri Gabriel Noradunkyan gibi önemli Ermeni devlet adamlarının da mührünün bulunduğu mektuplardan birinde Sultan II. Abdülhamid’e şu şekilde seslenilmektedir:
“Sadık Ermeni cemaatinin selamet ve menfaatine zarar verecek bir fikre hizmet ederek Ermenilerin eskiden beri Osmanlı Devleti’ne bağlılığını bozmak maksadıyla, bazı kişiler ötede beride birtakım gayr-ı meşru neşriyat ve muamelelere cür’et etmektedirler. Ermeni cemaatinin çok küçük bir miktarını oluşturan bu kişilerin, cemaat adına hareket etmeye hiçbir sıfat ve salahiyeti olmadığı gibi bunların arasında tanınmış bir ferdin bulunmayışı da Ermeni tebaasının onların fikirlerine tabi olmadığını açıkça göstermektedir. Ermeni tebaası beş yüz seneden beri Osmanlı Devleti’nde mezhep, lisan ve kavmiyetlerini muhafaza ile beraber refah ve saadete ulaşmışlardır. Karşılık olarak devlet-i aliyyeye gösterilmesi gereken sadakat, en kutsal vazife addedilerek devletin güven ve emniyetine mazhar olunmuştur. Ermeni tebaasının en önemli isteği Osmanlı Devleti’nin adalet ve şefkati altında emniyet içinde olmaktan ibarettir.”368
Patrikhane Muhtelit Meclisi ise nümayişin Patrik Aşıkyan’a karşı olmadığını ve asıl sebebin Ermeni ahali arasındaki ümitsizlik hali ile patriğin Bâbıâli’ye arz ettiği takrirlerin cevapsız kalması olduğunu beyan etmiştir369.
367 BOA. Y. MTV. 45/35, 3 Eylül 1890; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 133-134.
368 Arzu Tozduman Terzi, “Osmanlı Maliyesinde Söz Sahibi Üç Ermeni Nazır: Agop, Mikail ve Ohannes Paşalar”, Uluslararası Türk Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, İstanbul, 2001, s. 29; Ulu, Türk-Ermeni, s. 143; BOA. Y. PRK. AZJ. 18/13, 29 Kasım 1890; Ermenilerin Sevk ve İskanı, s. 16-17; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 9, No: 89, İstanbul, 1988; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 134-135; Cengiz Mutlu, Osmanlı’da Bir Hariciye Nazırı Gabriel Noradunkyan Efendi, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2015, s. 174-175. Ayrıca Ercan Karakoç, “Gabriyel Noradunkyan Efendi: Ermeni Asıllı bir Osmanlı Nâzırı ve Emeni Meselesine Bakış Açısı”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Merkez ve Taşrada Ermeniler: Nüfus ve Göç, Cilt: 7, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s. 57.
369 Krikor Hagop Basmacıyan, Şark’ta Toplumsal ve Dinsel Hayat, Çev. Altuğ Yılmaz, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2005, s. 49.
109
Osmanlı Hükûmeti yaşananları basit bir nümayiş olarak görmemiştir. Cangülyan’ın siyasi konular hakkında şikâyet edip patriği suçlaması, nümayiş günü kiliseye kadınların değil silahlı erkeklerin gelmesi gibi ayrıntılar sebebiyle yaşananın siyasi bir isyan olduğu değerlendirilerek suçluların Divan-ı Harp’te yargılanmalarına karar verilmiştir. Ancak daha sonra dava Avrupalı devletlerin tepkisinden çekinilerek cinayet mahkemesine sevk edilmiştir370. Hızla neticelendirilen mahkeme neticesinde olayın tertipleyicisi Artin Cangülyan idama, Artin Vateryan, Sivaslı Nezaret ve Rum Nikola olaylara karıştıkları gerekçesiyle on beşer sene kalebendliğe, Erzincanlı Karabet, Kumkapılı Haçik, Baltacı Avadis, Kütahyalı Baron ve Kayseri Rumlarından Yuvan ise beşer sene hapis cezasına çarptırılmışlardır. Suçluların cezaları kesinleştikten sonra Sultan II. Abdülhamid’e sunulmuştur. Padişah, 20 Ağustos 1890’da371 Cangülyan’ın idam cezasını müebbet hapse çevirmiş ve kalan herkesin cezasını onaylamıştır372.
Bu saldırının tek özelliği Hınçakların İstanbul’daki ilk saldırısı olması değildir. Hınçaklar bu nümayişle, önceden işbirlikçileri olarak görmek istedikleri ancak sonradan Ermeni işleriyle alakalı olarak tembellikle suçladıkları ruhani liderlerine meydan okuyarak toplumsal liderliği de ele geçirmek istemişlerdir. Marksist olduğunu iddia eden Hınçakların, ruhanilerin güçlerini kaybetmemek için Osmanlı Hükûmeti ile beraber davranmalarını onaylamamaları da nümayişin gerekçelerinden biri olarak sayılabilir. Kilisedeki çok sayıda Anadolulu “alt tabaka”dan Ermeni de saldırgan tavırlarıyla manifestoyu desteklediklerini belli ederek her zaman sadakat beyanında bulunan İstanbullu Ermenilerden farklı düşündüklerini ilan etmişlerdir373. Bu Ermeniler bundan sonra yapılacak nümayişlerde de kullanılmaya devam edilecektir. Bundan böyle Hınçak ve Patrikhane arasındaki ilişkiler zaman zaman yakınlaşma görülse de çok zaman gergin
370 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 475.
371 Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 8.
372 Ergin, s. 35. Varto Badrikof adlı Rus Ermenisinin de Kumkapı Nümayişini organize edenlerden biri olduğu anlaşılmıştır. Badrikof da mahkeme huzurunda ihtilalci olduğunu itiraf etmiştir. Ancak itirafına rağmen hüküm giymemiş, Rusya Sefareti Tercümanı Maksimof tarafından kurtarılmıştır. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 372.
373 Ermenilerine dair yapılan araştırmalar İstanbul ve Anadolu Ermenileri arasındaki farkların sınıfsal davranışa da etki ettiğini göstermektedir. Zira Anadolu’dan bir Ermeni İstanbul’a göç ederse İstanbul Ermenisi tarafından “köylü” olarak görülmekteydi. Anadolulu Ermeniler, aynı şehri paylaşıyor olsalar da İstanbul Ermenilerine kendilerini kabul ettirene kadar onlarla ilişki içine giremezdi. Özgür Kaymak, İstanbul’da Az(ınlık) Olmak: Gündelik Hayatta Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Libra Kitap, İstanbul, 2017, s. 167.
110
bir seyir izleyecektir. Anadolu’daki bazı ruhaniler ise komite ile daha yakın ilişki içine girecektir.
Kumkapı Nümayişi sadık Ermeniler için bir milat olmuştur. Bu gösteride Patrik Aşıkyan’ın hedef alınmasının ardından Osmanlı Devleti’nin dört bir yanında hükûmet taraftarı olan, ihbarlarda bulunan ya da kendilerinden talep edilen paraları ödemeyi reddeden Ermenilere suikastlar düzenlenmeye başlanacaktır.
2.1.2.4. Patrik Aşıkyan’ın İstifası
Nümayişin etkisi ile oldukça sarsılan Patrik Aşıkyan, istifa etmeye karar vermiştir. Kararını önce Sinod Meclisine gönderdiyse de istifası kabul edilmemiştir374. Aşıkyan’ın ilk istifa girişimi 20 Temmuz 1890’da olmuş, 28 Temmuz’da geri çevrilmiştir375. Ancak görevi bırakmakta kararlı olduğundan bu kez bir takrir yazarak 31 Temmuz 1890’da Sadrazam Kâmil Paşa’ya sunmuştur. Takrirde istifasına gerekçe olarak Ermeniler üzerinde bir nüfuzu kalmadığını ve bundan sonra mesuliyet kabul edemeyeceğini bildirmiştir. Sadrazam ise şikâyet tarzında yazılmış bu istifanın kabul edilemeyeceğini beyan ederek Patrik Efendi’ye iade etmiş ve gerekli düzeltmeleri yapmasını istemiştir. Ancak Aşıkyan, kendi vazifesi olan işleri arz ettiğini ve herhangi bir tadilde bulunamayacağını bildirmiş ve sadrazamın görevinin sunulan takriri padişaha arz etmek olduğunu hatırlatarak istifanamesini yeniden Bâbıâli’ye göndermiştir376.
Patrik istifanamesinde pek çok konuya değinirken Osmanlı hâkimiyeti altında kendi patrikleri tarafından yönetilen Ermeni milletinin devlet için her türlü fedakârlıkta bulunmuş, sadakat yolundan ve hüsn-ü hizmet yolundan asla ayrılmayacak kimseler
374 “The Armenian Patriarch’s Resignation”, The Daily News, 7 Ağustos 1890.
375 Murat Bebiroğlu, Tanzimat’tan Meşrutiyet’e Ermeni Nizamnameleri, Ohan Matbaacılık, İstanbul, 2003, (Tanzimat’tan), s. 136.
376 BOA. Y. PRK. TKM. 18/41, 6 Ağustos 1890. Patrik Horen Aşıkyan Efendi’nin istifasına yurtdışındaki gazetelerde yer vermiştir. Pek çok gazete Mabeyn Başkâtibi Süreyya Paşa’nın Aşıkyan’ın istifasında başrolü oynadığını iddia etmiştir. Yazılana göre, Süreyya Paşa’nın bazı istekleri Aşıkyan tarafından Ermeni milletine eziyet etmek arzusu olarak algılanmıştı. Bu gazeteler, Süreyya Paşa’nın, Aşıkyan’dan Ermeni cemaatini nümayişlerden uzak durmaya çağıran bir bildiri yayınlamasını ve Sultan’a da Kumkapı Nümayişi’nden sorumlu olanların en ağır şekilde cezalandırılmalarını istediğini beyan ettiği bir mektup yazmasını talep ettiğini iddia ediyordu. Yurtdışında yapılan bazı haberler için bkz. “Resignation of the Armenian Patriarch”, The Nottingham Evening Post, 2 Ağustos 1890; “The Riot in Constantinople”, The Leeds Mercury, 2 Ağustos 1890; “Disturbances in Armenian Churches”, The Dundee Advertiser, 2 Ağustos 1890; “Resignation of the Armenian Patriarch”, The Western Times, 5 Ağustos 1890; “The Porte’s Armenian and Macedonian Troubles”, St. James’s Gazzette, 6 Ağustos 1890; “Turkey and Armenia”, The Yorkshire Post, 7 Ağustos 1890; “London, Thursday”, The Daily News, 7 Ağustos 1890.
111
olduğunu beyan etmiştir. Aşıkyan’a göre yaşananlar sebebiyle böyle bir milletin tamamının suçlanması doğru bir davranış değildir. Patrik Efendi sunduğu takrirde Erzurum olaylarına da uzun uzun değinerek, orada yaşananların Kumkapı Nümayişi’ne sebep olduğunu düşündüğünü bildirmiştir377. Hakikaten de komitecilerin nümayişi plânladığı sırada patriğin Erzurum ve Musa Bey olaylarında pasif kalmasından şikâyetçi olan bir kesim mevcuttur. Devlet ise her şeye rağmen Ermeni milletinin ruhanî liderine böyle bir saldırının yapılabileceği ihtimalini pek göz önüne almamıştı.
Sultan II. Abdülhamid, komitecilerin karşısında olan ve ahalisine bunlardan uzak durmaları tavsiyesi veren Patrik Aşıkyan’ın istifa etmesini istemiyordu. Bu sebeple 8 Ağustos 1890’da istifası geri çevrilmiştir378. Ancak komitecilerin kendisini rahat bırakmayacaklarından emin olan patrik, görevinden ayrılmanın yollarını aramaya başlamıştır. 16 Ağustos 1890’da bu kez Patrikhane imtiyazlarının göz ardı edildiği bahanesiyle bir kez daha istifa etmiştir. Sultan II. Abdülhamid, kıymet verdiği Aşıkyan’ın görevinde kalmasını sağlamak için 17 Ağustos 1890’da Adliye ve Mezahip Nezareti’ne emir vererek patriğin taleplerinin mümkün olduğunca yerine getirilmesini istemiştir379. Netice olarak bu istifa “1890 Ermeni Patrikhanesi İmtiyazatı” metninin hazırlanmasına sebep olacaktır. İmtiyazat metni 13 Ekim 1890’da patriğe tebliğ edilmiş ve Aşıkyan’ın göreve devamı sağlanmıştır380.
Oysaki Ermeni Patrikhanesi Meclis-i Umumisi içinde Patrik Aşıkyan’ın aleyhinde olduğu bilinen azalar mevcuttu. Bu azalar, Kumkapı Nümayişi’nin ardından toplandığında patriğin istifa etmesi için ne gerekiyorsa yapacaklarını, istifa etmezse ya da istifası kabul edilmezse de vazgeçmeyeceklerini dillendirmişti381. Lakin mesele istedikleri gibi neticelenmemiştir. Aşıkyan’a muhalif ve muhtemelen komite taraftarı bu azalar hükûmetin istifayı kabul etmemesi üzerine kendileri de bu yönde karar almak zorunda kalmıştır382.
377 BOA. Y. A. HUS. 237/63 lef 2, 31 Temmuz 1890; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 136.
378 Bebiroğlu, Tanzimat’tan, s. 136.
379 Bebiroğlu, Tanzimat’tan, s. 136.
380 1890 Ermeni Patrikhanesi İmtiyazatı metni için bkz. Bebiroğlu, Tanzimat’tan, s. 137-140. Patrik Aşıkyan döneminde Ermenilerle alakalı girişilen imtiyaz düzenlemesine ve yaşananlara dair ayrıntılı bilgi için bkz. Güllü, Ermeni-Rum, s. 31-53.
381 BOA. Y. PRK. MYD. 9/67, 1 Ağustos 1890.
382 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 139.
112
Aşıkyan Efendi’nin istifadan vazgeçirilerek vazifesine devamı sağlanmış olsa da komite tarafından kışkırtılan ahalinin patriğe yönelik tepkileri dinmemiştir383. Ahalinin 6 Ocak 1891’deki Ermeni yortusu münasebetiyle patrikhane kilisesinde bir araya gelme hazırlığı yaptığı günlerde patrikhaneye bir tehditnâme gönderilmiştir. Mektubun gönderildiğini haber alan Zabtiye Nezareti patriğin kilisede bulunduğu esnada yeni bir nümayiş girişimi olacağını değerlendirmiştir. Zabtiye Nezareti, Aşıkyan’ın zarar görmesini engellemek için derhal tedbir alınması yoluna gitmiştir384. Bu arada kısa süre önce bir zangoç vasıtasıyla Aşıkyan’ın çalışma arkadaşı Rahip Kigork Ütücüyan’a bir tehditnâme gönderilmiş ve kendisinden talep edilenleri yapmadığı takdirde öldürüleceği bildirilmiştir. Tehditnâmede şunlar yazmaktadır:
“Kigork Rahip Ütücüyan’a, Beyoğlu, 1 Kânunusani 1891,
Birkaç hafta zarfında bir vilayetin murahhasası olacaksınız, onu kabul etmelisiniz. Patriğin rızasıyla patrik vekili nasb olundunuz. Erzurum vakasından münbais alçaklara karşı olan muameleniz sahih ise patrik vekilliğini kabul etmezsiniz ve kabul etmiş iseniz milletimizin selameti, gönlümüzün, fikrimizin rahatı için derhal istifa ediniz. Milletimiz her tarafça haiz-i emniyet olmasa bile cidden haiz-i emniyettir. İş bu emre mugayir hareket edecek olursanız 15 gün sonra cezanız icra olunur.
İmza: Yeniden tesis olunan komite reisi, kodu: 11.000”385
Komite bir yandan da Ermeni ahaliyi Aşıkyan aleyhinde kışkırtma girişiminden vazgeçmemiştir. Patrik Aşıkyan, ayrılıkçı Ermeniler tarafından hazırlanan yaftayla bir kez daha tehdit edilmiştir. “Dersaadet Ermeni Ahalisinin Hususi Cemiyeti” tarafından hazırlanan yaftada yer alan bazı ifadeler şunlardır:
383 Patrik Efendi’ye gösterilen tepkilerin dinmemesinin bir sebebinin de kiliselerde okunması için kaleme aldığı “gontag” adı tahrirat-ı umumiye olduğu düşünülebilir. Hınçak komitesi Aşıkyan Efendi’yi yalnızca Avrupalı devletlere sesini duyurmak için değil aynı zamanda patriğe ihtarda bulunmak için hedef almıştı. Ancak nümayişle İstanbul’da bir kargaşa çıkıp Aşıkyan’ı korkutsa da istifası kabul edilmemişti. Patrik göreve döner dönmez ruhanileri, cismanileri ve cemaati için bir gontag kaleme almıştı. Aşıkyan, bu gontagda tüm cemaatine seslenerek “düşmanlar” olarak nitelediği komitecilerin efkâr-ı muzırra ve mefsedetkeranelerine kapılmamaları; devlete sadık kalmaları yönünde nasihatta bulunuyordu. BOA. Y. PRK. AZN. 4/45 lef 3, tarihsiz; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 139-141.
384 BOA. Y. PRK. ZB. 7/47 lef 1, 5 Ocak 1891.
385 BOA. Y. PRK. ZB. 7/47 lef 2, 1 Ocak 1891.
113
“...milletin içinde olan hainlerin yani muhbirlerin cezasını verelim... Patriğin sözlerine bakmayarak ne gösterecek ve ne yapacak isek yapalım. Patrik Aşıkyan patriklik makamında kalmasın. Çünkü patrik bulunduğu müddet zarfında düçar-ı felaket olduk. Kendi milletini inkâr ve milletimizi ızrar eden hainlerin hakkından gelelim. Zira bunlar milletin hânmânını yıkmak arzusunda bulunduklarından müstehak-ı ceza-yı idamdırlar.”386
Yafta çoğaltılarak İstanbul’un çeşitli yerlerine asılmıştır. Patrikhane Kilisesi Başpapazı Sukyas Efendi yaftanın bir nüshasını 29 Ocak 1891’de Kumkapı-Yenikapı yolundaki şimendifer hattında bulunan telgraf direğinde görmüştür. Sükyas Efendi’nin haber vermesi üzerine birkaç memur yaftayı kopararak indirmiştir. Ancak kâğıt kullanılan bıçak yüzünden birkaç parçaya ayrılmıştır. Bunun üzerine parçalar bu kez başka bir kâğıdın üzerine yapıştırılarak birleştirilmiştir. Konu ile alakalı yapılan tahkikatta yaftayı telgraf direklerine yapıştıranın Kumkapı Nümayişi firarisi Hınçak reislerinden Hamparsum Boyacıyan olduğuna kanaat getirilmiştir387. Yani Patrik Aşıkyan’dan istedikleri desteği alamayacaklarını anlayan komite onu sistematik bir şekilde itibarsızlaştırmak için çeşitli denemelerde bulunmaktadır. Üstelik Ermeni ahaliye Aşıkyan’ın hain olduğunu bildirerek kendilerine maşa olacak ve patriği ortadan kaldıracak bir katil arayışına girdikleri de anlaşılmaktadır.
İkinci Nümayiş girişiminin engellenmesinden birkaç ay sonra, bu kez 29 Mart 1891’de patrikhane kilisesinde patrik aleyhine bir nümayiş daha yapılacağı haber alınmıştır. Bu kez Zabtiye Nezareti’nin yanı sıra dönemin Şehremini Rıdvan Bey de belediyeden görevlendirdiği memurlarla Kumkapı bölgesini koruma altına alarak herhangi bir olumsuzluk yaşanması engellenmiştir388.
2.1.2.5. Beşiktaş Serepiskoposu Horen Narbey Olayı
Piskopos Horen Narbey Efendi, asıl ismi Horen Kalfayan olan ve Venedik’teki Mihitarist okulunda eğitim görmüş bir ruhanidir. Narbey, eğitim hayatını tamamlayana
386 BOA. Y. PRK. ZB. 7/38 lef 1, 29 Ocak 1891; Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 481; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 161.
387 BOA. Y. PRK. ZB. 7/38 lef 2, 29 Ocak 1891.
388 BOA. Y. PRK. ŞH. 3/69, 29 Mart 1891.
114
kadar Katolik inancına sahipti. Ancak vartabet unvanı alarak İstanbul’a döndüğünde bu mezhepten ayrılarak Ermenilerin kadim mezhebi Gregoryenliğe geçmiştir. 1867’de Ecmiadzin’de episkoposluğa terfi ettirilerek Osmanlı Devleti’ne dönmüş ve Beşiktaş Kilisesi vaizliğine tayin edilmiştir389.
Horen Narbey Efendi edebiyatçı yönünü de kullanarak yazdığı şiirler ve verdiği vaazlarla Ermenilere milliyetçilik fikrini aşılamaya çalışmıştır. Narbey Efendi, komitelere duyduğu sempati ve yardımlarla tanınan bir ruhani olmuştur. Komiteler yararına bilgi toplayabilmek için Osmanlı Hükûmeti ile de yakınlık kurmaya çalışmıştır. Bir müddet sonra da saraya girip çıkmaya başlamış ve buradan aldığı bilgileri Mıgırdıç Portakalyan’a iletmiştir390.
Episkopos, Ermenileri kullanan İngiltere ve Rusya ile ayrılıkçı Ermeniler lehine fayda sağlayabileceği ümidiyle yakın temas içinde bulunmuş; 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Ayastefanos Antlaşması’na 16. maddenin eklenmesi için canla başla çalışmıştır391. Horen Narbey Efendi’nin Rus General Ignatieff ile de şahsi ilişkisi vardır. Narbey bu ilişkiyi kullanarak iki hafta boyunca girişimlerde bulunmuş ve bu maddenin kabulünde oldukça etkili olmuştur. Ancak 3 Mart 1878’de imzalanan antlaşma başta İngiltere olmak üzere Avrupalı devletlerin hoşuna gitmemiştir. Zira Rusya bu antlaşmayı kullanarak ıslahatları kontrol etmek bahanesini öne sürebilir ve Osmanlı iç işlerine kolaylıkla müdahale edebilirdi. Bu yüzden İngiltere’nin girişimleri neticesinde antlaşma
389 Uras, Ermeni Meselesi, s. 204. Horen Narbey’in hayatına dair ayrıntılı bilgi için bkz. “Narpey (Narbey) (Khoren Galfayan) (1832-92),”The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, (Narpey), s. 336-340.
390 H. Cangülyan, Ermeni Bunalımından Anılar, s. 125’ten aktaran Uras, Ermeni Meselesi, s. 422.
391 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesinegöre; “Ermenistan’da Rusya askerlerinin istilâsında bulunub yüce devletimize Devlet-i Aliye’ye iâdesi lazım gelen mahallerin tahliyesi oralarca devleteynin münasebat-ı hasenesine muzır karışıklıklara mahal virebileceğinden Devlet-i Aliye Ermenilerin mütemekkin olduğu eyâletlerde menafi-i mahalliyenin icab itdiği islâhat ve tenkisatı bila ifate-i vakt icra itmekliği ve Ermenilerin Kürdlere ve Çerkeslere karşu emniyetlerini istihsal itmekliği teahhüd ider.”Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt: I, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1953, s. 395. Osmanlı Devleti bu maddeye göre Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde ıslahat yapmayı ve Ermenileri Kürtlerle Çerkeslerin saldırılarına karşı korumayı kabul ediyordu. Ancak bu madde özerklik isteyen Ermeniler için tatmin edici olmamıştır. Bilal Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2005, s. 68-69.
115
yürürlüğe girmemiş, üstelik yeni bir antlaşma imzalanması için görüşmelere tekrar başlanmıştır392.
Görüşmelerin yeniden başlaması üzerine Patrik Nerses, sabık patrik Mıgırdıç Hırımyan, Horen Narbey, İstepan Papazyan ve Mosdiçyan’ı Çar Nikola’ya “Doğu illerinde Rus kontrolünde bir Ermeni devleti” kurulması için muhtıra vermekle görevlendirmiştir393. Bunun üzerine Narbey kişisel ilişkilerini bir kez daha kullanmak için St. Petersburg’a gitmiştir394. Buradaki görüşmelerini tamamladıktan sonra Berlin’e geçmiştir. Narbey’in de dâhil olduğu heyetin çalışmaları neticesinde Berlin Antlaşması’na 61. Madde eklenmiş ve Doğu Anadolu’da yapılacak ıslahatlar böylece resmiyet kazanmıştır395. Ancak Ermeni heyeti bu sonuçtan memnun kalmamıştır. Episkopos Narbey konuyla alakalı değerlendirmede bulunurken istenen başarının elde edilememesinin sorumluluğunu Ermeni ahalinin üzerine yüklemekten çekinmemektedir.
392 Uras, Ermeni Meselesi, s. 217. İngiltere, Ermenistan olarak adlandırılan coğrafi bölgenin Ruslar tarafından işgalini kendi varlığı için tehdit olarak görüyordu. Zira Rusya’nın burayı işgal etmesi bir taraftan Boğazlar’a, diğer taraftan Basra Körfezi’ne açılan yolları kontrol altına alması anlamına geliyordu. Ayrıca Hindistan Müslümanlarının İngiltere’ye olan güveni de sarsılabilirdi. Sir Henry Austen Layard, Lord Cowley’e konuya dair endişelerini dile getirdiği bir mektup yazmıştı. Bu mektupta Ermenistan’ın işgalinin Britanya İmparatorluğu için çökertici bir darbe olacağını belirterek hükûmet ve kamuoyunun konuyla alakalı olarak bilgilendirilmesini istemişti. Recep Şahin, Tarih Boyunca Türk İdarelerinin Ermeni Politikaları, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1988, s. 184-185. Ayrıca Cevdet Küçük, Osmanlı Dipomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı (1878-1897), İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1984, s. 5; Başak, İngiltere’nin, s. 52.
393 Anadol, s. 67. Ayrıca Şahin, Türk-Ermeni, s. 109.; Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 13.
394 Karacakaya, Siyasî Faaliyetleri, s. 270; Serdar Sakin, “Minas Çeraz’ın (Minasse Tcheraz) Avrupa Temasları ve Berlin Kongresi İzlenimleri”, Gazi Akademik Bakış, Cilt: 8, Sayı: 16, Ankara 2015, s. 239.
395 Bayram Kodaman, “Ermeni Meselesi (Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme)”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Cilt: 37, Ankara, 2001, (Tarihi ve Siyasi), s. 202. Berlin Antlaşması’nın 61. Maddesine göre; “Bab-ı Ali ehalisi Ermeni bulunan eyalatda ihtiyacat-ı mahalliyenin icap ettiği ıslahatı bilatehir icra ve Ermenilerin Çerkes ve Kürtlere karşı huzur ve emniyetlerini temin etmeği teahhüd eder ve arasıra bu babda ittihaz olunacak tedabiri devletlere tebliğ edeceğinden düvel-i müşarünileyhim tedabir-i mezkurenin icrasına nezaret edecektir.”; Erim, s. 423; Temuçin F. Ertan, “Ayastefanos’tan Lozan’a Siyasal Antlaşmalarda Ermeni Sorunu”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, s. 247; Bilâl Eryılmaz, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Sorunu”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı, Cilt: II, Sayı: 38, Ankara, 2001, s. 641. Ayrıca Bilâl N. Şimşir, The Genesis of The Armenian Question, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2003, s. 10-13; Bebiroğlu, Tanzimat’tan, s. 124; Kümbül, s. 45. Horen Narbey Berlin’e döndükten sonra burada kendisi ve maiyetine kâtiplikle vazifelendirilmiş Minas Çeraz’la bir araya gelmiştir. Minas Çeraz’ın Berlin Konferansı’ndaki faaliyetlerini kendi anlatımıyla okumak için bkz. Alev Duran, “Berlin Konferansı ve Ermeni Meselesinin Bir Değerlendirmesi: Kâtip Minas Çeraz’ın Notları”, Prof. Dr. Abduhaluk Mehmet Çay 35. Yıl Armağan Kitabı, İksad Yayınevi, Ankara, 2020, s. 107-125.
116
Ona göre başarısızlığın nedeni kendilerinde değil, halkın ilgisizliğinde ve çalışmamasında aranmalıdır396.
Kongre sırasında Loris Melikof’un episkopos Narbey’e yazdığı mektupta kullandığı “Kafkasya için size bir şey yoktur. Siz aşağısı için çalışınız.” cümlesi ise hem episkoposun ayrılıkçı hareketlerin içinde olduğunun bir kanıtı hem de Rusya’nın Ermenileri Kilikya bölgesine yönlendirmeye çalışması açısından dikkat çekicidir397.
Horen Narbey Efendi tüm bu hareketleriyle hükûmetin dikkatini çekmiş ve takibe alınmıştır. Takip neticesinde Horen Efendi’nin komitelerle çalışırken bazı yasak evrakların ülkeye girişine yardımcı olduğu anlaşılmıştır. 1886 yılında Ermenileri tahrik etmek için kadim Ermeni krallarına ait birçok resmin ve risalenin Osmanlı topraklarına gönderildiği ve Horen Efendi’nin de bununla ilgisi olduğu ortaya çıkmıştır. Piskoposun sık sık İngiltere ve Rusya’nın İstanbul sefaretlerini de ziyaret ettiği anlaşılmıştır398. Horen Narbey Efendi hakkındaki iddialar bitmek bilmemiş ve olaylar yurtdışındaki gazetelere de yansıyınca Sadaret tarafından verilen emirle hakkında tahkikata girişilmiştir399.
Kırımîzâde Mehmet Neşet Efendi, 7 Ağustos 1890’da Sultan II. Abdülhamid’e sunulmak üzere Horen Narbey hakkında bir jurnal göndermiştir. Jurnal, Horen Efendi hakkında enteresan bilgiler içermenin yanı sıra bir süre sonra komite terörüne kurban gidecek Mampre Efendi’nin adının da bulunduğu ve “Ermenilerin istiklaliyetini istihsal arzusunda bulunan rahiplerin esamisi” başlıklı bir listeyi ihtiva etmektedir400.
Neşet Efendi’nin jurnaline göre Beşiktaş Ermeni Kilisesi episkoposu Horen Efendi kendisine eski Ermeni hükümdarlığı namını vererek Prens Lusinyan adını kullanmaya başlamıştı. Bununla da yetinmeyerek odasına kadim Ermeni hükümdarlarına
396 Ömer Lütfi Taşçıoğlu, Türk-Ermeni İlişkilerinde Tarihi, Siyasi ve Hukuki Gerçekler, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 44.
397 Uras, Ermeni Meselesi, s. 211; İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (VI)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 49, Ankara, 2001, s. 47. Karayumak, s. 210. Rusya sıcak denizlere inme politikası gereği Ermenileri bu bölgede faaliyette bulunmaları için kışkırtmıştır. Bu kışkırtma sonucunda 1909 Adana Olayları yaşanacak ve çok sayıda insan hayatını kaybedecektir.
398 BOA. DH. MKT. 1388/89, 31 Aralık 1886; BOA. HR. TO. 338/89, 5 Ekim 1889.
399 BOA. DH. MKT. 1550/25 lef 2, 3 Ekim 1888.
400 Bu isimler şunlardır; Dersaadet Meclis-i Ruhani Reisi Horen (Narbey) Efendi, eski patrik Hırımyan Efendi, eski Muş ve Van Episkoposu Alaşçıyan Efendi, Trabzon murahhası Karekin Efendi, Mısır murahhası İzmirliyan Matyos Efendi, Rahip Natanyan Bogos, Rahip Mampre, Rahip Danyal ve Arsag ve Erzincan murahhası Eznik (Yeznik) Efendi; BOA. Y. PRK. AZN. 4/39 lef 2, 7 Ağustos 1890; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 164-165.
117
ait bir resim asmıştı. Ayrıca Rusya tebaasından Sanasaryan’ın görevlendirdiği Karekin ile görüşerek Rusyalı Ermeninin parasının bağımsız bir Ermenistan yolunda kullanılmak üzere komite namına harcanması için anlaşma yapmak üzere devlet yetkililerinden izin almadan Tiflis’e gitmişti. Bunun yanında “Ermenistan’ın İstiklâliyeti Hakkında Dua” başlıklı bir manzume kaleme almış ve çoğaltarak Ermenilere dağıtmış; böylece ahaliyi Osmanlı Devleti aleyhinde tahrik etmeye çalışmıştı401.
Tahkikatlar neticesinde Horen Narbey Efendi’nin Paris ve Londra’da merkezleri bulunan Hınçak komitesine mensup olduğu da anlaşılmıştır402. Bunun üzerine Ermeni Patrikhanesi de harekete geçmiştir. Komitelere ve taraftarlarına duyduğu nefreti belli etmekten çekinmeyen Patrik Aşıkyan, Beşiktaş episkoposunun yaptıklarından pişmanlık duyup padişah tarafından affedilmesine rağmen, devlet aleyhinde faaliyette bulunan bir kişinin ruhani olarak kalmasını kabullenememiştir. Aşıkyan, Episkopos Narbey’in kiliseden kovulmasını talep etmiştir403.
Bu olaylar yaşanırken Hınçak komitesinin Avrupa merkezlerinden Paris’te 12 Şubat 1892’de yayınlanan bazı gazetelerde Osmanlı Devleti ve Horen Narbey hakkında bazı haberler yapılmıştır. Buna göre Horen Efendi, herhangi bir dava açılıp yargılanmadan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı404. Kasıtlı yapıldığı belli olan haber L’Estafette gazetesinde muharrir ve 12 seneden beri Osmanlı hizmetinde bulunan Simon Bey tarafından derhal tekzip edilmiştir405. Simon Bey’in meselenin aslını ortaya çıkarmak istemesi devletin de takdirini kazanmasına vesile olmuştur. Bu sebeple kendisine iki bin Franklık bir atiyye-i seniyye verilmiştir406.
401 BOA. Y. PRK. AZN. 4/39 lef 1, 4 Ağustos 1888. Sultan II. Abdülhamid’in Cevdet Paşa’ya yazdığı irade-i seniyye müsvettesinde de Horen Narbey’den Horen Luzik ismiyle bahsedilmektedir. Mehmet Hocaoğlu, Abdülhamit Han’ın Muhtıraları (Belgeler), Oymak Yayınları, İstanbul, Tarihsiz, (Abdülhamit), s. 181.
402 BOA. Y. PRK. ASK. 83/79, tarihsiz.
403 BOA. Y. PRK. EŞA. 15/4, 6 Ocak 1892.1918 yılında Hollanda’nın S-Gravenhage şehrinde M. Van Der Beek’s Hofboekhandel yayınevinde basılan ve yazarı belli olmayan bir kitap 2015 yılında Bayram Kodaman tarafından yayınlanmıştır. Bu kitapta dikkat çekici satırlar vardır. Kitapta anlatıldığına göre Aşıkyan Efendi’nin kazandığı patriklik seçiminde Partogimyos Efendi’nin karşısına çıkan aday esasında Horen Narbey Efendi’dir. Hınçak komitesinin desteğini arkasına alan Narbey seçilemeyeceğini anlayınca rakibinin adaylığını engellemek için adaylıktan çekilmiştir. Bu gelişmenin ardından seçimi diğer aday Horen Aşıkyan kazanmıştır. Türkler - Ermeniler ve Avrupa, Haz. Bayram Kodaman, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, (Türkler - Ermeniler ve Avrupa), s. 48-49.
404 BOA. Y. A. HUS. 256/64, 14 Şubat 1892.
405 BOA. Y. PRK. TŞF. 3/40, 10 Mart 1892.
406 BOA. Y. MTV. 61/21, 6 Nisan 1892.
118
Horen Narbey Efendi şubat ayı bitmeden bir kez daha dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu kez Paris’te bulunan ve devlet aleyhtarı hareketleriyle tanınan yakını Leon Luzinyan’la mektuplaşmaları fark edilmiştir. Horen Efendi kendisine emanet edilen bir mektubu postaneye teslim ederken yakalanarak tevkif edilmiştir. Mektup açılarak okunmuş ve içeriğinde muzır bir ifade yer almasa da devlet aleyhinde çalışan bir kişi ile görüştüğü için iki gün sorguda kalmıştır. Horen Efendi, bu sırada Sultan II. Abdülhamid’e bir arzuhal yazarak Leon ile görüşmesinin tamamen şahsi konular içerdiğini ve siyasetten kesinlikle bahsedilmediğini beyan etmiştir. Bunun üzerine serbest bırakılmış ve patrikhaneye de görevine iade edilebileceği bildirilmiştir. Ancak patrikhane Beşiktaş Episkoposu’nun kendisine verilen tenbihata rağmen içinde bulunduğu faaliyetlerle gerek sadakatine gerekse mesleğine zarar verdiğini düşünmektedir. Bu yüzden Narbey’in başpiskoposluk ve diğer tüm memuriyetlerinden azledilmesine karar verilmiştir. Azil kararına dair metin bizzat Aşıkyan tarafından hazırlanarak tüm Ermeni kiliselerinde okunmuştur. Narbey’in tüm görevlerinden azledildiği böylelikle halka da ilan edilmiştir407. Patrik Efendi’nin kızgınlığının açıkça görüldüğü metin ve alınan karar Ermeni komitelerinin öfkesini Aşıkyan üzerine çevirmesine sebep olmuştur.
Mayıs ayında Horen Narbey’in uşağı Vahan’ın bir akrabası zabtiyeye başvurarak episkoposla alakalı bazı bilgiler vermiştir. Ermeninin iddiasına göre episkopos sakallarını traş edip, tanınmamak için taktığı şapkayla Beşiktaş’tan Kadıköy’e geçecekti. Buradan bir ecnebi vapuruna binerek firar etmeyi ve Marsilya’ya gitmeyi planlıyordu. Vahan, Narbey’le yaptığı firar plânını akrabasına anlatınca bu kişi zabtiyeye giderek olan biteni anlatmıştı. Bunun üzerine Nâzım Paşa gerekli tebdirlerin alınması yoluna giderek vaziyeti 4 Mayıs 1892’de Yıldız Sarayı’na bildirmiştir408.
Horen Narbey bu ihbar üzerine evinden alınarak sorgulanmak üzere Zabtiye Nezareti’ne götürülmüştür. İfadesi alınan episkopos kendisinin devlete sadakat dairesinde olduğunu söyleyerek firar edeceği haberini yalanlamıştır. Fransa’ya kaçmak gibi bir niyetinin bulunmadığını belirtmiştir. Horen Efendi, evinde bulunan eşyalarını sigortaya bıraktığını ve geri alacak parasının olmadığını; kışlık elbiseleri ile bazı eşyalarını ise kız
407 BOA. Y. PRK. HR. 15/46, 18 Şubat 1892.
408 BOA. Y. PRK. BŞK. 26/5 lef 1, 4 Mayıs 1892.
119
kardeşinin evine götürdüğünü söyleyerek firar edeceği söylentisinin bu sebeple çıkmış olabileceğini beyan etmiştir409.
Öte yandan Horen Narbey, Rahip Dravski tarafından gönderilen bir raporda dikkat çekici bir ifadeyle Marsilya ve Bulgaristan’da bulunan komitelerin “ruhu” olarak nitelendirilmektedir. Dravski, episkoposun kötü düşünceleri ve hilekârlığı ortaya çıktığından İstanbul’dan firar edebileceğinden şüphelendiğini ve böyle bir duruma meydan verilmemesi gerektiğini bildirmiştir. Bunun yanında üç buçuk yıl önce Narbey’in fesatlıklarına dair gönderdiği ayrıntılı bir tahrirat olduğundan bahsetmektedir. Patrik Aşıkyan’ı bu tahrirata rağmen episkoposu cezalandırmamakla suçlamaktadır. Rahibin iddiasına göre Aşıkyan, Makriköy’deki evinde Bursalı bir dostuyla sohbet ederken “Eğer istesem Narbey’in seçimini nüfuz ve tesirle olmuştur diye itiraz edip fesh ederim. Ama ben böyle bir şey yapmayacağım” demişti. Rahip, Apik Uncuyan Efendi’yi de komite sempatizanı olmakla suçlamış ve Aşıkyan Efendi’nin Narbey’le alakalı kararını Uncuyan’ın tesiriyle verdiğini iddia etmiştir410.
Horen Narbey Efendi görevden azledildikten sonra bir süre fakirlik içinde yaşamını devam ettirmeye çalıştıysa da nihayet 9 Ekim 1892’de hükûmete başvurarak yardım istemiştir. Episkopos, aff-ı aliye mazhar olduğu halde ruhanilik vazifesinden menedildiğini, bu sebeple maaşının kesildiğini ve evlerden ekmek parası dilenecek duruma düştüğünü bildirmektedir411.
Beşiktaş eski serepiskoposu Horen Efendi bu başvurudan yaklaşık bir ay sonra, 16 Kasım 1892 gecesi evinde hayatını kaybetmiştir. Zabtiye ölüm haberini alınca eve doktorlar gönderilerek ölüm sebebiyle alakalı tetkiklerde bulunulmuştur. İnceleme için kurulan ekibin içerisinde Horen Efendi’nin şahsi doktoru ile beraber Muratyan, Ormanyan ve Şirinyan gibi Ermeni doktorlar da yer almıştır. Yapılan keşif ve muayene neticesinde Horen Efendi’nin “sekte-i dimâğ” neticesinde hayatını kaybettiği anlaşılmıştır412.
409 BOA. Y. PRK. BŞK. 26/5 lef 2, 6 Mayıs 1892.
410 BOA. Y. PRK. AZJ. 22/57, 30 Temmuz 1892.
411 BOA. Y. PRK. BŞK. 27/96, 9 Ekim 1892.
412 BOA. Y. PRK. ZB. 10/85 lef 2, 17 Kasım 1892. Sekte-i dimâğ ya da beyin inmesi, beyne giden kan ve oksijen akışının aniden kesilmesi ya da azalması neticesinde meydana gelmektedir. Bunun neticesinde beyin hücreleri hızla ölmeye başlar. Acil olarak müdahale edilmezse bireyin ölümüyle neticelenecek bir sonuç yaşanır. Sema Öztürk, Felç (İnme) Nedir?, https://www.florence.com.tr/inme-felc, (06.04.2020).
120
Armayis P. Vartooguian, Horen Narbey olayına giriş yaparken Patrik Aşıkyan Efendi’den zalim bir diktatör, bencil, korkak ve kibirli bir adam olarak bahsetmekte ve oldukça taraflı davranmaktadır. Ayrıca patriğin Sultan II. Abdülhamid’in elinde bir nevi oyuncak olduğunu ve Aşıkyan döneminde asıl patriğin Osmanlı sultanı olduğunu yazmaktadır413.
Vartooguian’ın iddialarından biri de Patrik Aşıkyan’ın zulmüne uğrayan Horen Narbey’in tek suçunun çok zeki bir Ermeni, büyük bir adam ve son Ermeni krallarının soyundan gelmesi olduğudur. Ona göre polis Narbey’i aylarca gözetim altında tutmuş, kendisine yakın olanlar dahi “Ermeni miletinin sevgili babası” ile iletişim kurmaktan korkar olmuştu. Horen Narbey’in Paris’te yaşayan zengin kardeşi Prens Guy de Lusinyan ise devletin engellemeleri yüzünen kendisine maddi yardımda bulunamamıştı. Yazarın iddiasına göre Narbey, defalarca Yıldız Sarayı’na götürülerek sorguya çekilmişti. 15 Ekim 1892’de de aynı bahaneyle Yıldız Sarayı’na götürülerek burada zehirlenmiş ve ölmüştü414. Ancak yazarın iddiasının doğru olmadığı, şahsi doktoru da dahil, Ermeni doktorlar tarafından hazırlanan raporda açıkça görülmektedir.
2.1.2.6. Patrik Horen Aşıkyan’a Yönelik Suikast Girişimleri
2.1.2.6.1. İlk Suikast Girişimi
1892 yılındaki Paskalya Bayramı’na Horen Narbey Efendi’nin kiliseden kovulmasının sebep olduğu gerginlikle girilmiştir. Komiteci fedailerin bayram vesilesi ile patrikhane kilisesinde yapılacak ayinde nümayiş yapmayı ve Patrik Aşıkyan’a suikast düzenlemeyi plânladıkları rivayeti üzerine derhal tahkikata başlanmıştır415.
Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa tarafından yürütülen tahkikatta Ermeni erbab-ı fesadından 30-40 kadar kişinin Paskalya ayininden önce tutuklanmasının faydalı olacağı düşünülmüştür. Ancak tutuklamalar Ermenileri himaye eden Avrupa devletlerinin tepkisini çekeceği için yalnızca nümayişe önderlik edenlerin uyarılmasına karar verilmiştir. Ayrıca Paskalya günü kilise çevresinde güvenliği sağlamak için gerekli
413 Armayis P. Vartooguian, Armenia’s Ordeal, A Sketch of the Main Features of the History of Armenia; and an Inside Account of the Work of American Missionaries among Armenians, and its Ruinous Effect, New York, 1896, s. 95-96.
414 Vartooguian, s. 96-97. Başka bir kaynakta ise Narbey’in sorgulanmak için götürüldüğü karakolda kendisine ikram edilen zehirli kahveyi içtikten sonra öldüğü iddia edilmektedir. Narpey, s. 337.
415 BOA. ZB. 17/92, 5 Nisan 1892.
121
tedbirlerin alınmasına karar verilmiştir416. Kumkapı mevkiinin Paskalya bayramının son gününe kadar her yılki inzibat sayısından daha fazla inzibatla gözetim altında tutulması kararlaştırılmıştır. Bunun yanında hem karada hem denizde inzibatların bulunmasının faydalı olacağı düşünülmüştür417.
Patrik Efendi’ye 1892 sonbaharında bir tehditnâme daha gönderilmiştir. Tehditnâmeden sorumlu olduğu düşünülen çok sayıda Ermeni hemen yakalanmıştır. Yakalananlar arasında bulunan Serkis’in mektubu gönderen kişi olduğu tespit edilmiştir. Kirkor adlı birinin ise mektuptan haberi olduğu halde ihbarda bulunmadığı anlaşılmıştır418. Abraham adlı Ermeninin ise komite için şemsiye şeklinde silah imal ettiği ortaya çıkmıştır. Ohannes, Agop, Haci Kirkor ve Torkarabet’in ise Ermenileri devlet aleyhinde isyana teşvik etmeye çalıştıkları anlaşılmıştır. Ermeniler yargılanmaya başlamış ve mahkeme 19 Ekim 1892’de sonra ermiştir. Mahkeme neticesinde komite mensubu olarak silah tedarik etmek ve Patrik Aşıkyan’a tehdit mektubu göndermek suçları sabit görülen Serkis’in Ceza Kanunu’nun 191. maddesine göre sekiz ve Kirkor’un beş sene küreğe konulmalarına; 58. maddenin 2. fıkrasına göre Torkarabet’in on beş, Kalos, Ohannes ve Abraham’ın beşer sene, Haci Kirkor ve Agop’un dörder sene müddetle kalebent edilmelerine; Karabet, Bogos, Matyos, Bedros ve Setrak’ın ise beraatlerine karar verilmiştir. Kararlar 3 Ocak 1894’te kesinleşmiştir419.
Bu arada daha önce fesad komitesi için çalışmaktayken pişman olup affedilen ve Osmanlı Devleti için çalışmaya başlayan Mıgırdıç Tütüncüyan Efendi420’ye “Ermeni İhtilal Şirketi Riyaseti” tarafından Ermenice bir mektup gönderilmiştir. Mektupta İstanbul’daki Ermeni komitelerine nefes aldırmayan, “barbar ve canavar” Zabtiye Nazırı
416 BOA. Y. PRK. ZB. 10/3 lef 1, 6 Nisan 1892.
417 BOA. Y. MTV. 61/48, 13 Nisan 1892.
418 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 36-37.
419 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 24. Komitecilerin Osmanlı Devleti üzerindeki etkileri ve Patrik Aşıkyan’a yönelik tehditleri bir türlü son bulmayınca Hüseyin Nâzım Paşa bazı önlemler alınması gerektiğini düşünerek bir öneride bulunmuştur. Buna göre yurt dışında Ermeni komiteciler tarafından yayımlanan kitap ve gazetelerin ülkeye dağıtılmasına engel olunması gerekliydi. Böylelikle ülke içindeki Ermenilerin bu yolla provoke edilmesinin önüne geçilecekti. Paşa, zararlı yayınları hazırlayan, dağıtan ve yayılmasına yardımcı olanların patrikhane tarafından aforoz edileceğinin de duyurulmasını istiyordu. Aşıkyan da bu öneriye sıcak bakacak ve bir aforozname hazırlayarak Zabtiye Nazırı’na sunacaktır. Hüseyin Nâzım Paşa aforoznameyi beğenince Osmanlı Devleti’ndeki tüm Ermeni kiliselerinde okutulmasına karar verilecektir. Ancak bu önlem de komitecileri durdurmaya yetmeyecektir. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 173.
420 Mıgırdıç Tütüncüyan’ın komiteciliği bırakıp Osmanlı Devleti için çalışmaya başlaması tepki çekmesine neden olacak ve Tütüncüyan komite tarafından ortadan kaldırılacaktır. Mıgırdıç Tütüncüyan suikastı ileriki fasılda ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
122
Hüseyin Nâzım Paşa’nın öldürülmesine karar verildiği bildirilmektedir. Ayrıca “milletini inkâr eden” Rahip Mampre Efendi’nin hakkında ölüm kararı verildiği ve Trabzonlu fedai Agop Deragopyan’ın bu işe memur edildiği de yazılmaktadır. Ardından bir mektup daha gönderilerek ikisi Hüseyin Nâzım Paşa suikastında kullanılmak üzere toplam dört adet humbaranın İstanbul’a sokulması için Tütüncüyan Efendi’den yardım istenmiştir421.
2.1.2.6.2. İkinci Suikast Girişimi
Patrik Aşıkyan Efendi, Horen Narbey’in doğal yollarla ölmesine rağmen komite tarafından bu vefata sebep olmakla suçlanan kişi olmuştur. Zira Narbey yalnızca komitelerin “ruhu” ya da göz bebeği değildi. Aynı zamanda Horen Aşıkyan patriklikten uzaklaştırıldıktan sonra yeni patrik olarak görülmek istenen ruhaniydi422. Komite, patrikhaneyi yönlendirebilecek önemli bir ruhanisini kaynetmişti. Bu sebeple Aşıkyan’a, 19 Aralık 1892’de Paris’teki Ermeni komitesinden yeni bir mektup gönderilmiştir. Patrik bu mektupla Beşiktaş Serepiskosu Horen Narbey’i mesleğinden uzaktaştırmakla ve ölümüne sebep olmakla itham edilmiş ve cezalandırılacağı bildirilmiştir. Patrik mektubu alınca Zabtiye Nezareti’ne teslim etmiştir. Bunun üzerine Hüseyin Nâzım Paşa, Aşıkyan Efendi’nin korunması için gerekli tedbirlerin alınması yoluna gitmiştir423.
Bir taraftan da İstanbul’da faaliyetlerde bulunması muhtemel komitecilerin yakalanması için harekete geçilerek şüpheliler sorguya alınmıştır. Bu şüphelilerden biri de Misak Dagesyan’dır. Misak, sorgusunda Çârşû-yu Kebîr’de (Kapalıçarşı) Kebece Hanı’nda humbaralarla saklandığını ve bunların Avedis’le ortaklaşa gerçekleştirilecek suikastlarda kullanılacağını itiraf etmiştir. Hükûmet tarafından tutuklanan Divriğili Tatyos ise Avedis’in kardeşi Aleksi’yle firar eden Markar Viremyan ve Hamparsum Boyacıyan ile Kebece Hanı’nda görüşerek suikast için ortaklaşa karar aldıklarını ve çeşitli plânlar yaptıklarını kabul etmiştir. Divriğili Tatyos, tutuklamalar başlayınca bir süreliğine Varna’ya kaçtığını ve burada Avedis, Garbis Papakyan ve Markar Viremyan’ı gördüğünü de eklemiştir. Misak Dagesyan, Varna, Rusçuk ve Filibe’de 6 ay kadar dolaştıktan sonra Ermeni erbab-ı fesadının aff-ı aliye mazhar olduklarını duyarak İstanbul’a dönmüştü.
421 BOA. Y. PRK. ZB. 10/3 lef 3, 6 Ocak 1891.
422 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 16; Çay, Ermeni İhtilal Örgütleri, s. 217.
423 BOA. Y. PRK. ZB. 10/96, 19 Aralık 1892; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 174.
123
Misak’ın İran pasaportu alabilmek için uğraşması ve üzerinden Ermeni komitecileri tarafından yazılmış bir de tavsiyename çıkması da dikkate alınarak Akka’ya sürülmesinin daha doğru olacağına karar verilmiştir424.
18 Nisan 1893'te kimliği belirsiz bir Hınçak mensubu, komiteye bir rapor göndermiştir. Bu raporda Patrik Aşıkyan, Sultan II. Abdülhamid tarafından verilen nişanı kabul ettiği için şiddetle eleştirilmiş ve 400 lira rüşvet almakla suçlanmıştır. Raporda Aşıkyan’ın Anadolu vilayetlerindeki Ermenilerin gönderdiği şikâyet dilekçelerini yalan ve uydurma olduğu gerekçesiyle reddettiği ve Ermeni ahalinin bu sebeple kendisinden nefret ettiği iddia edilmektedir425.
Komite Aşıkyan Efendi’ye karşı sürekli bir eylem ya da suikast hazırlığı içinde olmuştur. İlkâ-yı Salib426 kutlamaları için de bir nümayiş plânı yapmaya yapılmıştır. Plâna göre önceden kiliseye yerleştirilen görevliler kutlama ayini esnasında ıslık çalarak patriği protesto edecek ve halkı galeyana getireceklerdi. Bunun ardından tüm cemaat kiliseden çıkarak onu yalnız bırakacak ve kendilerince patriğe hakaret etmiş olacaklardı. Plân Dâhiliye ve Zabtiye Nezaretleri tarafından haber alınınca harekete geçilmiştir. Patrikhane kilisesi civarında bir karakolhane, yoksa geçici olarak bir ev bulunmasına; buraya yeterli sayıda asker ve jandarma yerleştirilmesine ve herhangi bir olay çıkması
424 BOA. Y. MTV. 75/60, 27 Şubat 1893. 425 Varak Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary, p. 743.
426 Hristiyan inancına göre Hz. İsa Ürdün nehrinde vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilmiştir. Ermeniler, Hz. İsa’nin 24 Aralık’taki doğum gününü, vaftiz edildiği 6 Ocak tarihiyle birleştirerek İlkâ-yı Salib ya da diğer adıyla Epifani yortusu olarak kutlamıştır. Bu tarihte ayin yapıldıktan sonra suya bir haç atılır. Hristiyanlar aynı yerden suya atlayarak haçı çıkarmak için yarışır. Haçı sudan çıkarıp ruhani lidere teslim eden Hristiyan kutsanarak ödüllendirilir. Üzerinden akan sular ise kutsal kabul edilerek bir kaba toplanır.Esa, Haçı Suya Atmak, https://edebiyatvesanatakademisi.com/edebiyat-terimleri-mazmunlar/haci-suya-atmak-nedir-hz-isa-nin-vaftiz-gunu/71020, (06.04.2020); Seyfeli, İstanbul, s. 36. Ermeni Patrikhanesi ruhanilerinden episkopos Sahag Maşalyan Emre Ertani ile gerçekleştirdiği söyleşide şunları anlatmaktadır: “İsa Mesih’in doğumu İncil’de ay ve gün olarak belirtilmediği için kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Ancak Luka İncili’nde Mesih’in vaftiz olurken otuz yaşında olduğunun bildirilmesi, onun doğum ve vaftiz tarihlerinin aynı güne rast geldiği geleneğini başlatmış ve Hıristiyanlar her iki olayı birlikte tek bir günde kutlamaya başlamışlardır. Bu en eski gelenek Ermeni Ortodoks Kilisesinde devam etmektedir. Bu yüzden Kilisemiz resmi olarak bu bayramı Asdvadza-Haydnutyun (Tanrısal Açılım, Teofani) olarak adlandırmıştır. Çünkü İsa Mesih’in hem doğumunda hem de vaftizinde Tanrı insanlığa en mükemmel biçimde kendini açmış, Tanrısal Söz, Kelam, Logos İsa Mesih’te insanlaşmıştır.” Emre Ertani, “Ortodoks Ermeniler Noel’i Neden 6 Ocak’ta Kutluyor”, Agos Gazetesi, http://www.agos.com.tr/tr/yazi/6308/ortodoks-ermeniler-noeli-neden-6-ocakta-kutluyor, (06.04.2020). Ayrıca Emine Pehlivan, Hristiyanlık Öncesinden Günümüze Ermenilerde Dinî Hayat ve Türkiye Apostolik Ermenileri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2019, s. 55-56.
124
halinde derhal müdahale edilmesine karar verilmiştir. Ayrıca patrikhane civarında kimseye hissettirmeyecek şekilde kolcular görevlendirilecektir427.
Patrik Efendi’den de ahaliye ayin öncesi bir nasihatname yayınlaması istenmiştir. Nasihatnamenin herkes tarafından okunabilmesi için Ermenice bir gazetenin tercih edilmesi istenmiştir. Ancak Aşıkyan Efendi cemaati üzerinde aksi bir tesir yaratmasından çekindiği için kendisine bir tehdit gelmediğini bildirmiş ve teklifi kabul etmemiştir. Zabtiye ise Aşıkyan Efendi’yi yaşanabilecek herhangi bir ihtimale karşı İlkâ-yı Salib ayininde ve sonrasında sürekli koruma altında tutmaya devam etmiştir428.
2.1.2.6.3. Üçüncü Suikast Girişimi
1893 yılına patrikhane ile komite arasında yaşanan gerginliklerin gölgesinde girilmiştir. Zabtiye hizmetinde istihdam edilmekte olan Ermenak adlı Ermeni, senenin ortalarına doğru Patrik Aşıkyan’a yeni bir suikast girişiminde bulunulacağı ihbarında bulunmuştur. Bunun üzerine tahkikata girişilmiş ve İranos adlı bir kişi tutuklanmıştır. İranos’un üzerinden suikasta dair izler taşıyan bir de mektup çıkmıştır. Atina’da bulunan ve adının kısaltması N. K. olan bir şahsa hitaben yazılan mektupta şu satırlar yer almaktadır:
"Büyük bir iş için intihab olunduğuma dair komite tarafından mersul mektubu aldım. Patrik Horen Aşıkyan’a suikast etmeyi deruhte edecek olur isem muavenet olunacağını vaad ederseniz iki sene evvel VartoBadrikof ile birlikte bulunmuş ve (terör) yani muhbirleri öldürmek için intihab olunmuş ihtilalcilerden biri idim. Rüfekamdan ekserisi savuşmuş ve bazısı elde edilmiş olduğundan bende çekilmeye mecbur olmuş idim. Sevgili milletimin kurtulması için elem ile icrası irade-i ilahiyeden olmalıdır. İşte Allah’ın ismine kasem ederim ki Paskalyaya kadar Aşıkyan’ın ismini dünyadan kaldırıp menfaat-ı milliyemizi mahva çalışan gammazlara ve bütün aleme irae-i gayret edeceğim. (Haşa) divane olan Türk hükûmeti de Ermeni milletinin henüz ölmemiş olduğunu ve ahz-ı sare iktidarı olduğunu anlasın. Vücudumu telef etseler şimdi ve sonra komite efradından bir kimseyi ele
427 BOA. Y. PRK. ZB. 10/111, 14 Ocak 1893.
428 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 174-175.
125
vermeyeceğime kasem ederim. Eğerçe Zabtiye Nazırı’na suikast etmek hizmeti başkasına tevzi olunmamış olsaydı benim için pek tatlı bir şey idi. Bana tevdi olunan mukaddes hizmeti az zaman içinde icra edip yeminimde sabit kalacağım."429
İranos, üzerinden çıkan mektup üzerine sorguya alınmıştır. Komiteci, İstanbul’da doğup büyüdüğünü ve ailesiyle Feriköy’deki Kilise Sokağı’nda yaşarken erkek kardeşiyle yaşadığı anlaşmazlık üzerine evden ayrıldığını söylemiştir. Ermeni fesad komitesi mensubu olduğunu ve mektubu kendisinin yazdığını da itiraf etmiştir. İfadesine göre, iki yıl önce Kasımpaşa’da yemenici esnafından Muşeh ve kardeşi Pozant’ın dükkânında komite reislerinden ve Osmanlı ülkesinden uzaklaştırılarak Rusya’ya giden Taşnak lideri Varto Badrikof’la buluşmuştu. İranos, buradaki sohbette Ermenistan’ın istiklali için kan dökülmesi hususunda anlaştıklarını; Ermeni patriğini, ihbarcı Ermenak’ı ve Rahip Mampre’yi öldürmeye karar verdiklerini ancak komite mensuplarından bazıları yakalanınca suikastların gerçekleştirilemediğini itiraf etmiştir. Yakalanmasından altı ay önce doğramacı kalfası Ohannes ve yazmacı Diran ile görüşüp suikastlar için yardım istemiş ancak reddedilmişti. Ancak Atina’daki saatçi Maksud’dan patriğin öldürülmesi yolunda bir mektup alınca Galata’ya giderek bir revolver satın almıştı. Yalnız İranos, kendisini tahrik edenin aynı zamanda ihbarı da yapan Ermenak’ın olduğunu iddia etmiştir. Bu ifadenin ardından Ohannes’in ifadesine başvurulmak istendiyse de Ermeni bulunamamıştır. Yazmacı Diran ise ifadesinde altı ay önce İranos’un patriği öldürmeye karar verdiğini duyduğunda kendisini reddettiğini söylemiştir. Yemenici Pozant, İranos’un dükkânına geldiği iddiasını kabul etmemiş; Badrikof adında kimseyi tanımadığını iddia etmiştir. İranos ise Yemenici Pozant’ın iddialarını çürütürcesine Pozant’ın da komite mensubu olduğunu iddia etmiştir. Yapılan tahkikat neticelendiğinde İranos’un suçlu olduğu tüm delilleriyle meydana çıkmıştır. Ancak Zabtiye Nezareti, “kendisinin tutuklanmasının bazı sebeplerden ötürü doğru olmayacağı” değerlendirmesini yapmıştır. Bunun ardından 2 Mayıs 1893’te Sadaret Makamı’na İranos’un Akka’ya sürülmesinin daha doğru olacağı bildirilmiştir430.
429 BOA. BEO. 193/14429 lef 2, 2 Mayıs 1893.
430 BOA. BEO. 193/14429 lef 2, 2 Mayıs 1893.
126
Zabtiye Nezareti’nin değerlendirmesini alan Sadaret Makamı, İranos’un adliyeye tesliminde ne tür bir mahzur görüleceğinin izah edilmesini talep etmiştir431. Bunun üzerine 7 Mayıs 1893’te Hüseyin Nâzım Paşa, Patrik Aşıkyan’ın Ermenilere ihsan buyurulan imtiyazlardan faydalanamadığı gerekçesiyle ahali ve komite tarafından sürekli suçlandığını, patriğinde korktuğu için sürekli istifa etmek istediğini açıklamıştır. Nâzım Paşa’nın bildirdiğine göre patrik efendinin istifa etmemesi için bu son suikast girişimi patrikhaneden gizli tutulmuştu. Şimdi İranos evraklarıyla beraber adliyeye teslim edilecek olursa resmi işlemler başlayacak ve suikast girişimi herkes tarafından duyulacaktı. Nâzım Paşa, patriğin heyecana kapılarak yeniden istifaya teşebbüs etmemesi için suikastçının sessizce Akka’ya gönderilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeydi432. Bu açıklamayı yeterli gören Sadaret makamı İranos’un şimdilik Akka’ya gönderilmesinin münasip olduğuna karar vererek gereğinin yapılmasını istemiştir433.
Olanlardan habersiz olan Patrik Aşıkyan ise 1 Mayıs 1893’te taşra murahhaslıklarına hitaben bir tahrirat-ı umumiyye hazırlamıştır. Murahhasalara uyarı amacıyla yazılan tahriratta ahalinin “kendilerini milletperverliği taklid edenlerin iğfalatından sakındırılması” istenmiş; hükûmete karşı girişilecek kötü hâl ve hareketin ecdatlarının sadakatine ters düşeceği bildirilmiştir. Patrik murahhasalara komitecilerin faaliyetlerine engel olmalarını da tembihlemiştir434.
2.1.2.6.4. Dördüncü Suikast Girişimi
Patrik Aşıkyan Efendi, mayıs ayındaki suikast girişimini Zabtiye Nezareti’nin tedbiriyle duymamıştı. Ancak yaşananları bilmemesine rağmen 8 Ağustos 1893’te sağlığının vazifesini yerine getirmesine engel olduğundan bahsettiği bir takriri kapı kethüdasıyla göndererek bir kez daha istifa etmiştir. İstifa hemen orada kapı kethüdasına iade edilmek istenmişse de Aşıkyan’ın bu kez istifasında ısrar ettiği cevabı alınmıştır435. Patrik Aşıkyan’ın komitecilerin kendisine duyduğu öfkeyi bildiğinden öldürüleceği korkusuyla istifa ettiği malumdur. Bu sebeple kabul edilmemesine karar verilmiştir.
431 BOA. BEO. 193/14429 lef 1, 29 Nisan 1893.
432 BOA. BEO. 195/14622 lef 2, 2 Mayıs 1893.
433 BOA. BEO. 195/14622 lef 1, 29 Nisan 1893.
434 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 179-180.
435 BOA. Y. PRK. AZN. 7/4 lef 2, 8 Ağustos 1893.
127
Sultan II. Abdülhamid kararın Aşıkyan’a tebliğ edilmesini emredince patriğin yakın çalışma arkadaşı ve kendisi de komite tehdidi altında olan Cismani Meclis Reisi Maksudzâde Simon Efendi ile görüşülmüş ve patriğe kararı kendisine bildirmesi istenmiştir436.
Simon Efendi bunun üzerine Aşıkyan’ın ikametgâhında kendisiyle bir araya gelmiştir. Simon Efendi, Aşıkyan’a başarı ve sadakatle hizmet ederken istifa etmesinin komite taraftarları tarafından başarı olarak algılanabileceğini söylemiş ve istifadan vazgeçmesini istemiştir. Patrik Efendi ise istifasının sebebinin sağlığının bozulmasından başka bir şey olmadığını bildirmiştir. Ancak Aşıkyan Efendi’nin kaldığı odanın pencere ve panjurlarını sıkı sıkı kapatması; sohbet esnasında ağlaması, ailesine zarar verilmesinden korktuğunu anlatması asıl sebebi aşikâr etmektedir. Simon Efendi, patriğe birlikte Bâbıâli’ye gitmeyi teklif etmiş ancak Aşıkyan hasta olduğunu yineleyerek kendisini reddetmiştir. Patrik, sağlığında düzelme olursa Bâbıâli’ye geleceğini ifade etmiştir437. Aşıkyan Efendi’nin bu hâli nasıl bir buhranın içinde olduğunu da göstermektedir. Simon Efendi’nin anlattıklarından sonra patriğin Bâbıâli’ye gelmesinin beklenmesine ve eğer gelecek olursa gereken tavsiyelerin verilmesine karar verilmiştir438. Patrik nihayet 14 Ağustos 1893’te Bâbıâli’ye gelerek Sadrazam Ahmed Cevat Paşa’yla bir görüşme yapmıştır. Ahmed Cevat Paşa’nın sözlerinden etkilenince istifa etmekten vazgeçmiş, ancak sağlığının düzelmesi için bir müddet İstanbul’dan uzaklaşmak istediğini beyan etmiştir439.
Patriğin dinlemek için kendine seçtiği yer Yalova’dır. Patrik Aşıkyan, Yalova kaplıcalarına giderek hem bozulan sağlığını geri kazanmak hem de yaşadığı stresli ortamdan biraz uzaklaşarak dinlenmek istemiştir. Bu amaçla sunduğu istida bekletilmeden kabul edilmiştir440.
Patrik Efendi Yalova’daki ihtiyaçlarının karşılanması için kendisine tahsis edilen 25 bin guruş harcırahın onaylanmasının ardından Sultan II. Abdülhamid’e teşekkürlerini
436 BOA. İ. DUİT. 145/16, 9 Ağustos 1893; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 183.
437 BOA. İ. DUİT. 145/18 lef 2, 10 Ağustos 1893; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 184.
438 BOA. Y. A. HUS. 278/162, 10 Ağustos 1893.
439 BOA. İ. DUİT. 145/18 lef 1, 1 Ağustos 1893; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 184.
440 BOA. Y. A. HUS. 279/136, 4 Eylül 1893.
128
bildirmiş441 ve hemen yola çıkmıştır442. Bu arada Yalova’da iken rahat ettirilmesi için buraya tebligat gönderilmiştir443.
Sürekli komite tehdidi altında bulunduğu ve hayatına çeşitli defalar kastedilmiş olduğu için refakatinde sivil bir polis memuru bulundurulmasına karar verilmiş; İzmit Mutasarrıflığı’na konu ile alakalı bir şifre telgraf gönderilmiştir444.
Patrik Aşıkyan’ı uzun zamandır izleyen Hınçak-Atina komitesi ise patriğin başka bir şehirde ve nispeten daha korunaksız olduğunu düşünerek yeni bir suikast girişimi için harekete geçmiştir. Bu amaçla Adapazarlı bir Ermeni görevlendirilerek Yalova’da bir Rum oteline yerleştirilmiştir. Ancak komitenin plânı, kim tarafından yazıldığı belli olmayan bir mektubun ele geçirilmesiyle su yüzüne çıkmıştır. Bunun üzerine bir Ermeni memur görevlendirilerek Yalova’ya gitmiştir. Bu memur komiteci gibi davranarak suikastçıya yanaşmış ve kendisine yardım etmek için gönderildiği izlenimini vermiştir. Tuzağa düşürülen suikastçı ele geçirilerek plân bozulmuştur. Ancak Ermeni memurun bilmediği kendisini takip ve teftiş için peşine üç gizli memur daha takıldığıdır445. Devletin, Aşıkyan’ın güvenliğinin sağlanmasını ne kadar ciddiye aldığını bu ayrıntıdan anlamak mümkündür.
Patriğin tedirgin olup bir kez daha istifa etmemesi için bu suikast girişimi de kendisinden gizlenmiştir. Yalova’da bulunduğu sürede güvenliğinin sağlanması için ise ek tedbirler alınmıştır. Olan bitenden habersiz olan Patrik Efendi sık sık kendisini ziyarete gelen Ermeni muteberanı ile birlikte zaman geçirmekteydi. Bunun yeni bir suikast girişimine yol açabileceği düşünülmüş ve ziyarete gelip gidenlerin hâl ve hareketleri de gözlem altında bulundurulmaya başlanmıştır446.
2.1.2.6.5. Beşinci Suikast Girişimi (Kumkapı Suikastı)
Patrik Horen Aşıkyan Efendi bundan önceki suikast girişimlerinin çoğundan habersizdi. Ancak kendisine 1893 yılı aralık ayı sonlarında bir ihbar mektubu gönderilmiştir. Mektup, Kayserili Şalcı Agop tarafından yazılan bir uyarıdır. Agop’un
441 BOA. Y. A. HUS. 280/12 lef 2, 9 Eylül 1893.
442 BOA. İ. HUS. 15/137 lef 3, 4 Eylül 1893.
443 BOA. BEO. 271/20303, 5 Eylül 1893; BOA. DH. MKT. 128/20 lef 1, 6 Eylül 1903.
444 BOA. Y. MTV. 83/33, 15 Eylül 1893.
445 BOA. Y. PRK. ZB. 12/31, 24 Eylül 1893; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 185.
446 BOA. DH. ŞFR. 161/98, 2 Ekim 1893; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 185.
129
yazdığına göre Aşıkyan Efendi’ye suikast düzenlemek için görevlendirilen iki kişi yirmi gün önce Atina’dan yola çıkmıştır. Aşıkyan Efendi mektubu alır almaz Osmanlı Hükûmeti’ne ulaştırmış ve bunun neticesinde harekete geçilmiştir. 21 Aralık 1893’te Ankara vilayetine gönderilen şifre telgrafla Şalcı Agop’un gizlice sorgulanması istenmiştir447. Bunun üzerine Şalcı Agop Ankara’ya götürülerek sorguya alınmıştır. Agop, patrikhaneye gönderdiği mektubun arkasında durmuş ve bilgileri Kayseri’deki bazı tüccarlardan aldığını anlatmıştır. Bahsi geçen tüccarların da sorgulanması düşünülmüş ancak bu hareketin ihbarın ortaya çıkmasına sebep olacağı değerlendirilerek vazgeçilmiştir. Ankara vilayeti ise İstanbul’da yapılacak araştırmanın daha verimli olacağını düşünerek teklifini Sadaret Makamı’na iletmiştir. Vilayetin teklifi 10 Ocak 1894’te Komisyon-u Mahsus’ta görüşülerek kabul edilmiştir448. Ayrıca komisyonda alınan karara göre Şalcı Agop elde edeceği yeni bilgileri hükûmete aktarması için teşvik edilecektir449.
Ancak 19 Ocak 1894’te tahkikat henüz neticelenmeden Tiflis Başşehbenderliği’nden patriğin öldürülmesi için plân yapıldığı bildirilmiştir. Başşehbenderliğin ilettiğine göre Tiflis’teki Ermeni komitesi tarafından Patrik Aşıkyan’a suikast düzenlemekle görevlendirilen birkaç kişi İstanbul’a gönderilmek üzere hazırlanmaktadır. Batum’da yaşayan gaz fabrikacılarından Mantaşof’a ait bir vapur suikastçıları İstanbul’a getirecektir450.
Patrik Aşıkyan’ın devlet yanlısı bir ruhani olduğu için komitelerin kendisini ortadan kaldırmak istediği uzun zamandır bilinen bir gerçekti. Patrik, vazifesinden ayrılmasına neden olacak bu son suikast girişiminden önce “hafiyelik” yapmakla suçlanmıştı. Buna gerekçe ise Aşıkyan’ın hükûmete başvurarak Anadolu’da yaşanan son
447 BOA. BEO. 330/24743, 21 Aralık 1893.
448 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 2, 10 Ocak 1894; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 186-187.
449 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 1 17 Ocak 1894.
450 Mantaşof’a ait vapur daha önce de Osmanlı Devleti aleyhinde pek çok faaliyette kullanılmıştı. 1893 yılı ortalarında bu vapurla ülkeye silah gönderilmişti. Ecmiadzin’e firar eden Onnik adlı serseri de yine bu vapurla kaçırılmıştı. Osmanlı ülkesinden kaçan pek çok kişi bu vapurda tayfa ya da işçi kıyafetinde firar ediyor, Mantaşof’un damadı Hazarof bu işlerle yakinen ilgileniyordu. BOA. Y. A. HUS. 289/53 lef 1, 31 Ocak 1894. Vapurun kaptanından dümen neferine kadar tüm çalışanları Ermenilerden oluşuyordu. Vapur humbara ve dinamit taşımacılığı da yapıyordu. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 372.
130
olayların iç yüzünü anlatmak istemesiydi. Hınçaklar patriği ortadan kaldırarak Patrikhanenin kontrolünü de ele geçirmek istiyorlardı451.
Patrik Efendi’nin hayatı bir taraftan Hınçak diğer taraftan Taşnak komitecilerinin yola çıkmasıyla iyice tehlikeye girmiştir. Bu sebeple Bahriye ve Zabtiye Nezaretleri Aşıkyan’ı korumak ve suikastçıları yakalamak için harekete geçmiştir. Bu doğrultuda Rüsûmat Emaneti ve Karadeniz sahilindeki vilayetlere dikkatli olunması konusu tebliğ edilmiştir452. Bunun yanında Trabzon ve Kastamonu vilayetlerine de “eşhas ve evrak-ı muzırranın icrasına ve nakline meydan verilmemesi” hususu iletilmiştir453.
Bir taraftan Tiflis komitesinin girişimine engel olmak için adımlar atılırken diğer taraftan Şalcı Agop’un verdiği bilgiler ışığında Atina’dan gönderilen komitecilerin yakalanmasına çalışılmıştır. Ancak ihbarın yapıldığı aralık ayından şubat ayına kadar devam eden tahkikat bir türlü neticelenmemiştir. Patriğin korunması için tüm tedbirler alınmış olsa da suikastçıların kimliği ya da eşkâli tespit edilememiştir. Bu sebeple yakalanmaları da mümkün görünmemiştir. Bunun üzerine tüccarların en azından birinden sorguya alınmadan ve ihbarcının kimliği açık edilmeden bilgi alınmasının iyi olacağı düşünülmüş ve bu durum Ankara vilayetine bildirilmiştir454.
Ancak, Horen Aşıkyan Efendi’nin korunması için alınan önlemler, yapılan tahkikatlar sonuçsuz kalmış ve Gregoryen Ermenilerinin ruhani lideri 25 Mart 1894’te Kumkapı Patrikhane Kilisesi’nde suikasta uğramıştır. Patrik, silahlı saldırıdan mucize eseri olarak kurtularak hayatta kalmayı başarmıştır.
Patrik, pazar ayininin ardından Kumkapı’daki Ermeni Kilisesinden ayrılırken bir genç ortaya çıkmıştır. Üzerindeki beyaz kıyafetlerle avluda dolaşan bu genç, 22 yaşında ve Tahtakale’deki Tamburacı hanında ikamet eden Agop’tur455. Agop, patrik kilise avlusu içindeyken paltosunun altında sakladığı Amerikan yapımı revolveri456 Horen Efendi’ye
451 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 36.
452 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 5, 17 Şubat 1894; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 187.
453 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 6, 20 Şubat 1894.
454 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 7, 27 Şubat 1894 ve lef 8, 25 Şubat 1894.
455 BOA. BEO. 382/28612 lef 1, 25 Mart 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 40.
456 Ermeniler ayrılıkçı faaliyetlere başladıktan sonra dünyanın pek çok ükesinden silah temini işine girişmişti. Silahlar Osmanlı Devleti’ne çoğunlukla kaçakçılık yolu ile sokuluyordu. Genellikle Ermeni ahaliden zorla toplanan paralarla temin edilen bu silahlar yine Ermeni ahaliye düzenlenecek suikastlarda kullanılıyordu. Hınçaklar silah tedariki için genelde Amerika ve Avrupa ülkelerini tercih ediyordu. Taşnaklar ise vücuda geldikleri coğrafyanın da etkisiyle Rus ve İran ülkelerine meylediyordu. Komitelerin silahlanmasında etkili olan devletler ve Osmanlı Devleti’nin silah kaçakçılığını önleme çabalarına dair
131
doğrultunca patrik şaşkınlığa uğramıştır. Agop, revolveri üç kez ateşlemek için girişimde bulunduysa da silah tutukluk yapmıştır. Dördüncü kez ateş etmek için panik içinde silahı doldurmaya çalışırken ramdodu457 namluda bırakan Agop bir kez daha başarısız olmuştur. Bu esnada patrikhane çalışanları ve kilisede bulunan Ermeni bimarhanesi gardiyanlarından Haçik, Agop’u yakalayarak polise teslim etmişlerdir. Hasta ve yaşlı patrik ise yaşadığı şok ve korkudan dolayı bayılarak yere düşmüş ve evinde tedavi altına alınmıştır458.
Sultan II. Abdülhamid’in konuya ilişkin iradesi hemen aynı gün Mabeyn Başkitabeti tarafından yayınlanmış, iradede Patrik Aşıkyan’ın Osmanlı tebaası Ermenilerin ruhani reisi ve devlet memuru olduğuna vurgu yapılarak saldırının hükûmete karşı bir hareket olduğu ilan edilmiştir. Bunun yanında suikastçı Agop’un bir “anarşist” olduğu belirtilerek meselenin sürüncemede bırakılmadan mahkeme ya da divan-ı harbe havale edilmesi istenmiştir. Padişah yaşananların Meclis-i Vükela’da derhal görüşülerek kararın hemen o akşam kendisine arz edilmesini istemiştir. Agop’un suç ortağı ya da
ayrıntılı bilgi için bkz. Güler Yarcı, “Ermeni İhtilal Komitelerinin Silahlandırılmasında Avrupa Silah Sanayiinin Rolü”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Yabancı Devletler, Cilt: 10, Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 127-172.
457 Ramdod, eski tip silahlarda mermileri yuvaya itmek için kullanılan uzun ve ince bir çubuktur.
458 BOA. HR. SFR. 3... 422/30, 28 Mart 1894; BOA. Y. A. HUS. 295/46 lef 2, 7 Nisan 1894; Karacakaya, Siyasî Faaliyetleri, s. 86.Yurtdışında suikastle alakalı pek çok haber yapılmıştır. Haberlerin bazıları için bkz. “Attempt To Kill The Armenian Patriarch”, The Kirkintilloch Herald and Lenzie, Kilsyth, Campsie, and Cumbernauld Press, 4 Nisan 1894; “Attempt To Murder A Patriarch”, The Preston Herald, 4 Nisan 1894; “Attempt To Kill The Armenian Patriarch”, The Chronicle, 6 Nisan 1894; “Attempt To Kill The Armenian Patriarch”, The Central Somerset Gazette, 7 Nisan 1894; “From Everywhere”, The Tablet, 7 Nisan 1894. Hınçak Komitesi organı Hınçak suikastı Nisan ayında “Patrik Horen’e Küstah Saldırı” başlığı ile duyurmuştur. Haberde Hagop Mazlumyan adlı bir gencin patriğe öldürmek kastıyla saldırdığı ancak silahı arızalandığından başarısız olduğu yazılmıştır. Gazete, Mazlumyan’ın ifadesinde “patriği bir hain olduğu ve Ermeni milletinin çıkarlarına zarar verdiği için öldürmek istediğini” itiraf ettiğini bildirmektedir. Taşnak Partisi’nin yayın organı Droşak ise Mazlumyan’ın Hınçak mensubu olmadığını ve birkaç kişiyle birlikte bağımsız hareket ettiğini iddia etmiştir. Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 744. Rusya’da yayınlanan Moskovskie Vedomosti gazetesinde çıkan bir haberin tercümesi, BOA. Y. PRK. DH. 7/55, 12 Nisan 1894. İstanbul’da bulunan Fransa Büyükelçisi M. P. Cambon, 27 Mart 1894’te Fransa Meclis Reisi ve Hariciye Vekili M. Casmir Périer’e gönderdiği telgrafta yaşananları şu şekilde anlatmaktadır;
“Geçen pazar günü Kumkapı kilisesinde yapılan bir ayinden patrikhaneye dönen Patrik Mıgırdıç Aşıkyan patrikhaneye girerken genç bir Ermeni suikastçısı, Patriğin üzerine birkaç el ateş etmiş ise de silahının çaptan düşmüş olmasından ötürü Patriğe hiçbir isabet kaydedemedi. Bu olayda bayılan Patrik evinde tedavi altına alındı. Zaptiyeler tarafından yakalanan suikastçı karakola götürüldü, karakolda sorgusu yapılan Ermeni aşağıdaki şekilde ifade verdi: (Ermenilerin düşmanı olan Patrik Aşıkyan’ı öldürerek Ermeni cemaatini bundan kurtarmaya yemin ettiğini ve Patriğin padişaha olan sadakatini mezheptaşları adına protesto ettiğini söyledi.)”, Uras, Ermeni Meselesi, s. 470 Anadol, s. 112; İstanbul Araştırma Mezkezi (İSTAM), “Fransız Dış Politika Belgelerinde ‘Ermeni Sorunları Hakkında Yazışmalar’”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, İstanbul 2001, s. 81; Ermeni Sorunu [II], s. 70; Ural, s. 100.
132
yardımcıları olup olmadığının etraflıca araştırılması emrini ise Zabtiye Nazırı’na tebliğ ettirmiştir459. Meclis-i Vükela ise Zabtiye Nezareti’ne olayın tahkikinin derinlemesine yapılmasını ve 28 Mart 1894 Çarşamba gününe kadar dava için muktedir bir sorgu hâkimi atanmasını tavsiye etmiştir460.
Bu arada yaşananların ilk şokunu atlatan Partik Aşıkyan, padişaha bir teşekkürname göndererek “üzerine revolver boşaltmaya cüret eden şahsın hıyanetine meydan verilmediği için” şükranlarını sunmuştur. Ayrıca kendisine düzenlenen bu hain suikastta cansiperane gayretini gördüğü Kumkapı polis memurlarından Said Efendi’nin ödüllendirilmesini rica etmiştir461.
Agop sorguya alındığında mensubu olduğu grubun patriği öldürmeye kesinlikle kararlı olduğunu belirterek: “Ben eğer bu işte başarısız olduysam benden sonra diğerleri bunu gerçekleştirecek. Biz birkaç kişiyiz ancak suç ortaklarımın isimlerini asla açıklamayacağım. Patriği öldürmekte kararlıyız, çünkü artık Ermeni meselelerini yönetememekte ve ulusal çıkarlara zarar vermektedir. Ermenileri entrikalarıyla aldatıyor.” diyerek patriğin er ya da geç ortadan kaldırılacağını ilan etmiştir. Ayrıca Aşıkyan’ın vatanın gerçek meselelerini temsil etme yetkisini kaybettiğini ve böylece Ermeni milletinin durumunda meydana gelebilecek herhangi bir iyileşme umudunun da ortadan kalktığını söylemiştir. Agop, ruhani liderden kurtulma girişiminin başarısız olmasından dolayı üzgün olduğunu, ancak beraber hareket ettiği “cesur adamların” patriğin hayatını sona erdirmek için yemin ettiğini bilmenin kendisini teselli ettiğini ifade etmiştir462. Ayrıca suikast sebeplerinden biri olarak patriğin hükûmete ihbarlarda bulunmasını göstermiştir463.
Agop sorgusunda Kıbrıslı olduğunu söylemesine rağmen Diyarbakırlıdır464. Varak Ketsemanian, suikastçının İstanbul’da mevsimlik işçi olarak bulunuyor olmasının
459 BOA. İ. HUS. 22/28, 25 Mart 1894.
460 BOA. BEO. 381/28511, 26 Mart 1894.
461 BOA. A. MKT. MHM. 749/13 lef 1, 26 Mart 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 40. BOA. Y. A. HUS. 292/82 lef 3, 26 Mart 1894.
462 BOA. HR. SFR. 3... 422/30, 31 Mart 1894.
463 BOA. Y. A. HUS. 295/46 lef 2, 7 Nisan 1894.
464 Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 744. Agop muhtemelen kimlerle iş birliği yaptığının ya da ailesinin kim olduğunun anlaşılmaması için yalan söylemiştir. AncakHınçak komitesinin Kıbrıs adasında 1800’lerin sonundan itibaren bir şubesinin varolduğu bilinmektedir. Kıbrıslı Rumlar 1896’dan sonra, İngiliz rahip Scoot Holland’ın da teşvikiyle, adaya çok sayıda Ermeni gelmesinin Kıbrıs’ın karakteristik yapısını bozacağını iddia etmişlerdi. Ancak adadaki Ermeni iskânı devam etmiş ve ilerleyen
133
da ihtimal dâhilinde olduğunu yazmaktadır. Ketsemanian’a göre suikast Hınçak komitesi lideri Avedis Nazarbegyan’nın talimatıyla değil, İstanbul Merkez Komitesi’nin talimatıyla düzenlenmiştir. Zira Nazarbegyan, patriğe suikast düzenlenmesinin başkentte henüz gelişmekte olan Hınçak komitesine zarar verebileceğini düşünmektedir. Hınçak lideri, böyle bir eylem yerine şehirdeki organizasyonun güçlendirilmesi gerektiğini kanaatindedir465. Komite tarafından düzenlenen suikastın İstanbul’daki patriğe taşralı bir Ermeni eliyle gerçekleştirilmek istenmesi taşralı-İstanbullu anlaşmazlığının sembollerinden biri olarak da kabul edilebilir.
Agop’un suç ortağı ve teşvikçisi Sultanhamamı civarındaki Bağdadlıyan Matbaası’nda çalışan Eğinli Bedros Mazlumyan’dır. Ayrıca olayın, Beyrut’ta bulunan İzmirli Dikran Agopyan, Samuel Mamasyan, Şahbazyan Karabet, Yafa’daki Ermeni manastırından Oseb Agopyan, Kayseri’de bulunan Misak, Beyrut’ta bulunan Maşarlı Şahin ve Kudüs’te bulunan Setrak Parsihyan adlı komitecilerle de bağlantısı olduğu anlaşılmıştır. Bedros Mazlumyan ile yanındaki Arakel ve Avadis yakalanarak tutuklanmışlardır. Beyrut, Kayseri, Yafa ve Kudüs’te bulunan diğer suç ortaklarının tutuklanmaları için ise yerel makamlara telgrafla bilgi verilmiştir. Agop Karabetyan, kendisini suça teşvik edenin Bedros Mazlumyan olduğunu itiraf edince Bedros da olaydaki rolünü kabul etmek zorunda kalmıştır466.
Agop’un sorgusu devam ederken bir taraftan da ikamet ettiği odada arama yapılmıştır. Burada bulunan iki varakadan biri patriği öldürmeye çalışırken beyazlar içinde olan Agop’un ümit ve hürriyet yolunda kurban olacağını açıkça belirtmesi imasında bulunması bakımından önemlidir:
“Ümidimizin ve hürriyetimizin ziyanı budur. İmdi vakit zayi etmeyelim. İmdi yolumuzu ve kılıncımızı isteyelim. O cihet size ait ve racidir.
yıllarda burada militan yetiştimek için bir lejyon kampı dahi kurulmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Halil Aytekin, Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000. Ayrıca Mustafa Serdar Palabıyık, “Fransız Arşiv Belgeleri Işığında Fransız Doğu Lejyonu’nun Kuruluşu ve Faaliyetleri (Kasım 1916-Mayıs 1917)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 23-24, Ankara, 2006, s. 205-225; Mustafa Serdar Palabıyık, “Fransız Arşiv Belgeleri Işığında Doğu Lejyonu’nun Kuruluşu ve Faaliyetleri (Nisan 1918-Aralık 1918)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 29, Ankara 2008, s. 119-136; Mehmet Demiryürek, “Ermeni Olayları ve Kıbrıs (1888-1912), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 5-6 Sayı 20-21, Kış 2005-İlkbahar 2006, Ankara, 115-136.
465 Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 745, 753.
466 BOA. A. MKT. MHM. 749/13 lef 2, 26 Mart 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 41.
134
O cihet ki düşman bizim validemizden kalan mukaddes toprağı merhametsizlikle işgal eder, yani Ermenistan’ı. Lakin ben o sevgili vatanım için nazik ömrümü kurban edeceğim. Ah ne kadar latiftir ya Sevgili Ermenistan, ah ne kadar severim Ermenilerin yiğit yürekli evlatlarını ki daim sana doğru ilerü deyü çağırırsan ileri ileri. İmdi ben ilerü giderim ve son. Agop’un kurban olduğu gün 9 Mart saat 9. Galata’da Lusagorc Kilisesi’nde Aşçıyan Bedros’un mukaddes muamelatının vakitleri. Ya Ermeni karındaşlar cesaretleniniz, kanlarınızı dökünüz ki sizin şanlı şöhretli hürriyetinizi bulasınız.
İmzalar
Maraşlı Şahin, Karabet Ağa, Kayserili Misak, Kayserili Ovakim oğlu Agop, Parsih oğu Setrak, Mıgırdıç Tütüncüyef, Diyarbakırlı Agop veled Karabet, Trabzonlu Karabet Malisyan, İzmirli Diran veled Osep, Mısırlı Nişan Bedrosyan, Şahbazyan Karabet Efendi”467
28 Mart 1894’te Mabeyn’e giden Patrik Aşıkyan, Agop’un suikasta fırsat bulamadan zabtiye tarafından yakalanmasına ve hakkındaki kanunî işlemlerin süratle icra edilmesine şahsen teşekkür etmiştir. Bunun yanında Agop hakkındaki davasından vazgeçtiğini bildirmiştir. Osmanlı kamu hukuku açısından görülecek davanın da padişah tarafından affedilmesini rica etmiştir468. Bu ricasına karşılık olarak patriklerin cemaatleri tarafından seçildikten sonra padişah tarafından tayin edildiği ve bu sebeple devlet memuru statüsünde oldukları söylenerek suikastın hükûmete karşı işlenmiş bir suç olduğu cevabı verilmiştir. Devletin kendisine silah doğrultan, halkın huzurunu bozan, asayiş ve emniyeti ihlal eden kişilere ceza vermesinin, bilakis devletin görevi olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Ermenilerin fesat yolunda ileri gidenlerinin kanunen yargılanacakları ve alacakları cezanın da ertelenmeden icra edileceği beyan edilmiştir. Patrik Aşıkyan’a cemaatine muzır faaliyetlerden uzak durmaları için nasihatte bulunmasının münasip olacağı tavsiyesi de verilmiştir469.
467 BOA. A. MKT. MHM. 749/13 lef 3, tarihsiz; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 41-42.
468 “Attempt Upon The Armenian Patriarch”, The Globe, 9 Nisan 1894; Başlıksız, The Manchester Evening News, 9 Nisan 1894.
469 BOA. İ. HUS. 22/96, 29 Mart 1894.
135
Agop Karabetyan’ın itirafları ile suikastla ilgisi olan herkes yakalanarak yargılamaları hızla bitirilmiştir. Mahkeme neticesinde Agop Karabetyan’ın on beş, hamisi ve teşvikçisi Bedros Mazlumyan’ın ise on sene müddetle küreğe konulmalarına karar verilmiştir. Suikast plânından haberdar olmasına rağmen hükûmete ihbar etmeyen Malumyan’a da beş sene kürek cezası verilmiştir470.
Zabtiye Nezareti sorumluların hızla mahkemelerinin görülüp cezalarının tayin edilmesine rağmen tahkikata son vermemiş, suikastla alakalı araştırmalarına devam etmiştir. Bu araştırmalar neticesinde saatçi Filip ve İskenderunlu tüccar Ciğeryan’ın yazıcısı Kirkor’un da erbab-ı fesattan oldukları anlaşılmıştır. Filip’le alakalı olarak Halep ve Ma’mûretü’l-Aziz vilayetlerine tebligatta bulunularak ikametinin aranması sağlanmıştır. Bu arama neticesinde evden çıkan evrak ve Filip’in ifadesi ile İstanbul’da yaşayan Simbat Davityan, Erzurum eski defterdarı Mehmet Emin Efendi’nin hizmetçisi Avedis Çilingiryan, Toros Hararusyan, Diyarbakır tüccarından Arşak Agopyan, Adanalı Kabil Avarakyan, Ayıntap hancılarından Mardiros oğlu Kirkor, komisyoncu Bogos Ciğeryan ve İskenderun’da ikamet eden Kirkor Mısırlıyan’ın da erbab-ı fesattan oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca komitenin ülkenin dört bir yanına yayıldığı anlaşılarak Ma’mûretü’l-Aziz ve İskenderun’dan Ciğeryan, Ohannes Kirkor, fotoğrafçı Kirkor Bogosyan, saatçi Kaspar ve Kegan, İskenderun posta müdürü Balyan, Halep’teki terzi Karabet ve kardeşi Artin’in ikametleri de aranmıştır. Yapılan aramalarda Artin’in evinde Hınçak gazetesine ait iki nüsha bulunmuştur. İstanbul’daki zanlıların ikametleri de aranmıştır. Çilingiryan’ın evinde herhangi bir şey bulunamadıysa da Simbat Davityan’ın ikametgâhında dikkat çekici bazı evraka rastlanmıştır. Bedros Mazlumyan ve saatçi Filip sorguya alınmış ve Halep’te bulunan Arşak, Kabil, Kirkor ve Bogos’un da erbab-ı fesat olduklarını iddia etmişlerdir. Mazlumyan ve Filip’in hanelerinden çıkarılan evraklar da bunu kanıtlar vaziyette olduğundan Zabtiye Nezareti bahsi geçenlerin evlerinin de aranması için Dâhiliye Nezareti’ne bir tezkere göndermiştir. Ancak suikast girişiminde birinci derecede sorumlu olduğu bilinenler hakkında Meclis-i Vükela kararıyla muamele icra edilmiş olduğundan diğerlerinin adliyeye teslimine gerek görülmediği bilgisi 25 Temmuz 1894’te
470 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 9, 6 Nisan 1894; Karacakaya, Siyasî Faaliyetleri, s. 87; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 42; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 192.
136
Sadaret Makamına iletilmiştir471. Bunun üzerine Meclis-i Mahsus-ı Vükela’nın kararıyla suikaste iştirak edenlerin haklarında eksik kalan bir muamele varsa tamamlanarak adliyeye teslimi istenmiştir472.
Tutuklulardan Malumyan, 1895 yılında çıkarılan aftan faydalanarak temmuz ayında tahliye olmuştur. Bu durum Ermeni komiteleri ile mücadele eden ve kendisini hedef alan suikast plânları da yapılan Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa’yı memnun etmemiştir. Nazır, 9 Mart 1897’de konu ile alakalı olarak Sadaret Makamına bir tezkire göndererek bir suçu birlikte işledikleri anlaşılan birden çok kişiden yalnızca birinin tahliye edilmesinin ve diğerlerinin tutuklu kalmasının sebebini anlayamadığını, bunun sebeplerini sorduğu bir yazı gönderdiğini ancak cevap alamadığını dile getirmiştir473.
Ermeni Patriği Aşıkyan Efendi ise 11 Nisan 1894’te sağlık sorunlarını bahane ederek bundan böyle görevine devam etmesinin kendisi için oldukça zor olacağını bildirerek istifa etmiştir474. İstifasının ardından 2-3 ay müddetle Yalova kaplıcalarına gitmek için izin istemiş ve arzusu padişah tarafından kabul edilmiştir.
Patriğin istifa etmesini istemeyen Adliye ve Mezahip Nazırı, Aşıkyan’ı kararından vazgeçirmek için Bâbıâli’ye davet etmiştir. Patrik Efendi burada bulunduğu esnada Kumkapı Kilisesi’nde düzenlenen suikasttan dolayı yaşadığı korku sebebiyle istifa ettiğini itiraf etmiştir. Patrik Efendi korkusuna rağmen halefini belirlemek amacıyla yapılacak seçimlerin bir süre ertelenmesini istemiştir. Zira bu hareketle komitecilerin patrikhaneye yaptıkları muamelenin ne gibi bir tesir hâsıl edeceğinin tespit edilebileceği düşüncesindedir475. Patrik Efendi’nin istifa kararına rağmen yine de bir süre düşünmesi istenmiş, isterse Yalova’ya tebdil-i hava için giderek dinlendiği sırada yerine birinin bakabileceği ve döndükten sonra görevine devam edebileceği bildirilmiştir. Ancak Aşıkyan iki gün düşündükten sonra istifa kararında ısrar ettiğini ve görevden affını rica ettiğini bildirmiştir476.
471 BOA. BEO. 473/35416 lef 3, 25 Temmuz 1894.
472 BOA. BEO. 473/35416 lef 1, 11 Eylül 1894.
473 BOA. A. MKT. MHM. 695/5 lef 10, 9 Mart 1897.
474 BOA. Y. PRK. AZN. 7/29 lef 3, 11 Nisan 1894; “Armenian Patriarch Quits”, The Evening World, 14 Nisan 1894; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 193.
475 BOA. Y. A. HUS. 294/39, 19 Nisan 1894; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 193.
476 BOA. Y. MTV. 95/62 lef 2, 10 Mayıs 1894.
137
2.1.2.7. Patrik Aşıkyan’a ve Kilise Görevlilerine Yönelik Yeni Tehditler
Patrik Aşıkyan’a düzenlenen suikasttan yaklaşık iki ay sonra bu kez Cismani Meclis Reisi Maksudzâde Simon Bey’e suikast girişiminde bulunulmuş ve Simon Bey ağır yaralanmıştır477. Kendisinden sonra Maksudzâde Simon Bey’in de içinde bulunduğu pek çok muteber Ermeninin ve din adamının tehdit altında bulunması muhakkak ki patriği büsbütün korkutmuştur. Komitenin kiliseler üzerindeki baskısı bir kat daha artmış ve papazlara da birtakım tehdit mektupları gönderilmeye başlanmıştır.
Yalnızca kilise papazları değil Patrik Vekili Cevahirciyan’da bu tehditleri alan görevlilerdendir. Bir taraftan Patrik Aşıkyan’ın istifasını geri aldırmak için uğraş verilirken bir yandan da patrikhanedeki işlerin aksamaması için Papaz Cevahirciyan patrik vekili tayin edilmişti. Ancak vekil, kendisinin de tıpkı Horen Aşıkyan ve Maksudzâde Simon Bey gibi suikasta uğrayacağına dair bir tehdit mektubu almıştır. Bunun üzerine 28 Mayıs 1894 sabahı patrikhaneye giderek meclis-i ruhani kâtibi Horen Efendi ile görüşmüş, hasta olduğunu ve evde istirahat edeceğini söyleyerek buradan ayrılmıştır478. Bunun ardından patrikhane işlerini bırakmış, mührü teslim etmiş ve istifa ederek evine çekilmiştir. İşleri idare etmek ise Horen Pehlivanyan adlı papaza kalmıştır479. Ancak Horen Pehlivanyan’a “işlere bak” denilmişse de vekil tayin edilmediğinden resmi bir yetkisi yoktur. Bu sebeple patrikhanedeki işler aksamaya başlamıştır. Yıldız Sarayı’na konu ile alakalı bir mütalaa gönderen Adliye ve Mezahip Nazırı, Patrik Aşıkyan’ın istifa kararında ısrar ederek patrikhanedeki mesaisine devam etmediğini; vekilinin ise hasta olduğunu iddia ettiğini ve tehditnâme aldığını beyan ederek vekâletten çekildiğini bildirmiştir. Patrik vekilinin görev yerinde bulunmaması sebebiyle patrik kaymakamı seçimi için ruhanî ve cismanî meclislere davet gönderilememekte ve patrikhane çalışamaz bir haldedir. Bunun üzerine kapı kethüdalığı aracılığı ile gerek patrik ve gerekse vekiline tebligat gönderilmiştir. Patrik Aşıkyan’a gönderilen tebligatta istifada kararlıysa da patrikhanedeki mesaisine devam etmesi ya da Cevahirciyan’dan başka bir vekil görevlendirilmesi söylenmiştir. Bunun üzerine Cevahirciyan birkaç gün istirahat ederek iyileşirse mesaisine devam edeceğini
477 Maksudzâde Simon Bey’e yönelik düzenlenen suikast girişimi ilerideki fasılda ele alınacaktır.
478 BOA. BEO. 421/31522 lef 1, 11 Haziran 1894.
479 BOA. HR. TO. 351/22 lef 2, 4 Haziran 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 101.
138
bildirmiştir. Adliye ve Mezahip Nazırı, Sadaretten patrik vekili hakikaten hasta ise yerine başkasının tayin edilmesi için Aşıkyan Efendi’ye tebligat yapılmasının münasip olacağı görüşünü bildirmiştir480.
Patrik vekilinin görevden çekilmesinden sonra Tiflis’te bulunan Ermeni komitesi bir kez daha harekete geçmiştir. Komite, Patrik Aşıkyan’ı öldürmek ve eğer görevden çekildiyse de yeni patriğin seçimi sırasında karışıklık çıkartmak için İstanbul’a bazı komite mensuplarını göndermeye karar vermiştir481. İran pasaportu ve İranî kıyafetlerle Batum’dan vapurla İstanbul’a gelecekleri tespit edilen beş kişinin isimleri aşağıdaki verilmektedir482.
Komitecilerin asıl isimleri
Pasaportlarında yazan müstear isimleri
Sergis Abgarof
Savof Boğdonof
Mıgırdıç Vartanof
Nazar Hazarof
Hazar Bozoyof
Farid Keçecibof
Alfan Arutinof
Odyan Mişirof
Setrak Narimof
Sugold Boyanin
Tablo 1. Patrik Aşıkyan’a suikast düzenlemek üzere gönderilen Ermenilerin listesi
Komitecilerin adlarının öğrenilmesinden sonra tedbir alınması faslına geçilmiş, tutuklanmaları için Trabzon ve Kastamonu vilayetlerine emir verilerek Karadeniz sahilindeki iskelelerde gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir483.
Tiflis komitesi gönderdiği mektuplarla İstanbul’daki yandaşlarına talimat vererek burada bazı faaliyetlerde bulunmalarını da sağlamıştır. Bu mektuplardan birinde Patrik Horen Aşıkyan’ın evinin yakılması emri verilmişse de ihbarla durumu öğrenen hükûmet bu girişimi engellemeye muvaffak olmuştur484.
480 BOA. Y. MTV. 96/86, 31 Mayıs 1894.
481 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 20, Belge No: 100, İstanbul, 1989.
482 BOA. HR. SFR 1... 94/75, 11 Haziran 1894; BOA. Y. MTV. 98/31, 24 Haziran 1894.
483 BOA. Y. A. HUS. 300/78, 22 Haziran 1894.
484 BOA. HR. SFR. 1... 95/112, 17 Haziran 1894; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 20, Belge No:
127, İstanbul, 1989.
139
Hınçak komitesi tarafından “Dersaadet Hınçak Komitesi Şubesi” mührüyle Ermeni kiliselerine gönderilen tehdit mektuplarında ise Horen Aşıkyan Efendi’nin adının buralarda zikrolunmaması istenmiştir. Üsküdar, Galata, Beyoğlu, Hasköy ve Balat kiliselerine bırakılan bu mektuplarla alakalı tahkikata başlanmıştır. Üsküdar’da bulunan Yeni mahalle Ermeni kilisesinde görevli Başpapaz Vekili Kirkor Efendi’ye 31 Mayıs 1894 tarihinde gönderilen mektuplardan birinde şu satırlar yer almaktadır:
“Peder Efendi,
Aşıkyan bir gammazdır. Layık değil Ermeni ruhbanlığının ismini taşımağa. Bu adam bundan sonra Ermeni patriği değildir. Emrederiz size ki ne siz ve ne de ruhban biraderiniz eğer var ise... odesi? Şeref vaktinde ve kıraatinde Aşıkyan’ın ismini anmayasınız. Bizim bu emrimizi icra etmeyecek olur iseniz ömrünüz tehlikededir.”
Hınçakyan tarafından İdare Komisyonu
İstanbul Şubesi”485
17 Haziran 1894’te Balat kilisesine de bir mektup bırakılmıştır. Balat kilisesi başrahibi adına gönderilen mektup, kilise kandilcisi Agop tarafından kilise bahçesindeki çeşme taşı üzerinde bulunmuştur. Mektup açılarak okunduğunda kiliseye yönelik bir tehdit olduğu anlaşılarak kilise despotu Aporusus, Papaz Vahan ve Apil efendilerle istişare edilmiş ve patriğe ulaştırılmasına karar verilmiştir. Bu sırada mektuptan haberdar olan Zabtiye Nezareti, muhtar Simon’u buraya göndererek mektubu aldırmış ve Agop da ifadesine başvurulmak üzere zabtiyeye götürülmüştür486.
485 BOA. Y. PRK. ZB. 13/31 lef 6, 31 Mayıs 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 37; Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 746; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 196.
486 BOA. Y. MTV. 79/66, 18 Haziran 1894. Bu arada Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa’ya da bir tehdit mektubu gönderilmiştir. Mektupta şu satırlar yazmaktadır:
“Zabtiye Nazırı Nâzım Paşa’ya
Ermeni ruhanilerinin aldıkları mektuplardan dolayı İstanbul’da bulunan Ermenilerden birçok adam tevkif ettiniz. Bu mektupları tertip ve isal eden biz ihtilalci Hınçakyanlar olduğumuzu nazar-ı dikkate almalıdır.
Tevkif olunan adamlar kabahatli ve fail-i müşterek değildir.
Zat-ı Şahane Ermeni cemaatinin talebini haklı bularak Horen Aşıkyan Serpiskoposunu terk etti.
Eğer mevkufların cüz’i kabahati ebulunsa idi şu ali emr bozulur idi.
Bu halleri nazar-ı dikkate alarak patriklik meselesinden dolayı tevkif edilmiş olan adamların cümlesini hemen mahbustan azad eylemenizi sizden talep ederiz.
Yalnız sıkletli gidiş ve matlub-ı muhakkakamızı ikmal etmeye siz muktedirsiniz.
Osmanlı Hükûmetini tehdid eden şu umumi ihtilal talebini nazar-ı dikkate alınız.
18 Haziran 1894/Alafranga 30 Haziran
140
Bu arada kilise içinde Aşıkyan’a muhalif bir grup oluşmuştur. Patrik Efendi’ye muhalif olan bu papazlar mektupları bahane ederek ayinlerde Aşıkyan Efendi’nin adını anmadıkları gibi halkı patrik aleyhine galeyana getirecek cümleler kurmaktan da geri durmamışlardır487.
Papazlar ruhani vazifeleri sebebiyle haklarında doğrudan muamele yapılamayacağını bilmenin rahatlığı ile istedikleri şekilde nutuklar atmaktan geri kalmamışsa da Sadaret Makamı tarafından Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bilgi verilerek gereğinin yapılması istenmiştir488.
Adliye ve Mezahip Nezareti, patriğin görevden çekilmek istemesi, vekilinin dahi korkudan patrikhaneye gelmemesinden faydalanan bu ruhanilerin zabıta tarafından lisan-ı münasiple uyarılmasını istemiştir. Ancak Sultan II. Abdülhamid böyle düşünmemiştir. Sultana göre bu kişilere nezaketle davranılırsa aynı olaylar tekrarlanabilirdi. Bu sebeple 21 Haziran 1894’te bir irade yayınlayarak bu işe cüret edenlere daha sert davranılmasının gerektiğini duyurmuştur489.
Alınan tüm tedbirlere rağmen 24 Haziran 1894’te kiliselerdeki pazar ayinlerinde papazların aldığı ortak karar gereği Patrik Horen Aşıkyan Efendi’nin adı yine anılmamıştır490. Kiliselerde ortaya çıkan bazı kimseler ise naralar atarak nümayiş çıkarmaya çalışmışlardır. Bir taraftan da hükûmet tahkikatı devam etmiş ve kiliselere tehditnâmeleri bırakanlardan birkaçı tutuklanmıştır. Bu tutuklamalar üzerine kendileri hakkında da tahkikat yapılacağı korkusuna kapılan muhalif papazlar komitenin canlarına tasallut etmesinden korktukları için ayinlerde patriklerinin adını anmadıkları bahanesiyle kendilerini mazur göstermeye çalışmışlardır491.
Dersaadet Hınçakyan Ermeni Şirketi Şubesi Riyaseti”; BOA. Y. PRK. ZB. 13/31 lef 2, 18 Haziran 1894. Ayrıca Güllü, İstanbul Ermeni, s. 203; Güllü, Nâzım Paşa, s. 51. Tehditler yalnızca Hüseyin Nâzım Paşa ile sınırlı kalmamıştır. 30 Haziran 1894’te Sadrazam Ahmed Cevat Paşa’ya da Zabtiye Nazırı’na gönderilen mektupla hemen hemen aynı cümleleri taşıyan bir mektup gönderilmiştir. Mektup yine İhtilalci Hınçakyan Komitesi İstanbul Şubesi adına ve bu kez İstanbul İhtilalci Hınçak Komitesi Başkanı Aramyan imzasını taşımaktadır. British Documents on Ottoman Armenians, Volume: III, Ed. Bilal N. Şimşir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, (British Documents III), s. 370-372; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 204.
487 BOA. Y. A. HUS. 300/37, 6 Haziran 1894.
488 BOA. BEO. 421/31515, 18 Haziran 1894; BOA. BEO. 422/31584, 19 Haziran 1894; BOA. BEO. 423/31676, 24 Haziran 1894.
489 BOA. İ. HUS. 25/76 lef 2, 21 Haziran 1894.
490 BOA. BEO. 424/31765, 24 Haziran 1894.
491 BOA. Y. A. HUS. 301/11 lef 1, 24 Haziran 1894.
141
Patrik Horen Aşıkyan tüm bu olan bitenin ardından, defalarca suikast tehdidi almasının, komite tarafından sürekli hedefte olmasının da etkisiyle görevine daha fazla devam edemeyeceğine karar vererek 25 Haziran 1894’te Sadaret Makamına bir takrir göndermiş ve bir kez daha sıhhatinin bozulduğunu bildirerek istifasının kabulünü rica etmiştir. Patrik Efendi’nin takriri aynı gün Sadrazam Ahmed Cevat Paşa tarafından Sultan II. Abdülhamid’e arz edilmiştir492.
Patriğin istifası 27 Haziran 1894’te kabul edilmiştir. Yeni patriğin seçimi için Sadrazam tarafından Adliye ve Mezahip Nezareti’ne tezkire gönderilerek ruhani ve cismani meclislerin hazırlıklara başlaması istenmiştir493. Horen Aşıkyan, yaşadığı stresli sürecin ardından istifasının kabul edilmesini büyük bir memnuniyet ve mutlulukla karşılayarak teşekkürlerini sunmuştur494. Sabık patrik, mevcut ruhani ve cismani
492 Patrik Efendi bir kez daha istifa ederken gönderdiği takrirde şunları yazmıştır:
“Patriklik hizmet ve vazifesinin ifası hususunda mazaret-i vücudiyyem ve âdem-i kifayetim meydanda bulunmuş olmasıyla istifa-yı çakeranemin kabul buyurulmasını müstedi Adliye Nezareti’ne iki defa arıza takdim etmiş ve birkaç defa dahi nezd-i sadaretpenahilerine gelerek aff ve ıtlakım hususuna merhamet-i seniyye erzan buyurulmak üzere vesatat-ı aliyyelerinin ibza buyurulmasını istirham eylemiş idiysem de intizarında bulunduğum şu merhamet-i seniyyeye henüz nail olamadım. Tahriren ve şifahen arz-ı beyan etmiş olduğuma göre patriklik hizmetinin bargiranına vücud-u kemteranem kemaliyle gayr-ı mütehammi buunmuş olup istifa-yı çakeranemin kabulüyle bir tarafa çekilmekliğime mezuniyet ita buyurulması tehir etmekte olduğunu gördüğümden ve diğer taraftan patrikhane heyet-i idareden münhal kaldığı ve o kadar işlerin yüzüstünde kalmış olmasını ve bu halden mesuliyet tereddüt eder ihtimalini mülehaza eylemekte bulunduğumdan rahatım münselip olmuş ve ızdıraptan naşi vücud-u çakeranemin sıhhati büsbütün bozulmuştur. Şu hâlde şevketmaab efendimizin ertaf ve seniyyesine ilticadan başka çarem kalmamış olduğundan bu kadar müddet ifa-yı hizmet ve ibraz-ı sadakat etmiş olan patriklik hizmetiyle iştigale artık küliyen alimül iktidar bulunan bu kullarının bir mükâfatı aliyye addedilmek üzere istifamın kabulu hususuna irade-i padişahî şerefsudur buyurulmasını istirham ederim. 13 Haziran 1310 Horen Aşıkyan”, BOA. Y. A. HUS. 301/11 lef 2, 25 Haziran 1894; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 202.
493 BOA. BEO. 428/32078, 26 Haziran 1894; BOA. Y. A. HUS. 301/39, 27 Haziran 1894; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 202.
494 BOA. Y. A. HUS. 301/79, 1 Temmuz 1894. Patrik kilise yönetiminden çekilmiş olsa da daha önce defalarca istifadan vazgeçirildiği için patrikliğe bir kez daha dönmesi istemeyen Hınçak komitesi, Aşıkyan Efendi’ye bir tehdit mektubu daha göndermiştir. Mektupta şu satırlar yer almaktadır:
“Sabık Patrik Hürmetli Horen Aşıkyan’a
‘Millî azim pek büyüktür”
Patriklik kürsüsüne geçtiğinizden itibaren özel meclisimiz size müteaddit vesilelerle milli arzuyu tebliğden hiçbir zaman çekinmedi. Fakat siz milli isteklerin aksine olarak uğursuz davranışlarınıza devam ederek bunu hiç değiştirmeye lüzum görmediniz. Fakat size evvelce de tebliğ ettiğimiz gibi millet artık bu kayıtsızlığınıza dayanamayarak nihayet size tatlılıkla anlatamadığını zorla yaptı.
Aşıkyan, artık vukû bulan şeylerden memnun olunuz. Sizin [en lütufkâr] ve [zıllullahî] olan sultanınız derin hapishanelerini zavallı, masum Ermeni evladıyla doldurdu. Sayenizde her ailede üzüntü ve matem hâkim oldu. Ailelerden kimi oğlu, kimi birader ve kardeşinden dolayı elem çekiyor. Bugün her Ermeni ailesi sizin başınıza lanet yağdırıyor. Milletin bu kininden korkunuz, tarihte gelecek insanımız hainliğinizi, milleti imha eden hareketlerinizi okuyacak.
Fakat siz ne şimdiki zamandan ve ne de gelecekten, utanmadığınızdan, korkmadığınızdan dolayı ihtimal ne gibi bir şeref ve hürmetle indirildiğinizi unutmadığınız makamınıza tekrar nail olmak istersiniz.
142
meclislerin seçim amacıyla davet edilmesinin ve bunlara başkanlık etmek için bir patrik kaymakamının seçilmesi için azalara buyruldu yazılmasının gerekliliğini de bildirmiştir. Bunun üzerine söz konusu meclislerin üyelerine tebligat yapılması ve bazı kişilerin herhangi bir fesatlarına meydan verilmemesi hususuyla alakalı bir de irade yayınlanmış ve komite sempatizanı olmasıyla bilinen İzmirliyan Efendi’nin patrik seçilmesi ile neticelenecek seçim süreci başlamıştır495.
2.1.3. Patrik Mağaka Ormanyan
Mağakya Ormanyan Efendi, 11 Kasım 1841’de Katolik bir aileye mensup eczacı bir babanın evladı olarak İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini tamamlamasının ardından yurtdışına gönderilmiş, Roma’daki Andonyan Kongregasyonu’na bağlı Surp Lusaroviç Manastırı’nda din adamı olmak için eğitim almıştır496. Roma Üniversitesi’nde İlahiyat, Felsefe ve Kilise Hukuku alanlarında eğitim alarak doktora derecesi ile mezun olmuştur497.
1863 yılında papaz olarak takdis edilmesini takiben İstanbul’a dönmüştür. 1867’de yeniden Roma’ya giderek burada Roma İlahiyat Akademisi’ne seçilmiştir. 1870 yılında İstanbul’a dönmüş ve Ortaköy’de bulunan Andonyan Mektebi’ne müdür olarak atanmıştır. İstanbul’da bulunduğu süre içinde Katolik Kilisesi ile anlaşmazlıklar
Binâenaleyh meclisimiz, böyle bir adımın sizi pek tehlikeli bir yola sevk edeceğini ve derin, erişilmez bir uçuruma atacağını tebliğ etmeye mecbur oluyor.
Eğer birkaç şahsın tevkifinden dolayı İstanbul’da vatansever kalmamış zannediliyorsa bu pek acınacak bir ümittir. Çünkü aksine bunların sayısı günden güne çoğalıyor. İçlerinde tehlikeli bir patriği cezalandırmaya hazır birçok Ermeni vardır. Zaten komite “Eger Aşıkyan bir kere daha patriklik makamına geçmeye teşebbüs ve buna cür’et ederse bir tek üyeleri kalsa bile kendisine idam cezasını tatbike” karar vermiş ve üyeleri bu karar dairesinde ahd etmiştir.
Size düşünmek, bize de uygun olmayan bu teşebbüsü icrâya meydan bırakılmamasını temenni etmek kalıyor.
Ahali Meclis-i Mahsusu
İstanbul”
Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 312-313; Hocaoğlu, Arşiv, s. 652; Gazigiray, s. 307-308; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 205-206. Ayrıca Süleyman Kâni İrtem, Ermeni Meselesinin İçyüzü, Haz. Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 2004, s. 17.
495 BOA. BEO. 429/32138, 3 Temmuz 1894; BOA. BEO. 439/31894 lef 1, 21 Temmuz 1894. Patrik Efendi istifa ederek ruhani hayattan çekilmiş olsa da hayatına devlet taraftarı bir Ermeni olarak devam etmiştir. Horen Aşıkyan, kendisinden sonra patrik seçilen İzmirliyan’ın istifa etmesinden sonra yeni bir seçim gündeme geldiğinde Sadrazamın huzurunda fikrini beyan ederek hem devlet hem de patrikhanenin zarar görmemesi için seçimden önce Ermeni Nizamnamesi’nde tadilat yapılmasının daha faydalı olacağını; Ermeni fesadının önlenmesinin başka bir yolu olmadığını belirtmiştir. BOA. Y. A. HUS. 361/77; 19 Ekim 1896.
496 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 311.
497 “Turkish Affairs”, The Times, 25 Kasım 1896.
143
yaşamaya başlamış ve Gregoryen Ermeni Kilisesi ile yakınlık kurmuştur. Bu yakınlaşmanın neticesinde 1879’da ileride halefi olarak gösterileceği Patrik Nerses Varjabedyan’ında iştirak ettiği bir törenle bu kiliseye bağlanmıştır. İstanbul’da bir süre daha kaldıktan sonra Erzurum murahhaslığına seçilen Ormanyan buradaki görevine 1887 yılına kadar devam etmiştir498.
Ormanyan Efendi Erzurum’dan Ecmiadzin’e giderek bir yıl boyunca Patrikhane Akademisi’nde felsefe profesörü olarak eğitim vermiştir. Bir süre sonra burada kalmaya devam ederse Osmanlı tabiyetini kaybedebileceğini düşünerek akademiden istifa etmiş ve geri dönmüştür. 1889’da Armaş Manastırı’na başrahip olarak atanmıştır. Böylece dini kariyerine Roma Katolik Kilisesi’nde başlayan ve Patrik Hasun sebebiyle patlak veren krizde Hasun muhalifi tarafta yer alan Piskopos Ormanyan’ın Gregoryen Kilisesi içindeki yükselişi başlamıştır499.
2.1.3.1. Patriklik Öncesi Görevleri ve Hakkındaki İddialar
Mağaka Ormanyan patriklik vazifesine seçilmeden önce, özellikle Erzurum ve Armaş Manastırı’nda hizmet ettiği yıllarda, hakkındaki iddialar sebebiyle devlet yetkililerinin dikkatini çekmiş bir piskopostur. Buralarda hizmet ederken devlet aleyhine faaliyette bulunduğu şüphesi ile uzun süre takibe alınmış, hatta patrik seçilmesinin ardından vazifesine resmî olarak atanmadan önce hakkında bir tahkikat yapılmıştır.
1880 yılından itibaren murahhasa olarak görev yaptığı Erzurum’dan Ormanyan Efendi’nin ayrılıkçı Ermenilerden olduğu iddasıyla çeşitli defalar raporlar gönderilmiştir. Bu yıllarda Erzurum’da Anavatan Müdafileri Cemiyeti faaliyete başlamıştı500. Bazı
498 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 311.
499 “Turkish Affairs”, The Times, 25 Kasım 1896.
500 Anavatan Müdafileri 1881’de Erzurum’da kurulan gizli bir devrimci örgüttü. Agop İşgalatsiyan, Aleksan Yethelikyan, Hovhannes Asturyan ve Yeğişe Tursunyan tarafından kurulan örgütün amacı Türk, Kürt ve Çerkeslerin Ermenilere saldırmaları ihtimaline karşı silahlanarak olası saldırılara cevap vermekti. 1880’de yapılanmaya başlamış ve kurucusu H. M. Nişkiyan başlangıçta cemiyete herhangi bir isim vermemişse de bazı kaynaklarda Yüce Konsey (Geragun Khorhurd) olarak adlandırılmıştır. Cemiyet daha sonra Dr. Bagrat Navarsardiyan tarafından Tiflis’ten yönetilmeye başlayacak, Haçadur Kereksiyan ve Seropyan tarafından kurulan Ziraat Cemiyeti ile birleşecek ve bu yeni cemiyete “Anavatan Müdafileri” adı verilecektir. Patrik Nerses, cemiyetin asıl niyetinin gizlenerek hükûmetin şüphelenmemesi için Anavatan Müdafileri yerine Ziraat Cemiyeti adının kullanılmış olabileceğini söylemektedir. Erzurum’daki bu gizli cemiyetin esas yöneticileri Haçadur Kereksiyan ve Karabet Nişkiyan’dır. Cemiyetin tüzüğü ve iç tüzüğü yazılmamış, üyeler tarafından ezberlenmiştir. Cemiyet bu sayede bir süre de olsa gizli kalmayı başarmıştır. Nalbandian, s. 85-86; Demirel, Erzurum’da, s. 173-174. Ayrıca Zühre İsmailhakkıoğlu, 1908-1914 Yılları Arasında Erzurum’daki Ermeniler, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Balıkesir Üniversitesi Sosyal
144
iddialara göre Piskopos Ormanyan ve Patrik Nerses Varjabedyan cemiyetten haberdardı ve başlangıçta kim oldukları anlaşılamayan cemiyet üyelerinin faaliyetlerine destek veriyorlardı501. Cemiyet mensuplarının yemin belgelerinin 25 Kasım 1882’de ortaya çıkması üzerine çok sayıda tutuklama gerçekleşmiştir502. Piskopos Ormanyan Efendi tutuklamaların ardından cemiyetin faaliyetlerini bildiği halde bilgi vermemekle suçlanmıştır. Bunun üzerine hakkındaki iddialara cevap vermek, Sultan II. Abdülhamid’e Erzurum Ermenilerinin durumunu anlatmak ve yerel hükûmet hakkında bazı şikâyetlerde bulunmak üzere İstanbul’a doğru yola çıkmıştır503. İstanbul’a geldiğinde dört aydır Erzurum’da hapiste bulunan 53 siyasî mahkûmun affedilerek serbest bırakılması ve dönemin Erzurum Valisi Mustafa Paşa’nın yönelttiği gizli siyasî komitelere ortak olmak suçlamalarından kendisini aklamak amacını taşımaktadır. Dönemin yurtdışı gazetelerinde Ormanyan’ın İstanbul seyahatinden bahsedilirken piskoposun Ermeni kilisesinin belki de “en güçlü piskoposu” olduğu ve pek çok kişinin Ormanyan’ı Patrik Nerses Varjabedyan’ın halefi olarak gördüğü değerlendirmesine yer verilmiştir504.
6 Haziran 1886’da Tiflis Başşehbenderliği’nden gönderilen bir telgrafta Erzurum murahhasası Ormanyan Efendi ve Trabzon piskoposu Karakin Efendi’nin Tiflis’te bulundukları sırada Rusya Ermenilerini elde etmek maksadıyla birtakım vaazlar verdiklerinden bahsedilmektedir. Telgrafta Ormanyan’ın Erzurum Rus Konsolosu’ndan aldığı tavsiyename sayesinde Prens Dondukov ile de bir saat başbaşa görüştüğü ayrıntısına da yer verilmektedir505.
Bilimler Enstitüsü, Balıkesir, 2007, s. 52. Cemiyetin en çarpıcı özelliklerinden biri Gregoryen ve Protestan Ermenilerin kabul edilmesine rağmen Katolik Ermenilerin kaydolmasına müsaade edilmemesiydi. Hans-Lukas Kieser, Iskalanmış Barış: Doğu Vilayetleri’nde Misyonerlik, Etnik Kimlik ve Devlet 1839-1938, Çev. Atilla Dirim, 1. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, (Iskalanmış Barış), s. 202; Karademir, Korku ve Umut, s. 230.
501 Gürün, s. 209; Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 101.
502 Louise Nalbandian, s. 87.
503 “The State Of Armenia”, The Derby Daily Telegraph, 23 Nisan 1883.
504 “State Of Armenia”, The Heywood Advertiser, 27 Nisan 1883; “State Of Armenia”, The Warminster and Westbury Journal, 28 Nisan 1883; “State Of Armenia”, The Witney Gazette, 28 Nisan 1883; “State Of Armenia”, The West Somerset Free Press, 28 Nisan 1883; “State Of Armenia” The Echo and Times, 28 Nisan 1883; “State Of Armenia”, The Manchester Weekly Times, 28 Nisan 1883. Ramazan Erhan Güllü, Ormanyan’ın yaşananlar neticesinde tutuklananların sayısının 72 olduğunu, bunlardan 21’inin kısa süre içinde serbest bırakıldığını, 51 kişinin ise hüküm giydiğini anlattığını aktarır. Başka bazı kaynaklarda ise tutuklanan kişi sayısının 76 olduğu ancak bunların 6’sının serbest bırakıldığı bildirilmektedir. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 93.
505 BOA. HR. SYS. 2768/29 lef 2, 6 Haziran 1886; BOA. HR. TO. 338/16, 6 Haziran 1886.
145
Hakkında ortaya atılan iddiaların bir diğeri ise 1888 senesi Nisan’ında Ecmiadzin’de iken Ermenistan devleti kurulması için Rusya Ermenilerinden para topladığıdır. Erzurum’daki askeri makamlar Ormanyan’ın Erzurum ve Trabzon gibi şehirlerde yaşayan Ermenilerden de para topladığını iddia etmişlerdir. Bunun neticesinde sınır dışı edilmesi dahi gündeme gelmiştir506.
Ormanyan hakkında 8 Ekim 1888’de gönderilen bir jurnalde bu kez Erzurum murahhasalığından istifa ederek Rusya’ya gittiği ve güya Osmanlı vatandaşlığından çıkarak Rus tabiyetine geçmek istediği bildirilmektedir507. Oysa Ormanyan Efendi’nin eğitim vermek için Patrikhane Akademisi’nde bulunduğu bilinmektedir.
Ormanyan, 1889 yılında İzmit’te bulunan Armaş Manastırı’na idareci olarak atanmıştır. Hakkındaki suçlamalar ve jurnaller yeni görev yerinde de devam etmiştir. 1892 yılında Armaş’taki 30-40 kadar genç Ermeniye rahiplik eğitimi adı altında ayrılıkçı düşünceler aşılandığına dair bir haber alınmış ve manastır mektebi hakkında tahkikat yapılmasına karar verilmiştir508. Ancak iddialara dair kanıt bulunamamıştır. Aklandıktan sonra aynı yılın Nisan ayı sonlarında Ecmiyadzin Katogigosluğu seçimine İstanbul ve bilad-ı selase Ermenilerini temsilen vekil tayin edilmiştir. Ormanyan, Ecmiyadzin’e gitmeden önce üçüncü dereceden bir Osmanî Nişanı ile taltif edilmiştir509.
Ormanyan hakkındaki iddialar Gregoryen kilisesi içinde ve devlet hizmetinde çalışmaya başladığı günden emekliliğine değin son bulmamıştır. 19 Temmuz 1894’te İzmit Mutasarrıflığı’ndan Mabeyn Başkitabeti’ne gönderilen bir yazıda, İstanbul’dan Armaş Manastırı’na Piskopos Ormanyan adına bir sandık gönderildiği ve sandık açıldığında içinden muzır kitaplar çıktığı bildirilmektedir. Sandıktan çıkan kilise eşyası arasında kadim Ermenistan’a dair bir harita, Ermeni krallarının resimleri, Ermenistan’a dair 6 adet matbu tarih kitabı bulununca dikkatler yeniden Mağakya Ormanyan’a
506 BOA. Y. PRK. ASK. 46/50, 2 Ağustos 1888.
507 BOA. Y. PRK. MYD. 8/12 lef 1, 6 Eylül 1888.
508 BOA. A.} MKT. MHM. 502/75 lef 1, 17 Mart 1891.
509 BOA. İ. DH. 1269/99775, 19 Haziran 1892. “Ashab-ı servetten ve insaniyetperver” olarak nitelenen Mağakya Ormanyan katogigos seçimine M. Tigran Gümüşgerdan ile birlikte gitmiştir. BOA. Y. PRK. EŞA. 15/67 lef 2, 3 Nisan 1892. Rahip Dravski sonradan Gümüşgerdan hakkında bir jurnal yazmıştır. Dravski’nin iddiasına göre Gümüşgerdan, Apik Uncuyan’dan destek alarak Hırımyan’ın katogikos seçilmesi için çalışmıştır. BOA. Y. PRK. AZJ. 22/578, 30 Temmuz 1892.
146
yönelmiştir.510 Piskopos hakkında başka bir kanıt bulunamamış ve bu tahkikattan da aklanarak çıkmıştır.
Ormanyan Efendi hakkındaki iddiaların üzerinden henüz bir yıl geçmişken bir kez daha hükûmetin gündemine oturmuştur. Bu kez hakkındaki iddia, Ermenilerin Armaş Manastırı’nda her yıl düzenledikleri panayırda muzır bir konuşma yaptığıdır511. İzmit Mutasarrıflığı’ndan 2 Ekim 1895’te gönderilen şifrede piskoposun “her taraftan gelen Ermenilere tebliğ-i muzırrada bulunduğu, Hükûmeti-i Seniyye’nin ve İslamiye’nin aleyhinde bir evrak-ı muzırra dağıttığı” anlaşıldığından gereğinin yapılması rica edilmektedir512. Hakkında bir kez daha tahkikat yapılmışsa da bir yıl sonra patriklik makamına intihab olunacak Piskopos Ormanyan hakkında yine bir olumsuz netice hâsıl olmamıştır.
Patrik seçilmesinin ardından bu kez Gregoryen Ermeni kilisesine Katolik inancı bulaştırdığı iddia edilmiştir. Mağaka Ormanyan, Katolik bir ailenin evladı olarak dünyaya gelmiş ve kendi rızası ile Gregoryen olmuştu. Sonradan Apostolik olmuş bir ruhaninin patrik seçilmesi Gregoryen Kilisesi’nde daha önce benzeri görülmemiş bir uygulamaydı. Ramazan Erhan Güllü, Ormanyan’ın karşılaştığı suçlamaya kendisine muhalif olanlar gibi bu inancın içine doğmadığını ancak bilinç ve rıza ile bu inancı kabul etmiş olduğu karşılığını verdiğini anlatır513. Ormanyan, iddiaların aksine patrik seçildikten sonra Anadolu’da yaşayan fakir, yetim ve muhtaçlara yardım için zaman zaman Amerikalı Protestan misyonerlerle iş birliği yaparken, Katoliklerin çalışmalara katılmasına karşı çıkacaktır. Ormanyan buna gerekçe olarak Katolik misyonerlerin yardımlarını kendi mezheplerine geçme şartına bağlamış olmalarını gösterecektir514.
2.1.3.2. Patrik Seçilmesi
Mağaka Ormanyan’dan önce patriklik makamında sabık patrik Hırımyan tarafından desteklenen, komite taraftarlığı ile bilinen ve tavırları nedeniyle “demir
510 BOA. Y. MTV. 100/36, 18 Temmuz 1894.
511 BOA. A.} MKT. MHM 655/2, 3 Ekim 1895; Haluk Selvi, “Osmanlı Devleti’nde Dini Özgürlükler ve Akmeşe Ermeni Manastırı’nın Hikayesi”, http://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/osmanli-devletinde-dini-ozgurlukler-ve-akmese-ermeni-manastirinin-hikayesi/, (06.01.2020).
512 BOA. DH. ŞFR. 181/6, 2 Ekim 1895.
513 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 318-319.
514 Kieser, Iskalanmış Barış, s. 325; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 325-326.
147
patrik”515 ünvanını taşıyan Matdeos İzmirliyan Efendi oturmaktaydı. İzmirliyan fikirlerinde o kadar ateşliydi ki patrik seçilmesinin ardından bağlılığını sunmak üzere padişahın huzuruna çıktığında protokol kurallarını aşan cümleler kurmuştu. Bu sebeple her patriğe verilen Mecidiye Nişanı kendisine verilmemişti516. İzmirliyan patrik olur olmaz gerek ruhani gerekse cismani meclislere komite taraftarlarını atamış, taşradaki devlet yanlısı ruhaniler çeşitli bahanelerle görevlerinden uzaklaştırılmıştı. İzmirliyan Efendi’nin ayrılıkçı ruhanileri Ermeni ahaliyi devlet aleyhine kışkırtmış, kendisinin döneminde çok sayıda devlet yanlısı din adamına saldırılar yapılmıştı. Hınçaklar ise İzmirliyan Efendi’yi açıkça desteklemekten geri durmamıştı. Patrik yaşananlara bir de Babıali Nümayişi’nin eklenmesinin ardından 3 Ağustos 1896’da istifa etmek zorunda kalmış ve Kudüs’e gönderilmesine karar verilmişti517.
İzmirliyan’ın istifa etmesinin ardından yeni patrik seçimi için hazırlıklarına başlandıysa da seçim bir türlü neticenlendirilmemiştir. Bunun üzerine 15 Kasım 1896’da patrikhaneye bir emir gönderilerek seçimin ertesi gün akşama kadar tamamlanması istenmiştir. Bu emir üzerine bir araya gelen ruhani ve cismani meclis üyeleri Piskopos Mağaka Ormanyan’ı Gregoryen Kilisesi’nin yeni patriği seçmiştir518. Resmî ataması, hakkında daha önce ortaya atılan iddiaların araştırılmasının ve patriklik makamına münasip olduğunun anlaşılmasının ardından, 29 Kasım 1896’da yapılmıştır519. Ormanyan Efendi sadakat ve bağlılığını sunmak için hemen Sultan II. Abdülhamid’in huzuruna çıkmak istemiştir. Ancak henüz patriklik merasimi icra edilmediği için bu isteği uygun bulunmamıştır520. 2 Aralık 1896 günü patrikhaneye giderek yemin eden yeni patrik, patrikhane kilisesinde bir konuşma yapmıştır. Patrik bu konuşmada padişaha ve Osmanlı Devleti’ne bağlılığından bahsederek patrikliği döneminde devlete sadakatle hizmet
515 Esat Uras, “Ermeni Cemiyetleri”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: III, Ed. Ertuğrul Zekai Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989, s. 19.
516 Kılıç, Hınçak ve Taşnak, s. 810.
517 İzmirliyan Efendi’nin faaliyetleri için bkz. Kılıç, Hınçak ve Taşnak, s. 810-816.
518 BOA. İ. AZN. 22/16, 15 Kasım 1896; BOA. BEO. 439/32894 lef 2, 28 Kasım 1896; “Turkey”, The Morning Post, 19 Kasım 1896; “A New Armenian Patriarch”, St. James’s Gazette, 19 Kasım 1896; “Turkey”, The Times, 19 Kasım 1896.
519 BOA. BEO. 873/65442 lef 1, 29 Kasım 1896; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 316. Ormanyan Efendi’nin atamasının gecikmesi yurtdışındaki gazete sütunlarında da kendine yer bulmuştur. The Times gazetesi konuya değindiği bir haberde Ormanyan Efendi’nin patriklik makamına atanmasını engellemek isteyen muhalif kanadın Erzurum piskoposu olduğu dönemdeki faaliyetleri ile alakalı suçlamalar yönelttiğini duyurmuştur. “Turkey”, The Times, 27 Kasım 1896.
520 BOA. İ. HUS. 50/108, 1 Aralık 1896; BOA. BEO. 875/65594, 1 Aralık 1896.
148
edeceğini ilan etmiştir. Yine aynı gün kendisine haber gönderilerek 5 Aralık 1896’da Mabeyn-i Hümayun’da huzura kabul edileceği bildirilmiştir521. Ormanyan Efendi bugünden sonra artık kilise tarihine Osmanlı Devleti ile en doğru şekilde ilişki kuran ve uyumlu çalışan patrik olarak geçecektir.
2.1.3.3. Suikast Öncesi Patrik ve Komiteler Arasındaki İlişkiler
Ormanyan Efendi, patriklik makamına intihabından önce çok defa muzır faaliyetlerde bulunduğuna dair ithamlarla karşı karşıya kalmıştı. Ancak patrikliği döneminde iddiaların aksi yönünde bir duruş sergilemiş ve selefi Aşıkyan gibi pek çok tehditle karşı karşıya kalmıştır. Galata Ermeni okulunda yöneticilik de yapmış olan ayrılıkçı Ermeni Minas Çeraz, 31 Ağustos 1896’da Ormanyan’ın patrik seçilmesiyle alakalı olarak bir Fransız gazetesine röportaj vermiştir. Çeraz röportajda Ermeni milletinin sevdiğini iddia ettiği İzmirliyan Efendi’nin görevden alınmasına ve Ormanyan’ın patriklik vazifesine tayin edilmesine dair öfkesini dile getirmiştir522. Komite sempatizanı Çeraz’ın öfkesi esasında komitelerin de Ormanyan’a bakış açısını yansıtmaktadır. Tarafların birbirinden hoşlanmadıkları ilerleyen yıllarda Minas Çeraz’ın patrikhaneden habersiz bir girişimi ile de anlaşılmıştır. Çeraz, 1899’da Lahey Barış Konferansı’nda Ermenileri temsil için orada bulunduğu iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak bu girişim Patrik Ormanyan tarafından konferansa gönderilerek Çeraz’ın resmi bir sıfat taşımadığından Ermeni milletini temsile hakkı olmadığını bildiren bir mektupla başarısız olacaktır523.
Patrik Ormanyan Efendi, 1897’de Patriklik sekreteri Diran Bey’i komitelerle bir orta yol bulmak ve terör faaliyetlerinden vazgeçirmek amacıyla Avrupa’ya göndermiştir.
521 BOA. İ. HUS. 50/112, 2 Aralık 1896; BOA. BEO. 876/65648, 3 Aralık 1896. Patrik intihabından sonra Mağakya Ormanyan Efendi’ye usul gereği birinci dereceden Mecidî nişanı verilmiştir. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 317. Mağakya Ormanyan Efendi görev süresi boyunca sadakati ve hüsn-ü hizmeti sebebiyle pek çok defa taltif edilecektir. 1 Eylül 1897’de birinci dereceden Osmanî Nişanı, 2 Ocak 1902’de Altın İmtiyaz Madalyası, 27 Nisan 1902’de Murassa Osmanî Nişanı ihsan buyurulmuştur; BOA. İ. TAL. 118/57, 1 Eylül 1897; Y. MTV. 166/76, 1 Eylül 1897; İ. TAL. 268/27, 2 Ocak 1902; BOA. BEO. 1836/137633, 26 Nisan 1902. Ayrıca İran hükûmeti Ormanyan Efendi’ye Şir-i Hurşid nişanı vermek istemiştir. Bu isteğin 16 Şubat 1901’de padişah tarafından onaylanmasının ardından nişan patriğe takdim edilmiştir; BOA. İ. TAL. 242/38 16 Şubat 1901; BOA. BEO. 1621/121503, 19 Şubat 1901.
522 Fikrettin Yavuz, Büşra Beyhan, “Ermeni Sorunu’nun Ortaya Çıkış Sürecinde Bir Ermeni Aydını: Minas Çeraz ve Yurtdışındaki Faaliyetlerinin Analizi”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2019, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/811882, (17.12.2019), s. 738.
523 Uras, Ermeni Meselesi, s. 367.
149
Diran Bey önce Londra’ya giderek Sosyal Demokrat Hınçak Partisi lideri Nazarbegyan’la görüşmek istemiştir. Ancak Nazarbegyan hasta olduğu için yönetimi bir süreliğine eşi Maro’ya devretmişti. Diran Bey, en az kocası kadar ihtilal taraftarı olan bu kadınla görüştüğünde Ermenilerin tatmin olana değin Osmanlı Devleti’nde kargaşa çıkarmaya devam edecekleri cevabını almıştır. Buradan Paris’e geçen Diran Bey, Veragazmyal Hınçak Partisi lideri Arpiar Arpiaryan’la görüşmüştür. Arpiaryan, Maro’ya göre daha ılımlı bir görünüm sergilese de Ermeni milletinin umutlarını Osmanlı Devleti’nin iyi niyetine dayandırmanın delilik olduğunu düşünmektedir. Bu yüzden büyük bir gösteri yapılması görüşündedir. Hınçak’ın her iki kolu da terör ve ajitasyon taraftarı olmalarına rağmen daha yeni ikiye ayrıldıkları için güçsüz durumda olduklarından herhangi bir şiddet eyleminde bulunamamışlardır524.
Diran Bey’e göre bu iki Hınçak kolundan daha tehlikeli bir başka örgüt mevcuttur. Genelde Rus tebaasından ve sayıca da fazla olan Taşnaklar, İstanbul’da ve diğer vilayetlerde gösteri yapma imkânına sahipti. Merkezi Cenevre’de bulunan komitenin Tiflis, İstanbul, Anadolu’nun pek çok şehri ve Avrupa başkentlerinde şubeleri vardı. Resmi yayın organı Droşak ise merkezler arasındaki iletişimi sağlıyordu. Diran Bey, bu komitenin lideri ile de görüşme yapmıştır. Komite lideri bu görüşmede Patrik Ormanyan’ı enerjisi olmadığı için başarısız olmakla eleştirmiştir. Ayrıca Ermeni milletinin tam bir yıkım halinde olduğunu ve genel bir isyan örgütlemeden kurtuluşun sağlanamayacağını iddia etmiştir. Taşnaklara göre Büyük Güçler bu şekilde Ermeni meselesine müdahale etmeye mecbur kalacaklardı. Diran Bey, Taşnaklara ihtiyatlı ve barışçıl olmalarını tavsiye etmiştir. Ancak reformlardan istedikleri sonuçların çıkmaması halinde Yunan, Makedon ve diğer ihtilalcilerle birleşecekleri cevabını almıştır. Onlara göre ancak Sultan II. Abdülhamid’in cömertliği hem Osmanlı Devleti’nin hem de Ermenilerin çıkarlarına zarar veren bir çatışmayı durdurabilirdi525.
Ormanyan Efendi, komitelerin aksine Osmanlı Ermenilerinin çıkarlarını korumak için samimi adımlar attıkça şimşekleri üzerine çekecektir. Zira patriğin sağduyu sahibi ve ılımlı tavırları Ermeni ahalinin komitelere değil Osmanlı hükûmetine sempati duyulması neticesini doğurabilirdi. Bu ihtimal ise kendi idealleri için ırktaşlarının kanını akıtmaktan
524 Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 233.
525 Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 234.
150
çekinmeyen komitelerin arzulayacağı bir durum değildi. Patrik bu sebeple ilk kez 1897 yılında hayatına kastedileceği tehdidiyle karşı karşıya kalmış ancak herhangi bir saldırıya uğramamıştır526.
Yalnızca Patrik Ormanyan değil, Osmanlı Hükûmeti de yurtdışındaki Ermenilerin faaliyetlerini durdurmak için adımlar atmaya çalışıyordu. Yurtdışında bulunan ve reformlarla alakalı ajitasyon yapmakta olan Ermeniler dolaylı yollarla ikna edilerek ülkeye dönmeye ve Sultan II. Abdühamid’in iyi niyetine güvenmeye davet ediliyordu. Artin Dadyan Paşa da bu çalışmalara destek verenlerden biriydi. Paşa’nın komite aleyhine harekette bulunmasını tehlikeli bulan Hınçak Cemiyeti'nin İstanbul şubesi Dadyan’ı tehdit etmekten de geri durmamıştır. Dadyan Paşa 30 Kasım 1897 tarihli ve "L. C. à l'Ancre Rouge" imzalı bir mektupta, “hain” olarak damgalanmış ve "devrimci davaya karşı önyargılı ve moral bozucu" faaliyetlerinden vazgeçmesi için uyarılmıştır527.
Ormanyan Efendi ve Osmanlı Devleti’nin çalışmaları komitelerin yeni patriğe de Aşıkyan Efendi’ye uygulanan psikolojik baskının bir benzerini uygulamalarına sebep olmuştur. Bunun için kiliselere ayinler esnasında patriğin adının anılmaması yolunda tenbihatlar yapılmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti topraklarında başlayan tehdit sınır dışına da taşmış ve örneğin Romanya topraklarında bulunan Kalas ve İbrail kiliselerinde görevli papazlar bu konuda uyarılmışlardır528.
Ormanyan Efendi’ye yönelik ikinci suikast tehdidi 1899’da, “Truşak Cemiyet-i Fesadiyesi” imzasıyla gönderilen bir mektupta yer almıştır. Patrik, Bergos’tan gönderilen bu mektupla Ermeni mezarlığını terk etmekle suçlanmış ve bu sebeple kendisinin de
526 BOA. Y. MTV. 165/249, 26 Ağustos 1897; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 51. Yalnızca Patrik Efendi değil İstanbul’daki Ermeni muteberan da tehdit ediliyordu. Komite tarafından İstanbul Ermenilerine gönderilen tehditnamelerle para talep ediliyor, eğer ödeme yapmayı kabul etmezlerse öldürülecekleri bildiriliyordu. “Turkey”, The Times, 3 Nisan 1897. Ormanyan Efendi, Phillip Currie ile yaptığı bir görüşmede de tehdit edildiğinden bahsetmişti. Currie, 10 Ağustos 1897’de Salisbury’e gönderdiği raporda bu olaydan bahsederken patriğin komitecilerin yeni hareketler içine gireceklerinden ve bunun ciddi neticelere sebep olabileceğinden endişe ettiğini bildiriyordu. Muammer Demirel, Ermeniler Hakkında İngiliz Belgeleri (1896-1918) (British Documents On Armenians), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, (İngiliz Belgeleri), s. 327. Nitekim Patrik Ormanyan’ın haklı olduğu anlaşılmış ve komiteciler 18 Ağustos 1897’de Bâbıâli, Osmanlı Bankası ve Galatasaray Karakolu’na bombalı saldırıda bulunmak istemişlerdir. Bâbıâli’ye bomba atmayı başarmaları neticesinde bir odacı ölmüştür. Komiteciler diğer yerlere saldıramadan yakalanmışlardır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Kemalettin Kuzucu, “1897 Bâbıâli Olayı”, 19.-20. Yüzyıllarda Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu Kaynaşma-Kırgınlık-Ayrılık-Yeni Arayışlar, 5-7 Ocak 2015, Cilt: I, İstanbul 2015, (Bâbıâli), s. 588-616.
527 Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 237.
528 BOA. Y. PRK. EŞA. 33/101, 26 Eylül 1897; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 336.
151
mezara sokulacağı yazılmıştır529. Bu tehditde uygulamaya geçmemiş ve patriğe karşı herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.
Patrik Ormanyan 21 Mart 1900’de hükûmetle yaşadığı bir anlaşmazlıktan sonra istifa kararını açıklamıştır. İstifasının sebebi Sis Katogigosluğu seçim ve atamasına patrikhanenin müdahil olmasına izin verilmemiş olmasıdır. Ancak Sultan II. Abdülhamid, Ermeni komitelerinin karşısındaki kararlı duruşu sebebiyle saygı duyduğu patriğin istifa etmesini istememiştir. Bu sebeple yeni Sis Katogigosu Sahak Efendi’nin atamasına dair işlemlerin eskiden olduğu gibi patrikhane aracılığı ile yapılmasını temin etmiş ve böylece Ormanyan görevine devam kararı almıştır530. Ormanyan Efendi komitenin arzu ettiği kişilik ve düşünce yapısına sahip değildir. Bu sebeple Ormanyan’ın Osmanlı hükûmeti ile yaşadığı anlaşmazlıktan sonra istifa etmesi komitenin isteğine yorulmadan kavuşması demekti. Hınçak komitesi Ormanyan Efendi’nin patriklik makamına dönmesini istemediği için 30 Mart 1900’de Artin Dadyan Paşa531’ya bir tehdit mektubu göndermiştir. Mektupta şu satırlara yer verilmiştir:
“Başpiskopos Ormanyan bir kez daha Patrikhaneden istifa etti ve Ekselansları yine istifa dilekçesinin geri çekilmesi için çabaladı. Ulusal Anayasamız ve dini yasalarımız Monsenyör Ormanyan ve Ekselanslarının başkanlığından önce hiçbir zaman ne bu kadar ihlal edildi ne de milletimiz bu kadar zulüm ve acımasızca işkence gördü. Devrimci Hınçak komitesi işbu belge ile Monsenyör Ormanyan’ı patriklikten ve Ekselansları’nı Ulusal Meclis başkanlığından ayrılması konusunda uyarıyor, aksi halde ikiniz de ölüm cezasına çarptırılacaksınız. Komite ayrıca, vatandaşlarımız bu mektubun ihbarı veya bildirilmesi yoluyla tekrar işkence ve zulme maruz kalırsa olanlardan Ekselanslarının sorumlu tutulacağı ve ölüme mahkûm edileceği konusunda sizi uyarır.”532
529 BOA. DH. TMIK. M. 68/30 lef 1, 9 Mart 1899.
530 BOA. Y. PRK. ZB. 25/4 lef 2, 21 Mart 1900; BOA. DH. TMIK. M. 136/26 lef 4, 29 Aralık 1902.
531 Artin Dadyan Paşa ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Taceddin Kayaoğlu, Osmanlı Hariciyesinde Gayr-i Müslimler (1852-1925), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2013, s. 42-46.
532 “Turkey”, The Times, 2 Nisan 1900; BOA. HR. SYS. 2759/60, 2 Nisan 1900; BOA. Y. A. HUS. 405/11 lef 3, 2 Nisan 1900; HR. SFR. 3.. 489/46, 2 Nisan 1900.
152
Ancak tehditler işe yaramamış, devlet hizmetinde bulunan iki görevli de görevlerinden ayrılmamıştır. Bunun üzerine saraya Ormanyan Efendi ve Artin Dadyan Paşa’nın hükûmetle ilişkilerini bozmak maksadıyla isimsiz jurnaller gönderilmeye başlanmıştır. İki seçkin Ermeni bu jurnallerde iki taraflı davrandıkları gerekçesiyle suçlanmıştır. 30 Nisan 1900’de Sultan II. Abdülhamid’e gönderilen bir jurnalde hem Mağakya Ormanyan Efendi hem de Artin Dadyan Paşa’nın Ermenilerin selametinin Rusya tarafından sağlanabileceğine inandıkları, aslında Rusya’ya hizmet etmelerine rağmen Osmanlı taraftarı gibi davrandıkları iddia edilmiştir. Ormanyan Efendi’nin Ecmiadzin Katogigosluğu’na aday olmak arzusunda olduğu ve ileride yaşanacak bir Ermeni meselesinde kolaylıkla ülkeden kaçabileceği, hatta bunun için şimdiden para toplamaya başladığı ihbarı da yapılmıştır533.
2.1.3.4. Patrik Ormanyan’a Suikast Girişimi
Patrik Ormanyan, 19 Ocak 1903’te saat 13 sıralarında Yevm-i Mahsus münasebetiyle patrikhane kilisesine giderken Mıgırdıç oğlu Agop’un revolverinden çıkan iki kurşundan birinin sağ omzuna isabet etmesi ile yaralanmıştır. Agop olay yerinde yakalanarak tutuklanmış, patrik ise tedavi altına alınmıştır. Suikastçı ilk ifadesinde Mekteb-i Tıbbıye-i Mülkiye 3. sınıf öğrencisi olduğunu ve suikast girişiminden 4-5 ay önce Patrik Ormanyan’a başvurarak ailesinin içinde bulunduğu ekonomik bunalımın eğitimine engel olmaması için yardım istediğini söylemiştir. İddiasına göre Ormanyan, 25 yaşlarındaki bu genç Ermeninin arzusunu kabul etmediği gibi bir de hakaret etmiş ve kendisini sürgün ettireceği tehdidinde bulunmuştu. Ailesininin geçiminden kendisinin sorumluğu olduğunu anlatan Agop, o an yaşadığı buhranın etkisi ile iki yıl önce satın aldığı revolveri yanına alarak kiliseye gittiğini ve patriği vurduğunu itiraf etmiştir534.
533 BOA. Y. PRK. AZJ. 40/31, tarihsiz.
534 BOA. DH. MKT. 737/40 lef 1, 19 Ocak 1903; BOA. HR. SYS. 2794/36 lef 4, 22 Ocak 1903. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 341; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 52. Ormanyan Efendi’nin yaralanması dünyaya Reuter Haber Ajansı aracılığı ile duyurulmuştur. Patriğin Erzurumlu eczacı çırağı Agop tarafından ayin esnasında vurulduğu ve komiteciler tarafından gerçekleştirildiği düşünülen suikastın tetikçisinin polis tarafından yakalandığı haber sütunlarında yerini almıştır. “Outrage In An Armenian Church”, The Western Morning News, 20 Ocak 1903; “Armanian Patriarch Fired At, Assailant Arrested”, The Aberdeen Daily Journal, 20 Ocak 1903; “Armenian Patriarch Shot, Outrage During Mass”, The Evening Star And Daily Herald, 20 Ocak 1903; “The Armenian Patriarch Shot”, St. James’s Gazette, 20 Ocak 1903; “The Armenian Patriarch, Attempted Murder in Church”, Cambridge Daily News, 20 Ocak 1903; “The Armenian Patriarch Shot”, The Standard, 20 Ocak 1903; “The Armenian Patriarch Shot”, The Morning
153
Patrik Ormanyan’ın ifadesinin alınması için görevlendirilen Polis Meclisi Reisi Hüseyin Efendi ile Zabtiye tabiplerinden Osman Bey de patrik ile görüşmüştür. Ormanyan Efendi’ye yarasının durumu sorularak kurşunun sadece omzunu sıyırıp geçtiği ve hafif yaralandığı öğrenilince ifade faslına geçilmiştir535. Ormanyan Efendi ile yapılan görüşmede o da Agop’un ifadesini destekler bir şekilde olayın şahsi bir garezden kaynaklandığını söylemiş; yaşananlar yüzünden Ermeni milletinden kimseye bir baskı yapılmamasını rica etmiştir536.
Patrik ve Agop’un suikast nedeni ile alakalı olarak adeta ağız birliği yapmış olmalarına rağmen devlet yetkilileri böyle bir cinayet sebebi gerçekten var olsa dahi, girişimin yortu gününde ve kilisede herkesin bir arada bulunduğu bir esnada yapılmasını göz önüne alarak suikast girişimini kamu davasına dönüştürmüştür. Bu yüzden meselesinin derinlemesine takip ve tahkikine karar verilmiştir. Yapılan ilk araştırmada Agop’un suç ortaklarından 10 kişinin 3 Şubat 1903’te Felopez adlı bir Yunan vapuru ile Amerika’ya gitmek üzere Bergos’dan hareket ettikleri haberi alınmıştır. Bu şahısların Armerika topraklarına çıkmamaları için tedbir alınması emri verilmiştir537.
Post, 20 Ocak 1903; “Armenian Patriarch Shot In His Cathedral”, The Lancashire Evening Post, 20 Ocak 1903; “Armenian Patriarch Shot During The Mass”, The Irish Daily Independent and Nation, 20 Ocak 1903; “The Armenian Patriarch Attempted Murder In Church”, Cambridge Daily News, 20 Ocak 1903; “Attack On The Armenian Patriarch”, The Times, 20 Ocak 1903. Bazı gazetelerde patriğin bir zamanlar “vezir rütbesine yakın bir konumda dini ve sivil otoriteye sahipken” zaman içinde gücünün büyük kısmını kaybettiği yorumu yapılmıştır; “Echoes Of The Day”, Lincolnshire Echo, 20 Ağustos 1903. Ormanyan Efendi’nin suikast sonucu yaralandığının yurtdışında duyulmasının ardından İngiltere’de yayınlanan Daily Telegraph gazetesinde Agop’un Hınçak komitesine mensup olduğu haberi verilmiştir. Gazete, komitenin suikast düzenlemesinin sebebinin Ermenilerin komiteye katılmakta gevşek davranmasına karşı bir uyarı olduğunu iddia etmiştir. Ancak ilk ifadelerinde hem patrik hem de Agop olayın sebebinin şahsi bir garezden kaynaklandığını iddia ve ikrar ediyorlardı. Bu sebeple gazetedeki haberin tekzip edilmesi emri verilmiştir; BOA. BEO. 1982/148650, 25 Ocak 1903; BOA. HR. SYS. 2760/11, 23 Ocak 1903; BOA. HR. TH. 277/115, 24 Ocak 1903.
535 Ormanyan’ın sağlık durumu yurtdışında da ilgiyle takip ediliyordu. Bazı gazete haberlerinde Sultan II. Abdülhamid tarafından görevlendirilen özel bir doktor tarafından takip edildiği belirtiliyordu; “The Armenian Patriarch”, The Morning Post, 21 Ocak 1903; “Armenian Patriarch’s Condition”, The Shilelds Daily News, 21 Ocak 1903; “The Armenian Patriarch”, The Sheffied Daily Telegraph, 21 Ocak 1903 “The Attcak On The Armenian Patriarch”; The Scotsman, 21 Ocak 1903. Pera’daki ikametgâhına dönen patriğin hızla iyileşmeye devam ettiği de gazete sütunlarında yerini almıştı; Başlıksız, The Evening Post, 27 Ocak 1903; “Home and Abroad”, The Newcastle Daily Chronicle, 27 Ocak 1903.
536 BOA. DH. MKT. 737/40 lef 1, 19 Ocak 1903.
537 BOA. A.} MKT. MHM. 634/16 lef 4, 4 Şubat 1903; BOA. Y. A. HUS. 441/61 lef 1, 4 Şubat 1903; BOA. HR. SFR. 04.. 381/80, 4 Şubat 1903.
154
2.1.3.5. Suikatçı Agop ve Ortaklarının Sorgu ve Yargı Süreci
2.1.3.5.1. Agop’un Sorgulanması
Suikastçının sorgusu sırasında anlattıkları aslında önceden tasarlanmış ve her ayrıntısı ince ince düşünülmüş bir olay örgüsüdür. Agop, kendini mağduriyeti sebebiyle bir anlık öfkeyle böyle bir işe kalkışmış gibi göstererek asıl sebebi gölgelemek ve komiteyi korumak adına gayret içine girmiştir.
Anlattığına göre Yenikapı Ermeni ahalisinden olan Agop, Mekteb-i Mülkiye-i Tıbbiye eczacı sınıfında eğitim süresini tamamlamış, bitirme sınavlarına girmişse de diploma almaya hak kazanamamıştı. Bu sebeple olaydan dört ay önce Patrik Ormanyan Efendi’ye başvurarak kendisinin önceden hazırladığı ve Askeri Mektepler İkinci Nazırı Rıza Paşa’ya hitaben yazılmış bir tavsiyenameyi imzalamasını istemişti. Patrik bu belgeyi imzalamamış; tembel olduğunu söyleyerek kendisine hakaret etmiş ve eğer bir daha gelecek olursa Agop’u sürdüreceği yönünde tehditte bulunmuştu. Agop bu tehdidi duyunca “Sen mi beni yoksa ben mi seni süreceğim.” diyerek karşılık vermişti. 19 Ocak günü kilisenin yortu sebebiyle kalabalık olacağını ve böylece suikastı icra ettikten sonra rahatça firar edebileceğini hesap etmiş; daha önce bedestenden adını bilmediği bir şahıstan satın aldığı revolveri ve kamasını alarak kiliseye gelmiş, patriği öldürmek maksadıyla iki el ateş etmişti. Kilisede bulunan ahali üzerine saldırınca ayağı kayarak düşmüş, bu sırada kendisini engellemek için revolveri tutan Kunduracı Andreas da yaralanmıştı538.
İlk ifadesinin ardından patriğin ikametine tekrar gidilerek Agop’un ifadesi okununca olay farklı bir boyut kazanmıştır. Ormanyan Efendi, ifadeyi dinlediğinde kendisine böyle birinin geldiğini ve aralarında bir tartışma yaşandığını hatırlamadığını belirtmiştir. Agop’un babası Mıgırdıç da oğlunun yüzüne karşı beyanatta bulunarak iki yıl önce revolver ve kama satın alarak evde muhafaza ettiği iddiasını yalanlamıştır. Böylece oğlunun patrikle şahsi bir meselesi olmadığını ortaya koymuştur. Bunun neticesinde tahkik edilen ve öğrenilmek istenen asıl sebep nihayet meydana çıkmıştır.
Sır perdesinin aralanmasıyla ortaya dökülen gerçek, patriğin öldürülmesi emrinin Taşnak komitesi tarafından verildiğidir. Agop gerçekleri anlatmaya başladığında
538 BOA. Y. PRK. ASK. 189/92 lef 4, 21 Ocak 1903.
155
çocukluğundan beri tanıdığı; Bâbıâli civarında bir matbaada dizgici olarak çalışan ve Hasköy’de ikamet eden Aram Papazyan aracılığı ile komiteye kabul edildiği anlaşılmıştır. Agop, yine Aram Papazyan vasıtasıyla Mekteb-i Mülkiye-i Tıbbiye öğrencisi Bogos Kaprilyan ile dostluk kurmuştu. Bu vesile ile komitenin “pajin” denilen kısmına kabul edilmişti. Bogos’un evinde bulundukları bir gün ev sahibi kendisine patriğin “Ermeni milletinin hukuk ve menafiini muhafaza etmediğini”, bu sebeple öldürülmesi gerektiğini söylemişti. Agop, Bogos’un kendisine sürekli olarak okuttuğu Truşak gazeteleri ile de suçu işlemek üzere teşvik edildiğini iddia ediyordu.
Aslında olaydan dört ay önce Bogos yine aynı evde kendisine revolver ve kamayı vererek Patrik Efendi’yi birlikte öldürmeleri teklifinde bulunmuştu. Ancak ev Zabtiye Nezareti’nce basılıp çeşitli silahlar ve fişek bulununca Bogos, Mısır’a firar etmişti. Firar haberi Agop’a, Toros Agop tarafından haber verilmişti. Agop, suikasttan iki hafta kadar önce Fransız postası aracılığı gönderilmiş bir mektup almıştı. Bogos tarafından gönderilen mektupta daha önce kararlaştırdıkları gibi patriğin öldürülmesi gerektiği ve bunun için seçilen tarihin 19 Ocak 1903 olduğu bildiriliyordu. Ayrıca o gün kilisede kendi taraftarları olacağından bahsediliyor ve suikasttan hemen sonra Mısır’a firar etmesinin sağlanarak kendisine 600 guruş maaş bağlanacağı bildiriliyordu539.
Adliye ve Mezahip Nazırı, Agop’un itirafları üzerine Aram ve Bogos’un evlerinin tekrar aranması ve nerede olduklarının öğrenilerek tutuklanmaları için harekete geçmiştir540. Bogos’un ikametgâhında iki ay önce müstantik azadan Ali Rıza Bey ve muavini eşliğinde arama yapılmış; 8 adet revolver, 100 adet kurşun, birtakım evrak ve kitap ele geçirilmişti. Arama esnasında evde olmayan Bogos, haberi aldığında firar etmişti.
Bogos’un Mısır’a firarını Agop’a haber veren Yedikule Ermeni Hastanesi çalışanlarından Toros’un da komite mensubu olduğu anlaşılarak ifade vermesinin sağlanmasına karar verilmiştir. Bogos Kaprilyan’ın evi suikast girişiminden sonra yeniden arandığında bu kez evden Ermenice birkaç mektup, Agop’u etki altına almak için
539 BOA. Y. PRK. ASK. 189/92 lef 4, 21 Ocak 1903.
540 BOA. Y. A. HUS. 440/52, 22 Ocak 1903.
156
kullandığı çeşitli gazete ve dergiler çıkmıştır. Gazetelerden birinin tercümesi yapıldığında İstanbul’da basılan muzır yayınlardan olduğu tespit edilmiştir541.
2.1.3.5.2. Aram Papazyan’ın Sorgulanması
Bogos Kaprilyan’ın amcasının oğlu Aram Papazyan, esasen dizgicilik yapan bir şahıstı. Ancak suikasttan altı ay önce sigortacılık yapmaya başlamıştı. Aram, Taşnak komitesi taraftarı olmasıyla tanınan ve Hınçak komitesi hakkında eleştirel yayınlar yapan Şarjum gazetesinin sahibi Kasbar, müdürü Varto ve gazetede görevli başka yazarlarla görüşmeler yapıyordu. Anlattığına göre kendisinin Taşnak komitesine girişi de tıpkı Agop gibi, Bogos sayesinde olmuştu. Aram, sonradan yaptıklarından pişmanlık duyduğunu beyan ederek Bogos’u Üsküdar Mutasarrıflığı’na ihbar eden ve evinin aranmasını sağlayan kişiydi. Aram, Bogos’un arkadaşlarından ve tıpkı onun gibi “pajin” sahibi bulunan Kirkor Yaldızyan ve Vahram Manavyan hakkında da bilgiler veriyordu. Ayrıca kendisinin de bulunduğu bir görüşmede komitenin Bogos’a Patrik Ormanyan Efendi ve kapı kethüdası Dikran Efendi’yi öldürmesini teklif ettiğini, kendisinin de bu teklifi kabul ettiğini anlatıyordu. Suikastı neden ihbar etmediği sorusuna verdiği cevap ise manidardır. İddiasına göre Aram Papazyan plânı öğrendikten sonra Üsküdar Mutasarrıflığı’na başvurarak konuyla alakalı tahkikat yapabilmek adına para talep etmiş, ancak talebi karşılanmadığından ihbarda bulunmamıştı. 19 Ocak günü olanları öğrendiğinde ise komitenin bu işin plânlayıcısı olduğunu bilmesine rağmen bildiklerini kimseye anlatmamıştı542.
541 Abdullah Saydam, Osmanlı devlet adamlarının dilinde muzır yayın kavramının tam olarak neyi kastettiğinin çok belirgin olmadığını ancak şu şekilde tanımlanabileceğini söyler:
“Devletin birliğine ve bütünlüğüne zarar veren, İslâm dininin kutsiyetine ve değerlerine saldıran, saltanata ve padişaha yönelik hakaret içerikli olan, devlet adamlarını ve yaptıkları icraatları kötüleyen, toplumdaki çeşitli etnik ve dinî grupları aşağılayan ve onların tepkilerine yol açabilen, gerçeğe aykırı bilgilere dayalı olarak halkın bir bölümü ile hükümetin karşı karşıya gelmesine sebebiyet veren, hükümetin aldığı kararları veya yaptığı işleri haksız yere tenkit ederek başarılı olduğu düşünülen icraatları gözden düşüren yayınların hepsi zararlıdır.” Abdullah Saydam, “Osmanlı Hükûmeti ve Yabancı Kaynaklı Muzır Yayınlar”, Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı 71, Ocak-Şubat 2019, https://www.akademikbakis.org/file/71.pdf, (03.11.2020), s. 253.
542 BOA. Y. MTV. 239/31 lef 2, 22 Ocak 1903.
157
2.1.3.6. Agop ve Suç Ortaklarına Verilen Cezalar
Sultan II. Abdülhamid suçluların yargılanmasına başlanmadan evvel 25 Ocak 1903’te Sadaret Makamı’na gizli bir yazı göndermiş ve Ermeni patriği aleyhinde girişilen suikast girişimine herkese ibret olacak şekilde en ağır cezanın verilmesini istemiştir. Sultan, herkesin bir arada bulunduğu kilise gibi kutsal bir mahalde devlet memuru olan bir ruhaniye cinayet girişiminde bulunulmasını “anarşistlik” olarak tanımlamaktaydı. Padişah, Agop’un daha önce verdiği ifadesini sonradan değiştirmesini de dikkat çekici bulmuş ve detaylı bir tahkikat yapılmasını istemişti. Sultan II. Abdülhamid’e göre suikast gerçekten komite tarafından tasarlandıysa amaç daha önce sabık patrik Aşıkyan’a yapıldığı gibi patriğin korkutularak istifa etmesinin sağlanmasıydı. Böylece istenilen bir patrik kaymakamın tayinine çalışılacak ve sonra patrik seçimi sırasında Ermeni ruhaniler ziyadesiyle korkmuş olduğundan aday olacak kimse bulunamayacaktı. İşte bu ortamda komiteci Ermenileri himaye eden diğer devletlerin de desteği ile Vilayet-i Sitte’de ihtilal faaliyetlerine girişilebilirdi543.
İşte bu hassas dengeler gözetilerek “adilane bir surette” yapılan tahkikat neticesinde bir araya getirilen kanıtlar, alınan ifadeler ve sorgulamaların ardından suikastçı Agop ve suç ortaklarının yargılanmaları başlamıştır. İtiraflardan sonra yalnızca Agop Haçikyan, Bogos Kaprilyan ve Aram Papazyan’ın değil, Kirkor Yaldızcıyan, Vahram Manavyan ve Dikran Kürekçiyan’ın da suikastta iş birlikçi oldukları anlaşılmıştır.
Bogos Kaprilyan, suikastın plânlayıcısı ve teşvik edicisi konumundaydı. Araştırmalar da Bogos’un İstanbul’da yaşayan Ermeni zenginlerini korkutarak para toplamak amacıyla böyle bir plân yaptığını göstermiştir. Bogos ve arkadaşları amaçlarına ulaşmak için engel olarak gördükleri Patrik Ormanyan’ı ortadan kaldırarak hem Ermeni zenginlerini sindirmeyi hem de serbestçe hareket edebilmeyi istemişlerdi. Ayrıca yortu günü Ermeni ricali, kadın, çocuk ve acezesinin kilisede bulunduğu bir esnada kargaşa çıkacağı için etrafta gasp ve yağma yapmayı da plânlamışlardı. Ancak komiteciler eylemlerini gerçekleştiremeden yakalanınca çözülmeye başlamış ve Agop, Yeravum,
543 BOA. Y. PRK. ASK. 189/92 lef 1, 25 Ocak 1903.
158
Kirkor ve Aram suçlarını itiraf etmişlerdi. Bundan sonra Bogos ve Kirkor’un evlerinde arama yapılmış ve çeşitli silahlar ile birlikte ateşli ve yanıcı maddeler ele geçirilmişti.
Mahkeme 7 Şubat 1903’te neticelenmiş, firarî Bogos Kaprilyan, Agop Haçikyan, Kirkor Yaldızyan ve Yeravum Kürekçiyan’ın suçları sabit görülerek cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Bunlardan suçun plânlayıcısı ve teşvikçisi olan Bogos ve tetikçisi Agop’un Ceza Kanununun 56. maddesine göre idamlarına; Kirkor ve Yeravum’un suikastın karar vericilerden oldukları anlaşıldığından Ceza Kanununun 58. maddesinin 1. fıkrasına göre müebbeten kalebendliklerine; Aram’ın itirafçı olması ve daha önce hükûmete yaptığı ihbarlar sebebiyle muhbir olduğuna kanaat getirilerek Ceza Kanununun 65. maddesine göre cezadan muaf tutulmasına, ancak iki sene süreyle Zabtiye Nezareti tarafından kontrol altında tutulmasına; Bogos’un tüm medenî haklarının düşürülmesine, haciz altına alınan mallarının idare ettirilmesine karar verilmiş; Vahram’ın ise suça iştiraki ispatlanamadığından beraatine karar verilmiştir544.
Haklarında idam kararı verilen Bogos ve Agop’un cezaları 28 Mart 1903 tarihinde Sultan II. Abdülhamid tarafından idama bedel olarak ömür boyu kalebendlik cezasına çevrilmiştir545.
İstanbul Polis Müdürü Mazhar Bey, yaşananların ardından Yıldız Sarayı Başkitabeti’ne “mühim ve mahremane” ibaresi ile bir rapor göndererek tahkikat ve mahkeme neticesinde suçun Taşnak komitesine mensup bir kişi tarafından işlendiğinin ortaya çıkması ile suikaste dair yaşananları değerlendirmiştir. Mazhar Bey, Patrik Ormanyan’a düzenlenen suikastın Zabtiye Nezareti tarafından başlangıçta şahsi sebeplerle işlendiğinin bildirilmesine rağmen sonradan Adliye ve Mezahip Nezareti’nce yapılan tahkikat neticesinde komite tarafından plânlanmış bir eylem olduğunun ortaya çıktığına dikkat çekmiştir. Mazhar Bey, Hınçak ve Taşnak komitelerinin bu
544 BOA. Y. PRK. AZN. 23/39, 7 Şubat 1903; BOA. İ. AZN. 49/25 lef 2, 4 Mart 1903; “The Attack On The Armenian Patriarch”, The Times, 11 Şubat 1903. Mahkeme neticesinde verilen kararlar yurt dışında duyurulurken Osmanlı Devleti’nde uygulanan sansür sebebiyle ayrıntılara dolaylı bir yoldan ulaşılabildiği iddia edilmiştir. Gazetelerin yazdığına göre karar mahkemede alenen okunmasına rağmen yerel basının olayı tartışması ve yayınlaması yasaklanmıştır. “The Attempt On An Armenian Patriarch, Sentence On The Assailants”, The Nottingham Evening Post, 10 Şubat 1903; “A Constantinople Trial, The Shooting Of The Armenian Patriarch”, The Manchester Courier and Lancashire Genera Advertiser, 11 Şubat 1903; “Armenian Patriarch, Assailant Sentenced”, The Daily Telegraph, 11 Şubat 1903; “Sentence On Armenian Patriarch’s Assailant”, St. James’s Gazette, 11 Şubat 1903; Başlıksız, The Scotsman, 11 Şubat 1903; Başlıksız,The Cork Examine, 11 Şubat 1903; BOA. A.} MKT. MHM. 634/16 lef 5, 14 Haziran 1903.
545 BOA. Y. PRK. AZN. 49/25 lef 4, 28 Mart 1903.
159
faaliyetlerinin önemi meydandayken hükûmetin hukukunu koruyacak önlemlerin alınmasında geç kalındığını beyan etmiştir. Polis müdürüne göre alınacak tedbirlerin gecikmesindeki sebep, Zabtiye Nezareti dâhilinde bulunan bazı kişilerin şahsi hesaplarıdır. Mazhar Bey, yaşananların bu şekilde önünün alınamayacağı ve daha önce komitelerin faaliyetlerine karşı çalışmalarını sürdürmekteyken dağılan komisyonun bir an evvel yeniden faaliyete geçmesi gerektiği görüşünü de belirtmiştir546.
Polis müdürü Zabtiye Nezareti’ni eleştirmekle kalmayıp saraya aynı gün Patrik Ormanyan Efendi hakkında da bir jurnal göndermiştir. Bu jurnalde kısa bir süre önce komite tarafından düzenenen suikast neticesinde yaralanan Ormanyan Efendi’nin pazar günü patrikhane kilisesinde siyasi içerikli bir nutuk vereceğinin öğrenilmesi üzerine buraya sivil memurlar gönderildiği bildirilmiştir. Mazhar Bey, patriğin konuşmasına “mukadder milletimizin zavallı bikes çocukları ve onların akrabalarının gözlerinden akan yaşlar” diyerek başladığı ve sarf ettiği cümlelerle kalbindeki gizlediği kötülüğü açığa çıkardığını iddia etmiştir547.
2.1.3.7. Patrik Ormanyan’a Yönelik Diğer Tehdit ve Eleştiriler
Ormanyan Efendi’nin hayatına kastedilmesine karşın komite faaliyetlerine karşı Osmanlı Devleti taraftarı bir tutum izlemesi komiteci Ermeniler tarafından öfke ile karşılanmıştır. Zira Ermeni cemaati üzerinde her dönem büyük etkisi olan ve milleti yönlendiren patrikhanenin bir türlü ele geçirilememesi, kendilerine karşı inat ve sebatla karşı koyacak ırktaşlar demektir. Patrik Efendi’ye düzenlenen suikasttan hemen hemen bir buçuk yıl sonra Taşnak taraftarı Şarjum gazetesinde Patrik Mağaka Ormanyan’ı ve politikalarını eleştirerek kendisine yeni tehditlerde bulunan bir makale yayınlanmıştır. Gazetenin 7 Ağustos 1904 tarihli nüshasında komitenin okları aşağıdaki satırlarla yeniden Ormanyan üzerine çevrilmiştir:
“Ermeni Patriği Ormanyan bir İngiliz gazetesi muhbirine şu yolda idare-i lisan eylemiştir. ‘Avrupa devletleri tarafından olunacak müdahaleye muhalifim. Zira böyle bir müdahale Ermenilere muzırdır.’ Ormanyan işbu beyanatıyla Ermenileri menafiini bertaraf edüb Padişaha olan hissiyat-ı
546 BOA. Y. PRK. ZB. 33/16, 29 Mart 1903; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 344.
547 BOA. Y. PRK. ZB. 33/15, 29 Mart 1903; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 345.
160
halisanesini göstermiştir. Bütün Ermenilerin reis-i ruhanisi hayat ve vücûdunu taht-ı tehlikeye koyub Avrupa devletlerine müracaat ettiği bir zamanda ötede Ormanyan millet namına bu gibi beyanatta bulunuyor. Padişah ile Ermeni patrikinin ifadeleri arasında hiçbir fark görülür mü? Tahlil ile buluruz ki Türkiye kıtal eder. Ormanyan ise devletlerin müdahalesini men eyler. Ormanyan’ın işbu ifadâtı ecnebi Ermeni muhibbânı üzerine ne kadar su-i tesir edecektir. Bu ikinci defadır ki Ormanyan, Ermeni meselesi hakkında bu gibi beyanatta bulunuyor. Birinci defa Padişahtan nişan kapmak için Lahey’de toplanan beynelmilel konferansa bir telgraf çekti. Bu defa dahi bittabi bir ümidi vardır fakat bir şey var ki bizim patrik efendi unutuyor; Lahey’e çektiği telgraftan sonra kendisinden revolver ile hesap istedikleri gibi bu defa dahi kariben daha şedid ve müthiş hesap istenilecektir. Ormanyan işbu beyanatıyla canına susamış olduğunu göstermiştir. Ormanyan ya harekâtını tebdil etmelidir veyahut hayatını padişaha feda ederek bizim intikamımıza boyun vermelidir. Hangi şıkkı isterse seçsin. Bir saniye farz edelim ki Ormanyan işgal eylediği mevkiin nezaketi hasebiyle bu beyanatı sarf etmeye mecbur idi. Fakat eğer muhbiri nazikâne red ile kabul etse idi bu ifadatı dahi sarf etmeye mecbur olmaz idi. Demek oluyor ki muhbiri bir maksada binaen kabul etmiştir yani münkir-i millet olduğunu cihana ilan etmiştir. Binaenaleyh Ormanyan’ın işbu ifadatı mahkûmiyetine kâfidir velhasıl cürm ve kabahati ağır olacağından icra-yı mücazatı cihetine gitmelidir.”548
Mağakya Ormanyan Efendi ile alakalı tehditler, jurnaller ve eleştiriler patriklikten istifa ettiği güne kadar devam etmiştir. Ormanyan Efendi 1907 yılında Ecmiadzin Katogigosluğu’na aday olunca yeniden gündeme gelmiştir. Katogigosluk makamına yalnızca Ormanyan değil, Taşnak komitesinin sevgi ve saygı duyduğu sabık patrik İzmirliyan Efendi ve Adana Katogigosu Hibeyan’da aday gösterilmiştir549. Varna Başşehbenderliği’nden İhsan Bey seçim öncesi saraya gönderdiği jurnalde Taşnak
548 BOA. DH. TMIK. M. 182/60 lef 1, 7 Ağustos 1904; BOA. HR. SFR. 04.. 674/81, 22 Ağustos 1904.
549 BOA. HR. SYS. 1784/58, 13 Kasım 1907.
161
komitesinin, İstanbul Ermeni Patriği Ormanyan Efendi’nin katogigosluğa intihab edilmesine engel olmak arzusunda olduğu iddiasını bildirmiştir550. Sultan II. Abdülhamid’de Ormanyan Efendi’nin İstanbul Patriği olarak kalmasının daha hayırlı olacağını düşündüğünden katogigos seçilmesini istememiştir. Netice olarak 1908 yılında yapılan seçimde “Türk dostu” olarak tanınan Ormanyan Efendi değil, ihtilalci ruhuyla tanınan İzmirliyan Efendi Ecmiadzin Katogigosu olacaktır551.
2.1.3.8. Patrik Ormanyan’ın İstifası
Ormanyan Efendi patriklik vazifesinin son yıllarında II. Abdülhamid’le bazı sorunlar yaşamıştı. Bir yandan da komitelerin istifa etmesi için Ormanyan’a baskı yaptıkları biliniyordu. 16 Temmuz 1908’de Galata Ermeni Kilisesi’nde yapılan Patrikhane Meclis-i Umumisi’ne başkanlık yaptığı esnada protesto da edilmişti. Avedis Sürenyan ve Harutyun Mıgırdıç adlı iki Ermeninin öncülüğünde kilise önüne gelen 50 kişilik bir topluluk gösteri yaparak Ormanyan’ın istifasını talep etmişlerdi552. Bunun yanında patrikhane içinde de muhalif bir kanat oluşmuş ve patrik önemli bazı suçlamalarla karşı karşıya kalmış vaziyetteydi. Ormanyan Efendi hakkında üç ayrı iddia vardı. Bunlardan birincisi patrikhaneye hayır yapılması için verilen paranın otuz bin lirasını zimmetine geçirmiş olduğuydu553. İkincisi patriklik vazifesine başlamadan evvel de gündeme getirilen eski mezhebiyle alakalıydı. Ormanyan Efendi, Gregoryen Ermeni Kilisesi’ne Katoliklik inancını sokmaya çalışmakla suçlanıyordu. Üçüncü iddia ise patriğin komitecilerin de sıklıkla tekrarladığı şekilde II. Abdülhamid’in jurnalcisi olduğuydu554.
Netice olarak Ormanyan Efendi yaşadığı sıkıntılara daha fazla dayanamamış, 29 Temmuz 1908’de Adliye ve Mezahip Nezareti’nden 12 yıldır sürdürdüğü patriklik
550 BOA. HR. SFR. 04.. 604/76, 12 Kasım 1907. Ayrıca Ali Arslan, Kadim Ermeni Papalığı Eçmiyazin Kilisesi’nde Stratejik Savaşlar, İdil Yayıncılık, İstanbul, 2013, (Kadim Ermeni), s. 110.
551 Ali Arslan, “II. Meşrutiyet Öncesinde Osmanlı-Eçmiyazin Katogigosluğu İlişkileri”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 357.
552 Pars Tuğlacı, Tarih Boyunca Batı Ermenileri (1891-1922), Cilt: III, Pars Yayın ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, 2004, s. 346.
553 Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 63.
554 Levon Panos Dabağyan, Türkiye Ermenileri Tarihi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003, (Türkiye Ermenileri), s. 88. Ayrıca Davut Kılıç, Tarihten Günümüze, s. 232.
162
vazifesi sebebiyle vücudunun yorgun düştüğünü ve bundan sonra bu görevi sürdürecek kadar kuvveti kalmadığını bildirerek istifasının kabulünü rica etmiştir. Ruhani ve cismani meclisler, patriğin istifasının kabulüyle birlikte boşalan İstanbul Ermeni Patrikliği’ne uygun bir adayın seçilmesi için hazırlık yapılmasına başlamış ve aynı gün İzmir Murahhasası Yeğişe Turyan Efendi’yi Patrik Kaymakamlığı’na seçmişlerdir555. Mağakya Ormanyan Efendi’nin istifası ile hakkındaki iddialar, jurnaller, münakaşalar; komitecilerin tehdit ve baskısına maruz kaldığı zamanlar sebebiyle oldukça çalkantılı geçen bir dönem de resmen kapanmıştır.
2.1.3.9. İstifa Sonrası Nümayiş Girişimi
Ormanyan Efendi’nin istifa etmesine rağmen komite taraftarlarının kendisine yönelik tepkileri ve saldırıları son bulmamıştır. 7 Ağustos 1908’de kendisine muhalif Ermeniler ve komite taraftarları Taksim-Pera’da bulunan ikametgâhı önüne gelerek bir nümayiş düzenlemiş ve sabık patriği evinden çıkararak patrikhaneye götürmek istemişlerdir556. Komiteci Ermeniler, Ormanyan Efendi’nin idaresi altındaki cemaati kötü yönetmekle suçlayarak cezalandırılması gerektiğini iddia etmişlerdir557. Ancak güvenlik kuvvetleri, göstericilerin Ormanyan’ın hayatını tehlikeye atacak bir eylemde bulunmasına müsaade etmemiş; sabık patriği kendi nezaretleri altında evinden çıkararak daha güvende olacağını düşündükleri patrikhaneye götürmüşlerdir. Komite sempatizanları buraya da gelmiş ve patrikhane önünde nümayişe devam etmişlerdir. Kalabalığın tehditkâr tavırlarının sona ermemesi üzerine İttihat ve Terakki Partisi’ne mensup üç kişi patrikhaneye gelmiş; göstericilere eylemlerinin yasadışı olduğunu ve Ormanyan Efendi’nin kendilerinin koruması altında bulunduğunu beyan ederek sabık patriği patrikhaneden çıkarmışlardır. Ormanyan Efendi, İttihat ve Terakki üyelerinin koruması altında Taksim-Pera’daki ikametgâhına geri götürülmüştür. Evi ise şahsî güvenliğinin sağlanması için polis ve jandarma tarafından koruma altına alınmıştır558.
555 BOA. BEO. 3364/252233 lef 2, 29 Temmuz 1908, Güllü, İstanbul Ermeni, s. 365.
556 BOA. ZB. 620/124, 7 Ağustos 1908.
557 “The Situtation In Turkey”, The Standard, 8 Ağustos 1908.
558 “The Turkish Crisis”, The Freeman’s Journal, 10 Ağustos 1908; BOA. ZB. 620/123, 7 Ağustos 1908. Ormanyan’a karşı düzenlenen nümayişin haber alınmasının ardından bazı gazetelerde sabık patriğin koruma altında patrikhaneye götürülmesi yanlış yorumlanmış ve tutuklandığına dair haberler de yapılmıştı. “Further Arrests In Constantinople”, The Times, 8 Ağustos 1908; “Turkish Officials Dissmissed”, The
163
Ormanyan Efendi 23 Eylül 1908’de Ermeni Patrikhanesi tarafından oluşturulan bir meclisin önünde ifade vermiştir. Sabık patrik istifasına giden süreçte üzerine atılan suçlamaları kabul etmediği gibi kendisini müdafaaya da lüzum görmediğini beyan etmiştir559. Ancak Ormanyan Efendi’nin uğradığı tacizler bir türlü son bulmamıştır. Ekim ayında bu kez patrikliği sırasında hayır yapılması için verilmiş paranın otuz bin lirasını zimmetine geçirmek iddiasından dolayı ifade vermesi için patrikhaneye çağırıldıysa da bu talebi kabul etmemiştir560. Bunun yerine patrikhanenin tahkikat ve tetkikat yapmasını ve suçlamaların doğru çıkması halinde evrakının Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderilmesini talep etmiştir561. Bir süre sonra İstanbul’dan ayrılarak Kudüs’e giden Ormanyan Efendi 1918 yılına kadar burada kalmış ve İstanbul’a döndükten kısa bir süre sonra vefat etmiştir562.
Westminster Gazette 8 Ağustos 1908; “The Turkish Reform, Kiamil Pasha’s Policiy”, The Globe 10 Ağustos 1908. Ancak bilginin yanlış olduğu ortaya çıkınca gazetelerde olayın asıl sebebi ve oluş şekline dair ayrıntılı bir yazı kaleme alındı; “Armenian Feeling Against The Patriarch”, The Scotsman, 10 Ağustos 1908.
559 Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 44; Servet-i Fünûn, 23 Eylül 1908.
560 Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 46; Servet-i Fünûn, 4 Ekim 1908.
561 Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 52; Servet-i Fünûn, 7 Aralık 1908.
562 Mağakya Ormanyan Efendi patriklik görevinden ayrılmış olsa da bir süre dinlendikten sonra Patrikhane Ruhani Meclis üyeliğine getirilerek yeniden kilise hizmetine girmiştir. 1914 yılında Patrikhane’nin Ruhani Meclisi’ne seçilen eski patrik Kudüs’teki Ermeni Mar-Yakub Manastırı’nda yapılacak ıslah çalışmalarında herhangi bir suistimale meydan vermemek ve yapılacak patrik seçimine dair muameleyi tekip etmek amacıyla kurulan heyete başkan tayin edilerek buraya gönderildi; BOA. DH. KMS. 21/25 lef 2, 9 Mayıs 1914. Ormanyan Efendi, Sultan II. Abdülhamid döneminde sarayla kurduğu yakın ilişkiler ve sadakatle hizmeti sebebiyle takdir edilen bir şahıstı. Sultan Mehmet Reşat döneminde de bu ilişkilerin devam ettiği padişahın tahta çıkış yıl dönümünde Kudüs’ten çektiği tebrik telgrafından anlaşılmaktadır; BOA. BEO. 4412/330840, 6 Mayıs 1916. Ormanyan Efendi’nin görevi Kudüs’teki düzenlemelerin tamamlanması ve Sahak Efendi’nin patrikliğe seçilmesinin ardından sona erince, sabık patriğin buradan nereye gönderileceği sorusu gündeme geldi. Dördüncü Ordu Kumandanı Ahmet Cemal Paşa, 12 Ağustos 1916’da Dâhiliye Nezareti’ne konuyla alakalı bir telgraf göndererek ne yapılması gerektiğini sordu; BOA. DH. ŞFR. 528/53, 12 Ağustos 1916. Dâhiliye Nazırı Talat Paşa’nın 16 Ağustos 1916’da bizzat cevapladığı telgrafta Cemal Paşa’ya Ormanyan Efendi’nin bundan böyle Şam-ı Şerif’te ikamet etmesinin münasip görüldüğü bildirildi; BOA. DH. ŞFR. 67/28, 16 Ağustos 1916. Ancak gerek Ormanyan Efendi’nin gerekse Katogigos Sahak Efendi’nin arzusu Kudüs’de ikamete devam etmesi idi. Bu sebeple Cemal Paşa tarafından 24 Ağustos 1916’da yeni bir telgraf gönderilerek bu arzu beyan edildi; BOA. DH. ŞFR. 529/82, 24 Ağustos 1916. Ormanyan Efendi’nin ısrarları devam edince 29 Ağustos tarihinde nezarete yeni bir telgraf gönderilerek eski patriğin talebi hakkında bir karar verilip verilmediği soruldu; BOA. DH. ŞFR. 530/59, 29 Ağustos 1916. Hemen aynı gün verilen karar Cemal Paşa’ya bildirilerek Ormanyan Efendi’nin bundan böyle Kudüs’te ikamet edebileceğini iletildi; BOA. DH. EUM. 2. Şb. 27/1 lef 2, 29 Ağustos 1916; BOA. DH. ŞFR. 67/130, 29 Ağustos 1916. Ormanyan Efendi bir süre Kudüs’te ikamet ettikten sonra bölgenin İngiliz işgaline girmesi tehlikesine karşı Şam’a nakledilerek burada yaşamaya başladı. Ancak artık yaşlı ve hasta olan Ormanyan Efendi, İstanbul’a dönerek hayatının son günlerini ailesinin yanında geçirmek istiyordu. Patriğin arzusu üzerine Dâhiliye Nezaretine 8 Aralık 1917’de bir telgraf çekilerek izin talebi iletildi; BOA. DH. ŞFR. 573/44, 8 Aralık 1917. Ormanyan Efendi’nin İstanbul’a gelmesinde bir mahzur yoksa da patrik unvanına sahip olduğu için Şam’da kalmasının daha münasip görüldüğü cevabı alındı; BOA. DH. ŞFR.
164
2.1.4. Öldürülen Kilise Mensupları
2.1.4.1. Patrikhane Başpapazı Sukyas Efendi
Sukyas Efendi, İstanbul Ermeni Kilisesi’nde ruhani olarak hizmet vermiş, zaman içerisinde yetenekleri ve sadakati ile yükselerek Patrikhane’nin başpapazı olmuştu. Patrik Aşıkyan ile yakın mesai arkadaşı olan Sukyas Efendi patrik ile birlikte komitecilere karşı mücadeleye girişmişti. Sukyas Efendi patriğinin, kilisenin ve Ermeni cemaatinin faydasını her zaman en ön plânda tutan bir şahsiyetti.
Kumkapı Nümayişi esnasında Patrik Horen Aşıkyan'ı komiteci Ermenilerin elinden kurtarmak için öne atılanlardan biri de kendisiydi. Sukyas Efendi, nümayiş esnasında Cangülyan’ı kolundan tutarak üzerinde bulunduğu sandalyeden indirmiş ve böylelikle belki de patriğin hayatını kurtarmıştı. Cangülyan’a cesurca müdahale ettiği için silahın birkaç el ateş almasına rağmen kimse yaralanmamıştı.
Kumkapı Nümayişi’nin ardından komitecilerin dikkati patrikhane görevlilerine, özellikle de Sukyas Efendi’ye dönmüş vaziyetteydi. Başpapazın müdahalesi sebebiyle oldukça kızgın olan komiteciler yollarındaki engellerden biri olarak gördükleri Sukyas Efendi’yi ortadan kaldırmaya karar vermişlerdir. 1890 yılının mart ayında Hınçak komitesinin organı Hınçak gazetesinin 9. sayısında da bundan böyle Ermenilerin bağımsızlık savaşına yardım etmeyenlerin öldürüleceği açıkça ilan edilmiştir563.
82/99, 13 Aralık 1917. Eski patrik isteğinde ısrarcı olduğundan 2 ve 5 Nisan 1918’de Sadaret makamına telgraflar göndererek Osmanlılık uğrunda cansiperane çalışan, bu uğurda hayatını telef edercesine göğüs vererek sadakatten ayrılmayan, bu uğurda kurşun alametleri taşıyan, artık hasta ve yaşlı olan bu kulun İstanbul’a dönmesine izin verilmesini istirham etti; BOA. DH. EUM. 2. Şb. 54/33 lef 2, 2 Nisan 1918; BOA. A. VRK. 891/16, 5 Mayıs 1918. Bu ısrarlı talepler üzerine hastalığı ve yaşlılığı da göz önüne alınarak İstanbul’a dönmesine 15 Mayıs 1918 tarihli yazı ile izin verildi; BOA. DH. ŞFR. 87/158, 15 Mayıs 1918. Ormanyan Efendi, 11 Haziran 1918 akşamı kendisine refakat etmesi için görevlendirilen Konya Murahhası Karekin Efendi eşliğinde kendisini İstanbul’a ulaştıracak tren yolculuğuna başladı; BOA. DH. EUM. 2. Şb. 54/53 lef 1, 4 Haziran 1918. 12 Haziran 1918’de Pozantı’ya ulaşarak burada dinlenen patrik yeniden yola çıkarak İstanbul’a ulaştı; BOA. DH. EUM. 2. Şb. 55/7, 17 Haziran 1918. Ormanyan Efendi, aynı yılın Kasım ayının 19. günü vefat etti ve 22 Kasım 1918’de Balıkpazarı Kilisesi’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından Şişli Ermeni Mezarlığı’na defnedildi. İkdam, 21 Kasım 1918; İkdam, 23 Kasım 1918. Ayrıca Güllü, İstanbul Ermeni, s. 366-371. Cemal Paşa burada görevli bulunduğu sırada bölgedeki Ermeniler tarafından benimsenip sevilmişti. Cemal Paşa yalnızca Ormanyan Efendi’nin yazışmalarını değil, Kudüs Patriği Sahak Efendi’nin resmi başvurularını da takip etmeye başlamıştı. Ancak bu durum teamüllere aykırıydı, zira Adliye ve Mezahip Nezareti’nin yetkileri çiğneniyordu. Sahak Efendi sonunda bu hareketleri sebebiyle nezaret tarafından uyarılmıştır. BOA. DH. ŞFR. 69/71, 23 Ekim 1916; Artuç, s. 268.
563 Mehdiyev, s. 86.
165
Komitenin idam kararı için harekete geçen suikastçı Agop, 1890 yılı Eylül ayında başpapaza saldırı düzenlemiştir564. Arabacı Agop kilisedeki ayinin devam ettiği esnada Sukyas Efendi’ye revolverle ateş etmiş ancak isabet ettirememiştir565. Saldırıdan sonra Kumkapı’dan Samatya’ya kadar tüm bölge polis ve jandarma devriye kollarıyla kontrol altına alınmıştır. Suikastın sorumlularının yakalanması için açıktan ve gizliden görevlendirilmiş memurlar hızla çalışmaya başlamıştır. Yapılan tahkikat neticesinde olayın nümayiş maksadıyla gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Bir sonraki pazar günü de nümayiş plânlandığı öğrenililince gerekli tedbirler alınmıştır566.
Patrikhane Başpapazı Sukyas Efendi ise yaşadığı saldırının üzüntüsüyle hastalanmıştır. Sukyas Efendi yaralanmamasına rağmen üzüntü ve korku sebebiyle olsa gerek, iyileşememiş ve hayatını kaybetmiştir. Bunun ardından cenaze töreni ve defin için hazırlıklarına başlanmıştır. Ancak patrikhane başpapazı için ona layık bir tören arzu edilmesine rağmen bazı Ermeniler patrikhaneyle aynı fikirde değildir. Bu sebeple 8-10 kadar Ermeni tören hazırlıkları devam ederken patrikhaneye gelerek Sukyas’ın millete layık bir ruhani olmadığını ve saygı gösterilmesinin de gereksiz olduğunu iddia etmiştir. Ermeniler, naaşın patrikhane kilisesi civarına defnedilmesini istemediklerini de söylemişlerdir. Bu Ermenilere göre Patrik Aşıkyan’ın da saygıya layık olmayan bu ruhaninin cenaze töreninde bulunmasına gerek yoktur567.
Saldırıyı düzenleyenler ise yakalanarak hemen yargılanmaya başlamışlardır. Mahkeme neticesinde olayın faillerinin “Ermeni cemaatini Hükûmet-i Seniyye aleyhine kışkırtmak, bu cemaatten sadakat erbabını katletmek için oluşturulan bir cemaat-i fesadiye üyelerinden olmak ve Kumkapı Kilisesi papaz Sukyas Efendi’yi revolver ile katletmek suçları sabit görülerek” cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Mahkeme, Sukyas Efendi’nin üzüntü ve korkudan ölümünde suikastçıları katil, revolveri ise suç aleti kabul etmiştir. Bu sebeple suçları sabit görülen Hazar oğlu Bahçecikli arabacı Agop, Eğinli Kirkor oğlu attâr Filibos, Divriğili Sahak oğlu ekmekçi Nişan ve Karahisarlı Agop oğlu aşçı Artin’in Ceza Kanununun 54. maddesinin 1. fıkrasına göre idamına; Erzincanlı
564 Suikast girişimi yabancı basında “Kumkapı’daki Ermeni Katedrali'nde bir başka rahip vuruldu ve ağır yaralandı, saldırgan ‘muhbirlere olan şey budur’ diye haykırdı.” cümlesiyle duyurulmuştur. “General”, The Iola Register, 26 Eylül 1890.
565 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 18.
566 BOA. Y. PRK. ZB. 6/22, 26 Eylül 1890.
567 BOA. Y. PRK. ZB. 7/77, 28 Şubat 1891.
166
Karabet oğlu kepekçi Minas, Vanlı Gamos oğlu kahveci Vartan’ın yedişer; Sivaslı Arakel oğlu doğramacı Hamparsum, Sivaslı Artin oğlu çilingir Ovakim, Bahçecikli Kigork oğlu terlikçi Bedros ve Ayntablı Agop oğlu çulha Avadis’in beşer sene kalebendlikle cezalandırılmalarına hükmedilmiştir568. Mahkemenin kararı 23 Ekim 1890’da kesinleşmiştir569.
Sukyas Efendi milletine ve kilisesine sadık bir insandı. Patrik Aşıkyan’ı, Kumkapı Nümayişi sırasında kurtarması ve onun nezdinde kilisesini savunması sebebiyle komitecilerin tepkilerini üzerine çekerek katledilen bu papaz ölmeden önce yine kilisesinin menfaatini düşünmüştür. Başpapaz, ölmeden önce kendisi tarafından hazırlanan ve kiliseye bağlı emlakların vergilerinin affedilmesi hususunu içeren arizanın saraya sunulmasını istemiştir. Satır satır, sütun sütun büyük bir özenle hazırlanan ariza ölümünden sonra 21 Mart 1891’de Mabeyn-i Hümayûn Başkitabet Dairesi’ne gönderilerek vasiyeti yerine getirilmiştir570.
2.1.4.2. Rahip Mampre Benliyan Efendi
Mampre Efendi İstanbul Ermeni Patrikhanesi'nde çalışmakta idi. Ermeni komitecileri, Rahip Mampre’nin kendileri ile aynı fikir üzere icraatta bulunduğunu sanıyorlarken o Osmanlı Devleti için faaliyette bulunan bir ruhaniydi. Mampre Efendi, komite ile kurduğu ilişkiler sayesinde çeşitli bilgiler elde ediyor ve bunları hükûmete iletiyordu. Örneğin 25 Temmuz 1890 tarihinde takdim ettiği muhtırada komitecilere dair bilgiler vermiş; Patrik Aşıkyan Efendi'ye patrikhanede bir ihtilal plânlandığını ve istifasının amaçlandığını, eğer zabıta müdahale etmek isterse ruhanilerin de komitecilere karşı duracaklarını bildirmişti. Ayrıca Rusyalı iki Ermeni; Rupen Hanazadyan ve Gabriyel'in İstanbul'a geldiklerini ve Sirkeci'de bir otelde kaldıklarını, Paris'ten yeni gelen
568 BOA. İ. DH. 1202/94036, 11 Kasım 1890; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 39; Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 475-476. Sukyas Efendi’yi öldürmeye teşebbüs edenlerden biri 1890 yılı Ekim ayında tutuklu bulunduğu hapishanede akciğer hastalığı sebebiyle ölmüştür. “The Religious Situation in Turkey”, The Glascow Herald, 20 Ekim 1890; Başlıksız, The Morning Post, 20 Ekim 1890; “Local And General”, Leeds Mercury, 20 Ekim 1890; BOA. Y. A. RES. 54/33 6 Mayıs 1891; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 59-61. Yargılama neticesinde Attar Filibos’un suçun azmettiricisi olduğu anlaşılmıştır. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 23.
569 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 23; Kılıç, Hınçak ve Taşnak, s. 808.
570 BOA. Y. MTV. 49/51 lef 1, 12 Şubat 1891.
167
emirleri uyguladıktan sonra Amerika ya da İran pasaportu ile Sivas'a gideceklerini bildirmişti571.
Mampre Efendi bununla da yetinmeyerek Ermeni olaylarının müsebbiblerinin eski Trabzon murahhasası Karakin, sabık patrik Hırımyan Efendi, Rumeli Ermeni Kilisesi vaiz ve rahibi Sahak ile Gedikpaşa Kilisesi vaiz ve rahibi Dacat olduğunu iddia ediyor; asıl reislerinin ise Agop Megavuryan olduğunu bildiriyordu572.
Mampre Efendi’nin hizmetlerine rağmen sadakatine inanmayan Patrik Aşıkyan ise rahibi Erzurum olaylarının sorumlularından biri olarak görüyor ve Kudüs’e sürgün edilmesini istiyordu. Ancak Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa kendisiyle aynı fikirde değildi. Zira Mampre Efendi, komiteler ve ayrılıkçı Ermeniler hakkında verdiği bilgilerle hükûmete yardımcı olma gayreti içindeydi. Hüseyin Nâzım Paşa, Sadaret Makamı’nın da Aşıkyan’la aynı fikirde olduğunu öğrenince rahibin Kudüs’e gönderilmemesi için girişimlerde bulunduysa da karşısında Patrik Efendi’yi bulmuştur., Mampre Efendi’ye oldukça kızgın olan Aşıkyan Efendi sürgünün engellenmesinin ayrılıkçı ruhanilere güç vereceğini iddia ediyordu573. Yine de patriğin tüm itirazlarına rağmen Zabtiye Nazırı, Mampre Efendi mücadelesini kazanan taraf olacaktır. Mampre Efendi’nin sürgün edilmesini sağlayamayan patrik ise ruhaniyi kiliseden uzaklaştırmakta kararlı olduğundan 5 Nisan 1891’de bütün Ermeni kiliselerde rahibi itaatsizlikle suçlayan ilanname
571 BOA. Y. PRK. ASK. 63/7 lef 1, 25 Temmuz 1890.
572 BOA. Y. PRK. ASK. 63/7 lef 3, 3 Ağustos 1890. Mihran Damadyan’ın Yıldız Sarayı’nda yaptığı itiraflarda verdiği bilgiler rahibin hareketleriyle aksi istikamettedir. Damadyan, Mampre Efendi’nin komitenin İstanbul reislerinden biri olduğunu iddia etmektedir. Mihran Damadyan, Sason olaylarının ardından Semal karyesi Ermeni ahalisi tarafından ihbar edilerek yakalanmıştı. Mattei, Belgelerle Büyük Ermenistan, s. 167; Nihat Çelik, XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda Sason Ermenileri ve Sason Ermeni İsyanları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batman 2016, (Sason Ermeni İsyanları), s. 134. Mihran Damadyan yakalanıp İstanbul’a getirildikten sonra Ermeni komiteleri ile alakalı ayrıntılı itiraflarda bulunmuştu. Bu itiraflarda Mampre Efendi’nin Hınçak komitesinin İstanbul’da şubesi oluşturulurken Agop Megavuryan’la birlikte hareket ettiğini anlatıyordu. Damadyan’a göre Mampre Efendi bir taraftan komitenin teşkili için çalışırken bir taraftan da “Biz Londra’da ve İsviçre'deki Hınçakyan Ermeni Komitesi'nin azâlarındanız." diyerek Ermeni ahalinin kaydolması için çaba harcıyordu. Bu sırada Haçinli Hamparsum Boyacıyan, Divrikli Kirkor Kılınçyan, Arapkirli Kirkor Açıkbaşyan, Sivaslı Markar Mumcuyan, Markar Viremyan ve Vanlı Haci Artin Cangülyan İstanbul’da kendi kendilerine bir komite teşkil etmişlerdi. Rahip Mampre ve Rusyalı komiteciler bunları da kandırarak Londra’da bulunan Hınçak Merkez Komitesi’ne kaydetmiş, böylece İstanbul şubesini şekillendirmişlerdi. Damadyan, Mampre Efendi’nin Kumkapı Nümayişi’nin teşvikçilerinden olduğunu da öne sürüyordu. BOA. Y. PRK. BŞK. 35/29’dan aktaran Ermenilerin Sevk ve İskanı, s. 23-24. Ayrıca Damadyan, s. 124-126. Ancak Damadyan’ın Mampre Efendi’yi komite reislerinden biri olarak tanımlamasının sebebinin rahibin komite içine sızdığında takındığı tavır sayesinde esas niyetinin anlaşılmamış olması muhtemeldir.
573 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 163-164.
168
okunmuştur. Rahip böylelikle ruhanilikten çıkarılmış ve takdis ismi de kaldırılarak bundan böyle asıl adı olan Aleksan’ın kullanılacağı ilan edilmiştir574. Bunun ardından Mampre Efendi’nin asıl adı ile düzenlenecek tezkere-i Osmaniye hazırlıkları başlamıştır575.
Ancak Patrik Aşıkyan, Mampre Efendi hakkındaki düşüncelerinde haksız çıkacaktır. Zira Kumkapı Nümayişi sırasında Patrik Aşıkyan'ı korumak için çabalayınca gerçek amacı ortaya çıkan rahip, komite tarafından ölüme mahkûm edilmiştir. Atina'da bulunan komite reisi Kambur Nişan, Kayserili Agop576 ve Armenak adlı iki Ermeniyi bu iş için görevlendirmiştir. İki Ermeni 20 Ocak 1892'de suikasti icra etmek üzere harekete geçmiştir. Ancak yapılan ihbar neticesinde Galata'dan Mampre Efendi'nin evinin bulunduğu Üsküdar'a geçemeden yakalanmışlardır. Atina'dan pasaportsuz olarak İstanbul'a gelmeyi başaran Agop'un üzerinde içi dolu bir revolver ve bir kama bulunmuştur. Agop ilk ifadesinde Mampre Efendi’yi bir haftadır takip ettiklerini, ancak suikast için münasip bir yer bulamadıklarını anlatmıştır. Aldıkları karar gereği 20 Ocak sabahı Üsküdar'a geçerek işi nihayete erdirmeye karar verdiklerini ama suikastı gerçekleştiremeden yakalandıklarını itiraf etmiştir577.
Olaya karışanların yakalanmasının ardından hızla görülen mahkeme sonucunda suikastçi Agop Deragopyan'a 15, Armenak, Haçik ve Parsih'e 5'er, İstepan, Kirkor ve diğer Parsih'e 3'er sene kalebentlik cezası verilmiştir578.
Ancak bu suikasttan kurtulan Mampre Efendi bir süre sonra tekrarlanan saldırıdan kurtulamayacak ve 1895 yılında ahalinin gözleri önünde hayatını kaybedecektir579. 12 Eylül 1895’te Mampre Efendi’nin katilleri aranırken Hamparsum adlı başka bir Ermeninin cinayetinden de sorumlu oldukları anlaşılan Tekirdağlı kunduracı Kalost ve Haçin yakalanmıştır580. Hamparsum Efendi, Yozgat Olayları sırasında devlete sadakatle
574 BOA. Y. MTV. 49/64 lef 1, 5 Nisan 1891.
575 BOA. DH. MKT. 1833/35, 17 Mayıs 1891.
576 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 14.
577 BOA. İ. DH. 1260/99003 lef 1, 20 Ocak 1892.
578 BOA. Y. PRK. ZB. 10/60, 21 Eylül 1891; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 24. 6 Mart 1894’te Kirkor Efendi’nin kardeşi Mardiros bir arzuhal vererek kardeşinin cezasının üçte ikisini çektiğinden affedilmesini talep etmiştir. BOA. BEO. 313/27909 lef 3, 6 Mart 1894.
579 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 33, Belge No: 66, İstanbul, 1991; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 50.
580 “Murder of Detectives”, Huddersfield Daily Examiner, 13 Eylül 1895, s. 4; “The Murder of an Armenian Spies: Several Arrests”, The Manchester Evening News, 13 Eylül 1895, s. 3; “The Murder of
169
hizmet etmiş bir Ermeniydi. Hizmetleri takdir edilen bu Ermeni ödüllendirilmek arzusuyla maaşı yükseltilerek İstanbul’a getirilmiş ve Matbuat-ı Ecnebiyye Kalemi’ne alınmıştı. Ancak Hamparsum Efendi komitenin gazabından kaçamamış ve İstanbul’da öldürülmüştü. Ailesinin de ortadan kaldırılmasından korkulduğu için bunlar da korumaya alınmıştı581. Mampre Efendi’nin katledilmesinden sonra onun ailesinin de zor durumda kalmasını istemeyen devlet, ruhaninin annesi ve kız kardeşine 250’şer guruş maaş tahsisi yapılmasına karar vermiştir582.
2.1.4.3. Merzifon Protestan Cemaati Reisi Karabet Efendi
Merzifon Protestan Cemaati Reisi Karabet Efendi, 1 Temmuz 1895’te sabah saat 09.00 sıralarında ayin icra etmek için kiliseye giderken Ermeni komitecileri tarafından kama ile yaralanmış ve hayatını kaybetmiştir583. Karabet Efendi’nin katledilme sebebi tüm teşviklere rağmen fesad faaliyetlere kapılmamasıdır. Katillerinden Kayserili Mihran ve Merzifonlu Agop ise olaydan hemen sonra tutuklanmıştır584.
Avrupalı güçlerin Ermenileri bahane ederek devlete müdahale etmesini istemeyen hükûmet, yargılamanın fevkalade adilane bir şekilde yapılmasını özellikle istemiştir585. Ancak Ermeniler bu dönemde suçtan ve cezadan sıyrılmak için sıklıkla tabiyet değiştirme yöntemine başvuruyorlardı. Çeşitli ülkelere giderek tabiyet değiştiren ayrılıkçı Ermeniler geri dönüyor ve haklarında herhangi bir tutuklama ya da yargılama kararı verilemeyeceğinin verdiği güvenle müfsid hareketlerde bulunuyorlardı. Karabet'in katillerinden Arakelyan Kirkor da yakalandıktan sonra elindeki Amerikan vatandaşlığı belgesini Osmanlı Devleti'ne göstererek gereğinin yapılmasını istemiştir. Bunun üzerine
Armenian Spies”, The Edinburg Evening News, 13 Eylül 1895, s. 2; BOA. DH. MKT. 429/32, 16 Eylül 1895; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 33.Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 34, Belge No: 18, İstanbul, 1992.
581 BOA. Y. PRK. UM. 32/96, 28 Ağustos 1895; Ermenilerin Sevk ve İskanı, s. 52.
582 BOA. İ ML. 15/51 lef 1, 3 Ekim 1895.
583 BOA. DH. ŞFR. 175/97, 1 Temmuz 1895; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 32; BOA. Y. MTV. 123/41, 1 Temmuz 1895; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 30, Belge No: 110, İstanbul, 1991; Gülbadi Alan, Amerikan Board’ın Merzifon’daki Faaliyetleri ve Anadolu Koleji, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2008, (Amerikan Board), s. 401. Öztürk, s. 89.
584 BOA. DH. ŞFR. 175/118, 7 Temmuz 1895. Alan, Amerikan Board, s. 372.
585 BOA. İ. HUS. 40/22, 1 Ağustos 1895.
170
Dâhiliye Nezareti, Hariciye Nezareti'nden konuyla alakalı araştırma yapılmasını talep etmiş ve kararın buna göre verilmesini istemiştir586.
Bu cinayetle alakalı dikkat çeken bir diğer husus ise olayın mezhep çekişmesi sonucu meydana geldiği izlenimi verilmeye çalışılmasıdır. Osmanlı Hükûmeti bu ihtimale karşı oldukça ayrıntılı bir tahkikat yapmıştır. Zira burada faaliyet gösteren Amerikan misyonerlerinin yürüttüğü Protestanlaştırma faaliyeti tepki çekmekteydi587. Karabet Efendi’nin katillerinin motivasyonunun da bu fikre karşı çıkmak olduğu anlaşılırsa iki cemaat arasındaki çekişme ve nefret hissi derinleşebileceği gibi Amerika da cinayete müdahil olmak isteyebilirdi. Netice olarak meselenin mezhep çatışmasından değil, Karabet’in komitecilerin baskılarına boyun eğmemesinden dolayı meydana geldiği anlaşılmıştır.
2.1.4.4. Rahip Parsih
Muş, Ermenilerin nüfusça yoğun bulunduğu bir bölge olmakla beraber komite faaliyetlerinin de sıkça görüldüğü bir yerdi. Komiteciler zaman zaman Osmanlı Ermenileri ile Müslümanların arasını açmak için kılık değiştirerek eylemlerde bulunuyorlardı. Çanlı Manastırı papazı Parsih ise patrikhaneye bağlı olarak görev yaparken, devlete kasteden komitecilere dair aldığı haberleri ve muzır evrakları haber veriyordu. Papaz, 25 Aralık 1894 tarihinde bir ihbarda bulunmuş ve bu sayede Ermeni mektebi civarında, Ermenice yazılmış birtakım muzır evrak ele geçirilmişti. Bunun üzerine kendisine kin besleyen komiteciler papazı ortadan kaldırmaya karar vermişlerdir.
Cinayet plânı yapılırken iki taraflı fayda sağlanması düşünülmüş ve papazı öldürenlerin bu bölgede yaşayan Müslümanlar gibi görünmesi için kılık değiştirilmesine karar verilmiştir. Müslümanlar ve Ermeniler arasında husumet yaratmak için kılık değiştirerek Kürt kıyafetlerine bürünen Muş’un Dere mahallesinden Kirkor oğlu Mihael, Karim oğlu Arşak ve Baş mahallesinden Kaspar oğlu Mardiros588, 29 Aralık 1894 gecesi papazın üzerine hücum etmiştir. Papaz olaydan sağ kurtulmuş ve saldırganlar
586 BOA. DH. MKT. 412/42, 15 Ağustos 1895.
587 Alan, Amerikan Board, s. s. 372.
588 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 21.
171
yakalanmıştır589. Saldırı haberininin saraya ulaşması üzerine padişah bir irade yayınlayarak tahkikatta çok dikkatli hareket edilmesini ve olayın Müslümanlar üzerine kalmasının önlenmesi hususuna hassasiyet gösterilmesini emretmiştir590.
Papazın yaralanması, Patrie ve Le Novvel de Berlin gazetelerinde haber yaptırılarak Avrupalı devletlerin de cinayet girişiminden haberdar olması sağlanmıştır. Bükreş Sefareti'nden 16 Ocak 1895'te gönderilen yazıyla Patrie gazetesinde neşredilen bend nezarete sunulmuştur. Buna göre haber Avrupa'ya şu şekilde duyurulmuştur:
"Dersaadetten iş'ar olunduğuna göre bir Ermeni papazı tarafından vuku bulan ihbarat üzerine memurin-i Osmaniye Muş Ermeni Mektebi kurbunda vaki bir hanede tercüme edilmekte bulunan bazı evrak-ı muzırrayı zahire çıkarmış olduklarından üç Ermeni, mezkûr papaz aleyhine suikastta merkumu cerh etmişlerdir. Mütecasir-i merkume derdest ve tevkif edilmiştir."591
Esasen Parsih, arkadaşları olan rahip Karabet ve Esayi ile birlikte önceden beri tehdit altındaydı. Tehdidin belki de en önemli sebebi Hamparsum Boyacıyan’ın buralarda dolaşmakta olduğunu ve bir Ermenistan teşkil etmek üzere ihtilal çıkarmak maksadıyla Ermenileri iğfal etmek amacında bulunduğunu ihbar etmeleriydi592. Bu sebeple papaz
589 BOA. A. MKT. MHM. 696/1 lef 3, 30 Aralık 1894; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 26, Belge No: 34,71,103, İstanbul, 1990.
590 BOA. İ. HUS. 32/78, 26 Aralık 1894; BOA. HR. SFR. 3.. 424/102, 29 Aralık 1894.
591 BOA. Y. A. HUS. 318/51 lef 3, 16 Ocak 1895. Olay, İngiltere’nin önemli gazetelerinden Times’ta da haber yapılmıştır. Gazetenin 3 Ocak 1895 tarihli nüshasında olayla ilgili şu satırlar İngiliz halkının dikkatine sunulmuştur:
“Bir Ermeni rahibin ihbarı üzerine Muş memurin-i Osmaniyesinin Ermeni mektebinin kurbunda kain bir hanede taharriyat-ı bi’l-icra bazı evrak-ı muzırra buldukları ve bundan dolayı rahib-i merkumun 3 Ermeni tarafından ağır surette darp ve cerh edilmiş olduğu ve merkumanın dahi taht-ı tevkife alındıkları resmen iş’ar olunuyor.”; BOA. Y. A. HUS. 317/91 lef 4, 5 Ocak 1895; BOA. Y. A. HUS. 317/109 lef 2, 7 Ocak 1895. Haber İngiltere’deki diğer gazetelerde de yayınlanmıştır; BOA. Y.A. HUS. 320/51, 28 Ocak 1895. Brüksel ve Bükreş gazetelerinde yayınlanan habere dair; BOA. HR. SYS. 2854/61, 7 Ocak 1895; BOA. HR. SYS. 2854/79, 16 Ocak 1895; Recep Karacakaya, “Anadolu Vilayetlerinde Ermeni Komiteciler Tarafından Öldürülen Ermeniler”, Geçmişten GünümüzeTürk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu: Tebliğler (14-15 Mayıs 2015), Ed. Cihat Taşkesenlioğlu ve Yıldıray Yıldırım, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Bayburt, 2016, s. 93; Çelebyan, s. 91.
592Papaz Parsih oldukça kalabalık bir grupla birlikte Hamparsum’u ihbar etmişti. İhbarda bulunanlar Talori karyesi papazı İstepan, Mezraa karyesi muhtarı Gopi, Çanlı Manastırı rahiplerinden Karabet, Esayi, Iğışe, Gelimosur karyesi karyesi ihtiyar heyeti azasından Bogos ve ahalisinden Ömer Porto, Ahmed Hamo, Tavo, Sahak oğlu Tato ve Ohan oğlu Manuk, Hazilik karyesi muhtarı Keşiş Markere oğlu İgo, Beksi karyesi ihtiyar heyeti azasından Artin, Ersika karyesi ahalisinden Vartan, Artıh karyesi ihtiyar heyeti azasından Serko, Kiğırvank karyesi muhtarı Reşo, Panak karyesi muhtarı Kaspar, Nederan karyesi muhtarı Ömer ve
172
Parsih’in hayatına kastedilmesine devam edileceği değerlendirilerek önlem alınmak istenmiştir. Bunun için patrikhaneyle görüşülerek Parsih, Karabet ve Esayi’nin korunması amacıyla bulundukları yerden alınmalarına ve güvenli bir yere götürülmelerine karar verilmiştir. Bunun yanında Çanlı Manastırı’nın da Muş Murahhasalığı’ndan ayrılarak Rahip Karabet’in idaresine verilmesi düşünülmüştür593.
Ancak Rahip Parsih bulunduğu yerden ayrılmak istememiştir. 18 Mayıs 1895'te yolda yürüdüğü sırada karşısına Bitlisli Yervant Murat çıkmış ve kendisini tehdit etmiştir. Murat, papaza tahkik heyeti huzurunda daha önce verdiği ifadenin zorla alındığını söylerse yaşamasına izin verileceğini, aksi hâlde öldürüleceğini söylemiştir. Papaz ise daha önce yaptığı müracaatın ve verdiği ifadenin çoktan kayda geçirildiğini, evinin de zabtiye marifetiyle koruma altında olduğunu söylemiştir. Ardından mahalli hükûmete başvurarak yolunun kesilerek tehdit edildiğini anlatmış ve Murat hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır594. Bu gelişme üzerine Muş’ta hayatının muhafaza edilemeyeceği anlaşılan papazın İstanbul’a gönderilmesi kararlaştırılmış ve konuyla alakalı yazışmalara başlanmıştır595.
Patrik İzmirliyan döneminde yaşanan bu hadiselerde Muş Murahhasası Vartan Efendi’dir. Vartan Efendi hükûmete muhalifliği ile bilinen bir ruhanidir. Murahhasa görev yaptığı bölgedeki diğer ruhanileri de kendisiyle birlikte hareket etmeye zorluyor; kabul etmeyenleri tehdit ediyordu. Tehdit edilen ruhaniler arasında Esayi, Karabet ve Parsih’de vardı. Sasun Tahkikat Komisyonu’nun faaliyetlerini ve devletin çabalarını destekleyen bu ruhaniler bir taraftan komite diğer taraftan Vartan Efendi tarafından tehdit edilir vaziyettelerdi. Ruhaniler, Osmanlı taraftarı oldukları gerekçesiyle İstanbul’a çağırılmış ve gelmezlerse sıfat-ı ruhanilerinin ellerinden alınacağı da daha önce
kahyası Polo ile ahalisinden Molla Osman, Osman Ta’lu, Arakil, Ahur karyesi ahalisinden Kiragos oğlu Temo, Muş eşrafından Salih ve Talip Efendiler, Ohan ve Nadir Ağalar ile ahalisinden Mehmed bin Mirze, Muş Düyûn-ı Umumiye memuru Bedros, Muş Ermeni Katolik Murahhasası Vekili Andon Efendi’dir. İhbarcı listesine bakıldığında ilk göze çarpan listenin çoğunlukla Ermenilerden oluşmasıdır. Bu durum civardaki Ermeni ahalinin neredeyse tamamının Ermeni komitecilerin faaliyetlerinden bıkmış olduklarını göstermektedir. BOA. Y. EE. 66/12 23 Temmuz 1895, Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 106-107.
593 BOA. A.} MKT. MHM. 696/22 lef 10, 30 Mayıs 1895.
594 BOA. Y. A. HUS. 329/22, 18 Mayıs 1895; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 30; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 148.Ayrıca Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 29, Belge No: 52, İstanbul, 1991.
595 BOA. DH. ŞFR. 175/128, 9 Temmuz 1895.
173
kendilerine bildirilmişti596. Ancak Parsih Muş’ta kalma kararında ısrara devam etmiştir. Parsih ve arkadaşlarına Ermeni olaylarına dair gördüklerine ve duyduklarına şahitlik etmekten vazgeçmeleri için murahhashane tarafından bazı vaadlerde de bulunulmuştur. Ruhaniler bu teklifleri de reddetmişlerdir597.
Papaz Parsih’in bir taraftan devletin, diğer taraftan patrikhanenin verdiği talimatı dinlemeyerek yerinde kalması komiteyi harekete geçirmiştir. Papazı öldürmekte kararlı olan komite, “hain gammaz”598olmakla suçladığı papazı Mongok karyesine beş dakika mesafede, başına üç kurşun sıkarak ortadan kaldırmayı başarmıştır599. 1895 yılı Ekim ayının ilk haftasında öldürülen ve cesedi Mongok'ta kendisine ait bir bağın yakınlarındaki derede bulunan papazın katillerinin dört erkek ve bir kadın olduğu anlaşılmıştır. Beş kişi 7 Ekim 1895’te tutuklanmıştır600. Diğer suçlular Bitlisli Bozuyan Mihitar ve Muşlu Enterenyam Misak ise 12 Ekim 1895 tarihinde yakalanmıştır601. Yakalananlardan Rupen’in üzerinde muhtemelen başka olaylarda kullanılmak için taşıdığı bir tür zehir; papaz Parsih’in cinayet plânı olduğu düşünülen bir parça Ermenice kâğıt ve başka evraklar; bir de mühür bulunmuştur. Zehir, türünün, etki etme zamanının ve içeriğinin ne olduğuna dair inceleme yapılarak bir raporla Muş Mutasarrıflığı’na teslim edilmiştir. Ancak kâğıdın tercümesi, görevli tercümanın hasta olmasından dolayı yapılamamıştır602. Zehire dair hazırlanan rapor incelendiğinde “Cyanure de Fer ét de Potassium” denilen “semm-i katil” yani kuvvetli ve öldürücü bir zehir olduğu görülmüştür603. Bir taraftan da Rupen’in üzerinde bulunan kâğıdın çeviri işi tamamlanmıştır. Kâğıtta şunlar yazmaktadır:
“Milletin esrârını haber veren ve milleti inkâr eden Keşiş Parsih’in vukû’ bulan katli:
596 BOA. DH. MKT. 396/36 lef 1, 25 Haziran 1895; lef 2, 9 Temmuz 1895.
597 BOA. Y. PRK. AZN. 13/9 lef 1, 15 Temmuz 1895.
598 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 154.
599 BOA. A.} MKT. MHM. 609/34 lef 2, 29 Ekim 1895; BOA. DH. ŞFR. 181/97, 12 Ekim 1895.
600 BOA. DH. ŞFR. 181/49, 7 Ekim 1895; Mustafa Çabuk, Semra Tombul, “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Muş’ta Ermeni İhtilacilerin Ermenilere Zulmü”, Asia Minor Studies Journal, Cilt: 7, Sayı: I, 2019, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/633363, (07.11.2019), s. 4.
601 BOA. DH. ŞFR. 182/21, 15 Ekim 1895.
602 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 112.
603 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 113. Zehir, bahsi geçen raporda; “açık sarı renkli, râyihasız, lezzeti hafif acı, kaideleri murabba ve gayr-i muntazam büyük billur” şeklinde tarif edilmektedir. Tıpta nadir olmakla birlikte, genellikle sanayide kullanılmaktadır. Zehrin sinir sistemi üzerinde şiddetli bir tesir yaparak verildiği insanı krizden ölmüş gibi göstereceğine dikkat çekilmiştir. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 114.
174
Hınçakyan nâm Ermeni ihtilâl tarafdarlarının Muş’da teşkîl eyledikleri baş komiteleri merkûm Keşiş Parsih’in milletin harâbiyyetini mûcib ahvâlini nazar-ı dikkate alıp merkûmun bozuk ömrüne netîce verilmesi taht-ı karâra alınmış ve karâr-ı mezkûrun hükmü her sûretle selâmetle icrâ kılınmıştır. İşte tafsîlâtı: Şehr-i hâlin yirmiüçüncü cumartesi günü kendi bağından Möngök karyesine gelip yevm-i mezkûrda kendi dostunun hânesinde her bir edebsizliği icrâ ettikten sonra, saat on râddelerinde yorgun bir hâlde be-tekrâr bağına gitmeğe hazırlandığında, bizim adamlarımız karyenin bir markinde (samanlığında) gizlenmişler idi. Haber almışlardı ki sizin aradığınız köyden çıkıp bağına gitmektedir. Der-akab markeden çıkıp peşine düşmüşler ve daha köyden çıkmamış iken keşişin üzerine bi’l-hücûm hemen bir revolver boşaltarak: Çünkü sen haç’ı inkâr eyledin! Ve çünki sen bizim azîz patriğimizin emirlerini ayak altına aldın! Ve çünki sen keşişlik vazîfesini sû-i isti’mâl ettin!”604
Rupen, sorgusunda Parsih Efendi’nin asıl katilinin kendisi olmadığını söyleyerek Osmanlı Hükûmeti’ni tehdit etmiştir605. Katillerin mahkemeleri 29 Nisan 1896'da karara bağlanmıştır. Buna göre komite reisleri Rupen ve Aygazar ile Parsih'in katilleri Murat, Misak ve Nikogos idama; Mihitar, Karabet Bedyan ve Misak yedişer sene, Bedros beş sene; murahhasa Artin, Ervet ve Hayk ise muhtelif yıllarda hapis cezalarına çarptırılmışlardır606.
2.1.4.5. Piskopos Bogos Efendi
Van'da Ermenilerin faaliyetlerine devam ettikleri yıllarda devlet taraftarı Ermeniler ile ihtilal taraftarı Ermeniler arasında sürekli ihtilaflar yaşanmıştır. Murahhasa vekili Piskopos Bogos Efendi ve ayrılıkçı Ermeniler arasında yaşanan ihtilaf ise piskoposun ölümüyle neticelenecektir.
604 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 113-114; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 140-141.
605 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 142.
606 BOA. HR. TH. 174/51, 10 Mayıs 1896; BOA. DH. TMIK. M. 3/56, 30 Nisan 1896; BOA. DH. ŞFR. 190/150, 30 Nisan 1896.
175
Sabık patrik Mıgırdıç Hırımyan’ın Van’a döndükten sonra Yedi Kilise Manastırı’na murahhasa olarak tayin edilmesi bölgede yaşanmakta olan sorunların katlanarak artmasına sebep olacaktır607. Hırımyan döndükten sonra kilise seçimlerine müdahale etmek isteyince Ermeniler arasında anlaşmazlık baş göstermiş ve 7 Haziran 1886'da ruhani ve cismani meclislere aza seçilmesi hususunda iyice ayyuka çıkmıştır. Seçimler sebebiyle yaşanan tartışmalarda iki taraf birbirlerine fiziken de müdahale etmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti kiliseye asker göndererek huzuru tesis etmek mecburiyetinde kalmıştır. Olaylar yatıştırılırken Hırımyan Efendi taraftarı bazı kişiler zabtiyeye taş atarak birkaçının yaralanmasına da sebep olmuşlardır608. Daha sonra seçimlere müdahale ederek arbede çıkaranların Armenakan komitesi kurucularından Mıgırdıç Terlemezyan ve arkadaşları olduğu tespit edildiyse de yakalanmaları mümkün olmamıştır. Olaylara karışan toplam 37 kişiden firari olanlar da mahkemede gıyaben yargılanmıştır. Bunların 26’sı beraat etmiş; 11 kişi üç ila beş yıl arasında hapis cezalarına; firari Terlemezyan beraberindekiler ise müebbet hapis cezasına çarptırılmışlardır609.
Bir taraftan da seçimin sonuçlandırılmasına çalışılmıştır. Seçimi komite taraftarı sabık patrik Mıgırdıç Hırımyan Efendi yerine Bogos Efendi kazanmıştır. Ancak Hınçak komitesi bu sonuçtan memnun olmamıştır. Zira komite, Hırımyan’ın ayrılıkçı hareketlere sempatisi sayesinde Van ve çevresinde rahatça hareket etmektedir; Ermeni ahali arasında para toplamakta, varlıklı olanlara tehdit mektupları yazarak bağış yapmaya zorlamaktadır610. Haliyle Bogos Efendi’nin seçimi kazanmasını kendileri için bir tehdit unsuru ve faaliyetlerine vurulacak sekte olarak görmüşlerdir.
Piskopos Bogos ise görevde bulunduğu zamandan öldüğü güne kadar devlete sadakatle hizmet etmiştir. Bogos Efendi olaylı seçimden birkaç yıl sonra, 1888 yılı mayıs ayında Adilcevaz’daki bazı Ermenilerin elinde muzır evrak bulunduğunu ihbar etmiştir. Bunun üzerine Adilcevaz’a bir müfreze asker gönderilmiş ve bir mektup ele geçirilmiştir.
607 Mıgırdıç Hırımyan Van’a döndükten sonra murahhasa olarak çalıştığı Yedi Kilise Manastırı’ndayken Derbaz adlı bir Ermeniyi şikâyet etmiştir. Mahmûdî (Saray) kazasına bağlı Salhan adlı karyede bulunan bazı arazilerin Derbaz tarafından tecavüze uğradığı ve ahaliye baskı yaptığı iddiası tahkik edilince eski patriğin haklı olduğu anlaşılmıştır. BOA. DH. MKT. 1433/34, 17 Temmuz 1887.
608 BOA. DH. MKT. 1354/94, 10 Temmuz 1886.
609 Taner Aslan, “Hamid Paşa’nın Van Valiliği Sırasında Ermeni Meselesi (1883-1887)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 66, Ankara, 2020, s. 90-91.
610 Uras, Ermeni Meselesi, s. 500; Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 100.
176
Mektup tercüme edilince artık hayatta olmayan Van vilayeti Patrik Vekili Episkopos Aramyan tarafından 1879 yılı haziran ayında Adilcevaz Murahhasa Vekili Sultahyan Oseb’e yazıldığı anlaşılmıştır611. Bogos Efendi böylece bir kez daha komitecilerin dikkatini üzerine çekmiştir.
Bogos Efendi, Van’da bir süre görev yaptıktan sonra Bitlis’e tayin edilmiş, onun yerine de Oseb Efendi getirilmiştir. Ancak Oseb Efendi'in İstanbul'a gitmesi üzerine, 24 Aralık 1892’de, Van’a yeniden murahhasa vekili olarak gönderilmiştir612. Van’a dönünce hükûmet taraftarı hareketlerine devam etmiş ve 1 Nisan 1895'te hizmetleri ve sadakati sebebiyle Mecidiye nişanı ile onurlandırılmıştır613.
Van bölgesindeki ayrılıkçı Ermeniler, Bogos Efendi’nin dönüşünden sonra buradaki devlet taraftarı hareketlere devam edeceğini düşünmüşlerdir. Bu sebeple piskoposun ortadan kaldırılmasına karar verilmiş ve bir suikast plânı yapılmıştır. Piskopos Bogos, 18 Ocak 1896'da gece saat 12.45'te yanında bir Ermeniyle Norşin kilisesine gitmek üzere evinden yeni çıktığı esnada iki Ermeni tarafından bıçaklanarak katledilmiştir614. Kim oldukları bilinmeyen katillerin ayak izleri takip edilmiş ve Ermeni
611 BOA. DH. MKT. 1506/81, 6 Mayıs 1888; BOA. A. MKT. MHM. 748/28 lef 3, 10 Nisan 1888 (tercüme tarihi).
612 BOA. DH. MKT. 2034/27, 24 Aralık 1892; DH. MKT. 2034/101, 25 Aralık 1892.
613 BOA. DH. MKT. 357/21, 1 Nisan 1895.
614 Bogos Efendi’nin öldürülmesine dair yurtdışında yayınlanan bazı haberler; “News From Armenia”, The Yorkshire Evening Post, 23 Ocak 1896; “A Bishop Murdered”, “The Armenians-Beginning Of The End-Reported Murder Of Archbishop”, The Edinburgh Evening News, 23 Ocak 1896; “The Armenians”, The Evening Telegraph And Star, 23 Ocak 1896; “The Troubles In Armenia”, Pall Mall Gazette, 23 Ocak 1896; “The Armenian Questions”, The Standard, 24 Ocak 1896; “The Eastern Question-Armenians Reduced To The Last Extremity”, The Liverpool Mercury, 24 Ocak 1896; “Turkey And The Armenians-Reported Murder Of A Bishop”, The Sheffied Daily Telegraph, 24 Ocak 1896; “Armenian Horrors-A Bishop Murdered”, South Wales Echo, 24 Ocak 1896; “The Armenians In Despair”, The Dundee Courier, 24 Ocak 1896; “The Porte And Armenia”, The Manchester Courier, And Lancashire General Advertiser, 24 Ocak 1896
177
mahallesinden geçilerek Tarayif kilisesine ulaşılmıştır615. Van Valisi Nâzım Paşa, Dâhiliye Nezareti'ne gönderdiği şifre ile durumu aynı gün hükûmete bildirmiştir616.
2 Nisan 1896’da Hınçak gazetesinde Piskopos Bogos Efendi’nin hakkında bir yazı yazılarak ölümüyle alakalı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Gazetede Van ahalisi tarafından “Şeyh Bogos” olarak adlandırılan piskoposun hâl ve hareketi sebebiyle patrikhane tarafından uyarıldığı yazılmıştır. Ayrıca Piskopos Bogos’un asıl amacının murahhasa olarak atanmak olduğu iddia edilmiştir. Gazete, piskoposun Van şubesi tarafından katledilmese başına başka felaketler gelebileceğini de yazmaktadır617.
Ermeni fesatçıları ise devlet ve İslam taraftarı olduğu gerekçesi ile Bogos Efendi’yi katlettikten sonra Çakılbend karakoluna giderek burada da bir askeri şehit etmişlerdir. Bu arada Van merkezindeki Ermeni ahali, zabtiyenin yürüttüğü tahkikattan korktukları bahanesiye dükkânlarını kapatmış; tüm nasihatlere rağmen açmamakta direnmişlerdir. Bu durum bölgedeki Kürtlerin tahrik olmasına neden olmuş ve onlar da bazı Ermeni köylerine saldırmışlardır. Olaylar ancak zabtiye ve askerlerden oluşturulmuş müfreze ve seyyar kollarla yatıştırılabilmiş ve sorumlular tutuklanmıştır. Bölgedeki durum Nisan ayında normale dönmüştür618. Bogos Efendi'nin ardından Keşiş Ohannes
615 Y. PRK. ZB. 17/21, 18 Ocak 1896; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 179; Sâmiha Ayverdi, Türkiye’nin Ermeni Meselesi, 5. Baskı, İstanbul, 2007, s. 60; Bektaş, s. 63. General Vladimir Mayewski, Bogos Efendi’nin öldürülmesine dair şunları anlatır: "1895'te Van ihtilalcileri Avrupa'nın dikkatini bir kez daha Ermeni meselesine çekmek için uğraştı. Zengin Ermenilere hayatlarını tehdit ederek para isteyen mektuplar gönderildi. Bu süre zarfında Van'daki ihtilal komitesinin emriyle bazı siyasi suçlar işlendi. Bu suçlardan en önemlisi, 6 Ocak'ta yani en büyük Ermeni bayramı kabul edilen İsa Peygamberin doğum gününde ayin icra etmek için kiliseye giden papaz Bogos'un şahsında işlendi. Zavallı yaşlı adam bazı ihtilalcilerin iğrenç eylemlerine karşı çıktığı için ölüm cezasına çarptırılmıştı.” Bkz. General Mayewski, Les Massacres D’Armenie, I’Imprimerie Militaire, Petersburg, 1916, s. 33; Davut Kılıç, "Rus General Mayewski'nin Raporuna Göre Van-Bitlis Vilayetlerinde Ermenilerin Sosyal-Dini Yapısı ve Ermeni Meselesinin Gelişimi", Turkish Studies, Volume: 9/1, Winter 2014, http://www.turkishstudies.net/DergiTamDetay.aspx?ID=6397, (20.01.2020), s. 265; Kantarcı, Ermeni İsyanları, s. 141. Bazı kaynaklarda Bogos Efendi’nin Miladi 6 Ocak 1896’de öldürüldüğü yazılsa da Serasker Rıza, BOA. Y. MTV. 135/24 lef 2, (6 Kanunusani 1311) 18 Ocak 1896 tarihli tahriratta olayı anlatırken Piskopos Bogos'un "Hristiyanların haçı suya attıkları küçük paskalyalarına tesadüf olan şehr-i hal-i Rûmi'nin 6. cumartesi gecesi" öldürüldüğünü bildirmektedir.
616 BOA. DH. ŞFR. 187/10, 18 Ocak 1896; Y. MTV. 135/24 lef 2, 18 Ocak 1896.
617 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 319-320. Antranik, Osmanlı topraklarına girdikten sonra halk arasında “kurşun işlemez” denilen bir kişiyi öldürüp cesedini göle attığını anlatmaktadır. Piskopos Bogos’a da “Şeyh” denildiği göz önüne alındığında kurşun işlemez diye tabir edilen kişinin Piskopos Bogos olması muhtemeldir. Metin, s. 117.
618 BOA. DH. TMIK. M. 3/85, 7 Mayıs 1896; HR. TH. 174/44, 7 Mayıs 1896.
178
oğlu İstepan da öldürülmüş ve katili Kirkor aynı yılın mayıs ayında Terizi Perink mahallesinde yakalanarak suçunu itiraf etmiştir619.
2.1.4.6. Der Komidar
Van rahiplerinden Der Komidar komitecilere cephe alması ile ünlenmiş bir Ermeniydi. İleride kendisi gibi katledilecek olan yardımcısı Rahip Arsen’le beraber kilise kürsüsünden komiteleri ağır bir şekilde eleştirmekten çekinmiyordu. Üstelik kendilerini devrimci olarak tanıtan komitecilere “kerata, ahlaksız” gibi hakaretler etmekten korkmadığı gibi onları aforoz da etmişti. Rahip Der Komidar, bunlarla da yetinmemişti. Ayrılıkçı Ermenilere savaş açtığı her halinden belli olan rahip, Van ahalisine de komitecileri ihbar etme çağrısında bulunuyordu620.
Rahip Der Komidar, Van İsyanı sırasındaki hareketleriyle de Hınçak komitesinin yaşamasını sakıncalı bulduğu bir din adamı olmuş ve ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Rahip, 1896 yılı Kasım ayında hastanedeki bir hastaya götürülmek bahanesiyle alınarak tenha bir sokağa sokulmuştur. Sokakta Hınçaklar tarafından tuzağa düşürülen ruhani önce vurulmuş ardından kafası kesilerek katledilmiştir. Van Viskonsolosu Binbaşı Williams, cinayetin ardından hazırladığı raporda suikastın sebebinin Van isyanı sırasında komitecilerin düşmanlığını kazanan rahipten kurtulma arzusu olduğunu belirtmiştir. Viskonsolos, cinayetin ayrılıkçı hareketlere destek vermek istemeyen Ermeni ileri gelenlerine sıçrayacağı değerlendirmesini de yapmaktadır. Williams bu cinayetlerden kurtulmanın bir yolu olduğunu da bildirmektedir. Viskonsolos’a göre bu yol, Ermeni polisleri vasıtasıyla tedbir alınmasıdır621. Williams’ın öngörüleri bir süre sonra gerçek olmuştur. Cinayetlerin ucu Belediye Başkanı Kapamacıyan Efendi ve Dr. Maltızyan’ın öldürülmesine kadar gitmiş; ardından başlayan isyan neticesinde şehir harap hâle gelmiştir.
619 BOA. DH. ŞFR. 192/37, 11 Haziran 1896; BOA. A. MKT. MHM. 667/10, 12 Haziran 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 236; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 86; BOA. DH. TMIK. M. 7/15 lef 1, 2 Haziran 1896; BOA. HR. TH. 176/16, 14 Haziran 1896.
620 Mattei, Droşak, s. 388.
621 Demirel, İngiliz Belgeleri, s. 258-259; Uras, Ermeni Meselesi, s. 504; Ermeni Sorunu [IV], s. 32. Ayrıca Sakarya, s. 119.
179
2.1.4.7. Mıgırdıç Derunyan
Mıgırdıç Derunyan 1895 yılında dönemin Ecmiadzin Katogigosu Mıgırdıç Hırımyan tarafından özel memur olarak görevlendirilerek Ermenilere nasihat vermesi için Romanya ve Bulgaristan’a gönderilmişti. Esasında Romanya için vazifelendirilmişti. Ancak buradaki faaliyetlerine müsaade edilmeyince Bulgaristan’a geçerek Ermenilerin yaşadıkları yerleri gezmeye başlamıştı. Derunyan’ın takip ettiği güzergâh ve faaliyetleri dikkat çekince Hariciye Nezareti’nden Bulgaristan Komiserliği’ne bir tezkere gönderilmiş, hareketlerine engel olunması istenmişti. Ayrıca 22 Kasım 1895'te ükesine geri dönmesi emredilmiş ve papaz bunu kabul etmemişti622. Bunun ardından papazdan haber alınamadığı anlaşılmaktadır. Zira kendisinin cesedinin 7 Nisan 1896’da bulunmasına kadar geçen süreçte ne yaptığı ve nerede olduğuyla alakalı bir bilgi yoktur.
Papaz Derunyan'ın öldürüldüğü 7 Nisan 1896'da Varna’daki bir Ermeni okulunun bodrumunda bulunan ceset sayesinde ortaya çıkmıştır. Papaz öldürüldükten sonra cesedi okula getirilmiş ve olayın açığa çıkmaması için burada bir yangın çıkarılmıştır. Ceset tanınmayacak kadar yanmış olsa da Derunyan’ın ortada olmayışı sebebiyle ölenin kendisi olduğu düşünülmüştür623. Bir süre sonra Hınçak komitesinin bağımsız Ermenistan emeline ulaşmak için Varna’daki ahaliden zorla para topladığı haberi Bulgaristan Komiserliği Başkâtibi Corci tarafından Varna Şehbenderliği’ne bildirilmiştir624. Hınçak ve Taşnak komitelerinin aynı anda faaliyette olduğu şehir bundan sonraki yıllarda iki komitenin çarpıştığı yer olarak anılacaktır.
2.1.4.8. Pırneşin Rahibi
Bitlis’te bulunan Pırneşin manastırı rahibi 22 Haziran 1899’da öldürülmüştür. Cinayetin Kürtler tarafından işlendiği şayiaları arasında tahkikata başlanmıştır. Tahkikatın başında faillerin kimler olduğu anlaşılamamıştır. Ancak civarda yaşayan Ermeniler verdikleri ifadelerde rahibin komitecilerin istedikleri parayı ödemeyi reddettiğini ve şakilerin manastıra sığınmalarına müsaade etmediğini; bu sebeple öldürülmüş olabileceğini anlatmışlardır. Tahkikat neticesinde rahibi, Taşnak komitesi
622 BOA. HR. SYS. 2765/54, 22 Kasım 1895; BOA. HR. SYS. 2858/7, 22 Kasım 1895; Yıldırım, Bulgaristan’daki Ermeni Komitelerinin, s. 104.
623 BOA. HR. SFR. 04.. 351/10, 7 Nisan 1896; BOA. A.} MTZ. (04) 182/34, 7 Nisan 1896.
624 BOA. HR. SFR. 04.. 763/99, 14 Temmuz 1899.
180
mensubu Rusyalı Turkin ve Anna’nın öldürdükleri anlaşılmıştır. Bu kişiler çevre köylerde hırsızlık da yapmışlardır. Özellikle Serunek karyesinde yaşayan Ermeniler bu komitecileri korumuş ve aralarına almışlardır. Yapılan incelemelerde Kürtlere dair dedikoduları çıkaranlarında komitecileri korumak isteyen Serunekliler olduğu anlaşılmıştır625. Katillerin Ermeni çete reisi Serop ve avanesinden olduğu anlaşılınca peşlerine düşülmüş ve komitecilerin bazıları Geligüzan mevkiinde ölü olarak ele geçirilmiştir626.
2.1.4.9. Rahip Mülazımı Mesis
Muş’ta bulunan Çanlı Manastır ya da diğer adıyla Surp Garabet Manastırı bu bölgenin en önemli dini merkezlerinden biri olmuştur. Osmanlı Devleti sınırları içindeki kiliselerin pek azına çan çalma izni vermişti. Bu manastır onlardan biri olduğu için Çanlı Manastır olarak anılıyordu. Diğer taraftan mihrabının altında Vaftizci Yahya’nın (Vaftizci Yahya Ermeniler tarafından Surb Garabet olarak adlandırılmaktadır) vücudunun bir kısmının muhafaza edildiğine inanılıyordu. Bu sebeple Ermeniler manastıra Surb Garabet adını vermişlerdi. Manastır Vaftizci Yahya’nın vücudunun bir kısmının burada bulunması sebebiyle hiyerarşik bakımdan bölgedeki diğer kiliselerden üstündü. Ayrıca hac yeri olarak kullanılmaktaydı. Hâliyle Ermeniler için oldukça önemli bir merkezdi627.
625 BOA. DH. ŞFR. 237/64, 22 Haziran 1899; BOA. DH. ŞFR. 236/83, 1 Haziran 1899; BOA. DH. ŞFR. 237/51, 19 Haziran 1899.
626 Semra Tombul, Muş’ta Yaşanan Ermeni Olayları (1885-1920), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2019, s. 44. Taşnak reisi Serop’un ölümüyle boşalan yere ünlü komiteci Antranik geçmiştir. Serop’un ölümüyle alakalı farklı iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların ilki Serop’un bir çatışma sonucu yanındaki fedailerle birlikte ölü olarak ele geçirildiğidir. İkinci iddia, Serop’un yerine geçmek isteyen Antranik tarafından ortadan kaldırıldığıdır. Buna göre Antranik cinayet suçunu Halil Beşare’nin üzerine atarak Ermenilerle Müslümanların arasını bozmuş, ayrıca komite içinde rakipsiz bir lider haline gelmiştir. Üçüncü ve ileride ele alacağımız iddiaya göre ise Halil Beşare, Avo adlı bir Ermeniyi kullanarak Serop’u zehirletmiştir. Bunun ardından kanında dolaşan zehirin etkisiyle baygınlık geçiren Serop’un bulunduğu yere gelerek kafasını keserek öldürmüştür. İddialarla alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Çelik, Sason Ermeni İsyanları, s. 178-180. Ayrıca Muammer Ulutürk, Nihat Çelik, “Sason Ermeni İsyanında Halile Bişar ve Antranik Paşa Mücadelesi”, Tehcirin 100. Yılında Osmanlı’nın Son Dönemindeki İsyanlar Uluslararası Sempozyumu (2014), Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, 2015, s.132-133. Antranik bu olayı anlatırken yalnızca Serop’un değil oğlu Hagop’un da öldürüldüğünü belirtmektedir. İddiasına göre Serop’un başı kesildikten sonra Bitlis sokaklarında gezdirilerek teşhir edilmiştir. Antranik ise buna karşılık olarak Halil Beşare’nin başını keserek Ermeni çocuklarına vermiş ve top gibi oynamalarına müsaade etmiştir. Serop’un öldürülüşü ile ayrıntılı bilgi için bkz. Çelebyan, s. 75-93.
627 Manastıra dair ayrıntılı bilgi için bkz. Rıza Beroje, Muş Surp Garabed Manastırı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır, 2019.
181
Manastır sahip olduğu manevi önem yüzünden komiteciler tarafından kontrol altına alınmak istenmiştir. Zira manastırı elde etmek demek bölgedeki Ermenileri de ele geçirmek demekti. Manastır ve çalışanları da bu sebeple komiteci Ermeniler tarafından sık sık hedef haline gelmiştir. Manastırın rahip mülazımı Mesis, 3 Haziran 1900’de manastırdan çıkarak ortadan kaybolmuştur. Mesis ertesi gün bir dere içinde ölü bulunmuştur. Cinayete kurban gittiğinin anlaşılması üzerine katillerinin bulunması için tahkikata girişilmiştir. Yapılan araştırmalar ve ilk belirlemelere göre katillerin Ermeni fedailerden olduğu sonucuna varılmıştır628. Eldeki delillerin kesinlik kazanması üzerine Ermeni fedailerini arama çalışmalarına başlanmıştır629.
2.1.4.10. Akdamar Katogigos Vekili Rahip Arsen
Akdamar Manastırı 900’lü yıllarda inşa edilmiş ve 1800’lerin sonuna dek bölgenin ruhani merkezi olarak hizmet vermiştir630. Manastır, Ermeni ahalisi tarafından kutsal olarak nitelendirilmesinin yanında sahip olduğu zenginlikler sebebiyle de komitecilerin dikkatini çekmiştir. Bu sebeple 1892 yılında Zerrin oğlu Karabet adlı komiteci tarafından basılmış ve papazların cübbeleri de dâhil her şey yağmalanmıştır. Saldırının ardından kilise harabeye dönmüştür631. Bu saldırıda katogigosun da üç bin lirası çalınmıştır. Failleri bulmak yolundaki çalışmalarını bırakmayan hükûmet, hırsızlığı yapanların içinde Van fesad komitesi mensubu Haçik ve avanesinin de olduğunu ortaya
628 BOA. DH. TMIK. M. 89/37, 11 Haziran 1900; BOA. DH. TMIK. M. 89/5, 25 Haziran 1900.
629 BOA. HR. TH. 243/61, 28 Haziran 1900.
630 Akdamar Piskoposu David, Aziz Krikor’un ayin minberinin, asasının ve deriden yapılmış kuşağının; Azize Hripsime’nin Kral Tridat tarafından takip edilirken burada saklandığı için burada kalan pabuçlarının, kana boyanmış yaşmağının ve tülbentten yapılmış peşkirinin Akdamar’da bulunması sebebiyle buranın Katogigosluk olduğunu ilan etmişti. Akdamar Katogigosluğu için ayrıca bkz. Canan Seyfeli, “Ermeni Kilisesi’nde Katoğikosluk: Ahtamar Katoğikosluğu”, Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: II, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2007, (Ahtamar); Seyfeli, İstanbul, s. 43-44. Akdamar’daki ruhani merkezi kuranlar Ecmiadzin’in Moğollar (Tatarlar) tarafından işgali sırasında buradan kaçan Ermenilerdi. Yıldız Tasnifi, Cilt III, s. 207. Ayrıca Akdamar Kilisesi’ne dair ayrıntılı bilgi için bkz. https://www.akdamarkilisesi.gov.tr/akdamar-kilisesi/tarihce#tab-up (12.12.2018).
631 Hikmet Ilgaz, Şark Yıldızı, Cilt: I, 1953, (Şark), s. 136; Aydın Talay, Yıkılan Bir Şehrin Anatomisi, Van Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayın No: 2, Van, 1996, s. 53; Sami Ağaoğlu, “Van Şehir Dokusu ve Tarihi Eserlerinin Tahrip Edilmesinde Ermenilerin Rolü”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Esnstitüsü Dergisi, Sayı: 35, Erzurum, 2007, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/33151, (06.06.2019), s. 315.
182
çıkarmıştır. Bunun üzerine yakalanan zanlılar polis tahkikatnamesi ile birlikte mahkemeye teslim edilerek tutuklanmıştır632.
Rahip Markaryan Arsen Efendi633 1895 yılında Akdamar Katogigosu Haçadur Efendi’nin vefatınından sonra Ermeni Patrikhanesi tarafından buraya katogigos vekili olarak atanmıştır634. Rahip Arsen, devletine son derece bağlı bir insan olmakla beraber milleti içinde elinden geleni yapmaya çalışan müşfik bir insan olarak tanınmaktaydı. Arsen milletinin ihtiyaçlarının karşılanması için çalışıyor, zor durumda olanların yanlarında olmaya gayret ediyordu635.
Van dâhilindeki Ermeni ahalinin kötü bir davranışta bulunmasını istemeyen Arsen, civarda dolaşan Ermeni eşkıyasının yaptıklarından son derece rahatsız olmuştur. Arsen Efendi, Ecmiadzin Katogigosu Hırımyan’ın komitelerle ilişki içinde olduğunu bildiğinden katogigosa bir telgraf göndererek Van’a İran üzerinden gönderilen komitecilerin sevkiyatının durdurulmasını da istemiştir636. Hükûmete bu kişilerle alakalı bilgiler veren rahip, komite ile girişilen mücadelede her zaman devlet taraftarı olmuştur. Arsen Efendi, 1896’da bölgede yaşanan sıkıntıların ardından eşkıyanın buradan uzaklaştırılması için yürütülen çalışmalardan da son derece memnun olmuştur637. Arsen Efendi’nin memnuniyetinin bir sebebinin de yardımcılığını yaptığı Der Komidar’ın katillerinin buradan uzaklaştırılmış olması muhtemeldir. Rahip Arsen, Ermeni milletinin asırlarca türlü türlü acı yaşadıktan sonra nihayet Türk yönetimi altında saadete kavuştuğunu düşünüyordu. Kendisi gibi sadık tebaadan olan Partogimyos Efendi patrik kaymakamı tayin edildikten sonra yaşadığı memnuniyeti ve milletinin şükran duygularını Yenikilise’de okunan ve kendisi tarafından yazılmış olan nutukta belirtmiştir638.
Gevaş’a atanan ve yine Ermeni komitecileri tarafından öldürülecek olan Armenak Efendi ile de çalışma fırsatı bulmuştur. Rahip, Akdamar’ı silah deposu haline getirmek ve burada gizli toplantılar organize etmek arzusunda olan komitecilerle görünmez bir
632 BOA. DH. ŞFR. 127/113, 29 Kasım 1883.
633 Seyfeli, Ahtamar, s. 726.
634 BOA. A.} MKT. MHM. 667/2 lef 1, 8 Ağustos 1895.
635 Rahip Arsen’in Vanlı Ermenilerdeni ihtiyaç sahiplerini hükûmete bildirerek yardım talep etmesi ile alakalı bkz. BOA. DH. TMIK. M. 18/43 lef 1, 12 Ekim 1896; BOA. DH. TMIK. M. 76/11 lef 1, 23 Eylül 1899.
636 Hocaoğlu, Arşiv, s. 115.
637 BOA. Y. PRK. AZJ. 33/67, 25 Eylül 1896.
638 BOA. DH. TMIK. S. 1/34, 19 Eylül 1896.
183
mücadeleye girişmiştir. Arsen Efendi, katogigosun ölümünden sonra Akdamar’ın değerli eşyalarının bulunduğu depolarının da sorumlusu haline gelmiştir. İşhan adlı komiteci buranın zenginliklerine sahip olmak arzusunda olduğundan Arsen rahibe başvurup deponun anahtarlarını kendisine teslim etmesini istemiştir. Ancak rahip anahtarları vermeyi reddetmiştir639. Arsen Efendi komitecilerin adaya sığınmasını engellemek için burada komite tarafından depolanan buğdayı da kaldırmış ve daha fazla buğday depolanmasına da izin vermemiştir640.
Arsen Efendi’nin kendilerine boyun eğmeyeceğini anlayan ve rahibin faaliyetleri yüzünden Ermeni ahaliyi istedikleri gibi istismar edemeyen komiteciler onu ortadan kaldırmaya karar vermişlerdir. Manastırın zenginliklerine de sahip olma arzusundaki komiteciler, 3 Kasım 1904 sabahı saat 05.00 civarında 20 kişilik bir grupla Akdamar Katogigoshanesi’ne gelmişlerdir. Henüz uykuda olan rahip ve kâtibi Mihran’ı (Kundakcıyan) yataklarından kaldırarak yanlarına almış ve buradan ayrılmışlardır. Katogigoshaneden 10 dakikalık bir mesafeye geldikten sonra daha önce de yüzüğünü çalıp mallarını talan ettikleri641 Arsen Efendi’yi göğsüne şiş saplayarak, Mihran’ı ise başına kama ile vurarak öldürmüşlerdir642. Cesetler hem diğer Ermenilere ibret olması hem de tanınmamaları için parçalara ayrılarak Van Gölü kıyılarına atılmıştır643.
Hükûmetin hızla başlayan tahkikatı neticesinde cinayeti işleyenlerin Aram Manukyan ve İşhan olduğu anlaşılmıştır. Hükûmet, İşhan ve arkadaşlarının Hizan’da bir manastırda saklandığı öğrenince komitecilerin bir kısmını yakalamıştır644. Van Konsolosu Tyrrell’in bu cinayetle alakalı saptaması oldukça nettir. Konsolosa göre Arsen
639 Mugrdechian, s. 90.
640 Moumdjian, s. 313.
641 Mattei, Droşak, s. 390.
642 BOA. Y. A. HUS. 480/105, 4 Kasım 1904; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 58. Rusya’nın Van konsolosu Alferiev, 1911 yılı sonunda İngiliz konsoloshanesinde verilen bir davette Taşnaklarla alakalı konuşurken Arsen Efendi cinayetine de değinmiştir. Konsolos, İşhan’ın Arsen’i manastırdaki kıymetli eşyaları aşırmak istediğinde kendisine mâni olduğu için öldürdüğünü öne sürmüştür. Alferiev cinayetin ardından manastırın rahatça soyulduğunu ve hırsızların Kürtlerle askerler olduğu dedikodusunu ortaya attıklarını da eklemiştir. BOA. HR. SYS. 2776/65’ten aktaran Ermeni-Rus İlişkileri, Cilt III, s. 65-66. Anooshavan Mugrdechian ise hatıralarında öldürülenlerin yalnızca Arsen Efendi ve Mihran Kundakcıyan olmadığını, Mihran’ın 12 yaşındaki oğlunun da komiteciler tarafından öldürüldüğünü anlatmaktadır. Mugrdechian, s. 90.
643 Papazian, s. 68.
644 DH. TMIK M. 185/51 ef 1, 7 Kasım 1904.
184
Efendi’nin öldürülüşünün nedeni “devrimcilerin iyilikten çok zarar verdiklerini fark etmesi ve onlarla hiçbir ilgisinin olmamasıdır”.645
Rahip Arsen cinayetinden kısa bir süre sonra Armenakan mensubu Anooshavan Der Mugrdechian ve Garganchi Manuk adlı varlıklı, yurtdışında eğitim görmüş ve saygın bir Ermeni Van’da karşılaşmışlardır. Anooshavan, sohbet esnasında Manuk’un Akdamar Adası’na gittiğini ve katogigosun elmaslarla bezeli tacının, değerli yüzüklerinin, altın haçların ve birçok paha biçilmez antika eşyanın kaybolduğunu fark ettiğini öğrenmiştir. Sonra konu Arsen ve yardımcısı Mihran’ın öldürülmesine gelmiştir. Manuk, iki ruhaninin hayatını kaybetmesine ve Akdamar’ın mirasının yağmalanmasına oldukça öfkelidir. Bu yüzden Armenakanların nasıl sessiz kalarak İşhan’ın suçlarını cezasız bırakabildiklerini sormuştur. Anooshavan’ın cevabı ise şaşırtıcıdır. Armenakan mensubu Ermeniye göre “Ermeni siyasi partileri birbirleriyle savaşmaya başlarlarsa, nüfusları soykırıma uğrayabilirdi”. Anooshavan, Taşnakların İttihat ve Terakki ile ilişki içinde olduklarından korunduklarını ve “alçakça” faaliyetlerinde yardım aldıklarını da iddia etmiştir. İki Ermeni arasında gelişen dostluk neticesinde Akdamar Adası’nın İşhan tarafından yağmalanmasını anlatan bir dilekçe yazılarak köyden köye dolaşılmış; toplanan imzalar İstanbul Patrikhanesi’ne gönderilmiştir646.
Ancak İşhan olan biteni haber almış ve Manuk’a günlerinin sayılı olduğuna dair bir mesaj göndermiştir. Ardından Manuk’un peşine bir köylü takmış ve her hareketini takip etmeye başlamıştır. Manuk, İşhan’la başbaşa bir görüşme de yapmıştır. Burada İşhan’ı işlediği suçlardan dolayı kınayarak patrikhane ve başka kurumlara dilekçe göndererek suçlarını bildireceğini söylemiştir. Bunun üzerine İşhan tarafından bir kere daha tehdit edilmiştir. Taşnaklarla ve özellikle de İşhan’ın zorbalıklarıyla mücadele etmeye kararlı olan Manuk 300 imza toplamayı başararak Akdamar cinayetleri ve yağmalamasıyla alakalı bir protesto metnini Patrikhane’ye yollamayı başarmıştır647.
Anooshavan, Manuk’un tehdit edildiğini öğrenince Hınçaklara başvurarak durumu anlatmış ve Manuk’un korunması için yardım istemiştir. Bunun üzerine Hınçak
645 McCarthy ve diğerleri, “Development of the Revolution, s. 89.
646 Mugrdechian, s. 89.
647 Mugrdechian, s. 90.
185
reisi Abraham Proudian, adamları Ardeşhes Solakyan, Garabed Dentonyan ve birkaç kişiyi Manuk’u korumakla görevlendirmiştir648.
Ancak Manuk’u korumak için alınan önlemler işe yaramamıştır. Anooshavan ve Manuk bir arkadaşlarını ziyaret etmek için Van merkezinde dolaşırken kendilerini takip eden yedi Taşnak fedaisinin ateş hattında kalmış ve yaralanan Manuk son nefesini Anooshavan’ın kucağında vermiştir. Böylece İşhan ve arkadaşlarının işledikleri cinayeti ve yağmayı duyurmak için çabalayan bir Ermeni ortadan kaldırılmıştır649.
Arsen Efendi suikastının ardından Akdamar’ı kontrol altına alan Taşnak komitesi ise buraya atanan yeni rahibi korkutarak sindirmiştir. Bir taraftan Türklerle Ermeniler arasındaki dostane ilişkilerini bozmak için çabalayan komiteciler diğer taraftan Ermenilerden zorla para toplamış, reddedenleri hapsetmiş ve şiddet uygulamıştır650. Akdamar Manastırı’na hususi kâtip olarak yerleştirdikleri Keşişoğlu karyeli Oseb sayesinde buradan sağa sola telgraflar çekerek Ermeni ahaliyi korkuttukları için kendilerini şikâyet eden kimse olmamıştır651. Oseb yaptıklarının öğrenilmesi üzerine yakalanmıştır. Üzerinden Taşnak Van Merkez Komitesi müzakere meclisine ait bir talimatla bir de defter çıkmıştır. Defter incelendiğinde dört Ermeniden “ceza” adı altında para tahsil edildiği anlaşılmıştır. Bölge halkı korkusundan sustuğu için kimlikleri bulunamayan bu kişilerin açığa çıkarılması için araştırma yapılması istenmiştir652.
Olan bitenin Dâhiliye Nezareti tarafından haber alınması üzerine Oseb’in üzerinde çıkan evrakların tercüme edilmesi için İstanbul’a gönderilmesi istenmiştir. Evrak tercüme edildiğinde komiteye ait bir talimatname ortaya çıkmış, ancak Oseb ve arkadaşı Kigork 2 Ekim 1909’da beraat ederek hapse girmekten kurtulmuştur653.
1908 yılında İngiliz konsolos vekili Bertram Dikson tarafından İstanbul’daki büyükelçiliğe gönderilen raporda Van’da komiteci varlığından rahatsız olanların sadece
648 Mugrdechian, s. 92.
649 Mugrdechian, s. 94.
650 BOA. DH. MUİ. 55/54 lef 2, 27 Mayıs 1909.
651 Oseb, bölgedeki karyelerde dolaşarak Kürtlerin Ermeni kızlarını, kadınlarını takip ettikleri, silahlanarak Hristiyanların üzerine saldırmayı plânladıklarını, Baklakar karyesinden geçtiği esnada kendisini dahi kovaladıkları dedikodusunu yaymıştır. Hasan Oktay, “Ermeniler ve Van İhtilal Örgütü (1896-1915)”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: I, Sayı: 5, Bahar 2002, Ankara, (Ermeniler), s. 102; Oktay, Van İhtilal Örgütü, s. 61.
652 BOA. DH. MUİ. 55/54 lef 2, 27 Mayıs 1909; Oktay, Ermeniler, s. 105.
653 BOA. DH. MUİ. 55/54 lef 15, 23 Ocak 1910; Oktay, Ermeniler, s. 106.
186
din adamları olmadığı aktarılmaktadır. Dikson, 2 Mart 1908’de gönderdiği raporda şunları yazmaktadır:
“...Yukarıda zikredilen dört reise ilave olarak Van’da otuz silahlı ihlilâlci asker vardır. Onların yirmibeş tanesi Rus ve beş tanesi Türk Ermenisidirler. Kışın bu fedailer Van’da ikamet ederler, bahçeli kasabaların Ermeni mahallelerinde kendilerini dağıtırlar, sadece geceleyin hareket ederler ve bahçelerden ve patikalardan giderler, söylendiğine göre aynı evde iki gün kalmazlar. Pratik olarak her Ermeni gizlice onlara sempati duymasına rağmen, Van’daki zengin Ermenilerin çoğu onların şimdiki durumunu tehlikeli ve zararlı bulur.”654
Piskopos Saracyan’ın Akdamar’a tayin edilmesinin ardından, 15 Ocak 1911’de Rusya Konsolos Yardımcısı S. P. Olferyev’in, Kafkasya Askeri Bölge Karargâhı’na gönderdiği raporda dikkat çekici ifadeler yer almaktadır. Olferyev, Vanlı Ermenilerin Piskopos Saracyan’ın gelişini sabırsızlıkla beklemelerine rağmen Taşnakların bunu engellediklerini yazmaktadır. Zira Akdamar Manastırı’nın gelirlerini ele geçiren komiteciler piskoposun buraya gelmesiyle kaynaklarını kaybedeceklerini bilmektedir655. Olferyev 20 Şubat 1911’de yeni bir rapor göndermiştir. Bu raporda Taşnakları kolay paranın peşinde oldukları için eleştirmekte ve komiteyi “iğrenç” olarak tanımlamaktadır656. 28 Şubat tarihli raporda ise komitecilerin Van’daki Ermeni ahaliyi başlarına bir felaket geleceği yönündeki telkinlerle korkuttukları ve bu sayede para koparmaya çalıştıkları; ellerinde kalan tüfekleri köylülere yüksek meblağlar karşılığı sattıkları yazılmaktadır. Taşnaklar bu kez “berrak sudan korkup, suyu bulandırmayı sevdikleri ve kolay para ile şahsi refah elde etme ve kaba şehvetlerini tatmin etmek için ellerinden geleni yapmakla” suçlanmaktadır657.
Taşnaklar Akdamar Manastırı’nı ele geçirerek içindeki tüm değerli eşyaları çaldıktan sonra gözlerini Van Gölü’ndeki diğer adalara çevirmişlerdir. Adalarda bulunan
654 FO. 424/125, No. 15, s. 66-67’den aktaran Demirel, Ermeni Tehciri, s. 390.
655 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 201.
656 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 203.
657 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 208.
187
Lima ve Ktutsk manastırlarını da soymaya çalışmışlardır658. Özetle Ermenilerin bağımsızlığı için çalıştıklarını, Ermeni ahalinin özgürleşmesini istediklerini, adaletli bir yönetim tarzı için mücadele ettiklerini iddia eden bu insanlar kutsal mekânlarda dahi hırsızlık yapmayı kendilerince meşru görmeye başlamışlardır.
2.1.4.11. Rahip İstepan Efendi
Ermeni eşkiyalar takip ettikleri politika gereği Avrupalı devletlerin dikkatini çekerek mağdur izlenimi yaratmak için çeşitli eylemler yapmışlardır. Bu eylemlerde kullandıkları en önemli taktiklerinden biri ise kendi ırktaşlarını öldürüp suçu Müslümanların üzerine atmaktır. Van Fransız Konsolosu’nun Muş’ta bulunduğu sırada bir kez daha bu amaçla faaliyete geçmişlerdir.
Erzurum’a bağlı Hars köyünden firar ederek Muş’a bağlı Norşin karyesine gelen Ermeni eşkıyası Kigork ve yanındaki 9-10 kişi, köyün papazı İstepan Efendi’den 20 lira talep etmiştir. Ayrıca papaza kilisede kendi istedikleri şekilde vaaz vermesini emretmişlerdir. Papaz İstepan bu istekleri kabul etmeyince 31 Mayıs 1905 gecesi rahibi evinden çıkarmış, Honaavnan oğlu Bogos’u da yanlarına alarak her ikisini de katletmişlerdir. Buradan Pertek karyesine geçen şakiler hükûmete ihbarlarda bulunduğu gerekçesi ile Parsih’i de öldürerek firar etmişlerdir. Hükûmet takibat sonrası iki ayrı cinayet olayına karışan bütün katilleri yakalayarak cezalandırmıştır659.
2.1.4.12. Der Kasbar Vartanyan
Kasbar Vartanyan, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Ermenilerin arasındaki anlaşmazlıkların son bulması ve cemaatin barış içinde yaşaması gayesini kendisine ilke edinmiş bir din adamıydı. Kendisi gibi burada yaşayan çok sayıda Ermeni Amerika’da yapılanan Vergazmyal Hınçaklar tarafından para talebiyle tehdit ediliyordu. Yaşadığı dönemin en zengin Ermenisi olarak tanınan Tavşancıyan Efendi ve diğer varlıklı Ermeniler kendileriyle beraber başka tüccarların da tehdit edildiğini öğrenince papaza
658 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 234.
659 BOA. Y. PRK. UM. 75/143, 31 Mayıs 1905.
188
giderek yardım istemişlerdi. Ricaları şuydu; Papaz Vartanyan ahaliye komiteci Martugesyan, Arzuyan ve diğerlerinin şantajlarına boyun eğmemelerini söyleyecekti660.
Gregoryen Ermeni Kilisesi mensubu olan Der Kasbar Vartanyan muhtemelen yukarıdaki talebi yerine getirdiği için komitenin tepkisini çekmiş, 1907 yılı yaz mevsimi başında New York’ta katledilmiştir. Cesedi, 26 Mayıs 1907’de elleri ve ayakları bağlanmış bir halde bir sandığın içinde bulunmuştur661.
Cinayet, aslen Harputlu olup Amerika’da yaşayan iki Ermeni tarafından işlenmiştir. Katiller rahibi kaldıkları odaya davet etmiş ve burada boğarak öldürmüşlerdir. Ertesi gün ortadan kaybolurken kiraladıkları odanın sahibine, paraları olmadığı için odayı boşaltacaklarını; geri dönüp borçlarını ödeyene kadar sandıklarını rehin bırakacaklarını söyleyerek evden ayrılmışlardır. Aradan birkaç gün geçince ceset çürümeye başlamış ve etrafa pis bir koku yayılmıştır. Bunun üzerine oda sahibi polis çağırmış ve cinayet böylece açığa çıkmıştır662.
Cinayet, Paul Sarkisyan’ın kaldığı odada işlendiği ve ceset ona ait bir sandıkta bulunduğu için katillerden birinin kendisi olduğu kesinleşmiştir. Ancak Sarkisyan Fransa’nın Marsilya kentine kaçmıştır. Bunun üzerine New York Bölge Savcılığı katilin iade edilmesi için çalışmalara başlamıştır. Sarkisyan Marsilya’da tutuklanmışsa da iadesi uzun ve zor işlemler gerektiğinden yapılmamıştır.663
Komite rahibin öldürülmesinin ardından daha önce yaraladığı bir Ermeni tüccara da tehdit mektubu göndermiştir. 9 Haziran 1907 tarihli mektup Amerika’daki Osmanlı Ermenilerinin nasıl tehdit edildiğine dair güzel bir örnek teşkil etmektedir.
“Sizi Peder Kaspar ile aynı kadere uğramamanız için gizlice uyarmak üzere hakkınızda güzel bir karar verdiğimizi bilmelisiniz.22 Temmuz 1906'daki girişimimizin boşa gittiğini ve bu sefer aynı olacağını bir dakika bile düşünmeyin. Karınızın ve çocuğunuzun eski ülkeden (Osmanlı Devleti)
660 “Putting It Up to Arzooian”, The Sun, 14 Ağustos 1907.
661 “Murdered in Union SQ.”, New-York Daily Tribune, 23 Temmuz 1907.
662 BOA. Y. A. HUS. 514/47 lef 3, 27 Temmuz 1907.
663 “Putting It Up to Arzooian”, The Sun, 14 Ağustos 1907; BOA. Y. A. HUS. 514/47 lef 1, 21 Ağustos 1907.
189
Amerika'ya geldiğini duyduk. Onları görmenize izin vereceğimizi sanmayın. Bizim kim olduğumuzu biliyorsunuz.”664
Diğer taraftan Kasbar Vartanyan cinayeti oldukça önemli başka bir cinayete de kapı açmıştır. Zira Tavşancıyan Efendi bu cinayetten sonra katil ve yardımcılarının ortaya çıkarılmalarına yardım ettiği gerekçesi ile hainlikle itham edilmiştir. Tüccar, kendisinden talep edilen parayı da ödemeyi de reddedince ortadan kaldırılmıştır665. Hatta bu cinayetten sonra bazı gazetelerde papazın katilinin geç yakalanmasının Tavşancıyan’ın öldürülmesine sebep olduğu yorumları yapılacak ve emniyet yetkilileri “katil Paul Sarkisyan daha önce yakalanabilseydi Tavşancıyan Efendi muhtemelen öldürülmeyecekti” cümleleriyle eleştirilecektir666.
2.1.4.13. Papaz İstepan
1908 yılı Eylül ayı içinde Van vilayetinden Meks kazasına giden Papaz İstepan, Rusya tebaasından ve Revan ahalisinden oldukları öğrenilen Niko ve Bedros tarafından öldürülmüştür. Papazı katlettikten 3-4 gün sonra Özim karyesine gelen iki cani, yanlarına karye ahalisinden altı kişiyi alarak bunları da bahçelerinde öldürmüşlerdir. Aralarında mahkeme azası Bedros’unda bulunduğu beş kişi saldırıdan yaralı olarak kurtulmayı başarmıştır667. Bu insanların öldürülme sebebi Ermeni komitelerinin aleyhinde olmaları ve onlara yardım etmek istememeleridir668.
2.1.4.14. Murahhasa Sahok Odabaşıyan
Bursa Murahhasası Sahok Odabaşıyan Efendi 18 Aralık 1914’te Erzincan’a tayin edilmiştir669. Yeni görev yerine gitmek için arabacısı Arakel’le yola çıkan Odabaşıyan Efendi 3 Ocak 1915’te Suşehri kazasının Ağvanis nahiyesinde, Refahiye’ye az bir mesafe
664 “Pay or Die! Order Issued to Armenians-Former Victim Threating Again”, The Washington Times, 24 Temmuz 1907.
665 BOA. HR. TO. 360/21, 27 Temmuz 1907; “Murdered in Union SQ.”, New-York Daily Tribune, 23 Temmuz 1907. Ohannes Tavşancıyan cinayetine ileriki fasılda değinilecektir.
666 “Putting It Up to Arzooian”, The Sun, 14 Ağustos 1907; “Fears Hunchaks Will Slay Him If He Confesses”, The Evening World, 14 Ağustos 1907.
667 BOA. DH. ŞFR. 407/86, 13 Aralık 1908.
668 BOA. DH. MKT. 2684/9, 13 Aralık 1908.
669 BOA. DH. ŞFR. 454/147, 22 Aralık 1914.
190
kala, kimliği belirsiz kişiler tarafından katledilmiştir670. Uluçukur karyesi Karnus ahalisinden iki erkek ve bir kadın, Odabaşıyan ve Arakel’i öldürenlerin Ermenice konuştuklarını beyan edince katillerin Ermeni olduğuna kanaat getirilmiştir671.
ÖLDÜRÜLEN KİLİSE MENSUPLARI
Adı
Görevi
Öldürüldüğü Yer
Ölüm Tarihi
Sukyas Efendi
Patrikhane Başpapazı
İstanbul
Eylül 1890
Mampre Benliyan
Rahip
İstanbul
1895
Karabet
Merzifon Protestan Cemaati Reisi
Merzifon
1 Temmuz 1895
Parsih
Rahip
Muş
Ekim 1895
Bogos Efendi
Piskopos
Van
18 Ocak 1896
Der Komidar
Rahip
Van
Kasım 1896
Mıgırdıç Derunyan
Papaz
Varna
1896
Bilinmiyor
Rahip
Pırneşin
22 Haziran 1899
Mesis
Rahip Mülazımı
Muş
3 Haziran 1900
Arsen
Akdamar Katogigos Vekili
Van
3 Kasım 1904
Mihran Kundakçıyan
Akdamar Katogigos Vekili Arsen Efendi’nin Kâtibi
Van
3 Kasım 1904
İstepan
Rahip
Muş
31 Mayıs 1905
Der Kasbar Vartanyan
Rahip
New York
1907
İstepan
Papaz
Van
Eylül 1908
Sahok Odabaşıyan
Murahhasa
Ağvanis
3 Ocak 1915
Tablo 2. Komiteciler tarafından öldürülen din adamlarına dair liste
670 BOA. DH. ŞFR. 456/60, 3 Ocak 1915; BOA. DH. EUM. 2. Şb. 3/50 lef 2, 3 Ocak 1915.
671 BOA. DH. ŞFR. 456/78, 5 Ocak 1915; BOA. DH. EUM. 2. Şb. 3/50 lef 1, 5 Ocak 1915.
191
2.1.5. Yaralanan Kilise Mensupları
2.1.5.1. Muş Katolik Murahhasası Ohannes
Muş Katolik Murahhası Serepiskopos Ohannes Efendi 19 Haziran 1888’de Ermeni Şirket Mektebi hocası Kigork tarafından yaralanmıştır. Ermeni milletinden Agabil’in de suç ortağı olduğu anlaşılınca suça karışan başkalarının mevcut olabileceği düşünülerek ayrıntılı bir tahkikata başlanmıştır672. Böylece Maksud ve Niko’nun da saldırıya karıştığı anlaşılmıştır. Mahalli hükûmet süratle çalışıp olayın tüm sorumlularını beş günde ortaya çıkarmasına rağmen bu süre Dâhiliye Nezareti için fazlasıyla uzun gelmiştir. Zira gerek mezhep kavgaları gerekse ayrılıkçı hareketleri bahane eden Avrupalı devletler en küçük olayda Osmanlı iç işlerine müdahale etmek için fırsat bekler vaziyetteydi. Bu sebeple Dâhiliye Nezareti bundan sonraki tahkikatların çok daha süratle tamamlanmasını istemiş; Adliye ve Mezahip Nezareti’nden adliye memurlarına tebligat yapılarak gecikmeye sebep olduklarının bildirilmesini talep etmiştir673.
2.1.5.2. Gedikpaşa Ermeni Kilisesi Vaizi Dacad Vartabed
Gedikpaşa Ermeni Kilisesi vaizi Dacad (Oskanyan) Vartabed, devlete sunulan bazı belgelerde, Rahip Mampre ve başka muhbirler tarafından Hınçak komitesi mensubu olduğu gerekçesi daha önce birkaç kez hükûmete ihbar edilmiş bir şahıstı. İddialara göre Dacad, Megavuryan’ın reisliğini yaptığı komitenin İstanbul şubesini kuran azalardan biriydi674. Rahip Mampre ayrılıkçı hareketlere dair gönderdiği raporda; Dacad’ın, sabık patrik Hırımyan, Rumeli Ermeni kilisesi vaizi Sahak’la beraber Ermenistan’a bir bey atanması için faaliyette bulunduğunu ve “Vatanınız Türkler tarafından harab ediliyor, uyanınız!” diyerek Ermenileri fesada teşvik ettiğini söylüyordu675.
Ancak rahibin Kumkapı Nümayişi’nin ardından olaylara karışanları hükümete ihbar ettiği iddiası ortaya atılınca komite tarafından imha edilmesine karar verilmiştir. İntikam arzusuyla verilen kararı uygulamak üzere Sahak cellat tayin edilmiştir. Genç Ermeni, 10 Eylül 1890’da kiliseden çıktığı esnada papaza yaklaşarak “hain” diye
672 BOA. İ. DH. 1085/85112, 18 Haziran 1888.
673 BOA. DH. MKT. 1515/42, 14 Haziran 1888.
674 BOA. Y. PRK. AZN. 4/37 lef 4, tarihsiz.
675 BOA. Y. PRK. ASK. 63/7 lef 3, 3 Ağustos 1891.
192
bağırmış ve Dacad’ı revolverle kolundan yaralamıştır676. Aynı gün Patrik Aşıkyan’a da bir tehdit mektubu gönderilmiş ve patrikhaneye gelecek olursa öldürüleceği bildirilmiştir677.
Sahak’ın peşine düşüldüyse de Karadeniz boğazından geçerek firar ettiği anlaşılmıştır. Bunun üzerine Zabtiye Nezareti, Hariciye Nezareti’ne başvurarak Sahak’ın eşkâlini vermiş ve Batum, Köstence, Varna ya da o taraflarda başka bir iskeleye çıkacak olursa derhal tutuklanmasınını talep etmiştir. Ancak o esnada Patrikhane Kilisesi Başpapazı Sukyas Efendi’ye revolverle ateş etmek suçlamasıyla sorgulanan Agop, Sahak’ın Bulgaristan’a kaçtığını itiraf edince Hariciye Nezareti ile haberleşilerek firarinin Hocabey’de olduğu bilgisine ulaşılmıştır678.
Ancak bu sırada Sahak’ın Kudüs’e firar ettiğine dair başka bir bilgi elde edilmiştir. Bunun üzerine durum Kudüs Mutasarrıflığı’na bildirilmiştir. Mutasarrıflık harekete geçerek eşkâli zanlıyla uyumlu, ancak adının Ohannes olduğu öğrenilen bir kişiyi tutuklamıştır. Ohannes ise sorgusunda Kumkapı Ermeni Kilisesi’nde kazıcı olarak çalıştığını beyan etmiştir. Ohannes hakkında yapılan tahkikat sonucunda doğru söylediği anlaşılmıştır. Bu olayda dikkat çeken onun da İstanbul’dan suikasta uğrayacağını fark ettiğinden firar etmiş olmasıdır. Bu ayrıntı bize yalnızca kiliselerdeki ruhanilerin değil, diğer çalışanların da komiteciler tarafından tehdit edildiğini göstermektedir. Ohannes’in korkusu Kudüs’teyken gerçeğe dönüşecek ve Ermeniler öldürülecektir. Bunun üzerine mutasarrıflığa yeniden müracaat edilerek Sahak’ın orada olup olmadığı sorulmuşsa da bir neticeye ulaşılamamıştır679.
Sahak Kudüs’te bulunamayınca tahkikat yeniden başlamış, o esnada Pire’de bulunan Mihran Damadyan’a gönderdiği mektup sayesinde komitecinin Bükreş’te olduğu anlaşılmıştır. Bulgaristan Hükûmeti’nden zanlının Osmanlı Devleti’ne iadesi
676 Gazete haberinde saldırının bıçakla gerçekleştirildiği yazılsa da arşiv belgelerinde suikast silahının revolver olduğu bildirilmektedir. “He Tried to Kill Bishop”, The Evening Star, 12 Eylül 1890. Hüseyin Nâzım Paşa da suikast girişiminden bahsederken olayın Dacat Vartabed’in odasında oturduğu esnada Sahak’ın bıçakla üzerine saldırması şeklinde gerçekleştiğini anlatır. Sahak, ruhaniyi öldüğünü düşündüğü için bırakmıştır. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 17.
677 BOA. Y. PRK. ŞH. 3/39, 11 Eylül 1890; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 156.
678 BOA. HR. SYS. 2777/2 lef 4, 23 Eylül 1890; Sahak’ın eşkali ayrıntılı olarak şu şekilde tarif edilmektedir; “orta boylu, zayıfça vücutlu, top çehreli, ala gözlü, sarı saç ve kaşlı, yüzünün bir tarafında ufak et benli, siyah ceket ya da pantolon giyen, tahmini 18 yaşlarında...”.
679 BOA. Y. PRK. ZB. 6/47, 16 Ekim 1890.
193
talep edildiyse de Bulgar yetkililer Sahak’ın orada olmadığını söylemiştir. Nihayetinde Dacad Vartabed’i yaralayan suçluyu elde etmek mümkün olmamıştır680.
2.1.5.3. Rahip Nerses Aklamyan
Dacad Vartabed’in yaralanmasının ardından Nerses Aklamyan adlı rahip komitecilerin hedefi olmuştur. Aklamyan, Kumkapı nümayişini tertipleyenleri Osmanlı memurlarına haber verdiği için komitecilerin öfkesini üzerine çekmiştir. Hakkında ölüm kararı verildiği suikasttan önce yazılı olarak kendisine bildirilmiş ve 11 Ekim 1890’da uygulanmıştır. Rahip, Kumkapı Patrikhane Kilisesi’nin büyük kapısının yanındayken saldırıya uğramıştır. Suikasttan ağır yaralı olarak kurtulan Nerses Efendi hayatta kalmayı başarmıştır681.
2.1.5.4 Meclis-i Cismani Reisi Maksudzâde Simon Efendi
Maksudzâde Simon Efendi, sarraflık mesleği ile meşgul olmasının yanı sıra İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nde de milletine hizmet için çalışan bir zattı. Simon Efendi, Patrik Nerses döneminde Meclis-i Cismani Reisliği’ne seçilmiş ve 1876’ya kadar görevde kalmıştır. İlk dönemini yerine Sahak Abro’yu bırakarak tamamlamıştır682. Patrik Aşıkyan zamanında patrikhanedeki konumunu güçlendirmiş ve Cismani Meclis reisi olmuş; devlete hizmetleri dolayısıyla çeşitli tarihlerde taltif edilmiştir683.
Simon Efendi, Kumkapı Nümayişi’nden sonra saraya gönderilen bir jurnalde fesad komitesi mensubu olmakla suçlanmıştır. İddiaya göre Simon Efendi, reisliğini Apik
680 BOA. HR. SYS. 2764/13 lef 4, 1 Kasım 1890. Hüseyin Nâzım Paşa, Dacad Efendi’nin devletin sadık kullarından olmasının Hamparsum Boyacıyan’da memnuniyetsizlik hissi yarattığını ve bu sebeple ortadan kaldırılmasına karar verildiğini anlatır. Nâzım Paşa’ya göre; Boyacıyan, arkadaşları Markar ve Viremyan’la birlikte 18 yaşlarında bir Ermeni delikanlısı olan Sahak’ı suikastçı olması için ikna etmiştir. Vaiz kilisedeki odasında oturduğu esnada bıçakla yaralayarak firar etmiştir. Katilin peşine düşüldüyse de Atina’ya firar etmeyi başarmıştır. Hınçak komitesinin kanatları altına giren genç burada “Hrant” takma adını kullanarak yaşamını sürdürmüştür. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 13.
681 BOA. Y. PRK. MYD. 9/94 lef 1, tarihsiz.
682 Simon Bey’in Cismani Meclis reisliğinin ilk dönemi 1876’da sona ermiştir. Yerine Cismani reis olarak Sahak Abro atanmış, ikinci reisliğe Karabet Şahbaz, üçüncü reisliğe ise Simon Bey’in kardeşi Sebuh Bey seçilmiştir. Uras, Ermeni Meselesi, s. 186.
683 Maksudzâde Simon Bey’in 1888 yılında aldığı birinci rütbeden nişan ve Mecidi nişanı ile alakalı olarak bkz. BOA. İ. DH. 1094/85758, 15 Ağustos 1888. Simon Bey’e 1892’de verilen Altın İmtiyazat madalyası için bkz. BOA. BEO 202/15114, 18 Mayıs 1893. Esat Uras, Maksutzade Simon Bey’in Patrik Nerses ve Piskopos Horen Narbey’le birlikte çalıştığı esnada Osmanlı Hükûmeti’nin dikkatini Ermeniler üzerine daha fazla çekmeye çalıştığını yazmaktadır. Uras, Ermeni Meselesi, s. 180.
194
Uncuyan Efendi ve Megavuryan’ın yaptığı bir komitenin (Hınçak) mensubuydu. Üstelik eski Trabzon Murahasası iken Beyoğlu vaizliği görevine getirilen Karakin, eski patrik Hırımyan, Rumelihisarı Ermeni kilisesi vaizi Sahak ve Gedikpaşa vaizi rahip Dacad’da bu komitede kendisi ile birlikte hareket ediyorlardı684. Ancak komite mensubu olduğu iddia edilen bu isimlerin bazıları suikastlar neticesinde hayatlarını kaybedecekler, Simon Bey ise yaralanacaktır.
Patrik Aşıkyan dönemi Ermeni ayrılıkçılarıyla sürekli çatışma yaşanan bir dönem olmuştur. Gerek kilise içindeki ruhaniler gerekse komiteciler Aşıkyan’a tavır almış ve istifa etmesi için mücaadele etmeye başlamışlardır. Aşıkyan Efendi defalarca ölümün kıyısından dönmüş, ruhsal yönden çöküntü içine girmiştir. Simon Efendi, işte böyle bir dönemde kilisesinin saadeti için çalışmış; patrik efendinin yaşadığı sıkıntılar yüzünden içine düştüğü buhranlı günlerde Aşıkyan’ın yanında olmuştur. Osmanlı Hükûmeti ile yakın ilişkiler içinde olan Cismani Meclis Reisi, zaman zaman sarayı Patrik Aşıkyan’la alakalı bilgilendirmiştir. Örneğin 1892 yılında Patrik Aşıkyan’ın yaşadığı sıkıntılar sebebiyle ne vaziyette olduğunu merak eden hükûmete Aşıkyan’ın kilisede huzur içinde icra-yı ayin ettiğini bildirmiştir685. Bunun yanı sıra Osmanlı Hükûmeti ile Patrik Aşıkyan arasında köprü görevi görmüş ve Ermeni olayları yüzünden istifa eden patriğin istifanamesini de Zabtiye Nezareti’ne götürmüştür686.
Aşıkyan Efendi komitecilerin hedefi haline geldiği için istifa ettiğinde, istifasının kesinlikle kabul olunmayacağı ve göreve devam etmesinin istendiği de Simon Efendi aracılığıyla kendisine iletilmiştir687. Görülmektedir ki hem devlet hem de Patrik Aşıkyan Simon Efendi’ye son derece itimat etmiş ve ilişkilerin devamı hususunda kendisinden destek almıştır.
Simon Efendi, Osmanlı Hükûmeti ve Aşıkyan Efendi’yle iyi ilişkiler içinde olduğu, devlet taraftarı bir siyaset izlediği ve Cismani Meclis reisliği sebebiyle Ermeni
684 BOA. Y. PRK. AZN. 4/37 lef 4, tarihsiz. Gabriel Norandunkyan’ın anılarında bahsettiğine göre Simon ve Apik Beyler haklarında gönderilen bir jurnalden sonra saraya çağırılarak “Ermeni İhtilalci komitelerini nasıl kurdularsa öyle feshetmeleri” istenmişti. Hatta Simon Bey, bunu yapmanın mümkünü olmadığını bildiğinden İslamiyeti kabul etmenin kendilerini kurtaracak tek yol olduğunu düşünmüştü. Ercan Karakoç, “Ermeni Asıllı Osmanlı Nazırlarından Gabriyel Noradunkyan Efendi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 52, Ankara, 2015, (Gabriyel Noradunkyan), s. 102.
685 BOA. Y. PRK. A. 7/58, 17 Nisan 1892; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 171.
686 BOA. Y. MTV. 63/62 lef 1, 9 Haziran 1892.
687 BOA. Y. A. HUS. 278/162, 10 Ağustos 1893.
195
milleti üzerinde doğrudan sorumluluğu olmasına rağmen milletin sosyo-ekonomik refahı için çalışmadığı gerekçeleri ile Hınçak mensubu Ermenilerin tepkisini çekmiştir. Ayrıca Simon Efendi’nin sarraf olması, Marksist temeller üzerine kurulu partinin karşısında duran burjuvalığın mükemmel bir örneğidir. Bu etken de suikastın gerçekleştirilmesi kararında etkili olmuştur688. Hınçak komitesi tüm bu gerekçelerle Simon Efendi’nin ortadan kaldırılması için plânlar yapmaya başlamıştır. Simon Efendi’ye yönelik ilk ölüm tehdidi 26 Mayıs 1889’da Filibe’den gönderilen bir mektupla iletilmiştir. Ancak yalnızca korkutma amacı taşıdığı anlaşılan tehdidin arkasından herhangi bir saldırıda bulunulmamıştır689. Bunun ardından beş yıllık bir sessizlik dönemine girilmiştir.
Maksudzâde Simon Efendi, ilk tehditten beş yıl sonra 22 Mayıs 1894’te saat 15.00’da Galata’da iki Ermeninin suikastına uğramış ve bir revolverden çıkan kurşunlarla sırtından ve belinin üzerinden vurularak ağır yaralanmıştır. Suikastçılar Sivaslı Tatyos ve Aro oğlu İstepan bir gün sonra yakalanmıştır. Fedailer sorgularında Simon Efendi’nin hayatına kastetmelerinin sebebinin Patrikhane ile müttefik olması olduğunu itiraf etmişlerdir690. 688 Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 741-742.
689 BOA. Y. PRK. ZB. 4/89, 26 Mayıs 1889.
690 BOA. Y. A. HUS. 297/78, 22 Mayıs 1894; BOA. A.} MKT. MHM. 748/21 lef 1, 22 Mayıs 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 99. Mşak gazetesi, komitecilerin suikast esnasında Ermeni Patrikhanesi’ni de yakmak fikrinde olduklarını, ancak alınan önlemler yüzünden amaçlarına ulaşamadıklarını yazmaktadır; BOA. HR. TO. 351/22 lef 2, 4 Haziran 1894; BOA. BEO 407/30467 lef 3, tarihsiz. Simon Bey’in yaralanması İstanbul’daki Fransa Büyükelçisi M. P. Cambon’un Fransa Dışişleri Bakanı M. Hanotaux’a 3 Temmuz 1894’te Ermenilerle alakalı gönderdiği bir telgrafta da yer almıştır. Cambon, suikast girişimini şu şekilde anlatmaktadır;
“İstanbul’un Ermeni cemaati azasından birine geçenlerde bir suikast işlendi. Suikaste hedef olan Simon Maşut Bey Ermeni Patrikhanesi baş tercümanı, Harbiye Nezareti müteahhidi olan zengin bir banker idi. Ermeni cemaati kendisini, Ermeni milletinin düşmanı olan Türklere satılmış olarak nitelendiriyorlardı. Bu yüzden Maşut Bey uzun süreden beri Ermeni cemaati arasındaki itibarını kaybetmişti. Bu suikastte kendisine hiçbir şey olmamıştı. Sultan Abdülmecit tarafından Ermenilere tanınmış olan bazı hakların yıl dönümünün Ermeniler tarafından kutlanmasına Padişah izin vermedi. Fakat Maşut Bey padişahın bu tutumuna karşı tepki gösterdi. O günden itibaren Maşut Bey’in bu hareketi Ermeni cemaatini kışkırtanlar arasında büyük bir ilgi ile karşılandı. Maşut Bey’i öldürmeye teşebbüs eden şahıs hamal olup Van’lı Ermenilerdendi. Bunlar Van’da iken Türk memurlarından ve Kürtlerden çok eziyet görmüşler ve ızdırap çekmişler, yakalanan bu suikastçıların üzerinde Ermeni komitelerinden gelen mektuplar ve zarflar bulunmuş olup, bunlar Levon adındaki bir Ermeni tarafından aylıklı olarak tutulduklarını ve Ermeni komitelerinden gelen mektupları taşıdıklarını itiraf etmişlerdi. Ermeni Patriğine yapılan bu suikastten sonra bu suikastin tertiplenmesi, Ermeni sorunlarına ihanet edenlere gereken dersi vermekten hiç çekinmediklerini ıspatlamak için yapılmıştır. Bu olay Anadolu’nun bir köyünde yaşanmıyordu. İstanbul’da tertiplenen bu suikastlarla Padişah üzerinde büyük bir etki yaratılmak isteniyordu. Padişah bu olaydan çok heyecanlanmıştı. Bu olayı takip eden günlerde polis birçok Ermeniyi tutuklamıştı.” Ermeni Sorunu [II], s. 70; Ermeni Sorunları Hakkında Yazışmalar, s. 82. Büyükelçi Cambon, suikast hakkında bilgi aktarırken mağdurun adını Simon Maşut Bey olarak yazmaktadır. Bu dönemde başka bir suikast yapılıp yapılmadığı
196
Atina’daki Hınçak gazetesinde Simon Efendi’ye düzenlenen suikasta dair bir makale yayınlanınca Hınçak Komitesi’nin kendi milletine suikastlar düzenleyen bir cinayet komitesi olduğu da kesinlik kazanmıştır. Bunun ardından Yunan Hükûmeti'ne başvuru yapılmasına ve burada himaye edilen komitenin Atina’dan bir an önce kovulmasının talep edilmesine karar verilmiştir691.
Suikast hakkında yalnızca Hınçak gazetesinde değil, yurtdışındaki birçok gazetede çeşitli makaleler yayınlanmış; bu gazetelerin bazılarının taraflı yorumları oldukça dikkat çekmiştir. Bunlardan biri Standard gazetesidir. Standard, 24 Mayıs 1894’te olayla alakalı, Osmanlı Devleti’ni son derece rahatsız eden bir haber yayınlamıştır:
“Ermeni Suikastı
İstanbul, Çarşamba Gecesi
Bu sabah Galata’da Ermeni tüccarı ve Ermeni Patrikliği Cismani Meclisi Reisi Simon Maksud’un canına kastedildi. Beyefendi ofisine girmek üzereyken, biri aniden silahını çekerek kurbanının uyluğuna yerleşen mermiyi ateşleyen, iki kişiyle yüzyüze geldi. Yoldan geçenler suikastçıları yakalayıp polise teslim ederek daha fazla zarar vermelerini engelledi. Doktorlar yarayı çok ciddi görmüyorlar.
Saldırı kişisel intikamdan ziyade siyasi bir eylem olarak görülmelidir. Hem son zamanlarda benzer bir saldırının hedefi olan mevcut Patrik hem de Simon Maksud, tüm cemaatin içinde fazlasıyla sevilmeyen kişiler. Bunlardan birincisi Türk Hükûmetine boyun eğmekle, ikincisi patrikhanenin Meclis reisliğini cemaatin çıkarlarından ziyade şahsi gayelerini desteklemek için kullanmakla suçlanıyor. Her ikisi de sık sık suikast tehditleri aldıklarından gözden düşmüş olduklarının farkındalar ve bulundukları müşkül durumlarından istifalarını vererek kurtulmaya çalıştılar. Ancak bunlar İmparatorluk Hükûmetine tam olarak itaat eden bir sınıfa aitler, bu nedenle özel hayatlarına dönmelerine izin verilmez. Eğer Bâbâli bu talihsiz insanları
olay ve zaman örgüsü de göz önüne alınarak tarafımızca araştırıldığında Maksudzâde Simon Bey’in adının sehven Simon Maşut Bey olarak yazıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca Uras, Ermeni Meselesi, s. 470-471; Davut Kılıç, Osmanlı Ermenileri Üzerine Araştırmalar, Manas Yayıncılık, Elazığ, 2007, s. 158.
691 BOA. HR. SYS. 2830/60 lef 1, 24 Mayıs 1894; BOA. A. MKT. MHM. 715/7, 2 Temmuz 1894.
197
umumiyetle avlamaya devam ederse, Ermeni hoşnutsuzluğunun şimdiye kadar olduğundan çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıkacağına inanılmaktadır.”692
Yukarıdaki haberin ardından 25 Mayıs 1894’te Sofya Sefareti’nden Hariciye Nezareti’ne gönderilen Standard gazetesi nüshasında Maksutzade Simon Efendi ile alakalı bir haber daha yer almaktadır:
“Salı günü İstanbul’da suikast kurbanı olan Simon Maksut’un durumunun iyiye gittiği bildiriliyor. Saldırı haberi alındığında bu talihsiz beyefendinin evine çok sayıda misafir gitti. İlk misafir Majestelerinin suikast için üzüntüsünü ifade eden ve devlete geçmiş hizmetleri için teşekkürlerini ileten teşrifatçısıydı. Daha sonra suçun iki faili kalabalık bir askeri birlik eşliğinde kurbanlarıyla yüzleştirilmek üzere eve getirildi, ancak Simon’un yanında bulunan doktorlar onun bu zor duruma karşı yeterince dayanıklı olmadığını düşündüler.
Olay Yıldız Köşkü’nde büyük heyecan yarattı çünkü Ermeniler atasözündeki solucan gibi barışçıl tavırlarını atıyor ve ister kendi milletlerine ister yabancılara karşı zalimlere dönüşüyorlardı. İnsanların ölüm, hatta daha kötü bir cezanın kendilerini beklediğini bilerek dava için savaşacağı düşüncesi kesinlikle kayda değerdir. Yunanistan, Bulgaristan ve geçmişte Türklerin kaybetmesiyle Osmanlı’ya pahalıya mal olan diğer eski vilayetlerin tarihi Ermenistan’da tekerrür etmektedir. Haraç, zulüm ve kötü yönetim insanlar arasında korkulması gereken büyük bir hoşnutsuzluk şeklinde meyve veriyor, bu muhtemelen uzakta olmayan bir gün bir ayaklanma ve ardından Büyük Güçlerin müdahalesinin isteneceği ağır bir katliamla sonuçlanacak.”693
692 BOA. HR. SYS. 2753/48 lef 5, 25 Mayıs 1894; BOA. Y. A. HUS. 299/51 lef 2, 24 Mayıs 1894; “Outrage on an Armenian”, The Standard, 24 Mayıs 1894. Ayrıca “General Summary of the News of the World”, Sussex Agricultural Expressed, 26 Mayıs 1890.
693 BOA. HR. SFR. 3.. 422/64, 25 Mayıs 1894; BOA. HR. SYS. 2830/62, 25 Mayıs 1894; “Turkey and Armenia”, The Standard, 25 Mayıs 1894. Standard Gazetesi’nin 24 Mayıs 1896 tarihli nüshasında Simon Bey’in devlete olan sadakati yüzünden suikasta maruz kaldığı açıkça yazılmıştır; BOA. Y. PRK. EŞA. 19/70, 24 Mayıs 1894.
198
Standard gazetesinde yayınlanan bu değerlendirmeler Osmanlı Devleti’ni oldukça rahatsız etmiş ve haberleri gönderenin kim olduğu araştırılmaya başlanmıştır694. Haberin gazeteye gönderilmesinin müsebbibi olduğu düşünülen Mösyö Flemeng Esmayet’den olay hakkında malumat istenmiştir695. Ancak Standard gazetesinde muhabir ve Osmanlı Bankasında memur olarak çalışmakta olan Flemeng hakkındaki iddiaları reddetmiştir. Matbuat-ı Ecnebiyye İdaresi’nin başlattığı tahkikattan da bir sonuç elde edilememiştir696. Flemengin bir müddetten beri Osmanlı Devleti aleyhinde düşmanca haberler yapmakta olduğu anlaşılınca ciddi bir şekilde uyarılmasına karar verilmiştir697. Ancak Osmanlı Bankası bir süre sonra haberleri yapanın kesinlikle Mösyö Flemenk olduğunu haber verince ve tahkikat yeniden başlamıştır698. Osmanlı Devleti, Maksudzâde Simon Efendi’nin Ermeni komitecileri tarafından saldırıya uğrayıp ağır yaralandığı haberini tüm dünyanın öğrenmesi için kendisi de Reuters üzerinden pek çok gazetede haber yaptırmıştır699.
Rusçuk’ta yaşayan Ermeniler ise “Türk dostu” olarak tanımlanan bu Ermeniye suikast tertip edilmesinden son derece hoşnut olmuştur700. Hatta İngiliz konsolosu ile konuşan bir tüccar vekili, Simon Efendi’nin başına gelenleri hak ettiğini beyan etmiştir701.
Zanlıların mahkemeleri süratle icra edilerek Hınçak komitesi fedailerinin Maksutzade Simon Efendi’yi öldürmeye teşebbüs ettikleri suçlaması sabit görülmüştür. Böylece Tatyos ve İstepan idam; Kuyumcu İstepan sekiz, kahveci Hamparsum altı sene kalebendlik cezasına çarptırılmıştır702.
694 BOA. HR. SYS. 2830/63, 25 Mayıs 1894; BOA. BEO. 415/31080 lef 1, 5 Haziran 1894.
695 BOA. HR. SYS. 2830/64, 16 Haziran 1894; BOA. BEO. 458/34295 lef 2, 10 Eylül 1894.
696 BOA. HR. SYS. 2830/64, 16 Haziran 1894; BOA. DH. MKT. 239/5 lef, 10 Eylül 1894.
697 BOA. BEO. 433/32407 lef 2, 26 Temmuz 1894.
698 BOA. BEO. 447/33523, 2 Ağustos 1894.
699 BOA. HR. SYS. 2830/59, 24 Mayıs 1894; BOA. HR. SYS. 2830/61, 24 Mayıs 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 102. BOA. Y. A. HUS. 298/27, 24 Mayıs 1894; BOA. HR. SYS. 2744/20, 2 Mayıs 1894; BOA. HR. SYS. 2744/21, 29 Mayıs 1894; BOA. Y. A. HUS. 298/28 lef 2, 25 Mayıs 1894; lef 3, 24 Mayıs 1894. Haber ayrıca Nordar ve Mişak gazatelerinde de yayınlanmıştı. BOA. HR. TO. 351/30, 7 Nisan 1896.
700 BOA. HR. TO. 351/13, 28 Mayıs 1894.
701 BOA. Y. A. HUS. 299/12 lef 2, 28 Mayıs 1894.
702 BOA. Y. A. RES. 70/23 lef 2; 5 Haziran 1894; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 24. Hınçak gazetesi İstanbul muhabirleri vasıtasıyla suikast zanlılarının toplam 101 yıl hapis cezaası aldıklarını iddia etmişse de bu iddia gerçek dışıdır. Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 747.
199
İdam cezaları ve diğer zanlıların aldığı hapis cezaları da Avrupa’da yayınlanan gazetelerde neşredilmiştir703. Fransa’nın Marsilya kentinde yayınlanan Le Sémaphore adlı gazete 12 Haziran 1894 tarihli nüshasında verilen kararları şu şekilde duyurmuştur:
“ Ermeni Hükümlüler
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi geçtiğimiz perşembe günü akşam beş buçukta, Ermenilerin Simon Bey Maksud’a suikast girişiminden suçlu bulunduklarına karar verdi. Üç avukat, vatanseverliklerini iddia etmekten başka bir mazereti olmayan bu talihsizleri savunmak için görev üstlendiler. Duruşmalar sona erdi, mahkeme düşünmek için bir buçuk saat çekildi ve iki esas sanık, İstepan ve Tatyos’u ölüm cezasına çarptırdı. Ancak asılmayacakları çok muhtemeldir; başkentte infaz çok nadir görülmektedir. Merhamet duygusu iyi bilinen mevcut Sultan’ın hükümdarlığı sırasında sadece iki kişi asıldı. Diğer iki kişinin suç ortağı gibi görünen ve evinde tehlikeli belgeler bulunan hamal Hamparsum sekiz yıl zorunlu çalışmaya mahkûm edildi. Kuyumcu dükkânında çalışan ve kâtip olarak da adlandırılan bir başka suç ortağı İstepan altı yıl hapse mahkûm edildi.
Şu anda Ermeni cemaatinin başında hükümdarı mahkûmlar lehine merhamete davet edecek hiç kimse olmaması talihsiz bir durumdur. Partik Horen Aşıkyan birkaç ay önce verdiği istifa kararını sürdürüyor. Bir mektup aldıktan ya da ölümle tehdit edildikten sonra başpapazın da istifa ettiği açıklandı. Ermeni Kilisesi’nin ruhanileri için durum açıkça zorlaşmaktadır; uzun bir süre greve gittiklerini görmeyi bekleyebiliriz.”704
7 Haziran 1894’te alınan karar gereği idam cezalarının İstanbul’un iki farklı noktasında ve hemen icra edilerek cesetlerin birkaç saat sergilenmesine karar verilmiştir705. Zabtiye Nezareti ise idamların gerçekleştirilmesi ve ibret için sergilenmesi
703 BOA. Y. PRK. EŞA. 19/82, 5 Haziran; BOA. HR. SYS. 28/17, 4 Haziran 1894. Mşak adlı Ermeni gazetesinde Tatyos ve İstepan’ın idama, Hamparsum’un 15 ve kuyumcu İstepan’ın 5’er sene hapse mahkûm edildikleri yazmaktadır; BOA. HR. TO. 351/22lef 2, 16 Nisan 1894; Recep Karacakaya, a.g.e., 101.
704 BOA. Y. PRK. MYD. 14/101 lef 1; 10 Haziran 1894.
705 BOA. İ. AZN. 10/28 lef 4, 7 Haziran 1894.
200
esnasında herhangi bir taşkınlık yaşanmaması adına gerekli tedbirleri almakla görevlendirilmiştir706.
İstepan ve Tatyos’un idama mahkûm edilmeleri Osmanlı içişlerine karışmak için bekleyen devletlerden İngiltere’nin tepkisini çekmiştir. Verilen cezaların haksız olduğunu iddia eden İngiltere, Sadarete sefiri aracılığıyla bir protesto takdim etmiştir. Protestoda Osmanlı adliyelerinin katiyyen ıslahata muhtaç olduğuna vurgu yapılmıştır707. Osmanlı Devleti tüm baskılarına rağmen idam cezalarını uygulamıştır. Böylelikle iç işlerine karışılmasına asla müsaade etmeyeceği ve vatandaşlarına yönelik saldırıların cezasız kalmayacağı mesajını net bir şekilde vermiştir708. Maksudzâde Simon Efendi ise suikast girişiminden sağ kurtulmasına rağmen olaydan bir süre sonra, 24 Ocak 1895’te tifo hastalığı sebebiyle hayata veda etmiştir709.
Maksutzade Simon Efendi'nin kardeşi Sebuh Efendi de ağabeyinin ölümünden bir süre sonra komitecilerin hedefi haline gelmiştir. Komite pek çok Ermeni muteberanı gibi Sebuh Efendi'den de üç yüz lira talep etmiştir. Ancak Sebuh Efendi’in talebi reddetmesi üzerine ağabeyi gibi suikasta uğrayabileceği düşünülerek koruma altına alınmasına karar verilmiştir710. Bir süre sonra tahminler doğru çıkmış ve Maksudzâde Sebuh Efendi’e bir mektup gönderilerek hakkında idam kararı verildiği şu satırlarla bildirilmiştir:
"Maksut Sebuh'un Hükm-ü İdamı
Ermeniliğin şu hali buhranında devam etmekte olduğun etvar-ı na-layıkaya nazaran ve hayat ve bekâ kelimatının muazzez davasına tabi olmaktan maada doğrudan doğruya yahut dolayısıyla muzır olduğuna nazaran binaenaleyh komitemizin heyet-i mahkemesi seni maalesef idama hükmetmiştir.
Mühür
Hınçakyan Komitesinin İstanbul Şubesi Mahkemesi
Mühür
Hınçakyan İstanbul Şubesi
706 BOA. Y. A. HUS. 299/48, 8 Haziran 1894.
707 BOA. HR. SFR. 1... 94/74, 23 Haziran 1894.
708 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 24.
709 “Obituary”, The Standard, 23 Ocak 1895.
710 BOA. A.} MKT. MHM. 627/6 lef 2, 21 Ocak 1896.
201
İmza
Adalet"711
Mektup 25 Şubat 1896’da Abraham Paşa Kulübü’ne bırakılarak Sebuh Efendi'in eline geçmesi sağlanmıştır. Sebuh Efendi mektubu alır almaz Zabtiye Nazırı Nâzım Paşa'ya teslim etmiştir. Nazır Paşa sorumluların kimler olduğunun öğrenilmesi için derhal tahkikata başlamıştır712.
Maksudzâde Sebuh Efendi hakkında verilen kararın uygulanması için 1898 yılına kadar herhangi bir girişim olmamıştır. Lakin 1 Temmuz 1898’de Washington Sefareti'nden Hariciye Nezareti'ne gönderilen bir telgrafla komitenin harekete geçtiği anlaşılacaktır. Yazıldığına göre İngiliz ve Rus pasaportu taşıyan iki genç Ermeni, Nuryan Efendi ve Sebuh Efendi'i idam etmek için New York'tan yola çıkmıştır713. Bu Ermenilerin İstanbul'a gelir gelmez tutuklanmalarına karar verilmiştir. Daha önce Patrik Aşıkyan, Sukyas Efendi, Mampre Benliyan ve Maksudzâde Simon Efendi gibi önemli Ermenilerin suikastlarını tecrübe eden Sultan II. Abdülhamid, Zabtiye Nezareti’ne "mahremane" ibaresiyle bir irade göndererek "Fransa'da anarşistler hakkında ne yolda muamele-yi cezaiye olunmakta ise bunlarında o suretle cezalandırılması" kararını iletmiştir714.Yapılan araştırma neticesinde suikastçılardan Sanadur Kabkaryan'ın Karadeniz, Arşak Teodoryan'ın ise Akdeniz yolu ile ülkeye girecekleri öğrenilerek gerekli önlemler alınmış ve Sebuh Efendi suikast girişiminden kurtulmuştur715.
2.1.6. Tehdit ve Şantaja Maruz Kalan Kilise Mensupları
2.1.6.1. Patrik Artin Vehabedyan
Patrik Vehabedyan Ermeni milletinin selametini Osmanlı Devleti tebaası olmaktan vazgeçmemekte görmüştür. Bu yüzden Londra’daki Hınçak Komitesi’nin
711 BOA. A. MKT. MHM. 627/15 lef 2, tarihsiz.
712 BOA. A. MKT. MHM. 627/15 lef 3, 26 Şubat 1896.
713 BOA. HR. SYS. 2861/94, 1 Temmuz 1898. Nuryan Efendi Ermeni komitelerine dair elde ettiği tüm bilgileri Hüseyin Nâzım Paşa’ya bildiriyordu. Bu sebeple tehdit altındaydı. Patrik Kaymakamı Partogimyos Efendi de daha önce Zabtiye Nazırı’na haber göndererek Nuryan Efendi’nin komite tarafından idama mahkûm edildiği bilgisini ulaştırmıştı. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 289.
714 BOA. A. MKT. MHM. 633/20 lef 2, 4 Temmuz 1898; BOA. İ. HUS. 65/134, 3 Temmuz 1898; BOA. HR. SYS. 2861/97, 3 Temmuz 1898.
715 BOA. HR. SYS. 2861/98, 8 Temmuz 1898; BOA. HR. SYS. 1760/21, lef 25 Temmuz 1898.
202
ayrılıkçı hareketlerini desteklemek istememiştir. Patrik Efendi, İngiltere’ye çektiği telgraflarda da komitecilerin “Ermeni milletini temsil etmeyen şarlatanlar” olduklarını açıkça ifade etmiştir. Bunun üzerine komiteciler patrikhanenin kendi aleyhlerinde olduğunu anlamış ve patrikten kurtulmanın kendileri için daha faydalı olacağını düşünmüşlerdir. Komiteciler Vehabedyan’a Ermeni harfleriyle Türkçe bir mektup yazarak görevden çekilmesini talep etmişlerdir. Patrik, Varna’dan gönderilen mektupta milletin namus ve haysiyetini mahvetmekle suçlanmış ve 18 Kasım 1886’ya kadar görevden çekilmezse öldürüleceği açıkça beyan edilmiştir. Komitecilerin tehditlerinden korkmayan patrik Osmanlı Hükûmeti’ne başvurarak meselenin tahkik edilmesini talep etmiştir716.
Bunun üzerine yapılan tahkikatta iki kişinin patriğe mektup göndermiş olabileceği neticesine varılmıştır. Bunlardan birincisi Müslümanların kendisi hakkındaki şikâyetleri yüzünden Rusçuk başrahipliğinden uzaklaştırılan Ohannes Kirkorof’tur. Diğeri ise komiteci olduğu bilinen ve bu sebeple ordudan atılmış olan Mıgırdıç Tütüncüyan’dır717. Ancak mesele çözülemediği gibi tehditler de artmıştır. Bunun üzerine aynı zamanda Kudüs Patrikliği vazifesini de yerine getiren Vehabedyan İstanbul Patrikliği’nden ayrılarak Kudüs’e yerleşmiştir718.
2.1.6.2. Kumkapı Nümayişi (1890) Sonrası Tehditler
Kumkapı Nümayişi’nin ardından Patrikhane İdare Meclisi’nin 28 üyesine isimsiz mektuplar gitmiştir. Mektuplarda “eğer az bir müddet zarfında kendi idamlarını arzu etmezlerse hemen istifalarını vermeleri” için ihtarda bulunulmaktadır. Patrik Aşıkyan’ın saldırıya uğraması ve rahiplerin çeşitli baskılara maruz kalması gibi sebeplerden korkmuş olan üyeler, bir de tehdit mektubu alınca istifa etmişlerdir. Aslında istifa eden yalnızca bu üyeler değildir. Patrik Aşıkyan dahi yaşananların ardından istifasını vermişti ve patrikhane bir vekil vasıtasıyla yönetilir vaziyetteydi. Patrik vekili de bir tehdit mektubu almış ve başka türlü tehditlere de maruz kalmıştı. Bu sebeple tıpkı kilise müsteşarı ve
716 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt 6, Belge No: 34, İstanbul, 1988. Zeynep Cumhur, Ermeni Meselesi’nin Ortaya Çıkışında Kilise’nin Rolü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2003, (Kilise’nin Rolü), s. 121.
717 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 6, Belge No: 35 ve 38, İstanbul, 1988. Cumhur, Kilise’nin Rolü, s. 121.
718 Türkler - Ermeniler ve Avrupa, s. 48.
203
meclis azaları gibi o da istifa etmiştir. Böylelikle İstanbul Ermeni Kilisesi’nde ne patrik ne patrik vekili ne de kilise müsteşarı kalmamış ve Patrikhane yönetilemez bir duruma gelmiştir719.
2.1.6.3. Patrik Aşıkyan’a Suikast Girişimi (1894) Sonrası Kiliselere Yönelik Tehditler
Patrik Aşıkyan’a suikast girişiminde bulunulmasının ardından İstanbul’daki pek çok kilisenin papazına “Hınçakyan Komitesi Dersaadet Şubesi” mührüyle tehditnâmeler gönderilmiştir. Suikast girişimi ile dehşete düşen din adamlarına patriğin adının kiliselerde anılmaması emredilmiş ve ruhaniler korkutularak ayrılıkçı Ermenilerin yoluna çevrilmek istenmiştir. Ancak tehditnâmelerin failleri bulunarak tutuklanınca bu kez Zabtiye Nazırı ve Sadrazam’a Hınçak komitesi reisi imzasıyla bir hezeyanname gönderilmiştir. Hükûmet İstanbul’da geceli gündüzlü olarak devam eden tahkikatlarda komitecilerin pek çoğunu ele geçirdiği gibi bunların tamamına da suçlarını itiraf ettirmiştir720.
8 Temmuz 1894’te yapılan bir sorgulamada komitenin asıl kurucusu ve Atina merkez komitesinin İstanbul vekili olan bir Rus Ermenisinin Beyoğlu’ndaki bir ecnebi apartmanında oda tutup burayı fesad merkezi haline getirdiği anlaşılınca bu şahsın da tutuklanmasına karar verilmiştir. Ancak Rus tabiyetindeki bu kişinin tutuklanmasının iki ülke arasında diplomatik bir kriz çıkartması muhtemeldir. Osmanlı Devleti, sınırları içindeyken ülke bütünlüğünü bozmak amacı taşıyan ve çeşitli suikastlarında muhtemel plânlayıcısı olan bir Rus Ermenisini tutukladıktan sonra yargılamak isteyecek, Rusya ise kendi vatandaşı olan bir kişinin her ne suçu olursa olsun başka topraklarda tutuklanmasına ya da yargılanmasına müsaade etmeyecektir. Tüm bunlar değerlendirildiğinde herhangi bir sorun yaşanmasını istemeyen Zabtiye Nazırı, komite reisinin ikametgâhının
719 BOA. Y. PRK. MYD. 9/94 lef 1, tarihsiz.
720 Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa ve Sadrazam Ahmed Cevat Paşa’ya gönderilen hezeyannamelerde ruhanilere gönderilen mektupları yazanların Hınçaklar olduğu açıkça belirtilmiştir. Komite, tutuklananların suç ortağı ya da kabahatli olmadığını belirtmekte; patriklik meselesi yüzünden tutuklananların tamamının serbest bırakılmasını talep etmekte ve Osmanlı Hükûmeti’ni alenen tehdit etmektedir. BOA. Y. PRK. ZB. 13/31 lef 2, 18 Haziran 1894. Ayrıca Güllü, İstanbul Ermeni, s. 203-204; British Documents Vol. III, s. 370-372.
204
aranmasından sonra tutuklanması gerçekleşirse Rusya Sefareti’nin göstereceği tepkiler ile alakalı olarak tedbirler alma yoluna gitmiştir721.
2.1.6.4. Galata Ermeni Kilisesi
Patrik Aşıkyan’ın istifasından sonra İzmirliyan Efendi’nin patrik seçilmesi ile komiteciler için eskiye nazaran daha rahat hareket ettikleri bir döneme girilmiştir. 30 Eylül 1895’te gerçekleştirilen Bâbıâli Nümayişi’nden sonra İstanbul’da gergin günler yaşanmaya başlanmıştır. Gerginliğin yansımaları Galata’da da kendini göstermiştir. 19 Aralık 1895’te Galata Ermeni kilisesinin kapısına bir yafta asılmıştır. Kırmızı kâğıt üzerine kırmızı mürekkeple yazılmış ve Ermenileri kışkırtma amacı taşıyan yaftada şu satırlar bulunmaktaydı:
“Sevgili Ermenilere ve bizim cemaatimize ve arkadaşlarımıza,
İşitiyoruz ki Ermeni kardeşlerimiz nail-i serbesti olacaktır ve düşman düşecektir. Bugün bu mektubu okuyup anlayınız. Gerek bugün ve gerek gelecek çarşamba günü siz sizi sakındırınız ve hazır ve amade olunuz. Burada düşmanınızın düşmanı için çalışılıyor. Ben az yazdım siz çok anlayınız sevgili kardeşim.”722
Görevliler, yaftanın asıldığını haber alınca indirilmesini sağlamış ve bölgedeki güvenlik önlemlerini artırmıştır723. Ancak ayrılıkçı Ermeniler yaftanın indirildiğini haber alınca kiliseye gelerek bir yafta daha asmak istemiştir. Zabtiye bunu haber alınca kiliseye gitmiş ve girişime mâni olmuştur. Bir taraftan da yaftaların asılmasından sorumlu olanlar aranmaya başlanmıştır. Çok geçmeden sorumluların aynı kilisede saklandıkları haber alınmıştır. Hükûmetin kimsenin zarar görmemesi için kiliseyi ve ruhanilerini korumaya çalışmasına rağmen komitecilerin içeriye girmeyi başardıkları öğrenilince içeriye girilerek binbaşı lakaplı Sivaslı Artin, Sarı Mıgırdıç ile onbaşı lakaplı Sivaslı Horenoğlu adlı üç kişi yakalanmıştır724.
721 BOA. Y. PRK. ZB. 13/33, 8 Temmuz 1894.
722 BOA. HR. TH. 384/52 lef 1, tarihsiz.
723 BOA. HR. TH. 384/52 lef 2, 19 Aralık 1895.
724 BOA. A.} MKT. MHM. 746/32 lef 1, 19 Aralık 1895.
205
Kiliseden çıkarılan üç Ermeni olmasına rağmen içeride saklanmayı başaran bir komiteci daha vardır. Murat adlı bu komiteci zabtiye gittikten sonra ihbarcı olduğundan şüphelendiği Muşih’in üzerine saldırmıştır. Murat, Muşih’i kilise zangoçlarına tutturup darp etmiştir. Muşih darp edilirken kendisine doğrultulan kama ile yaralanmaktan son anda kurtularak durumu hükûmete haber vermiştir. Bunun üzerine Heyet-i Tahkikiye reisi yanına Muşih’i de alarak Patrik İzmirliyan’ın evine gitmiştir. Patrik İzmirliyan’a yaşananlar anlatılmış, daha önce verilen teminata rağmen kilisede böyle bir zatın saklanıyor olmasının sebebi sorulmuştur. Heyet-i Tahkikiye reisi, Murat’ın derhal zabtiyeye teslimini de talep etmiştir. Patrik ise ertesi gün Zabtiye Nezareti’ne özel kâtibini göndererek Murat’ın derdest edilmeden ülke dışına çıkarılmasını rica etmiştir. Patriğin bu isteğine ret cevabı verilerek Murat’ın hemen teslim edilmesi istenmişse de emir yerine getirilmemiştir. Bunun üzerine Zabtiye Nezareti’nden Adliye ve Mezahip Nezareti’ne böyle kişilere izin verilirse komitecilerin istediklerini yapıp sonra kiliselere saklanarak müreffeh bir şekilde yaşayacakları ve mabedlerin böyle fesatlıklara yataklık yapmasının hiçbir yerde görülmemiş bir durum olduğu bildirilmiştir. Zabtiye Nezareti 24 Ocak 1896’da Adliye ve Mezahip Nezareti’nden Murat’ın teslimi için Patrikliğe tebligatta bulunmasını istemiştir725.
Tebligatın yapılmasına rağmen Patrik İzmirliyan, Murat’ı teslim etmeye yine yanaşmamış ve hükûmetin karşısına farklı bir bahaneyle çıkmıştır. Patrik, Murat’ın uygunsuz hareketlerde bulunan takımdan olmasına rağmen cinayet faili olmadığını, yalnızca Muşih’in darp edilmesine karıştığını iddia etmiştir. İddiasına göre Murat, taşraya defolunan takımdan olduğu hâlde her nasılsa gitmemiş ve kilisede kalmıştı. Zabtiye memuru kendisini almak için kiliseye girerse burada bir fenalık meydana gelebilir, kilise hademesi tarafından çıkarılmak istenirse de arbede yaşanabilirdi. Patrik tüm bu sebeplerin göz önüne alınmasını ve Murat’ın da diğerleri gibi taşraya defedilmesi kararının alınmasını talep etmiştir726.
Bunun üzerine Hüseyin Nâzım Paşa, İzmirliyan Efendi’yle başbaşa bir görüşme yaparak hükûmetin talebini derhal yerine getirmesi talimatını vermiş, Murat böylelikle
725 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 142.
726 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 142.
206
teslim alınabilmiştir. Hakkında bir irade hazırlanarak erbab-ı fesaddan olduğu için ilk vasıta ile Osmanlı Devleti dışına gönderilmiştir727.
2.1.6.5. Rahip Barnam
Rahip Barnam, Ma’mûretü’l-Aziz vilayetinde 400 Ermeni tarafından vekil olarak seçilmiş bir ruhaniydi. Hınçak komitesi mensubu bir Ermeni 1895’te yazıhanesine gelerek Barnam’dan baskı makinesini istemiştir. Barnam makineyi vermediği takdirde yazıhanenin basılacağı ve baskı makinesinin zorla alınacağı tehdidiyle karşılaşınca hükûmete giderek şikâyette bulunmuştur. Bunun üzerine komite mensupları tutuklanmıştır728.
2.1.6.6. Katolik Ermeni Patriği Azaryan Efendi
Komiteciler Ermeni ahalinin yöneticisi pozisyonundaki kiliselerin hâl ve hareketlerinin kitleler üzerinde olumlu ya da olumsuz tesirler bırakabileceğinin farkında hareket etmişlerdir. Bu sebeple yalnızca Gregoryen Ermeni Kilisesi ruhanilerine değil, diğer Ermeni kiliselerinin ruhanilerine de çeşitli tehditlerde bulunmuş, baskı altına aldıkları ruhani liderler böylece ayrılıkçı hareketlere katacaklarını düşünmüşlerdir.
Katolik Patriği Azaryan Efendi, eski patrik Hasun Efendi yüzünden Katolik Ermeniler arasında uzun yıllardır devam etmekte olan anlaşmazlığı bitirdiğinden Osmanlı Devleti’nin ve Papa’nın teveccühünü kazanmıştı. Osmanlı Hükûmeti ile uyum içinde çalışmaya gayret eden patrik, Şark Katolikleri ile alakalı bir kongre için Vatikan’a davet edilmişti. Ancak Osmanlı Devleti’nin bu davete katılmasına izin vermemesi üzerine tebaası olduğu devletin kararını saygıyla karşılamıştı. Opinion adlı bir gazete 10 Kasım 1894 tarihli nüshasında bu konuya dair değerlendirmeler yaparak, Azaryan’ın Vatikan’a
727 Murat adlı komiteci Hüseyin Nâzım Paşa ve İzmirliyan Efendi’yi gerçek bir sinir harbi içine sokmuştu. Paşa, o günleri anlatırken İzmirliyan Efendi’nin tavırları yüzünden bir ara itidalini kaybetme noktasına geldiğini, bunu farkeden patriğin Murat’ı yarım saat içinde zabtiye kapısına getirttiğini yazar. Ayrıntılı bilgi için bkz. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 249-254.
728 British Documents on Ottoman Armenians, Ed. Bilal N. Şimşir, Vol. IV, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990, (British Documents IV), s. 204-205; Erdinç Güllü, “Mamuratülaziz Vilayetinde Ermeni İsyanları (1895), Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 2, 2018, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/503718, (02.03.2019), s. 1369.
207
gitmekten vazgeçmesini ağır bir dille eleştirmiştir729. Olayın Roma Sefareti tarafından bildirilmesi üzerine gazetenin ülkeye girişi yasaklanmıştır730.
Bu olaydan kısa bir süre sonra Gregoryen Ermeni Kilisesi Patrikliği’ne İzmirliyan Efendi atanmıştır. İzmirliyan Efendi, Azaryan Efendi’nin zıddı bir karaktere ve görüşlere sahiptir. Azaryan Efendi devletin aleyhinde bir faaliyette bulunmayı tercih etmeyen, üstelik Vatikan ve Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerde köprü görevi üstlenen bir ruhaniydi. Ancak kendisinin bu ve benzeri tavırları ne yeni Gregoryen Patriği İzmirliyan Efendi ne de komiteler tarafından arzu edilen tavırlar idi. Azaryan Efendi, İzmirliyan Efendi’yi tebrik etmek için Gregoryen Patrikhanesi’ne gitmeyi düşündüğünden 7 Ocak 1895’te bir görevlisi vasıtasıyla iade-i ziyaret yapılıp yapılmayacağını sormuş, ancak aksi yönde bir cevap almıştır. İzmirliyan Efendi devlet lehine hareket eden bu ruhaninin Ermenilerin aleyhinde bulunduğunu düşündüğünden Katolik patriğinin tavırları değişmediği müddetçe iade-i ziyarette bulunmayacağını belirtmiştir731. Böylelikle Ermenilerin dâhil olduğu mezheplerin ruhani liderleri arasındaki tartışmalar da yön değiştirmeye başlamıştır. Zira Katolik ve Protestan misyonerlerin Osmanlı Devleti’nde faaliyete başlamasından itibaren farklı mezheplere mensup ruhaniler arasında yaşanan en büyük tartışma Ermeni ahalinin inancının değiştirilmesiydi. Ancak artık komitelerin de etkisiyle ülkede ayrılıkçı hareketi destekleyen rüzgârlar esmeye başlamış ve ruhaniler bunun yanında ya da karşısında tavır almış vaziyetteydi. Azaryan Efendi bir süre sonra tehdit mektubu alacak ve “gammaz ve vatan haini” olmakla itham edilerek hakkında ölüm kararı alındığı kendisine bildirilecektir732.
Azaryan Efendi hakkında ölüm kararı alındığı bildirilmesine rağmen kendisine herhangi bir saldırı olmamıştır. Bunun yerine partiğin saygınlığı hedef alınmaya, Kafkasya basınında Patrik Azaryan Efendi hakkında çirkin yazılar yazılmaya ve kendisi “aşırı Türk dostu” olmakla itham edilmeye başlanmıştır733.
Azaryan Efendi hakkındaki tehdit ve karalama kampanyasına rağmen İzmirliyan Efendi ve komitenin istediği yola girmemiştir. Üstelik İzmirliyan Efendi’yi komitelerin
729 BOA. Y. A. HUS. 312/88 lef 2, 13 Kasım 1894.
730 BOA. Y. A. HUS. 312/88 lef 1, 12 Kasım 1894.
731 BOA. BEO. 418/31293 lef 7, 11 Ocak 1895; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 233.
732 BOA. A. VRK. 133/78, 2 Nisan 1895; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 234.
733 BOA. HR. SYS. 2771/39, 29 Temmuz 1895.
208
Osmanlı Devleti’ndeki faaliyetlerinin yayılmasından sorumlu tutmuş ve İzmirliyan’ın tavırlarının gerek Ermeni muteberanı gerekse taşra Ermenileri tarafından eleştirildiğini beyan etmekten çekinmemiştir734. Zaten İzmirliyan’da bir süre sonra istifa etmiştir. Katolik Patriği, İzmirliyan Efendi’nin 3 Ağustos 1896’da istifa etmesinin sorumlularından biri olarak görülmüş olabilir. Zira komite, İzmirliyan’ın istifasından bir süre sonra Azaryan Efendi’yi korkutmak istemiştir. 11 Ekim 1896 Pazar günü sabah saat üç sıralarında Katolik Ermeni Partiği Azaryan Efendi’nin Kadıköy’deki evine giren şahıs, “İsmim Şatır’dır. Komite için 400 lira vereceksiniz”diyerek revolverini göstermiş ve patriği öldürmekle tehdit etmiştir. Komiteci, patriğin bağırmaya başlaması üzerine kaçmıştır. Ertesi gün patrikhaneye de tehditnâme gönderilmiştir. Bunun üzerine İşciyan Efendi tehditnâmenin bir suretini alarak hükûmete müracaat etmiş ve yardım istemiştir. İşciyan Efendi Dâhiliye Nezareti’nde yaptığı görüşmede eve giren komitecinin adının Şatır olduğunu söylemesine rağmen bunun takma adı olmasının da mümkün olduğunu ve bu şahsın bulunarak derhal tutuklanmasını rica etmiştir735.
2.1.6.7. Patrik Kaymakamı Partogimyos Efendi’ye Suikast Girişimi
Partogimyos Çamiçyan Efendi 1838 yılında Kumkapı’da dünyaya gelmiş, eğitimini tamamladıktan sonra Armaş Manastırı’na girerek bir müddet burada kalmıştır. İstanbul’a döndükten sonra bir süre Erzurum Murahhasası maiyetinde bulunmuş, sonra “kisve-i ruhaniyeye labis” olarak mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra kilise mekteplerinde muallimlik yapmıştır. Daha sonra İstanbul’a dönerek Balat ve Samatya kiliselerinde vaizlik vazifesinde bulunmuş ve nihayet Bursa Murahhasalığı’na tayin edilmiştir. Buraya tayini olunca rütbesi üçüncü dereceden Mecidi-i Nişan-i Zişan’a yükseltilmiştir. Bursa’da otuz seneye yakın murahhasalık yapan Partogimyos Efendi, sadakate ve doğrulukla hizmet etmesi ile hükûmetin dikkatini çekmiştir. Böylelikle murahhasalar içinde ilk defa ikinci derece Mecidi-i Nişan-i Zişan ile taltif edilen ruhani
734 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 236.
735 BOA. DH. TMIK. M. 19/23, 15 Ekim 1896; Ahmet Türkan, Ermenilerin ve Doğu Hristiyanlarının Sorunları Çerçevesinde Osmanlı Papalık İlişkileri, Kitabevi Yayıncılık, İstanbul, 2012, (Papalık), s. 324.
209
olmuştur. Bursa’da bir süre daha hizmete devam etmiş ve ardından istifa ederek İstanbul’a dönmüştür736.
İstanbul Ermeni Patrikliği makamında oturan Matdeos İzmirliyan'ın istifasının ardından yeni patriğin seçimine kadar makama vekâlet etmek ve seçim hazırlıklarını yapmak amacıyla 8 Ağustos 1896’da patrik kaymakamı olarak tayin edilmiştir737. Ayrılıkçı hareketleri sebebiyle istifaya mecbur edilen İzmirliyan Efendi sebebiyle oldukça gergin bir ortamda göreve başlamıştır. Patrik kaymakamı tayinin hemen ardından 15 Ağustos 1896'da birinci dereceden Mecidi Nişanı ile taltif edilmiştir738.
Partogimyos Efendi’nin göreve başlaması kendisine muhalif olanlar tarafından patriklik vazifesine gelme ihtimalinin de olduğu yönünde değerlendirilmiştir. Muhalifler bu sebeple derhal harekete geçmiş ve kaymakamı görevinden uzaklaştırmak istemiştir. Zira İzmirliyan taraftarlarının isteği ayrılıkçı hareketlere destek verebilecek bir ruhaninin bu makama getirilmesidir739. Bu arada Taşnak komitesi de patrik kaymakamını açıkça tehdit etmeye başlamıştır. “Ermeni Devrimci Komitesi’nden Büyükelçiliklere” başlığı ile gönderilen bir mektupta Türklerin bile konuşmaya tenezzül etmediği, “son derece liyakatsiz” bir ruhani olan Partogimyos Efendi’nin kendilerini temsil edemeyeceği ve bu atamanın hakaret olarak görüldüğü bildirilmiştir. Mektup bundan sonra girişilecek eylemlerin asıl sorumlusunun Sultan II. Abdülhamid ve büyük devletlerin temsilcileri olacağı tehdidiyle bitirilmiştir740.
Kilisedeki ayrılıkçı ruhaniler ise İzmirliyan'ın görevden istifa ettirilmesini hazmedememiştir. Bu sebeple bazı kiliselerde hâlâ eski patriğin adı zikredilmektedir741. Partogimyos Efendi’nin göreve başlamasından kısa bir süre sonra, 26 Ağustos 1896’da Osmanlı Bankası Baskını gerçekleşmiş ve yaşananların sorumlusunun Taşnak komitesi olduğu tespit edilmiştir. Patrik Kaymakamı, Taşnak mensuplarını kınayarak olayların
736 Servet-i Fünûn, 19 Ağustos 1896, s. 4-5.
737 BOA. Y. A. RES. 80/120 lef 1; 8 Ağustos 1896.
738 BOA. İ. TAL. 102/36, 15 Ağustos 1896.
739 BOA. Y. PRK. AZN. 16/25, 7 Ağustos 1896; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 289.
740 Armen Garo, Osmanlı Bankası ve Armen Garo’nun Anıları, Çev. Attila Uygun, Yay. Haz. Ragıp Zarakolu, Belge Yayınları, İstanbul, 2009, s. 221-222; Yavuz, Osmanlı Bankası Baskını, s. 94-95; Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 211.
741 BOA. A. MTZ. (04) 36/42, 27 Ağustos 1896; BOA. HR. SFR. 04.. 352/42, 27 Ağustos 1896.
210
sorumlularının en ağır cezayı almasını da talep etmiştir742. Patrik kaymakamı haç yortusu için kilisede toplanan ahaliye bir de konuşma yapmış ve komitecilerin “Ermeni toplumu içindeki edepsizler” olduğunu beyan etmiştir743. Partogimyos Efendi Osmanlı Bankası baskını ve İstanbul’un dört bir yanında meydana getirilen olaylara o kadar üzülmüştür ki Ermenilerin büyük kısmının Osmanlı Devleti’ne sadık olduklarını belirterek yaşananların faillerini ve teşvikçilerini aforoz etmiştir. Aldığı aforoz kararını Osmanlı Hükûmeti’ne tebliğ ederken gazeteler vasıtasıyla kamuoyuna ilan edilmesi ricasında bulunmuştur744. Kaymakamın devlet taraftarı bu tutumları İzmirliyan’ın istifası yüzünden zaten sinirli olan komitecilerin suikast kararı vermesine neden olmuştur.
Suikast için görevlendirilen iki genç Ermeni 14 Ekim 1896’da Bergos’a gelmiştir. Ancak Bulgaristan’daki bir muhbir Avrupa’dan yola çıkan başka Ermenilerin de olduğunu haber vermiştir745. Ardından Magak takma adlı ve İran pasaportlu bir şahıs suikastı yönetmek üzere İstanbul'a gelmiştir. Komite tarafından yapılan ayrıntılı suikast plânına göre suikast timinin beş kişiden oluşmasına karar verilmiştir. Beş kişilik bu grubun dördünün ikişer ikişer ayrılarak Beyoğlu'ndaki Ağa Camii tarafına yerleşmesine ve beşincisinin sokağın başında beklemesi kararlaştırılmıştır. Plân gereği patrik kaymakamı arabasıyla buradan geçerken gizli bir işaret verilerek hazırlanan humbaralar patlatılacaktır. Ancak zabtiye suikastçılardan ikisini ele geçirince suikast plânı da ortaya çıkmıştır. Suikastçılar sorguya alındıklarında saldırı için Bulgaristan’dan gelecek Haçik adlı bir kişinin daha beklendiği ve o gelene kadar Beyoğlu’nda bir evde saklandıkları öğrenilmiştir. Bu arada Magak'ın İstanbul'a gelirken yanında 10 kilo dinamit getirdiği ve dinamitin vapurdan bir kız vasıtasıyla indirildiği öğrenilmiş, evi basılarak fedailerden üçü daha tutuklanmıştır. Evde yapılan aramada 13 adet dinamit fişeği, 2 revolver, bazı evrak
742 Edhem Eldem, “Banka Vakası ve 1896 Istanbul Katliamı,” in 1915: Siyaset, Tehcir, Soykırım, Ed. Fikret Adanır and Oktay Özel, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2015, s. 186; Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 747.
743 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 295.
744 BOA. Y. PRK. HR. 22/22, 27 Ağustos 1896; Ermenilerin Sevk ve İskanı, s. 68; Ermeni İsyanları, Cilt: II, s. 164; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 284-285. Patrik Kaymakamı’nın ricası hükûmet tarafından kabul edimiş ve Partogimyos Efendi’nin cümleleri ve aforoz kararı 31 Ağustos 1896’da Anatoli Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Anatoli, No: 5371’den aktaran Hasan Barış Partal, Anatoli Gazetesi ve Ermeni Miletini Konu Alan Haberlerin Değerlendirilmesi (1894-1897), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul, 2019, (Anatoli), s. 54, 60.
745 BOA. DH. TMIK. M. 20/22, 19 Ekim 1896.
211
ve fotoğraflar ele geçirilmiştir. Bunun üzerine suikastçılar tekrar sorgulanmış ve asıl reislerinin Rusya postanesi memurlarından Onnik olduğu anlaşılmıştır746. Onnik’in postaneden çıkarken yakalanarak tutuklanması plânlamış ancak Ermeni firar etmeyi başarmıştır. Onnik’in evinde yapılan aramada ise üç adet humbara, iki revolver, bir dinamit kapsülü, iskarpile (sert nesneleri işlemekte kullanılan çelik bir araç) ve hırsızların kullandığı türden bir fener bulunmuştur. Evin kuyusundan bir revolver, kuyu kovasından sarı bir sıvı çıkarılmıştır. Sıvının dinamit özü olması ihtimaline karşı tahlil edilmesi kararlaştırılmıştır. Tahkikat devam ederken Beyoğlu’nda ele geçirilen komitecilerin arkadaşlarından attar Arakel, demirci Hosrof ve Sais Haçik adlı Ermenilerin Feriköy taraflarındaki Sinem karyesinde bir İtalyan’ın evinde saklandıkları haber alınmıştır. Buraya gidilerek suikastta kullanılacak humbaraların bir kısımını sakladıkları düşünülen bu kişiler de ele geçirilmiştir747.
Zabtiye Nezareti incelemeleri neticesinde Ankara, Bursa, İzmir, Sivas ve Van vilayetleriyle Karahisar-ı Sahip ve Maden sancaklarında teşkil edilen yeni bir komitenin varlığını da ortaya çıkarmıştır. Bu komite bahsi geçen şehirlerde faaliyete geçtikten sonra aralarında bir anlaşmazlık çıkmıştı. Bunun üzerine Bursa komitesinin başında bulunan Ankaralı Matyos İstanbul’a gelerek komite mührünü iade etmişti. Bu ayrıntı sebebiyle komite merkezinin İstanbul olduğu da anlaşılmış oluyordu. İstanbul’daki merkez, şubelerin ihtiyaç duyduğu silahları para karşılığında kendilerine temin ediyordu. Patrik kaymakamına düzenlenecek suikasttan önce Ankara şubesi İstanbul’a başvurarak silah temin etmek istediğinde kendilerine İstanbul’da olay çıkarmak hazırlığında olunduğundan bir süre beklemeleri cevabı verilmişti748. Yani patrik kaymakamına düzenlenecek suikastla yetinilmeyecek ve İstanbul’da başka karışıklıklar da çıkarılacaktı. Ancak hükûmetin zamanında müdahalesiyle bu plânlarında önüne geçilmiş oluyordu.
746 BOA. DH. TMIK. M. 20/54, 24 Ekim 1896; BOA. Y. EE. KP. 6/571, 30 Ekim 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 438.
747 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 440.
748 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 444-445. Hüseyin Nâzım Paşa, 29 Ekim 1896’da Sadaret Makamı ve Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği jurnalin zeylinde Ankara ve Maden’de teşkil edilen komitenin lastikten yapılmış ve yuvarlak olan mührünün üzerinde “Taşnaksağan Komitesi” yazdığını belirtmektedir. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 445.
212
İstanbul’daki komitenin reisi olduğu ispatlanan Onnik ise firarının ardından Rusya Sefareti’ne sığınmıştır. Osmanlı Hükûmeti komitecinin teslimini talep etmişse de karşısında bahaneler uyduran bir sefaret bulmuştur749.
Partogimyos Efendi'nin patrik kaymakamlığı görevi 6 Kasım 1896'da, devlet taraftarlığı ile bilinen ve komitelerin mevcudiyetinden hoşlanmayan Mağakya Ormanyan'ın patrik seçilmesi ile sona ermiştir. Devlete sadakati sebebiyle öldürülmek istenen kaymakamın maaşı hemen ertesi ay iki bin beş yüz guruşdan dört bin guruşa yükseltilerek kendisine destek olunmaya devam edilmişir750.
2.1.6.8. Arak Manastırı’ndaki Ermenilerin Rehin Alınması
Taşnakların 1898 kongresinde Sason’un komite faaliyetleri için merkez yapılmasına; buraya silah ve cephane depolanmasına karar verilmişti. 1894’teki isyandan sonra burada yeni bir isyan çıkarılması plânlanmaktaydı. Serop (Serop Paşa) adlı komite reisi bu amaçla bölgeye gönderilirken isyan için 300.000 ruble para ayrılarak 1500 silah ve çok sayıdaki cephane de hizmetine verilmişti. Serop sonradan bir gece vakti zehirlenerek öldürülmüş ve yerine Antranik geçmiştir751. Osmanlı Devleti bölgedeki komiteci hareketliliğini fark edince kontrol altına almak, ayrıca Müslüman ve Ermeni
749 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 448.
750 BOA. BEO. 884/66265, 21 Aralık 1896.
751 Uras, Ermeni Meselesi, s. 521; Anadol, s. 236. Antranik 25 Şubat 1865’te Şebinkarahisar’da dünyaya gelmiştir. 1891’de Hınçak komitesine katılmıştır. 9 Şubat 1892’de polis memuru Yusuf Mehmet Bey cinayetine karıştığı için tutuklanmış ancak hapisten kaçmıştır. Hapisten kaçtıktan sonra Hınçak’tan ayrılarak Taşnak komitesine katılmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Haluk Selvi, “Anadolu’dan Kafkasya’ya Bir Ermeni Çete Reisi: Antranik Ozanyan”, Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar (24-26 Ekim 2001 İstanbul), Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003, s. 460-463; Melek Sarı Güven, “Ermenilerin Tarihi Olaylara Yaklaşımındaki Nesnelliğin Sorgulanması: “Kahraman” Andranik Ozanyan Örneği”, Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan: Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, Bartın ve Yöresi Tarih-Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAYTAM), Bartın, 2017, s. 72-82, https://doi.org/10.30804/cesmicihan.359161, (06.04.2019), s. 72-82; Andranik Armenian Hero, Patriot Publishing, Republic of Armenia, Aegitas, 2016, https://play.google.com/books/reader?id=pL4kDAAAQBAJ&hl=en_US&pg=GBS.PT8, (12.03.2019). Antranik, 1908’den sonra İttihat ve Terakki ile yakınlaşma siyasetlerini tasvip etmediği gerekçesiyle Taşnaklardan da uzaklaşmıştır. 1917 yılından sonra ise Ramgavarlarla yakınlaşmıştır. Çelebyan, s. 129-130; Hayreni, s. 147. Antranik, Serop’un öldürülmesi meselesini anlatırken komitecinin başını yarı canlıyken kesenin Beşare Halil Ağa olduğundan bahseder. Serop’a zehri veren ise Beşare Ağa tarafından kiralanmış Ave adlı Ermenidir. Ave olayı itiraf ettikten sonra eşi ve çocuklarıyla birlikte öldürülecektir. Çelebyan, s. 81-82; Mattei, Büyük Ermenistan, s. 294-295. Ayrıca Moumdjian, s. 192. Antranik, Serop’un intikamını almak ve misilleme yapmak için Beşare’yi canlı canlı başını keserek öldürmüştür. Moumdjian, s. 281. Beşare Ağa’nın kesilen başı ise teşhir edilmiştir. Hocaoğlu, Arşiv, s. 387.
213
ahaliyi korumak için Talori ve Şenik’te kışla inşa ederek burada asker bulundurmak istemiştir. Ancak bu girişim komitenin Ermeni kadınları kandırarak işçilerin üzerine hücum ettirmesiyle engellenmiştir752.
1900’lü yılların başına gelindiğinde Taşnak komitesi reislerinden Antranik ve yanındaki çeteciler artık Muş bölgesinde dolaşıyor, Ermeni ahaliden para, silah ve erzak topluyor; reddenleri yaralıyor ya da öldürüyordu753. Antranik, yaptıklarına bahane olarak “Ermenilik gayretkeşliği”ni gösteriyordu754. Ancak Antranik’in çevrede devam eden eziyetlerine karşı harekete geçen hükûmet, komitecinin peşine düşmüştür. Devlet güçlerinden kaçmak isteyen komiteciler 3 Kasım 1901’de755 Muş’ta Sason dağının zirvesinde bulunan Arak Manastırı’na, içeride 60 yetim ve 7-8 kadın varken zorla girmişlerdir756. Yaşananlardan haberdar olan Ermeni murahhasası Antranik’in Arak’a saklandığını 20 Kasım 1901’de hükûmete ihbar etmiştir.
Osmanlı Devleti ibadetgâhları her zaman dokunulmaması gereken yerler olarak tanımlamaktaydı. Üstelik manastır içinde çok sayıda çocuk ve kadın bulunması, durumu daha nazik bir hale getirmiştir. Bu sebeple manastırdaki eşkıyaların nasıl ele geçirileceği hassasiyetle tespit edilmeye çalışılmıştır. Uzun uzun düşünüldükten sonra bir karar alınmıştır. Buna göre manastır, içerideki masum insanların zarar görmemesi için eşkıyaların fark edemeyecekleri bir şekilde ablukaya alınacaktır. Kararın ardından dört tabur asker getirilerek abluka tamamlanmış ve eşkıyaların hareketleri beklenmeye başlamıştır757.
Akşam olunca 5-6 Ermeni eşkıya manastırdan çıkmış ve kendilerini ablukanın ortasında bulmuştur. Teslim ol çağrısı yapılmasına rağmen ateş açmayı tercih edince aralarından iki kişi ölmüş; bir asker şehit olmuş ve bir asker de yaralanmıştır. Sayılarının yirmi kadar olduğu tahmin edilen diğer eşkıyalar ise dışarıdaki çatışmayı fark etmiş ve yeni yapım olduğu anlaşılan silahlarla karşılık vermişlerdir. Bunun üzerine buraya
752 Uras, Ermeni Meselesi, s. 522; Anadol, s. 236; Ermeni Sorunu (V), s. 42; Hocaoğlu, Arşiv, s. 388.
753 Yarcı, Mali Kaynakları, s. 271.
754 Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 87.
755 Haluk Selvi, “Hangi Antranik”, 2023 Dergisi, Sayı: 12, Ankara, 2002, (Hangi), s. 32.
756 Bülent Yıldırım, “Ermeni Çeteci Antranik ve Gerçekler”, 1915’e Hapsedilen Tarih: Ermeni Meselesi, Kombassan Vakfı, Konya, 2016, s. 57; Çelik, Sason Ermeni İsyanları, s. 190. Arak Manastırı olayını kendi ağzından okumak için bkz. Çelebyan, s. 96-106.
757 Yıldırım, Antranik, s. 57.
214
takviye asker gönderilmiş; kadın ve çocukların tehlikeye atılmadan kurtarılması ve eşkıyanın ele geçirilmesi için yeniden plân yapılmaya başlanmıştır. Bu arada manastır içindeki yiyecek ve içecek miktarı fazla olduğundan eşkıyaların bir süre daha dışarıya çıkmayacakları değerlendirilmiştir758. Manastırdaki komiteciler ise Rusya’ya gitmelerine izin verilmemesi halinde içerideki kadın ve çocukları öldüreceklerini ilan etmiştir759.
Manastırdaki Ermenilerin yine Ermeniler tarafından rehin alınması Rusya ve İngiltere konsoloslarının da dikkatini çekmiştir. Ermeniler söz konusu olduğunda Osmanlı Devleti’nin kendi topraklarında adaleti tesis edemediğini iddia eden bu devletler olaya müdahale etmeye çalışmıştır. Bu yüzden Rusya760 ve İngiltere konsolosları manastırın olduğu bölgeye giderek askerin yaptığı çalışmaları inceleyerek Muş’a dönmüşlerdir. Devlet ise Rusya ve İngiltere’nin Ermenilerle alakalı düşüncelerini bildiğinden konsolosların buraya giderek kendilerini göstermelerini hoş karşılamamıştır. Osmanı Hükûmeti konsolosların belki de kasten yaptığı bu hareketin müfsidleri daha da cesaretlendireceğini savunmuştur761.
Devlet 30 Kasım 1901’de komitecilere teslim olun çağrısında bulunmuştur. Bu çağrıdan sonra iki tarafta birbirinin bir sonraki hamlesini hesaplamaya çalışırken manastırda bulunan iki öğretmen dışarıya bir mektup göndermiştir. Mektupta, Ermeni eşkıyasının ertesi gün saat dört beş dolaylarında hükûmet memurlarından bir komiser, Ermeni murahhasası ve Rahip Ohan’ın manastıra gitmelerini istedikleri ve teklife ancak bu şekilde cevap verecekleri bildirilmiştir762. Manastırın içinden silah atılmaya da devam edilince anlaşma sağlanamamıştır763.
Antranik ise manastırdan çıkmak için Mayıs Islahatı’nın derhal uygulanması, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve bazı köylere zarar verenlerin cezalandırılması
758 BOA. HR. SYS. 2793/50 lef 1, 21 Kasım 1901; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 187-188.
759 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 312.
760 BOA. Y. PRK. UM. 57/12’den aktaranOsmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1899-1906), Cilt: II, Yay. Haz. Recep Karacakara ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006, s. 60.
761 BOA. HR. SYS. 2793/48, 22 Kasım 1901. Bitlis Valisi Hüsnü Bey ve Muş Kumandanı Ferik Ali Paşa tarafından hazırlanarak 22 Kasım’da İstanbul Hükûmeti’ne gönderilen raporda da Antranik’in Ermenilere yönelik davranışları hakkında bilgiler verilmiştir. İki yıldır bölgede dolaşan Antranik’in yalnızca Müslümanları değil Sasun köylerinde yaşayan Ermenileri de katlettiği bildirilmiştir. Ele geçirilmek üzereyken kaçarsa ayrılıkçı Ermenilerin cüretlerini artıracakları konusunda uyarıda bulunulmuştur. Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 72-74.
762 BOA. DH. ŞFR. 271/6, 30 Kasım 1901.
763 BOA. DH. ŞFR. 271/2, 29 Kasım 1901.
215
şartlarını öne sürmüştür. İstediklerinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını bilen Antranik ve eşkıyası 9 Aralık’ı 10 Aralık’a bağlayan gece başlayan kar fırtınasından istifade ederek abluka hattı dışına kaçmayı başarmıştır764. Leon Trotsky’nin iddiasına göre Antranik kaçarken Türk üniforması giymiştir. Türkçesi oldukça iyi olan komiteci üzerindeki üniforma sayesinde askerlerin arasında dolaşırken bir taraftan da kendi adamlarına manastırdan kaçış yolunu göstermiştir765.
Asker ve jandarma peşlerine düşse de şiddetli kar yağışı ve komitecilerin dere içlerinden yürümeleri izlerini kaybettirmede etkili olmuştur. Bu arada eşkıyanın toplu olarak hareket etmesi mümkün olamayacağından her birinin bir tarafa dağılıp Ermeni köylerine saklandıkları değerlendirilmiştir766.
Antranik ve adamlarının kaçmasının ardından manastırda yapılan incelemede çakmaklı ve kapsüllü tabir edilen dokuz tüfek ele geçirilmiştir. Kadın ve çocukların sağ olduğu görülmüş, içlerinde hasta olan birkaç kişi Muş’a getirilerek tedavi altına alınmıştır. Yine inceleme sonucunda içerideki eşkıya sayısının tahmin edildiği gibi 20 küsur kişi değil, 60’a yakın olduğu anlaşılmıştır. Son olarak çocuklar ve kadınlar murahhashaneye teslim edilerek Arak Manastırı’na bir daha gönderilmemeleri tenbih edilmiştir767. İngiliz Konsolos Yardımcısı Freeman, 7 Ocak 1902’de N. O’Conor’a gönderdiği raporda rehin alma olayından bahsederken enteresan bir değerlendirmede bulunmaktadır. Freeman, içerideki eşkıyanın kaçmasına izin verildiğini ve bunun altında yatan nedenin manastırdaki çocukların varlığı olduğunu bildirmektedir768. Askerlerin hakikaten bu sebeple içeriye girmemiş olması muhtemeldir. Zira masum insanların zarar görmemesi ilkesi Türk devletlerinin her devirde kendini göstermektedir.
Bazı eşkiyaların Norşin karyesinde olduğu haber alınınca Miralay Cebbar Bey kumandasındaki asker ve jandarma buraya sevk edilmiştir. Öncü olarak gönderilen jandarma ve iki zabit karyeye girdiklerinde 8-9 kişilik eşkıya grubu tarafından ateşe tutulmuş ve Jandarma Yüzbaşısı Hüseyin Ağa şehit olmuştur. Arkadan diğer askerler
764 Ermeni Sorunu (V), s. 42; Metin, s. 117; Selvi, Hangi, s. 32. General Mayewski Antranik ve yanındakilerin 29 Aralık tarihinde başlayan kar fırtınasından faydalanarak kaçtıklarını yazmışsa da Osmanlı Arşivi belgelerindeki tarihler Aralık başını işaret etmektedir. Mayewski, s. 59.
765 Andranik Armenian Hero, s. 6.
766 A.} MKT. MHM. 621/31, 10 Aralık 1901; Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 94.
767 BOA. HR. SYS. 2794/2, 18 Aralık 1901.
768 Demirel, İngiliz Belgeleri, s. 392; Moumdjian, s. 192.
216
yetişmişse de komiteciler bir kez daha kadın ve çocukları kullanarak kaçmayı başarmışlardır769. Netice olarak Antranik ve beraberindekiler hedeflerine ulaşarak Rusya’ya gitmiştir770.
2.1.6.9. Yağlıoğlu Artin Sumyan Efendi
Yağlıoğlu Artin Sumyan Efendi, Amasya Ermeni murahhasası tarafından 1903 yılında papazlığa seçilmiştir. Ancak devlete bağlılığı bilindiğinden komite tarafından sakıncalı bulunmuş ve burada görev yapması engellenmek istenmiştir. Artin Efendi’nin korkutulmasının görev yapmasını engellemeye yeteceği düşüncesiyle mühürlü iki varaka ve 18 imzalı bir arzuhalle tehdit edilmiştir. Hükûmetin olayı öğrenmesi üzerine kilisede yapılacak papazlık töreninde herhangi bir tatsızlık yaşanmaması için önlem alınması kararlaştırılmıştır. Ayrıca Artin Efendi’nin Amasya’ya gelişiyle alakalı tedbirler alınmış; fesatçıların sessizce bulunması için çalışmaya başlanmış ve Amasya Mutasarrıflığı’na bilgi verilmiştir. Tören, alınan önlemlerin ardından, 26 Temmuz 1903’te Suadiye mahallesindeki kilisede gerçekleştirilmiştir. Törende Artin’in adı Karabet olarak takdis edilerek ruhani vazifesi başlamıştır. Amasya Mutasarrıflığı tören sırasında yaptığı incelemede komitecilere ait herhangi bir ize rastlanmamış olsa da papaza gönderilen tehdit varakasını kimin hazırladığını bulmak için çalışmalarına devam etmiştir771.
Mutasarrıflık, konuya dair yaptığı tahkikata dair bilgileri Sivas vilayetiyle sürekli paylaşmıştır. Sivas Valiliği ise meselenin mahkemeye sevk edilmesinin daha uygun olacağını düşündüğünden mutasarrıflığın faaliyetlerini devretmesi gerektiğini görüşündedir. Tahkikata göre varakayı yazan-yazdıran, mührü kazan-kazdıran ve tehditte bulunan belli değilse de konu ile alakası olduğu düşünülen 5 Ermeni mevcuttur. Ayrıca mührü kazıdığına dair deliller bulunan toplam kişi sayısı 136’dır. Mührü yapanları yakalamak için çeşitli girişimlerde bulunulmuş ancak sonuç alınamamıştır. Bu arada müddeiumumilik makamı evrakların adliyeye teslimini istemiştir. Papazın tehdit edilmesi hususunda kimin yetkili olduğu ve tahkikata devam edeceği sorusu taraflar arasında
769 Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 98-101.
770 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 313.
771 BOA. DH. ŞFR. 309/89, 2 Ağustos 1903.
217
gerginliğe yol açınca konu, 2 Ağustos 1903’te mutasarrıfın kendi mütalaasıyla vilayete bildirilmiştir.
Oysa bu arada polis tahkikatı sona ermiş ve zanlılar yakalanmıştır. Sivas vilayeti, kurumlararası anlaşmazlık bir türlü sona ermeyince, Dâhiliye Nezareti’ne başvurarak durumu anlatmış ve ne yapılması gerektiğini sormuştur. Osmanlı Devleti, hukukun üstünlüğünü savunan ve resmi makamların her birinin kendi üzerine düşeni yaparak birinin icraatine diğerlerinin karışmaması ilkesine sahip bir yapıdadır. Bu sebeple 3 Ağustos 1903’te gönderilen tezkere detaylı olarak incelenerek netice 12 Ağustos 1903’te vilayete bildirilmiştir. Alınan karara göre işin adliyeye bırakılması istenmiş ve konu nihayete erdirilmiştir772.
2.1.6.10. Samsun ve Bafra’daki Din Adamları
Samsun ve Bafra’da yaşayan Ermeni din adamları da komite tehdidinden payına düşeni almıştır. Buralardaki kiliselerde çalışan bazı rahipler fesad faaliyetlere karıştıkları için azledilmiştir. Ancak aziller Ermeni ahalisi arasında anlaşmazlıklara neden olmuştur. Zira komiteler arası anlaşmazlıklar Osmanlı Devleti’ndeki tüm Ermeni ahaliyi de ikiye bölmüş vaziyettedir.
Bafra’ya gönderilen yeni rahipde Hınçaklar tarafından tehdit edilerek vazifesine müdahale edilmiş ve kilisede icra-yı ayin etmekten menedilmiştir. Taraflar arası anlaşmazık başlayınca haklılıklarını kanıtlamak isteyen iki taraf patrikhaneye telgraflar göndererek kendi arzularının yerine getirilmesini talep etmişlerdir. Mesele hükûmet tarafından da öğrenilince konunun neticelenmesi ve taraflar arasındaki ihtilafın çözüme kavuşturulması için 24 Mart 1914’te tahkikata başlanmıştır773.
772 BOA. DH. TMIK. M. 150/57 lef 1, 3 Ağustos 1903.
773 BOA. DH. KMS. 18/27, 29 Mart 1914.
218
2. 2. Devlet Hizmetindeki Ermenilere Yönelik Saldırılar
2.2.1. Öldürülen Devlet Adamları
2.2.1.1. Dava vekili Haçik
Dava vekili Haçik Efendi devlet tarafından yürütülen bazı bazı tahkikatların icrası için memur tayin edilmiş ve Ermeni meselesi ile alakalı incelemeler yapan bir zattı. Ancak komiteler kendileri için hizmet etmek yerine devlet taraftarı olan Ermenilerin kendi davalarına hizmet etmedikleri için cezalandırılmaları gerektiğini düşünmekteydi.
Haçik Efendi’nin katline Kumkapı Nümayişi plânı için Beyoğlu’ndaki Kazgancı mahallesinde bulunan eczacı Agop’un evinde, Harikof’un başkanlığında yapılan bir toplantıda Mihran Damadyan, Markar Vremyan, Markar Mumcuyan ve Kirkor Fincancıyan’ın oylarıyla karar verilmiştir774. Haçik Efendi, Kumkapı Nümayişi’nin gördüklerini de anlatarak komite aleyhine ifade vermiştir775. Böylece farkına varmadan ölüm kararının kesinleşmesine sebep olmuştur.
Dava vekilinin idam kararı 30 Eylül 1890’da Topkapı’daki Takyeci mahallesinde, eline "Aziz milletimizin sırrını ifşa edenin cezası idamdır" yazılı bir kâğıt verildikten sonra gerçekleştirilmiştir. Saldırıda hayatını kaybeden Haçik’in cenazesi 1 Ekim 1890'da patrikhaneye götürülmüştür. Burada Papaz Filibos Efendi tarafından icra edilen cenaze ayininin ardından Tülbentçi caddesinden Havuzlu Bostan yoluyla evinin önüne götürülmüş ve buradan Tulumba meydanına getirilmiştir. Cenaze üzerindeki örtü burada kaldırılmış ve tabut dört kişinin omzuna verilerek beraberindeki 50-60 kişi ile Balıklı Kabristanı'nda toprağa verilmiştir. Komiteciler cenazeye hiç kimsenin katılmasını istemediklerinden patrikhaneye bir tehdit varakası göndererek tören yapılacak olursa katılımcılara da suikast düzenleneceğini bildirmişlerdir. Buna rağmen dava vekilini uğurlamak isteyen ahali mezarlığa kadar gitmiştir776.
Haçik öldürüldükten sonra üzerinde bulunan varakadaki mühürlerin Rus tebaasından Agop Aragelof (Badrikyan) adlı bir Ermeniye ait olduğunun anlaşılması Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir kriz yaşanmasına sebep olmuştur. Badrikyan
774 Haluk Selvi, “Uluslararası İlişkiler-İddialar-Belgeler Çerçevesinde Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Sorunu”, 2. Uluslararası Osmanlı Coğrafyası Arşiv Kongresi, Cilt: I, Ed. Hatice Oruç, Mehmet Yıldırır, Songül Kadıoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı, Ankara, 2019, s. 484.
775 Şaşmaz, Kumkapı, s. 114.
776 BOA. Y. PRK. ZB. 6/32, 1 Ekim 1890; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 131.
219
Hınçak’ın “Kızıl Komite” olarak adlandırılan ve suikast emirleri veren bir fırkasının reisiydi. Haçik Efendi’nin yanında bulunan mühürler dışında Ermeni fesad gazeteleri, evrakları ve tehditnâmeleri üzerinde kullanılan mühür de kendisinde bulunuyordu. Bu sebeple Osmanlı Devleti sınırları içinde bir dakika daha kalması istenmemiş ve hemen Rusya’ya gönderilmesi talep edilmiştir777.
Ayrıca Rus konsoloshanesinden Agop’un tutuklanması ve mühürlerin yetkililere de teslimini istemiştir. Konsolosluk tarafından çıkarılan pek çok güçlüğün ardından Agop tutuklandıysa da ne kendisi ne de üzerindeki mühürler ve evraklar zabtiyeye teslim edilmemiştir778. Hatta Osmanlı Devleti’ne mühürün aslı yerine bir kâğıt üzerine çıkarılmış kopyası verilince Zabtiye Nezareti hilaf-ı usul bu hareketin kabul edilemeyeceğini belirterek Agop ile mühürlerin derhal teslim edilmesini istemiştir. Taraflar arasında yaşanan gerginlikten sonra mühürler zabtiyeye gönderilmiş; Agop’un ise akşamları konsoloshaneye dönmesi şartı ile gündüzleri zabtiyeye gönderileceği bildirilmiştir779.
Komiteci Ermeninin bir kere daha devlete teslim edilmemesi üzerine soruna kesin bir çözüm bulunması için Petersburg Büyükelçisi Hüsnü Paşa harekete geçmiş ve Rusya Hariciye Nazırı Giers’le görüşmüştür. Giers, İstanbul Büyükelçisi Nelidoff’la görüştüğünü, Batum’da öğretmenlik yaparken komiteci olan Agop’un üzerinden çıkan mührün ve evrakın komiteye ait olduğunun anlaşıldığını kabul etmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti asayişini tehdit Agop’un zabıtaya teslim edilmesi emrini verdiğini de beyan etmiştir. Hüsnü Paşa’nın Nelidoff’un bu emri uygulamadığını söylemesi üzerine konuyu özel olarak tetkik edeceğini bildirmiştir780.
777 BOA. HR. SYS. 2801/1’den aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), s. 52. Badrikyan, Kumkapı Nümayişi’nden sonra olayları başlatanlardan olduğu gerekçesi ile gözaltına alınmış ve mahkemede Hınçak komitesinin asıl gayesinin “Batı Ermenistan’ın Türk hâkimiyetinden kurtarılması” olduğunu açıkça beyan etmişti. Buna rağmen serbest bırakılmış, konsolosluğa teslim edilerek ülkeden çıkarılması istenmişti. Badrikyan ise ülkeden ayrılmak yerine Haçik Efendi’nin cinayetinde aktif rol oynamıştır. Sertçelik, s. 165.
778 BOA. HR. SYS. 2768/58’den aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), s. 54. Ayrıca Fatma İnce, “Rus Devlet Görevlilerinin Osmanlı Ermenilerini Kışkırtıcı Rolleri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 2, II. Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2008, Erciyes Üniversitesi Yayını, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, s. 156.
779 BOA. Y. PRK. BŞK. 31/81, tarihsiz; Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), s. 80-81.
780 BOA. Y. PRK. EŞA. 12/25’ten aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), s. 57-58.
220
Haçik Efendi’nin karısı ise cinayetten bir gün sonra Hüseyin Nâzım Paşa’nın huzuruna çıkarak kocasının birkaç yıldır Hamparsum Boyacıyan tarafından tehdit edildiğini anlatmıştır. Kadının söylediğine göre Hınçak reisi, Haçik Efendi’nin komiteye katılması için birkaç kez evlerine geldiyse de ret cevabı almıştı. Çünkü dava vekili doğup büyüdüğü, para kazandığı ve ev bark kurduğu ülkesine ihanet etmek istememişti. Kadının ciddi bir iddiası daha vardı; yakında Bâbıâli basılacak ve devlet büyükleri kılıçtan geçirilecekti781.
Cinayetin ardından yakalanan katilin henüz 18 yaşında olan Armenak adlı bir genç olduğu anlaşılmıştır. Armenak ilk ifadesinde ünlü komiteci Hamparsum Boyacıyan782 tarafından beş lira verilerek kandırıldığını iddia etmiştir.783 Ayrıca Beşiktaş'ta bir Ermeni fesat cemiyeti bulunduğunu ve reisinin Azarbey adında bir Ermeni olduğunu beyan etmiştir. Armenak’ın itirafı üzerine Azarbey bulunarak tutuklanmıştır. Daha sonra Armenak'ın evinde arama yapılmıştır. Genç Ermeninin odasında ekmek sandığının yanında bir delik olduğu fark edilmiştir. Delik açıldığında içinde fesat cemiyetine dair dışı siyah kaplı bir nizamname bulunmuştur. Odada iki adet de muzır kitap ele geçirilmiştir. Bunun ardından anne babasının odası aranmış ve burada da Hınçak adlı Ermeni gazetesi, üç kıta yemin varakası, Hırımyan tarafından yazılmış matbu ve muzır bir risale ile cemiyete dair başka evraklar ortaya çıkarılmıştır. Aramadan sonra cinayete ortak olduklarından şüphelenilen Pozant ve Antranik de tutuklanmıştır. Pozant sorgusunda, Sahak Sahafyan, dülger Bogos, Arakel ve hamal Mardiros'un da komite mensubu olduklarını itiraf edince bunlar da tutuklanmış ve mahkemeleri görülmeye başlanmıştır784.
781 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 17. Ayrıca Ramazan Güllü, İstanbul Ermeni, s. 159; Recep Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 130.
782 Armenak komiteye girmesine Boyacıyan’ın vesile olduğunu itiraf etmiştir. Anlattığına göre kendisine “Haçik Efendi hain-i millet olduğu için vücudunun ortadan kaldırılması gerektiği” söylenmiş, suikastçıya önce 5 lira daha sonra da yüksek miktarda para verileceğini beyan edilmişti. Ermeni Komiteleri (1891-1895), s. 15; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 4; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 17; Recep Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 130.
783 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 4. Bazı kaynaklarda Armenak’ın 15 yaşında olduğu bilgisi verilmektedir. Anadol, s. 204. Ancak ilerleyen yıllarda patrikhane kayıtları incelenecek, katilin 18 yaşında ve verilen cezanın da kanuna uygun olduğu anlaşılacaktır.
784 BOA. Y. PRK. ZB. 6/99 lef 1, 28 Kasım 1890.
221
Dava başladığında Haçik Efendi cinayetinde komitenin parmağının olduğunun anlaşılması için mahkemenin gazetelerde neşredilmesi düşünülmüş ancak sonradan bunun bazı sakıncalı durumlara sebep olacağı düşünülerek vazgeçilmiştir785.
Armenak’ın katil olduğu kendi itirafı ile de kesinleşmiş ve “Osmanlı Devleti’nin bir kıtasını ayırarak Ermenistan adında bir devlet kurmak için kurulan cemiyet-i fesadiye üyesi olmak” ve Topkapı’daki Takyeci mahallesinde Çınar adlı mahalde dava vekili Haçik Efendi’yi öldürmek suçları sabit görülerek idam cezasına çarptırılmıştır786. Suikast sırasında yanında bulunan arkadaşı Sucu Melkon ise üç sene müddetle kürek cezasına mahkûm edilmiştir787.
Armenak’ın davası 13 yıl sonra temyiz edilince yeniden yargılama için hazırlıklar yapılmıştır. Armenak, 12 Ekim 1903’te yeniden görülmeye başlanan dava için mahkûm bulunduğu hapishaneden getirilmiş ve mahkeme alınan karar gereği kapalı usûlde yeniden görülmeye başlanmıştır. Müddeiumumi yardımcısı ilk celsede Armenak hakkında verilen kararın kesinleşmesi hususunda ısrar etmiştir. Mahkeme heyeti, iddia makamını dinledikten sonra Haçik Efendi’nin ölmeden önce ifadesinde bahsettiği Cemal Bey ve Kırımîzâde Neşet Efendi’nin ifadelerinin alınmadığı anlaşıldığından mahkeme huzuruna çağırılmaları ve ifade vermeleri için davayı ertelemiştir788.
Davanın ikinci celsesi 24 Ekim 1903’te görülmüş ve bu celsede Kırımîzâde Neşet Efendi’nin ifadesine başvurulmuştur. Neşet Efendi kendisine sorulan tüm sorulara içtenlikle cevap vermiştir. Haçik Efendi’nin suikastten birkaç gün önce hükûmet tarafından bazı tahkikat icrasına memur tayin edildiği için komite tarafından ölümle tehdit edildiğini kendisine anlattığını söylemiştir. Neşet Efendi, Haçik Efendi’nin eğer komite amacına ulaşırsa “İslam mezarlığına defnedilmek istediğini” kendisine bildirdiğini, Galata Emtiya-yı Ecnebiyye Gümrüğü Nazırı Cemal Bey’in de bundan haberdar olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Armenak’a dönülerek bir diyeceği olup olmadığı sorulduğunda Haçik Efendi’yi kendisinin katletmediği yanıtı alınmıştır. Mahkeme,
785 BOA. Y. PRK. A. 6/8, 15 Ekim 1890.
786 BOA. Y. A. RES. 129/36 lef 7, 5 Kasım 1903.
787 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 23.
788 BOA. Y. A. RES. 129/36 lef 7, 5 Kasım 1903.
222
huzura gelemeyecek durumda olan Cemal Bey’den yazılı ifade alınması için ileri bir tarihe ertelenmiştir789.
5 Kasım 1903’te bir sonraki celse görülmüş ve bu kez Cemal Bey’in yazılı ifadesi okunmuştur. Cemal Bey ifadesinde, Haçik Efendi ile katledilmeden önce görüştüğü esnada “Katl edileceğime dair ihtarname aldım. Düşmanlarım beni yaşatmayacaklar.” dediğini hatırladığını, başka bir malumatı olmadığını beyan etmiştir. Armenak’a bir kez daha ne diyeceği sorulduğunda cinayetin işlendiği tarihte henüz çocuk olduğunu, bu yüzden üzerine atılan suçu kabul ettiğini ifade ederek erbab-ı fesaddan olmadığını iddia etmiştir. Bunun üzerine adliye takrirleri, tabip raporları ve Haçik Efendi’nin ölmeden önce verdiği ifade Armenak’ın yüzüne yeniden okunmuştur. Bu takrirlerde dava vekili Haçik’in yanına giden iki Ermeninin kendisine üzerinde “aziz işlere siper olup muhbirlik edenlerin cezası ölümdür” yazan bir zarf verildikten sonra içlerinden birinin Haçik’i bıçak ile karnından yaraladığı; diğerinin ise revolverle iki el ateş ettiyse de isabet ettiremediği bilgisi yer almaktadır. Tabip raporunda ise Haçik’in ölüm nedeni “seyelan-ı dem”, yani kan kaybı olarak bildirilmiştir.
Armenak’ın o tarihte verdiği ifade de mahkeme huzurunda yeniden okunmuştur. Armenak bu ifadesinde 16 yaşında olduğunu, Beşiktaş Ermeni Mektebini bitirdiğini, Hamparsum adlı bir komite reisi tarafından kandırılarak komiteye katıldığını belirtmişti. İtirafına göre cinayeti işlemeden önce Hamparsum kendisine 5 lira ve yanına da suç ortağı olarak sucu Melkon’u vermişti. Üstelik cinayeti kendisinin işlediğini de kabul ediyordu. Armenak işte seneler önce ve cinayetten hemen sonra verdiği bu ifadedeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ediyor ancak ifadenin kendisine ait olmadığını iddia ediyordu.
Avukatı Artin Zilciyan ise Armenak’ın olay tarihinde esasında 16 yaşında bile olmadığını, yalnızca 14 yaşında bir çocuk olduğunu beyan etmiştir. Zilciyan, Armenak’ın yaşı sebebiyle ceza almaması gerektiğini, eğer bir ceza tayin edilecekse bile emsalleri aff-ı aliye mazhar olduğundan kendisinin de bu aftan yararlanması gerektiğini iddia etmiştir790.
789 BOA. Y. A. RES. 129/36 lef 7, 5 Kasım 1903.
790 BOA. Y. A. RES. 129/36 lef 7, 5 Kasım 1903.
223
Mahkeme heyeti adaletin tesisi için her delili ve ifadeyi dikkatle incelemiştir. Bu incelemeler sırasında Armenak’ın tezkere-i Osmaniyesi ve patrikhane kayıtları da tetkik edilmiş ve yaş konusunda yalan beyanda bulunulduğu, katilin o tarihte 18 yaşında olduğu anlaşılmıştır. Bütün incelemeler ve ifadelerin neticesinde 1 Aralık 1903’te Armenak’ın mahkuûmiyeti kesinleşmiştir791.
Armenak kararın kesinleşmesinden hemen sonra bir kez daha hükûmete başvuru yaparak üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir. 7 Aralık 1903’te verdiği dilekçede, suçun işlendiği tarihte 14 yaşında olduğunu, çocukluğundan kaynaklanan bir cehaletle katil olduğunu itiraf ettiğini ancak kendisinin Haçik Efendi’yi öldürmediğini yazmış ve kararı temyiz ettiğini bildirmiştir. Ancak deliller, şahitler ve özellikle de kendi itirafıyla katil olduğu kesinleşen Armenak’ın cezası 23 Ocak 1904 tarihli ilamname ile kesinleşerek ilan edilmiştir792. Armenak’ın, Ceza Kanununun 170. maddesi gereğince “bir kimsenin taammüden katil olduğu kanunen tahakkuk eyler ise kanunen idamına hükmolunur” hükmüne göre verilen idam cezası ise 9 Ocak 1905'te idama bedel olarak müebbeden küreğe konulmasına çevrilerek dava kapanmıştır793.
2.2.1.2. Merzifon İdare Meclisi Azası Kırımlıyan Agop ve Sahak
Merzifon kazası Ermeni faaliyetlerinin yoğun olarak görüldüğü, burada bulunan Amerikan Koleji’nin fesad hareketlerin merkezi haline geldiği bir şehirdi. Bölgedeki Protestan misyonerlerin etkisi ile çok sayıda Gregoryen Ermeni mezhebini değiştirmiş, kolejde eğitim gören çocukların aklına ayrılıkçı fikirler sokulmuştu. Bu fikirlerin küçük yaştaki Ermenilerin dimağlarına yerleştirilmesi için özenle çalışan iki Ermeni vardı. Bunlardan biri Küçük Ermenistan İhtilal Komitesi başkanı ve kolej öğretmeni Karabet Tomayan’dı. İkincisi ise Tomayan’a sekreterlik görevini yerine getiren Ohannes Kayayan’dı. Bu ikili yalnızca Protestanları değil Katolik Ermeni cemaati de kazanmak ve birleşerek isyan etmek arzusundaydı794. Ancak kazada yaşayan Ermenilerin tamamı
791 BOA. Y. A. RES. 129/36 lef 7, 5 Kasım 1903.
792 BOA. Y. A. RES. 129/36 lef 9, 7 Aralık 1903; lef 8, 23 Ocak 1904. Armenak’ın temyiz dilekçesi için bakınız Ek 23.
793 BOA. BEO. 2480/185964, 9 Ocak 1905; BOA. DH. TMIK. M. 190/42 lef 8, 13 Nisan 1905.
794 Anadol, s. 128.
224
ayrılıkçı hareketlerden yana olmadığı gibi devlet lehine çeşitli ihbarlarda bulunan ya da çeşitli devlet kademelerde çalışan çok sayıda Ermeni de burada yaşamını sürdürüyordu.
Küçük Ermenistan İhtilal Komitesi şehirde güç kazanmasının ardından bir talimat almış; Yozgat, Amasya, Çorum, Tokat, Ankara, Sivas ve Diyarbakır’da bulunan camilere, evlerin duvarlarına ve resmi binalara beyannameler asarak halkı isyana davet etmişti. İçeriğinin 1892’de Atina’da yayınlanan Hınçak Gazetesi’nden alındığı anlaşılan afişler Merzifon Amerikan Koleji’nde çoğaltılmıştı. “Vatansever İslamlar” adlı bir komite tarafından asıldığı izlenimi verilen afişlerde Ermenilere karşı cihat ilan ediliyordu. Ermenilerin tamamının kılıçtan geçirileceği ve mallarının yağmalanacağı haber veriliyordu. Hükûmet ise uzun zamandır Ermenilerin hareketlerini yakından izliyordu ve isyan fikrinden haberdardı. Bu sebeple isyan girişimi engellenmiş ve çok sayıda tutuklama yapılmıştı795.
Olaylardan sonra çok sayıda tutuklama gerçekleşmesi komitenin gözünü devletle sorunu olmadan yaşayan ve devlet bütünlüğünü savunan Ermenilere çevirmesine sebep olmuştur. Komite böylece kendi milletlerine ihanet etmekle suçladığı Ermeniler üzerinde âdeta bir cadı avına çıkmıştır. Merzifon kazası İdare Meclisi azası Kırımlıyan Hacı Agop ve arkadaşı Sahak da Osmanlı Devleti’ne hüsn-ü hizmette bulundukları için düşmanlık güdülen kimselerden olmuşlardır. İki Ermeni, müfsid hareketleri devlete ihbar ettikleri gerekçesi ile Merzifon’da yaşanan olaylardan kısa bir süre sonra, 1893 yılı şubat ve mart aylarında ölüm cezasına çarptırılmışlardır. Komite kararları hızla uygulamaya geçmiş, Agop Efendi ve Sahak’ı ortadan kaldırmıştır.
795 Merzifon’da yaşanan Ermeni olayları ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Zeynep İskefiyeli, Ermeni Meselesi Çerçevesinde 1893 Ankara Mahkemelerinin Yeri ve Önemi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2008; Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri; Turgut Işıksal, “Ermeni Faaliyetleriyle İlgili Araştırmalarda Osmanlı Belgelerinin Önemi ve 1893 Merzifon Olayı”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Cilt: XIV, Sayı: 79-80-81 (Nisan-Mayıs-Haziran 1974), Ankara, 1974, (Ermeni), s. 47-52; Turgut Işıksal, “Ermeni Faaliyetlerinin Bir Bölümü 1893 Merzifon Olayı Belgeleri”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Cilt: XIV, Sayı: 82-83-84, Ankara, 1974, (Merzifon), s. 25-31; Dilşen İnce, “XIX. Yüzyılda Amerikan Okullarının Ermeni İsyanlarındaki Etkileri: Merzifon Anadolu Koleji Örneği”, Ermeni Araştırmaları II. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2007, s. 463-474; Öztürk, s. 85-111; Ali Tuzcu, “Merzifon’da Ermeni Ayaklanmaları”, Belleten, Cilt: LVII, Aralık, 1993, Sayı: 220’den ayrı basım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1994, s. 795-829; Oğuz Gül, Amerikan Board Misyonerliği ve 1892-1893 Merzifon Ermeni İsyanına Etkileri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batman, 2012.
225
İlk öldürülen Sahak Efendi olmuştur. Sahak Efendi 25 Şubat 1893’te kilisenin önünden geçtiği esnada kiliseden çıkan altı Ermeni tarafından silahla yaralanmıştır. İfadesi alındığında kendisini yaralayanlardan birinin komite reislerinden Asar adlı Ermeni olduğunu söylemiştir796. Sahak Efendi’nin iyileşemeyerek bir süre sonra öldüğü anlaşılmaktadır. Komitenin sonraki hedefi Agop Efendi ise sessiz tüfekle iki yerinden vurulmuş ve 26 Mart 1893’te hayatını kaybetmiştir797.
Amerika Sefareti Başkâtibi Newberry, yaşanan Ermeni olayları ve suikastlardan sonra bölgede incelemeler yapmak üzere Merzifon’a gelmiş ve buradaki incemelerini bir rapor halinde sunmuştur. Bu raporda iki Ermeninin casuslukla suçlanarak infaz edildikleri anlatılmaktadır. İki Ermenini de silahla kafalarından vurularak sokak ortasında bırakılmışlardı. Öldürülenlerin adı verilmemiş olsa da mahalli hükûmetin bu kişiler sayesinde komitenin varlığından haberdar olduğu ayrıntısı ve rapor tarihi göz önüne alındığında bahsi geçenlerin Kırımlıyan Agop ve Sahak olduğu anlaşılmaktadır798.
Agop ve Sahak’ın ölümü ailelerini maddi olarak sefalet içinde bırakmıştır. Bunun üzerine Sivas vilayeti durumu Bâbıâli’ye haber vererek her iki aileye de maaş tahsisinde bulunulması isteğini arz etmiştir. Zira devlet hizmetindeyken katledilen kişilerin korunup kollanması devlet politikası gereğidir. Bu dönemde Ermeni komiteleri tarafından katledilen kişilerin sayısı gitgide artıyor ve ailelerinin mağdur edilmemesi için derhal maaş tahsisi yoluna gidiliyordu. Hacı Agop ve Sahak da komite terörüne kurban gittiklerinden ailelerine kayd-ı hayat şartı ile üç yüzer guruş maaş tahsisatı yapılmıştır799.
Bir taraftan da katillerin peşine düşülmüştür. Aramalar devam ederken Ordulu dava vekili Mercanyan Mardiros da aynı komiteciler tarafından öldürülmüştür800. Yapılan tahkikat neticesinde yerleri belirlenen komitecilerin yakalanması için bir operasyon düzenlenmiştir. Üç Ermeninin katillerinden Vartersk’in Sivaslı oğlu Hamparsum'un evinde saklandığı öğrenilerek buraya 13 Ağustos gecesi baskın yapılmış ve katil ele geçirilmiştir801. Operasyon sırasında Sahak’ın katili ve Kırımlıyan Agop ile kunduracı
796 BOA. Y. A. HUS. 270/59 lef 2, 26 Şubat 1893.
797 Işıksal, Merzifon, s. 30.
798 BOA. Y. A. HUS. 273/9 lef 2, 12 Nisan 1893; Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri, s. 144; Öztürk, s. 102-103.
799 BOA. İ. HUS. 11/3, 19 Nisan 1893; BOA. BEO. 186/13900, 23 Nisan 1893.
800 BOA. DH. ŞFR. 158/94, 9 Mayıs 1893.
801 BOA. DH. ŞFR. 160/101, 14 Ağustos 1893.
226
Mıgır’ın cinayetlerinde de dahli bulunan Diran oğlu Bağdasar ve komite tarafından haklarında idam kararı verilenlerin ilamlarını hazırlayan Dingil oğlu Setrak da ele geçirilmiştir802.
Ancak komite Kırımlıyan Hacı Agop Efendi’nin ailesini bir türlü rahat bırakmamıştır. Komitenin öfkesinin bir türlü dinmemiş ve oğlu Hayik babasının ölümünden bir yıl sonra henüz 12 yaşında iken suikasta uğramıştır. Çocuk 24 Mart 1894 günü akşamüstü vakti kurşunlanarak öldürülmek istenmiş ancak suikasttan yara almadan kurtulmuştur. Eşini yeni kaybetmiş, oğlunu ise neredeyse kaybetme noktasına gelen Meryem Hanım suikasttan hemen sonra evladını korumak için Sivas vilayetine bir dilekçe vermiştir. Kadın, oğlu Hayik’in Merzifon’da kalması halinde hayatının tehlike altında olacağını ve bu sebeple İstanbul’a alınarak burada bir okulda okutulmasını rica etmiştir803.
Devlet dilekçenin incelenmesi sonucunda annenin başvurusuna hak vererek Hayik’in de babasıyla aynı sonu yaşamaması için çocuk hakkında koruma kararı çıkarmış ve İstanbul’a getirilmesine karar vermiştir804. Ayrıca çocuğun eğitimine devam etmesi için Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Sultaniye (Galatasaray Lisesi) ya da askeri okullardan birine kaydının yapılması istenmiştir. Yapılan yazışmalar neticesinde Hayik’in Mekteb-i Sultaniye’ye parasız ve yatılı olarak yerleştirilmesinin geleceği için daha iyi olacağına kanaat getirilmiş ve çocuk buraya kaydedilmiştir805.
Hayik, İstanbul’daki eğitimine devam ederken bir taraftan da Merzifon’da kalan ailesinin resmi iş ve işlemlerini takip etmiştir. Kırımlıyan Agop Efendi öldürüldüğünde Merzifon’da bazı kişilerin kendisine borçları vardı. 1895 yılına gelindiğinde aile bu paraları hâlâ geri alabilmiş değildir. Bunun üzerine Hayik bir dilekçe yazarak çeşitli kimselerdeki meblağların devlet eliyle tahsil edilmesini talep etmiştir806.
Ermeni komitesi mensuplarından Kiremitçiyan Hacı Karabet de aileye borcu olanlardan biridir. Karabet, Agop Efendi’nin ölümünden sonra mirasından 550 lirayı komite sandığı namına almıştı. Meryem Hanım bu parayı bir türlü tahsil edemeyince
802 BOA. Y. A. HUS. 281/1 lef 2, 24 Eylül 1893.
803 BOA. DH. MKT. 221/38, 28 Mart 1894 lef 1; BOA. İ. HUS. 22/42, 31 Mart 1894.
804 BOA. A. MKT. MHM. 725/3 lef 10, 18 Nisan 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 150.
805 BOA. MF. MKT. 204/42 lef 1, 22 Nisan 1894; lef 3, 6 Mayıs 1894.
806 BOA. DH. MKT. 380/57, 30 Mayıs 1895.
227
Karabet’i dava etmeye karar vermiştir. Kadın mahkemeye başvuracağı sırada serkâtip Arafen imzalı ve komite mühürlü bir mektup almıştır. Mektupta Meryem’in Karabet’i dava etmesi halinde bunun komiteye karşı açılmış bir dava kabul edileceği bildirilmiş ve kadın tehdit edilmiştir. Kocası komite tarafından katledilmiş, evladı öldürülmek istenmiş; bu yüzden evladından ayrılmak zorunda kalmış bu kadın kendisine gönderilen mektupların benzerlerini alan ve bunları hükûmete teslim etmekten korkan pek çok Ermeni muteberanının aksine büyük bir cesaret göstererek mektubu mahalli hükûmete teslim etmiştir. Hükûmet harekete geçerek Kiremitçiyan Hacı Karabet’i nezaret altına almıştır. Sorgusu tamamlanan Karabet 24 Ağustos 1896’da, suç delili tehdit mektubu ile birlikte adliyeye teslim edilmiştir807.
İdare Meclisi azasından olan ve sadakati sebebiyle katledilen Kırımlıyan Hacı Agop’un oğlu Hayik ise eğitimini devletin koruması altında tamamlayarak Mekteb-i Sultaniye’yi başarı ile bitirmiş ve memuriyet hayatına başlamıştır. Bu dönemde Edirne vilayeti Sofulu kazası kaymakam muavini ve Yunan tebaasından Meneleos Efendi’nin görevinde çeşitli suistimaller yaptığı ve Yunan emellerine hizmet ettiği anlaşılınca devlet hizmetinden azledilmiştir. Hayik Efendi bu kişinin yerine kaymakam muavini olarak atanan kişi olmuştur808. Böylece tıpkı babası gibi sadakatle devlet hizmetinde bulunmuş ve devlet katında millet-i sâdıkayı temsil etmiştir.
2.2.1.3. Doktor Joseph
Hınçak komitesi, Tokat’ta yaşayan çok sayıda Ermeni olması sebebiyle buranın kolayca yerleşilebilecek bir şehir olduğunu düşünmüştür. Bu sebeple bölgeye gelen komiteciler Ermeni ahalinin bazılarını vaat ettikleri maaşla, bazılarını ise tehditle yanlarına çektikten sonra yeni komitecilere revolver satarak maddi kazanç da sağlamıştır. Bu arada hükûmete ihbarda bulunduğundan şüphelenilen Ermeniler de öldürülmüştür. Doktor Joseph’de Tokat Ermeni komitesi tarafından öldürülenlerden biridir809.
807 BOA. DH. TMIK. M. 13/75 lef 2, 24 Ağustos 1896.
808 BOA. DH. MKT. 1213/3 lef 6, 26 Kasım 1907.
809 Osmanlı Belgerinde Ermeniler, Cilt: 23, Belge No: 18, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 1990.
228
Doktor Joseph’i öldürmek için ilk yapılan plân gereği dört komiteci görevlendirilmişti. Bu Ermeniler; Çulha oğlu Kirkor, Kahraman oğlu Simon, Çamgüş oğlu Nazar ve Kadayıfçı oğlu Kigork’tur. Ancak bu Ermenilerin suikast girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunun üzerine Kunduracı Dikran, Kunduracı Kiregos oğlu Artin ve Setenciler mahallesinden Leon’dan oluşan yeni bir suikast timi kurulmuştur810.
14 Ekim 1893’te811 harekete geçen yeni suikastçılar Ermeni Katoliği Doktor Joseph’i ortadan kaldırmayı başarmışlardır812. Cinayeti işleyenlerin taraflar arasında düşmanlık yaratmak için Gürcü kılığına giren Ermeni komitecileri olduğu anlaşılmış ve peşlerine düşülmüştür813. Başlangıçta cinayetin sebebinin ne olduğu anlaşılamamış olsa da buradaki postanın 16 Ağustos 1894’te basılmasıyla gerçekler ortaya çıkmıştır. Posta İstanbul’a akçe, emanet ve mektup götürmek üzere akşamüstü saatlerinde posta tatarı Mehmet Efendi eşliğinde yola çıkmıştı. Komiteciler posta arabasının yolunu eşyaları çalmak için kesmiştir. Kendilerine direnen posta tatarı Mehmet Efendi’yi yaraladıktan sonra boğazını keserek kafasını vücudundan ayırmış ve feci şekilde öldürmüşlerdir. Kendilerini yakalamak için gelen zabtiyeye saldırmış; içlerinden birinin şehit olmasına sebep olmuşlardır. Ancak saldırganlar ele geçirilince hem burada yapılanan Hınçak komitesi hem de Doktor Joseph’in cinayetinin nedeni ortaya çıkarılmıştır814.
Ayrıca ayrılıkçı Ermenilerin komiteye zorla kaydettikleri kişilerden maddi fayda sağladıkları, komiteden ayrılmak isteyenleri tehditle yanlarında tuttukları, fakir halkı kandırmak için para vaat ettikleri anlaşılmış ve ele geçirilen çok sayıda eşkıya mahkemeye sevk edilerek çeşitli yıllar aralığında hapis cezalarına çarptırılmıştır. Mahkeme neticesinde Joseph Efendi’nin katilleri Sivaslı oğlu Dikran, Kiragos oğlu Artin
810 BOA. Y. EE. 98/14; Aykun, Ermeni Olaylarında, s. 60; İbrahim Aykun, “Ermeni Olaylarında Tokat”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 382.
811 İbrahim Aykun, “Tokat’taki Ermeni Hınçak Cemiyeti ve Faaliyetleri (1893-1894), Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 503; H. Baha Öztunç, “1897 Tokat Ermeni Olayının Dış Basına Yansımaları ve Olayın Gerçek Yüzü”, History Studies, Volume: 2/1, 2010, http://www.historystudies.net/dergi/tar201512d679f.pdf, (17.10.2017), s. 195.
812 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 16; Erdal, s. 46.
813 Ermeni Komiteleri (1891-1895), s. 17-18. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s 16. 1892’de Merzifon’daki komite, bir meclis toplantısı yapmıştı. Bu toplantıda alınan kararlardan biri de “isyancıların Gürcü elbisesi ve başlığı giymeleri” idi. Hınçak komitesi mensupları bu karar gereği kılık değiştirerek çok sayıda saldırıda bulunacaklardır. Uras, Ermeni Meselesi, s. 465; Ermeni Sorunu [II], s. 68; Alan, Amerikan Board, s. 405.
814 BOA. Y. PRK. ASK. 101/53 lef 1, 10 Kasım 1894; Aykun, Hınçak, s. 512; Aykun, Tokat Ermeni, s. 261-262.
229
ve Gürünlü oğlu Kirkor idama mahkûm edilirken firari olan Çakıcı oğlu Artin ve Sergis’in derhal yakalanmalarına karar verilmiştir. Komitenin açığa çıkması ile cezalandırılan diğer kişiler ve aldıkları cezalar şunlardır: saatçi Ohan oğlu Dikran, Boyacıyan Agop, Turatyan, Çakıcı oğlu Dikran, Pasanyan Kigork, Kirce oğlu Marunam, Karabet, Keşiş oğlu Kigork, Tirdat, Kasab oğlu Kirkor, Godikyan Arşavir ve bir kişiye sekizer; Kalpakçı oğlu Mardiros, Ohannes oğlu Civan, Çıtık oğlu Dikran, Çakıcı oğlu Artin, Simon, Ferman oğlu Simon, Topal oğlu Agop, Topal oğlu Kigork, Mumcu oğlu Sogomon, Tahir oğlu İstepan, terzi Kiraz oğlu Mihran, Kidayıfçı oğlu Kigork, Sarıoğlan oğlu Agop, Kulaksız oğlu Vahan ve 1 kişi yedişer; Hakim oğlu Ovakim, Esmer oğlu Dikran, Esmer oğlu İstepan, Sanos oğlu Artin, Sukyas oğlu Sukyas, Gümüş oğlu Ohannes, Ölçücü oğlu Kirkor, Bedros, Köylü oğlu Ovakim, Gökçe oğlu Karabet, Köstek oğlu Sogomon, Çıtal oğlu Serope, Kirci oğlu Marunek onun oğlu Artin altışar; Altun oğlu Oskaman, Gazel oğlu Bogos, Dikran, Parsihyan Kigork, Hendikyan Artin ise beşer yıl kalebendliğe mahkûm edilmiştir. 18 kişi haklarında herhangi bir kanıt bulunamadığından beraat etmiştir815.
Ayrıca Doktor Joseph’in ailesinin zor durumda kalmaması için eşi ve dört çocuğuna ellişer guruş maaş tahsisi yoluna gidilmiştir816.
Doktoru öldürmek suçu sabit görülerek mahkûm edilenlerden Sivaslı oğlu Dikran hapishanede de rahat durmamıştır817. Dikran Sivas hapishanesinde üzeri boncuklarla işlenmiş bir kese yaparak Tokat’a göndermek istemiştir. Kesenin üzerinde işlenmiş bir yazı olduğu fark edilince tercümesi yapılmıştır. K. Terziyan ve D. Hi. Sivaslıyan’a yadigâr olarak gönderilmek istenen 1 Şubat 1896 tarihli kesede denizciliğe mahsus bir işaret bulunmaktadır. Ayrıca bir bina ve bunların altında bir zincir işlidir. Kesenin üzerinde ise bir haç ve bunun üzerinde (AH. G) ve (S. HI) içeren sarı bir bayrak mevcuttur. Harfler üzerinde inceleme yapıldığında ise (HI) kısaltmasının Higapohotun yani ihtilal kelimesinin ilk harfleri; G. ve S. harflerinin ise Gö Saksaton yani taraftar kelimesinin kısaltması; H’nin ise Hınçak kelimesinin kısaltması olduğu anlaşılmıştır818.
815 BOA. Y. PRK. ASK. 101/53 lef 1, 10 Kasım 1894.
816 BOA. İ. ML. 17/34 lef 6, 29 Nisan 1896.
817 Dikran Hınçak komitesi için para toplarken Ermeni ahaliyi tehditten de geri kalmamıştır. Kirkor veled Mıkır, Protestanların ibadethanesine gittiği bir gün burada Dikran ile karşılaşmıştı. Dikran, Mıkır’a komiteye üye olmasını ve martini ile elbise temini için para vermesi gerektiğini, kabul etmediği takdirde öldürüleceğini söylemişti. BOA. Y. EE. 98/14’ten aktaran Aykun, Ermeni Olaylarında, s. 59.
818 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 331.
230
2.2.1.4. Polis Memuru Setrak
Zabtiye Nezareti Heyet-i Tahkikiye memurlarından polis memuru Agop oğlu Setrak 15 Mayıs 1894’te Galata’da görevi başındayken vurularak yaralanmıştır. Setrak, yaralandıktan sonra saldırgana ateş ettiyse de isabet ettirememiştir. Polis memuru hemen hastaneye kaldırılsa da vücudunda 13 ayrı kurşun yarası bulunduğundan kurtarılamamıştır. Ölmeden önce Heyet-i Tahkikiye memurlarından Hayri Efendi tarafından ifadesi alındığında kendisini vuranın Kampana Sergis olduğunu ifade etmişti. Bunun üzerine Kadıköylü meyhaneci Sergis, suçla doğrudan bağlantısı olduğu düşünülen manevi oğlu Karabet ve uşağı sorguya alınmışlardır. Karabet ilk sorgusunda gerçekleri inkâr etmişse de manevi babası Sergis’e tam tersi yönde bilgi verilerek oğlunun her şeyi itiraf ettiği söylenmiştir. Sergis itiraf kelimesini duyunca bir anlık hiddetle Karabet’in komiteci olduğu bilinen Galata Kilisesi kapı kethüdası Vartan’la sık sık görüştüğünü ağzından kaçırmıştır. Bunun üzerine Vartan da yakalanarak sorguya alınmıştır. Vartan, Karabet’i tanıdığını en başta inkâr etse de sonradan gerçeği kabullenmek zorunda kalmıştır. Tahkikat neticesinde asıl katilin Karabet olduğu anlaşılmıştır819.
2.2.1.5. Polis Komiseri Hacı Dikran
Zabtiye Nezareti hizmetinde polis memuru olarak görev yaptığı bilinen Hacı Dikran Efendi 8 Haziran 1895’te akşam saat 20.00 sıralarında Taşnak mensubu bir fedai tarafından öldürülmüştür. Fedai suikastın ardından kaçmış ve komite tarafından güvenli bir mahale saklanmıştır. Cinayet haberi Truşak gazetesinde duyurulurken “Memurlar arasında derin bir üzüntü, bizim halkımız içinde de büyük bir sevinç vardır”denilerek Taşnak komitesinin memnuniyeti dile getirilmiştir820.
819 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 218-225.Ayrıca Ali Dikici, “Son Dönem Osmanlı Polis Teşkilatı’nda Görev Yapan Ermeni Polisler”, Türk-Ermeni İlişkilerinin Bölgesel Politikalara Etkisi (19. Yüzyıldan Günümüze) Uluslararası Sempozyumu, Bildiriler (12-14 Mayıs 2016), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Bitlis, 2016, s. 117; Abdülhamid Kırmızı, “Osmanlıcılık ile Milliyetçilik Arasında Hamidiye Bürokrasisinin Ermeni Memurları”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: I, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, s. 76.
820 Norman, s. 57.
231
2.2.1.6. Rüsûmat Emini Sinekerim
Yozgatlı Sinekerim Efendi devlet hizmetinde rüsûmat emini olarak görev yaparken Ermeni fesat komitesine dair duyduklarını hükûmete ihbar eden bir zattı. Buna rağmen kendisi de 1891 yılında ihbar edilmişti. İddiaya göre kendisi ve Nihabet adlı bir Ermeni Osmanlı Devleti hakkında kötü konuşmalar ve hareketler sergiliyorlardı. Bunun üzerine haklarında tahkikata başlanmış ve Nihabet’in kasten hedef alındığı anlaşılmıştır. Zira Nihabet de fesat hareketleri sürekli olarak hükûmete ihbar ediyordu. Üstelik Müslüman olmaya karar vermişti821. Nihabet Efendi hakkında yalan ihbarda bulunulurken Sinekerim Efendi’den de kurtulmak istenmiş ve bu yüzden ikisi birden aynı anda hedef alınmıştı. Gerçeklerin ortaya çıkması üzerine iki Ermeni aklanmıştır.
1892-93 yılları arasında Yozgat, Amasya, Merzifon, Çorum, Tokat, Ankara ve çevresinde Hınçak Komitesi tarafından yürütülen faaliyetler nihayet meyvesini vermiş, 6 Ocak 1893’te isyan için tahrik hareketlerinde bulunulmuştur822. Olaylar hükûmetin aldığı tedbirler sayesinde büyümeden engellenmiş, komite ise sessizliğe bürünmüştür. Ancak 1893 yılı sonuna doğru yeniden harekete geçmiştir. Komite bir taraftan isyan için hazırlık yaparken bir taraftan da kendilerine destek vermeyen Ermenileri ortadan kaldırmaya başlamıştır. Komite reislerinden Gülbenk’i ihbar edeceğinden şüphelenilen kuyumcu Hacı Yordan ve Mugaroğlu karyesindeki Simon kâhya bu sebeple öldürülmüştür823. Kalost ise komitecilerin elinden yaralı kurtulmayı başarmıştır824.
821 BOA. DH. MKT. 1898/24, 5 Aralık 1891.
822 Yozgat’ta yaşanan Ermeni olaylarına dair ayrıntılı bilgi için bkz. Taha Niyazi Karaca, Ermeni Sorununun Gelişim Sürecinde Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2005, (Yozgat’ta Türk Ermeni İlişkileri); Taha Niyazi Karaca, “Yozgat’ta Ermeni Ayaklanmaları: Birinci Yozgat Ayaklanması (6 Ocak 1893)”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3-4 Sayı: 12-13, Ankara, 2004, (Birinci Yozgat Ayaklanması), s. 93-120; Gürün, s. 221; Mahir Aydın, “Devlete Başkaldırı Panaroması: 1893 Ermeni Ayaklanması”, 19-20. Yüzyıllarda Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu Kaynaşma-Kırgınlık-Ayrılık-Yeni Arayışlar 5-7 Ocak 2015, Cilt: I, İstanbul, 2015, s. 570-587; Taha Niyazi Karaca, “1893 Yozgat Ermeni Ayaklanmaları”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 317-352; Mithat Aydın, Bulgarlar ve Ermeniler Arasında Amerikan Misyonerleri, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2008, (Bulgarlar), s. 203-205; Selma Yel, Ahmet Gündüz, “1893 (H. 1309) Yozgat’ta Hınçak Komitesinin Tertip Etmiş Olduğu Kilise Hadisesi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 31, Ankara, 2008, s. 31-52; Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri.
823 Taha Niyazi Karaca, “Yozgat’ta Ermeni Ayaklanmaları: İkinci Yozgat Ayaklanması (12 Aralık 1893), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4 Sayı: 14-15, Ankara, 2004, s. 53; Karaca, Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, s. 141.
824 Halis Çanakçı, Abidin Paşa’nın Notlarından Osmanlı Devleti’nin Son Yılları (1880-1906), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019, s. 125.
232
Hacı Yordan’ın ortadan kaldırılmasının sebeplerinden biri de 1893 yılında postayı soyan ve Dr. Joseph’i öldüren Ermeni fesatçılarını hükûmete ihbar etmesidir. Yordan, 1893 yılı bahar aylarında öldürülünce mahalli hükûmet harekete geçerek 10 kişilik bir komiteci grubunu tutuklamıştır. Katillerin mahkemesi Ankara Divan-ı Harbi’nde görülmüş ve hükümleri de burada verilmiştir825. Yozgat Divan-ı Harbi’nin mazbatası ve ayrıntılı evrakı ise Ankara Valisi Abidin Paşa ve Heyet-i Tahkikiye Vekili Ferik Mustafa Paşa tarafından 21 Mayıs 1893'te İstanbul’a gönderilerek yaşananlar Sultan II. Abdülhamid’e bildirilmiştir826.
Bu arada bölgedeki ayrılıkçı faaliyetleri devlet yetkililerine bildiren Sinekerim Efendi de komite tarafından tehdit edilmeye başlamıştır. Hakkında ölüm cezası verilen ve öldürüleceğine dair tehditler almaya başlayan Sinekerim Efendi kendini ve özellikle de ailesini korumak için bir süre onlardan uzak yaşamak zorunda kalmıştır. Devlet, rüsûmat emininin yaşadığı sıkıntılı duruma seyirci kalmayarak kendisine 500 guruş atiyye itasıya birlikte nerede çalışmaya devam edebileceği ile alakalı çeşitli çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar neticesinde polis ya da zabıta olarak değerlendirilebileceği düşünülmüş ve bu memuriyetler için teklifte bulunulmuştur. Ancak Sinekerim Efendi gümrük konusunda deneyimi bulunduğu gerekçesi ile bu teklifi kabul etmemiştir. Bunun üzerine İstanbul Rüsûmat Dairesi’nde çalıştırılması uygun görülmüştür827.
Rüsûmat Emini Sinekerim Efendi İstanbul’a gitmeden önce de Zabtiye Nezareti’ne Sungurlu’da bir komite kurulmak üzere olduğunun haberini de vermiştir. Mahalli hükûmet ise yaşananlara ehemmiyet vermemektedir. Oysa şehirde kaos başlamak üzerindedir. Nitekim burada yaşananlar Sinekerim Efendi ve Misak Uğurluyan’ın ihbarları neticesinde ortaya çıkınca şehrin henüz 23 yaşındaki polis komiserinin yerinin değiştilmesinin ve buraya deneyimli birinin atanmasının komite sorunununa bir parça da olsa yardımcı olabileceği düşünülmüştür828.
825 BOA. Y. A. HUS. 296/51, 10 Mayıs 1894.
826 BOA. Y. A. HUS. 297/43, 19 Mayıs 1894. Yozgat’taki Ermeni olaylarında İngiltere’den getirilen silahlar kullanılmıştır. Komiteciler silahları köylülere satarak kendilerine destek vermelerini ve isyana katılmalarını istemişlerse de kendilerini reddedenler olmuştur. Ne yazık ki bu köylüler öldürülmüşlerdir. Anadol, s. 127.
827 BOA. BEO. 289/21645 lef 1, 1 Ekim 1893; lef 3, 7 Ekim 1893.
828 BOA. Y. A. HUS. 286/43, 15 Aralık 1893.
233
Ancak Sinekerim Efendi ve beraberindeki devlet taraftarı Ermenilerin çabaları şehri korumak için yeterli gelmemiştir. Üstelik 12 Aralık 1893’te başlayan ikinci ayaklanmada komiteciler tarafından öldürülen Ermeni ahali de provokasyon unsuru olarak kullanılmak istenecektir. Provokasyon için hükûmete bazı ihbarlar yaptığı gerekçesiyle Moruk adlı komitecinin emriyle öldürülen Markar oğlu Simon Kâhya kullanılmıştır829. Yozgat’a bağlı İncirli karyesinde işlenen cinayeti tahkik etmek için Mağara nahiyesi müdür ve naibiyle, Tabur Ağası Tosun Bey ve yanlarındaki zabtiyeler karyeye gitmiştir. Katillerin Karayakublu ve Karaçayır Ermenileri olduğu düşünülmektedir830. Ancak Yozgat İhtilal Komitesi olayı kullanarak Ermeni ahaliyi mağdur gibi göstermek istemiştir. Komiteciler, askerlerin buradaki Ermeni kadınlarına tecavüz ettikleri iddiasıyla harekete geçmiştir. Ermeni kadınların feryat figan içinde çarşı pazardan geçirilmeleri plânlanmıştır. Plânın uygulamaya konulduğu gün kilisedeki çanlar çalmaya ve Ermeniler dükkânlarını kapatarak buraya gitmeye başlamışlardır831. Lakin bölge halkından bazıları komitecilerden yana tavır almak istemeyince Ermeni ahali silahla tehdit edilerek kiliseye götürülmek istenmiştir832. Köseoğlu mahallesinde yaşayan attar Kirkor Ağa da tehdit edilen Ermenilerden biridir. Zira Kirkor Ağa komitenin emrini dinleyip dükkânını kapatmış olsa da kiliseye değil evine gitmiştir. Komiteciler bunu haber alınca Kirkor Ağa’nın kapısına dayanmış ve “Kiliseden seni istiyorlar.” diyerek kendisini evden çıkarmaya çalışmışlardır. Yozgat’ın varlıklı Ermenilerinden olan Kirkor Ağa’nın hizmetkârı durumu hükûmete haber verince komitecilerin elinden kurtulmayı başarmıştır833. Olayları gören Müslüman ahali Ermenilerin yaptıklarını haber verince gerekli tedbirler alınmış, kilisede toplanan cemaat dağıtılmıştır834.
Sinekerim Efendi ise hayatının muhafaza altına alınması için İstanbul’a gönderilmiştir. Başkentte yaşamaya başlayan bu Ermeni tüm koruma önlemlerine rağmen 16 Eylül 1895’te Hınçak Komitesi mensuplarından Hamparsum tarafından revolverle
829 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 17.
830 Tahkikat neticesinde katiller yakalanmış ve içlerinden birinin cinayet için Amerika’dan gönderilen Atan Aivazian olduğu anlaşılmıştır. Yargılananların tamamı onar yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Kemal Çiçek, “Amerika’da Türk Ermeni Çatışması ve Harry The Turk Cinayeti”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 5-6 Sayı: 20-21, Ankara, 2006, s. 74.
831 Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 69.
832 Karaca, İkinci Yozgat Ayaklanması, s. 54.
833 BOA. Y. PRK. AZN. 7/32’den aktaran Karaca, İkinci Yozgat Ayaklanması, s. 54.
834 Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 69.
234
vurularak ağır yaralanmıştır835. 19 Eylül 1895’te kendisine tedavisi ve geçiminde kullanılmak edilmek üzere atiyye-i seniyye tahsisi yapılmıştır836.
Ancak hastanede padişahın özel emriyle Dr. Cemil Bey tarafından uzun süre tedavi edilen Sinekerim Efendi bir türlü iyileşememiştir. Hayatından ümidin kesilmesi üzerine son günlerini geçirmek üzere kendi arzusu ile evine nakledilmiştir. Osmanlı 10 Kasım 1895 tarihinde hayata veda etmiştir837.
Sinekerim Efendi’nin annesi İfayet Hanım oğlunun ölümünden sonra hükûmete bir dilekçe vererek yaşadıkları malî sıkıntıları anlatmış ve kendilerine yardımcı olunmasını istemiştir. İfayet Hanım diğer oğlu Ohannes'in, Sinekerim Efendi yerine devlet hizmetine alınmasını istirham etmiştir. Ayrıca devletine seslenerek oğlunun 55 gün ızdırap ve işkence çektikten sonra öldüğünü, çok borçları olduğundan geçim sıkıntısına düştüklerini, devlet tarafından ihsan buyurulan 1000 guruşu cenaze masrafı olarak harcadıklarını; kiliseye, ev sahiplerine, kasaba ve ekmekçi gibi pek çok yere borçları olduğundan “nan-ı aziz” parasına muhtaç hâle düştüklerini anlatmıştır. Devlet zor durumdaki bu ailenin talebine sessiz kalmamış, 13 Aralık 1895’te alınan karar gereği Sinekerim Efendi’nin kardeşi Ohannes’i 800 guruş maaşla devlet hizmetine aldığı gibi annesine de kayd-ı hayat şartıyla 100 guruş maaş tahsis etmiştir838.
Komite, Sinekerim Efendi’nin ardından kardeşi Ohannes Efendi’nin de katledilmesi kararını vermiştir. Bunun öğrenen İfayet Hanım bir kez daha yardım talebinde bulunarak Yozgat’a dönmelerine izin verilmesini istemiştir. Bunun üzerine Ohannes Efendi’nin Rüsumat-ı Eşya-yı Ayniyye memuriyeti sona erdirilerek kendisine 400, annesine ise 100 lira maaş tahsis edilmiş ve memleketlerine dönmelerine izin verilmiştir839.
Sinekerim Efendi’nin katillerinin ise 12 Haziran 1896’da idam edildiği anlaşılmaktadır. Zira Anatoli gazetesinin 13 Haziran 1896 tarihli nüshasında katilin bir gün evvel Zabtiye mektupçusu Ahmet Ragıp Bey, jandarma müfettişi, Polis Meclisi Reisi Hüseyin Bey, Adliyeden Cemal ve İstinad Mahkemeleri azasından Reşat Efendi’nin
835 BOA. Y. PRK. ZB. 16/51, 5 Ekim 1895; BOA. HR. SYS. 35/2, 12 Ekim 1895.
836 BOA. DH. MKT. 430/39, 19 Eylül 1895.
837 BOA. İ. DH. 1329(1313C54)53 lef 2, 2 Aralık 1895.
838 BOA. İ. DH. 1329(1313C54)53 lef 2, 2 Aralık 1895.
839 Abdülhamit Kırmızı, “Son Dönem Osmanlı Bürokrasisinde Akraba Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 2, Sayı: 8, Ankara, 2003, s. 143.
235
gözetiminde ve köprünün İstanbul yönünde asılarak idam edildiği yazmaktadır. Ancak haberde katilin ismi Toron oğlu Karakin olarak verilmektedir840. Bu da Karakin’in Hamparsum’un suç ortaklarından olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Katillerin aynı gün idam edilmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir.
2.2.1.7. Mıgırdıç Tütüncüyan
Mıgırdıç Tütüncüyan Osmanlı Devleti ordusunda askeri cerrah muavini olarak görev yapmış bir kişidir. Tütüncüyan, Bulgaristan'da bulunduğu bir sırada fesat hareketlerin ve düşüncelerin tesirinde kalarak komitelere sempati beslemeye başlamıştı. Durumun haber alınması üzerine 15 Aralık 1888’de hakkında adli tahkikat başlatılmıştır841. Tahkikat neticesinde Marsilya’da bulunan Hınçak komitesi ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir. Bu sebeple Osmanlı Devleti’ne teslim edilmesi taep edilmiştir842. Tüm bunlara bir de fesad düşüncelerini ahaliye benimsetmek için Ermenice bir risalede yayınlayıp çeşitli beyanlarda bulunduğu ve Rusçuk Ermeni komitesi mensubu olduğu gerçeği eklenince 2 Şubat 1889’da ordudaki görevine son verilmiştir843. Doktor Tütüncüyan’ın mülazım-ı sani rütbesi de 26 Şubat 1889’da geri alınmıştır844.
Tütüncüyan ordudan atıldıktan sonra Bulgaristan’da kalmaya devam ederek Danube adlı bir gazete çıkarmaya başlamıştır845. Bir süre sonra gazetenin Osmanlı Devleti aleyhine haber yaptığı tespit edilince ülkeye girişi yasaklanmıştır. Ancak Tütüncüyan 1892 yılında yaptıklarından pişman olduğunu beyan ederek Rusçuk Tüccar Vekâleti’ne müracaat etmiş ve Ermeni komitelerine dair bilgi vereceğini beyan ederek affını talep etmiştir846. Tütüncüyan, affedilmesi hâlinde gazetesinin Osmanlı Devleti’ne
840 Anatoli, No: 5321’den aktaran Partal, Anatoli, s. 49.
841 BOA. HR. TO. 362/8, 15 Aralık 1888.
842 BOA. HR. TO. 362/11, 2 Ocak 1888. Osmanlı Devleti’nin Mıgırdıç Tütüncüyan’ın Bulgaristan topraklarından çıkarılması talebine dair bkz. BOA. HR. TO. 362/23, 2 Şubat 1889.
843 BOA. HR. TO. 362/24, 8 Şubat 1889.
844 BOA. A.} MTZ. (04) 22/46 lef 1, 12 Ocak 1889; Y. A. HUS. 222/64 lef 1, 28 Şubat 1889.
845 Tanup ya da Le Danube adlarıyla da bilinen gazete 1891 ve 1892 yıllarında Rusçuk’ta yayınlanmıştı. Gazetenin amacı Bulgaristan ve Romanya Ermenilerini örgütlemek ve merkezi bir kurul oluşturmaktı. Mildanoğlu, s. 60.
846 BOA. Y. A. HUS. 255/66 lef 4, 22 Ocak 1892; BOA. HR. SFR. 04.. 494/24, 29 Şubat 1892.
236
girmesini de talep etmiştir847. Devlet, cerrahi doktorunun pişmanlığına inanmış ve 7 Ocak 1892’de onu affetmiştir848.
Ancak Tütüncüyan’ın müfsid hareketlerine devam edebilmek için İstanbul’dan Ermenice huruf getirterek Rusçuk’ta yayın çıkardığı ve Yergöğü’nde yaşayan Ermenileri kandırarak iane almak gibi girişimlerde bulunduğu iddia edilince gözler yeniden üzerine çevrilmiştir849. Rusçuk’ta imal edilen humbaralar ile alakalı bilgisi olduğuna inanıldığından İstanbul’a gelerek Ermeni komitelerine yönelik ifadesinin alınmasına karar verilmiştir850. 17 Nisan 1892’de Gürcü kumpanyası vapuruyla İstanbul’a gönderilmiştir851.
Bulgaristan Emareti’nin yaptığı tahkikat neticesinde Tütüncüyan’ın henüz yolda bulunduğu esnada fesad hareketlerden vazgeçmediği ve humbaraları imal edenlerden olduğu anlaşılmıştır. Evinden de komitecilere ait mektuplar çıkması üzerine, henüz gemideyken tutuklanmıştır852. Tütüncüyan’ın İstanbul’a geldiğinde tutuklu olarak mahkemeye çıkarılmasına karar verilmiştir. Ancak komiteye dair ihbarları sebebiyle resmen aff-ı aliye mazhar olduğundan yalnızca Zabtiye Nezareti gözetiminde kalmasına karar verilmiştir. Bir süre sonra sadakatini ispat edince devlet hizmetine alınacaktır853.
Tütüncüyan, İstanbul’a geldiğinde Rusçuk’ta bulunan ve Osmanlı başkentine gönderilmesi plânlanan humbaralar hakkında bilgi vermiştir. Humbaralar bu bilgiler sayedinde Rusçuk’ta telgraf memuru olan Karabet’in evinde bulunmuştur. Bunun üzerine Karabet ve arkadaşları tutuklanmıştır. Humbaraları imal ettikleri bilinen Tiflis papazlarından Karakin Hazaryan ve Hocabey’de yaşayan Harutyun Çakıryan’ın ise peşine düşülmüştür854. Ancak komitecilerin tutuklaması Rusçuk’taki Ermenileri memnun etmemiştir. Galeyana gelen ahali Bulgaristan, Romanya, Rusya ve Yunanistan’daki Ermeni komitelerinin faaliyetleri hakkında bilgiler de veren Tütüncüyan’ın Rusçuk’taki
847 BOA. HR. SFR. 04.. 340/111, 5 Ocak 1892.
848 BOA. İ. DH. 1260/98936, 7 Ocak 1892; BOA. HR. TH. 117/66, 6 Mart 1892.
849 BOA. HR. SFR. 04... 334/81, 1 Şubat 1892; BOA. İ. DH. 1268/99719 lef 1, 26 Şubat 1892.
850 BOA. Y. A. HUS. 255/16 lef 1, 5 Ocak 1892.
851 BOA. HR. SFR. 04... 732/2, 13 Nisan 1892; BOA. HR. SFR. 04... 732/3, 13 Nisan 1892.
852 BOA. Y. A. HUS. 258/87, 24 Nisan 1892; BOA. Y. A. HUS. 260/25 lef 2, 10 Mayıs 1892; BOA. Y. A. HUS. 262/71, 21 Temmuz 1892.
853 BOA. BEO. 38/2815, 23 Temmuz 1892; BOA. Y. PRK. BŞK. 26/84, 23 Temmuz 1892. Ayrıca Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 67.
854 BOA. Y. A. HUS. 259/84; BOA. BEO. 2/129 lef 2, 23 Nisan 1892.
237
evini 1892 yılı mayıs ayında basmıştır. İzmirli kahveci Takfur Havazyan ve Adapazarlı muallim Karnik Dökmeciyan’ın teşvikiyle basılan evde bulunan eşyalar paramparça edilmiştir. Evdeki yataklar ve elbiseler kamalarla delik deşik edilmiş ve Tütüncüyan’ın ailesi sokak ortasında kalmıştır. Aile bir dostlarının evine sığınmaya mecbur olmuştur. Olayın ardından on iki erkek ve bir kadın tutuklanmış, bunların altısının humbara imaline de iştirak ettikleri anlaşılmıştır855.
Humbara imalcilerinden olduğu bilinen komiteci papaz Karakin Hazaryan’ın Kudüs’e geleceği; Paskalya’dan sonra Adana ve Sis tarafına giderek humbara dağıtacağı haber alınmıştır. Bunun üzerine eski komiteci ve şimdi Osmanlı Devleti’ne hizmet eden Mıgırdıç Tütüncüyan’ın gizli kimlikle buraya gönderilmesine ve şahsen tanıdığı Karakin’in yakalanmasına karar verilmiştir. Alınan karar 22 Mart 1893’te Kudüs’e de bildirilmiştir856. Hemen aynı gün Tütüncüyan’a iki bin guruş harcırah tahsis edilmiştir857.
Osmanlı Devleti Tütüncüyan’ı affettikten sonra Rusçuk’ta kalan cerrahlık diplomasını ve aletlerini geri alıp kendisine iade etmek için de girişimde bulunmuştur. Ancak Osmanlı Devleti’nin talebi Rusçuk hükûmeti tarafından reddedilmiş, üstelik Tütüncüyan’ın evi satışa çıkarılmıştır858.
Diploması ve cerrahi aletleri Rusçuk’ta kalan Tütüncüyan’ın devlet hizmetinde nasıl daha faydalı olabileceğine dair çalışmalar yapılmıştır. Fransızca, Rusça, Ermenice, Boşnakça dillerine hâkim olduğu bilindiğinden Matbuat-ı Ecnebiyye Kalemi’nde istihdamına karar verilmiştir859. Tütüncüyan’ın buraya tayin edilmesi ile boşta kalan maaşı ise İstanbul’da polislikte istihdam edilecek olan bir başka Ermeniye, Merzifonlu Ohannes’e tahsis edilmiştir860.
Tütüncüyan’ın zabtiyeye komitelerle ilgili pek çok bilgi vermesinin ardından Matbuat-ı Ecnebiyye Kalemi’nde istihdam edilmesi Hınçak komitesini oldukça rahatsız etmiştir. Böylece Tütüncüyan hakkında ölüm kararı alınmıştır. Tütüncüyan 25 Haziran 1895’te saat 13.00 sıralarında Gedikpaşa’daki evi civarında komitenin gönderdiği fedailer tarafından revolverle yaralanmıştır. Mıgırdıç Efendi’nin komitecilikten devlete sadakat
855 BOA. HR. SFR. 04... 732/71, lef 1, 17 Mayıs 1892; BOA. A.} MTZ (04) 23/78 lef 1, 20 Mayıs 1892.
856 BOA. ZB. 443/2, 22 Mart 1893.
857 BOA. BEO. 182/13612 lef 2, 22 Mart 1893.
858 BOA. HR. SFR. 04... 343/1 lef 3, 26 Ekim 1893.
859 BOA. İ. DH. 1308/44; BOA. BEO. 299/22367, 25 Ekim 1893.
860 BOA. BEO. 330/24696 lef 1, 18 Aralık 1893.
238
dairesine girmesine uzanan hikâyesinde canına kastedilmesi hükûmeti harekete geçirmiş ve devlet tüm imkânlarını seferber etmiştir. Tedavisi süresince muhtaç duruma düşmemesi için bin beş yüz guruşluk bir atiyye-i seniyye verilmiştir861. Tütüncüyan itinalı bir tedaviye rağmen suikastın ertesi günü sabaha karşı hayatını kaybetmiştir. Devlet, Tütüncüyan Efendi’nin cenaze masraflarını da karşılayarak defnedilmesini sağlamıştır862. Suikasti düzenleyen Karekin Gurbetyan, Kigork, hamal Temo ve diğer suç ortakları ise yakalanarak mahkemeye sevk edilmiştir863.
Zabtiye Nezareti kendilerine önemli ihbarlarda bulunmuş Tütüncüyan’ın ailesinin perişan halde kalmasını istememiştir. Bu sebeple henüz emekli maaşı tahsisine müsait olmadığı halde, 1000 guruşluk maaşının yarısının sadaka-i padişahî olarak aileye bağlanmasını talep etmiştir864. Zabtiye Nezareti’nin talebi kabul edilmiş ve 7 Aralık 1896’da alınan kararla aileye 500 guruş maaş bağlanmış, ayrıca atiyye tertibinden 1500 guruş verilmiştir865. Tütüncüyan’ın damadı Misak’ın devlet hizmetinde istihdam edilmesine de karar verilmiştir. Misak, 14 Haziran 1897’de Rüsûmat Emanetine memur tayin edilmiştir866.
Mıgırdıç Tütüncüyan’ın oğlu Sergis 1900 yılında yaş haddine girince maaşı kesilmiştir. Bunun üzerine annesi Annik Hanım bir dilekçe ile kendisinin muhtaç durumda olduğundan oğlunun maaşının kendi maaşı üzerine eklenmesini talep etmiştir. Annik Hanım’ın talebi geri çevrilmemiş, 3 Haziran 1900’de maaşların birleştirilmesine karar verilmiştir867.
Mıgırdıç Tütüncüyan Efendi suikastı Hınçak ve Taşnak komitelerini karşı karşıya getirmesi bakımından önemlidir. Zira komiteler cinayeti hangi tarafın işlemediğine dair ihtilafa düşmüşlerdir. İstanbul’daki Hınçak Merkez Komitesi suikastın bir Hınçak fedaisi tarafından işlendiğini ilan etmiştir. Buna karşılık İstanbul Taşnak komitesi Hınçak’a bir mektup göndererek açıklamalarına itiraz etmiş ve Tütüncüyan’ın kendileri tarafından
861 BOA. DH. MKT. 388/78, 25 Haziran 1895.
862 BOA. DH. MKT. 401/21 lef 1, 22 Temmuz 1895.Ayrıca Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 32, Belge No: 4, İstanbul, 1991.
863 BOA. Y. PRK. AZN. 16/15, 11 Haziran 1896.
864 BOA. Y. MTV. 124/42, 9 Temmuz 1895.
865 BOA. İ. HUS. 50/122, 7 Aralık 1896; BOA. A.} MKT. MHM. 725/13 lef 19, 9 Aralık 1896.
866 BOA. A.} MKT. MHM. 725/14 lef 1, 14 Temmuz 1897.
867 BOA. İ. ML. 38/45 lef 3, 13 Haziran 1900.
239
verilen emir üzerine bir Taşnak üyesi tarafından öldürüldüğünü beyan etmiştir868. Hatta Truşak gazetesinde Hınçak gazetesine hitaben bir de mektup yayınlanmıştır. Mektupta şu satırlar yazmaktadır:
“Hınçak Editörüne,
Hınçak’ın dokuzuncu sayısında Tütüncüyef’in öldürülmesini Hınçak Cemiyeti’nin bir üyesi tarafından üstenildiğini okuyarak şaşırdık. Hâlbuki adı geçen, Troşak teröristlerinden biri tarafından öldürülmüştür. Aslında Tütüncüyef’in bizim mi yoksa sizin mi adamlarımızca öldürülmüş olması önemli değildir fakat bu gibi hataların Hınçak Komitesi’ne yakışmadığının bilinmesini arzu ediyor ve gerekli araştırmalardan sonra yanlışlığın düzeltileceğini umuyoruz.”869
Tütüncüyan Efendi’nin kim tarafından öldürüldüğü komiteler arasında var olan mevcut anlaşmazlığı körüklerken Gregoryen Ermeni Patrikanesi’nin olaya müdahil olma çabası ise dikkat çekicidir. Zira ayrılıkçı hareket destekçisi Patrik İzmirliyan Efendi, muhtemelen hedef saptırmak için, Tütüncüyan ile birlikte birçok Ermeni cinayetini Kürtlerin işlediğini iddia etmiştir870.
2.2.1.8. Polis Komiseri Markar
Ermeni komiteleri Osmanlı Devleti hizmetinde çalışan ırktaşlarının millete ihanet içinde olduğunu düşünmüş, amaçları önündeki engeller olarak görmüştür. Bu sebeple bir taraftan onları ortadan kaldırırken bu cinayetlerle kendilerine katılmayı reddedenlere de mesaj vermiştir. Polis komiseri Markar Efendi komitenin devlet hizmetindeki Ermenileri yok etme politikası neticesinde hakkında idam kararı verilmiş bir memurdur871.
868 Ketsemanian, The Hunchakian Revolutionary Party, s. 745
869 Norman, s. 58
870 Cengiz Kartın, “Ermeni Komitelerinin Faaliyetleri Çerçevesinde Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşu”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: I, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (22-24 Mayıs 2008), Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, s. 396.
871 Markar Efendi’nin idam kararı Galata Ermeni kilisesi ve okulunun aranması sırasında matbu evrak olarak ele geçirilmiştir. BOA. A. MKT. MHM. 630/6 lef 3, 27 Eylül 1896.
240
Ermeni memur, 28 Mayıs 1896'da akşam saat 23.30 sıralarında Kumkapı'da tütüncü Haydar’ın dükkânı önünde otururken saldırıya uğramıştır872. Saldırgan yazmacı çırağı Samik, Markar Efendi’yi revolverle ateş ederek gözden kaybolmuştur873. Samik'in yanında iki revolverle patrikhane kilisesi mahzeninde saklandığı anlaşılınca patrikhaneye gidilerek saldırganın teslim edilmesi istenmiştir. Ancak saldırgan, tahkik heyeti reisinin iki kez teslim talebinde bulunmasının ardından zorla elde edilebilmiştir874.
Zabtiye Nezareti son yıllarda İstanbul’da Ermeni kökenli pek çok devlet memurunun birbiri ardına katledilmesi; zabıta müstahdemi Setrak, polis memuru Mıgırdıç ve Kumkapı polis komiseri Markar’ın bıçak ve revolverle suikasta uğraması ve saldırıların Anadolu’da da devam etmesi üzerine komitelere ve faaliyetlerine dair tedbirlerin alınmasını talep etmiştir875. Bir taraftan da tahkikata devam edilmiştir. Bunun neticesinde katil Samik’in kilisede saklanmasına ve firarına bizzat kilise papazları Haçadur, Arsen ve Hat’ın yardım ettiği anlaşılmıştır. Ancak kilise papazlarından olduğu düşülen Hat’ın Hınçak komitesine mensup olduğu için daha önce zabıtaca muamele gördüğü anlaşılmıştır. Üstelik asıl adı da Ohannes’dir. Bu zat kendini papazlık mesleğine kabul ettirerek ruhani kılığında İstanbul’a gelmişti. Ruhani kisvesi altında suç işleyen ve Ermenileri de suç işlemeye teşvik eden sahte papazla yanındakilerin derhal Kudüs Manastırı’na gönderilmelerine karar verilmiştir. Kilisede çalışan Manuk Narlıyan ise zabıta dairesine götürülmek istenmiş ancak İran tabiyetinden olduğu anlaşılmıştır. Zabıta dairesine gitmekten kurtulan Narlıyan’ın kilisede nasıl çalışabildiği ise yeni bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Zira devletin aldığı karar gereği kilisede Osmanlı uyruğu dışında kimsenin istihdamına müsaade edilmemesi gerekmektedir. Bu sebeple patriklikten izahat istenmesine ve Manuk Narlıyan’ın İran’a iade edilmesine verilmiştir876.
Patriklik kilisede yaşananlara dair verdiği izahatta katilin saklanmasının nedeninin kilise kapıcısı Minas ve odacı Horen’in şaşkınlığı neticesinde olduğunu beyan etmiştir. Ancak devlet, Patrik İzmirliyan’ın ve ruhanilerinin komitecilere yönelik genel
872 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 231.
873 BOA. A. MKT. MHM. 627/26 lef 1, 30 Haziran 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 232.
874 BOA. DH. TMIK. M. 5/66 lef 1, 29 Mayıs 1896; BOA. HR. TH. 175/49, 31 Mayıs 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 232; Dikici, s. 117; Kırmızı, Hamidiye, s. 76.
875 BOA. DH. TMIK. M. 6/62 lef 1, 6 Haziran 1896.
876 BOA. DH. TMIK. M. 6/73 lef 1, 8 Haziran 1896; BOA. DH. TMIK. M. 9/69 lef 1, 25 Haziran 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 234.
241
tavrını bildiğinden kilisede bulunan ve Markar cinayetiyle alakası olan herkesin yerlerinin değiştirilmesini talep etmiştir877.
Polis komiserinin uğradığı suikasta karıştıkları şüphesi ile tutuklanan muallim Zarmaper, Hacı Mihran, çırak Nişan ve Piruz Karinyan ise suçsuz oldukları anlaşılınca salıverilmişlerdir. Ancak daha sonra Zarmaper ve Manuk’un cinayetin tertipçisi olduğundan şüphelenilen ve firari olan kunduracı Kigork’un arkadaşları oldukları ortaya çıkmıştır. Nişan’ın da Kigork’un çırağı olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine tahkikat derinleştirilmiş ve muallim Zarmaper’in cinayetten önce elindeki Truşak gazetesi ile Kigork’un dükkânına gittiği öğrenilmiştir. Tüm bu delillerin ışığında Zarmaper, Mihran ve Nişan’ın cinayete tam olarak iştirak etmeseler de Taşnak komitesi mensubu oldukları anlaşıldığından Akka’ya sürülmeleri gündeme gelmiştir878. Tahkikatın sonunda katil Samik, cinayetin teşvikçisi kunduracı Kirkor; komite mensubu oldukları anlaşılan Zarmaper, Hacı Mihran, çırak Nişan, Minas Papazyan, Mardiros ve Mıgırdıç tutuklanarak haklarında adli işlemlere başlanmıştır879.
Markar Efendi’nin ölümünden sonra annesi Marta, karısı Eznif ve iki oğlu kendilerine maaş tahsis edilmesi talebiyle hükûmete müracaat etmişlerdir. Dilekçeleri Şura-yı Devlet’te görüşülerek dört aile ferdinin her birine yüz yirmişer guruş maaş tahsisine karar verilmiştir880.
2.2.1.9. Haçin Tapu Kâtibi Kirkor Poladyan
Adana vilayetine bağı Haçin kazasında tapu kâtibi olarak çalışan Katolik Ermeni Kirkor Poladyan Efendi 18 Ekim 1896 gecesi evinde ölü bulunmuştur. Ülkenin dört bir yanında devam eden suikastlar sebebiyle kendisini öldürenlerin Ermeni fesatçıları olabileceği değerlendirilerek tahkikata başlanmıştır881.
Oysa Poladyan Efendi’nin öldürülmesi ilk bakışta aile içi bir meseleden kaynaklanmış gibi görünmüştü. Hatta kâtibi öldürdüğü anlaşıldığından kayınbiraderi Arşak ve iki kişi tutuklanmıştı882. Ancak hükûmetin şüphesi üzerine başlayan tahkikat
877 BOA. DH. TMIK. M. 13/21 lef 2, 30 Ağustos 1896.
878 BOA. DH. TMIK. M. 11/22 lef 2, 29 Temmuz 1896.
879 BOA. DH. TMIK. M. 14/37 lef 2, 14 Eylül 1896.
880 BOA. ŞD. 953/48 lef 2, 28 Nisan 1897.
881 BOA. A.} MKT. MHM. 617/11 lef 3, 19 Ekim 1896; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 74.
882 BOA. DH. TMIK. M. 20/71 lef 2, 24 Ekim 1896.
242
derinleştirildiğinde Poladyan’ın Ermeni fesadına dair çok sayıda ihbarda bulunduğu ve bu sebeple komitecilerin kendisine husumet güttüğü anlaşılmıştır. Poladyan öldürülmeden kısa süre önce de Haçin’deki Ermeni muteberanı ve ruhanilerinden fesad hareketlere karışanları ihbar etmiş ve esasen bu sebeple öldürülmesine karar verilmişti. Kayınbiraderi Arşak ve beraberindeki iki Ermeni de komiteci olduklarından infazı gerçekleştirmek için görevlendirilmiş ve cinayeti işlemişlerdi883.
Tutuklananlar hapishaneye gönderilmiş ve yargılanmalarına başlanmıştır. Poladyan Efendi’nin kayınbiraderi Arşak Balyan tutuklandıktan sonra, 17 Ocak 1897’de Ermeni Patrikliği’ne başvurarak başka insanlara da suç isnat etmesi için kendisine işkence edildiğini ve ifade tutanağına söylemediği cümlelerin yazıldığını iddia etmiştir884. Böylece Osmanlı iç işlerine karışmak için bekleyen İngiltere’de Arşak’ın iddiasını bahane ederek 4 Şubat 1897’de resmi bir başvuruda bulunarak suçluların salıverilmesini istemiştir. Ancak başvuru, suçluların eylemleri sabit olduğundan kabul edilmemiştir885.
Bu arada Poladyan’ın ailesi muhtaç durumda olduklarından bahsederek maaş tahsisi için başvuruda bulunmuştur. Ancak başvuruları idare meclisinde bulunan ve Poladyan’ın hain olarak gören Ermeni azaların ret oyuyla olumsuz neticelenmiştir. Yoksulluk içine düşen aile fertleri “dilencilik" yapmaya başlamıştır. Hatta kendilerinin bu halini gören Ermenilere “Devlete sadakat edeceğim diye millete hıyanet edenin çoluk çocuğu böyle dilenir, görünüz!” denilerek ibret için gösterilir duruma gelmişlerdir. Devlet olan bitenden haberdar olunca sadakati yüzünden hayatını kaybetmiş Poladyan’ın, emekli maaşı tahsisindeki gün sıkıntısına rağmen, eşi Teşfon ve 12 yaşındaki oğlu Oseb’e maaş bağlanmasına karar vermiştir886.
2.2.1.10. Maksud Arslanyan
İstanbullu bir ailenin evladı olarak dünyaya gelen Maksud Arslanyan hayatını İzmir’de sürdürmeye karar vererek buraya yerleşmiştir. Arslanyan, 8 Haziran 1902’de İzmir Polis Dairesi’nde pasaport memuru olarak istihdam edilerek çalışmaya başlamıştır. Ancak memuriyet hayatına başlamasından yalnızca bir buçuk ay sonra, 22 Temmuz
883 BOA. A.} MKT. MHM. 617/33 lef 3, 19 Ocak 1889; Recep Karacakaya, Anadolu Vilayetlerinde, s. 95
884 BOA. DH. TMIK. M. 26/66 lef 1, 17 Ocak 1897.
885 BOA. HR. TH. 189/54, 25 Şubat 1897.
886 BOA. A.} MKT. MHM. 617/33 lef 6, 13 Kasım 1898.
243
1902’de Ermeni komitecilerinin devlet hizmetindeki Ermenileri öldürme kararı gereği suikasta uğrayarak hayatını kaybetmiştir887.
Maksut Arslanyan’ın ölümü 7 Ağustos 1902 tarihinde Varna’da çıkan Şarjum adlı Taşnak taraftarı gazete sütunlarında da kendisine yer bulmuştur. Gazetenin verdiği bilgiye göre pasaport memuru, görev yerinin önünde ve 25 kişinin huzurunda iki komiteci tarafından kurşunlanmıştır. Yaralanmasının ardından kendi isteği ile Rum hastanesine götürüldüyse de aynı günün akşamı Ermeni hastanesine nakledilmiştir. Buraya getirilmesinden yedi saat sonra vefat etmiştir888.
2.2.1.11. Polis Memuru Armenak
Osmanlı polis teşkilatı mensuplarından Armenak Efendi de komite terörünün hedeflerinden olarak hayatını kaybedenlerdendir. 10 Haziran 1907’de Van’da bir Ermeninin evinde bomba patlayınca hükûmetin dikkati buraya çevrilmiştir. Ermenilerin evlerinde bomba ürettikleri bilindiğinden buranın aranmasına karar verilmiştir. Polis memuru Armenak Efendi resmi görevini yaptığı halde evin aranması için alınan kararda rol oynamakla itham edilmiştir. Ancak komitecilerin Armenak’a yönelttiği tek suçlama bu değildir. Bazı Ermeniler Armenak’ın Van Valisi Ali Rıza Paşa’nın casusu olduğunu ve daha önemlisi valiye fuhuş için aracılık yapıp kız tedarik ettiğini iddia etmişlerdir. Komitecilerin iddiasına göre Armenak bu işi bırakması için üç kez uyarılmış ancak uyarıları dikkate almamıştır. Netice olarak geleneksel Ermeni normlarının dışındaki hareketleriyle milletinin namusunu lekelemekle suçlanmış ve 16 Haziran 1907’de düzenlenen bir suikastla ortadan kaldırılmıştır889.
2.2.1.12. Ohannes Ferid ve Kardeşi Armenak
Birinci Van isyanından sonra Van ve çevresinde Ermeni komitelerinin etkisi artmıştır. İsyan öncesi ve sonrası vilayet merkezi ve çevresinde ruhaniler başta olmak üzere birçok Ermeni öldürülmüş, Akdamar adası ele geçirilmiş ve üs olarak kullanılmaya başlamıştır. Kılık değiştiren komiteciler çok sayıda eyleme girişmiş, Müslüman ahali ve
887 BOA. DH. TMIK. M. 157/40 lef 3, 27 Aralık 1903.
888 BOA. HR. SFR. 04.. 449/75, 20 Ağustos 1902.
889 Moumdjian, s. 342.
244
Ermeniler arasında düşmanlık hisleri filizlenmişti. Ali Rıza Paşa’dan önceki valiler meseleyi çözümleyememişti. Bunun üzerine Van bölgesi için daha iyi işler yapacağına inanılan Hakkâri Mutasarrıfı Ali Rıza Paşa 18 Mart 1907’de Van Vali Vekilliği’ne tayin edilmiştir890. İyi niyetli, akıllı ve çalışkan olarak tanınan yeni vali bölge halkının refahı için ekonomik durumu iyileştirme çalışmalarına başlamıştır891. Ali Rıza Paşa, ilerleyen yıllarda komiteciler tarafından öldürülecek olan belediye reisi Bedros Kapamacıyan’la birlikte Türk-Ermeni ilişkilerini daha ılımlı hâle getirmek ve Van’da yaşanan gerilimi azaltmak için çalışmalara başlamıştır. Bu konuda kendisine yardımcı olan iki kıymetli insan daha vardır. Aynı zamanda kardeş olan bu Ermeniler vali yardımcısı Ohannes Ferid Efendi892 ve Gevaş kaymakam muavini olan küçük kardeşi Armenak Efendi’dir. Ancak bu iki kardeş Ermeni komitecilerinin hedefi haline gelecek ve küçük kardeş Armenak öldürülecektir. Boyacıyan ailesine mensup bu iki kardeşin neden komitecilerin hedefi haline geldiklerini anlamak için hayatlarına ve hizmetlerine ayrıntılı olarak bakılması gereklidir893.
İki kardeşin büyüğü olan Ohannes Ferid Efendi, Mekteb-i Mülkiye’den mezun olmuş ve memuriyet hayatına Ticaret ve Ziraat Nezareti Tercüme-i Fünûn Kalemi’nde başlamıştır. Burada bir süre çalıştıktan sonra 1887 yılı mayıs ayında Aydın vilayeti Maiyyet Memuriyeti’ne tayin edilmiştir894. Aydın’da meclis-i idare baş kitabeti muavinliğindeyken hizmetleri ve sadakati ile dikkatleri üzerine çekmiş ve rütbe-i salise ile taltif edilmiştir895. 1887 yılı sonlarında Kırkağaç kazasına kaymakam olarak tayin edilmesi gündeme gelmişse de “Mekteb-i Mülkiye’den mezun olan 20-21 yaşlarında bulunan efendilerin birer sene müddetle vilayet ve mutasarrıflık memuriyetlerinde
890 BOA. İ. DH. 1458/25, 11 Eylül 1907; BOA. İ. DH. 1458/34, 15 Eylül 1907; BOA. İ. DH. 1461/6, 20 Kasım 1907; BOA. BEO 3160/236963 lef 1, 3 Ekim 1907; Oktay, Ermeniler, s. 92.
891 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 178.
892 Çeşitli kaynaklarda Ohannes Ferit Efendi’nin Ali Rıza Paşa tarafından vali yardımcılığına atandığı bilgisi verilse de arşiv kayıtlarına bakıldığında bu bilginin doğru olmadığı görülür. Zira Ohannes Ferit Efendi’nin vali yardımcılığına atandığını işaret eden belgeler 1896 yılına aittir. Ali Rıza Paşa ise 18 Mart 1907’de Van’a vali olarak atanmıştır. Kerpe kazası kaymakamı Ohannes Ferit’in vali yardımcılığına atanmasına dair bkz. BOA. İ. DH. 1336/54, 8 Ağustos 1896. Ohannes Ferit Efendi’nin bu tarihten sonra aynı görevde kaldığını 1906 yılında yaşadığı rahatsızlık dolayısıyla İstanbul’a gelmek için izin istemesinden anlıyoruz; BOA. DH. MKT. 1115/50, 14 Ağustos 1906.
893 Boyacıyan ailesi ile Ohannes ve Armenak kardeşlerin ayrıntılı özgeçmişlerine dair bkz. Şenay Atam, “Ermeni Ayrılıkçı Militanların Ermeni Halka Yönelik Saldırıları: Antepli Boyacıyan Ailesi Örneği”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 64, Ankara, 2019, s. 61-81.
894 BOA. DH. MKT. 1420/56, 15 Mayıs 1887.
895 BOA. İ. DH. 1057/83007 lef 3, 11 Aralık 1887; Atam, s. 70.
245
bulundurularak ondan sonra kaza kaymakamlıklarına tayinleri kararı” gereği bu süreyi doldurmasına daha üç ay bulunduğundan tayini gerçekleşmemiştir896.
Ohannes Ferid Efendi 1888 yılı yaz ayları başında hâlâ kaymakam olarak tayin edilmediğinden bir arzuhal vererek durumunu arz etmiştir. Bunun üzerine Dâhiliye Nezareti’nden Aydın vilayetine bir yazı gönderilerek Ohannes Ferid Efendi’nin uygun bir kaymakamlığa atanması ve tayin olana kadar da kaymakam maaşı verilmesi bildirilmiştir897. Bu sırada Söke kaymakamı görevinde bazı suistimallerde bulunduğu gerekçesi ile yargılanmak üzere azledilince Urla kaymakamı buraya, Ohannes Ferid Efendi de Urla kaymakamlığına tayin edilmiştir898. Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayeti Kerpe kazası kaymakamı İsmail Hakkı Bey görevinden istifa edince Eylül 1891’de kaymakam olarak buraya tayin edilmiştir899. Burada görevine devam ederken bir taraftan da hükûmetin kendisine verdiği diğer işleri yerine getirmiştir. 1892 yılında bazı konularda tahkikat yapmak üzere Meis’e gönderilmiş burada da görevini layıkı ile yerine getirmiştir900. Kerpe Kaymakamı iken gösterdiği hüsn-ü hizmet sebebiyle rütbesi bir derece yükseltilmiş, ayrıca Beşinci Dereceden Mecidi Nişanı ile taltif edilmiştir901.
Ohannes Ferid Efendi 25 Mayıs 1894’te hastalığı sebebiyle rapor almış ve Bursa’daki kaplıcalarda tedavi olmak istediğini bildirmiştir902. Aynı yılın sonbahar aylarında tedavisi için bu kez İstanbul’a gelmiş ve 1895 yılı başına kadar burada kalmıştır903. Bu arada üstün hizmeti ve sadakati sebebiyle rütbe-i salise derecesine yükseltilerek bir kez daha taltif edilmiştir904.
Görevinde gösterdiği başarılarla göz dolduran Ohannes Ferid Efendi, 8 Ağustos 1896’da Van isyanından hemen sonra Van vilayetine vali muavini olarak tayin edilmiştir905. Van’a yerleştikten sonra 23 Mayıs 1897’de pazar ayinine iştirak etmiş ve
896 BOA. DH. MKT. 1470/86, 20 Aralık 1887; Atam, s. 70.
897 BOA. DH. MKT. 1511/16, 5 Haziran 1888.
898 BOA. DH. MKT. 1508/90, 16 Mayıs 1888.
899 BOA. İ. DH. 1246/97627 lef 3, 7 Ekim 1891; BOA. DH. MKT. 1880/12, 19 Ekim 1891; Atam, s. 71.
900 BOA. ŞD. 2348/48 lef 6, 2 Temmuz 1892. Ohannes Ferid Bey tahkikat için Meis’de bulunduğu süre uzayınca maddi olarak zor duruma düşmüşse de devlet tarafından kendisine üç bin guruşluk ek tahsisat yapılarak mağdur olmasının önüne geçilmiştir. BOA. DH. MKT. 2024/55, 2 Temmuz 1892; BOA. DH. MKT. 2043/121, 18 Ocak 1893.
901 BOA. DH. MKT. 1992/57, 25 Ağustos 1892; Atam, s. 71; BOA. DH. MKT. 2014/23, 24 Ekim 1892.
902 BOA. DH. MKT. 262/8 lef 3, 18 Temmuz 1894.
903 BOA. DH. MKT. 299/40, 25 Ekim 1894; BOA. DH. MKT. 314/52, 5 Aralık 1894.
904 BOA. DH. MKT. 292/14, 8 Ekim 1894; BOA. İ. TAL. 65/55 lef 3, 17 Kasım 1894.
905 BOA. İ. DH. 1336/54, 8 Ağustos 1896.
246
murahhasa vekiliyle beraber Ermeni muteberanı ve ahalisine komitecilere aldanmamaları, huzur içinde yaşamlarını devam ettirmeleri ve millet-i sâdıka olmaktan vazgeçmemeleri yönünde telkin ve nasihatlerde bulunmuştur906. Çalışmaları bir kez daha takdir edilen Ohannes Ferid Efendi, sınıf-ı evvel mütemayize terfi ettirilmiştir907.
Bu sırada hastalığı nüksetmiş ve Van’daki tedavisinin başarılı olamayacağını belirterek İstanbul’a gitmek üzere bir kez daha dilekçe vermiştir908. Ardından Simato adlı bir vapurla yola çıkmış, dört gece Trabzon’da kaldıktan sonra buradan İstanbul’a hareket etmiştir909. İstanbul’da kısa bir süre kaldıktan sonra Çölemerik kazasına giderek burada bir tahkikat yürüttüyse de yeniden rahatsızlanarak İstanbul’a dönmüş ve beş ay tedavi görmüştür910. Hastalığının tedavisi için daha iyi olacağı düşüncesi ile olsa gerek 1900 yılı Aralık ayında Düyûn-u Umumiye’de boşta olan bir komiserliğe tayinini istemiştir. Ancak bu tayinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır911. Bunun yerine tedavisi tamamlanana kadar İstanbul’da kalmasına müsaade edilmiştir. Ohannes Ferid Efendi İstanbul’daki tedavisini 1902 yılına kadar sürdürdükten sonra iyileşerek görev yerine dönmüştür912. Van’a döndükten sonra görevine devam etmiş ve 1903 yılında kıdem ve hüsn-ü hizmetine binaen ûlâ sınıf-ı evvel rütbesi ile taltif edilmiştir913.
Ohannes Ferid Efendi’nin kardeşi Armenak Ferid ise Gevaş kaymakam muavini Vartan Efendi’nin Van vilayeti bidayet mahkemesi azalığına tayin olması üzerine 1903 yılı sonbaharında bu makama tayin edilmiştir914.
Armenak Efendi de tıpkı ağabeyi gibi görevinde başarılı ve özellikle Ermeni komitecilerine karşı mücadele eden bir kişi olmuştur. Kaza kaymakamı Lütfi Bey’le
906 BOA. Y. MTV. 158/10, 24 Mayıs 1897; Atam, s. 71.
907 BOA. İ. TAL. 130/26 lef 2, 9 Şubat 1898.
908 BOA. İ. HUS. 74/77, 8 Mayıs 1899; BOA. BEO. 1306/97925, 10 Mayıs 1899; Atam, s. 71.
909 BOA. DH. TMIK. M. 79/27, 21 Aralık1899.
910 BOA. DH. MKT. 2338/65, 29 Nisan 1900; BOA. DH. MKT. 2401/111, 11 Eylül 1900.
911 BOA. BEO. 1597/119771, 18 Aralık 1900.
912 BOA. BEO. 1630/122220, 13 Mart 1901; BOA. DH. MKT. 485/23, 22 Nisan 1902; Atam, s. 71.
913 BOA. DH. MKT. 626/67, 4 Ocak 1903; Atam, s. 71. Ohannes Ferid Efendi devletine tüm gayretiyle hizmet eden bir Ermeni idi. Örneğin Van’da Ermenice bilen tercüman ihtiyacı hasıl olunca devlet herhangi bir masraf yapmadan kendisinin yardımı ile bu işi idare edebilmişti; BOA. BEO. 2811/210752 lef 2, 12 Nisan 1906.
914 BOA. DH. MKT. 744/55 lef 10, 7 Ekim 1903; Atam, s. 70; BOA. İ. DH. 1414/32 lef 6, 7 Ekim 1903; BOA. BEO. 2191/164251, 11 Ekim 1903.
247
uyum içinde çalışarak güzel hizmetlerde bulunan Armenak Efendi’nin rütbesi saniye sınıfından bir derece yükseltilerek taltif edilmiştir915.
Gevaş’ta vazifesine devam eden Armenak Ferid Efendi rahatsızlanmış ve burada tedavi görmeye başlamışsa da bir faydası olmamıştır. Bunun üzerine Ali Rıza Paşa 28 Ağustos 1905’te Armenak Efendi’nin raporundan bahsederek İstanbul’da tedavi görürse iyileşebileceği anlaşıldığından kendisine bir süre izin verilmesini istemiştir. Ancak bölgedeki Ermeni faaliyetlerinin artması göz önüne alınarak Armenak Ferid Efendi’nin İstanbul’a gelmesinin uygun görülmediği ve vilayet merkezinde tedavi edilmesinin daha münasip olacağı cevabı alınmıştır916.
Kısa bir süre sonra ağabeyi Ohannes Ferid Efendi’nin romatizma hastalığı da yeniden nüksetmiştir. O da 8 Eylül 1906’da İstanbul’a giderek tedavi olmak istediğine dair dilekçe vermiştir917.
Bu arada rahatsızlığı hafifleyen Armenak Efendi Gevaş’ta çalışmalarına devam etmiş ve 5 Mart 1907 tarihinde bir kez daha taltif edilerek rütbesi mütemayize yükseltilmiştir918. Armenak Efendi komitecilerin halk üzerinde bıraktıkları kötü etkiyi kırmak ve ahalinin sadakat yoluna dönmesi için çalışmıştır. Bir taraftan da komitecilerin Akdamar adasında üs kurmalarına engel olmak için çalışmıştır919. Ancak faaliyetleri sebebiyle komitenin nefretini üzerine çeken kaymakam muavini 15 Temmuz 1907’de sabah saatlerinde fesad faaliyetleri hükûmete ihbar ettiği gerekçesi ile muhtemelen yine hastalığının tedavisi için gittiği Van vilayet merkezindeki Ermeni mahallesinde tenha bir sokakta öldürülmüştür920.
Ohannes Ferid Efendi de kardeşinin katledilmesinin ardından tehdit edilmeye başlanmıştır921. Bunun üzerine güvenli bir yere alınması ve yerine de Karyot kazası eski kaymakamı Leon Efendi’nin tayin edilmesi gündeme gelmiştir. Ancak hakkında birçok
915 BOA. DH. MKT. 785/19, 1 Kasım 1903; Atam, s. 70; BOA. DH. MKT. 906/5, 30 Ekim 1904.
916 BOA. DH. MKT. 1010/7 lef 3, 24 Eylül 1905.
917 BOA. DH. MKT. 1115/50, 8 Eylül 1906. Dilekçeye resmi olarak verilmiş herhangi bir cevap bulunamadığından Ohannes Ferid Efendi’nin de görev yerinde kalmasının daha iyi olacağının düşünülmüş olması muhtemeldir.
918 BOA. DH. MKT. 1150/87, 5 Mart 1897; Atam, s. 70.
919 Oktay, Ermeniler, s. 94.
920 BOA. DH. ŞFR 384/28, 16 Temmuz 1907.
921 BOA. DH. ŞFR. 384/86, 28 Temmuz 1907; Atam, s. 73.
248
şikâyet bulunan eski kaymakamın buraya tayini konusunda net bir karar verilememiş ve ataması üç ay kadar bekletilmiştir922.
Ohannes Efendi daha kardeşi Armenak’ın acısını yaşayamamışken tehdit edilmeye başlamıştı. Vali muavini hem bedenen hem de ruhen oldukça hırpalandığı için İstanbul’a gitmek için izin istemiş ve burada bir memuriyete tayin edilmesinin kendisi için daha hayırlı olacağını düşünmüştür. Ohannes Ferid Efendi, 18 yıllık memuriyet hayatının 11 yılını Van’da geçirmiş, burada faydalı faaliyetlerde bulunmuş, Ermeni komitelerinin burada kök salmaması için Vali Ali Rıza Bey ve kardeşi Armenak ile çalışmalar yürütmüştü. Sadakatinin ve hüsn-ü hizmetlerinin karşılığı olarak bir taraftan devlet tarafından taltif edilirken diğer taraftan komitecilerin nefretini kazanmış iki kardeşten Armenak Efendi devlete hizmet yolunda canını feda etmişti. Osmanlı Devleti tehdit altında bulunan ağabeyinin de aynı sonu yaşamaması için İstanbul’a gitme talebini derhal onaylanmış; Armenak’ın öldürülme sebebinin bir an önce açığa çıkarılması için derhal tahkikata başlanarak firari katillerin peşine düşülmüştür923. Armenak Ferid’in katilleri Şarambeg oğlu Kirkor, Van’ın en tehlikeli ve en etkili komitecilerinden olduğu söylenen Theos, cinayetin azmettiricisi olduğu düşünülen Taşnak komitesi reisi Aram, muhbir David’in katili Dacat ve beraberlerindeki sekiz eşkıya tahkikat ve takibat neticesinde 19 Mayıs 1908’de yakalanmıştır924.
Ohannes Ferid Efendi ise 30 Temmuz 1907’de, jandarma ve asker eşliğinde, Ermeni komitecilerden korunması sağlanarak Trabzon’a getirilmiş; buradan İstanbul’a gitmek için yola çıkmıştır925. İstanbul’da uygun bir göreve atanana kadar izinli sayılacağından bu sürede maaşının eksiksiz ödenmesi için gerekli yazışmalar kendisi İstanbul’a varmadan tamamlanmıştır926.
Ohannes Ferid’in İstanbul’a gitmesi ile resmen boşalan vali muavinliğine kimin tayin edileceği konusu ise bir kez daha gündeme gelmiştir. Konu yeniden görüşülerek bu makama Karyot kazası eski kaymakamı ve Rum milletinden Leon Efendi’nin atanması
922 BOA. DH. MKT. 1184/57; Atam, s. 73.
923 BOA. BEO. 3109/233124; BOA. DH. TMIK. M. 254/11 lef, 15 Eylül 1907; BOA. DH. ŞFR. 387/123, 21 Temmuz 1907; BOA. İ. HUS. 156/23, 24 Temmuz 1907; BOA. BEO. 3109/233123, 26 Temmuz 1907; Atam, s. 73.
924 BOA. DH. ŞFR. 398/70, 17 Mayıs 1908. Ayrıca Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 273.
925 BOA. DH. ŞFR. 385/39, 31 Temmuz 1907; Atam, s. 73.
926 BOA. BEO. 3116/233634, 4 Ağustos 1907; BOA. BEO. 3143/235708 lef 1, 12 Eylül 1907.
249
bir kez daha düşünüldüyse de Ermeni milletinden bir kişinin atanmasının daha doğru olacağı kararına varılmıştır927. Zira bölgede yaşayan gayrımüslim nüfusun önemli bir kısmı Ermenidir.
Ohannes Ferid Efendi 3 Aralık 1907’de alınan kararla Ma’mûretü’l-Aziz vilayeti vali muavinliğine, Ma’mûretü’l-Aziz vali muavini Ohannes Efendi ise Van vilayeti vali muavinliğine atanarak bir nevi becayiş yapılmıştır928. Ancak Ohannes Ferid Efendi can güvenliği olmadığı, rahatsızlığının kendisine mâni olacağı düşüncesi ve yaşadığı kardeş kaybının kendisinde yarattığı üzüntü sebebiyle Ma’mûretü’l-Aziz’e gitmek istemememiştir. Bunun üzerine Cemiyet-i Rüsumiye azasından Asadur Efendi’nin ölümüyle boşa çıkan iki bin guruş maaş da kendisine tahsis edilerek 7 Ocak 1908’de bu makama tayin edilmiştir929. Ohannes Ferid Efendi’nin tayin edildiği kurum değişince Ma’mûretü’l-Aziz’den Van’a tayin edilen diğer Ohannes Efendi’ye de yerinde kalması bildirilmiştir930.
Ohannes Ferid Efendi’nin meziyetleri yalnızca Osmanlı Devleti tarafından değil, Fransa hükûmeti tarafından da takdirle karşılandığından henüz Van vali muavini iken “Officier d’Accademie” nişanı ile taltif edilmek istenmiştir931. Kendisine verilmek istenen nişanı kabul etmesine 1908 yılında izin verildiğinde artık İstanbul’da yaşamakta idi ve Cemiyet-i Rüsumiye de kaldırılmıştı932.
Cemiyet-i Rüsumiye’nin kaldırılması ile boşta kalan Ohannes Ferid Efendi hükûmete dört kıt’a arzuhal vererek münasip bir memuriyet talebinde bulunmuştur933. Bunun üzerine 10 Aralık 1908’de Daniş Efendi’nin vefatıyla boşalan Kosova vilayeti vali muavinliği görevine tayin edilmiştir934. Burada görev yaptığı sırada hükûmete bir dilekçe
927 BOA. BEO. 3175/238053 lef 1, 30 Ekim 1907; BOA. DH. TMIK. M. 257/35 lef 3, 20 Kasım 1907.
928 BOA. İ. DH. 1461/15, 3 Aralık 1907; BOA. BEO 3201/240008; Atam, s. 73; 5 Aralık 1907; BOA. BEO 3210/240692, 16 Aralık 1907.
929 BOA. İ. RSM. 30/28, 7 Ocak 1908; Atam, s. 73
930 BOA. BEO. 3248/243547, 13 Şubat 1908.
931 BOA. DH. MKT. 2625/69, 8 Ekim 1908.
932 BOA. DH. MKT. 2649/57 lef 3, 6 Kasım 1908; BOA. İ. TAL. 456/34 lef 6, 20 Ekim 1908; Atam, s. 72; BOA. BEO 3421/256526, 25 Ekim 1908.
933 BOA. DH. MKT. 2663/89 lef 7, 19 Kasım 1908. Ohannes Ferid Efendi bir mutasarrıflığa tayin edilmek istediğine dair de dilekçe vermiştir. Ancak talebi usüle aykırı bulunduğundan kabul edilmemiştir; BOA. DH. MKT. 2694/62 lef 2, 28 Aralık 1908.
934 BOA. İ. DH. 1471/74, 10 Aralık 1908; BOA. BEO. 3453/258960, 13 Aralık 1908; BOA. DH. MKT. 2687/14, 19 Aralık 1908; BOA. DH. MKT. 2689/85, 23 Aralık 1908; BOA. DH. MKT. 2670/88 lef 2, 29 Kasım 1908.
250
yazarak geçmişte üstlendiği görevleri, kardeşinin katlini ve Kosova vali muavinliği görevi ile birlikte Mekteb-i Sanayi, Ziraat ve Sanayi komisyonlarına da başkanlık ettiğini anlatmış, aldığı olduğu maaş kendisine yetmediğinden bin guruşluk bir zam talebinde bulunmuştur. Talebi 27 Nisan 1909’da onaylanmıştır935. Ancak Osmanlı Devleti’nin tenkisata gitmesi neticesinde buradaki görevi de sona ermiştir. Ardından 3 Eylül 1909’da Kosova Valisi Hüseyin Hüsnü Paşa hükûmete bir tavsiye mektubu göndererek Ohannes Ferid Efendi’nin uygun bir memuriyette değerlendirilmesinin devlet için faydalı olacağını bildirmiştir. Hüseyin Hüsnü Paşa’nın yazdığına göre Ohannes Ferid Efendi “Osmanlılığı ile itfihar eder, vatanperver” biridir936.
Ohannes Ferid Efendi bir süre sonra Cezayir-i Bahr-ı Sefid vilayeti dâhilindeki Limni sancağına mutasarrıf olarak tayin edilmiştir. Ancak 1911 yılında başlayan Trablusgarp Savaşı, onun hayatını da etkilemiştir. Zira savaşın vaziyeti bakımından Limni’nin önemi bir kat daha artmıştır. Ohannes Efendi’nin asker kökenli olmaması sebebiyle buradaki asayişi temin edemeyeceğini düşünen Osmanlı hükûmeti kendisini uygun başka bir yere tayin etme kararı alarak 1912 yılı mayıs ayında Beyoğlu Jandarma Kumandanı Haydar Bey’in sülüsan maaşı ile buraya gönderilmesine karar vermiştir937.
Ohannes Ferid Efendi bir süre tayin bekledikten sonra Canik mutasarrıfı Kani Bey’in azledilmesiyle 8 Eylül 1912’de bu kez buraya tayin edilmiştir938. Canik’te 6 ay çalıştıktan sonra 1333 guruş mazuliyet maaşı ile görevden ayrılan Ohannes Efendi, 26 Ocak 1919’da Dâhiliye Nezareti Memurin ve Sicil-i Ahval Müdürlüğü görevine getirilmiştir939.
İşgal İstanbul’unda yaşayan Osmanlı Ermenisinin eski hastalığının yeniden nüksettiği eşinin 27 Mayıs 1922’de verdiği dilekçeden anlaşılmaktadır. Virginnie Ferid eşinin hastalığı dolayısıyla oldukça zor bir durumda kaldıklarını bildirerek Ohannes Ferid Efendi için gerekli ilaçları almak ve iki çocuğunun bakımını sağlamak amacıyla
935 BOA. TFR. I.. ŞKT. 166/16534, 18 Mart 1909; Atam, s. 74.
936 BOA. TFR. I.. A... 40/3985 lef 2, 2 Eylül 1909; Atam, s. 74.
937 BOA. İ. DH. 1493/31 lef 2, 14 Mayıs 1912.
938 BOA. İ. DH. 1495/6 lef 2, 10 Ağustos 1912; BOA. BEO. 4082/306082, 11 Ağustos 1912.
939 BOA. İ. DUİT. 39/69, 5 Ocak 1919; BOA. BEO. 4553/341427, 28 Ocak 1919.
251
hükûmete başvurmuştur940. Eşinin biriken iki maaşının kendilerine ödenmesi talebi derhal kabul edilerek Maliye Nezareti’ne ödemenin yapılması için yazı gönderilmiştir941.
Ohannes Ferid Efendi, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra yaşamına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak devam etmiştir. 1934 yılında Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi ile Teker soyadını almıştır. 17 Haziran 1948’de İstanbul’da vefat etmiş ve ertesi gün Beyoğlu Balıkpazarı Üç Horan Ermeni Kilisesi’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından Şişli Mezarlığı’na defnedilmiştir942.
2.2.1.13. Bedros Kapamacıyan Efendi
Bedros Kapamacıyan Efendi Van’ın ünlü tüccarlarından biri olmasının yanı sıra Ermeni ve Müslümanların oylarıyla iki kez belediye başkanı seçilmiştir. Van’da belediye başkanlığı yaptığı süre boyunca şehrin kalkınması için çeşitli girişimlerde bulunmuş, Van Gölü’ndeki transit ticaret için belediye teknelerinin kullanılması gibi girişimlerle şehri ekonomik olarak kalkındırmıştır. Merkezi hükûmeti destekleyen siyasi duruşuyla Van Valisi Ali Rıza Paşa ile uyum içinde çalışan bir belediye başkanı olmuştur943.
Kapamacıyan Efendi hakkındaki ilk iftira 1895 yılında kendisini görevden uzaklaştırmak maksadıyla ortaya atılmıştır. Buna göre belediye başkanı vergi toplarken adaletsiz davranmaktadır. Ancak yapılan inceleme sonucunda iddianın doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Ancak böyle bir durum olmadığı anlaşılmıştır944. Bunun ardından 20 Mayıs 1896’da, Van isyanından kısa süre önce, düzenlenen bir suikastla ortadan kaldırılmak istenmiştir. Suikast girişimi Van’daki konsolosluk kavasının Sadettin Paşa’ya gelerek durumu ihbar etmesiyle ortaya çıkmıştır. Kavasın, belediye reisinin evinin bahçesine üç fedainin girdiğini haber vermesi üzerine mahallenin etrafı iki bölük askerle sarılmış ve fedailer yakalanmıştır. Fedailer sorgularında Kapamacıyan Efendi’nin evine komite emriyle gönderildiklerini itiraf etmişlerdir. Komite tarafından maşa olarak kullanıldıkları belli olan ve esasında fakir olan bu insanlar mermi parası dahi bulamadıklarını ve komiteden sekiz mecidiye alarak mermi temin ettiklerini
940 BOA. DH. KMS. 62/13 lef 4, 28 Mayıs 1922.
941 BOA. DH. KMS. 62/13 lef 2, 5 Haziran 1922.
942 Cumhuriyet Gazetesi, 18 Haziran 1948. Ölüm ilanı için bakınız Ek 24.
943 McCarthy ve diğerleri, Development of the Revolution, s. 164.
944 BOA. HR. TH. 160/99, 9 Ağustos 1895.
252
anlatmışlardır. Ceplerinden çıkan ve Amerikan misyonerlerinin dağıttığı ekmek pusulaları ise devlet görevlileri tarafından komite namına çalışan fedailerin kayırıldığı ve yoksullara yardım görünümü altında esasında komitecilere fayda sağlandığına delalet sayılmıştır945. Aynı günlerde yakalanan başka fedailerin ceplerinden de Rus ve İngilizlere ait ekmek fişleri çıkmıştır. Bunun üzerine konsolosluklar artık kadın, çocuk, ihtiyar ve hastalar dışında kimseye ekmek vermeme kararı almışlardır946. Komitenin bu suikastla haziran ayında çıkarılacak Van İsyanı öncesi belediye başkanını safdışı bırakmayı amaçladığı da muhakkaktır.
Kapamacıyan Efendi, 1908 yılında aldığı nişan ile devlet tarafından taltif edilmiş947, bölgeyi Taşnak mensubu komitecilere teslim etmemek için yoğun mesai harcamıştır. 1909 yılında yapılan seçimlerde yeniden belediye başkanı seçilmiş, dürüstlüğü ve samimiyeti ile Van’da sevilen ve saygı duyulan bir kişi olmuştur.
28 Kasım 1911’de Van İngiliz Viskonsolosu Yüzbaşı Seel Bey tarafından konsoloshanede Vali, Kumandan Cabir Paşa, Rus Konsolosu Alfriev, Fransız Konsolosu Zarceshi, Erkân-ı Harbiye Reisi Kaymakam Cemal ve Belediye Reisi Bedros Kapamacıyan Bey’in katıldığı bir davet verilmiş ve burada bazı görüşmeler yapılmıştır. Rus Konsolosu Alfreriev sohbet esnasında Taşnakların menfaatperest ve muzır adamlardan oluştuğunu ve Rusya ile Osmanlı Devleti arasında savaş çıkması için çalıştıklarını iddia etmiştir. Konsolosa göre Osmanlı taraftarı gibi görünen bazı Ermeniler ise savaş çıkması halinde Rusya’nın yanında yer alacaklarını beyan ediyorlardı. Konsolos müfsid olan bu Ermeniler için vatan ve milletin olmadığını ve bunlara karşı şiddetle hareket etmek gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca Kafkaslardan İran’a firar eden Ermeni komitelerini terbiye etmek ve orada herhangi bir hareketlenmeye mâni olmak için bunlara karşı şiddetle hareket edeceğini beyan etmiştir948. İddialarından biri de kendilerinin Kafkasya’da komitecilere karşı şiddetle müdahale ettiklerinden ayrılıkçıların köklerinin kazındığı idi. İngiltere ise bir zamanlar yardımlarda bulunup himaye ettiyse de şimdi
945 Sami Önal, Sadettin Paşa’nın Anıları Ermeni-Kürt Olayları (Van, 1896), I. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2003, s. 160.
946 Önal, s. 161.
947 BOA. İ. TAL. 442/14, 2 Şubat 1908.
948 BOA. HR. SYS. 2776/65’ten aktaran Ermeni-Rus İlişkileri, Cilt III, s. 61.
253
komitelerin karşısındaydı. Alfriev, komitecilerin bu gelişmelerden sonra Osmanlı Devleti’ne gelerek burayı kana boyadıklarını ve insafa layık olmadıklarını söylemiştir949.
Rus konsolosunun uyarılarının ardından Kapamacıyan Efendi ile çatışma halinde olan Aram Manukyan reisliğindeki Taşnak komitesi 1912 yılı Nisan ayında bölgeyi kontrol altına altına alarak ahaliyi sindirmek için büyük bir yangın çıkarmıştır950. Komitenin yangın çıkarmaktaki bir amacı da yangının sorumlusunun Müslümanlar olduğu izlenimi yaratmak, evleri yanan Ermenileri kullanmak ve Avrupalı devletlere mağdur rolü oynamaktır. Meseleye Patrikhane de dâhil olunca Kapamacıyan Efendi’ye gerçek suçluları değil Müslümanları kamuoyunun önüne atması için baskı yapılmaya başlanmıştır951. Talepler bir adım daha ileriye götürülmüş ve göreve henüz gelmiş olan Patrik Ohannes Arşaruni, Kapamacıyan’dan Avrupa devletlerine bir rapor hazırlayarak yaşananların sorumlusunun Müslüman halk olduğunu ve Ermenilerin hayatlarının tehlikede bulunduğunu bildirmesini istemiştir. Kapamacıyan Efendi ise hazırladığı raporda patriğin isteğini yerine getirmediği gibi bir de yangınların sorumlusunun Taşnak
949 Ermeni-Rus İlişkileri, Cilt III, s. 62. Rusya tüm bu uyarıları kendi sınırları içindeki Ermenilerin hareketlerini de göz önüne alarak yapıyordu. Bu düşünce Rusların Ermenilere bakış açısını 1800’lerin sonlarından itibaren şekillendirmiştir. Zira Hariciye Nazırı Prens Boplonosef Ermenilerin her yerde kabahatli ve İmparatorluğun bütünlüğü açısından tehlikeli olduğunu düşünüyor, “Hudutlamıza yapışık ikinci bir Bulgaristan istemiyoruz” diyerek Osmanlı Devleti içindeki Ermeni faaliyetlerini ve bağımsızlık arzularını eleştiriyordu. Doğu Anadolu’da bir Ermenistan kurulursa Ruslaştırmaya çalışılan Kafkasya Ermenileri de bağımsızlık talebinde bulunabilirdi. Uras, Ermeni Meselesi, s. 271-272; Sakarya, s. 57. Prens Boplonosef’in düşüncesi bir süre sonra genel bir politika haline dönüşmüş ve “Ermenisiz bir Ermenistan” Çarlık stratejisi haline gemiştir. 1881 yılında Çar II. Aleksandır’ın bir Ermeni tarafından öldürülmesi de bu politikada önemli bir mihenk taşıdır. Muammer Demirel, “Rusya’nın Ermeni Meselesine Etkisi”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal ve Mustafa Çufalı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s. 211; George A. Bournoutian, Ermeni Tarihi-Ermeni Halkının Tarihine Kısa Bir Bakış, Çev. Ender Abadoğlu ve Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2016, s. 216. Seneler 1914’ü gösterdiğinde Rusya’nın samimi olmadığı açıkça anlaşılmıştır. Ruslar, Anadolu’daki Ermenileri, Kafkasya’da yaşayan Ermeniler aracılığıyla ve Osmanlı topraklarından ilhak edilecek topraklarda bağımsızlık verileceği vaadiyle kışkırtmıştır. Bunun sonucunda bölgedeki komiteciler Türk köylüsü kılığına girerek Ermeni köylerine gelmiş, silah dağıtmaya, çeteler kurmaya, silah ve mühimmat depolamaya başlamışlardır. Documents On Ottoman-Armenians, Vol. II, Doc. 1894 (90), Prime Ministry Directorate General Of Press and Information, Ankara, 1983, s. 4; Mustafa Gül, “1896 Van Ermeni İsyanları ve Sonrasındaki Gelişmeler”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Cilt: 8, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara, 1997, 140. Rus Çarı II. Nikola bir de beyanname yayınlayarak “Ermeniler! Çarlık Hükûmeti altında kan kardeşlerinizle birleşiniz. Bizimle beraber olursanız (sonunda) hürriyet ve adalete kavuşacaksınız.” cümleleri ile Ermenilerin savaşta kendi devletlerine baş kaldırma nedenlerinden biri olmuştur. H. Kemal Türközü, “Türkiye’de Sosyalist Ermenilerin Faaliyetleri ve Gerçekler (1890-1918)”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 25, İstanbul, 1983, s. 95.
950 Hasan Oktay, “On the Assassionation of Van Mayor Kapamacıyan by the Tashnak Committee”, Review of Armenian Studies, Vol: 1 Number: 1, ASAM Institute for Armenian Research, Ankara, 2002, s. 81.
951 Oktay, Ermeniler, s. 113
254
mensupları olduğunu açıkça belirtmiştir. Raporun içeriğini öğrenen Patrikhane Van’a bir heyet göndererek belediye başkanını yatıştırmaya ve olan biteni örtbas etmeye çalışmıştır. Komite ise Kapamacıyan Efendi’nin ortadan kaldırılmasına karar vermiştir952. Zira belediye başkanı bu tavrıyla komite ve patrikhanenin görüşünün evrensel bir Ermeni görüşünü temsil edemeyeceğini göstermiştir953. Dolayısıyla toplumda saygı gören ve görüşleriyle pek çok Ermeninin zihnini şekillendirme ihtimali bulunan bu kişinin ortadan kaldırılması komiteciler için öncelik hâline gelmiştir.
Hakkında verilen infaz kararından haberi olmayan Kapamacıyan Efendi, 6 Aralık 1912’de yanındaki ailesiyle birlikte Marcidciyan’ın isim günü954 kutlamasına gitmek üzere Ermenilerin yaşadığı Bağlar mevkiindeki evinden henüz çıkmışken komite mensuplarının açtığı yaylım ateşinde başına isabet eden iki kurşunla oracıkta hayatını kaybetmiştir955.
Bölgede hem Müslüman hem de Hristiyan ahali tarafından oldukça sevilen belediye başkanının cenaze törenine Taşnak komitesinden hiç kimsenin katılmaması cinayeti işleyenler hakkında ilk fikirlerin oluşmasını sağlamıştır. Cenazeye katılan gizli polisler yalnızca provokasyonları engellemekle kalmamış aynı zamanda Ermeniler arasında dolaşarak sessiz konuşmaları kaydetmiş ve hükûmete ulaştırmıştır. Bu polisler Ermeni ahalinin cinayeti işleyenlere duydukları nefreti ve faillerin Taşnak komitesi mensupları olduğundan şüphelendiklerini duymuş; hükûmetin bir an önce bir şeyler yapması gerektiği yönünde konuşmalara şahit olmuşlardır956. Kapamacıyan’ın cenazesine yalnızca Van ahalisi değil, İngiliz, Rus ve Fransız konsolosları da katılmıştır957.
Suikastın ardından tahkikat başlamış, tüm deliller toplanmış, olay hakkında bilgisi olduğu düşünülen kişilerin ifadeleri alınmıştır. Bedros Kapamacıyan'ın oğlu da ifadesi alınanlardan biridir. Zira genç Ermeni Taşnak komitesine sempati duyan biri olarak
952 BOA. DH. SYS. 109/2; Oktay, Ermeniler, s. 76.
953 McCarthy ve diğerleri, Development of the Revolution, s. 146.
954 Hristiyanlar kutsal kişilerin, aziz, azize gibi önemli din büyüklerinin isimlerini çocuklarına koyduklarında her yıl takvimlerine göre belirlenmiş günlerde kutlama yapmaktadır. En az doğum günü kadar önem verilen bugün de aile ve dostlarla bir araya gelerek yemek yenilir.
955 BOA. DH. SYS. 109/2 lef 2, 6 Ocak 1913; Oktay, Mayor, s. 83; Oktay, Ermeniler, s. 114.
956 BOA. DH. SYS: 109/2 lef 6, 8 Ocak 1913; Oktay, Ermeniler, s. 120.
957 Oktay, Mayor, s. 88; Oktay, Van İhtilal Örgütü, s. 85.
255
bilinmektedir. Cinayetle alakalı bir iddia da bu delikanlının babasını öldürdüğü olmuştur958. Kapamacıyan’ın oğlu verdiği ifade neticesinde cinayetin Taşnak komitesi mensubu Karakin ve arkadaşları tarafından işlenmiş olabileceği sonucuna varılmıştır. Bunun üzerine bunların yakalanması için harekete geçilerek katil Karakin, kendisine yardım ve yataklık eden arabacı Potur, saraç Oseb, kuyumcu Karakin ile olayı planlayan Sahaf lakaplı kişiler Karagündüz karyesinde yakalanmışlardır959. Ayrıca cinayet işlenirken Karakin'in yanında olduğu tespit edilen bir arkadaşı, Azadamard gazetesi960 yazarlarından Vremyan, Taşnak komitesi Van sorumlusu Aram Manukyan961 ve bazı ileri gelen komite mensuplarının da tutuklanmalarına karar verilmiştir. Ancak bu tutuklamalarla Ermeni olaylarının artarak provoke edilebileceği ve daha fazla insanın hayatını kaybedebileceği değerlendirmesi yapılarak özellikle Aram Manukyan ve Vremyan Efendilerin tutuklanması sonraya bırakılmıştır. Alınan kararların İstanbul’da onaylanmaması üzerine cinayetin soruşturulması ve gereğinin yapılması işine hükûmet el koymuştur962.
Dosyanın İstanbul’a intikal etmesinden hemen sonra eski bir milletvekili olan Vremyan'a celp gönderilerek ifadeye çağrılmıştır. Vremyan bunu kabul etmediği gibi Vali İzzet Paşa'nın zalim uygulamaları ve Kürtlerin şekavetlerini anlatan bir dilekçe kaleme alarak şüpheli değil, mağdur oldukları izlenimini yaratmaya çalışmıştır:
958 Ergünöz Akçora, "Yaşayanların Diliyle Van ve Çevresindeki Ermeni Mezalimi", Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu, Van, 1990, s. 151; Hüseyin Çelik, Görenlerin Gözüyle Van'da Ermeni Mezalimi, Van, 1996, (Görenlerin Gözüyle), s. 70; Oktay, Ermeniler, s. 115-116.Hüseyin Çelik, Van’da yaşanan Mehmet Delibaş’la Ermeni mezalimine dair görüşme yapmıştır. Delibaş, Kapamacıyan Efendi’nin katliyle alakalı bildiklerini de anlatmıştır. Anlattığına göre “Kapamacıyan gerçekten tarafsız bir belediye başkanlığı yapmıştır. Ermeni bir esnafa ceza kestiği için, yani Ermenileri kayırmadığı için Van'daki Taşnak komitesi'nin reisi Aram Paşa tarafından ismine karahaç basılmış ve baba belediye başkanı kendi oğluna öldürtülmüştür. Kapamacıyan'ın oğlu meyhaneye götürülmüş, iyice içki içirilmiş, daha sonra Reis faytonla şehirden geçerken oğlunun sıktığı beş kurşunla ölmüştür.”; Çelik, 1915 Görgü Tanıklarınca, s. 88-89; Oktay, Van İhtilal Örgütü, s. 81.
959 Justin McCarthy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran, Ömer Turan, “Kurdish Revolts and the Inspectorates, 1912-1914”, The Armenian Rebellion at Van, (Ed. M. Hakan Yavuz), The Universtiy of Utah Press, Salt Lake City, 2006, s. 165.
960 Azadamard (Özgürlük Kavgası) adlı gazete 1909-1914 ve 1918-1921 yılları arasında İstanbul’da yayınlanmıştır. Mildanoğlu, s. 101.
961 Aram Manukyan ya da esas adıyla Sarkis Hovanesyan sonraki yıllarda 1915 Van isyanının başında bulunacaktır. Manukyan, Çarlık Rusya'nın yıkılmasından sonra Birinci Ermenistan Cumhuriyeti'nin kurucularından olmuştur. Bkz. Haçik Muradyan, "Aram Olmak: Devrimci Bir Devlet Adamının Yetişme Yılları (1879-1908), Agos Gazetesi, Sayı: 1153,13 Temmuz 1918, s. 8-9. 1879’da Zangezur’da doğan, 1915’te Armenak Yekarian’la Van isyanını örgütleyenlerden olan, Kaçaznuni’nin İçişleri Bakanı olan Manukyan, 19 Ocak 1919’da tifüs sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Walker, s. 382.
962 BOA. DH. SYS: 109/2 lef 11, 2 Nisan 1913; Oktay, Ermeniler, s. 117.
256
"Kapamacıyan 10 Aralık'ta öldürülmüş, benim Van'dan ayrılışım bundan 19 gün öncedir. Buna rağmen dün bu olaydan dolayı savcılıkça zanlı sıfatıyla celbname geldiği gibi Akdamar Katogigoshanesi mektepleri seyyar müdürü maktûl Rafael efendinin arkadaşı müdür Aram Efendi'yi mahvetmek maksadıyla Aram'a da aynı meseleden yine zanlı sıfatıyla celpname gönderildiğini haber aldım..."963
Dönemin Van İngiltere konsolos yardımcısı Molyneux-Seel’in 9 Ocak 1913’te Gerard A. Lowther’e gönderdiği raporda Kapamacıyan Efendi’nin katledilmesindeki tek suçlunun Taşnaklar olduğu açıkça belirtilmektedir964. Seel, Kapamacıyan Efendi’nin Van’daki Müslüman ve Hristiyan ahali tarafından oldukça saygı duyulan bir kişi olduğunu ve Taşnaklara karşı valiye destek verdiğini belirtmiştir. Anlattığına göre belediye başkanı valinin görevden alınması için hazırlanan mazbataları imzalamayı da reddetmişti. Seel raporunda, Ermenilerin korkutularak Taşnak mensubu olmaları için Bedros Bey’i öldürmüş olabilecekleri ihtimalinden de bahsetmektedir. Seel, komitenin cinayeti kendilerinin işlemediğini açıklamalarına rağmen bunu ispatlamak için suçluyu yetkililere teslim etmeleri gerektiğini de belirtmektedir965.
Seel’e göre bu cinayetin sebeplerinden biri de Van Valisi Ahmed İzzet Bey’in yalnızlaştırılmasını sağlamaktır. Zira Taşnaklara göre vali buraya atandığında tüm aşiretleri düzenlediği bir pilav partisine çağırmış; Taşnak reislerinden Raphael öldürüldüğünde ise kendilerine göre katil olan Said Ali’yi tutuklamamıştı966. Taşnaklar valinin Kürtlerin her hareketine göz yumduğunu düşünüyordu.
Netice olarak Van’da işlenen cinayet özellikle Ermeni muteberan arasında korku yaratmıştır. Bu suikasta dair dikkat çeken bir başka unsur ise bir zamanlar Armenakanların yuvası olan Van’ın artık Taşnak komitesi tarafından üs olarak kullanıldığının büsbütün ilan edilmesidir. Bundan sonra Van şehri artık Taşnakların kalbi olacaktır.
963 BOA. DH. SYS. 109/2 lef 12, 4 Nisan 1913; Oktay, Ermeniler, s. 118; Oktay, Van İhtilal Örgütü, s. 83.
964 Raporun tam metni için bkz. Demirel, İngiliz Belgeleri, s. 559-560.
965 FO. 195/249, No. 37, 9 Ocak 1913’ten aktaran Muammer Demirel, Ermeni Tehciri, s. 391.
966 Molyneux-Seel’den Lowther’a, no 1, 9 Ocak 1913, FO 881/10339, no 65, s. 46’dan aktaran Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 296.
257
2.2.1.14. Doktor Maltızyan
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na girmesinin ardından Ermenilerin koruyucusu olduğunu iddia eden İngiltere, Fransa ve Rusya’nın başı çektiği devletlerle çeşitli cephelerde savaşmaya başlamıştır. Savaş sırasında Rusya ve İngiltere'ye karşı açılan İran cephesinde cephane ihtiyacı baş göstermiştir. Cephanelerin kış mevsimi sebebiyle nakli gerçekleştirilemeyince insan sırtında taşınmasından başka ihtimal kalmamıştır. Ancak cephanenin kolaylıkla nakledilebileceği düşünülen Van şehrindeki erkekler savaşa gittiklerinden burada yalnızca kadın, çocuk ve ihtiyarlar kalmıştır. Bunun üzerine vali başkanlığında toplanan şehir müdafaa meclisi ne yapılabileceğine dair fikir alışverişinde bulunduktan sonra bir karar almak zorunda kalmıştır. Bu karar cephanenin 12-17 yaşları arasındaki çocuklar tarafından götürülmesidir967. Bu amaçla ailelerinden izin alınan 120 olan çocuk cephaneyi götürmek için yola çıkmıştır. Bu çocukların 32’sinin yaşları 15 ve üzeri olduğundan bu çocuklara ve eşlikçi öğretmenlere silah verilmiştir968.
Çocuklar görevlerini başarıyla yerine getirmiştir. Ardından eve dönüş yolculuğu başlamıştır. 21 Ocak 1915 tarihinde çocukların geri dönmek için yola çıktıkları haberi alınmış olsa da ağır kış şartlarının kendisini göstermesi bir facia yaşanmasına sebep olmuştur. Zira çok sayıda çocuk Çuh dağlarından geçerken donarak hayatını kaybetmiştir. Kurtarılabilen 40 çocuk ve 8 jandarma ise Van'a getirilmiştir969.
Çocuklar Van’a ulaştırıldığında, hastaneler savaş dolayısıyla dolu olduğundan büyük bir evde Dr. Refik ve Dr. Maltızyan'ın yardımları ile tedavilerine başlanmıştır. İki doktorun gayretleri sonucu 22 çocuk hayata geri döndürülebilmiştir970. Ancak Dr. Maltızyan, Gregoryen olduğu için buradaki Katolik ve Protestan Ermenilerce pek sevilmeyen biridir971. Bir de Türk çocuklarına yardımcı olunca komitenin öfkesini üzerine çekmiştir.
Dr. Maltızyan’ın kapısı 1915 yılı Nisan ayının 9’unu 10’una bağlayan gece çalınmış ve doktor hastaya çağırılmıştır. Meslek etiği gereği hazırlanarak evden çıkarılan doktor komitenin oyununa geldiğinden habersizdir. Doktorun ailesi Maltızyan’ın sabaha
967 Anadol, s. 258; Hocaoğlu, Arşiv, s. 621-622.
968 Ilgaz, Şark, s. 81; Talay, s. 80.
969 Ilgaz, Şark, s. 88-89; Kantarcı, Ermeni İsyanları, s. 148-149.
970 Ilgaz, Şark, s. 101, Kantarcı, Ermeni İsyanları, s. 149.
971 Talay, s. 81. Şenol Kantarcı, “Tehcir’e giden Yolda Önemli Bir Olay: 1915 Van İsyanı”, Türk Yurdu, Cilt: 26 Sayı: 225, Ankara 2006, s. 117-118.
258
kadar dönmediğini fark etse de hastanın başında beklediğini düşünerek hiçbir şeyden şüphelenmemiştir. Ancak gerçek güneşin doğuşuyla ortaya çıkacaktır. Zira Maltızyan göğsüne "Düşmanlarımıza hizmet edenin akıbeti budur" yazısı iliştirilerek asılmış bir vaziyette bulunmuştur972. Maltızyan’ın öldürülmesi Türk ve Ermeni ahali arasında büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır. Vali Cevdet Paşa’da devlete hizmet ettiği için öldürülen doktorun üzüntüsünü yaşamış ve Maltızyan’ın özel bir cenaze töreni ile defnedilmesini sağlamıştır973.
2.2.2. Yaralanan Devlet Adamları
2.2.2.1. Hafiye Dikran
Dikran Efendi Van vilayetinde ikamet eden ve Osmanlı Devleti’nde hafiye ve mütercim olarak istihdam edilen bir Ermenidir. Ancak Kumkapı Nümayişi’nden sonra Hınçak komitesinin devlete hizmet eden Ermenileri ortadan kaldırma planı gereği saldırıya uğramıştır. Dikran Efendi, 1890 yılı Kasım ayında 15 yaşlarında bir Ermeni çocuk tarafından getirilen imzasız bir mektup almıştır. Mektupta eskiden milletperver ve muteber bir öğretmen iken şimdi millet aleyhinde hükûmete hizmet etmekte olduğundan istifa etmezse öldürülmesine kesin olarak karar verildiğinden bahsedilmektedir. Dikran Efendi mektubu hükûmete ihbar etmiştir. Ancak komite mektupla alakalı araştırmalar neticelenmeden harekete geçmiştir. 7 Kasım 1890’da gece bir buçukta eve giden Dikran Efendi’ye revolverle suikast düzenlenmiştir. Dikran Efendi saldırıdan yaralı olarak kurtulmuştur. Bunun üzerine komitecilere ulaşabilmek için mektubu getiren çocuğun peşine düşülmüş ve iki Ermeni tutuklanmıştır974.
2.2.2.2. Agop Şahinyan ve Nezret Potukyan
1876'da açılan ilk Meclis-i Mebusan’da Osmanlı Devleti’nde yaşayan farklı milletlerden olan vatandaşlar da temsil haklarını kullanmışlardır. Bu meclisin vekillerinden biri de Agop Şahinyan Efendi olmuştur. Devlet taraftarı olmasıyla bilinen Agop Efendi, 25 Nisan 1877’de Osmanlı-Rus Savaşı vesilesiyle mecliste yaptığı
972 Talay, s. 121; Oktay, Ermeniler, s. 150.
973 Ilgaz, Şark, s. 122; Kantarcı, Ermeni İsyanları, s. 150
974 BOA. Y. A. HUS. 240/99, 7 Kasım 1890; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 58-59; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 85; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 92.
259
konuşmada Sivas’taki Osmanlı Ermenilerinin Rus himayesini kabul etmediklerini; Rusya’nın gayrimüslimleri bahane ederek savaş açmasını inandırıcı bulmadıklarını, yüzyıllardır tebaası bulundukları devletin iç işlerine karışmaya da hakları olmadığını beyan etmiştir975. Agop Efendi meclisin kapatılmasından sonra memleketine dönerek Sivas'ta vilayet İdare Meclisi azası olarak görev yapmaya başlamıştır. Sivas vilayeti Meclis İdaresi azası ve Ermeni muteberanından Nezret Efendi de devlete karşı daima güzel hizmetlerde bulunan, sadakatinden şüphe edilmeyen, her hareketiyle devletinin rızasını kazanmaya çalışan bir insan olarak bilinmektedir976.
Yakın arkadaş olan Agop Şahinyan ve Potukyan Nezret, Kumkapı Nümayişi’nin ardından 10 Kasım 1890'da Bağdasyan Manuk, Deryiyan Nezret, Meskiyan Agop, Barcamyan Ohannes, Minas Efendi, Aleksiyan Karabet, diğer Karabet ve Kanburyan Kigork ile birlikte Mabeyn-i Hümayun Serkatipliği'ne ulaştırdıkları bir mektup ile devlete bağlılıklarını bildiren Ermenilerdendir977. Ancak hâl ve hareketleri ile yalnızca devletin değil komitecilerin de dikkatini çekmiştir. Zira komiteciler böyle güçlü ve varlıklı ırktaşlarının kendi gayelerine hizmet etmesini istiyor ve kendilerinden taraf olmayanları korkutarak kendileriyle hareket etmeye zorluyordu.
Sivas'ta Vilayet İdare Meclisi azası Potukyan Nezret Efendi arkadaşları arasında komiteye boyun eğmediği için ilk saldırıya uğrayan olacaktır. Nezret Efendi 13 Mart 1895 sabahı kiliseden çıkmış evine doğru giderken sokak ortasında saldırıya uğramıştır. Tanınmamak için yüzlerini kapatan komiteciler Nezret Efendi’yi başından ve boynundan hafif bir şekilde yaralayarak firar etmişlerdir978.
Tanil Çavuş ve fedaileri 1895 yılı sonbahar aylarında gözlerini bu iki Ermeniye çevirmiştir. Böylece Potukyan Nezret Ağa 12 Eylül 1895’te kendisine gönderilen ilk tehdit mektubunu almıştır. Mektupta şu satırlar yazmaktadır:
“Bay Potukyan Nezret Efendi
Arzunuz üzerine tekrar görevinize atanmış olduğunuzu öğrendik. Omuzumuza ve böğrümüze saplanan hançeri hatırlattınız. Eğer özel
975 Koç, s. 15.
976 Potukyan Nezret’in rütbesi Sivas vilayeti Meclis-i İdaresi azalığı görevindeyken dirayeti, hüsn-ü hizmeti ve sadakati sebebiyle 8 Aralık 1893’te saliseden saniyeye çıkarılmıştı. Bkz. BOA. İ. TAL. 39/15 lef 13, 8 Aralık 1893.
977 BOA. Y. PRK. UM. 19/54 lef 2, 10 Kasım 1890.
978 BOA. Y. PRK. UM. 31/83, 13 Mart 1895.
260
fikirleriniz ve alçakça hareketlerinize devam ederseniz hakkınızda verilen bir ölüm kararının yerine getirileceği şüphe ve tereddütten uzaktır. Bunun için nereye müracaat etseniz bir yarar sağlamıyacağını iyice bilmelisiniz. Yalnız bir kurtuluş yolu var. O da oranın Hınçakyan şubesine cerime olarak 100 lira vermenizdir. Şayet bu işte ihmal edip tek bir kişiye zararınız dokunur, istenen şeyi gizlice yerine getirmez iseniz, ölümünüz kesinleşir. Hem de sürat kazanır.”979
Komiteciler, zaten hain ilan ettikleri bu kişilerin paralarını almalarının doğal hakları olduğunu düşündüklerinden para talebinde bulunmayı da normal karşılamaktadır. Ardından yeni mektuplar yazılmış ve evlerine girilerek Potukyan Nezret ile Şahinyan Agop’a elden teslim edilmiştir. Komiteciler silahlarını muteberan Ermenileri hedef almadan ateşleyerek Nezret ve Agop’u korkutmaktan da geri durmamıştır980. Her iki Ermeniye yazılan mektuplar hemen hemen aynı satırları taşımaktadır:
"Şu mektubu yazmaktan maksat milliyetperverliğinizi anlamaktır. Bu şirket ve dağ çetesi sizin için bedenen ve manen çalışmaktadır. Millet için kan döküyoruz. İşbu küçük çete İngiltere usulünce ve dağ harekâtı tertibatına muvafık ve Büyük Hınçakyan’ın taht-ı tasdikinde olarak teşkil olmuştur. Dağ seraskeri Tanil Çavuş’un iktidarını gördünüz zannederim. İşte o Tanil Çavuş benim. Dağ kuşuyum ben, Ermeni kahramanlarını tesci edeceğim. Şahinyan bilmiş ol ki muavin gibi seni de mahv ve tebid edeceğiz. Sinek denen hayvanın üç ay ömrü olduğunu bilirsin. Senin o kadar da ömrün yoktur. O gammazlığın sebebiyle çarşıda ve her mahallede, her nerede rast gelir isek seni mahvedip dünyada gezdirmeyeceğiz. Eğer hânümanını viraneye döndürmez isem benim ismime Tanil Çavuş deme yahut demesinler. Eğer yaşamak ister isen Seyran Tepesi’nde bir dikili taş vardır. Onun altına 200 Osmanlı lirası bırak. Bu kadar kâfi, fazla söz baisi tasdiktir. Tanil Çavuş”
979 Akçora, Fırat Havzası’nda, s. 146. Tanil Çavuş yalnızca Ermenileri değil, Müslümanları da yağma ve kıyımla sindirmiştir. Ermenilere söylediğine göre çetesi İngiliz usulüne ve dağ harekâtına uygun olarak İngiltereli büyük bir şahıs tarafından kurulmuştu. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 133; Şahin, Türk-Ermeni, s. 131.
980 BOA. DH. TMIK. M. 20/93 lef 1, 26 Ekim 1896.
261
Potukyan Nezret’e yazılan mektubun Şahinyan Efendi’ninkinden iki satırlık bir farkı vardır. Bu farklardan birincisi Nezret Efendi’den 100 İngiliz lirası istenmesidir. İkincisi ise “göreyim seni, git bunu da hükûmete haber ver” denilerek Nezret’in adım adım takipte olduğunun hissettirilmesidir981.
Ancak Tanil Çavuş ve yanındaki fedailer Koçgiri’de, paraları tahsil edemeden Osmanlı kuvvetleri ile çatışmaya girmişlerdir. Çatışma sonucu Tanil Çavuş ve altı komiteci ölü, dört komiteci sağ olarak ele geçirilmiş, bir komiteci ise karanlıktan istifade ederek firar etmiştir982. Cesetlerin üzeri arandığında toplam 28 Sivaslı Ermeni muteberanına akçe talebiyle yazılmış yeni tehdit mektupları bulunmuştur. Mektuplardaki delilleri takip eden kuvvetler Tanil Çavuş’a yardım ve yataklık yaptığını tespit edilen 38 kişiyi de tutuklamıştır983. Çete böylece imha edilmiş ve Sivas’taki Ermeniler rahat bir nefes almıştır. Bu başarıyı elden Osmanlı kuvvetleri ödüllendirilmiştir984.
Agop Efendi, Tanil Çavuş’tan bir yıl sonra yeniden ölüm riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Zira Semerci Agop, Agop Şahinyan’ın evine girerek komite adına para istemiş ve korkutmak amacıyla ateş etmiştir. Agop Şahinyan küçük bir yara almış, Semerci Agop ise kaçamadan yakalanmıştır. Semerci Agop saldırı ve tehdit eylemleri sebebiyle on sene kürek cezasına mahkûm edilmiştir985.
2.2.2.3. Polis Memuru Mıgırdıç
Erzurum’da devlet hizmetinde bulunan ve polis olarak istihdam edilmiş olan Mıgırdıç Efendi de 31 Mayıs 1896’da komitelerin devlet hizmetindeki Ermenilere uyguladığı imha siyaseti gereğince evinin önünde saldırıya uğramıştır. Gece saat 00.30’da gerçekleşen suikast girişiminde Avedis oğlu Vahan’ın revolverinden çıkan kurşunlar Mıgırdıç Efendi’ye isabet etmemiştir. Yakalanacağını anlayan Vahan ve üç kişilik
981 BOA. Y. MTV. 136/91 lef 1, 14 Ekim 1895; lef 2, 14 Ekim 1895; Akçora, Fırat Havzası’nda, s. 146-147.
982 BOA. A. MKT. MHM. 661/5 lef 2, 10 Aralık 1895; BOA. HR. TH. 168/95, 31 Aralık 1895. Hocaoğlu, Arşiv, s. 258; Şahin, Türk-Ermeni, s. 133; Beyoğlu, s. 198.
983 BOA. HR. TH. 163/89, 30 Aralık 1895.
984 BOA. A.} MKT. MHM. 661/5 lef 6, 16 Aralık 1895; Şahin, Türk-Ermeni, s. 133.
985 BOA. DH. TMIK. M. 20/93 lef 1, 26 Ekim 1896.
262
arkadaş grubu firar etmeye muvaffak olmuşlardır986. Gecenin devamında Vahan’ın arkadaşlarından birkaçı tutuklanırken kendisi aranmaya devam edilmiştir987.
Bu arada Taşnak ve Hınçak komitelerinin Osmanlı Devleti’nin hemen her yerindeki Ermeni memurlarına suikast girişimlerinde bulunmaları hükûmetin dikkatini çekmiş ve devlet hizmetindeki Ermenilerin korunması için çeşitli tedbirler alınması gerektiğini düşünen dönemin Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa Dâhiliye Nazırı’na konuyla alakalı bir değerlendirme yazısı göndermiştir988. Aramalar neticesinde Vahan’ın da yeri tespit edilmişse de teslim olmayı kabul etmemiştir. Komiteci Ermeni 16 Temmuz 1896’da yaşanan çatışmada ölü olarak ele geçirilmiştir989.
2.2.3. Tehdit ve Şantaja Maruz Kalan Devlet Adamları
2.2.3.1. Mikailyan Manuel
Mikailyan Manuel Efendi Tokat sancağında Hazine-i Celile vekili olarak görev yaptıktan sonra emekli olmuştu. Emekli olduktan sonra da devlet hizmetine devam etmek isteyen Manuel Efendi Ermeni olayları sırasında yakalanan komitecilerin üzerinden ya da evlerinden çıkan zararlı evrakları tercüme ederek çeşitli olayların, nizamnamelerin ve bilgilerin açığa çıkmasında faydalı olmuştu. Ancak komite Manuel Efendi’nin yüzünden zarar gördükleri düşüncesiyle kendisini tehdit etmeye başlamıştır. Bunun üzerine hayatından endişe eden Manuel Efendi 1895 yılı başlarında Sivas vilayetine başvurarak İstanbul’a yerleşmek istediğini beyan etmiştir. Sadaret Makamı 10 Şubat 1895’te aldığı karar gereği devlet hizmetindeki bu kişinin arzusuna engel olunmamasını istemiştir990.
Manuel Efendi’nin İstanbul’a yerleşecek olması burada hayatını nasıl sürdüreceği konusunu da gündeme getirmiştir. Bir devlet kurumunda istihdam edilmesine karar verilmiş ve yazışmalar neticesinde, 7 Şubat 1895’te Rüsûmat Emaneti’nde görevlendirilerek güvenliği ve yeni hayatına başlaması sağlanmıştır991.
986 BOA. DH. ŞFR. 192/55, 1 Haziran 1896; BOA. DH. TMIK. M. 6/21, 1 Haziran 1896.
987 BOA. DH. TMIK. M. 6/19, 2 Haziran 1896.
988 BOA. DH. TMIK. M. 6/62 lef 1, 6 Haziran 1896.
989 BOA. DH. TMIK. M. 10/80 lef 2, 22 Temmuz 1896.
990 BOA. A. MKT. MHM. 725/9 lef 1, 10 Şubat 1895.
991 BOA. DH. MKT. 342/20 lef 1, 7 Şubat 1895.
263
2.2.3.2. Erzincan Kazası Mahkeme Azası Panika
Panika Efendi Erzurum vilayetinin Erzincan kazasında mahkeme azası olarak görev yapmaktayken, 19 Eylül 1895’te evinin avlusuna Ermenice bir varaka atılmıştır. Varakanın içeriğinde özetle “Yarından sonra bir gün daha Osmanlı hükûmetinde memurluk eder iseniz milletinizce o dakika bitmişsiniz.” yazılarak hayatıyla tehdit edilmektedir. Panika Efendi aldığı bu tehditten dolayı oldukça korkmuş, tehdit notuyla birlikte hükûmete giderek istifasını vermiştir992. Şehirdeki Ermeni Katoliği azaları da benzer tehditler aldıklarından şahsi sebepleri gerekçe göstererek istifalarını vermişlerdir. Bu kişilerin görevlerine devam etmeleri için nasihat edildiyse de bunu kabul etmemeleri üzerine yetkililer beklemeye ve olan biteni değerlendirmeye karar vermişlerdir993. Olaydan hemen hemen bir ay sonra, 22 Ekim 1895’te Buğday Meydanı’nda kurulan pazar yeri kurşunlanmış ve isyan çıkarılmak istenmiştir994. Böylece Ermeni komitecilerinin Müslüman halka saldırmadan önce kendileriyle hareket etmek istemeyen Ermenileri baskı altına almak istedikleri anlaşılmıştır.
992 BOA. A. MKT. MHM. 720/14 lef 4, 21 Eylül 1895.
993 BOA. A. MKT. MHM. 720/14 lef 2, 24 Eylül 1895.
994 Yüksel, s. 171.
264
2.3. Ermeni Vatandaşlara Yapılan Saldırılar
2.3.1. Öldürülen Ermeni Vatandaşlar
2.3.1.1. Başkent İstanbul
2.3.1.1.1. Dikran Karagözyan
İstanbul Ermenilerinden tüccar Dikran Karagözyan Osmanlı Devleti'ne sadıkane hizmetleriyle tanınmış bir zattır. Ermeni komitelerinin çeşitli ihtiyaçlarını temin için varlıklı ırktaşlarına tehdit mektupları göndererek para talep ettiği bir dönemde Dikran Efendi’den de üç yüz lira istenmiştir. Komitenin talebi Dikran Efendi tarafından reddedilmiştir995. Mektuplardan fayda göremeyeceğini anlayan komiteciler tüccarı önce evinde, sonra sokakta ve son olarak da ticarethanesinde çeşitli defalar tehdit ederek para istemeye devam etmiştir996. Ancak tüccar tehditlere boyun eğmeyince hakkında ölüm kararı verilmiştir. Dikran Efendi 21 Ocak 1896’da akşam saat 23.30 sıralarında Beyoğlu'ndaki Ağa Hamamı civarında bulunan evine giderken pusuya düşürülerek revolverle birkaç yerinden vurmuşlardır. Saldırı sonrası ağır yaralanan Dikran Efendi 23 Ocak 1896'da ölmüştür997.
Komite kararı ile idam edilen Karagözyan'ın kardeşleri yurt dışında yaşamaktaydılar. Onlar gelmeden cenaze töreni yapmak istemeyen ailesi, Beyoğlu Mutasarrıflığı'na müracaat ederek maktulün cenazesini ecza-yı kimyeviyye ile muhafaza etmek ve kardeşleri gelip gördükten sonra defnetmek istediklerini bildirmişlerdir998.
995 BOA. A. MKT. MHM. 627/6 lef 1, 21 Ocak 1896. Hüseyin Nâzım Paşa bu olayı anlatırken Dikran Efendi’nin kapısını Mevlevi dervişi kılığında bir Taşnak fedaisinin çaldığını ve kendisine iki yüz elli altın vermezse öldürüleceğini bildirilen bir mektup bıraktığını yazar. Bu mektubun aynısı Maksudzâde Sebuh ve Andon Hacıyan Efendi’ye de gelmişti. Ermeniler, mektupları alarak Hüseyin Nâzım Paşa’ya gitmişler; onlar makamdan ayrıldıktan sonra bir Mevlevi dervişinin yakalandığı haber alınmıştı. Nazır tarafından bizzat sorgulanan kişinin Ohannes adlı Hınçak mensubu olduğu anlaşılmıştı. Ohannes, yalnızca derviş kılığı ile bilinmiyordu. Daha önce de komitenin fesad hareketlerini rahatça uygulayabilmek için papaz kılığına girerek Hat adını almıştı. Nâzım Paşa’ya göre, Hat’ın asıl kimliği polis komiseri Markar Efendi’nin katilinin patrikhaneden çıkarılmaya çalışıldığı esnada anlaşılmıştı. Ancak Dikran Efendi 23 Ocak 1896’da; Markar Efendi ise 28 Mayıs 1896’da öldürülmüştür. Haliyle ocak ayında yakalanan kişinin Ohannes olması mümkün değildir. Paşa’nın hatıraları 1931 yılında Yeni Gün Gazetesi’nde tefrika edilmiş, sonradan kitap haline gelmiştir. Hüseyin Nâzım Paşa’nın yaşananların üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra anılarını yazmaya başladığı düşünülürse zaman kargaşası yaşadığı sonucu çıkarılabilir. Karagözyan Dikran Efendi ile alakalı kısım için bkz. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 228-229.
996 BOA. Y. PRK. BŞK. 31/89, tarihsiz.
997 BOA. A.} MKT. MHM. 627/6 lef 2, 21 Ocak 1894; lef 3, 23 Ocak 1894.
998 BOA. A.} MKT. MHM. 627/6 lef 4, 23 Ocak 1894.
265
Cenaze ile alakalı bu yazışmalar devam ederken bir taraftan da katillerin yakalanması için tahkikata başlanmıştır. Tahkikat neticesinde bazı komiteciler gözaltına alınmış ve sorgularında Yalova'nın Pini, Kazarak, Büyük Yeniköy, Holoz, Göle, Ortaköy, Çengiler, Laledere, Çukurbel ve Kılınç karyelerinde dolaşarak komiteye üye yazıldığını ve reislerinin ise Ortaköy'de yaşayan ipekçi Haçik Zangoryan olduğunu itiraf etmişlerdir. İtirafların ardından Haçik de 27 Ocak 1896'da tutuklanmıştır999.
Tutuklananlar arasında bulunan tıbbiye talebesi İzmirli Artin ve Giresunlu Aznik sorguya alınmıştır. Bunlardan Artin, Paskalya’dan bir iki gün önce üzerlerindeki tehditnâmeleri bazı kişilere götürdüğünü, bazılarına da daha önce istenilen parayı vermedikleri için son ihtar olarak “para vermediği için komitece suikast edileceği” tebligatını yaptığını; aslında mektupları alan kimsenin para vermediğini ve Dikran Karagözyan’a da iki mektup gönderildiyse de istenilen parayı vermeyip “büyüğünüz gelsin!” diyerek itiraz ettiğini itiraf etmiştir1000.
Bu arada katil Hamparsum da yakalanmış ve mahkemesine başlanmıştır. 7 Mayıs 1896'da neticelenen mahkemede Hamparsum idama, arkadaşları ise onar sene müddetle kalebendliğe mahkûm edilmiştir1001. Daha sonra Osmanlı Bankası Baskını’nın yapıldığı 26 Ağustos 1896 günü sabah saatlerinde üzerindeki bombanın patlaması neticesinde yaralanan Arabacı Agop’un da Karagözyan’ın henüz yakalanamamış dördüncü katili olduğu tespit edilmiş ve o da tutuklanmıştır1002.
Suçluların cezaları 14 Haziran 1896 tarihinde kesinleşmiş, konuyla alakalı olarak yazılan ayrıntılı irade Adliye ve Mezahip Nezareti'ne gönderilmiştir. Buna göre; Dikran Efendi'nin katili Fındıklı'da ikamet eden İstanbullu Tatyos oğlu kunduracı Hamparsum idama, Dikran Efendi'nin öldürülüşünün ardından cesaretlenerek Hüdaverdi Kalos Efendi’ye tehditnâme göndererek 20 lira aldıkları anlaşılan Deli Ohannes, Aris, Küçük Artin, Kirkor, Artin oğlu Yoracı Sergis ve firari Vartan'ın onar sene müddetle kalebend
999 BOA. A.} MKT. MHM. 627/6 lef 6, 24 Ocak 1894. Bahsi geçen karyelerden toplanan Ermenilerden bir komite kurulmuştu. Reisleri Haçik ise İstanbul komitesiyle doğrudan haberleşen bir zattı. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 237.
1000 BOA. İ. HUS. 45/39 lef 2, 28 Ocak 1896.
1001 BOA. Y. MTV. 141/57, 7 Mayıs 1896.
1002 BOA. Y. PRK. KOM. 9/21 lef 1, 27 Ekim 1896; Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 6; Yavuz, Osmanlı Bankası Baskını, s. 146.
266
edilmelerine kesin olarak karar verilmiştir1003. Karagözyan cinayetinde Sebastatsi Murat olarak anılan Murat Hagopyan ya da Kırımyan’ın da adı geçmektedir. 1895 Bâbıâli Nümayişi’ne de katıldığı söylenen Murat, cinayetin ardından önce Yunanistan’a buradan da Mısır’a firar etmiştir. Hınçak mensubu olduğu bilinen Murat daha sonra Taşnak komitesine katılarak ünlü bir “fedai” olarak tanınacaktır1004.
Rusya tercümanı Maksimof, Hamparsum ve arkadaşları hakkında verilen kararın duyulmasının ardından Yıldız Sarayı'na gelerek idam cezasının ertelenmesi talebinde bulunmuştur1005. Tercüman aslında olayın duyulmasıyla birlikte önce Dâhiliye ve Adliye Nezaretlerine gitmiş, ancak istediği cevabı alamamış olacak ki bir gün sonra bu kez Yıldız Sarayı’na gitmişti. Maksimof'a göre, İngilizler tarafından korunduğuna inanılan Ermeniler sağda solda sarkıntılıklar etmeye başlamışlardı ve yaşananlar elbette adi suçlar olarak adlandırılamazdı. Ancak idam cezasının uygulanması, iki devlet arasında yürütülen muzır faaliyetleri kullanarak kendilerine bağımsız bir devlet devşirmek isteyen Hınçak ve Taşnak komitelerinin ahaliyi kandırarak isyan için tahrik etmelerine sebep olabilirdi. Maksimof bu sebeplerden dolayı idam cezasının uygulanmasından vazgeçilmesini talep ediyordu. Ancak başvuru padişah iradesi yayınlandıktan sonra yapılmıştı ve Rusya'nın başvurusu neticesinde alınan karardan vazgeçilmesi devlet üzerinde kötü bir tesir yaratabilirdi. Ayrıca bu karardan vazgeçilmesi ne Osmanlı ne de Rusya hukukuna uygundu. Bir de Osmanlı yönetimi için yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı önemliydi. Tüm bu sebepler bir araya geldiğinde Rusya tercümanı Maksimof'un talebinin nazikçe reddedildiğinin kendisine lisan-ı münasiple bildirilmesine karar verilmiştir1006.
1003 BOA. BEO. 1434/107513, 30 Haziran 1896.
1004 Murad A. Meneshian, “The Village of Govdun”, Armenian Sebastia/Sivas and Lesser Armenia, Ed. Richard G. Hovhannisian, Mazda Publishers, California, 2004, s. 349-350.
1005 Esasında Rusya Devleti Osmanlı toprakları içerisinde yaşanan Ermeni katliamının asıl suçlusunun yine Ermeniler olduğunu düşünüyordu. England and the Union Gazetesi’nin 28 Şubat 1896 tarihli nüshasında Prens Lobanof’un bu konudaki düşüncelerine yer verilmiştir. Gazeteye göre Prens, İngiltere’nin Ermenilerin faydasına bir harekette bulunmayacağını söylüyor, kendisinin ve Rusların Ermenilere inanmadıklarını da sözlerine ekliyordu. Bunun yanında Ermenistan adında bir ülke olmadığını tekrar tekrar vurgulayarak Anadolu’daki katliamlara neden olan olaylardan bizzat Ermeni komplocuların sorumlu olduklarını iddia ediyordu. BOA. Y. PRK. TKM. 37/29, 28 Şubat 1896. Rusya bu düşüncelere ve iddialara rağmen kendi menfaati ile uyumlu faaliyetlerde komiteleri desteklemekten de geri durmamıştır.
1006 BOA. Y. PRK. BŞK. 31/89 tarihsiz; Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), s. 82-83.
267
Dikran Karagözyan cinayeti Ermeni ahali arasında şaşkınlık ve korku ile karşılanmıştır. Komitenin baskısı altında bulunan pek çok Ermeni’nin ortak düşüncesi ise Tan gazetesindeki cümlelerin Meşveret gazetesinde de yayınlanması ile Fransa kamuoyu tarafından da öğrenilecektir:
“Vatanperverlik bahanesiyle Ermenileri iğfal eden bu haydut sürüsünden herkes kurtulduk ümidinde bulunuyordu. Birçoğu tevkif edildiği halde yine tükenmemiş.”1007
2.3.1.1.2. Şahbaz Efendi
Şahbaz Efendi, İstanbul’daki Ermeni zenginlerine birer birer tehdit mektupları gönderilirken kendi payına düşeni almış ve Taşnak komitesi kendisinden para talep etmiştir. Şahbaz Efendi ödeme yapmazsa öldürüleceği uyarısına aldırmamıştır. Ancak 1896 yılında Mercan’da Ali Paşa Hanı’nda bulunan ticarethanesinde otururken Taşnak komitesi mensubu bazı kişiler yanına gelmiştir. Bu kişiler Şahbaz Efendi’yle aynı handa kahvecilik yapan komiteci Çemişgezekli Toros oğlu Oseb (takma adı Karabet), Gedikpaşa’da yaşayan Tekirdağlı Agop oğlu kunduracı Kigork (takma adı Leon), Setrak Arabyan ve Mardiros’dur. Şahbaz Efendi’ye mektupta beyan edildiği üzere infaz kararıyla gelindiği için komitecilerin üzerinde ikişer adet revolver mevcuttur. Komiteciler Şahbaz Efendiyi daha önce de takip etmişlerse de saldırmayı başaramamışlardı. Bu kez amaçlarına ulaşsalar da Oseb’in duyduğu gürültü cinayete bir kurban daha eklenmesine sebep olmuştur. Zira Oseb üzerindeki revolverlerden birini çıkararak sağa sola ateş etmeye başlamıştır. Kurşunlar orada bulunan polis Halil Efendi’ye isabet etmiş ve memur şehit olmuştur. Oseb, Şahbaz Efendi’yi de öldürdükten sonra kaçmaya başlamıştır. Bu sırada kendisini yakalamaya çalışan hamallara da ateş açmış ve yakınlardaki bir meyhanenin fıçıları arkasına saklanmıştır. Katillerin birkaçı firar etse de kalanlar yakalanmıştır. 11 Mayıs 1896’da biten yargılamaları sonucu komitecilerin idamına karar verilmiştir1008.
1007 Taha Niyazi Karaca, “Meşveret Gazetesine Göre Ermeni Sorunu”, II. Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı (21-22 Haziran 2007), Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü, Erzurum, 2009, s. 86.
1008 BOA. İ. AZN. 19/40 lef 2, 21 Mayıs 1896.
268
Sonradan firarilerden Setrak’ın Sofya’da bulunduğu anlaşılınca buradan alınması için bir polis görevlendirilmesi düşünülmüştür1009. Katilin yakalanıp ülkeye getirilmesi için çalışmalara başlanmış ve böylece suçluların tamamının cezalandırılmasına gayret edilmiştir1010.
İdama mahkûm edilen Çemişgezekli Toros oğlu Oseb ve Tekirdağlı kunduracı Agop oğlu Kigork’un idam cezaları 2 Haziran 1896’da tatbik edilmiştir. Katiller akşam saat 19.00’da Galata’ya getirilmiş, Beyoğlu Mutasarrıfı Enver Efendi, Zaptiye Mektupçusu Ahmet Ragıp Efendi, İstinaf Mahkemesi Müddei Cemaleddin Efendi, Beyoğlu Jandarma Taburu Komutanı Hüseyin Paşa, Jandarma Karakolhanesi Müfettişi Hüseyin Daim Efendi, Beyoğlu Jandarma Alaybeyi Hafız Sabri Efendi, İstinaf Mahkemesi Üyesi Hacı Reşad Efendi ve Zabıt Kâtibi Burhaneddin Bey’in huzurunda; Ermeni bir papazın dini merasiminin ardından, biri saat 20.00’da Galata ayağında ve diğeri 20.45’de Parmakkapı’da asılmışlardır1011.
2.3.1.1.3. Kandilci Onnik
Komiteci Ermenilerin ırktaşlarına uyguladığı sistematik işkence ve cinayetlerin cezasız kalmaması için sert cezaar verilmesi ayrılıkçı Ermenileri durdurmaya yetmemiştir. Aksine, hükûmete ihbarda bulunduğundan şüphelenilen hemen herkes ortadan kaldırımak istenmiştir.
Onnik Efendi de polis Markar Efendi’yi yaralayan Samik’in kilisede saklandığını hükûmete ihbar ettiğinden komitecilerin hedefindedir. Onnik Efendi’ye göre Allah’a ibadet edilmesi, insanlara nasihat verilmesi gereken kiliselerde bulunan ruhaniler asıl görevlerini yapmak yerine komitecilerle hareket ediyorlardı. Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa’yla başbaşa yaptığı görüşmede öldürülmekten korktuğunu söyleyen kandilci “komitenin duvarları bile muhbir olarak kullandığını” anlatıyordu. Onnik Efendi, Samik’in patrikhanede saklandığını ihbar ederken Patrik İzmirliyan Efendi’nin de durumdan haberdar olduğunu iddia etmiştir. Hatta İzmirliyan Efendi’nin kendilerine millet fedailerini saklamanın din borcu olduğunu söyleyerek telkinde bulunduğunu iddia
1009 BOA. HR. SFR. 04... 353/23 lef 2, 27 Ekim 1896.
1010 BOA. A. MTZ. (04) 38/36 lef 1, 28 Ekim 1896.
1011 Anatoli, No: 5313’ten aktaran Partal, Anatoli, s. 49-50.
269
etmiştir. Ancak Onnik Efendi devletin bütünlüğünden yana bir Ermeni olduğundan gerçeği öğrendikten bir gün sonra Hüseyin Nâzım Paşa’nın huzurunda ihbarda bulunmuştu. Ancak kandilcinin korktuğu başına gelmiş ve ihbarı öğrenen İzmirliyan Efendi Onnik Efendi’yi görevinden azletmiştir. Onnik Efendi bir sonraki hamlenin canına kastedilmesi olduğunun farkındadır. Bu sebeple Zabtiye Nazırı’na korktuğunu söyleyince nazır Onnik’e kendisini hizmetine alacağını söylemiştir1012.
Ancak Onnik Efendi 8 Haziran 1896’da Zabtiye Nazırı ile görüşmesinin hemen ardından, Kirkor’un Ermeni Patrikhanesi’nin köşesinde bulunan meyhanesinde kama ile birkaç yerinden bıçaklanarak hayatını kaybetmiştir. Saldırganın peşine düşülmüş ve komiteci Ermeni ölü olarak geçirilmiştir. Komitecinin üzerinden kamadan başka, revolver ve birkaç fişek bulunmuştur1013.
2.3.1.1.4. Apik Uncuyan
İstanbul’da yaşayan ve Hazine-i Hassa ile ordu için un ve ekmek temin eden Değirmenci Apik Uncuyan Efendi muteber Ermeni tüccarlardan biri olarak tanınmaktadır. Armaş Manastırı ve Galata’daki Ermeni okulunun yöneticilerinden olan Apik Efendi Gregoryen-Katolik Ermeni anlaşmazlıklarının çözümü için kurulan çeşitli komisyonlarda da aktif olarak yer almıştı1014. Devlet tarafından saygı duyulan bu kişi 1884 yılında daha önceki rütbesi bir derece yükseltilerek1015, 1888 yılında ikinci dereceden mecidiye nişanı verilerek1016 ve 1892’de rütbesi bir derece daha yükseltilerek taltif edilmişti1017. Ayrıca İstanbul Şehremaneti’nde bulunan İane Komisyonu’nda bulunuyordu1018.
Devlete sadakatini bulduğu her fırsatta beyan etmeye çalışan Apik Efendi’nin, Kumkapı Nümayişi’nin ardından, Ermeni ileri gelenlerinin Mabeyne gönderdikleri ve devlete sadakatlerini beyan ettikleri bir arzuhalde de imzası vardı. Bu arzuhalde komitecilerin cemaatleri içinde sayıca çok az olduğu ve tanınmış hiçbir Ermeninin adının
1012 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 226-227.
1013 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 240.
1014 BOA. İ. HUS. 16/80, 25 Eylül 1893.
1015 BOA. İ. DH. 924/73263, 7 Ağustos 1884.
1016 BOA. İ. DH. 1094/85819, 15 Ağustos 1888.
1017 BOA. İ. TAL. 3/9, 2 Eylül 1892.
1018 Uncuyan Apik Efendi’nin komisyona tayini ile alakalı bkz. BOA. İ. HUS. 28/17, 6 Ağustos 1894.
270
komitelerle anılmadığı belirtilerek Ermeni ahalinin devlete bağlı bir millet oldukları bildiriliyordu. Bu insanlar beş yüz yıllık birlikte yaşama tecrübesi içinde Osmanlı Devleti’nin her zaman kendilerinin yanında olduğu ve bu sayede din, dil ve ırklarını koruyabildiklerini bildirerek sadakatlarının devam edeceğini bildiriyordu1019.
Ancak Bandırma eski murahhasası Rahip Dravski’nin 1892 yılında Yıldız Sarayı’na Ermeni olayları ile alakalı gönderdiği bir jurnalde Apik Efendi’den sadık bir vatandaştan daha farklı nitelemelerle bahsedilmekteydi. Apik Efendi bu jurnalde komite mensubu, Patrik Aşıkyan’ı etkisi altına alarak istediği gibi yönlendiren, katogigos seçimlerine müdahale ederek Hırımyan’ın seçilmesi için çalışan bir kişi olarak anlatılmaktaydı. Jurnale göre Apik Efendi’nin yönetiminde bulunduğu Galata Ermeni mektebinin müdürü Minas Çeraz, muhtemelen Apik Efendi’nin izni ile Londra’ya gitmiş ve Mösyö Gladstone’la görüşerek Ermeni meselesine dair bazı vaatler almıştı1020.
1894 yılı Eylül ayında Göksu’daki un değirmeninde çalışan işçilerin arasında bir tartışma yaşanınca hükûmet dikkatini ilk defa ciddi olarak Apik Efendi’ye ve sahip olduğu ticarethanelere çevirmiştir. Değirmende Ermeni cemaatinden başka kimse çalıştırılmaması ve esnaftan da iane adı altında para toplandığı iddiaları Ermeni olaylarının tırmanışa geçtiği bu yıllarda hükûmetin oldukça dikkatini çekmiş ve değirmendeki durumla alakalı bilgi edinmek amacıyla araştırma yapılmasına karar verilmiştir1021.
1895 yılında alınan bir jurnalde de Apik Efendi’den bahsedilmektedir. Buna göre Gabriel Noradunkyan’ın Mühürdar’da bulunan evinde bir toplantı yapılmış ve Apik Efendi de katılmıştı. Toplantı geniş bir katılımla icra edilecekken Apik Efendi’nin uyarısı üzerine sınırlı tutulmuş ve burada İngiltere marşı okunmuştu. Gabriel Efendi toplantı esnasında Ermenilere mahsus bir milli şarkı söylenmesini de arzu etmiş ancak kayınvalidesinin müdahalesi üzerine vazgeçmişti. Toplantının ertesi günü Apik
1019 BOA. Y. PRK. AZJ. 18/13, 29 Kasım 1890; Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 16-17.
1020 BOA. Y. PRK. AZJ. 22/57, 30 Temmuz 1892. Abdulhaluk Mehmet Çay, William Ewart Gladstone’un iktidara gelmesinin ardından Hınçakların “Ya Ermenistan ya mezaristan” sloganı ile harekete geçmek için arzuladıkları zeminin hazır hale geldiğini yazmaktadır. Çay, Bazı Notlar, s. 16. Gladstone’un Ermeni meselesine bakış açısı ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Taha Niyazi Karaca, “William Ewart Gladstone, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 9-40.
1021 BOA. MV. 81/36, 5 Eylül 189; BOA. A.} MKT. MHM. 626/1 lef 7, 16 Ağustos 1894.
271
Efendi’nin de içinde bulunduğu birkaç kişi öğle yemeğinde buluşmuştu1022. Anlaşıldığı üzere Apik Uncuyan Efendi’nin her hareketinin kontrol altında tutulmasına gayret edilmekteydi. Apik Efendi’nin Ermeni komitelerle bağlantısı olduğundan şüphelenilerek bir tahkikat yapıldıysa da somut bir kanıt bulunmadığından kendisinin fesad cemiyetleriyle alakası olmadığına karar verilmişti1023.
Türm bunların ardından 1895 Bâbıâli Nümayişi’nde Gabriel Norandunkyan ve Ohannes Nuryan Efendilerle birlikte aracılık yapmak için Patrikhane’ye gönderilmek istenmişti1024. Apik Uncuyan’ın hayatı 26 Ağustos 1896 Osmanlı Bankası Baskını’yla birlikte tamamen değişmiştir. Osmanlı Devleti’ne sadık Ermenilerin cezalandırılması için Galata Ermeni kilisesi ve mektebinde birtakım plânlar yapıldığı önceden biliniyordu1025. Fesad komitesi merkezi haline geldiği bilinen kilisenin sarnıcında barut kokusu hissedilince tahkikat başlamıştır. Öncelikle barut ve güherçile kokusu hissedilen sudan örnek alınarak Mekteb-i Ecza-i Şahane’ye gönderilmiştir1026. Bunun yanında devlet lehine muhbirlik yapanlara düzenlenen suikastların ve Ermeni zenginlerinden tehditle toplanacak paraların plânlarının da burada yapıldığı anlaşılmıştır1027.
Ayrıca kilisede ve mektepte dinamit, humbara, çok sayıda silah ve muzır evrak ele geçirilmiştir. Bunun üzerine Apik Efendi’nin mektepten çıkan eşyalar ve yaşananlardan de malumatı olması ve mesuliyetinin bulunulması gerektiği düşünülerek
1022 BOA. Y. PRK. AZJ. 31/54, 23 Haziran 1895. Ayrıca Mutlu, s. 175.
1023 BOA. Y. PRK. DH. 9/27, tarihsiz.
1024 Gabriel Efendi “Ermeniler arasında anarşistler vardır, suikastlarından korkarım” diyerek gitmek istemeyince Ohannes ve Apik Efendiler patrikhaneye gitmişlerdi. İrtem, s. 27-28. Gabriel Norandunkyan’ın arabuluculuk teklifi ve cevabı konusunda anlattıkları daha farklıdır. Gabriel Efendi’nin anlatımına göre kendisi kiliselere sığınan kişileri tanımadığı ve devlet memuru olduğu gerekçelerini öne sürerek teklifi reddetmişti. Ayrıca Osmanlı Hükûmeti ve Ermeniler arasında yaşanabilecek kötü olaylarda sorumluluğu olmasını istemiyordu. Gabriel Efendi’nin Bâbıâli Nümayişi’yle alakalı kendi anlatımına dair bkz. Karakoç, Gabriyel Noradunkyan, s. 103-160.
1025 BOA. A. MKT. MHM. 626/53 lef 1, 3 Aralık 1895. Galata Ermeni Kilisesi daha önce de fesad faaliyetler sebebiyle pek çok kez gündeme gelmiştir. Bâbıâli Nümayişi’nden sonraki günlerden birinde; 4 Ekim’i 5 Ekim’e bağlayan gece kiliseye birkaç yüz Ermeni hamal gelmişti. Sabah da yüz kadar hamal buraya gelince Kumkapı ve Beyoğlu’ndaki Ermeni kiliselerinde de sürekli artan bir kalabalık olduğundan kötü bir olay yaşanmaması için tedbir alınması yoluna gidilmiştir. Y. PRH. ŞH. 7/33, 5 Ekim 1895. Olaydan bir ay sonra 2 Kasım 1895’te bu kez kilise mektebinden bir el revolver atılmıştır. Y. PRK. ZB. 16/69, 2 Kasım 1895. Aralık ayında kiliseye kırmızı kâğıt üzerine kırmızı mürekkeple yazılmış bir yafta yapıştırıldığı görülerek tedbir alınması yoluna gidilmişti; BOA. HR. TH. 384/52 lef 2, 19 Aralık 1892.
1026 BOA. Y. PRK. ASK. 115/36, 23 Eylül 1896; İskefiyeli, Silahlanma, s. 113.
1027 BOA. Y. PRK. ZB. 18/16, 24 Eylül 1896; İskefiyeli, Silahlanma, s. 113.
272
sorgulanmak ve gerekirse tutuklanmak üzere hükûmete getirilmiştir1028. Bir taraftan da ikametgâhında ve Osmanlı Bankası Baskını’nda dışarıya humbara atıldığı bilinen Celalbey Hanı’nda1029 bulunan ticarethanesinde arama yapılmıştır. Ticarethanede Ermenistan adında mühürlü bir manzume ve kartal resmi içeren bazı evraklar elde edilmiştir. Bu evrakların arkasında taç çizimi bulunmaktadır. Apik Efendi’nin sorguya alınmasının bir nedeni de budur. Uzun süre devam eden sorgusunda ailesinin ve ecdadının devlete sadakatle hizmet ettiğini, kendisinin aynı yolda yürümeye devam ettiğini ve sadakatinden şüphe edilmesi halinde padişah için hayatını feda etmekten çekinmeyeceğini bildirmiştir. Ayrıca yaşananların kendisine duyulan garez hissinden meydana geldiğini iddia etmiştir. Ancak mektebin durumundan, getirilen eşyadan ve öğrencilere verilen eğitimden haberdar olmamasının pek mümkün olmayacağı değerlendirilerek hakkında tutuklama kararı verilmiştir1030.
Hüseyin Nâzım Paşa, Apik Efendi’yi bizzat sorguladığını anlatmaktadır. Zabtiye Nazırı, Ermeni tüccarın evraklarının incelenmesi sırasında Taşnak komitesinin kendisine gönderdiği bir evrakı tercüme ettirmişti. Evrakın tercümesinin bir suretini Apik Efendi’ye de göstererek mahkeme sırasında inkâr etmemesi için imzasını almıştı. Zira Nâzım Paşa, zarf içinden çıkan evrakın Apik Efendi’nin Ermeni olaylarının plânlayıcılarından olduğunu ispat ettiğini düşünmüştür1031.
Anatoli gazetesinin 5385 numaralı nüshasında da Konstantinopolis gazetesinden alındığı bildirilerek Apik Efendi ile alakalı bilgiler verilmektedir. Ayrıca Galata Mektebi’nin Taşnak merkezi olduğu değerlendirilerek Apik Efendi’nin üzerinden çıkan
1028 BOA. Y. A. RES. 82/29 lef 3, 24 Eylül 1896; Y. A. RES. 83/18 lef 2, 14 Ekim 1896. Elde edilen bazı silah ve eşyalar şunlardır: “Mektep mualimi Karabet Doğramacıyan’ın muhafazasında 3 adet dinamit, 2 revolver, 20 fişeng; kimyahane olarak kullanılan odada dinamit imalinde kullanılan 2 alet, bir hayli ecza ve kilisenin arkasındaki kömürlükte 1 karadağ revolveri, 15 fişeng, 3 bıçak; bazı muzır evraklar ve mektep içinde Ermeni komitesi fedaileri tarafından suikasta uğrayan polis komiseri Markar Efendi ile Kendirci Ohannes’in idam kararlarını içeren matbu evrak; tehditnameler yoluyla elde edilen paraların komite mührüyle mühürlü makbuzları, 4 adet sahte Osmanlı posta pulu...”; BOA. A. MKT. MHM. 630/6 lef 3; 27 Eylül 1896. 22 Eylül 1896’da Karabet Doğramacıyan’ın odasında bulunan eşyalarla alakalı Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen bir jurnal mevcuttur. Bu jurnalde odada 3 adet dinamit humbarasıyla müfsidlere mahsus iki revolver, Truşak gazetesinin nüshaları ve çeşitli evraklar bulunduğu haber verilmektedir. Jurnalde dikkat çeken husus dinamit humbaralarına dair yapılan tanımlamadır. Humbaraların “şimdiye kadar ortaya çıkarılanlardan farklı olarak sabun kalıbı şeklinde” olduğu belirtilmektedir. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 401.
1029 BOA. Y. PRK. KOM. 9/21 lef 2, 26 Ağustos 1896; Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 3.
1030 BOA. A. MKT. MHM. 630/6 lef 3, 27 Eylül 1896.
1031 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 406.
273
ve muhtemelen Nâzım Paşa’nın imzalattığını anattığı en önemli belgenin tercümesine yer verilmektedir. Bu belgede Apik Efendi’ye şöyle seslenilmekteydi:
“Dersaadet'deki Taşnaksutyun Ermeni İhtilal Komitesi Şube Reisi Efendi,
Merkez komitenin emri üzerine zatınız ile vuku bulacak mülâkat 14 Nisan Pazar günü 6 civarındadır ki bendenizi hanenizde bekleyeceksiniz.”
Gazetenin değerlendirmesine göre devlet tarafından nimetler görmüş bu Ermeninin nankörlüğü su-i dereceye varmıştı1032.
Yaşanan olayların ardından bir de askeri rapor hazırlanmıştı. Bu raporda da Uncuyan Apik Efendi’den bahsedilmektedir. Buna göre; Taşnak adlı Ermeni fesad komitesi reisi Apik Efendi, Sultan Bayazid’de demircilik yapan Kigork’tan kılık değiştirerek Topkapı civarında ve karakolhane etrafında dolaşmasını istemiş ancak Kigork yakalanmıştı. Kigork, Apik Uncuyan Efendi’nin kendisini kol ve karakolları teftiş etmesi için görevlendirdiğini itiraf etmişti1033.
Hüseyin Nâzım Paşa, 20 Ekim 1896’da hazırladığı arizada da Apik Efendi’den ve kendisinin müdafaa şahidi Beyoğlu Mutasarıf Muavini İsmail Efendi’den bahsetmektedir. Bugünlerde İstanbul’da Dâhiliye Nezareti dava vekili Avadis Efendi’nin evine gelen üç komiteci kendisini korumakla görevli iki polis memurunu yaralamıştı. Nâzım Paşa, Beyoğlu Mutasarrıfı’nın yaşananların müsebbibi olduğunu iddia etmekteydi. Mutasarrıf Vekili İsmail Bey, “gâyet âdî ve âtıl ve umûr-ı zâbıtadan külliyen gâfil ve câhil bir adam” olarak tanımlanıyor ve en mühim işinin Uncuyan Efendi gibi adamlarla iş yapmak olduğu yazılıyordu1034. Netice olarak Apik Uncuyan, Efendi Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa’nın vicdanında çoktan suçlu bulunmuştu.
Apik Efendi’nin tutuklanmasından sonra kendisine ait kil madeninde çalışan Kirkor adlı bir Ermeninin de komiteci olduğu tespit edilerek yakalanmasına karar verilmiştir1035. Kirkor’un yakalanması için kil madeninin bulunduğu Ankara’ya gidildiyse de şahıs memleketi Bandırma’ya gittiğinden ele geçirilememiştir. Kirkor’un ikametgâhı, evrak ve eşyası aranmış ve hakikaten de buradan muzır evrak çıkınca kendisinin tutuklanması için Hüdavendigâr vilayetine bilgi verilmiştir. Bandırma’da
1032 Anatoli, No: 5385’ten aktaran Partal, Anatoli, s. 58.
1033 BOA. Y. PRK. KOM. 9/21, 27 Ekim 1896; Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 41.
1034 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 437.
1035 BOA. DH. TMIK. M. 16/22, 26 Eylül 1896.
274
yakalanan Kirkor ve kardeşi Artin aramalarda ele geçirilen muzır evrakla birlikte İstanbul’a gönderilmiştir1036.
Bu arada Apik Efendi hakkındaki tahkikat da derinleştirilerek devam etmiştir. Örneğin Kabataş’ta Dolmabahçe Saray-ı Hümayunu yakınlarında demir atmış olan Tahuki adlı yelken sefinesi ve küçük yelkenlisi dikkat çekici bulunmuştur. Yulaf ve arpa ambarı olarak kullanıldığı söylenen yelken sefinesinin içinde ne çeşit eşya olduğunun anlaşılması için inceleme yapılmış gerek bahsi geçen sefineyi, gerekse orada bulunan diğer vapur ve gemileri izlemek; sahil boyunda keşif yapmak için burada bir sandal ve iki polis memuru görevlendirilmiştir1037.
Sadrazam ise Rusya ve Fransa sefaretlerinin Osmanlı tabiyetindeki Apik Efendi’nin kurtarılması bahanesi ile devletin içişlerine karışabileceğini ve bunun da ahali arasında kötü bir etki bırakabileceğini padişaha bildirmiştir1038. Mahkeme buna rağmen başlamış ve Uncuyan Apik Efendi üç sene kalebendliğe mahkûm edilerek, karar ile alakalı padişah iradesi beklenmeye başlanmıştır1039.
Ancak Apik Efendi tehlikeli surette hasta olduğunu beyan ettiğinden bir taraftan da muayene ve rapor süreci başlamıştır. Devletin tayin ettiği doktorlar tarafından ayrıntılı şekilde yapılan muayenelerde Uncuyan’ın tehlikeli bir kalp hastalığı olduğu tespit edilmiştir. 5 Aralık 1896’da Meclis-i Mahsus-ı Vükela’da okunan rapora göre “vahim ve tehlikeli” olarak tabir edilen hastalığın gönderileceği yerde daha kötü bir netice vereceği anlaşılmıştır1040. Bunun üzerine Apik Efendi’nin tutukluluk süresi de göz önüne alınarak 9 Aralık 1896’da yayınlanan bir iradeyle tahliye edilmiştir1041.
Komitecilerin bu dönemde ve sonrasında uyguladıkları yöntemlerden biri para alamadıkları muteberanın ikametlerine evrak-ı muzırra bırakmaktı. Muteberanın ikametine gizlice girip bıraktıkları bu evrakları daha sonra ihbar ederek muteberanın başını belaya sokarlardı1042. Apik Efendi ile alakalı bu ihtimal de düşünülebilir. Ancak
1036 BOA. DH. TMIK. M. 16/44 lef 3, 28 Eylül 1896; BOA. DH. TMIK. M. 17/28 lef 2, 4 Ekim 1896; BOA. DH. TMIK. M. 17/68, 7 Ekim 1896.
1037 BOA. DH. TMIK. M. 17/8 lef 7, 28 Eylül 1896.
1038 BOA. Y. A. HUS. 361/33, 13 Ekim 1896.
1039 BOA. Y. PRK. AZN. 17/2 lef 1, 10 Kasım 1896.
1040 BOA. Y. A. RES. 83/110 lef 2, 5 Aralık 1896.
1041 BOA. İ. AZN. 23/1 lef 4, 9 Aralık 1896; BOA. A.} MKT. MHM. 630/5 lef 8, 10 Aralık 1896.
1042 Süleyman Kâni İrtem, Abdülhamid Devrinde Hafiyelik ve Sansür - Abdülhamid’e Verilen Jurnaller, Yay. Haz. Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 1999, s. 70.
275
Apik Efendi’nin elde edilen kanıtlar ve evrak tercümeleri karşısında kabullenici bir tavır takınması Uncuyan’ın komite ile bağlantısı olduğunun işareti sayılabilir.
Apik Efendi tahliye edildikten sonra eski hayatına dönüp hakkında herhangi bir iddia olmadığından yaşamına devam etse de devlet tarafından gözetim altında tutulmaya devam etmiştir. Yaşanan olaylar sebebiyle bir yıldır kapalı olan Galata Ermeni Mektebi’nin 28 Eylül 1897’de yeniden açılacağının haber alınması üzerine gözler yeniden bu okula çevrilmiştir. Öğretmenleri ve görevlileri erbab-ı fesattan olan, bina içinde humbara, dinamit, silah gibi çok sayıda tehlikeli nesne bulunan ve bu yüzden kapatılan mektebin yeniden açılması kararı hükûmeti de harekete geçirecektir. Bu sebeple Ermeni Patrikhanesi’ne de uyarı yapılmış ve eski olayların tekrar etmemesi için dikkatli olunması istenmiştir1043.
Apik Efendi ise mektepten kopmamış, yaşananların tekrar etmemesi için zaman zaman Ermeni Patriği ile birlikte Galata Ermeni kilisesine giderek mektep hakkında bazı fikir alışverişlerinde bulunmuştur1044.
Ancak komiteciler Apik Efendi’yi rahat bırakmamış ve tehdit etmeye başlamıştır. Ermeni muteberanını tehditle kontrol altına almayı ve para sızdırmayı alışkanlık haline getirmiş olan Veregazmyal Hınçak komitesi, Apik Uncuyan’a söz geçiremeyince ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Suikastçı olarak Elazığlı Ohannes Akaryan ve Karabet Vartanyan tayin edilmiştir. Yaşlı Ermeninin evini günlerce izleyen katil, bir zamanlar Taşnak reisi olmakla itham edilen Apik Efendi’yi 26 Ağustos 1905’te1045 Galata’da sokağının ortasında herkesin gözü önünde katletmiştir1046.
1043 BOA. DH. TMIK. M. 38/83 lef 10, 20 Ekim 1897.
1044 BOA. Y. PRK. ZB. 30/121, 12 Ekim 1901.
1045 Türk tarih yazımında Apik Uncuyan’ın cinayet tarihi bugüne kadar verilememişti. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanmış gazeteleri tararken bu tarihi öğrenme imkânı bulduk. Apik Efendi ironik bir tarihte, yani Osmanlı Bankası Baskını’nın 9. yıldönümü olan 26 Ağustos 1905’te öldürülmüştür. Apik Efendi’nin ölüm tarihiyle alakalı bkz. “Turkey Yields A Point”, The Topeka State Journal, 19 Eylül 1905; “Renewed Protest To The Sultan”, New-York Daily Tribune, 23 Ekim 1905.
1046 İrtem, s. 45; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 104; Uncuyan’ın katledilmesinden yaklaşık bir yıl sonra Amerika’daki komiteden İstanbul’daki varlıklı Ermenilere yeni mektuplar gönderilmiştir. Mektuplarda Uncuyan cinayetin yalnızca bir uyarı olduğu ve Ermeni vatanseverliğine kulak vermeleri çağrısı yapılmıştır. “Rich Armenian Murdered”, The Sun, 23 Temmuz 1907. Uncuyan Efendi’nin ölümü İzmit’te bulunan Armaş Manastırı üzerinde de derin bir etki bırakmıştır. Yaşlı Ermeni, Armaş Manastırı’nın yönetimindeydi. Manastır ve okul zaman zaman gelir açığı verdiğinde hiçbir karşılık beklemeden maddi yardımda bulunuyordu. Apik Efendi’nin ölümüyle zor günler geçiren kurum, kardeşi Mateos Efendi’nin yardımları sayesinde ayağa kalkabilmiştir. Inparstsak Oratzuytz Askayin Hivantanotsi 1900 (Surp Pırgıç Ermeni Hastanesi 1900 Yıllığı), İstanbul 1900, s. 183’ten aktaran Nurdan İpek, Armaş Ermenileri,
276
Amerikan vatandaşı oldukları iddia edilen katil zanlılarından Ohannes Akaryan (Afaryan)1047 ve Şarl (Karabet) Vartanyan1048 yakalanarak tevkif edilmişler ise de Osmanlı tebaası olmadıkları bahanesi ile Osmanlı Devleti’ne teslim edilmek istenmemişlerdir1049. Zanlılardan Karabet Vartanyan’ın durumunun anlaşılabilmesi için Hariciye müsteşarına komiteye dair bir mektup gönderilmiş ve bununla birlikte komitenin icraatlarını tahkik etmesi istenmiştir1050. Bir taraftan da Karabet Vartanyan ve Ohannes Akaryan’ın esasında Osmanlı tebaası olduklarından bunların Amerika tarafından himayesinin caiz olmadığı açıklanmıştır1051. Hem Osmanlı ve hem de Amerika hükûmetleri bu kişilerin tabiyetlerinin kendilerine ait olduğuna dair iddialarda bulununca Amerika 3 Eylül 1905’te durumu protesto ederek tutuklanmalarının ardından konsolos ve tercümanla konuşmalarına dahi izin verilmediği beyan edilmiştir1052. Bu arada mahkeme hızla neticelenmiş ve Vartanyan idama mahkûm edilmiştir. Cezasının 9 Eylül 1905’te infaz edilmesine karar verilmiştir1053. Ancak verilen karar iki devlet arasında ihtilafa neden olmuştur. Osmanlı Devleti vatandaşıyken Amerika’ya giderek tabiyet değiştiren,
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, 2004, s. 30.
1047 Amerika’da yayınlanan The Evening Star adlı gazetenin 11 Ekim 1905 nüshasında Ohannes Akaryan’ın Sultan II. Abdülhamid suikastıyla bağlantılı olarak tutuklandığı bilgisi verilmektedir. “Sultan And UncleSam”, The Evening Star, 11 Ekim 1905.
1048 Tahkikat neticesinde Karabet Vartanyan’ın, Papaz Martugesyan’ın arkadaşı olmasının yanı sıra Hınçak komitesinin veznedarı olduğu da ortaya çıkmıştır. Merkez komite tarafından İstanbul’a para temin etmesi için gönderilen Vartanyan, Apik Efendi’yi ödeme yapmayı reddettiği için öldürmüştü. BOA. HR. TO. 360/21, 27 Temmuz 1907; BOA. HR. SYS. 2798/109, 27 Temmuz 1907. Apik Uncuyan Efendi’nin öldürülmesinden sonra tutuklananlardan biri de Rus tebaasından Badrikyan’dı. Badrikyan tutuklandığında Mampre Efendi, Mıgırdıç Tütüncüyan, Hacı Dikran, Kandilci Onnik ve Dikran Karagözyan cinayetlerinden de mesul tutulmuştur. İstanbul’da Hınçak komitesi temsilcisi olarak bulunan Badrikyan Rus tebaası olduğundan elçilik marifetiyle geri alınmıştır. Ermeni Sorunu (V), s. 36.
1049 BOA. HR. SYS. 2841/24, 19 Eylül 1905; BOA. HR. SYS. 2841/18.
1050 BOA. HR. SYS. 2841/29, 17 Eylül 1905.
1051 BOA. Y. A. HUS. 493/1 lef 1, 15 Eylül 1905; Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Amerikan İlişkileri (1896-1919), Cilt: II, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007, (Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II), s. 176.
1052 BOA. Y. A. HUS. 492/82, lef 1 ve lef 2, 5 Eylül 1905. Osmanlı Devleti ve Amerika arasındaki tabiyet anlaşması gereği göç ya da firar ederek Amerika’ya giden kişilerin ülkeye bir daha dönmemeleri şartı vardı. Bu kişiler Osmanlı Devleti’ne tekrar girerlerse Osmanlı tabiyetinden sayılarak haklarındaki tüm işlemler bu kural gereği icra edilecekti. Nitekim 5 Eylül’de toplanan Meclis-i Mahsus’da Şarl ve Ohannes’in durumu görüşülmüş ve Osmanlı Devleti’ne dönerek burada suç işlemiş ikilinin Osmanlı tebaası sayılacağından hukuki durumlarının buna göre tayinine ve cezalarının da Osmanlı yasasına göre verilmesine karar verilmiştir; Ahmet Akter, Tehcir Öncesi Anadolu’dan Amerika’ya Ermeni Göçü (1834-1915), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007, (Tehcir Öncesi), s. 37-38.
1053 “Turkey May Disregard Protest From America”, The Washington Times, 8 Eylül 1905.
277
sonra geri gelip cinayet işleyen zanlıların gıyaben idama mahkûm edilmeleri Amerika tarafından protesto edilmiştir1054.
Devlet katillerle alakalı aldığı her yeni duyuma ciddiyetle yaklaşmıştır. Örneğin Apik Mifakyan adlı bir Ermeni, Apik Efendi’nin katillerinden olduğunu düşündüğü Cökhermez veled Karabet hakkında ihbarda bulununca kendisi adliyeye çağrılarak ifadesine başvurulmuş, ancak verdiği bilgiler teyit edilemediğinden bir şey yapılamamıştır1055.
Bir taraftan da Amerika ile yazışmalara devam edilmiş ancak iki katilin tabiyet iddiası ve bunun getirdiği siyasi anlaşmazlık çözüme kavuşturulamadığından haklarındaki kanuni işlemlerin ertelenmesi lüzumu ortaya çıkmıştır1056. Birbiri ile iyi ilişkiler içinde bulunmak isteyen iki hükûmet nihayet Vartanyan ve Akaryan ile alakalı bir karar almışlardır. Amerikan Hükûmeti bu iki katilin pasaportları ve tabiyetleri ile alakalı araştırma yaparken kendilerini de Zabtiye Nezareti’ne teslim edebileceklerini bildirmiştir. Yalnız Amerikan hükûmetinin bu iyi niyete karşı Osmanlı hükûmetinden bir isteği olmuştur. O da katilleri kendi konsolos ya da memurlarının sorgulamasıdır. Amerika sorgunun bu şekilde yapılması karşılığında kendilerini himayeden de vazgeçeceğini bildirince sadrazam, padişaha durumu arz ederek iki taraf arasında gerginlik yaşanmasındansa konuyu bu şekilde çözüme kavuşturmanın daha iyi bir netice vereceğini belirtmiştir1057. Bunun üzerine Amerika tercümanı kafasına fes takarak müstantik kâtibi kılığına girmiş ve Akaryan’ı sorguya çekmiştir. Katil, sorgu sırasında kendisinin Hınçaklardan olduğunu kabul ederek komite kimi emrederse onu öldüreceğini açıkça söyleyince konsolos yaşananlara müdahale etmekten vazgeçmiştir1058.
Ancak bu sorgudan sonra katillerin her nasılsa serbest bırakıldıkları ve bir daha ele geçirilemedikleri anlaşılmaktadır. 1906 yılına gelindiğinde hâlâ yakalanamayan katillerden Karabet Vartanyan1059’ın fotoğrafı İstanbul İstinaf Müddeiumumiliği’nden
1054 BOA. Y. A. HUS. 495/15, 31 Ekim 1905; BOA. HR. SYS. 2841/32, 10 Ekim 1905; BOA. HR. SYS. 2841/34, 27 Ekim 1905.
1055 BOA. Y. MTV. 280/88, 15 Kasım 1905.
1056 BOA. Y. A. HUS. 495/15, 31 Ekim 1905; BOA. HR. SYS. 2841/35, 17 Kasım 1905.
1057 BOA. Y. A. HUS. 493/1, 15 Eylül 1905; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 177-178.
1058 İrtem, s. 45-46.
1059 Amerikan gazetelerinde yayınlanan bir haberde Vartanyan’ın 1914 yılında Amerika’da Worcester, Mass civarında görüldüğü bilgisi verilmiştir; “Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914 s. 2. Bu bilgi bize aradan geçen yıllara rağmen katilin elde edilemediğini göstermektedir.
278
Hariciye Nezareti’ne gönderilmiş ve şahsın ele geçirilmesine çalışılmıştır1060. 1907 Şubat ayında bu kez Ohannes Akaryan’ın Pire’de bulunduğu sırada kendisi ile ilişkisi olduğu düşünülen Agop Kakmacıyan tutuklandıysa da Patrikhane’nin kendisinin hüsn-ü hal kişilerden bulunduğunu beyan etmesi ve buradaki komite ile bir ilişkisinin tespit edilememesi gibi sebeplerle salıverilmiştir1061. Ayrıca yine Apik Efendi’yi katletmek suçundan gıyaben mahkûm edilmiş olan ve Boston’da yaşayan Ağarşak Köleyan ve cinayetle birlikte İstanbul’da asayişi ihlal etmek suçundan gıyaben idam cezasına çarptırılmış Leon Kirişçiyan’ın iadesi için de çalışmalara başlanmıştır1062.
Tavşancıyan cinayetine ortaklığı bulunduğu, Ermeni ahaliden şantajla para topladığı için yakalanıp iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan Martugesyan hakkında da Amerika ile yazışmalar yapılmıştır. İstanbul’da hapiste bulunan iki kişinin ve Martugesyan’ın da cinayete karıştığını ifade ettiğini kabul eden New York zabıtası, bahsi geçenin kendisi itirafta bulunmadıkça tutuklanmasının mümkün olmadığını, şahsın bu şekilde Amerika’dan firar edebileceğini beyan ederek Osmanlı Devleti’nin elinde mevcut bir delil var ise gönderilmesi halinde tutuklamanın yapılacağını beyan etmiştir1063.
Ayrıca Leon Kirişçiyan’ın da Amerika’dan hareket edecek bir gemiye koyularak İstanbul’a gönderilmesi istenmiştir. Katil bu şekilde gönderildikten sonra gemi limana yanaşır yanaşmaz tutuklanması için Zabtiye Nezaretine bilgi verilmiş ve padişahın da bilgilendirilmesi istenmiştir1064. Ancak Amerika hükûmeti bir kez daha suçluları vermeye yanaşmayarak bu kez de Kirişçiyan’ın deport edilerek Paris’de gittiğini ve eğer dönecek olursa tutuklanacağını bildirmiştir1065.
1060 BOA. HR. TH. 332/23, 3 Nisan 1906.
1061 BOA. Y. A. HUS. 508/159, 7 Şubat 1907.
1062 BOA. HR. TO. 360/30, 12 Ekim 1907; BOA. HR. SYS. 2787/7 lef 24 26 Mayıs 1908; lef 27, 5 Mayıs 1905; lef 31, 2 Mayıs 1908; lef 33, 14 Mayıs 1908; lef 37, 17 Haziran 1908; lef 41, 6 Temmuz 1908; Amerika’ya gönderilen ithamnamede Ohannes oğlu Karabet Vartanyan, Karabet oğlu Ohannes Akaryan, Serop oğlu İstepan, Yervant Çavuşyan ve Leon Kirişçiyan’ın Hınçak komitesi mensubu oldukları bildirilmiş; Karabet Vartanyan’ın Uncuyan Apik Efendi’yi revolverle katlettiğinin alınan ifadeler, itiraflar ve delillerle sabit olduğundan cinayetle itham edildikleri belirtilmiştir.
1063 BOA. HR. SYS. 2841/40, 13 Mart 1908.
1064 BOA. DH. MKT. 1251/59 lef 3, 1 Mayıs 1908; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 105.
1065 BOA. DH. TMIK. M. 269/7 lef 4, 21 Mayıs 1908; BOA. HR. SYS. 2866/74, 21 Mayıs 1908.
279
2.3.1.1.5. Ardaş Efendi
Hınçak komitesi’nin tahriklerine kapılmayan Ardaş adlı Ermeni Galata’da katledilmiştir. Katili Hazaros zabıta tarafından yakalanmıştır. Hınçak fedaisi Hazaros mahkeme esnasında suçunu itiraf ederek Ardaş’ın hükûmete Hınçak komitesi hakkında ihbarda bulunduğunu ve kendisini bu sebeple öldürdüğünü anlatmıştır1066.
2.3.1.2. Adana Vilayeti
15 Nisan 1912’de Adana Taşçıkan’da umumhaneci Hanife’nin hizmetçisi olarak çalışan Misak1067 adlı Ermeni ve bir Müslüman katledilmiştir. Hınçak mensubu Rupen Arslanyan (Öküz Rupen) ya da diğer adıyla Taşlancıyan’ın katil olduğu tespit edildiyse de yakalanamadan Mısır’a firar etmiştir1068. Rupen’in dönmesi için mahkemeye başvurularak kendisine on günlük bir süre tanınmıştır. Rupen verilen süre içinde dönmeyince hakkındaki ilanname gazetede ilan edilmiş ve bir sureti de annesine verilmiştir1069. Bunun ardından Rupen’in gıyaben yargılanması kararı verilmiştir.
Zabıt ve keşif varakalarına göre henüz 14 yaşındaki Sergis oğlu Misak sağ göğsü altından bıçaklanarak yaralanmış ve bir süre yerde süründükten sonra hayatını kaybetmişti. Rupen’in kimliği ise olay esnasında burada bulunan kadınlar tarafından tespit edilerek polise bildirilmişti. Rupen’in olay yerinde düşürdüğü kırmızı mendil ise birkaç gün önce polis tarafından hırsızlık yaptığı için tutuklandığı sırada başında görülmüştü. Rupen yine Nisan ayı içinde aynı mahalde nara atarkende görülmüştü. Üstelik Zeliha adlı bir kızın ifadesine göre Misak öldürülmeden birkaç gün önce kendisini darp etmeye çalışan biri olduğunu ve kurtulabilmek için bıçak çektiğini anlatıp saldırgan olarak Rupen’i tarif etmişti1070. Ortada böyle bir de iddia varken cinayetin işlenme sebebinin bu kavga olması muhtemeldir.
Rupen firari olduğundan tüm deliller ve şahitlerin ifadeleri ile mahkeme görülmüş ve gıyaben on beş sene kürek cezasına çarptırılmıştır1071. Cezasının infaz edilmesi için
1066 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 62.
1067 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 2/16 lef 6, 1 Haziran 1914.
1068 BOA. DH. ŞFR. 40/136, 3 Mayıs 1914.
1069 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 2/16 lef 6, 1 Haziran 1914; BOA. DH. EUM. EMN. 104/29, 31 Mayıs 1914.
1070 Mahkeme tutanakları, ayrıntılı ifadeler ve otopsi raporu için bkz. BOA. DH. EUM. 2. Şb. 2/16, lef 6, 1 Haziran 1916
1071 BOA. DH. ŞFR. 425/121, 5 Mayıs 1914.
280
ülkeye getirilmesi gerektiğinden tam olarak nerede olduğu araştırılmaya başlanmıştır. İskenderiye’de olduğu haber alınınca fotoğrafı ile Mısır Fevkalade Komiserliği’ne başvurularak işlediği suçların bildirilmesine karar verilmiştir1072. Ancak Hınçaklar tarafından korunduğu ve saklandığı bilinen Rupen Arslanyan İskenderiye’de bulunamamıştır1073.
2.3.1.3. Ankara Vilayeti
2.3.1.3.1. Akdağmadeni
Ankara ve Sivas vilayetlerinin sınırında bulunan Akdağmadeni kazasında bir Rum ve bir Katolik Ermeni, komiteye dair ihbarlarda bulundukları gerekçesiyle altı Ermeni müfsidi tarafından katledilmiştir1074. Bunlardan kuyumcu Hacı Ariste adlı Rum evinde kamayla öldürülmüş ve eşi de yaralanmıştır1075.
Burada bir de Ermeni infaz edilmiş ve katil olduğu anlaşılan Ermeni müfsidi bir karyede ele geçirilmiştir. Bunun üzerine komite katilin devletin elinden alınması için bir plân yapmıştır. Bu plân gereği 11 Kasım 1893 gecesi komiteciyi kurtarmak için harekete geçen 15 süvari, Gürcü kıyafetleri içinde karyeye saldırmıştır. Saldırganlar katili zabtiyenin elinden zorla alarak firar etmişlerdir1076. Katili kaçıran 15 komitecinin Sivas'tan geldiği anlaşılınca yakalanmaları için Sivas valisine, Tokat ve Amasya mutasarrıflıklarına ve Merzifon kaymakamlığına telgraf gönderilerek, iş birliği talep edilmiştir1077. Bunun yanında Yozgat, Kayseri ve Kırşehir mutasarrıflıklarına telgraflar çekilerek Akdağmadeni'ne kâfi miktarda askerin sevk edilmesi istenmiş; müfsidlerin tutuklanması için tahkikat ve takibata başlanmıştır1078. Ermeni komiteciler ısrarla devam eden takip neticesinde yakalanmıştır. İşledikleri suçları itiraf eden Ermeniler gerekli cezalara çarptırılmışlardır1079.
1072 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 68/10 lef 4, 20 Mayıs 1914; BOA. DH. ŞFR. 41/51, 23 Mayıs 1914; BOA. DH. ŞFR. 41/87, 26 Mayıs 1915; BOA. DH. EUM. EMN. 79/20, 10 Haziran 1914.
1073 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 2/16 lef 6, 1 Haziran 1914.
1074 British Documents III, s. 287-288; Karaca, Birinci Yozgat Ayaklanması, s. 120.
1075 BOA. Y. A. HUS. 283/103 lef 2, 8 Kasım 1893.
1076 BOA. BEO. 311/23266, 12 Kasım 1893. Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 205.
1077 BOA. BEO. 310/23199, 9 Kasım 1893; BOA. HR. SYS. 2819/21 lef 12, 12 Aralık 1893.
1078 BOA. DH. ŞFR. 162/47, 11 Kasım 1893; BOA. Y. A. HUS. 284/20, 11 Kasım 1893; BOA. Y. PRK. DH. 7/15, 11 Kasım 1893; BOA. BEO. 310/23240, 12 Kasım 1893; BOA. HR. SFR. 3.. 415/94, 11 Kasım 1893; BOA. BEO. 311/23266, 12 Kasım 1893; BOA. HR. SFR. 3.. 415/89, 12 Aralık 1893.
1079 Çanakçı, s. 36.
281
2.3.1.4. Aydın Vilayeti
2.3.1.4.1.İzmirli Muteberanın Tehdit Edilmesi ve Balyoz oğlu Matyos Cinayeti
İzmir, İstanbul ya da Anadolu’daki bazı vilayetlere nazaran Ermeni olaylarından nispeten daha uzakta yaşayan ve ahalinin genel olarak hayatlarını barış içinde sürdürdükleri bir şehirdi. Ancak 1897’de Hajak ve Hraç adlı iki Ermeni İzmir’de Taşnak komitesinin bir şubesi kurunca şehirdeki huzurlu hayat da sona ermeye başlamış, birçok muteberandan da zorla para toplanmıştı. Ayrıca Sofya’da 1904 yılı ocak ayında toplanan Taşnak Kongresi’nde İzmir’i de ilgilendiren kararlar alınmış ve İstanbul’da olduğu gibi burada da ciddi hareketlere girişilmesi gündeme gelmişti1080. Ancak şehirdeki Ermeni muteberan zaten yaşamlarıyla tehdit edilir bir vaziyetteydi. Zira varlıklı Ermenilerden para talep etmeye karar veren ve kendisini “Ermeni İnkılab-ı İttihadiyesinin İzmir Merkez Komitesi” olarak adlandıran komiteciler 4 Nisan 1902’de “İzmir’in Ermeni Zenginlerine Tahrirat-ı Umumiye” başlığı ile bir bildiri göndermişlerdi.
Oldukça sert ifadeler içeren bildiri Osmanlı hükûmetine çeşitli suçlamalarda bulunduktan sonra ecnebi bir devlet olan Fransa’nın dahi Ermenilerin yanında yer almasına rağmen zengin Ermenilerin, “Ermeni ve insan sıfatıyla” hiçbir destekte bulunmadıklarını iddia ediyordu. Aslında birer “ihtilalci” olduklarını iddia eden komiteciler başarısız olmaları halinde suçlunun kendileriyle birlikte olmayanlar olacağını, fakir ahalinin kendilerine maddi destekte bulunurken zenginlerin binbir müşkilatla buna razı olduklarını yazıyordu. Ayrıca muteberanın kendilerine tayin edilen meblağların ödemelerini yapmamaları halinde hain olduklarının kabul edilerek idama mahkûm olacakları bildiriliyordu. İzmir’in ikinci İstanbul olmaması için “kan vergisi” olarak adlandırılan ödemelerin yapılması isteniyordu1081.
Bildirinin 20 Nisan 1902’de polis tarafından ortaya çıkarılması üzerine tahkikata başlanmıştır1082. Bunun sonucunda on yıl önce Amerika’ya giderek Amerikan tabiyetini kabul eden ve Cenova’da bulunan Ermeni ihtilal komitesi tarafından İzmir’e gönderilen Adapazarlı terzi Agop Abrahamyan, üzerinde çok sayıda muzır varaka ile yakalanmıştır.
1080 Ermeni Sorunu (V), s. 43.
1081 BOA. Y. EE. KP. 15/1437 lef 1, 4 Nisan 1902. Ayrıca Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 107. Bildirinin tam metni için bakınız Ek 31.
1082 Eyicil, Maraş’ta Ermeni, s. 296.
282
Agop yakalanınca komitecilerin kullandıkları tabiyet değiştirme avantajını kullanarak konsolosluğa teslimi talep etmiştir1083. Osmanlı tebaasından olmayan bir kişiyi ellerinde tutamayacaklarını bilen yetkililer Agop’u mecburen Amerikan konsolosluğuna teslim etmişlerdir1084.
Ermeni muteberanı ise adliyeye getirilerek ifadeleri alınmıştır. Korku içinde olan bazı Ermeniler bildirinin tüccar ve esnaflara bırakıldığını duysalar da kendilerine böyle bir varakanın gelmediğini iddia etmişlerdir. Üstelik İzmir’de böyle bir komitenin varlığından haberdar olmadıkları için korkmadıklarını ifade etmişlerdir. Oysa bu muteberan içinde varakaları alanlar vardır. Bu kişiler hükûmete haber vermekten çekindikleri için müracaatta bulunmamışlardı. Ancak hükûmet bildiriden haberdar olunca varakaları teslim etmeye mecbur kalmışlardır. Diğer taraftan bildiriyi dağıtan gençlerin eşkâli de belirlenmiş ve tüm şehirde aramalar başlamıştır1085.
Varakalarla alakalı başlayan tahkikat neticesinde iki kişi tutuklanmıştır. Ancak bu Ermenilerin yakalanmasına yardımcı olan diğer iki Ermeni, üç komiteci tarafından intikam ve cezalandırma amacıyla katledilmiş; katiller Avusturya vapuruna binerek yurtdışına firar etmişlerdir. Öldürülenlerden biri mağazasında bulunduğu esnada üzerine iki revolver boşaltılarak canice katledilmiştir. Şehir o zaman üç yüz bin nüfustan ibaret ve çok miktarda yabancıyı barındırdığı halde güvenliği 1 komiser ve 95 polis memuru ile sağlanmaya çalışılıyordu. Yaşanan olaylar üzerine Aydın vilayeti İzmir’de görevlendirilmek üzere 20 yeni polis istihdamı talep etmiştir.1086.
Bu arada Taşnak komitesi şehirdeki en önemli Ermeni ailelerinden Balyozzadelere mensup olan Matyos’a büyük bir öfke duymaktadır1087. Bu öfke Varna’da çıkan Şarjum adlı gazetede de görülmekteydi. Gazetenin 7 Ağustos 1902 tarihli nüshasında Taşnak komitesinin resmi mektuplarla Ermeni zenginlerinden, hatta İzmir’deki serepiskopostan dahi vatana iane namıyla para talep ettiği ancak bu kişilerin derhal hükûmete başvurarak komiteyi şikâyet ettikleri anlatılmaktaydı. Murahhashanede
1083 BOA. Y. EE. KP. 15/1496, 23 Mayıs 1902; BOA. DH. TMIK. M. 122/58 lef 21, 24 Temmuz 1902; BOA. DH. ŞFR. 284/128, 23 Mayıs 1902; BOA. DH. ŞFR. 284/114, 23 Mayıs 1902.
1084 BOA. Y. EE. KP. 16/1504, lef 2, 29 Mayıs 1902.
1085 BOA. Y. EE. KP. 15/1459, 22 Nisan 1902.
1086 BOA. Y. EE. KP. 16/1582 lef 1, 1 Ağustos 1902.
1087 Balyozzade ailesi ile alakalı ayrıntılı bilgi için bakınız Ferhat Berber, “Osmanlı Ermenisi Bir Ailenin Serencamı: Balyozzadeler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 30, Sayı: 2, İzmir, 2015, s. 429-442.
283
saklanan Maksud ve Karakin adlı iki hafiyenin murahhasa ve Balyoz oğlu tarafından teşvik edilerek ihbar işlerinde kullanıldıkları ve böyle devam ederlerse hayatlarının tehlikeye gireceği uyarısına rağmen yollarından dönmedikleri de yazılmaktaydı1088.
Matyos Efendi yukarıdaki satırlarla hedef gösterildikten sonra Taşnak komitesine mensup ve İran tebaasından Bedros Azizyan suikastçısı olarak tayin edilmiştir1089. 17 Ekim 1902 günü polisle iş birliği yaptığı gerekçesiyle herkese ibret olması için çarşıda öldürülmüştür1090. Kaçmak isteyen katil civardaki İslam hamalları tarafından yakalanmıştır. Azizyan, sırf bu iş için 50 lira harcırahla İzmir’e gönderildiğini itiraf etmiştir. Katil, İzmir’e deniz yoluyla gelmiş, Rusya vapurundan inmiş, bir kayıkçıya 8 mecidiye vererek gece vakti İzmir’e girmişti1091. Anlattığına göre Matyos Efendi’yi daha önce hiç görmemişti. Bu yüzden yanına yardımcı olarak Hovannes Hosepyan ve Hovhannes oğlu Markar verilmiş ve suikastı bu sayede gerçekleştirebilmişti. Bu itirafın ardından katile yardım eden iki Ermeni de aranmaya başlanmıştır. Bu arada katilin mahkemesi de başlamış ve Bedros idam cezasına çarptırılmıştır1092. Yaşananlar şehirdeki Ermeni muteberanı arasında dehşete sebep olmuştur. Yaşananların büsbütün kötü bir hâl alması ve yeni cinayetlerin işlenme ihtimali yüzünden asayişin bir an önce sağlanması amacıyla yeniden 20 polis memuru ve buna ek olarak ikişer kayıkçı ve üç polis sandalı tedariki talep edilmiştir1093.
1088 BOA. HR. SFR. 04.. 449/75, 20 Ağustos1902. Ayrıca Papazian, s. 16-17.
1089 Mattei, Büyük Ermenistan, s. 150. Kapriel Serope Papazian, Taşnak tarihçisi Varandian’ın katillerin iki kişi olduğunu yazdığından bahseder. Varandian’a göre katillerden birinin adı Horen Sarkisyan, diğerinin adı Bedros Azizyan’dır. Papazian, s. 16.
1090 BOA. Y. EE. KP. 17/1641, 17 Ekim 1902; BOA. DH. ŞFR. 295/51, 17 Ekim 1902. Balyoz oğlu Matyos Efendi öldürülmeden önce 31 Aralık 1902 tarihli Masis gazetesinin Ajanda adlı bölümünde kendisinden övgüyle bahsedilerek “Ermeni yetimlerine evler açan bir ‘philanthope’ yani hayırsever” olarak tanımlanmaktaydı. Mattei, Büyük Ermenistan, s. 153; Mattei, Droşak, s. 389.
1091 BOA. Y. EE. KP. 12/1161, 17 Ekim 1902.
1092 BOA. A.} MKT. MHM. 614/47, 7 Ağustos 1905. Ayrıca Mattei, Büyük Ermenistan, s. 150; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 108.
1093 BOA. Y. EE. KP. 17/1641, 17 Ekim 1902; BOA. HT. TH. 274/95, 17 Ekim 1902; Y. EE. KP. 16/1583, 11 Ağustos 1902; BOA. HR. SFR. 1.. 128/60, 15 Ekim 1902. Matyos Efendi’nin bir Ermeni tarafından katledilmesi ve katilin cinayeti itiraf ettiği haberi Paris, Londra, Berlin, St. Petersburg, Viyana, Roma, Madrid, Belgrad, Brüksel, Bükreş, Stockholm, Lahey gibi önemli Avrupa kentleri ile Amerika’daki Washington sefaretlerine ulaştırılmıştı. BOA. HR. SYS. 2794/30, 25 Ekim 1902.
284
2.3.1.5. Bitlis Vilayeti
Bitlis vilayeti ve özellikle Muş, komitelerin Van’dan sonra en fazla üzerinde durduğu yerlerden olmuştur. Bölge komite tarafından etki altına alınmadığı zamanlarda buranın ahalisi uyum ve barış içinde yaşamışlardır. Ancak çeteler ve fedailer karyelere kadar yayılınca Ermenilerin tavırları değişmeye başlamıştır. Şüphesiz bundaki etkenlerden biri tehdit altında olmalarıdır. Zira komiteler tarafından görevlendirilen fedailer köyleri dolaşarak Ermeni ahalinin resmi dairelere yaklaşmasını yasaklamış, silah satın almayanları ya da kendilerini hükûmete ihbar edenleri sert şekilde cezalandırmaya başlamışlardır1094. Tüm bunların neticesinde Ermeni ahali çaresizce komitelere boyun eğmek zorunda kalmıştır.
Apik oğlu Haçik de Bitlis’te öldürülenlerden biridir. Haçik, murahhasa vekilinin hareketleriyle alakalı bazı ihbarlarda bulunmuştur. Olay mahkemeye yansıyınca çekinmeden mahkemeye giderek şahitlik yapmıştır. Bunun üzerine öldürülmesine karar verilmiş ve bir plân yapılmıştır. Haçik 29 Ağustos 1896’da alkol almak bahanesiyle kandırılarak Sabikür adlı yere götürülmüştür. Ermeni muteberanından Haç Hanukyan, Avadis Efendi, Kızıl Mescid mahallesinden Oseb ve beraberindeki altı kişilik grup Haçik Efendi ile birlikte içki içmeye başlamışlardır. Haçik Efendi’nin rahatladığını fark eden Oseb revolverini çıkararak kendisine iki el ateş etmiştir. Kurşunlardan biri Haçik Efendi’ye isabet ederek karnından girmiş, sağ tarafından çıkmıştır. Vurulan Ermeni aldığı yaranın ağırlığı ile vefat etmiştir. Bunun üzerine fesad hareketleri bilinen Avadis, katil Oseb ve 6 kişilik arkadaş grubu tutuklanmıştır1095.
Ermeni komiteciler buradaki faaliyetlerine devam etmiş, 23 Eylül 1903’te gece vakti Vartan’ın evine saldırarak tüm aileye öldürmek istemişlerdir. Saldırı neticesinde Vahan, eşi ve oğlu olay yerinde ölürken iki kızı ağır şekilde yaralanmıştır. İhbarlarla peşine düşülen komitecilerden beşi yakalanmış, üçü firar etmiştir. İki gün hayatta kalma mücadelesi veren kızlar ise 25 Eylül 1903’te birbiri ardına vefat etmiş ve böylece bütün aile yeryüzünden silinmiştir1096.
1094 Anadol, s. 273.
1095 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 346.
1096 BOA. DH. TMIK. M. 154/53, 23 Eylül 1903; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 76. Vartan ve ailesinin katledilmesi ile alakalı telgraflar, Ermenilerin kendi ırktaşlarının yalnızca ileri gelenlerini değil, kendi halinde yaşama gayretindeki Ermeni ahaliye de reva gördükleri haksızlıkları gözler önüne serebilmek
285
2.3.1.5.1. Alizurum Karyesi
Ermeni komiteci Arbo ve arkadaşları komitecilik faaliyetleri sebebiyle Akka'ya sürgün edilmiş; daha sonra Sinop'a getirilerek buraya yerleştirilmişlerdir. Ancak Sinop'tan firar eden komiteciler Muş Mutasarrıflığı’na bağı Alizurum karyesine gelmişlerdir1097. Komitecilerin buraya geldiği günlerde karyede yaşayan Karpo ve Oved adlı Ermenilerin biri evinde ve biri köy içinde öldürülmüş olarak bulunmuştur1098. Yapılan tahkikat neticesinde katillerin yedi ay önce ortaya çıkarılan Ermeni ihtilal komitesi mensuplarından Arbo ve arkadaşları olduğu anlaşılmıştır1099. Olayın ardından hükûmet bir taraftan bir inşaat işinde çalıştırılmak üzere kaleden çıktığı sırada firar eden Arbo'yu yakalama işine girişirken diğer taraftan Sinop kalesinde tutulan 11 Ermeni fesatçının firar etmesini önlemek için tedbir almıştır1100.
2.3.1.5.2. Evran ve Peklis Karyesi
Muş Mutasarrıflığı’na bağlı Evran ve Peklis karyesine gelen komiteciler buradaki ahaliye kendilerine katılmalarını teklif etmiştir. Ancak Evranlı Agop, Peklisli Haro ve oğlu bu teklifi reddetmiştir. Bunun üzerine komiteciler karyelere geri gelerek Agop’u 24 Şubat 1905’te, Haro ve oğlu Saltik’i 28 Şubat 1905’te acımasızca öldürmüşlerdir. Devlet bu tür olaylara karşı oldukça dikkatli hareket ettiğinden tüm delillerin hassasiyetle meydana çıkarılması ve suçluların bir an önce bulunarak bölge halkına bir kez daha bu şekilde zulmedilmemesi için tahkikata başlamıştır1101.
2.3.1.5.3. Harami Karyesi
Ermeni çeteleri buldukları her fırsatta kendilerine katılarak davalarına hizmet etmeyen, para taleplerini reddeden Ermenileri öldürmüşlerdir. Hınıs’a bağlı Harami karyesinde yaşayan Kâhya Markar’ın evine de 3 Ağustos 1905 gecesi 12 kişilik Ermeni
amacıyla sefarethanelere gönderilmiştir. bkz. BOA. HR. SYS. 2795/50, 23 Eylül 1903; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 94.
1097 BOA. DH. ŞFR. 156/18, 25 Eylül 1892; BOA. DH. ŞFR. 156/19, 25 Eylül 1892.
1098 BOA. DH. ŞFR. 156/15, 24 Eylül 1892; BOA. DH. ŞFR. 156/16, 24 Eylül 1892.
1099 BOA. Y. A. HUS. 265/64, 25 Eylül 1892; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 11; Tombul, s. 32; Çabuk, Tombul, Muş’ta Ermeni, s. 6. Ayrıca Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 11, Belge: 52, İstanbul, 1988.
1100 BOA. DH. ŞFR. 156/28, 3 Ekim 1892.
1101 BOA. DH. ŞFR. 326/136, 1 Mayıs 1904.
286
çetesi girmiştir. Çete, Markar’ı ve ihtiyar heyetini alıp karyedeki bir ahıra götürmüştür. Çete mensupları ahırdaki herkese bazı tekliflerde bulunmuş ve para istemişlerdir. Ancak Markar çetecilerin teklifini kabul etmediği gibi bir de karşı müdafada bulununca öldürülmüştür. Olay köyde yaşayan Müslümanlar tarafından hükûmete bildirilmiş, 1 polis ile 10 jandarma karyeye gelerek ahırda bulunan Ohannes, Agop, Setrak ve birkaç kişiyi daha tutuklamışlardır. Erzurum vilayeti ile yapılan yazışmalardan Agop, Setrak ve arkadaşlarının çeteci oldukları ve Anes civarındaki Çevirme karyesine giderek burada bir Ermeniyi daha katlettikleri anlaşılmıştır. Suçsuz olduğu anlaşılan Ohannes serbest bırakılmış, çeteciler tutuklanmıştır1102. Firarda olan bir kişi ise gıyabında yargılanarak müebbeden kalebendlik cezasına çarptırılmıştır. Olayın faillerinden Kahkik karyeli İkit oğlu Bogos’da 9 Şubat 1908’de yakalanarak adalete teslim edilmiştir1103.
2.3.1.5.4. Herdigin (Helin) Karyesi
Komiteciler 1905 yılı şubat ayı başında Genç Mutasarrılığı’na bağlı Herdigin karyesini basarak ahaliyi kendilerine katılmaları için zorlamışlardır. Ardından Hardikuk ve Göznak karyelerini yakmışlardır1104. Herdigin ahalisinden Mardiros adlı bir genci ise zorla komiteye yazmış ve yanlarında götürmüşlerdir. Buna razı olmayan Mardiros firar etmeye çalıştığı sırada öldürülmüştür. Komiteciler kendilerinden kaçarak hükûmete sığınmak isteyenleri ise tehdit etmişlerdir1105.
2.3.1.5.5. Hızırahır Karyesi
Ahlat kazasına bağlı Hızırahır karyesinde yaşayan Bedros, komite fedaisi Serop ve avanesi tarafından 1897 yılı Eylül ayında öldürülmüş, iki kadın da yaralanmıştır. Fedailer yakalandıklarında hırsızlık yaptıkları da anlaşılmış ve çalınan malların sahiplerine iadesi yoluna gidilmiştir1106.
1102 BOA. A. MKT. MHM. 644/4 lef 4, 3 Ağustos 1905; lef 5, 31 Ağustos 1905; BOA. DH. TMIK. M. 203/52 lef 1, 3 Ağustos 1905.
1103 BOA. DH. ŞFR. 393/12, 9 Şubat 1908.
1104 Komiteciler yalnızca bu karyeleri yakmamıştı. Helin, Ardıngok, Gelimansur, Gelikenman, Mezraa, Şenik, Simal, Germab ve Zinkan karyeleri de ateşe verilmiş, buralardaki Ermeni ahali eşya, zahire ve hayvanlarıyla birlikte Akçasir, Talori ve Geligüzan’a götürülmüştü. BOA. Y. PRK. DH. 13/4’ten aktaran Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 126-139.
1105 BOA. DH. ŞFR. 326/36, 2 Mart 1905.
1106 BOA. DH. TMIK. M. 45/13, 16 Kasım1896.
287
2.3.1.5.6. Kefervanek Karyesi
Sason eşkiyası, 13 Eylül 1903’te Talori taraflarındaki Kulb’ta iki Müslümanı yaraladıktan sonra 100 hayvanı gasp etmiş, 8 yaşında bir Müslüman kızına tecavüz ettikten sonra öldürmüşlerdir. Etrafta yaşayan insanlara zarar vererek ilerlerken Kefervanek karyesinde karşılarına 80 yaşında bir Ermeni kadını ve bir de erkek çıkmıştır. Eşkiyalar iki Ermeniyi de öldürdükten sonra bir Ermeni kadını dağa kaldırmışlardır. Mahalli yetkililer konuyu değerlendirirken Müslümanların Ermeni şakilerin Kürtleri kızdırmak ve böylece Ermeni ahalinin üzerine saldırmalarını sağlamak için katledilmiş olmaları ihtimalini de göz önüne almışladır. Bu bölgedeki ilk Ermeni olaylarının da Talori’de başladığı gerçeğinden yola çıkarak Kulb kazasında bulunan bir bölük askerin bir tabura yükseltilmesine karar verilmiş ve böylece daha fazla can kaybı yaşanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır1107.
2.3.1.5.7. Mongok Karyesi
Ermeniler ve Müslümanların birlikte yaşadığı köylerde her iki milletten insanlar komite terörünün kurbanı olmuşlardır. 1901 yılı mayıs ayında konaklamak için Muş’a bağlı Mongok adlı karyeye giden Şerif Ağa ortadan kaybolmuştur. Günlerce aranan Şerif Ağa’nın cesedi paramparça bir vaziyette bulunmuştur1108. Bir süre sonra Mongok karyesinde üç Ermeni ve yakınlarındaki bir karyede ise dört Ermeninin öldürüldüğü anlaşılınca meseleyle ilgili ciddi bir tahkikat başlatılmıştır1109. Katledilen Ermenilerden dördünün faillerinin Şerif Ağa’nın ölümüyle galeyana gelen akrabaları ve İslam ahalisi olduğu iddiası ise bölgede gerginliğe sebep olmuştur1110.
Ancak tahkikat neticesinde Şerif Ağa ve Ermenilerin katillerinin komiteciler olduğu anlaşılmıştır. Bu sırada Muş hapishanesinde tutuklu bulunan Markar’ın olaylara karışanların adını vermesi ile tutuklamalar yapılmıştır1111. Ancak komitecilerin bir kısmı yakalanamamış ve tutuklamalardan mesul tuttukları ahalinin yaşadığı karyeye bir kez daha giderek 13 Ağustos’u 14 Ağustos’a bağlayan gece burada büyük çaplı bir yangın
1107 BOA. DH. ŞFR. 317/62, 13 Kasım 1903.
1108 BOA. DH. TMIK. M. 106/71 lef 4, 26 Temmuz 1901; Gazigiray, s. 374.
1109 BOA. DH. TMIK. M. 106/71 lef 4, 26 Temmuz 1901.
1110 BOA. DH. ŞFR. 262/62, 26 Temmuz 1901.
1111 BOA. DH. ŞFR. 263/37, 12 Ağustos 1901; BOA. DH. TMIK. M. 106/71, lef 4, 26 Temmuz 1901.
288
çıkarmışlardır. İntikam amacıyla çıkarılan yangında karyedeki karakol, bir Protestan ve bir Ermeni kilisesi ile bir okul, 25 kadar ev ve köyün harmanları ateşe verilmiştir1112. Bu olay neticesinde de tutuklamalar gerçekleşmiştir. Ancak tutuklamalar bölgede provokasyona sebep olmuş ve şüphelilerin eşleri tahrik edilerek olay çıkarmaları sağlanmaya çalışılmıştır1113.
Aslında karyede yaşananların ana sebebi Ermeniler ve Müslümanların dostane ilişkilerini bozmak arzudur. Komiteciler plânlarında başarılı da olmuştur. Osmanlı Devleti ise burada asayişi yeniden sağlamak ve herhangi bir hadiseye mahal vermemek için bölgeye asker göndermeye karar vermiştir. Harput’ta bulunan 75. Alayın 1., Karakilise’deki 27. Alayın 4., Malazgirt’teki 28. Alayın 2. taburları Muş ve civarındaki üç taburla birleştirilerek, 24. Alaydan bir bölük ve dört adet dağ topu eşliğinde 7. Fırka komutanı Ferik Mehmet Ali Paşa’nın kumandasına verilmiş ve bölgeye gönderilmiştir. Buraya gönderilen çok sayıda askeri kuvvetin görevi ise sadece asayişi sağlamak değildir. Askerler eşkiyanın yakalanması için faaliyette bulunmuşlardır1114.
Aynı yılın Kasım ayında Muş’un Arak, Garni, Dikili ve Hunan karyelerinde pek çok Ermeni katledilmiştir. Yapılan tahkikatta bu olayların faillerinin de Ermeni eşkıyası olduğu tespit edilmiştir1115. Zira bu civardaki eşkıya İslam kıyafetine girip kendi ırktaşlarını katletmekteydi. Durum maktullerin akrabalarının ifadeleri ve ihbarları ile de kesinlik kazanmıştır. Sason Ermenilerinden oldukları anlaşılan eşkıyalar Hınıs, Kığı, Pasinler ve çevresinde cinayetler işleyerek Sason’a firar etmiş, böylece yakalanmaktan kurtulmuşlardır1116.
Bölgeye gönderilen askeri kuvvetler Mongok olayından bir yıl sonra, 23 Mayıs 1902’de Şerif Ağa’nın ve Ermenilerin katillerinden olan ve firarda bulunan bir eşkıyayı yakalayarak Muş mutasarrıflığına teslim etmişlerdir1117.
1112 BOA. DH. ŞFR. 263/49, 14 Ağustos 1901; BOA. Y. A. HUS. 418/114 lef 2, 14 Ağustos 1901; BOA. DH. ŞFR. 270/17, 17 Kasım 1901.
1113 BOA. DH. ŞFR. 263/55, 15 Ağustos 1901.
1114 BOA. Y. MTV. 220/137 lef 2, 26 Ağustos 1901.
1115 BOA. HR. TH. 261/43, 13 Kasım 1901.
1116 BOA. Y. PRK. ASK. 176/1 lef 1, 14 Ekim 1901; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 74.
1117 BOA. Y. PRK. UM. 58/65, 23 Mayıs 1902; BOA. DH. ŞFR. 284/125, 23 Mayıs 1902.
289
2.3.1.5.8. Tabavank Karyesi
Ahlat kazasına bağlı Tabavank karyesinde yaşayan Bedo adlı Ermeni, karyedeki komitecilere nasihat ederek girdikleri kötü yoldan dönmelerini sağlamaya çalışıyordu. Ancak iyi niyeti evlat acısı yaşamasına sebep olacaktır. Zira komiteciler Bedo’nun hiç kimseyi etki altına almasına izin vermek istememişlerdir. Komiteciler 26 Haziran 1898’de Bedo’nun oğlu Karpi’yi ahırda yatarken tüfekle vurarak öldürmüşlerdir1118. Tahkikat neticesinde katillerin Bitlisli Hokas oğlu Simon, Manko oğlu Aleksan, Manuk oğlu Tatvanlı Pari ve Karçıkan kazasına bağlı Oranis karyesinden Murat oğlu Agop oldukları tespit edilmiştir. Caniler cinayeti işlemeden önce karyede bir samanlığa saklanmış ve jandarma ile de çatışmaya girmiştir. Bu çatışmada bir asker şehit edilmiş, bir asker yaralanmıştır. Takibe alınan eşkıyalar işledikleri cinayetlerden sonra yanlarındaki üç adet mavzer tüfeği, bir revolver, cephane ve üçer sıralık fişeklikleriyle birlikte ölü olarak ele geçirilmişlerdir1119.
2.3.1.5.9. Tabvan Karyesi
Ahlat kazasının Tabvan karyesinde yaşayan Vartan, evine girmek isteyen komitecilere izin vermediği gibi karye ahalisinin de bunları himaye etmesine rıza göstermemiştir. Bunun üzerine harekete geçen komiteciler 27 Mart 1889’da sabah saat 09.00 sıralarında Vartan ve ailesine saldırmışlardır. Saldırı neticesinde Vartan ölmüş, kardeşi Melkon ile eşi yaralanmıştır. Saldırının hemen ardından başlayan tahkikatta saldırının Kürtler tarafından yapıldığına dair bir şayia yayılmıştır. Ancak hem yaralılar hem de köylüler suçluların çevre ahalisinden tanınan sekiz Ermeni komiteci olduğunu söylemiştir. Gerçeklerin ortaya çıkmasının ardından eşkıya, cinayette dahli olan Misk nahiyesi müdürü Haço ve bunlara yataklık eden 18 kişi tutuklanarak yerel mahkemeye teslim edilmiştir. Firar eden bazı eşkıyaların yakalanması için ise takibe başlanmıştır1120.
Takip neticesinde bazı eşkıyaların Tabvan’daki bir evde saklandığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine ev 22 Mart 1899’da jandarma tarafından basılmıştır. Burada saklanan Tifot karyeli Markara oğlu Asadur, Yerik oğlu Haço, Van vilayatetine bağlı Elmalı
1118 BOA. DH. ŞFR. 225/81, 26 Haziran 1896; BOA. DH. TMIK. M. 55/21, 26 Haziran 1896.
1119 BOA. HR. TH. 214/115, 30 Temmuz 1898.
1120 BOA. HR. TH. 225/36, 6 Nisan 1899; BOA. DH. ŞFR. 234/18, 6 Nisan 1899.
290
karyesinden Nadunun oğlu Zekü, aslen Bitlisli olan ve son birkaç yıldır Tabvan’da yaşayan Avi ve beraberlerindeki eşkıyalarla askerler arasında çatışma çıkmıştır. Çatışma neticesinde eşkıyaların dördü ölü, bunlara yataklık eden ev sahiplerinden üç kişi yaralı olarak ele geçirilmiştir1121.
2.3.1.5.10. Tatvan Nahiyesi
22 Temmuz 1905’te Tatvan ve Çalhor karyeleri arasındaki arazide Bağdasar ve Kirkor adlarında iki Ermeninin cesedi bulunmuştur. Ancak bu kişilerin kim ya da kimler tarafından öldürüldüğü anlaşılamayınca Bağdasar’ın karısının ifadesine başvurulmuştur. Kadın, kocasının Şamiran karyeli Ebgar ve karye halkı tarafından buraya davet edildiğini anlatınca bahsi geçenlerin ihbarlarda bulundukları şüphesiyle Ermeni eşkıyası tarafından öldürüldüğü düşünülmüştür1122. Zira buraya yakın olan Çalhor’da haziran ayı ortasında pek çok silah ortaya çıkarılmıştır1123.
2.3.1.5.11. Tuğ Karyesi
Bitlis vilayetine bağlı ve merkezden üç saat kadar uzaklıkta bir karye olan Tuğ, Ermeni karyesi olarak bilinen bir yerleşim yeriydi. Ermeni Patriği Ormanyan Efendi’nin baskı ve saldırılara rağmen kilisedeki iktidarını korumaya çalıştığı bir dönemde patrikhaneye burayla alakalı bir haber gelmiştir. Habere göre Tuğ karyesi ve Banoz adlı mahallerde toplam beş Ermeni, Kürtler tarafından öldürülmüştü. Haberi alan Patrikhane konuyla alakalı bir varaka hazırlayarak Dâhiliye Nezareti’ne göndermiş ve şikâyetçi olmuştur1124. Ermeni komitecilerin kılık değiştirerek işlediği cinayetlerden haberdar olan Dâhiliye Nezareti Müslümanlara isnat edilmeye çalışılan suçlarla alakalı çalışmaların hassasiyetle yürütülmesi arzusundaydı. Bu sebeple 15 Eylül 1900’de Bitlis vilayetine durumun tahkik edilmesi, suçluların bulunarak cezalandırılması ve neticesinin bildirilmesi emri verilmiştir1125.
1121 BOA. DH. ŞFR. 234/120, 23 Mart 1899; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 76. BOA. DH. TMIK. M. 68/38 lef 4, 23 Mart 1899; BOA. HR. SFR. 3.. 485/9 lef 1, 26 Nisan 1899; BOA. HR. SFR. 3.. 485/10 lef 1, 13 Mayıs 1899.
1122 BOA. DH. ŞFR. 330/80, 22 Temmuz 1905.
1123 BOA. DH. ŞFR. 329/54, 15 Haziran 1904.
1124 BOA. DH. TMIK. M. 93/65 lef 1, tarihsiz.
1125 BOA. DH. TMIK. M. 93/65 lef 2, 15 Eylül 1900.
291
Bitlis vilayeti emri aldığında beklemeden tahkikata başlamıştır. Tahkikatın başlarında Tuğ karyeli Hurşit ile oğlu Nadir’in akrabalarının şikâyet ve iddiaları dinlenmiştir. Öldürülenlerin akrabaları, cinayetleri Müslümanların işlediklerinden emin bir şekilde Ankesur karyeli Osman ve Şaban’dan şikâyetçi olmuşlardır. Bunun üzerine adı geçenler tutuklanarak mahkemeye teslim edilmiştir. Ancak tahkikat neticelendirildiğinde Osman ve Şaban’ın katil olduklarına dair hiçbir emare bulunamamış ve deliller asıl suçluların Ermeni müfsitleri olduğunu göstermiştir. Katil oldukları anlaşılan Kezvan karyeli Keçi oğlu Avak, Ortap karyeli Kirpo, Tuğ karyeli Murat, Kâhya Bedros, Kezir, Nişyo ve Sinko tutuklanmış; Osman ve Şaban ise salıverilmiştir. Tutuklanan Ermeniler cinayetle itham olunarak mahkemeye sevk edilmiştir1126.
Bitlis vilayetindeki Rus Konsolosu 3 Aralık 1910 tarihli raporunda Ermeni ahalinin şehirdeki komiteye karşı “gerçek bir antipati” beslediğini yazmaktadır. Konsolos “komitenin kendini gülünç bir şekilde milletin kurtarıcısı olarak sunan mensupları, yıllardan beri buranın Ermeni ahalisine en büyük ızdırapları çektirmişlerdir” cümlesiyle esasen önemli bir itirafta bulunmaktadır. Gerçekten de komiteciler halkın cehaletinden faydalanarak bu insanları senelerce istismar etmiş, kendi faydalarında faaliyetlerde bulunmaları için zorlarken çoklarının da hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur. Özellikle Muş’ta etkin olan Taşnak mensupları kilisenin yönetimini ele geçirmiş, mahkemelerdeki Ermeni hâkimler aracılığıyla davalardan istedikleri neticeleri almak için çabalamışlardır1127. Bunun yanında Taşnak komitesinin emirlerine uymayan Ermenilerin imha edileceği ve suçun Türklerin üzerine atılacağı da 19 Kasım 1910 yılında yazılan bir raporda açıkça görülmektedir1128.
2.3.1.5.12. Üzüm Karyesi
1910 yılı mayıs ayında Pervari civarındaki Üzüm karyesinde, Akun karyeli Haçoyan ve üç Ermeni katledilmiştir. Ancak komiteciler tarafından işlenen cinayetler Müslümanlara isnat siyaseti sebebiyle Beşarlı Arif ve adamlarının üzerine yıkılmak istenmiştir. Patrikhanenin olaya karışarak suçluların bulunmasını ve cezalandırılmasını
1126 BOA. DH. TMIK. M. 97/46, 12 Kasım 1895.
1127 Ahmed Rüstem Bey, s. 75.
1128 Sakarya, s. 150-151; Talât Paşa’nın Anıları, s. 54.
292
istemesiyle gerçekler ortaya çıkacaktır. Zira öldürülen Ermeniler, zamanında komite mensuplarını hükûmete ihbar etmişlerdir. Hatta bu sebeple Rusya komite meclisinde muhbirlerin öldürülmelerine karar verilmişti. Tahkikat neticesinde infaz kararının uygulaması için karyeye Tiko, Hako ve Karabet adlı üç komiteci gönderildiği ve cinayetlerin de bu komiteciler tarafından işlendiği1129.
2.3.1.6. Erzurum Vilayeti
Antranik Çelebyan’ın “özgür ve bağımsız Ermenistan’ın başkenti”1130 olarak tanımladığı Erzurum, Ermenilerin Osmanlı topraklarında ayrılıkçı faaliyetlerini başlattıkları yer olarak bilinmektedir. Şehirdeki ilk olaylar 1883 yılında Agricultural Society (Anavatan Müdafiileri) tarafından başlatılmak istenmişse de Osmanlı Devleti’nin tedbirleri neticesinde başarısız olmuşlardı1131. Ardından 1890’da Sanasaryan mektebi ve kiliselerde silah saklandığı haber alınmıştı. Osmanlı askerlerinin yaptığı arama probleme sebep olmuştur. Hınçaklar ahaliyi kışkırtınca Osmanlı Devleti’ndeki ilk büyük Ermeni olayı patlak vermişti. Devlet olayları bastırmış olsa da komiteciler yeni hazırlıklara girişmiştir. Patrik İzmirliyan’ın beratını alarak göreve başladığı 1895 yılı Osmanlı Devleti’nde pek çok noktada ve Erzurum’da Ermeni olaylarının yaşandığı bir yıl olacaktır.
Erzurum’daki komite mensupları Avrupalı devletlerin dikkatini çekmek için bir isyan plânlamıştır. Ancak şehir halkının tamamı kendilerine destek vermemektedir. Erzurum Ermenilerinin bir kısmı isyan planına dâhil olmak istemedikleri gibi duyduklarını ve gördüklerini hükûmete iletiyorlar ya da komitelerinin emirlerinin aksine devlet hizmetinde çalışıyorlardı. İsyan öncesi vilayet meclisi ve istinaf mahkemesinde azalık yapan iki Ermeninin ihbarcı olduklarından şüphelendiklerinden onları tehdit edilerek görevlerinden istifa etmeleri istenmişti. Ayrıca komiteciler makam ve para sahibi Ermenilere uyguladıkları baskıyı ahaliye de uygulayarak silah satın almak üzere para talebinde bulunuyordu1132.
1129 Haluk Selvi, Bülent Cırık, “1913 Islahatı Öncesi Osmanlı Doğu Vilayetlerinde Olaylar, İddialar, Cevaplar”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 36, Ankara, 2014, s. 188.
1130 Çelebyan, s. 225.
1131 Yüksel, s. 168.
1132 Demirel, Erzurum’da, s. 107.
293
Dava vekili Artin Dersergisyan ve Merkez Ticaret azası Simon Bozuyan da Ermeni isyanı için hazırlıkların devam ettiği bugünlerde kendi işleri dolayısıyla sıklıkla hükûmet konağına gidip geliyorlardı. Ancak komite kendileri aleyhindeki Ermenileri takip halindeydi. Bu sebeple iki Ermeninin hükûmet konağına gidip gelmesi dikkat çekmiştir. Özellikle Artin Efendi’nin burada bazı ihbarlarda bulunuyor olmasından şüphelenilmeye başlanmıştır1133. Taşnak komitesi, bu şüphe sebebiyle Artin Efendi’ye idam cezası vermiş ve gönderdiği mektupla kararı kendisine tebliğ etmiştir. Artin Efendi ise mektubu alarak Erzurum valisinin yanına giderek olanları anlatmıştır. Ancak vali ve Artin Efendi arasındaki başbaşa görüşmeden her nasılsa komitenin haberi olmuştur. Bu yüzden Artin Efendi’nin yolu bir öğle vakti kesilmiştir. Önüne çıkan komiteci kendisine komitenin görüşmeden haberdar olduğunu ve tövbe ederek milletine sadık olmasını söylemiştir. Artin Efendi ise komiteciye “Milette asıl siz sadık olunuz. Milleti mahvedeceksiniz.” diyerek tepki göstermiştir1134. Artin Efendi’nin tepkisi idam kararının hemen o günün akşamı, yani 23 Eylül 1895’te uygulanmasına sebep olacaktır. Böylece dava vekili, komitecilerin kendileriyle hareket etmeyen diğer Ermenilere de bir uyarısı olarak Erzurum’un en kalabalık sokaklarından birinde katledilmiştir. Suikast esnasında yanında bulunan Simon Bozuyan’da komiteci fedailerin hedefi olarak hayatını kaybetmiştir1135.
Taşnakların Ermeni suikastlarını ilan etmesiyle ünlü ilannamesi Uçurtma’da suikasta yer verilmiştir. Olay anlatılırken Simon Efendi’nin Artin Efendi ile birlikte olduğu için “na-hak yere öldürüldüğü, bi-günah” olduğu ayrıntısı verilmektedir1136. İlannamede Artin Efendi’yle beraber katledilen Simon Efendi’den bahsedilirken “...Bozuyan Simon katlolundu. Bu da kendi haddinden ziyade olan akılsızlığına kurban oldu. Bundan dolayı te’essüf ettiğimizi beyana müsâra’at eyleriz” değerlendirmesi yapılmıştır1137.
1133 BOA. HRS. SYS. 2791/16 lef 1, 11 Ocak 1896.
1134 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 157-158.
1135 BOA. HRS. SYS. 2791/16 lef 1, 11 Ocak 1896; Ali Karaca, Anadolu Islahatı ve Ahmet Şâkir Paşa (1838-1899), Eren Yayıncılık, İstanbul, 1993, s. 65; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 33.
1136 BOA. A.} MKT. MHM. 609/34 lef 2, 29 Ekim 1895; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 154; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 26, Belge No: 79, İstanbul, 1990; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 132; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 93; Demirel, İngiliz Belgeleri, s. 22-23.
1137 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 141; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 149.
294
Cinayetlerden dair tahkikat başlatılmış ve ailelerin ifadelerine başvurulmuştur. Aileler şüphelendikleri hiç kimse olmadığını beyan etmişlerdir. Oysa cinayetleri işleyenlerin Taşnaklar olduğu bilinmektedir. Bu arada maktullerin cenazeleri de tören için murahhashaneye götürülmüştür. Ancak Erzurum eski murahhasası ve ayrılıkçı hareketlere sempatisi bilinen Gayunet Efendi, cenaze merasimi sırasında Simon Efendi için dua ederken Artin Efendi’nin adını anmamış ve onun için dua etmemiştir1138.
1908 yılında Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra Erzurum’da siyasi suçlardan hüküm giymiş Ermenilerin serbest bırakılması gündeme gelmiştir. Ancak ısrarla serbest bırakılması istenen Ermenilerin sekizi, iki polis komiseri ve Kirkor adlı bir vatandaşın katilleri idi. Hem iki devlet memuru hem de bir kişiyi öldürmüş kişilerin serbest bırakılması şehirde gerginliğe sebep olabilirdi. Dönemin valisi Abdülvahap Paşa ise Ermenilerin tahliye edilmemesi halinde taşkınlıklar yaşanabileceğini düşünüyordu. Üstelik asayişi sağlayacak asker sayısı da azdı. Şehrin güvenliğini sağlayamayacağını düşünen Paşa sorunun çözümü için ne yapacağını bilemediğinden sonunda görevden affını ve başka bir yere tayinini, eğer bu mümkün değilse istifasının kabulünü istemiştir. Abdülvahap Paşa’nın isteği 11 Ağustos 1908’de kabul edilmiş ve valilik makamına Erzurum komutanını bırakarak İstanbul’a gitmesinin münasip bulunduğu bildirilmiştir1139. Paşa’nın buradan ayrılması ve komutanın vekâleten valilik makamına getirilmesinin ardından Erzurum’da 1906-1907 olaylarına karışan 60’ı Ermeni ve 30’u Müslüman, toplam 92 mahkûm serbest bırakılmıştır1140.
2.3.1.6.1. Armudan
Erzincan ve özellikle Kuruçay kazasına bağlı Armudan karyesi Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları bir yerdi. Ermeniler Divriği’ye bağlı Pingan köyünü komite faaliyetlerinin merkezi olarak kullanıyorlardı ve bu mevki Armudan’a yakın bir mesafedeydi1141. Dava vekili Aharon Efendi ise hayatını Armudan’da sürdürüyordu.
1138 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: 1, s. 139-140; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 94; Hocaoğlu, Arşiv, s. 286.Erzurum Meryemana Manastırı murahhasası da1895 isyanından hemen önce muhtemelen aynı suikastçılar tarafından Hasankale’de katledilmiştir. BOA. HRS. SYS. 2791/16 lef 1, 11 Ocak 1896.
1139 BOA. BEO. 3373/252903 lef 1, 11 Ağustos 1908; BOA. BEO. 3373/252905 lef 1, 11 Ağustos 1908.
1140 İsmailhakkıoğlu, s. 39.
1141 Ali Kemali, Erzincan, Resimli Ay Matbaası, İstanbul, 1932, s. 110; Cengiz Çakaloğlu, “Erzincan ve Çevresinde Ermeni Olayları (1890-1896)”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 13, Erzurum,
295
Aharon Efendi ayrılıkçı fikirleri desteklemediği ve bu düşüncelerden vazgeçilmesini söylediği için “hain” ilan edilerek öldürülmüştür.1142 Cinayet, 1891 yılında Ilbısoğulları ailesinden üç komiteci tarafından işlenmiştir. Kaymakam Ahmet Bey’in cinayetin araştırılması için aynı köyden Ömer Pehlivan’ı görevlendirmesiyle ardı ardına ve temelde Aharon Efendi olayı ile bağlantılı başka cinayetler işlenmiştir.
Ömer Pehlivan cinayeti tahkik için görevlendirildikten sonra çalışmaya başlamıştır. Ancak komiteciler kendisinin görevini öğrenince bir plân yaparak Ömer Pehlivan’ı ortadan kaldırmaya karar vermişlerdir. Plân gereği Ermeni ahaliden bir kişi Pehlivan’ı ziyafet düzenleneceğini söyleyerek bir eve davet etmiştir. Ömer Pehlivan daveti kabul etmiş, yemeğe geldiğini düşünerek çağırıldığı eve girince Hacı Kalost1143 riyasetindeki komite üzerine saldırmıştır. Ömer Pehlivan öldürülmüş ve cesedinin üzerine gazyağı dökülerek yakılmıştır1144. Yaşananları öğrenen Sergis, cinayeti hükûmete ihbar edince bu kez kendisi ve oğlu komiteciler tarafından öldürülmüş, onları kurtarmaya çalışan Hüseyin adlı bir bekçi ise yaralanmıştır1145. Silsile halinde işlenen cinayetlerin ardından yapılan tahkikat neticesinde olaylarla alakası olduğu anlaşılan Papaz Karabet (Vartan), Kiragos, Abgar, İranus, Teohari, Kirkor, Kigork, Manuel, Sahak, Agop, Mıgırdıç, Kazar, Vartan, Agik, Minas ve Moşeh yakalanarak mahkemeye sevk edilmişlerdir. Komitecilerin evleri arandığında birçok evrak, silah ve benzeri muzır eşyalar ele geçirilmiştir. Katiller işledikleri cinayetler ve “Osmanlı Devleti’nin bir
1999, s. 299; Nurettin Birol, “1890-1900 Ermeni Ayaklanmalarının Erzincan’a Yansımaları ve İlk Ermeni İsyanları”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, Erzincan, 2017, s. 26.
1142 Kemali, s. 110; Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 75; Birol, s. 26.
1143 Hacı Kalost Ermeni komitecileri için oldukça önemli bir figürdür. Yalnızca Müslümanları değil, Ermenileri de muhbir, hain gibi ithamlarda bulunarak acımadan katleden Kalost şarkılara dahi konu olmuş ve cesareti diğer Ermenilere örnek gösterilmiştir. “Ermeni Şarkısı” başlıklı bir şarkıdan alınan dörtlük şöyledir:
“Vatanım Armudandır,
Şöhretim Arhanyandır,
İsmim Hacı Kalost,
Vatanımın muhafızıyım.”; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 286.
1144 BOA. HR. SYS. 2803/1’den aktaran Ermeni İsyanları, Cilt: II, s. 238; Mehmet Hocaoğu, kitap, s. 280-281.Necati Fahri Taş, “Berlin Antlaşması Sonrasında Erzincan’da Eşkiyalık ve Ermeni Hadiseleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: 32, Sayı: 94, Ankara, 2017, s. 13.
1145 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 15, Çakaloğlu, s. 300; Birol, s. 26; Recep Karacakaya, Anadolu Vilayetlerinde, s. 95.
296
kıtasını ayırarak Ermenistan kurmak efkârı için şekavet icra ettikleri” gerekçesiyle idam cezasına çarptırılmışlardır1146.
Armudan’daki Ermeni ahali sonraki yıllarda da komite baskısı altında yaşamaya devam etmiştir. 1914’te bir jandarma erini şehit eden Pinganlı komiteci Kuşger oğlu Kiragos’un cebinden çıkan beyanname bunun en önemli kanıtlarından sayılabilir. Beyanname Armudanlılara hitaben yazılmış ve komitenin isteklerinin yerine getirilmemesi halinde sonlarının ölüm olacağı uyarısını taşımaktadır1147.
“Ey Armudanlılar
Biz, evvelce vermiş olduğumuz kavi ve kat’î mevaid üzerine, vatanî vazifemizi ifa ettik. Ufak bir çete ile gayemizi temin için sizi Apuşta’da bekledik ve gelmediniz.
İsa’nın menfur ve mel’un evlâtları!
Hâlâ uyanmadınız mı? Komiteye vermiş olduğunuz kat’î sözü, kiliseye ettiğiniz yemini tutunuz. Dediğimizi yapmazsanız akıbetiniz ölümdür!”1148
2.3.1.7. Halep Vilayeti
2.3.1.7.1. Zeytun
Maraş sancağına bağlı olan Zeytun, Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı kazalardan biriydi ve İşhan denilen beyler tarafından yönetilmekteydi. Zeytun Ermenileri ayrılıkçı faaliyetler henüz Osmanlı Devleti içinde yayılmaya başlamadan önce kıpırdanmaya başlamış; ilk zamanlar vergi vermemek, 1850’den sonra ise bağımsızlık elde etmek için isyan etmişlerdi1149. Ancak bu isyanlar bastırılsa da faaliyetlerinden vazgeçmemişlerdir.
1146 BOA. DH. ŞFR. 170/15, 24 Kasım 1894; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 15; Çakaloğlu, s. 300; Birol, s. 26; Naci Fahri Taş, “Berlin Antlaşması Sonrasında Erzincan’da Eşkiyalık ve Ermeni Hadiseleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: 32, Sayı: 94, Mart 2017, https://dergipark.org.tr/tr/pub/aamd/issue/44026/542305, (10.12.2019), s. 13.
1147 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 159.
1148 Kemali, s. 116; Çay, Bazı Notlar, s. 19-20.
1149 Zeytun’daki isyanların sebep bakımından yönünü değiştiren kişi Galata Ermeni Mektebi’ni bitirerek buraya gelen komiteci Harutyun Çakıryan’dır. Çakıryan’ın ardından Avedik Keshonyan ve Anedikden adlı komiteciler de gelmiş ve Ermeni ahali buradaki papazlarında yardımlarıyla etki altına alınmıştır. Orhan Doğan, “Zeytun (Süleymanlı) Ermenileri Tarafından Şehit Edilen Osmanlı Askerleri”, Gaziantep Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/223435, (07.03.2017), s. 514. Zeytun İsyanları ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Nejla Günay, Maraş’ta Ermeniler ve Zeytun İsyanları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007; Erdal İlter, “Ermeni Mes’elesi”nin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1915), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1995, İlter, (Zeytun İsyanları); Ahmet Eyicil, “1878 Zeytun İsyanı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma
297
1878’de başlayan isyanlardan birinin neticesinde aralarında piskopos ve öğretmenlerin de bulunduğu bazı asi Ermeniler tutuklanmıştır. Tutuklanan Ermenilerin ifadeleri alınmaya başlandığında bölgede yalnızca Türk ve Müslüman unsurlara değil kendi milletlerinden olanlara da kastettikleri anlaşılmıştır. Durum Kasap Nazarit adlı Ermeninin ifadesinde açıkça görülmektedir. Zira fail, isyan sırasında Protestan bir rahibe saldırmıştı. Sonradan ele geçirilip sebebi sorulduğunda yaşananın sarhoşluk haliyle olduğunu söyleyerek cezadan kurtulmaya çalışmıştır. Bunun üzerine Nazarit’e daha önce de Bostan oğlu Avadis’i öldürdüğü hatırlatılmış ve yine bu olay esnasında da sarhoş olduğu cevabı alınmıştır1150.
İsyanın bastırılmasından sonra muteberandan Karacazade Bedros komiser olarak buraya tayin edilmiştir. Karacazade Bedros, yine muteberandan Kirkor’un yardımıyla Zeytun’da faydalı işler yapmıştır. İki Ermeninin çalışmaları neticesinde Müslüman karyelerine saldırarak cinayet ve yağma dâhil pek çok suça karışan ve sayıları 200-300’e varan Ermeniler teslim olmuştur. Bunun ardından yağmaladıkları eşyaların asıl sahiplerine teslim edilmeleri için çalışmaya başlanmıştır. Bu amaçla bir Protestan, bir Katolik ve üç Gregoryen Ermeniden oluşan bir komisyon kurulmuştur. Komisyon azaları oldukça güvenilir kişilerden seçilmiş ve görevlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir. Öyle ki kendi kardeşinin yağma olaylarına karıştığını bilen bir aza ve akrabalarından suça karıştığı bilinen diğer azalar yağma edilen malları Müslümanlara iade etmişlerdir1151.
1898 yılında ise Müslüman kıyafetleri giyen bir şahıs bir süre Maraş ve Zeytun’daki Ermeni ahalinin evinde kaldıktan sonra Zeytun kışlasının etrafında dolaşmaya başlamıştır. Dikkatleri üzerine çeken Ermeni tutuklanarak sorguya alınmıştır. Sorgusunda adının Bağdasar, memleketinin Harput olduğunu söyleyen kişi dört yıl önce ihtida ederek Mustafa adını aldığını belirtmiştir. Bunun üzerine kendisine bazı dini sorular yöneltimiş ancak Bağdasar bunlara cevap verememiştir. Böylece her Müslümanın bilmesi gereken farz ve görevleri bilmediği anlaşılmıştır. Bağdasar ya da kendi iddiasına göre Mustafa’nın Müslümanlar arasında Müslüman, Hırıstiyanlar arasında Hırıstiyan
ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 10, Ankara, 1999, s. 27-58; Ahmet Eyicil, “1895 Maraş ve Zeytun İsyanı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 11, Ankara, 2000, s. 157-210.
1150 Burhan Çağlar, “1878-1879 Zeytun Ermeni İsyanları ve İngiliz Said Paşa’nın Aldığı Tedbirler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 45, Ankara, 2013, s. 183.
1151 BOA. HR. SYS. 78/6’dan aktaran Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 6-7.
298
olarak dolaşarak bazı araştırmalara giriştiği de fark edilmiştir. Böylece gizli bir fesatçı olduğu anlaşılmış ve 6 Nisan 1898’de mahkemeye sevk edilmiştir1152.
2.3.1.8. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
2.3.1.8.1. Eğin
I. Dünya Savaşı sırasında Eğin’de Osmanlı ordusuna gönderilmek üzere depolanan gıda maddeleri bulunuyordu. Savaş sırasında Ruslara hizmet eden Ermeniler yalnızca düşman devletin ordusunda yer almakla ve onlar için casusluk yapmakla kalmamış, Osmanlı ordusuna iaşe yönünden de zarar vermek istemiştir. Bu sebeple 1915 yılında Eğin’deki iaşe deposunun havaya uçurulmasına karar verilmiştir. Görev için Filibos adlı 20 yaşında bir genç tayin edilmiştir. Genç Ermeni dört bomba ve üç kilo gazyağı ile depoya geldiği sırada bitişikte dükkânı olan başka bir Ermeni Filibos’un niyetini anlayınca plânını bozmuştur1153. Ancak Filibos amacından vazgeçmemiş ve Ermeninin dükkânında canlı bomba eylemi yapmıştır. Filibos üzerindeki bombaları patlatarak hem kendisini hem de dükkân sahibini öldürmüştür1154. Ermeni esnafın dükkânındaki patlamaya rağmen iaşe deposuna zarar gelmemiştir1155. Olayın ardından yaşananların sebebinin anlaşılması ve teşvikçilerinin bulunması için tahkikat başlatılmıştır. Tahkikat esnasında çeşitli evlerde ve işyerlerinde de aramalar yapılmıştır. Bu aramalar esnasında hükûmete sadık olduklarını iddia eden Eğin piskoposu ve ahalinin ev ve işyerlerinden beş binden fazla silah, üç yüz civarı bomba, kırk kilo dinamit fitiliyle birlikte iki kilo dinamit ve beş bin adet dinamit misketi ele geçirilmiştir1156.
2.3.1.9. Sivas Vilayeti
2.3.1.9.1. Merzifon Kazası
Devlet taraftarı olmasıyla tanınan Camikyan Agop, 10 Ağustos 1893 Cumartesi günü evinin yakınlarındayken öldürülmüştür. Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa cinayet
1152 BOA. DH. TMIK. M. 52/9, 7 Nisan 1898.
1153 Anadol, s. 289; Hocaoğlu, Arşiv, s. 580.
1154 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 244-245; Süslü, s. 83-84; Sakarya, s. 194.
1155 Ergünöz Akçora, "Harputta XX. Yüzyıl Başlarına Kadar Türkler ile Ermeni Toplumunun Sosyo-Ekonomik Durumu ve Ermeni İsyanları", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 58, İstanbul, 1989, s. 202.
1156 Anadol, s. 289; Gürün, s. 310; Metin, s. 139.
299
silahının komiteye mahsus “acîbü’ş-şekl” bir bıçak olduğunu yazmaktadır1157. Cinayet silahının özel bir alet olması sayesinde faillerin komiteciler olduğu ve Agop’un idam edildiği anlaşılmıştır. Olayın failleri hemen yakalanamasa da bazı deliller ışığında birkaç kişi gözaltına alınarak tahkikat derinleştirilmiştir1158. Ardından yaklaşık bir yıl süren mahkeme süreci başlamıştır. 26 Ağustos 1894'te son celsesi görülen davada Agop’un katilleri olduğu anlaşılan Altun oğlu Artin idama, katile yardım ettiği tespit edilen Hicresyan Karabet, Kirkor, Kayayan Artin ve Kazaz ise üçer sene kürek cezasına mahkûm edilmişlerdir1159. Katillerin cezaları 6 Mayıs 1895'te Temyiz Ceza Dairesi’nin ilamı tasdiklemesiyle kesinleşmiştir1160.
Agop’un ailesi Ermeninin ölümünden sonra zor durumda kalmış ve geçim sıkıntısına düşmüştür. Devlet, sadık tebaasının geride kalan ailesinin sıkıntı çekmemesi için karısı, henüz on yaşındaki oğlu ve yedi yaşındaki kızı için ve iki evladına maaş bağlanması adına yazışmaları başlatarak geçimlerini sağlamaları için yardımcı olmuştur1161. Ailenin maaşı kısa süre sonra 100 guruştan 200 guruşa çıkarılmıştır1162.
Ankara vilayetinde yaşayan Zülam oğlu Asadur ise komite tehdidine maruz kaldığı için Çorum'a yerleştirilmiştir. Asadur burada da sadakatini sürdürmüş ve Gümüşhacıköy'de on dört kişilik bir Ermeni çetesi bulunduğunu ihbar etmiştir. Bunun üzerine kasabada yapılan aramada Asadur'un ihbarının gerçek olduğu anlaşılmış ve fesatçılar bir hezeyanname ile birlikte ele geçirilmiştir1163. Böylece hayatı yeniden tehdit altına girmiş, yeri bir kez daha değiştirilerek bu kez Amasya'ya gönderilmiştir. Burada yaşamını kuran Asadur, 1893 yılı ağustos ayı başında bazı işlerini halletmek amacıyla Merzifon’a gitmiştir. Ancak bu sırada komite tarafından ortadan kaldırımasına da karar verilmiştir. Görevlendirile komiteci Asadur’a iki kez ateş ettiyse de isabet ettirememiştir.
1157 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 16.
1158 BOA. DH. ŞFR. 160/105, 15 Ağustos 1893.
1159 BOA. Y. MTV. 105/46, 19 Eylül 1894; BOA. Y. PRK. UM. 30/43, 27 Ağustos 1894; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 16; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 79; Recep Karacakaya, Anadolu Vilayetlerinde, s. 95.Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 21, Belge No: 180, İstanbul, 1989.
1160 BOA. Y. PRK. BŞK. 41/25, 6 Mayıs 1895; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 79.
1161 BOA. DH. MKT. 218/55, 21 Mart 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 151; BOA. Y. PRK. UM. 29/45, 4 Mart 1894.
1162 BOA. A. MKT. MHM. 645/18, 1 Mayıs 1894; BOA. A. MKT. MHM. 645/17; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 151.
1163 BOA. Y. A. HUS. 268/121, 10 Ocak 1893.
300
Buna rağmen komite kendisini ortadan kaldırmaya kararlı olduğundan Amasya’ya döndüğünde yeniden harekete geçecektir. Muhbir 10 Ağustos 1893’te evinden çıktığı sırada iki komiteci tarafından hedef alınarak üzerine altı el ateş edilmiştir. Asadur bu suikasttan da mucizevi bir şekilde yara almadan kurtulmuştur1164.
Asadur'u ısrarla öldürmek isteyen komitecilerin yakalanması için harekete geçilmiş; ilk suikastın sorumlusu Keşiş oğlu Kirkor 13 Ağustos gecesi Sivaslı oğlu Mardiros'un evinde yakalanmıştır. Amasya'daki evi önünde Asadur’u katletmek isteyen Sungurlu oğlu Artin1165, kendisine yardım ve yataklık eden Panos oğlu İstefan, suç aleti olan revolveri saklayan Karahisarlı kahveci Agop, Kefelek oğlu Agya ve Ezik oğlu Nişan ise Amasya'da yakalanmıştır. Yargılama 24 Eylül 1894'te sona ermiştir. Mahkeme heyetinin verdiği karara göre Artin on, İstefan yedi, Agya, Agop ve Nişan ise üçer yıl kürek cezasına mahkûm edilmişlerdir1166. Verilen cezalar 17 Kasım 1894’te tasdiklenmiştir1167. Asadur'un bir kez daha saldırıya uğrayıp sadakatinin bedelini canıyla ödemesi istenmediğinden buradan da taşınması sağlanmıştır1168.
Ermeni fesatçılarını Çorum hükûmetine ihbar eden Merzifonlu Zülam oğlu Ohannes de komitecilerin saldırılarına karşı önlem olarak Çorum’a taşınmıştır. Ancak bir süre sonra Merzifon’a dönmeye karar vermiş ve yolda öldürülmüştür1169. Amasyalı Ohannes, Karabet, Bogos, Abram, Artin, Ohannes ve Agop1170 iş birliğinde düzenlenen suikastın ardından ailesi zor durumda kalınca eşi ve oğullarına maaş bağlanmasına karar verilmiştir1171. Ohannes’in eşine üç yüz, oğulları Nişan ve Ovakim'e yüz ellişer lira, annesi Marta'ya da yüz guruş maaş tahsis edilmiştir1172. Aileye maaş tahsisinin yanı sıra ihtiyaçlarında kullanmaları için bir defaya mahsus olmak üzere otuz liralık bir ödeme de yapılmıştır1173.
1164 BOA. DH. ŞFR. 160/99, 13 Ağustos 1893.
1165 BOA. DH. ŞFR. 160/101, 14 Ağustos 1893.
1166 BOA. Y. PRK. UM. 30/75, 24 Eylül 1894.
1167 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 33.
1168 BOA. Y. PRK. UM. 30/74, 24 Eylül 1894.
1169 BOA. Y. MTV. 80/73, 18 Ekim 1893; Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri, s. 269.
1170 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s 16; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 82.
1171 BOA. A. MKT. MHM. 725/1, 14 Aralık 1893.
1172 BOA. DH. MKT. 405/21, 31 Temmuz 1895.
1173 BOA. İ. HUS. 17/28, 17 Ekim 1893; BOA. BEO. 296/22192, 19 Ekim 1893; BOA. DH. MKT. 158/40, 19 Ekim 1893.
301
Ermenileri ve Müslümanları birbirine karşı kışkırtmak isteyen Hınçak komitesi 1893’te bir isyan çıkarmak istediyse de başarısız olmuş ve içlerinden bazıları tutuklandığı için kan kaybetmiştir. Komite, varlıklı Ermenileri kendi saflarına katarak hem itibar hem de maddi kazanç elde etmek istemiştir. Bu sebeple kendilerine bazı Ermenileri hedef seçmiştir. Bu Ermenilerden biri Karabet Kuyumcuyan’dır. Kuyumcuyan’a komiteye yazılması teklif edilmiş ancak kendisi bunu reddetmiştir. Bunun üzerine hakkında idam kararı verilmiş ve 1 Temmuz 1895’te ortadan kaldırılarak diğer Ermenilere mesaj verilmiştir1174. Kilise önünde beklerken kamalı saldırıya uğrayarak can veren Ermeninin katil zanlıları papaz Kırmızıyan, kilise zangocu ve Amerikan vatandaşı Kirkor Arakelyan tutuklandıysa da bunlardan Kırmızıyan serbest bırakılmıştır1175. Arakelyan ise bölgede etkin olan Protestanların hamisi Amerika’nın baskıları neticesinde salıverilmiştir1176. Papaz Kırmızıyan aynı yılın 12 Ekim’inde bu kez Sivas valisinin de bulunduğu bir toplantıda Osmanlı aleyhinde beyanlarda bulunmuştur. Merzifon’da yaşanan Ermeni olaylarında Osmanlı kuvvetlerinin Ermenilerin öldürülmesine göz yumduğunu ve Gladstone Hükûmeti’nin yaşananların hesabını soracağını söyleyerek hakaret edince Çorum’a sürülmesine karar verilmiştir1177.
2.3.1.10. Trabzon Vilayeti
2.3.1.10.1. Ordu Kazası
Ordu ahalisinden dava vekili Mercanyan Mardiros Efendi, devlete hizmetlerinden dolayı 4. rütbeden Mecidi nişanı ile de taltif edilmiş bir Osmanlı Ermenisi idi. 1898 yılı mayıs ayı içinde çeşitli işleri için Merzifon'a giderek Narabyan Karabet'in evinde misafir olarak kalmaya başlamıştı. Mercanyan, 3 Mayıs 1893’te saat 11.00 sıralarında misafir olduğu eve doğru giderken komite mensupları tarafından revolver ile öldürülmüştür1178. Yapılan ilk tahkikat neticesinde Mardiros'un kim oldukları tespit edilemeyen iki kişi
1174 Gürün, s. 234. Ayrıca Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 179.
1175 Tuzcu, s. 815.
1176 Kuzucu, Sivas Boyutu, s. 33.
1177 Ahmet Kolbaşı, “1878 Berlin Kongresi’nden 1915 Tehcirine Merzifon Ermenileri, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Merkez ve Taşrada Ermeniler, Cilt: 6, Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 175.
1178 BOA. Y. PRK. ZB. 11/54, 6 Mayıs 1893; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 134.
302
tarafından öldürüldüğü anlaşılarak kimlik tespiti için çalışma başlatılmıştır1179. Tahkikat derinleşince Mardiros Efendi'nin de Ermeni komiteleri ile alakalı ihbarlarda bulunan Sahak ve Agop Ağa’yı öldürenler tarafından katledildiği anlaşılmıştır1180. Katil Vartersk’in Sivaslı oğlu Hamparsum'un evinde saklandığı öğrenilince 13 Ağustos gecesi buraya baskın yapılarak katil ele geçirilmiştir1181.
Mercanyan Mardiros ölünce ailesinin geçim sıkıntısına düşmesi ihtimali belirmiştir. Bunun yaşanmasını istemeyen Ordu ve Merzifon İdare Meclisleri ayrı ayrı mazbatalar yazarak Mardiros Efendi’nin gayrimüslimlere karşı halisane ve hayırhah bir insan olduğunu, ailesine maaş tahsisinin gerektiğini anlatmıştır. Bunun üzerine Amasya İdare Meclisi aileye maaş bağlanması kararı alarak bunu Maliye Nezareti'ne bildirmiştir. Aileye 16 Temmuz 1894’te 100 guruş maaş bağlanmıştır1182.
2.3.1.11. Van Vilayeti
Van, pek çok özelliği sebebiyle Ermeni olayları tarihinde önemli bir şehirdir. Zira burası Ermenilerin kutsal emanetlerinin bulunduğu Akdamar Manastırı’na sahip; Mıgırdıç Portakalyan’ın kurduğu okulda pek çok gencin aklını ayrılıkçı hareketlerle doldurduğu; bu sayede Osmanlı topraklarında kurulan ilk Ermeni komitesinin (Armenakan) hayat bulduğu; Osmanlı hizmetindeki pek çok Ermeninin öldürüldüğü ve Ruslar tarafından işgal edildiği dönemde Aram Manukyan’ın valilik yaptığı bir şehirdir.
Portakalyan’ın okulundan mezun olan Ermeni gençleri yalnızca Armenakan komitesini kurmamış, fedai olma yolunu seçerek pek çok insana da zarar vermişlerdir. 1896’da bir gecede ondan fazla Ermeni tüccarın evine “miletin mukaddes işine sarf olunacağı” bahanesiyle tehdit mektupları atarak para talep edilmiştir. Bunun yanında Çarpanak Manastırı Episkoposu Bogos’u, tüccar Keşiş oğlu Ohannes’i, İstinaf Mahkemesi azasından Karabet Nalbandyan’ı ve Coc Ağa’yı ortadan kaldırmışlardır. Muzır evrak çevirisi yapan Dikran Efendi ile İdare Meclisi azalarından Terzibaşı oğlu Artin ve Çarıkçı oğlu Abraham ise son anda ellerinden kurtulmuştur1183.
1179 BOA. BEO. 194/14492 lef 2, 6 Mayıs 1893.
1180 BOA. DH. ŞFR. 158/94, 9 Mayıs 1893.
1181 BOA. DH. ŞFR. 160/101, 14 Ağustos 1893.
1182 BOA. İ. ML. 11/8, 16 Temmuz 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 151.
1183 BOA. Y. EE. 7/2 12 Ekim 1896; Ermeni İsyanları, Cilt: III, s. 70.
303
Van isyanı başlamadan evvel şehirdeki Ermeni komiteciler arasında hareketlilik artmış, ayrılıkçılar yalnızca Müslümanlara değil Ermeni din adamlarına, devlet memurlarına ve kendi halindeki ahaliye de zarar vermişlerdir. 1896 yılı mart ayı şehirdeki Ermeniler için oldukça zor geçmiştir. Zira komite talep ettikleri paraları ödemedikleri gerekçesi ile bazı Ermenileri infaz etmiş ve ahali korkuyla evlerine çekilmiştir. 9 Mart 1896 gecesi Soko adlı komiteci, şehirdeki tüccarlardan birinin oğlu olan Ohannes’i ahır odasında oturduğu esnada öldürmüştür. Vahan ve Karabet ise Şabaniye mahallesinden İskele mahallesine gittikleri sırada saldırıya uğramışlardır. Ermenilerin paraları çalınmış ve kendileri öldürülmüştür. Bu olaydan iki gün sonra, 11 Mart 1896’da bu kez İskele mahallesinden Van şehir merkezine giden terzi Mıgırdıç Başyan, Karabet ve Haço saldırıya uğramış; paraları ve silahları gasp edilmiştir1184.
Van Bahçeler mevkii sonunda bulunan Kendirci civarında Agop adında bir Ermeninin evine 11 Haziran 1896’da akşam saat altı sıralarında kimliği belirlenemeyen birkaç Ermeni girmiştir. Ev sahibinin 33 lirası gasp edilmiş ve Agop kurşunlanarak yaralanmıştır. Yaralanan Ermeni birkaç saat sonra vefat etmiştir. Kirkor adlı fedainin katil olduğu anlaşılmış ve derhal yakalanmıştır1185.
Der Bogosyan Ohannes Ağa’da 1896’da komite tarafından katledilen Ermenilerden biridir. 28 Eylül 1896’da işlenen cinayetin karar vericisi Taşnak komitesinin Van merkezidir. Ohannes Ağa, Bahri Paşa’nın valiliği döneminde polise yardımcı ve hükûmete muhbir olduğu iddiasıyla birkaç kez ölüme mahkûm edilmiştir. Ancak suikastlardan kurtulmayı başarmıştı. Komite tarafından Van için “bir bela” olarak görülen Ermeni “kendi servetiyle Ermeni milletinin son damla kanını döken bir adam” olmakla suçlanıyordu. Bu sebeple Ohannes Ağa’nın ölümü komite çevrelerinde sevinçle karşılanmıştır1186.
1184 Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde, s. 106; Erdoğan, Amerikalı, s. 329-330.
1185 BOA. DH. ŞFR. 192/37, 11 Haziran 1896; BOA. A. MKT. MHM. 667/10, 12 Haziran 1896; BOA. DH. TMIK. M. 7/15 lef 1, 12 Haziran 1896; BOA. HR. TH. 176/16; 270. Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 85, Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 245; Erdoğan, Amerikalı, s. 344; Hocaoğlu, Arşiv, s. 335.
1186 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 311.
304
2.3.1.11.1. Fedai David Suikastı
Taşnak komitesine mensup Aram Manukyan ve çetesi Birinci Van İsyanı’ndan sonra Ermeniler arasında teşkilatlamaya başlamıştır. Teşkilatlanmayı karyelere kadar yaymayı amaçlayan çete bir taraftan para toplarken bir taraftan da ahaliye zorla Rus üretimi silahlar satmaya başladı. Çetenin verdiği silahları almaktan imtina eden ya da talep edilen paraları ödemeyi reddeden Ermeniler ise çeşitli cezalar alıyordu. Manukyan’ın teşkilatlanma siyaseti gereği kilise içine de komiteciler yerleştirilmişti. Bunlar millet-i sâdıkanın resmi işlemlerinin yapılmayarak mağdur edilmelerine çalışıyordu. Sadık Ermeniler yaşadıkları yerlerden sürülüyor ya da işkence görüyordu. Bazı zamanlarda cezalandırma yöntemi olarak idam kullanılıyor, üstelik öldürülenler Avrupalı devletlere “katlediliyoruz” propagandası yapmak ve şikâyette bulunmak için kullanılıyordu. Aram Manukyan korkutulup sindirdiği Ermeni ahaliye sattığı silahlardan yüksek miktarlarda paralar da kazanmıştı1187.
Çete reisi karyelerdeki faaliyetlerini tamamlayınca gözünü yeniden Van şehir merkezine çevirmiş ve buradaki Ermenilerin örgütlenmesi için çalışmaya başlamıştır. Van’daki örgütlenme çalışmalarında kendisine yardımcı olanlardan biri de komite mensubu ve sonradan düşman olacağı David’dir. Van’ın Terlemezoğlu ahalisinden olan David bölgede komiteci olarak aktif faaliyet gösteriyordu. Hatta kendisi de bir fırka teşkil etmiş ve Mari adlı bir kadın fedainin evinde Selmas’tan Van’a geçmek isteyen Serkavak’la beş fedaisini öldürmüştür1188.
Aram Manukyan ve David’in çalışmaları Van’a atanan yeni Vali Ali Rıza Paşa sayesinde gerilemiştir. Zira paşa ve ekibinin gayretli çalışmaları Ermeni ahalinin hükûmete duyduğu sempati hissini çoğaltmıştır. Böylece bölgedeki çetecilerin etkinliği ve hâkimiyeti azalarak bitme noktasına gelmiştir. Herhangi bir faaliyette bulunamayan çeteciler artık kendi aralarında kavgaya tutuşmaya başlamışlardır1189. Bu kavgalardan biri Aram Manukyan ve David arasında yaşanacak ve ölümle neticelenecektir.
David’in ölüme giden hikâyesinde kendisiyle alakalı ilk iddia komite reisi Manukyan’la aynı kıza âşık olmalarının neticesinde muhbirlik yaptığı ve öldürüldüğüdür.
1187 Oktay, Ermeniler, s. 91-92.
1188 BOA. DH. TMIK. M. 28/33 lef 3, 27 Ocak 1897; Justin McCarthy, Van’da Ermeni İsyanı, Tarih&Kuram, İstanbul, 2015, (Van’da), s. 136-137.
1189 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 178.
305
Hamid Camuşcu’nun anlatımına göre David ile Aram Manukyan’ın arası her ikisinin de Vatan isimli bir genç kıza âşık olması ile bozulmuştur1190. Van ahalisinden olan genç kız Hanikoğlu mahallesinde yaşamaktadır1191 Aram Manukyan komite reisi olmanın verdiği güçle David’in Vatan ile evlenmesini yasaklamıştır. Bunun üzerine David sevdiği kızla evlenmek için Tiflis’teki komite merkezine giderek durumu anlatmak ve izin almak için yola çıkmıştır. Ancak Manukyan, David’in yokluğunda Vatan’ı kandırıp birlikte olmaya ikna etmiştir. Dönüşünde bunu öğrenen David sinirlenerek Vali Ali Rıza Paşa’ya gitmiş ve komiteyle alakalı bildiği her şeyi anlatmıştır1192. Komite, David’in Osmanlı Devleti’ne sığındığını ve kendilerini ihbar ettiğini öğrenince bir toplantı düzenlemiştir. Aram Manukyan bu toplantıda David’in isminin üzerine kara haç basarak infaz kararı vermiştir. Cinayet için David’in yakın arkadaşı Dacat görevlendirilmiştir1193.
Garabed K. Moumdjian ise doktora tezinde bu anlaşmazlığın farklı bir sebebi olduğunu iddia etmektedir. Moumdjian, Vahan Papazian’ın Im Hushere adlı eserine atıfta bulunarak Papazian’ın görgü tanığı sıfatıyla başka şeyler yazdığından bahseder. Buna göre David, tüccarlık yapan babasının yerel yönetim tarafından tutuklandığını söyleyerek Aram Manukyan’a başvurmuştur. Babasının kurtarılması için yüklü miktarda rüşvet verilmesi gerektiğini söylerek para istediyse de Aram konuyu başka şekilde çözeceğini beyan etmiştir. Ancak sonradan para talebinin nedeninin baba olmadığı ortaya çıkmıştır. Zira David bir Ermeni kızını hamile bırakmıştır. Yasa dışı yollarla kürtaj yaptırabilmek için de paraya ihtiyacı vardır. Vahan Papazian ve David gerçekler ortaya çıkınca, 18 Şubat 1908’de, yüzleşmiştir. David komitenin gerçeği öğrendiğini anlayınca hızla Papazian’ın yanından ayrılmıştır. Hemen aynı gün komitecilerin cephane ve silah depoları basılınca David’in komiteyi ihbar ettiği anlaşılmıştır1194.
Ünlü çeteci Antranik ise David olayıyla alakalı bir başka iddiayı aktarmaktadır. Taşnak yazımında da yer bulan bu iddiaya göre bahsi geçen kız bir yetimdir. David kıza âşık olmamış, tecavüz etmiştir. Tecavüzün ardından kızın hamile kaldığını anlayınca komiteden babasını kurtaracağı bahanesiyle elli altın istemiştir. Ancak yaşananlar ortaya
1190 Çelik, s. 78; Oktay, Ermeniler, s. 95.
1191 Oktay, Van İhtilal Örgütü, s. 53.
1192 Okyay, Ermeniler, s. 95.
1193 Okyay, Ermeniler, s. 95; Çelik, 1915 Görgü Tanıklarınca, s. 93.
1194 Vahan Papazian, Im Hushere (My Memoirs), Hayrenik Printing House, Boston, 1950, s. 506-514’ten aktaran Moumdjian, s. 358-359.
306
çıkınca Vahan Papazian David’i yanına çağırarak “ya kızla evleneceksin ya da devrim mahkemesinde yargılanacaksın” demiştir. David buna sinirlenerek hükûmete gitmiş ve silah depolarını ihbar etmiştir1195.
Aram Manukyan ve David’in aynı kıza âşık olduğu yıllardır yazılmakta ve suikastın da bu sebeple işlendiği düşünülmektedir. Ancak bizce Papazian ve Çelebyan’ın iddiaları daha akla yakındır. Zira dönemi yaşamış, üstelik David’le yüzleşmiş Vahan Papazian’ın yaşananları daha doğru anlatacağı muhakkaktır. Üstelik aynı kıza âşık olan iki adamın mücadelesi daha romantik ve gerçeklerin üzerini kapatacak bir hikâyeyken David’in babasını kullanarak komiteyi dolandırmak ve genç bir kıza tecavüz etmek gibi suçlarla anılması komite için memnuniyet verici olmayacaktır. Döneme şahitlik eden iki Ermeni de aynı olayı küçük farklarla buna rağmen anlatarak birbirlerini tamamlamaktadır.
David’in öldürülmesine karar verilen günlerde hükûmet de pek çok yere baskınlar yapmış ve çok sayıda mühimmat ele geçirmiştir. Bu arada David hakkında verilen infaz kararı duyulmuştur. İtirafçı, hayatının korunması için Jandarma Binbaşı Ahmet Bey’in evinde kalmaya başlamıştır. Bu arada ihtida ederek Mehmet adını almış ve ordu mensubu olmasına karar verilmiştir1196.
David’in binbaşının evinde kaldığını öğrenen Aram, 23 Mart 1908’de Dacat’a iki revolver vererek David’in ikamet ettiği Hamamönü mevkiine göndermiş ve infaz işini tamamlamasını emretmiştir. David o gün kaldığı evden dışarı çıkıp çok uzaklaşmadan biraz hava almak isteyince infaz için aranan fırsat da yakalanmıştır. Dacat, yanındaki jandarmayla dolaşan yakın arkadaşı David’e ateş ederek boyun bölgesinden
1195 Çelebyan, s. 140-141. Taşnak komitesinin bu olayı unutamadığı 1910 tarihli “Ermeni Taşnak Partisi’nin Kopenhag Sosyalist Enternasyonal Kongresi’ne Sunduğu Rapor/Türkiye-Kafkasya-İran, Cenevre 1910” başlığını taşıyan belgede de görülmektedir. Belgede yaşananlar “Van’da Temmuz Devrimi’nden az önce 1908 Mayısında bir ihanet sonucunda, hükümet binden fazla tüfeğimize, bir milyon kurşunumuza ve önemli miktarda patlayıcı maddemize el koydu.” cümlesiyle aktarılmıştır. Orhan Koloğlu, Mehmet Okur, “Taşnak Komitesi’nin Anadolu’da Örgütlenişine Dair Bir Rapor”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, Sayı: 10, Ardahan, 2011, s. 130.
1196 Çelik, s. 78; David’in ihbarları sayesinde Yedi kilise, Kobanis kilisesi ve Kevork Hızarcıyan’ın evinde yapılan aramalarda toplam 2000 silah, 5000 bomba, 50.000 mermi ve çok sayıda askeri mühimmat ele geçirilmiştir; Oktay, Ermeniler, s. 96; McCarthy, Van’da, s. 136-137. R. İ. Termen 1907 yılında Van, Bitlis ve Diyarbakır vilayetlerine yaptığı araştırma gezisinden sonra hazırladığı raporda oldukça abartılı bir rakam vererek ele geçirilen merminin sayısının yarım milyonu bulduğu yazmaktadır. Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 178. Ertesi gün yapılan aramalarda ise 300 paket dinamit ele geçirilmiş, evlerden açılan ateşte toplam 17 asker ve jandarma yaralanmış ya da şehit olmuştur. McCarthy, Development of the Revolution, s. 112.
307
yaralamıştır1197. Suikasttan sonra kaçmaya başlayan Dacat, Ermeni mahallesine girerek saklanmadan evvel, peşindeki jandarma kuvvetine yaklaşık 15 el ateş etmiştir. Haçboğan’a doğru kaçan katil buradaki bazı Ermenilerin yaralanmasına ya da ölmesine de sebep olacaktır1198.
Müslüman ahali David’in ağır yaralanması ile galeyana gelmiş ve komiteci olduğundan şüphelenilen Ermenilere saldırmaya başlamıştır1199. Müslüman ve Ermeniler arasında gitgide büyüyen olaylarda otuz üç Ermeni ölmüş, altı kişi de yaralanmıştır1200. Olaylar bir türlü yatışmayınca çarşı mevkiinde yaşayan Ermenilerin güvenliğinin sağlanması için asker, polis ve jandarma görevlendirilmiştir. Güvenlik güçleri buradaki Ermenileri koruma altına alınarak evlerine götürmüştür1201. Bu arada Rusya, İngiltere ve Fransa’nın Van konsolosları olayları yakınen takip etmiş ve hükûmetin aldığı tedbirlere takdir ve teşekkür etmişlerdir1202. Ancak devletin içişlerine müdahaleden geri duramamış ve önceki teşekkürlerini unutarak hükûmete başvurmuşlardır. Konsoloslar, olayların bu kadar büyümesine müsaade edilmeden müdahale edilmesi gerektiğini ve görevlilerin vazifelerini yerine getirmediklerini beyan ederek şikâyette bulunmuşlardır. Bunun üzerine şikâyetin öznesi durumundaki istinaf reisi İbradilli Osman Efendi ve jandarma kâtibinin sözlü olarak uyarılmalarına karar verilmiştir1203.
Ancak olaylar durulduğunda şehrin görünümü konsolosların Osmanlı Devleti’ni kolayca lekeleyebileceği bir vaziyettedir. Yaşanan arbedede hayatını kaybeden bazı Ermenilerin cesetleri kaybolduğu gibi bazı cesetler de henüz defnedilemediği için ortalıkta kalmıştır. Hatta Rus konsolosunun verdiği bir tezkerede redif taburu ve Müslüman ahalinin bir araya gelerek Hristiyan mahallelerine saldıracakları dedikodusu aktarılarak önlem alınması rica edilmiştir. Şehirde dolaşmaya başlayan şayialar da bir
1197 BOA. DH. ŞFR. 395/74, 24 Mart 1908. Osmanlı Hükûmeti, Van’da yaşanan bu olayın İstanbul’a bildirilmesi üzerine David’in muhbirlik görevi dolayısıyla ortaya çıkmayacak bir şekilde korunması gerekirken bir jandarma binbaşısının evinde kalmasını eleştirerek sorumluların kaçmasına müsaade edilmesine dikkat çekmektedir. Bundan sonra Van’da yaşanacak her türlü olaya karşı tedbirli olunması tavsiyesinde bulunmaktadır; BOA. BEO 3278/245795.
1198 BOA. Y. MTV. 307/152 lef 2, 23 Mart 1908; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 93; Çelebyan, s. 139-141; Oktay, Ermeniler, s. 97
1199 Oktay, Ermeniler, s. 97.
1200 BOA. BEO. 3279/245908 lef 1, 27 Mart 1908.
1201 BOA. BEO. 3278/245792 lef 2, 23 Mart 1908.
1202 BOA. Y. MTV. 307/152 lef 3, 24 Mart 1908; Oktay, Ermeniler, s. 97.
1203 BOA. BEO. 3279/245913 lef 2, 26 Mart 1908.
308
türlü dinmemiştir. Jandarma ve subayların kulaklarına gelen dedikodulardan birine göre Hristiyan halk dört beş kola ayrılarak İslam mahallelerine saldıracaktır. Şehirde yaşanacak en küçük gerginliğin olayları geri dönülemez bir hale getirebileceği değerlendirilerek 26. Alay’ın 4. taburu buraya gönderilmiş ve bölgede sükûnet sağlanmıştır1204.
David 29 Mart 1908’de ölmüştür1205. Ölüm haberi duyulunca şehirdeki olayların büyüyeceğinden korkan bazı memurlar korku içinde evlerine çekilmiştir. Böylece memurların görevleri de bir taraftan asayişi sağlamak bir taraftan katilleri yakalamak için uğraşan askeri kuvvetlere kalmıştır1206.
Van’da yaşanan olaylar ve karmaşa mayıs ayına kadar devam etmiştir. Bu arada yerel hükûmet Ermeni mahallesinde saklanan komitecilere karşı önlem almak için İngiltere Konsolosu Dickson’la da görüş alışverişinde bulunmuştur. Dickson, önerisinin komitecilerin mahalleye giriş çıkışına engel olunması olduğunu bildirmiştir. Ayrıca silah ve cephaneleri teslim edenlerin affedileceğinin ilan edilmesinin ve hükûmete bilgi vereceklerin korunacağı garantisi verilmesinin faydalı olacağını belirtmiştir. Bu önerileri faydalı bulan yerel hükûmet 16 Mayıs’ta harekete geçerek askerler tarafından kuşatılan mahalle ahalisine komitecileri, silah ve cephaneleri teslim etmeleri uyarısında bulunmuştur. Ermeni muteberan da mahalleye gelerek ahalinin komitecilerden korunacağı konusunda söz vermiştir. Mahalledeki komitecilere ise teslim olmaları için 24 saat süre verilmiştir. Ancak bunlar firar etmeyi başarmıştır1207.
Taşnak komitesi reisi Aram Manukyan, Dacat ve diğer eşkıyalar, 19 Mayıs 1908’de çok miktarda silah ve patlayıcı madde ile ele geçirilmiştir1208. Aram ve arkadaşlarının yer altında saklandığı yeri gösterenler de çeteci faaliyetlerinden bıkmış olan kendi ırktaşlarıdır1209.
1204 BOA. BEO 3279/245908 lef 2, 28 Mart 1908; BOA. Y. MTV. 307/164, 25 Mart 1908; Oktay, Ermeniler, s. 97-98.
1205 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 289.
1206 BOA. Y. MTV. 307/234 lef 2, 31 Mart 1908.
1207 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 290.
1208 BOA. ZB. 619/74, 2 Temmuz 1908; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 93, BOA. DH. ŞFR. 398/70, 19 Mayıs 1908.
1209 Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 179.
309
Bir taraftan da tahkikata başlanarak yaşanan kargaşada parmağı olanların Hacı Bekir oğlu, Küçük Ağa, Lari Raif ve eski kolcu Kâmil olduğunu belirlenmiştir. Bunları tahrik ve teşvik edenlerin ise jandarma Hacı Hüsnü, postane müdürü ve müstantik olduğu ortaya çıkmıştır1210.
Aram Manukyan yakalanıp sorguya alındığında komitecilerin elindeki silah ve cephanelerin yerlerini söylemiştir. Bunun neticesinde Aram tarafından ölüm emri verilen David’in ihbarlarına ek olarak 30 tüfek, 20 bin fişek, 60 dinamit ve 46 Ermeni daha ele geçirilmiştir1211.
David’in ailesi ise kendisinin ölümünden sonra geçim sıkıntısına düşmüştür. Bunun üzerine aile için maaş tahsisi yapılmıştır1212. Osmanlı Devleti, komite terörüne kurban giden diğer Ermeni ahalinin ailelerinin geçimini sağlamak için aldığı tedbirleri David’in ailesi için de uygulayarak annesine 400 guruş maaş tahsis etmiştir1213.
Şehrin güvenliği sağlandıktan sonra Aram Manukyan, Dacat ve diğer komitecilerin yargılamaları başlamıştır. Ancak bu sırada II. Meşrutiyet ilan edilmiş ve katiller, padişahın affına mazhar olarak salıverilmişlerdir1214. Komitecilerin salıverilmeleri David’in ailesini çok üzmüştür. Baba Serkis bir dilekçe ile hükûmete başvurarak evladını öldüren Dacat’ın siyasi af kapsamında salıverilmiş olmasına rağmen şahsi hukukun baki kaldığını yazarak şer’i olarak diyet talebinde bulunmuştur1215. Aram Manukyan reisliğindeki komite ise gerek Türkleri gerekse Ermenileri katletmeye devam etmiştir.
1. Dünya Savaşı’nın başlaması ile Rusya’nın yanında yer alan Karakin Pastırmacıyan, Antranik Çelebyan, Hamparsum Boyacıyan gibi ünlü çete reisleri komitelere destek sağlamadıkları gerekçesi ile kendi ırktaşlarını katletmişlerdir1216. Van’da yaşayan Ermenilerde 1896 isyanı öncesinde yaşadıklarını 1915 isyanı öncesinde yeniden yaşamış ve saldırılara maruz kalmıştır1217. Hatta isyan sırasında valinin de
1210 BOA. BEO 3354/251479 lef 2, tarihsiz.
1211 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 290.
1212 BOA. BEO. 3279/245855, 27 Mart 1908.
1213 BOA. BEO 3279/245909, 27 Mart 1908; BOA. BEO 3304/247748, 3 Mayıs 1908.
1214 Oktay, Ermeniler, s. 98.
1215 BOA. DH. MKT. 1294/84, 15 Eylül 1908.
1216 Süslü, s. 70.
1217 Süslü, s. 77.
310
öldürülmesi plânlanmıştır. Ancak suikast için görevlendirilen fedai valiyi öldürmekten vazgeçmiştir. Fedai, komitecilerin görevini yerine getirmediği gerekçesiyle peşinden geleceği korkusuyla bir kuyuya saklanmıştır. Fedainin anlatımına göre dokuz gün saklandıktan sonra kuyudan çıkarılmıştır. Ermeni fedainin karnı onu bulan Osmanlı askerleri tarafından doyurulduktan sonra hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi sağlanmıştır. Osmanlı hukukuna göre suçlu olan Ermeni hakkındaki ceza iyileştikten sonra infaz edilmiştir1218.
2.3.1.11.2. Erçek Nahiyesi
1894 yılı aralık ayında Kürt kılığındaki Ermeni eşkıyalar Erçek nahiyesi ahalisinin koyunlarını gasp ederek kaçmıştır. Zabtiyeler ve ahali komitecilerin peşine düşmüştür. Ancak bunlardan iki zabtiye ve üç Ermeni, komşteciler tarafından öldürülmüş, bir zabtiye de yaralanmıştır. Kürt kılığındaki Ermenilerin altı tanesi canlı olarak ele geçirilmiştir. Kalanlar takip edilmiş ve bunlardan Boğazkesen ve Hezare ahalisine mensup olanlar 2 Aralık 1894’te yakalanmıştır. Osmanlı Devleti, Kürtleri itham edebilmek için kılık değiştirerek kendi milletlerine saldıran Ermenilerin varlığını diğer devlet yetkililerinin de öğrenmesini istemiştir. Bu sebeple yakalananların mahkemeleri herkese açık bir şekilde özellikle de ecnebi konsolosların gözleri önünde görülmüştür1219.
2.3.1.11.3. İskele Karyesi
Van vilayetine bir saat mesafede bulunan İskele karyesi 1800’lü yılların sonundan itibaren Hınçak ve Taşnak komitecilerinin İran’a geçiş için kullandıkları bir kapı olmuştur. Karyede barınan komiteciler, ahalinin bir kısmını istismar ederek kendi taraflarına çekmeyi başarmışlardır. Ancak buradaki komitecilerin varlığı ve faaliyetleri anlaşılınca 1897’de bazı komiteciler derdest edilmiştir. 12 Eylül 1897’de yaşanan olayda 19 komitecinin 4’ü ölü, 15’i sağ ele geçirilmiş ve kendilerine yataklık edenlerle birlikte mahkemeye sevk edilmişlerdir1220. Ancak İskele’deki üstünlüklerini kaybetmek istemeyen komiteciler kadın kılığına girerek karyeye geri dönmüşlerdir. Kim oldukları
1218 Rafael de Nögalis, Hilâl Altında Dört Sene ve Buna Ait Bir Cevap, Çev. Kaymakam Hakkı, Askeri Matbaa, İstanbul, 1931, s. 29; Sakarya, s. 212; Süslü, s. 79; Metin, s. 82.
1219 BOA. İ. HUS. 32/95, 3 Aralık 1894.
1220 BOA. DH. ŞFR. 214/63, 12 Eylül 1897; BOA. DH. TMIK. M. 39/1 lef 5, 10 Eylül 1897.
311
anlaşılınca çatışma çıkmıştır. Çatışma sonucunda komitecilerin biri yaralı ve sekizi sağ olmak üzere tamamı yakalanmıştır1221. Karye ahalisi ise komiteci Ermenilere taraftar ve karşı olanlar olarak ikiye bölünmüştür. Karyede yapılan kâhya seçimi de bu bölünmeyi perçinlemiştir. Komitecilerin köyde barınmasını istemeyen ve kâhya seçimindeki taraflardan olan Markos oğlu Markire 3 Şubat 1909 gecesi hanesinde vurularak öldürülmüştür. Yapılan tahkikat neticesinde Markire’nin Taşnak komitesi mensupları tarafından ortadan kaldırıldığı anlaşılmıştır. Katillerinden İsbatur, Haçin, Dikran, Kirkor, Melkisin ve adı tespit edilemeyen üç Ermeni tutuklanmıştır. Kirkor ve Melkisin adliyeye sevk edilirlerken firar etmiştir. Firarilerin peşine düşen güvenlik kuvvetleri komitecileri 11 Şubat’ta ele geçirerek adliyeye teslim etmiştir1222.
2.3.1.11.4. Kurubaş Karyesi
1893 yılının mayıs ayında karye ahalisinden dört Ermeni Donuderesi adlı mahalde pancar toplarken sekiz kişi tarafından katledilmiştir. Olayı haber alan mahalli hükûmet bölgeye yeterli sayıda zabtiye, alay beyi vekili, merkez tabur ağası, polis komiseri, müddeiumumi muavini, müstantik ve tabib göndererek ayrıntılı bir tahkikata girişmiştir. Yapılan tahkikat neticesinde öldürülenlerin hiçbir düşmanı olmayan fakir kimseler olduğu ve katillerinin Kürt kılığında saldırdığı tespit edilmiştir1223. Kendi ırktaşlarına saldıran bu Ermenilerin Kigork oğlu Agop, Serkis oğlu Agop, Karip oğlu Koca ve Moses oğlu Kirkor oldukları anlaşılmıştır1224.
Katillerin komiteci Ermeniler olduğu tespit edilse de ahali cinayetlerin Kürtler tarafından işlendiğine çoktan inandırılmıştı. Bu sebeple öldürülen dört Ermeninin naaşlarını iki öküz arabasına yükleyerek mahalli hükûmetin önüne götürmüş ve katillerden hesap sorulmasını istemişlerdir. Olayın fesatçılar tarafından büyütülmeye çalışıldığını anlayan Van Valisi Bahri Paşa duruma sessiz kalmayarak sükûneti sağlamak için bir adım atmıştır. Vali öldürülen Ermenilerin ailelerini 25 Mayıs 1893'te huzuruna
1221 BOA. DH. TMIK. M. 39/65, 12 Eylül 1897; BOA. A. MKT. MHM. 671/10 lef 1, 14 Eylül 1897.
1222 BOA. DH. MKT. 2737/18 lef 3, 18 Şubat 1909.
1223 BOA. Y. A. HUS. 274/116 lef 4, 22 Mayıs 1893.
1224 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 32.
312
çağırmış ve bu caniliği yapan katillerin yakalanıp cezalandırılacağını bizzat bildirmiştir1225.
Tahkik heyetinde bulunan iz uzmanı ve maktullerin aileleri, katillerin arkalarında bıraktıkları izleri takip ederek Yedikilise Manastırı’na dört yüz metre kadar mesafede ve manastıra ait olduğu anlaşılan ahıra ulaşmışlardır. Burada yapılan tahkikat neticesinde katillerin geceyi ahırda geçirdiği anlaşılmıştır. Ayrıca odunların üzerine bulaşan kandan dört Ermeniyi öldürürken kullandıkları kesici aletle odun kestikleri anlaşılmıştır. Ahır kapısının üzerinden yerde bulunan bir taşa kan damladığı fark edilmiş; kapının üzeri aranmış ve burada da maktullerin kesilmiş kulaklarına rastlanmıştır. Kapıdan çıkılarak tekrar takibe başlanmış ve katillerin ayak izlerinin manastır mezarlığı içine kadar ilerlediği görülmüştür. 26 Mayıs'ta Van'a geri dönen heyet elde ettikleri tüm bilgileri yetkililere aktarmış ve olaydan birkaç saat önce burada yağmur yağdığından cinayet mahallinde katillere ait olduğunu düşündükleri ayak izlerine rastladıklarını beyan etmişlerdir1226.
Resmi yetkililer maktullerin ailelerini de yanlarına alarak tahkikattan sonra Yedikilise Manastırı'na gitmiştir. Buradaki ruhban ve hademeyle yapılan görüşmede katillerin genelde manastır civarında dolaşan Ermeni şakilerden olduğunun kesin bir şekilde anlaşıldığı söylenmiştir. Manastırda ikamet edenlere bu eşkıyaları tanıdıklarından şüphelendikleri anlatılmış ve katilleri kendilerinden başka kimseden istemeyecekleri bildirilmiştir. Konu vilayete de bildirilmiş, manastırın çobanı ve bekçileri adliyeye çağırılarak haklarında kanuni işlem başlatılmıştır1227. Bu Ermenilerin 30 Mayıs 1893'te alınan ifadeleriyle katillerin hakikaten de Kürt kılığındaki Ermeniler olduğu ve cinayetlerden sonra manastıra geldikleri anlaşılarak firari katillerin aranmasına başlanmıştır1228. Ancak bu sırada bir cinayet daha işlenmiş ve çeşitli ihbarlarda hükûmete yardımcı olmaya çalışan Kılıçcı Agop, Vartabed Yagazar tarafından ortadan
1225 BOA. Y. A. HUS. 274/116 lef 3, 25 Mayıs 1893, BOA. BEO. 209/15636 lef 3, 25 Mayıs 1893.
1226 BOA. Y. A. HUS. 274/116 lef 2, 26 Mayıs 1893; BOA. BEO. 209/15636 lef 2, 26 Mayıs 1893.
1227 BOA. HR. SYS. 2752/51, 28 Mayıs 1893.
1228 BOA. Y. PRK. DH. 6/12, 30 Mayıs 1893; BOA. Y. A. HUS. 275/33, 2 Haziran 1893.
313
kaldırılmıştır1229. Ayrıca komiteciler toplam beş Ermeniyi öldürdükten sonra Çereğanyan Çoç Ağa’yı da ortadan kaldırmış ve iki Ermeni kıza tecavüz etmişlerdir1230.
Tüm bu cinayetleri işleyen komitecilerin yalnızca bir kısmı yakalanabilmiştir. Yakalananların mahkemeleri icra edilmiş ve cezaları verilmiştir. Buna göre; Soso oğlu Vahan, Coc Ağa, Agop, Tarakçı Sahak, Pelikler oğlu Sahak, Varjabed Bakazar (Yagazar), Dikran, Merzo ve Kirkor oğlu Ohannes’in Ceza Kanununun 58. maddesine göre üçer sene; Semerci oğlu tüccar Ohannes’in ise üç sene üç ay kalebend edilmesine karar verilmiştir. Firarda olanların bazıları idama, bazıları da suça karışma oranlarına göre çeşitli senelerde kalebendlik cezasına çarptırılmıştır. Aralarından suçu olmadığı ispatlananların beraatine karar verilmiş, kararlar 13 Kasım 1894’te tasdiklenmiştir1231.
2.3.1.11.5. Mirek Karyesi
1896 yılı Ramazan ayı içinde Mirek karyeli keşişin oğlu Kevork; Mirekli Avit oğlu Sergis, Canikli Davo oğlu Artin ve Terzibaşı’nın komşusu Alaköylü Haço’nun oğulları tarafından vurularak öldürülmüştür. Katiller Kevork’u öldürmek için epey bir süre beklemişler ancak delikanlıyı tanımadıklarından harekete geçememişlerdi. Avit ve Davo Van’a gitmekte olan Kevork’u gösterince komiteciler de cinayeti işlemiştir. Oğlunu kaybeden keşiş, cinayeti dava etmek için Van’a gitmiş ancak komite taraftarı piskopos tarafından ölümle tehdit edilmiştir. Keşiş korkusundan dolayı dava açmak arzusundan vazgeçmek zorunda kalmıştır1232.
2.3.1.11.6. Veris Karyesi
Hizan kazasına bağlı Veris karyeli Manuk, 14 Haziran 1907’de karye yakınına konuşlanmış Ermeni çetesi tarafından katledilmiştir. Cinayet haberi Akhis nahiyesi müdür muavini tarafından hükûmete ulaştırılınca burayaHizan’daki askeri kuvvete
1229 BOA. Y. PRK. DH. 6/12, 30 Mayıs 1893; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 84.
1230 Bahsi geçen tüm suçları Vanlı Çulha Avadis oğlu Bağışlayan Karakin, Makdis Arslanoğlu Cernan Bağdasar, Trilmezyan Panos, Çilingir Panos, Manuk, Avadis, Bağdasar Attar Nişan, Hacı Hayro, Mardiros oğlu Bezci Nişan, Fırıncı Artin, Koruz oğlu Karakin, Emir oğlu Çilingir Ohannes, Kenkan Ohannes Daviyan Kigork, Nero oğlu Dikran ve Şataklı Vartan oğlu Mesrob’un mensubu oldukları çete işlemiş ve daha sonra firar etmişti. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 19.
1231 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 32.
1232 Önal, s. 94.
314
ilaveten bir müfreze daha asker sevkiyatı gerçekleşmiştir1233. Müfrezenin tahkikatı neticesinde 20 Haziran 1908’de Akhis nahiyesinde çok sayıda silah ve cephane ortaya çıkarılmış ve buradaki eşkıyalar tutuklanarak merkez vilayete gönderilmişlerdir1234.
2.3.1.12. Amerika
2.3.1.12.1. Ohannes Tavşancıyan
Onnik ya da Ohannes1235 Tavşancıyan, Osmanlı Ermenisi olan bir aileye mensuptur. Mühtediye Fatma Hanım’ın oğlu olarak dünyaya gelmiş; İstanbul’da başlayan hayatına Amerika Birleşik Devletleri’nde devam etmiştir. New York’ta yaşayan Tavşancıyan burada Şark halıları ve Osmanlı ma’mulü ürünleri pazarlayarak hayatını kazanmıştır1236.
Tavşancıyan Efendi’nin adı Osmanlı Devleti topraklarında ilk kez 18 Ekim 1889’da New Jersey eyaletinin Hoboken şehrinde düzenlenen bir toplantı ile duyulmuştur. Toplantıya katılan 200 kadar Ermeni, Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilerin durumlarını görüşmek için bir araya gelmiştir. Burada yaşayan ırktaşlarının zor durumda oldukları ve kötü muameleye maruz kaldıkları iddia edilerek bir iane defteri açılmış ve para toplanmıştır. Amerika’da yaşayan Oseb Efendi de toplantıda şiddetli beyanatlarda bulunanlardandır. Tavşancıyan Efendi işte bu toplantıyı düzenleyen komitenin azalarından biri olarak Osmanlı Devleti’ne rapor edilmiştir1237. Tavşancıyan
1233 BOA. DH. ŞFR. 383/53, 1 Temmuz 1907.
1234 BOA. DH. ŞFR. 400/125, 20 Haziran 1908.
1235 Tavşancıyan Efendi’nin ön adı Osmanlı Arşivi’nde bulunan bazı belgelerde Onnik, bazılarında ise Ohannes olarak yazılmaktadır; BOA. HR. UHM. 66/6 lef 1, 9 Mayıs 1910; BOA. HR. SYS. 63/37 lef 3, 22 Aralık 1894.
1236 BOA. HR. SYS. 2735/13, 28 Kasım 1889, 169; Recep Karacakaya a.g.e., 116; “Elias Brothers Case”, The Times, 1 Kasım 1900. Tavşancıyan Efendi’nin Amerika’ya giderek ticaret yapmaya karar vermesinin Amerikan tüccarları ve misyonerlerinin Osmanlı topraklarındaki faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Tavşancıyan Efendi yalnızca işiyle gücüyle değil, Amerika’ya yeni göç etmiş fakir Ermenilere de yardım etmekle de meşgul biriydi. Ancak Bilâl N. Şimşir’e göre Osmanlı Devleti’ne sadık ve fesad düşüncelerden uzak Ermeni tüccarların sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Birçok Ermeni tüccar Amerika’ya giderken yanlarında yalnızca Şark halı ve kilimlerini götürmemişti. Bu insanlar Türk düşmanlığını da ceplerine koyarak Atlantik ötesine geçmişti. Bilal N. Şimşir, “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, (Amerika Boyutu), s. 83. Ancak Tavşancıyan Efendi bu Ermenilerin tam zıttı bir karaktere sahipti.
1237 BOA. HR. TO. 116/119 lef 1, 26 Ekim 1889; Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Amerikan İlişkileri (1839-1895), Cilt: I, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007, (Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I), s. 45.
315
Efendi ve arkadaşları haklarında hazırlanan raporu öğrenince Washington Sefareti’ne bir mektup göndererek Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını beyan etmiş ve asla devletleriyle mücadele fikrinde olmadıklarını belirtmişlerdir1238.
Tavşancıyan Efendi’nin adı bir süre sonra gönderilen 13 Ekim 1894 tarihli raporda Phil Armenic Association adlı dernek görünümlü ihtilalci komitenin reisi olduğu iddiasıyla yeniden gündeme gelmiştir1239. Bu raporlardan birinde bildirilen bir başka faaliyet iddiası ise Osmanlı Devleti aleyhine oldukça şiddetli beyanatlarda bulunuyor olduğudur1240.
Ancak tüm bu iddialara rağmen Tavşancıyan Efendi de Hınçak komitesinin kurbanlarından biri olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nde etkisini ve etkinliğini artıran komite burada yaşayan Ermeni muteberanından komiteye yardım namıyla para talep etmeye başlamıştır. Veragazmyal Hınçaklar olarak bilinen komite mensupları İstanbul’da Apik Uncuyan Efendi’nin katledilmesinden sonra büsbütün cesaretlenerek New York şehrindeki muteber tüccarların onundan para istemeye başlamışlardır. Tüccar başı istenen miktar on bin dolar olarak belirlenmiştir1241.
Tüccarlar tehdit mektuplarını alınca ardından ne yapacaklarına karar vermek için bir toplantı yapmışlardır. Bazıları ödeme yaparak hayatta kalabileceklerini düşünmüşse de içlerinde en zengin Ermeni olarak tanınan Tavşancıyan Efendi bir konuşma yaparak bu tehdide boyun eğmektense ölmeyi tercih edeceğini beyan etmiştir1242. Tavşancıyan’ın bu beyanından sonra öldürülmesine karar verilmiştir. İlk suikast plânı 1906 yılı sonlarında yapıldıysa da suikastçı son anda cinayeti işlemekten vazgeçmiştir. Bunun üzerine yeni bir suikastçı seçilmesi için bir süre beklenmiştir1243.
1238 Mavroyani Bey’in Amerika’daki dost Ermeniler ile alakalı gönderdiği tahrirat için bkz. BOA. HR. SYS. 2735/13, 28 Kasım 1889.
1239 BOA. HR. SYS. 2853/63 13 Ekim 1894; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 134.
1240 BOA. HR. SYS. 63/37 lef 2, 27 Kasım 1894; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 147. 1241 BOA. ZB. 597/113, 27 Ağustos 1907; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s.115; “Deep Laid Plot”, The Fort Mill Times, 1 Ağustos 1907; “Assassin Has Marked Ten Victims”, Albuquerque Evening Citizen, 26 Temmuz 1907.
1242 Mektuplar, Amerika’da yaşayan Ermenilerin en zengin 10 tanesi seçilerek gönderilmişti. Tüccarların isimleri şunlardır: Tavşancıyan Efendi, Karagözyan Efendi, Güllabi Gülbenkyan, Doktor Dadiryan, H. Korogosin, Bedros Kazagyan, K. Minesyan, N. Kastigyan, B. T. Guidikyan, N. Costikyan. “Rich Armenian Murdered”, The Times, 23 Temmuz 1907; “Merchant to be Jailed for Part in Murder Plot”, The Evening World, 23 Temmuz 1907; “Ten Marked for Death-Slain Armenian Only One of Those Doomed to Die by Society”, New-York Daily Tribune, 24 Temmuz 1907.
1243 “Merchant to be Jailed for Part in Murder Plot”, The Evening World, 23 Temmuz 1907.
316
Bedros Tavşancıyan Efendi suikast hazırlıklarının tamamlanmasının ardından, 22 Temmuz 1907 Pazartesi günü, New York’un en işlek caddelerinden olan Union Square’da bulunan yazıhanesine girdiği sırada katledilmiştir. Katili Ma’mûretü’l-Aziz’e bağlı Mezraa kasabası ahalisinden olan katil Bedros Hamparsumyan’dır1244. Katil, Tavşancıyan’a arkadan saldırarak silahındaki kurşunların beşini sıkmış, bunların üç tanesi tüccara isabet ederek oracıkta ölmesine sebep olmuştur. Diğer iki kurşun o esnada cinayet mahalli yakınlarından geçmekte olan iki kişinin ağır yaralanmasına sebep olmuştur. Katil derhal yakalanarak tutuklanmıştır1245.
Olay kamuoyuna şantajcı bir komitenin vatanseverlik maskesi altında cinayet işleyerek “Amerika’daki Ermenilerin en zengin ve cömerti olarak tanınan Tavşancıyan’ın katledildiği” ayrıntısıyla duyurulmuştur. Katil ise ilk sorgusunda kendisine Tavşancıyan’ın Türk yanlısı biri olduğunun anlatıldığını ve cinayeti bu sebeple işlediğini itifar etmiştir. Bedros, tüccar Karagözyan’ın şirket müdürü George Minassian’ın çevirmen olarak görev yaptığı sorguda cinayetten bir gece önce Chicago’dan geldiğini iddia etmiştir. Ancak Tavşancıyan’ın yakın dostu Minassian patronu Karagözyan dâhil Ermeni zenginlerinin çoğunun vatanseverlik kisvesi altında para ödemeleri için tehdit edildiklerini bilmektedir. Bu sebeple katilin cinayetin asıl sebebini itiraf etmesi için tüccarı neden öldürdüğü defalarca sorulmuştur. Bedros ise yalnızca gülümseyerek ve kafasını sallayarak cevap vermiştir1246. Sonunda konuşmayacağı düşünülerek kelepçelenmesine ve götürülmesine karar verilmiştir. Bedros bu esnada “Bunu ülkem için yaptım! Beni öldürebilirsiniz, ama hiçbir şey söylemeyeceğim.” diye haykırmıştır1247. Sorgu bunun ardından yeniden başlamış ve bölge savcı yardımcısı da sorgulamaya katılmıştır. Katil uzun süre devam eden sorguda ailesine
1244 24 yaşındaki katil Bedros’un adı Amerikan harfleriyle yazılamayınca Tavşancıyan gibi halı ticaretiyle meşgul Karagözyan’ın şirket müdürü George Minassian çağırılarak tercümanlığına başvurulmuş ve böylece katilin tam adı öğrenilebilmiştir. “Rich Armenian Murdered”, The Sun, 23 Temmuz 1907.
1245 BOA. HR. TO. 360/21, 27 Temmuz 1907; BOA. ZB. 311/57, 3 Haziran 1908; Y. PRK. AZJ. 53/125, tarihsiz; BOA. ZB. 352/73, 3 Haziran 1908; Recep Karacakaya, kitap, s. 117.
1246 “Rich Armenian Murdered”, The Sun, 23 Temmuz 1907; “Killed by Avenger in Gotham Street”, The Washington Herald, 23 Temmuz 1907; “Blackmail Gang Sought Death of Rich Armenian”, The Washington Time, 23 Temmuz 1907
1247 Bedros sonraki sorgusunda kendisinin daha önce iki komiteye üye olduysa da bunların vatanseverlik ilkesinden uzaklaştıklarını gördüğü için birkaç ay önce buralardan ayrıldığını ve cinayet motivasyonunun yalnızca vatan aşkı olduğunu iddia etmiştir. “Merchant to be Jailed for Part in Murder Plot”, The Evening World, 23 Temmuz 1907.
317
Türkler tarafından zarar verildiğini iddia ederek; yaşamak için geldiği Boston’da Tavşancıyan’ın dikkatini çektiğini söylemiştir1248.
Bedros’un anlattıklarına inanmayan Minassian, katilin şantaj örgütü olarak tanınan Hınçak komitesi mensubu olduğunu söyleyerek karşı çıkacaktır. Zira Minassian bu komitenin vatanseverlik iddiasıyla Ermenistan’ı Türklerden kurtarmak için kurulduğunu; Avrupa ve Amerika’nın hemen her yerinde şubeleri olduğunu bilmektedir. Minassian sorgu sırasında bu bilgileri aktarınca Amerika’da yapılanan bu suç örgütünün ortaya çıkarılması ve tüccarların tehditlerden kurtarılması için çalışmalar başlamasına vesile olmuştur. Minassian, Amerikan yetkililerine komite reislerinin toplanan paraları kendi menfaatleri için kullandıklarının bilindiğini ve ahaliye komitecilere ödeme yapmamaları uyarısında bulunduğu için Papaz Kaspar Vartanyan’ın da öldürüldüğü bilgisini iletmiştir1249.
Amerika’da yaşayan Ermeni muteberan ise suikast karşısında dehşete kapılmıştır. Ermeniler, kendilerinin ve ailelerinin hayatlarını korumak için önlemler almaya başlamıştır. Bu amaçla özel güvenlik görevlileri işe alarak evlerini korumaya başlamışlardır. Yaşadıkları buhran o kadar yüksektir ki evlerine gelen polisleri dahi kimliklerini görmeden ve görevleri konusunda ikna olmadan içeriye almamışlardır1250.
Korkutulan Ermenilerden elli kadarı bir araya gelerek gizli bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıdan sonra ahalinin de katılımıyla yeni bir buluşma gerçekleştirilerek Tavşancıyan suikastından sonra şehirdeki Ermenilere gönderilen tehditlerle alakalı neler yapılabileceğini değerlendirmeye karar vermişlerdir. Ancak toplantıdan bir gece önce bu kişilere de kendilerine karşı faaliyette bulunulması halinde öldürülecekleri tehdidinde bulunulmuştur1251.
Ohannes Tavşancıyan’ın cenazesi ise yoğun güvenlik önlemleri altında ve özel bir törenle icra edilmiştir. Cenaze töreninde herhangi bir saldırı yaşanmaması için dedektifler
1248 Bedros sürekli ifade değiştirmiş ve kendi içinde çelişmeye başlamıştır. İlk ifadesinde vatansever olduğu için bu suçu işlediğini söylerken bir sonraki ifadesinde Türklerin ailesine zarar verdiğini iddia etmiş ancak sonra yeniden ifade değiştirmiştir. Bu kez de ilk ifadesine benzer şekilde “Bana münasip görüleni kabul etmeye hazır ve istekliyim. Ne yaptıysam, ülkem için yaptım ve ülkem için ölmeye hazırım. Bu şimdiden sonra vereceğim son ifadedir” demiştir. “May Kill Us at Discretion”, The Sun, 24 Temmuz 1907.
1249 “Rich Armenian Murdered”, The Sun, 23 Temmuz 1907.
1250 “Murdered in Union SQ.”, New-York Daily Tribune, 23 Temmuz 1907.
1251 “Armenians Terrified By Threats of Death From Hunchakist Sect”, Washington Times, 26 Temmuz 1907; “Mass Meeting of Armenians”, Alexandria Gazette and Virginia Advertiser, 26 Temmuz 1907.
318
görevlendirilmiştir. Tören esnasında bu dedektiflerden biri, tam olarak doğrulayamamış olsa da, maktulün eşi ve çocuklarının da tehdit edildiği bilgisine ulaşmıştır1252.
Yapılan tahkikat neticesinde Tavşancıyan’ın katledilmesi emrini verenin Hınçak reisi Papaz Leon Martugesyan olduğu anlaşılmıştır1253. Martugesyan, Amerika’da yaşayan Ermeniler arasında rahip olarak tanınıyorsa da perde arkasında Hınçaklar için çalışıyordu. Ayrıca 1905 yılı Eylül ayında kilim satıcısı ve sigara üreticisi gibi küçük tüccarlardan Ermeni davası için para toplamaya çalıştığı için polis komiseri McAdoo’ya şikâyet edilmiştir. Üstelik bu olay üzerine Martugesyan’ın 24 saat takip edilmesi için memurlar görevlendirilmişti. Papazla alakalı elde edilen bu bilgiler yeterli olacak ki tutuklanmasına karar verilmiştir1254. Martugesyan’ın tutuklanmasının bir sebebi de bir şahidin katil Bedros ve papazı cinayetten kısa süre önce beraber gördüğünü iddia etmesidir1255.
Papazın tutuklanmasıyla suikasta dair pek çok bilgiye de ulaşılmıştır. Martugesyan önderliğinde yazılan tehdit mektupları tanınmış Ermenilere gönderildikten sonra bir süre bekleniyordu. Daha sonra Martugesyan paraları toplamaya memur edildiğini söyleyerek muteberanın kapılarına gidiyor ve tahsilat yappıyordu. Cinayetten iki gün önce Tavşancıyan Efendi’den de para talep edilmiş ancak kendisi bu isteği reddetmişti. Mektupların İstanbul’a da gönderildiği anlaşılmakla birlikte Tavşancıyan’ın katledilmesinin tek sebebi istenilen ödemeyi reddetmesi değildi. Papaz Der Kasbar Vartanyan’ın öldürülmesinin ardından katillerin ve onlara yardım-yataklık edenlerin yakalanmasına yardımcı olduğu için “hain” olmakla itham edilen tüccarın ortadan kaldırılması Veragazmyal Hınçaklar için gayet doğaldı1256.
Araştırma esnasında Amerika’da yapılanan Veragazmyal Hınçak komitesine dair ayrıntılı bilgilere ulaşılmıştır. Bunun ardından komite menfaatine kullanılan ev ve
1252 “A Life for a Life”, New-York Tribune, 26 Temmuz 1907; “Millionaire Armenian Murdered”, The Richmond Palladium and Sun Telegram, 30 Temmuz 1907.
1253 Martugesyan’ın asıl adı Marlagesyan idi. Ancak önce papaz sonra Hınçakların reisi olması üzerine Martugesyan adını almıştı.“More Accuse Martoogessian”, The Sun, 1 Ağustos 1907.
1254 “May Kill Us at Discretion”, The Sun, 24 Temmuz 1907.
1255 “A Life for a Life”, New-York Tribune, 26 Temmuz 1907.Martugesyan’ın tutuklanmasına dair ayrıca bkz. “Armenian Priest Arrested”, Abilene Weekly Reflector, 1 Ağustos 1907; “Sort of Dragnet Affair-New York Police Round Up Nine Armenians in Connection with the Murder of Tavshanjian”, The Lake Country Times, 30 Temmuz 1907; “Nine Armenians Were Captured”, The Barre Daily Times, 30 Temmuz 1097; “Martoogessian A Prisoner”, The Sun, 30 Temmuz 1907.
1256 BOA. Y. A. HUS. 514/47 lef 2, 27 Temmuz 1907.
319
dükkânlara baskınlar yapılmış, polis şüpheli gördüğü Ermenileri tutuklayarak ifadelerini almıştır. Tutuklananların bazıları şunlardır: Nicholas Malick, Sourian Souranian, Tangoos Tappasian, Aotiak Aşçıyan, Sarkis Asseppian. Bunlardan Tappasyan, Martugesyan’ın toplantılarını yaptığı Ararat Restaurant’ın sahibi; Souranian ise Ermenice bir gazetenin editörüdür1257. Bu Ermeniler, 1905 yılı temmuz ve ağustos ayları arasında iş adamlarından şantajla 1000 ila 20.000 dolar arasında değişen rakamlarda paralar toplanmasına yardım ettiklerini ve Martugesyan’ın tüccarlara şantaj yaptığını itiraf etmişlerdir1258.
Bu arada Devrimci Hınçak Partisi Amerika’daki yürütme komitesi aracılığıyla cinayet ve katillerle alakalı resmi bir açıklama yaparak olayla alakalı bağlantısı olduğu iddiasını reddetmiştir. Eski ve yeni Hınçaklar arasında yaşanan çatışmanın izlerinin net olarak görülebileceği açıklamada, suikastla ilgili kişilerin Hınçak partisinden “ihanet ve iğrenç şantaj” suçlarından ihraç edildikleri ve o günden beri "büyük bir vatansever olan partinin onurlu ismini aşağılamak için çok şey yaptıkları" bildirilmiştir:
"Tüm vatansever ve yasalara saygılı Ermeniler gibi, Ermeni Devrimci Hınçak Partisi üyeleri de onurlu vatandaşı merhum H. S. Tavşancıyan'ın korkakça öldürülmesiyle şok oldular, dehşet ve şaşkınlıkla doldular. Şantajcı küçük katiller çetesinin itibarsız liderleri kendilerini “Hınçakist” olarak tanımlayarak büyük, vatansever bir partinin onurlu ismini aşağıladığı için de özellikle kızgınlar.
Bu Alfaristler, mevcudiyetlerinin on yılı boyunca Ermenistan için hiçbir şey yapmadılar, ancak şantaj ve cinayet gibi iğrenç suçları nedeniyle ismine utanç getirdiler. Kötülükleri öyle bir noktaya ulaştı ki, son zamanlarda kendi takipçileri bile onları protesto ve isyan etti.
Bu nedenle Ermeni Devrimci Hınçak Partisi’nin Amerika Yürütme Kurulu, tarafsız basından ve Amerika halkından bu şantajcılar çetesini eski ana partiyle karıştırmamalarını, utanç verici ve iğrenç suçlarından onu sorumlu tutmalarını ciddiyetle rica ediyor.
1257 “Sort of Dragnet Affair-New York Police Round Up Nine Armenians in Connection with the Murder of Tavshanjian”, The Lake Country Times, 30 Temmuz 1907; “Nine Armenians Were Captured”, The Barre Daily Times, 30 Temmuz 1097.
1258 “Martoogessian A Prisoner”, The Sun, 30 Temmuz 1907.
320
Hınçak partisi, 20 yıllık varlığı boyunca, Türk tahakkümüne karşı kahramanca mücadelesine, ancak vatansever Ermenilerin mutlak gönüllü katkılarıyla kaynak sağladı.”1259
Bu arada bazı Ermeniler, Londra’daki komiteden kovulduklarından sonra Amerika’ya geldiklerini ve New York’ta yaşamaya başladıklarını, ancak polis tarafından rahat bırakılmadıklarını itiraf etmişlerdir. Bu Ermenilerin itirafları cinayeti işleyenlerin Veragazmyal Hınçak mensubu olduğunu da kesinleşmiştir. Bunun ardından evlere baskınlar yapılmış; bombalar, revolverler ve daha birçok mühimmat ele geçirilmiştir. Ayrıca Amerika’da yaşayan zengin Ermenilerin, Osmanlı Devleti’ndeki ırktaşları için kullanılmak üzere para vermeye zorlandığı; bu paraların tamamının amacı dışına çıkılarak komite tarafından Amerika’da harcandığı anlaşılmıştır1260.
Yapılan incelemelerde Aleksan Arzuyan’ın Amerika’daki Veragazmyal Hınçakların asıl lideri olduğu anlaşılarak peşine düşülmüştür. Önce yurtdışına gittiği öğrenilmişse de sonradan New York’ta “Yeni İngiltere Hınçakistleri” adlı bir grubun pikniğine katıldığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine Arzuyan yakalandığında ondan korkan Ermenilerin kendisinin metotları hakkında çok şey anlatacağı düşünülerek fotoğrafı çoğaltılmış ve tüm ülkeye dağıtılmıştır1261.
Cinayetten sorumlu oldukları düşünülen Arzuyan ve Martugesyan hakkındaki bir iddia da zimmetlerine para geçirdikleridir. Bu iddia daha önce bizzat Ermeni gazetesi Azk1262 tarafından da dillendirilmişti. Gazetenin 4 Mayıs tarihli nüshasında Martugesyan’ın hazinedar, Arzuyan’ın ise merkez komite üyesi oldukları bir sırada Ermenistan’daki hastalar için toplanan 33.000 doların 8.000 dolarını kendilerine harcadıkları iddia edilmiştir. Ayrıca Amerika’daki milyonerleri sindirme politikasının Arzuyan taraftarları tarafından uygulandığı anlaşılmıştır1263.
1259 “Gather in Supposed Assassins”, The Evening Star and Newark Advertiser, 30 Temmuz 1907.
1260 BOA. Y. PRK. TKM. 50/25, 14 Ağustos 1907.
1261 “Putting It Up to Arzooıan”, The Sun, 14 Ağustos 1907.
1262 Azk (Millet) adlı gazete yayın hayatına 1907’de başlamış ve 1921 yılında Bahag adlı gazete ile birleşerek Azk-Bahag adını almıştır. Yayın merkezi Boston olan gazete günlük edebiyat ve siyaset gazetesi olarak sınıflandırılmaktaydı ve Ermeni Anayasacı Demokratik Parti Amerikan Örgütü tarafından çıkarılıyordu. Mildanoğlu, s. 91.
1263 “Martoogessian Accused”, The Sun, 25 Temmuz 1907.
321
Tutuklanan katilin iddiasına göre soyadı Hamparsumyan’dır. Ancak sonradan gerçek soyadının Hagopyan1264 olduğu anlaşılmıştır. Bedros Hagopyan yakalandığında sürekli ifade değiştirip tutarsız iddialar öne sürse de sonradan kendisine Tavşancıyan’ın Türk Hükûmeti’nin ajanı ve Ermeni özgürlüğünün düşmanı olduğunun söylendiğini ve kendisini öldürmek üzere talimat aldığını kabul etmiştir1265. Daha sonra azmettiricilerinin isimlerini vermesi istenmişse de ilk zamanlar “Neden söylemeliyim? Bunu yapsam ve beni serbest bıraksalar Tavşancıyan'ı öldürmemi söyleyenler beni de öldürür. Kendi milletimden ziyade Hükûmet tarafından öldürülmeyi tercih ederim.” diyerek bu talebi reddetmiştir1266. Sonradan isimleri vermeyi kabul etmiş ve bu sayede Celalyan adlı komiteci de tutuklanmıştır1267. Sorguya alınan Celalyan cinayete iştirak ettiğini kabul etmiş, kendisini teşvik edenlerin komite reisleri Aleksan Arzuyan ve Doktor Arşak Dermargosyan olduklarını itiraf etmiştir1268. Celalyan cinayetin işlendiği sırada katilin yanında da bulunmuştur1269. Ayrıca katil New York’a geldiğinde yaklaşık iki hafta Celalyan’ın evinde kalmış ve cinayetin işlendiği binanın önüne de birlikte gitmişlerdi. Celalyan’ın cinayetten hemen sonra başka Ermeni tüccarlarına da “eğer aynı akıbete uğramak istemiyorlar ise kendilerinden istenilen paraları hemen ödemeleri” talebiyle yazılmış tehdit mektuplarını gönderdiği anlaşılmıştır1270.
Celalyan gerçek bir itirafçı gibi davranıp bildiği her şeyi anlatınca silah ve mühimmatların saklandığı mahaller açığa çıkmıştır. Buralarda yapılan aramalarda birçok revolver, hançer, bıçak, kilolarca dinamit, humbara imal etmek için temin edilmiş birçok kimyevi alet ele geçirilmiştir1271. Ayrıca papaz Martugesyan’ın, katil Bedros
1264 Bazı gazetelerde Bedros’un soyadı Haçaduryan olarak da yazılmıştır. “Hunchakist Plot Being Uncovered”, Evening Star, 31 Temmuz 1907.
1265 “Martoogessian A Prisoner”, The Sun, 30 Temmuz 1907.
1266 “Putting It Up to Arzooian”, The Sun, s. 3, 14 Ağustos 1907.
1267 Kisoak Celalyan günlerce arandıktan sonra 12 Ağustos 1907’de tutuklanmıştır. “Important Capture”, The Caucasian, 13 Ağustos 1907; “Armenian Slayer is Captured by Police”, Los Angeles Herald, 13 Ağustos 1907; “Hunchakist Arrested”, The Salt Lahe Herald, 13 Ağustos 1907.
1268 BOA. HR. TO. 360/24, 12 Ağustos 1907.
1269 Celalyan, Bedros’u Union Meydanı’na götüren, suikast için provoke eden kişiydi. “Important Capture”, The Caucasian, 13 Ağustos 1907.
1270 BOA. HR. TO. 360/24, 12 Ağustos 1907.
1271 BOA. HR. TO. 360/24, 12 Ağustos 1907; Twice-a-Week Plain Dealer adlı gazetenin 16 Ağustos 1907 tarihli nüshasında ele geçirilenlerin listesi şu şekilde verilmiştir; bir dizi hançer, birkaç küçük bomba, bir miktar zehirli mermi, tabanca, bir dizi büyük hidrosiyanik asit şişesi, amonyak sülfat, kimyager terazileri, mermi kalıpları ve çeşitli türlerde elektrikli cihazlar. “Murder Secrets Bared By Arrests”, Twice-a-Week Plain Dealer, 16 Ağustos 1907.
322
Hamparsumyan’a 300 dolar verdiği de anlaşılmıştır1272. Uzun saatler süren sorguda Celalyan, Papaz Vartanyan cinayetini yönetenin de kendisi olduğunu itiraf etmiştir1273.
Papaz Martugesyan Ararat Restaurant’ta yemek yerken tutuklanmıştı. Bu sebeple Ararat Restaurant ve başka bazı restaurantlara ve papazın kaldığı odaya gidilerek aramalar yapılmıştır. Buralarda birçok gazete ve devrimci sözler içeren belgeler ele geçirilmiş ve kanıtlar polis merkezine götürülmüştür. Papazın yakalandığı Ararat Restaurant’taki1274 aramada ise bir dolabın içinde üç tane bıyıklı erkek fotoğrafı ele geçirilmiştir. Bunlardan birincisi 1903'te suikasta kurban giden bir Ermeni gazetesinin Boston editörü Mikho'nun fotoğrafıdır. İkincisi 1903 yılı ocak ayında Odessa'ya kadar takip edilen ve işkenceyle öldürülen tüccar ve Hınçak liderlerinden Karekin Çitciyan'ın bir fotoğrafıdır1275. Çitciyan'ı işkence ederek öldüren adamların onu Amerika’dan beri takip ettikleri biliniyordu. Çitciyan takip edildiğini bildiğinden Rusya üzerinden Ermenistan'a girmeye karar vermiş, ancak suikastçılar onu burada yakalayıp öldürmüşlerdi. Üçüncü fotoğraf ise 1904'te öldürülen Hourad Shiranyan'a aitti. Dolapta bulunan fotoğrafların üzerine Veragazmyal Hınçaklara ait (üç eli hançerleri tutup bir ocağın içine daldıran üçlü bir kalp) mühürler basılmıştı. Aynı mühür tüccarlara gönderilen tehdit mektuplarında da vardı1276. Mektuplardaki yazılar birbirinin aynısı olduğu için de bir inceleme yapılmış ve hepsinin aynı kişi tarafından yazıldığı anlaşılmıştır. Rahip Martugesyan’ın yazısı bunlarla karşılaştırıldığında mektupları yazanın da bu rahip olduğu anlaşılmıştır1277.
Tahkikatların devam etmesiyle Amerika’daki binlerce zengin Ermeninin kaderini kontrol eden ve şantaja boyun eğmeyi reddedenleri idama mahkûm eden “ölüm komitesi”
1272 BOA. Y. PRK. EŞA. 51/29 lef 5, 14 Kasım 1907.
1273 “Hunchakist Leaders Taken”, The Hope Pionneer, 22 Ağustos 1907.
1274 Papaz Vartanyan cinayetinden sorumlu olan Paul Sarkisyan, Papaz Martugesyan’ın sık sık geldiği Ararat Restaurantı’nın garsonlarından biriydi. “Putting It Up to Arzooian”, The Sun, 14 Ağustos 1907.
1275 Rahip Çitciyan Amerika’da bulunduğu sırada Osmanlı Devleti’nin de dikkatini çekmişti. Devlet aleyhinde faaliyetlerde bulunduğunun anlaşılması üzerine New York Şehbenderliği’nden bu Ermeni ile alakalı tahkikat yapılması istenmişti. Ahmet Akter, “Ermenilerin Amerikası Worcester”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı: 29, Ankara, 2008, (Worcester), s. 59. Çitciyan, Worcester’daki Ermeni Kilisesi’nde görev yapıyordu. Kilise ise Amerikan Misyonerler Cemiyeti’nden aldığı nakdi yardımla ayakta durmaktaydı. Çitciyan’ın Hınçak komitesi mensubu olduğu anlaşılınca kiliseye yapılan yardım da kesilmişti. Cemiyet yetkililerinin rahip görevinden azledilmedikçe para vermeyeceklerini açıkça belirtmeleri üzerine istifa etmek zorunda kalmıştı. BOA. Y. PRK. HR. 18/47’dan aktaran Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 100-101.
1276 “Martoogessian A Prisoner”, The Sun, 30 Temmuz 1907.
1277 “Armenian Priest Now Under Three More Indictments”, The Evening World, 31 Temmuz 1907.
323
Veragazmyal Hınçakların esasında dört reisi olduğu anlaşılmıştır. Bu reislerin üçünün Martugesyan, Celalyan ve Arzuyan olduğu anlaşılmıştır. Dördüncü reisin Manuk Guragyan olduğu öğrenilmiş ve Chicago’da tutuklanmıştır. Guragyan, kilim tüccarı Tavşancıyan’ı idama mahkûm edenin kendisi olduğunu kabul etmiştir. Kendisinin itiraflarıyla İllinois’e bağlı Waukegan’da Hınçakçı suikastçıların kullandığı cehennem makinelerinin imal edildiği öğrenilmiş, bir de bomba fabrikası keşfedilmiştir. Ayrıca Celalyan’ın New York’taki Tavşancıyan ve Boston’daki Azk gazetesi editörü Bratonyan’ı öldürme fikriyle Taşnak komitesine de başvurduğu, komitenin bu teklifi reddettiği anlaşılmıştır1278.
Tüm bu kanıtlar ve itirafların bir araya getirilmesinin ardından yargılama başlamıştır. Mahkemede sanık Bedros’un akli dengesinin yerinde olmadığı iddia edilmişse de bölge savcısı bunun doğru olmadığını, katilin Tavşancıyan Efendi’yi sırtından vurduğunu ve “geber köpek, geber!” dediğine şahitlik edecek insanların olduğunu belirtmiştir. Savcı, bunun soğukkanlı bir hareket olduğunu ve katilin o sırada mantıksız davranmadığını söylemiştir. Savunma avukatı şahitlere vurulma anını sorduğunda katilin ne kadar soğukkanlı olduğu bir kez de onların ağzından beyan edilmiştir1279.
Bedros, mahkemede cinayetin asıl sorumlusunun Ermeni komitesi olduğunu itiraf etmemiş ve Tavşancıyan’ı ülkesine düşmanlık ettiği için öldürdüğünü söylemiştir1280. Netice olarak jüri tarafından birinci derecede cinayetten suçlu bulunmuş ve hüküm giyeceği güne kadar hücreye konulmuştur1281. Kararın tebliği için gelen tercümana “Yargıya minettar olduğumu ilet” diyerek bir kere daha pişman olmadığı mesajı vermiştir1282.
1278 “Guragian Admits”, The Barre Daily Times, 22 Ağustos 1907.
1279 “Charge Cold-Blooded Act”, The Evening Star, 29 Ekim 1907.
1280 “Armenian Murderer to Die”, The Sun, 1 Kasım 1907; “Armenian is Convicted”, The Washington Herald, 1 Kasım 1907.
1281 “Hunchakist is Convicted”, Waterburry Evening Democrat, 1 Kasım 1907.
1282 “Murderer Thanks Judge For Sentence”, Waterbury Evening Democrat, 5 Kasım 1907. Bedros hakkındaki karar 16 Aralık haftasında Sing Sing hapishanesinde elektrikli sandalye marifetiyle uygulanacaktı. “Assassin to Be Electrocured”, The Bemidji Daily Pioneer, 5 Kasım 1907; “Armenian Must Die”, Watertown Weekly Leader, 8 Kasım 1907; “New Summary”, American Falls Press, 16 Kasım 1907.
324
22 Şubat 1907’de Hınçak liderlerinden Martugesyan’ın mahkemesi başlamıştır1283. Martugesyan mahkemede soygun, şantaj ve Tavşancıyan Efendi’nin öldürülmesinde suç ortağı olmakla suçlanmıştır. Mahkeme sırasında katil Bedros’un ve zengin Ermenilerin birkaçının Martugesyan’ın karşısına çıkarak tanıklık etmesi ve bu şekilde mahkûmiyetinin kesinleşmesi plânlanmıştır1284.
Bu doğrultuda kürsüye gelen Bedros Kazancıyan, Mihran A. Karagözyan ve Harutyun Gülbenkyan’ın şahitlikleri ile komitenin tüccarlar üzerinde yarattığı korku iklimi büsbütün açığa çıkmıştır. Gülbenkyan, tüccarların ölüm korkusuyla evlerinde saklandıklarını ve her gün birbirlerini arayarak hâlâ hayatta olup olmadıklarını kontrol ettiklerini anlatmıştır1285. Papazlıktan Martugesyan hakkındaki hüküm 27 Şubat 1908’de verilmiş ve komiteci jüri tarafından suçlu bulunarak iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırılmıştır1286.
Martugesyan hapisten çıktıktan kısa süre süre sonra, 27 Ağustos 1910’da benzer bir suçlamayla yeniden tutuklanmış ancak birkaç hafta sonra serbest bırakılmıştır. Küçük bir emekli maaşı karşılığında New York'tan ayrılmaya söz vermiş ve 1914’te Los Angeles'ta olduğu haber alınmıştır1287.
Arzuyan ise cinayetin suç ortağı olarak tüm ülkede arandıysa da elde edilememiş ve cinayetten iki yıl sonra 1909’da İstanbul’da ortaya çıkmıştır1288.
1283 Yargılamalar başladığında Veragazmyal Hınçaklar konuyla alakalı bir toplantı düzenlemek istediyse de polis bu girişimi engellemiştir. Ancak 28 Haziran 1907’de gizlice bir araya gelen komite mensupları Martugesyan’ın Ermeni tüccarlar tarafından düzenlenen bir komploya kurban gittiğini iddia ederek komiteye yardımcı olmayanlara verilen cezaların haklı sebepleri olduğunu belirtmişlerdir. Y. PRK. EŞA. 52/89 lef 1, 7 Temmuz 1908; Recep Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 120-121. Mahkemede şahitlik eden tüccarlardan Karagözyan’ın Parker Binası’nda bulunan işyeri bir süre sonra maddi zarara uğrayacaktır. Binaya saldıranlar Karagözyan’dan intikam almak isteyen komitecilerdir; “Vengeance Cost Three Lives”, The Washington Herald, 19 Ocak 1908.
1284 “Priest Faces Murder Charge”, Tonopah Daily Bozanza, 23 Şubat 1908.
1285 “Death Letters Sent-Armenians Testify to Their Fear at Former Priest’s Trial”, New-York Daily Tribune, 26 Şubat 1908.
1286 “Five Years For Unfrocked Priest”, The Colombia Herald, 6 Mart 1908.
1287 “Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914.
1288 “Arzooian in Constantinople”, Norwich Bulletin, 13 Temmuz 1909.
325
Katil Bedros cinayeti işledikten sonraki iki yıl idam edilmeyi beklemiş ve nihayet 6 Aralık 1909’da saat 06.01’de “Ben ülkem için görevimi yerine getirdim; İsa beni korusun.” dedikten sonra elektrikli sandalyede infaz edilmiştir1289.
Cinayet ve sonrasında yaşananlar Osmanlı Devleti’ne sürekli iletilerek oradaki yetkililerin de gelişmelerden haberdar olması temin edilmeye çalışılmıştır1290. Gelişmeleri izleyen Osmanlı Hükûmeti, İstanbul’daki Ermeni muteberanı da tehdit altında bulunduğundan burada ek önlemler almıştır. İstanbul’daki muteberana Amerika’dan gönderilen tehdit mektuplarında ecnebi postalarının tercih edildiği anlaşılarak bunu engellemek için önlem alma yoluna gidilmesi de kararlaştırılmıştır1291.
2.3.1.13. Bulgaristan
Agop Çerçiyan, Osmanlı Devleti’ne Filibe’deki ayrılıkçı komite hakkında ihbarlarda bulunan bir Ermenidir. Ancak Çerçiyan’ın devlete bilgi sızdırdığı anlaşılınca idam edilmesine karar verilmiş ve 21 Ekim 1907’de Filibe’de işlek bir cadde üzerinde öldürülmüştür. Katillerin iki Ermeni olduğu duyumuyla başlanan tahkikatta katilin kimliği ile alakalı her zamankinden farklı bir neticeye varılmıştır. Zira cinayet aslında 17 yaşında bir Bulgar çocuğu olan Manastırlı Selyanof tarafından işlenmiştir. Selyanof,
1289 “Lots of Murderers”, The Sunday Star, 5 Aralık 1909; “Kisses Crucifix; Pays Death Penalty”, The Washington Times, 6 Aralık 1909; “Meets Death With Crucifix to Lips”, Bridgeport Evening Farmer, 6 Aralık 1909; “ ‘Circle’ Slayer is Electrocuted”, The Fargo Forum, 6 Aralık 1909.
1290 BOA. BEO. 3128/234598, 21 Ağustos 1907; BOA. ZB. 311/57, 3 Haziran 1908. Polis Komiseri Bay Arnold de R. Guys tarafından Amerika’da yaşanan Ermeni olayları ve Reformist Hınçaklara dair ayrıntılı bir rapor hazırlanarak bu da Osmanlı Devleti’ne gönderilmiştir. Bu rapora göre Hınçaklar’dan şiddet eğilimlerini karşılamadıkları gerekçesi ile ayrılan ve kendilerine Veragazmyal Hınçaklar adını veren bu grubun reisleri; Aleksan Arzuyan (kendisini Alexander Milliken olarak tanıttığı da bilinmektedir), papaz Leon Martugesyan, Mardiros Der Hovhannesyan ve Doktor Arşak Dermargosyan’dır. Gruptaki en kudretli adam Arzuyan, ona en yakın kişi ise “Azruyan’ın kötü ruhu” olarak da adlandırılan papaz Martugesyan’dır. Amerika’daki toplam üye sayıları 75 ila 150 arasındadır. New York, Boston, Philedelphia, Washington, New Haven, Lowell, Lawrence, Fresna, Chicago, Waukeqan, White Haven ve Worcester gibi şehirlerde hücreleri vardır. Ölüm kararları hücre içi yapılanma sayesinde suikastçıya ulaştırılırken birçok aracıdan geçmektedir. Bu sebeple cinayetlerin azmettiricilerini bulma ihtimali çok düşüktür. Cinayet işlemesi için teşvik edilen Ermenilerin vatanseverlik duyguları kullanılmaktadır. Suikastçıya büyük bir milli kahraman olacağı, Ermenistan’ın bağımsızlığına büyük bir hizmette bulunacağı söylenerek özellikle genç ve parasız Ermeniler kandırılırlar. Komite reisi Arzuyan ve diğerleri komiteyi kendi çıkarları için kullanmaktan çekinmezler. Mali raporlara göre Arzuyan’ın kişisel serveti yalnızca bir yılda 53 bin dolar artmıştır. Resmi yayın organları olan Tsain Haireniatz’ın editörü Şahinyan adlı komitecidir ve gazeteyi zengin Ermenilere şantaj yapılması ya da cinayetlerin duyurulması için araç olarak kullanır. Ancak gazete bu suçları üstü kapalı olarak onayladığını da belirtir. Arzuyan ve Martugesyan’ın mahkûm edilebilmesi için Ermenilerin hep birlikte şahitlik etmesi gereklidir. Oysa Ermeniler korktukları için buna yanaşmamaktadırlar; BOA. Y. PRK. EŞA. 51/29 lef 5, 14 Kasım 1907; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 120-123.
1291 BOA. ZB. 352/73, 3 Haziran 1908; BOA. HR. TH. 364/26 lef 1, 3 Haziran 1908.
326
Ermeni komitesinin Bulgar müfsidlerine müracaatları sayesinde bulunmuş bir maşaydı. Dahası Bulgar yönetimi cinayetle alakalı tahkikat yürütmesi gerekirken şahitlerin ifadelerini almaya dahi lüzum görmemişti. Üstelik katilin bir an önce tahliye edilmesi için cinayet sebebini ırza tasallut, nefsi müdafaa gibi gerekçelerle gölgeleme gayretine girmişti. Buradaki Ermeni ahali de komite teröründen çok korkuyordu. Bu sebeple Çerçiyan’ın cenazesine yalnızca iki erkek kardeşi katılmaya cesaret edebilmişti. Bütün bunlar bir araya geldiğinde Bulgar Hükûmeti’nin komitelerle iş birliği halinde olduğu kesindi1292.
2.3.1.14. Gürcistan
Ermeni komitecilerinden olduğu düşünülen ve Muş ahalisinden olan Mihitar Seferyan, 1903 yılında Poti’de feci şekilde öldürülmüştür. Ermenilerin kaldığı bir handa öldürülen Seferyan’la alakalı olarak İstanbul’da kimlerle görüştüğüne dair bir araştırma yapılmıştır. Araştırma neticesinde maktulün İstanbul’a gelişine ve gidişine dair bir kayıt bulunamamıştır. Hüviyeti tam olarak bilinemediğinden Seferyan ve ölümüne dair yapılan araştırma bir neticeye ulaştırılamamıştır1293.
2.3.2. Yaralanan Ermeni Vatandaşlar
2.3.2.1. Adana Vilayeti
1909’da başlayan Adana olayları sırasında çok sayıda Türk ve Ermeni hayatını kaybetmiştir. Yurt dışındaki kamuoyunda yaşananların sorumlusunun Türkler olduğu iddia edilerek Avrupalı devletlerin müdahalesi sağlanmaya çalışılmıştır. Ancak bazı sağduyulu görgü şahitlerin Ermenilerin bilerek kendilerine zarar verdiklerine şahit olmuş ve bunu saklamadan aktarmayı tercih etmişlerdir. Burada yaşananlara şahit olanlardan biri Lawson P. Chambers’dır. Chambers gördüklerini anlattığı bir mektubu İstanbul’daki Bible House’da bulunan Mr. Peet’e göndermiştir. Anlattığına göre olaylar sırasında şehrin farklı yerlerinde 3-4 yangın çıkmıştı. “Konsheghian adlı Ermeni okulunda çıkarılan yangın Gregoryen kilisesine, Cizvit Babalar kilisesine ve okuluna, Katolik
1292 BOA. A.} MTZ. (04) 160/93, 24 Ekim 1907; BOA. ZB. 479/86, 10 Kasım 1907.
1293 BOA. BEO. 2054/154013, 27 Nisan 1903; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 142; BOA. DH. TMIK. M. 150/10 lef 1, 2 Ağustos 1903.
327
kilisesine ve okuluna ayrıca Protestan kilisesine”, hemen ardından çıkan yangınlar ise Cizvit kız okuluyla birlikte bazı evlere zarar vermiştir. Yapılan tahkikat neticesinde yangınları çıkaranların Ermeniler olduğu anlaşılmıştır1294.
Adana olayları sırasında da Ermenilerden zorla para toplanmış, bazı mahallerde Ermeniler katledilmiş ve cinayetlerin sorumlusu Türkler gibi gösterilmiştir1295.
1909 Adana Olayları’nda pek çok insan yaralanmış ve ölmüştür. Olaylar bastırıldıktan sonra Taşnaksutyun gazetesinin yaşananlara dair değerlendirmeleri bir öz eleştiri mahiyeti taşımaktadır. Gazete, Ermeni gençliğinin bir kısmının nitelik eksiğini nicelik; faaliyet eksikliğini ise bağırıp çağırmakla doldurmayı öğrendiğini ve Adana Olayları’na da Müslüman ahaliyi tahrik etmek için ellerinden geleni yapan, onlara eziyet eden Ermenilerin sebep olduğunu yazmaktadır1296.
2.3.2.1.1. Mersin Sancağı
Mersinli tüccarlar Zilveyan Mıgırdıç ve Kirkor Ağa, 1901 yılı mart ayında evlerinde saldırıya uğramışlardır. Tahkikat ve takibat neticesinde Setrak ile kardeşi Bedros zanlı olarak tutuklanmış ve adli makamlara teslim edilmiştir. İkili sorgularında kendileri ile birkaç ailenin daha komite mensubu olduğunu, faaliyet alanlarının Kayseri’ye kadar ulaştığını ve hatta orada yaşayan iki kişinin evlerinde bir dolapta gizlenmiş evrak-ı muzırra olduğunu itiraf etmişlerdir. Tarif edilen evlere gidilerek araştırılmış ancak dolaplardan herhangi bir şey çıkmamıştır1297.
2.3.2.2. Bitlis Vilayeti
Bitlis’te yaşayan tüccar Kigork Ağa, Yelmeydan mahallesinde ailesiyle birlikte yaşayan, 45 yaşlarında, iyi huylu ve devlet taraftarı olarak bilinen bir Ermeni’ydi. Ancak komiteye yazılmasını ve maddi destek vermesini isteyen bir grup mevcuttu. Bu gruptan
1294 PABCGM (Reel 660: Bo: 165)’den aktaran Mustafa Çabuk, 1875-1925 Yılları Arasında Adana, Antakya, Antep, Maraş ve Mersin Bögelerinde Misyonerlik Faaliyetleri ve Ermeni Olayları, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2013, s. 100.
1295 Ramazan Çalık, Alman Kaynaklarına Göre II. Abdülhamid Döneminde Ermeni Olayları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000; Çabuk, s. 101.
1296 Uras, Ermeni Meselesi, s. 566-568.
1297 BOA. Y. PRK. ASK. 168/11, 21 Mart 1901.
328
Nazar adlı komiteci Kigork Ağa’nın evine giderek birkaç kez bu isteği tekrarlamışsa da olumlu bir cevap alamamıştır. Üstelik Kigork Ağa, Nazar’a hükûmet aleyhtarı fikirlerinden vazgeçmesi için bazı nasihatlarda bulunmaya başlamıştı. Kigork Ağa’nın tavır ve konuşmaları Nazar’ın tepkisini ve kinini üzerine çekmiştir. Nazar kendisine nasihat edilen bir gün, Kigork Ağa’yı hükûmete muhbirlik yapmakla suçlayarak ertesi sabaha kadar misyoner George Knapp’ın yanında giderek komiteye kaydolmazsa kendisini öldüreceğini söylemiştir. Ancak Kigork Ağa komitecinin isteğini yineyerine getirmemiştir1298.
Bunun üzerine Nazar, kayınbiraderi Hamazasp’ı tüccarı öldürmesi için teşvik ederek Kigork Ağa’nın peşine takmıştır. Kigork, 16 Kasım 1895’te Bel Meydan mahallesindeki evine giderken Hamazasp’ın üzerine ateş etmesi üzerine sağ kulağından vurularak ağır yaralanmıştır. Olay yerinden tesadüfen geçen iki Müslüman tarafından evine götürülerek hayatı kurtarılan Kigork tedavi altına alınmıştır. Suikast teşvikçisi Nazar hakkında yapılan tahkikat neticesinde Nazar’ın fesad komitesi üyesi olduğu tespit edilmiştir1299.
Tahkikat ilerletilince Protestan misyonerlerinden George Knapp’ın1300 hizmetkârı ve Hamazasp’ın akrabalarından Serope de yakalanmıştır. Serope, Kigork Ağa’yı vuran esas kişinin kendisi olduğunu itiraf etmiş ve başka bilgiler de vermiştir1301. Verdiği bilgilerden biri George Knapp ve bazı Ermeni ileri gelenlerinin Kigork’a saldırması için kendisini tahrik ettikleridir1302. Zira Kigork, Talori isyanı için para toplandığında tek bir kuruş ödeme yapmadığı gibi Osmanlı Devleti ve Müslümanlara da düşmanlık yapmıyordu. Serope, kendisine böyle insanları öldürmenin gazilik ünvanı kazandırdığı gibi pek çok başka mükâfatlara da nail olacakları söylenerek etki altına alınmıştı. Buna
1298 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 134.
1299 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 110.
1300 George Knapp, Bitlis’te misyonerlik yapan Amerikalı bir ailenin evladı olarak dünyaya gelmiştir. Üniversite çağına geldiğinde Amerika’ya gitmiş, 1887’de Harvard Üniversitesi’nden, 1890’da Hartford İlahiyat Okulu’ndan mezun olmuştur. Aynı yıl Anna Hunt ile evlenmiş ve American Board tarafından misyoner olarak atanmıştır. Sonraki 6 yılını Bitlis’te geçiren Knapp, 1896’da işlediği suçlar sebebiyle sınır dışı edilmek istenecektir. Great Need Over The Water, The Letters of Theresa Huntington Ziegler, Missionary to Turkey, 1898-1905, Ed. Stina Katchadourian, Gomidas Institute, Michigan, 1999, (Great Need), s. 156-157. George Knapp hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Haluk Selvi, “Amerikalı Misyoner George P. Knapp ve Bitlis’te Ermeni Olayları (1893-1896)”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 199-219.
1301 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 135.
1302 Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 254.
329
ek olarak 100 lira mükâfat verileceğinin beyan edilmesi üzerine Kigork’a saldırmıştı. Serope bir “fedai” idi ve iddiasına göre Hamazasp’ın cinayet girişimiyle alakası yoktu. George Knapp ise yalnızca bu olaya karışmamıştı. İngiltere’den gönderilen gaz sandıkları içine saklanmış yaylı tüfekleri de Talori’ye ulaştırarak manastırda saklanmalarını sağlayan da Knapp’ti. Ayrıca Kigork’a saldırarak suçun Müslümanlara atılması ve iki tarafı birbirine karşı tahrik etmek istemişti1303. Serope’nin samimiyetle bazı ihbarlarda bulunmasının ardından devlet adına muhbirlik yapması düşünülmüş ve serbest bırakılmıştır1304.
20 Kasım 1895’te bu kez Kigork’un ağabeyleri Ağacan Bakkalyan1305 ve Nazar Bakkalyan Sadaret Makamına bir telgraf çekerek yaşadıkları sıkıntıları anlatmışlardır. Yalnızca Kigork’un değil kendilerinin de öldürülmek istendiğini dile getiren Bakkalyanlar, George’un nüfuzu sayesinde Ermenileri kışkırttığını dile getirmişlerdir. George buradan gönderilmedikçe ailelerinin tehlikede olacağını dile getirerek yardım istemişlerdir. Tahkikat sırasında misyonerin Bitlis İdare Meclisi ve mahkeme azası olan diğer Ermenilere de istifa etmeleri ya da hastalık bahanesiyle görevden ayrılmaları
1303 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 116-117. Misyoner Knapp daha önce de Musa Bey ve adamları tarafından dövüldüğü iddiasıyla ortaya çıkmıştı. İddiasına göre 1883 yılında Musa Bey’in köyünde bir Hıristiyan hanesine misafir olan Knapp ve arkadaşı kendilerini ziyarete gelen Musa Bey’i soğuk karşıladıkları gerekçesiyle saldırıya uğramıştı. Saldırganlar bir süre sonra yakalanmıştı. Knapp ve arkadaşından saldırganları teşhis etmeleri istenmişti. Misyonerler kendilerine saldıran dört kişiyi teşhis edememiş ancak saldırganların başındaki kişinin Musa Bey’e benzediğini öne sürmüşlerdi. Olayla alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 414-422. Knapp, 1895 yılı Ekim ayında Ermeni fedailerin cami basma plânına da ortak olmuştu. Knapp yanına bazı Ermeni ileri gelenlerini alarak kiliseye gitmiş ve “Bu cuma günü her yerde camiler basılacaktır. Siz de camileri basıp kan dökmelisiniz ki beylik alasınız” diyerek tahrikte bulunmuştu. Ermenilerden dört erkek ve bir kadın kendisini ihbar edince olayların faili olduğu ortaya çıkmıştı. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 99; Cemalettin Kinç, Bitlis ve Bitlis Ermeni Olayları (1870-1920), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Yüzyüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van, 2012, s. 79. Ayrıca Hocaoğlu, Arşiv, s. 273-274. George Knapp’in kilisedeki konuşmasında bazı dikkat çekici satır araları mevcuttur. George, Ermenileri tahrik etmek için konuşurken “Bugün bir Türk’ü öldüren, Ermeni tarihinin parlak bir sayfasını yazmış ve cennette Allah’ın en güzel bir meleği olarak kendisine yer hazırlamış olacaktır. Gaziler ölünceye kadar âlame-i medeniyetin takdirini kazanacak, şehitler İsa peygamberin havarileri gibi şöhret ve şan alacaklardır” diyordu. Görüldüğü üzere Ermeniler yalnızca milliyet düşüncesi ile değil, mezheplerinin temsilcileri tarafından saldırılarına ilahi bir mesaj yüklenerek de istismar edilmişlerdir. George Knapp’in konuşma metni için bzk. Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 127-128. Ayrıca Osman Kılıç, “Protestan Misyonerler ve Ermeni Olaylarına Etkileri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 29, Ankara, 2008, s. 155-156. Yaşananlar neticesinde George tutuklanamasa da yanındaki Ermeni ileri gelenleri tutuklanmıştı. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 103-104.
1304 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 137.
1305 Meclis-i İdare azası Ağacan Bakkalyan Ağa komite tarafından devletine isyan etmek istemediği için öldürülmek istenmişti. Hüseyin Nâzım Paşa, Kigork’un aslında ağabeyine bedel olarak vurulduğunu yazmaktadır. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 175.
330
tavsiyesinde bulunduğu anlaşılmıştır1306. Knapp’in açmak istediği misyoner okulunda okutacağı İngilizce kitaplar da incelenmiş ve zararlı yayın oldukları tespit edilmiştir1307.
Hamazasp ve Serope’nin ifadesi 26 Kasım 1895’te yeniden alınmıştır. İki Ermeni Protestan misyoneri George hakkında yeni itiraflarda bulunmuşlardır. Böylece Amerika ve İngiltere’nin Ermeni meselelerindeki rolleri bir kez daha ortaya çıkmıştır. Üç seneden beri George’un hizmetinde bulunduklarını beyan eden ikili, misyonerin İstanbul’dan gelen bir telgrafa göre buralarda ıslahat yapılacağını haber aldığını söylemişlerdir. Misyoner, altı vilayetin verildiğini ve Ermenistan’ın müjdesini murahhasa Agop’a yazdığı bir tezkereyle bildirmiş ve cevap olarak tebrik edildiği bir tezkere almıştı1308. Bunun yanı sıra İngiliz yetkililere teslim edilmesi için yolladığı bir mektup yakalanmıştı. Mektupta Ermeni olaylarını soruşturan tahkikat komisyonuna inanılmaması tavsiyesi yer alıyordu1309.
Amerikan misyonerin fesad hareketlerinin ortaya çıkması üzerine Bitlis’ten gönderilerek sınırdışı edilmesine karar verilmiştir1310. Knapp önce Diyarbakır’a, buradan Halep’e ve İskenderun’a gönderilmiştir. Buradan bir gemiye bindirilerek Avrupa’ya gönderilmek istendiyse de Amerikan Sefareti buna karşı çıkmıştır. Bunun üzerine misyonerin konsolosa teslim edilerek İstanbul’a gönderilmesine karar verilmiştir1311.
İstanbul’a gönderilen misyonerin, yalnızca Kigork davasından değil, Bitlis’te Ermeni fedailere cinayet işlemeleri karşılığında para verdiği, iane adı altında gönderilen paraları gizlice bunlara dağıttığı ve isyan çıkarılması için teşvikte bulunduğu gibi iddialarla yargılanmasına karar verilmiştir1312.
1306 BOA. A.} MKT MHM. 694/2; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 25-31; M. Törehan Serdar, “Cumhuriyet Öncesi Bitlis’te Yabancı Okullar ve Misyonerlik Faaliyetleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 54, Ankara, 2016, (Bitlis’te Yabancı Okullar), s. 181-183; Recep Karacakaya, “Amerika Birleşik Devletleri ve Ermeni Meselesi”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, Cilt: 46, İstanbul, 2007, (Amerika Birleşik Devletleri), s. 97.
1307 Gülbadi Alan, Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerikan Protestan Okulları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 240.
1308 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 131; Kinç, s. 81.
1309 Aydın, Bulgarlar ve Ermeniler, s. 201.
1310 BOA. A.} MKT. MHM. 694/3’ten aktaran Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 232; Karacakaya, Amerika Birleşik Devletleri, s. 97.
1311 BOA. A.} MKT. MHM. 694/7’den aktaran Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 58-67; Karacakaya, Amerika Birleşik Devletleri, s. 97.
1312 BOA. A.} MKT. MHM. 694/5; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 98.
331
2.3.2.3. Erzurum Vilayeti
2.3.2.3.1. Çıtanas Karyesi
1895 Bayburt olayları sırasında devlet taraftarı Ermeniler komitecilere tavır almışlardır. Çıtanaslı Lazkazar Ağa da bu kişilerden biridir. Lazkazar Ağa, Çıtanas karyesi üstünde bulunan pınarbaşında birilerinin beklediğini görmüştür. Bu kişilerin yanlarına yaklaşarak nereye gittiklerini ve kim olduklarını sorunca panikleyen fedailer tütüncü olduklarını söylemişlerdir. Ancak Ağa içlerinden Bedros’u tanımıştır. Bunun üzerine Bedros açığa çıkacaklarını anlamış ve tüfeğinin dipçiği ile vurarak Lazkazar Ağa’yı yaralamıştır1313.
2.3.2.4. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
2.3.2.4.1. İliç Karyesi
Eğin kazasına bağlı İliç karyesinde yaşayan Bedros Ağa, buradaki ahaliyi tehdit eden komitecileri ihbar ederek yakalanmalarını sağlamıştır. Bunun üzerine hemen her devlet taraftarı Ermeni hakkında verilen idam kararı onun içinde verilmiştir. Komiteciler 21 Mart 1892’de Bedros Ağa’nın üzerine saldırmış ve onu yaralamıştır. Bedros Ağa’yı öldüremeyen iki komiteci kaçarak kayıplara karışmıştır1314. Firarilerin Sivas vilayeti sınırları içinde oldukları tespit edilince valiye haber verilerek tutuklanmaları; bunlara yataklık edenlerin de cezalandırılması istenmiştir.1315.
2.3.2.5. Sivas Vilayeti
2.3.2.5.1. Tokat Sancağı
Komitelerin para elde etme yöntemlerinden biri de senet imzalatmaktır. Korkutularak senet imzalatılan Ermeniler ödeme yapmayı başaramazlarsa ellerindeki malları alınarak büyük gelirler elde edilmiştir1316. Tokat sancağında da Ermeni ahalinin kapıları çalınmış ve herkesin gücü oranında istendiği iddiasıyla belli miktarlarda paralar talep edilmiştir. 27 Ocak 1895’te kapısı çalınan Ohan karşısında 7-8 kişilik bir komiteci grubunu bulmuştur. Komiteciler Ohan’dan 100 lira talep etmişlerdir. Ohan ve o esnada
1313 Özger, 1895 Bayburt, s. 67,197.
1314 BOA. Y. A. HUS. 257/116, 21 Mart 1892; BOA. DH. ŞFR. 154/9, 21 Mart 1897.
1315 BOA. DH. ŞFR. 154/115, 2 Haziran 1892.
1316 Akçora, Fırat Havzası’nda, s. 147.
332
evde bulunan İstepan o kadar paraları olmadığını beyan edince her ikisini de kama ile yaralamışlardır. Yaralılardan biri öldürüleceklerini anlayınca erkek kardeşinin 100 liralık bir senet imzalamasını ve böylece komitecilerin evden gitmesini sağlamıştır. Yaşananlara etraftakilerde şahitlik yapınca polis ve zabıta harekete geçmiş ve komitecilerin beşini saklandıkları evde yakalamıştır. Komitecilerin saklandığı evde silah ve kamalar, ayrıca 100 liralık bir senet bulunmuştur1317.
Bu arada Sivas’taki Amerika konsolosluğu da bölgedeki Ermeni hareketliliğini takip etmektedir. 1895 yılında konsolos Milo Augustus Jewett tarafından yazılan yirmi sayfalık bir raporda burada faaliyette olan gizli bir “Ermeni Devrimci Örgütü”nden bahsedilmektedir. Barbara J. Merguerian örgütün adı verilmese de Jewett’in yazdıklarından çıkarılan sonucun Hınçaklar olduğunu belirtmektedir1318.
Jewett, konsolos olarak görev yaptığı süre boyunca toplam 182 rapor hazırlamıştır. Raporlarında komitecilerin hazırladıkları zorbaca eylemlerle kendi dindaşlarını katledeceklerini ve bu eylemleri Müslümanların yaptığını iddia ederek Avrupa müdahalesini temin etme amacında olduklarını belirtmektedir. Ayrıca Ermeni ahaliden yaklaşık 10 kişiyi ihanet suçlaması ya da para ödemeyi reddettikleri için öldürdüklerini yazmaktadır. Zile’deki komiteciler ise ihtilal komitesi mührüyle mühürlenmiş bazı belgeleri 75 sadık Ermeni’nin evine saklamışlardır. Daha sonra bu kişileri hükûmete ihbar ederek tutuklanmalarını sağlamışlardır1319.
2.3.2.6. Müstakil Amasya Sancağı
Amasya’da Gregoryen Ermenilerin ve Protestanların evlerine “ihtilalciler” imzasıyla beş matbu varaka atılmıştır. Varakada Ermenilerin tahrik edilmesi amaçlanmakta ve Osmanlı Devleti hakkında şikâyette bulunulmaktadır. Ardından komitenin faaliyetlerinden ve savunduğu fikirlerden memnun olmayan Ermenilere tehditler savurulmuş ve Ermeni ahali komiteye katılmaya davet edilmiştir. Bunun üzerine
1317 BOA. Y. EE. 163/5, 28 Ocak 1895.
1318 Barbara J. Merguerian, “The United States Consulate At Sivas”, Armenian Sebastia/Sivas and Lesser Armenia, Ed. Richard G. Hovhannisian, Mazda Publishers, California, 2004, s. 245.
1319 Osman Kubilay Gül, Ülkü Yancı, “Amerika Birleşik Devletleri Sivas Konsolosu Milo Augustus Jewett’in Türk-Ermeni İlişkilerine Yönelik Yanlı Tutumu”, Journal of World of Turks / Zeitschrift für die Welt der Türken, Vol: 9 No: 3, 2017, http://zfwt.org/index.php/ZfWT/article/view/999/999, (06.03.2019), s. 205-220.
333
Amasya’da bir tahkikat başlatılarak evlere bu varakaları atan posta yakalanmış ve 20 Ocak 1895’te tutuklanmıştır1320.
Komiteciler burada kendi halinde yaşayan Ermeni ahaliye saldırmaktan da geri durmamıştır. 29 Nisan 1895 sabahı Merzifonlu Arakel, karısı Berap, oğlu Agop ve kızı Seropsima’yı yanına alarak İnce oğlu Nişan’ın arabasına binmiş, Amasya’dan Merzifon’a gitmek üzere hareket etmiştir. Ancak üzerinde Gürcü elbiseleri, ellerinde Karadağ revolverleri olan iki eşkıya arabanın önüne çıkarak ateş etmeye başlamıştır. Kurşunlardan biri araba atının ayağına gelmiş ve hayvanı yaralamış, diğeri Nişan’ın kaşını sıyırarak geçmiştir. Arabacı kendini ve yolcularını korumak için atlarını koşturmaya başlayınca Şirvan muhacirleri olan biteni fark etmiş ve eşkıyayı takibe başlamışlardır. Taraflar arasında çatışma çıkmış; Amasyalı Agop oğlu tulumbacı Ohan ölü, Amasyalı Üsküdarlı oğlu Ohannes ise diri olarak yakalanmış ve Amasya’ya götürülmüştür1321.
Komitecilerin buradaki Ermeniler üzerindeki baskıları tüm çabalara rağmen sona ermemiştir. Burada yaşayan Artin Efendi de komite mühürüyle mühürlenmiş bir mektup almış ve kendisinden 25 lira talep edilmiştir. Artin Efendi ödeme yapmayı geciktirince 12 Eylül 1895 gecesi Altun oğlu Lukas ve altı arkadaşı evine girerek Artin Efendi’ye saldırmışlardır. Artin Efendi komiteciler tarafından öldürüleceği sırada ailesi feryat etmeye başlayınca zabtiye Ali ve birkaç Müslüman kadın eve yetişmişlerdir. Komitecilerden biri yakalandıysa da diğerleri Ermeniler tarafından kaçırılmıştır. Artin
1320 BOA. Y. A. HUS. 317/74, 20 Ocak 1895. Ele geçirilen evrak derhal tercüme edilerek Sadaret makamına gönderilmiştir. Evrakta şu satırlar yer alıyordu:
“Ermeni ihtilallerinin efkâr-ı istiklaliyet-i milliye ve hemen sonra Ermenistan-ı cedide müstakil hükümdarlık Ermeni ahalisi terk-i hükûmeti kendi neticesine eriştirmiştir. Ermeni ahalisinin tevarihçe olan büyük vazifesini ifa eylemesinin münasip zamanı gelmiştir. Her bir Ermeni kendi mukaddes vazifesini tanısın ve böylece arzu ettiği hürriyete çabuk yetişir. Ermeniler, duracak zaman değildir, her Ermeninin mukaddes hakkıdır. Her bir vasıtayı icra etmek ve bu kadar yüz senedir velhasıl Ermeni üzerine asırlarla ağıraşmış zincirini kırıp hitam vermeye çalışmaktır. Türk’ün barbar ve zalim hükûmetinin boyunduruğunu bertaraf etmelidir. İstikaliyet-i milliye elde etmek için ol vakit Ermeni ahalisi kendi kanı ile halas olup bir daha hükümdarın boyunduruğu tahtına ve düşmanın için istiklalinden hemen sonra müstakil hükümdarlığa teşkil etmesi elzemdir. İşte onun teşkilatın muhtasarca izahatı umum ahalinin reyi ile reis intihap olunacaktır, memurini ahali tayin edecektir. Rey ile bunun gibi daha sair nizamatı tertip edecektir. Hükûmet ahalinin hükmü altında olacaktır. Fakat tertib edilen nizamata karşı hareket eden kim olursa olsun ceza çekecektir. Umum ahaliye askerlik ve vilayetce hükümdarlık matbuata şirketlere tam hürriyet mesarifiyle çocuklara müteallik mekteb arazi umum kurraya intikal ve ez-cümle vasıtaları icra etmek ki ahali-i milel-i medeniyenin fevkine eriştirirler. Ol vakit ıslahata ve istirahate ve insanın terakkisine doğru koşmaya yol açıyor. Yaşasın Ermenistan! Yaşasın ihtilalciler!”; BOA. Y. A. HUS. 318/82, 21 Ocak 1895.
1321 BOA. HR. SFR. 1.. 104/45, 29 Mart 1895; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 62-63; Anatoli, No: 4993’ten aktaran Partal, Anatoli, s. 41-42.
334
Efendi’ye saldıran beş komiteci bir süre sonra ele geçirilmiştir. Kalan iki komitecinin de elde edilmesinden sonra adliyeye teslim edilmişlerdir1322.
2.3.2.7. Trabzon Vilayeti
Karadeniz Bölgesi’nde ve özellikle de Trabzon’da faaliyette olan Hınçak komitesi gözünü şehrin zenginlerine dikmiştir. Bu zenginlerden biri de Kayzek Ağa’dır. Arabyan Kayzek Ağa 1904 yılı yaz aylarında mevsimi geçirmek üzere Zafanos karyesine gitmeye karar vermiştir. Kayzek Ağa 21 Temmuz 1904’te sayfiyede bulunan evine gitmek üzere yola çıkmıştır. Sabah saatlerinde, henüz yolda iken tanımadığı bir şahıs karşısına dikilmiştir. Bu şahıs Kayzek Ağa’ya saldırarak bacağından kamayla yaralamıştır. Yeterince korktuğu düşünüldüğünden olsa gerek olaydan bir gün sonra evine “Trabzon Ermeni Komitesi” mührü taşıyan bir tehdit mektubu gönderilmiştir. Mektupta, kendisinden 500 lira talep edildiği, eğer ödeme yapmayı kabul etmezse öldürüleceği yazılmıştır. Yalnızca sayfiye evine değil, Trabzon merkezindeki evine de bir mektup gönderilerek aynı tehditte tekrarlanmıştır.
Kayzek Ağa’nın ifadesi alındığında kendisini yaralayanın kim olduğunu bilmediğini ancak Ermeni olduklarından emin olduğunu söylemiştir. Vali ve savcı tarafından yürütülen tahkikat netice vermiş; Hınçak Trabzon Şubesi reisi Trabzonlu Hadişyan Hamparsum, yaralama fiilini meydana getiren Aharon ve tehdit mektubunu Kayzek Ağa’nın evine atan şube kâtibi Kaspar Zadek ile komite mensubu birkaç kişi tutuklanarak suçlarını itiraf etmişlerdir. Tahkikatta komitenin lastik üzerine yerleştirilmiş mührü, içeriği açısından önemli ve kıymetli birkaç evrak, Kayzek Ağa’nın yaralanmasında kullanılan kama ve değerli bir bez üzerinde Ermeni hükümdarlarının resimleri olan bir fotoğraf ele geçirimiş, komiteye ait iki hücre evi keşfedilmiştir1323.
1322 BOA. DH. MKT. 429/30 lef 1, 13 Eylül 1895; Edip Uzundal, “Amasya Sancağı’nda Ermenilerin Propaganda Faaliyetlerine Dair Bazı Tespitler (1890-1903)”, Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2017, Cilt: 1 Sayı:1, https://dergipark.org.tr/tr/pub/kusbder/issue/33296/370973, (16.03.2019), s. 19.
1323 BOA. Y. PRK. ZB. 34/68 lef 1, 2 Ağustos 1904; lef 3, 28 Temmuz 1904; BOA. DH. ŞFR. 330/102, 1 Ağustos 1904. Ayrıca Arşiv Belgelerine Göre Trabzon’da Ermeni Faaliyetleri (1850-1923), Haz. Süleyman Bilgin, Ali Mesut Birinci, Sezgin Demircioğlu, Recep Karacakaya, Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara, 2007, (Trabzon’da Ermeni), s. 125.
335
Katolik Ermeni murahhasası veberaberindeki muteberan Trabzon’da yaşanan kargaşadan sonra komitecilerin faaliyetlerinden rahatsız olduklarından Vali Reşad Paşa’yı ziyaret etmişlerdir. Ziyaret sırasında beş on muzır Ermeni’nin sebep olduğu olaylardan rahatsız ve üzgün olduklarını belirtmişlerdir. Ermeni heyeti yakalanan komitecilerin cezalandırılması halinde ayrılıkçılarla aynı düşüncede olanların yaşananlardan ibret alacaklarını düşündüklerini bildirmişlerdir1324.
Deliller ve ifadeler ışığında başlayan davada komite mensubu olmak ve Arabyan Kayzek Ağa’nın yaralanması suçlamaları ile yargılanan zanlılardan komite reisi Hamparsum’un idamla, komite azasından dört şahsın müebbeden ve yirmi iki kişinin on beşer sene kalebendlikle, iki kişinin onar, iki kişinin beşer ve iki kişinin de birer sene müddetle hapisle cezalandırılmalarına ve beşinin ise beraatlarına karar verilmiştir1325.
Ancak bulduğu her fırsatta Ermeniler üzerinden Osmanlı Devleti’ne müdahale etme gayretinde olan İngiltere, tutuklanan şahıslar içinde yer alan 14 yaşında bir çocuğun da müebbeden kürek cezasına mahkûm edildiği iddiasında bulunmuştur. Bunun üzerine hükûmet olaya müdahale ederek küçük yaşta bir çocuğun mağdur edilmesi ihtimaline karşı böyle bir durumun olup olmadığının araştırılmasını istemiştir1326.
2.3.2.8. Van Vilayeti
Komiteciler ırktaşlarına saldırırken kadın-erkek, yaşlı-çocuk ayrımı yapmamışlardır. 25 Ocak 1891’de Van’ın Bağlar mahallesinde kiliseye gitmek için evlerinden çıkan Elikyan Nişan, Nalbantyan Oseb, Şirek oğlu Panos ve eşleri, tedbil-i kıyafet edip Kürt kılığına girerek gezen birkaç komitecinin saldırısına uğramıştır. Saldırı neticesinde kadınlardan Panos ve Kadik kama ile yaralanmıştır. Zabtiye olay yerine giderek gerekli incelemeleri yapmış ve eşkıyanın takibine başlanmıştır. Eşkıyalardan Setrak bir süre sonra üzerinde büyük bir kama ve revolver ile yine tedbil-i kıyafet bir halde olay yeri yakınlarında dolaşırken yakalanmıştır. Sorguya alınan Setrak olay esnasında Pimpiryan Harut’un da yanında olduğunu itiraf edince o da tutuklanmıştır.
1324 Trabzon’da Ermeni, s. 126.
1325 BOA. DH. TMIK. M. 178/51 lef 8, 13 Eylül 1904; BOA. Y. A. HUS. 478/105 lef 1, 26 Eylül 1904. Ayrıca Trabzon’da Ermeni, s. 121.
1326 BOA. A.} MKT. MHM. 664/20 lef 2, 17 Ekim 1904; Ersin Gürdamur, I. Dünya Savaşı’nda Trabzon ve Çevresinde Ermeni Faaliyetleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adıyaman, 2012, s. 102; Trabzon’da Ermeni, s. 126-127.
336
Üstelik zabtiye ve polis, olaydan bir saat önce aynı mahalde Davin oğlu Hamayak’ı da üzerinde Setrak gibi büyük bir kama ve revolverle tedbil-i kıyafet dolaşırken görmüşlerdir. Hamayak’ın komitecilerin arkadaşları olduğu anlaşılarak o da tutuklanmıştır. Sorguya alınan üç komiteci saldırıyı gerçekleştirdiklerini şiddetle reddetmişlerdir. Ancak tüm deliller değerlendirildiğinde sorumluların onlar olduğu anlaşılmıştır. Bölgede bu şekilde faaliyet göstermelerinin sebebinin ise işlenen suçların Müslüman ahaliye atfedilmesi siyaseti olduğu muhakkaktır1327.
Tutuklanan komitecilerin, tahliye edilmesini isteyen birkaç yüz Ermeni ise 4 Şubat 1891’de murahhasadan ricacı olmasını istemek için murahhashane binası önünde toplanmıştır. Grupla görüşen murahhasa onlara kendileriyle aynı fikirde olduğunu ve tutuklananların tahkikatı neticelendiğinde zaten suçsuz olduklarının anlaşılacağını söyleyerek grubu sakinleştirmeye çalışmıştır. Bu sırada murahhashane önünde toplanan kalabalığı fark eden mahalli hükûmet, provokasyon yaşanabileceğini düşünerek yetkililerden bina önünde toplanan kalabalığın dağıtılmasını istemiştir. Ancak murahhasanın bunu kabul etmesine rağmen teşvikçi olabileceği ihtimali de değerlendirilmiştir. Bu sebeple bazı ek önlemler alınmıştır. Kısa bir süre sonra murahhashanede müstahdem olarak çalışan ve daha önce fesat komitesi mensubu olduğu için tutuklanan Mıgırdıç telaş içinde polis dairesine gelmiştir. Mıgırdıç, Ermeni ahalinin murahhasa vekilini dışarı çıkarıp, binanın anahtarını aldıklarını söylemiştir. Bunun üzerine Van Alaybeyi, tabur ağası ve polis komiserleri buraya gönderilmiştir. Ancak söylenenin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Zira murahhashane yetkilileri de tedbil-i kıyafet gezerek Ermeni ahaliye zarar veren ve evlerine tehditnâmeler atan komitecilerle iş birliği içindedir. Yapılan incelemede yetkililerin komiteciler yakalandıktan sonra kendi iş birliklerinin ortaya çıkmasından korkarak olayın yönünü değiştirmek istediklerinden mağdur izlenimi yaratmak için Mıgırdıç’ı hükûmete gönderdikleri anlaşılmıştır1328.
Muteberandan Nalbant oğlu Karabet de hedef olarak görülmüştür. Komiteciler Pasyan Haçik’in damadını kışkırtarak Karabet’in üzerinde salmıştır. Karabet, 3 Nisan 1896’da Meryem Ana Kilisesi’nde tabanca ile yaralanmıştır1329.
1327 BOA. Y. A. HUS. 243/69, 28 Ocak 1891.
1328 BOA. Y. A. HUS. 243/102 lef 2, 6 Şubat 1891; BOA. DH. ŞFR. 148/39, 12 Şubat 1891.
1329 Hocaoğlu, Arşiv, s. 335.
337
Ermeni müfsidleri Van vilayetinde terör estirerek ahaliyi sindirmeyi başarmıştır. Bunun neticesinde saldırıya uğrayan, kendisinden para talep edilen insanlar faillerin kimler olduğunu söylemeye çekinir hâle gelmiş, konuşurlarsa başlarına daha kötü şeyler geleceğini düşünmüşlerdir. Annikoğlu mahallesinde yaşayan Mıgırdıç ve karısı da bu Ermenilerdendir. Eşkiyalar 9 Haziran 1896 gecesi Mıgırdıç’ın evine zorla girerek karısını yaralamışlardır1330. Faillerin yakalanması için emir verilmiş, Mıgırdıç ve karısı da ifadeye alınmıştır. Karı kocaya saldırganları tanıyıp tanımadıkları sorulduğunda ne ayağından yaralanan kadın ne de Mıgırdıç konuşmuştur1331.
Taşnak komitesi, hükûmete ihbarlarda bulunmakla suçladığı Kaçet karyeli Soso yüzünden Şatak hapishanelerinin Ermeni delikanlılarla dolu olduğunu iddia ederek onu da ortadan kaldırmayı plânlamıştır. Hakkında idam hükmü verilen Soso 21 Eylül 1896’da “millet haini” olduğu gerekçesiyle suikasta uğramıştır. Soso, revolverle sıkılan üç kurşunun koluna, omzuna ve beline tesadüf etmesiyle yaralandıysa da ölmemiştir. Soso’nun ölmemesinden teessüf duyduğu anlaşılan Truşak gazetesi, hain Ermeninin yakında öldürüleceğini duyurmaktan çekinmemiştir1332.
2.3.2.8.1. Çakılbilad Karyesi
Komiteciler, 6 Haziran 1896 gecesibu kez Çakılbilad karyesinde bir Ermeni’nin evine zorla girmeye çalışmıştır. Ev sahibi Karabet kendilerine mukavemet göstermiş 5-6 kişilik gruba ateş etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda fedailerden biri ölmüş ve diğerleri firar etmiştir. Ancak Karabet de komitecilerin kurşunlarıyla ağır yaralanmıştır1333.
2.3.2.9. Bulgaristan
Rusçuk, Bulgaristan’da yapılanan komitelerin Osmanlı aleyhindeki hareketleri sebebiyle sık sık gündeme gelen bir şehirdir. Komiteler burada yaşayan Osmanlı tebaası Ermenileri tehdit etmekten de geri durmamıştır. Kayserili tüccar Civan Sahak Teymuryan’da kendisinden komite namına para talep edilenlerden biridir. Teymuryan
1330 BOA. DH. TMIK. M. 7/6 lef 2, 10 Haziran 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 241.
1331 BOA. DH. TMIK. M. 7/6 lef 3, 14 Haziran 1896.
1332 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 311-312.
1333 BOA. A.} MKT. MHM. 667/9 lef 2, 8 Haziran 1896; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 86.
338
komitecileri reddedince Arslanyan adlı bir fedai üzerine gönderilmiştir. Tüccar, 1902 yılı aralık ayında uğradığı saldırı sonucu başından yaralamıştır. Ancak tehdit ve saldırıdan korkmayan Teymuryan derhal Osmanlı hükûmetine başvurarak gereğinin yapılmasını ve suçlunun yakalanmasını talep etmiştir. Bunun üzerine tahkikat başlamış ve saldırgan yakalanamasa da Bulgaristan’ın hemen her yerindeki muteber tüccarın komiteler tarafından iane ve para talebiyle tehdit edildiği, tüccarların korkudan sustukları anlaşılmıştır1334.
2.3.3. Tehdit ve Şantaja Maruz Kalan Ermeni Vatandaşlar
2.3.3.1. İstanbul
Komitecilerin Ermeni muteberanını tehdit ederken kimliklerinin ortaya çıkmaması için izledikleri yollardan biri yazdıkları mektupları yanlarında bulunan çalışanlarına imzalatmak olmuştur. Bu insanlar, içinde ne yazdığını bilmedikleri tehditnâmeleri imza etmeleri için zorlanmıştır. Hamrzah Korkmazyan bu kişilerden biridir. Korkmazyan, “Ya ihbar-ı muhbir” başlıklı bir mektubu imzalaması için baskı ve şiddete maruz kalmıştır. Ancak mektubu imzalamasına rağmen devletin Ermeni ahaliye gönderilen tehdit mektuplarıyla alakalı hassasiyetini bildiği için 27 Kasım 1894’te mahalli hükûmete başvurmuş ve Sadaret Makamına da ihbarda bulunmuştur1335.
1895 yılı İstanbul’da Ermeni komitelerinin pek çok muteberanı tehdit ettiği bir yıl olmuştur. Ermeni ileri gelenlerine revolver ve kama resimleri çizilmiş, mühür ve imzalı tehditnâmeler göndererek para talep edilmiş; ödeme yapmayanların öldürüleceği ilan edilmiştir. Hükûmetin durumu haber alması üzerine Sahak, Arut, Divriğili Artin, Kaspar, İstepan, Sivaslı Kirkor, Divriğili Oseb Kirkor, Haçik, Simkeş Leon, ebniye kalfası Bogos ve Kiğılı işçi Melkon üzerlerindeki tehditnâmelerle yakalanmıştır. Hemen ardından tüccar yazıcısı Kirkor, Kayserili Vahram, Sivaslı Mıgırdıç Simonyan, İstanbullu marangoz Arşak, Bitlisli Murat, Palulu Manuk, Sivaslı Hararus, Kiğılı Haçik, Anderyas ve Artin’in Ermeni ileri gelenleri ve sarraflardan para topladıkları anlaşılmış, bunlar da tutuklanarak suçlarını itiraf etmişlerdir1336.
1334 BOA. A.} MTZ. (04) 86/50, 29 Aralık 1902.
1335 BOA. Y. EE. 160/13, 2 Aralık 1894; BOA. DH. MKT. 318/5, 13 Aralık 1894.
1336 BOA. İ. HUS. 45/39 lef 2, 28 Ocak 1896; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 186.
339
Hınçak Merkez Komitesi tarafından şehrin dört bir yanına gönderilen mektuplardan biri de Johann Tulyan Ağa’ya gelmiştir. Komitenin gönderdiği mektupta şu satırlar bulunmaktadır:
“Yaptığımız iyi işle ilgili olarak birkaç defa cömertçe davrandın fakat şimdi durumu ve yoldaşlarımızın nasıl ızdırap çektiğini duyuyor ve görüyorsun. Bu mektubu getirene 50 sterlin verip paranın miktarını bu kâğıdın arkasına yazmanı emrediyoruz. Binlerce göz üzerindedir ve bunu ödemeyi reddedersen veya polise bildirirsen kendini yok bil. Stefan Tulyan Ağa’nın da yirmi beş sterlin ödemesine karar verildi. Bunu ona bildir ve onun vereceği parayı da mektuba yazdır.
Hınçak Komitesi Mühürü”1337
Mektupların ardından Ermeni esnafa dükkânlarını kapatmaları için telkinlerde bulunulmaya başlanmıştır. Telkinler işe yaramayınca komiteciler ortaya çıkmış ve dükkânlarını kapatmayan esnafa para cezası verileceğini ilan etmişlerdir. Esnaf korku içinde dükkânlarını kapatmaya başlayınca devlet devreye girmiş, esnafın muhafaza ve himayesi için gerekli tedbirler almış ve korkmamaları için telkin ve teminatta bulunmuştur1338.
Bir taraftan da tehditnâmeleri aldıktan sonra para verdikleri tespit edilen kişiler sorgulanmış ve istenilen miktarları korkularından verdiklerini itiraf etmişlerdir. Tutuklamalar devam ederken Ermeni ahaliye yeni tehditler gelmeye başlamıştır. Zabtiye Nezareti bunu haber alınca 29 Ocak 1896’da, Meclis-i Vükela’ya bir tezkere vermiştir. Nezaretin teklifine göre Ermeni vatandaşlarından her kime tehditnâme gönderilir ve para talep edilirse derhal hükûmete vermesi mecbur hâle getirilecektir. Her kim ki olan biteni saklar ve malumat vermezse komiteye gizli olarak yardım edenlerden sayılarak haklarında buna göre muamele edilecektir. Bu teklif mecliste görüşülmüş olsa da tehdit edilen insanların korktukları için sergiledikleri hâl ve hareketler dolayısıyla suçlanmalarının doğru olmayacağından dikkate alınmamıştır1339.
1337 Norman, s. 62.
1338 BOA. A.} MKT. MHM. 746/35, 14 Ekim 1895; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 98.
1339 BOA. MV. 86/43, 30 Ocak 1896.
340
1896 yılı Nisan ayında Nişan ve Karabet adlı iki Ermeni Galatasaray Hamamı kiracısı Kiğılı Vartan’a iki ayrı tehditnâme göndererek toplam 80 lira talep etmişlerdir. Mektupta istenilen miktarın Galata’daki Ermeni kilisesine teslim edilmesi talep edilmiştir. Vartan, ödeme yapmayı kabul etmiş ve kararlaştırılan gün yanındaki birkaç arkadaşıyla kiliseye gitmiştir. Nişan ve Karabet, Vartan’ın yanına gelerek aynı isteği bir kez daha tekrarlayınca derdest edilip Papaz Mesrob Efendi’nin odasına götürülmüşlerdir. Komiteciler burada yapılan konuşma sonrası papaza dokuz, Vartan’a ise on mecidiye rüşvet vererek serbest kalmışlardır. Hükûmetin olan biteni haber almasını istemeyen ve komite taraftarı olan papaz, Vartan ve arkadaşlarına yaşananları saklamaları için dinleri üzerine yemin ettirmiştir. Ancak bu yemin işe yaramamış, Nişan ve Karabet’in yaptıkları ortaya dökülmüştür. İki komiteciye dair başlatılan tahkikatta komitecilerin yüzbaşı olarak adlandırdığı yumurtacı Agop’da yakalanmış ve kilisedeki papazla aralarında 60 kuruşluk bir alışveriş olduğunu itiraf etmiştir. Agop tüm itiraflarına rağmen somut delillerin yetersizliği nedeniyle kefaletle salıverilmiş ve ortadan kaybolmuştur. Meselenin içindeki papaz ve Agop’un iş birliği neticesinde Vartan’a verilen paranın üç mecidiyesini kendilerine aldıkları da anlaşılınca papazın sorguya alınma ihtiyacı doğmuştur. Osmanlı Devleti’ndeki kanun gereği rahip ve papazların işledikleri bir suçtan ötürü celp, sorgulama ve mahkemeleri belirli kurallara bağlıdır. Adliye ve Mezahip Nezareti’nin karşısına da bu kurallar çıkmış ve papazı ifade için getirmek mümkün olmamıştır. Adliye ve Mezahip Nezareti bu sorunu aşmak için 4 Mayıs 1896’da Sadaret Makamına başvurmuş; patrikhaneye tebligat yapılmasını ve papazın zabtiye dairesine gönderilmesini talep etmiştir1340.
Rahip Mesrob, hakkındaki tahkikattan sonra Erzurum’a gönderilmiştir. Ancak elini Galata kilisesinin üzerinden bir türlü çekmemiştir. 1906 yılı Kasım ayında kilise kandilcisi Armenak’la görüştüğü tespit edilmiştir. Kandilci bunun üzerine Zabtiye Nezareti’nde sorguya alınmıştır. Armenak’ın kötü bir hali görülmeyince gündüzleri işinin başından, geceleriyse evinden ayrılmaması şartıyla tahliye edilmemesine karar verilmiştir1341.
1340 BOA. A.} MKT. MHM. 627/21 lef 1, 2 Mayıs 1896; BOA. DH. TMIK. M. 5/27 lef 1, 16 Mayıs 1896.
1341 BOA. ZB. 388/145, 4 Aralık 1906.
341
Ancak bir süre sonra İstanbul’a dönen papaz yeniden dikkatleri üzerine çekecek ve bir kere daha tahkikata uğrayacaktır. 1897 yılında Mesrob’un Taksim civarındaki evine bazı komitecilerin gelip gittiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine yeniden tahkikat başlamıştır1342. Tahkikatın neticesinde rahibin Galata kilisesinde çalışmaya devam etmesinin uygun görülemeyeceğine ve taşrada münasip bir kiliseye gönderilmesinin daha iyi olacağına karar verilmiş ve rahip İstanbul’dan tamamen uzaklaştırılmıştır1343.
Bir süre sonra varlıklı kadınlar da tehdit edilmeye başlanmıştır. Bu kadınlardan biri de 7 Nisan 1896’da tehdit mektubu alan Madam Elbis’dir. Komite tarafından gönderilen mektupta kadının 19 Nisan akşamı beş altınla komite tarafından belirlenen yere gitmesi istenmişti. Yanında polis ya da arkadaşı bulunursa ya da parayı alanlar ayrıldıkları esnada tutuklanırsa yalnızca mal varlığını değil, hayatını da kaybedeceği bildirilmiştir.
Mesele ile alakalı tahkikat yapılırken Truşak mensubu Divriğili Ohannes oğlu kalemkâr Artin’in yeni bir komite teşkil ettiği ortaya çıkmıştır. Polisler, Divriliği Ermeniyle birlikte Bitlisli Melkon oğlu Ohannes ve Ohannes Ağırşak’ı komiteye iki yüzden fazla üye kaydettikleri için takibe almışlardır. Komiteciler vilayet deresindeki bir handa görüşme yaparken yakalanmıştır. Üzerleri arandığında Madam Elbis’e yazılan tehdit mektubunun bir müsvettesi çıkmış ve kadını tehdit edenlerinde bunlar olduğu anlaşılmıştır1344.
Pangaltı’nda yaşayan Dâhiliye Nezareti dava vekili Kololiyan Avadis Efendi’nin kapısı ise 1896 yılı Ekim ayında bir akşam vakti çalınmıştır. Avadis Efendi evde olmadığı için kapıyı oğlu açmıştır. Çocuk, babasının evde olmadığını söyleyince Avadis Efendi’ye bir mektup bırakılmak istendiyse de oğlu bunu kabul etmemiştir. Ertesi akşam sokak kapısının aralığından bir tehdit mektubu atılarak para talep edilmiştir. Mektupta Avadis Efendi’ye ödeme yapmazsa öldürüleceği beyan edilmektedir. Ancak Avadis Efendi ödeme yapmak yerine doğruca Beyoğlu Mutasarrıflığı’na giderek mektubu teslim etmeyi tercih etmiştir1345.
1342 BOA. DH. TKM. M. 44/16, 28 Kasım 1897.
1343 BOA. DH. TMIK. M. 49/11 lef 1, 16 Ocak 1898.
1344 BOA. Y. PRK. ZB. 17/41 lef 3, 16 Mayıs 1896.
1345 Anatoli, No: 5393’ten aktaran Partal, Anatoli, s. 63.
342
Mektubu alan murasarrıflık Avadis’in evinin korunması için iki polis memuru görevlendirilmesini sağlamıştır. Mahmud ve Nuri adlı bu iki memur 18 Ekim 1896’da eve gelen komitecilerin saldırısına uğramışlardır1346. Gece saat 1-2 gibi kapı çalınca görevli memurlar kapıya gitmiş karşılarında üç kişi görmüşlerdir. Memurlar neden geldiklerini sorunca Ermeniler silah ve bıçakla üzerlerine saldırmıştır. Mahmut Efendi olaydan hafif yaralı olarak kurtulsa da Nuri Efendi ağır yaralanmış hatta hayatından ümit kesilmiştir1347. Komitecilerin ev ve otellere aşçı ve hizmetli kılığında sızdıkları bilindiğinden evde çalışanlar hakkında tahkikat başlamıştır. Olayda dikkat çeken ayrıntı hakikaten de evde çok sayıda kadın ve erkek hizmetli olmasına rağmen dışarıdan hiçbir şekilde yardım istenmemesi ya da faillere müdahale edilmemesidir1348. Polis memurlarının olay esnasında sarhoş oldukları anlaşılmış ve üzerlerinde silah bulunmadığı iddiası ortaya atılmıştır. Avadis Efendi’nin oğlu Vahan, Mihran ve evin besleme kızı eve gelenlerin başlarında fes olduğunu söylemişlerse de polis memurlarından biri onları yalanlayarak gelenlerden birinin şapka giydiğini beyan etmiştir. Vahan ve Mihran gelenlerin Ermenice konuştuklarını ve taşralı olduklarını da beyan etmiştir1349. Bu arada yapılan tetkikatta yalnızca Nuri Efendi’nin alkol aldığı anlaşılmıştır1350.
Silah mevzusu ile alakalı incelemeler de yapılmıştır. Mahmut Efendi eve yanında bir revolverle gönderilmişti. Ancak Nuri Efendi, kendi iddiasına göre, silahsız bir vaziyette görevlendirilmişti. Hatta kendisi silah istediği halde verilmediğini, daha sonra verecekleri sözüyle oraya gönderildiğini iddia etmiştir1351.
Yaşananlar Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa tarafından da dikkatle izlenmiş ve konuyla alakalı bir değerlendirme raporu hazırlanmıştır. Hüseyin Nâzım Paşa, Avadis Efendi’nin tehdit edildiğini şehremanetinin haber alması üzerine hem Beyoğlu Mutasarrıflığı’na hem de kendisine bilgi verildiğinden bahsetmektedir. Paşa olayı haber alınca Beyoğlu Mutasarrıfına Avadis Efendi ile alakalı ciddi ve tesirli önlemler alınması hususunda uyarı yapmıştı. Zira Ermeni Katolik Patriği de birkaç gün önce aynı tehditle karşı karşıya kalmıştır. Mutasarrıf dava vekilinin evine yeterli miktarda sivil memur
1346 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 433.
1347 Anatoli, No: 5393’ten aktaran Partal, Anatoli, s. 63-64.
1348 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 432.
1349 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 433.
1350 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 434.
1351 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 435.
343
yerleştirildiğini bildirmişti1352. Ancak hakikat böyle değildi. Eve yalnızca Mahmut ve Nuri Efendiler gönderilmiş ve kendilerine “gelecek adamları tutacaksınız” emrinden başka bir şey söylenmemişti. Hüseyin Nâzım Paşa bu uygulamanın tamamen hatalı olduğunu düşünüyordu. Paşa’ya göre yapılması gereken eve memur yerleştirilmesi değil, dışarıda yeterli miktarda memur bulundurulması, sıklıkla kolcuların gezdirilmesi ve bekçilerin uyarılmasıydı. Ayrıca eve yakın birkaç ikamet tedarik edilerek buralardan gözlem yaptırılması yerinde bir tedbir olabilirdi. Oysa yalnızca iki polis memuru hem de silahsız olarak buraya gönderilmiş ve neticesinde saldırı yaşanmıştı1353. Hüseyin Nâzım Paşa yaşananların müsebbibi olarak Beyoğlu Mutasarrıfı’nı görmekteydi.
İstanbul ahalisi iki polis memurunun vurulmasını ve saldırganların kaçmasını kaygı içinde izlemiştir. Hatta inzibatın böyle davranmaya devam etmesi halinde komiteci tehdidi altındaki diğer kişilerin korunamayacağı da konuşulmaya başlanmıştır1354. Hakikaten de Hüseyin Nâzım Paşa’nın uyarılarından sonra hem İstanbul’da hem de Anadolu’nun pek çok yerinde komite terörü şiddetini artıracak ve Ermeninin Ermeniyi yok etme eylemi hız kazanacaktır.
Zabtiye Nazırı olayla ilgili çok yönlü bir soruşturma yürütmüştür. Bunun neticesinde İstanbul’a gelirken dinamit getirdiği bilinen Mikail adı komiteci ve avanesi tutuklanmıştır. Mikail’in evinde yapılan aramada iki revolver; komite reislerine mahsus iki ayrı revolver ve kanlı bir bıçak bulunmuştur. Bıçağın Avadis Efendi’nin evindeki saldırıda kullanıldığından şüphelenilmiştir. Bunun üzerine soruşturma bu yöne kaydırılmıştır1355.
Pangaltı’da yaşayan Avadis Efendi’nin ardından Sulumanastır Ermenilerinin kapıları da bir bir çalınmaya başlamıştır. 2 Kasım 1896’da 22 yaşlarında bir Ermeni genci buradaki ahaliye “Ne oturuyorsunuz, gitseniz a!” diyerek insanları rahatsız etmiştir. Ancak evlerdeki kadınlar komiteciden korkmak bir yana “Seni şimdi derdest ettiririz” diyerek karşılık vermişlerdir. Kadınların tepkisine sinirlenen genç Ermeni, “Sekiz güne kadar görürsünüz” diyerek kaçmıştır1356.
1352 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 435.
1353 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 436.
1354 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 437.
1355 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 439.
1356 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 450.
344
Tehditnâmelerle para toplama âdeti yalnız İstanbul’da değil Anadolu’nun pek çok yerinde her geçen gün dalga dalga yayılmıştır. Komiteciler toplanan meblağların fakir ve muhtaçlara dağıtılacağı iddiasıyla bazen iyilik, bazen kötülükle para talebine devam etmiştir. Patrikhane özellikle Hınçakların bu minvaldeki hareketlerine engel olmak istese de başarılı olamamıştır. Ermeni patriği daha önce ruhani ve cismani meclislerde muhtaç durumdakiler için Anadolu Ermenilerinden yardım toplanmasını talep ettiyse de bu girişim komitecilerin de halktan aynı amaçla para talep etmesi yüzünden başarısız olmuştur. Bunun üzerine 10 Mayıs 1896’da Osmanlı coğrafyasındaki tüm kiliselerde okunması için bir ihtarname hazırlanmıştır:
“İhtarname
Evvelki ihtarnamemizde sefalete duçar ve yardıma muhtaç olanlara para toplanmasını nasihat etmiş idim. Şimdiye kadar matlub vecihle iane cem olunamadığı cihetle ikinci defa olmak üzere cemaate vazifesini bildirmekliğim lazım geldi. Mamafih birtakım serserilerin meydana atılarak miletin ihtiyacına sarf olunacağı bahanesiyle rast geldiklerinden para koparmak teşebbüsünde bulunduklarını ve birtakım tehdit ile bu hallerine devam ettiklerini işitiyoruz. Bunların maksatları âlemi soymaktan ibaret olduğundan mennini ihtar ederiz. Çünkü bunların harekât-ı vakalarına katılmak bir netice-yi hasene hâsıl etmeyeceğini tekrar ihtar ederiz.”1357
Hazırlanan ihtarname tüm kiliselerde okunmuş ancak patrikhane yine istediği neticeye ulaşamamıştır. Bu arada komitecilerin tehditleri ise İstanbul’un dört bir yanına dağılarak şehri etkisi altına almıştır. Başkentin hemen her mahallesindeki Ermeni evlerine “Hazır olunuz Ermeni zenginleri! Mukaddes ihtilal için para vermeye mecbursunuz!” minvalinde ve 19 Haziran 1896 tarihli matbu varakalar bırakılmıştır. Zabtiye Nezareti bu varakaların basılmasında ve dağıtılmasında sorumlu olan herkesin ortaya çıkarılması için Beyoğlu ve Üsküdar mutasarrıflıkları ile İstanbul Polis Müdürlüğü’ne emirler vermiş ve neticenin kendisine muhakkak bildirilmesini istemiştir1358. Sadaret Makamı ise bu
1357 BOA. DH. TMIK. M. 4/14 lef 1-2, 10 Mayıs 1896.
1358 BOA. DH. TMIK. M. 7/83 lef 1, 22 Haziran 1896.
345
varakanın hangi matbaada basıldığının, eğer yurtdışında basılmış ise nasıl yapıldığının araştırılması emri ile tahkikatı genişletmiştir1359.
Samatya mahallesi sakinlerinden Leon Zadikyan adlı komiteci de Ermeni olayları sebebiyle arkadaşlarıyla birlikte tutuklanarak hayli zaman hapiste yatmıştır. Daha sonra affedilse de ayrılıkçı hareketlerden vazgeçmediği için Aziziye’ye gönderilerek burada kontrol altında tutulmuştur. Zadikyan 1903 yılında hükûmete bir mektup yazarak Aziziye’nin havasına ayak uyduramadığı için Karahisar-ı Sahip sancağına gitmek istediğini bildirmiştir. Bunun üzerine hakkında bir araştırma yapılarak karar verilmesi düşünülmüştür. Ancak Taşnak komitesi mensubu Zadikyan’ın sağa sola tehditnâmeler gönderdiği, Ermeni ahaliyi kendilerine katılmaları için tahrik etmek adına yaftalar hazırladığı ve bu yüzden kürek cezasına mahkûm edildiği anlaşılmıştır. Muhtemelen bölgedeki Ermeni hareketliliği de göz önüne alınarak 17 Eylül 1903 tarihli kararla başka bir yere nakledilmesinin kesinlikle mümkün olmadığı cevabı verilmiştir1360.
1906 yılında Ermeni ahaliden birkaç kişinin evine mektup gönderilmiş ve bir ecnebinin posta kutusuna da mektubun sureti bırakılmıştır. Bu eylemleri genelde komiteciler yaptığından yine müfsidlerin faaliyette oldukları değerlendirilmiş, şüphelilerin bir an evvel yakalanmasına gayret edilmiştir. Osmanlı Hükûmeti sınırları içindeki yabancılarında tehdit edilmesi karşısında tüm İstanbul’da gizlilik içinde bir çalışma yürütmüş; zanlı ya da zanlıları yakalayan zabıta memuruna mükâfat verilmesine karar vermiştir. Ancak bunun yeterli bir motivasyon kaynağı olmayacağını düşünmüş olacak ki zanlılar yakalanamadığı takdirde olay hangi zabıta memurunun görev bölgesinde yaşandıysa yaşananlardan o memurun mesul tutulacağını ilan etmiştir1361.
Gürcistan’ın Sohum şehrindende İstanbul’daki tüccarlara tehdit mektupları gönderilmiştir. Üsküdar’da İcadiye’deki Bakkal sokağında yaşayan ve Meydancık’ta bulunan Alyanak Hanı’nda manifaturacılık yapan Maruki İbranosyan Efendi’ye Homer, Silak, Vartakes ve Zarak imzaları ile mektup gönderilmiştir. Mektup, Dersaadet Rusya Postanesi dağıtıcısı yoluyla kendisine ulaştırılmıştır. Ermeni İhtilal Dördüncü Şubesi’ne Hamparsum Musayan vasıtasıyla ve Vartekes adına 20 gün içinde 300 Osmanlı lirası
1359 BOA. A.} MKT. MHM. 627/30 lef 1, 23 Haziran 1896.
1360 BOA. DH. TMIK. M. 151/8 lef 3, 17 Eylül 1903.
1361 BOA. ZB. 592/56, 29 Ağustos 1906.
346
göndermesi emredilmiştir. Yazıldığına göre talebi yerine getirmezse kendisine ikinci bir mektup gönderilerek 20 gün daha süre verilecektir. Yine ödeme yapmazsa bu kez öldürülecektir.
İbranosyan Efendi mektubu almasına rağmen ödeme yapmayınca ikinci mektup gönderilmiştir. Komite bu kez Tavşancıyan, Karagözyan ve Apik Uncuyan’ı örnek göstererek sonunun bu kişiler gibi olacağı tehdidinde bulunmuş ve ödeme için yirmi gün daha ek süre vermiştir. Üstelik bu mektupta tüccarın kardeşlerinin öldürüleceği ve iş yerlerinin yakılacağı da bildirilmiştir. İbranosyan Efendi 21 Mart 1908’de mektubu yanına alarak zabtiyeye gitmiş ve gereğini rica etmiştir1362.
Mektubun teslim edilmesiyle harekete geçilerek önce İbranosyan ve ailesinin koruma altına alınması sağlanmıştır. Ardından Rusya Hükûmeti’ne başvurularak Osmanlı ülkesindeki Ermeni ahaliyi tehdit etmekten çekinmeyen komitecilerle alakalı tedbirlerin alınması talep edilmiştir. Bir taraftanda ecnebi postalarının dağıtıcılarının İstanbul içinde dolaşmalarının komitecilerin haberleşmelerine hizmet edeceği düşünülerek bunlara yasak getirilmiştir1363.
1908 yılının mart ayında bu kez Amerika’dan Manuk Babik Haçikyan ve sarraf Ovenek Taşçıyan adına iki muzır kartpostal ve bazı muteberana tehdit mektupları gönderilmiştir. Sorumluların Osmanlı Devleti’nden firar ederek Amerika’da yaşamaya başlayan iki Ermeni olduğu anlaşılmıştır1364.
9 Ocak 1917’de ise Mari Papazyan adlı bir kız hükûmete başvurarak dayısı Hacı Armenak’ın 5-6 ay önce tutuklanarak taşraya gönderildiğini, karısının kimsesiz, kendisinin ise ırz ve namusunu temin edemez bir halde olduğunu söylemiş ve dayısının geri getirilmesi için yardım istemiştir. Yapılan inceleme neticesinde Armenak’ın Ermeni komitesi mensubu olduğu ve ahaliden tehditle para istediği için İstanbul’dan sürüldüğü anlaşılmış, Mari’nin talebi reddedilmiştir1365.
1362 BOA. ZB. 352/8, 21 Mart 1908; Selvi, Millet-i Sadıkada İsyan, s. 220-221.
1363 BOA. BEO. 3277/245756, 25 Mart 1908; BOA. HR. SYS. 2776/44, 25 Mart 1908.
1364 BOA. HR. SYS. 2799/5, 25 Mart 1908.
1365 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 33/23 lef 1, 6 Şubat 1917.
347
2.3.3.2. Adana Vilayeti
2.3.3.2.1. Mersin Sancağı
Mersin’de yaşayan Antranik isimli vatandaş da tüm Osmanlı topraklarını kasıp kavuran tehditlerden payına düşeni almıştır. Antranik, Ermeni meselesindeki hizmet ve sadakati sebebiyle kendisine husumet güdüldüğünü ve hayatının tehdit altında olduğunu bildirerek hükûmete başvuruda bulunmuştur. Tehdit altındaki Ermeni 18 Aralık 1897’de verdiği istidada İstanbul’a gitmek istediğini bildirmektedir. Antranik’in bu arzusu Dâhiliye Nezareti’nin 22 Aralık 1897 tarihli cevabıyla kabul edilecek ve hayatı tehlikede olan Ermeninin İstanbul’a yerleşmesine izin verilecektir1366.
2.3.3.3. Ankara Vilayeti
2.3.3.3.1. Eğlence Karyesi
1915 yılında Yozgat Mutasarrıflığı’na bağlı Kumkuyu ve Eğlence karyeleri civarında çok sayıda Ermeni eşkıyası vardı. Özellikle Kumkuyu’daki Ermeni çeteciler Müslümanlar ve Ermeniler arasında fesad faaliyetlerde bulunmaktaydı. Bu çeteciler kendilerine müdahale etmek isteyen jandarma eri Şükrü’yü şehit etmişlerdir1367. Ardından, 15 Eylül 1915’te İslam köylerini ateşe vermişlerdir1368.
Kumkuyu karyesinde bir süre saklandıktan sonra yeniden harekete geçen çeteciler, Ekim ayında Eğlence karyesini basmıştır. Buradaki Ermeni kadınlarını zorla yanlarına alarak Kumkuyu karyesine götürmüşlerdir. Kadınlar burada türlü türlü işkence ve saldırılara maruz kalmıştır. Kaçırma olayının haber alınması üzerine güvenlik kuvvetleri harekete geçerek kurtarma operasyonu için Eğlence’ye gelmiştir. Çeteciler yakalanacaklarını anlayınca karyeyi çevreleyen evlere mazgallar kurmuş ve bu şekilde kurtulacaklarını hesap etmişlerdir. Askerin teslim ol çağrısına kurşunla cevap vermiş ve üç gün boyunca direnmişlerdir. Çatışma eşkıyaların ele geçirilmesi ile sona ermiştir. Askerler karyeye girdiğinde korkunç bir manzara ile karşılaşmıştır. Zira burada çeşitli saldırı ve işkencelere uğrayan kadınlar yaşadıkları azaba dayanamamış ve intihar etmiştir.
1366 BOA. A.} MKT. MHM. 617/30 lef 1, 18 Aralık 1897; lef 2, 22 Aralık 1897.
1367 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 262; Taha Niyazi Karaca, “Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele Dönemlerinde Yozgat Ermenileri (1914-1920)”, Atatürk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 4, Erzurum, 2003, s.107.
1368 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 371; Hocaoğlu, Arşiv, s. 681.
348
Yapılan incelemede kadınların bir kısmının kendini asarak bir kısmınınsa zehir içerek öldüğü anlaşılmıştır1369.
2.3.3.3.2. Kayseri Sancağı
Osmanlı Devleti’ndeki ayrılıkçı hareketler yurt dışı menşeli komiteler sayesinde başlamıştı. Bu komiteleri merkezleri Avrupa şehirlerinde olduğu halde Osmanlı içine şubeler açmış ve ülkeyi kaosa sokmuşlardı. Devlet ne kadar uğraşsa da bu halin önüne geçememişti. Komiteler, 1908’de Meşrutiyet’in ilanından sonra siyasi çizgide faaliyet göstereceklerini iddia etseler de şube kurma çalışmalarına el altından devam ediyordu. Kayseri’deki Rumlar 15 Nisan 1909’da gizlice hükûmete başvurarak Romanya’dan gelen bir Ermeninin burada Hınçak komitesinin bir şubesini kurduğu bilgisini vermiştir. İhbara göre komite Kayseri’deki Ermenilerden tehdit yoluyla 10 ya da 20 lira talep ediyordu. Şehirdeki Ermeniler ise komitenin maksadının ne olduğunu anlayamadıklarından ödeme yapmayı reddediyorlardı. Bunun üzerine Ankara vilayetine bilgi verilerek durumun tahkik edilmesi ve buna göre önem alınması istenmiştir1370.
2.3.3.3.3. Yozgat Sancağı
Misak Uğurluyan Yozgat’taki Ermeni komitesi mensubu olmasından şüphelenilen bir kişiydi. 1893 yılı ocak ayında yafta olaylarının başlamasından sonra komitecileri evine topladığı için hakkında tahkikat yapılmış ve hazırlanan evrak adliyeye gönderilmişti1371. Ancak sorgu sırasında pişmanlık göstererek komite hakkında bildiği her şeyi anlatmıştı1372. Komite Misak sayesinde ortaya çıkarılınca öldürüleceği yönünde tehditler almaya başlamıştır. Misak, ailesine de bir zarar geleceğini düşündüğünden onlardan uzakta yaşamaya başlamış; işleriyle ilgilenemez ve vergi borçlarını ödeyemez bir hale gelmiştir. Bir süre sonra vergi borcu yüzünden erkek kardeşi ve ailesinin baskıya maruz kaldığını beyan ederek ortaya çıkmış ve 5 Eylül 1893’te hükûmetten yardım istemiştir1373.
1369 BOA. DH. ŞFR. 492/110, 9 Ekim 1915.
1370 BOA. DH. MKT. 2796/58 lef 1, 15 Nisan 1909.
1371 BOA. Y. MTV. 73/176, 16 Ocak 1893; Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri, s. 225.
1372 BOA. Y. PRK. UM. 26/22 lef 3, 16 Ocak 1893.
1373 BOA. DH. MKT. 127/7 lef 1, 5 Eylül 1893; lef 2, 5 Kasım 1893.
349
Hükûmet, Misak Uğurluyan’ın baskı altına alındığı iddiasını ayrıntılı olarak soruşturmaya başlayınca enteresan bilgilere ulaşmıştır. Zira Misak’ın anlatamadığı bir sıkıntısı daha vardır. Uğurluyan yalnızca devlete değil, komiteye vergi ödemesi için de tehditler almaya başlamıştı. Komite10 Ekim 1893’te Misak Efendi’ye bir mektup göndermiş ve 24 saat içinde komite sandığına 50 lira göndermezse öldürüleceği bildirilmişti. Bu gerçek ortaya çıkınca saklandığı yerden alınarak hükûmete getirilmiş ve komiteye dair bildiği her şeyi anlatması istenmiştir. Ancak tehditlerden bunalmış ve epeyce de korkmuş olan Ermeni konuşmayı reddetmiştir. Misak kendisini tehdit edenlerin Haçinli Kalust ve Moruk olduğu anlaşılmasına rağmen onlar yakalanmadıkça konuşamayacağını söylemiştir. Bunun üzerine oğlu Hamparsum hükûmete getirilmiş ve ifadesi alınmıştır1374. Ardından sadakati yüzünden mağdur vaziyetteki Ermeninin borçlarının tahsil edilmemesine karar verilmiştir1375.
Misak’ı tehdit edenler yalnızca Kalust ve Moruk da değildir. Yozgat Ermeni Meclisi azalarından bazıları da komite için çalışıyordu. Bu azalarda itirafçı Ermeniye sürekli olarak hakaret ve tehditlerde bulunuyordu. Misak ise saklandığı eve bekçiler koyarak kendini korumaya çalıyordu. Hatta iddialara göre mahalli hükûmet ve henüz 23 yaşında olan polis komiseri şehirdeki komitenin varlığını bildiği halde olup bitene ehemmiyet vermiyorlardı. Komite Müslümanları galeyana getirmek için İslam hanelerine yaftalar atıp, dinamitle imal edilmiş gülleler bırakmıştı. Bunun yanında Rüsûmat Emini Sinekerim Efendi, Zabtiye Nezareti’ne Sungurlu’da bir komite kurulmak üzere olduğunun haberini vermişti. Mahalli hükûmet işte bu yaşananları Bâbıâli’ye haber vermiyordu. Misak sayesinde tüm gerçekler ortaya çıkınca Sadrazam Ahmed Cevat Paşa durumu dikkatle tetkik etmiştir. Paşa, henüz çocuk yaştaki bir komiserin Ermeni olaylarının sıkça yaşandığı ve komite faaliyetlerinin görüldüğü Yozgat’ta faydalı olamayacağına karar vermiştir. Bunun neticesinde 15 Aralık 1893’te Zabtiye Nazırı’na komiserin değiştirilerek yerine iktidar sahibi birinin atanmasını tavsiye ederek Yozgat’taki sıkıntının aşılabileceğini düşünmüştür1376.
1374 BOA. A.} MKT. MHM. 645/1’den aktaran Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 72.
1375 BOA. DH. MKT. 127/7 lef 1, 5 Eylül 1893; lef 2, 5 Kasım 1893.
1376 BOA. Y. A. HUS. 286/43, 15 Aralık 1893.
350
Yozgat’ta yaşayan Gürünlü oğlu Agop’da 1893 yılında yaşanan Ermeni isyanının ardından ifade vermiştir. Antika halı tüccarı olduğu bilinen Agop, kendisinin bir yıl önce ölümle tehdit edilerek komiteye katılmaya zorlandığını anlatmış ve komitenin para ve silah temini ile alakalı faaliyetleri hakkında bilgi vermiştir1377.
1894 yılında Yozgat’taki Hınçak komitesi reisi, azası, icra memuru ve fedailerinin hemen hemen tamamı açığa çıkarılarak tutuklanmıştır. Yapılan aramalarda Yozgat şubesi mührüyle iane talebi için Ermeni zenginlerine yazılmış tehdit mektupları da ele geçirilmiştir1378.
Misak ve Arakel Ağalar da tehdit edilen Ermenilerden olmuştur. Her ikisinin de evlerinin kapılarına yaftalar asılması üzerine sorumluların peşine düşülmüştür1379. Ardından Avadis ve Yaver Ağalar hedef alınmış ve bunlar da kapılarına yapıştırılan yaftalarla ölüm tehdidi almıştır1380.
Abdal oğlu Mardirus ise evindeki merdivenlerde taşa bağlanmış bir kâğıt bulmuştur. Kim tarafından yazıldığı belli olmayan kâğıtta “Şirket teşkil ettik. Biz şahsen hizmet ediyoruz. Siz de nakden para vereceksiniz. Vermediğin halde seni telef ederiz ve bu sırrımızı hükümete haber verir isen işini bitiririz.” yazmaktadır. Mardirus ödeme yapmayınca komitelerin âdeti gereği bir mektup daha gönderilmiş ve bu kez duygusuz bir Ermeni olmakla itham edilmiştir. Ayrıca ödeme yapmayı reddederse ve hükûmete ihbarda bulunursa kurşundan geçirileceği bildirilmiştir. Mardirus tehditlere kulak asmadan hükûmete ihbarda bulunmuşsa da başına bir hâl gelmesinden endişe ederek silah ruhsatı almış ve bir süre bununla gezmek zorunda kalmıştır1381.
Şehrin varlıklı Ermenilerinden Kuyumcu İstefan da 1896 yılı temmuz ayında üzerinde tüfek, kılıç ve tabanca resimleri ile bir arma bulunan mektup almıştır. 20 liralık bir ödeme yapması istenen İstefan 18 Temmuz 1896’da mutasarrıflığa başvurarak mektubu yetkililere teslim etmiştir1382. Suçlular ele geçirilince, yardım ve yataklık
1377 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 11, Belge No: 97, İstanbul, 1988; Karaca, Birinci Yozgat Ayaklanması, s. 113-114.
1378 BOA. Y. A. HUS. 287/97, 3 Ocak 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 112; BOA. Y. A. HUS. 287/93, 3 Ocak 1894.
1379 BOA. Y. PRK. AZN. 7/31 lef 4, 8 Mayıs 1894.
1380 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 29, Belge No: 98, İstanbul, 1991.
1381 BOA. Y. EE. 98/9’dan aktaran Aykun, Ermeni Olaylarında, s. 60.
1382 BOA. DH. TMIK. M. 11/90 lef 1, 18 Temmuz 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 326.
351
edenlerin peşine düşülmüş ve devlet, tebaasının tehdit edilmesi ile uzaktan ya da yakından alakası olan herkesi cezalandırmıştır1383.
Kuyumcu İstefan olayındaki suçluların attar Mıgır oğlu Aris, terzi Hacı oğlu Artin, Civelek oğlu Artin, Delütyan Ohannes ve Sahak oğlu Kazaros oldukları tespit edilmişti. Ancak bu kişilerin yakalanmamak için farklı bir yol izledikleri anlaşılmıştır. Komiteciler yakalanırlarsa adi bir suç işliyor izlenimi yaratmak için yeni bir strateji geliştirmişti. Kuyumcu İstefan’ı tehdit ederken de aynı yöntemi uygulamışlardı. Buna göre sahte bir senet düzenleyip terzi Hacı oğlu Artin’i alacaklı, Delütyan Ohannes’i vekil, Civelek oğlu Artin, Mıgır oğlu Aris ve Sahak oğlu Kazaros’u şahit göstermiş ve komite namına istedikleri parayı alamayınca bu senedi ruhani meclise teslim etmişlerdi. Ruhani meclis senedin sahte olduğunu anlayınca bu kişileri kovmuştu. Bu sırada İstefan’ın komiteci bacanağı Papas oğlu Aleksiyanos’da kuyumcuyu tehdit etmeye başlamıştır. Ancak İstefan yine boyun eğmeyince bu kez Demircibaşı oğlu Toros, kuyumcu Bedros oğlu Santar’ı aracı yaparak iki lira verirse senedin sahte olduğunu kabul edeceklerini bildirmişti. Bunu da kabul etmeyen kuyumcu, Karnik adlı çocuk tarafından getirilen ve Akrep Ocağı reisi Ohannes Delütyan imzalı bir mektup almıştı. Kuyumcu İstefan işte bu mektubu alır almaz hükûmete başvurmuştu. Yakalanan suçluların ifadeleri alındığında hakikaten de suçu adi bir yöne çevirmek istedikleri anlaşılmıştır. Ancak şahitlerin ifadeleri komite mensubu olduklarını ortaya çıkarınca buna göre cezalandırılmışlardır1384.
Kuyumcu İstefan’la alakalı araştırma devam ederken Tuzkaya mahallesinden Civelek oğlu Artin, terzi Hacı oğlu Artin, Papas oğlu Aleksiyanos, Semercibaşı oğlu Toros, birkaç suçtan sabıkalı Mahfiyan Kirkor, Delütyan Ohannes ve attar Mıgır oğlu Aris’in bir araya gelerek bir fesat cemiyeti kurdukları kesinleşmiştir. Anlaşıldığına göre cemiyet kurulduktan sonra para ihtiyacı hâsıl olmuştu. Bunun üzerine içlerinden bazıları 1896 yılı yaz mevsimi başında Köseoğlu mahallesine giderek kuyumcu Kenan oğlu Aşkar’dan da 20 lira talep etmişlerdi. Aşkar ödeme yapmayı reddedince altında “Akrep Ocağı Reisi Delütyan” imzası ve üst tarafında ise bazı silahların resimleri olan bir mektup almıştır. Bu mektupta ödeme yapmadığı için katledileceği ve evinin de yıkılacağı bildirilmektedir. Aşkar bunun üzerine hükûmete müracaat ederek mektubu teslim etmiş
1383 BOA. DH. TMIK. M. 11/90 lef 2, 9 Ağustos 1896.
1384 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 326-329.
352
ve komiteciler hakkında ihbarda bulunmuştur. Yapılan araştırmada komitecilerin yine aynı yolu izledikleri anlaşılmıştır. Her zamanki plân gereği hazırlanan sahte senetle, terzi Hacı oğlu Artin alacaklı ve Ohannes ise tahsise vekil gösterilmektedir. Ancak komitecilerin kurtulacaklarına dair umutları umdukları gibi neticelenmemiş, Aşkar gibi pek çok Ermeniden zorla para alıp bazı gençleri fesada teşvik ve tehdit etmek suçlarından yargılanmalarına karar verilmiştir. Yargılama öncesi olanları duyan ve daha önce komiteciler hakkında gizli ifadeler veren Ermeni muteberanı da resmen şahitlik yapabileceklerini beyan etmişlerdir.
Yozgatlı Artin ve Mahfiyan Kirkor’un mahkeme sonuçlanıncaya kadar münasip bir mekâna gönderilmesine, Delütyan Ohannes, terzi Mıgır oğlu Aris, Artin, Toros, Aleksiyan ve diğer Artin’in hakkında siyasi suç ile alakalı bir işlem yapılamasa da gereğince yargılanmalarına karar verilmiş ve komitenin şekilde dağıtılabileceği düşünülmüştür1385.
Bölgedeki ayrılıkçı faaliyetler I. Dünya Savaşı’na girilmesinin ardından da son bulmamıştır. Ermeni çeteciler Yozgat ve çevresinde Ermeni ahaliye zarar vermeye devam etmişlerdir. 1916 yılında Karabet karyesine giden Ermeni çeteciler muhtarı kendilerine yardım etmeye zorlamış ve parasını gasp etmişlerdir. Muhtar ve ailesini de yaralamışlardır. Faaliyetleri haber alınan çetecilerin peşine düşülmüş ve 20 kişilik çetenin 12’si yakalanarak adli makamlara teslim edilmiştir1386.
2.3.3.4. Bitlis Vilayeti
2.3.3.4.1. Muş ve Genç Sancakları
Muş yöresinde yaşayan Ermeni ahali komite baskısından, özellikle de Taşnak komitesinin zulümlerinden bir türlü yakasını kurtaramamıştır. Zaman zaman hükûmete başvurarak yardım talep eden bu insanlar komiteye kaydolmak zorunda kalmış, yetiştirdikleri ürünlerin bir kısmını ayrılıkçılara vererek destek sağlamak zorunda kalmışlardır1387. Komiteciler bu insanları silah almaya zorladığından eşyalarını,
1385 BOA. DH. TMIK. M. 12/77 lef 1, 5 Temmuz 1896.
1386 ATASE, A:1-131, D:32A, F:5-12, 11 Nisan 1916’dan aktaran Karaca, Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, s. 192.
1387 Jean Schlicklin, “Ermeni Meselesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 13, İstanbul, 1986, s. 71; Ahmed Rüstem Bey, s. 76.
353
hayvanlarını hatta sürülerinin tamamını satarak ayrılıkçı Ermenilere para temin etmeye çalışmışlardır1388.
1891 yılı aralık ayında Muş’ta Ermenilerin binbaşı adını verdikleri kişilerden ikisinin imzasıyla hazırlanan bir tehditnâme ele geçirilmiştir. İlk bakışta ilmuhabere benzeyen bu matbu evrakla her hisseden peşinen 50 guruş para talep ediliyordu. Ayrıca bundan sonra komiteye her ay 8 guruş ödeyeceklerdi. Belgeye göre “Harir Ziraati” şirketi adına verilecek meblağları ödemek mecburiydi. Ermeni ahalinin tehdit edildiğinin haber alınması üzerine sorumlular bulunarak tutuklanmış ve evleri arandığında 54 maddelik bir nizamname ele geçirilmiştir1389.
Komite buradaki müdahalelerini bir adım daha öteye taşıyarak ruhanileri de gözaltında tutmaya çalışmıştır. Patrik İzmirliyan döneminde kilise içinde ayrılıkçı hareketlere destek veren ruhani sayısı artmıştır. Ancak ruhanilerin tamamı komite taraftarı değildir. Muş murahhasası Nerses Karahanyan bu dönemde devlet taraftarı bir tutum izleyen ruhanilerdendir. Ancak Karahanyan bazı işlerini halletmek için Bitlis vilayetine gittiğinde burada neler yapacağını, kimlerle görüşeceğini kontrol etmek için yanına bir de komite reisi verilmiştir1390. Bu reis Taşnak komitesinden Karmen’dir1391. Karmen, murahhasa nereye giderse onunla hareket ederek ruhaniyi gözaltında tutmuştur. Murahhasa Nerses Efendi bir süre sonra Muş’a döndüyse de tekrar Bitlis’e giderek Taşnak komitesinin bu hareketlerinden şikâyetçi olmuştur1392. Lakin bir zaman sonra murahhasa Nerses Karahanyan’da komitenin tesiri altına girmiş ve Kudüs’e sürgün edilmiştir. Patrikhane hükûmetten ruhaninin affedilmesini talep ettiyse de bu talep fesad hareketleri bilindiğinden kabul edilmemiştir1393.
1388 Ermeni Sorunu [XI], s. 45.
1389 BOA. Y. MTV. 57/42 lef 2, 20 Aralık 1891.
1390 Hocaoğlu, Arşiv, s. 489-490; Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 110-111.
1391 Bitlis Rusya Konsolosu’nun 3 Aralık 1902 tarihli raporunda Karmen ya da diğer adı Karnik olan bu komitecinin Dacad Vartabed olduğundan ve Taşnak komitesine katıldıktan sonra takma ad kullanmaya başladığından bahsedilmektedir. Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 107. Komiteciler tarafından öldürülen Mampre Benliyan da ruhanilik zamanlarında hükûmete gönderdiği çeşitli jurnallerde Dacad Vartabed’i komiteci olmakla itham etmişti. Dacad komiteciler tarafından yaralanınca bu iddianın doğru olmadığı düşünülmüştü. Dacad Vartabed’in yıllar sonra komiteci olarak ortaya çıkması bize Mampre Benliyan’ın haklılığını göstermektedir.
1392 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 111.
1393 BOA. A.} MKT. MHM. 695/9 lef 2, 10 Ekim 1897.
354
Kürt kılığında bazı kişiler 17 Ağustos 1901 gecesi saat 3-4 civarında Muş civarında bulunan Karni karyesindeki Asu’nun kapısına gelerek dışarıya çıkmasını istemişlerdir. Asu’yu aldıktan sonra yaralayarak kaçmışlardır. Sinem adlı kadının eşi Ası’yı da tarlasında çalışırken öldürmüşlerdir. Sinem, olay sırasında tarlada olduğu halde tüfek sesini işittiğinde korkarak saklanmış ve katilleri de görememiştir. Olayın çözülmesi için başlanan tahkikatta cinayette mavzer kurşunu kullanıldığı anlaşılarak katillerin hırsızlık amacı taşıyıp taşımadıkları değerlendirilmiştir. Fakat ihtiyar heyetiyle yapılan görüşmede çalınan bir eşya olmadığı anlaşılmıştır. Ancak aynı ihtiyar heyeti suçluların yaya mı yoksa atlı mı olduğunu belirtmekten de kaçınmıştır. Saldırganlar Kürt kılığında olduğu için burada yaşayan Müslüman olup olmadığı da incelenmiş ve karyede yaşayan İslam ahali olmadığı öğrenilmiştir. Burada Ermeni eşkıyasına yataklık eden bir hane olduğu anlaşılınca vukuatın Ermeni eşkıyası tarafından meydana getirildiği sonucuna varılmıştır. Karye ve civarına jandarma takviyesi yapılmış, sorumluların bulunarak tutuklanması emri verilmiştir.1394
1904 yılında ise Mansur karyesinde yaşayan ve demircilik yapan Makrov’la kardeşi silah imalatında çalıştırılmak üzere Şinik karyesine kaçırılmıştır1395. Ardından çeşitli karyelerde yaşayan Ermeniler ortadan kaybolmaya başlamıştır. Örneğin 50 kadar Ermeni eşkiyası Kulb tarafındaki üç karyeye baskın yaparak ahaliyi zorla götürmüştür1396. Komitecilerin amacı zorla yanlarına aldıkları insanları fedai yaparak terör faaliyetlerinde kullanmaktır. Ancak kendileriyle hareket etmek istemeyen ahali sonradan hükûmete başvurarak buradaki Ermeni tecavüzlerine engel olurlarsa ve eşkıyaya şiddetle karşılık verirlerse evlerine dönmek, devletin müşfik kanatları altına sığınmak istediklerini bildirmişlerdir1397.
1905 yılında Muş ve Genç’te yaşayan ve demircilik yapan bazı kişilerse çalıştırılmak için komiteciler tarafından zorla alıkonulmuş; Muş’un ova karyelerinden toplanan zahirelerle birlikte dağa çıkarılmıştır. Ova karyelerine gönderilen komiteciler yalnızca zahire toplamamıştır. Bunlar bölge halkını kendilerine katılmaları için kandırmaya çalışmış, tedarik ettikleri silahlarla isyan hazırlığına başlamıştır. Kulb
1394 BOA. Y. A. HUS. 419/11 lef 3, 17 Ağustos 1901; BOA. Y. A. HUS. 419/13 lef 2, 17 Ağustos 1901.
1395 BOA. DH. ŞFR. 320/50, 17 Ocak 1904.
1396 BOA. DH. ŞFR. 324/93, 27 Mart 1904.
1397 BOA. DH. ŞFR. 324/19, 16 Mart 1904.
355
taraflarında bir karyede tüm evler ateşe verilmiştir. Buranın ahalisi de komitecilere katılmaya zorlanmıştır1398.
1906’da Muş’un Girmab karyesine gelen Ermeni eşkıyaları da burada yaşayan ahaliyi tehdit etmişlerdir. Ahaliyi korkutarak sindirmek isteyen eşkıyalar karyeyi ateşe verip, insanları kurşunlamıştır. Evleri tamamen yanan ahali barınacak yerleri kalmayınca ellerine tutuşturulan silahlarla komitecilerin saklandıkları yere götürülmüştür. Çeteciler burada ahaliye şiddet uygulayıp komiteye yazılmaları için baskı yaparken içlerinden bir kısmı firar etmeyi başarmış ve Geligüzan karyesine ulaşarak devlete sığınmıştır. Devlet, kendilerinden aman dileyen vatandaşlarının bu arzusunu geri çevirmemiş, iaşe ihtiyaçlarını karşılamış ve yeni bir hayata başlamalarına yardımcı olmuştur. Osmanlı Devleti’nin bu müşfik ve kucaklayıcı tavrı sayesinde komite tarafından istismar edilmekten kurtulan Reno oğlu keşiş Karakin ve 19 arkadaşı 4 Haziran 1906’da Sadaret’e bir telgraf gönderererek şükranlarını sunmuştur1399.
1.3.3.4.2. Malazgirt Kazası
Ermeni eşkıyaları Malazgirt kazasındaki Hristiyan karyelerine de dadanmıştır. Buralarda para toplamak için gezinen beş kişilik grup takibe alınarak yakalanmıştır. Ancak eşkıyalar tutuklanırlarsa insanlara zulmettikleri için ceza alacaklarını bildiklerinden kendilerini yakalayan Nuri Efendi’ye 25 mecidiye rüşvet teklif etmiş, bu sayede adliyeye gitmekten kurtulabileceklerini düşünmüşlerdir. Lakin namuslu bir memur olan Nuri Efendi çetecilerin teklifini reddetmiş ve 4 Nisan 1904’te komitecilerin üzerlerindeki parayla mahkemeye sevk edilmelerini sağlamıştır1400.
2.3.3.4.3. Keseb Karyesi
Papaz Nikogos, Cisr-i Şugur kazasına tabi Keseb karyesine gelen eşkıyayla bir olup fesad cemiyeti kurmuştur. Ancak karyede bu yapılanmanın karşısında duran bir grup Ermeni vardır. Bu grup Nikogos ve yanındakiler tarafından tehdit edilmeye başlamıştır. Nikogos ruhanilerin dünyevi işlerle ilgilenmeden insanları doğru yola yöneltmek için
1398 BOA. DH. ŞFR. 324/96, 28 Mart 1905.
1399 BOA. HR. SYS. 2796/24, 4 Haziran 1906.
1400 BOA. DH. TMIK. M. 167/29, 4 Nisan 1904.
356
çalışması gerekirken ahaliye işkence etmiş, ceza adı altında para toplamış, eşya ve hayvanları yağmalamış ve böylece ahaliyi istimar etmiştir. Corci Bediryan, papazın ve yanındakilerin kötülüklerine karşı gelince Nikogos, Corci’nin idam edilmesine karar vermiştir. Bu kararın ardından din adamı olmanın avantajını kullanarak kilisede ahaliyi Corci üzerine kışkırtmak için bir vaaz vermiştir. Ermeni ahali papazın yaptıklarına daha fazla dayanamayarak onu ihbar etmiştir. Bunun üzerine karyeye gelen güvenlik kuvvetleri Nikogos’u 20 Temmuz 1896’da tutuklamıştır1401.
2.3.3.5. Erzurum Vilayeti
Erzurum Osmanlı Devleti’nde organize edilmiş ilk Ermeni olaylarının yaşandığı şehir olmanın dışında, Patrik Aşıkyan’a karşı düzenlenen nümayişin köşe taşlarından olma özelliği de taşımaktadır. Zira Hınçak komitesi Kumkapı Nümayişi’ni düzenleme sebeplerinden birinin de patriğin Erzurum’da yaşananlara sessiz kalmasını protesto etmek olduğunu iddia etmişti. 20 Haziran 1890’da başlayan Erzurum olaylarında şehrin seçilmesi ise boşuna değildir. Zira şehir ana yol üzerindedir ve Rusya’ya yakın bir konumdadır. Avrupalı devletlerin müdahalesi amaçlanarak çıkarılan isyanda şehirdeki Türk ve Müslüman unsurların Erzurum’dan kaçırılması ve Doğu Anadolu’nun Ermenileştirilmesi hedeflenmiştir1402. Ancak isyan başladığında bazı Ermeniler yapılananın yanlış olduğunu düşündüklerinden komitecilerle beraber hareket etmek istememiştir. Bu Ermeniler komiteci ırktaşlarının hedefi olmuştur; dayak yemiş ve engellemeler sebebiyle kiliselerinde ayin yapamaz hâle gelmişlerdir. Aralarındaki bazı esnaflar isyanın başladığı gün dükkânlarını açmak istediklerinde karşılarında ayrılıkçıları bulmuştur. Komiteciler bunları korkutunca dükkânlarını kapatarak evlerine gitmişlerdir. Şehirde yaşanan kargaşa üzerine murahhasa ve muteberan hükûmet konağına davet edilmiştir. Nizâmiye ve redîf fırka kumandanları, merkez kumandanı ve Vilayet İdare Meclisi Heyeti huzurunda bu Ermenilerle bir görüşme yapılmıştır. Valiliğin dükkânların açılması ve muzır faaliyetlerden uzak durulması arzusu olumlu karşılık bulmuştur1403.Valilikten ayrılan murahhasa Ermeni esnafın yanına giderek dükkânların
1401 BOA. HR. TH. 178/69, 20 Temmuz 1896.
1402 İskefiyeli, Erzurum Olayı, s. 107-108.
1403 BOA. Y. PRK. ASK. 62/97’den aktaran Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 6.
357
açılması için uğraşmış, ancak komiteciler murahhasayı dövmeye kalkışmıştır1404. Hem dükkânları açtırmayı başaramayan hem de tehdit edilen ruhani Vali Samih Paşa’dan yardım istemek zorunda kalmıştır1405.
30 Ekim 1895’te şehirde yeni bir isyan başlamıştır. Hükûmet konağının basılması plânıyla başlayan olaylar Ermenilerin damlara yerleştirdikleri adamlarının sağa sola kurşun sıkmasıyla büyümüştür. İsyan, Anadolu Müfettişi Şakir Paşa ve Vali Rauf Beytarafından alınan tedbirlerle iki saat içinde bastırılmıştır1406.
Komiteciler bu isyandan sonra gözlerini şehirdeki devlet taraftarı Ermenilere çevirmişlerdir. Zaten bu Ermenilerin bazıları isyan öncesinde de tehdit edilmiş hatta öldürülmüştü. 1895 isyanından sonra ise devlet tarafından memur olarak istihdam edilen bir Ermeninin evine tehditnâme bırakılmıştır. Mektupta yazanlardan oldukça korkan Ermeni başına bir şey geleceği düşüncesiyle hükûmete başvuramamıştır. Ancak onun yerine bir arkadaşı harekete geçmiş, mektubu 11 Ocak 1896’da "isimsiz" imzasıyla mahalli hükûmete göndermiş; Erzurum'daki sadık Ermenilere yapılan muameleye dair bazı bilgiler verdikten sonra ara sıra bazı malumatlar aktaracağını bildirmiştir. İhbarda bulunan Ermeninin gönderdiği mektup Ermenice olduğundan tercümesi yapılmıştır. Mektupta şunlar yazmaktadır:
"Ermeni İhtilal Cemiyetinin 3 Aralık 1895
Erzurum Merkez ŞubesiErzurum
Tebliğ
Bir memuriyette istihdam olunmak üzere Şakir'e müracaat etmişsin. Vatanın şu hal-i ihtizarında senin bu teşebbüsünü hıyanetlik addederiz. Senden evvel olanlara verilen hükmü oku da ona göre şahsını muhafaza et. Ermeni erbab-ı ihtilali uykuda değildir. Her şeyi bilir ve intikamını almaya kadirdir. Yazıktır gençliğine derakıp istifanı veripde birinci vaka olarak diğerlerine su-i emsal olmamanızı talep ederiz. Ve eğer bundan sonra ol efkâra hizmet etmeye devam eder isen yahut şu ilannameyi hükûmete teslim
1404 BOA. Y. PRK. ASK. 62/97’den aktaran Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 8; Gürün, s. 215. Muammer Demirel, “İngiliz Belgelerinde Türkiye Ermenilerine Yaklaşım (1860-1918), Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal ve Mustafa Çufalı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s. 248.
1405 İskefiyeli, Erzurum Olayı, s. 111.
1406 Yüksel, 170-171.
358
eylediğini işitir isek evinle beraber ber-hava olacaksın. Güzelce muvazana edip ona göre harekette bulun."1407
2.3.3.5.1. Bayburt Kazası
1895 yılı Osmanlı Devleti’nin pek çok yerinde Ermeni olaylarının yaşandığı yıl olmuştur. Bayburt da bu olayların yaşandığı şehirlerden biridir. Buradaki Ermeni vukuatından sonra çok sayıda Ermeni gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştır. Bu Ermenilerden biri verdiği ifadeyle dikkatleri üzerine çeken “fedai” Bağdasar Ohannes’tir. Zira Ohannes komiteye rızasıyla kaydolmadığını beyan etmektedir. İddiasına göre şehirdeki komitecilerden Mihran yanına gelerek komite emrine girerek fedailik yapmazsa öldürüleceğini söylemiştir. Duyduklarından korkan Ohannes öldürülmemek için komiteye yazılmıştır. Ohannes’in anlattıklarında samimi olup olmadığını tespit etmek mümkün değildir ancak ayrılıkçı Ermenilerin en meşhur taktiklerinden birinin insanları tehdit ederek komiteye kaydetmek olduğunu bilmekteyiz. Ohannes gönül rızasıyla komiteci olmadığını anlattıktan sonra komitenin yol üzerindeki Müslüman yolcularla, kendilerine para vermeyen Ermenilerin vurulması için plân yapıldığı bilgisini vermiştir1408. Aynı dönemde ifadesi alınan Kasbar’da Ohannes gibi korkutularak komiteye kaydedildiğini ifade etmektedir. Kasbar, komitecilerin kendisini “fedai olarak yazılacaksın ya da 20 lira vereceksin, eğer bunlardan birini yapmazsan seni vururuz” diyerek tehdit ettiklerini iddia etmiştir1409.
Komiteye katılmayanları ve para ödemeyenleri öldürmekle görevli Bağdasar ve yanındaki arkadaşları Bayburt olayları esnasında Lüsünk karyesi civarındaki Landras deresinde pusu kurarak Ermenileri katletmiş ve yakalanmıştır. İfadesi alınan Bağdasar dokuz gün gece derede pusuya yatarak Ermeni ahaliyi beklediklerini ve idam cezası verilenlerin kendileri tarafından ortadan kaldırıldığını da itiraf etmiştir1410.
1407 BOA. HR. SYS. 2791/16 lef 1, 11 Ocak 1896; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 140; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 148-149; Hocaoğlu, Arşiv, s. 286. Ayrıca Davut Kılıç, Tarihten Günümüze, s. 217.
1408 Özger, 1895 Bayburt, s. 178-179.
1409 Özger, 1895 Bayburt, s. 207.
1410 Özger, 1895 Bayburt, s. 64-65; Erdal, s. 45; Bayram Ayna, İkinci Meşrutiyet ve Millî Mücadele Yıllarında Kürt-Ermeni İlişkileri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2018, s. 41.
359
2.3.3.5.2. Pülürek Nahiyesi
Yine Bayburt olaylarında, Sarrafyan Arakil adlı komiteci Pülürek nahiyesine gelerek nahiye müdürü Mukdis Kiyork’tan millet adına 10 lira talep etmiş ve vermezse öldürüleceğini beyan etmiştir1411. Kiyork derhal hükûmete başvurarak:
“Sarrafyan Arakil karyemize gelerek benden 10 lira istedi. Ben de ne için istediklerini sual ettim. Millet için herhalde 10 lira vereceksiniz. Şayet vermez iseniz seni ururlar. Zira Erzurum’da dövdüler, Karahisar’da urdular dedi. Ben de imza verirseniz 10 lira veririm diyerek Şingah mahalleli Varterisoğlu Ohannes ile Haçador Efendi ve Arakil Efendinin mühürleriyle mühürü bir varaka gönderdiler.”
Cümleleriyle ölüm tehdidi aldığını açıkça beyan etmiştir. Ancak Kiyork’un para verdiğine dair imza istemesi Arrafyan Arakil’le birlikte diğer komitecilerin adlarının da ortaya çıkmasını sağlamıştır1412. Nahiye müdürünün ifadesiyle harekete geçilmiş ve Arakil’in evine baskın yapılmıştır. Evdeki aramada bir silah bulunmuş ve Arakil’in komite reislerinden olduğu tespit edilmiştir. Yargılanmaya başlayan Arakil “fesat cemiyeti oluşturmak maksadıyla hareket veya bir ya da birden çok kişiye suikast maksadıyla ateşli silah ve benzeri aletleri icat, imal ve bulundurmak, bu fiilleri uygulayamadan yakalanırsa teşebbüste bulunduğundan idam edilmeyip 15 seneden az olmamak üzere küreğe konulmaları gerekir” denilerek kürek cezasına mahkûm edilmiştir1413.
2.3.2.5.3. Dereköy Karyesi
Osmanlı Hükûmeti herhangi bir bölgede Ermeni fedaisi olması ihtimalini her zaman değerlendirmiş, tebaasının zarar görmemesi için tüm adımları hassasiyetle atmıştır. 1903 yılı haziran ayında mahalli yetkililerin kulağına Erzincan Mutasarrıflığı’na bağlı Dereköy karyesindeki manastırda on iki Ermeni fedaisinin bulunduğuna dair bir haber gelmiştir. Halk arasında yayılan bu dedikoduyu ciddiye alan yetkililer Ermeni köylerine herhangi bir taarruz ve tecavüz olmaması için gerekli tedbirleri alarak gerekli gördüğü mahallere devriyeler göndermiş ve çıkması muhtemel olayların önüne geçmiştir.
1411 Özger, 1895 Bayburt, s. 61, 170-172.
1412 Özger, 1895 Bayburt, s. 62; Erdal, s. 44.
1413 Özger, 1895 Bayburt, s. 99-100.
360
Erzincan mutasarrıfı bizzat bölgeye giderek incelemelerde bulunmuştur. Manastırda fedai olduğuna dair dedikodunun bazı kasıtlar taşıma ihtimalini de göz önüne alan yetkililer bu konuda da ayrı bir tahkikat başlamıştır. Papaz efendi ile de görüşülerek eğer bu şayia gerçek ise bu fedaileri manastıra kabul etmemesi tembihlenmiştir1414.
2.3.3.6. Diyarbakır Vilayeti
Diyarbakır, Taşnak ve Hınçak komitelerinin etkin olduğu vilayetlerden biridir. Ancak komiteler şehirdeki ahaliyi etki altına almak için çalışırken karşılarında Enis Paşa’yı bulacaktır. Enis Paşa Diyarbakır’a 1895 yılı başında vekâleten, Ekim ayı başından itibaren ise asaleten vali olarak atanmıştır. Ermeni olaylarına bakış açısı ve müdahaleleri bilinen yeni vali komiteci Ermenilerin tepkisine neden olmuştur.
Enis Paşa’nın valilik fermanı 31 Ekim 1895’te adet üzere bir törenle okunmuştur. Ancak Ermeni ruhaniler törene iştirak etmemiştir. Törene katılmayan yalnızca Ermeni ruhaniler değildir. Zira Taşnak mensubu Ermeniler faaliyetlerinde kullanılabileceklerini düşünerek Süryanileri de etki altına aldığından Süryani ruhaniler de törende bulunmamıştır1415.
Komiteciler Enis Paşa’nın vali olarak atanmasına tepki göstermek için Ermeni ahaliyi kendileriyle birlikte hareket etmeye zorlamışlardır. Gündelik hayatlarında huzurla yaşamak isteyen Ermeniler ve devlet taraftarı ruhaniler ise Enis Paşa’nın buraya tayinine çok sevinmiş ve Sultan II. Abdülhamid’e teşekkür mektubu yazmışlardır1416. Bunu haber alan komiteciler ruhaniler üzerinde baskı kurmaya ve kiliseyi kapatmaya, ayinleri ve törenleri engellemeye, esnafların dükkânlarını kapattırmaya girişmişlerdir. Kiliseler, okullar ve dükkânlar bu doğrultuda üç gün kapatılmıştır1417. Ermeni ileri gelenleri ve
1414 BOA. HR. TH. 285/63, 16 Haziran 1903.
1415 Diyarbakır Süryanileri ve Ermeni meselesindeki rolleri ile alakalı olarak bkz. Oktay Bozan, “Ermeni Meselesi bağlamında Diyarbakır Süryanileri ve Turabbin İsyanları”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 25, Sayı: 2, Elazığ, 2015, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/157429, (19.11.2019). Ayrıca Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 135.
1416 BOA. A.} MKT. MHM. 636/1 lef 3, 9 Ekim 1895; Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 117-118. Ayrıca Ramazan Erhan Güllü, “1895-1896 Ermeni İsyanlarında Batılı Devletlerin Osmanlı Devleti'ne Yönelik Tutumlarına Bir Örnek: Enis Paşa'nın Diyarbakır ve Halep Valiliklerine Karşı Tepkiler”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 182.
1417 Extracts from a Private Letter from Kharput, dated October 1895’ten aktaranBritish DocumentsIV, s. 535.
361
ruhanileri baskı altına almaya muvaffak olan komiteciler şehrin asayişini tehdit eder hâle gelmişlerdir1418.
Ancak şehirdeki Ermeni ahalinin yaşadığı sıkıntılı durum Fransa konsolosunun bağlı bulunduğu sefarete gönderdiği telgrafta oldukça farklı yansıtılmış ve değişik iddialar ortaya atılmıştır. Zira Konsolos Vekili Gustave Meyrier’in gönderdiği telgrafa göre; Enis Paşa’nın vali olarak atanmasının ardından şehirdeki Hristiyan cemaati reislerine baskı yapılmaya başlanmıştı. Ruhanilerin padişaha gönderdikleri teşekkür mazbatası da zorla imzalatılmıştı. Hatta ruhaniler patrikhaneye başvurarak durumu haber vermek istediklerinde Osmanlı memurları telgraflarına el koymuştu1419.
1896 yılı mayıs ayında komiteci Ermenilerin Diyarbakır’daki faaliyetleri hız kazanmıştır. Fedailer bağımsızlık için çalıştıklarını iddia ederken Hıristiyan dükânlarındaki malları ve eşyaları kendi evlerine götürmeye başlamış, kendilerine karşı gelmek isteyenleri ise tehdit etmişlerdir. Bununla da yetinmeyen komiteciler Cuma namazı sırasında cami basıp Müslümanlara saldırmaya çalışmışlardır1420.
11 Mayıs 1897’de İngiliz Konsolos Yardımcısı A. T. Waugh imzasıyla Phillip Currie’ye gönderilen bir raporda da buradaki komitecilerin etkinliği gözler önüne serilmektedir. Waugh raporunda Diyarbakır’ın en varlıklı Ermenisiyle yaptığı görüşmeye yer vermektedir. Waugh’un bildirdiğine göre bu Ermeni kendisinin yanına Kıbrıs komitesi tarafından gönderilmiş bir tehdit mektubu ile gelmiştir. Konsolos yardımcısı bu Ermeniye hükûmete başvurması için telkinde bulununca zengin Ermeni valiyle görüşerek mektubu ona da göstermiştir. Bölgedeki komite etkinliğinden rahatsız olan Waugh, mektubu yazanın bulunması için Kıbrıs Yüksek Komiserliğini harekete geçirdiğinden de bahsetmektedir1421.
1418 BOA. A.} MKT. MHM. 636/1 lef 3, 9 Ekim 1895; Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 117-118. Ayrıca Ramazan Erhan Güllü, “Enis Paşa’nın Diyarbakır ve Halep Valiliklerine Karşı Tepkiler”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 182.
1419 BOA. HR. SYS. 2812/1’den aktaran Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 121.
1420 BOA. Y. PRK. AZJ. 33/6, 12 Mayıs 1896. Diyarbakır vilayetinde yaşanan Ermeni olaylarına dair ayrıntılı bilgi için bkz. Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 132.
1421 Demirel, İngiliz Belgeleri, s. 314.
362
2.3.3.7. Halep Vilayeti
2.3.3.7.1. Antakya (Hatay) Kazası
Hınçak komitesi Osmanlı Devleti’ndeki terör faaliyetleriyle Avrupa’da ses getirmeye çalışırken bir taraftan da Ermeni ahaliye karşı ırktaş terörü uygulamıştır. Komite 1800’lü yılların sonunda Halep vilayetinde bir isyan çıkarmak için harekete geçmiştir. Bu amaçla Süveydiye civarında dolaşırken kendileriyle hareket etmeyen Ermenilerin zarar göreceğini söylemekten de kaçınmamışlardır1422. Buralardaki Ermeni karyelerini dolaşan ve huzursuzluk çıkaran komitecilerden ikisi Esayi ve kardeşi Karabet’tir. Fesad komitesi mensubu oldukları için daha önce hapse atılan ve bir süre sonra Sultan II. Abdülhamid’in affına mazhar olan kardeşler Fransa ve İngiltere konsolosları tarafından himaye ediliyor; bu sayede etrafta rahatça gezip Ermeni ahaliyi rahatsız edebiliyorlardı. Osmanlı Devleti kardeşlerin ahaliye huzursuzluk verdiğini öğrenince İskenderiye’ye gönderilmeleri sağlanmıştır1423.
Süveydiye nahiyesine gelen komiteciler kendilerine katılmayı reddeden Yoğunoluk karyesi Protestan ruhani reisi İstefan Yarbuzliyan hakkında karalama kampanyasına başlamış, olayı şiddet uygulamaya kadar götürmüştür. Baskılardan bunalan ruhani dört yaşındaki kızını da yanına alarak Amerika’ya gitmek zorunda kalmıştır1424. Seneler sonra padişaha bir mektup yazan ruhani yaşadıklarını anlatmıştır. Anlattığına göre yaşadığı yerdeki Ermeni olayların başlangıç tarihi 1896’ya uzanmaktadır. Hınçak komitesi 1896’da buraya gelerek kendilerini isyana çağırmıştı. Patrik Ormanyan’ın dönemine denk gelen bu davet ahaliden karşılık bulmamıştı. Zaten kiliselerde de devlet taraftarı vaazlar verilmekteydi. Halktan karşılık bulamayan komiteciler Süveydiye’den ayrılmış ama bunların yerine 20 Hınçak mensubu gelmiştir. Bu komiteciler kendilerine katılan birkaç kişiyle birlikte hareket etmeye başlamış, Müslümanların mülklerine el koymuş, kendilerine direnenlerin kulaklarını, burunlarını ve parmaklarını kesmişlerdi. Ermeni ahaliyi kendileriyle birlikte fesad harekette
1422 Ramazan Erhan Güllü, “1895-1896 Ermeni İsyanlarının Osmanlı Vilayet İdaresine Etkileri - Halep Örneği -“,Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 32, Güz 2012, Ankara, 2013, s. 8.
1423 BOA. Y. PRK. ASK. 133/9, 30 Eylül 1897; Ahmet Acar, Süveydiye Ermenileri ve Musa Dağı Olayı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tokat, 2013, s. 62.
1424 BOA. Y. MTV. 231/90 lef 2, 15 Mart 1902.
363
bulunmaya zorlayan komiteciler kendilerine katılmayan insanların bağlarını, bahçelerini yağmalıyor, evlerini ateşe veriyorlardı1425.
1898’de yaşanan bazı olaylar da rahibin anlatımını doğrulamaktadır. Zira bu tarihte Süveydiye’deki “Hükûmet-i Seniyye’ye sadık ve hadim” olanlarla, fesatlarına kapılmayanlar ortadan kaldırılmaktaydı. Yoğunoluklu Avedis oğlu Cebre adlı komiteci, Arstakis Ketamazi, Reyyan ve Vakıf karyesi muhtarı Bedirliya’yı devlete sadık oldukları gerekçesiyle öldürmüş, ahaliyi kendileriyle hareket etmesi için zorlamıştı1426.
Yarbuzliyan yaşananlardan kaçarak Antakya’ya gelmiş, komiteciler yakalanınca memleketine geri dönmüştü. Olaylar yeniden başlayınca ahaliyi komite faaliyetlerine karışmamaları için uyarmış ancak hakaretlere maruz kalmış ve bir gece komiteciler evine gelerek kendisini öldürmek istemişlerdi. Ruhani ise nihayet dört yaşındaki kızını alarak Amerika’ya yerleşmişti. Yarbuzliyan Amerika’da yeni bir hayata başlayabileceğini düşünürken komiteciler kendisine burada da ulaşmış ve onu rahatsız etmeye başlamışlardı. Kendileriyle hareket etmesini istedikleri rahibin Osmanlı Devleti’ne dönerek işlerini halletmesini istiyorlardı. Yarbuzliyan kendilerini reddedince bu kez “vatan haini” olmakla suçlanmıştı. Rahip hakkında hem Ermeni hem de Osmanlı gazetelerinde yazılar yazılmış, bununla da yetinilmeyerek Müslüman olmak istediği iddia edilmişti. Kendisine yapılan işkenceler bununla da sınırlı kalmamıştı. Rahibin kızı elinden alınmış ve başkasına evlatlık olarak verilmişti. Kendisi de hapsedilerek eziyetlere maruz kalmıştı. Şimdi artık bu mektubu yazarak Sultan II. Abdülhamid’den yardım istiyordu1427. Ancak rahibin Osmanlı Devleti’nde o tarihlerde yaşanan Ermeni olayları sebebiyle kişisel olarak beklediği yardımı alamadığı anlaşılmaktadır. Zira mektubun ulaşmasından ancak bir yıl sonra Hariciye Nezareti’nden meselenin araştırılması ve gereğinin yapılması istenebilmiştir1428.
1425 BOA. Y. MTV. 231/90 lef 2, 15 Mart 1902; Ümit Başak, 1890-1939 Yılları Arasında Hatay’da Yaşayan Ermenilerin Faaliyetleri ve Genel Durumları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya, 2008, s. 36-38; Çabuk, s. 120; Acar, s. 69.
1426 BOA. Y. PRK. ASK. 146/10, 31 Ekim 1898; Acar, s. 63-64.
1427 BOA. Y. MTV. 231/90 lef 2, 15 Mart 1902; Başak, s. 36-38; Çabuk, s. 120.
1428 Acar, s. 71.
364
2.3.3.7.2. Ayntab Kazası
Hınçak komitesi üye kaydetmek için bazen şahsi ilişkilerini kullanmak istemiş, ancak bu ilişki işe yaramayınca tehdit faaliyetine geri dönmüştür. Agop Asaduryan Efendi daha önce Hınçaklar aleyhinde bulunduğu için uyarılan ve muayene memurluğu yapmaya devam ederse öldürüleceği tehdidiyle karşı karşıya kalan bir insandır. Kilis’te doktorluk yaptıktan sonra Halep civarındaki Ermenileri örgütlemekle görevlendirilerek Ayntab’a gönderilen Dikran Efendi, Agop Asaduryan Efendi’ye gelerek yarı eleştirel bir tavırla kendisini komiteye davet etmiş ve şunları söylemiştir:
“Siz niçün milletinize hizmet etmiyorsunuz Osmanlı hükümetine edilen hizmetler bâd-ı hevâ olur. Siz gazeteleri okumuyormusunuz Sasun tarafında icra edilen katl sebebiyle Avrupa devletleri müdahele itdiler bu vukuatı meydana getirmeğe Hınçakyanlar sebep oldular düvel-i ecnebiyenin müdahelesiyle Ermeniler için bir imtiyaz verileceği tabiidir siz niçin bu şirkete aza olmuyorsunuz”
Zira Hınçaklar, Osmanlı Devleti memurlarını da kazanarak güçlenmek istemektedir. Ancak Agop Efendi ret cevabı verince doktorun dostane tavırları da değişmeye başlamıştır. Dikran Efendi’den sonra berber Sarkis adlı komiteci meseleye dâhil olarak dava vekilinin evine gitmiştir. Sarkis, Agop Efendi’ye açık açık komiteye üye olmazsa öldürüleceğini söylemiştir. Ardından Agop Efendi’nin evinin etrafında silahlar patlamaya başlamış ve dava vekili muhtemelen ailesine zarar geleceğini düşünerek komiteye üye olmak zorunda kalmıştır1429.
2.3.3.8. İzmit Müstakil Sancağı
2.3.3.8.1. Firuzlu Karyesi
Firuzlu, Ermenilerin yaşadığı bir karye olarak bilinmektedir. Ancak burada yaşayan Ermeniler ayrılıkçı hareketlere destek vermemektedir. Bu sebeple korkutulmalarına karar verilmiş ve karyenin çeşitli noktalarına yaftalar yapıştırılarak
1429 BOA. Y. PRK. AZN. 15/37 lef 4-5-6’dan aktaran Mehmet Ali Yıldırım, “1895-1896 İsyanları Sırasında Ayntab’da Ermeniler ve Hınçak Cemiyeti”, Tarih Araştırmaları Dergisi (TAD), Cilt: 27, Sayı: 44, Ankara, 2008, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/782148, (02.07.2019), s. 172-173.
365
ahaliden para talebinde bulunulmuştur. Karyedeki durum haber alınınca komitecilerin peşine düşülmüştür. Komite reisi ve 12 kişilik çetesi 12 Eylül 1897’de üzerlerindeki evraklar ve Karadağ fişengi revolverleri ile yakalanmıştır1430. Karye bu şekilde huzura kavuşturulmuştur. Ancak komiteciler buradaki ahaliyi etki altına alma çabalarından vazgeçmeyecektir. Üstelik sonunda istediklerini elde ettikleri anlaşılmaktadır. Zira Firuzlu köyü Millî Mücadele esnasında Ermeni çetelerin etkin olduğu yerlerden biri olarak karşımıza çıkacaktır1431.
2.3.3.9. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
2.3.3.9.1. Kamerkab Karyesi
Ermeni ileri gelenlerinden İstepan, Eğin kasabası civarında bulunan Kamerkab karyesinde yaşamaktaydı. İstepan’ın evi 6 Mart 1902’de Dages ve arkadaşları tarafından basılarak ve kendisine Ermenice yazılmış bir tehdit mektubu verilmiştir. Mektupta “ya ölüm ya da gönderdiğim Dages’e yüz lira teslimen gönder.” yazmaktadır. İstepan bu talebi reddedince komitelerin bilinen yöntemlerinden olan senet imzalatma yoluna gidilmiştir. Senet 10 gün vadeli ve 40 liralıktır. Evde bulunan 108 guruş nakit parayı ve gümüş tabakayı da alan Ermeniler senetle birlikte ortadan kaybolmuştur. İstepan sabahı beklemeden hükûmete ihbarda bulununca zabıta ve polis memurları karyeye gitmiştir. İstepan’dan alınan bilgiler doğrultusunda Dages’in evi ve başka mahaller aynı gece basılmıştır. Dages muhtemelen İstepan’ın korkusundan hükûmete başvuramayacağını ya da sabahı bekleyeceğini düşündüğünden evdedir. Böylelikle hem Dages hemde kardeşi Avadis yakalanmıştır. Dages ve birkaç kişinin evlerinde yapılan aramalarda İstepan’a imzalatılan 40 liralık senetle birlikte ortasında Truşak ibaresi bulunan Ermenice bir belge ve aynı komiteye ait bir mühür ele geçirilmiştir. Böylelikle Dages ve kardeşinin komiteye hizmet ettikleri anlaşılmıştır. Deliller ve zanlılar adliyeye teslim edilerek karye huzura kavuşturulmuştur1432.
1430 BOA. Y. PRK. ASK. 132/48, 18 Eylül 1897. 1431 Sabahattin Özel, “Millî Mücadele Döneminde Kuzey Marmara Havzasında Rum ve Ermenî Çetelerinin Faaliyetleri”, Tarih Dergisi, Sayı: 36, İstanbul, 2000,437.
1432 BOA. HR. SYS. 2794/10 lef 2, tarihsiz; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 110; Karacakaya, Ermeni Komiteciler, s. 95.
366
2.3.3.10. Sivas Vilayeti
Sivas vilayetindeki Ermeni ahali de uzun zaman komitelerin tehdidi altında yaşamak zorunda kalmıştır. Komiteciler Ermeni muteberanından bazılarına servetlerinin derecesine göre 100 ile 200 lira arasında paralar talep ettiklerini belirten tehdit mektupları göndermişlerdir. Bu paralar yalnızca muteberan ya da ahaliden değil vilayet merkezinde görevli ruhanilerden de talep edilmiştir. Bu ruhanilerin bazıları, örneğin murahhasa Bedros, korku içinde istenilen parayı vermiştir1433. Bazıları ise ödeme yapmayı reddetmiş ancak hükûmete haber vermeye de cesaret edememişlerdir. Şehirdeki Ermeni ahalinin komite tehdidi altında olmasına rağmen konuşmaktan çekinmesi üzerine gizli polis memurları görevlendirilerek Sivas’ta dolaşmaya başlamışlardır. Bu memurlardan biri çarşı içinde rutin kontollerini yaparken Hampar adlı bir Ermeninin tüccar Mezmirikyan’dan 225 lira talep ettiğini görmüş ve Hampar’ı tutuklamıştır. Ancak Mezmirikyan, tehditler sebebiyle çok korktuğu için ilk sorgusunda para verdiğini kabul etmemiştir. Hükûmet kendisine zarar görmeyeceğine dair teminat verip konuşması için telkinde bulununca kendisine yapılanları anlatmaya başlamıştır. Bu arada daha önce aldığı üç mektubu da teslim etmiştir. Mezmirikyan’ın konuşması diğer Ermenilere de cesaret verecektir. Zira korunacakları yönündeki teminatı duyan iki Ermeni muteberanı daha ellerindeki mektupları getirerek teslim etmişlerdir. Mektuplar incelendiğinde bazılarının “Sivas Ermeni İhtilal Komitesi”, bazılarının meşhur Ermeni eşkıyası Tanil Çavuş imzası ile gönderildiği görülmüştür. Tanil Çavuş’un, Agop Şahinyan ve Nezret Potukyan’a gönderdiği mektuplarla yetinmediği ve diğer muteberanı da tehditle istismar etmeye çalıştığı anlaşılmıştır.
Şehirdeki çalışmalar devam ederken Sivaslı Karabet Markaryan ve arkadaşının da komite üyesi olduklarından şüphelenilmiştir. Bu Ermeniler hafiyeler tarafından gözaltına alınmıştır. Karabet ve arkadaşının üzerinden de Tanil Çavuş tarafından yazılan ve 50 lira talebi içeren mektuplar çıkmıştır. Bu mektuplardan biri oldukça dikkat çekicidir. Zira cemiyetin birinci müessisinin İngiltereli büyük bir kişi olduğunu anlatan, imzasız bir mektuptur. Mektup zarfından Ermeni ahaliyi Osmanlı aleyhinde kışkırtmak için yazıldığı
1433 Sivas Ermeni Başpiskoposu hayatını kurtarmak için komiteye ödeme yapmak zorunda kalmıştır. Komiteleri desteklemediği bilinen ruhani sonradan Patrik İzmirliyan’a istifasını sunmuştur. Sonyel, Great Power Diplomacy, s. 180.
367
anlaşılan küçük bir kâğıt daha çıkmıştır. Bu kâğıtta Ermeni ayrılıkçılarının aff-ı aliye mazhar olarak hapisten tahliye edilmelerinin aslında art niyet içerdiği yazmaktadır. Ayrıca kâğıda ihtilalci birkaç şarkı sözünün iliştirildiği de görülmüştür. Böylece Karabet ve arkadaşının da komiteci olduğu anlaşılarak bunlar da 13 Ekim 1895’te tutuklanmıştır1434.
Bir türlü yakalanamayan Tanil Çavuş ve yanındaki eşkıya 1895 yılı Kasım ayında Karahisar-ı Şarki’nin Suşehri kazasına bağlı Ağvanis ve Ezbider’e gelip gitmeye başlamıştır. Buralardaki ahalinin devlet aleyhinde bulunanları komitecilere yataklık edince bu karyelerde de karışıklıklar çıkmıştır. Tanil Çavuş ve beraberindekiler kendilerini buralarda istemeyen devlet taraftarı Ermenileri umursamadıkları gibi karyelerin ileri gelenlerinin mallarını da gasp etmişlerdir. İki karyede yaşananların öğrenilmesi üzerine Tanil Çavuş’un peşine düşülmüştür. Ancak komiteci yine kaçmıştır. Onların gitmesinden sonra karyelerdeki aşayiş yeniden tesis edilerek çalınan mallar sahiplerine iade edilmiştir1435.
2.3.3.10.1. Karahisar-ı Şarki Sancağı
22 Haziran 1896 gecesi Karahisar-ı Şarki’de yaşayan tüccar Havsez oğlu Nazaret’in evine dört Ermeni girmiş, ev sahibine Hınçaklar tarafından yazılmış Ermenice bir belgeyi okumuştur. Ardından Nazaret’ten 60 lira talep edilmiş ve yaşananları bir kişiye dahi anlatacak olursa öldürüleceği söylenmiştir. Nazaret kendisinden istenilen parayı vermek zorunda kalmıştır. Komiteciler gidince evden çıkan tüccar hemen hükûmete başvurarak yardım talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine gizli bir tahkikat başlamış ve komitecilerden biri tutuklanmıştır1436.
2.3.3.10.2. Zile Kazası
30 Aralık 1905’te Zile kaymakamlığına başvuran Gregoryen Ermeni muteberanı şehirde bir komiteci olduğunu ihbar etmiştir. Muteberanın ihbarına göre Protestan Ermeni milletinden olan bu kişi Ohannes oğlu Ermenak’tır. İddiaya göre Ermenak bir Ermeniyi
1434 BOA. Y. A. HUS. 337/114 lef 3, 13 Ekim 1895.
1435 BOA. HR. SFR. 1.. 112/5, 7 Aralık 1895.
1436 BOA. A.} MKT. MHM. 661/42 lef 2, 24 Haziran 1896.
368
tehdit ederek iki lirasını almıştır. Ancak farklı mezheplerdeki Ermeniler arasında yaşanan sorunlar bilindiğinden bu ihbara ihtiyatla yaklaşılmıştır. Bu olayın zaten mevcut olan mezhep anlaşmazlığını daha şiddetlendireceği düşünülerek meselenin derinlemesine tahkik edilmesi için liva serkomiserinin buraya gönderilmesine karar verilmiştir. Ayrıca Ermenak’ın evinde bir arama yapılmış ve zanlı gözaltına alınmıştır1437.
2.3.3.11. Van Vilayeti
Van Ermeni murahhasası Ayvazyan Hoseb, 1891 yılı Ekim ayı başında Van Valisi Halil Paşa’yı ziyaret ederek zengin Ermenilerin evlerine tehdit mektupları attıkları için tutuklanan sekiz kişinin aff-ı alîye mazhar olmalarına teşekkür etmiştir. Papaz, Sultan II. Abdühamid’e kiliselerde de teşekkür edildiğini anlattıktan sonra, az önceki teşekkürüne zıt bir şekilde, kendisi gibi ruhani olan Karakin hakkında bazı şeyler anlatmaya başlamıştır. Murahhasanın anlattığına göre Beyoğlu kilisesinde vaiz ve Galata’daki Ermeni okulunda öğretmen olan Vanlı Piskopos Karakin İstanbul Ermeni ileri gelenlerinin fikirlerini iğfal ediyordu. İstanbul Patrikhanesi olanlar hakkında tam bir bilgiye sahip değildi. Bu yüzden ara sıra Karakin’e işten çıkarılacağını bildiriyor, başka bir yaptırım uygulamıyordu. Hoseb, Karakin’in yaptıklarının kesinlikle menedilmesi gerektiğini savunurken anlattıklarının duyulması halinde patrikhanenin piskoposunu temize çıkarmaya çalışacağından emindi. Ancak bu yıllarda patriklik vazifesinde bulunan Aşıkyan Efendi komiteciler ve ayrılıkçı düşünceler aleyhinde bulunan bir zattı. Üstelik patriğin hedef alındığı Kumkapı Nümayişi düzenleneli henüz bir yıl bile olmamıştı. Bu sebeple Hoseb Efendi’nin İstanbul’a uzak bir vilayette yaşadığı için patriğin düşüncelerine tam olarak hâkim olmadığı düşünülebilir. Hoseb Efendi’yle alakalı değerlendirilmesi gereken bir ihtimal de Piskopos Karakin’e düşmanlık güttüğü için görevden alınmasını temin etmeye çalışıyor olduğudur. Ancak bizce bu da zayıf bir ihtimaldir. Zira bu yıllarda hükûmet Piskopos Karakin’in fesad hareketlerine dair de bilgi sahibidir. Netice olarak hükûmet Hoseb’i işe karıştırmadan tahkikat yürütülmesine karar vermiştir1438.
1437 BOA. DH. ŞFR. 358/99, 30 Aralık 1905.
1438 BOA. Y. PRK. UM. 23/23, 14 Ekim 1891.
369
Papa oğlu Karabet ise 1894 yılında polis karakoluna giderek komiteci Ermenilerden şikâyetçi olmuş ve yardım istemiştir. Karabet ve kardeşi Markre verdikleri ifadede şunları anlatmışlardır:
“Efendim! Bundan birkaç gün evvel ikamet ettiğim eve, Tepebaşı mahalleli Vahanla başı şapkalı ve bellerinde revolverler ve kamalar bulunan tanımadığımız iki adam geldi. Vahan bize, ‘Ermeni komitelerine alınacak silah için hissenize sekiz lira isabet etti, bu parayı tedarik ediniz, birkaç gün sonra size bir mektupla bir adam gelecektir. Parayı ona teslim edersiniz’ dediler ve gittiler. Birkaç gün sonra Vahan’ın arkadaşlarından Rupen bir mektup getirdi ve sekiz lirayı istedi, paramız yoktu. Olsa da vermek istemiyorduk. ‘Şimdi param yok, sonra icabına bakarız’ dedik ve savdık. Fakat akşamüzeri yine geldi ve ‘sekiz lirayı şimdi vermezseniz evinizi yakacağız, çocuklarınız, karılarınızı köpek gibi boğazlayacağız, sizi de sokak ortasında parça parça edeceğiz’ deyip gitti. Ne yapacağımızı şaşırdık. Murahhasa efendiye gittik derdimizi anlattık. ‘Ben din işlerinden baka bir şeye karışmam; yalnız milletinin arzusuna aykırı hareket edenin sonu hayır olmaz’ diye o da komitecilere taraftarlık etti. Nihayet efendim dün gece, gece yarısına doğru, Vahan yanında dokuz-on kişi ile evimize baskın etti; biz kapıları güzelce kapamış arkalarına dayak koymuştuk; evimizin arka tarafında bağ avlusu vardır; oradan yavaşça sıvıştık; biraz sonra devriyeye rast geldik. İşi anlattık, bilmem artık onlar ne yaptılar”1439.
Bunun üzerine harekete geçilerek suça karıştıkları tespit edilen Yeni Kilise mahallesinden Hafo, Nomo, Marko adlı komiteciler ve Kazancı oğlu Mıgırdıç yakalanmıştır1440. Yalnız bu yıllarda Van’daki Ermeni ahaliyi tehdit eden sadece Vahan ve arkadaşları değildir. Besik oğlu Besabinik de Ermeni muteberanın evlerine tehdit
1439 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 150-151; M. Salih Mercan, “Van’da Ermeni Olaylarının Başlaması”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 8 Kış/Winter, Van, 2005, s. 22; Bolat, s. 119. Ayrıca Davut Kılıç, Tarihten Günümüze İstanbul Ermeni Patrikhanesi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2008, (Tarihten Günümüze), s. 215.
1440 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 163-164; Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 151; Hocaoğlu, Arşiv, s. 333.
370
mektupları atarken yakalanmış ve üç sene müddetle kalebentlik cezasına mahkûm edilmiştir1441.
Bunun ardından 19 Mayıs 1896 gecesi Van bahçelerinin sonundaki Çakılbend karakolu civarında yaşayan bir Ermeni tüccarın evine üç Ermeni girmiştir. Olayın haber alınması ile bölgeye intikal eden asayiş güçleri tüccarın evini sararak içerideki Ermenileri yakalamışlardır. Yakalananlardan biri eve ihtilal komitesi için para talep etmeye gittiklerini itiraf etmiştir1442.
Boston Şehbenderi Avram Fahri de 12 Aralık 1912’de Washington Sefareti’ne bir mektup göndererek kilometrelerce uzaktaki ülkesi hakkında çeşitli haberler vermiştir. Buna göre Van’daki Taşnak mensupları Ermeni karyelerinde dolaşarak buralardaki ahaliye Kürtlere karşı kendilerini savunmaları için silah temin etmelerini emrediyorlardı. Ermeniler bunu kabul edince bu kez parayı verirlerse silahları bizzat tedarik ederek teslim edeceklerini söylüyorlardı. Komitecilerin aslında Taşnak komitesinden ayrıldıkları ve Kafkasya’daki bir Ermeni tarafından yönetildikleri dedikodusu da buralarda dolaşıyordu. Şehbender, Van’da yaşananları kendisine haber veren Ermeninin ahaliye reva görülen bu halin sonlandırılmasını istediğini bildiriyordu. Avram Fahri, yaşananların Bulgaristan ve Yunanistan’ın Makedonya’ya saldırdıklarında Makedon karyelerindeki ahaliye uyguladıkları şiddetle aynı olduğunu düşünüyordu. Şehbenderin Washington Sefaretine verdiği bilgiler Hariciye Nezareti’ne havale edilmiştir. Nezaret iddiaların ciddiyeti üzerine derhal Dâhiliye Nezareti’ne başvuracak ve Ermeni ahalinin kurtarılmasına girişilmiştir1443.
2.3.3.12. Trabzon Vilayeti
Komiteciler Trabzon’da tüm Osmanlı ülkesinde uyguladıkları tehdit yönteminden farklı bir yöntem izlemişlerdir. Bu yol Ermeni zenginlerinden para alınabilmesi için şahısların değil doğrudan kilise binasının tehdit edilmesidir. Bu amaçla hazırlanan tehditnâme 14 Ocak 1907’de Trabzon Ermeni Murahhasalığı’nın kapı aralığından atılmıştır. Görevliler tehditnâmeyi açtıklarında Ermeni zenginlerinden talep edilen
1441 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 41.
1442 BOA. DH. ŞFR. 192/7, 20 Mayıs 1896.
1443 BOA. HR. SYS. 2743/62 lef 1, 12 Aralık 1912.
371
paranın ödenmemesi halinde kendilerine her türlü fenalığın yapılacağı ilanıyla karşılaşmışlardır. Komiteciler, Trabzon’a yarım saat uzaklıkta bulunan Kaymaklı kilisesinin ilk hedefleri olacağını ve burayı yakacaklarını da belirtmektedir. Hakikaten de aynı gece bu kilisenin tütün damı ateşe verilmiştir. Yangın söndürüldükten sonra etrafta yapılan incelemede tehdit varakasının bir suretinin de kilise yanındaki ağaçlardan birine asıldığı görülmüştür1444.
2.3.3.13. Amerika
2.3.3.13.1. Mihran Karagözyan
Amerika, Veragazmyal Hınçak Komitesi kurulduktan sonra adeta bu hareketin merkezi haline gelmiştir. New York şehrindeki bazı Ermeniler bu hareketin içinde yer almış, komiteciler Amerika’dan İstanbul’a uzanarak burada açılan şube aracılığıyla Türk ve Ermeni tüccarlarından para toplamak istemişlerdir. Komite İstanbul’daki iki Ermeni ve iki Müslüman talep ettikleri paraları ödemezlerse öldürüleceklerini bildirmiştir1445. New York’ta yaşayan Ermeni tüccarlardan on tanesine tehdit mektubu gönderilmiş ve her birinden ayrı ayrı 10 bin dolar talep etmişlerdir. Ödeme yapmayan ve komiteciler aleyhinde olan Ohannes Tavşancıyan’ı ise katletmişlerdir1446.
Amerika’da yaşayan ve tüccar olan Mihran ya da Miram1447 Karagözyan da Tavşancıyan Efendi’nin cinayetinin azmettiricisi ve komite reislerinden Martugesyan tarafından tehdit edilen Ermenilerdendir. Karagözyan’a 1905 yılında gönderilen mektupta Ermeni ihtilal fonuna 100.000 dolar vermediği takdirde öldürüleceği bildirilmektedir1448. 29 Ağustos 1905’te kırmızı mürekkeple yazılmış bir mektupla gönderilen mektup “Liste nihayet henüz kapanmadı. Başkaları da olabilir ve sıradaki siz olabilirsiniz.” cümleleri ile bitirilmiştir.1449
1444 BOA. Y. PRK. ASK. 243/29, 15 Ocak 1907; Trabzon’da Ermeni, s. 129; Gürdamur, s. 102.
1445 BOA. ZB. 599/19, 26 Kasım 1907; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 193-194.
1446 BOA. ZB. 597/113, 27 Ağustos 1907; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 192-193.
1447 Karagözyan Efendi’nin ön adı Osmanlı Arşiv belgelerinde “Mihran”, dönemin Amerikan gazetelerinde ise bazen “Miram”, bazen “Mihran” olarak kullanılmaktadır. Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 125; “Police Say Hunchakists Fire The Parker Building”, The Washington Herald, 19 Ocak 1908; “Armenian Priest Guilty”, The Washington Herald, 28 Şubat 1908.
1448 “Long Chain-Of Evidence Points to Priest as Blackmailer”, The Marion Daily Mirror, 1 Ağustos 1907; “Hunchakist Blackmailer”, The Sun, 26 Şubat 1908.
1449 “A Bad Priest This”, Abilene Weekly Reflector, 8 Ağustos 1907; “Hunchakist Blackmailer”, The Sun, 26 Şubat 1908.
372
Komite bu tehdidin arkasından bir süre sessiz kalmıştır. Ancak Ohannes Tavşancıyan suikastından dört saat sonra Karagözyan’a bir tehdit mektubu daha gönderilmiştir. Dükkâna gelen Ermenice bir mektupta tüccara şöyle seslenilmektedir:
“Taleplerimizi kabul etmeyen ve size kabul etmemenizi tavsiye eden Tavşancıyan'ı az önce öldürdük. Ona ne olduğunu görüyorsunuz. Öyleyse uyarıyı dikkate alın ve istediğimiz parayı bize vermeye hazır olun. Ödeme yapmazsanız sadece iki hafta yaşarsınız.”1450
Karagözyan mektubu yetkililere teslim edince tahkikat başlamıştır. Aynı gün Bostonlu Ermeni tüccar Moses H. Kulesiyan ve Ermeni yayınevi başkanı D. M. Arshag'a da tehdit mektupları gönderildiği ve bu mektupların Tavşancıyan cinayetinden bir saat sonra postaneye verildiği bilgisine ulaşılmıştır. Kulesiyan’a gönderilen tehdit varakasında şunlar yazmaktadır:
“Kardeşim, bugün Tavşancıyan'ı öldürdük ve gelecek pazartesi seni öldüreceğiz. Sen bir milyonersin ve komitemize hiçbir şey vermiyorsun. İnan bana öleceksin.”1451
Kilim tüccarı Levon Harputyan’a gönderilen mektupta ise kendisiyle birlikte eşi ve çocukları da ölümle tehdit edilmektedir. Mektupta Harputyan’a “Ödeme yapmazsan canını alacağız. Hatta daha fazlasını yapacağız; karınız ve çocuklarınız aracılığı ile size vuracağız.” denilmektedir1452.
Tavşancıyan Efendi’nin öldürüldüğü gün Gülabi Gülbenkyan’a da “İstanbul Ermeni Devrimci Terör Örgütü” imzasıyla bir tehdit mektubu gönderilmiştir. Ölüm Fermanı başlıklı mektupta Gülabi Efendiyle birlikte kardeşleri de tehdit edilmekte ve şöyle denilmektedir:
“Ölüm Fermanı
İstanbul Ermeni Devrimci Terör Örgütü yöneticileri, tüm milli özgürlük çağrılarına tamamen sağır olan üç kardeş Harutyun Gülbenkyan, Gülabi Gülbenkyan ve Patrick Gülbenkyan'ı ölüme mahkûm etti. Amerika'da Harutyun ve Gülabi Gülbenkyan'ın kararını veren yönetim kurulumuz, görev ve ölüm arasında karar vermeleri için onlara 24 saat süre veriyor.”
1450 “The Stamp on Murder Plot”, The Sun, 25 Temmuz 1907.
1451 “Martoogessian Accused”, The Sun, 25 Temmuz 1907; “Rich Armenian Warned”, The Bemidji Daily Pioneer, 29 Temmuz 1907.
1452 “Threaten Wives and Children of Rich Armenians”, The Evening World, 25 Temmuz 1907.
373
Aile bunun ardından “27 Haziran 1907 İstanbul” tarihli bir tehdit mektubu daha almıştır:
“Ne hapishane ne de asılmak, görevimizi sonuna kadar yerine getirmemizi engelleyemese de bilmeniz gerekir. Bu mektuba ihanet ederseniz ya da birimizin kafasındaki tek bir saça zarar verirseniz- buna karşı bütün aileniz yok olmuş sayılır”1453.
Komite sonraki 6 ay boyunca Ermeni tüccarlarına herhangi bir saldırıda bulunmamıştır. Ancak 11 Ocak 1908’de Parker gökdeleninde çıkan bir yangın sakin günlerin sonunu getirecektir. Parker gökdeleni Mihran Karagözyan’ın işyerinin de bulunduğu bir binadır. Yangının söndürülmesi sırasında burada bulunan polisler arasında bir dedikodu yayılmıştır. Dedikoduya göre yangını Papaz Martugesyan’ın tutuklanmasından dolayı intikam almak isteyen Hınçaklar çıkarmıştı. Zira papazın tutuklanmasından Karagözyan’ın da içinde bulunduğu bir grup sorumlu tutuluyordu1454.
Olayla alakalı başlayan tahkikatta komitenin Karagözyan’dan 50.000 dolar talep ettiği ve tüccarın bu talebi reddettiği öğrenilmiştir. Polisin araştırması yangından bir gün önce Parker gökdeleninin dördüncü katındaki ofise giden iki adamın Karagözyan’ı görmek istediğini ve sonra ortadan kaybolduğunu ortaya çıkarmıştır. Böylece üç itfaiyecinin hayatını kaybettiği yangının Hınçaklar tarafından çıkarıldığına kanaat getirilmiştir. Hınçak şantajına boyun eğmeyen tüccar Karagözyan Efendi yaşananlardan öyle etkilenmiştir ki kendini günlerce evine kapatarak dışarıya çıkmayı reddetmiştir. Karagözyan’ın öldürülebileceği ihtimaline karşı özel dedektifler tarafından korunmaya başlamıştır. Polis bir taraftan da yangından önce Parker gökdelenine gelen adamları ve diğer Hınçakları aramaya başlamıştır1455. Yapılan tahkikat neticesinde Karagözyan’dan para talebinde bulunan ve yangını çıkardığı anlaşılan Parsih Nevrozyan yakalanarak tutuklanmıştır1456.
1453 “Armenian Priest Indicted”, Alexandria Gazette, 1 Ağustos 1907; “Murder Plots Bared”, New-York Tribune, 1 Ağustos 1907. Washington elçisi Mavroyeni Bey hesabına muhbirlik yapan Bogigian 1894 yılı Şubat ayında Gülbenkyan kardeşlerin komiteye para yardımı yaptıklarını ihbar etmişti. Kardeşlerin 1907 yılında aldıkları tehdit mektupları da göz önüne alındığında uzun zamandır tehdit edildikleri için komiteye para ödedikleri anlaşılmaktadır. Bilal N. Şimşir, Washington’da Osmanlı Elçisi Alexandre Mavroyeni Bey ve Ermeni Gailesi, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 1, Sayı: 4, Ankara, 2002, (Ermeni Gailesi), 39.
1454 “Two Bodies in Ruins”, New-York Daily Tribune, 12 Ocak 1908.
1455 “Vengeance Cost Three Lives”, The Washington Herald, 19 Ocak 1908.
1456 BOA. ZB. 311/61, 13 Haziran 1908; Recep Karacakaya, kitap, s. 125.
374
Martugesyan şantaj ve hırsızlık suçlarına ek olarak Tavşancıyan cinayetiyle iltimaslı olduğu düşünülerek tutuklanınca hiç olmazsa Karagözyan olayından kurtarılmak istenmiştir. Bu amaçla mahkemede şahitlik yapan Martin T. Manton, Karagözyan’ın Hınçak mensubu olduğunu iddia ederek İngiltere ve Fransa ile askeri bir bağlantısı olup olmadığının araştırılmasını istemiştir. Ancak Karagözyan’ın yaşadıkları ortada olduğundan Manton’un iddiaları ciddiye alınmamıştır. Karagözyan ise kendisinin Türk uyruklu bir Ermeni olmasından dolayı komiteye ödeme yapmadığını belirtmiştir.
Bunun ardından kürsüye tanık olarak Karagözyan’ın çalışanlarından Hayof Sarrafyan çağırılmıştır. Sarrafyan, Martugesyan’ın kendisine gelerek Mihran Efendi’nin parasını almak için yardım istediğini söylemiştir. Sarrafyan bunu neden yapacaklarını sorduğunda papazın kendisine yalnızca “amaç” için olduğunu söylediğini iddia etmiştir. Sarrafyan bunu duyunca plâna dâhil olmak istememiştir. Papaz ise ret cevabı alınca Sarrafyan’a “o zaman sende öldürüleceksin” tehdidini savurmuştur. Mahkeme, kendisi de Hınçak mensubu olan Sarrafyan’a neden böyle davrandığı sorunca yaşam mottosunun “İyi iyidir, kötü kötüdür” olduğunu ve bu sebeple teklifi reddettiğini beyan etmiştir1457.
Mihran Karagözyan mahkemede Hınçakların kendisine sekiz mektup gönderdiğini, Martugesyan’ın kendisini hususi olarak çağırarak para talebini yenilediğini; Harutyun Gülbenkyan ise üç mektup aldığını ve Hınçakların şehirde yaydıkları terör yüzünden tüccarların haftalarca evde kapalı kaldığını belirtmiştir. Gülbenkyan, yaşadıkları korkuyu anlatırken evde saklandıkları günlerde birbirlerini her gün arayarak hâlâ hayatta olup olmadıklarını kontrol ettiklerini belirtmiştir. Daha sonra kürsüye gelen kilim tüccarı Bedros Kazancıyan, Tavşancıyan Efendi’nin öldürüldüğü gün kendisinin de bir “ölüm mektubu” aldığını söylemiştir. Kazancıyan, 200 pound talebiyle gönderilen birkaç mektuptan sonra Martugesyan’ın kendisini aradığını da anlatmıştır1458. Papazlıktan atılan Martugesyan’ın davası 27 Şubat 1908’de sona ermiş ve jüri tarafından suçlu bulunan rahip 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır1459.
Altı yıllık sessizlikten sonra bu kez Taşnak komitesi harekete geçerek komitelere destek vermeyen Mihran Karagözyan Efendi’ye suikast düzenlemeye karar vermiştir.
1457 “Hunchakist Backmailer”, The Sun, 26 Şubat 1908.
1458 “Death Letters Sent-Armenians Testify to Their Fear at Former Priest’s Trial”, New-York Daily Tribune, 26 Şubat 1908.
1459 “Five Years For Unfrocked Priest”, The Colombia Herald, 6 Mart 1908.
375
Böylece Harutyun Gülbenkyan gibi milyonerlerle, Kostikyan ailesi mensubu Bedros Kazancıyan ve Armen P. Olean gibi daha az zengin olanlara gözdağı vermek hedeflenmiştir. Tüccarın infazı için görevlendirilen kişi Karagözyan’ın yakınlarından biridir. Komite böylece tüccara kolaylıkla ulaşıp onu ortadan kaldırmayı düşünmüştür. Katil adayı, Karagözyan’dan iyilik görmüş bir isim, Armenak Kazaryan’dır. Kazaryan, 1913 yılında Ellis Adası’na geldiğinde kimseyi tanımıyordu. Cebinde parasının olmadığı günlerde Karagözyan’la tanışmış; onun yardımını görmüş ve arkadaşı olmuştu. New York şehrinde güvende olmadığını hisseden komite mensupları Philadelphia’ya taşındıkları sırada Kazaryan’la tanışmıştır. Kazaryan, 10 Aralık 1913’te düzenlenen bir toplantıya katıldığında burada 15 komite mensubuyla bir araya gelmiştir. Bu adamlar Kazaryan’a “memleketin ürünlerini satarak milyonlar kazanan ancak kendi milletinin yardım çığlıklarına sağırken Türklere yardım eden bir hainin ortadan kaldırılması için” seçilen kişi olduğunu söylemiştir. Kazaryan’a yapacağı iş için para vaat edilmiş, kaçması için her türlü yardımın yapılacağı, yakalanırsa ailesinin geçiminin sağlanacağı ve vatansever olarak tarihe geçeceği belirtilmiştir1460.
Kazaryan kendisine yardım eden bir adamı öldüremeyeceğini söyleyerek teklifi reddetmiştir. Ayrıca komitecilere Mihran Karagözyan'ı vatan haini olarak sınıflandırmakla yanıldıklarını ve ölümünün felaket olacağını belirtmiştir. Komiteciler ölüm emrinin yüksek konsey tarafından verildiğini ve itaat etmemesi halinde kendisinin de ortadan kaldırılacağını söylemişlerdir. Genç Ermeni bu tehdit karşısında sessiz kalarak konuyu düşüneceğini söyleyince kendisine birkaç gün süre verilmiştir. Ancak Kazaryan’ın kararı en başından bellidir. Bu sebeple ilk işi Karagözyan'ı tehlikeye karşı uyarmak olmuştur. Kazaryan, üç gün sonra işlerini tamamlayarak komisyonun emrini yerine getirmesi için üç günlük süresi olduğu haberini almıştır. Lakin henüz süre dolmadan Karagözyan’ın uyarıldığı ortaya çıkınca Kazaryan’ın infaz edilmesine karar verilmiştir. Durumdan habersiz olan Ermeni, 18 Aralık'ta üç arkadaşı tarafından Batı Philadelphia'nın ıssız bir yerinde yürüyüşe davet edilmiştir. Burada karnından vurularak ağır yaralı halde hastaneye kaldırılmıştır1461.
1460 “Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914.
1461 “Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914.
376
Bölge Savcısı Whitman, New York, Philadelphia ve diğer birkaç şehrin polisi, milyoner halı tüccarı Mihran Karagözyan'ı öldürmeyi reddeden fakir Ermeni genci Armenak Kazaryan'ın öldürülme teşebbüsünü tahkik etmeye başlamışlardır1462.
Tahkikatta Karagözyan’ın 12 Aralık’ta Philedelphia'dan gelen ve A. Domian'a 7000 dolar gönderilmesini talep eden bir mektup aldığı da anlaşılmıştır. Bu arada Kazaryan’ın üç kişi tarafından saldırıya uğradığı iddiası incelenmiş ve yarayı kendi kendine yapmış olabileceği ihtimali de düşünülmüş ancak polis kısa bir soruşturmadan sonra bu davayı düşürmüştür1463.
Karagözyan, Kazaryan’ın vurulduğunu öğrenince gence aylık 200 dolar maaş bağlamıştır. Bir taraftan da polis memurları görevlendirilerek konuyla alakası olabileceğine inanılan Martugesyan’ı aramak için Los Angeles’a gönderilmiş ancak papazla alakalı görüşülen herkes papazın yaşananlara bir alakası olmadığını beyan etmiştir. Kazaryan’ın anlattıklarının doğru olup olmadığını öğrenmek için de gizli bir müfettiş görevlendirilmiştir. Philadelphia Postane Müfettişi McVickar, Kazaryan’la görevinin ne olduğunu paylaşmadan bir görüşme yapmış ve genç Ermeninin Amerika’ya gelmeden önce 10 Türkü ve bir Ermeni kadını öldürdüğünü öğrenmiştir. Bunun üzerine Kazaryan’ın kahraman olduğu düşüncesi yerini başka fikirlere bırakmıştır. Zira Karagözyan şehirdeki pek çok Ermeni hayır kurumunun en önemli mali destekçisidir. Üstelik her yıl yüzlerce kişiye iş imkânı sağlamaktadır. Polis ayrıntılı bir tahkikata girişince Kazaryan’ın Karagözyan’ı öldürmeye çalışanlar tarafından yaralandığı hikâyesini uydurduğuna, tüccardan 7.000 dolar para sızdırmaya çalışanın da bu kişi olduğuna karar vermiştir. Bunun ardından bir plân yapılmış ve Philadelphia posta müfettişleri Kazaryan’a Karagözyan’ın kendisine tahsis ettiği maaşı alacağı postaneyi bildirirek onu tuzağa çekmiştir. Kazaryan postaneye geldiği sırada tüccardan mektup yoluyla 7.000 dolar talep ettiği gerekçesi ile tutuklanmıştır1464. Armenak’ın ardından
1462 “Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914.
1463 “Pensioned "Hero" Held As Plotter”, New-York Tribune, 26 Nisan 1914.
1464 “Pensioned "Hero" Held As Plotter”, New-York Tribune, 26 Nisan 1914. Konu Boston Şehbenderliğinden Hariciye Nezareti’ne gönderilen 6 Ocak 1914 tarihli raporda kısaca özetlenmiştir. Tahkikat tamamlanmadığından Kazaryan’ın asıl amacı bildirilememiştir. BOA. HR. SYS. 2743/65, lef 2, 6 Ocak 1914; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 208-209.
377
Garabed Narinyan’da benzer bir suçlamayla yakalanarak New Haven’da tutuklanacaktır1465.
2.3.3.13.2. Worcester
New York’a bağlı Worcester şehri Osmanlı Ermenilerinin Amerika’daki köklerini saldığı ve buradan ülkenin pek çok yerine dağıldıkları bir başlangıç noktası olma özelliği taşımaktadır. Ermeniler kendi anlatımlarına göre bu şehre girdiklerinde Amerika’ya geldiklerini anlamışlardır1466. Ancak şehirdeki yaşam her zaman günlük gülistanlık değildir. Zira 1890 yılı ağustos ayında burada yaşayan Ermenilere “Vatanperver” unvanı takınan bir komite tarafından imzasız mektuplar gönderilerek 25 ile 50 dolar arasında meblağlar talep edilmiştir. Bu insanlara ödeme yapmazlarsa yaşamlarını Amerika’da sürdürüyor olsalar da Osmanlı Devleti nazarında asi ve suçlu gösterileceklerine dair tehditlerde bulunulmuştur1467. İddialarına göre ödeme yapmayı reddeden Ermenilerin ağzından yazılan muzır mektuplar Armenia gazetesi nüshalarıyla yaşadıkları yerlere kadar gönderilecektir. Sırf bu sebeple bir suçları yokken takibe alınma korkusu yaşayan Ermeniler çok istedikleri halde vatanlarına dönemez bir hâle gelmiştir1468.
Harput ahalisinden Serkiz Bogosyan, Simon Bağdikoğlu ve Serab oğlu Bogos da aynı tehditlere maruz kalmışlardır. Bu üç Ermeni memleketlerine dönmek için pasaport almak üzere Worcester Şehbenderliği’ne gitmişlerdi. Serkiz, Simon ve Bogos burada komitecilere dair bazı şikâyetlerde de bulunmuşlardır. Zira bu kişilere Marsilya’ya vardıklarında Mıgırdıç Portakalyan’ın yanına giderek on iki Osmanlı lirası vermeleri emredilmişti. Eğer bunu yapmazlarsa haklarında üretilen iftiralar Osmanlı Devleti’ne haber verilecekti. Ayrıca Osmanlı Devleti’ne girmesi yasak bir gazete bu üç Ermeninin adına Harput’a gönderilecekti. Şehbender, Serkiz, Simon ve Bogos’un bu anlattıklarını doğrudan Hariciye Nezareti’ne de yazmalarını ve tehdit mektubunun bir suretini eklemelerini tavsiye etmiştir. Şehbenderlik yaptığı ilk incelemede işin sorumlusunun Panatelyan adında biri olduğunu öğrenmiştir. Esasında Panatelyan iki yıl önce kendisini
1465 “Pensioned "Hero" Held As Plotter”, New-York Tribune, 26 Nisan 1914.
1466 S. Hagopian, “The Armenian Community of Providence, Rhode Island, up to 1937”, The Armenian Review, Vol: 35, No: 4, Watertown, 1982, s. 340; Akter, Worcester, s. 50.
1467 Akter, Tehcir Öncesi, s. 121.
1468 BOA. Y. A. HUS. 238/53 lef 3, 5 Ağustos 1900; Eyicil, Maraş’ta Ermeni, s. 127.
378
Worcester Şehbender Vekâleti'ne tayin ettirebilmek için uğraşmış bir şahıstı. Bu olmayınca farklı uğraşlar içine girmişti. Şehirde Ermeni kilisesi inşa etmek iddiasıyla para toplamaya çalışıyordu. Bu uğurda Paris ve Londra’ya kadar gitmişti.1469. Panakelyan’ın bu paralarla gerçekten kilise mi inşa edeceği yoksa komite için mi harcayacağı ise anlaşılamamıştır.
2.3.3.14. Fransa
Paris’te de çok sayıda Ermeni komiteci yaşamaktaydı. Burada “Paris Brüksel Cenevre” adıyla faaliyet gösteren komite 1907 yılının aralık ayında İstanbul Sirkeci’deki İhsanbey Hanı’nda Amerikan bezi ticareti ile uğraşan Kirkor Evrenyan Efendi’ye mektup göndererek 10 bin frank talep etmiştir. Paris Sefareti tehditten haberdar olunca Fransa, Belçika ve İsviçre hükûmetlerine müracaat edilerek mektubu imzalayanların kimler olduğunun tespit edilmesini ve lazım gelen adli işlemin yapılması talep etmiştir1470.
Tahkikat devam ederken ilginç bir gelişme yaşanmış; Cenevre’deki Kredi Lion Bankası’na bir başvuru yapılmıştır. Başvuruyu yapan Bernar Levi adlı Lehli bir Musevidir. Levi, Evrenyan Efendi’nin yazdığı çeki bozdurmak istemektedir. Tüm resmî kurumlar çeki bozdurmaya bir Ermeninin gideceğini düşünürken bir Musevi’nin ortaya çıkması şaşkınlık yaratmıştır. Osmanlı Hükûmeti harekete geçerek Bernar Levi aleyhinde bir dava açılmasına ve kendilerine iadesini talep etmeye karar vermiştir1471.
2.3.3.15. Gürcistan
Osmanlı Ermenilerinin yurtdışındaki ticari faaliyet alanlarından biri de Rusya yönetimi altında bulunan Batum’dur. Ancak ayrılıkçı Osmanlı Ermenileri de komite faaliyetleri gereği Rus tebaasından Ermenilerle birlikte şehirde birtakım faaliyetlerde bulunuyordu. Batum Zabıta-yı Hafiyye Müdürlüğü bunların hareketlerini takip ederek Osmanlı hükûmetine bilgiler veriyordu. 1903 yılı Eylül ayında alınan bir habere göre Osmanlı ve Rus Ermenileri birlikte hareket ederek Batum’daki Ermeni ticarethanelerine
1469 BOA. HR. SYS. 2823/15’ten aktaran Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 48-50.
1470 BOA. BEO. 3233/242431 lef 3, 16 Aralık 1907; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 105; BOA. HR. SYS. 2866/57, 16 Aralık 1907.
1471 BOA. BEO. 3255/244089, 23 Şubat 1908; BOA. ZB. 352/4, 16 Mart 1908; BOA. BEO. 3274/245518, 21 Mart 1908.
379
imzasız tehdit mektupları göndermiş ve her birinden servetleri derecesinde para talep edilmiştir. Toplanan paraların Hınçaklara aktarıldığı şehirde ödeme yapmayanlar acımasızca katledilmişlerdir1472.
2.3.3.16. İngiltere
Hayatına İngiltere’de devam eden Osmanlı Ermenileri de ülkelerinden binlerce kilometre uzakta komite tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Zeytun’un Acin karyesinden Atamyan ve fedai Aram Saraydaryan burada yaşayan ahaliye tehditlerde bulunmuşlardır1473. Atamyan, Liverpool’da bir misafirhane açmış ve komitenin tebliğ ettiği vazifeleri yerine getiriyordu. İşlerini halletmek için şehbenderhaneye gidip gelen Osmanlı Ermenilerinin yoluna çıkan Atamyan, buradaki komiteciler hakkında ihbarda bulunurlarsa 15 gün içinde öldürüleceklerini söyleyerek tehditlerde bulunmuştur1474.
2.3.3.17. Yunanistan
7 Şubat 1907’de Rumeli Müfettiş-i Umumiliği’ne başvuran Osmanlı Ermenisi bir kişi devlete ihbarda bulunmasından dolayı tehdit altında olduğunu yazmıştır. Kahveci olduğunu söyleyen bu şahsın anlattıklarına göre hemşehrisi olan Vartanes Huyukluyan ve Artin Kalaycıyan fesad hareketler içindeydi. İki Ermeni nerede ikamet ettiği belli olmayan Kemahlı Atanos’u Selanik’e getirmişlerdi. Atanos bir süre burada kaldıktan sonra Kemah’taki düzeni bozmak için geri gönderilmesine karar verilmişti. Ancak Atanos’un nüfus tezkeresi olmadığı için plânları ertelenmişti. Bu esnada vefat eden Toros adlı bir Ermeninin nüfus tezkeresi Atanos’a verilince Osmanlı Devleti’ne girmeyi başarmıştı. Polis memuru Kazım Efendi, Vartanes Huyukluyan ve Artin Kalaycıyan’ın yaptıklarını öğrenince iki Ermeni yakalanmıştı. İki Ermeni bir süre tutukluluğun ardından tahliye edilincekendilerini ihbar eden kahveci için sıkıntılı günler başlamıştır. Zira komiteciler ihbarı yapan kahvecinin kimliğini öğrendikten sonra bu kişiyi erkek kardeşini öldüreceklerini söyleyerek tehdit etmeye başlamışlardır. İşte bu sebeple hükûmete müracaat eden ihbarcı yardım talep etmiştir1475.
1472 BOA. DH. TMIK. M. 154/60, 28 Eylül 1903.
1473 BOA. ZB. 338/87, 27 Mayıs 1906.
1474 BOA. A.} MKT. MHM. 654/21, 8 Nisan 1906.
1475 BOA. TFR. I. ŞKT. 104/10315, 11 Mart 1907.
380
Bunun üzerine tahkikat başlamış ve önce kahvecinin iddialarının gerçekliği araştırılmıştır. Bunun neticesinde Atanos’un Yunanistan’a pasaportsuz firar eden bir Osmanlı Ermenisi olduğu kesinleşmiştir. Atanos’un Selanik’e firar etmesine ve sahte nüfus tezkeresini almasına yardım eden Vartanis idi. Bunun için Atanos’a gereken ilmuhaberi verense bir Ermeni papazıydı. Bunun ortaya çıkması üzerine papazın da ayrılıkçı olduğu anlaşılmış ve hakkında kanuni işlemlerin başlatılmasına karar verilmiştir. Ayrıca Atanos’un tutuklanması için Kemah Kaymakamlığı’na haber ulaştırılmıştır. İhbarcı Ermeninin anlattığı her şeyin doğru çıkmasına rağmen tehdit edildiğine dair bir kanıta ulaşılamamıştır. Bu sebeple Vartanes ve Artin’e resmi bir ceza verilememiş ancak tenbihte bulunulabilmiştir1476.
2.4. Osmanlı Devleti ve Ermeni Muhbirler
Osmanlı Devleti içinde ve dışında yaşayan Ermeniler her zaman devlet taraftarı ya da aleyhtarı olmamış, hangi tarafta nasıl bir rol oynadıkları oldukça değişken bir seyir izlemiştir. Ermenilerin ayrılıkçı hareketlere katılma ve ayrılma sebepleri farklı farklıdır. Komitelerden ayrılma sebepleri genelde pişmanlık yaşamak gibi duygusal alandan aldıkları cezaların affedilmesi gibi mantıksal alana uzanan geniş bir çerçeve içinde konumlanmaktadır. Devlet tarafından affedilen Ermeniler zaman zaman muhbirlik yapmış ve komite terörüne karşı mücadelede gölge elemanlar olarak varlık göstermişlerdir1477. Devlet kendi hesabına muhbirlik yapan bu insanlara mükâfat olarak para vererek bu insanları teşvik etmiştir1478. Bu doğrultuda 1893 Merzifon Ermeni olaylarında çeşitli ihbarlarda bulunan iki Ermeniye de ödeme yapılmıştır1479.
Yalnızca komitelerden ayrılanlar değil, devlet nizamı içinde yetişmiş sadık ahalide ayrılıkçı hareketlere dair haber aldığında yetkililere bilgi vermiştir. Örneğin
1476 BOA. TFR. I. ŞKT. 104/10315, 11 Mart 1907.
1477 Bitlis’te tutuklu olan İstanbullu muallim Muziyan Vahan ve arkadaşı Monozlu Muallim İstepan padişaha çektikleri telgrafta şunları yazmaktadır: “Fesat komitesi iğfalatıyla Bitlis’te mahkûm olmuş idik. Avrupa ve Desaadet’te komitelerin esrar-ı mühimmesini bildiğimiz halde istinkak ve muhakememizde faş edemedik. Bu komitelerin Dersaadet’teki tedabir-i mühimmeleri ve muharebe vesair mefsedete mahsus ecza-i mühikesini biliyoruz. Zat-ı Hümayûn-ı Şahanelerine pek mühim malumatımız vardır. Şan-ı hükümdarinize layık olmadığı üzere mukaffi olduğumuz cürmümüzün bu yevm-i mübarek hürmetine affıyla burada ifşa edemeyeceğimiz Dersaadet’e müte’allik esrar-ı mühimme için Dersaadet’e celbimize emr ve ferman-ı şeninşâhîlerini istirham eyleriz.” BOA. Y. PRK. AZJ. 23/127, 12 Nisan 1893.
1478 BOA. A. MKT. MHM. 627/31, 24 Haziran 1896; Işıksal, Ermeni, s. 50.
1479 BOA. DH. ŞFR. 161/72, 28 Eylül 1893.
381
devlet okullarında okuyan öğrenciler komite taraftarlarının hareketlerini yakından izlemiş ve dikkate değer buldukları bilgileri hızla hükûmete aktarmaya gayret etmişlerdir. Mesela Mekteb-i Tıbbiye birinci sınıf öğrencisi Erenköylü Basmacı Tatyos oğlu Kirkor Herand adlı delikanlı sınıf arkadaşlarından Yervant Mıgırdıç hakkında jurnal vererek kendisini ihbar etmiştir. Çocuğun anlattığına göre Yervant Mıgırdıç, üç ay önce Rusçuk’a firar eden Mardiros Mıgıryan ile haberleşmekte ve evinde muzır evrak saklamaktadır. Ayrıca Yervant, Kirkor’a Ermeni patırtısında şapkalı bir adamın kapılarına bir mektup bırakarak iki hafta sonraki yeni patırtıda evlerine ihtiyaçları olduğunu söyleyince evlerinden ayrılıp adaya gittiklerini beyan etmişti. Kirkor bu bilgiyi hükûmete ulaştırmıştır1480. Devlet, muhbirleri sayesinde yalnızca Osmanlı sınırı içinde değil, dünyanın pek çok yerinde ayrılıkçıları kolaylıkla takip edebilmiştir.
Devlet komiteleri ihbar ettikleri için yurtlarını terk etmek ve yeni hayatlar kurmak zorunda kalan vatandaşlarının bir de geçim derdiyle uğraşmasını istememiş ve onlara yardımcı olmaya gayret etmiştir. Bu ihbarcılardan biri Kayserili Agop’tur. Agop, komitenin gönderdiği bir mektubu hükûmete ihbar ettiği için öldürülme ihtimaliyle yüzyüze gelmiştir. Devlet, Agop’un Kayseri’de yaşamasının sakıncalı olduğunu düşünerek Ankara’ya yerleşmesine izin vermiştir. Agop, Ankara’ya yerleştikten sonra Sultan II. Abdülhamid’e bir dilekçe göndererek taltif edilmek istediğini bildirmiş ve kendisine maaş bağlanmasını istemiştir. Dâhiliye Nezareti bunun üzerine Ankara vilayetine muhbirin durumunu sormuştur. Gelen cevapta bahse konu olan Ermeninin sadık bir vatandaş ve şayan-ı merhamet olduğu bildirilerek taltif edilmesinin uygun olacağı bildirilmiştir1481. Dâhiliye Nezareti, Ankara’dan gelen cevap üzerine bu kez Maliye Nezareti’nden maaş tahsisine dair bilgi istediğinde Agop’un maaş tahsisine yetecek hizmeti bulunmadığı anlaşılmıştır. Ancak hükûmet Agop’un zor durumda kalmasını istememiştir. Bu sebeple kendisine 1 Şubat 1896’da 4000 guruşluk bir atiyye-i seniyye verilmesine karar verilmiştir1482.
Muhbirlerin devlet hizmetinde kullanılmasına karar verilerek yeteneklerine göre işlere yerleştirildikleri de olmuştur. Merzifon'da yaşayan Ermeni eşkıyasının
1480 BOA. Y. PRK. ASK. 250/86 lef 2, 1 Ekim 1907.
1481 BOA. A.} MKT. MHM. 618/22 lef 6, 23 Ekim 1895; BOA. DH. MKT. 2072/39, 22 Ekim 1898.
1482 BOA. A.} MKT. MHM. 618/22 lef 3, 13 Şubat 1896.
382
saklandıkları yerleri, faaliyetlerini hükûmete ihbar eden Ressamyan Mıgırdıç’ın oğlu Merzifonlu Ohannes’in suikasta kurban gitmesi ihtimali ortaya çıkınca İstanbul’a gönderilmesine karar verilmiştir. Ohannes 27 Eylül 1893’te alınan kararla polis Bekir Bey’in koruması altında İstanbul’a gelmiştir1483. Ohannes Efendi İstanbul’a geldikten sonra Mıgırdıç Tütüncüyan’ın polislik maaşı kendisine tahsis edilerek göreve başlaması sağlanmıştır1484.
Amasyalı Çömlekçioğlu Tatyos ise komitecilerin elinden kaçamayıp 11 Şubat 1894’te öldürülen bir muhbirdir1485. Devlet, ayrılıkçı hareketlerden memnun olmadığı için hükûmete destek olan Tatyos’un öldürülmesine seyirci kalmamıştır. Konuyla alakalı başlayan tahkikatta muhbirin cesedinin bulunduğu yere 5-6 adım mesafedeki Agop’un evinde kan izleri olduğu görülmüştür1486. Ev sahibi Agop ve oğlu Sefer’in yanlarında başka birkaç Ermeni ile birlikte firar ettiği anlaşılınca cinayetten sorumlu oldukları ortaya çıkmıştır1487. Ayrıca Amasyalı Kürd Manuk oğlu İstepan, Muhtar papazoğlu Agop ve oğlu Mıgırdıç, Ejderoğlu Ohannes, Haçik oğlu Agop, Ehrun oğlu Karabet, Kirişçi oğlu diğer Karabet, Arakel oğlu Kigork, Acem oğlu Haçadur, Ölçekçi oğlu Sergis, Dırdır oğlu Kazar ve oğlu Kigork ve Karabet’in1488cinayete ortak oldukları anlaşılarak tutuklanmaları sağlanmıştır1489.
Amasya’da komite için çalıştığı gerekçesiyle tutuklanan Protestan Ermeni milletinden Dr. Ermeniya bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmiştir. Ermeniya, komitecilik faaliyetlerinden pişman olmuş olacak ki 5 Mayıs 1895 tarihinde mutasarrıf Bekir Paşa’ya giderek Gürcü kılığında yakalanan iki Ermeninin tutuklanması halinde şehirdeki bütün Ermenilerin harekete geçeceğini bildirmiştir. İddiasına göre Ermeniler Gürcü kılığındaki komitecilerin tutuklanması halinde kendilerinin de tutuklanması
1483 BOA. Y. MTV. 86/76, 4 Kasım 1893.
1484 Mıgırdıç Tütüncüyan affedildikten sonra önce polis memurluğu görevinde, sonra Matbuat-ı Ecnebiyye Kalemi’nde istihdam edilmesine karar verilmiştir. BOA. BEO. 330/24696 lef 1, 18 Aralık 1893.
1485 BOA. Y. A. HUS. 290/52, 12 Şubat 1894.
1486 BOA. Y. PRK. BŞK. 35/16, 12 Şubat 1894.
1487 BOA. DH. ŞFR. 164/36, 25 Ocak 1894.
1488 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 17; Recep Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 82.
1489 BOA. DH. ŞFR. 164/36, 25 Ocak 1894.
383
talebiyle hükûmete müracaat edeceklerdir. Ancak doktor önceki faaliyetleri sebebiyle devletin bütün güvenini kaybetmiştir. Bu yüzden ihbarı ciddiye alınmamıştır1490.
Devlet, affettiği kişilerden muhbir olarak faydalanmaya başladığında komiteciler de devreye girmiş ve bu Ermenileri tehdit ederek eskisi gibi kullanmaya çalışmıştır. Sadakatten ayrılmayıp tehdit edildiklerini haber veren eski komiteciler bu kez de suikast tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durumda muhbirin yeri değiştirilerek hayatı korunmaya çalışılmıştır. Tokat postası olayından sonra tevkif edilen Kantar oğlu Ohan postadan çalınan paranın yerini ve gaspçıları ihbar edince bundan sonra meseleye dair elde edeceği bilgileri hükûmete bildirmesi şartıyla tahliye edilmişti. Ancak Ohan’ın muhbirlik yapmaya başladığını hisseden ayrılıkçı Ermeniler kendisine bir mektup ve iki de şişe göndererek bir istekte bulunmuşlardır. Ohan’dan talep edilen şişeleri alarak valinin evi ya da hükûmet konağı civarında gitmesidir. Burada şişeleri yere dökecek ve içindekileri birleştirecektir. Ohan, söyleneni yapmazsa öldürüleceği yönünde tehdit edilmesine rağmen mektup ve şişeleri alarak hükûmete teslim etmiştir. Yapılan incelemelerde şişelerin birinde gliserin, diğerinde ise kezzap olduğu ve bir araya geldiklerinde yanıcı hale geldikleri anlaşılmıştır.
Ohan’ın suikasta uğrayacağı anlaşılınca kendisi gibi muhbirlik yaptığı için hayatı tehlikede olan Kazol oğlu Karabet ile beraber İstanbul’a gönderilmesine karar verilmiştir1491. Böylece iki muhbir İstanbul’a yerleşmiştir. Karabet, kardeşi Mıgırdıç’ın dükkânında tatlıcılık yapmaya, Ohan ise Şehzadebaşı’nda bir manifaturacıda çalışmaya başlamıştır. Karabet tehdidin ortadan kalkmasından bir süre sonra memleketine dönmüştür. Ancak şişeleri ihbar ederek valiye düzenlenecek bir suikastın engellenmesine yardımcı olan Ohan yaşamını İstanbul’da sürdürmüş ve memleketine bir daha geri dönmemiştir1492.
Muhbirlik yaparken öldürüleceği anlaşılarak İstanbul’da yaşamaya başlayan Ermenilerden biri de Perkenek karyesi tahsildarı ve Katolik milletinden Mıgırdıç’tır. Mıgırdıç’ın komiteci olduğundan şüphelenildiği için 11 Ekim 1896’da evi aranmıştı.
1490 BOA. DH. ŞFR. 173/66, 5 Mayıs 1895; BOA. HR. SYS. 2756/18, 5 Mayıs 1895; BOA. HR. SFR. 3.. 440/10, 5 Mayıs 1895; BOA. HR. TH. 155/105, 5 Mayıs 1895; BOA. Y. MTV. 119/86 lef 2, 5 Mayıs 1895; BOA. Y. A. HUS. 327/37 lef 2, 5 Mayıs 1895.
1491 BOA. A.} MKT. MHM. 533/33 lef 2, 15 Ekim 1894.
1492 BOA. A.} MKT. MHM. 533/33 lef 1, 16 Nisan 1895.
384
Arama neticesinde iki adet martini, iki adet revolver, dört yük kadar martini ve revolver fişeği, iki adet Gürcü başlığı ile muzır evraklar ve Truşak gazetesi ele geçirilmişti. Yapılan tahkikat neticesinde Venedik Murat Refail okulundan mezun olan Mıgırdıç’ın komite kurması ve faaliyetlerde bulunması için Taşnaklar tarafından buraya gönderildiği anlaşılmıştı. Mıgırdıç karyede kabzımal kisvesi altında yaşamını sürdürüyordu1493.
Ancak Katolik Ermeni yaptıklarından pişman olup İstanbul’daki bazı silah ile yanıcı ve patlayıcı aletlerin saklandığı yerleri göstermek isteyince başkente gönderilmiştir. Burada Taşnak mensubu ve Rus uyruklu Şabirof’un Galata Sahbus Hanı’ndaki odasını ihbar etmiştir. Kendisinin Sivas’a geri gönderilmesi halindeortadan kaldırılacağı tahmin edildiğinden Katolik Patrikhanesi devreye girmiştir. Patrikhane Mıgırdıç hakkında talep edilen aff-ı umuminin de dikkate alınarak kendilerine teslim edilmesini talep etmiştir1494. Bunun üzerine bir inceleme yapılarak patrikhanenin haklı olduğu anlaşılmıştır. Mıgırdıç’ın af muamelesinin yapılmasının tabii olduğu neticesine varılarak Sivas’a gönderilmemesine karar verilmiştir1495.
Daha önce ayrılıkçıyken kendisine şefkatle davranan devletini bir daha utandırmamak için çabalayan Ermeniler de vardır. Bitlisli Markar, idama mahkûm edilmişken affedilip jandarma olarak devlet hizmetine alınmıştı. Sason’daki Ermeni şakiler kendisinin hâlâ komiteci olduğunu düşünerek Markar’a bir mektup göndermişlerdir. Mektupta Markar’dan silahlanarak hemen komitecilerin yanına gitmesi isteniyor ve dışarıdan gelecek eşkıyalarla birleşerek fesatlık yapacaklarından akçe ve erzak toplanması gerektiği bildiriliyordu. Mektupta eşkıyaya hizmet eden bazı ahalinin adları da vardı. Markar, mektubu alır almaz vilayete götürerek plânın açığa çıkmasını sağlamıştır. Sadakat dairesine girmiş bu Ermeni sayesinde Bitlis’te yaşanabileceklere karşı önlem alınmıştır1496.
Osmanlı Devleti Ermeni tebaasının pişmanlıktaki samimiyetine çok zaman inanmıştır. Ancak zaman zaman büyük suçlara karışan komitecilerin kendisine başvurması üzerine bazı araştırmalara girişerek esas amaçlarının ne olduğunu ortaya
1493 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 425-426; Beyoğlu, s. 199; Abdurrahman İlhan, Arşiv Belgelerine Göre 1915 Yılındaki Tehcir Olayının Sivas’ta Uygulanması, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2008, s. 46.
1494 BOA. DH. TMIK. M. 28/59 lef 1, 14 Şubat 1897.
1495 BOA. DH. TMIK. M. 28/59 lef 2, 23 Şubat 1897; lef 3, 25 Şubat 1897.
1496 BOA. DH. TMIK. M. 131/47, 13 Eylül 1902.
385
çıkarmaya da gayret etmiştir. Zira büyük suçlardan dolayı ceza almaktan kaçanların affedilmesi halinde yeniden ayrılıkçı hareketlere başlaması ihtimali de vardır. Bu Ermenilerden biri 1895 Bayburt olaylarından sonra muhbirlik yapmak istediğini söyleyerek hükûmete başvuran Hindi karyeli Zakar’dır1497. Zakar hakikaten bazı ihbarlarda bulunmuştu ancak ayrılıkçı hareketlerdeki payı düşünüldüğünde onun da diğer komiteciler gibi yargılanması gerekliydi. Zakar aslında alacağı cezalardan kurtulmak amacıyla muhbirlik yapmak istiyordu. Fedai amacının ortaya çıkmasıyla yargılanmaktan kaçamamış ve Ceza Kanununun 58. Maddesi gereği “Memalik-i Şahane’nin bir kısmını bölerek bir Ermenistan oluşturmak istediği için” ömür boyu kürek cezasına mahkûm edilmiştir1498.
Muhbirlik yapan Ermeniler psikolojik şiddete de maruz kalmıştır. Muru oğlu Ohannes bu şiddetin mağdurlarından biridir. Ohannes devlete ihbarlarda bulunduğu gibi bazı muzır evrakları da Ma’mûretü’l-Aziz vilayeti polis müdüriyetine teslim etmişti. Böylece Ermeni müfsidinin nefretini kazanan muhbir bir intikam plânının kurbanı olacaktır. Komiteyle beraber hareket eden Ermeniler, hükûmet yetkililerini Ohannes’le alakalı bazı yalanlarla aldatmayı başarmıştır. Muhbir hakkındaki suçlamalar sebebiyle önce Pötürge’ye sürülmüştür. 12 Temmuz 1898’de buradan Kâhta’ya gönderilmiştir. Ohannes 1 Ekim 1898’de Sadaret Makamı’na bir istida yazarak durumunu arz etmiş ve yaşadığı mağduriyetten kurtarılması için ricada bulunmuştur. Böylece devlet sadık tebaasına kurulan tuzaklardan haberdar olmuş, Ohannes’in yazdıklarını dikkat çekici bularak gerçeğin ortaya çıkarılmasına girişmiştir1499.
Devlet bazı muhbirlerinin saldırıya uğramasının önüne geçememiştir. Üstelik bu Ermenilere her zaman komiteler değil zaman zaman ahali de saldırmıştır. Zira bağımsızlık iddiasıyla etrafta dolaşan müfsitlere itibar eden ahali muhbirlere öfke beslemiş ve fırsatını bulduğunda onları cezalandırmaktan geri durmamıştır. Muhbirlere saldırmak için ufacık bir şüphe dahi yetmiştir. Muş’un Alican karyesinden Bedo buradaki ahalinin öfkesinden nasibini almıştır. Göbes/Göblis Ermenileri kendileri hakkında ihbarda bulunduğundan şüphelendikleri Bedo’yu kendilerince ölüme mahkûm etmiştir.
1497 Özger, 1895 Bayburt, s. 81.
1498 Özger, 1895 Bayburt, s. 103.
1499 BOA. DH. MKT. 2132/101, 12 Kasım 1898.
386
Bedo hakkındaki infaz kararı uygulanmış ve muhbir, 6 Temmuz 1904’te ortadan kaldırılmıştır1500. Karye ahalisi cinayet tahkikatına engel olmaya çalışmış, gerçekleri gizlemiş ve katilin yakalanmasına mâni olma gayretine girmiştir1501.
Osmanlı Devleti’ndeki muhbirlik faaliyetleri ecnebilerin günlüklerinde de kendisine yer bulmuştur. Örneğin Doğu Anadolu’da komitelerin kalbi haline gelecek Van’daki ilk kıpırdanmalar başlayınca Ermeni ahali de ikiye bölünmüştür. Komitelerin vilayetlerinde faaliyette bulunmasını istemeyen Ermeniler, 1890’ların başından itibaren ayrılıkçıları ihbar etmeye başlamışlardır. Dominikan rahibi misyoner Rhétoré şehirde yaşananları günlüğüne yazarken zaman zaman taraflı ifadeler kullansa da yaşanan kargaşayı anlamak açısından kıymetli satırlar kaleme almıştır. Rahibin 16 Mayıs 1893’te yazdığı satırlara göre Ermeniler arasındaki bölünme bir kargaşaya dönüşmüş durumdaydı. Ermeniler her dakika kendi milletlerinden birilerini hükûmete ihbar ediyorlardı. Hükûmetse bu ihbarlara kulak vererek sıklıkla evlerde arama ve tutuklamalar yapıyordu1502. Rahip bundan sonraki satırlarda Osmanlı Devleti’ni suçluyor olsa da yukarıdaki satırlar dönemin Van Ermenilerinin içinde bulunduğu kargaşayı anlamak için yol gösterici olabilir. Zira bu yıllarda komiteler özellikle Doğu Anadolu’da faaliyetlerini artırmak için faaliyetlerde bulunmaya başlamış ve kendine taraftar arama gayreti içine girmişti. Komiteler kendilerini dinlemeyen Ermenilere şiddet uygulamaya başladığından buradaki memnuniyetsizliğin had safhada olması ve muhbirlik faaliyetlerinin görülmesi şaşılacak bir durum değildi.
Bölgede yaşananların ardından Doğu Anadolu’da yapılacak ıslahatlarla alakalı hazırlanan teftiş heyetinin başına getirilen Sadettin Paşa, 8 Şubat 1896’da Van’a ulaşmıştır. Paşa şehre gelir gelmez buradaki Ermeni hareketliliği ve işlenen cinayetlerle alakalı çalışmaya başlamıştır. Sadettin Paşa, 18 Şubat 1896’da Artin Kalcıyan Efendi’yi huzuruna kabul etmiş ve gizli bir görüşme yapmıştır. Kalcıyan Efendi bu görüşmede Sadettin Paşa’ya bölgede 25 yaşından küçük kim varsa komite mensubu olduğunu,
1500 BOA. DH. ŞFR. 329/142, 9 Mayıs 1904; BOA. A.} MKT. MHM. 624/25 lef 2, 6 Temmuz 1904.
1501 BOA. DH. TMIK. M. 176/18, 7 Temmuz 1904.
1502 Kieser, Iskalanmış Barış, s. 308.
387
Ermeni ahalinin bunlar tarafından öldürülmekten korktuğunu ihbar etmiştir. Kalcıyan Efendi ayrılıkçı ırktaşlarını “bozguncu herifler” olarak tanımlamaktadır1503.
Misyonerler sonraki yıllarda da Ermeni olaylarına dair değerlendirmeler yapmaya devam etmiştir. Van’daki misyonerlerin bazıları yaşananların sebebinin “Müslüman hükûmet” olarak gösterilmek istenmesine rağmen asıl sorumluların Ermeni ayrılıkçılar olduğunu söylemekten çekinmemişlerdir. Hatta bu değerlendirmeleri yüzünden zaman zaman korkak ve hükûmetin ajanı olmakla itham edilmişlerdir. Bu misyonerlere göre sivillerin kışkırtılmaları utanç verici ve Ermenilerin Van’da kendi ırktaşlarını öldürmeleri tiksindiricidir. Ayrıca komitecilere verilen desteğin çıkış noktasının karyeler olmasının en önemli sebebini korku olarak görmektedirler1504. Tüm bu değerlendirmelerin ışığında Ermenilerin muhbirlik yapmalarının sebeplerinden biri daha ortaya çıkmaktadır. Zira Ermenilerin kendi ırktaşlarını acımasızca katleden komitecilerle mücadele için devletten yardım istemekten ve yaşanacaklara engel olabilmek gayretiyle bilgi aktarmaktan daha doğal bir davranış modeli düşünülemez.
Van’ın Karçıkan kazasına bağlı Elmalı karyesinde yaşayan Ermeniler de muhbirlik yaptıkları iddiasıyla komitecilerin hedefi olmuştur. Bu karyeden iki Ermeni 26 Ekim 1899’da, birkaç gün önce Elmalı’da yakalanan ve çatışma sonucu ölü ele geçirilen iki komiteciyi hükûmete bildirdikleri gerekçesi ile Bitlis’ten gelen komiteciler tarafından öldürülmüştür1505.
Muhbirlik hizmetinde olanlar her zaman doğru yolda kalmamış bazen de mevkilerini zimmetlerine para geçirmek için kullanmışlardır. Art niyetli muhbirlerden biri olan Ohannes Karabetyan 3 Ocak 1901 tarihinde Mısır’a giderek elindeki mührü bozulmamış resmi mektubu Mısır Komiseri Ahmet Muhtar Paşa’ya vermiştir. Ohannes parasızlık sebebiyle Ermeni müfsidlerinin peşine düşerek İstanbul’a gidemediğini söyleyerek para talebinde bulunmuştur. Ancak Ohannes de bir süredir takip edilen
1503 Önal, s. 39. Sadettin Paşa, 21 Şubat 1896 günü de Artin Kalcıyan Efendi ve bu kez yanında bulunan piskopos ve papaz ile görüşmüştür. Paşa, Ermeni olaylarının müsebbiblerinden Şataklı Çeto adlı Ermeni’nin fotoğrafını göstermiş ve karşı taraftan “kale kapısına asın ki biz kurtulalım diğerlerine de ibret olsun” cevabını almıştır. Ancak olanları izleyen Artin Efendi, piskopos ve papazın verdiği cevabın samimi olmadığını bildiğinden gülmüştür. Önal, s. 42.
1504 Kieser, Iskalanmış Barış, s. 318-319.
1505 BOA. DH. TMIK. M. 77/27 lef 1, 26 Ekim 1899; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 75; BOA. Y. PRK. UM. 48/55, 26 Ekim 1899.
388
muhbirlerden biridir. Alınan haberlere göre daha önce Avrupa’da bazı sefaret ve şehbenderliklere giderek aynı mektupla para talep etmişti. Mısır’a gitmeden bir ay önce de Atina’da para istemiş ve ortadan kaybolmuştu. Ahmet Muhtar Paşa muhbir gelmeden durumdan haberdar edildiğinden Ohannes’i mektubu elinden alarak kovmuştur. Mektubu kaybeden Ermeni artık kimseden bir şey talep edememiştir1506.
Bir de komitelerden intikam için muhbirlik yapmak isteyen Ermeniler vardı. Ailesi komiteciler tarafından zarar görmüş bu kişiler hükûmete başvurarak devlet hizmetine girmek istediklerini beyan etmiş ve önemli ihbarlarda bulunmuşlardır. Aslen İranlı olan ve yirmi yıldır Rusya’da yaşayan bir Ermeni, komitelere yardım etmedikleri için öldürülen kardeşlerinin intikamını almak istiyordu. Bunun için Bulgaristan Komiserliği’ne başvurarak muhbir olmak istediğini beyan etmiştir. Şahıs ileride vereceği ihbarların güvenilirliğine delil olması için ilk müracaatında bazı bilgiler aktarmıştır. İlk ihbarına göre İstanbul Ermeni ruhbanlarının ileri gelenlerinden Agop Vartabed ile Oseb Agopyan, Ermeni komitesinin başlıca reislerindendi. Başkentteki haberleşme ve eylem plânları genelde bunlar tarafından yürütülüyor, pek çok fesat hareket bunlar tarafından icra ve idare ediliyordu. Muhbir olmak isteyen şahsın anlattığına göre Papaz Agop Vartabed’in odası basılacak olursa pek çok önemli belge elde edilebilirdi. Ayrıca Agop şehrin her yerinde aynı anda yangınlar çıkarmak gayesindeydi. Bunun için çeşitli mahallelerde yaşayan Ermenilerin evlerinde gaz ve dinamit gibi maddeler istiflenmiş vaziyetteydi. Muhbir adayına göre yakın zamanda İstanbul’da tutuklanan sekiz Ermeni doğru bir sorgulama yöntemi ile Agop’un adamı olduklarını da itiraf edebilirlerdi. Ayrıca Batum’da katledilen Van eski valisi Ali Rıza Paşa’nın buraya gideceği de Agop ve kâtibi tarafından önce Paris’e ve buradan da Batum’daki Ermeni komitecilere bildirilmişti1507.
Devlete okyanus ötesinden de ihbarlar gelmiş ve bu sayede önemli saldırıların önlendiği olmuştur. Amerika’da Hınçak ve Taşnak komitelerinin etkin olduğu yıllarda burada elçilik görevini yürüten Mavroyeni Bey, Osmanlı Devleti’ne gönderdiği pek çok bilgiyle komite faaliyetleri hakkında bilgiler aktarmıştır. Mavroyeni Bey, Ermeni faaliyetlerine dair bilgi edinebilmek için zaman zaman muhbirler kullanmıştır. Bu muhbirlerden biri 15 yıldır Boston’da yaşayan Bogigian adlı bir iş adamıdır. Mavroyeni
1506 BOA. A.}MTZ. (05) 14/131 lef 2, 31 Aralık 1900; BOA. A.} MTZ. (05) 14/134 lef 1, 7 Ocak 1901.
1507 BOA. DH. TMIK. M. 257/21, 23 Ekim 1907.
389
Bey 12 Ocak 1894’te, Osmanlı Devleti’ne bu Ermeni sayesinde Hınçak komitesi üyelerini ortaya çıkardıklarını yazmaktadır. Bogigian, Amerikan Başkanı’na gönderilmesi plânlanan ve Osmanlı Devleti hakkında ithamlar içeren bir mektubu imzalamayı reddettiğinde iki tehdit mektubu almıştı. Mektuplar Boston Başkonsolosluğu tarafından haber alınınca derhal polise götürülmesi ve sorumluların bulunması emri verilmişti. Bogigian ise Amerikan Başkanı’na şahsen bir mektup kaleme almıştı. Bu mektupta Osmanlı Devleti’ni müdafaa ettikten sonra diğer mektubu imzalayanların çoğunun komiteci olduğunu ihbar etmişti1508.
Ancak bu muhbir bir süre sonra tavır değiştirecek ve hem Osmanlı Devleti hem de kendi tavsiyesiyle muhbir olarak işe alınan Haçaduryan aleyhinde hareket etmeye başlayacaktır. Bogigian, komitecilere Haçaduryan’ı ifşa edince elçilikteki işinden el çektirilecektir1509.
Amerika’da yaşayan Ermeni komiteciler burada yaptıkları plânlarla Osmanlı Devleti’nde çeşitli eylemler düzenlemeye çalışmışlardır. Ancak aynı ülkede yaşayan Osmanlı tebaası ırktaşları komitecileri ihbar etmekten geri durmamışlardır. Tarsuslu Kiragos Kalenciyan da bu Ermenilerden biridir.
Osmanlı Devleti’nde doğan Kiragos Kalenciyan, eğitim almak için Amerika’ya gitmiş ve makinist olmuştu. Buradaki hayatına devam ederken Dr. Nazaret Kalustyan tarafından ziyaret edilmiştir. Bu ziyaretten sonra Mabeyn-i Hümayun Başkitabet Dairesi’ne aktarmaya başladığı bilgiler tehlikeli bir plânın ortaya dökülmesine vesile olmuştur. Kalenciyan, Kalustyan’ın 12 Nisan 1907’de evine geldiğini söyleyerek bilgi vermeye başlamıştır. Kalustyan, Kiragos’a neden milletine yardım etmediğini sormuştur. Kiragos komiteye dâhil olamayacağını, ancak para verebileceğini söyleyince ayrılıkçı Ermenilerin başka bir isteği olduğunu öğrenmiştir. Bu istek Kalustyan tarafından icat edilen bir makinenin kullanılır hale gelmesidir. Üstelik bu makine İstanbul’da yapılacak dehşetli bir eylemde kullanılacaktır.
Ağustos ayında yapılacak eylem için iki ayrı plân yapılmıştır. Birinci plânın uygulanması ihtimaline karşı Taşnak komitesi reisi Kalustyan tarafından seçilen İstanbullu 220 fedai bütün karyelere dağılmıştı. Fedailer emir aldıkları zaman kaldıkları
1508 Şimşir, Ermeni Gailesi, s. 37-39.
1509 Şimşir, Ermeni Gailesi, s. 41.
390
evlere bir teneke gazyağı dökerek dışarı çıkacaklar ve başka yerleri de ateşe vereceklerdi. Komitecinin hesabına göre fedailer bu şekilde yedi ila sekiz yüz ayrı yerde yangın çıkarmayı başarabilirlerdi. Böylece İstanbul alevler içinde kalacak ve büyük bir hasara uğrayacaktı. İkinci plâna göre İstanbul Amerika’da üretilmeye başlayan ve henüz pek bilinmeyen bir tür su kullanılarak infilak ettirilecekti. Bu su, “dinamit ruhu” adıyla da biliniyor ve patladığında çevresine büyük zarar veriyordu. Bu sudan İstanbul’a 300 teneke sokulmuştu. Üstelik gümrükte “Amerikan kokusuz gazyağı” olarak tanıtılarak ülkeye kolaylıkla girmişti. Dinamit ruhu da fedailerin evlerine dağıtılmıştı ve yangının çıkarılacağı gece birer tenekesi evlerde bırakılarak çıkılacaktı. Suyun bir kısmını yanına alan fedailer beylik binalara serptikleri dinamit ruhunu tulumbacılara da su diyerek vereceklerdi. Tulumbacılar bu sıvıyı alıp tulumbalarına koyarlarsa sıkışarak patlayacak ve etraftaki herkesi öldürecekti.
İkinci plâna Yıldız Sarayı’da dâhil edilmişti. Sarayı patlatmak için ayrılan iki teneke dinamit ruhu usta balonculara verilecekti. Baloncular sarayın üzerine gidince önce dinamit ruhunu dökecek, sonra dinamit güllesi fırlatacak ve bu sayede saray harap edilecekti. Hava beklendiği gibi gitmezse Kalustyan’un makinesi devreye girecekti. Bu makine oldukça sessizdi ve elektrik vasıtasıyla istenilen noktaya gülle atabiliyordu. Makine parça parça ve farklı fabrikalarda imal edilerek Kalustyan tarafından birleştirilmişti. Ancak anlaşılamadan bir arızadan dolayı çalışmıyordu. Tarsuslu Kiragos Kalenciyan’dan bu noktada yardım bekleniyor ve makineyi çalışır hale getirmesi isteniyordu. Komitecinin bir plânı da makine işler hale gelince Fransa’ya satarak elde edilen parayı komite için harcamaktı.
Kiragos, komitecinin isteği üzerine makineyi denemiş ve bu esnada makinenin kolu kırılmıştı. Kalustyan’un önünü kesmek isteyen Kiragos, aslında kolayca düzeltilebilecek bir arıza olmasına rağmen kolu fabrikaya geri göndermesini ve yenisinin talep edilmesini istemiştir. Bunun ardından makine çalışsa da topları Osmanlı Devleti’ne nasıl sokacağına dair bilgi edinmek isteyen Kiragos çeşitli isimler elde etmeyi başarmıştır. Muhbirin öğrendiğine göre topların İzmir, Samsun ve Trabzon’dan girmesi kolaylıkla mümkün olabilirdi. Zira İzmir’de kayıkçı Leon ve Trabzon’da kayıkçı Arif Ağa yasak maddeleri yurda sokuyordu. Samsun için bir isim verilmemişse de oradan da her şekilde içeriye girilmesi mümkündü. Bunun yanında Ankara’da Çalıkyan, Kayseri’de
391
Serkiz Kalpakçıyan, Sivas’ta Penyamin Efendi, Tokat’ın Zile kazasında Kayserili Kasbaryan Bedros, Sarrafyan Bedros ve Kasab Deli Mıgır oğlu Artin, Tokat Mutasarrıfı Bekir Paşa' nın hususi kâtibi Lâz Ali Efendi, Çile'de Binbaşızâde Mukâvelât Muharriri sâbık Şükrü Bey, Başçavuş Hüseyin Efendi, eski Çile polis komiseri Sivaslı Rifat Efendi’de Kiragos tarafından fesad kişiler olarak ismi zikredilen kişilerdi.
Kalustyan bu görüşmeden sonra ortadan kaybolmuş ve ancak altı hafta sonra yeniden görünmüştür. Kiragos yeniden Kalustyan’la görüştüğünde makinenin işler haline geldiği öğrenmiştir. Ardından anlattıklarını sağda solda konuşması halinde dostluklarının düşmanlığa dönüşebileceğini söyleyerek tehdit edilmiştir. Kiragos bu bilgileri üç ay içinde tutmaya çalışmışsa da kan dökülmesini istemediği için nihayet Osmanlı padişahına bilgi vermeye karar vermiştir1510. Osmanlı Hükûmeti, Kiragos’un mektubunu aldıktan sonra derhal harekete geçmiştir. Oldukça dikkat çekici olan bu mektupta yazanlar hızla Şehremâneti’ne Zabtiye Nezâreti'ne, Beyoğlu ve Üsküdar mutasarrıflıklarına; Aydın, Trabzon, Sivas ve Ankara vilâyetlerine iletilmiştir. Buralardan son derece dikkatli davranmaları ve tedbirler almaları istenmiş ve böylece saldırının önüne geçilmiştir1511.
2.5. Osmanlı Devleti’nin Ermenilere Yönelik Komite Terörüne Bakış Açısı
Osmanlı Devleti’ne tabi yaşayan Ermeniler kendilerine bağımsızlık vaat eden komitelerin gerçek yüzüyle 1890’ların başından itibaren tanışmıştır. Osmanlı Devleti vatandaşı olan Ermenilerin ayrılıkçılar tarafından hedef alınması üzerine onları korumak için çeşitli adımlar atmıştır. Kilise mensuplarından muteberana, devlet görevlilerinden sıradan ahaliye tüm Ermeni toplumunun hedef alındığı olaylarda vatandaşlarını korumak için güvenlik güçleri görevlendirilmiştir. Yakalanan komitecilerin hızla yargılanmaları sağlanarak caydırıcı cezalar verilmesine gayret edilmiştir. Ancak verilen cezalar genellikle teoride kaldığı ve dönemin padişahı tarafından affedildiği için ayrılıkçı Ermeniler ahali üzerindeki baskılarını günden güne artırmıştır.
Komiteciler Arak Manastırı örneğinde de görüleceği üzere tüm dinlerce kutsal sayılan mabedlere girerek içeridekileri rehin almaktan çekinmemişlerdir. Osmanlı
1510 BOA. A.} MKT. MHM. 550/1, 10 Temmuz 1907; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 184-191. Kayıkçı Arif Ağa’nın Trabzon iskelesinden muzır eşya ve patlayıcı madde soktuğunun anlaşılması üzerine konuyla alakalı ayrıntılı bir tahkikat yapılması istenmiştir. Trabzon’da Ermeni, s. 198-199.
1511 BOA. Y. PRK. BŞK. 77/49, 3 Ağustos 1907; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 191.
392
Hükûmeti ise komitecilerin yapamadıklarını yapmış ve rehin alınan Ermenilerin can güvenliğini ön plânda tutmaya gayret etmiştir.
Osmanlı Ermenileri yalnızca yurt içinde değil yurt dışında da komiteler tarafından hedef alınmış, örneğin yaşadığı dönemin en zengin Ermenisi sayılan ve hayatını Amerika’da sürdüren Ohannes Tavşancıyan, kendi vatanından getirilen bir Ermeni tarafından öldürülmüştür. Devlet, sefaretleri vasıtasıyla vatandaşlarının korunması için önlem almaya çalışmış, vaktinde yetişemezse bile adli süreç dikkatle takip edilmiştir. Osmanlı vatandaşı iken çeşitli ülkelere firar ederek tabiyet değiştiren ve geri dönerek çeşitli suçlara karışan Ermeniler de olmuştur. Bu Ermenilerden biri İstanbul’un en zengin ve etkili Ermenisi Apik Uncuyan’ı öldürmüştür. Üstelik Uncuyan’ın eski bir komite reisi olduğuna dair kuvvetli emareler de mevcuttur. Ancak komiteciler gündelik çıkarlarının tehlikeye düştüğü anlarda karşılarındaki insanın öncesini ya da sonrasını sorgulamamış, yalnızca hedeflerine konsantre bir şekilde hareket etmişlerdir. Ülke içinde işlenen bu suçlarda failin Osmanlı Ceza Kanunu’na göre cezalandırılmasına gayret edilmiş, bu yüzden zaman zaman firar edilen ülkelerle ihtilafa da düşülmüştür. Bu ihtilaflara rağmen devlet her zaman adaletle hükmedilecek yargılamalar yapılmasına dikkat etmiştir.
Komite tarafından öldürülen Ermenilerin hakları korunurken aileleri de devletin kanatları altına alınmıştır. Bu Ermenilerin aileleri devlet tarafından korunmuş ve maaş tahsisi ile hayatları garanti altına alınmıştır. Çocukları ise devlet kurumlarına alınarak eğitimlerine ihtimam gösterilmiştir. Devlet terbiyesiyle yetişen ve aile hikâyesini bilen bu çocuklardan önemli görevlere gelenler olmuştur.
Komiteler maddi kazanç sağlamak amacıyla Ermeni karyelerine zorla silah satmış, muteberandan külliyetli miktarlarda para talebinde bulunmuş hatta kendi kiliselerini soydukları dahi görülmüştür. Bu kişilerin ele geçirilmesi için uzun süren takibatlar yapılmış, böylelikle Ermeni ahalinin nefes almasına vesile olunmuştur.
Cinayetlerin sebebinin ve zanlıların ortaya çıkarılması için ayrıntılı tahkikatlar yapılmıştır. Bu tahkikatlar neticesinde komitelerin tahriklerine kapılmayan ırktaşlarını öldürmek üzere meydana getirilen birçok yapılanma açığa çıkarılmıştır. Bu komitecilerin yalnızca Türk ve Müslümanlara değil menfaatlerine karşı çıkan herkese, özelikle de kendi
393
ırktaşlarına, acımasızca suikastlar düzenlediklerinin anlaşılması için yurtiçi ve dışında çeşitli gazetelerde haberler yapılmıştır1512.
Öldürülen
Yaralanan
Tehdit Edilen
Din Adamı
14
5
11
İsimleri belli olanların toplam sayısıdır
Devlet Görevlisi
15
4
3
İsimleri belli olanların toplam sayısıdır
Ahali
82
17
51
İsimleri belli olanların toplam sayısıdır
Toplam
111
26
65
Tablo 3. Komitecilerin hedefi olan Osmanlı Ermenilerine dair genel liste
1512 BOA. A. MKT. MHM. 535/9 lef 2, 9 Ekim 1895.
394
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI HUKUKU KAPSAMINA GİREN İHTİLAFLAR
Giriş
Osmanlı Devleti, İslam hukukuna tabi bir devlet olduğu için fethettiği topraklardaki gayrimüslimlerle zimmet anlaşması yapmıştır. Devlet bu anlaşma gereği yeni tebaasını koruma altına alırken onları zimmî olarak adlandırmıştır1513. Devlet yöneticileri kuruluş yıllarından itibaren zimmî statüsündeki gayrimüslim tebaanın temel hak ve hürriyetlerine her zaman önem vermiş, hukuk kurallarını uygularken de adil bir usul takip etmişlerdir. Gayrimüslimler gerek Müslümanlarla gerekse kendi aralarında aralarında yaşadıkları cezaî ve hukukî ihtilafları çözmek için Osmanlı mahkemelerine başvurmuş, cezalar da İslam hukuku dairesinde Müslüman olmayanlara uygun görülen şekilde verilmiştir.1514
Osmanlı Devleti Klasik Dönemi'nde gayrimüslim tebaanın hukukî sorunları İslam hukuku tarafından düzenlenen kurallar dâhilinde çözülmüştür.1515 3 Kasım 1839'da Tanzimat Fermanı'nın ilanından sonra başlayan kanunlaşma hareketi içerisinde gayrimüslimlerin hukukî durumu da gözden geçirilerek yeni bir yapılanmaya gidilmiştir.
1513 Gülnihal Bozkurt zimmî kelimesinin zimmet kelimesinden geldiğini ve ancak Ehl-i Kitap olanların bu hakkı elde edebildiğini aktarır. Gülnihal Bozkurt, “İslam Hukukunda Zımmilerin Hukuki Statüleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1-4, İzmir, 1987, s. 117. Zimmî statüsünü kazanmanın üç yolu vardır. Bunlardan birincisi İslamlar tarafından kuşatılan gayrimüslim bir şehrin savaşmadan teslim olması ve cizye vergisi ödemeyi kabul etmesidir. İkincisi cizye vermeyi kabul etmeyen ve direnen gayrimüslimlerin yenilmeleri sonucu bir lütuf olarak kılıçtan geçirilmesi ya da köle yapılması yerine yine cizye ödemeleri ile zimmî statüsüne alınmalarıdır. Üçüncü yol ise Müslüman olmayan bir devletin hükümran olduğu topraklardan Müslüman bir devletin hükümran olduğu topraklara gelerek cizye ödemeyi kabul etmekti. T. Tankut Soykan, Osmanlı İmparatorluğu'nda Gayrimüslimler, Ütopya Kitabevi, İstanbul, 1999, (Gayrimüslimler), s. 70-71. Osmanlı Devleti’nde Zımmîler ve hukuki statüleri ile alakalı olarak ayrıca bkz. Bozkurt, Alman-İngiliz, s. 7-32.
1514 Taşkın Tankut Soykan, İstanbul'un Fethinden Tanzimat'a kadar Olan Dönemde Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Zımmilerin Hukuki Statüleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1998, s.21. Osmanlı Devleti’nde İslam hukuku yanında padişahların yasama yetkilerini kullanarak meydana getirilen örfi hukuk kuralları da uygulanmaktaydı. Gülnihal Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne Resepsiyon Süreci (1839-1939), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1996, s. 39. Zımmilerin Türk hukuk tarihindeki yerine dair bkz. Gülnihal Bozkurt, "Türk Hukuk Tarihinde Azınlıklar", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 43, Sayı: 1, Ankara, 1993, s. 49-59.
1515 Soykan, Gayrimüslimler, s.16.
395
Zira padişah, Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnu olarak da anılan bu fermanla kendi yetkilerini sınırlarken tüm Osmanlı vatandaşlarını eşit olarak kabul etmiş ve kanunların buna uygun olarak yapılmasını emretmiştir1516. Tanzimat'ın ilanından kısa bir süre sonra, 3 Mayıs 1840'ta, çeşitli suçlara verilecek cezalar konusunda eşitlik ilkesinin uygulanacağı hükmünün yer aldığı bir Ceza Kanunu yürürlüğe girmiştir.1517 Bu kanunu Kanun-ı Cedid olarak da adlandırılan ve 1851 yılında yürürlüğe giren ceza kanunu takip etmiştir. 1856 yılında Islahat Fermanı'nın ilan edilmesinin ardından zimmîlere ait ceza davalarının karma mahkemelerde görülmesi kararı alınmıştır.1518 1858 yılında ise 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu kaynak alınarak yeni bir ceza kanunu yapılmıştır.1519 1858 Ceza Kanunu, çeşitli tarihlerde yapılan ilavelerle, 4 Haziran 1911 ve 11 Mayıs 1914'te yapılan değişikliklerden sonra Osmanlı Devleti'nin mevcudiyeti sona erene kadar kullanılmaya devam edilmiştir.1520
Osmanlı Devleti'nin gayrimüslim tebaasından olan Ermeniler de kendi aralarında yaşanan ve ceza hukuku kapsamındaki çeşitli olaylarda bu kanunların ilgili maddelerine göre yargılanmıştır. Ancak Ermeniler, kanunlar çerçevesinde yargı hükümlerinin uygulanmasına rağmen zaman zaman haksız olduklarını kabul etmemiş; davalı ya da davacı oldukları Ermenilerle ve devletle ters düşmüşlerdir. Bunun neticesinde bazı Ermenileri çinde bulundukları toplumdan uzaklaşmış, bazıları ise Osmanlı adaletine güven kaybı yaşamışlardır.
1516 Bozkurt, Alman-İngiliz, s. 42; Aydın Yetkin, "Osmanlı Devleti'nde Hukuk Devleti'nin Gelişim Süreci", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 24, Kış 2013, https://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi24_pdf/yetkin_aydin.pdf, (15.06.2019), s. 397.
1517 Ejder Okumuş, Türkiye'nin Laikleşme Serüveninde Tanzimat, 4. Baskı, İnsan Yayınları, İstanbul, 2018, s. 322.
1518 Bozkurt, Alman-İngiliz, s. 57.
1519 Mehmet Gayretli, "1858 Tarihli Ceza Kanununun Kaynağı Üzerindeki Tartışmalar ve Bu Kanuna Ait Bir Taslak Metninin Bir Kısmıyla İlgili Değerlendirmeler", www.e-akademi.org, No:106, 2010, http://www.e-akademi.org/makaleler/mgayretli-2.pdf, (15.06.2019), s. 1.
1520 Bozkurt, Batı Hukukunun, s. 100-103.
396
3.1. Kamu Hukuku Kapsamındaki İhtilaflar
3.1.1. Yaralama Vakaları
Osmanlı ceza sisteminde adam yaralama suçu kısasa tabiydi ve suçu işleyen kişi aynı şekilde cezalandırılırdı. Ancak bazı durumlarda mağdur kısas uygulanmasını istemez ve diyet talep edebilirdi1521. Tanzimat öncesinde kısas ve diyet cezalarının yanında ta'zîr1522 cezaları verildiği de olmuştur1523. Tanzimat'ın ilanından sonra şer'i hükümlerin yanına yeni cezalar eklenmiştir. Mağdurun tedavi masraflarının faile ödetilmesi, failin küreğe konulması, hapis cezası verilmesi gibi uygulamalar yalnızca Müslümanlara değil, tüm Osmanlı vatandaşlarının eşit olması ilkesinden hareketle tüm milletlere uygulanmıştır.
3.1.1.1. Biga Müstakil Sancağı
Saatçi oğlu Artin kardeşinin husumet yaşadığı Efe Simon tarafından hedef alınmıştır. Artin, 16 Aralık 1901 gecesi saat 03.30’da Ezine’deki evine giderken Efe Simon önünü kesmiştir. Artin, bu talihsiz karşılaşmada bacağından yaralanmıştır1524.
3.1.1.2. Diyarbakır Vilayeti
28 Temmuz 1913 gecesi Diyarbakır Hançepek mıntıkasında Gâvur Meydanı’nda iki Ermeni arasında kavga çıkmıştır. Kavgada Kirkor oğlu Mencu, Donati oğlu çulhacı İrmuş’u başından yaralamıştır. Zanlı tutuklanarak adliyeye teslim edilmiştir1525.
21 Eylül 1913 akşamı saat 19.30 sıralarında ise İbrahimbey mahallesinde bulunan Çardaklı Hamamı’nda Fatihpaşa mahalleli Artin oğlu kahveci Topuz ile Lalebeyi mahalleleli Ohan oğlu Karabet ve Karabet oğlu Mincu arasında tartışma çıkmıştır.
1521 M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, 11. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 2013, s. 200-201. 1522 Ta'zir kelimesi, "sözlükte “engellemek, te’dib etmek; desteklemek, saygı göstermek” mânalarında karşıt anlamlı kelimelerden (ezdâd) olan ta‘zîr fıkıhta had suçları ve cinayetlerdeki gibi belirli cezası bulunmayan suçlara verilecek, miktarı ve uygulanması yöneticiye veya hâkime bırakılmış cezaları ifade eder.", ayrıntılı bilgi için bkz. Tuncay Başoğlu, "Ta’zir", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/tazir, (23.06.2019). Osmanlı Devleti'nde en çok uygulanan ta'zir cezaları; ölüm, sopa, hapis, sürgün, nasihat, mahkemeye celp, kınama, tehdit, tecrit, azl ve para cezalarıdır; Esra Yakut, "Tanzimat Dönemi'ne Kadar Osmanlı Hukuku'nda Taziri Gerektiren Suçlar ve Cezaları", Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları, Sayı: 2/Güz, İstanbul, 2006, s. 27-29.
1523 Said Nuri Akgündüz, Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Hukuku Uygulaması, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2010, (Tanzimat), s. 130.
1524 BOA. DH. TMIK. M. 116/73, 29 Aralık 1901.
1525 BOA. DH. EUM. EMN. 100/44, 29 Temmuz 1913.
397
Tartışma büyüyerek kavgaya dönüşmüştür. Karabet ve Mincu’nun arkadaşları da kavgaya dâhil olunca Topuz, sol memesinin altından ve sol omzu üzerinden çakıyla yaralanmıştır. Olaydan sonra Karabet hakkında tahkikata başlanırken Mincu ise tutuklanmıştır1526.
3.1.1.3. Edirne Vilayeti
Tekirdağ’ın Tarçınoğlu mahallesinden Doğramacı Esai dükkânında çalışırken Demirci Dere oğlu Ohannes Esai’nin yanına gelmiş ve aralarında tartışma çıkmıştır. İki Ermeni birbirlerini darp etmişlerdir. Ohannes dükkândan çıktıktan sonra eline geçirdiği bir bıçakla geri gelerek Esai’yi sol kalçasından yaralamış ve kaçmıştır. Ancak sonradan yakalanarak tutuklanmış ve polis dairesine teslim edilmiştir1527.
3.1.1.4. Erzurum Vilayeti
Erzurum’da Pasinlere bağlı Köprüköy ahalisinden Agop, Tepecik karyeli David tarafından yaralanmıştır. Köylüsünün yaralandığını haber alan Mardiros, zanlı David’in evini ablukaya alarak sabaha kadar silah atınca bölgeye jandarma gönderilmiş, ancak Mardiros bunlara karşı gelmiştir. Bunun üzerine buraya polis komiseri gönderilerek Mardiros’un tutuklanması sağlanmış ve huzur yeniden tesis edilmiştir1528.
3.1.1.5. İstanbul
Çukurçeşme Taşhan’da üç numaralı odada ikamet eden rençber Ohannes, Mardiros tarafından darp edilmiştir. Rençberin şikâyeti üzerine olay mahkemeye yansımış ve Mardiros’un rençbere önce küfür daha sonra darp ettiği ve bu hareketinin Ceza Kanunu’nun 179. maddesi gereğince “itale-yi lisana cürete sebep tutularak ictisarından dolayı” 10 gün hapsine ve 120 kuruşluk mahkeme masrafının da kendisinden alınmasına karar verilmiştir. Netice 27 Haziran 1892’de kendisine tebliğ edilmiştir. Mardiros, 2 Ekim 1892 tarihinde yazdığı arzuhal ile mahkeme sonucuna itiraz etmiştir. Bunun üzerine yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiştir. Mardiros’un itirazına esas olan iddiası şahitlerden Avadis’in Ohannes’in biraderi ve diğer şahit Haçik’in ise
1526 BOA. DH. EUM. EMN. 100/60, 22 Eylül 1913.
1527 BOA. BOA. TFR. I. ED. 7/661, 4 Temmuz 1904.
1528 BOA. DH. TMIK. M. 36/51, 20 Temmuz 1897.
398
hemşehrisi ve akrabası olduğudur. Mardiros bu sebeple bahsi geçenlerin şahitliklerinin kabul olunamayacağını belirtmiş ve beraat etmesi gerektiğini beyan etmiştir. Ancak istinaf müddeiumumisi Rauf Bey Mardiros’un aksine ilk hükmün tasdikini talep etmiştir. Yeniden yargılama sonucu ilk alınan karar aynen tasdik edilmiştir. Mardiros davayı kaybeden taraf olduğu için toplamda 240 guruş olan mahkeme masrafının da kendisinden tahsiline temyiz yolu açık olarak karar verilmiştir1529.
1899 yılı temmuz ayında Kireçkapısı’nda bulunan Düz oğlu Mihran Bey’in mağazasında çalışan Katolik hamalları işten çıkararak yerlerine kendi adamlarını yerleştirmek isteyen hamallar kethüdası Yusuf ve İsmail yüzünden büyük bir kavga çıkmıştır. Mağazaya toplanan 300 kadar kişi tüccarın müdahalesi ile dağıtılabilmiştir. Dâhiliye Nezareti kavganın ardından Şehremaneti’nden olayın araştırılmasını istemiştir1530. Zira olaylara karışan kişi sayısı göz önüne alındığında kavganın şehirdeki asayişi tehdit edecek bir boyuta geldiği görülmektedir. Yaşananlar Sultan II. Abdülhamid’i oldukça sinirlendirmiştir. Zira padişah yaşanacakları önceden öngörerek hükûmet yetkililerine çeşitli uyarılarda bulunmuştu. Uyarılarının dikkate alınmadığını gören II. Abdülhamid, şehremanetinden konuya adil bir çözüm üretmesini istemiştir1531.
Konuyla alakalı pek çok kişinin ifadesine başvurularak olayın ayrıntılarıyla tetkik edilmiştir. İfadesi alınanlardan biri olan Kirkor, kavgaya 300 kişinin karıştığı iddiasını reddetmiştir. Kirkor kavga eden hamalların üç takımdan ibaret olduğunu; birinci takımın 30, ikinci takımın 33, kendisinin de dâhil olduğu üçüncü takımın ise 25 kişiden ibaret olduğunu belirtmiştir1532.
Mağaza direktörü Arstidi ise mağazada çalışmalarını istemediği dört hamalın olduğunu ve bunların kethüdalar tarafından yeniden işe alınacağı anlaşılınca Katoliklerle Ermeniler arasında tartışma çıktığını anlatmıştır. Direktör darp, tehdit ya da emlak sahibinin üzerine hücum gibi iddiaların gerçek olmadığını bildirmiştir1533.
Ardından hamallar kethüdâsı vekili Yusuf Ağa’nın ifadesi alınmıştır. Yusuf Ağa, konuyla alakalı bilgisi olmadığını beyan etmiştir. Sonra Tophane ve Kireçkapısı İskelesi
1529 BOA. HR. SFR. 04. 670/109, 29 Ağustos 1895.
1530 BOA. DH. MKT. 1641/65, 22 Temmuz 1889; BOA. DH. MKT. 1649/15, 1 Ağustos 1889. Ayrıca Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 126.
1531 BOA. DH. MKT. 1645/50, 1 Ağustos 1889; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 127.
1532 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 1, 24 Temmuz 1889.
1533 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 4, 24 Temmuz 1889.
399
Hamallar Kethüdası İsmail Ağa ifadeye çağırılmıştır. İsmail Ağa, meselenin hamallar onbaşısı Bedros sebebiyle meydana geldiğini iddia etmiştir. Anlattığına göre kendisi lonca tarafından onbaşı tayin edilen Bedros’u resmen tanımayan hamallara nasihat için buraya gitmişti. Ancak ret cevabı almış, hatta tüccar yazıcısı “ben de bu onbaşıyı tanımam kendimi yakarım” demişti. Bütün bildiği bundan ibaretti1534.
İlk tahkikatın tamamlanmasıyla darp, hücum, tahkir ve içtima gibi olayların olduğu iddiasının asılsız olduğu anlaşılmıştır. Aslında mağazada çalışan 25 kadar Ermeni hamalın dördünün yerine Katolik hamal alınacağı söylentisi üzerine münakaşa çıkmış, kethüda İsmail ve ortağı Ali Bey mağazaya giderek nasihatte bulunmuştu. Nasihatleri dinlenmeyince bir nefer polis çağırılmıştı. Sonradan sorunu kendi aralarında çözmeye karar verdiklerinden polisi geri göndermişlerdi. Polis jurnalinde mevcut olan dövüş olayı ise şu şekilde gerçekleşmişti; iki hamal arasında kürek yüzünden bir tartışma çıkmıştı. Tartışma sonucu biri diğerinin başına kürekle vurmuş, bundan başka bir olay yaşanmamıştı. Tahkikatın tamamlanmasından sonra hamallar kethüdası emanet meclisine getirilerek tenbihatta bulunulmuş ve kethüda, hamallar hakkında söylenen toplanma olayının gerçek olmadığını; bu suçlamayı asla kabul edemeyeceklerini hamallar namına ifade etmiştir1535.
İfadelerin ardından Muşlu Ermeni hamalların bazıları işten çıkarılmış, Onbaşı Bedros da bir daha buraya gitmeyeceğine dair garanti vermiştir. Mihran Bey’in damadı Sergis ise hamalların ve Bedros’un suçsuz yere cezalandırıldıkları gerekçesi ile şehremanete başvurarak bunların yeniden işe alınmalarını talep etmiştir1536.
Bunun üzerine yeniden ifadeler alınmaya başlanmıştır. Bu kez dayak ve kavga olayının gerçek olduğu çeşitli itiraflarla ortaya dökülmüştür. Hamal David olayın olduğu gün İsmail Ağa ve Ali Bey’in gelerek kendilerine küfrettiklerini ve buraya toplanan üç-dört yüz kişinin kendilerini dövdüklerini kabul etmiştir1537. Nahat oğlu David ise 15 Muşlu ve 11 Vanlı Ermeninin çalıştığı mağazada Muşlu olan Onbaşı Bedros’un işten çıkarılıp Vanlı Manuk’un onbaşı yapılmak istendiğini beyan etmiştir. David, Vanlı ve
1534 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 5, 24 Temmuz 1889.
1535 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 9, 24 Temmuz 1889; BOA. DH. MKT. 1642/114 lef 1, 27 Temmuz 1889; BOA. DH. MKT. 1649/15, 1 Ağustos 1889; BOA. DH. MKT. 1649/15, 1 Ağustos 1889. Ayrıca Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 127.
1536 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 11, 31 Temmuz 1889; BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 23, 4 Ağustos 1889.
1537 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 17, 2 Ağustos 1889.
400
Muşlu Ermeniler arasında iş sebebiyle husûmet olduğunu; Bedros’un işten çıkarıldığı takdirde burada ne kadar Muşlu varsa onunla beraber işten çıkacaklarını belirtmiştir1538.
Bir gün sonra hamallar kethüdası Ali Bey yeniden ifadeye çağırılınca ağız değiştirerek Ermenilerle Katoliklerin bir arada huzur içinde çalışırlarken Düz oğlu Mihran Bey’in damadı Sergis’in hamalları istediği gibi yönlendirmesi yüzünden kavgalar çıktığını iddia etmiştir1539. Tophane’de bulunan Çivilik iskelesinde kömür hamallığı yapan Ohannes oğlu Kirkor da Ali Bey’i destekler tarzda ifade vererek Onbaşı Bedros’un Sergis Bey’in emriyle Vanlıları çalıştırmama kararı aldığını ve böylece kavga çıkmasına sebep olduğunu belirtmiştir1540.
Meseleye dair tahkikatın tamamlanmasının ardından itaatsizlikte bulundukları tespit edilen David, Karabet, Bedros ve Markar adlı hamalların diğer esnaflara ibret olması için memleketlerine gönderilmelerine; hamallar kethüdasını tanımadığını beyan eden, ancak yalan söylediği anlaşılan Onbaşı Bedros’un sürülmesine ve Sergis Bey’e bundan böyle vazifesi dışında bir müdahalede bulunmaması için Bâbıâli tarafından tenbihatta bulunulmasına karar verilmiştir1541.
İstanbul Çakmakçılar Yokuşu’ndaki iki Ermeni arasında ise alacak-verecek davası yüzünden kavga çıkmıştır1542. Karsalyan Onnik daha önce Büyük Yenihan’da manifatura tüccarı olan Alyanakyan Mike ile alacak-verecek meselesi yaşamış ve Mike’yi tehdit etmişti. Onnik, 12 Aralık 1895’te manifaturacı Ermenak’ın mağazasına giderek Mike’yi sormuştur. Mike bunu haber alınca daha önce tehdit edildiği için Tahtakale polis müdürlüğüne müracaat etmek için mağazasından ayrılmıştır. Ancak Çakmakçılar Yokuşu’nda bulunan manifaturacı Miskiyan’ın mağazası önünden geçerken içerideki Onnik, arkasından birkaç el ateş etmiş ve Mike’yi yaralamıştır. Silah seslerini duyan esnaflar telaşa kapılarak, dükkânlarını kapatıp kaçmak istemişlerdir1543. Zira daha birkaç ay önce Bâbıâli Nümayişi yaşanmış ve şehirde huzur ortamı bozulmuştur. Komiteler bir taraftan Ermeni esnafı tehdit ederken diğer taraftan Müslümanlar size saldıracak diyerek
1538 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 19, 3 Ağustos 1889.
1539 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 20, 4 Ağustos 1889.
1540 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 22, 4 Ağustos 1889.
1541 BOA. İ. DH. 1295-102391 lef 28, 11 Ağustos 1889; BOA. DH. MKT. 1648/16, 14 Ağustos 1889; BOA. DH. MKT. 1650/41, 22 Ağustos 1899; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 127.
1542 BOA. Y. PRK. ZB. 16/102, 12 Aralık 1895.
1543 BOA. A.} MKT. MHM. 626/55 lef 4, 12 Aralık 1895.
401
kendilerine katılmaları için uğraşıyorlardı. Komiteler korku pompalamak için Ermenilere yönelik neşriyatta bulunarak Müslüman ahalinin kendilerine saldıracağı yalanıyla halkı iyice korkutmuştur1544. Netice olarak Hristiyan esnafın bir kısmı korkuya kapılarak sefarethanelere ve kiliselere sığınmıştır. Bunun üzerine asıl durum esnaflara anlatılarak sakinleşmeleri ve dükkânlarını açmaları sağlanmıştır. Fakat olayın Beyrut vilayetindeki yankısı enteresan olmuştur. Zira bu adî vaka Beyrut’a gidene kadar oldukça değişmiş ve büyümüş; kulaktan kulağa yayılan dedikodu sayesinde olayın Türkler ile Ermeniler arasında yaşanmış olduğu zannedilmiştir. Hatta Beyrut’taki İslam ve Hristiyan ahali arasında tehlikeli bir vukuata sebep olabilecek hâle bürünmüştür. Beyrut Valisi Abdülhalik Nasuhi Bey’in 15 Aralık 1895’te İstanbul’a gönderdiği telgrafta ifade ettiği üzere Beyrut Fransa Konsolosu dahi kendisine durumla alakalı bir haber alıp almadığını sormuştur1545.
3.1.1.6. İzmit Müstakil Sancağı
Vanlı Haçik, karısı Makri ve kayınvalidesi Serope ile birlikte İzmit’e bağlı Karamürsel kazasında yaşamaktaydı. Ancak hep beraber devam eden yaşam bir gece aile içi şiddete evrilmiştir. Haçik, 22 Ağustos 1900 gecesi karısı ve kayınvalidesi ile tartışmaya başlamış ve kadınların ikisini de bıçakla ağır yaralamıştır. Makri ve Serope Hereke Fabrika-yı Hümayûn Hastanesi’ne kaldırılmışlardır. Haçik ise kaçmak üzere iken yakalanarak tutuklanmıştır1546.
3.1.1.7. Sivas Vilayeti
Sivaslı balık tüccarı Ohannes 21 Kasım 1880’de Tödürge karyesinde kendisini gasp etmek isteyen Bogos, Ovannes, Anit, Artin ve Ovak adlı Ermenilerin saldırısına uğramıştır. Saldırganlar tüccarın altı adet Osmanlı lirasını ve bir adet koyun saatini1547 çalarak Ohannes’i yaralamışlardır. Olay gazete sütunlarına da yansımış ve “Ermeniler
1544 BOA. A.} MKT. MHM. 626/59, 14 Araık 1895.
1545 BOA. A.} MKT. MHM. 626/55 lef 3, 15 Aralık 1895.
1546 BOA. DH. TMIK. M. 92/46 lef 1, 22 Ağustos 1900; BOA. HR. TH. 245/77 lef 1, 22 Ağustos 1900.
1547 Koyun saati cep saatinden daha büyük, boyuna asılabilen ve takvimi de olan bir saat türüdür. https://www.arkeolojikhaber.com/haber-koyun-saati-12569/, (16.11.2019).
402
dahi yine bir Ermeninin parasını gasp ve adamı cerh ederler ve icrâ-yı şekâvet ederler imiş” değerlendirmesi yapılmıştır1548.
18 Ocak 1892 tarihli belgeye göre ise Sivas ili Divriği kazası muteberanından bir Ermeni başka bir Ermeni tarafından silahla yaralanmıştır. Yaşanan huzursuzluk neticesinde, Ankara ile Sivas arasında yapılacak şimendüfer heyet-i fenniyesi refakatinde bulundurulmak üzere gönderilen ve Sivas’ta bulunan bir bölük askerin yanlarına beş zabtiye ve bir zabit ilave edilerek kazaya gönderilmiş ve Ermeniler yatıştırılmaya gayret edilmiştir1549.
3.1.1.8. Siverek Müstakil Sancağı
11 Temmuz 1913’te Toma oğlu Donabit, Fereş oğlu Toro, Mosenc oğlu Agop ve Serkisoğlu Abraham, Siverek Ermeni mektebinde ders veren öğretmen Karabet’i taş ve sopalarla darp ederek yaralamışlardır. Donabit ve Toro hemen tutuklanmış, üzerlerinde bulunan iki adet hançer ve hazırlanan evraklar ile birlikte adliyeye teslim edilmişlerdir1550.
3.1.2. Cinayet Vakaları
Tanzimat öncesi dönemde bir insanı öldürmenin cezası kısas uygulanmasıdır. Eğer katledilenin ailesi kısas cezasının uygulanmasını istemez ve sulh bedeli ödenmesini talep ederse bu istekleri yerine de getirilirdi. Tanzimat sonrası dönemde yapılan ceza kanunlarında ise öldürmenin haklılığının ispat edilmesi durumunda cezanın uygulanmayabileceği ayrıntısına yer verilmiştir. Bunun yanında katil haksızsa katledilenin yakınları davadan vazgeçse dahi ceza davası devlet tarafından devam ettirilecektir. Cinayet zanlıları davası görülmeye başlanana kadar tutuklu olarak muhafaza edilecektir1551. Hata ile bir insanın ölümüne sebep olanlar ise Tanzimat öncesinde kısas cezasının dışında tutulmuş, Tanzimat sonrası para cezası ödemelerine hükmedilmiştir.
1548 Sivas, Sayı: 37, s. 2, 22 Kasım 1880; Kemalettin Kuzucu, Ermeni Meselesi Hakkında Sivas İle Bâbıâli Arasındaki Yazışmalar, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, (Yazışmalar), s. 74-75.
1549 BOA. DH. ŞFR. 153/29, 18 Ocak 1892.
1550 BOA. DH. EUM. EMN. 100/52, 15 Temmuz1913.
1551 Akgündüz, Tanzimat, s. 93-94.
403
3.1.2.1. Adana Vilayeti
Kozacı Hacı Kirakos ve eşi 4 Mart 1894’te Tarsus’ta evleri soyulurken katledilmişlerdir. Ermeni oldukları anlaşılan suçlular olayın üzerinden iki saat dahi geçmeden yakalanarak tutuklanmıştır. Devletin suçluları hızla yakalaması Ermeni milleti tarafından memnuniyetle karşılanmıştır1552. Cinayetin yansıması ise Amerika’da olmuştur. Zira katillerden Bağdasar Şivanyan firar ederek Worcester’a gelmişti. Ancak Hacı Kiragos’un akrabalarından Misak Der Sahaciyan da burada yaşıyordu. Misak Der Sahaciyan, Kiragos’un intikamını almak için Şivanyan’ı burada bularak öldürmüştür1553.
Mersin’in Kıbrıs mahallesinde yaşayan Yasef, 17 Temmuz 1901 gecesi biraderi Nişan, kayınpederi Kazancı Agop ve Kasap Nazar’la birlikte eğlenmek için bir Hristiyan karyesine gitmiştir. Nişan, burada ikamet eden Diyarbakırlı İstefan’ın evindeyken ev sahibine küfredince aralarında tartışma çıkmıştır. İstefan’ın kayınbiraderi de kavgaya karışmış ve Kazancı Agop’u omzundan hafifçe yaralamış; Nişan’ı ise üç ayrı yerinden bıçaklamıştır. Nişan yaralarının ağırlığı sebebiyle ölmüş, olaya karışan herkes tutuklanarak mahkemeye teslim edilmiştir1554.
3.1.2.2. Bitlis Vilayeti
Bulanık kazasına bağlı Yunalı karyesi ahalisinden Milik oğlu Muhtar 9 Aralık 1901’de kaza merkezinden evine dönerken boğazı sıkılarak1555 öldürülmüş; aynı karyeden Bersu, Alu ve Avak isimli kişiler katil olduklarından şüphelenilerek mahkemeye teslim edilmişlerdir. Şüphelilerden Avak’ın Rusya’dan firar ederek gelen ve kefalet ödeyebilen şahıslardan olduğu tespit edilmiştir.1556
Bitlis kadın cinayetlerinin de işlendiği bir yer olmuştur. Muşlu Misak Serkisyan’ın karısı Hırımya 17 Mayıs 1896’da kayınbiraderi Asfazador Serkisyan tarafından katledilmiştir. Asfazador, Ermeni mektebi serrahibinin hanesine firar ettiğinden bir süre yakalanamamışsa da daha sonra ele geçirilmiştir. Verdiği ifadede cinayeti işleme sebebinin namus meselesi olduğunu ve alkollü olduğu için cinayet anını hatırlamadığını
1552 BOA. YA. HUS. 291/96 lef 2, 4 Mart 1894; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 84.
1553 BOA. HR. SYS. 2859/15, 20 Şubat 1896; Akter, Tehcir Öncesi, s. 132; Akter, Worcester, s. 63.
1554 BOA. DH. TMIK. M. 107/14, 20 Temmuz 1901.
1555 BOA. DH. TMIK. M. 117/32 lef 1, 9 Aralık 1901.
1556 BOA. DH. ŞFR. 271/82, 9 Aralık 1901; Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 76. BOA. DH. TMIK. M. 117/32 lef 2, 9 Aralık 1901.
404
beyan etmiştir.1557 Malazgirt kazasına bağlı Harabiye Kasım karyesi ahalisinden Kaspar da 20 Kasım 1902’de erkek kardeşinin karısını tüfekle öldürmüştür.1558
Pervari kazasının Deşnek karyesinden Gülan isimli Ermeni 2 Eylül 1902’de Malik karyesinden bir kadını kaçırmak istemiş, ancak kadın direnince onu öldürmüştür.1559 Muş Mutasarrıflığı’nda ikamet eden Tafron adlı kadın 25 Mart 1904’te evinde öldürülmüştür. Yapılan tahkikatta zanlı oldukları düşünülen Ermeni milletinden Sefer ve maktulenin üvey annesi Riha tutuklanarak mahkemeye sevk edilmiştir.1560
Muş Mutasarrıflığı Ereşter karyesinden Kalost da aralarında çıkan bir tartışma sonucu 6 Ocak 1903’te Keşiş Erdu oğulları tarafından öldürülmüştür.1561 Sason kazasına bağlı Ağca karyesinde yaşayan Ermeniler arasında Ermeni eşkıyasını köye kabul etmek ya da etmemek üzerine çıkan bir tartışma sonucunda eşkıyayı köye kabul etmek istemeyen taraftan bir kişi 27 Nisan 1903’te öldürülmüştür.1562
Bitlis vilayet merkezindeki Kakakor mahallesinden Saatçi Sitrak, 2 Şubat 1900 gecesi vahşi bir şekilde katledilmiştir. Derinlemesine yapılan tahkikler sonucu katilin, oğlunun kayınbiraderi Kasap Arşak olduğu kendisinin de itirafıyla anlaşılmıştır.1563
Makdis Abraham oğlu Hazmo ise 22 Şubat 1899’da Siirt’e 20 dakika mesafede bulunan Reis el Nabu çeşmesi civarında öldürülmüştür. Katilin Yosef olduğu anlaşılmış ve tutuklanarak mahkemeye teslim edilmiştir.1564
Bulanık kazasına bağlı Şeyh Yakup karyesinden Dikran da 29 Mart 1900’de öldürülmüştür. Katillerin Dikran’ın kaçırdığı kızın biraderi Sabri ve iki arkadaşı olduğu anlaşılmış, bunların ikisi yakalanarak adliyeye teslim edilmiş, birinin yakalanması için peşine düşülmüştür.1565
1557 BOA. HR. SYS. 2772/18, 17 Mayıs 1896.
1558 BOA. DH. ŞFR. 274/51, 20 Kasım 1902; BOA. DH. TMIK. M. 117/38, 20 Kasım 1902.
1559 BOA. DH. TMIK. M. 132/22, 2 Eylül 1902; BOA. DH. ŞFR. 291/41, 2 Eylül 1902.
1560 BOA. DH. TMIK. M. 166/27, 25 Mart 1904.
1561 BOA. DH. TMIK. M. 137/20, 6 Ocak 1903.
1562 BOA. DH. TMIK. M. 13/40 lef 1, 27 Nisan 1903.
1563 BOA. DH. TMIK. M. 80/63 lef 1, 8 Şubat 1900, Karacakaya, Ermenilere Yönelik, s. 216.
1564 BOA. DH. TMIK. M. 68/17, 22 Şubat 1899.
1565 BOA. HR. SYS. 2794/42 lef 2, 29 Mart 1900.
405
3.1.2.3. Diyarbakır Vilayeti
Osmanlı Devleti’nde suçlar bireysel olarak nitelendirilerek herhangi bir kayırma yapmadan cezalandırılmıştır. Diyarbakır vilayetinde İskender Paşa Camii Vakfı’na ait Mardinkapı civarında bulunan değirmeni işletmekte olan Mıgırdıç hırsızlık yapan birkaç Ermeni ve Müslüman tarafından öldürülmüştür. Yargılama neticesinde Hristiyan ya da Müslüman fark etmeden suça çeşitli kademelerde iştirak eden herkes cezalandırılmıştır. Mıgırdıç’ın katili olan ırktaşı Bobo idama, ona yardım eden üç kişi ise on beşer yıl kürek cezasına mahkûm edilmiştir1566.
Sur karyesinde ise İstefan Manaşyan ve annesi katledilmiştir. Bunun üzerine katilerin peşine düşülmüş, fotoğrafçı ve annesinin katillerinden altı Ermeni 22 Haziran 1905’te tutuklanmıştır.1567
Diyarbakır vilayet merkezindeki Arabacılar hanında arabacılık yapan Mardo da 10 Temmuz 1913’te at arabacı Vahan tarafından öldürülmüştür. Alkollü olduğu tespit edilen Vahan tutuklanarak adliyeye teslim edilmiştir.1568
3.1.2.4. Edirne Vilayeti
Cisr-i Mustafapaşa kasabasının Kanglı mahallesindeki bahçelerden birinde üzeri toprakla örtülmüş bir ceset bulunmuştur. 25 yaşlarında olduğu tahmin edilen, ancak bazı uzuvları eksik olduğu için kimliği ya da mezhebi tayin olunamayan şahsın üç gün önce öldürüldüğü anlaşılmıştır. Cesedin kimliği tespit edilemediğinden Cisr-i Mustafapaşa Kaymakamlığı’na eşkâli ve kıyafeti belirtilerek bilgi verilmiştir. Olayı duyan Ayanikola mahallesinden saatçi Mesrof’un oğlu cesedin kimliğini teşhis ederek maktulün Keçecilerkapısı civarında yaşayan 21 yaşındaki kardeşi çimentocu Zarih olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine Zarih, Ermeni mezarlığına defnedilmiştir. Zarih’i öldürenin aynı kasabanın Bayındır mahallesinden Loran oğlu pamukçu Ahnas olduğu anlaşılmış; şahıs yakalanamadığından 8 Nisan 1910’da eşkâli belirtilerek gerekli tüm mahallerin araştırılması emri verilmiştir.1569
1566 Diyarbakır Vilayet Gazetesi, No:44’ten aktaranKasım Ertaş, Sosyo-Kültürel Açıdan 19. Yüzyılda Diyarbakır Ermenileri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2014, s. 100.
1567 BOA. BEO. 2604/195298, 22 Haziran 1905.
1568 BOA. DH. EUM. EMN. 33/9, 11 Temmuz 1913.
1569 BOA. DH. MUİ. 136/14, 8 Nisan 1910.
406
Ermeni cemaatinden Süren ve Misak 29 Haziran 1914’te Adapazarı’nın Gazan mahallesindeki bir gazinoda eğlenirlerken aralarında anlaşmazlık çıkmıştır. Tartışmanın büyümesi üzerine Süren, Misak’ı revolver ile öldürmüştür. Katil tutuklanmıştır.1570
1914 yılında Erçek’e bağlı Karagündüz karyesinde Ermeni ahali arasında kavga çıkmış ve Simon oğlu Arşak öldürülmüştür. Manuk oğlu Sergis ve beş arkadaşı tarafından işlenen cinayetin ardından katiller derdest edilmiş ve yeni bir olay çıkmasının engellenmesi amacıyla karyeye on jandarma yerleştirilmiştir1571.
3.1.2.5. Erzurum Vilayeti
Kahlek karyesinden Anşak 11 Ağustos 1902’de aynı karyeden Mardiros ve kardeşi Haçu tarafından öldürülmüştür. Katillerden Haçu tutuklanmış, Mardiros ise firar etmiştir.1572 Ilıca karyesinden papaz Artin Efendi’de 9 Ağustos 1906’da Pozant adında bir Ermeni tarafından darp edilmiştir. Artin Efendi iyileşememiş ve 11 Ağustos 1906’da ölmüştür. Katili adliyeye teslim edilmiştir.1573
3.1.2.6. Halep Vilayeti
Antakya kazasının Kesb karyesi ahalisinden bir Ermeni 16 Haziran 1896’da Corci çiftliğine giderken katledilmiştir. Olayla ilgisi olan 9 Ermeni tutuklanarak hükümete teslim edilmiştir.1574
Urfa’da yaşayan Sefer oğlu Sergis, 3 Ekim 1900’de Bıçakçı Meydanı’nda ölü bulunmuştur. Yapılan tahkikat neticesinde katillerinin Kahtalı oğlu Sergis ve kardeşi olduğu anlaşılınca suçlular tutuklanmıştır.1575
3.1.2.7. Hüdavendigâr Vilayeti
Adapazarı kasabasının Kurt Mahallesi sakinlerinden Aleksan oğlu Mardiros, 4 Mayıs 1867’de Protestan milletinden Kulaz oğlu Abraham tarafından canavar zannedilerek öldürülmüştür. Ancak cinayette kasıt olmadığından iki taraf anlaşmaya
1570 BOA. DH. EUM. EMN. 84/47, 1 Temmuz 1914.
1571 BOA. DH. EUM. EMN. 115/50, 26 Nisan 1914.
1572 BOA. DH. TMIK. M. 129/48, 11 Ağustos 1902.
1573 BOA. DH. ŞFR. 368/118, 12 Ağustos 1906.
1574 BOA. DH. TMIK. M. 9/3, 20 Haziran 1896.
1575 BOA. DH. TMIK. M. 95/15, 3 Ekim 1900.
407
varmış; Abraham ölen kişinin mirasçısı Ohannes’e 1.000 dirhem ödemeyi kabul etmiştir.1576
3.1.2.8. Kayseri Vilayeti
Aslen Nevşehirli olan ve Kayseri’nin Caferbey mahallesinde yaşayan Kalaycı Sergis oğlu Karabet, yaklaşık bir yıldır evli olduğu Katrina’yı kendisine ihanet ettiği gerekçesiyle uyurken iple boğarak öldürmüştür. Karabet cinayete gerekçe olarak karısını, amcasının oğlu Sergis ile zina ederken kocası tarafından yakalamasını göstermiştir. Ermenilerde aile içi şiddete örnek gösterilebilecek olan olay dikkatle tahkik edilmeye başlanmıştır. Önce Katrina’nın annesi Manuk ve kardeşi Sergis ifadeye çağırılmıştır. Ailenin ilk talebi şeriat hükümlerinin uygulanmasını olmuştur. Zina ile suçlanan akraba Viran oğlu Sergis de sorgulanmış ve üzerine atılan suçlamayı kabul etmemiştir.
Karabet’in karısını zina ederken yakaladıktan sonra olan biteni anlattığını iddia ettiği Keşiş Ohannes’in de ifadesi alınmıştır. Ohannes ifadesinde kendisine böyle bir olay anlatılmadığını söylemiştir. Katrina ve Karabet’i tanıyan mahalleli de ifadeye çağırılmış ve herkes Katrina’nın ehl-i namus bir kadın olduğunu beyan etmiştir. Mahallelilerin bazıları Karabet’in karısını altınları için öldürdüğü iddiasında bulunmuştur.1577 Zina ederken yakalanan eşin öldürülmesi İslam hukuku gereği haklı görülen bir durumdur, ancak ispat edilmesi gereklidir. İspatın yapılması durumunda erkek herhangi bir ceza almaz. Zinanın ispatı için ise dört şahit gerekmektedir.1578 Ancak Karabet’in herhangi bir kanıtı ya da şahidinin bulunmaması cinayete zina kılıfını uydurarak ceza almaktan kaçınmaya çalıştığını da düşündürebilir. Ayrıca zina ile suçlanan diğer taraf olan Sergis de iddiayı şiddetle reddetmiş; böylece Karabet haklılığını ispatlayamamıştır1579.
3.1.2.9. Konya Vilayeti
24 Mayıs 1896 gecesi Hacı İsmail oğlu Kadir’in Akşehir kasabasında bulunan Köçekler mahallesindeki evinde on yedisi İslam, üçü Ermeni toplam yirmi kişi içki içip
1576 BOA. MVL. 747/130 lef 2, 4 Mayıs 1867.
1577 BOA. MVL. 671/45 lef 2, 20 Temmuz 1864.
1578 Ünal Yerlikaya, İslam Ceza Hukukunda Mağdur, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2006, s. 45-46.
1579 BOA. MVL. 671/45 lef 2, 20 Temmuz 1864.
408
eğlenirlerken tartışma çıkmıştır. Tartışma sonucu Hosep Artin’in oğlu Hacı katledilerek bir tarlanın içine atılmıştır. Olayın aydınlatılması için işrette bulunan herkes tutuklanmıştır.1580
3.1.2.10. Sivas Vilayeti
Sivas’ta Oseb ile oğlu Nişan arasında enteresan bir kavga yaşanmış ve oğlu babasını katletmiştir. Cinayetin sebebi iskambil kâğıdı oynarken çıkan tartışmadır. Baba Oseb tartışma esnasında sinirlenerek Nişan’a tokat atmıştır. Bunun üzerine oğul Nişan belinden çıkardığı bıçağını babasına saplamış ve aldığı yaralardan muzdarip baba ertesi gün hayatını kaybetmiştir1581.
Aziziye’de yaşayan Mihran’da 8 Mart 1896’da gece vakti dükkânında katledilmiş, yapılan tahkikat sonucu katillerinin birlikte kaldığı arkadaşları Hamparsum, Top Sergis oğlu Manuk ve Köse oldukları anlaşılmıştır.1582
3.1.2.11. Trabzon Vilayeti
Çarşamba kazasına bağlı Kapıkaya mahallesinde yaşayan Zebil oğlu Ohannes ve karısı Zinari 24 Ekim 1906’da evlerinde uyurken Evki oğlu Gazar’ın saldırısına uğramıştır. Ohannes saldırı sonucu hayatını kaybederken katili yakalanarak adliyeye teslim edilmiştir.1583
3.1.2.12. Van Vilayeti
5 Haziran 1896’da Kigork oğlu Karabet’in Van bahçeleri bitişiğinde bulunan Çalıkoğlu mahallesindeki hırsızlık yapmak isteyen üç Ermeni girmiştir. Karabet hırsızları fark edince taraflar arasında arbede yaşanmıştır. Bunun neticesinde hane sahibi ağır yaralanmış, hırsızlardan biri ise ölmüştür1584. Vanlı Şuranlı oğlu Nişan tarafından
1580 BOA. DH. TMIK. M. 6/40, 7 Haziran 1896.
1581 Sivas, No: 78, 13 Aralık 1881’den aktaranKuzucu, Yazışmalar, s. 92
1582 BOA. HR. SYS. 2791/26 lef 4, 8 Mart 1896.
1583 BOA. DH. TMIK. M. 232/49, 24 Ekim 1906.
1584 BOA. BOA. HR. TH. 175/117, 9 Haziran 1896; BOA. DH. ŞFR. 192/81, 4 Haziran 1896; BOA. DH. TMIK. M. 6/43, 6 Haziran 1896.
409
göbeğinin altından ve sağ tarafından iki kurşunla yaralanan ev sahibi Karabet de iyileşemeyerek hayatını kaybetmiştir1585.
3.1.3. Irza Tasallut Vakaları
Irza geçme fiili hem Osmanlı Klasik Dönemi hem de İslam hukukunda müstakil bir suç olarak değerlendirilmemiş ve cezası zina fiilinin içinde tayin edilmiştir. Daha önce had ve ta’zir ile cezalandırılan bu fiil, 1858 Ceza Kanunu'nda ırza geçme başlığı ile müstakil olarak tanımlanmıştır1586. Ceza Kanununun 197. maddesinden 200. maddesine kadar cezalar ırza saldıranlara verilecek olanları ve suçun ağırlaştırılması şartlarını içermektedir. Örneğin suçun birden fazla kişi ile işlenmesi, mağdurun yakınları tarafından işlenmesi, mağdurun tecavüz sonucu akıl ya da beden sağlığını kaybetmesi ve mağdurun bakire olması gibi unsurlar cezanın ağırlaştırılma sebeplerindendir1587. Bunun yanında tecavüz suçu genelde tek başına işlenen bir suç değil, kaçırma (kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma) olaylarından cinayete kadar uzanabilen bir suç yelpazesinin içerisindeki bileşendir. Yargılamalar ve cezalandırmalar da buna göre yapılmıştır.
3.1.3.1. İstanbul:
Irza tasallut vakalarının tahkiki esnasına başka suçların açığa çıktığı da görülmektedir. Rahip Bahçecikli Ohannes olayı da bu türdendir. Ohannes, posta memuru Bağdasar’ın eşine tecavüz etmiştir. Rahip Ohannes’in ruhani sıfatı hem bu suçu hem de mugayir-i ayin hal ve hareketleri sebebiyle patrikhane tarafından kaldırılmıştır. Ayrıca tecavüz vakasıyla alakalı tahkikata devam edilirken Ohannes’in aslında iddia edilen kişi olmadığı da anlaşılmıştır. Kendisini rahip olarak gösteren bu kişinin gerçek adı Vahan Minasyan’dır. Asıl görevi ise İskenderiye’de bulunan fesat komiteleri tarafından kendisine verilen evrak ve mektupları gizlice Ermenistan’a göndermektir. Adını ve asıl gayesini gizleyerek İstanbul’a gelen Vahan, daha önce postaneden ayda iki-üç yüz kuruşluk posta pulu alarak çeşitli yerlere birtakım evraklar göndermişti. Cevahirci
1585 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 236; Hocaoğlu, Arşiv, s. 335.
1586 Belkıs Konan, "Osmanlı Hukukunda Tecavüz Suçu", Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 29/Bahar, Ankara, 2011, s. 163.
1587 Sefa Şişman, Cinsel Saldırı Suçu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2010, s. 17-18.
410
Çucukçuoğulları ve Avukat Serenyan ile görüşmüş ve Arevelik isimli Ermeni gazetesinin sahibinin tercümanı olan kişinin Kuzguncuk’ta bulunan evinde kalmıştı. Çakmaçılar’da Agopyan hanında bulunan Aramyan adında bir matbaada din işlerini konu alan Suhak adında bir de risale de bastırmıştı. Aldığı posta pullarını da bu risalenin taşra aboneleri için kullanıyordu. Vahan’ın rahip kisvesi altında yaptıkları açığa çıkınca kötü hareketlerini bırakana kadar Sivas vilayetindeki Surp Nişan Manastırı’na gönderilmesine karar verilmiştir1588.
Kumkapı’da yaşayan Kunduracı İstefan’ın eşi Sofya ise Ermeni rahiplerinden Mıgırdıç Efendi’nin saldırısına uğramıştır. Irzını korumak isteyen kadın, Mıgırdıç Efendi’yi bıçakla yaralamıştır. Mıgırdıç Efendi’nin bir din adamına yakışmayacak derecede kötü ahlaklı olduğu anlaşılınca rahiplikten çıkarılması için işlem yapılmıştır1589.
3.1.3.2. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
Taşnaksutyun Komitesi reisi Doktor Asadur vilayet merkezindeki Alman Yetimhanesi’nde kalan bir Ermeni kızına tecavüz etmek suçundan zanlı olarak tutuklanmıştır. Ancak şehirdeki bazı Ermeniler arasında Doktor Asadur’un masumiyet ve mücrimiyeti hususunda bir ihtilaf yaşanmaya başlamıştır. Yaşanan tartışmalar iyice kızışınca herhangi bir taşkınlığa meydan vermemek için özellikle Taşnakların kimliklerinin ve memleketlerinin tahkikine karar verilmiştir1590.
3.1.3.3. Sivas Vilayeti
Tenos kazasının Kayapınar karyesinden Değirmenci oğlu Ohan’ın eşi Meryem ot toplarkan aynı karyeden Hempar oğlu Osep ve Değirmenci oğlu Haçin’in tecavüzüne uğramıştır. Yaşananların ardından suçlular tutuklanmış, ancak kadının kocası Ohan tecavüzcülerin İslam kıyafeti içinde olduklarını beyan edince devletin konuya yaklaşımı da şekil değiştirmiştir. Zira bu dönemde Ermeniler kendi ahalilerine zarar verirken Müslüman kılığına girerek taraflar arası düşmanlık yaratma gayreti içindeydiler. Sivas vilayeti de Ermenilerin kılık değiştirmesini hainlik olarak adlandırmıştır. Bu sebeple
1588 BOA. DH. MKT. 1629/70, 17 Haziran 1889.
1589 BOA. ZB. 309/36, 29 Nisan 1906.
1590 BOA. DH. ŞFR. 662/115, 29 Nisan 1910.
411
karyede sükûnet sağlandıktan sonra Ermenilerin asıl maksatlarının ortaya çıkarılması için çalışılmasına karar verilmiştir1591.
Erbaa kazasına bağlı Herek karyesinden Kalustyan Mircan ve Tatar Abdullah’la Şahinbağı karyesinden Karabetyan ve Ermenak adı kişiler Anna adında bir kızı kaçırarak tecavüz etmişlerdir. Sivas’ta Ermenice olarak çıkan Hoğ-Tar1592 adlı gazetenin 21. sayısında zanlıların olayın üzerini kapatmak için kızı tehdit ettikleri yazılınca Tokat Mutasarrıflığı’ndan olayla alakalı tahkikat yapılması istenmiştir. Yapılan araştırma sonucu Anna’nın Tahsin ve Margiros adındaki iki şahsın zor kullanmasıyla Kalustyan Mircan tarafından kaçırıldığı, Karabet’in evinde tutulduğu ve bu sırada Karabet tarafından da tecavüze uğradığı anlaşılınca Karabet ve Mardiros tutuklanarak mahkemeye sevk edilmişlerdir. Tahsin ve Mircan ise firar etmişlerdir1593.
3.1.4. Kaçırma Vakaları
Osmanlı Devleti'nde "kaçırma" eylemi ilk kez II. Bayezid döneminde resmi olarak suç sayılmış ve ırza saldırı olarak da kabul edilerek kanunnamede cezası tayin edilmiştir. Buna göre bir insanı kaçırmanın cezası hadım edilmektir. Kanuni Sultan Süleyman Kanunnamesi’nde kaçırma suçuna iştirak edenlerin de cezalandırılması maddesi mevcuttur.1594 Tanzimat Fermanı'nın ilanından sonra 1851 Ceza Kanunu’na kaçırma ile alakalı bir madde eklenmiş ve kaçırma eylemini gerçekleştiren kişinin altı ay hapis cezası alacağı ilan edilmiştir.1595
1858 tarihli kanunda kaçırılan kişinin erkek ve 15 yaşından küçük olması halinde failin bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacağı; mağdur bakire olursa suçlunun belirli bir süre küreğe konulacağı, ırza geçme fiili gerçekleşmişse en az on yıl kürek cezası alacağı, kaçırılan kişinin yaşı on beşten büyük olursa failin iki yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacağı bildirilmiştir. Kaçırılan kadına nikâh kıyılması durumunda ise yaşı on
1591 BOA. DH. TMIK. M. 33/64, 19 Mayıs 1897; BOA. HR. TH. 194/11, 24 Mayıs 1897.
1592 Hoğ-Tar isimli gazete 1910-1914 yılları arasında Garabed A. Barsamyan, Hovhannes Polatyan ve V. T. Vartanyan tarafından Sivas’ta çıkarılmış Ermenice bir gazetedir. Hoğ-Tar Ermenice Toprak-Tepe anlamına gelmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mildanoğlu, s. 109.
1593 BOA. DH. EUM. EMN. 34/55, 2 Ekim 1913.
1594 Leslie Peirce, "İnsan Kaçırmanın Namuslu ve Namussuz Halleri: Osmanlı Dünyasında Hükümdarlar, Eşkiyalar ve Kahramanlar", Kebikeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, Dosya: Şaki, Celali, Asi-II, Kebikeç Yayınları, Ankara, 2012, s.46.
1595 Akgündüz, Tanzimat, s. 139.
412
beşten büyük olanların kendi rızası ile küçük olanların ailesinin rızası ile davanın düşeceği belirtilmiştir. Kaçırılan ve tecavüze uğrayan kadın evli ise suçlunun en az beş yıl kürek cezası alacağı, kaçırılan kişinin 48 saat içinde vücut bütünlüğüne herhangi bir saldırı meydana gelmeden güvenli bir yerde serbest bırakılması halinde cezanın en az bir ay en çok bir yıl olacağı da ceza kanununda yer almıştır.1596
3.1.4.1. Adana Vilayeti:
Payas’ın Aziziye köyünden Toranda oğlu Kigork’un eşi Şuşak, Hasanağa köyünden gelirken üç Çerkes atlısı tarafından kaçırılmıştır. Şuşak’ın bulunması ve kaçıranların yakalanması için başlatılan çalışma neticesi kadını kaçıranların Çerkes değil, Çerkes kıyafeti giymiş Ermeniler olduğu anlaşılmış, aralarında bulunanlardan Vahan yakalanarak hükûmete teslim edilmiştir.1597
3.1.4.2. Bitlis Vilayeti
Varto kazasına bağlı Gümgüm karyesi ahalisinden Şogu adlı kız kaçırılınca Ermeniler arasında sorumlunun İslamlar olduğuna dair bir dedikodu yayılmıştır. Ancak yapılan tahkikatta kızın aynı köyden Okso oğlu Odu tarafından kaçırıldığı anlaşılmıştır. Ermeni Millet Meclisi’nin de müracaatı üzerine Şogu ve Odu Muş’a çağırılmış ve burada birbirleri ile evliliğe razı olduklarını beyan etmişlerdir. Gençlerin evliliklerine bir mâni bulunmadığı tespit edilince işlemleri tamamlanmak üzere murahhashaneye teslim edilmişlerdir.1598
3.1.4.3. Halep Vilayeti
Cisr-i Şuğur kazasına tabi Keseb karyesi ahalisinden Musa Mihkan’ın kızı Verde yine aynı milletten Sergü ve arkadaşları tarafından kaçırılmıştır. Nişanlı olan kızın ailesi şikâyette bulununca tahkikat başlamış ve kaçırılan kız Sergü’nün evinde bulunmuştur. Sergü ile oğlu Bogos ve kardeşi Simon derhal tutuklanarak sorguya alınmıştır. Zanlılar
1596 Fatih Öztop, "Suç Cetvellerine Göre Osmanlı Devleti'nde "Kız Kaçırmak" Suçu: Aydın Vilayeti Örneği (1908-1916), Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi (TİDSAD), Yıl: 2 Sayı: 2, Mart 2015, s. 290.
1597 BOA. HR. TH. 134/53, 14 Ekim 1893; BOA. HR. SYS. 2790/7, 9 Şubat 1895.
1598 BOA. A. MKT. MHM. 751/31, 24 Şubat 1895; BOA. HR. TH. 153/99 lef 2, 24 Şubat 1895.
413
kızın Bogos’a nikâhlandığı bilgisini vermişlerdir. Fakat kızın nişanlısı evliliğe itiraz edince taraflar mahkemeye teslim edilmişlerdir.1599
3.1.4.4. Hüdavendigâr Vilayeti
İnegöl kazasında ikamet eden Siraçlı fabrikatörün oğlu Manuk Ağa, 12 Eylül 1912’de babasının Yenice nahiyesinde bulunan evinden dönerken ikisi Müslüman, yedisi Ermeni toplam dokuz eşkıya tarafından dağa kaldırılmıştır. Eşkıyalar, Manuk Ağa’nın serbest bırakılması için 1.500 lira fidye talep etmişlerdir. Manuk’un kurtarılması ve eşkıyanın yakalanması için bölgeye vilayet merkezi, İnegöl, Yenişehir ve Bilecik’ten 60 kadar jandarma sevk edilmiştir. Yöre ahalisinden de 60 kadar gönüllü kurtarma çalışmalarına katılmıştır. Vali Vekili Kemal’in de bizzat katıldığı takibat sonucu Manuk Ağa kurtarılmış ancak eşkıyalar yakalanamamıştır.1600
3.1.5. Hırsızlık Vakaları
İslam ve Osmanlı hukukunda hırsızlık fiili basit hırsızlık ve haramilik ile yapılan hırsızlık olarak ikiye ayrılmaktadır. Hırsızlık suçuna had ve ta'zir cezaları uygulanmıştır1601. Fatih Sultan Mehmet, II. Beyazıd, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman'ın kanunnamelerinde hırsızlık suçu ve verilecek ceza maddeler halinde yer almıştır1602. Tanzimat'ın ilanından sonra yapılan 1858 Ceza Kanunu'nda ise hırsızlık suçu ve cezasını ağırlaştıran sebeplere yer verilmiştir1603. Hırsızlık yapan Ermeni tebaa da bu hükümlere uygun olarak cezalandırılmıştır.
1599 BOA. DH. TMIK. M. 95/10, 6 Ekim 1900.
1600 BOA. DH. H. 67/2 lef 1-2, 13 Eylül 1912.
1601 Ömer Menekşe, XVII ve XVIII. Yüzyılda OsmanlıDevletinde Hırsızlık Suçu ve Cezası, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1998, s.20.
1602 Ayrıntılı bilgi için bkz. Müslüm Aras, Osmanlı'dan Günümüze Hırsızlık, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Zirve Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep, 2015.
1603 Bu sebepler; hırsızlığın gece vakti yapılması, suçu işleyenlerin sayısı, silahları olması, eve giriş şekilleri ve mağdura davranış tarzlarıdır. Ağırlaştırıcı sebeplerle verilen ceza müebbet kürek, bunun dışında kalanlara verilen ceza ise geçici süre ile kürek, hapse konulma ve para cezasıdır. Said Nuri Akgündüz, "Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Hukukunun Kaynakları”, AİBU İlahiyat Fakültesi Dergisi, Güz 2016, Cilt: 4 Sayı: 8, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/269178, (16.06.2019) s. 11.
414
3.1.5.1. Erzurum Vilayeti
12 Nisan 1885’te ise Protestan Ermenilerin koruyucusu olduğunu iddia eden İngiltere’nin Erzurum Konsolosluğu soyulmak istenmiştir. Olay, merkezindeki iki Ermeni sebebiyle dikkat çekicidir. 12 Nisan’ı 13 Nisan’a bağlayan gece konsolosluk kavası Mıgırdıç’ın köylüsü olan Mesrob, hemşehrisini sormak bahanesiyle konsoloshaneye gelmişti. Mıgırdıç’ı bulamayınca kendisi gibi Ermeni olan Arpar ile sohbet etmiş; Mıgırdıç gelince köylüsünü de yanına alarak konsoloshaneden ayrılmıştır. Ancak Mesrob bir süre sonra yeniden konsoloshanenin kapısını çalmıştır. Tek başına gelen Mesrob, Arpar’a zabtiyelerden korktuğunu söyleyerek içeri girmek istemiştir. Arpar ise Mıgırdıç’ı da tanıdığını gördüğünden olsa gerek, Mesrob’u içeriye davet etmiştir. İkili kavas odasında bir süre sohbet etmiş ve Mesrob sorduğu sorularla konsolos Everett’in 2000 sterlin nakit parası olduğunu ve uyuduğu odanın yerini öğrenmiştir. Arpar bir süre sonra uykuya dalınca Mesrob yerinden kalkarak duvarda asılı olan kılıcı almış ve Arpar’ın boğazına dayamıştır. Arpar uyanınca ikili arasında mücadele başlamış ve Mesrob, Arpar’ı zorla konsolosun odasına götürmeye çalışmıştır. Bu arada konsolos da sesleri duyarak uyanarak kavgaya karışmış ve yaralanmıştır. Ancak konsolos buna rağmen Mesrob’u yakalamayı da başarmıştır. Mesrob konsoloun elinden kurtulup yeniden saldırınca Everett elindeki silahı düşürmüş ve Mesrob konsoloshaneden kaçmıştır. Saldırının duyulması üzerine olay yerine zabtiyeler gelmiştir1604.
Mesrob olaydan hemen sonra yakalanarak tutuklanmış ve mahkeme süreci başlamıştır. Mahkemede üzerinde atılı suçlamaları kabul eden Mesrob 15 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bunun ardından göğsüne cezasının yazıldığı belge asılarak şehirde dolaştırılmış ve böylelikle halka teşhir edilmiştir. Bu arada İngiltere, yaşananlar sebebiyle Everett’in tedavi masraflarının Osmanlı Hükûmeti’nden talep edilmesi gerektiğini düşünmüştür. Ancak konsolos yaşananın adi bir hırsızlık olduğunu belirtince bu talepten vazgeçilmiştir1605.
1604 Everett’ten White’a, no 26, 1 Ağustos 1885, FO 195/1521; FO 78/3762; White’dan Salisbury’e, no 64 Consular, 10 Ağustos 1885, FO 78/3762; A. C. Wratislaw, A Consul in the East, Londra 1924 s. 43-45’ten aktaran Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 237.
1605 Ayrıntılı bilgi için bkz. Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 238-240.
415
3.1.5.2. İstanbul
Yedikule dışındaki Ermeni Hastanesi hırsızlar sebebiyle zarar gören yerlerden biridir. Ermeni Hastanesi’nden yetim çocuklar için toplanan 200 lira çalınmıştır. Olay Yeni Gazete’nin 12 Haziran 1909 tarihli nüshasında yazılınca harekete geçilmiş ve 16 Haziran 1909’da tahkikat başlamıştır. Tahkikat esnasında hırsızın içeriden olduğu anlaşılmış; Karabet Kazarcıyan’ın oğlu ve hastane veznedarı olan Mihran’ın hastane ait kasasını soyarak 200 lirayı çaldığı ve Mahruhi adındaki bir kadınla firar ettiği ortaya çıkmıştır. Mihran firar ettikten hemen sonra Galata’da Mehmet Ali Paşa hanesinde Banker Tahtaburunyan Efendi’den de sekiz lira tahsil etmiştir. Mihran ve yanındaki kadının son olarak Maltepe İstasyonu civarında bir otelde görüldükleri öğrenimiştir. Haber üzerine 26 Haziran 1909’da Beyoğlu ve Üsküdar mutasarrıflıklarına Mihran’ın saklanmasının muhtemel olduğu yerlerin araştırılması hususu bildirilerek yakalanması emri verilmiştir1606.
3.1.5.3. Hakkâri Vilayeti
1881 yılı bahar aylarında Başkale Ermeni muteberanından ve bir yardım komitesi üyesi olan Ohannes Vartabed’in yolu üç kişi tarafından kesilmiştir. Ohannes’i soymak için üzerine saldırıldıysa da adam kendini korumak için silahını ateşlemiş ve bir kişi yaralanarak ölmüştür. Yaralanan kişi ölmeden önce konuşarak daha önce ihtida ettiğini ve Müslüman olduğunu, ayrıca Ohannes’in eski hizmetçisi olduğunu itiraf etmiştir. Ohannes meşru müdafaa yapmak amacıyla da olsa bir kişinin ölümüne sebebiyet verdiği için tutuklanmıştır. Bu andan itibaren İngiliz konsolosu ve Ermeni ileri gelenlerinin ısrarları devreye girmiş ve Ohannes’in serbest bırakılması talep edilmeye başlanmıştır. Bunun üzerine Ohannes’in durumu cinayette kasıt olmadığı da göz önüne alınarak yeniden değerlendirilmiş ve tutuksuz yargılanmasına karar verilmiştir1607.
1606 BOA. ZB. 334/64 lef 1, 26 Haziran 1909.
1607 Clayton’dan Trotter’a, no 15, 17 ve 20, 29 Mart ve 6 ve 12 Nisan 1881, FO 195/1376 ve Goschen’den Granville’e, no 304, 360 ve 372, 2, 9 ve 10 Mayıs 1881, FO 78/3278’den aktaran Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 74.
416
3.1.5.4. Halep Vilayeti
Adana sancağı Saraçhane Mahallesi sakinlerinden Sedir oğlu Agop, ailesiyle birlikte bir düğünde bulunduğu esnada evine hırsız girmiştir. Kapı ve pencereleri girilerek girilen evden bir miktar eşya ve akçe çalınmıştır. Bunun üzerine tahkikat başlamış ve çalınan eşyanın bir kısmı Kiremitçi Tomas, Kayserili İbrahim, Zenci Abdülkerim, Kürt Hüseyin ve kızkardeşi Havva’nın üzerinde bulununca bu zanlılar tutuklanmışlardır. Yapılan sorgulamada Tomas dışındaki herkes suçlamayı reddetmiştir. Ancak yüzleştirme sonucu Tomas, İbrahim ve Abdülkerim bahsi geçen eve gece vakti girerek eşyaları çalarak aralarında paylaştıklarını itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Adı geçen şahıslar Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde yer alan “kapalı ve duvar ile mahdud olan mahallerin duvarını delerek veya merdiven ile aşarak veya alet-i mahsusa ile kapısını açarak hırsızlık edenlerin tutuklanarak küreğe konulmaları” muharrer olduğu gibi; “kürek cezasına müstehak olan hırsızlara bilerek yardım ve yataklık edenlerin de küreğe konulması” kanunun 230. maddesinde yazılı olduğundan 10 Mart 1865’den itibaren; kanunun 19. maddesindeki usule göre Tomas, İbrahim ve Abdülkerim eski kanuna tabi olarak; Hüseyin ise ikinci hükme göre üç yıl küreğe konularak cezalandırılmışlardır.1608
17 Ağustos 1900’de Zeytun kasabasının Kargalar mahallesinde bulunan Ermeni Kilisesi’ne de hırsız girmiştir. Kiliseden 3450 kuruş değerinde, altın ve gümüşten yapılmış eşya çalınmıştır. Hırsızlardan Karabet tahkikat ve takibat neticesinde bir gün sonra yakalanmış, arkadaşı Asador ise firar etmiştir. Bununla birlikte çalınan tüm eşya ortaya çıkarılmıştır. Asador’da ise 20 Ağustos 1900’de ele geçirilmiştir1609.
3.1.5.5. Konya Vilayeti
Çifte Merdiven Mahallesi sakinlerinden Bakçacı oğlu Kigork evdeyken içeriye hırsız girmiştir. Hırsızlar Kigork’a fark ettirmeden kilitli sandığını açmış ve tahmini değeri 8-10 bin kuruş olan eşyasını çalmışlardır. Çalınan eşyaların bir kısmı Niş sancağına bağlı Leskofça’dan olup Konya’ya sürülen Mihanici İstefan’ın evinde bulunmuştur. Bunun üzerine sorguya alınan İstefan, eşyanın aynı mahalle ahalisinden ter
1608 BOA. MVL. 743/44, 10 Ocak 1866.
1609 BOA. DH. TMIK. M. 94/32 lef 1, 18 Ağustos 1900; lef 2 20 Ağustos 1900; BOA. HR. TH. 247/10 lef 2, 25 Eylül 1900.
417
bıyık İbrahim ve Hacı Bedros tarafından gece vakti kendisine getirilerek emanet bırakıldığını anlatmıştır. Anlattığına göre gece evinde uyuduğu esnada İbrahim duvardan evine atlayıp kapıyı açmış ve Hacı Bedros’u içeriye almıştı. Bunun ardından kendisini çağırarak ellerindeki eşyayı “emaneten dursun, yarın alırız” diyerek bırakmışlardı. Yani İstefan, kendisinin masum olduğunu ve hırsızlıktan haberi olmadığını iddia ediyordu. Hacı Bedros’un iddiasına göre ise İbrahim, Bakçacı oğlunun damına çıkıp buradan eve girmişti. Bir müddet sonra iki adet bohça ile geri gelmişti. Daha sonra Hacı Bedros, İbrahim ve kardeşi Şakir, Mihaliçi İstefan’a gitmişlerdi ve bohçalarda ne olduğunu bilmiyordu. Özetle Hacı Bedros’un hırsızlıkla bir alakası yoktu. İbrahim ile kardeşi Şakir de hırsızlık yapmadıklarını beyan ediyorlardı. Ancak İbrahim ve Hacı Bedros’un meyhaneye beraber gidip geldikleri biliniyordu; üstelik eşyaları İstefan’a ikisi götürmüşlerdi. Bu sebeple hırsızlığı birlikte yaptıkları sonucuna varılmıştır. İstefan bohçalar kendisine getirilip teslim edildiğinde nereden getirdiklerini sormadığı; hükümete ya da komşulara haber vermesi gerekirken bohçalar ortaya çıkana kadar sustuğu için hırsızlara yataklık yapan kişi olarak kabul edilmiştir. İbrahim’in kardeşi Şakir’in ise hırsızlığa karıştığı tespit edilememiştir. Netice olarak İbrahim ve Hacı Bedros 2 Kasım 1862’de tutuklanmışlardır.1610
3.1.5.6. Sivas Vilayeti
Sivas’ta doktorluk yapan Ermeni milletinden Arslan Ağa’nın evi de hırsızların saldırısından kurtulamamıştır. Arslan Ağa’nın evine üç hırsız girmiştir. Olayla alakalı olarak tutuklananlardan Bedros’un evinde inceleme yapılmış ve evin avlusunda gömülü 700 ile 800 lira arası bir miktar para bulununca suçluluğu kesinleşmiştir1611.
19 Aralık 1881 tarihli Sivas Gazetesinin haberine göre ise Ermeni Katolik milletinden Bogos, Mikail ve bir arkadaşları, Hafik kazası yakınlarındaki Seyfe Beli adlı yerde bir Ermeniyi soymuşlardır. Yakalanacaklarını anladıklarında firar etmeye çalışmışlarsa da kaçamamışlardır. Yakalandıklarında üzerilerinde İslam kıyafeti olan Ermenilerin asıl amacının iki tarafı birbirine düşürmek olduğu anlaşılmıştır1612.
1610 BOA. MVL. 650/79, 12 Haziran 1863.
1611 Sivas, Sayı: 67, 26 Ağustos 1881’den aktaran Kuzucu, Yazışmalar, s. 92.
1612 Sivas, Sayı: 77,19 Aralık 1881, s. 1; Kuzucu, Yazışmalar, s. 75.
418
3.1.6. İftira Vakaları
İftira, Türk Dil Kurumu tarafından sözlükte “Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan”1613 olarak açıklanan bir fiildir. Osmanlı ceza hukukuna Fatih Sultan Mehmet1614 ve Kanuni Sultan Süleyman Kanunnamesi ile resmi olarak girmiştir.1615 1840 Ceza Kanunnamesi’nde iftira suçunun cezası en az beş en çok kırk beş gün hapis olarak belirlenmiştir.1616 1851 yılında yürürlüğe giren ceza kanununda iftira suçuna verilecek cezalara hapis ve sürgün de eklenmiş, 1858 Ceza Kanunu’nun beşinci faslında da iftira suçuna yer verilmiştir1617.
3.1.6.1. Ankara Vilayeti
14 Temmuz 1900’de Develi kazasına bağlı Fenese kasabasında yaşayan imam Abdullah Efendi, Davutyan Ohannes’le birlikte; Kalfa oğlu Gazaros, Hacı Davut oğulları Karabet ve Hacı Bükre’nin Kirkor Suyu’nu keyfi olarak kullandıklarını ve bunun mahalle sakinlerine zarar verdiğini iddia ederek mahkemeye müracaat etmişlerdir. İkilinin iddiasına göre şikâyet edilenler çorak arazilerini sulamak için nehrin suyuna ark yapmış ve mahalleli arazilerini sulayamadığı için mağdur olmuşlardı. Bu sebeple mahkeme huzuruna çağırılarak yargılanmalarını, suya müdahalelerinin menedilmesini, arkın kapatılmasını ve mahkeme masrafının bunlardan tahsil edilmesini talep ediyorlardı. Dava çeşitli sebeplerden dolayı bir süre ertelendikten sonra nihayet 18 Şubat 1901’de görülmüştür. Mahkeme huzuruna çıkarılan Kalfa oğlu Gazaros ile Karabet ve Hacı Bükre kardeşler iddiaları reddederek su yakınlarında arazileri olmadığını, haliyle müdahalede bulunmadıklarını, bahsi geçen arkla da ilişkileri olmadığını belirtmişlerdir. Mahkeme verdikleri ifadelerin doğru olduğunu değerlendirerek davalılara herhangi bir ceza tayin etmemiştir. Ancak iddia sahipleri Abdullah Efendi ve Davutyan Ohannes’in husumet
1613 http://sozluk.gov.tr/ (22.06.2019).
1614 Mehmet Akman, “Osmanlı Ceza Hukuku Çalışmaları Üzerine Bir İcmal”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005, https://dergipark.org.tr/download/article-file/652365, (22.06.2019), s. 489.
1615 Akif Yıldırım, “İftira Suçu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 69 Dönem: 2007, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2007-69-304, (22.06.2019), s. 180.
1616 Ahmet Selçuk Sönmez, Türk Ceza Kanunu’nda İftira Suçu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2015, s. 17.
1617 Akgündüz, Tanzimat, s. 149.
419
hissiyle iftirada bulundukları anlaşılmış ve mahkeme masrafının kendilerinden talep edilmesine karar verilmiştir1618.
Yozgat sancağına bağlı İncirli adlı gayrimüslim karyesinden Mardiros, bir kızla nikâhlanmıştır. Ancak kızın akrabalarından Vartaban, Mardiros’un gelini zorla kaçırdığını iddia edince damat tutuklanmıştır. Bunun üzerine Ermeni murahhasası ve cemaatin ileri gelenleri araya girerek Mardiros’un bırakılması için ricada bulunmuştur. Konu Yozgat Mutasarrıflığı tarafından değerlendirilerek 11 Ocak 1905’te bir karara varılmıştır. Buna göre yeni evli iki gencin iftira yüzünden birbirlerinden ayrı kalmaması ve ahali arasında sorun yaşanmaması için Mardiros’un tahliyesinin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır1619.
3.1.6.2. Hüdavendigâr Vilayeti
Söğüt’ün Sasarlık köyünden öğretmen Mardiros, Gazaros ve Arakeloğlu Kirkor politika suçu ile zanlı iken, tahliye olunca İstanbul’a gelerek kendilerini ihbar eden ve aynı köyden olan Berberoğlu Rafael’in adını komite defterine hain olarak kaydettirerek öldürülmesi için teşebbüste bulunmuşlardır1620.
3.1.6.3. İstanbul
Heybeliada’da yaşanan iftira vakasında ise bir Ermeni, komiteci olmakla suçlanmıştır. Suçlanan kişi Heybeliada manavlarından Arapgirli Haçadur’dur. Abram Çörebanyan ve eniştesi Abram Malkonyan, Haçadur’u Anadolu ve İstanbul’daki Ermeniler arasındaki haberleşmeyi sağladığı ve dükkânında hasılatı Hınçak komitesi fedailerine verilmek üzere hazırlanan biletler tuttuğu iddiasıyla şehremanetine şikâyet etmiştir. Bunun üzerine Haçadur, beraberindeki arkadaşları Mardiros, Arakil, Hazar ve kuru kahveci Minas ile birlikte tutuklanmıştır. Dükkândan çıkan mektup ve diğer evraklar incelendiğinde herhangi bir muzır eşya ya da evraka rastlanmamış; sorgulanan zanlılarda biletten haberdar olmadıklarını beyan etmişlerdir. Kendilerinin komite mensubu
1618 Özlem Şahin, 9/2 Numaralı Develi Şer’iye Sicili (H. 1317-1321 /M. 1899-1903) Transkripsiyon ve Değerlendirme, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2007, s. 36-37.
1619 BOA. DH. ŞFR. 338/21, 11 Ocak 1905.
1620 BOA. A. MKT. MHM. 655/6, 29 Eylül 1895.
420
olmadıklarının anlaşılması üzerine neden ihbar edildikleri tahkik edilmeye başlanmıştır. Tahkikat neticesinde Haçadur’un iki yıl önce Büyükada’da kuru kahvecilik yapan Arapgirli Abram’ın oğluna memlekette bulundukları sırada tecavüz ettiği ve altı ay hapis cezası aldığı; şu an yaşadığı sorunun da bundan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Zira Haçadur cezasını çektikten sonra İstanbul’a döndüğünde kendisinden intikam almak isteyen Abram’ın kardeşleri tarafından hem komiteci hem de firar ederek İstanbul’a gelen takımdan olduğuna dair ihbar edilmişti. Haçadur ifadesi alınırken dükkânında bulunan biletin Abram tarafından bırakılmış olabileceğini söylemiş ve haklı çıkmıştır. Bunun üzerine Abram Çörebanyan ve eniştesi Abram Malkonyan tutuklanmıştır. Abram Malkonyan ilk ifadesinde haklarındaki iddiaları reddettiyse de sonradan bazı bulunmuştur. Malkonyan, Abram Çörebanyan’ın Heybeliada’ya gelerek kendisini bulduğunu ve bir kâğıt vererek Minas’la Haçadur’un dükkânlarına bırakmasını tenbih ettiğini anlatmıştır. Bakse konu olan Hınçak bileti ise Kasbar adlı Ermeni tarafından Büyükada’daki Dikran’a verilmiş, o da kendilerine ulaştırmıştı. Böylece Haçadur üzerine atılı suçlamalardan aklanırken, Abram Çörebanyan, Abram Malkonyan, Kasbar ve Dikran komite mensubu olmakla itham edilerek tutuklanmıştır. Kendilerine gazete temin eden Abraham Caviyan da tutuklanmış ve suçluların tamamı Ermeni sakin olmayan mahallere sürülmüştür1621.
3.1.6.4. Konya Vilayeti
Seratil Efendi, Konya Vilayet İstinaf Mahkemesi azalığına tayin edilmişti. Ancak Ermeni cemaati, Seratil Efendi’nin bu makama tayin edilmesini istemiyordu. Bu sebeple sürekli arzuhaller verilerek kendisinin kötü halinden şikâyet edilmiş ve azalığa kanuna aykırı bir şekilde tayin edildiği bildirilmiştir. Cemaatin talebi Seratil Efendi’nin azledilerek yerine kanunen tüm şartları taşıyan başka birinin tayin edilmesidir. Bunun üzerine konu ile alakalı tahkikat başlatılmıştır. 12 Aralık 1892’de tamamlanan tahkikat neticesinde Seratil Efendi’nin iddiaların tam tersine iffetli ve sadakatli bir kimse olduğu anlaşılarak kötü niyetli kişiler tarafından iftiraya uğradığı anlaşılmıştır1622.
1621 BOA. A.} MKT. MHM. 626/16 lef 2, 1 Mayıs 1895.
1622 BOA. DH. MKT. 2031/119, 12 Aralık 1892.
421
3.1.6.5. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
Ermeni milleti içinde özellikle fesat ehli olarak adlandırılanlar millet-i sadıkadan Ermenilere iftiralar atarak bir taraftan gizlenmek bir yandan da kendilerini desteklemeyenlerin hükûmetle sorun yaşamasına sebep olmak gayesi gütmüşlerdir. Attıkları iftiralar sebebiyle oldukça zor durumda kalan insanlar olmuştur. Bu mağdurlardan biri Eğinli Sergiz olarak tanınan Ermenidir. Kendisine iftira atan ise Nikogos Kirkoryan’dır. Nikogos’a göre Sergiz’in odasında Ermeni fesadına dair evrak-ı muzırra bulunmaktaydı. Ayrıca Sergiz Kürtlere barut satıyordu. Bunun yanında Sergiz’in odasından ayrılıkçı fikirleriyle tanınan Mıgırdıç Portakalyan tarafından kendisine hitaben yazılmış bir de mektup çıkmıştı. Nikogos bunları hükûmete ihbar etmesine rağmen kendisinin haksızlığa uğradığı iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak iftirası istediği neticeyi vermediği gibi üstelik bahsi geçen mektubu yazanın da Mıgırdıç Portakalyan değil, Nikogos’un ta kendisi olduğu anlaşılınca, Sergiz’den 50 lira istediği de bilindiğinden tutuklanmıştır. Suçlamaları kabul etmeyen Nikogos, ihbarcı olanın kendisi olmasına rağmen para sızdırmak için mektup yazarak Sergiz’den odasına bırakmakla itham edildiğini öne sürmüş ve mağduriyetini beyan etmiştir1623.
Konuyla alakalı yürütülen tahkikat neticesinde Sergiz’in masum olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Çeşitli deliller, ihbarlar ve ifadelerle desteklenen tahkikatta ortaya çıkan netice Nikogos’un Sergiz’den elli lira talep ettiği, alamayınca da mektupla tuzak kurduğudur. Nikogos, Sergiz’in odasına bıraktığı mektup sayesinde komiteci gibi görüneceğini ve tutuklanacağını hesap etmiş olmalıdır. Sergiz’in Dersim eşkıyasına cephane gönderdiğini iddia eden de Nikogos’dur. Bunun üzerine 2 Nisan 1888’de Nikogos’un iftiraları esas alınarak Ceza Kanunu’nun 213. maddesi1624 gereğince 63. maddeye göre itham edilmesine karar verilmiştir1625.
Vilayet mahkemesi azası Papazyan Sergis Efendi ise burada yaşanan iğtişaştan sonra muhtaç ve fukaraya yardım dağıtmak üzere görevlendirilmişti. Sergis Efendi, ihtiyaç sahiplerine hububat dağıtıyordu. Ancak kendisine müracaat eden iki kişinin
1623 BOA. Y. MTV. 31/59 lef 1, 31 Mart 1888. 1624 Bu maddede “Basıma kâğıt talik ve neşriyle, afiş ve yayın yoluyla başkalarına asızlsız suçlamada bulunma fiili yasaklanmıştır.” denilmektedir. Ahmet Öztürk, “Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türk Basınının Gelişimi ve Özgürlük Çabaları”, Marmara İletişim Dergisi, Cilt: 7, Sayı:7, İstanbul, 1994, s. 76-77.
1625 BOA. Y. MTV. 31/59 lef 1, 2 Nisan 1888.
422
durumlarının kötü olmadığını anlayınca bunlara iane verilmesine müsaade etmemiştir. Buna sinirlenen Ermeniler, Sergis Efendi’yi humbara sakladığı gerekçesiyle ihbar etmişlerdir. Bunun üzerine Sergis Efendi 1898 senesi şubat ayında tutuklanmış ve yargılanmak üzere Harput’a gönderilmiştir. Yapılan incelemede Sergis Efendi’nin bahsi geçen evde çok daha önce ikamet ettiği ve humbarayla alakası olmadığı anlaşılmıştır1626.
3.1.7. Haneye Tecavüz Vakaları
Klasik Dönem Osmanlı Devleti Kanunnamelerinde haneye tecavüz suçu tanımlanmış olsa da ayrıntıları verilmemişti. 1858 Ceza Kanunu’nda suçun işlenmesinin ayrıntıları verilerek bir kişi başka bir kişinin hanesine tecavüz ederse bir haftadan altı aya kadar hapis cezası verileceği belirtilmiştir. 1911 yılında mevcut ceza kanununa yapılan eklemelerle suçun kapsamı ve ceza süreleri yeniden belirlenmiştir.1627
3.1.7.1. Edirne Vilayeti
Ermeni ileri gelenlerinden Simon Ağa’nın hanesine 22 Mart 1902 gecesi saat beş buçuk sıralarında başları sarıklı, İslam ve muhacir kıyafetinde iki şahıs saldırmıştır. Bu sırada Simon Ağa’nın kayınbiraderi Mihran’da eve misafir olarak bulunmaktadır. Mihran kapıyı açmalarını söyleyen iki şahsa ne istediklerini sormuş ve kapı açılmazsa evi yakacakları cevabını almıştır. Mihran bu tehdide revolverle bir el ateş ederek karşılık vermiştir. Tarakçıoğlu mahallesinden Çil Bogos oğlu Mikail ve Artin adlı iki saldırgan yaralı olarak kaçtılarsa da çok uzaklaşamadan yakalanmıştır. Suçluların üzerinde Müslüman kıyafeti bulunmasının ise her zamanki gibi İslamlar Ermenilere saldırıyor algısı yaratmak olduğu değerlendirilmiştir1628.
3.1.7.2. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
1911 yılı Kasım ayında Besni kazası mahkeme kayıtlarına enteresan bir anlaşmazlık yansımıştır. Zira Ermeni mahallesi sakinlerinden Ohannes oğlu Bedros
1626 BOA. A.} MKT. MHM. 659/38 lef 3, 17 Şubat 1898.
1627 Ayrıntılı bilgi için bkz., Seda Örsten Esirgen, “Osmanlı Hukukunda Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 65 Sayı: 4, Ankara 2016, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/2150/22288.pdf, (26.06.2019), s. 2305-2329.
1628 BOA. DH. TMIK. M. 123/31 lef 1, 29 Mart 1902.
423
Şer’iye Mahkemesi’ne başvurarak komşusu Şahanu oğlu Barsum’dan şikâyetçi olmuştur. Bedros, Barsum’la evlerinin bitişik olduğunu ve Barsum’un hanesinden kendisinin damına bir kapı açtığını iddia etmektedir. Kapıdan çıkan çocukların damına girdiklerini, buraya gübre döküldüğünü ve oturulamaz hale geldiğini söylemiş; yazın evinin mahrem yerlerinin ve hanımlarının göründüğünü belirtmiştir. Bedros evinin de zarar gördüğünü bildirerek damına açılmış kapının kapatılmasını talep etmiştir. Ancak Barsum kendi damı üzerinde olan bu kapının otuz seneden beri mevcut olduğunu ve kendi damlarına bu kapıdan geçtiklerini beyan etmiştir. Evdeki hanımların görünmesi meselesinde ise mağduriyeti giderme yoluna gidebileceğini beyan etmiştir. Bedros, pencere şeklindeki kapının kendini bildiğinden beri orada olduğunu, ancak sekiz tahtalı diğer kapının 6 yıl önce yapıldığını iddia etmektedir. Kapatılmasını talep ettiği kapı da bu kapıdır. Bunun üzerinde şahitlerin dinlenerek kapı meselesinin çözümüne gidilmeye çalışılmıştır. Barsum’un şahitlerinden Kılıç oğlu mühtedi Abdullah mahkeme huzurunda yaşının 70 olduğunu ve bahsi geçen kapının kendini bildi bileli orada olduğunu belirtmiştir. Küçük Nalbant Serkes ve Sarı Sani oğlu Sani de kapının 25 yıldır burada olduğunu bildirerek Bedros’un iddiasının dayanağının olmadığı anlaşılmıştır1629.
3.1.8.1. Dolandırıcılık Vakaları
İslam hukukunda belirli bir cezası bulunmayan dolandırıcılık suçu Osmanlı Devleti’nde ta’zir ile cezalandırılmaktadır.1630 1858 tarihli Ceza Kanunnamesi ile ilk kez resmi olarak tarifi yapılarak, suçu işleyenin üç aydan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacağı ve ayrıca para cezasına da hükmedileceği belirtilmiştir.1631
1629 Toroshan Özdamar, 176 Numaralı Besni Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2016, s. 75-76.
1630 Coşkun Üçok, “Osmanlı Kanunnamelerinde İslam Ceza Hukukuna Aykırı Hükümler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, Ankara 1946, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/238/2090.pdf, (23.06.2019), s. 140.
1631 Fırat Tüysüz, Dolandırıcılık Suçu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2017, s. 16-17.
424
3.1.8.1. İstanbul
Osmanlı Devleti’nde insanları dolandırmak için kullanılan bir yöntem de evlilik vaadidir. Evlilik vaadiyle dolandırıcılık vakaları Ermeniler arasında da görülüyor, kandırılan insanlar devletten yardım istiyordu. Heybeliada’da kunduracılık yapan Hacı Agop evlilik vaadiyle dolandırılan Ermenilerdendir. Hacı Agop, Kayseri’de yaşayan Nasnis Maryem ile evlenmek istemiştir. Kızın evlenmeye razı gelmesi üzerine Maryem’in İstanbul’a gelmesi lüzumu doğmuştur. Hacı Agop, kızı İstanbul’a getirecek olan Nazrat’a masraflar için 10 Osmanlı lirası vermiştir. Ancak Maryam’ın kardeşi Nazrat parayı aldıktan sonra kız kardeşini evlenmekten vazgeçirmiş böylece taraflar arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Ancak Nazrat’ın üzerinden kızı İstanbul’a götürmek için Hacı Agop tarafından para aldığına dair bir kâğıt bulununca Agop’un haklılığı anlaşılmıştır1632.
3.1.6.2. Sivas Vilayeti
Daha önce ihtida ederek İslamiyet'i seçtiğini iddia eden İren adlı bir kadın Sivas'ın Çepni karyesinde Müslüman gençleri ile birlikte olarak mal ve mülklerinden istifade etmiştir. Müslüman gençlerden faydalandıktan sonra hedefini değiştirmiş ve Hristiyan gençlere yönelmiştir. Bu gençlere eski dinine döndüğünü söyleyerek bu kez onları kullanmış ve birçok masrafa sokmuştur. Ardından bir kez daha Müslüman olduğunu söyleyerek yaşadığı köyden ayrılmış ve Kayseri'ye gitmiştir. Evli olan bu kadın burada da insanları dolandırmaya devam etmiştir. İren’in tavırları Müslüman ve Hristiyanlar arasındaki dostluk bağınının sarsılmasına sebep olunca Kaymakam Sabri Efendi harekete geçmiş ve İren, kocasıyla birlikte Gürün'e sürgün edilmiştir. Çiftin yaşadıkları yerden uzaklaştırılmasının çocukları ya da malları için kötü tesir yaratmaması için de araştırmaya başlanmıştır. Ancak ne çocukları ne de malları olmadığından kimsenin zarar görmediği tespit edilmiştir1633.
1632 BOA. DH. MKT. 1316/14, 18 Mayıs 1871.
1633 BOA. HR. TH. 227/120 lef 2, 17 Mayıs 1899.
425
3.2. Özel Hukuk Kapsamındaki İhtilaflar
3.2.1. Aile İçinde Yaşanan İhtilaflar
3.2.1.1. Evlilik Devam Ederken Yaşanan İhtilaflar
Osmanlı toplumundaki evliliklerde çalışan taraf genellikle kadınlar olmadığından ailenin geçimi erkeğin sorumluluğundaydı. Ancak aile reisi konumundaki erkeğin zaman zaman bu sorumluluğu yerine getirmediği gibi ailesini de terk ederek karısını ve varsa çocuklarını zor durumda bıraktığı görülmektedir. Osmanlı hukuku kapsamında hakları korunan Ermeni kadını böyle bir mağduriyet yaşanması halinde patrikhane ya da doğrudan Osmanlı Hükûmeti’ne başvurarak gereğinin yapılmasını talep edebilmiştir.
3.2.1.1.1. İstanbul
Sahak kızı Osanna, kocasının kendisini bırakıp gitmesi üzerine Ermeni Patrikhanesi’ne başvurarak şikâyette bulununca 9 Temmuz 1880’de bir karar alınarak kocası Manok oğlu Mıgırdıç’ın aylık 2,5 Osmanlı lirası nafaka ödemesine hükmedilmiştir. Demircilik yapan Mıgırdıç para vermemek için ilamın icrası esnasında İstanbul’dan firar ederek ortadan kaybolmuştur. Herhangi bir geçim kaynağı olmayan kadın ise fakirlik içinde kalmıştır. Kadın 1888’e kadar Mıgırdıç’tan haber alamamıştır. Sekiz yıl sonra kocasından haber alınca 25 Mart 1888’de hükûmete başvurarak Mıgırdıç’ın Batum’da demirci dükkânı açtığını, yanında birkaç kişiyi çalıştıracak kadar iyi durumda olduğunu ve hayatına devam ettiğini bildirerek yardım talep etmiştir. Yaklaşık dokuz yıldır zorluk içinde yaşadığını, ekmek parasına dahi muhtaç vaziyette olduğunu söyleyen Osanna, mahkeme tarihinden beri aylık 2,5 liradan biriken ve 270 lirayı bulan meblağın Mıgırdıç tarafından def’aten, bu olmazsa bile kısım kısım alınmasını; bundan sonra da her ay tahsil edilecek aylığının kendisine teslim edilmek üzere Hariciye Nezareti’ne gönderilmesini istemiştir. Mıgırdıç’ın yeniden ortadan kaybolmasından korkan kadın, kocasının ödeme yapmaması halinde tevkif edilerek İstanbul’a gönderilmesi için Batum Şehbenderliği’ne emir verilmesi hususunu da istirham etmiştir1634.
1634 BOA. HR. TH. 79/34, 24 Mart 1888.
426
Makri karyesinde yaşayan Hacı Kirkor Artanyan’da 1881 yılı Ekim ayında eşini ve küçük yaştaki çocuklarını terk ederek ortadan kaybolmuştur. Yalnız Hacı Kirkor evini terk ederken eşi Bayzar’ın 200 lira kıymetindeki bazı eşyalarını da gasp etmiştir. Beş yıl boyunca eşine çeşitli vaatlerde bulunarak onları mağdur etmeyeceğini söyleyen Hacı Kirkor verdiği sözlerden hiçbirini tutmayıp ailesini fakirlik içinde yaşamaya mecbur bırakmıştır. Amerika’da olduğu öğrenildiği halde sık sık ikametini değiştirdiğinden bir müddet bulunamamıştır. Bir ara San Fransisco’da ortaya çıkınca Bayzar derhal harekete geçmiştir. Kadın, 6 Mayıs 1886’da Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bir arzuhal yazarak kendisine yardımcı olunmasını istirham etmiş, kocasının gasp ettiği malları dava etme hakkını saklı tutmakla beraber, mağdur edildiği 54 ay için aylık 4 liradan toplam 216 lira ve bundan sonraki her ay için de 4 lira ile mahkeme masrafı da kocasından tahsil edilmek üzere davasının karara bağlanması hususunda istidasının Ermeni Patrikliği’ne havale edilmesini talep etmiştir1635.
Bayzar’ın talepleri patrikhane tarafından karar altına alınmış ancak Amerika’da bulunan davalı Hacı Kirkor Artanyan’ın da bir diyeceği varsa usul ve kaide gereği iki ay içerisinde beyan etmesi talep edilmiştir. Bununla birlikte arzuhalin ve kararın onaylanmış birer suretinin Amerika’daki sefaret aracılığı ile Hacı Kirkor’a tebliğ edilmesine karar verilmiştir. Ancak Bayzar kocasına hiç güvenmediği için Kirkor’un aleyhinde dava açıldığını öğrenince patrikhaneden gelecek kararı beklemeden San Fransisco’dan firar etmesinden korkmuştur. Bunu engellemek için 12 Temmuz 1886’da patrikhaneye bir istida vererek kocasının firar etmesini engellemek amacıyla mahallince bir kefalet bağlanmasını talep etmiştir. Bunun üzerine patrikhane Hariciye Nezareti’ne başvurmuş ve Bayzar’ın talebi hususunda gereği yapılmıştır1636.
3.2.1.1.2. İzmit Müstakil Sancağı
Bahçecik nahiyesi ahalisinden Rupen’de ailesini geçimlerini temin etmeden giden erkeklerdendir. Rupen Simonyan 1892’de ailesini terk ederek Köstence’ye yerleşip burada ekmekçilik yapmaya başlamıştır. Ancak ailesinin geçimini sağlamamıştır. Ermeni Patrikhanesi bu sebeple 1904 yılı şubat ayında Osmanlı Hükûmeti’ne başvurmuş ve
1635 BOA. HR. TH. 64/52 lef 2, 11 Mayıs 1886.
1636 BOA. HR. TH. 64/52 lef 1, 12 Temmuz 1886.
427
aradan geçen on iki yıla rağmen ailenin mağduriyetini gidermeyen Rupen ile alakalı şikâyette bulunmuştur. Patrikhane, Rupen’in memleketine geri gönderilerek ailesinin fakirlikten kurtarılmasını istemiştir. Ermeni olaylarının tüm sertliği ile devam ettiği ve Romanya’daki Ermeni komitelerinin aktif olarak faaliyette bulunduğu bu yıllarda yaşanan durum Zabtiye Nezareti’nin de dikkatini çekmiştir. 13 Şubat 1904’te Rupen’le alakalı olarak Hariciye Nezareti’nden yardım isteyen Zabtiye Nezareti Rupen adlı Ermeninin Köstence’ye ne zaman gittiğinin, ne iş yaptığının, burada erbab-ı fesadla görüşüp görüşmediğinin, memleketine dönmesinde bir mahzur olup olmadığının, ailesine nafaka göndermemesinin sebebinin ne olduğunun şehbenderlik yoluyla öğrenilmesini rica etmiştir1637.
3.2.1.1.3. Sivas Vilayeti
Sivas’ta yaşayan Semerci Artin oğlu Mıgırdıç 1874’te karısı ve küçük yaştaki iki çocuğunu terk ederek Ahıska’ya gitmiştir. Ailesi Mıgırdıç’tan on yıl boyunca ne bir haber ne de geçimlerini temin edecek bir para alamamıştır. Mıgırdıç’ın nerede olduğu on yıl sonra öğrenilebilmiştir. Bunun üzerine harekete geçen murahhashane patrikhaneye ailenin sefalet içinde feryat figan etmekte olduğundan Mıgırdıç’ın memleketine gönderilmesini, eğer bu yapılamazsa da ailesinin geçiminin sağlanması için kendisinden para tahsil edilmesini istemiştir. Patrikhane bu bilgiyi 18 Ağustos 1884’te Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bildirerek, gereğinin yapılması için şehbenderliğe bir tahrirat-ı aliyye gönderilmesini istemiştir1638.
Bunun üzerine 1 Eylül 1884’te Hariciye Nezareti’ne bir tezkere gönderilerek insaniyete aykırı bu durumun halledilmesi için lazım gelenlere gerekli nasihatlerin verilmesi ve Mıgırdıç’ın da ailesinin durumunu düzeltmek için yardımda bulunması istenmiştir1639.
7 Mayıs 1890’da Ermeni Patrikhanesi’nden Sadaret Makamı’na gönderilen bir tezkerede yine eşini ve çocuğunu terk edip giden bir erkekle alakalı yardım talebinde bulunulmaktadır. Sivaslı Bakkalyan Parsih’in oğlu Artin, eşini ve küçük yaştaki
1637 BOA. HR. TH. 298/58, 13 Şubat 1904.
1638 BOA. HR. TH. 52/68 lef 1, 18 Ağustos 1884.
1639 BOA. HR. TH. 52/68 lef 2, 1 Eylül 1884.
428
çocuğunu terk ederek Silistre’ye gitmiştir. Artin’in ailesi yaşamlarını idame ettirebilmeleri için para göndermemesi üzerine sefil ve muhtaç bir hale düşmüştür. Sivas murahhasalığının konuyu patrikhaneye bildirmesi üzerine harekete geçilerek evlilik devam ederken yaşanan bu durumun insaniyete ve insafa sığmayacağını beyan edilerek Artin’in ailesinin yanına gönderilmesi talep edilmiştir. Patrikhane, Sadaret Makamı’ndan konunun icap edenlere bildirilerek gereğinin yapılması konusunda ricada bulunmuştur1640. Konu Hariciye Nezareti’ne bildirilince 31 Mayıs 1890’da Bulgaristan Komiserliği Başkitabeti’ne bir tezkere gönderilerek konu çözülmüştür1641.
3.2.1.2. Boşanma Sırasında ya da Sonrasında Yaşanan İhtilaflar
Osmanlı Devleti tebaasının boşanma kararlarına karışmasa da ortada çocuklar varsa onların haklarını korumak için zaman zaman müdahalelerde bulunmuştur. Örneğin Adana’da yaşayan Kiremitçi Safa ve Zatar çiftinin boşanmasında çocukların geleceği ve iaşesi için taraf olmak zorunda kalmıştır. Zatar, Safa’nın kendisi ve çocuklarının iaşelerini temin etmediği gerekçesiyle Ermeni murahhasalığına başvurmuş ve kendileri için bir miktar nafaka takdir edilmesini talep etmişti. Vilayet konuyu Dâhiliye Nezareti’ne bildirince Adliye ve Mezahip Nezareti’nden konu ile alakalı görüş istenmiştir. Nezaretten alınan cevapta imtiyazat-ı mezhebiye hakkındaki kararlar gereğince boşanmalar neticesinde ortaya çıkan nafaka davalarının görüleceği yerin patrikhanelere ait olduğu belirtilmiş; ancak çocuklarla alakalı nafaka davalarının şer’i mahkemelerde görülmesi gerektiği görüşüne yer verilmiştir. Bunun üzerine 31 Aralık 1891’de Adana vilayetine gereğinin buna uygun olarak yapılması bildirilmiştir1642.
3.2.1.3. Miras Paylaşımı ile Alakalı Yaşanan İhtilaflar
3.2.1.3.1. Ankara Vilayeti
Kayseri’nin Talas kazasından olan Abraham, 1868’de ticaret yapmak üzere Erzurum taraflarına gitmiş, ancak burada vefat etmiştir. Ailesi ya da çocuğu olmadığından mirası amcazadelerine kalmıştır. Ancak aile mensubu olmayan Kütük oğlu
1640 BOA. HR. SFR. 04. 330/66 lef 2, 7 Mayıs 1890.
1641 BOA. HR. SFR. 04. 330/66 lef 1, 29 Mayıs 1890.
1642 BOA. DH. MKT. 1906/118, 31 Aralık 1891.
429
Avadis ve Toraman Kayseri’de mahkemeye başvurarak Abraham’ın mirasının kendilerine ait olduğuna dair bir hüccet almışlardır. Bu hücceti Erzurum’daki vekillerine vererek altı yükten oluşan mal, eşya ve mirasın zapt edilmesi sağlanmıştır. Abraham’ın amcazadeleri Parsih oğlu Karaca, Ohan ve Kasbar oğlu Artin durumu öğrenince, 16 Kasım 1868’de Osmanlı Hükûmeti’ne başvurarak Abraham’ın kendilerinden başka mirasçısı olmadığını bildirmiştir. Aile akrabaları olmayan bu kişilerin mirası haksız yere zapt etmesinin adalete uymayacağı gerekçesi ile mirasın şer’an ve nizamen kendilerine ait olduğunu belirterek yardım istemişlerdir. Amcazadeler Ankara vilayetine hitaben bir Sadaret emirnamesi yazılarak haklarının korunmasını ve Avadis ile Toraman’ın vilayete getirilmesini istirham etmişlerdir1643. Bunun üzerine 11 Kasım 1868’de Ankara vilayetinden şer’i şerif ve meclis marifetiyle gerekli tahkikatın yapılması ve gasp edilen haklarının iade edilmesi istenmiştir1644.
Develi kazasının Çomaklı karyesinden Merdi oğlu Bogos 12 Eylül 1901’de verdiği arzuhalde vefat eden dedesi Camcı Bogos’a ait olan tarlanın kendi babası Merdi’ye bırakıldığını; babası 18 sene önce vefat edince mirasın kendisi ile kardeşi İsnan’a intikal ettiğini ancak bu sırada yaşları henüz küçük olduğundan Bogos oğlu Samak’ın tasarruf ve himayesine verildiğini beyan etmiştir. İddiasına göre tarla büyüdükleri halde kendilerine teslim edilmemişti. Merdi oğlu Bogos bu tarlanın Samak’tan alınarak kendilerine teslimini istemektedir. Bunun üzerine taraflar mahkemede karşı karşıya gemiştir. Samak, 18 Eylül 1901’de görülmeye başlayan davada tarlanın kendisine ait olduğunu ispat edeceğini beyan edince, dava 21 Eylül tarihine ertelenmiştir.
21 Eylül’deki celsede Esed’in oğlu Hacı ve Define oğlu Agop dinlenmiş ve bunlar tarlanın Samak’a ait olduğunu beyan etmişlerdir. Sonraki celselerde Orman oğlu Kutnuş, Kizir oğlu Kalos; Karsak oğlu Hicr ve Yemeni oğlu Gazar şahit olarak dinlenmiştir. Bu şahitler tarlanın Bogos ve kardeşine ait olduğunu beyan etmiştir. Mahkeme, 10 Ekim 1901’de tarlanın hakikaten Merdi oğlu Bogos ve kardeşine ait olduğu anlaşılarak son bulmuştur. Alınan karar gereği Samak’ın tarlaya müdahalesinin menedilmesine ve 135
1643 BOA. A.} MKT. MHM. 427/24 lef 2, 16 Kasım 1868.
1644 BOA. A.} MKT. MHM. 427/24 lef 1, 11 Kasım 1868.
430
guruşluk mahkeme masrafının da kendisinden alınmasına hükmedilerek dosya kapatılmıştır1645.
Fenese ahalisinden Manuk oğlu Karabet’in eşi Hatun ise 6 Şubat 1902’de öz oğullarını Osmanlı adaletine şikâyet ederek hakkının teslimini istemiştir. Hatun, kocasının ölümüyle kendisine düşen sekiz hissenin; bir ev, Çayır Bağı’nda bir bağ, Gelin mevkiinde dört bağın dörtte biri ve Kirkor mevkiinde bir buçuk bahçe hissesine denk geldiğini beyan etmiştir. İddiasına göre buralardaki tüm hissesini ölümüne kadar kendisine bakmaları şartıyla oğulları Martisran ve Karabet’e teslim etmişti. Eğer bunu yapmazlarsa senelik 250 guruş nafaka bedeli vermeleri gerekliydi. Ancak Karabet, annesine bir sene baktıktan sonra üç sene hiçbir şey yapmamış, nafaka bedeli olan toplam 750 guruşu vermemiş, üstelik annesine ait tüm emlakları da zimmetine geçirmişti. Şikâyetler üzerine 26 Ocak’ta dava başlamış ve birkaç celse görülmüştür. Celseler sonunda Karabet bundan sonra annesine bakmaya razı olduğunu beyan etmiş ve malları iade edeceğini bildirmiştir. 2 Nisan 1902’de sonuçlanan davada Mecelle’nin 1817. Maddesine göre mallarının Hatun’a iadesine, nafaka talebinin şer’i hukuk dâhilinde olduğuna ve isterse orada dava açabileceğine, 150 guruşluk mahkeme masrafının ise iki taraftan tahsiline karar verilmiştir1646.
Kırşehir’e bağlı Kuşdilli mahallesinden Karabet oğlu Agop kızı Ursula, vefat eden anne ve babasından kalan eşya ve emlakından hissesine düşen paya kardeşi Karabet ve diğer varislerin müdahale ettiğini ve kendisine vermediklerini iddia etmiştir. Konunun aile arasında çözülememesi üzerine taraflar mahkemeye başvurmuşlardır1647.
3.2.1.3.2. Hüdavendigâr Vilayeti
Hüdavendigâr vilayeti Ticaret Mahkemesi eski reisi Melik Can Efendi’nin kayınpederi Kapamacıoğlu Kigork Ağa vefat edince mirasçılar arasında ortaya çıkan anlaşmazlık husumete dönüşmüştür. Yaşananlar Melik Can Efendi’nin iki çocuğunun evinden kaçırılarak bir yabancının evine bırakılmasına kadar varmıştır. Bunun üzerine
1645 Şahin, s. 166-169.
1646 Şahin, s. 218-221.
1647 Cemaleddin Serin, 23 Numaralı Kırşehir Şer’iyye Sicili’nin (H. 1328-1330 / M. 1910-1912) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2012, s. 244-245.
431
Dâhiliye Nezareti’ne başvuran Melik Can Efendi mirasçıların kendisi ile alakalı bir iddiası var ise uygun bir şekilde çözülmesini; çocuklarının ise kendisine veya emin olduğu bir yere, o da olmazsa doğrudan patrikhaneye bırakılmasını talep etmiştir. Konu Zabtiye Nezareti’ne de bildirilmiş ve 17 Aralık 1896’da gereğinin yapılması talep edilmiştir1648.
3.2.1.3.3. Halep Vilayeti
Elbistan’ın Hacı Hamza mahallesinde yaşayan Katolik Ermeni Manok, 13 Nisan 1907’de vefat etmiştir. Manok’un mirasçısı olduğunu iddia eden Avadik oğlu Gabriyel kendisine verilmesi gereken mirasa Hacı Yasin Efendi’nin el koyduğunu söyleyerek mahkemeye başvurmuştur. Ancak Hacı Yasin Efendi dava esnasında Gabriyel’in amcazadesi Manok’ta şahit olarak dinlenince mahkeme neticesine itiraz edecektir. Ancak Toros oğlu Çapar Toros, Protestan milletinden Toros oğlu Toro, mühtedi Abdullah Hayreddin Efendi bin Tilli, Mehmed bin Telli Hacı Mehmed ve Hacı Musa bin Handan ve diğer Toro, Katolik milletinden Artin oğlu Kirkor ve Artin Ağamağdis Sarkisꞌten alınan ifadeler neticesinde Gabriyel’in haklılığı ortaya çıkmıştır1649.
Aynı yılın haziran ayında Gabriyel bir kez daha mahkemeye başvurarak bu kez Katolik milletinden Mıgırdıç’ın babası Manok’un mirasına zorla el koyduğunu iddia etmiştir. Gabriyel davaya konu olan evin ve 225 guruş değerindeki ev eşyasının Mıgırdıç’tan alınarak kendisine iade edilmesini talep etmiştir. Mıgırdıç ise bu isteğin yerine getirilemeyeceğini, zira Manok’un bu eşyaları kendisine para karşılığında sattığını söylemiştir. Ancak Gabriyel davasından vazgeçmemiştir. Bunun üzerine Elmalı karyesinden Köse Silloꞌnun oğlu Halil, Mehmed Ağa’nın oğlu Bekir Ağa, Kulak Ali oğlu Hüseyin, Çolak Mehmed, Boyraz ve Boyraz oğlu Manok, Tato oğlu Serkis ve Mıgırdıç’ın kardeşi İranos’un şahitliklerine başvurulmuştur. Şahitlerden Silloꞌnun oğlu Halil, Manok’un ölmeden üç yıl önce kendisiyle görüştüğünü ve mallarını Mıgırdıç’a vereceğini söylediğini beyan etmiştir. Yalnızca Halil değil diğer şahitlerde bunu doğrular şekilde ifade vermişlerdir. Meselenin bu şekilde çözülemeyeceği anlaşışınca taraflar
1648 BOA. BEO. 882/66148, 17 Aralık 1896.
1649 Mirsad Fırtına, 468 (04739) Numaralı Elbistan Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi H. 1324-1325 (1906-1908), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2019, s. 117.
432
anlaşma yoluna gitmeye karar vermişler ve Mıgırdıç’ın Gabriyel’e 500 guruş ödemesi ile sulh olmuşlardır1650.
Sis Katogigosu Mıgırdıç Efendi’nin ölümünden sonra ise kilise ve katogigosun mirasçıları arasında anlaşmazlık baş göstermiştir. Mıgırdıç Efendi vefat edince ardında Halep ve Maraş’ta bulunan bazı emlaklar kalmıştı. Kirkor Ağa, Maraş’ta bulunan emlakta mirasçıların da hakkı olduğunu iddia edince Maraş Murahhasalığı ile karşı karşıya gelmiştir. İşin çözümü için uzun zaman uğraşılmış ve maddi durumu iyi olmadığı halde konu, Emlaklarla alakalı pek çok masrafa katlanmak zorunda kalan Kirkor’un anlaşmaya meyilli olduğu fark edilince, 7 Mart 1908’de Defter-i Hakani Nazırı tarafından Sadaret Makamı’na arz edilmiştir. Nazır, meselenin bir miktar para verilerek çözülebileceğini düşünmüştür. Ancak herhangi bir ödeme alamayan Kirkor Ağa 23 Mayıs 1909’da Nazır’a başvurarak hâlâ sulh olamadıklarını ve kendisinin fakr-u zaruret içinde bulunduğunu bildirmiştir. Defter-i Hakani Nazırlığı bu sebeple Sadaret Makamı’na yeni bir tezkere göndererek konunun bir an önce nihayete kavuşması için istirhamda bulunmuştır1651. Sadaret ise vilayetle konuyla alakalı görüşmelerin devam ettiği ve kendilerinin idareten muamelede bulunmalarının doğru olmayacağı cevabını vererek vilayetten gelecek cevabın beklenmesini istemiştir1652.
Sadaretin cevabı Kirkor’a usulünce tebliğ edilmiştir. Ancak ağustos ayına gelindiğinde mesele hâlâ çözülememiş durumdadır. Mirasçı 28 Ağustos 1909’da bir kez daha Sened-i Hakani Nezareti’ne başvurarak harç ödeme zamanının yaklaştığını; fakirlik içinde yaşamaya çalıştığından emlakın kendisine intikali işlemlerinin bir an önce haledilmesini istemiştir. Bunun üzerine Halep vilayeti defter-i hakani müdüriyetinden bilgi istenmiştir. Müdüriyet anlaşmazlığa sebep olan emlakın tapuda değil vergi dairesinde kayıtlı ve Ermeni milleti namına vakfedilen mallardan olduğunu, üstelik eskiden beri millet malı olarak tasarruf edilegeldiğini bildirmiştir1653. Sadaret ise 1 Eylül 1909’da Defter-i Hakani Nezareti’ne bir kez daha vilayetle yapılan görüşmelerin henüz
1650 Fırtına, s. 135-137.
1651 BOA. BEO. 3557/266733 lef 2, 23 Mayıs 1909.
1652 BOA. BEO. 3557/266733 lef 1, 25 Mayıs 1909.
1653 BOA. BEO. 3628/272035 lef 2, 28 Ağustos 1909.
433
neticelenmediğinden herhangi bir muamelede bulunulmaması cevabını vermiş ve konu sürüncemede kalmıştır1654.
3.2.1.3.4. İstanbul
Rahip Bogos, kendisi gibi rahip olan kardeşi Amir Bisyoz’dan Macar tepesinde bir ev ve bahçe ile Yeniçarşı’da bulunan yarı kargir bir ev satın almıştır. Amir Bisyoz’un ölümünden sonra kendisi de bekâr olduğundan üzerinde kayıtlı mallar patrikhane tarafından hazırlanan bir şartname ile kızkardeşi Kadniko üzerine kaydedilmiştir. Kadniko da ölünce hayatta kalan kardeş rahip Bogos ve yeğenleri arasında emlaklar sebebiyle anlaşmazlık başlamıştır. Zira Kadniko’nun şartnamede mühürü bulunmasına rağmen kadının mirasçıları emlakı zaptetmiş vaziyettedir. Rahip sorunun çözülmemesi üzerine hakkının geri verilmesi için padişaha bir arzuhal yazarak durumu arz etmiştir. Durumun incelenmesinin ardından arzuhal 3 Mayıs 1871’de Ermeni Katolik Patrikhanesi’ne gönderilerek gereğinin yapılması istenmiştir1655.
Beyoğlu’nda yaşayan Katolik milletinden Ogüst Ananyan’ın karısı Otoktin kızı Madam Vera ölmeden önce hayatını Galata’daki Abid Hanı’nda bulunan Garaşam adlı İngiliz hayat sigortası kumpanyasına 500 liraya sigorta ettirmişti. Kadın 1912’de ölünce mirasçıları arasında terekesi sebebiyle anlaşmazlık çıkmıştır. 500 lira ve başka malların da dâhil olduğu mirasla alakalı yaşanan ihtilafta mirasçılar arasında yaşı küçük kişiler de olduğundan onların korunması için önlem alınmak istenmiş ve Muhalefat-ı Umumiye Kassamlığı’ndan bir yazı yazılmadıkça hiç kimseye ödeme yapılmamasına karar verilmiştir. Kassam-ı Umumi 30 Eylül 1912’de Hariciye Nezareti’ne bir tezkere göndererek konunun İngiltere Sefarethanesi vasıtasıyla kumpanya müdüriyetine bildirilmesini talep etmiştir1656.
1654 BOA. BEO. 3628/272035 lef 1, 2 Eylül 1909.
1655 BOA. DH. MKT. 1315/27, 3 Mayıs 1871.
1656 BOA. HR. UHM. 137/53 lef 1, 30 Eylül 1912.
434
3.2.2. Alacak-Verecek Anlaşmazlıkları
3.2.2.1. Ankara Vilayeti
Develi kazasına bağlı Everek kasabasında yaşayan Yusufyan Hacı Nişan Ağa 11 Mart 1901’de mahkemeye başvurarak 10 Osmanlı lirası borç verdiği Kuzucu oğlu Agop’un vefatı üzerine bahsi geçen meblağın mirasçı Habligir oğlu Hicazur’dan tahsil edilmesini ve tahsile kadar da faiz işletilmesini istemiştir. Taraflara davanın 13 Mart 1901’de görüleceği tebliğ edildiyse de duruşma, davalı vekilinin mazeret beyanı sebebiyle 30 Mart 1901’e ertelenmiştir. Bahsi geçen tarihte bu kez davacı vekili Bedros Efendi mahkemeye geldiği halde davalı gelmemiştir. Bunun üzerine kanun gereği davalının da temsili için mahkeme tarafından 10 guruş ücretle dava vekili Osman Bey görevlendirilmiş ve celse 19 Nisan’da görülmeye başlanmıştır1657. Bedros Efendi mahkeme heyetine 2 Haziran 1897’de Kuzucu Agop tarafından imzalanmış ve Yusufyan Hacı Nişan Ağa’dan 40 para faizle, 10 Osmanlı lirası aldığının açıkça yazıldığı bir senet ibraz etmiştir. Senette Agop Tomayan, Torosyan Ohanyan ve babası Menas’ın şahitlikleri de görülmektedir. Mahkemeye davet edilen ve senette imzası bulunan şahitler de senedi ve Yusufyan Hacı Nişan Ağa’nın iddiasını doğrulamışlardır1658. Davalıyı savunması için mahkeme tarafından tayin edilen Osman Ağa kanunlar dairesinde müdafaasını yapmış ve senedi inkâr etmiştir. Mahkeme heyeti delilleri incelemeyi bitirerek bahsi geçen meblağın faiziyle birlikte asıl sahibine ödenmesine ve mahkeme masrafının davalıdan tahsiline karar vermiştir1659.
Fenese mahallesinde yaşayan Pilavyan Agop da 11 Mart 1901’de mahkemeye başvurarak kendisi de ölmüş olan babası Nikos’un Güler oğlu müteveffa Hacı Ohannes’ten 9 Osmanlı lirası alacağı olduğunu beyan etmiştir. Agop, borcun Ohannes’in oğlu Kirkor’dan faiziyle tahsil edilerek kendisine teslim edilmesini, mahkeme masrafının da yine Kirkor’dan alınmasını istemektedir. Mahkeme, 22 Mayıs 1901’de Hacı Ohannes’in beş yıl önce vefat ettiğinin tespitiyle başlamıştır. Ancak mahkeme Kirkor kendisine bir dava vekili tayin edilmesini isteyince 3 Haziran’a ertelenmiştir. Bu arada Kirkor’a her duruşması 10 guruş ücretle Mehmet Efendi vekil tayin edilmiştir. Dava
1657 Şahin, s. 55.
1658 Şahin, s. 56.
1659 Şahin, s. 57.
435
vekili ilk celsede Kirkor’un Hacı Ohannes’in varisi olup olmadığının tespitini istemiştir. Her ikisinin de kimliklerinin tespitinin ardından tercüme edilen senetten iddianın doğru olduğu ve her liranın elli para faizle ödenmesi şartıyla 16 Kasım 1892’de Hacı Ohannes Güleryan tarafından imzalandığı görülmüştür. Senette Birusyan Kirkor ve Karabet Kapçı Davutyan’ın da şahit olarak imzaları mevcuttur. Kirkor ise senedin varlığını inkâr etmiştir. Vaziyetin açıklığa kavuşturulması için tarafların şahitlerinin dinlenmesine karar verilmiştir.
Yeni celse 8 Temmuz 1901’de görülmüş, Feneseli Birus oğlu Kirkor ile Davutyan Karabet şahit olarak dinlendiklerinde Hacı Ohannes’in borç aldım demesine ve senet imzalanmasına şahit olduklarını belirtmişlerdir. Davalı vekili Mehmet Efendi’nin şahitlere dair tezkiye1660 talebine ise bir sonraki oturumda Fenese Yukarı mahallesi heyet-i ihtiyariyesi tarafından “adil ve makbul” oldukları cevabı verilmiştir. 28 Haziran 1901’de neticelendirilen mahkemeden davacı için müspet karar çıkmıştır. Kirkor’un, Mecelle’nin 1818. Maddesine göre senedin alındığı tarihten 28 Haziran tarihine kadar 91 ay 10 günlük sürede ödemesi gereken miktarın toplam 15 lira olduğuna, bu borcun ve 220 guruşluk mahkeme masrafının ölenin bıraktığı mirastan tahsiline karar verilmiştir1661.
Hacı Ohannes’in oğlu Kirkor 3 Ekim 1901’de karara itiraz etmiştir. Kirkor itiraz ederken ödenmiş bir borcun kişisel husumet sebebiyle yeniden alınmak istendiğini iddia etmiş ve kararın bozulmasını talep etmiştir. Ancak bu talep borcun şahitlerle ispatlanmış vaziyette olduğundan 29 Ekim 1901’de reddedilmiş, 195 guruşluk mahkeme masrafının da kendisinden tahsil edilmesine karar verilmiştir1662.
Fenese mahallesinden Üçkardeş oğlu Hacı Sergis de Fenese Yukarı mahallesinde yaşarken vefat eden Buçuk oğlu Sergis’e ölmeden önce 6 Osmanlı lirası borç vermişti. Buçuk oğlu Sergis borcunu ödeyemeden ölmüştür. Hacı Sergis bu gelişme üzerine 7 Mart 1901’de mahkemeye başvurarak borcun tahsilini talep etmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Zeliha adlı bir kadının mirasçı olduğu öğrenilmiş ve kendisine 12 Mart 1901’de mahkeme görüleceğine dair tebligat gönderilmiştir. Ancak mahkeme günü
1660 Tezkiye talebi, mahkeme esnasında davanın hâkimi tarafından herhangi bir konuda şahitlik yapacak kişinin adalet vasfını taşıyıp taşımadığının öğrenilmesi için yapılırdı. Şahidin nasıl biri olduğu, yaşadığı mahalle, çalıştığı iş yeri gibi yerlerde kendisini tanıyanlardan öğrenilebilir ya da mahkemeye davet edilen güvenilir bir kişiden sorulabilirdi.
1661 Şahin, s. 145-150.
1662 Şahin, s. 174-175.
436
Zeliha gelmemiş, Hacı Sergis ise davanın gıyaben görülmesini talep etmiştir. Bunun üzerine mahkeme, Zeliha’nın temsili için dava vekili olarak Osman Efendi’yi atamıştır. Dava sırasında borçla alakalı Ermenice yazılmış bir senet olduğu anlaşılmıştır. İki Sergis arasında hazırlanan ve 3 Mart 1886 tarihli bu senette taraflar arasındaki borç meselesinin doğru olduğu görülmüştür. Senede göre verilen borcun her bir lirasına 50 paradan faiz işlemesinin kararlaştırılmış, üstelik Artin Sinanyan, Esayi Keleşyan ve Dede Cebeciyan da şahit olarak imza atmışlardır. Bunun üzerine Osman Efendi, Zeliha Hanım’ın gerçekten mirasçı olup olmadığının ve Buçuk oğlu Sergis’den kalan malların tespitini istemiştir. 19 Mart tarihine ertelenen davada mal dökümünün incelenmesi sonucu Zeliha Hanım’ın da mirasçılardan olduğu görülmüştür1663.
Senette imzaları bulunan şahitler de mahkemeye davet edilerek ifadeleri alınmış ve hepsi de senedin doğruluğuna şahitlik etmişlerdir. Mahkeme neticesinde Buçuk oğlu Sergis’in borçlu, Zeliha Hanım’ın ise kızı olduğu kesinleşince Mecelle’nin 1818. Maddesi gereği 6 Osmanlı lirasının borç verildiği günden itibaren 810 guruş faiz işlediğine karar verilmiştir. 19 Nisan 1901’de alınan karar gereği 810 guruşdan 210 guruş indirim yapılmış, 6 Osmanlı lirasının ise 12 Osmanlı lirası olarak Sergis Efendi’nin terekesinden ödenmesine, 180 guruşluk mahkeme masrafının da davacıdan alınmasına karar verilmiştir1664.
31 Temmuz 1901’de mahkemeye müracaat eden Keleşyan Hacı Agop Ağa ise Buçuk oğlu Sergis’in kendisine de borçlu olduğunu iddia etmiştir. Agop Ağa, 4 lira 17 guruşluk bir borç senedinin olduğunu söylemiş ve bu miktarın da kızı Zeliha’dan tahsil edilmesini talep etmiştir. 7 Ağustos 1901’de görülmeye başlanan mahkemede Zeliha’nın temsili için her celsesi 10 guruşluk ödeme ile Halil İbrahim Efendi dava vekili tayin edilmiştir. Keleşyan Agop Ağa mahkemeye ibraz ettiği senet ile 12 Kasım 1896’da Kirkor Sergisyan, Sinanyan Artak ve Hacı Agop Markaryan’ın şahit olarak imzalarıyla Buçuk oğlu Sergis’e borç verdiğini ispat etse de dava vekili Halil İbrahim Efendi senedi reddettiği gibi Zeliha’nın mirasçı olduğunun ispatını da talep etmiştir. 8 Ağustos 1901’de Şer’i Mahkeme Baş Kâtibi mührüyle alınan belge ile varislerin eski eşi Mariyam, kızları Zeliha, Maryani ve Bayzar, oğulları Dikran ve Mecnun Karabet olduğu anlaşılmıştır.
1663 Şahin, s. 58-59.
1664 Şahin, s. 61.
437
Netice olarak 15 Eylül 1901’de 4 lira 17 kuruşluk borcun verildiği tarihten itibaren işleyen faiziyle birlikte ve 175 guruşluk mahkeme masrafının da bu meblağa eklenmesiyle ölenin terekesinden tahsiline karar verilmiştir1665.
Çubuk karyesi ahalisinden Mısırlı oğlu Agop’da 13 Mart 1901’de bir alacak-verecek davası için mahkemeye başvurmuştur. Agop, karye sınırları içinde Körkuyu denen mevkide 10 dönümlük bir tarlayı Esayi oğlu Gazar’dan satın almıştı. Tarlayı üzerine almamış, borcun tamamını ödeyene kadar tarlayı üzerine almamış Gazar’da rehin bırakmıştı. Ancak Gazar borcun vadesi gelmeden tarlayı kendi üzerine geçiren bir tapu senedi alınca mahkemeye başvurarak kalan borcu ödemek ve tarlayı teslim almak istediğini bildirmiştir. Bunun üzerine 25 Mart 1901’de dava görülmeye başlanmıştır. Tapu Kâtibi Esedin Efendi’nin de hazır bulunduğu davada ifadesi alınan Agop’un anlattığına göre bahsi geçen tarla bundan dört sene evvel vergi borcunu ödemek için aldığı 190 guruşu geri ödeyinceye kadar Gazar’a rehin verilmişti. Ancak Gazar tarlayı 300 guruş kıymet göstererek kendi üzerine geçirmişti. Hâlbuki bahsi geçen tarla için alınan borç 190 guruş olduğundan 110 guruş fazla borç kaydedilmiş oluyordu. Bu sebeple mahkemeye başvuran Agop 190 guruşluk borcunu ödemesi karşılığında tarlasını geri istiyordu. Ancak Gazar’ın başka iddiaları vardı. O da tarlayı bundan dört sene evvel 300 guruş kıymetle kesin satış yoluyla aldığını iddia ediyordu. Anlattığına göre Agop’a vergi borcuna karşılık 190 guruş ve sonradan da 110 guruş daha ödeyerek satın almıştı ve başka da bir borcu yoktu. Üstelik o vakitten beri burada ziraat yapıyordu1666.
Gazar, Avak oğlu Kirkor, Mihal oğlu Mihal, Karabet oğlu Kirkor, Murat oğlu Dede ve Muharrem ile Yuvan oğlu Agop’un da kendisine şahitlik edebileceklerini söyleyince dava 28 Mart 1901’e ertelenmiştir. Mahkeme yeniden toplandığı gün Tapu Vekili Kâtibi Nazar Efendide celseye katılmıştır. Yuvan oğlu Ağop ve Mihal oğlu Mihal mahkeme günü; şehadetleri makbul ve adil olacağı tahkik edilen Köşker oğlu Ahmet bin Durmuş ile Avak oğlu Kirkor ise 10 Nisan 1901’de mahkeme huzurunda ifadelerini vermişlerdir. Şahitlerin ifadeleriyle Gazar’ın haklılığı ortaya çıkmışsa da Agop sonucu reddetmiştir. Bunun üzerine Gazar bir Senet-i Hakanî ibraz ederek haklılığını bir kez daha ispatlamıştır. Agop’a ne diyeceği sorulduğunda bu kez ağız değiştirerek kalan 110 guruşu
1665 Şahin, s. 153-156.
1666 Şahin, s. 62.
438
teslim almadığını iddia etmiştir. Gazar, Hüsam ve Sergis kâhyalar, Karabet oğlu Kirkor ve Ohannes oğlu Ohannes ile bu konudaki haklılığını da ispatlayacağını söylemiştir. Bunun üzerine yeni celse için 20 Nisan 1901 tarihi kararlaştırılmıştır1667.
20 Nisan’da Sergis oğlu Hüsam ve Sergis Kâhya ifade vererek Gazar’ın anlattıklarını doğrulamış, tapu memuru önünde kesin satış yapıldığına şahit olduklarını anlatmışlardır. Haksızlığı ortaya çıkan, ancak davayı uzatmak isteyen Agop, şahitlerin güvenilirliklerinin karye papazı ve eşraftan Hacı Turan’a sorulmasını talep edince mahkeme bir kez daha ertelenmiş ve bunların şehadetlerinin güvenilirliği de anlaşılmıştır. Mahkeme nihayet 27 Nisan 1901’de sonuçlanmıştır. Tüm deliller ve şahitler ışığında Agop’un iddiasının haksızlığı anlaşıldığından tarlanın Arazi Kanunnamesi’nin 36. ile 39. ve Mecelle’nin 1818. Maddelerine göre Gazar’da bırakılmasına, 250 guruşluk mahkeme masrafının ise Agop’tan tahsil edilmesine temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir1668.
4 Ekim 1901’de bu kez Karabet kızı Makrid, vefat eden eski eşi Tekuşe oğlu Agop’un kendisine 15 lira 403 guruş borcu bulunduğunu beyan ederek mahkemeye başvurmuş ve bu meblağın varisi Hacı Ohannes’den alınmasını istemiştir. Dava, 11 Kasım 1901’de Makrid’in haklı olduğunun ispatlanmasıyla son bulmuştur. Bahsi geçen meblağın faiziyle birlikte 30 liraya karşılık gelecek şekilde ödenmesine ve mahkeme masrafı olan 395 guruşun da Agop’un terekesinden tahsiline karar verilmiştir1669.
23 Ocak 1902’de Everek kasabasında yaşayan Kalaycı Rakel oğlu Ahvadir, Fenese Yukarı mahallesinde bulunan evini seneliği 700 guruşa Toros oğlu Sarayun oğlu Hacı Sergis’e kiraladığı halde 1.294 guruşluk kira bedelini alamadığını; kiracısının evini de boşatılmadığını söyleyerek şikâyetçi olmuştur. Mahkemede ifade veren Hacı Sergis iddianın doğru olduğunu söyleyerek evi boşaltmak için 91 gün müddet istemiştir. Böylelikle dava hızla neticelenmiş, 29 Ocak 1902’de kesinleşen hükümle evin tahliyesi için resmi süresi başlamış ve biriken kirayla birlikte 130 guruşluk mahkeme masrafının da Hacı Sergis’ten tahsiline karar verilmiştir1670.
1667 Şahin, s. s. 63.
1668 Şahin, s. 64-65.
1669 Şahin, s. 175-180.
1670 Şahin, s. 199-201.
439
3.2.2.2. Aydın Vilayeti
Berber Sergis Gökşiyan, İzmir ahalisinden Elmasyan Kirkor Bey’in ölümünden sonra mahkemeye başvurarak Kirkor Bey’in sağlığında kendisine 100 Osmanlı lirası borçlu olduğunu iddia etmiştir. Mahkemede de iddiasını tekrar eden Sergis, 1883 yılı aralık ayında verdiğini söylediği bu meblağı vefat edenin mirasçılarından talep ettiğini beyan etmiştir. Kirkor Bey’in oğlu Esteban ise bu iddiayı kabul etmemiştir. Esteban babasının o tarihte mecnun olduğunu iddia ederek bu durumla alakalı 50 kişiyi şahit göstereceğini söylemiş ve isimlerin yazılı olduğu defteri 1891’de mahkeme huzuruna sunmuştur1671.
3.2.2.3. Diyarbakır Vilayeti
23 Ağustos 1899’da Çermik’e bağlı Çüngüş kasabası Şer’iye mahkemesine yansıyan bir olayda ise ev sahibi kiracısından birikmiş kira borcunu talep etmektedir. Bahsi geçen ev Kilise mahallesindedir ve evin sahibi Melket oğlu Niko’dur. Niko, evini dört yıl evvel Agop oğlu Toros’a kiraya vermiştir. Ancak o tarihten itibaren kirasını bir türlü tahsil edememiştir. Meseleyi konuşarak çözemeyeceklerini anlamış olsa gerek, mahkemeye başvurmuştur. Niko, seneliği 310 guruştan 4 yıllık kira bedeli olan 1.400 guruşun Toros’tan alınarak kendisine verilmesini ve evin tahliye edilmesini istemektedir. Bunun üzerine Toros mahkemeye çağrılarak ifadesi alınmıştır. Toros, bahsi geçen evi 1896 yılından itibaren seneliği 220 guruşa, 1897 yılından itibaren seneliği 280 guruşa, 1898 yılından itibaren seneliği 315 guruşa, 1899 yılından itibaren seneliği 315 guruşa ve bu yıldan sonra ise seneliği 350 guruşa kiraladığını anlatmıştır. Toros kiralarını eksiksiz olarak Çermik eşrafından Güllü Bey’e verdiğini, üstelik evi de Güllü Bey’den kiraladığını beyan ederek Niko’nun iddialarını reddetmiştir. Bunun üzerine konuyla alakalı ifadeler alınmış ve neticesinde evin hakikaten de Güllü Bey’e ait olduğu anlaşılmıştır1672.
1671 BOA. Y. MTV. 55/8 lef 2, 3 Ekim 1891.
1672 Eşref Boynukara, 401 Numaralı Çermik Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi (Hicri 1314-1315 / Miladi 1898-1900), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batman, 2016, s. 82-84.
440
3.2.2.4. Halep Vilayeti
Kızılca mahallesi sakinlerinden Gabril oğlu Manok 28 Haziran 1868’de mahkemeye başvurarak Kürek oğu Gabril’in kendisinden 300 guruş aldığını ama yalnızca 60 guruşunu ödediğini belirterek şikâyetçi olmuştur. Davalı mahkemede borcunu kabul etse de 170 guruşunu ödediğini ve 130 guruş borcu kaldığını iddia etmiştir. Ancak iddiasını ispatlayamamış ve netice olarak bahsi geçen meblağı ödemesine hükmedilmiştir1673.
Elbistan kazası Hacı Hamza mahallesinden Zirunen Ohannes, Hacok oğlu Karabet’ten şikâyetçi olarak kendisinden 4.681 guruş alacağı olduğunu ve çeşitli zamanlarda toplam 1.991 guruş ve 10 parasını aldıysa da kalanı alamadığını belirtmiştir. Bunun üzerine Karabet’e olayın aslı sorulmuş ve o da bu iddiayı kabul etmiştir. Ancak bunun ardından Ohannes’i borçlu çıkarma çabasına girmiştir. Karabet, kardeşi Müzadire’nin 1.170,5 guruşu daha önce Ohannes’e verdiğini, kendisinin de bir seferinde 2.000 guruş ve bir başka seferinde 1.991 guruş ve 10 para olmak üzere toplam 5.161 guruş 30 para ödeme yaptığını söylerek 480 guruş 30 para alacağı olduğunu iddia etmiştir. Ancak iddialarını ispatlayamayınca mahkeme 20 Ocak 1869’da aleyhinde karar vererek kalan 2.689 guruş ve 30 paralık borcu Ohannes’e ödemesine hükmetmiştir1674.
Elbistan’da Hacı Hamza mahallesinde yaşayan Kocabaş Manok Efendi ölünce oğulları Artin, İnol, Pirus, Nihâbet ve kızı Gürci ile Marklid mahkemeye başvurarak müteveffanın Arton, Agop ve Hıdır’dan dört yüz kuruş alacağı olduğu iddias etmiş ve alacaklarının tahsilini istemişlerdir. 6 Nisan 1907’de görülen davada Kara Ali oğlu Hacı Mehmet bin Ali ve Tüfenkçi Tuktuk oğlu Hacı Yusuf bin Hasan bin Hacı Yusuf şahit olarak dinlenmiş ve varislerin iddialarında haklı olduklarını belirtmişlerdir. Böylelikle varisler davayı kazanmışlardır1675.
Yine Hacı Hamza mahalle ahalisinden Ziron oğlu Ohannes, Karakülah oğlu Sahak ile alacak verecek anlaşmazlığı yaşamıştır. Ohannes, anlaşmazlığın bir türlü çözülmemesi üzerine şer’i mahkemeye başvurarak haklı olanın ortaya çıkarılmasını istemiştir.
1673 Hüseyin Beşçocuklu, 452 Numaralı Elbistan Şer’iye Sicilleri H. 1284 / M. 1868-1871 Değerlendirme ve Transkripsiyon, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2004, s. 217-218.
1674 Beşçocuklu, s. 91-92.
1675 Fırtına, s. 116.
441
Ohannes, Sahak’ın kendisine 1.646 guruş ve 5 dirhem don yağı borcu olduğunu iddia etmektedir. Sahak ise borç aldığını fakat ödeme yaptığını söylemektedir. Mahkemede dinlenen şahitlerden Dırago oğlu Hempar, Katolik milletinden Badakcı Artin oğlu Ohannes, Darendeli Haçar oğlu Avadis, Paşaꞌnın oğlu Ahmed bin Mehmed Paşa, Yeniçeri oğlu Durmuş Ali bin Mehmed bin Abdullah, Protestan milletinden Çapar Manok oğlu Aragil ve Taftafzâde Mustafa Efendi de Sahak’ı doğrulayarak borcu ödediğini beyan etmiştir. Bu sebeple Ohannes Efendi’nin davası düşmüştür1676. Ancak Ohannes Efendi, davasından vazgeçmemiş ve şahitlerin kendisine düşmanlık ettiğinden yalan ifade verdiklerini iddia etmiştir. Konunun uzayacağı ve tarafların bir şey elde edemeyeceği anlaşılınca sulh yoluna gidilmesinin daha iyi olacağı anlaşılmıştır. Böylece Sahak üç Osmanlı lirası ödemiş ve Ohannes’de davasından vazgeçmiştir1677.
3.2.2.5. Hüdavendigâr Vilayeti
Afyonkarahisar’ın Kubbeli mahallesinde ikamet eden terzi Avedik, 1864 yılında Osefan oğlu Estefan’ı kendisinden aldığı borcun bir kısmını ödemediği gerekçesiyle mahkemeye vermiştir. Avedik 12.907 guruşluk borcunu Estefan’dan istediğinde 3.170 guruşunu geri alabilmişti. Kalan 9.737 guruşu istediyse de alması mümkün olmamıştı. Bunun üzerinde çorbacılara başvurmuş ve onların aracılığıyla kalan miktarın 2.500 guruşunu daha almayı başarmıştı. Ancak Estefan’da hâlâ 2.500 guruşluk bir alacağı vardı. Bu miktarı da tahsil etmek isteyen Avadik mahkemeye başvurarak kalan borcunda tahsilini talep etmiştir. Bunun üzerine mahkeme Estefan’ın kalan borcu ödemesini ihtar etmiştir1678.
3.2.2.6. İstanbul
Üsküdar sancağına bağlı Yenimahalle sakinlerinden Matos oğlu Aşçı Kirkor mahkemeye başvurarak kahveci Agop’un kendisinden bir adet yüzlük Mecidiye altını borç aldığını ancak hala bir kısmını ödemediğini henüz söyleyerek şikâyetçi olmuştur.
1676 Fırtına, s. 152-155.
1677 Fırtına, s. 155-156.
1678 Abdülhamit Avcı, 509 Numaralı Karahisâr-ı Sâhip Şer’iye Sicili Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar, 2010, s. 183-184.
442
Yüzlük Mecidiye altını bugünlerde 120 guruşa denk gelmekteydi ve Kirkor bunun ancak 84 guruşunu tahsil edebilmişti. Agop mahkemeye çağırılıp olayın aslı sorulunca borç aldığını ama bunun tamamını parça parça ödediğini anlatmıştır. Buna rağmen herhangi bir kanıt sunamadığından 24 Haziran 1873’te kalan borcu ödemesine karar verilmiştir1679.
3.2.2.7. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
Şeyh Hacı karyesi ahalisinden Pedros oğlu Karabet bir arzuhal vererek Bogos oğlu Markar hakkında şikâyette bulunmuştur. Karabet, Markar’ın kendisine bin guruş civarında borcu olduğu halde 40 lira alacağı olduğunu iddia ederek, mal ve eşyasını zaptetmeye kalktığını beyan etmiştir. Karabet, İstanbul’a gelmeye hazırlanan ailesinin seyahatinin de engellendiğinden bahsederek alacağını mahkeme yoluyla tahsis etmek istediğini bildirmiştir. Dâhiliye Nezareti 27 Eylül 1894’te konu hakkında tahkikat yapılarak gereğinin yapılması için Ma’mûretü’l-Aziz vilayetine bir tezkere göndermiştir1680.
3.2.3. Arazi Anlaşmazlıkları
Develi kazasına bağlı Çomaklı karyesinden Uzun oğlu Agop, 8 Mayıs 1901’de mahkemeye başvurarak kardeşinin tarlasına el koyduğunu iddia ederek şikâyetçi olmuştur. Bahsi geçen tarla Kalkanlı Koyan adlı mevkiinde ve 800 guruş kıymetindedir. Tarla, Agop İstanbul’dayken kardeşi Kigork tarafından zabt edilmişti. Agop, dört yıldan beri iadesi talep ediliyor olsa da olumlu bir netice alamamıştı. Bu sebeple tarlanın Kigork’tan alınarak kendisine teslim edilmesini ve tarlanın hasılatının mahkeme masrafına sayılmasını talep ediyordu. Bunun üzerine 23 Mayıs 1901’de Tapu Kâtibi Esedin Efendi’nin de katılımıyla dava başlamıştır. İki kardeş kendilerini savunmaları için kendileri gibi Ermeni olan iki dava vekilini tercih etmişlerdir.
Agop’un vekili Kapçıyan Efendi’ye tarlayla alakalı iddiaları sorulmuştur. Dava vekili, tarlanın 1877 yılından beri Agop’a ait olduğunu ancak müvekkili 1885 yılında İstanbul’a gidince Kigork tarafından zapt ve tasarruf edildiğini beyan etmiştir. Kigork’un
1679 Mustafa Kırmızıgül, 6/702 Numaralı Üsküdar Şer’iye Mahkemesi Sicil İ’lamları (H. 1289-1290 / M. 1872-1873), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ, 2001, s. 139.
1680 BOA. DH. MKT. 287/69, 27 Eylül 1894.
443
vekili Kademyan Karabet Efendi ise bu iddiayı reddettiklerini söylemiştir. Bunun üzerine Kigork’un tarlaya el koyduğuna dair şahitler olduğu beyan edilerek Çomaklı Yukarı mahallesinden Hacı Yoma oğlu Karabet, Salhas oğlu Samak, Sarıca oğlu Kirkor, Tomarzalı oğlu Bogos, Mesrof oğlu Hriton, Uzun oğlu Seryakis, Fersan oğlu Hicr, Omart oğlu Nişan, Sancılı oğlu diğer Nişan, Bend oğlu Artin, Uzun oğlu Kalos ve Herce oğlu Münakesan’dan oluşan kalabalık bir liste sunulunca mahkeme 27 Mayıs 1901’e ertelenmiştir1681.
27 Mayıs tarihinde görülen yeni celsede Bogos ve Samak, dava vekili Ohannes Efendi’nin iddiasını doğrulayarak Kigork’un tarlaya el koyduğuna şahit olduklarını beyan etmiş; dava vekili Karabet ise bunların güvenilirlik durumunun mahallelerinin ihtiyar heyetine sorulmasını talep etmiştir.
Mahalle muhtarlığından Bogos ve Samak’ın adil ve güvenilir kimseler olduğuna dair resmi mühürlü bir yazı gelmesi üzerine Kigork’un tarlaya el koyduğu anlaşılmış ve Agop’un vekili Ohannes Efendi’ye ne diyeceği sorulmuştur. Ohannes Efendi, müvekkilinin resmi bir tapusu olmadığını ancak tarlanın sahibinin kendisi olduğunu beyan etmiştir. Karabet Efendi ise tarlanın esasında iki kardeşin babası olan Avak’a ait olduğunu belirtmiştir. İddiaya göre Avak Efendi bu tarlayı hayattayken Toros Kâhya’ya satmıştı. Toros Kâhya, iki yıl ekip biçmiş ve sonra Kigork’a, o ise oğlu Canik’e satmıştı. Agop Efendi tüm bunlar olurken müdahale etmediğinden şimdi de hak iddia edemezdi1682. Böylelikle davaya Canik de müdahil olmuştur. Canik, anlatılanın doğru olduğunu ispatlayacak şahitleri olduğunu söylemiştir. Bu arada Agop’un vekili de müvekkilinin İstanbul’a giderken tarlayı Toros Kâhya’ya kiraladığını bildirmiştir. Çomaklı Yukarı mahallesinden Usub oğlu Karabet de tarlayı Avak Efendi’nin Toros Kâhya’ya sattığını, onun 12 sene tasarruf ettikten sonra Kigork’a; Kigork’un ise Canik’e sattığını doğrulamıştır. Konuyla alakalı olarak Toros Kâhya da mahkemeye çağrılmış, o da tarlanın 24 yıl önce Avak Efendi tarafından babasına satıldığını sonrasının anlatıldığı şekilde geliştiğini beyan etmiştir. Mahkeme, tarafların isimlerini verdiği başka şahitlerin de dinlenmesinin ardından 21 Haziran 1901’da nihayet bulmuştur. Hâkim heyeti uzun incelemelerden sonra tarlayı ne Agop ne de Kigork Efendi’ye teslim etmiştir. Sürekli el
1681 Şahin, s. 113-114.
1682 Şahin, s. 115.
444
değiştirdiği anlaşılan tarlanın son sahibi Canik tasarrufunda kalmasına; mahkeme masrafının ise haksızlığı ispatlanan Agop’tan tahsiline karar verilmiştir1683.
Tomarza Nahiyesi sakinlerinden Hacı Samak oğlu Nazaret ise 31 Temmuz 1900’de mahkemeye başvurarak aynı karyeden Yoğurtçu oğlu Kiragos ve kardeşi Sergis’in tarlasından topladığı hasılatı gece vakti hanelerine naklettiklerini beyan etmiştir. Bu sebeple yargılanmalarını ve mahkeme masrafıyla vekâlet ücretlerinin bunlardan alınmasını istemiştir. Mahkeme 27 Ağustos 1900’de görülmeye başlamış; davacı Kademyan Karabet, davalı ise Elmasyan Bedros Efendi tarafından temsil edilmiştir. Mahkemede Nazaret’in durumundan bahsedildikten sonra topladığı hemen hemen 300 şinik çavdar hasılatın davalı taraftan tahsil edilmesi istenmiştir. Davalıların vekili Elmasyan Bedros Efendi ise tarlanın müvekkillerine ait olduğunu iddia etmiştir.
Karabet Efendi, müvekilinin haklılığını ispat etmek için Tombak karyesinden Andık oğlu Kirakos, Tomarza’dan Toma oğlu Matyos, Vihrad oğlu Tatyos, Kame oğlu Ohannes, Hacı Smail oğlu Minas, Birâkedâr oğlu Avak, Körgezer oğlu Aleksan, Kirkor, Kıpti oğlu Artin, Kizir oğlu Himyarsum, Kın oğlu Kirakos, Parsih, Toros oğlu Sergiz ve Müdakçı oğlu Andon’u; Bedros Efendi ise Tomarza’dan Yoğurtçu oğlu Bedros, Canef oğlu Ağop, Çiftçi Nişan oğlu Himyarsum, Gazar oğlu Himyarsum ve Dede oğlu Avak’ı şahit göstermiştir.
Şahitlerin dinlenmesine 3 Eylül tarihinde başlanmıştır. Tomarza’dan Körgezer, nam-ı diğer Artin oğlu Aleksan ve Körgezer oğlu Kirkor tarlanın Nazaret’e ait olduğunu beyan etmişlerdir. Çeşitli tarihlerde devam eden oturumlarda diğer şahitlerin de dinlenmesi işi tamamlanmıştır. Bunlardan Tomarza’dan Gazar oğlu Sergis tarlayı önce Nazaret’in daha sonra ise Kiragos ve Sergis kardeşlerin ektiklerini, asıl sahibin bu iki kardeş olduğunu söylemiştir. Cami mahallesinden Canef oğlu Agop, kendisinin Kiragos ve Sergis’in kardeşi olduğunu bildirmiş ve o da davaya tarlada hakkı olduğu gerekçesi ile dâhil edilmiştir. Aynı mahalleden Tomarzalı Çiftçibaşı oğlu Himyarsum ise tarlanın sahibinin Kiragos ve Sergis olduğunu söylemiştir. Bu esnada Nazaret Efendi’nin vekili Karabet Efendi, Gazar oğlu Sergis ve Himyarsum’un tezkiyelerini talep etmiş ve “adaletleri ile bilinirler” cevabı alınmıştır. Ancak bu kez de Bedros Efendi belgede
1683 Şahin, s. 116-120.
445
imzaları olan Kapı oğlu Sergis, Ziluzil oğlu Kirkor, Kılınç oğlu Artin ve Bacakkın oğlu Ohannes’in tezkiye vermeye yetkili heyet-i ihtiyâriyeden olmadıklarını iddia etmiştir. Bunun üzerine Tomarza’nın Cami Mahallesi eski ve yeni muhtarlarıyla teşkilat azalığına kimlerin tayin ve intihap olduğunun kaymakamlıktan resmen istenmesine karar verilmiştir. Netice olarak belgede imzası olanların daha önce hizmet verdikleri ve güvenilir oldukları anlaşılmıştır. Dava sırasında tarlanın banka tarafından rehinli olduğu da iddia edilmiştir. Ancak sonradan Nazaret’in babası Bedros’un tarlanın asıl sahibi olduğu ve o ölünce oğlu Nazaret’e devredildiği Sened-i Hakani ile ispatlanmıştır.
Mahkeme neticesinde Nazaret’in haklı olduğuna karar verilmiştir. Bu sebeple 23 Haziran 1901’de alınan karar gereği Kiragos ve Sergis kardeşlerin tarlaya müdahalesinin engellenmesine, evlerine götürdükleri 100 şinik çavdarı Nazaret’e iade etmelerine, 715 guruşluk mahkeme masrafı ile vekillik ücretlerini ödemelerine hükmedilmiş ve mahkeme neticelendirilmiştir1684.
3.3. İhtida Eden Ermenilerle Alakalı Yaşanan İhtilaflar
Osmanlı Devleti hâkimiyeti altındaki tebaayı din ve vicdan özgürlüğünü esas alarak yönetmiş ve hiçbir gayrimüslimi Müslüman olması için zorlamamıştır. Ancak devletin çok milletli ve dinli bir yapıya sahip olması aynı toplumu paylaşan bireylerin farklı dinlere ilgi duyması neticesini beraberinde getirmiştir. Din değiştirmede pek çok unsur etkili olmuştur. Bunlar zihinsel, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik etkenlerdir. Başlangıçta her bireyin mensubu olduğu ailenin dinine bağlı olarak yetiştiği bilinmektedir. Ancak insan sorgulayan bir varlık olduğu için zaman içinde kendine sorduğu soruların cevabını ailesi tarafından öğretilende değil farklı bir dinde bulabilir1685. Birey, dininde aradığı huzuru ve tatmini bulamamış ya da din adamlarının olumsuz davranışları ile karşılaşmış da olabilir. Bu kişi, Müslümanlarla aynı sosyal ortamı paylaştığında onların olumlu davranışlarını gözlemlerse, yaşamına bu topluluk içinde devam etme arzusu duyması doğal karşılanabilecek bir neticedir. Farklı dinlere mensup kişilerin sosyal yaşama beraber devam etmeleri sevgi, aşk gibi duygusal sonuçlar da
1684 Şahin, s. 120-127.
1685 Büşra Çakır, İhtida ve Dine Dönüş Öykülerinde Din Eğitiminin Yeri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019, s. 16-17.
446
doğurabilir. Böye bir durumda evlilik birliğinin gerçekleşmesi için genelde din değiştirme gerçekleşir. Maddî etkenler ya da travmatik bir olayın şok yaratması da ihtidanın nedenleri arasında sayılabilir1686.
Osmanlı Devleti’nde ihtida etmek isteyenlere büyük bir ihtiyat ve hassasiyetle yaklaşılmış ve ihtida belli şartlara bağlanmıştır. Buna göre din değiştirmek isteyen kişi öncelikle kadı önünde ve diğer din görevlileri huzurunda bu arzusunu tekrarlayarak Müslüman olmak istediğini beyan etmek zorundadır. Bunun ardından şahitler huzurunda Kelime-i Şehadet getirilerek Müslüman olunurdu. Ardından mühtedi ya da mühtediyeye yeni bir isim verilir ve erkekse başına sarık sarılarak sünnet ettirilirdi. Tanzimat’ın ilanından sonra kadı önünde yapılan din değiştirme işlemleri vilayet idare meclisleri tarafından ve bizzat valinin huzurunda yapılmaya başlanmıştır. Dinini değiştirmek isteyen kişiler artık bir dilekçeyle başvuru yapmış, kimlik tespitinin ardından akil baliğ olup olmadığı araştırılmıştır. Çocukların ihtidası ise her insan Müslüman olarak doğar düstûru üzere kabul edilmiştir1687. Bir süre sonra ihtida için bir yaş sınırı belirlenmiştir. Bu sınır 21’dir. İhtida etmek üzere gelen kişilere akrabaları ve ihtida öncesi mensup oldukları dinin temsilcisi huzurunda bir heyet tarafından sorular sorularak buradaki herkesin bu kişinin arzusunu duymaları sağlanmıştır. Bunun ardından mahkeme huzuruna çıkan mühtedi adayı şahitler huzurunda arzusunu bir kez daha tekrarlamıştır. İslamiyeti kabul edeceği anlaşıldıktan sonra kendisine Kelime-i Şehadet teklif edilmiştir. Mühtedinin Kelime-i Şehadet getirmesinin ardından kendisine yeni bir isim verilmiş ve ilamı sicil defterine kaydedilerek işlem tamamlanmıştır1688. İhtida edenlere eski dinlerine dönmekte özgür oldukları da hatırlatılmıştır1689.
1686 Bilal Yıldız, “Osmanlı’nın Son Dönemlerinde Denizli’de Yaşanan Bazı İhtida Örnekleri Üzerinde Bir Değerlendirme”, Adana Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, 2013, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/19653, (26.03.2021), s. 105.
1687 Küçük yaşta ihtida ederek Müslüman olan çocukların geçiminin sağlanması ve aile hayatı içinde İslam terbiyesiyle yetiştirilmesi önemliydi. Bunun için genel olarak evlatlık verme usulü belirlenmişti. Osman Çetin, Sicillere Göre Bursa’da İhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları (1472-1909), Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı, Ankara, 1999, s. 89.
1688 Çetin, s. 5-6; Zübeyde Güneç Yağcı, “Tanzimat’ın İlanından Sonra Ermenilerin İhdidası ve İrtidadı Tartışması”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı I, Sayı: 60, Ankara, 2014, s. 672-674. Ayrıca Halide Aslan, Tanzimat Döneminde İhtida (1839-1876), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2008, s. 63-65.
1689 Cengiz Kartın, “Türk-Ermeni İlişkilerindeki Hoşgörü İklimi Çerçevesinde İhtida Hareketleri”, Cilt: I, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, s. 526. Osmanlı Devleti şer’î hükümlerle yönetilen bir ülkeydi. İslamiyette din değiştirme yasağı olduğundan dininden
447
Ansiclopedia Americana Osmanlı Devleti’nin dinde hoşgörü siyasetine ve uygulamalarına rağmen “1915’te Türk Hükûmeti, eğer Ruslar Türkiye’yi işgâl ederlerse, Ermenilerin onlarla birleşmesinden korkarak Ermeni meselesini halle karar verdi, tehcir yaptı. Kadınlar ve çocuklar zorla Müslüman yapıldılar” şeklinde yazmaktadır1690. Aynı iddialara Mavi Kitap’ta da rastlamak mümkündür. Pek çok asılsız iddianın ortaya atıldığı bu kitapta da 1915 yılında Arapkir, Kayseri, Andırın gibi yerleşim yerlerinde Ermenilerin sevk ve iskândan kaçmak için din değiştirdiğinden, evlatların ebeveynlerine başlarına kötü bir şey gelmesindense Müslüman olmalarının daha iyi olacağı tavsiyelerini verdiklerinden ve Ermeni kadınlarının dindar Müslüman erkeklerine verildiğinden bahsedilmektedir1691. Oysa yazılanların ve iddia edilenlerin aksine bu dönemde ihtida etmek isteyen Ermenilerin din değiştirme isteği sevk ve iskân kapsamında dikkatle değerlendirilmekte ve şüpheli bulunanlar reddedilmektedir1692. Üstelik pek çok Osmanlı Ermenisi de gerçekten kendi arzusuyla ihtida etmek isterken kendi ırktaşlarının verecekleri tepkilerden çekindikleri için bu isteklerini gerçekleştirememiştir1693.
Osmanlı Ermenisinin ihtidası gerek cemaat içinde ve gerek aile içinde pek çok soruna, sıkıntıya sebep olmuştur. İslamı kabul eden bir kadının gayrimüslim bir erkekle evli kalması din açısından yasaktır. Bu sebeple ihtida eden kadınların eşleri ile nikâhları sonlanmış, bu da çocukların kimde kalacağı sorusundan kaynaklı tartışmaların yaşanmasına sebep olmuştur1694. Örneğin Sivas vilayeti Niksar kazası sakinlerinden ve Ermeni milletinden Çamiç oğlu Makar 1842 yılında ihtida ederek Müslüman olan karısı
dönen Müslümanlar ölümle cezalandırılırlardı. Bu hüküm bir süre gayrimüslimken İslamiyeti seçen tebaa için de uygulanmıştı. Ancak sonradan teorik olarak var olmaya devam etmesine rağmen pratikteki uygulama sona ermiştir. Bozkurt, Alman-İngiliz, s. 130-133. Bir süre sonra Türklerin de din değiştirmeye başladıkları görülmüş, ancak bu durum hoşgörüyle karşılanmıştır. İngiliz Elçisi Bulwer’ın 1875 tarihli bir raporuna göre Protestan olan Türkler dahi devletten herhangi bir baskı görmüyorlar, ibadetlerini özgürce yerine getirebiliyorlardı. Osmanlı Devleti’nin din konusundaki serbestisine Hristiyan devletlerinde dahi rastlamak zordu. Bozkurt, Alman-İngiliz, s. 137.
1690 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 80
1691 James Bryce-Arnold Toynbee, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yönelik Muamele, 1915-1916, Cilt: I, Çev. Ahmet Güner, Birinci Baskı, Pencere Yayınları, İstanbul, 2005, s. 146, 171, 176.
1692 Ermenilerin sevk ve iskân dönemindeki ihtida hareketleriyle alakalı bakınız Süleyman BEYOĞLU, “Ermeni Tehciri ve İhtida”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, İ. Ü. Atatürk İkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Dergisi, Sayı: 6, İstanbul, 2012, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/9903, (12.12.2019), s. 1-18.
1693 BOA. Y. PRK. BŞK. 32/94 lef 1, 2 Eylül 1893.
1694 Halide Aslan, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönemlerinde Mühtedi Çocuk Manzaraları”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 14/1, Elazığ, 2009, http://isamveri.org/pdfdrg/D02364/2009_1/2009_1_ASLANH.pdf, (17.12.2019), s. 122.
448
Marinos'u boşamıştır. Çiftin iki erkek çocuğu vardır. Makar evi terk ederken çocuklarını yanına almamış, annelerinde bırakmıştır. 1848 yılında fikrini değiştirerek çocukları almak amacıyla dava açmak istemiştir. Şubat ayında Marinos'u takip ederek yaşadığı evi bulmuş ve çocukları zorla alarak ortadan kaybolmuştur. Hükûmet, bu yaşananlar üzerine Ermeni Cismanî Meclisi'ne bir yazı göndererek gereğinin yapılmasını ve adaletin sağlanmasını talep etmiştir1695. Yine aynı yılın Kasım ayında bu kez Harput'ta Ermeni Cismanî Meclisi üç ve beş yaşlarındaki iki erkek çocuğunun Müslüman olmuş anneleri tarafından zorla babalarının yanından alındığını ve çocukları İslam dinine geçirmek istediği hükûmete ihbar etmiştir. Meclis, çocukların babalarının perişan bir vaziyette olduğundan bahisle çocukların babalarına ya da Harput kazası kocabaşına teslim edilmesi talep edilmektedir1696.
Öte yandan kendi rızası ile Müslüman olmak isteyen Ermenilerin kendi aileleri tarafından engellenmeye çalışıldığı görülmektedir. Örneğin Balıkesir'de yaşayan Ermeni Mardos'un oğlu Oruç ihtida etmek için kadıya başvurarak babasının bu isteği onaylamadığını; ihtida etmemesi için kendisini bağladığını, bu sebeple kaçarak kadıya geldiğini ve Müslüman olduğunu belirtmiştir. Gencin büluğa eriştiği anlaşılınca mecliste şehadet getirerek resmen Müslüman olmuştur1697.
Devlet Müslüman olmak isteyen Ermenilere müdahale etmediği gibi eski dinine dönmek isteyenler hakkında kanunî bir işlem uygulamaya da gerek görmemiştir. Urfa ve çevresinde yaşanan Ermeni olaylarında bazı Ermeniler korktukları için Müslüman olmuş ve kiliselerini camiye çevirmişlerdi. Bunlar yeniden Hristiyan olduklarında cami bizzat devlet yetkililileri tarafından yeniden kiliseye çevrilerek kendilerine teslim edilmiştir1698. Ancak eski dinine dönen kişi ya da kişilerin yaşadıkları mahallelerde sorun yaşayabilecekleri öngörülerek yerlerinin değiştirilmesi ihtimali de her zaman gündemde tutulmuştur. Bunun yanında Müslüman ahalinin irtidat edenlere herhangi müdahalede
1695 BOA. A. DVN. 33/58, 6 Şubat 1848.
1696 BOA. A. DVN. 41/75, 26 Kasım 1848.
1697 Abdülmecit Mutaf, "Balıkesir'de İskan Edilen Ermenilerin Yönetim ve Müslüman Halkla İlişkileri", Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2003/1 Bahar, Manisa, 2003, s. 77.
1698 Urfa ve çevresinde yaşanan Ermeni olayları ve bu olaylar esnasında ihtida eden Ermenilerle alakalı olarak bkz. Halil Özşavlı, Urfa Ermenileri (Sosyal-Siyasi ve Kültürel Hayat), Gazi Kitabevi, Ankara, 2013, (Urfa Ermenileri).
449
bulunmaması istenmiş, eski dinlerine dönenler zulme uğrarlarsa sorumluları derhal cezalandırılmıştır1699.
3.3.1. Aile İçi İhtilaflar
Ermeni kadınının ihtidası aile içinde sorunlara sebep olmuştur. İslam dini gereği Müslüman bir erkek gayrimüslim bir kadınla evlenebilir. Ancak Müslüman bir kadın gayrimüslim bir erkekle evlenemez. Kadının evliyken ihtida etmesi halinde kocasının da Müslüman olması gereklidir. Eğer bu gerçekleşmezse evliliğin geçerliliği ortadan kalkar ve nikâhları düşer. İşte bu kural evlilik birliğinden doğan çocuklarla alakalı sorunlar yaşanmasına sebep olmuştur.
Mardin civarındaki Dara karyesinde yaşayan Katolik Ermeni milletinden Abo kızı Menci İslam dinini kabul ettiğini bildirerel mahkemeye başvurmuş ve Fatma adını almıştı. Kadın, kocası Gerbo oğlu Sago’nun da din değiştirmesini istiyor, kocasının bunu reddetmesi halinde boşanmalarını talep ediyordu. Sago’ya bu sebeple İslam dini anlatılmış, ancak adam Müslüman olmayı kabul etmemiştir. Bunun neticesinde 28 Şubat 1892’de boşanmalarına hükmedilmiştir1700.
Diyarbakır ahalisinden Paşayan Hacı Mikail 1914 yılında ihtida ederek Müslüman olunca eşinden ayrılmıştır. Dört ve altı yaşlarındaki iki çocuğu Adrine ve Oseb annelerinde kalmıştır. Mikail 1916’da askerlik görevini yerine getirip Diyarbakır’a döndükten sonra, çocukların annelerinin yanından alınmasını talep etmiştir. Çocuklar bu sırada annelerinin velayeti altında Ortaköy yetimhanesinde kalmaktadır. Baba, çocukları aldıktan sonra Darülaceze'ye vereceğini beyan etmiştir. Bunun üzerine çocuklar asker marifetiyle yetimhaneden alınmış ise de yaşlarının küçüklüğü nedeniyle annelerine teslim edilmiş ve dava mühtedinin aleyhine neticelenmiştir1701.
İhtida her zaman basit hukukî anlaşmazlıklarla sınırlı kalmamış bazen cinayete kadar varan neticeler doğurmuştur. Bitlis vilayetine bağlı Muş kazasının Tivnik
1699 Ercan Çağlayan, Bingöl (Çapakçur) ve Çevresinde Ermeni-Müslüman İlişkileri (1856-1914), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2008, s. 52-53.
1700 Ertuğrul Tan, 179 No’lu Mardin Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2010, s. 62.
1701 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 24/17 lef 1, 11 Temmuz 1916.
450
karyesinde yaşayan Nazar adlı Ermeninin yaptıkları buna örnek olarak gösterilebilir. Nazar, karısının ihtidasını kabul edememiştir. Öfkesine yenilince mühtediye eşini katletmiştir1702. Bunun üzerine kasten cinayet suçlamasıyla yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. Nazar’ın cezası, 24 Kasım 1902’de icra edilmiş ve katil, Osmanlı Hükûmeti memurlarının huzurunda idam edilmiştir1703. Bu olaydan devletin kendisine karşı işlenen suçları bağışladığı görülmesine rağmen şahıslara karşı işlenen suçlarda karşı mağduru ve haklarını koruyan bir tutum izlediği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Ermeni Kilisesinin İhtida Edenlere Tepkisi
Ermeni Kilisesi kuruluşundan itibaren kendisini milletin koruyucusu statüsünde tutma ve bu şekilde hâkim güç olma eğilimi içinde olmuştur. Bir süre sonra Ermeni ahali mezhep ve din değiştirmeye başlayınca bu gücü kaybetmeye başlamanın getirdiği stresin de etkisiyle eski mensuplarına oldukça sert tepkiler göstermiştir. Ermeni din adamları ahalinin içinde Müslüman olanların da olduğu gerçeğini kabul etmek istememiş ve bu kişilerin zorla din değiştirdiğini öne sürmüşlerdir. Bu gerekçe ile yabancı güçlere çeşitli şikâyetlerde bulunmuş, evlilikleri bozmaya hatta çocukları saklamaya girişmişlerdir. Yeni Müslümanlara gösterilen bu tepkiler zaman zaman kontrolden çıkmış ve özellikle Müslüman Ermeniler dağlara kaçırılarak, manastırlara kapatılarak yeniden Hristiyan olmaya zorlanmıştır.
Livane kazasına bağı Artubin kasabasında yaşayan Melikcan oğlu Bogos’un karısı Maryam ve kızı Marta bir süre Mehmet Ağa’nın oğlu Karaağa’nın evinde misafir olarak ikamet etmişti. Marta, ev işlerinde yardımcı olurken İslam dinini kabul etmeye ve Karaağa ile evlenmeye karar vermiştir. Genç kız, mahalli hükûmetin konudan haberdar olması üzerine Meclis-i Şer’-i Şerife getirilmiştir. Burada ifadesi alınmış, Ermeni kocabaşının da burada bulunduğu sırada ihtida etme ve evlenme kararını kendi iradesi ile mi aldığı yönünde soruları cevaplamıştır. Marta’ya defalarca sorulmasına rağmen aldığı kararların arkasında durarak kendi rızası olduğunu beyan etmiştir. Buna rağmen konunun tahkik edilmesi kararı alınmıştır. Kızın tahkikat süresince güvenli bir yerde kalmasının uygun olacağı düşünülerek kardeşiyle beraber mahkemeye emanet edilmiştir. Millet
1702 BOA. DH. ŞFR. 298/12, 27 Eylül 1902; Çabuk, Tombul, Muş’ta Ermeni, s. 6.
1703 BOA. DH. ŞFR. 298/12, 27 Eylül 1902; DH. TMIK M. 136/41, 27 Kasım 1902.
451
kocabaşı bu karara muhalefet ederek kızın üç gün murahhashanede kalmasını talep etmiştir. İddiasına göre murahhasa, kıza üç günün ardından yine İslam olmakta kararlıysa ihtida izni vermiştir. Ancak 20 yaşında bir genç kızın Meclis-i Şer’-i Şerifte rızasını beyan etmesi ve Karaağa’nın da “Allah’ın emriyle aldım, kabul ettim” demesi dikkate alınarak murahhashaneye gönderilmesi münasip görülmemiştir. Konu ile alakalı bir dava daha görülmüş ve kız aynı ifadesini tekrarla Kelime-i Şehadet getirmişse de murahhashane yine kızı bırakmak istememiştir1704.
Yaşanan anlaşmazlığın çözülememesi üzerine Lazistan Livası Mutasarrıflığı’na müracaat edilmiştir. Mutasarrıflıktan İslam olmak arzusunda bulunan kişinin mecliste vicdanen beyanda bulunması, ebeveynlerinin ve mezhebinden bir ruhaninin meclise davet edilerek bir de onların huzurunda ifadesini tekrar etmesi ve bunların kaza meclisinde meydana gelmesi halinde ihtida başvurusunun neticelendirilmesi için eyalet ya da liva meclisine gönderilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bu sebeple gereğinin yapılması için kızın bir memura emanet edilerek ebeveynleriyle birlikte gönderilmesi istenmiştir1705.
Ermeni murahhasası kızın kendi rızası ile ihtida etmesinden rahatsız olmuş ve durumu kabullenmek istememiştir. Bu sebeple Karaağa’nın kızı iğfal ettiği ve durumun liva meclisinde düzeltilmesi gerekirken iki gencin nikâhlanması yoluna gidilerek milletin sızlanmasına ve Hristiyanların tahrik olmasına sebep olunduğuna dair dedikodu çıkarmıştır. Bunun üzerine liva mutasarrıfı, kızı ve annesini Lazistan merkezine aldırarak meselenin çözümünü sağlamıştır1706.
Yozgat'ın Sungurlu kazasında yaşanan bir olay ise ihtida etmiş Ermeni vatandaşların olay çıkarmak için kullanıldığını gözler önüne sermesi bakımından önemlidir. Ağavoni adlı bir kadın 1889 yılı aralık ayında ihtida ederek İfakat adını almıştır1707. Bunun ardından zaptiye İsmail'le evlenmiştir. Ancak İfakat, kocasının tahsilat yapmak için şehir dışında bulunduğu 3 Mayıs 1891’de İsmail'den boşandığı gerekçesiyle evinden zorla alınmıştır. Kadın, papaz Haçadur'un evine götürülmüş ve 17 gün boyunca tutsak edilmiştir. İfakat, Misis'e götürülmek istenmişse de bunu kabul etmemiş, irtidad etmesi için baskıya uğramıştır. Bunun ardından bir oyun yapılması
1704 BOA. MVL. 683/44 lef 1, 3 Ağustos 1864.
1705 BOA. MVL. 683/44 lef 3, 5 Ağustos 1864.
1706 BOA. MVL. 683/44 lef 4, 6 Ağustos 1864.
1707 BOA. Y. MTV. 50/57, 29 Mayıs 1891.
452
düşünülerek başka bir kadın hükûmeti kandırmak için İfakat'in irtidat ettiğine dair bir dilekçe ile mahalli hükûmete gönderilmiştir. İfakat'ın dilekçeden haberi olmadığını fark eden hükûmet tahkikata başlamış ve 21 Mayıs'ta Yozgat'a dönen kocasının ifadesine başvurmuştur. İsmail karısını boşamadığını, tahsilat yapmak için taşrada bulunduğu sırada karısının zorla götürüldüğünü anlatmıştır. İfakat'in kendisine teslim edilmesini istemiş ve suçluların cezalandırılmasını talep etmiştir1708.
İfakat böylece kurtarılmış ve bilgisine başvurulmadan önce müftünün yanına bırakılarak güvenliği sağlanmıştır1709. Bir süre dinlendikten sonra ifadesine başvurulduğunda din değiştirmediğini, hâlâ Müslüman olduğunu, İsmail'den boşanmadığını, çocuğunu görmek için Sungurlu'ya geldiği esnada Ermeniler tarafından kaçırıldığını anlatmıştır1710. Söylediğine göre 17 gün boyunca papaz Haçadur'un evinde tutulmuş ve yeniden Hıristiyan olması için baskıya maruz kalmıştır. İfakat, eşine teslim edilmek istediğini de beyan etmiştir1711. İfakat Hanım resmi işlemlerin bitirilmesinin ardından kocasına teslim edilmiş ve İsmail'le beraber Çorum'a gitmiştir1712.
Yozgat Ermeni Meclis-i Cismanisi de İfakat Hanım meselesine dâhil olarak kadının bulunduğu yerden alınması esnasında yaşanan bazı olaylardan şikâyetçi olmuştur. Meclis'in iddiasına göre Papaz Haçadur'un evine Yüzbaşı Mahmut Ağa ile birlikte 12 zaptiye ve polis gitmişti. Mahalli hükûmetin talebiyle orada bulunan bu görevlilere ve zorla girerek küfürler etmişler ve İfakat Hanımı zorla götürmüşlerdi. Ayrıca olayın murahhashaneye haber verilmesi kaidesi de çiğnenmişti. Memurların kötü muamelesi Ermeni milleti içinde bir heyecan ve galeyana sebep olmuştu1713.
Bu iddialar üzerine konunun tahkiki için Ankara’dan bir müddeiumumi gönderilmiştir. Yapılan incelemede Müslüman ahaliden bir kişinin İfakat Hanımın Misis’e kaçırılacağı haberini hükûmete bildirmesi üzerine Yüzbaşı ile Mahmud Ağa’nın eve gittiği anlaşılmıştır. Anlaşıldığına göre yüzbaşı papazın evine dahi girmemiş, İfakat
1708 BOA. Y. PRK. UM. 21/99 lef 1, 21 Mayıs 1891; lef 3, 24 Mayıs 1891; Ayşe Zamacı, “Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Toplumunda İhtidâ Eden Ermeniler ve Olayın Sosyal Neticeleri”, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, (İhtidâ Eden Ermeniler), s. 268-269.
1709 BOA. DH. MKT. 1835/98, 25 Mayıs 1891; Yağcı, s. 674.
1710 BOA. Y. MTV. 50/57, 27 Mayıs 1891.
1711 BOA. Y. PRK. UM. 21/99 lef 3, 25 Mayıs 1891.
1712 BOA. Y. PRK. UM. 21/118, 18 Haziran 1891.
1713 BOA. Y. PRK. UM. 21/99 lef 3, 25 Mayıs 1891.
453
Hanımı muhtar vasıtasıya içeriden aldırmıştı. İfakat’ın kendilerine değil, kocasına teslim edilmesini bahane eden birkaç Ermeni bu sırada olay çıkarmak istemiş ancak başarısız olmuşlardı1714. Bu arada yaşananlar Ermeni bir papaz tarafından büyütülmek istenmişti1715. Bu papaz elinde Sis Katogigosluğu imzasını taşıyan bir belgeyle ortalıkta dolaşıp, Ermeni murahhasa vekili olduğunu iddia eden Karabet’ti1716. Rahip Karabet yakalanınca kişisel eşyası içinden bir tarafı Ermenice bir tarafı Fransızca yazılı ve Londra'da basılmış yirmi iki bendlik bir nizamname; bir nüsha gazete, üzerinde Ermeni hükümdarlarının resimlerinin bulunduğu bir belge ve Ermenice bir kitap bulunmuştur. Böylece Karabet'in aslında muzır faaliyetlerle meşgul olduğu ve İfakat Hanım’ı kullanarak fesat çıkarmak amacında olduğu anlaşılmıştır1717.
Ermeni Kilisesi pek çok defa ihtida taleplerine müdahil olarak Müslüman olmak isteyen Ermenileri engellemeye çalışmıştır. Kilise görevlileri Ermeni ahalinin zorla ihtida ettirildiklerini öne sürerek mağdur olduklarını iddia etmiş, yabancı güçlerle iş birliği yaparak olay çıkarmaya çalışmışlardır. Fransız Sefareti 30 Mart 1896’da bu amaçla hükûmete başvurmuş ve Kozan’dan Adana’ya ihtida etmek üzere gönderilen bir kadının aslında zorla alıkonulduğunu iddia etmiştir. Sefarete göre Akartim adlı kadın Adana’ya götürülerek ihtida etmesi istenmiş, ret cevabı vermesi üzerine hapsedilmiştir. Kadının Ermeni bir rahibe teslimine de yanaşılmamıştır. İddiaların açıklığa kavuşturulması için derhal tahkikata başlanmış ve Akartim’in ihtida etmek için kendi rızasıyla Kozan mutasarrıflığına başvurduğu, buradan Adana’ya gönderildiği anlaşılmıştır. Netice olarak Akartim, Adana’da Vilayet İdare Meclisine götürülmüş, Ermeni murahhası tarafından kendisine din değiştirmemesi yönünde telkinde bulunmasına rağmen kararından vazgeçmemiş ve Müslüman olmuştur1718.
Muş'ta ihtida ederek bir çavuşla evlendiği iddia edilen Ermeni kadını 1904 yılı ağustos ayında Rusya sefareti tarafından alıkonulmuştur. Konuyla ilgili iddianın doğrulanması için tahkikat başlamıştır1719. Muş mutasarrıflığından bilgi alınarak kadının
1714 BOA. Y. MTV. 50/57, 29 Mayıs 1891.
1715 BOA. Y. MTV. 50/49 lef 2, 22 Mayıs 1891.
1716 BOA. DH. ŞFR. 149/125, 1 Haziran 1891.
1717 BOA. Y. PRK. UM. 22/2 lef 2, 23 Haziran 1891. Karabet’in eşyalarının arasından çıkan ve üzerinde Ermeni hükümdarlarına ait resimlerin bulunduğu belge için bakınız Ek 37.
1718 BOA. A.} MKT. MHM. 616/52 lef 2, 15 Nisan 1896.
1719 BOA. DH. ŞFR. 331/113, 24 Ağustos 1904.
454
resmen ihtida ettiği ve Müslüman biriyle evlendiği anlaşılmıştır. Kadının tahkikat neticelenene kadar hükûmet tarafından belirlenecek bir hanede muhafaza edilmesine karar verilmiş ve sefarete bildirilmiştir. Ancak kadın Müslüman olduğunu kabul etmeyince teslimi gerçekleşmemiştir. Bunun üzerine Sadaret Makamı 27 Ağustos 1904’te Hariciye Nezareti'ne söz konusu kadının seçtiği dinde özgür olduğunu ancak Rusya'nın Osmanlı Devleti vatandaşı olan bir insana müdahale etmesinin kesinlikle kabul edilemez olduğunu ve kadının derhal mahalli hükûmete teslim edilmesi için sefarete tebligat yapılmasını bildirmiştir1720.
Osmanlı Devleti yalnızca İslamiyet’e geçenlere değil, yeniden Hıristiyanlığa dönenlere de müşfik ve kucaklayıcı davranmıştır. Erzurum vilayetine bağlı Tercan kazasının Humlar karyesinde yaşayan Avadis kızı Bayzar bölgedeki iğtişaş sırasında ihtida ederek Esma adını almış ve aynı köyden Hüseyin ile evlenmişti. Kadın, 1898 yılında kocasının evde olmadığı bir gece evine gelen Ermeniler tarafından Erzincan’daki murahhashaneye götürülmüştür. Murahhashane daha sonra hükûmetle iletişime geçerek kadının eski dinine dönmek istediğini bildirmiştir. Hüseyin ise karısının kendi rızasıyla ihtida ettiğini ve böylece evlendiklerini bildirmiştir. Karısının tehdit edildiği için böyle konuştuğunu iddia etmiştir. Bunun üzerine kadın murahhashaneden alınarak bir Müslümanın evine yerleştirilmiştir. Erzurum Valisi Rauf Bey meselenin çözümü için 28 Mayıs 1898’de Dâhiliye Nezareti’ne Bayzar, nam-ı diğer Esma’nın bulundunduğu yerden aldırılarak İstanbul’a götürülmesini istemiştir. Ancak valiliğe 3 Haziran’da isteğinin uygun bulunmadığı ve Esma eğer eski dininde kalmakta ısrarlı ise bu isteğinde serbest bırakılmasını bildiren bir yazı gönderilmiştir. Ayrıca kadının zarar görmeyeceği bir yerde barındırılması ve kocasına da nasihat edilerek meselenin büyütülmeden çözülmesi istenmiştir.
Ancak olay Ermeni Patrikhanesi tarafından da haber alınmıştır. Patriklik 9 Haziran 1898’de Adliye Nezareti’ne bir takrir vererek Bayzar’ın iğtişaş sırasında Hüseyin tarafından zorla alıkonulduğunu bildirmiştir. Takrirde kızın kaçarak Erzincan murahhashanesine geldiği, kocası aksini iddia etse de evliliği de İslamiyeti de zorla kabul ettiği anlatılmıştır. Bayzar’ın murahhashaneye ya da ailesine teslim edilmesi gerektiği
1720 BOA. A.} MKT. MHM. 643/38 lef 1, 27 Ağustos 1904.
455
yazılmıştır. Patrikhane’nin takriri 16 Haziran’da Dâhiliye Nezareti’ne bildirilmiştir. Dâhiliye Nezareti de Erzurum vilayetini konu ile alakalı bilgilendirmiş ve icabının yapılmasını istemiştir1721.
Osmanlı Devleti gayrimüslimlerin din ya da mezhep yelpazesine müdahalede bulunmamıştır. Müslümanlar için din değiştirdiklerinde ciddi cezalar verilirken, gayrimüslim tebaasından İslamiyeti seçip bir süre sonra yeniden eski inancına dönenlere anlayışla yaklaşmıştır. Müslüman olan Ermeni vatandaşlarına isyan, savaş ve geçici olarak yer değiştirme olayları esnasında daha hassas yaklaşmış, ihtida etme arzusunun korku ve benzeri bir hisle alakası olup olmadığını anlamak için soruşturmalar yapmıştır. Özellikle Sevk ve İskân Kanunu’nun ardından ihtida etmek isteyenlere zaman zaman ret yanıtı verilerek tebaanın her bakımdan huzurlu oldukları zamanlarda tam bir inançla Müslüman olmaları tercih edilmiştir.
Ermeniler, Hristiyanlığa bağlı üç farklı mezhebe tabidir. Bu mezhepler, Gregoryenlik, Katoliklik ve Protestanlıktır. Yalnızca Gregoryen kilisesi değil, diğer mezhep kiliseleri de ihtida eden Ermenilere zaman zaman müdahale etmeye çalışmışlardır. Din adamları bazı Ermenileri durdurabilmek için aklî dengelerinin yerinde olmadığını dahi öne sürmüştür. Galata'da yaşayan ve Katolik Ermeni cemaatine mensup 70 yaşındaki Aşpan oğlu Agop da 7 Eylül 1907’de İslamiyet'i kabul ederek Yakup adını almıştı. İleri yaşlarda, hasta ve kimsesiz olan Yakup, yaşı sebebiyle sünnet işleminin yapılmasına gerek görülmeden dârülacezeye gönderilerek 12 Eylül 1907'de hastaneye yatırılmıştır. Tedavisi yapılarak sıhhatine kavuşturulan yaşlı adam dârülacezede kalmaya devam ederken Şişli'deki dârülaceze çalışanlarından ve Katolik Ermeni cemaatine mensup iki rahip müdüriyete müracaat ederek Yakup'un kendilerine verilmesini istemiştir. Rahipler, Yakup’un kendi dârülacezelerinde kalırken izinli olarak dışarıya çıktığını ve akli dengesi yerinde olmadığı için ihtida ettiğini iddia etmişlerdir. Rahipler bu durumdaki bir adamın ihtidasının kabul edilemeyeceğini söylemektedir. Durum Dâhiliye Nezareti'ne haber verilmiş ve Yakup’la alakalı tahkikat başlamıştır. Netice olarak Yakup'un serbesti-i edyân yani din serbestisi kaidesine uygun olarak ihtida ettiği anlaşılarak rahiplerin isteği reddedilmiştir1722.
1721 DH. TMIK. M. 52/81 lef 6, 9 Haziran 1898.
1722 BOA. DH. MKT. 1213/10 lef 1, 16 Kasım 1907.
456
Lehosbe adlı bir genç kız da ihtida ederek Mustafa adlı Türk genci ile evlenmeyi seçmiştir. Adana’nın Kırkhan karyesinden olan ikili 1909 yılı haziran ayında buradan ayrılarak Darende’ye gitmiş ve nikâhlanmıştır. Ermeni murahhasalığı genç kızın evlilik ve ihtida haberini duyunca evliliğin ihtidadan önce gerçekleştirildiğini iddia etmiştir. Bunun üzerine çift sorguya alınmıştır. Lehosbe, kendi rızasıyla Müslüman olduğunu ve hiçbir baskı görmediğini söyleyince murahhasa adet haline gelmiş bir davranışı sergileyerek kızın korkudan bu ifadeyi verdiğini iddia etmiştir. Murahhasa kızın birkaç gün süreyle bir Hristiyanın ya da vali yardımcısı Corci Efendi’nin evinde kalmasını teklif etmiştir. Ancak bu teklif, Lehosbe’nin gece vakti kaçırılabileceği öngörüldüğünden reddedilmiştir. Bunu yerine resmi muamelesinin tamamlanıncaya kadar hükûmet dairesinde kalmasına ve ardından kocasına teslim edilmesine karar verilmiştir1723.
1909 yılında Ermeni kilisesinin ihtida eden vatandaşlara saldırısı farklı bir boyut kazanmış ve bu kez murahhas vekili, bir yed-i emine saldırmıştır. Osmanlı Devleti'ndeki usul gereği ihtida etmek isteyen kişinin resmi muamelesi yapılmadan önce kararından emin olup olmadığını anlamak için eski dinine mensup bir görevli ile görüşme yapması için izin verilirdi. Erzurum’un Pasinler kazası murahhasa vekili Vahan Efendi de bu usul gereği 2 Eylül 1909’da hükûmete çağırılarak Ermeni bir kadınla görüşmüş ve ona dininden vazgeçmemesi için nasihatlerde bulunmuştu. Kadın, murahhasa vekilinin ısrarlarına rağmen arzusundan vazgeçmeyerek işlemlerinin yapılmasını talep etmişti. Kadının işlemleri yapılacakken kocasının yanında olmadığı anlaşılınca resmi muamele eşi gelene kadar ertelenerek Esat Efendi ile birlikte emanet edildiği eve gitmesi istenmişti. Ancak Ermeni kadın ve Esat Efendi merdivenlerden inerken Vahan Efendi kadına yaklaşarak Ermenice bir şeyler söylemiştir. Bunun üzerine Esat Efendi kadına korkmasını ya da çekinmesini gerektirecek bir şey olmadığını, kimsenin ona zarar veremeyeceğini söylemiştir. Murahhasa vekili yürümeye devam ederlerken Esat Efendi’nin üzerine saldırmış ve onu darp etmiştir. Olay yerine toplanan halkın arasından Adil adında biri de yaşanan kavgaya dâhil olunca mesele büyümüştür. Bunun üzerine yetkililer Vahan Efendi’yi bir odada muhafaza altına alıp halkı dağıtmışlardır. 1723 BOA. DH. MKT. 2831/89 lef 1, 1 Haziran 1909; lef 2, 3 Haziran 1909; Zamacı, İhtidâ Eden Ermeniler, s. 215.
457
Esad Efendi hemen aynı gün bidayet mahkemesi dellalı Ali Efendi, zabıta memuru Nuri Efendi ve bakkal Osman Ağa'nın da şahitliği ile murahhasa vekilinden şikâyetçi olmuştur1724. Vahan Efendi ilk ifadesinde, saldırıyı başlatanın kendisi olduğunu itiraf etmiştir. Ardından murahhasalığa bir mektup yazarak kendisinin hiçbir şey yapmadığını, Esat ve Adil Efendilerin ortada bir sebep yokken kendisini darp ettiklerini bildirmiştir. Meselenin Vahan Efendi'nin anlattığı şekilde olduğuna inanan murahhashane Dâhiliye Nezareti'ne şikâyette bulunmuştur1725.
Konuyla alakalı tahkikat devam ederken vilayet, nezarete Vahan Efendi'nin kusuru ve suçluluğunun bilindiğini, bu durumda bir yargılama yapılırsa mahkûmiyet kararı çıkacağının kesin olduğunu ve bu neticenin Ermeni tebaayı inciteceğini bildirmiştir. Vali Mehmet Celal Bey, hâkim ve istinaf müddeiumumiliğine de hassas dengeler üzerinde yönetmeye çalıştığı Erzurum genelinde böyle bir kırgınlığa mahal vermek istemediğinden davanın şimdilik ertelenmesinin daha iyi olacağını tebliğ etmiştir. Vahan Efendi'ye ise birkaç gün Erzurum'da istirahat etmesini tavsiye etmiştir1726.
Mehmet Celal Bey’in tavrı ve kararları Adliye ve Mezahip Nezareti’ni de memnun etmiştir. Nezaret 27 Eylül 1909’da Erzurum vilayetine mahkemenin ertelenmesinin "pek münasip" bulunduğunu bildiren bir yazı göndermiştir. Nezaret valilikten mühtediyenin bundan böyle taarruza uğramayacak, uğrasa da kavga çıkarmayacak bir yed-i emine emanet edilmesini; hükûmet giriş çıkışında murahhasa vekili ya da akrabasıyla karşılaşılmaması için de tedbir alınmasını istemiştir. Ayrıca mahkeme hususunun geçiştirilmesi için Hasankale'ye murahhasa vekili yerine başka bir rahip tayin edilmesi yoluna gidilebileceği belirtilmiştir1727.
3.3.3. Ermeni Milletinin İhtida Edenlere Tepkisi
Konya vilayetine bağlı Karaman kazasında yaşayan mühtediye Ayşe 1895 yılında Adliye Nezareti'ne bir telgraf çekerek iki erkek çocuğunun Ermeniler tarafından katledildiğini bildirmiş ve kendisine yardım edilmesini istemiştir. Yapılan araştırma neticesinde çocukların katledilmediği, kaçırılarak Konya'daki Ermeni milleti ihtiyar
1724 BOA. DH. MUİ. 12/47 lef 2, 2 Eylül 1909.
1725 BOA. DH. MKT. 12/47, lef 3 8 Eylül 1909
1726 BOA. DH. MKT. 12/47, lef 7 27 Eylül 1909.
1727 BOA. DH. MKT. 12/47, lef 7 27 Eylül 1909.
458
heyetinin yanına bırakıldığı öğrenilmiştir. Bunun üzerine ruhani reise patrikhane aracılığı ile resmi tebliğde bulunularak çocukların annelerine iade edilmeleri istenmiştir. Çocukların teslimi gecikince patrikhaneye bir kez daha yazılarak "ebeveynlerinden biri ihtida eden sağir çocukların hıyn-ı ihtidada bunlardan hangisi nezdinde ise büluğlarına kadar orada îfâ olunmaları" usulü hatırlatılmış ve bir kez daha annelerine teslimi istenmiştir1728.
Yine 1895 yılında bu kez Bitlis vilayetine bağlı Muş sancağına tabi Kırtakum karyesinde yaşayan bir kadın Ermenilerin işledikleri nefret suçunun öznesi olmuştur1729. Kadın 25 Mart 1894’te Muş İdare Meclisi'nde resmi olarak ihtida etmiş ve Zeynep adını almıştı. Zeynep 1895 yılı mart ayında, ikindi namazını kılmak için evinde abdest alırken 25 kadar Ermeni içeriye girmiş ve üzerine saldırmıştır. Kadının feryatlarını duyan bazı Müslümanlar taşlar ve sopalarla saldırarak kadını Ermenilerin elinden kurtarmışlardır. Yaşanan kavgada iki Ermeni yaralanmıştır. Ermeniler kadının evinden kaçmışlarsa da mahalli hükûmetin yürüttüğü tahkikat sonucunda on beşi yakalanarak adliyeye sevk edilmiştir1730. Yaşananların Avrupalı devletler tarafından kullanılması istenmediğinden 26 Mart 1895’te Londra Sefareti’ne bu olayla alakalı siyaset yapılmasının engellenmesi için bilgi verilmiştir1731.
Zeynep’in yaşananlardan sonra devlet politikası gereği Van’a yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Zira 1 Ağustos 1896’da Van vilayeti serkomiserliğinden Zabtiye Nezareti’ne gönderilen şifre telgrafta aynı isimli bir mühtediyyeden bahsedilerek bu kadının hükûmete ihbarlarda bulunduğu bilgisi verilmektedir. Taşnak komite reislerinden Simonyan Mardo, Keşişyan Mıgırdıç ve Şakayan Dikran bu Müslüman Ermeni kadını sayesinde derdest edilebilmiştir. Bunun üzerine ayrılıkçı Ermeniler kadından nefret etmeye başlamıştır. Zeynep, Van isyanı sırasında evinin yağmalanacağını ve kendisinin
1728 BOA. DH. MKT. 398/59; Ayşe Özdemir Kızılkan, "Tanzimattan Sonra Osmanlı'da İhtida Olaylarına Gayr-i Müslimlerin Tepkisi: İşkence ve Zulümler", Tarih Okulu Dergisi, Sonbahar-Kış 2012, Sayı: XIII, https://dergipark.org.tr/tr/pub/usakjhs/issue/13538/163915, (10.09.2019), s. 44.
1729 Kırtakum Ermenileri din değiştiren soydaşlarına öfkeyle yaklaşıyor olsalar da komite faaliyetlerinden şikâyetçi oldukları zamanlar da olmuştur. 1910 yılında hazırlanan bir rapora göre karye ahalisi kendilerine mektuplar göndererek para toplayan Taşnak reisi Karmen’i hükûmete şikâyet ederek silahlanmaları tavsiyesinde bulunduğunu da söylemişlerdi. Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 110. 1730 BOA. HR. SYS. 2755/36, 26 Mart 1895; Zamacı, İhtidâ Eden Ermeniler, s.269.
1731 BOA. HR. TH. 154/23, 17 Mart 1895; BOA. HR. SYS. 2755/36, 26 Mart 1895; BOA. YA. HUS. 322/86 lef 2, 17 Mart 1895; Kızılkan, s. 44; Yağcı, s. 674.
459
de öldürüleceğini anlayınca firar etmiştir. Polis serkomiserinin evine sığınan kadın burada da önemli ihbarlarda bulunarak devlet taraftarı tavrını devam ettirmiştir1732.
Ermeni genç kızları sevdikleri erkeklerle evlenmek için din değiştirince bazı aileler içinde tatsızlıklar yaşanmıştır. Aileler bazı yalan beyanlarla şikâyetlerde bulunmuş, devlet de konunun hassasiyeti sebebiyle meselenin çözülmesi için adlî ve hukukî olarak tebaasının yanında olmuştur. Ancak kızların aileleri çocuklarının yaşlarını küçük gösterme gayretine girince durum karmaşık bir hâl almış, böylece sorunlar günler, haftalar hatta aylar süren yazışmalarla neticelendirilmeye çalışılmıştır.
Adana'da yaşanan bir olay bu durumla alakalı güzel bir örnektir. Adana vilayetinin Kozan kazasında yaşayan Vartini adlı bir Ermeni 1898 yılı haziran ayında Dâhiliye Nezareti'ne bir şikâyetname göndererek, 10 yaşındaki kızı Bahar’ın kaçırıldığını bildirmiştir. Vartani kızının tehdit ve zorlama ile ihtida ettiğini ve bu sebeple bulunduğu yerden alınarak kendisine teslim edilmesini; suçluların ise cezalandırılmasını istemektedir1733.
Ancak Vartini'nin iddialarının bir gerçekliği yoktur. Zira bahsi geçen kız 16-17 yaşlarında ve buluğa ermiş bir insandır. Bahar, Kozan Mutasarrıflığı ile gerçekleşen yazışmalar neticesinde Adana'ya gelerek Meclis-i İdare-i Vilâyet'e davet edilmiştir. Genç kız burada usul üzere Ermeni murahhas vekilinin nasihatlerini dinlemişse de meclis huzurunda ihtida etmiş ve Zübeyde adını almıştır. Hatta kızın mazbatası hazırlanarak Adliye Nezareti'ne dahi gönderilmiştir1734.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra Vartini bu kez on yaşındaki Bahar’ın evlendirilmeye çalışıldığını iddia ederek ortaya çıkmıştır. Ancak kendi rızasıyla ihtida eden ve artık on yedi yaşlarında olduğu da öğrenilen kız istediği kişiyle evlenmekte özgürdür1735. Bu sebeple yalnızca evliliğin usullere uygun yapılıp yapılmadığının tahkiki gerekmiştir1736. Gerekli tahkikat yapılarak her şeyin usullere uygun olduğu anlaşılmış ve patrikhaneye de bilgi verilerek olay sonuçlandırılmıştır1737.
1732 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 324.
1733 BOA. DH. TMIK. M. 58/44 lef 1, 11 Haziran 1898.
1734 BOA. DH. TMIK M. 58/44 lef 3, 25 Haziran 1898.
1735 BOA. DH. TMIK M. 58/44 lef 4, 17 Temmuz 1898.
1736 BOA. DH. TMIK M. 58/44 lef 5, 30 Ağustos 1898.
1737 BOA. DH. TMIK M. 58/44 lef 6, 10 Eylül 1898.
460
Yukarıdaki olayda da görüldüğü üzere Ermeniler din değiştirmiş çocuklarının İslamiyet'te sabit kalmasına ve kendilerine yeni bir hayat kurmasına engel olabilmek için devletin kurumlarını meşgul etmekten çekinmemişlerdir. Devlet ise vatandaşının iddiasının aslı olup olmadığını, ihtidanın uygun şartlarda gerçekleşip gerçekleşmediğini hatta sonunda bir evlilik yaşanmışsa yeni Müslüman genç kızın resmi olarak korunup korunmadığını; kısaca konuyla alakalı hemen her detayı derinlemesine araştırarak neticelendirmiştir.
Ailelerin ihtida eden gençlere yaşattıkları sorunlarla alakalı bir örnek de 1901 yılında Erzurum vilayetinin Kiğı kazasına bağlı Meçt(?) karyesinde karşımıza çıkmıştır. Bu karyede yaşayan bir genç kız babası ile birlikte ihtida ederek Müslüman olmuştur. Baba-kızın İslamiyet'e geçmesinden sonra genç kız bir Müslümana nikâhlanmıştır. Ancak amcası kızı zorla bir Ermeniye vermek istemiştir. Genç kız amcasının gayesini babasına haber verince baba, amcayı niyetinden menetmiştir. Ancak katogigosluk meseleyi başka bir mecraya çekmek istemiş ve kıza Kürtlerin el koyduğunu iddia etmiştir. Bitlis Valiliği yaptığı tahkikatla baba-kızın haklı olduğunu ortaya çıkarmıştır1738.
Erzurum Valisi Nâzım Bey, 30 Eylül 1903 tarihinde Dâhiliye Nezareti'ne gönderdiği bir yazıda Hınıs kazasına bağlı Yeniköy karyesinde yaşananları anlatmaktadır. Yeniköy karyesinde yaşayan Ermeni bir çift ihtida ederek Müslüman olmuşlardır. Karı-koca resmi ihtida muamelelerinin tamamlanmasından yalnızca üç gün sonra gece vakti evlerinden kaybolmuştur. Bunun üzerine çifti bulmak için tahkikat başlatılmıştır. Murahhashane vekili kadının kasabadaki murahhashaneye sığındığını haber verince buradan alınarak güvenilir birinin evine yerleştirilmiş ve ifadesine başvurulmuştur. Kadın, ayak takımından dört Ermeninin kendilerini tehdit ettiğini ve bundan sonra kocasının ortadan kaybolduğunu anlatmıştır. Mahalli hükûmet bu bilginin ışığında mühtedi erkeğin katledildiği sonucuna varmıştır. Kadının da başına bir şey gelmemesi için güvenilir bir yere yerleştirilmiştir. Müslüman halkın olayı öğrenerek heyecana kapılması ve Ermenilerle kavga etmesi ihtimalinin olduğu da değerlendirilmiştir. Bu sebeple iki tarafı da korumak ve herhangi bir tatsızlık yaşanmasına mâni olmak için
1738 BOA. DH. ŞFR. 267/50, 15 Ekim 1901.
461
gerekli önlemler alınmıştır. Kayıp ve muhtemelen öldürülmüş Ermeninin bir an önce bulunması için de çalışmalara başlanmıştır1739.
Ermeniler, ihtida ederek evlenen genç kızların kendilerine, eşlerine ve ailelerine hakaretlerde ve saldırılarda bulunmuşlardır. Bandırma'da yaşayan ve Hıristiyan bir Ermeni ailesinin evladı olan genç kız ihtida ederek Bandırma rüsumât eminiyle evlenmiştir. Kızın resmi olarak ihtida ettiği gün hükûmet civarında toplanan Ermeniler zabtiye tarafından dağıtılmışlardır. Ancak bu tarihten itibaren Ermeni mahallelerinden geçerlerken kıza, eşine ve eşinin ailesine iki kez "yuha" diyerek hakaret edilmeye başlanmıştır. Mahalli hükûmetin olayların büyümemesi için Ermenilere herhangi bir yaptırımda bulunmaması bu kişilerin daha da cüretkâr hale gelmesine neden olmuştur. Ermeniler sonunda, 5 Haziran 1905'te rüsumât emininin ailesine fiziken saldırıda bulunmuş, hakaretler yağdırmış ve kızının yüzündeki peçeyi yırtmışlardır. Bandırma Redif Fırkası Kumandanlığı Vekâleti 26 Haziran 1905’te yaşananları İkinci Ordu-yu Hümayun Müşîriyeti'ne ve Bâbıâli'ye bildirmiştir1740.
Bâbıâli kendisine ulaşan bilgileri değerlendirerek Hüdavendigâr vilayetinden derinlemesine bir tahkikat yapılmasını istemiştir1741. Bunun üzerine vilayet, Sadaret Makamı’na olayın mağdur ailenin Ermeni mahallesinden geçerken birkaç çocuğun saldırısına uğramasından ve çocukların rüsumât emininin eşine eski ismi olan Manuşak diye seslenmesinden ibaret olduğu bilgisini vermiştir. Yaşananın ardından çocukların babaları hükûmete çağrılarak tenbihat verilmiş ve yeni bir olayın önüne geçilmesine gayret edilmiştir1742.
Hristiyan Ermeniler İslamiyeti seçen ırktaşlarını tehdit ederek eski dinlerine dönmeye zorlarken yaşananlar Ermeni gazetelerinde farklı yansıtılmış ve Osmanlı Devleti bu sayede zor durumda bırakılmaya çalışılmıştır. Azadamard gazetesinin 5 Mayıs 1910 tarihli nüshasında da Osmanlı Devleti'ne yönelik bir suçlama vardır. Gazeteye göre Kiğılı bir kadın Müslümanlar tarafından İslamiyeti kabule zorlanmış ve hükûmetde bu kişilere yardımcı olmuştur. Din hürriyetine büyük önem veren hükûmet, haberin yayınlanmasının hemen ardından Erzurum vilayetine olayın aslını sormuştur. Alınan
1739 BOA. DH. ŞFR. 314/55, 30 Eylül 1903.
1740 BOA. Y. PRK. ASK. 230/96 lef 2, 26 Haziran 1905.
1741 BOA. BEO. 2616/196139 lef 1, 4 Temmuz 1905.
1742 BOA. BEO. 2616/196139 lef 4, 17 Temmuz 1905.
462
cevapla sekiz ay önce ihtida ederek Ayşe adını alan kadının Ermeniler tarafından evinden alınarak tehdit yoluyla irtidâda mecbur tutulduğu anlaşılmıştır. Ayşe bunun üzerine Adliye ve Mezahip Nezareti emri ile Erzurum'a aldırılıp İdare Meclisi'ne çıkarılmış, Ermeni murahhasası ve gayrimüslim üyeler önünde ifadesi alınmıştır. Ayşe ifadesinde Ermenilerin kendisine bir suikastta bulunmasından korkarak eski dinine döndüğünü beyan etmiştir. Aslında İslam dininden ve eşinden bir an olsun ayrılmadığını beyan ederek ihtidasında kararlı olduğunu anlatmıştır. Bunun üzerine eşine teslim edilerek Kiğı'daki karyesine gönderilmiştir. Kiğı kaymakamlığına da bilgi verilerek Ayşe ve eşinin karyede yaşamalarının kendileri için bir sıkıntı yaratması durumunda merkez kazaya alınmaları ve geçimlerinin belediye aracılığıyla sağlanması bildirilmiştir. Azadamad gazetesi ise yalan haber yaparak halkı kışkırttığı için kanunî muameleye tabi tutulmuştur1743.
İhtidaya dair verilecek son örnek 1917 yılına aittir. Hüdavendigâr vilayetine bağlı Orhangazi kazası Sölöz karyesinden Ohannis, sevk ve iskân sırasında Diyarbakır vilayetinin Nusaybin kazasına gönderilmiştir. Ohannis, kayınpederi ve biraderinin kasaba esnafından kasap Halil adlı kişi tarafından öldürüldüğünü, karısının ise zorla ihtida ettirilerek bir Müslümana nikâhlandığını beyan ederek şikâyetçi olmuştur.1744 Dâhiliye Nezareti konunun araştırılması talimatını verince Halil'in yanında bulunan ve Ohannis'in karısı olarak bilinen Popolis'in ifadesinin alınmasına ve Keşiş Daver eşliğinde Ohannis'e teslim edilmesine karar verilmiştir. Gerçek ise kadınla konuşulunca anlaşılmıştır. Zira kadın, kendi rızası ile din değiştirerek Fehime adını aldığını ve Halil ile nikâhlandığını; kocasından asla ayrılmak istemediğini beyan etmiştir. Bunu duyan Ohannis kaçarak İstanbul'a gitmiştir. Kasap Halil’in işlediği öne sürülen cinayetlere dair de bir kanıt bulunamamış ve kıskançlık neticesinde yaşandığı anlaşılan olayla alakalı tahkikat tamamlanmıştır1745.
1743 BOA. DH. İD. 116/7 lef 4, 1 Aralık 1910; Yağcı, s. 675; Zamacı, İhtidâ Eden Ermeniler, s. 269; Çağlayan, s. 49-51. Ayrıca Cezmi Eraslan, “II. Meşrutiyet’ten Tehcire Osmanlı Devletinin Ermenilere Yönelik Politikaları”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, I. Cilt, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 544-545.
1744 BOA. DH. EUM. AYŞ. 27/10 lef 5, 26 Kasım 1919.
1745 BOA. DH. EUM. AYŞ. 27/10 lef 1-2-3-4, 15 Ekim 1919.
463
3.3.4. Osmanlı Devleti’nin İhtida Eden Ermenilere Bakış Açısı
Osmanlı Devleti ihtida ederek Müslüman olan vatandaşlarının kanunî haklarını korumuş, ihtiyaçlarını karşılamak için imkânlarını seferber etmiştir. Bir insanın doğumundan itibaren üzerinde taşıdığı dinî kimliği değiştirmesi hem maddi ve hem de manevi olarak zorluklar içeren bir olaydır. Mühtediler eski dinleriyle birlikte kültürel miraslarını da arkalarında bırakmış, çok zaman aileleri ve sosyal çevreleri tarafından reddedilerek yalnızlığa itilmişlerdir. İhtida ederek üzerine Müslüman kimliğini giyen bireyin kılık kıyafetini, yaşadığı çevreyi, bazen çalıştığı işi, yani aslında tüm hayatını değiştirmesi gereklidir. Devlet tam burada devreye girerek vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli adımları atmıştır. Yeni Müslümanlara elbise ve ikramiye yardımı yaparak hem kılık kıyafetlerini değiştirmelerine hem de maddi olarak zor durumda kalan insanların geçimlerine destek olmaya gayret etmiştir1746. Bunun yanında artık Müslüman olan kişi eskiden ödemekle yükümlü olduğu vergileri ödemediğinden bu da kendisine maddi bir destek olmuştur.
Van’ın Çölemerik karyesinden olan bir kadın ihtida ederek yeni bir hayata başlayanlardandır. Mihtar adı kadın İslamiyete geçerek Fatma adını almıştır. Trabzon’da ihtida eden kadının kimsesinin olmadığını göz önüne alan hükûmet yetkilileri kendisinin korunup kollanması için biriyle evlendirilmesine ve eğer bu mümkün olmazsa iaşesinin teminine karar vermişlerdir1747.
İhtida ederek Hatice Hidayet Hatun adını alan kadın da bir dilekçe vererek eve ihtiyacı olduğunu beyan etmiştir. Bunun üzerine gerekli araştırma yapılarak Davutpaşa'daki Çavuşhamamı Sokağı’nda Mahir ve Nedime adlı iki kadının ölümlerinden sonra mirasçıları bulunmadığından sahipsiz kalan bir ev olduğu tespit edilmiştir. 17 Eylül 1889’da alınan karara göre evin ihaleye verilerek devlet tarafından bin kuruşa satın alınmasına ve Hatice Hidayet Hatun’a verilmesine hükmedilmiştir1748.
Osmanlı Devleti samimiyetle ihtida edenlerin yanında olurken İslamiyeti çıkarları uğruna kullanmak isteyenlere rağbet etmemiştir. Erzurumlu Katolik Ohannes oğlu Nikogos da bunlardan biridir. Nikogos 1907’de ihtida etmek arzusuyla Osmanlı
1746 Ali Açıkel, “Şer’iyye Sicillerine Göre Tokat’ta İhtida Hareketleri (1772-1897)”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 24, Erzurum, 2004, s. 184.
1747 BOA. DH. MKT. 1846/99, 4 Temmuz 1891
1748 BOA. DH. MKT. 1657/101, 17 Eylül 1889.
464
Hükûmeti’ne başvuru yapmıştır. Kendisi ile alakalı yapılan araştırmada 1906 yılı şubat ayında Kars’taki pertrol idarehanesinde çalışırken hükûmete bazı ihbarlarda bulunduğu bilgisi edinilmiştir. Nikogos’un ihbarına göre idarehanedeki Rusyalı amelelerin bazıları gizlice Ermenice gazete okuyorlardı. Ayrıca Erzurumlu Aganik Yanıkyan ve eniştesi Rabael’in oğlu komite mensubuydu. Erzurumlu saatçi Yanıkyan Oftanan ise sınıra dinamit taşıyordu. Dinamitler, Erzurum Rusya Konoloshanesi postacısı aracılığıyla Erzurum’a gönderiliyordu. Nikogos, Erzurum’dan Rusya’ya bazı mektuplar gittiğini ve bunların da tetkik edilmesi gerektiğini söylüyordu. Ayrıca komite hakkında bazı ihbarlarda bulunacağını beyan edince Bulgaristan Komiserliği İkinci Kitabeti’nin resmi yazısıyla İstanbul’a gelmişti. Ancak esasında fesad ehlinden olan bu Ermeni emniyetini sağlamak için ihtida etmek istiyordu. Bu amacı anlaşılınca geldiği yere iade edilmişti. Bunun ardından 1907’de İskenderiye yoluyla İstanbul’a gelmeye karar vermiş ve mahalli hükûmete başvurarak ihtida ettiğini bildirmiştir. İddiasına göre yeni adı da Ahmet’tir. Sonuç olarak Nikogos’un bir kez daha İstanbul’a gelmesi dikkat çekici bulunmuş; ihtidasının samimiyetine inanılmamış ve geldiği yere iadesine karar verilmiştir1749.
27 Mayıs 1915’te kabul edilen Sevk ve İskân Kanunu gereği yerleri değiştirilmeye başlanan Ermeniler yerlerinin değiştirilmemesi için münferit ya da toplu olarak din değiştirmeye başlamışlardır. Ancak devlet katında bir insanın din değiştirmesi her şeyden önce vicdanıyla vereceği bir karar olarak görüldüğünden Ermenilerin tavırları hoş karşılanmamıştır. Bunun neticesinde menfaatleri için ihtida edenlerin taleplerinin kabul edilmemesine, ola ki kabul edilirse yine de başka yere gönderilmelerine karar verilmiştir1750. Diğer taraftan gönül rızasıyla Müslüman olduğu tespit edilen Ermeni genç
1749 BOA. ZB. 425/1, 29 Ekim 1907; Ermeni-Rus İlişkileri, Cilt III, s. 30-31.
1750 BOA. DH. ŞFR. 54/427, 12 Temmuz 1915; BOA. DH. ŞFR. 54/254’den aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İkinci Baskı, Ankara, 1995, (Ermeniler, [1915-1920]) s. 58; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 123. Kemah, Kuruçay, Zara, Refahiye, Suşehri, Karahisar, Alucra, Giresun ve Tirebolu gibi yerleşim yerlerinde ihtida ederek Sevk ve İskân Kanunu kapsamı dışında kalan Ermeni ahalinin casusluk faaliyetlerinde bulunduğu öğrenilince sevk yerlerine gönderilmelerine karar verilmişti. BOA. DH. ŞFR. 71/12, 17 Aralık 1916; Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1909-1916), Cilt: IV, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009, s. 233. Ayrıca Halide Aslan, Tanzimat Döneminde İhtidâ (1839-1876), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2008, s. 61.
465
kızların korunması ve suistimal edilmemesi için evlendirilmelerinin uygun olacağı düşünülmüştür1751.
Kayseri Ermeni cemaatinden olup Pangaltı’da Turna sokağında yaşayan ve bakkallık yapan 55 yaşlarındaki sıvacı Tatyos oğlu Sahak 5 Nisan 1916’da verdiği arzuhalle kendi rızası ile İslam dinini kabul ettiğini ve resmi muamelesinin yapılmasını talep etmiştir. Adliye ve Mezahip Nezareti, Dâhiliye Nezareti’ne görüş sorunca ilgili yazı İstanbul Polis Müdürlüğü’ne sevk edilerek bilgi istenmiştir. Polis Müdürlüğü’nden gelen cevap Sahak’ın başka bir plân peşinde olduğunu göstermiştir. Sahak, Pangaltı’nda bir meyhanenin de sahibidir1752. Burası gizlice takip edilince meyhanenin komitecilerin sığınağı olduğu anlaşılmıştır. Anlaşılan o ki Sahak bunun gün yüzüne çıkmasından korktuğu için ihtida etmek istemektedir. Bunun üzerine Sahak’ın ihtida isteğinin reddedilmesine karar verilmiştir. Sahak’a dair alınan karar bununla kalmamış, komitecilere sığınak sağlamak suçundan İstanbul dışında uygun bir yere sürgün edilmesinin de daha münasip olacağı kararına varılmıştır1753.
Pangaltı’nda Yertar Kalfa apartmanında yaşayan ve aktörlük mesleği ile uğraşan Karabet oğlu Tanil de 10 Haziran 1916’da bir arzuhal vererek İslamiyeti kabul edeceğini bildirmiş ve resmi muamelesinin yapılmasını talep etmiştir1754. Her zaman uygulanan usul gereği yine polis müdüriyetine Tanil’in durumu sorulduğunda bu kişinin de Taşnaksutyun ile bağlantılı olduğu anlaşılmıştır. Korkusundan ihtida etmek istediği anlaşılan Tanil’e de buna göre muamele edilmesi kararlaştırılmıştır1755.
1751 BOA. DH. ŞFR. 55/92, 18 Ağustos 1915’den aktaran Ermeniler, [1915-1920], s. 83; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 128.
1752 Turna sokağında bakkal olarak çalıştırılmaya başlanan dükkân Sahak’ın başvurusunun kabul edilmesi ile 26 Mayıs 1909 tarihinde içki satışının da yapıldığı bir yer haline gelmiş ve muhtemelen zamanla meyhane olarak anılmaya başlanmıştı; bkz. BOA. ZB. 377-30 lef 3, 26 Mayıs 1909.
1753 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 20/42 lef 2, 24 Nisan 1916.
1754 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 24/15 lef 4, 10 Haziran 1916.
1755 DH. EUM. 2. Şb. 24/15 lef 2, 23 Haziran 1916.
466
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ERMENİ KİLİSELERİ ARASINDA YAŞANAN İHTİLAFLAR
Giriş
Ermeniler, tarih boyunca çeşitli milletin yönetimleri altında farklı dinlere ve inanç sistemlerine tabi olmuşlardır. Ardından 301 yılında III. Tridat döneminde ve Aziz Gregor Lusaroviç önderliğinde Hristiyanlığı kabul etmişlerdir1756. Ermeniler, Hristiyanlığı kabul ettikleri ilk yıllarda “doğrudan apostolik”1757 iken, 506 yılında Dvin’de toplanan konsilde 451 yılında Kalkedon (Kadıköy) konsilinde alınan kararları reddederek Grek Kilisesi ile bağlarını koparmışlardır. Böylece Gregoryenlik1758 mezhebi meydana gelmiş
1756 Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 65. Canan Seyfeli “Ermeni Kilisesi’nin Kuruluşu” adlı makalesinde Grek Agat’angeğos’un Ermeni Kralı Tridat’ın yazıcısı olduğu bilgisini vererek, Agat’angeğos’un Hristiyanlığa geçiş bahsini şu şekilde anlatır; “Sasani Kralı Ardeşir Ermeni Kralı Husrev’i öldürtmek ister ve Aziz Grigor’un babası Anak eliyle öldürülür. Ancak Husrev’in askerleri de onları öldürür, küçük Grigor kurtulur. Hristiyan olan dadısı tarafından Kayseri’ye götürülür. Husrev’in ise bir küçük oğlu vardır. Adı Trdat olan bu çocuk da İstanbul’a götürülür. Trdat orada büyür ve dönüp krallığını kurar. Kayseri’deki Grigor ise Hristiyan bir çevrede yetişir. Evlenir iki oğlu olur, bunları terk ederek Trdat’ın yanına gider. Bir ayin sırasında kurban sunmayı reddeder. Bu arada Trdat babasının katilinin oğlu olduğunu öğrenir. Grigor, işkenceler sonrasında 13-15 yıl kaldığı derin kuyuya atılır. Trdat, Roma’dan Diocletian‘ın zulmünden kaçan rahibeleri kendi topraklarında bulur ve H’r’ipsime’ye sahip olmak ister, başaramaz ve arkadaşlarıyla beraber hepsini öldürtür. Bunun üzerine tedavi edilemez bir hastalığa yakalanır. Kız kardeşi Husreviduth’un rüya görmesi üzerine 14 yıldır derin kuyuda kendisine ekmek atan bir kadın sayesinde sağ kalan Grigor çıkarılırve kralı ve etrafındaki diğer hastaları dualarıyla iyileştirir. Bunun üzerine Trdat onu dini lider olarak kabul eder ve Kayseri’ye gönderir. Kayseri’de Ğevontios tarafından Ermenistan’ın başpiskoposu olarak takdis edilen Grigor, kilise faaliyetlerini sürdürerek döner. Murat suyunda kralı, ailesini ve binlerce kişiyi vaftiz eder. Sonra bir vizyonda kendisine görünen İsa ilk kilisenin yerini ve şeklini Grigor’a gösterir. Ecmiatzin’de kilise inşa edilir. Pagan mabedleri yıkılıp kiliseler inşa edilmeye devam edilir ve buralara ruhaniler atanır. Okullar açılır, öğrenciler yetiştirilir. Bu arada Grigor’un ailesi Kayseri’den getirilmiştir ve kendisinden sonra oğlu Aristakes’i ruhani lider olarak atar. Aristakes İznik konsiline (325) katılır. İnzivaya çekilen Grigor ise bir mağarada vefat eder.”, Canan Seyfeli, “Ermeni Kilisesi’nin Kuruluşu”, Türk Yurdu, Cilt: 26, Sayı 225, Ankara, 2006, (Ermeni Kilisesi’nin), s. 45. Ayrıca Bournoutian, s. 56-58; benzer bir anlatım için bkz. Uras, Ermeni Meselesi, s. 120-121 ve Gürün, s. 52-53; Seyfeli, İstanbul, s. 28.
1757 Seyfeli, Ermeni Kilisesi’nin, s. 44.
1758 Bu mezhebe Krikoriye, Lusavorçagan (Nur Saçıcı) ve Ugapar da denilmiştir. Bkz. Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 59. Levon Panos Dabağyan, “Gregoryan” adının Ermenilere 1830’lu yıllarda Rus çarı tarafından verildiğini belirterek Ermenilerin Aziz Grigor’a Lusavoriç dediklerini ve kiliselerine bağlı olanlara da Lusavoriçyan dendiğini belirtmektedir. Dabağyan’ın verdiği bilgiye göre Ermeni Kilisesi’nin esas adı “Uğapar-Yegeğezi” (Havariler Kilisesi)’dir. Resmi adı ise “Eglise Arménienne”’dir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 67-68; Uras, Ermeni Meselesi, s. 125; Hâle Soysü, Kavimler Kapısı 1-Lazlar, Yahudiler, Sudanlılar, Asurlar, Ermeniler, Hemşinliler, Çeçen-İnguşlar, Pomaklar, Gagauzlar, Karamanlılar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1992, s. 109.
467
ve Ermeni kilisesi müstakil bir hal almıştır1759. Ermeniler bundan sonra İran ve Bizans’ın kendi din ve mezheplerini benimsetmek için uzun süre uğraşmalarına rağmen bunu kabul etmemiş, Latin Kilisesinin birleşme çabalarına da karşı durmuşlardır1760.
Ermeniler ve Türkler daha önce temasları olmasına rağmen yönetimsel olarak 26 Ağustos 1071 Malazgirt Savaşı’nın tanışmış; Anadolu Selçukluları, Büyük Selçuklular, Harzemşahlar, İlhanlılar, Celayirliler, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin yönetimine girmişlerdir1761.
Osmanlı Devleti ve Ermeniler arasındaki ilk ciddi temas ise Osman Gazi zamanında yaşanmıştır. 1324’te Bursa’nın fethedilip başkent olmasından sonra Kütahya’daki Ermeniler ve buradaki ruhanî merkez Bursa’ya nakledilmiştir1762. Ancak yüzyıllar boyu sürecek dostluğu asıl başlatan olay 1453’te İstanbul’un fethedilmesidir. Fatih Sultan Mehmet1763 İstanbul’u aldıktan sonra Ermenilerin ruhanî bakımdan Ecmiadzin ya da Kilikya’ya bağlı olmasını istememiştir. Bu sebeple Bursa’da bulunan Ermeni Piskoposu Hovakim beraberindeki Ermeniler ile birlikte İstanbul’a getirilmiş; 1461’de İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur1764. Hovakim ise “Ortodoks olmayan tüm Hıristiyanların Patriği” ilan edilmiştir1765. İstanbul’a getirilen bu ilk daha önce
1759 Gregoryen mezhebinin oluşumu ile alakalı ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz. Abdurrahman Küçük, “Gregoryen Ermeni Kilisesinin Oluşması ve Konsil Kararları Karşısındaki Tutumu”, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 35, Ankara, 1996, s. 34-46. Ayrıca Seyfeli, Ermeni Kilisesi’nin, s. 32-33.
1760 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 60
1761 Gürün, s. 39. Ayrıca Dédéyan, s. 336-345.
1762 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 68; Azarya, s. 37
1763 Osmanlı hükümdarları fethettikleri topraklardaki gayrimüslim tebaayı inançları hususunda tamamen özgür bırakmış, Müslüman ahaliden de onlara iyi davranmalarını istemiştir. Ancak Fatih Sultan Mehmet’in çağdaşı olan bazı Hristiyan hükümdarları kendisi gibi düşünmemiş ve ahalisine kötü davranmıştır. Hatta Patrik Maxime 1480’de Venedik Dukası’na bir mektup yazarak Fatih Sultan Mehmet’i örnek göstermiş ve Ordodokslara merhametli davranmasını istemiştir. Bahaeddin Yediyıldız, “XIV.-XIX. Asırlarda Gayrimüslimlerin Türk Toplumu İçindeki Yeri”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, s. 145.
1764 Sonyel, Azınlıkların Rolü, s. 52.
1765 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 70; Dédéyan, s. 344; Kevork B. Bardakjian, “The Rise of the Armenian Patriarchate of Constantinople”, Christians and Jews in the Ottoman Empire, Ed. by Benjamin Braude, Bernard Lewis, Volume I, Holmes & Meier Publishers, London 1982, s. 89. Y. Gamidas Çarkçıyan, Sultan Mehmet’in Hovakim’le yaptığı bir görüşme esnasında Ermeni Patrikliği’nin İstanbul’a taşınacağı vaadini verdiğini şu sözlerle anlatır: “Sultan Mehmet, her şeyi derin bir sır perdesi altında hazırlamayı adet edindiği için, tebdili kıyafet ederek Bursa’nın Ermeni cemaati ruhani lideri olan Ovakim piskoposunu görmek istemiş. O sıralarda patrikhane, Bursa’da Karaağaç Mahallesi’ndeydi. Sultanın ani ziyareti sırasında piskopos Ovakim, odasında Tevrat okumakla meşgulmüş. Karşısında birdenbire padişahı görünce hayrete düşmüş ise de Sultan’ın sevimli çehresi heyecanını bastırmaya yardımcı olmuştur. Sultan: “Şu sıralar ne okuduğunuzu anlayabilir miyim?” diye sorunca, Piskopos: “Mukaddes kitaptır, padişahım”
468
Ermeniler Kilikya üzerinden Karaman ve Kütahya’ya, buradan ise Bursa’ya yerleşen ve sonradan kendilerine “yerli” denilecek Ermenilerdir. Devletin fetihlerinin devamıyla Doğu bölgelerinden, Kafkasya ve İran’dan da İstanbul’a Ermeniler gelecek ve bunlara da “taşralı” denilecektir. Bu iki taraf arasında zaman zaman anlaşmazlıklar yaşanacaktır1766.
Ermeniler 19. yüzyılda Ermeni Katolikleri ve Protestanları olarak iki ayrı millete ayrılana dek tek bir millet olarak yaşamış ve İstanbul’daki patrikhane tarafından temsil edilmişlerdir. Patrik, tüm Ermeni cemaatinin başı kabul edilmiş ve Osmanlı Hükûmeti’nin tanıdığı tek yetkili olarak çalışmıştır. Sadi Koçaş’ın belirttiğine göre Türk hâkimiyetinden önce çeşitli devletlerin dinini ya da mezhebini kabul etmeleri için baskı gören Ermeniler yalnızca Türk hâkimiyetinde bu baskılara maruz kalmamışlardır1767. 1830 yılından itibaren çeşitli devletler, “Bible Land” yani İncil-Kutsal Kitap Ülkesi1768 olarak da nitelendirdikleri Osmanlı Devleti topraklarına iç işlerine karışabilmek gayesiyle misyonerler göndererek Ermenileri mezhepsel bakımdan bölmüştür1769. Bu bölünme beraberinde ihtilafları getirmiş ve yaşanan olaylar zaman zaman tarafların birbirlerinin canına kastetmesine kadar varmıştır. Ancak yalnızca farklı mezhepler arasında değil, kiliseler içinde de görüş farklılıkları sebebiyle anlaşmazlıklar baş göstermiştir.
cevabını vermiş. Sultan: “Öyle ise birdenbire bir sahife aç, bakalım ne gelecek, oku orasını ve izah et.” demesi üzerine Piskopos, Tevrat’tan bir sayfa açtığında, peygamberler babından şu ayete rastlamış: “Bütün dünyaya sahip olacaksın, padişahım.” Sultan devam ederek: “Bizans da dâhil midir?” diye sorunca, Piskopos: “Hay hay, padişahım, ona şüpheniz mi var, tekmil dünyaya diyor.” Sultan: “Öyle ise benim için dua eyle, eğer İstanbul’u alacak olursam, onu payitaht edeceğim ve seni de ahalinle birlikte oraya getirtip patrik yapacağım.” Y. Gamidas Çarkçıyan, Türk Devleti Hizmetindeki Ermeniler, Köprü Kitap, İstanbul, 2016, s. 22; Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 70-71. İstanbul fethedilmeden önce şehirde Ermeni nüfusu mevcuttu. Bunların başında ise bir piskopos vardı. Fatih Sultan Mehmet fetihten sonra buradaki piskopos Mardiros’un ölümüne kadar Hovakim’i İstanbul’a getirmemiştir. Piskoposun ölümünden sonra İstanbul’a ruhani reis tayin eden Sis Katogigosluğu’nun hâkimiyetini tanımamış ve Hovakim’i payitahta getirerek İstanbul Ermeni Patrikliği’ni tesis etmiştir. Saro Dadyan, Osmanlı’da Ermeni Aristokrasisi, Everest Yayınları, İstanbul, 2011, s. 43.
1766 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 71; Sakarya, s. 24.
1767 Sadi Koçaş, “Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri”, Cumhuriyet, 16 Mayıs 1967, s. 4.
1768 Gürsoy Şahin, “Türk-Ermeni İlişkilerinin Bozulmasında Amerikalı Misyonerlerin Rolleri Üzerine Bir İnceleme”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Ermeni Özel Sayısı, Cilt: VII, Sayı: 1, Afyonkarahisar, 2005, s. 185-186; Serdar, Bitlis’te Yabancı Okullar, s. 170; Ömer Turan, “Amerikan Misyonerlerinden E. Smith ve H. G. O. Dwigh’e Göre 1830-1831 Yıllarında Ermeniler”, ‘Ermeni Soykırımı’ İddiaları -Yanlış hesap Talât’tan dönünce-, Der. Mustafa Çalık, Cedit Neşriyat, Ankara, 2006, s. 191.
1769 Ermeniler arasında yaşanan mezhepsel bölünme bu insanların kendilerini tanımlamalarını da değiştirmişti. Henry C. Barkley anılarında Ermenilerin artık kendilerini tanımlarken Yahudilerin düştüğü hataya düştüklerini ve Ermeni misiniz sorusuna “hayır, ben Ermeni değilim, Katoliğim veya Protestanım” cevabını verdiklerini anlatır. Henry C. Barkley, A Ride Through Asia Minor And Armenia, London, 1891, s. 146.
469
Gregoryen Ermeniler misyonerlerin faaliyetlerine ve mezhep değişikliklerine oldukça sert tepki göstermişlerdir. Osmanlı Devleti’nde bulunmasını istemedikleri misyonerleri ve eşlerini sokak ortasında sözle taciz etmiş, saldırmış hatta taşlamışlardır. Ermeni kadınlar ve çocukları sokakta gördükleri misyonerlerin üzerine pislik atmış ve yüzlerine tükürmüşlerdir1770. Zira misyonerler bu ilk zamanlarda Ermenilerin bütünlüğünü bozan düşmanlar olarak görülmektedir. Osmanlı Devleti yaşanan karmaşaya rağmen tebaasının din ve vicdan özgürlüğüne müdahale etmekten imtina etmiştir. Ancak genellikle anlaşmazlıkların hayatın her alanına etki etmeye başladığını gördüğünde toplum huzurunun devamı için meselelere müdahil olmak mecburiyetinde kalmıştır. Ermeni milleti arasına giren yeni mezheplerin resmî olarak tanınması uzun sürmüştür. Ancak bunun sebebi devlet değil, Gregoryen Ermeni Patrikliği’nin bölünmeye gösterdiği tepki ve diğer mezheplerin yayılmasını önleme çalışmalarıdır1771.
Ermeniler arasındaki mezhepsel bölünmelerle alakalı düşüncelerini aktaran Piskopos Bogos Natanyan 1879’da ruhani olarak görev yaptığı Palu örneğinde şunları aktarmaktadır:
“... Ve şunu söylemekte yanılmıyorum ki, bölgenin prens sayılan ileri gelenleri tıpkı Ferisiler gibi dini alet ederek, İsa’nın birleştirdiği kiliseyi dörde bölmüş ve kendilerine menfaat kapısı yapmışlardır. Zavallı halkı da arkalarından sürükleyerek onlara baskı yapmışlar ve şimdi kilise sebebiyle bu dört semt dört gruba bölünmüş bulunmaktadır. Ve birbirlerine sanki
1770 Barkley, s. 152. Kayseri’de yaşadıklarını anlatan Barkley çarpıcı bir de tespitte bulunarak “Türkler kısa bir süreliğine buradan uzaklaşacak olsalar, Hıristiyanlığın bu üç mezhebi birbirlerinin boğazını kesecektir” demektedir. Barkley, s. 146. Ayrıca Ramazan Adıbelli, “XIX. Asırda Ermeni Cemaatinde Görülen Dinî Farklılaşma Süreci ve Kayseri’deki Yansımaları”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: IV, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Yay. Haz. Metin Hülagü vd., Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, s. 21-22.
1771 Victor Azarya, millet sisteminin etnik ve dini kimlikleri eşitlediğini ve Ermenilerin diğer Hıristiyan inançlarına dönmesini engellediğini söyler. Ayrıca sisteme ve yaşananlara dair şu değerlendirmeyi yapar: “Apostolik inanca inansalar da inanmasalar da tüm Ermeniler Ermeni olarak tanımladıkları sürece Ulusal Apostolik kilisesi yetkisi altındalardı. Bu durum kilisenin Batı misyonerliğinin etkisi altında kalarak Katolikliği ya da Protestanlığı kabul edenlere zulmetmesini sağlamıştır… Katolikliğin ve Protestanlığın yayılması asla kitlesel oranlara ulaşmadı ve Apostolik kilise millet sisteminin sağladığı tüm araçları bu eğilimleri engellemek için kullandı. Katolik ve Protestan Ermeniler resmi olarak evlenemez, çocuklarını vaftiz edemez veya dini cenaze törenleri düzenleyemezdi. Liderleri patrikhane hapishanesine kondu ya da onları hapseden, sürgün eden Osmanlı makamlarına teslim edildi. Ancak 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı hükûmeti Ermeni Katoliklerini ve Protestanlarını ayrı milletler olarak tanıdı ve ayrımcılık sona erdi.” Azarya, s. 38.
470
sürekli düşmanmış gibi yabancı gözüyle bakıyorlar. Sanki bir semtin halkı diğer semtin papazı vefat etse bile, parasız kalmayı göze alarak, bu bizimki o sizinki diyerek diğer semtin kilisesine gitmiyorlar. Bu semtler birbirinden sadece iki ya da üç dakika uzaktadır. Eğer bir kilisenin papazı diğer kiliseye gidecek olursa karışıklık olur.”1772
Ermeniler arasına mezhepsel ihtilafları sokanların Osmanlı Devleti üzerinde Hıristiyanların hamiliğini yaparak iç işlerine müdahale etmek isteyen devletler olduğu bilinen bir gerçektir. Yabancı devletlerin bu plânları İstanbul’da oturan Gregoryen Ermeni Patriği’nin dünyevi gücünün kırılmasına da neden olacaktır. Ancak mezhepsel bölünme ve mücadeleyle dolu yılların ardından millet olarak bir araya gelmenin bağımsız bir Ermenistan yolunda en önemli adım olduğu fark edilmiştir. Milliyet ve milliyetçilik fikriyle bir araya gelen farklı mezheplere mensup Ermenilerin ruhanileri ayrılığın ortadan kaldırılması için beyanlarda bulunmaya başlamışlardır. 1895 yılında Trabzon’da Gregoryen Ermeni Murahhasası’nın konuşması buna örnek olarak gösterilebilir. Murahhasa, 7 Nisan 1895’te Paskalya kutlamaları için kilisede bir araya gelen ahaliye “...Şimdi öyle zamanlardayız ki Ermeni Katolikleri ve Protestanları da kardeş bilmeliyiz, onlar başka kiliselere gitmekte oldukları için başka millet tanımayıp kardeş tanımanızı ihtar ederim.” diyerek bir araya gelinmesi çağrısında bulunmuştur1773. Konuşma o esnada kilisede bulunan özel görevli tarafından duyularak valiliğe haber verilmiştir. Konunun Sadaret Makamına aksetmesi üzerine murahhasa görevden alınmıştır1774. Bundan sonra mezhepler arası ayrılık aşılarak tek amaç için bir araya gelme ve mücadele etme çabaları başlamıştır.
1772 Bogos Natanyan, Ermenistan’ın Gözyaşı veya Palu, Harput Çarşancak, Çapakçur ve Erzincan Hakkında Rapor, s. 106-107’den aktaran Murat Gökhan Dalyan, XIX. Yüzyılda Gelenekten Batı Kültürüne Geçişte Ermeni Yaşamı, Öncü Kitap, Ankara, 2011, s. 29.
1773 BOA. Y. A. HUS. 325/118 lef 2, 8 Nisan 1895; Ahmet Karaçavuş, XIX. Yüzyıl Trabzon’unda Gayrımüslimler, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 215.
1774 BOA. Y. A. HUS. 325/118 lef 1, 24 Nisan 1895.
471
4.1. Gregoryen Kilisesi İçinde Yaşanan İhtilaflar
4.1.1. 1863 Ermeni Nizamnamesi
1789’da Avrupa’da meydana gelen Fransız İhtilali’nin ardından millet, milliyet ve hürriyet gibi kavramlar Osmanlı Devleti’ne tabi unsurların arasında da yayılmıştır. Devlet ise önce Sırpların, ardından Yunanlar’ın isyan etmesi ile sarsılmıştır. Yunan isyanı sonucunda 1829 Bükreş Antlaşması imzalanmış ve Yunanlar Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır. Bunun üzerine Osmanlı tebaası diğer unsurların yaşananlardan etkilenmemesi için azınlıklara dair bazı düzenlemeler yapılması gündeme gelmiştir. 1839 yılında ilan edilen Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu (Tanzimat Fermanı) ile Müslümanlar ve Hristiyanlar arasındaki tüm farklar kaldırılmış, ırk ve mezhep farkı olmaksızın herkes için eşitlik, can ve mal emniyeti sağlanmıştır. Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu’nu 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı izlemiş ve Osmanlı tebaasına verilen tüm haklar bir kere daha teyit edilmiştir. Ayrıca cemaatlere tanınan imtiyaz ve muafiyetlerin yeniden düzenlenmesi için patrikhanelerde meclisler kurulması istenmiştir. Bu talep Ermeniler arasında idarî tartışma ve mücadeleleri başlatmıştır. Zira uzun zamandır patrikhanede etkin olan amira1775 sınıfının karşısına esnaflar çıkmış ve sınıf mücadelesi başlamıştır1776.
1775 Amira kelimesi “emir” kelimesinden türemiş bir kelimedir. Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan ve aristokrat sınıfına mensup Ermenilere amira ünvanı verilirdi. Servet sahibi, saraya yakın ve cemaat işlerinde etkin olan bu kişiler resmiyette bu ünvanı taşımazlar ya da bu ünvan babadan oğla geçmezdi. Bazı Ermeniler bu kişileri İslam’a hizmet etmekle suçlasalar da amiralar, Kazaz Artin Bezciyan’ın deyimi ile “İslam’a değil, Osmanlı Devleti’ne hizmet ediyordu ve devlete hizmet Ermenilere hizmet demekti”. Amira aileleri genellikle Ermeni toplumundan kopuk, izole bir hayat yaşar ve yalnızca birbirleri ile evlilik bağı kurarlardı. Devlete hizmet etmeleri karşılığında vergi muafiyeti, silah ve silahlı koruma bulundurma izni, kılık kıyafet kısıtlaması dışında kalma, sakal bırakabilme gibi öncelikleri; önemli davalarının Divan-ı Hümayun sorgusu ile görülmesi gibi ayrıcalıkları olurdu. Osmanlı bürokrasisinde yer alan Paşalara sarraflık yapan, mali işlerini danışman olarak takip eden ve gerektiğinde borç veren amiralar bu sayede sahip oldukları iktidarla cemaat içinde de kolaylıkla istediklerini yaptırabilirlerdi. İşte bu aristokrat sınıf Sultan II. Mahmud döneminde en verimli çağını yaşadıktan sonra Sultan Abdülmecid döneminde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile güçlerini kaybetmeye başlamıştır. 1856 Islahat Fermanı ve hemen ardından Ermeni Nizamnamesi’nin kabulü ile güçlerini kaybetmişlerdir. Dadyan, Ermeni Aristokrasisi, s. 85-97; ayrıca amiralar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Barsoumian, İstanbul’un Ermeni Amiralar Sınıfı, Çev. Solina Silahlı, Aras Yayıncılık, İstanbul 2013.
1776 İki sınıfın arasındaki mücadelenin odaklandığı nokta patrikhaneydi. Varlıklı ve nüfuzlu kimselerden oluşan amiralar Ermeni Patrikhanesi üzerinde otorite sağlamış vaziyetteydi. Patrikhaneyi istekleri doğrultusunda yönetiyor ve yönlendiriyor, örneğin istemedikleri patrikleri kolayca görevden uzaklaştırabiliyorlardı. Onların bu üstünlüklerine son vermek isteyen diğer Ermeniler, ki yurtdışında eğitim görmüş gençler, esnaflar, işçi sınıfı gibi sıradan insanlardan oluşuyorlardı, kiliselerine “demokrasi” getirmek için harekete geçmişlerdir. Çarkçıyan, s. 224. 12 Aralık 1841’de sivillerden kurulan ilk meclis iş başı yapmış, bunu 1844’te esnafların arasından seçilen 14 kişinin meclise katılması izlemiştir. 1847’de ruhani ve cismani meclislerin meydana getirilmesi ile Ermeni Nizamnamesi’nin ilanıyla sonuçlanacak süreçte etkin adımlar atılmıştır. Türkan, Papalık, s. 29-30.
472
Ermeni cemaati, sınıf mücadelesine Batı’da eğitim görmüş entelektüel genç Ermenilerin de eklenmesiyle yeni bir yapılanma içine girmiştir. Islahat Fermanı hükmü ve mücadeleler neticesinde Ermeni milletinin elde ettiği imtiyazları gösteren ilk nizamname nüshası hazırlanmıştır. Nizamname nüshası 1857’de Bâbıâli’ye gönderilmiştir. 12 maddeden oluşan, millet okulları ve kurumlarına dair konuların ele alındığı bu nüsha, amiraların da etkisiyle “devlet içinde devlet olmaz” gerekçesi gösterilerek reddedilmiştir. Bunun üzerine 1858’de yeni bir nizamname için çalışılmaya başlanmıştır. İkinci taslak 18 Aralık 1859’da Milli Meclis’e sunulmuştur. Bu nüsha uzun süren incelemeler neticesinde 20 Mayıs 1860’da imzalanmıştır. Nizamname böylece 24 Mayıs 1860’da Milli Meclis tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir1777. 1860 yılında kabul edilen bu yeni metin bir süre askıya alınmıştır. Zira nizamnamede yer alan Kudüs Patrikliği ve manastırına dair madde İstanbul Patrikliği’nin buraya müdahale etmesini sağlamaktadır. Bu maddeye göre artık Kudüs Rahipler Topluluğu üyesi olmayan ruhaniler de Kudüs Patriği seçilebilecektir. Ancak Ecmiadzin Katogigosluğu bu maddenin karşısında durarak Kudüs Rahipler Topluluğu’nu savunan bir bildiriyi İstanbul’daki kiliselerde okutmuş ve olaylar çıkmasına neden olmuştur. Gelişmeleri izleyen Osmanlı Hükûmeti, İstanbul Ermeni Patriği Sarkis Kuyumcuyan’ın istifasını istemiştir. Bunun ardından sekiz sivil ve dört ruhaniden oluşan bir heyet nizamnameyi yeniden incelemiştir. Bâbıâli, bu çalışmaların ardından 17 Mart 1863’de Ermeni Milleti Nizamnamesi’ni onaylamış ve pek çok tarihçinin değerlendirmesine göre Ermeniler 29 Mart 1863’ten itibaren kendi meclisleri aracılığı ile kendilerini yönetmeye başlamışlardır1778.
Ermeniler bu nizamname gereği 140 üyeden oluşan bir Milli Meclis-i Umumi kurma hakkına sahip olmuşlardır. Meclisin 80 azasının İstanbul’da ikamet eden meslek teşekküllerinden, 40 azasının taşra Ermenilerinden ve 20 azasının İstanbul kiliselerinden
1777 Vartan Artinian, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Anayasası’nın Doğuşu, Çev. Zülâl Kılıç, Aras Yayınları, İstanbul, 2004, s. 96-99; Bournoutian, s. 152.
1778 Artinian, s. 101-104; Salim Cöhce, “Osmanlı Ermeni Toplumunda Siyasallaşma Çabaları”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 2, Sayı: 8, Ankara, 2003, s. 61; Yıldız Tasnifi, Cilt III, s. 99-101. Nizamname-i Millet-i Ermeniyan tam metni için bkz. Düstur, Cüz-i Sânî, Birinci Tertib, Cilt: 2, Matbaa-i Amire, Dersaadet, 1289, s. 938-961; Bebiroğlu, Tanzimat’tan, s. 185-214. Ayrıca Cahit Külekçi, Sosyo-Kültürel Açıdan Ermeniler ve Türkler [İstanbul Ermenileri], Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2010, (Sosyo-Kültürel Açıdan), s. 248-276; Artinian, s. 208-263; Murat Bebiroğlu, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Nizamnameleri, Ed. Cahit Külekçi, Akademi Matbaası, İstanbul, 2008, s. 124-162.
473
seçilmesi kararlaştırılmıştır1779. Patrikhanede oluşturulan Ruhanî ve Cismani Meclisler de kilisenin güçlerini paylaşacak ve alınan kararlarda söz sahibi olacaklardır. Böylece patrik artık otoritesini halkla paylaşmak zorunda kalacak ve zaman içinde dünyevî erkini kaybederek yalnızca dinî bir lider haline gelecektir1780. Nizamname, amiralar denilen asiller sınıfının baskısını da ortadan kaldıracaktır1781. Ancak Ermeni Nizamnamesi’nin Ermeniler üzerinde yarattığı belki de en önemli etki Ermenilerin siyasallaşmasında rol oynaması olmuştur. Ayrıca nizamnamenin kabulünden sonra seçilen ayrılıkçı patrikler ve ruhanileri de siyasi çekişmelerinin yanısıra milliyetçilik ve bağımsızlık propagandalarına hız kazandırmıştır1782.
Nizamnamenin ilanından sonra kilise içinde idarî tartışmalar yaşanmış; terör örgütlerinin ayrılıkçı faaliyetleri tarafında ve aleyhinde olanlar arasında da ihtilaflar baş göstermiştir. Kilise, komiteleri destekleyen patrikler ve ruhaniler ile Osmanlı Devleti’ne sadık kalmak isteyenler olarak ikiye ayrılması bölünmüştür. Ardından kilise içinde cinayetler, yaralamalar, görevden el çektirmeler, baskı ve şantaj olayları yaşanmaya başlamıştır. Bu olaylar arasında en çok ses getirener cemaatin başı olan patriklere düzenlenen suikastlar olmuştur. Bunun yanında özellikle patrik seçimleri esnasında devlet lehindeki ve aleyhindeki adaylarla alakalı şiddetli tartışmalar çıkmıştır. Bundan sonra artık devlet taraftarı Ermenilere “mürteci”, milli emeller peşinde koşanlara ise “münevver” denilmeye başlanmıştır1783.
4.1.2. Patrik Mıgırdıç Hırımyan Dönemi
Ermeni Kilisesi Patriği Taktakyan 1869 yılında cismani ve ruhani meclisler arasında yaşanan anlaşmazlık sonucu istifa etmiştir. Onun yerine seçilen kişi ise
1779 Özen Tok, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Çözülmesi Bağlamında Ermeni Millet Nizamnamesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: III, Yay. Haz. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2009, s. 447.
1780 Patrik, nizamnameden önce Ermeni milleti üzerinde pek çok hakka sahipti. Ruhani reisleri görevden alabilir ya da başka yere tayin edebilir, ayin yapılmasını yasaklayabilirdi. Ruhanileri meslekten men edebilir, sakallarını keserek cezalandırabilirdi. Haraç toplamak, nikah işlemleri yapmak, hukuk ve ceza davalarına bakmak ve sonuçlandırmak, sürgün kararı almak da sahip olduğu haklardan bazılarıydı. Ayrıca Patrikhanenin kendine ait bir hapishanesi de vardı. Uras, Ermeni Meselesi, s. 149-150.
1781 Sakarya, s. 34.
1782 Mehmet Mert Çam, Bir Asırlık Kan Davası (1915-2015) Tehcir ve Propaganda, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 102.
1783 Kılıç, Araştırmalar, s. 130; Ahmed Akgündüz, Said Öztürk, Recep Kara, Sorularla Ermeni Meselesi, Osmanlı Araştırmaları Vakfı (OSAV), İstanbul, 2008, s. 125; Mattei, Mıgırdiç Portukalyan, s. 50.
474
“münevverler” tarafından arzu edilen ve ileride “Babacık” olarak adlandırılacak Mıgırdıç Hırımyan’dır1784. Hırımyan Efendi patrik seçildiği dönemde ve sonrasında ayrılıkçı düşüncelere kıymet veren bir ruhani olarak bilinmektedir. Hırımyan’ın komitecilere duyduğu sevgi o derece büyüktür ki, 1896’da Van Ermenilerine yazdığı mektupta komitelere ve özellikle Taşnak’a duyduğu sevgiyi açıkça beyan etmiştir. Ermeni ahaliye seslenen Hırımyan, Taşnakları “yeni Ermeni şövalyesi” olarak tanımlamakta ve ahaliye bu yeni Ermeni şövalyelerine katılın çağrısında bulunmaktadır 1785. Taşradaki Ermeniler tarafından desteklenen patrik, Van’da bulunduğu sırada çıkardığı “Vaspuragan Kartalı” adlı gazete aracılığı ile buralardaki Ermenilerin hükûmete ve uygulamalarına olan tepkilerini duyurmuştur1786.
Amiralar denen seçkin sınıf ise onun düşünce ve faaliyetlerini Ermeni milletinin selameti açısından tehlikeli görmüştür. Bu sebeple Hırımyan’ın patrik seçilmesinin ardından meclis toplantılarına katılmamaya başlamışlardır. Patrik, amiralar tarafından davranışlarını düzeltmesi için uyarıldıysa da bir etkisi olmamış ve aksine Hırımyan Efendi kendilerine karşı düşmanca bir tavır takınmıştır1787. Bunun üzerine mecliste kendisini tasvip etmeyen bankerler, sarraflar ve Ermeni devlet memurları gibi sınıflar da Hırımyan’ın karşısında konumlanmıştır. Taşralılar ise Hırımyan’ın yanında yer almıştır. Bunun ardından taraflar arasında kavgalar yaşanmaya başlamıştır1788. Hatta Hırımyan taraftarı Ermeniler, Milli Meclis üyelerini “hafiye, casus, hain, kozmopolit” olmakla suçlayarak üyelerin üzerine saldırmışlardır1789.
Patrik Hırımyan taşralılardan aldığı destekle Ermeni Nizamnamesi’ni tadil adı altında taşralılar lehine değiştirmek için çabalamaya başlamıştır. Başkent ve taşradaki Ermenilerin haklarını ayrı ayrı düzenleyen bir nizamname hazırlamak istemiştir. Milli Meclis’teki tüm hâkimiyeti ele geçirmek istemiş, bu amaçla hazırladığı ve itifasına giden süreci başlatan bir taslağı da meclise sunmuştur. Hırımyan’ın teklifine göre Milli Meclis’teki üye sayısı 140’tan 50’ye indirilecek ve ruhbanlar dışındaki temsilciler yüzde
1784 Walker, s. 103; Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 188.
1785 Hrach Dasnabedian, “The ARF Record: The Balance of Ninety Years”, Armenian Review, Vol: 34, No: 2, Watertown, 1981, s. 121.
1786 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 57.
1787 Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 558; Yavuz, Kırımyan, s. 268-269.
1788 Yavuz, Kırımyan, s. 269; Kılıç, Araştırmalar, s. 152.
1789 Uras, Ermeni Meselesi, s. 180; Gazigiray, s. 82.
475
50 oranında eşitlik gözetilerek İstanbul ve taşradan seçilecektir. Teklifin sunulması üzerine mecliste olaylar çıkmış ve süreci yönetemeyeceğini anlayan Hırımyan Efendi 3 Ağustos 1873’te istifa etmek zorunda kalmıştır1790.
Hırımyan istifa ettikten sonra patrikhane üzerindeki etkisini artırmaya devam etmiştir. Bunun neticesinde yeni patrik Nerses Varjabedyan’ı baskı altına almış ve Ermeni Kilisesi’ni istediği gibi yönlendirmiştir. Hırımyan 1878 yılında, Ayastefanos ve Berlin antlaşmalarına Ermenilerle alakalı bir madde ekletebilmek için İstefan Papazyan, Minas Çeraz ve Horen Narbey’le birlikte faaliyette de bulunmuştur1791. Ermeni ayrılıkçı hareketlerine dair faaliyetlerinden vazgeçmeyeceği anlaşılınca Kudüs’e sürgün edilmiştir. 1892 yılında Ermeniler için en münasip patrik olarak gördüğü İzmirliyan’ın da aday olduğu bir seçimde Ecmiadzin Katogigosu seçilmiştir1792.
Mıgırdıç Hırımyan’ın Ecmiadzin’e gidişi de olaylı olmuş ve Osmanlı Hükûmeti eski patriğin yeni görev yerine gidişini geciktirmiştir. Zira dönemin Hariciye Nezareti mektupçusu Salih Münir Bey’in anlattığına göre Sultan II. Abdülhamid, eski patrik ve yeni katogigos Hırımyan’ın Berlin Kongresi’nde Doğu Anadolu’da bir Ermenistan eyaleti oluşturmak için çabalamasını unutmamıştır. Bu sebeple komitecilerin akıl hocalığını da yapan Hırımyan’ın Osmanlı tabiyetinden çıkıp Rusya’ya gitmesine bir süre müsaade edilmemiştir. Rusya sefiri Nelidof yaşananların katogigosluktaki işlerin aksamaya başlamasına sebep olması üzerine hükûmete başvurduysa da sonuç alamamıştır. Hırımyan, Rus Çarı’nın fesad hareketlere müsaade edilmeyeceği sözünü vermesi üzerine gerekli izin verilerek Osmanlı topraklarından ayrılabilmiştir1793.
4.1.3. Patrik Nerses Varjabedyan Dönemi
Hırımyan Efendi’nin istifasından sonra yerine Patrik Kaymakamlığı vazifesinde bulunan İzmit murahhasası Nerses Varjabedyan seçilmiştir1794. Patrik Nerses vazifesinin
1790 Uras, Ermeni Meselesi, s. 179; Gürün, s. 129; Yavuz, Kırımyan, s. 269; Seyfeli, İstanbul, s. 150; Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 199; Zeynep İskefiyeli, “Ermeni Milliyetçiliğinin Oluşumunda Kilise ve Din Adamları”, Sevk ve İskanın 100. Yılında Türk-Ermeni İlişkileri, Yay. Haz. Haluk Selvi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş. Yayınları, İstanbul, 2014, (Kilise ve Din Adamları), s. 92-93.
1791 Salih Münir Paşa (Çorlu), Geçmiş Zamanlar II. Abdülhamid Devri Osmanlı Diplomasisi, İstanbul ve Paris Hâtıraları, Haz. Ali Birinci-Selma Günaydın, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, s. 452-453.
1792 Yavuz, Kırımyan, s. 276.
1793 Çorlu, s. 380-382.
1794 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 59; BOA. İ. HR. 263/15738 lef 2, 8 Mayıs 1874.
476
ilk zamanlarında Osmanlı Devleti ile uyum içinde bir siyaset izlemeye gayret etmiştir1795. Ancak 1877’de Hırımyan’ın Kuzguncuk’a davet ettiği episkoposlara Nerses’in izlediği politikanın kendileri için uygun olmadığını, bu sebeple görevden alınması gerektiğini söylemesi patrik için dönüm noktası olmuştur. Eski patriğe göre “yeni ruhla dolu” bir ruhaninin patriklik makamına getirilmesi gereklidir. Buna en uygun aday ise Matdeos İzmirliyan’dı1796. Nerses Efendi’nin devlet taraftarı tavrı bu eleştiri ve tehdidin ardından değişmiştir. Öyle ki, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ilk günlerinde devlet taraftarı bir çizgi izleyen Nerses Efendi sonradan “Ermeniler Hristiyan’dır, Hristiyan’a karşı silah çekemez” diyerek farklı bir davranış sergilemiştir1797.
Bununla da yetinmeyen Nerses Efendi savaşın kaybedilmesinin ardından Edirne’de barış masasına oturarak yapılacak antlaşmaya Ermeni çıkarlarına uygun bir madde ekletmek istemiştir. Bu amaçla Grandük Nikola ile görüşen Ermeni heyeti, Rus Çarı’na bağlılıklarını bildirerek yardım talebinde bulunmuştur. Böylece Ayestefanos Antlaşması’na 16. madde eklenecek ve Ermeni meselesi uluslararası bir boyut
1795 Yeni Ermeni Patriği hem çalışma hem de yakın arkadaşı olan Horen Narbey’le (sonradan Hınçak komitesi için hizmet ettiği anlaşılacaktır) hükûmet taraftarı bir siyaset izlemeyi tercih etmişti. Patrik Nerses 1876’da Millet Meclisi Şurası’na da bu bağlılığı bildiren bir mektup sunmuştu. Mektupta özetle Ermeni milletinin inancını, kilisesini, dilini, tarihini ve kültürel değerlerini muhafaza etmesinin Osmanlı Devleti’nin kendilerini himaye etmesi sayesinde olduğu bildiriliyordu. Patriğe göre kader, Ermenileri Türklere bağlamıştı. Bu sebeple devlete hizmet etmek her Ermeninin göreviydi. Zira Osmanlı Devleti’nin savunulması Ermenistan’ın ve Ermenilerin savunulması manasına geliyordu. İskefiyeli, Kilise ve Din Adamları, s. 93; Köse ve diğerleri, s. 120. Patrik Nerses’in devlet taraftarı tutumu ve Osmanlı yönetimine duyduğu sempati 1877’de İstanbul’da bulunan İngiliz elçisi A. H. Layard’ın İngiltere Hariciye Nazırı Lord Derby’e gönderdiği bir mektupta da açıkça görülmekteydi. Layard’ın Osmanlı-Rus Savaşı arifesinde İngiltere’ye bildirdiğine göre Nerses Efendi Ermeni miletinin Türkler tarafından idare edilmesini Rus idaresine tercih ediyordu. Osmanlı Ermenileri saygın devlet görevlerinde bulunuyordu. Türklerin idaresi altındaki Ermeniler dinlerini serbestçe açıklayıp ibadet edebiliyorlardı. Oysa aynı günlerde Rus idaresindeki Ermeniler inançlarını terk etmeye zorlanıyorlardı. Netice olarak Osmanı Ermenileri her bakımdan adaletle yönetilip, canları ve malları güven altında tutuluyordu ve Bâbıâli bu konulara dair güvence verdiği sürece Rusların hiçbir şansı yoktu. Aydın, Bulgarlar ve Ermeniler, s. 184-185.
1796 Uras, Ermeni Meselesi, s. 212; Kılıç, Araştırmalar, s. 134.
1797 Levon Panos Dabağyan, Sultan Abdülhamit Han ve Ermeni Meselesi, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2001, s. 100; Taner Aslan, “Ermeni Patriği Arsevik Nerses II. Varjabedyan’ın Fransız Büyükelçisine Sunduğu Rapor”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 57, Ankara, 2017, s. 66. Patrik Nerses aslında 7 Aralık 1877’de Ermeni halkının da Osmanlı ordusuna yazılarak savaşa katılmasına karar vermişti. Patrik kararını Ermeni ahaliye bildirirken “Türk savaşına katılmayanlara katılmalarını söylüyorum. Haydi, vazifemizde asla başarısız olmayalım ve güneş ışığı kadar temiz olan samimiyetimizde tereddüt etmeyelim. Haydi, kahramanca gayret gösterelim ve hükûmete yardım etmek için büyük çaba sarf edelim. Biz Ermeniler, Türk idaresini severiz ve asla ondan ayrılmak istemeyiz” diyordu. İskefiyeli, Kilise ve Din Adamları, s. 94. Ancak eski patrik Hırımyan devreye girip kendisini tehdit edince Nerses’in tavırları da değişecektir.
477
kazanacaktır1798. Ancak antlaşma Rusların Balkanlar’da hâkim olması sonucunu doğuracağı için başta İngiltere olmak üzere Avusturya, Almanya gibi diğer Avrupalı devletlerin rahatsız olmasına neden olmuştur. Nerses Efendi antlaşmanın uygulanmayacağının anlaşılması üzerine yeni girişimlerde bulunarak 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’na 61. maddeyi ekletmeyi başaracaktır.
Patrik Nerses 5 Mayıs 1879’da Katolik ve Protestan mezheplerindeki Ermenilerin de milli meselelerinde bir araya gelmelerinin gerekliliğini ifade ettiği bir bildiri de kaleme almıştır. Patriğe göre aynı milletten ama başka mezhepten olan Ermeniler şimdilik ayrılıklarını bir kenara bırakarak birlik olmalıdır1799. Patrikhane tarafından tüm Anadolu’ya gönderilen bildirinin bir nüshası Sivas’ta ele geçirilmiş ve Ermeni patriğinin tüm Ermenileri Avrupa devletleri nazarında mazlum göstermek için çalışılması talimatını verdiği anlaşılmıştır.
Nerses Efendi’nin 1884 yılında Ecmiadzin Katogigosu seçilmesinin ardından İstanbul’daki görevinden ayrılarak buraya gitmesi gündeme gelmiştir. Ancak gerek Rusya’nın seçim sonucunu kabul etmemesi gerekse kendisinin sağlık durumunun iyi olmaması sebebiyle atama gerçekleşmemiştir. Nerses Varjabedyan kısa süre sonra 26 Ekim 1884’te vefat etmiştir1800. Kendisinden boşalan patriklik makamına Harutyun ya da daha sık kullanılan adıyla Artin Vehabedyan seçilmiştir.
1798 Osmanlı ordusunun yenilmesi üzerine Rus ordularının İstanbul kapılarına dayanmasından faydalanan Patrik Nerses, Grandük Nikola’yla bizzat kendisi görüşmeye gitmişti. Ayrıca Mıgırdıç Hırımyan, Horen Narbey, İstepan Papazyan ve Moscidciyan’dan müteşekkül bir heyet kurmuş ve bunlar da Nikola’ya şikâyetlerini sıraladıktan sonra bağımsızlık talep etmişlerdi. Bağımsızlık istekleri hayata geçemezse bile Doğu Anadolu’da Ermenilerin yaşadığı yerlerin Rus kontrolüne geçmesini istiyorlardı. Heyet üyeleri çeşitli ülkelere giderek isteklerini tekrarlamışlardır. Avrupa’ya giden Hırımyan Roma, Viyana, Paris ve Londra’yı; Narbey ise Rusya’yı ziyaret ettikten sonra Berlin’de Minas Çeraz ve İstepan Papazyan’la bir araya gelmişlerdir. Berlin’de bir brifing sunmayı başaran heyet bağımsızlık hayallerinin çok uzağında bir netice alarak Berlin Antlaşması’na 61. maddeyi ekletmeyi başarmışlardır. Aspirations Et Agissements Révolutionnaires Des Comités Arméniens avant et après la proclamation De La Constitution Ottomane, Seconde Edition, République de Turquie Direction Générale des Archives d’Etat du Premier Ministère Publication de la Direction du Département des Archives Ottomanes No: 51, Ankara, 2001, s. 12; Ahmet Altıntaş, “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışında Fransa’nın Rolü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: VII Sayı: 1, Afyonkarahisar, 2005, s. 27.
1799 Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 194-196.
1800 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 94.
478
4.1.4. Patrik Artin Vehabedyan Dönemi
Nerses Efendi’nin ardından seçim hazırlıkları başlanırken ve Ruscukluyan Kevork Efendi patrik kaymakamı seçilmiştir. Kevork Efendi, seçim için gerekli işlemleri tamamlamış ve Erzurum Serepiskoposu Artin Vehabedyan yeni İstanbul Ermeni Patriği olmuştur. Ancak ayrılıkçı tavırlarıyla bilinen Horen Narbey yeni patrikle alakalı dedikodular çıkararak Vehabedyan’ın atamasını engellemeye çalışacaktır. Narbey’in dedikoduları Sultan II. Abdülhamid’e kadar gidecek ve Vehabedyan hakkında bir tahkikat yapıldıktan sonra patrikliğe intihabı onaylanacaktır. Patrik Vehabedyan ise önceki patriklerin aksine devlet taraftarı bir politika izlemeyi tercih edecektir.
Yeni patrik hakkında dedikodular çıkmasına sebep olan Beşiktaş Episkoposu Narbey, komitecilerin patriklik makamında görmeyi tercih edecekleri kişiydi. Dedikoduların da bu amaca hizmet ettiği muhakkaktır. Narbey’in iddiasına göre Artin Vehabedyan Müslüman bir ailenin evladı olarak dünyaya geldikten sonra Hristiyan olmuştur. Bu sebeple patrik olması mümkün değildir. Söylentinin Müslümanlar arasında da yayılması neticesinde tepkiler başlamış, konunun çözümü için ruhanisî olduğu Kudüs Patrikliği’nden bilgi alınmasına karar verilmiştir. Bunun yanında o sırada İstanbul’da bulunan Kudüs Ermeni Patriği’nin bilgisine de başvurulmuştur. Tahkikat neticelendiğinde söylentinin asılsız olduğu anlaşılmıştır. Zira edinilen bilgiye göre Vehabedyan Efendi, Halepli Giragos’un evladı olarak dünyaya gelmişti. Önce annesini sonra babasını kaybetmişti. Bunun üzerine babasının maiyetinde bulunduğu Kudüs Ermeni Patriği Kiragos Efendi tarafından himaye altına alınmıştı. Patriğin himayesinde yetişen Artin Vehabedyan dini eğitim almış ve ruhani olmuştu. Zaman içinde İstanbul Ermeni Patrikliği’ne kadar yükselmişti. Tahkikatın bu şekilde neticelenmesi üzerine Vehabedyan’ın patrikliği 30 Mart 1885’te tasdiklenmiştir1801. Ancak Artin Efendi hakkındaki suçlamalardan aklanmasına rağmen bu kez de “Türk Muhibbi” olarak tanındığından komitecilerin ya da ruhanilerin sevgisini kazanmayı başaramamıştır1802. Bir süre sonra da Kudüs Patriği seçilmiş ve iki patrikliği aynı anda yürütemeyeceğini beyan etmiştir. Ardından ruhanisi olduğu Kudüs’teki patriklik vazifesine devam etmeye
1801 Patrik Vehabedyan döneminde yaşanan olaylarla alakakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 96-106.
1802 İrtem, s. 9.
479
karar vermiş ve İstanbul’daki karmaşık ilişkilerden uzaklaşarak 1909 yılına kadar bu görevde kalmıştır. Kendisinden sonra İstanbul patriği seçilen isim ise kendisi gibi devlet taraftarı olan ve politikaları sebebiyle komitecilerin hedefine yerleşen Horen Aşıkyan Efendi’dir1803.
4.1.5. Patrik Madteos İzmirliyan Dönemi
Artin Vehabedyan’ın ardından patrik seçilen Patrik Aşıkyan önceki fasılda ele aldığımız üzere Ermeni komiteleri tarafından çok defa saldırıya uğramış ve istifa ederek kilise tarihinden çekilmiştir. İzmirliyan Efendi, Aşıkyan’ın istifa etmesinin ardından “acayip bir seçimle”1804 Gregoryen Ermenilerinin yeni patriği seçilmiştir1805. İzmirliyan patrik seçildiğinde tarihler 19 Aralık 1894’ü gösteriyordu1806 ve iki yıldan az sürecek patriklik döneminde Osmanlı Devleti’nin dört bir yanında Ermenilere suikastlar düzenlenecekti.
İzmirliyan komite faaliyetlerine sempati duyan bir ruhani olarak tanınmaktadır. Hakikaten de patriklik makamına geçtikten sonra patrikhaneye bağlı memurlardan ve ruhanilerden devlet taraftarı oldukları bilinenleri bir bir görevlerinden uzaklaştırmaya başlamıştır. Bu kişiler yerine ayrılıkçı hareketlere destek verenleri atamıştır. İzmirliyan Efendi patrikhane içine bir de özel büro kurdurmuştur. Bu büro yabancı devletlerle haberleşebilmek için kullanılmıştır1807. Buraya Diran Kelekyan ve Tilyan gibi isimleri atanmış; Galata Ermeni Mektebi müdürü Artin Mirselciyan ise yabancı devletlerle sözlü olarak haberleşmek üzere görevlendirilmiştir1808. Ayrıca daha önce Muş Mutasarrıfına hakaret ettiği gerekçesiyle görevden alınarak İstanbul’a gönderilen Kirkor Alatcıyan’ı
1803 Patrik Aşıkyan dönemine dair ayrıntılara ikinci bölümde ayrıntılarıyla değindiğimizden bu bölümde yer verilmemiştir.
1804 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 66; Anadol, s. 218. İzmirliyan, meclisin 144 üyesinin yalnızca 76’sının katıldığı bir seçimde 67 oy alarak patrik seçilmişti. Seçime katılmayan 68 üye ise muhtemelen Hınçak komitesi tarafından engellendikleri için toplantıya iştirak edememişlerdi. Davut Kılıç, “Ermeni Terörünün Ortaya Çıkışında Kilise ve Din Adamlarının Rolü (1863-1896), Türk Kültürü, Sayı: 513-514, Ankara, 2006, s. 43.
1805 Patrik İzmirliyan döneminde yaşanan olaylarla alakakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 217-287. Ayrıca Recep Karacakaya, “İstanbul Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan ve Siyasi Faaliyetleri”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 379-394.
1806 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 221.
1807 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 66; Ergin, s. 36.
1808 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 66; Anadol, s. 218 Ural, s. 227.
480
kiliseyi dinî bakımdan tam olarak hâkimiyeti altına alabilmek için önce Meclis-i Ruhani reisliğine getirmiş, ardından Kilikya Katagigosu olarak atamıştır1809. Patrik İzmirliyan komiteleri açıkça desteklemekten de geri durmamıştır. İstapalya karyesinde Ermeni çocuklarına Ermenistan adına bir gösteri yaptırmıştır. Buraya gidip dönerken zabtiyede görevli Ermeni memurlarını da ölümle tehdit ettirmiştir1810.
4.1.5.1. Bâbıâli Nümayişi
Berlin Antlaşması’nın 61. Maddesini bahane eden İngiltere, Fransa ve Rusya Doğu Anadolu’da yapılması plânlanan ıslahatların hayata geçirilmesi için karar almışlardı. Bu sebeple 11 Mayıs 1895’te Osmanlı Hükûmeti’ne müracaat ederek bir “Islahat Layihası” sunmuşlardır. Layihaya göre; Doğu Anadolu’ya beş yıl müddetle vali tayini yoluna gidilecek, valilerin seçimi konusunda Büyük Devletlerin onayı alınacaktı. Siyasi suçlardan tutuklu ya da hükümlü bulunan Ermeniler için genel bir af çıkarılacak ve yaşanan olaylarda zarara uğrayanlara tazminat verilecek; göç eden ya da sürgün edilenler ise geri dönecekti. Adlî ve malî işler yeniden düzenlenirken, mezhep ya da din değiştirme işi kurala bağlanacak (mezhep ya da din değiştirme yaşı 21 olarak değiştirilecek) ve Kürt aşiretleri kontrol altına alınacaktı. Ayrıca vilayetlerde yapılacak ıslahatların kontrolü için bir Fevkalade Komiser atanacak; İstanbul’da ise daimi bir kontrol komisyonu kurulacaktı1811.
Söz konusu teklifin esas amacının Doğu Anadolu’da muhtar bir Ermenistan devleti kurulması olduğu düşünülmüştür. Bu sebeple bahsi geçen layiha uygulanmak
1809 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 67; Özşavlı, Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği, s. 155; Ural, s. 228; İrtem, s. 22. Alatcıyan, 7 Haziran 1895’de Kilikya Katogigosu seçildiyse de sonuç saray tarafından tasvip edilmemiştir. Kevork Pamukciyan, Biyografileriyle Ermeniler Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar-IV, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2003, (Biyografileriyle Ermeniler), s. 13.
1810 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 67; Anadol, s. 219; Ural, s. 228.
1811 Karaca, s. 47; Y. Atila Şehirli, “Osmanlı Devleti’nde İhtilâlci Ermeni Cemiyetlerinin Faaliyetleri ve Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal, Mustafa Çufalı, I. Baskı, Ankara, 2003, s. 263; Mithat Sertoğlu, “Türkiye’de Ermeni Meselesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 1-3, İstanbul, 1967, s. 58; Mustafa Bostancı, “Ermeni Meselesinde Şarki Anadolu Islahatının Yeri ve Ali Kemal’in Islahata Dair Görüşleri”, Hacettepe Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi (CTAD), Yıl: 12, Sayı: 23, Ankara, 2016, s. 113-136; Küçük, s. 116-120; Taha Niyazi Karaca, “19. Yüzyılda İngiltere’nin Ermeni Politikaları”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Yabancı Devletler, Cilt 10, Ed. Mehmet Metin Hülagü vd., Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 252-254. Ayrıca Anadolu Islahatı ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Karaca, Anadolu Islahatı ve Ahmet Şakir Paşa(1838-1899), Eren Yayıncılık, İstanbul, 1993.
481
istenmemiştir1812. Ancak devletlerin yaptığı siyasî baskıdan kurtulmak için buraya bir müfettiş atanmasına karar verilmiştir. Ardından 28 Haziran 1895’te Müşir Ahmet Şâkir Paşa Anadolu Vilayâtı Umûm Müfettişliği görevine getirilmiştir1813.
Müşir Ahmet Şâkir Paşa’nın tayininden kısa bir süre sonra öncekinde değişiklikler yapılarak 28 Temmuz 1895’te yeni bir layiha yayınlanmıştır1814. Ancak layiha Hınçak Komitesi ve destekçileri arasında memnuniyet yaratmayınca layiha bahane edilerek bir nümayiş düzenlenmesine karar verilmiştir. Bu haber Avrupalı devletlerin elçilerine verilirken nümayişin amacın Ermenilerin seslerini duyurabilmek olduğu ve güvenliği tehdit etmeden, gürültüsüz bir nümayiş yapılacağı beyan edilmiştir. Bunun yanında 28 Eylül 1895’te bir bildiri yayınlayarak jandarma ya da polis tarafından engellendikleri takdirde yaşanacaklardan kendilerinin sorumlu tutulamayacaklarını da belirtmişlerdir1815.
Hınçak komitesi öncülüğünde hazırlanan nümayiş plânına göre kilisede toplanarak 500 imzalı bir istidayı vermek üzere Bâbıâli’ye yürüyüş yapacaklardı1816. İstidada Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi gereği vaat edilen ıslahatların yapılmasının Doğu Anadolu Ermenilerinin sorunlarını giderebileceği, II. Abdülhamid’in plânladığı ıslahatların ise sorunları düzeltmeyeceği belirtilecekti1817.
Ancak komitenin plânları Osmanlı Hükûmeti’ne başvuran bir Ermeni muhbir sayesinde haber alınınca patrik nezdinde harekete geçilmesine ve kendisinin bu plânla alakalı herhangi malumatının olup olmadığının öğrenilmesine karar verilmiştir. Patrik plânı bilmezden gelirse bile hükûmetin nümayiş tertibinden haberdar olduğu bildirilerek herhangi bir tertibata girişilmemesi konusunda uyarılacaktır1818. İzmirliyan Efendi ile görüşüldüğünde dokuz aydan beri taşrada devam eden şikâyetler dolayısıyla hem taşra
1812 Zekeriya Türkmen, “İttihat ve Terakki Hükümetinin Doğu Anadolu Islahat Müfettişliği Projesi ve Uygulamaları (1913-1914): Ermeni Meselesine Çözüm Arayışları”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 9, Ankara, 2003, s. 43-44; Bostancı, s. 120.
1813 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 251.
1814 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 251.
1815 Mattei, Büyük Ermenistan, s. 135; Sertçelik, s. 183.
1816 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 68.
1817 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 253.
1818 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 71. Dönemin sadrazamı Mehmed Sa’îd Paşa hatıratında olayların başlangıcından bahsederken 28 Eylül 1895’te Mâbeyn’e çağırıldığını ve bundan bir süre sonra da Zabtiye Nezareti’nden Mâbeyn’e konuyla alakalı bir jurnal gönderildiğini yazar. Sadrazam, muhbirin adının ve eşkâlinin meçhul olduğunu öğrenince haberin gerçekliğinden şüphe etmişti. Ancak ihbar doğru çıkacak ve Bâbıâli Nümayişi’ni engelleyemediği için 1 Ekim 1895’te sadrazamlık vazifesinden azledilecektir. Sultan II. Abdülhamid’in Sadrazamı [Küçük] Mehmed Sa’îd Paşa’nın Hâtırâtı, Cilt: 2-3, Haz. Mustafa Gündüz, Ketebe Yayınları, İstanbul 2019, s. 254.
482
hem de İstanbul ahalisinin üzgün olduğunu ve Ermeniler tarafından bir münasebetsizlik meydana getirilirse kendisinin sorumlu tutulamayacağını beyan etmiştir. Patriklik makamının siyasi işlere karışmayacağını ve en fazla ricacı olabileceğini de sözlerine eklemiştir1819.
Dâhiliye Nezareti’nin Patrik, muteberan ve Patrikhane Kilisesi’nde toplanan ahaliye hitaben hazırladığı ihtarnameye rağmen toplanmanın önüne geçilememiştir. 30 Eylül 1895’te, tıpkı 1890 Kumkapı Nümayişi’nde olduğu gibi Doğu vilayetlerinden getirilen Ermeniler1820 patrikhane önünde toplanmışlardır. Sayılarının 3-4 bin kadar olduğu tahmin edilen kalabalık “Yaşasın Ermenistan”diye sloganlar atarak Bâbıâli’ye doğru yürüyüşe geçmiştir. Yürüyüşün sükûnet içinde yapılacağını beyan etmelerine rağmen aralarından bazıları ellerindeki bıçak ve silahlarla etrafı taciz etmeye başlamıştır. Yürüyüş esnasında kalabalığa katılanların da olmasıyla Bâbıâli önüne geldiklerinde sayıları beş bini bulmuştur. Ermeniler, Bâbıâli’ye saldırıda bulunmaya teşebbüs etmişlerse de alınan önlemlerle bu engellenmiştir1821.
İstanbul’da Bâbıâli Nümayişi ile başlayan Ermeni olayları sonraki günlerde de durmamıştır. Kumkapı’daki Patrikhane kilisesine gelen 700’den fazla isyancı kilisenin ortasına bir haç dikmiş, haçın üzerine siyah bir tül örtmüş ve bunun da üzerine gümüş bir istavroz yerleştirmişlerdir. İstavrozun üzerine siyah bir tül örtülmüş ve ardından patriğin konuşmaları dinlenmiştir. Ayrılıkçı Ermenilerin ertesi gün dışarıya hücum edeceklerinin haber alınması üzerine tedbir alınmıştır1822. Ermeniler sadece Patrikhane Kilisesi’nde
1819 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 73. Esasında nümayiş bizzat Patrikhane tarafından plânlanmış ve özel olarak seçilen Anadolu Ermenileri silahlarıyla takdis edilmişti. Uras, Ermeni Meselesi, s. 478.
1820 Uras, Ermeni Meselesi, s. 478; Kuzucu, Bâbıâli, s. 591.
1821 BOA. Y. PRK. ZB. 16/51 5 Ekim 1895; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 131-138; Ergin, s. 37. Bâbıâli’nin önüne gelen kalabalık Sadrazam’a istida teslim edeceklerini beyan etmişlerdi. Ancak Binbaşı Server Bey bunun mümkün olmadığını söyleyince iki taraf arasında gerginlik çıkmıştır. Server Bey, kalabalığın içinden ateşlenen bir silahla hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine çatışma başlamış, olaylar tüm İstanbul’a yayılarak günlerce devam etmiştir. Şehirde asayiş sağlandıktan sonra Müslüman ahali ve devlet görevlilerinden 4 ölü, 81 yaralı; Ermenilerden ise 80 ölü ve 20 yaralı olduğu anlaşılmıştır. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 254.
1822 BOA. Y. PRK. ZB. 16/49 5 Ekim 1895; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 139. Bunun yanında Yıldız Sarayı’na bir jurnal gönderilmiştir. Jurnalde bildirildiğine göre Hınçak Komitesi’nin patrikhaneye silah getirerek, Patrik İzmirliyan’dan silahlara dua etmesi istenmişti. İzmirliyan bunu reddedince gerginlik çıkmış ve patriğin yarı baygın bir halde dua etmesi sağlanmıştı. BOA. Y. PRK. A. 10/52, 6 Ekim 1895; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 250. Ancak İzmirliyan’ın komitelere karşı asıl tutumu bilindiğinden bu jurnalin gerçeği yansıtmadığını düşünmek yanlış olmayacaktır.
483
toplanmamış, Müslümanların kendilerine tepki göstereceğini düşünen pek çok Ermenide farklı kiliselere sığınmıştır1823.
Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa, Patrik İzmirliyan’la kalabalığın dağıtılması hususunu görüşmek üzere patrikhanaye gittiyse de herhangi bir görüşme gerçekleşmemiştir. Bunun ardından Sadaret yaveri Binbaşı Halid Bey patrikhaneye giderek kalabalığın dağıtılması yönünde tebligatta bulunmuştur1824. Ancak patrik bu tebligatla Ermenilere nasihat ettirdiyse de tesiri olmadığını söylerek cevap vermiştir. İzmirliyan’a göre Sultan II. Abdülhamid, Ermenilerin emniyette olduklarını bildiren bir ilanname hazırlarsa dağılmaları mümkün olabilirdi. İngiltere sefiri de İzmirliyan’ı destekleyince bir ilanname hazırlanarak gazetelerde yayınlanmış; ancak Ermeniler yine de dağılmamıştır. İngiltere, Avusturya, Almanya, Rusya ve Fransa tarafından yakinen izlenen olayda Ermenilerin kiliselerden çıkmaması üzerine ne yapılması gerektiği düşünülmeye başlanmıştır. İhtimallerden biri Ermenilerin kiliselerden zorla çıkarılmasıdır. Ancak bu tedbirin uygulanması halinde Müslüman ahaliyle bir çatışma yaşanması muhtemeldi. Ve bu neticeden Bâbıâli sorumlu tutulabilirdi. Böylelikle Avrupalı devletler yaşananlara itiraz ve müdahale edebilirlerdi. Üstelik İstanbul’daki zabtiye miktarının böyle bir çatışmayı durdurmaya yeteceği konusunda da şüpheler vardı. Diğer taraftan Ermenilerin içeriye kapanmalarının üzerinden üç gün geçmesine rağmen herhangi bir harekette bulunmamaları da iki ihtimal üzerinden değerlendirilmiştir. Bunlardan birincisi Müslüman ahalinin Ermenilere saldırması için tahrik edilmesini sağlamaktır. Böylece Ermeniler mağdur oldukları yönünde algı yaratabilirdi. İkinci ihtimal ise mevcut gerginliği devam ettirerek devleti asayiş yönünden yetersiz göstermek istemeleriydi.
Kiliselerin etrafına yeterli sayıda jandarma ve polis yerleştirilerek kuşatılması da gündeme gelmiştir. Bu tedbirin ise dışarıya çıkmaya korkan Ermenileri açlıktan itlaf etmek istiyorlar yönünde şikâyetlere yol açacağı düşünülmüştür. Sonunda kiliselere yiyecek sokulmasına müsaade edilmesine karar verilmiştir. Alınan karara göre kiliseler içeriye başka Ermenilerin girmesine müsaade edilmeden muhasara altına alınacaktı. Ayrıca muhasaraya alınan kiliselerde bulunan patrik ve diğer ruhaniler içeriye
1823 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 255.
1824 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 255.
484
girmelerine izin verilen sefir ve tercümanlarla görüşebileceklerdi. Ermeniler silahsız olarak dışarıya çıkmak isterlerse buna mâni olunmayacaktı. Ancak toplu halde ve silahlı olarak dışarıya çıkarak zabtiyeye saldıracak olurlarsa ahalinin müdahalesine izin verilmeyecek ve kanun dairesinden ayrılmayacak şekilde dağıtılmaları sağlanacaktı1825.
Alınan kararın ardından İngiliz Sefareti devreye girerek içeriye tercümanlarını göndererek silahların toplanması için yardımcı olmayı teklif etmişse de kendilerine ret cevabı verilmiştir. Bunun yerine Ermenilerin tüm silahları toplanana kadar kiliselerin muhasara altında bulundurulmasına devam kararı verilerek plân bu şekilde uygulanmıştır1826.
Bu arada Ermenilerin başlattığı tedhiş İstanbul’un dört bir yanını sarmıştır. Komiteciler kendilerine katılmak istemeyen Ermenileri “Siz Ermeni değil misiniz?.. Ne duruyorsunuz?!... Kıyâm ediniz, yoksa öldürürüz!...” diyerek tehdit etmişlerdir1827. Göstericiler kendi arkadaşlarına dahi “Fırsat bu fırsattır, ben müte’ehhilim sen bekârsın, niçin dün İstanbul’a gidip birkaç İslâm öldürmedin?” diyerek tepki göstermişlerdir1828.
İstanbul’un kargaşa içinde çalkalandığı bu günlerde Osmanlı Devleti’ne sadakati bilinen Balıkçı Mihran’da komite tarafından öldürülmüş ve cinayeti Kürtlerin işlediğine dair bir şayia yayılmıştır. Ayrıca Ermeni esnaf tehdit edilmiş ve dükkânları kapatılmıştır1829. Kapatılan dükkânlardan bazıları çeşitli devletlerin elçilerinin yaşadıkları Tarabya semtindedir. Komiteciler buradaki dükkânları kapatarak elçilere şehirdeki durumun tehlikeli olduğunu hissettirmek gayesi gütmüş ve başarılı da olmuşlardır. Yüzbaşı Norman’ın anlattığına göre vaziyetten korkan elçiler yatlarına binerek Bâbıâli’nin karşısına demirlemiş ve Sadrazam’a gönderdikleri notalarla düzenin yeniden sağlanmasını istemişlerdir1830.
Patrik İzmirliyan ise bir taraftan komitecilere destek verirken bir taraftan olayların kendi kontrolü dışında geliştiğini iddia ederek komitelerin yanında olmadığı yönünde bir imaj çizme gayretinde olmuştur. Bu ikiyüzlü siyasetin sebebinin ayrılıkçı hareketlere sıcak bakmayan burjuvazi sınıfı Ermeniler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Zira
1825 BOA. Y. A. RES. 76/54 lef 5, 6 Ekim 1895; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 141-145.
1826 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 256.
1827 BOA. Y. PRK ŞH. 7/35, 7 Ekim 1895; Ermeni İsyanları, Cilt: I, s. 151.
1828 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 87.
1829 Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 89.
1830 Norman, s. 69.
485
Osmanlı ekonomisinden önemli bir pay alan bu Ermeniler, Osmanlı Devleti’nden ayrılmanın kendileri için iyi neticeler doğurmayacağının farkındalardı. Bu sebeple komitelerin karşısında duruyorlardı1831.
Rus Generali Mayewski, değiştirilen, dönüştürülen, devlet taraftarı ruhanileri uzaklaştırarak ayrılıkçı faaliyetlere dair plânların yapıldığı bir yer haline gelen kiliseyi ve ruhanilerini şu sözlerle tarif etmektedir:
“Ermeni din adamlarının dini eğitim konusundaki çalışmaları ise hemen hemen yok gibiydi. Buna karşılık, Ermeni papazları milliyetçilik fikirlerini yaymak için çok çalışmışlardır. Yüzyıllardan beri, ilahi hizmetlerin yerine Müslümanlara karşı Hristiyanların dini düşmanlıklarının aşılandığı esrarengiz kiliselerin duvarları arasında bu tür fikirler gelişmiştir. Okullar ve seminerler, dini liderlerin bu eserine büyük ölçüde yardım etmişlerdir. Doğu Hristiyanları gibi kiliseleri de Hristiyanların kaidelerini ve ananelerini bir tarafa bırakarak, milli propagandayı başlıca meşguliyetleri haline getirmişlerdir”1832.
Patrik İzmirliyan dönemi Ermeni meselesinin her bakımdan ivme kazandığı, ülkenin dört bir yanında hem Müslüman-Ermeni hem de Ermeni-Ermeni kavgalarının yaşandığı bir dönem olmuştur. Komite, kendilerine sempati duymayan, boyun eğmeyen ve karşılarında yer alan ruhaniler başta olmak üzere pek çok Ermeni üzerinde baskı kurmuştur. Ruhaniler yalnızca ölümle değil belki de varlıklarını adadıkları dinlerini kaybetmekle, yani “aforozla” tehdit edilmişlerdir1833. Bunun yanında ülkenin pek çok yerinde suikastlar düzenlemiş, tehditnâmeler yoluyla yüklü miktarlarda paralar toplanmıştır. İstanbul’da Hınçak komitesi rüzgârı esmeye başlamış, Beyoğlu’ndaki Ermeni muteberan kendilerine gönderilen tehditnâmelerle bu rüzgârdan nasibini almıştır.
Tiflis’teki Hınçak şubesi İstanbul’a gönderdiği tehditnâmeyle komiteye ödeme yapılmaması halinde Ermeni muteberandan bazılarının yaralanmasının ya da ölmesinin karşılaşabilecekleri sonuçlardan olacağı uyarısında bulunmuştur. İzmirliyan’ın
1831 Ahmad, Unionist Relations, s. 419.
1832 Mayewski, s. 14; Ramazan Tosun, “Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 14, Konya, 2003, s. 154.
1833 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 143.
486
yaşananlarda payı olduğuna inanan bazı Ermeniler patriğin istifa etmesi ya da kiliselerde erbâb-ı fesada lanet okuması teklifinde bulunmuşlardır. Kirkor Karagözyan konuyu İzmirliyan’a tebliğ için patrikhaneye gittiğinde iki seçenekten birinin kabulüne kadar gelmeye devam edeceklerini ve sonuç alamadıkları takdirde Adliye ve Mezahip Nazırı’na kadar gideceklerini bildirmiştir1834.
Budapaşte’de kurulduğu söylenen Ermeni Zâdegân Cemiyeti’de İzmirliyan Efendi’ye bir mektup göndermiştir. Mektupta, yaşananların sorumlusu olarak kendisini gördüklerinden istifa etmesinin Ermeni sorununun çözümü için daha iyi olacağı tavsiyesinde bulunulmuştur. Cemiyete göre patrik istifa etmedikçe Ermeni miletinin felaketleri ve yaşananlardaki sorumluluğu da artmaktadır. Ayrıca İzmirliyan “irtikâb-ı cürm etmekde olan nefsini” evine ya da bir manastıra çekilerek hatta yurtdışına giderek kurtarabilirdi1835.
İzmirliyan’ın patriklikten ayrılmasını isteyen yalnızca muteberan ya da Zâdegân Cemiyeti değildi. Ermeni ahali de patriğin tavırlarından, Hınçakla yakın ilişkisinden, ayrılıkçı ruhanilerin kendilerini etkilemeye çalışmasından ve devletle komitelerin arasında kalmaktan hoşnutsuzdu. Bu sebeple bir protestoname de yayınlamışlardı. “Millete, Devlet-i Aliyye’ye ve Düvel-i Ecnebiyye’ye” hitaben yazılan protestonamede Ermeni milletinin başına gelenlerin sorumlusu olarak Patrik İzmirliyan’la beraber Armenya, Hınçak ve Troşak gazeteleri ve ayrılıkçı komiteler gösteriliyordu. Ermeni ahalinin ilan ettiğine göre içlerinden bazıları isyan ettiklerinde ecnebi devletlerin yardıma koşacaklarına ve Ermenistan devletinin teşkil edileceğine inandırılmışlardı. Kandırılan ahali devlet taraftarı Ermenilere tavır almış ve hedeflerine ulaşmak için gerekli oluşumları teşkil etmişlerdi. Oysa bu davranışlardan zarar gören yine kendileri olmuştu. Ermeni ahali Bâbıâli Nümayişi’nden de bahsediyor, sorumluların cezalandırılması ve maddi kayıplarının giderilmesi için muhtelit bir divan oluşturulmasını talep ediyorlardı1836.
İzmirliyan’a karşı Ermeni muhalefeti devam ederken Ergani Ermeni Murahhasası Ohannes Efendi’ye yazılmış bir mektup gündeme gelince hükûmet de harekete
1834 BOA. Y. PRK. ZB. 17/33, 9 Mart 1896; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 271.
1835 BOA. Y. MTV. 141/23 lef 2, 9 Mart 1896; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 271-272.
1836 BOA. Y. PRK. AZN. 16/21 lef 1, 30 Temmuz 1896; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 275.
487
geçmiştir1837. 28 Mayıs 1896’da polis komiseri Markar Efendi’nin öldürülmesi de hükûmetle ilişkilerin iyice gerilmesine sebep olmuştur1838. Zira katil Samik cinayetin ardından Kumkapı Kilisesi’ne saklanmıştı. Patrikle saldırganı teslim etmesi için birkaç kez görüşülmesinin ardından kiliseye girildiğinde içeride yalnızca katil değil; gerçek ismi Ohannes olan Hınçak mensubu bir sahte papaz ve İran tebaasından olduğu halde kilisede çalışan Manuk Narlıyan’da bulunmuştu. İzmirliyan Efendi katilin içeride nasıl saklandığını açıklarken hatanın hademelerde olduğunu iddia etmiştir. Bunun üzerine patrikhanede görev yapan memur ve hademelerin hangileri suçluyu ihbar etmediyse onların değiştirilmeleri istenmiştir. Bundan böyle muzır faaliyetlerde bulunan patrikhane çalışanları ve ruhanilerin kanun yoluyla cezalandırılacağı da bildirilmiştir1839. Ancak buna rağmen patrikhaneden olumlu ya da olumsuz herhangi bir açıklama yapılmayacaktır1840.
İzmirliyan’ın tüm bu tavırları kendisinden memnun olmayan Ermeni muteberanı bir kez daha harekete geçirmiş ve istifa etmesi için uygun zemin hazırlanmaya başlanmıştır1841. Yaşanan olumsuzlukları izleyen Artin Dadyan Paşa, Kudüs Ermeni Patrik Naibi Kevork Yeretzyan’dan İzmirliyan’ı görevden ayrılmaya ikna etmesini istemiştir. Avrupalı devletlerin, özellikle de İngiltere’nin de desteğini kaybeden
1837 BOA. DH. TMIK. M. 2/27 lef 3, 13 Nisan 1896. Mektup Partik Nerses Varjabedyan’ın rahatsızlığı sebebiyle İzmirliyan’a vekâlet verdiği bir sırada yazılmıştı. 11 Mayıs 1879’da Islahat Komisyonu kararı ve patriğin rızasının alındığı iddiasıyla gönderilen mektup tüm mezheplerin Ermenistan’ın teşkili için birlikte hareket etmesi mesajı vermesi açısından önemlidir. Mektupta Ermeni çocuklarının eğitimi, Avrupalı konsolosluk çalışanlarına saygı ve sevgi gösterilmesi, Avrupa’dan gelen seyyahlara Ermeni misafirperverliğinin gösterilmesi gibi hususlar da yer almaktaydı. BOA. Y. MTV. 140/60 lef 2, 11 Mayıs 1879. Mektubun Türkçe transkripsiyonlu tam metni için bkz. Selvi, Millet-i Sadıkada İsyan, s. 90-93.
1838 Devlet hizmetindeki Ermenilere suikastlar düzenlenmesi kararı gereği öldürülen polis komiseri Markar’ın katline birinci bölümde değinmiştik.
1839 BOA. MV. 88/14, 14 Haziran 1896; Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 61-62. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 280.
1840 BOA. DH. TMIK. M. 9/54 lef 3, 18 Temmuz 1896.
1841 Hınçak gazetesinin 21 Mart 1896 tarihli nüshasında Ermeni muteberanın tavırlarından bahsedilmekte ve ağır bir dille eleştirilmektedir. Gazetenin İstanbul muhabiri muteberandan birkaç kişinin Bâbıâli’nin İzmirliyan Efendi’nin aleyhinde olduğunu fark ettiklerini ve Meclis-i Umumiye’ye patriğin azledilmesi teklifinde bulunduklarını bildirmektedir. Meclis’e gelen bu teklif oybirliğiyle reddedilmiştir. Gazetede esnaf ve sarrafların bir kısmının komitenin kendilerinden ihtilal için para talep edildiği iftirasında bulundukları yazılmaktadır. Bu kişiler ihtilal girişimini lağvederek millet meselesini hükümsüz kılmakla da suçlanmıştır. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: II, s. 318. Gazetenin 2 Nisan 1896 tarihli yeni nüshasında da konuyla alakalı değerlendirmeler mevcuttur. Gazetenin iddiasına göre Sultan II. Abdülhamid patriği azlettirene on bin altın vaat ettiğinden Nuryanlar bunu başarmak için çalışmaya başlamışlardır. Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt II, s. 319.
488
İzmirliyan sonunda, 3 Ağustos 1896’da patriklik vazifesinden istifa etmiştir1842. Böylelikle ayrılıkçı fikirlere komitecilerin talimatlarına uymayan ruhanileri aforoz etmekle tehdit edecek kadar sempati duyan İzmirliyan’ın ilk patriklik dönemi sona ermiştir1843.
Mağakya Ormanyan’ın yeni patrik olarak seçilmesinin ardından Osmanlı Hükûmeti ve Ermeni Patrikhanesi uyumlu bir çalışma dönemine girmiştir. Ormanyan Efendi’nin uzlaşmacı tavırları Ermeniler için meyvesini vermiş ve Sultan II. Abdülhamid Ermeni ayrılıkçılarını affederek ahalisine iyi niyetini göstermiştir1844. Ancak bir süre sonra gerek padişah gerek komiteler gerekse meclisteki ruhaniler Ormanyan’a muhalefet etmeye başlayınca İstanbul patriği zor günler geçirmiş, 29 Temmuz 1908’de istifa etmiştir.
Ormanyan Efendi’nin istifasından sonra yeni patriğin seçim süreci başlamıştır. Seçimlerdeki adaylardan biri de komitelere yakınlığı ile bilinen eski patrik Matdeos İzmirliyan’dır. İzmirliyan’ın adaylığı komitecilerin uzun zamandır aradığı fırsatı yakalamaları açısından önemlidir. Zira Ormanyan Efendi döneminden istediği verimi alamayan komite, ayrılıkçı hareketlere destek veren bir patrik ve kendisine destek olacak ruhanilerle çalışırsa istenilen neticeye daha kısa sürede ulaşılabilirdi. Komite bu sebeple 26 Ekim 1908’de, seçimlerden önce ahali ve ruhaniler arasında korku yaratmak istemiş ve Kumkapı’daki kadim Ermeni kilisesi kapısına bir yafta yapıştırılmasını sağlamıştır1845. Ancak bazı gazetelerde bu yaftanın birden fazla Ermeni kilisesine tehdidamiz yaftalar yapıştırıldığına dair haberler yapılmıştır. Zabtiye Nezareti haberi alınca Dâhiliye Nezareti ile iletişime geçerek konuyla alakalı araştırma yapmaya başlamıştır1846. Ancak hızla
1842 Karacakaya, Siyasî Faaliyetleri, s. 92. Türkler - Ermeniler ve Avrupa, s. 61. Patrik İzmirliyan özellikle İngiltere tarafından desteklenen bir patrikti. İzmirliyan’ın komite taraftarı bir ruhani olduğunu bilen İngiltere bu dönemde Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karışmak için bir araç olarak görmüştür. Bunun neticesi olarak İngiltere’nin öncülüğünde bir araya gelen devletler ıslahatlarla alakalı hazırladıkları memorandumu 11 Mayıs 1895’te Bâbıâli’ye sunmuşlardır. Kodaman, Tarihi ve Siyasi, s. 206.
1843 Kılıç, Araştırmalar, s. 163-164.
1844 Karaca, Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, s.91.
1845 BOA. ZB. 327/120 5 Kasım 1908; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 50. Takvim-i Vekayi, 9 Kasım 1908.
1846 Servet-i Fünun gazetesinin 18 Ekim 1908 tarihli nüshasında olaya dair haber “Yaftalar” başlığı ile şu şekilde verilmiştir: “Ermenice gazetelerde okunduğuna göre geçen sabah İstanbul’daki Ermeni kiliselerinin kapılarına ta’lik eden ve “İzmirliyan Efendi’den maada her kim intihab olunursa itlaf edeceğiz” mealinde bulunan yaftalar memurin-i zabıta tarafından toplattırılmış ve failleri tahkik edilmekte bulunmuştur.”; Servet-i Fünûn, 18 Ekim 1908; BOA. DH. MKT. 2631/51 lef 2, 3 Kasım 1908.
489
yayılan dedikodular yüzünden “İzmirliyan Efendi’den maada her kim intihab olunursa itlaf edeceğiz” mealindeki yaftaların İstanbul’daki pek çok kiliseye yapıştırıldığına dair haberler yapıldığı anlaşılmıştır1847.
Nihayet 4 Kasım 1908’de Patrik Kaymakamı Yeğişe Turyan Efendi başkanlığında toplanan Ermeni Meclis-i Umûmisi İzmirliyan Efendi’yi ikinci kez İstanbul Ermeni Patrikhanesi Patrikliği vazifesine seçmiştir1848.
İzmirliyan Efendi patriklik makamında oturduğu kısa süre içinde hem Ermenileri hem de Osmanlı Hükûmeti’ni şaşırtacak açıklamalar yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı, İttihat ve Terakki ile Taşnak iş birliği ve Hınçakların bu anlaşmanın karşısında olması gibi olayların yaşandığı karmaşık bir dönemde patrik olarak atanmıştı. Ermeni Patrikhanesi bu dönemde herhangi bir aşırı fikrin ya da hareketin içinde bulunmak istememiştir. Ayrıca Patrik Efendi Ermeni cemaati içindeki radikal eğilimlerden rahatsızlık duymaya başlamıştır. Anlatıldığına göre patrik: "Ermeniler için biricik güvenli yolun... Basiretli ve ılımlı bir çizgide Türklerle sadık bir birlik içinde çalışmak olduğuna kesinlikle inanıyordu... Cemaatine bu yolda öğüt veriyor ve üstü kapalı bir şekilde Hınçak, Truşak ya da öbür Ermeni cemiyetlerinin ileri eğilimlerine prim vermektense Patriklikten istifa edeceğini ima ediyordu... "1849
İzmirliyan Efendi patriklik vazifesini üstlendikten kısa süre sonra Ecmiadzin Katogigosu seçilmiştir. Rus Çarı yeni makamını onaylayınca doktorlarının İstanbul’dan ayrılmaması yönündeki tavsiyesine rağmen Osmanlı Devleti’ni terk ederek katogigosluk vazifesine başlamıştır1850.
4.1.6. Patrik Zaven Der Yeğyayan
Patrik Arşaruni’nin istifası üzerine yeni patriğin seçilmesi işinin tamamlanması ve patriklik işlerinin yürütülmesi için Cevahirciyan Efendi patrik kaymakamı olarak göreve
1847 BOA. ZB. 327/120 5 Kasım 1908; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 50. Takvim-i Vekayi, 9 Kasım 1908.
1848 BOA. İ. AZN. 81/37 lef 1, 4 Kasım 1908.
1849 Fitzmaurice'den Lowther'a, 54 D, 30 Kasim 1908, F.O. 195/228’den aktaran Ahmad, İttihatçılıktan, s. 113; Ahmad, İkinci Meşrutiyet Döneminde, s. 168; Feroz Ahmad, Jön Türkler ve Osmanlı’da Milletler Ermeniler, Rumlar, Arnavutlar, Yahudiler ve Araplar, Çev. Ayşen Gür, İstanbul Bilgi Üniveritesi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 18.
1850 Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 53, 55.
490
getirilmiştir. Seçim sürecinde Ermeniler iki farklı gruba ayrılacaktır. İlk grup Taşnaklar’dan meydana geliyor ve kendileri için faydalı işler yapabileceğine inandıkları eski patrik Yeğişe Turyan Efendi’nin yeniden patrik seçilmesini istiyorlardı. İkinci grup ise diğer Ermeni partilerinden meydana geliyor ve onlar da Zaven der Yeğyayan’ı patriklik makamında görmek istiyordu. Netice olarak Diyarbakır Murahhasası Piskopos Zaven Der Yeğyayan meclisteki 82 üyenin 64’ünün oylarını alarak Gregoryen Ermenilerinin Osmanlı Devleti yıkılmadan önceki son patriği olarak göreve başlamıştır1851.
Zaven Efendi vazifesine başladıktan sonra meclisler üzerinde etkisini artırmak isteyince tepkiyle karşılaşmıştır. Kendisinin hareketlerini onaylamayan Meclis-i Umumi azalarından biri patrik aleyhinde bir yazı kaleme alarak Jamanak1852 gazetesinde yayınlatmıştır. Patrik, bunu yapan azanın cezalandırılması için Meclis-i Umumi’ye başvuru yaptıysa da istediği neticeyi elde edememiş ve bu sebeple istifa etmeye karar vermiştir. Patrik, istifasında kendisine yapılan saldırının esasında şahsına değil oturduğu makama yapıldığını belirtmiştir1853.
Zaven Efendi’nin istifasını geri aldırmak isteyen Cismani Meclis temsilcisi Talvityan ve kâtibi Nerses Zeharyan Patrikhane’ye giderek kendisiyle görüşmüşlerdir. Patrik Efendi şikâyetinin Tahkikat-ı İbtidaiye Heyeti’ne gönderildiğini ama azanın yazdıklarının sorgulanmadığını, bu yüzden gerek patriklik sıfatı gerekse namus ve haysiyetini korumak için istifasında ısrarcı olduğunu belirtmiştir1854. Ermeni ileri gelenleri ve Patrikhane azasının ısrarlı talepleri neticesinde nihayet istifadan vazgeçirilmiştir1855.
1851 Tanin, 14 Eylül 1913; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 164; Kümbül, s. 63; BOA. İ. MMS. 170/20 lef 2, 12 Eylül 1913. Zaven Efendi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkmasının ardından bir kez daha patriklik vazifesine getirilmiş ve bu görevi 20 Mart 1923’e kadar sürdürmüştür. Zaven Efendi’nin 1918-1923 yılları arasındaki siyasi faaliyetlerine dair bkz. Seyfi Yıldırım, “Ermeni Patriği Zaven Efendi’nin Siyasî Faaliyetleri, 1918-1922”, Hacettepe Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi (CTAD), Yıl: 5 Sayı: 9, Ankara, 2009, s. 5-40.
1852 Jamanag (Vakit), 1908-1920 yılları arasında İstanbul’da yayınlanmış; kendini edebiyat, siyaset ve toplum gazetesi olarak tanımlamıştı. Gazete, Ermeni kilisesi, okulları, basın faaliyetleri hakkında haberler yapardı. Mildanoğlu, s. 97.
1853 Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 166.
1854 Kümbül, s. 65.
1855 Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 166; Kümbül, s. 66.
491
Zaven Efendi’nin patrikliği Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girdiği yıllara rast gelmiştir. Bu dönemde Osmanlı Ermenilerinin bir kısmının Rusya’yı Ermenilerin kurtarıcısı olarak görmeye başlaması İstanbul patriğini zor durumda bırakmıştır. Ermenilerin Ruslarla iş birliği içinde oldukları iddiaları Osmanlı Hükûmeti’nin patrikhaneye olan güvenini de sarsmıştır. Ramazan Erhan Güllü, Zaven Efendi’nin bu yılları anlatırken Osmanlı Devleti aleyinde bulunup devlete karşı savaşmak isteyenlerin esasında Rus Ermenileri olduğunu düşündüğünü aktarır. Patriğe göre “Rus Ermenilerinin savaş öncesi Rusya lehine yaptıkları hareketlerin Osmanlı sınırlarında yaşayan Ermenilere faydadan çok zarar vereceğini bildiği için, Tiflis ve Eçmiyazin’e yolladığı temsilciler vasıtasıyla bu hareketleri önlemeye ve kendilerinin bu durumdan zarar göreceklerini anlatmaya çalışmış fakat başarılı olamamıştı.”1856. Zaven Efendi, Talat Paşa ile yaptığı bir görüşmede de savaş sırasında köylerdeki insanları katleden Ermenilerden bahsedilirken katillerin halk değil, komite üyeleri olduğunu ve Ermeni ahaliye devlete sadakatlerini ve bağlılıklarını sürdürmeleri için nasihatta bulunacağını beyan etmiştir1857.
Ancak Osmanlı Ermenileri ve Rusya arasındaki etkileşim sonraki günlerde de devam etmiş ve komitecilerin tesirindeki Ermeni ahali fesad hareketlere girişmiştir. Osmanlı Devleti bir taraftan savaş halinde olduğu devletlerle, diğer taraftan Ermenilerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. İç dinamiklerini korumak isteyen devlet, 1915 yılında Sevk ve İskân Kanunu’nu yürürlüğe koyarak fesad hareketlere karışan Ermenilere karşı önlem alma yoluna gitmiştir.
Rusya yönetimi altındaki Ecmiadzin Katogigosluğu bu yıllarda da Osmanlı Ermenileri üzerindeki manevi tesirini sürdürdüğünden buna karşı da bir önlem almak gerekmekteydi. Bu sebeple Ecmiadzin Katogigosluğu’nun Osmanlı Ermenileri arasındaki ruhani liderliğine son vermek için yeni bir nizamname hazırlığına başlanmıştır. Nizamnamenin hazırlanmasının ardından Sis ve Akdamar Katogigoslukları birleştirilerek
1856 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 458. Ayrıca Ramazan Erhan Güllü, “İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin Sevk ve İskân Kanunu’na Karşı Tutumu ve Faaliyetleri”, Yüzüncü Yılında Ermeni Meselesi “İddialar-Yalanlar-Gerçekler”, Ed. Hakan Boz, Aygan Yayıncılık, İstanbul, 2015, (Sevk ve İskân), s. 207.
1857 Talât Paşa’nın Anıları, s. 66-67. Güllü, Sevk ve İskân, s. 208-209. Tüm bunlara rağmen Talat Paşa’ya suikast girişiminde bulunan Ermenilerden olan Paramaz, Zaven Efendi’ye gizlice bir not göndermiş ve “Acele edin öz savunmayı takviye edin. Katliam Ermenilerin kapısında...” diyerek komitelerin asıl niyetini belli etmişti. Bu durumda patriğin de muzır faaliyetlerin içinde olduğu düşünülebilir. Akın, s. 203-204.
492
yeni bir katogigosluk meydana getirilmiştir. İstanbul ve Kudüs Patrikhaneleri yeni katogigosluğa bağlanmış ve Ermenilerin yeni ruhani merkezi Kudüs olmuştur. Yeni katogigosluk-patriklik makamına ise Sis Katogigosu Sahak Habayan Efendi getirilmiştir. Nizamname 10 Ağustos 1916’da Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş, böylece Ecmiadzin Katogigosluğu ile tüm bağlar koparılmıştır1858. Böylelikle İstanbul Patriği Zaven Efendi’nin görevi de sona ermiştir. Sabık patrik bir süre Bağdat’ta yaşadıktan sonra Musul’a nakledilmiş ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İstanbul’a dönmüştür1859.
4.1.7. Sis Katogigosluğu
Bilindiği üzere İstanbul’un fethedilmesinin ardından 1461’de İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştu. Ardından Sis, Kudüs ve Akdamar ve nihayet Ermenilerin en önemli dini merkezi Ecmiadzin’in Osmanlı Devleti hâkimiyetine girmesi ile Osmanlı toprakları Ermeni Gregoryenleri’nin mücadele sahasına dönüşmüştür. Özellikle Sis Katogigosluğu’nun İstanbul Patrikhanesi’ni kendisine bağlama çabaları neticesinde taraflar arasında uzun süre devam edecek anlaşmazlıklar baş göstermiştir1860.
Sis Katogigosluğu, Ecmiadzin’in Moğollar (Tatarlar) tarafından işgali sonrası buradaki bazı kutsal emanetleri alarak Kozan’a yerleşen Ermeniler tarafından kurulmuştu. İlk katogigosun ölümünden sonra onun soyundan gelenlerden birinin katogigos seçilmesi usulü benimsenmişti. Sis Manastırı; Kozan, Maraş ve Halep taraflarındaki Ermenilerin başvuru merkezi haline gelmiş ve Ecmiadzin’e alternatif hale gelmişti. Rusya’nın Ecmiadzin’i ele geçirmesinden sonra Kazaz Artin’in başı çektiği bazı Ermenilerce buraya gönderilen paranın kesilmesini istemiş; İstanbul Patrikliği’ne bağlı
1858 Ermeni Katogigosluk ve Patrikliği Nizamnamesi’nin tam metni için bkz. BOA. A.{DVNSGMC.d... 11, s. 19-24; BOA. MV. 244/22, 31 Temmuz 1916; BOA. DH. ŞFR. 522/59, 7 Haziran 1916. Nizamnameye ve uygulanışına dair ayrıntılı bilgi için bkz. Güllü, İstanbul Ermeni, s. 469-486. Ayrıca Ali Güler, “Ermenilerle İlgili 1916 ve 1918 Yıllarında Yapılan Hukukî Düzenlemeler”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 6, Ankara, 1995, s. 91-137. Ayrıca Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları 1914-1918, Cilt: II, Haz. Hasan Dilan, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005, s. 426-436; Bebiroğlu, Gayrimüslim, s. 216-230.
1859 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 493.
1860 Seyfeli, İstanbul, s. 92-98.
493
kiliselerde Sis Katogigosu’nun adı okunmaya başlamış, ruhaniler piskoposluk ünvanı buradan almaya başlamışlardır1861.
İstanbul Patrikhanesi 1863 yılında ilan edilen Ermeni Milleti Nizamnamesi ile yeni bir yapılanma sürecine girmiştir. Nizamneme ile patriğin mutlak otoritesine son verilirken ruhani ve cismani meclisler ile bir genel meclis oluşturularak Ermeni milletinin tüm kesimlerinin yönetime katılması sağlanmaya çalışılmıştı. Ancak bu düzenlemenin dışında kalan Sis Katogigosluğu dini çekişmeler, bazı siyasal ve sosyal gelişmeler, Osmanlı idari yapısındaki değişiklikler ve Katogigos II. Kiragos (Ajapahian) Efendi’nin koleradan ölümü neticesinde fetret dönemine girmiştir1862. Ölen patriğin kardeşi III. Kiragos (Nikogos)’un katogigosluğu 11 Haziran 1866’da gizlice tasdik edilerek yeni katogigos seçim işi halledilmesine çalışıldıysa da dönemin İstanbul patriği Bogos Taktakyan Efendi’nin girişimleriyle takdis işlemi geçersiz sayılmıştır1863. Ahmet Cevdet Paşa’nın anlattığına göre yeni patrik Nikogos Efendi yaşananlara oldukça sinirlenmiş ve “İstanbul patriği bizim işimize ne karışıyor. O bizim maruzâtımızı Bâbıâlî’ye tebliğ eder kapu-kethüdâmız hükmündedir” diyerek oldukça sert tepki göstermiştir1864. Bunun ardından yeni katogigosun seçimi için İstanbul Patrikliği devreye girerek Ecmiadzin’i de meseleye dâhil etmiştir.
Ahmet Cevdet Paşa, 19 Haziran 1882’de Bâbıâli’ye sunduğu bir layihada Nikogos Efendi’nin patrik seçimi konusuna ve tarafların çekişmesine değinmektedir.
1861 Yıldız Tasnifi, Cilt III, s. 201-205; Arslan, Kadim Ermeni, s. 56-57. Sonradan Ecmiadzin çevresindeki Tatar tehlikesi ortadan kalkmıştır. Bunun üzerine Sis Katogigosu beraberindeki kutsal emanetlerle birlikte Ecmiadzin’e davet edildiyse de ne kendisi ne de ailesi eski topraklarına dönmüşlerdir. Hocaoğlu, Arşiv, s. 43; Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrımüslim Teb’anın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul, 1990, s. 56. Ayrıca Ahmed Cevdet Paşa, 19. Yüzyılda Osmanlı Devlet Yönetimi-Tezâkir, Cilt: 4 (40), Haz. Seyit Ali Kahraman, Ed. Sahure Ergüzel, 1. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2019, (Tezâkir, Cilt: 4), s. 240-244.
1862 Canan Seyfeli, “Sis (Kilikya) Ermeni Gatoğigosluğu’nun Geçirdiği Evreler”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4-5, Sayı: 16-17, Ankara, 2004-2005, (Ermeni Gatoğigosluğu), s. 123. Ahmet Cevdet Paşa, Katogigos Kiragos Efendi’nin Sis’e ulaştıkları bir sırada vefat ettiğinden bahsetmektedir. Paşa, Kozan meselesinin halledilmesi sırasında yardım gördükleri katogigosun ölümünden üzüntü duyduğunu ifade etmektedir. Ahmet Cevdet Paşa, Ma’rûzât, Yay. Haz. Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1980, s. 167. Ayrıca Halil Özşavlı, “Osmanlı Kroniklerinde Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 56, Ankara, 2017, s. 115.
1863 Seyfeli, Ermeni Gatoğigosluğu, s. 123.
1864 Ahmed Cevdet Paşa, 19. Yüzyılda Osmanlı Devlet Yönetimi-Tezâkir, Cilt: 3 (21-39), Haz. Seyit Ali Kahraman, Ed. Sahure Ergüzel, 1. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2019, s. 295; Döndü Düşünmez, Tanzimat Devrinde Kapı Kethüdalığı Müessesesi Hakkında Temel Bilgiler”, Selçuk Üniversitesi Türkiyet Araştırmaları Dergisi, Sayı: 28, Konya, 2010, https://psi424.cankaya.edu.tr/uploads/files/Dusunmez,%20Kapi%20Kethudaligi%20(2010).pdf, (18.03.2018), s. 390.
494
Paşa’ya göre bu dönemde “İstanbul’daki Ermeni muteberanı iki fırkaya ayrılmış vaziyetteydi. Bunlardan birincisi Sis Katogigosluğlu’na gerekli özen ve önemi göstererek Ecmiadzin’in ruhani önderliğini sonlandırmak isterken diğeri buna karşı çıkıyordu. Nikogos Efendi’nin patrik seçiminin onaylanmaması ikinci fırkanın işiydi. Bu hareketle yapmak istedikleri ise Patrikhane ve Sis Katogigosluğu arasında bir ihtilaf ve düşmanlık yaratmaktı. Yaşananlara engel olmak isteyen Kozan Ermenileri derhal olaya dahil olup Nikogos’un saçlarını kutsal yağ olan belsân ile yağlayarak kilise emanetlerini teslim ettiler ve makamına oturttular. Bunun üzerine İstanbul Patrikhanesi Nikogos’u bir şekilde payitahta getirerek görevden ayrılmasını temin ettiler. Patrikhane, Sis’e Mıgırdıç adında bir kaymakam tayin edilmesini sağlamışsa da Sisliler tarafından manastıra sokulmadı. Sonradan alınan kararla Mıgırdıç (Kefsizyan)adlı başka bir ruhani Sis Katogigosu tayin edildi”1865.
Nikogos bu gelişmelerin ardından İstanbul’dan Armaş Manastırı’na sürülmüştür1866. Ardından 8 Kasım 1871’de katogigos seçimi usulleri karara bağlanmış ve Mıgırdıç Kefsizyan yeni katogigos seçilmiştir. Mıgırdıç Efendi 1894’te ölünce iki kez katogigos seçilmeye çalışılacak, ancak Bâbıâli’nin onayı alınamadığından 1902’ye kadar devam edecek yeni bir fetret ve mücadele dönemi başlayacaktır.
Kilikya Meclis-i Umumisi, Kefsizyan’ın ölümünün ardından 7 Haziran 1895’te Sis’te toplanarak İstanbul Piskoposu Kirkor Alatcıyan’ı katogigos olarak seçmiştir. Seçim bir hafta sonra İstanbul Patriği İzmirliyan Efendi tarafından onaylandıysa da Alatciyan’ın komitelerle bağlantısı sebebiyle soruşturma geçirdiği bilinmektedir. Bu sebeple Bâbıâli’nin seçimi onaylamayacağı öngörülmüştür1867.
Bu sırada Sis Manastırı’ndaki iki piskopos kilise hukukunu çiğneyerek kendi verdikleri oylarla eski Haçin murahhasası Piskopos Hovhannes Kazanciyan’ı da Sis
1865 Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkir, Cilt: 4, s. 245. Ayrıca Abdurrahman Küçük, Ermeni Katoğikosluğu ve Meselesi, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XXVI, Sayı: I, Ankara, 1984, s. 743; Yıldız Tasnifi, Cilt III, s. 209-213; Hocaoğlu, Arşiv, s. 45-46.
1866 Avedis K. Sanjian, The Armenian Communities in Syria under Ottoman Dominion, Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1965, s. 237.
1867 Sanjian, s. 250.
495
Katogigosu seçmişlerdir. Ancak murahhasa vekili, Kazanciyan’ın Maraş’a gelerek ayin icra edeceğini haber alınca Halep vilayetine bunun Ermeni milleti tarafından kabul edilemeyeceğini bildirmiştir. Halep vilayetide 17 Ağustos 1895’te Dâhiliye Nezareti’ne durumu anlatan bir telgraf göndermiştir1868. Sadaret Makamı, patrikhanenin de konu ile alakalı şikâyette bulunması üzerine piskoposlara usul dışı olarak girişilen bu teşebbüsten vazgeçmelerinin ve bir süre Halep vilayetinde ikamet etmelerinin bildirilmesi yönünde karar almıştır1869.
Sis Manastırı piskoposları kendi adaylarının katogigos tayin edilmesi için çeşitli hamlelerde bulunmaktan da çekinmemişlerdir. Konu hakkında bazı ihbarları içeren bir varaka Dâhiliye Nezaretine gönderilince bu belgeyi gönderenlerin Sis piskoposları olma ihtimali de göz önüne alınmıştır. Dâhiliye ile Adliye ve Mezahib Nezaretleri imzasız olarak yapılan ihbarlara yönelik herhangi bir resmi işlem yapılamayacağı kararına varmış ve 28 Eylül 1895’te Sadaret Makamı’na da bilgilendirmişlerdir1870.
Ancak katogigosluk üzerinden başlayan iktidar mücadelesi bir türlü son bulmamıştır. 3 Mart 1896’da piskopos Kirakos ve Abraham tarafından Zabtiye Nezareti’ne bir varaka gönderilmiştir. Piskoposlar Kozan’da bulunan Yeniceli piskoposun ve başka Ermenilerin fesad hareketlerde bulunduklarını iddia etmişlerdir. İddialarına göre bahsi geçenler Zeytunlu Sergis oğlu Karabet’le mektuplaşıyorlardı. Ayrıca Sis’e de gönderildiğini iddia ettikleri fesad mektupların Kars’a bağlı Zülkadriye kaymakamlığında tutulduğunu ve mektupları bir vesile ile ortadan kaybetmek isteyen Nalbant oğlu Agop ve Kuyumcu oğlu Avadis’in kaymakamlığına gittiklerini ihbar ediyorlardı. Fesad hareketlerin içinde bulunduklarını iddia ettikleri birkaç ruhaninin ismini de vererek Sis Katogigosluğu’na münasip birinin tayinini istiyorlardı1871.
Adana vilayeti iddiaların ciddiyeti üzerine geniş çaplı bir tahkikat başlatmıştır. Yapılan araştırmada Sis’e gönderilirken ele geçirildiği ve Zülkadriye kaymakamlığında muhafaza edildiği iddia edilen mektupların aslı olmadığı gibi ehl-i fesad oldukları söylenen Nalbant oğlu Agop, Kuyumcu oğlu Avadis ve Şahinoğlu Karabet’in de komitelerle bir ilişkisi olmadığı ortaya çıkmıştır. Meselenin katogigos seçiminde
1868 BOA. DH. MKT. 422/54 lef 1, 17 Ağustos 1895.
1869 BOA. DH. MKT. 422/54 lef 3, 8 Ekim 1895.
1870 BOA. DH. MKT. 435/35, 28 Eylül 1895.
1871 BOA. DH. TMIK. M. 2/71 lef 1, 3 Mart 1896; lef 2, 21 Mart 1896.
496
piskoposlarla Kozan Ermeni muteberanı arasında meydana gelen ihtilaftan kaynaklandığı anlaşılarak netice 21 Mayıs 1896’da Dâhiliye Nezareti’ne bildirilmiştir1872.
Adana’da bulunan Ermeni kilisesinde de katogigosluk meselesi yüzünden arbede çıkmıştır. 2 Ocak 1897’de kilisede toplanan Ermeniler arasında yaşanan kavgayı buraya sevk edilen asker ve polis önlemiş, ahaliyi dağıtmışlardır1873.
Sis piskoposları tarafından katogigosluk makamına oturtulan, ancak İstanbul Patrikhanesi tarafından makamı gasp etmekle suçlanan Kazancıyan Efendi ise 1897 Mart’ında Osmanlı Hükûmeti tarafından görevden alınarak Beyrut’a gönderilmiştir.
Üç yıllık boşluğun ardından 1900 yılında alınan karar-ı mahsus gereğince Kiragos Bekmezciyan Efendi, Sis katogigosunu seçecek meclis azasını davet etmiş ve meclise riyaset etmek üzere yola çıkmıştır. Ancak İstanbul Ermeni Patrikhanesi tarafından seçime nezaret için memur tayin edilen Baha Bey’in refakatine verilen Sahak Efendi, patrikhanenin talimatı gereği riyaset ve davet vazifesinin kendisine ait olduğunu iddia etmiştir. Bu konuda bir ihtilaf yaşanması durumunda ne yapılması gerektiği 13 Mart 1900’de Adana vilayetinden Dâhiliye Nezareti’ne sorulmuştur1874.
Konunun Sadaret Makamı’na aksettirilmesinden sonra Adana vilayetine Kiragos Efendi’nin uzun zamandır katogigos vekilliği görevini yürüttüğü hatırlatılarak vazifenin kendisinde bulunduğu bildirilmiştir. Adana vilayeti ise 18 Mart 1900’de Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne bir şifre göndererek Sis Katogigosluğu’nun bu zamana kadar müstakil bir idare olduğu belirtilerek seçimlere patrikhanenin de müdahil olmak istediğine dikkat çekmiştir. Vilayet, İstanbul Patrikhanesi’nin nüfuz kazanma çabasında olduğunu ifade etmektedir1875. Dönemin patriği Mağakya Ormanyan Efendi ise bu iddiaları destekler şekilde 21 Mart 1900’de bir istifaname yazarak Adliye ve Mezahip Nezareti’ne göndermiştir1876.
Kilikya Meclis-i Umumisi tartışmanın sona ermesinden sonra 20 Ekim 1901’de Sahak Habayan başkanlığında toplanmıştır. Burada katogigosluk için altı aday belirlenmiştir. Osmanlı Hükûmeti bunların ikisini elemiştir. Meclis, 25 Kasım’da yeniden
1872 BOA. DH. TMIK. M. 2/71 lef 4, 21 Mayıs 1896.
1873 BOA. A.} MKT. MHM. 617/14 lef 4, 10 Ocak 1897.
1874 BOA. DH. MKT. 2320/67, 19 Mart 1900.
1875 BOA. Y. PRK. ZB. 25/4 lef 1, 18 Mart 1900.
1876 BOA. Y. PRK. ZB. 25/4 lef 2, 21 Mart 1900.
497
bir araya gelerek Georg Yeretsian’ı Kilikya Katogigosu seçmiştir. Ancak Yeretsian’ın asıl arzusu Kudüs Patriği olmaktır. Bu sebeple tüm ısrarlara rağmen katogigosluk makamından feragat edecektir1877.
Patrikhanenin Bâbıâli’den seçim için yeniden izin almasının ardından 12 Ekim 1902’de bir araya gelen meclis bu kez Sahak Habayan’ı oybirliği ile katogigos seçmiştir1878. Habayan’ın atanmasına kadar geçen sekiz yıllık boşlukta ise işler İstanbul Patrikhanesi vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Yani Sis Katogigosluğu kapı kethüdalığını yapmakla görevli olduğu iddia edilen İstanbul Patrikhanesi tarafından yönetilmiştir1879.
4.1.8. Kudüs Ermeni Patrikhanesi
Gregoryen Kilisesi’ne bağlı olarak varlığını sürdüren Kudüs Ermeni Patrikliği de zaman zaman çeşitli konularda anlaşmazlıkların yaşandığı bir yer olmuştur. Bu anlaşmazlıklardan biri Kudüs Ermeni Patriği Esayi Efendi1880 ile Cebrail Kirkor Efendi arasında meydana gelmiştir. Cebrail Kirkor Efendi 1886’da Maryakub Manastırı tasarrufunda bulunan bir arsanın kendisine ait olduğunu iddia ederek tarafına iadesini talep etmiştir1881. Cebrail Efendi, Esayi Efendi’den önceki patrik Ohannes Efendi zamanında arsanın satın alınmak istendiğini ancak kendisi bunu kabul etmeyince korkutularak arsaya el konulduğunu iddia etmektedir. Anlattığına göre Cebrail Efendi’nin İstanbul’da bulunduğu bir sırada arsa kanun dışı olarak Esayi Efendi’nin mülklerine kaydedilmiştir. Esayi Efendi aleyhine dava açtığında önce arsanın satın alınmaktan vazgeçildiği söylenmiş, sonradan ise arsanın Patrik Ohannes zamanında satın alındığı belirtilerek kendisine teslim edilmemiştir.
Bu iddialar üzerine tahkikat başlamış, Maryakub Manastırı’na vakfedilen arsayı Cebrail Kirkor Efendi’den satın alanların Salih Suphi, Ali Şehade, Mustafa Şehade, Şeyh
1877 Sanjian, s. 252-253.
1878 Sahak Habayan katogigos olduktan sonra Ecmiadzin Katogigosluğu ile ilişkileri düzeltmek için adımlar atacaktır. Bu doğrultuda resmi ayinlerde Hırımyan Mıgırdıç’ın adı anılarak ana kilise ile uzlaşma sinyali verilmiştir. Ayrıca Sahak Efendi tarafından hazırlanan ilk tamimde Ecmiadzin’den “ilk ve en mümtaz” katogigosluk olarak bahsedilmiştir. Sanjian, s. 253.
1879 Seyfeli, Ermeni Gatoğigosluğu, s. 123-126.
1880 Esayi Karabetyan Efendi 14 Ağustos 1864’te patrik seçilmiştir. 1885’te ölene kadar patriklik görevini sürdürmüş ve kendisinden sonra İstanbul Patriği Harutyun (Artin) Vehabedyan Kudüs Patriği seçilmiştir. Sanjian, s. 122, 130.
1881 BOA. ŞD. 2507/25 lef 2, 8 Haziran 1886.
498
Alhan, Abdüllah El-Atik, Halil İbrahim, Halil Ebu Ta’a ile kardeşleri Atiye ve Rıdvan olduğu tespit edilmiştir. Arsayı satanlardan sağ olanlara, ölenlerin ise mirasçılarına olayın aslı sorulduğunda bunların bir kısmı arsadaki hissenin kendilerine miras yoluyla intikal ettiğini belirterek Cebrail Kirkor’dan satın aldıklarını inkâr etmişlerdir. Bu kişiler arsayı 1860’ta Ermeni Patrikliği’ne sattıklarını da iddia etmektedir1882.
7 Nisan 1886’da davaya ilişkin bir değerlendirme yapılarak Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderilmiştir. Değerlendirmede Patrik Esayi Efendi’nin vefatından evvel vekili Karabet Efendi’ye arsanın Kirkor Efendi’ye teslim edilmesi gerektiğini belirtmişse de Maryakub Manastırı tarafından kullanılmakta olan arsanın merhum patriğin şahsi mazbatası ile Kirkor Efendi’ye tesliminin doğru olmayacağı ve arsanın Ermeni milletine ait olduğu belirtilmiştir1883. Netice olarak arsa Kudüs Patrikliği’nin mülkü olarak kalmıştır.
Esayi Efendi’nin ölümünden sonra yerine İstanbul Ermeni Patriği Vehabedyan Efendi seçilmiştir. İki patrikliği aynı anda yürütmektense ruhanisi olduğu Kudüs Patrikhanesi’ne dönmeyi tercih eden Vehabedyan Efendi döneminde zaman zaman tartışmalar yaşanmıştır. Bu dönemde Kudüs Ermeni Patrikhanesi’nde bir araya gelen Kudüs Ermeni Patriği Artin Vehabedyan Efendi, Sis Katogigosu Sahak Habayan Efendi ve İstanbul’dan sürgün edilerek buraya gönderilen eski İstanbul Patriği Matdeos İzmirliyan Efendi arasında anlaşmazlık yaşanmıştır. Bu anlaşmazlık ruhanilere de aksedince üç gün süren bir kavga başlamıştır. Artin Efendi’nin ilerleyen yaşından faydalanmak isteyen İzmirliyan buradaki nüfuzunu güçlendirmek çabasına girdiği için ruhaniler arasında yaşanan kavga yerini düşmanlık hislerine bırakmıştır1884. Yaşanan ihtilafın son bulmaması üzerine hasta olduğu da bilinen Patrik Artin Efendi görevinden istifa etmiştir1885. Ancak yaşananları takip eden Sadaret Makamı, Kudüs
1882 BOA. ŞD. 2505/9 lef 7, 27 Şubat 1886.
1883 BOA. ŞD. 2505/9 lef 6, 7 Nisan 1886. Artin Vehabedyan patrik seçildiğinde Kudüs Patrikhanesi’nde ciddi bir mali kriz yaşanmaktaydı. “Ekonomi ve finans konusunda doğal bir yeteneği olduğu” söylenen Patrik Artin Efendi göreve başladığında krizi çözmek için ciddi adımlar atmıştır. Bu adımlardan biri kişisel varlıklarını gayrimenkullere yatıran ruhanilerle alakalıydı. Patriğin yaptığı düzenlemeye göre ruhaniler yaşadıkları sürece bu varlıklarda tasarruf hakkına sahip olacaktı. Öldüklerinde tüm varlıkları patrikliğe devredilecekti. Patrik Efendi ruhanilerine örnek olmak için değeri 20 bin lira olarak tahmin edilen kendi mal varlığını henüz hayattayken hazineye tahsis etmiştir. Sanjian, s. 130-131.
1884 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 309.
1885 BOA. BEO. 2016/151158, 8 Mart 1903.
499
Murahhasalığı’na 8 Mart 1903’te gönderdiği şifre telgrafla komitelere sempatisi bilinen eski İstanbul patriği İzmirliyan’ın fesatlıklarına ya da firarına meydan bırakılmaması için önlem alınmasını bildirmiştir1886. Ayrıca Artin Efendi’nin sahip olduğu tecrübe ile faydalı işler yapan bir ruhani olması nedeniyle görevden ayrılmasının münasip olmayacağına ve görevde kalması için gerekli düzenlemenin yapılmasına karar verilmiştir. Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan İstanbul Ermeni Patriği Ormanyan Efendi ise ihtilafın asıl kaynağının manastırın mali işlerinden sorumlu Gevond adlı bir rahip olduğundan bahsederek meselenin nasihat vermek yoluyla kolaylıkla çözülebileceğini ifade etmiştir. İzmirliyan Efendi karışıklık çıkarmaya devam ederse Şam-ı Şerife nakledilmesine ve burada ikamet etmesine de karar verilmiştir1887.
Yine bu tarihlerde 90 yaşına yaklaşmış Patrik Artin Efendi’nin rahatsızlığı sebebiyle katılamadığı bir ayine İzmirliyan Efendi başkanlık etmiştir. Kudüs’e sürgün edilen ve hiçbir ruhani görevi olmayan eski patriğin bu hareketi Kudüs Mutasarrıflığı’nda memnuniyetsizliğe yol açmıştır. Artin Efendi konuyla alakalı olarak uyarılmıştır. İzmirliyan’ın burada nüfuz kazanma gayreti yeniden İstanbul patriği seçilene kadar devam edecektir1888.
Ruhaniler arasında iç meseleler yüzünden bir süreden beri devam eden ihtilaf ise 7 Şubat 1904 günü birbirleri üzerine hücum ederek darp olayları yaşanmasıyla kontrolden çıkmıştır. Papazlardan birinin gözünden yaralandığı olaylar dindirilemeyince bölgeye gönderilen askerler manastırın dışında konuşlanmıştır. Bu sırada Kudüs Patriği’de mutasarrıflığa müracaat ederek yardım talep etmek için girişimde bulunmak istemiştir. Ancak mutasarrıfın maiyetiyle birlikte Sincil karyesine gittiğini öğrenince manastıra dönmüştür. Patrik Efendi dönerken Kudüs Kumandanı Mirliva Rıfat Paşa’nın da manastıra gelmesini rica etmiştir. Paşa manastıra ulaştığında ortamı teskin ederek ihtilafı bir süreliğine bertaraf etmeyi başarmıştır1889.
Esasında Kudüs, XX. yüzyıl başlarında Gregoryen Ermenilerin özellikle maddi konularda en fazla ihtilaf yaşayıp üzerine tartışmalar yapılan kurumlarından olmuştur. Tartışmaların başlangıcını 1880’li yıllara kadar götürmek mümkündür. Zira Ormanyan
1886 BOA. BEO. 2016/151158, 8 Mart 1903.
1887 BOA. Y. A. HUS. 444/47, 19 Mart 1903.
1888 Güllü, İstanbul Ermeni, s. 309-310.
1889 BOA. Y. MTV. 255/187 lef 2, 7 Şubat 1904.
500
Efendi’nin yaşanan ihtilafın sebebi olarak gördüğü Gevond Maksudyan’ın yanı sıra Sahak Hapayian, George Eretsiyan, Gabriel Anusyan ve Vahan Agobyan’dan oluşan beş kişilik genç bir keşiş grubu bu yıllarda patrikhanenin yürütme ve genel kurulunun kontrolünü ele geçirmişlerdir. Ancak birbirine sıkı sıkıya bağlı oldukları iddia edilen keşişlerin arası kısa sürede bozulmuştur. Gevond Maksudyan’ın kardeşinin evlenerek Kudüs’e yerleşme plânlarıyla buraya gelmesi de tartışmaları iyice alevlenmiştir. Zira keşişlerin akrabalarının Kudüs’e gelmeleri kısıtlamaya tabidir. Gevond kısıtlamayı tanımayınca genel kurulun çoğunluğu kendisine karşı muhalefete geçmiştir. Gevond Maksudyan muhalefetin karşısında duramamış ve istifa ederek Beyrut’a gitmiştir. Ancak bu sıralarda patrikhane önemli bir mali krizin içindedir. Gevond Efendi bu sebeple görevine mali müdür sıfatıyla iade edilmiş ve piskoposluktaki yerini sağlamlaştırmıştır. 1905 yılına kadarda bu göreve devam etmiştir. Yalnız görevi esnasındaki çeşitli uygulamaları ve sonrasındaki bazı girişimleri yüzünden başlayan tartışmalar uzun süre devam etmiştir1890.
Gevond Efendi, Partik Artin’den oldukça farklı bir karakterdir. Görevde bulunduğu süre boyunca kişisel servetinin genişlemesi için çabalamıştır. Yalnızca patrikhanenin mali yönetiminin başında değil, aynı zamanda yürütme kurulunun başkanı ve daimî üyesiydi. Bu sebeple patriği birçok mali konudan habersiz bırakmayı başarmıştır. Gabriel Anusyan, Gevond Efendi’yi özellikle yeni inşaatları içeren 1893-1895 yılları arasındaki mali raporları açıklaması için baskı yaptıysa da ret cevabı alınca keşişlerin gözünde şüpheli bir duruma düşmüş ve yaşanan kriz 1902’de patlak vermiştir. 12 Haziran 1902’de yürütme kuruluna aza seçmek için yapılan toplantıda bulunan üyeler, Maksudyan mali raporları açıklayana kadar seçimi gerçekleştirmeyeceklerini beyan etmişlerdir. Seçimlerin aksaması sonucu Patrik Artin Efendi devreye girmişse de Gevond Efendi mali raporları yine açıklamamıştır. Bunun üzerine İstanbul Patriği Ormanyan Efendi krize müdahale etmek zorunda kalmıştır. Ormanyan Efendi, 1903’te mali raporların ve Maksudyan aleyhtarlarının bir kısmının İstanbul’a gönderilmesini istemiştir. Ancak Maksudyan destekçileri bunu engellemeye çalışmışlar ve muhalefeti bazı din adamlarının etkisinde kalarak devlete sadakatsizlik etmekle suçlamışlardır.
1890 Sanjian, s. 128-129.
501
Bunun ardından İstanbul Patrikhanesi Telliyan Efendi’yi Kudüs’e göndererek mali ve idari bir inceleme yapmıştır. Telliyan Efendi’nin Maksudyan’ın gizli mali ilişkilerini ortaya çıkarması üzerine İstanbul Patrikhanesi’nin iki üst düzey yetkilisi; Aslanyan Efendi ve Karabet Haçaduryan 1904 yılında inceleme yapmak üzere Kudüs’e gelmişlerdir. Patrik Artin görevlilerin gelmesinden sonra Gevond Maksudyan’dan bir kez daha mali raporları sunmasını istemiştir. Maksudyan yine ret cevabı verince görevden alınarak İstanbul’a gönderilmiştir. Bu arada hesapların incelenmesi 1907 yılında bitirilebilmiş ve Maksudyan’ın büyük miktarlarda paraları zimmetine geçirdiği anlaşılmıştır1891.
Gevond Efendi’nin mahkemesi Ermeni Milli Meclisi’ne bırakılmış olsa da davası bir türlü görülememiştir. Meşrutiyet’in ilanından sonra yeni bir meclisin teşkil edilmesine karar verilmiş ve Gevond Efendi’nin mahkemesinin görülmesi de gündeme gelmiştir. Bu gelişme sonrası hüküm giyeceğini anlayan sabık kasadar Kudüs’e giderek manastırda karışıklık çıkarmaya karar vermiştir. Manastır rahiplerinden Musa, Sadaret Makamı’na 11 Aralık 1908’de bir telgraf göndererek Gevond Efendi’nin Kudüs’e gelmek için eskiden beri kendisine her konuda müsaade ve himaye eden hükûmet tercümanı Beşare Efendi’den yardım aldığını iddia etmiştir. Rahip Musa Efendi’nin iddiasına göre Beşare Efendi Gevond’a yol göstererek ahalinin bir kısmına para dağıtılmasını sağlamış ve ruhanileri Musa Efendi aleyhine tahrik etmişti. Gevond Efendi’nin amacı manastır ruhanilerini görevlerini terk etmeye zorlamak ve yönetimi ele geçirmekti. Hatta tahrik ve teşviklere aldanan ahalinin bir kısmı manastırdaki rahiplerin üzerine saldırarak onları hayatları ile tehdit etmiş ve patrikhane kapısını kırmıştı. Patrik Efendi’nin Yafa’ya gittiği günlerde ise patrikhane ruhanileri darp edilerek patrikhaneden kovulmuşlardı. Bununla da yetinmeyen Gevond Efendi ve taraftarları patriğe meclisin yeniden teşkili hakkında bir takriri zorla imzalatıp manastırın yönetimini tamamen ele geçirmiş vaziyettelerdi. Musa Efendi kendisiyle birlikte arkadaşlarının da hayatları tehdit altında olduğu için hükûmete başvurarak tehlikenin kanun ve adalete uygun bir şekilde bertaraf edilmesini istirham ederken, Kudüs mutasarrıfına güvenlerinin kalmadığını da bildiriyordu1892.
1891 Sanjian, s. 131-133.
1892 BOA. DH. MKT. 2684/38 lef 1, 15 Aralık 1908.
502
Sadaret Makamı bu telgrafnameyi Dâhiliye Nezareti’ne havale ederek konuyla alakalı tahkikat yapılmasını istemiştir. Dâhiliye Nezareti ise konunun ayrıntısını Kudüs Mutasarrıflığı’na 15 Aralık 1908’de sorarak bilgi verilmesini talep etmiştir. Mutasarrıf, patrikhanede yaşanan ihtilafın sebebinin patrik ile ruhban heyeti arasında yaşanan bir anlaşmazlık olduğunu; patrikhanede başlayan ve cemaat içinde yayılan ihtilafın kurulan bir meclis ile bertaraf edildiğini bildirmiştir1893.
Murasarrıflık, Sadaret Makamı’na giden şikâyet telgrafının ise patrikhanede ortaya çıkan ihtilaftan memnun olmayan kasadar, kâtip ve iki rahip tarafından gönderildiğini öğrenmiştir. Mutasarrıf, kendisi hakkında ithamlar içeren bu telgrafta bahsedilen olayların esası olduğunu iddia ettiği bir tezkereyi 30 Aralık 1908’de Dâhiliye Nezareti’ne sunmuştur. Bu tezkerede telgrafı gönderen dört kişinin patrik nezdinde nüfuz kazanmak için çeşitli faaliyetlerde bulunduğu anlatılmaktadır. Patrik Efendi, vekili ve rahiplerden birkaçı Kudüs’ten sürülmeleri için etki altına alınmak istenmiş, bunun sonucunda da ihtilaf yaşanmıştı. Patrik, bu dört rahibin sebep oldukları tartışmaları fark edince yeni bir meclis akdedip ihtilafı bertaraf etmeyi başarmıştı. Böylece patrikhane ve manastır huzura kavuşmuştu. Görevlerine son verilen kasadar ve kâtip, patrikhane kasasının anahtarını ve defterlerini vermekten imtina edince kendilerine patrikhaneden birkaç kez tebligat yapılmıştı. Ancak bu kişiler kendilerine tebligat yapıldıkça İstanbul’a telgrafnameler göndermeye başlamışlardı. Beşare Efendi ise Umur-u Ecnebiye Müdürü olduğundan eskiden beri yaşanan ihtilafların bertaraf edilmesinde görevini layığı ile yerine getiren bir kişiydi1894.
Olayların çözüme kavuşmasının ardından Kudüs’te birkaç ay dinginlik yaşandıysa da patriklik Nisan ayında yeniden hükûmetin gündemine girmiştir. 4 Nisan 1909’da Yafa’dan Dâhiliye Nezareti’ne Merdaros Tütüncüyan, Haçik Miracyan ve Sinan Balaban imzalarıyla bir telgraf çekilerek patrikhanenin patriğin yaşlılığı sebebiyle üç kişi tarafından ele geçirildiği öne sürülmüştür. Anlatıldığına göre Karabet, Kigork ve Abraham adlı rahipler manastırda meydana gelen bir hırsızlık ve hesap meselesini kapatmak için ahaliden bazılarına silah dağıtmış ve manastırda bulunan bazı misafirleri darp etmişlerdir. Bunun üzerine İstanbul’a haber gönderen Sinan Balaban ve arkadaşları
1893 BOA. DH. MKT. 2692/27 lef 3, 19 Aralık 1908.
1894 BOA. DH. MKT. 2698/75, 30 Aralık 1908.
503
bahsi geçen rahip ve arkadaşlarının başka bir yere gönderilmezse daha kötü olayların yaşanacağını iddia ediyordu1895. Bunun üzerine Dâhiliye Nezareti, Kudüs Mutasarrıflığı’na bir telgraf göndererek olayla ilgili tahkikat yapılmasını istemiştir1896.
Kudüs’teki olayları yatıştırmak isteyen Osmanlı Hükûmeti ve İstanbul Patrikhanesi meselenin artık iyice yaşlanan patriğin görevine son verilerek buraya yeni patrik seçilene kadar bir vekil atanması yoluyla çözülebileceğine karar vermişlerdir. Böylece Edirne murahhasası serpiskopos Agobyan Tanil (Danyel) Efendi patrik vekili olmuştur. Tanil Efendi ve İstanbul Patrikhanesi Muhtelit Meclisi’nin Kudüs’le alakalı ilk kararı karışıklıkların sorumlularından Karabet, Sergis ve Abkar adlı rahiplerin Dersaadet’e gelmek üzere yola çıkmaları ve vazifelerini geçici olarak manastırdaki ruhbanlara bırakmaları olmuştur. Ancak bu üç rahip kararın 7 Eylül 1909’da kendilerine tebliğ edilmesine rağmen davete icabet etmemişlerdir1897. İstanbul Ermeni Patriği ile birlikte Meclis-i Ruhani ve Meclis-i Cismani imzalarıyla Kudüs Mutasarrıf Vekili Abdülrahim’e de bir telgrafname gönderilmiş ve İstanbul’a gelmelerine lüzum görülen üç rahibin zorla değil, rızalarıyla gelmeleri konusunun kendilerine anlatılması rica edilmiştir. Mutasarrıf vekili ise bu konuda nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini Dâhiliye Nezareti’ne sormuştur. Nezaret, rahiplerin ikna edilmelerinin münasip olduğunu, kendilerine herhangi bir cebir ya da şiddet uygulanmamasını, mezhep işleri ile alakalı konularda bitaraf kalınmasının en doğrusu olacağı cevabını vermiştir1898.
Ancak rahiplerin kendi rızaları ile İstanbul’a gitmeleri bir türlü sağlanamamıştır. Bu arada Tanil Efendi, 1909 yılının son ayında padişahın huzuruna çıkmış1899 ve Kudüs’e gitmek için hazırlıklara başlamıştır. Hâlâ Kudüs’te bulunan üç rahibin Tanil Efendi’nin varışında kargaşa çıkaracakları haber alınınca 22 Aralık 1909’da Sadaret Makamı’ndan Kudüs Mutasarrıflığı’na telgrafname gönderilerek papazların İstanbul’a gönderilmelerinin sağlanması yeniden istenmiştir1900.
Tanil Efendi’nin 27 Aralık 1909’da Yafa’ya ulaşması beklenirken, rahipler kendilerini manastıra kapatmış ve bir heyet-i mahsusa marifetiyle burada yaşananlarla
1895 BOA. DH. MKT. 2787/65 lef 1, 4 Nisan 1909.
1896 BOA. DH. MKT. 2787/65 lef 2, 6 Nisan 1909
1897 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 2, 23 Eylül 1909.
1898 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 1, 15 Eylül 1909.
1899 BOA. İ. HUS. 180/22, 8 Aralık 1909; BOA. BEO. 3674/275529, 9 Aralık 1909.
1900 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 8, 22 Aralık 1909.
504
alakalı tetkikat yapılmasını talep etmişlerdir. Mutasarrıflık, tüm telkin ve nasihatlere rağmen manastırdan çıkmayan ve Kudüs’ten ayrılmak istemeyen papazlara zor kullanmaktan başka yol kalmadığını düşünmüştür. Bu sebeple 24 Aralık 1909’da Dâhiliye Nezareti’nden patrik kaymakamı gelmeden bir karar verilmesini ve kendilerine tebligatta bulunulmasını istirham etmiştir1901.
Dâhiliye Nezareti’nden ertesi gün gönderilen şifrede manastırda bulunan rahiplere duyulan güvensizlik nedeniyle münasip bir vesile ile mahalli hükûmete götürülerek oradan İstanbul’a gönderilmeleri istenmiştir. Şayet manastırdan çıkmazlarsa ve cebir kullanmaktan başka çare kalmazsa da durumun muhakkak bildirilmesi istenmiştir1902.
Bu arada Agobyan Tanil Efendi Kudüs’e ulaşmış ve kendisini büyük bir kargaşanın ortasında bulmuş ve burada sanki bir misafir gibi karşılanmıştır. Üstelik vekil sıfatı kabul edilmediği gibi bazı uygunsuz hareketlere de maruz kalmıştır. Sabık Patrik Artin Vehabedyan Efendi ise kendisinin kayd-ı hayat şartı ile patriklik makamına getirildiğini, görevden alınması için geçerli bir sebep olmadığını, İstanbul Patrikhanesi’nin nizam ve yetki dışında tayin ettiği Tanil Efendi’nin tanınmaması gerektiğini beyan etmektedir. Papazlar da kendilerine defalarca tebligat ve nasihatte bulunulmasına rağmen İstanbul’a gitmeyi kabul etmemişlerdir1903.
Diğer taraftan Artin Efendi Dâhiliye Nezareti’ne bir telgraf çekerek Maryakup Manastırı’nda hırsızlık yapan ve ruhani sıfata yakışmayan rahiplerden şikâyette bulunmuştur. Artin Efendi, bu rahiplerin başı olan Matyos Katıkçıyan ve beraberindekilerin manastıra geri alınması için mahalli hükûmetin ısrar ettiğini ve manastırın muhasara altında olduğunu iddia etmiştir. Sayıları altı yüzden fazla olan ruhban ve misafirlerin aç biilaç kaldıklarını bildirerek muhasaranın hemen kaldırılmasını talebinde bulunmuştur1904. Artin Efendi, rahiplerin hırsızlıkları ortaya çıkınca manastır defterlerini ve önemli bir miktar parayı yanlarına alarak İstanbul’a firar ettiklerini; heyet-i ruhaniyeden ihraç edilen ve kayıtları silinen rahiplerin manastır mallarını ve paralarını yeniden gasp etmek için Yafa’ya gittiklerini bildirmiştir. Artin Efendi’ye göre Kudüs’e
1901 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 6, 24 Aralık 1909.
1902 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 5, 26 Aralık 1909.
1903 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 10, 9 Ocak 1910.
1904 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 10, 8 Şubat 1910.
505
dönmeyi plânlayan rahipler, cemaat ve ruhbanı galeyana getirebileceğinden şehre girişlerine engel olunması gerekmektedir1905.
Kudüs Ermeni cemaatinin bir kısmı sabık patrik Artin Efendi ve yandaşlarını desteklemekteydi. Bu destekçilerden eski muhtar Kigork Ohannesyan 30 Ocak 1910’da Dâhiliye Nezareti’ne bir telgraf göndererek İstanbul’dan gelen müdahaleden bıktıklarını ve manastır ruhbanlarından üç kişinin sürülmesinin sebebinin İstanbul Patrikhanesi olduğunu iddia etmiştir. Kigork, cemaat adına telgraf gönderdiğini bildirerek adalet ve tahkikat talep eden ruhbanların hüsn-ü haline şahit olduklarını, bu sebeple adalet dairesinde bir değerlendirme yapılmasını istediklerini beyan etmiştir1906.
Taraflar arasında yaşanan ihtilaf ne yapılırsa yapılsın bir türlü çözülememiştir. Agobyan Tanil Efendi, Artin Efendi’nin azledildiğini kabul etmemesi ve rahiplerin manastırı terk etmemesi üzerine mahalli hükûmete resmen yazılı başvuruda bulunmuş ve durumun çözülmesini talep etmiştir. Bunun üzerine manastır etrafına yeterli sayıda zabıta yerleştirilmesine ve içeriye girilerek rahiplerin manastırı hemen terk etmelerinin tebliğ edilmesine karar verilmiştir. Sabık patrik ve taraftarlarına da patrikhane kararına bir itirazları var ise patrikhaneye müracaat etmeleri bildirilecektir. Ayrıca olayın bir zabıt varakası tanzimi ile hazır bulunanlara ve Tanil Efendi’ye imza ettirilerek neticesinin bildirilmesi istenmiştir1907.
Kudüs Mutasarrıf Vekili Kumandan Abdurrahim 7 Şubat 1910’da gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra yeterli miktarda zabıta, nizamiye ve jandarma taburları binbaşıları, müddeiumumi muavini, belediye reisi, umur-u ecnebiye müdürü, meclis idare azasından bir kişi, Agobyan Tanil Efendi ve refakatindeki ruhban heyeti ile birlikte patrikhaneye gitmiştir. Burada kapının açılması için içeridekilere bir kez daha tebligat ve nasihatte bulunulduysa da kapı açılmamıştır. Patrikhanenin caddeye bakan duvarlarına, damlarına ve bu damların mazgallarına bazı şahısların yerleştirildiği tahkik edilince olayın bir isyan olduğu değerlendirilerek zabıtname ile kayıt altına alınmıştır. Patrikhanede Rus tebaasına mensup misafirlerlerinde bulunduğu anlaşılınca konsolosluğa müracaat edilerek bunların çıkarılması için uğraş verildiyse de başarılı olunamamıştır.
1905 BOA. DH. MUİ. 9-3/14 lef 7, 25 Aralık 1909.
1906 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 2, 30 Aralık 1910.
1907 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 1, 31 Ocak 1910.
506
Bunun üzerine patrikhane kapısının kırılmasından ve askerlerin duvarlardan atlayarak içeriye girmesinden başka çare kalmadığı düşünülmüştür. Tanil Efendi’nin yazılı başvurusunun olması ve patrikhanenin abluka altında bulunmasından dolayı Dâhiliye Nezareti’ne “gayet müstacil” kodu ile başvurulmuş ve irade buyurulması istirham edilmiştir1908.
Yaşananlardan rahatsız olan Kudüs Ermeni cemaati ise seçtikleri temsilciler aracılığı ile Dâhiliye Nezareti’ne bir telgrafname göndererek olayın kendi tarafları lehine sonuçlanması gayretine girmişlerdir. Agobyan Tanil Efendi taraftarları manastırdaki asi rahiplerin güç kullanılarak içeriden çıkarılmasını talep ederken1909, sabık patrik Artin taraftarları manastırlarının muhasara altında bulunduğunu iddia ederek gereğinin yapılmasını istemişlerdir1910.
Olayları dikkatle takip eden Sadaret Makamı 12 Şubat 1910’da Dâhiliye ile Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderdiği tezkerede manastırda misafirlerden başka birçok rahip ve rahip mülazımları bulunduğundan manastıra girilmemesini istemiştir. Bunun yerine manastırın yeterli sayıda zabıta ile kuşatılmasını dışarıdan herhangi bir kişi ya da yiyecek-içecek sokulmasının engelenmesini bildirmiştir. Manastırda bulunan misafirler dışarı çıkmak isterse müsaade edilecek ancak tekrar içeriye girmelerine mani olunacaktır. Ayrıca rahiplerin hareketleri hükûmetin emirlerine fiilen muhalefet anlamına geldiğinden itaat ederek manastırı terk etmedikleri takdirde haklarında “icraat-ı hükûmete karşı sar-ı nüfûz ve kuvve-i müessire ika eyleyenler” için ceza kanununda bulunan hükmün tatbiki için mahalli müddeiumumi muavinliğine tebliğde bulunulmasına ve durumun adliye tarafından da takip edilmesine karar verilmiştir1911.
Rahipler, Sadaret’ten gelen emirlerin tatbiki neticesinde manastırdan çıkarak teslim olmuşlardır. Yafa’ya sevk edilen rahiplerin buradan Beyrut yoluyla hareket edecek ilk vapura bindirilerek İstanbul’a gönderilmelerine karar verilmiştir. Mesele nihayet
1908 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 6, 7 Şubat 1910.
1909 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 9, 9 Şubat 1910; İhsan Satış, “Kudüs’te Ermeniler”, Filistin Araştırmaları Dergisi (FİAD), Sayı: 1, Konya 2017, http://filistin.org/tr/download/issue-full-file/30430, (10.10.2018), (Kudüs’te Ermeniler), s. 24.
1910 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 8, 8 Şubat 1910; Satış, Kudüs’te Ermeniler, s. 24
1911 BOA. BEO. 3701/277558, 12 Şubat 1910; BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 3, 12 Şubat 1910.
507
çözüme kavuşunca Agobyan Tanil Efendi, beraberindeki ruhaniler ve sivil memurlar Osmanlı Hükûmeti’ne teşekkürlerini sunmuşlardır1912.
4.1.9. Ma’muretü’l-Aziz Vilayeti
Mıgırdıç ve Ohannes adlı keşişler 1887 yılında Ma’muretü’l-Aziz vilayetinden Osmanlı hükûmetine bir ihbar telgrafı çekmişlerdir. İddialarına göre vilayette bulunan bir piskopos, manastırların ambarından mahalli hükûmet marifetiyle zahire almaktadır. Durumun Ermeni Patrikhanesi’ne de sorularak üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Patrikhane’nin 6 Aralık 1887’de Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği takrire göre keşişleri telgrafın çekilmesi için teşvik eden kişi Bedros adlı bir rahiptir. Aynı zamanda murahhasa olan Bedros, görevinden patrikhane tarafından azledilmiş ve iki kez de İstanbul’a çağrılmıştı. Azilden sonra boşalan murahhasalık makamı Ermeniler arasında anlaşmazlık yaşanmasına sebep olmuştu. Ambardan zahire aldığı ihbar edilen piskopos bu anlaşmazlığı gidermek üzere Ma’muretü’l-Aziz vilayetine gönderilmişti. Bedros bu piskoposa iftira atarak, zahirenin murahhashaneye nakli konusunda mesele çıkarmaya ve murahhasalık seçiminin ertelenmesine çabalıyordu. Olayın aydınlığa kavuşmasından sonra patrikhane yaşanan tatsızlıkla alakalı olarak adım atarak iftiraya uğrayan piskoposuna önce murahhasa seçiminin tamamlanmasını sonra da rahibin buradan gönderilmesini tebliğ ederek meseleyi çözmüştür1913.
Ma’mûretü’l-Aziz Ermeni murahhasası Hasrof Efendi’de 1906 yılında cemaati ile sorunlar yaşamıştır. Murahhasa ihtilaf sebebiyle murahhashaneden çıkarılacağını fark edince Keban ve Eğin kazalarını dolaşmaya gideceğini söylerek ortadan kaybolmuştur. Vilayet, murahhashane ruhani meclisi ikinci başkanından, Hasrof Efendi’nin bulunarak yeniden görevine başlamasının sağlanmasını istemiştir. Ayrıca murahhasanın Ermeni cemaatinin saldırısına uğramaması için gerekli tedbir alınması sağlanarak mesele çözülmüştür1914.
1912 BOA. DH. MUİ. 60/63 lef 11, 14 Şubat 1910; Satış, Kudüs’te Ermeniler, s. 24
1913 BOA. DH. MKT. 1496/79, 25 Mart 1886.
1914 BOA. DH. MKT. 1284/59, 24 Ağustos 1906.
508
4.1.10. Tokat Murahasalığı
Tokat’ta boş vaziyette olan murahhasalık vazifesi Ermeniler arasında anlaşmazlığa sebep olmuştur. Bazı Ermeniler, Sahak adlı rahibin murahhasa seçilmesi üzerine bu kişinin müfsid ve muzır bir kişi olduğunu ve kanun dışı bir şekilde seçildiğini iddia etmişlerdir. Sivas valisi de kendileri gibi düşündüğünden 28 Mart 1888’de Sadaret Makamı’na “mahremane” bir telgraf göndererek bu iddiayı ortaya atanların Osmanlı Devleti taraftarı sadık Ermeniler olduklarını bildirmiştir. Vali, Sahak hangi takıma mensup olursa olsun kendisini istemeyenlerin sayısının isteyenlerden fazla olduğunu belirterek Tokat’ta kalmasının zaten ikiye ayrılmış vaziyette olan Ermeniler arasındaki kavga ve ayrılığın devamına sebep olacağına dikkat çekmiş ve ne yapılması gerektiğini sormuştur1915.
Bunun üzerine Sadaret Makamı’nın emriyle konunun çözüme kavuşturulması için tahkikat başlatılmıştır. Vilayet tarafından başlatılan tahkikat hızla neticelendirilerek sonucu 17 Mart 1888’de arz edilmiştir. Vilayetin edindiği bilgiye göre Tokat’ta yaşayan Ermenilerin kurduğu Feda-yı Nefs1916 adlı gizli fesad cemiyeti mensuplarının bazıları tutuklanmışlardı. Evlerinde bulunan ve üzerlerinde ele geçirilen evraklar ise tercümelerinin yapılması için Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderilmişti. Bu kişiler bir süre tutuklu kaldıktan sonra bazıları mahkemeye çıkmalarına gerek olmadığı gerekçesiyle salıverilmiş, bazıları ise mahkemeleri görüldükten sonra cezalarını çekerek tahliye edilmişlerdi. Ancak bu kararlar Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderilen evrakların iadesinden önce verildiğinden evrakların tekrar tahkiki neticesinde tahliye edilen iki kişiden biri yeniden tutuklanmıştı. Bu olaydan sonra Tokat Ermenileri iki ayrı gruba ayrılmıştı. Bu gruplardan biri Feda-yı Nefs taraftarlarından diğeri ise cemiyeti hükûmete ihbar etmekle suçlanan ve kabahatli görülen kişilerden oluşuyordu. Önceki murahhasa vekili, kabahatli görülen taraftan olduğu gerekçesi ile buradan sürülmüştü. Yerine ise Sahak Efendi tayin edilmişti. Ve şimdi fesad olmakla itham edilmekteydi. Sahak Efendi’nin göreve başlamasının yaşanan gerilimin yeniden alevleneceğini düşünen sadık Ermeniler mahalli hükûmet, Bâbıâli ve patrikhaneye istidalar göndererek durumu izah
1915 BOA. A.} MKT. MHM. 496/60, 28 Mart 1888.
1916 Feda-yı Nefs, Tokat’ta yapılanan ilk Ermeni örgütüdür. Kurucusu ise burada bir süre öğretmenlik yapan Mıgırdıç Portakalyan’dır. Aykun, Ermeni Olaylarında, s. 57.
509
etmeye çalışmışlardı. Bunun ardından Sahak’ın memuriyetini tasdik ettirmeye çalışan ve kilise ayininde dua ettirmek girişiminde bulunanlarla kavgaya tutuşmuşlardı. Kavga sırasında edebe aykırı davrananlar adli makamlara teslim edilmişti. Rahip Sahak Efendi ve taraftarları ise aleyhlerinde olan iki rahibi Tokat’tan sürünce, kalabalık bir grup hükûmet konağına gelerek yazılı şikâyette bulunmuştu1917. Olay bundan ibaretti.
Rahip Sahak Efendi tüm bunların ardından kendisi yüzünden yaşanan anlaşmazlığın daha da büyümemesi için Tokat’tan ayrılmaya karar vermiştir1918. Tokat kilise cemiyeti vekili adına Narlıyan Efendi ve arkadaşları da İstanbul’a bir telgraf göndererek bahsi geçen rahibin çoğunluğun oyunu almadan bazı kimseler tarafından buraya tayin edildiğini bildirmiştir. Bunun üzerine Ermeni Patrikhanesi rahip Sahak’a İstanbul’a dönmesini bildirmiş ve kendisi de hazırlıklarını tamamladığından bunu kabul etmiştir1919. Böylece taraflar arasındaki anlaşmazlık çözüme kavuşturulmuştur. Murahhasa Sahak Efendi, şehirdeki gerginliğin yatışmasının ardından Tokat’a dönerek memuriyete resmen başlamıştır1920.
4.1.11. Bayburt Kazası
Bayburt’ta Ermeni kilisesi görevlisi olarak bulunan papaz Mikail nikâh kıyabilmesi için papaz Kirkor’a izinname vermiştir. Kilise hukukuna göre böyle bir izin verme hakkına sahip olmayan Mikail’in Palur karyesine, Kirkor’un ise Kapuz manastırına gönderilmeleri gündeme gelmiştir. Bayburt murahhasalığı konu ile alakalı olarak Osmanlı Hükûmeti’ni de bilgilendirerek gereğini istirham etmiştir. Devlet herhangi bir haksızlık yapmak istemediğinden 5 Kasım 1890’da aldığı kararla öncelikli olarak konunun derinlemesine tahkik edilerek murahhasanın hâl ve hareketlerinin tetkik edilmesine ve papazların gerçekten murahhasa hukukuna tecavüz edip etmediklerine dair incelemelerin tamamlanmasına karar vermiştir1921.
1917 BOA. A.} MKT. MHM. 496/44, 18 Mart 1888.
1918 BOA. DH. MKT. 1572/38, 25 Eylül 1888.
1919 BOA. DH. MKT. 1549/94, 3 Ekim 1888.
1920 BOA. DH. MKT. 1570/48, 2 Aralık 1888.
1921 BOA. DH. MKT. 1773/51, 20 Ekim 1890; BOA. DH. MKT. 1778/104, 5 Kasım 1890.
510
4.1.12. Adana Eski Murahhasası Mıgırdıç Efendi ve Ermeni Muteberan
Eski Adana Murahhasası Piskopos Mıgırdıç ile Ermeni muteberan arasında da bir ihtilaf yaşanmıştır. Söz konusu ihtilafın sebebi Mıgırdıç Efendi’nin Tarsus kazasındaki Ermeni cemaati arasına nifak soktuğu iddiasıdır. Ermeni muteberan Mıgırdıç Efendi’nin yöreden sürülmesi için istirhamda bulunmak için Bâbıâli’ye telgraf çekince piskoposun müfsidliğe devam edemeyeceği bir mahale gönderilmesi hususunda irade çıkmıştır. İrade, Kilikya Katogigosu tarafından Mıgırdıç Efendi’ye tebliğ edilmiştir. Ancak piskopos bu ithamları kabul edemeyeceğini ve bahsi geçen Ermeni muteberanı ile görülecek bir mahkemede doğruların ortaya çıkarılmasını istediğini beyan etmiştir. Mıgırdıç Efendi, devlete sadık olduğu halde namusunun bu şekilde lekenmesi yerine mahkeme neticesine uygun olarak suçlu kim ise cezalandırılmasını istemiştir. Daha önce de hakkında çeşitli ithamlar olan piskopos, Adana Valisi Sırrı Paşa’nın yaptığı bir tahkikat neticesinde suçsuz bulunmuş ve memuriyete devam etmişti. Katogigosluk da kendisi hakkında tahkikat yapmış ve Mıgırdıç Efendi bir kez daha temize çıkmıştır. Bunun ardından Sis Manastırı’nda görevlendirilmiştir. Kilikya Katogigosu 22 Mart 1892’de Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderdiği şukkada piskoposun yaşananları bir de mahkemeye taşımak arzusunda olduğunu bildirmiştir1922.
Adliye ve Mezahip Nazırı 17 Mayıs 1892’de konuyu ve katogigosluğun şukkasını Sadaret Makamı’na arz etmiştir1923. Sadaret Makamı da incelemelerini tamamlayarak 21 Mayıs 1892’de Adana vilayetinden konu ile alakalı mütalaasını istemiştir1924.
Bir taraftan da piskopos Mıgırdıç’la alakalı ayrıntılı tahkikata devam edilmiştir. Piskoposun 9 Ağustos 1892’de Londra ve Marsilya komitesinden gönderilen ve gammazlara nasıl muamele edilmesi gerektiğinin de anlatıldığı muzır bir mektup aldığı anlaşılınca Ermeni muteberanının haklı olduğu ortaya çıkmıştır1925. Bunun üzerine o esnada Ankara’da bulunan Piskopos Mıgırdıç Vehabedyan’ın İstanbul’a gönderilmesine karar verilmiştir. Ancak piskoposun firar etmesi ihtimali de göz önünde bulundurularak
1922 BOA. BEO. 9/631 lef 6, 22 Mart 1892.
1923 BOA. BEO. 9/631 lef 5, 17 Mayıs 1892.
1924 BOA. BEO. 9/631 lef 1, 21 Mayıs 1892.
1925 BOA. A.} MKT. MHM. 696/15 lef 2, 9 Ağustos 1892; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 56-58; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 28, Belge No: 42, İstanbul, 1991; Eyicil, Maraş’ta Ermeni, s. 178-182.
511
1893 yılı aralık ayında Alişan adlı bir polisin nezaretinde trenle İstanbul’a hareket etmesi sağlanmıştır1926.
Ayrıca Piskopos Mıgırdıç’ın Ankara’da bulunduğu sürede fesad cemiyeti reisliği yaptığı ve çevresini fesad hareketler için teşvik ettiği de anlaşılmıştır. Bu sebeple Kudüs’te münasip bir manastırda ikamet ettirilmesi ve burada bulunduğu süre boyunca sürekli olarak gözetim altında bulundurulmasına karar verilmiştir1927. Alınan karar 11 Ocak 1894’te Kudüs Katogigosluğu’na bildirilerek gereğinin yapılması istenmiştir1928. 1895 yılına kadar burada yaşayan Mıgırdıç Efendi aftan istifade ederek İstanbul’a dönmüştür. Burada patrikhane tarafından bir kilise azalığına tayin edilerek hayatını sürdürmüştür1929.
1926 BOA. BEO. 329/24601 lef 1, 18 Aralık 1893.
1927 BOA. A.} MKT. MHM. 695/2 lef 2, 6 Ocak 1894; BOA. ZB. 443/19, 2 Ocak 1894.
1928 BOA. A.} MKT. MHM. 695/2 lef 1, 11 Ocak 1894.
1929 BOA. Y. A. HUS. 323/54 lef 1, 1 Nisan 1895; BOA DH. TMIK. M. 42/80 lef 1, 10 Kasım 1897. Piskopos fesad hareketlerden yine de uzakta duramamıştır. Londra ve Marsilya komiteleri Mıgırdıç Efendi’ye 1895 yılında ihtilal fikriyle bir mektup daha göndermiştir. Mektupta şunlar yazmaktadır:
“Komite, muhbirlere karşı gerekli talimatlarla Türkiye’deki diğer komitelerin başkanlarıyla ilgili talimatları daha evvel size iletmişti. Bunlar arasındaki koordinasyonu en üst seviyede temin ederek daima size uygun davranmalarına itina gösteriniz. Birlikten kuvvet doğar.
Gerek nihilist gerek panislavist ya da Avrupa’daki diğer ihtilalci komitelerin, binlerce insanın silahlanması için gerekli olan malzemeleri hizmetinize sunmuş olduklarını öğrendik ki, bu da hedefine ulaşmıştır. Siz, aracıları Adana, Payas ve Maraş’a gönderiniz ve yalnızca telgraf emrini bekleyiniz: Ülkeyi ihtilale ve ateşe vermek için ölülerimize dua ediniz.
Telgraf tellerini keserek, hükümete ait binaları yakarak, memurları öldürerek, kamu mallarını yağmalayarak, mahkûmları kaçırarak ve silahları ele geçirerek ihtilali başlatmak lazımdır. Ancak vilayetin üst seviyedeki memurları nezdinde en küçük bir şüphe uyandırmamak için ihtiyatı elden bırakmamak lazımdır. Onların dostluk ve güvenini kazanmak için yalandan sevgi, şefkat, rüşvet, ikiyüzlülük gibi akla gelebilecek her türlü yola başvurunuz.
Saflarımızı genişletmek için her ülkenin komiteleri; Kürt, Çerkes, Arap, Arnavut ya da Müslüman köylü kılığında çok sayıda yandaş gönderdiler. Davamızda başarılı olmak için merkez komite; Çarın, İngiltere Kraliçesinin, Fransa Cumhurbaşkanının ve İtalya Kralının resmî desteğini elde etmiştir. Korkacak bir durum yok, bütün dünya bizimle birliktedir. Halkın bütün kesimlerinin görüş ve düşüncelerine göre sansasyonel haberlerle coşturarak onları hükümete karşı kışkırtmaya devam ediniz. Yüz civarında Harput Ermenisi sağ salim Amerika’ya vardılar. Göç etmek isteyenler, hükümetin denetiminden kurtulmak için Yunan gemici tayfası kılığına girsinler.
Çocukları iyi okutunuz ve onları Müslüman okullarına bırakmayınız, çünkü iki genç arasında kurulacak kontak, sevgi ve şefkat doğurabilir. Ne pahasına olursa olsun bundan kaçınmak lazımdır.
Bizi garnizon seviyesindeki birliklerin sayısından haberdar ediniz ve ülkenin topografik haritasını gönderiniz.
Rusya ve Fransa Doğu’da üçüncü bir savaşa katılmak için birleştiler; bu, bizim kurtuluşumuzun başlangıcı olacaktır. Rusya ve İngiltere, Ermeni meselesine farklı siyasi görüşlerle bakıyorlar ve dolayısıyla Türkiye’de pek bilinmeyen bir siyasi tarzla Ermeni davasına hizmet ediyorlar. Ermenistan; şimdi Rusya için yeni bir Bulgaristan, İngiltere için yeni bir Mısır, Fransa için yeni bir Cezayir ya da yeni bir Tunus durumundadır.” BOA. HR. SYS. 2788/23, 20 Mart 1895; Ermeni-Fransız İlişkileri, Cilt: I, s. 43-44.
512
4.1.13. Beyoğlu Kilisesi
Osmanlı Devleti aldığı ihbarları da değerlendirerek Ermenilerin arasında yaşanabilecek ihtilafları engelleme gayretinde olmuştur. Beyoğlu Ermeni kilisesine 1893 yılında yeni bir rahip tayin edilmiştir. Ancak devlet, 26 Kasım 1893’te papaza muhalefet ve müdahale edileceği haberini almıştır. Müdahaleyi yapacak olansa papaz Mıgıryan ve taraftarlarıdır. Bunun üzerine tedbir alınarak yaşanabilecek bir tatsızlığın önüne geçilmiştir1930.
4.1.14. Halep Murahhasalığı
İstanbul Ermeni Patrikliği ve Sis Katogigosu arasında yaşanan üstünlük mücadelesi 1894 yılı ocak ayında Halep’te kendini göstermiştir. Halep’teki Ermenilerin işlerinin yürütülmesi için boş olan murahasalığa yeni bir papaz tayin edilmesi gündeme gelmiştir. Bunun üzerinde İstanbul Patrikhanesi, Dermatyos adlı rahibi buraya murahhasa tayin ederek ruhani işlerin vekâlet yoluyla yürütülmesini sağlamıştır. Ancak Sis Katogigosluğu da Derdiros adlı bir rahibi buraya murahhasa tayin etmiştir. Bu rahip de diğeri gibi işlere vekâlet etmeye başlayınca murahhasalık iki başlı bir duruma gelmiştir. Murahhasanın kim olacağı sorunu bir türlü çözülemeyince mesele Osmanlı Hükûmeti’ne yansımıştır. Duruma müdahale etmek zorunda kalan Bâbıâli, murahhasa tayin işinin İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı olduğunu hatırlatarak rahip Dermatyos’un Halep’e asaleten atanarak sorunun çözülmesini istemiştir. Böylece katogigosluğun nüfuzunun genişlemesinin önüne geçilmiştir1931.
4.1.15. Karahisar-ı Sahip Murahasası ve Ahali Arasındaki İhtilaf
Karahisarı-ı Sahip Ermenileri ve murahhasa Bogos Efendi arasında maddi bir sorun yaşanmıştır. Burada yaşayan Ermeniler murahhashaneye mektep masrafı adı altında senelik yirmi bin guruş ödemektedirler. Ancak bir süre sonra meblağın yüksekliği sebebiyle ödeme yapmak istememişlerdir1932. Cemaat, murahhasa ile bir türlü anlaşma sağlayamayınca patrikhaneye başvurmuştur. Bununla da yetinmeyerek 2 Nisan 1895’te
1930 BOA. Y. PRK. ZB. 12/61, 25 Kasım 1893.
1931 BOA. BEO. 347/25973, 21 Ocak 1894.
1932 BOA. A.} MKT. MHM. 696/20 lef 6, 4 Nisan 1895.
513
kendilerine destek veren papazlarla birlikte kilise çevresinde toplanmışlardır. Mutasarrıflık, durumu haber almaz harekete geçmiş ve kalabalık, murahhasa korkusundan dışarıya çıkamaz bir hale gelmişken dağıtılmıştır1933.
Olaydan iki gün sonra mahalli hükûmete başvuran birkaç Ermeni, Paskalya günü kiliseye toplanacak ahalinin murahhasaya zarar verme ihtimali olduğunu haber vermiştir. Bunun üzerine Bogos Efendi’ye Kütahya’ya gitmesi ihtar edilmiştir. Murahhasa ise patrikhaneden olayı tetkik için bir memur görevlendirildiğini söyleyerek Karahisar’da kalmak istemiştir. Ancak Hüdavendigâr vilayeti valisi Münir Paşa kendisinin burada kalmasının olayların devamına sebep olabileceğini düşünmektedir. Bu sebeple murahhasanın Kütahya’ya gönderilmesi için patrikhaneye tebligatta bulunulmasına karar vermiş ve durumu Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bildirmiştir1934.
Adliye ve Mezahip Nezareti yaşananları Sadaret Makamı’na bildirince murahhasanın Kütahya’ya gönderilmesine ve burada herhangi bir uygunsuzluk çıkarmaması hususunda tembihlenmesine karar verilmiştir. Alınan karar 6 Nisan 1895’te Hüdavendigâr vilayetine de bildirilmiştir1935. Bunun üzerine Bogos Efendi hemen aynı gün Kütahya’ya gönderilmiştir1936.
4.1.16. Yozgat Kilisesi’nde Rahipler İhtilafı
Yozgat, pek çok Ermeni sakini olan bir şehir olduğundan burada çeşitli konularda anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Komiteler ve ayrılıkçı hareketleri desteklediği bilinen ruhaniler zaman zaman şehri Ermeni ahali için yaşanmaz bir hale getirmiştir. Yalnızca sıradan Ermeni ahali değil, sadık tebaadan olan ruhaniler de sorunlar yaşamıştır. Bu ruhaniler meslektaşları olan ayrılıkçı ruhaniler yüzünden zor günler geçirmiştir.
Yozgat, 1900’lü yıllarda artık neredeyse tamamen komitelerin ve ayrılıkçı ruhanilerin etkisi altında bulunuyordu. Burada yaşayan Sahak adlı rahip ise devlete sadakati bilinen bir kişidir. Şehirde rahiplik vazifesini yürütenlerden bir diğeri ise Gayunet’tir. Rahip Gayunet, devlet aleyhtarı söylemleri ile tanınan ve ahali içindeki bazı
1933 BOA. A.} MKT. MHM. 696/20 lef 1, 4 Nisan 1895.
1934 BOA. A.} MKT. MHM. 696/20 lef 5, 4 Nisan 1895.
1935 BOA. A.} MKT. MHM. 696/20 lef 3, 6 Nisan 1895.
1936 BOA. A.} MKT. MHM. 696/20 lef 7, 8 Nisan 1895.
514
Ermeniler tarafından da desteklenen bir kişiydi1937. Gayunet, daha önce hükûmete yaptığı bir müracaatla dikkatleri üzerine çekmişti. Rahip, Ermenilere ait üç okuldan ikisinin kilise dışında, birinin ise kilise dâhilinde eğitim verdiğini söyleyerek kalan iki kilisenin de kilise kontrolüne verilmesini talep etmişti1938. Ayrıca Cismani Meclisi ele geçirmek için azaları tehdit ederek görevlerinden uzaklaştırmış ve kendi yandaşlarını buraya seçtirmişti1939. Gayunet’in bu hareketlerine bir de kilisede sözlü propaganda yaparak devleti kötülemesi eklenince Sahak kendisini hükûmete ihbar etmiştir. Ancak Sahak’ın ihbarda bulunduğu haber alınınca Gayunet taraftarı Ermeniler galeyana gelmiş ve 16 Kasım 1902’de papazın kilisede ayin icra etmesini engelleyerek Sahak’ı itmişlerdir1940.
Ermenilerin sinirlenmesinin asıl sebebi Sahak’ın ihbarı üzerine Gayunet hakkında tahkikat başlatılmasıdır. Üstelik yalnızca Gayunet değil, çevresi de dikkatle incelenmeye başlanmıştır. Bu sayede Gayunet’in arkadaşı Mıgırdıç’ın dört yıl önce Kayseri’ye bağlı Germir karyesinden Yozgat’a geldiği, ruhani olmamasına rağmen cemaat tarafından papaz olarak kabul edildiği ve çalışmaya başladığı anlaşılmıştır. Şehirde sahte papazlık yapan Mıgırdıç esasında cemaat mensubu kadınları, devlete sadakat ibrazında bulunmuş ailelere karşı kışkırtmak için çalışıyordu. Bu gerçeğin ortaya çıkması üzerine Mıgırdıç’ın dosyası, Sahak’a saldırıp tehdit edenlerin dosyası birleştirilerek bu şekilde takip edilmesine karar verilmiştir. Ancak yaşananlara şahit olan ya da hakarete maruz kalan pek çok Ermeni “erbab-ı müfsideden dava ederseniz asarız keseriz” yolunda bazı tehditler aldığından konuşmaktan imtina etmiştir. Gizli olarak bazı beyan ve ihbarlar veriliyordu ancak resmi olarak hiçbir şahit ya da delil elde edilememiştir. Haliyle şüphelilerin hepsi kendi haline bırakılmıştır1941.
Tahkikat neticesinde Sahak’a yapılan saldırının kendi “umur-u mezhebiyeleri” ile alakalı gibi görünmüş olmasına rağmen asıl sebebin, Gayunet’i ihbar etmesi ve cismani meclisin ayrılıkçılar tarafından ele geçirilme arzusu olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Zira Gayunet ve Mıgırdıç’ın etkisinde kalarak devlet aleyhtarı olan Ermeniler mecliste çoğunluğu sağlayarak kendilerini korumaya almak istemişlerdir1942.
1937 BOA. DH. ŞFR. 297/61, 20 Kasım 1902.
1938 BOA. Y. PRK. UM. 52/29, 30 Ekim 1900; Karaca, Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, s.180.
1939 BOA. Y. MTV. 230/110, 28 Mayıs 1892; Karaca, Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, s. 181.
1940 BOA. DH. ŞFR. 297/61, 20 Kasım 1902.
1941 BOA. DH. ŞFR. 297/83, 23 Kasım 1902.
1942 BOA. DH. ŞFR. 298/49, 2 Aralık 1902.
515
4.1.17. Artin Sumyan Olayı
Amasya Ermeni murahhasası, Yağlı oğlu Artin Sumyan’ı papazlık vazifesine tayin etmişti. Ancak Ermeni ahalisinden bazı kimseler Artin Sumyan’ın bu vazifeye getirilmesini istememiştir. Sumyan’ı tehdit ederek engelleyebileceklerini düşünmüşler ve üzerini mühürledikleri toplam 18 imzalı bir mektubu Artin’e göndererek tehdit etmişlerdir. Amasya mutasarrıfı da tehdit mektubundan haberdar olmuş ve Artin’in papazlık unvanını alacağı ruhani ayinde herhangi bir olumsuzluk yaşanması ihtimaline karşı önlem almıştır. Artin Sumyan bunun ardından, 26 Temmuz 1903’te Suadiye mahallesindeki kilisede törenle Karabet adını almış ve ayin olaysız tamamlanmıştır. Öte yandan söz konusu tehdit varakalarını yazan kişi ile kullanılan mührü bulmak amacıyla tahkikata başlanmıştır. Sivas Valisi Reşid Paşa, 3 Ağustos 1903’te Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği telgrafla Amasya’da herhangi bir cemiyet kurulmuş olması ihtimalinin pek mümkün olmadığını ancak buna rağmen detaylı bir tahkikat yapıldığını bildirmiştir. Tahkikat neticesinde olayla alakalı olduğundan şüphelenilen beş kişi taht-ı tevkife alınmış ve Artin Sumyan olayı kapanmıştır1943.
4.1.18. Erzurum Ermeni Murahasası Zaven Efendi Olayı
Erzurum’da sayıları yüze dayanan Ermeni cemaat 1 Nisan 1906’da, murahhasaları Zaven Efendi’yi istifaya mecbur etmek için murahhashane önünde toplanmıştır1944. Erzurum vilayeti, Zaven Efendi’nin hükûmete sadakatle hizmet eden bir ruhani olduğunu beyan etse de cematin arzusu da önemlidir. Zaven Efendi, yaşanan anlaşmazlığın çözümünü sağlayamayınca 9 Nisan 1906’da istifa etmek zorunda kalmıştır1945. Ancak kendisinin istifasından sonra murahhasalık makamı boşalınca bu kez de ruhani işlerin idaresinde sıkıntılar başlamıştır. Bu sıkıntıları aşmak isteyen Erzurum valisi, 24 Nisan 1906’da Dâhiliye Nezareti’ne telgraf göndererek olayların geldiği noktada istifa eden murahhasa yerine yenisi tayin olunacaksa bunun bir an önce yapılması için patrikhaneye
1943 BOA. DH. ŞFR. 309/89, 2 Ağustos 1903.
1944 BOA. Y. A. HUS. 501/64 lef 2, 2 Nisan 1906; BOA. A.} MKT. MHM. 644/7, 3 Nisan 1906; BOA. A.} MKT. MHM. 699/23 lef 1, 18 Nisan 1906. Erzurum murahhasası Zaven Efendi sonradan Osmanlı Devleti’nin son Gregoryen Patriği olacaktır. Zaven Efendi Erzurum’daki vazifesi sırasında valiliğin arzusuyla 2. dereceden Mecidi nişanı ile taltif edilmişti. BOA. DH. MKT. 950/34, 20 Nisan 1905; BOA. BEO. 2597/194764, 11 Haziran 1905; BOA. İ. TAL. 376/50 lef 6, 23 Ekim 1905.
1945 BOA. DH. ŞFR. 362/31, 9 Nisan 1906.
516
tebliğde bulunulmasını ve gerekli tedbirlerin alınarak kendisinin haberdar edilmesini rica etmiştir1946. Ancak Zaven Efendi’nin istifasını kabul edecek 45 kişilik mecliste de görüş ayrılıkları mevcuttur. Bunların bir kısmı istifanın kabulünü bir kısmı ise reddini istemekteydiler. Ermeni cemaat ise meclisten istedikleri neticenin çıkmaması ihtimaline karşı murahhasayı şikâyet için Ermenice bir varaka yazarak imza toplamaya başlamıştır. Zabıta, Ermenilerin elindeki varakayı alarak kendilerine tembihte bulunsa da şehir gerginlik içindeydi. Erzurum vilayeti bu sebeple Dâhiliye Nezareti’ne iki telgraf daha göndererek şehirdeki gerginliğin Zaven Efendi’nin yerine yeni bir murahhasa tayin edilmedikçe bitmeyeceğini beyan etmiştir1947.
Zaven Efendi de meclisteki farklı görüşlere rağmen istifasının kabul edilmesini ve izinli olarak İstanbul’a gitmek için kendisine mürur tezkeresi verilmesini rica etmiştir. Ancak bu sırada devreye giren patrikhane, murahhasa ve Ermeni cemaati arasında yaşanan ihtilafın ve istifanın sebebinin tam olarak anlaşılamadığını beyan ederek murahhasanın istifasını reddetmiştir. Patrikhane, Zaven Efendi’yi murahhasalık görevinde tutmak istese de Erzurum’dan birkaç ay uzaklaşmasının iyi olacağını düşündüğünden izinli olarak İstanbul’a gelmesini kabul etmiştir1948.
Murahhashane önünde toplanan Ermeni cemaati ise murahhasanın Erzurum’dan bir an evvel ayrılmasını istemektedir. Zaven Efendi de herhangi bir tatsızlık yaşanmaması için izin işlemleri tamamlanana kadar Bayburt’ta beklemesinin iyi olacağı düşünmüştür. Ancak Ermeni cemaatinin bir kısmı Zaven Efendi’nin mürur tezkeresini alana kadar Erzurum’da kalarak ruhani işlerle ilgilenmesi gerektiğini düşündüğünden 28 Nisan 1906’da bir mazbata vererek burada kalmasını talep etmiştir1949. Diğer taraftan Erzurum vilayeti Zaven Efendi’nin Erzurum’da kalmasının kendisi için güvenli olmayacağı kanaatindedir. Bu sebeple murahhasanın Trabzon’a giderek mürur tezkeresini burada beklemesine karar verilmiştir1950. Zaven Efendi nihayet Erzurum’dan ayrılarak 11 Mayıs 1906 günü Trabzon’a ulaşmıştır1951. Burada bir süre misafir edilen murahhasa daha sonra İstanbul’a hareket edecektir.
1946 BOA. DH. ŞFR. 365/163, 24 Haziran 1906.
1947 A.} MKT. MHM. 699/23 lef 10, 4 Temmuz 1906.
1948 BOA. A.} MKT. MHM. 699/23 lef 5, 5 Temmuz 1906; BOA. DH. ŞFR. 371/109, 9 Ekim 1906.
1949 BOA. DH. ŞFR. 363/29, 28 Nisan 1906.
1950 BOA. A.} MKT. MHM. 699/23 lef 7, 5 Mayıs 1906; BOA. DH. TMIK. M. 221/48 lef 1, 3 Mayıs 1906.
1951 BOA. DH. TMIK. M. 221/48 lef 5, 15 Mayıs 1906.
517
4.1.19. Bayezid Murahasası Mıgırdıç Efendi ve Ahali Arasındaki İhtilaf
Patrikhanenin sadık ruhanileri Osmanlı Ermenileri arasında ayrılıkçı hareketler yüzünden yaşanan ihtilaflarda devleti ve milletlerini korumak için ellerinden geleni yapmıştır. Ayrılıkçı hareketlere destek veren ruhaniler ise Anadolu’nun dört bir yanında ahaliyi kışkırtmak için çeşitli oyunlar çevirmekten geri durmamıştır. Bayezid murahhasası Mıgırdıç Efendi de bu ruhanilerden biridir. Mıgırdıç Efendi, 1907 yılının Nisan ayında İstanbul’dan Üçkilise’ye Vanlı bir papaz getirmiş ve buraya vekil tayin etmiştir. Bu papaz, bir süre sonra fesad hareketlerde bulunmaya başlamıştır1952. Abraham adlı papazın hareketleri Üçkilise civarında yaşayan Ermeni cemaatini de etkilemiş ve halkın davranışları değişmeye başlamıştır. Bunun üzerine tahkikat başlamış ve patrikhaneden bilgi istenmiştir. Ancak patrikhane de Abraham’ın kim olduğunu bilmediğini bildirmiştir. Patrikhaneden ihtarda bulunması da istenmiştir. Ancak Mıgırdıç Efendi patrikhaneyle yaptığı görüşmede olayın aslının olmadığını bildirmiştir1953. Oysa 17 Temmuz 1907’de 26. Alay’ın 4. Taburu Binbaşılığı’ndan Umur-u Erkan-ı Harbiye Dairesi 4. Şubesine gönderilen telgrafta olay bütün açıklığıyla ortaya dökülüyordu. Mıgırdıç, Abraham’ı beraberinde getirip Üçkilise murahhasa vekâletine tayin etmişti. Abraham, telgraf tarihinden 25 gün öncesine kadar burada vazifesine devam etmişti. 25 gün önce ise Van’a gönderilmiş, onun yerine de ayrılıkçı olmasıyla meşhur Bayezidli keşiş Tersin tayin edilmişti. Mıgırdıç’ın tayinleri bunlarla da sınırı değildi. Murahhasa, Andırın’a da Karakilise’nin Kişin karyesinden Kigork adında bir papazı tayin etmişti1954.
Bir süre sonra patrikliğe Mıgırdıç Efendinin hilaf-ı mezhep bir şekilde çeşit çeşit kötü işler yaptığına dair bir şikâyet gitmiştir. Papaz Ohannes Efendi konuyu tahkik etmek üzere görevlendirilerek Bayezid’e gelmiştir. Tahkikat tamamladığında konunun patrikliğe aksettirildiği gibi olmadığı anlaşılmıştır. Zira murahhasa efendi hilaf-ı mezhep hareket etmiyor, Kanun-u Esasi’ye muhalif bir şekilde cemaati arasına fesat sokuyordu. Müslümanlarla Ermeniler arasında olay çıkarmak için çabaladığı anlaşılan murahhasa, Ohannes Efendi’nin de tepkisini çekmiştir. Ohannes Efendi Ermenilerin bulundukları bölgede diğer Osmanlı tebaası ile dostluk içinde yaşamasını arzu eden bir ruhaniydi. Bu
1952 BOA. BEO. 3094/232045 lef 9, 25 Nisan 1907.
1953 BOA. BEO. 3094/232045 lef 7, 1 Temmuz 1907.
1954 BOA. BEO. 3094/232045 lef 8, 17 Temmuz 1907.
518
sebeple 5 Eylül 1908’de Dâhiliye Nezareti’ne tahkikat neticesini göndererek, Mıgırdıç Efendi’nin milletin selameti için bir an önce memuriyetten azledilmesini rica etmiştir1955.
4.1.20. Bandırma Meclis Azası İntihabı
Hüdavendigâr vilayetine bağlı Karasi sancağı dâhilindeki kazalarda Ermeniler arasında cemaatin yönetimde etkin rol oynayan meclislere aza seçimi konusunda anlaşmazlık yaşanmıştır. Bu kazalardan Bandırma’daki ahali 14 Temmuz 1912’de cismani meclis seçimi dolayısıyla Ermeni kilisesi avlusunda toplanmıştı. Burada iki taraf arasında başlayan ağız dalaşı bir türlü sakinleştirilemeyince olay buradaki polis ve zabıta memurlarına haber verilmiştir. Ancak Ermeniler polis ve zabıtaya fiilen saldırıda bulunulunca zor kullanılarak dağıtılmak zorunda kalınmıştır1956.
4.1.21. Kirmasti ve Bandırma’da Yaşanan İhtilaf
Kirmasti’de kilise cemiyeti ve Ermeni ahalisi arasında seçimler yüzünden yaşanan anlaşmazlık bir türlü çözülemeyince Karesi murahhasası harekete geçmiş ve rahip Dravski’yi sorunu çözmek üzere buraya göndermiştir. Ancak Dravski’nin buraya gelince rahibin tarafsız davranmadığına dair birtakım iddialar ortaya atılmış ve kendisine karşı düşmanlık başlamıştır. Sorunun bu şekilde çözülemeyeceği anlaşılınca Bandırma kaymakamlığından murahhasa efendiyi Kirmasti’ye göndermesi ve böylece meselenin çözülmesi istenmiştir. Ancak murahhasa bu talebi kabul etmemiş ve Kirmasti’ye gelemeyeceğini bildirmiştir. Kısa bir süre sonra 22 Nisan 1913’te, Ermeni cemaatinin büyük kısmı kilise ve murahhashaneyi kapatmıştır. Cemaate buraları yeniden açmaları söylendiğinde ise Dravski’nin Paskalya’da ayine müdahale etmemesi şartını öne sürmüşlerdir. Lakin Dravski bunu kabul etmemiş ve ayin için murahhasalık tarafından görevlendirildiğini belirtmiştir. Rahibin uzlaşmadan uzak tavrı taraflar arasındaki sorunu çözmediği gibi gerginliği de tırmandırmıştır. Meselenin gitgide büyümesi üzerine murahhasanın Kirmasti’ye gelerek meseleyi çözmesi ya da Dravski’yi başka bir yere aldırması seçenekleri gündeme gelmiştir1957. Bu arada kilise cemiyeti reisi Artin’de boş
1955 BOA. DH. MKT. 1293/9 lef 1, 5 Eylül 1908.
1956 BOA. DH. MUİ. 157/56, 14 Temmuz 1912.
1957 BOA. DH. İD. 116/63 lef 5, 29 Nisan 1912.
519
durmamış ve 23 Nisan 1913’te Dâhiliye Nezareti’ne bir telgrafname gönderermiştir. Reis telgrafnamesinde “ayin-i ruhaniyelerinin icrasını bozarak mezheplerini mahvetmek isteyenler” olduğunu haber vermiş ve bu kişilerin cezalandırılması için kaymakamlığa tavsiyede bulunulmasını talep etmiştir1958.
Gruplar arasındaki gerginlik bir türlü son bulmamış ve taraflar Nisan ayı sonunda kilise avlusunda karşı karşıya gelmiştir. Sayıları 150’yi bulan Ermenilerin kavga etmesine ramak kalmışken nihayet Dravski’nin Kirmasti’den ayrılması istenmiştir. Böylece taraflar sulh yoluna girmiş ve kilise yeniden açılabilmiştir. Ancak murahhasalık Dravski şehirden ayrılmaya hazırlanırken rahibe bulunduğu mahalden ayrılmamasını tebliğ edince gerginlik yeniden başlamıştır. Hükûmet bunun üzerine bir kez daha murahhasalıkla iletişime geçerek Dravski’nin buradan alınmasını ya da murahhasanın gelerek sorunu şahsen çözmesi talep etmiştir. Sorunun çözümü için rahibin buradan ayrılması gerektiğine ikna olan murahhasalık nihayet bir karara vararak Kirmasti Ermeni kilisesi papazı ve Dravski’nin Mihaliç’e, Mihaliç kilisesinde görevli papazın ise Kirmasti’ye nakledilmesine karar vermiştir. Paskalya ayini bu sayede huzur içinde icra edilebilmiş ve sorun çözülmüştür1959.
Papaz Dravski’nin adı aynı yıl içinde Bandırma’da yaşanan Ermeni olaylarında da gündeme gelmiştir. 6 Temmuz 1913’te mahalli mili meclis-i umumi seçimi yapılması kararlaştırılmıştı. Ancak murahhasa Karabet ve taraftarları seçimi kazanamayacaklarını anlayınca intihab komisyonunu dağıtmak ve seçimi erteletmek için mahalli hükûmete bir jurnal vermiştir1960. Bunun üzerine ayrılıkçı oldukları idda edilen intihab komisyonu heyeti üyeleri tutuklanmıştır1961. Gönderilen jurnalde Ermeni ahaliden bazı gençler ve Ermeni mektebi müdürü de ihtilalci, Rus tebaalı ve şüpheli kimseler olarak suçlandıklarından bunlar da tutuklanmıştır. Müdürün ve intihab komisyonu üyelerinin tutuklanması üzerine imtihan tarihleri değişmiş, okullar kapanmış ve seçimler ertelenmek zorunda kalmıştır1962. 5 Temmuz 1913’te Bardizbanyan, Liparin ve Aleksan Kaprilyan’ın imzalarıyla İstanbul Ermeni Patrikhanesi ve Azadamard gazetesine telgraflar çekilerek
1958 BOA. DH. İD. 116/63 lef 2, 23 Nisan 1912.
1959 BOA. DH. İD. 116/63 lef 5, 29 Nisan 1913; BOA. BEO. 4171/312794 lef 1, 8 Mayıs 1913; lef 2 11 Mayıs 1913.
1960 BOA. DH. İD. 116/67 lef 5, 5 Temmuz 1913.
1961 BOA. DH. İD. 116/67 lef 4, 5 Temmuz 1913.
1962 BOA. DH. İD. 116/67 lef 2, 5 Temmuz 1913; BOA. DH. İD. 116/67 lef 3, 5 Temmuz 1913.
520
olayın duyurulması sağlanmıştır. Bunun üzerine telgrafların suretleri Dâhiliye Nezareti tarafından aldırılarak olay hakkında tahkikat başlatılmıştır1963.
Taraflar arasında yaşanan ihtilaf 1914 yılına kadar devam etmiştir. Abraham ve Onnik adlı iki kişi 9 Mart 1914’te yaşanan anlaşmazlıkla alakalı görüşmek için murahhashaneye gitmiştir. Burada Ermeni mektebi müdürü ile karşılaşınca aralarında kavga çıkmış ve Abraham kulağından ısırılarak yaralanmıştır. Hükûmet olayı haber alınca Ermeni kulübünde toplanan halk arasında bir sorun yaşanmaması için buraya mahalli inzibat göndererek ahaliyi dağıtmıştır. Zanlılar tahkikatın tamamlanmasının ardından adliyeye teslim edilmiştir1964.
Tutukluların serbest bırakılmasını isteyen Bardizbanyan, Nikogos ve Ayamyan Efendiler ise İstanbul Patrikhanesi, Azadamard gazetesi ve gazeteci Aram Andonyan Efendi’ye telgraf göndererek kırka yakın masum Ermeninin cezalandırılmanın sorumlusu olarak gördükleri Mazlumyan ve avanesini lanetleyerek mahkeme heyetinin adaletini talep ettiklerini beyan etmişlerdir1965. Dâhiliye Nezareti telgrafı haber alınca 28 Mart 1914’te Karesi Mutasarrıflığı’ndan telgrafın mütalaasını ve icabının yapılarak bilgi verilmesini istemiştir1966. Konu ile alakalı olarak yapılan tetkikatta meselenin patrikhanenin burada gerçekleştirdiği tutuklamalar ve düzenlemelerle, meclis-i milli seçimi sebebiyle Bandırma murahhasası aleyhine oluşan kamuoyu ile alakalı olduğu anlaşılmıştır1967. Bunun ardından murahhasa efendi İstanbul’a alınarak hakkında inceleme başlatılmıştır. İnceleme neticesinde murahhasanın yedi ay önce yapılan seçimlerde noksan kalan iki azanın seçimi için davette bulunduğu ve olayların bundan sonra başladığı anlaşılmıştır. Zira davetten sonra kilisede toplanılmış ama patrikhane seçimi ertelenmişti. Olayın mesulleri bulunmazsa mezhep değiştireceklerini hissettirmeye çalışan cemaat ve kilise cemiyeti arasında bir ihtilaf başlamıştı1968. Karesi Mutasarrıflığı’na göre yaşanan ihtilafın çözümü geciktikçe bu tür olaylar sürekli tekrarlayacaktı. Dâhiliye Nezareti de mutasarrıflıkla aynı fikirdeydi. Üstelik bu tür olaylar hemen çözülmediğinde asayiş problemlerini beraberinde getiriyordu. Bu sebeple
1963 BOA. DH. İD. 116/67 lef 1, 5 Temmuz 1913.
1964 BOA. DH. H. 70/3 lef 4, 7 Nisan 1914.
1965 BOA. DH. H. 70/3 lef 2, 25 Mart 1914.
1966 BOA. DH. H. 70/3 lef 1, 28 Mart 1914.
1967 BOA. DH. H. 70/3 lef 5, 12 Nisan 1914.
1968 BOA. DH. H. 70/3 lef 6, 7 Nisan 1914.
521
patrikhane nezdinde gerekli teşebbüste bulunulması ve olayın tekerrür etmemesi için gerekli adımların atılması elzemdi. Bunu yapacak olan ise Adliye ve Mezahip Nezareti idi. 15 Nisan 1914’te Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bu konuda bir tezkere gönderilerek gereğinin yapılması rica edilmiş ve olay kapanmıştır1969.
4.2. Katolik Kilisesi İçinde Yaşanan İhtilaflar
4.2.1. Ermenilerin Katolik Mezhebini Kabul Edişi
Ermeniler arasında Katoliklik mezhebinin ilk yayılışı Haçlı Seferleri ile birlikte olmuştu. Kilikya Ermeni Baronluğu’nun siyaset sahnesinden çekilmesinden sonra burada yaşayan Ermeniler önce Karaman Kütahya ve Bursa’ya, fetihten sonra ise İstanbul’a yerleşmiştir. Osmanlı Devleti’nin Kırım’ı ilhak etmesinin ardından burada yaşayan Katolik Ermeniler de İstanbul’a getirilmiştir1970.
Katoliklik mezhebinin Osmanlı Ermenileri arasında yayılması ise Papalığın Gregoryenliği ortadan kaldırmak ve Fransa’nın hamiliğini tesis etmek istemesiyle başlamıştır. Papa V. Sikst 16. yüzyılın sonunda bu amaçla harekete geçerek Haçlı Seferleri sırasında görülen Frenk-Ermeni iş birliğini yeniden canlandırmak için gerekli gördüğü adımları atmaya girişmiştir1971. “Papa için gönül, Fransa Kralı için kul kazanmak” isteğinde olan misyonerler 1604’te yenilenen kapitülasyoları da kullanarak çalışmaya başlamıştır1972. Fransa ise mezhebini Osmanlı Devleti sınırları içinde yayarak devletin iç işlerine müdahale etmek ve devleti zayıflatmak amacındadır. Fransa, iki devlet arasındaki samimi bağları bu amaçla kullanmaktan çekinmemiştir.
1969 BOA. DH. H. 70/3 lef 3, 15 Nisan 1914.
1970 Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 51-52.
1971 Davut Kılıç, “Osmanlı Ermenileri Arasında Katolik Kilisesi’nin Kuruluş Faaliyetleri”, Yeni Türkiye Ermeni Özel Sayısı, Cilt: 38, Ankara, 2001, s. 726-727; Davut Kılıç, “Osmanlı Ermenilerine Yönelik Misyoner Faaliyetleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Nüfusu ve Kilisesi Misyonerlik, Cilt: 8, Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 87. Osmanlı Devleti’ne bu amaçla Cizvit, Fransisken, Dominiken, Kapuçin ve Frerler misyonerleri giriş yapmaya başlamışlardır. Kılıç, Alman Dışişleri, s. 128.
1972 Kılıç, Araştırmalar, s. 94; Yusuf Sarınay, Fransa’nın Ermenilere Yönelik Politikasının Tarihi Temelleri (1878-1918), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 2, Sayı: 7, Ankara, 2002, (Fransa’nın Ermenilere), s. 56. Osmanlı Vatikan ilişkilerine dair ayrıca bakınız Ahmet Türkan, “Osmanlı’dan Cumhuriyete Türkiye-Vatikan İlişkileri”, İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi (İMAD), Cilt: 4, Sayı: 1, Haziran 2019, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/837090, (13.05.2020), s. 123-158.
522
Katolikliğin büsbütün yayılmaya başlaması 17. yüzyıl ortalarında (1641) Ermeni Patrikhanesi’nin Samatya’dan Kumkapı’ya taşınmasına rast gelmiştir1973. 1622 yılında kurulan Congregatio de Propaganda Fide1974 ve Papa VIII. Urban tarafından Roma’da açılan Propaganda Koleji’nde yetiştirilen misyonerler Katolikliği yaymak için gayretle çalışıyorlardı. Buralardan yetişen Pére Clement Galano adlı bir Latin-Teaten1975 rahibi bu amaçla İstanbul’a gelerek Galata’da Ermeni çocuklarına ders vermeye başlamıştır. Pére Clement Galano kendisini Ermeni olarak tanıtmış ve Erivanlı Gregos tarafından Ermeni Patrikhanesi’ne de kabul edilmiştir. Bu sayede faaliyetlerine rahatça devam edecek ve amiralar sınıfından önemli ailelerin Katolik olmasını sağlayacaktır1976. Aravelkli Tavit1977’in patrik olmasıyla Galano’nun görevine son verilmiş ve “hain” olarak ihbar edilerek tutuklanmıştır. Fransız sefirinin aracılığı ile serbest bırakılmış ve 1643’te Roma’ya geri dönmüştür1978. Osmanlı Ermenileri arasında yaşayan mezhep gerekçeli bölünme ve bunun sebep olduğu gerilim Katoliklik mezhebine geçişin resmi olarak yasaklanmasına sebep olmuştur. Ancak mezhepler arasındaki sürtüşme ve problemler bitmediği gibi yıllar içinde gitgide artmıştır. Hatta Gregoryen Ermenileri yaşananın adını “Katolik Fesâdı” koymuş ve yaşananlar adeta bir kan davası görünümü sergilemeye başlamıştır1979.
Osmanlı ülkesindeki Fransisken ve Cizvit papazlarının mevcudiyeti 5 Haziran 1673’te Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın sadrazamlığı sırasında yenilenen kapitülasyonlarla tasdiklenmiştir. Zira kapitülasyonlar gereği papazların ayinlerinde
1973 Uras, Ermeni Meselesi, s. 61.
1974 Saro Dadyan, “Ermeni Cemaatinin Üç Asırlık Liderleri Amiralar ve Hasköy”, Osmanlı İstanbulu IV, IV. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 20-22 Mayıs 2016, Ed. Feridun M. Emecen, Ali Akyıldız, Emrah Safa Gürkan, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, 2016, (Amiralar ve Hasköy), s. 270. Congregatio de Propaganda Fide adlı okul Papa XV. Gregorius tarafından Katolikliği yaymak amacıyla kurulmuş bir okuldu. Artinian, s. 45.
1975 Teaten Tarikatı Katolikliğin bir kolu olmakla beraber 1524 yılında İtalya’da kurulmuş ve Reform karşıtı olarak bilinmektedir. Artinian, s. 46; Ahmet Türkan, İstanbul’da Ermeni Cemaatleri Arasındaki Dini ve İdari İhtilaflar ve Tartışmalar, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2011, (Ermeni Cemaatleri), s. 62.
1976 Dadyan, Amiralar ve Hasköy, s. 270, Artinian, s. 46.
1977 Aravelkli Tavit 1640-1641, 1643-1644, 1644-1649 ve 1650-1651 yılları arasında dört kez Patriklik makamında bulunmuştur. Katoliklik karşıtı mücadelesi ile tanınmaktadır. Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 75-76. Canan Seyfeli Aravelkli Tavit’in ilk patriklik döneminin 1639’da başladığını yazmaktadır. Seyfeli, İstanbul, s. 109.
1978 Dadyan, Ermeni Aristokrasisi, s. 101.
1979 Kemal Beydilli, II. Mahmud Devrinde Katolik Ermeni Cemaati ve Kilisesi’nin Tanınması (1830), Harvard Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyeti Bölümü, Şinasi Tekin Yayını, 1995, s. 10.
523
serbest oldukları ve yeni kurumlar tesis etmelerine izin verilmeyecekse de mevcut kurumları muhafaza etmelerine izin verilecektir1980. Böylece Osmanlı ülkesinin dört bir yanına dağılan papazlar farklı mezheplere mensup Hristiyanları Katolik yapmak ve mevcut Katolikliği korumak için faaliyete geçmiştir1981.
1702-1703 ve 1704-1706 yılları arasında patriklik yapan Avedik Yevtogyazi ya da daha bilinen adıyla Tokatlı Avedik1982 Ermenilerin Katolikleşme eylemine şiddetle karşı çıkmış ve cemaat içinde ciddi önlemler almıştır. Patrik liderliğinde başlayan Katoliklik karşıtı hareket bir süre sonra Ermeni toplumsal hayatını etkileyecek bir noktaya gelmiştir. Katolik Ermeniler resmi olarak Gregoryen kilisesine bağlı olduklarından vaftiz edilemez, resmi olarak evlenemez, ölülerini gömemez olmuştur.
Tokatlı Avedik’in Avrupa’ya kaçırılmasından sonra VII. Hovhannes İzmirzi patrik olmuştur. Patrik Hovhannes döneminde devam eden tartışmalar 5 Kasım 1707’de Katolik papazı Komidas Kömürciyan’ın idamıyla farklı bir boyut kazanmıştır1983. Bunu, Roma’da eğitim gören Mardinli Melkon Tazbazyan’ın Katolik kilisesi kurmak suçundan tutuklu bulunduğu hapishanede ölümü izlemiştir1984.
Bu arada Sivas doğumlu Osmanlı Ermenisi Mihitar’ın kurduğu Mihitaryan Birliği ya da Mihitar Tarikatı’na bir parantez açmak gereklidir. Zira Osmanlı topraklarında Katolik ve Gregoryen Ermeniler birbiriyle mücadele ederken Mihitar kendi cemaatini oluşturmaktadır. Mihitar’ın cemaatini oluşturmasındaki ana sebep, Osmanlı Ermenilerinin Türklerin hâkimiyeti altında yaşamaya devam ederlerse Ermenilik
1980 Eryılmaz, s. 65; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 63.
1981 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 63.
1982 "Demir Maskeli Adam" lakabı ile bilinen Tokatlı Avedik, Fransız Elçisi Fériol’un tahrikleri neticesinde 14 Şubat 1706’de Bohça adasına sürgün edilmiştir. Sürgünde iken Kudüs'e gitmek için izin isteyen sabık patriğin bu isteği kabul edilmiş ancak Kios'tayken kandırılarak bir Fransız gemisine bindirilmiştir. Avedik kaçırılarak Messina'ya getirilmiş ve 5 ay zindanda tutulmuştur. Aynı ayın Eylül ayında Mont Saint Michel Manastırı'na götürülerek işkenceye maruz kalmıştır. 1710 yılında Bastille Zindanı'na nakledilen Avedik 22 Eylül 1710 tarihinde işkenceler sebebiyle Katoliklik mezhebini kabul etmek zorunda kalmıştır. 11 Temmuz 1711 tarihinde ölmüş ve Saint Suplice Kilisesi avlusuna defnedilmiştir. Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 499-502. Ayrıca Durmuş Yılmaz, Fransanın Ermenileri Katolikleştirme Siyaseti, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya, 2001, s. 54; İstanbul’da Fransız Elçiliği Marki de Bonnac’ın Tarihi Hatırat ve Belgeleri, Çev. Ali Şevket Bizer, Yay. Haz. Mustafa Daş, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s. 101; Pamukciyan, Biyografileriyle Ermeniler, s. 55.
1983 Erich Feigl, “Ermeni Milli Kilisesinin Zaferi ve Trajedisi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 1, Sayı: 2, Ankara, 2001, s. 78. Komidas Kömürciyan hakkındaki iddialar ve ölümüyle alakalı bkz. Çarkçıyan, s. 54-55. Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 129; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 74-75.
1984 Vartanuş A. Çerme, “Ermeni Katolik Kilisesi’nin Kurucularından, Mardinli Melkon Tazbazyan’ın Hayatı (1654-1716), Tarih ve Toplum, Cilt: 31, Sayı: 184, İstanbul, 1999, s. 42.
524
özelliklerini kaybedeceklerini düşünmesidir. Kısa zamanda pek çok takipçisi olmuş ve 1701’de Mihitaryan Birliği meydana gelmiştir. 1703 yılında Mora’ya gitmiş, 1905’te Roma’ya müracaat ederek kendi tarikatının tanınmasını istemiştir. Onay aldıktan sonra çalışmalarına devam ederek 1712 yılında Mihitaristler Tarikatı’nı resmen kurmuştur1985. 27 Nisan 1749’da Saint Lazar adasında ölmüştür. Mihitar ve takipçilerinin Ermeniliği uyandırmak için yaptığı çalışmalar Osmanlı topraklarında ayrılıkçı fikirlerin filizlenmesinin de önemli köşe taşlarından olacaktır. Ancak bu tarikat, Katolikliğin Osmanlı Devleti içinde filizlenmesini sağlayan Propaganda teşkilatı ile ihtilaflar yaşayacaktır1986.
Osmanlı Devleti içinde gitgide yayılan Katoliklik eğilimi bir türlü engellenememiştir. Gregoryen Patrikhanesi’nin de isteğiyle Katolik rahiplerin Fransız konsolosluğu olmayan yerlerde dolaşmaları yasaklanmış; Katolikliği kabul edenler sürülmüş, Ermenilerin Frenk kiliselerine gitmeleri ve mezhep değiştirmeleri defalarca yasaklanmıştır1987. 1810, 1817, 1820 ve 1821 yıllarında Gregoryen-Katolik Ermeni ayrılıklarına son vermek ve uzlaşma sağlamak için toplantılar organize edildiyse de tamamı başarısızlıkla neticelenmiştir1988.
1985 Ermenilerin milliyetçi görüşlerini Fransız İhtilali’yle değil Mihitarist Tarikatı’yla ilişkilendirmek daha doğru olacaktır. Zira Rahip Mihitar ve halefleri neşrettikleri kitaplar ve özellikle Ermeni sözlüğü ile Ermeni dili ve milliyetçiliği arasında bağlantı kurmuşlardır. Bunun yanında entelektüel din adamları yetiştirmiş ve bunları yalnızca Katolikliği yaymak için değil aynı zamanda millet bilincinin uyanması için kullanmışlardır. Konuyla alakalı olarak bkz. Cahit Külekçi, “Fransız İhtilali ve Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşu”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 5 Sayı: 1, Malatya, 2014, s. 151-170. Ayrıca Dédéyan, San Lazarro Adası’nın 17. ve 18. yüzyıllardaki Ermeni uyanışının merkezi olduğunu yazmaktadır. Dédéyan, s. 368.
1986 Sivaslı Mihitar’ın hayatı, faaliyetleri ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Gürsoy Şahin, Osmanlı Devleti’nde Katolik Ermeniler Sivaslı Mihitar ve Mihitaristler, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, (Sivaslı Mihitar). Ayrıca Şahin, Türk-Ermeni, s. 37-46; Kevork B. Bardakjian, The Mekhitarist Contributions to Armenian Culture and Scholarship, Middle Eastern Department, Harvard College Library, 1976; Gürsoy Şahin, “Sivaslı Mihitar (1676-1749), Mihitaristler ve Ermeni Milliyetçiliğine Katkıları”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: II, Yay. Haz. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2009; Stephen K. Bazdik, Mehkitarist Congregation in Vienna a Historical Survey, Mekhitarist Press in Vienna, Viyana, 1991; Gürsoy Şahin, “Ermeni Milliyetçiliğinin Kökenleri Hakkında”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerlik, Cilt: 9, Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 104-128.
1987 Nurettin Polvan, Türkiye’de Yabancı Öğretim I, İstanbul, 1952, s. 48’den aktaran Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 130-133; Kılıç, Araştırmalar, s. 102.
1988 Hagop L. Narsoumian, İstanbul’un Ermeni Amiralar Sınıfı, Çev. Solina Silahlı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 140-141; Dadyan, Ermeni Aristokrasisi, s. 107-109. Esasında üçüncü görüşmede uzlaşma sağlanıp “Hraver Siro” yani “Sevgiye Davet” bildirgesi hazırlanarak ilan edilmişti ancak iki taraftan da bu birleşmeye karşı çıkanlar vardı. Gregoryen Ermenileri tahrik etmeyi başaran bu kişiler yüzünden cemaat
525
Sonraki yıllarda Katolik Ermenileri’nin sayıları ve ayrı bir cemaat olarak tanınma arzuları gitgide artmıştır. Bu arada Bâbıâli, Gregoryen Ermeni patriğini 1828 Osmanlı-Rus savaşı öncesi çağırarak Ermenilerin Rus eğilimiyle alakalı bilgi almak istemiştir. Patrik, kendi cemaatine kefil iken Roma’ya bağlı Ermenilere kefil olamayacağını beyan edince Katolik Ermeniler zorunlu göçe tabi tutulmuştur1989. Ancak savaş başladığında Doğu Anadolu’daki Gregoryen Ermenilerin ihanetine rağmen Akdeniz Adaları’ndaki Katolik Ermenilerin devlete sadık kalmaları neticesinde Katolik Ermeniler affedilerek geri dönmeleri temin edilmiştir1990.
Katolik Ermeniler memleketlerine döndükten sonra Osmanlı Devleti ve Fransa arasında yapılan görüşmeler sonuç olumlu vermiştir. Katolik Ermeniler 6 Ocak 1830’da Osmanlı Devleti içindeki dördüncü millet olarak tanınmıştır1991. Böylece Fransa, yıllardır Papalıkla birlikte sürdürdüğü Osmanlı Devleti’nde Katolik bir tebaa yaratmak amacına
galeyana gelmiş, 20 Ağustos 1820’de patrikhane önünde olaylar çıkarmışlardır. Bu Ermeniler Patrik Bogos I. Krikoryan’ı “Sen bizi Katolik yapıp şapka mı giydireceksin” diyerek linç etmek istemişlerdir. Patrik bir Türk’ün evine sığınarak canını muhafaza etmek zorunda kalmıştır. Olaylar, devlet güçlerinin müdahalesi ile yatıştırılabilmiştir. Ardından bir tahkikat yapılmış ve neticesinde olayların Ecmiadzin Katagigosluğu’ndan gönderilen rahipler tarafından hazırlandığı anlaşılmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Dadyan, Ermeni Aristokrasisi, s. 109-110. Olayların ardından bildirgenin hazırlanmasında rol oynayan Harutyun Amira Bezciyan, Garabed Amira Aznavuryan, Kirkor Amira Balyan gibi isimlerin de yer aldığı bazı amiralar sürgüne gönderilirken Krikor Amira Sakayan’ın da aralarında bulunduğu bazı sorumlular asılmıştır. Narsoumian, s. 141.
1989 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 140; Çarkçıyan, s. 93-94. Zorunlu göç beş temel esas üzerine gerçekleştirilmiştir. Buna göre; Ankaralı Ermeniler aileleri ile beraber İstanbul’u terk edecek ve bir daha geri dönmeyecekler, İstanbullu Ermeniler uygun görülen yerlere göç ettirilecekler, Katolik papazlar Akdeniz adalarına gidecekler, taşralı rahibeler memleketlerine, İstanbullu olanlar Bandırma ve Mihaliç’e gönderilecekler ve Katoliklik mezhebinden kendi mezheplerine yani Gregoryenliğe geri dönenler affedilerek İstanbul içinde kalacaklar ancak Fransız etkisinden uzak yerlerde ikamet edeceklerdi. Beydilli, s. 11. Göç başladığında Katolik Ermeniler, Gregoryen papaz ve memurların acımasız hareketlerine maruz kalmıştır. Sakarya, s. 25. Zorunlu göç Fransa ve Avusturya’nın tepkisini çekmiş, Osmanlı Devleti’ne baskı yapılmaya başlanmıştır. Özellikle Fransız elçisi iki günde bir Bâbıâli’ye giderek meselenin acil bir şekilde çözülmesini talep etmiştir. Beydilli, s. 24.
1990 Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 66-67; Recep Karacakaya, “Belgelerle Türk-Fransız-Ermeni İlişkilerine Genel Bir Bakış (1878-1914)”, Osmanlı Araştırmaları, Cilt: 24, 29 Mayıs Üniversitesi, İstanbul, 2004, s. 184. Osmanlı-Rus Savaşı’nda Doğu Anadolu Ruslarla iş birliği yapan Gregoryen Ermeniler sayesinde işgal edilmiştir. Buna karşın Katolik Ermeniler Rum isyanı sırasında Akdeniz Adaları’nda Rumlarla birlikte hareket etmemiştir. Avusturya İmparatoru I. Franz’ın İstanbul elçisi Ottenfels aracılığı ile Osmanlı Devleti’ne ilettiği mektupta da bu konuya dikkat çekilmekte ve Katolik cemaatinin Roma’ya bağlı bir piskoposları olsa da sadakatten ayrılmalarının söz konusu olmadığı bildirilmektedir. Beydilli, s. 33; Kılıç, Araştırmalar, s. 76; Türkan, Papalık, s. 16.
1991 Ahmet Türkan, “İstanbul’daki Katolik Ermeni Gruplarının Problemleri ve Papalığın Müdahaleleri (19. y.y.)”, History Studies, Cilt: 4 Sayı: 2, 2012, http://www.historystudies.net/dergi/tar2015124cbd8.pdf, (03.06.2018), s. 323. Katolik Mileti Nizamnamesi ise 1850’de yürürlüğe girmiştir. Nizamname metni için bkz. Bebiroğlu, Gayrimüslim, s. 36-38.Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 168; Çarkçıyan, s. 99; Bektaş, s. 29.
526
ulaşmıştır. Fransa bundan sonra Katolik Ermenilerini bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışabilecek fırsatı yakalamıştır.
27 Şubat 1830’de Andon Nurican Katolik Murahhasası olarak göreve başlamış ancak ataması Avusturya uyruklu olduğu için resmi olarak yapılmamıştır1992. Nurican bir süre gayriresmi olarak Katolik milleti temsilcisi görevini yürütmüş, sonra azledilmiştir. Onun ardından 22 Aralık 1831’de Hagapos Çukuryan Ermeni Katolik Episkoposu olarak atanmış, 5 Ocak 1831’de beratını alarak göreve başlamıştır1993. Patriklik makamı ise önce Adana daha sonra Lübnan Dağı’ndaki Zimmar Manastırı olmuştur1994. Katolik Patrikliği’nin Adana sınırları içerisinde faaliyete başlaması artık mazide kalmış Kilikya Ermeni Krallığı’na verilen önemin bir göstergesi olarak da kabul edilebilir1995.
Gregoryen Ermenilerin tepkileri bu ilk resmi mezhep ayrılığından sonra azalmadan devam etmiştir. Yaşanan tartışmalar beraberinde asayiş problemlerini de getirince 1834 yılında mezhep değiştirmek yasaklanmıştır1996.
1839 yılında yeni bir ferman yayınlanarak Gregoryen ve Katolik Ermenilerin birbirlerinin mezheplerine geçmeleri neticesinde nüfus tahrirlerinin bozulduğu ve milletlerin usul ve terbiyelerine ayrkırı hareket edildiği bildirilmiştir. Bu sebeple mezhep değiştirmek kesin olarak yasaklanmıştır1997. 1844’te Tanzimat döneminin getirdiği
1992 Uras, Ermeni Meselesi, s. 153; Kılıç, Araştırmalar, s. 109.
1993 Kantarcı, Şenol. “Katolik Ermenilerin Anadolu’daki Faaliyetleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerlik, Cilt: 9, Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri, Ankara, 2014 s. 69; Kılıç, Araştırmalar, s. 109; Yılmaz, s. 117; Sarınay, Fransa’nın Ermenilere, s. 57; Türkan, Papalık, s. 21; Hovhannes J. Tcholakian, L’eglise Armenienne Catholique En Turquie, Ohan Matbaası, İstanbul, 1998, s. 14-15. Hagapos Çukuryan görevde olduğu süre boyunca episkopos ünvanını kullanmıştır. Patrik ünvanını ilk kullanan kişi 1835 yılında Katolik milleti başı olarak seçilen Kirkor/Artin’dir. Beydilli, s. 274.
1994 Uras, Ermeni Meselesi, s. 153.
1995 Kilikya bölgesine en erken Ermeni göçü X. yüzyılın ilk çeyreğinde Sasun’dan Kilikya’ya gelen 50 kişilik bir Ermeni grubuyla yapılmıştır. Bölgenin etnik olarak etkilenmesi ise 1020-21 yılında II. Baileios tarafından başlatılan ve devam eden ilhak politikası neticesinde olmuştur. İmparator IX. Monomakhos Tarsus şehrinin hâkimiyetini, Bizans’a tabi olma şartıyla Ardzruni sülalesine mensup Apılkarip adında bir Ermeni soylusuna vermiştir. Ermenilerin Kilikya bölgesindeki resmi hâkimiyeti böylece başlamış ve sonunda, Osmanlı Ermenilerinin bir gün yeniden canlanacağını hayal ettikleri, Kilikya Ermeni Prensliği kurulmuştur. Ayrıntılı bilgi için bakınız Mehmet Ersan, “Ermenilerin Çukurova’ya Yerleşmesi”, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar, Yay. Haz. Erhan Afyoncu, Tarih ve Tabiat Vakfı (TATAV) Yayınları, Tarih Serisi:1, İstanbul, 2001, s. 1-8.
1996 Abdullah Saydam, “Trabzon Şer’iye Sicillerindeki Fermanlara Göre Katolik Ermeniler ve Mezhep Değiştirme Yasağı”, Tarih ve Toplum, Cilt: 34, Sayı: 202, Ekim, 2000, s. 4-10; Nejla Günay, XX. Yüzyılda Maraş (Ermeniler, Türkler, Müslümanlar), Öncü Basımevi, Kahramanmaraş, 2012, s. 154.
1997 Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 145.
527
reform hareketleri Fransa ile İngiltere’nin yaptığı baskılarla birleşince mezhep değiştirme yasağı da kaldırılmıştır1998.
1866’da Episkopos Andon Hassun Efendi’nin Katolik Patriği seçilmesinden ardından episkoposluk ve patriklik makamları birleştirilerek İstanbul Katolik Patrikliği tesis edilmiştir1999.
4.2.2. Katolik Ermeniler Arasında Yaşanan İhtilaflar
3 Temmuz 1810’da Gregoryen Ermeni Patriği Hovhannes Çamaşırcıyan, Katoliklerin önde gelenlerini yaşanan ihtilafları bertaraf etmek ve birleşme sağlayabilmek amacıyla bir toplantıya davet etmiştir. Böylece iki kilise arasında yapılan görüşmeler başarısızlıkla neticelenmiştir2000. Birleşme umudunu kaybetmeyen Gregoryen Ermeni Kilisesi bu kez 23 Ekim 1817’de dönemin Patriği Bogos I. Krikoryan önderliğinde amiraların da dâhil olduğu tüm nüfuzlu Ermenilerle bir toplantı gerçekleştirmiştir. Burada uzlaşan tarafların bir komite kurmalarına, bu komiteye eşit sayıda temsilci verilmesine ayrıca Ermenilerin din ve ibadet gelenekleriyle ilgili kitaplarının incelenmesine ve bazı değişiklikler önerilmesine karar verilmiştir2001. Gregoryen Ermeni kilisesine yakınlık hisseden Katolikler ve Mihitaristler bu görüşmelerin yapılmasına taraftar iken Propaganda Papalık taraftarları karşısında yer almıştır. İki tarafın mücadelesinde kazanan taraf ise birleşme karşıtı Katolikler olmuştur2002. Katolik Ermeniler bu tarihten sonra son Osmanlı Katolik patriğinin Osmanlı topraklarından ayrıldığı güne kadar sürekli mücadele halinde olacaklardır.
4.2.3. Patrik Hasun Dönemi
Katolik Ermeniler ayrı bir millet olarak tanındıktan sonra ruhani ve cismani işleri için ayrı ayrı görevlendirilen patrikler tarafından yönetilmişlerdir. Ancak Patrik
1998 Ahmet Türkan, “Tanzimat Sonrası Trabzon’daki Gayrimüslimlerin Dinî Hareketlilikleri ve Çatışmaları”, I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Trabzon’da Dini Hayat Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Cilt: I, İstanbul, 2016, s. 1249-1250.
1999 Uras, Ermeni Meselesi, s. 153.
2000 Artinian, s. 48.
2001 Artinian, s. 48; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 92.
2002 Artinian, s. 48; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 93.
528
Karabet’in 1845’de hastalığı dolayısıyla istifa etmesi Katolik Ermeniler için yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülebilir. Zira 1842’de Papa tarafından Başpiskopos Maruşyan’ın yardımcısı olarak atanan Andon Hasun Efendi, Katolik milletinin yeni patriği seçilmiştir2003. Başpiskopos Maruşyan bir yıl sonra ölünce onun yerine de Hasun Efendi tayin edilmiştir. Bu beklenmedik gelişme Antonyan ve Mihitar tarikatları tarafından tepkiyle karşılanacaktır. Çünkü Hasun Efendi cismani ve ruhani yetkileri kendi bünyesinde birleştirmesi bir tarafa, Vatikan taraftarı olmasıyla tanınmaktadır. Tarikatlar, Hasun Efendi’nin Vatikan’a bağlanmak isteyeceğini düşünmektedir2004.
Hasun Efendi yüzünden başlayan tartışmalar dinmeyince on iki Katolik amira papaya mektup yazarak sorunların giderilmesini rica etmiştir. Papa, Hasun Efendi’den bilgi istemiş ve sorunların sebebinin Mihitaristler olduğu cevabını almıştır. Hasun Efendi’nin iddiasına göre Mihitaristler İstanbul Başpiskoposluğu’nu ele geçirmek istemektedir. Papa, Hasun Efendi’nin satırlarını inandırıcı bularak muhalifleri ciddiye almamış ancak sorunlar çözülemeyince 16 Ocak 1848’de Sayda Başpiskoposu Ferrieri’yi İstanbul’a temsilci olarak gelmiştir2005. Ferrieri yaptığı çalışmalar sonucunda ulusal bir meclis kurulursa tartışmaların sona erebileceğini düşünmüştür. Ancak Hasun Efendi, Ferrieri’yi debuna gerek olmadığı konusunda ikna etmiştir2006.
Ancak muhalifler Hasun Efendi gibi düşünmemiş ve meclis kurulması fikrinin mantıklı olduğunu düşünerek 200 imza ile Bâbıâli’ye müracaat etmişlerdir2007. Bunu haber alan Hasun taraftarları 800 imzalı bir dilekçeyle cemaatlerinin arasında problem olmadığını, soruna sebep olanların fitne çıkaran kimseler olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca Patrik Hasun’dan memnun olduklarını ve zaten bir milli meclislerinin
2003 Charles A. Frazee, Catholics and Sultans, Cambridge University Press, 1983, s. 261.
2004 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 149. Katolik Ermeniler arasındaki tartışmalar Katolik Ermeni Patrikhanesi’nin kurulmasından hemen sonra başlamıştı. Katoliklik mezhebinin Vatikan ve ruhani liderinin ise papa olması tartışmaların ana unsurunu oluşturmaktaydı. Vatikan, Osmanlı Devleti’nde yaşayan Katoliklerin her bakımdan kendilerine tabi olmasını isterken Osmanlı Devleti ve Katoliklerinin bir kısmı buna karşı çıkar bir haldeydi. Murat Bürkan Serbest, “Osmanlı’da Ermeni Katolik Kilisesi ve Toplumu”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: III, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, s. 276.
2005 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 150.
2006 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 151. Ferrieri’nin İstanbul’da yürüttüğü çalışmalara dair bkz. Ahmet Türkan, “Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi”, History Studies, Volume: 6, Issue: 6, http://www.historystudies.net/dergi/tar201512314cf.pdf, (30.07.2019), s. 195-215.
2007 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 152.
529
bulunduğunu belirtmişlerdir2008. Hükûmet, iki tarafı da ayrı ayrı çağırarak uyarıda bulunmuş, Patrik Efendi’ye ise sükûneti sağlaması ihtarı yapılmıştır2009. Ancak cemaat içinde huzuru sağlamayı başaramayınca hava değişimine ihtiyaç duyduğunu ve uzun zamandır devam eden bir hastalığı olduğunu bahane ederek 28 Kasım 1848’de istifa etmiştir2010. Bunun ardından Roma’ya gitmek için izin istemiş ve Papalıkla ilişkilerin güçlendirilmesi için verilen 500 kuruşluk atiye-i seniyye ile birlikte yola çıkmıştır2011.
Andon Hasun’un patriklikten ayrılması ve yeni patrik Hovhannes Selviyan’ın daha ılımlı bir siyaset izlemesi neticesinde Katolikler arasındaki ilişkiler sakinleşmeye başlamıştır. Ardından yeni bir başvuru yapılarak meclis kurmak arzusu beyan edilmiş ve hükûmet bu isteği kabul etmiştir2012. Ancak Patrik Selviyan Mihiratist muhaliflerin de etkisiyle istifa etmiştir. Bunu Nikogos Efendi’nin patrik atanması takip etmiştir. Bu esnada Hasun Efendi de Roma’dan dönmüştür. Vatikan taraftarı olduğu bilinen Hasun Efendi’nin dönüşü eskiden beri süregelen piskopos ataması tartışmalarını da yeniden alevlendirmiştir. Yaşananlar 12 Mart 1853’te patrikhanenin basılmasına sebep olacaktır. Hasun Efendi’nin tavırları ve kiliseyi yönlendirme çabaları yalnızca Mihitaristleri değil bazı Katolik Ermenileri de rahatsız etmeye başlayınca Hasun karşıtları kendi patrikliklerini kurmak dahi isteyecektir2013.
Osmanlı Devleti, Islahat Fermanı’nın ilanından sonra dini teşekküllerin yeni birer nizamname hazırlamaları emredilmiştir. Katolik Patrikliği nizamnamesini hazırlamaya başlamadan önce ruhani bakımdan bağlı olduğu Vatikan’a fikir sorunca yeni bir nizamnameye ihtiyaç duyulmadığı cevabını almıştır. Sonuç olarak Gregoryen Ermeniler ve Rumlar yeni nizamnameler hazırlayarak yeni birtakım haklara sahip olurken Katolik Ermeniler bu fırsatı yakalayamamıştır. Cismani patrik Nikogos, 1857’de Hasun Efendi’nin ruhani yetkileri tasdik edildikten sonra2014 sağlık sorunlarını bahane ederek
2008 Aslında Katolik Ermenilerin dünyevi işleri görüştükleri bir meclisleri vardı. Cismani patrik egemenliği altında ezilen bu meclis yerine daha geniş bir meclis kurulmak isteniyordu. Vatikan muhalifi grup yeni kurulacak meclisle Papalık etkisinden kurtulmayı plânlıyordu. Ahmet Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 152.
2009 Ahmet Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 154.
2010 BOA. İ..HR.. 48/2273 lef 1, 28 Kasım 1848; BOA. A.}AMD. 15/49 tarihsiz; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 154.
2011 BOA. İ..HR.. 57/2677, 22 Ağustos 1849; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 46.
2012 BOA. İ..HR.. 56/2610 lef 2, 29 Haziran 1849, BOA. A. }AMD. 11/24, 9 Ekim 1849; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 155.
2013 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 179-180.
2014 BOA. İ. MMS. 9/369 lef 1, 14 Mart 1857; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 111.
530
istifa etmiştir2015. Hasun Efendi bu konuma da resmen tayin edilmiş ve 1861 tarihinde cismani patrik ünvanını üzerine almıştır. Böylelikle Katolik Ermenilerin hem ruhani hem de cismani olarak iki ayrı vücutta temsili nihayet bir kişide toplanmıştır2016. Ancak kendisine muhalefet eden meclis üyelerinin bir kısmı bu atamayı kabul etmemiş ve istifa etmişlerdir. Bunun neticesinde meclis bir süre tatil edilmiştir. Ancak meclisin çalışmaması millet işlerinin aksamasına neden olunca Sultan Abdülaziz devreye girerek meclis işlerinin devamı için bir komisyon kurulması talep etmiştir. Patrikhane genel meclisi toplanarak bir komisyon-u mahsusa oluşturulmuş ve Vartan Bey, Mısırlıyan Antonyan Bey, Sakızlıyan Ohannes Efendi, Güzelyan Bedros Efendi, Köçeyan Agop Efendi, Tıngırzade Pozand Efendi, Sinabyan Bey, Davud Agop Efendi ve Şerbetyan Efendi bu komisyona üye olarak seçilmişlerdir2017.
Hasun Efendi İstanbul’daki Katolik Ermenilerin ruhani ve cismani patriği olarak gücünü artırmış olsa da esasında tüm Katolik Ermenilerin en büyük ruhani lideri Kilikya Katogigosu’dur. Kilikya Katogigosu VIII. Krikor Pierre 1865 yılında ölünce başlayan seçim süreci Papalık müdahalesine maruz kalmış ve Hasun Efendi 2 Eylül 1866’da katogigos seçilmiştir2018. Yeni katogigos Osmanlı Devleti’nin seçimi tasdik etmesini beklemeden dua almak bahanesi ile Vatikan’a giderek kilisesinin sahip olduğu tüm hak ve imtiyazları papaya teslim etmiştir. Papa da Hasun’un patrikliğini onaylayarak İstanbul’u patriklik merkezi olarak ilan etmiştir. Papa IX. Pie bununla yetinmeyerek kendisini tüm Hıristiyanların başı olarak tanımayan Doğu kiliselerini otonomiden çıkarmaya karar vermiştir2019. Bu amaçla bir Değişiklik Nizamnamesi yani Reversurus hazırlanmış ve ilk uygulama merkezi olarak da Hasun Efendi tarafından yönetilen Katolik Ermeni cemaati seçilmiştir2020. Nizamname Hasun Efendi’nin Vatikan’da bulunduğu bir
2015 BOA. İ. HR. 181/10046 lef 1, 16 Aralık 1860; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 204.
2016 Çarkçıyan, s. 237; BOA. HR. TO. 457/44 lef 1, tarihsiz.; Türkan, Papalık, s. 110.
2017 BOA. İ. HR. 203/11641 lef 2, 11 Ekim 1863; Türkan, Papalık, s. 116.
2018 Türkan, Papalık, s. 122.
2019 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 206; Ahmet Türkan, “Başlangıcından Günümüze Kudüs Latin Patrikliği”, Milel ve Nihal, İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 2, (Mayıs-Ağustos 2013), İstanbul, 2014, (Latin Patrikliği), s. 53; Türkan, Papalık, s. 122.
2020 Frazee, s. 233.
531
sırada, 18 Temmuz 1867’de ilan edilmiş ve patrik Reversurus’u uygulamaya geçirmek üzere geri göndermiştir2021.
Katolik Osmanlı Ermenileri Hasun Efendi’nin arzusuyla uygulamaya geçirilen Reversurus Nizamnamesi ile sahip oldukları hakları kaybediyorlar, patrik ve piskoposların tayin hakları Papalık makamına devrediliyordu. Kiliselere ait mallar üzerindeki haklar Papalık makamına verilirken, mallar üzerinde herhangi bir işlem yapılabilmesi için Papalık izni alınması gerekiyordu. Katolik milletine ilişkin tüm hâl ve hareketlerin ise papalık makamına bildirilmesi kabul ediliyordu2022. Ayrıca bundan sonra artık patrik efendinin aynı Latin piskoposları gibi her beş yılda bir Vatikan’ı ziyaret ederek kilisesinin durumu hakkında bilgi vermesi bekleniyordu2023.
Hasun Efendi nizamnamenin ilanından hemen sonra yola çıkmış ve 1867 yılı ağustos ayında muhalif seslere karşı destek için yanında bulunan Patrik Valerga ile İstanbul’a dönmüştür. 1 Kasım 1867’de Ermeni Katolik Milleti Patriği ve Kilikya Katogigosu olarak makamına oturmuş ve hemen aynı gün Reversurus Nizamnamesi İstanbul’da resmen ilan edilmiştir. İstanbul’da Reversurus’un gereklerinin uygulanması için Ermeni milli meclisi toplanması plânları yapılmışsa da uygulamaya geçilememiştir. 1867 yılı sonunda Halep’te bulunan ve Antonyon keşişlerine ait manastırlarda nizamnameye dair ciddi şikâyetler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu grupların sözcüleri kilise merkezinin İstanbul’a taşınmasının kendilerine dışlanmış hissettirdiğini ve Papa ile patriğin toplum otoritesini merkezileştirmelerine gücendiklerini dile getirmektedirler. Ayrıca İstanbul’da bulunan Başpiskopos Brunoni’ye “Doğu Ayinleri için Apostolik Delege” ünvanı verilmesinden memnun olmadıkları gibi IX. Pius’un Doğu patriklerinin en büyük görevinin Papa’nın otoritesini temsil etmek olduğunu iddia eden tezini de kabul etmemektedirler2024.
1869 yılı temmuz ayında toplanan Ermeni milli meclisinde Reversurus Nizamnamesi ile alakalı çıkan tartışmalar sonucunda kilise nizamnameyi destekleyenler
2021 BOA. HR. TO. 455/4 lef 1, 22 Eylül 1871; Frazee, s. 265; İhsan Satış, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Katolik Cemaatine Dair Âli Paşa ve Kastro Bey’in Lâyihaları”, Gazi Akademik Bakış, Cilt: 9, Sayı: 18, Ortadoğu Özel Sayısı, Ankara, 2016, (Âli Paşa), s. 260. Ayrıca Türkan, Papalık, s. 122.
2022 Satış, Âli Paşa, s. 260.
2023 Frazee, s. 265
2024 Frazee, s. 266
532
ve reddedenler olarak ikiye bölünmüştür2025. Meclisteki görüşmeler sırasında bazı delegeler Patrik Hasun Efendi’nin Ermeni kimliğinin kaybolmasına neden olacak bu nizamnameye izin verdiğini söyleyerek görevden alınması için çağrıda bulunmuşlardır. Tartışmaların giderilmesi için yapılan yetmiş dokuz oturum sonunda farklılıkların giderilmesi için yol alınması bir yana, iki grup arasındaki ayrışma daha da keskinleşmiştir. Hasun Efendi bu geişmeler karşısında daha fazla risk almamak için oturumlara ara verme kararı almıştır. Ayrıca yaklaşan Vatikan Konseyi için Roma’ya gideceğinden bu arada ortamın sakinleşeceğini düşünmektedir2026.
Hasun Efendi Roma’ya gitmeye hazırlanırken kendisine ve Reversurus Nizamnamesine muhalefet eden Antonyan Cemaati başkanı ve Antakya Başpiskoposu Kazancıyan Efendi patrikten hızlı davranarak Roma’ya nizamnamede değişiklikler yapılmasını isteyenler adına temsilciler göndermiştir. Temsilciler buraya geldiklerinde kendilerinin iyi birer Katolik ve Aydınlatıcı Aziz Gregor ile Doğu Katolik Ermeni Kilisesi’nin sadık evlatları olduklarını, atalarından beri kiliselerine dair sahip oldukları haklarını, ayrıcalıklarını ve adetlerini korumak istediklerini belirtmişlerdir2027.
I. Vatikan Konseyi ise yaşanan sorunlara çözüm aramaktadır. İlk oturumlar devam ederken Hasun Efendi’nin vekili Başpiskopos Basil Kasparyan ve Latin Patrikliği vekili Josef Poleyim kilisenin içinde bulunduğu durumla alakalı çare bulmak derdindeydi. Ancak Papa IX. Pius Şubat 1870’te Poleyim’e bir mektup yazarak Antonyan keşişlerinin isyankâr hareketleri olduğunu ve kilise yasalarını ihlal ettiklerini, Kazancıyan’ın ise ayinlerde artık kendisinin adını anmadığını bildirmiştir. Papa, Poleyim’in Lübnan’a giderek manastırları ziyaret etmesini ve durum hakkında tahkikat yaptıktan sonra Başrahip Kazancıyan’ı görevden almasını istemiştir. Poleyim yaptığı araştırmaların sonucunda topladığı kanıtlara dayanarak 31 Mart 1870’te, özellikle İstanbul’daki Antonyanlar’ın bazılarına Hasun Efendi’ye muhalefet ettikleri gerekçesi ile görevden el çektirdiğini duyurmuştur. Bu arada Papalık makamının nizamnameye muhalefet edenlere gösterdiği tavır gitgide sertleşmiş ve Roma’ya ve Patrik Hasun’a muhalefet eden Katolik Ermeni sayısı yaz aylarına gelindiğinde kırka ulaşmıştır. Sonunda, tarihler 2 Kasım
2025 Frazee, s. 266, Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 211
2026 Frazee, s. 266, Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 212
2027 Frazee, s. 267, Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 212; Türkan, Papalık, s. 127.
533
1870’i gösterirken Papa’ya karşı gelen dört önemli ruhani aforoz edilmiştir. Bunlar; muhalefetin başındaki isim Antakya Başpiskoposu Plasid Kazancıyan, Kıbrıs Piskoposu Basil Gasparyan, Diyarbakır Piskoposu Agop Bahtiyaryan ve Amasya Piskoposu İgnatius Kalıpcıyan’dı2028. Papa ayrıca 18 Antonyan, 12 Mihitarist, Bizmar’dan 5 keşiş ve 10 papazı da kınamıştır2029.
Hasun muhalifleri Poleyim’in gelişinden oldukça rahatsız olmuştur. Bunun için Hariciye Nezareti’ne Poleyim’in amacının Patrik Hasun Efendi’yi desteklemek olduğunu belirten maruzatlar vererek çekincelerini dile getirmişlerdir2030. Nitekim nizamneden rahatsız olan bu grup öngörülerinde de haklı çıkacak ve bundan böyle ayrı bir cemaat halinde yönetilmek istediklerini söyleyerek Galata’daki patrikhane binasının kendilerine verilmesini talep edeceklerdir2031.
Osmanlı Devleti de gelişmelere kayıtsız kalmamış ve Encümen-i Mahsus, Katolik Ermeniler gündemiyle toplanmıştır. Zira Poleyim İstanbul’da bulunduğu sırada pek çok tepki çeken icraatta bulunmuş ve Katoliklerin arasındaki gerginkliği de tırmandırmıştı. Toplantıda Poleyim’in muhalif Katoliklere karşı takındığı tavır ve Hasun Efendi’nin Reversurus Nizamnamesi’nin uygulanmasındaki ısrarlı tavırları müzakere edilmiştir. Toplantı sonunda Vatikan’ın Osmanlı topraklarında uygulamak istediği sistemin Osmanlı Devleti hukukuna saldırı anlamına geldiği neticesine varılmıştır. Üstelik Şark kilisesinin imtiyazlarının kaldırılması devlet nizamına zarar verebilirdi. Zira piskopos ve patrik atamalarının papalığa devredilmesi tebaanın kontrolden çıkması manasına gelirdi. Dolayısıyla muhaliflerin haklı olduğuna karar verilerek gündelik hayatlarının devamı için bazı adımlar atılmasına karar verilmiştir. Alınan karara göre muhaliflere geçici bir yer tahsis edilecek ve gündelik işler içlerinden seçecekleri bir kişi ile yapılacaktı. Bunun yanında muhaliflere özel bir mühür yapılarak işlemlerde bu mühür kullanılacaktı. Papalık ile ilişkilerin bozulmaması içinse Floransa sefiri Rüstem Bey Roma’ya gönderilecekti2032.
2028 Frazee, s. 267
2029 Ahmet Türkan doktora tezinde bu sayıları 17 Antonyan, 20 Mihitarist, Bizmar’dan 5 keşiş ve 10 papaz olarak vermiştir ancak biz Frazee’nin Catholics and Sultans adlı eserinin 268. sayfasında verilen rakamları yazmayı daha doğru bulduk. Bkz. Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 213 ve Frazee, s. 268.
2030 BOA. İ. MMS. 38/1600 lef 3, 7 Mart 1870; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 217.
2031 BOA. İ. MMS. 38/1600 lef 5, 12 Mart 1870; BOA. İ. MMS. 38/1600 lef 12, 7 Nisan 1870, Türkan, Kudüs Latin Patrikliği, s. 53.Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 217; Türkan, Papalık, s. 135.
2032 Basiret, 5 Mayıs 1870; BOA. İ. MMS. 38/1600 lef 12, 7 Mayıs 1870; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 217-218.
534
Ancak yukarıdaki kararlara rağmen Poleyim’in İstanbul’daki faaliyetleri devam etmiş, cemaat arasındaki huzursuzluk da gitgide artmıştır. Poleyim, 6 Eylül 1870’te muhaliflere bir ihtarname göndererek kendilerine gönderdiği imannamenin imzalanmasını talep etmiştir. Muhalifler imannameyi imzalamadıkları gibi ihtilafın asıl sorumlusunun Hasun Efendi olduğunu ilan etmişlerdir. Anlattıklarına göre yaptığı işler hakkında Papalık’a şikâyette bulunmuşlar ama seslerini duyuramamışlardı. Sonunda da Hasun’a itaat etmekten vazgeçmişlerdi2033.
Muhalif Katolikler, Hasun Efendi’yi patrik olarak tanımamalarının Katolik mezhebinden ayrılmışlar gibi algılanmasının yanlış olduğunu ve Katolik inancının şahıslar üzerine bina edilemeceğini belirtmektedirler2034. Ayrıca Osmanlı tabiyetinde ve Katolik inancında olduklarından kilise ve emlaklarının Osmanlı Devleti himayesinde olduğunu, Papalık kurumunun bu mallarda hak talep edemeyeceğini dile getiriyorlardı2035.
Serpiskopos Poleyim, muhaliflerin istedikleri menzile girmeyeceğini anlayınca 5 Kasım 1870’te Papa tarafından mezhepten kovularak lanetlendiklerini ilan eden bir aforoznameyi Katolik Kilisesinin duvarına astırmıştır2036. Muhalifler yaşadıkları karşısında oldukça şaşırmış ve şaşkınlığı ile Basiret gazetesine bir demeç vermişlerdir. Bu demeçte Osmanlı tebaası oldukları için Latinleşmek istemediklerini anlatarak yaşadıkları üzüntüyü dile getirmişlerdir2037.
Bizmar Manastırı üzerinden de bir tartışma yaşanmıştır. Papa, Kardinal Franki’yi Osmanlı Sefiri’ne göndererek Ermeni Katoliği cemaatinin kendi ruhani yönetimini kabul etmesini, manastır yöneticisi Kasparyan’ın görevden alınmasını, manastır ve mektebinin cemaate bağışlanmasını rica etmiştir. Kardinal Franki ricalarının reddedilmesi halinde Papa’nın doğrudan padişaha müracaat edeceğini de belirtmiştir2038. Ancak bu ricanın kabul edilmesi halinde muhalif fırkanın burada bir tasarruf hakkı olmayacaktı. Bizmar Manastırı Katolikler arasındaki sorunlar başlamadan önce Kasparyan idaresinde statüko gözetilerek ve dış etkiler kabul edilmeden idare ediliyordu. Osmanlı Devleti Papa’ya
2033 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 218-219.
2034 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 219.
2035 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 220.
2036 Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis, 11 Şaban 1287/6 Kasım 1870.
2037 Basiret, 6 Kasım 1870.
2038 BOA. HR. SYS. 1765/34 lef 3, 24 Aralık 1871.
535
hürmet ve saygı duymakla birlikte iç içlerine müdahaleye varan teklifleri kabul etmeyi mümkün görmeyecektir2039.
Bizmar manastırı sebebiyle başlayan tartışmalar Hasun Efendi azledildikten sonra da devam etmiştir. Osmanlı Devleti Hasun Efendi topraklarında ikamete devam ettikçe ne manastır ne de ana ihtilafın çözümünün mümkün olmayacağını ve bu sebeple derhal kardinallik rütbesi verilerek Roma’ya gönderilmesi gerektiğini düşünüyordu2040. Franki ise manastırın mahalli hükûmet yardımıyla Kasparyan tarafından ele geçirildiğini iddia ediyordu. Üstelik sorunun çözümü için Fransa Hariciye Nezareti’nden arabuluculuk yapmasını rica etme yetkisi olduğu beyan ediyordu. Buna rağmen başkalarının himaye ve aracılığını tercih etmediğini ve Osmanlı Devleti’ne başvuracağını bildirmiştir. Roma sefiri ise devletin ne bir ferdinin ne de bir cemaatinin hukukuna asla müdahale etmeyeceğini ve mahalli hükûmet tarafından yardım iddiasının ise mübalağalı olduğunu beyan etmiştir2041. Roma sefiri, Franki’nin tüm cevaplara rağmen tatmin olmaması üzerine meselenin mahkeme tarafından çözülmesinin her türlü itiraza ve şikâyete son vereceği mütalaasını da Hariciye Nezareti’ne bildirmiştir2042.
Fransa, Osmanlı Devleti’ndeki Katolik tebaanın meydana gelişinde birinci derecede etkili olmuştur. Katolik tebaanın ayrı bir millet olarak tanınmasından sonra da hamilik iddiasında bulunmakta, ayrıca Hasun Efendi ve Papalık taraftarı bir çizgi izlemekteydi. Ancak Prusya-Fransa Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılınca Osmanlı Devleti üzerinde sahip olduğu nüfuz da azalmıştır. Hasun Efendi’ye muhalif olanlar bu fırsatı kaçırmamış ve Patrik’e verilen beratın geri alınmasını istemiştir2043. Muhalif Katolikler gazeteler kanalı ile de şikâyette bulunmaya başlamış ve seslerini yükseltmiştir. Örneğin İstanbul gazetesine gönderdikleri bir yazıda; Osmanlı Devleti’nde yaşayan çeşitli din ve mezheplerden insanlara müdahale eden diğer devletlerin mukaddes Osmanlı hukukuna zarar vereceğinin Katolik Ermeniler mevzusunda görüldüğü bildirmiştir. Katolik Ermeniler Osmanlı Devleti’nin Papa’ya kendilerine müdahale etme hakkı olmadığının resmi olarak tebliğ edilmesini, ayrıca Hasun Efendi meselesine çözüm bulunamazsa
2039 BOA. HR. SYS. 1765/34 lef 2, 24 Aralık 1871.
2040 BOA. HR. SYS. 1765/37 lef 3, 10 Ocak 1872.
2041 BOA. HR. SYS. 1765/38 lef 1, 16 Ocak 1872.
2042 BOA. HR. SYS. 1786/25, 19 Ocak 1872.
2043 Frazee, s. 268
536
gelecekteki piskoposların yabancı bir elle tayin edileceğini ve Kilikya Patrikliği’nin istiklalinin tehlikeye gireceğini de beyan etmiştir2044.
Tartışmalar Basiret gazetesi köşelerinde devam etmiştir. Ancak yaşanan ihtilaf bir zaman sonra gündelik hayata da yansıyarak asayişi tehdit eder hale gelmiştir. Bunun üzerine Hasun Efendi muhalifi on kişi yanlarında kilise rahipleriyle sadarete giderek bir dilekçe sunmuş ve yaşadıkları durumu izah etmişlerdir. Sadrazam dilekçeyi kabul ederek Sultan Abdülaziz’in önceliğinin mezhep serbestliği olduğunu belirtmiş ve sorunlar çözülene kadar nerede isterlerse ibadet edebileceklerini söylemiştir. Akabinde Sultan Abdülaziz de kiliselerin ayrılması ve ellerinden alınan emlâkların iadesi işlerine bakılacağını belirtmiştir2045. Ayrıca iki grubun ileri gelenlerinden meydana getirilen ve Katolik milletine ait eğitim, sağlık, milli emlak gibi kurumlara verilen nakdi yardımların idaresini sağlamak amacıyla teşekkül edecek bir meclise sıcak bakılmıştır. Bu meclis 1870 yılının Eylül ayında bir kurulmuştur2046.
Bu arada Katolik Ermeniler arasında yaşanan gerginlik kiliselere yansımış, seçim ya da atamalara da etki etmiştir. Samatya’da bulunan Katolik Ermeni kilisesi mütevellisi Kücezade Artin Efendi’nin kardeşinin oğlu olan Oseb Efendi buraya vekil tayin edilmişti. Hasun muhalifi Oseb Efendi 22 Mayıs 1870’te kiliseye gelerek buranın gelir-giderini incelemek ve kiliseye bağlı mektebin idaresi ile ilgilenecek bir memur tayin etmek istemiştir. Oseb Efendi’yi gören cemaat mensubu Camcı oğlu Suraye ve Kuyumcu oğlu Antran seçim ve tayin işinden kimsenin haberi olmadığını söyleyerek, seçimin 29 Mayıs 1870’e ertelenmesini teklif etmişlerdir. Oseb Efendi teklifi değerlendirerek bu yönde bir karar almasının daha sıhhatli olacağına karar vererek kiliseden ayrılmıştır2047.
2044 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 215.
2045 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 215. Basiret gazetesi Prusya taraftarlığı ile bilinmektedir. Gazetenin Prusya tarafgirliğine dair bkz. Necati Çavdar, “Basîret Gazetesi’ne Göre Prusya-Fransa Savaşı (1870-1871)”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Uluslararası Türk Dünyası Basın Sempozyumu Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı:3, Aralık 2019, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/904230, (20.06.2020), s. 1512-1532. Ayrıca İlhan Yerlikaya, Basiret Gazetesi (1870-1878), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1991.
2046 BOA. İ. HR. 239/14173, 19 Ağustos 1869; Aleksiyas Diran Bey’in başkanlığını üstlendiği bu meclis Katolik Ermeni milletinin ileri gelen ailelerinin üyelerinden meydana geliyordu. Bu isimler; Göçezade Agop, Çamiç Ohannes, Davut Agop, Bedan Bey, Tokatlıyan Ohannes, Aznavur Serovpe, Mihran Düz Bey, Sakız Ohannes, Portakal Mikael, Güreğ Ohannes, Endazyan Ohannes, Hurdacıyan ve Ohannes(Kirkor) idi. Çarkçıyan, s. 237; Külekçi, Sosyo-Kültürel Açıdan, s. 316; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 243.
2047 BOA. HR. SYS. 2821/58, 26 Mayıs 1870.
537
25 Mayıs 1870’te herkesin çarşı pazara gitmesinden faydalanan ve kilisede söz sahibi olmak isteyen Hasun taraftarlarından Mısırlı Andon Bey, Artin Bey, Kuyumcuyan Bedros Efendi, Tıngır oğlu Kuyumcu Karabet ve Vartan Bey yanlarındaki kişilerle gelerek kiliseye gelerek burada bazı aramalar yapmışlardır2048. Aramaların ardından bazı yerleri mühürleyerek birkaç eşyayı gasp etmiş ve kiliseye memur olarak altı kişi tayin etmişlerdir2049. Yaşananları işiten Şark Katoliği Ermeniler “devlet-i aliyyenin millet-i sâdıkasından olduklarından hukuk ve salahiyetlerine tecavüz edilmesine müsaade edemeyeceklerini” beyan etmişlerdir. Muhaliflerin kiliseye giderek mühürleri kıracakları anlaşılınca bir fenalık yaşanmasına mâni olunmuş ve Hasun aleyhtarı Ermeniler teskin edilmiştir2050. Bunun ardından Fatih Zabtiye müdüriyetinden yetkililer kiliseye giderek mühürleri kırmış ve burayı Oseb Efendi’ye teslim etmiştir. Kilisenin teslim alınmasının ardından buraya sekiz kişi memur tayin edilmiştir. Şark Katolikleri kilisede kalan 7-8 kişilik Hasun taraftarı Ermeni’nin varlığını da münasip bulmamışlar ve kendileri de burada aynı sayıda kişi bırakmışlardır. Yaşananları izleyen Diran Bey bu hareketlerin ilerleyen zamanda kilise ve taraflar arasında tartışmalara sebep olabileceğini öngördüğünden durumu zabtiyeye bildirmiştir2051.
Devlet, mezhepler arası tartışmalara müdahil olmamakla birlikte Vatikan’ın Hasun Efendi’yi kullanarak iç işlerine müdahale etmesine razı gelmemiştir. Hükûmet, taraflar arasında yaşananların meydana getireceği husumeti de göz önünde bulundurarak meselenin mahkemeye sevk edilmesine ve adlî olarak çözülmesine karar vermiştir. Böylelikle Hasun taraftarlarının sebep olabileceği fenalığa engel olmak istemiştir2052.
4.2.4. Patrik Hasun’un Azledilmesi
Hasun Efendi, Katolikler arasında bir türlü bitmeyen tartışmaların yaşandığı, muhaliflerin kendileri için ayrı bir patriklik istedikleri, aforoz edildikleri ve toplumsal huzurun gitgide bozulduğu bir dönemin baş aktörü olmuştur. Hasun’un Vatikan taraftarı
2048 BOA. HR. SYS. 2821/55, 27 Mayıs 1870; Türkan, Papalık, s. 222.
2049 BOA. HR. SYS. 2821/58, 26 Mayıs 1870.
2050 BOA. HR. SYS. 2821/57, 26 Mayıs 1870.
2051 BOA. HR. SYS. 2821/55, 27 Mayıs 1870.
2052 BOA. HR. SYS. 2821/58, 26 Mayıs 1870.
538
tavırları Osmanlı Devleti’nin egemenliğine müdahale çabalarını da beraberinde getirdiğinden yaşananlar dikkatle takip edilmiştir.
Hasun taraftarı ve muhalifi olan iki grubun arasında yaşanan sorunları aşmak için Eylül ayında kurulan meclis de faydalı olamamıştır. Bunda şüphesiz Papalık makamının Osmanlı tebaası olarak kendi iç işlerini devletin onayı ve gözetimi altında kendisi sürdüren Katolik milletine müdahale etmek arzusunun da önemli bir payı vardır. Hasun Efendi de yürüttüğü faaliyetlerle Vatikan’a destek vermekten geri durmamıştır. Netice olarak Hasun Efendi’nin ruhani reisliğini kabul etmeyen muhalif Ermeniler Ortaköy Ermeni kilisesinde toplanarak mümkün olduğunca çabuk bir şekilde yeni bir katogigos seçilmesi gerektiği sonucuna varmışlardır2053. Ardından Patriğin azledilmesi için hükûmete dilekçe vermeye başlamışlardır. Muhalifler bununla da yetinmeyerek yeni bir patrik atanması talebini iletmek için üç vapur kiralayarak Sadrazam’ın Bebek’te bulunan yalısına gitmişlerdir2054.
Papalık makamının da dâhil olduğu sorunlar bir türlü son bulmayınca Hasun Efendi’nin azledilmesine karar verilmiştir. Karar 18 Ekim 1870’te yayınlanan irade ile ilan edilirken böylece yıllardır devam eden karışıklık sonlandırılmak istenmiştir. Aynı iradede seçim yapılarak yeni bir patrik belirlenmesi de bildirilmektedir2055. Ancak Papalık taraftarı tavırları ve özellikle Reversurus Nizamnamesi ile Osmanlı Devleti hukukuna müdahale arzusunun maşası konumunda olan Hasun Efendi’nin azledilmesi problemi tam olarak sona erdirmeyecektir. Zira papalık, ruhani olarak hala patrik olan Hasun Efendi’nin cismani makamından azledilmesi meselesine de müdahil olarak devletin kararına karşı çıkmıştır2056. Osmanlı Devleti ise kendi tabiyeti altında bulunan Hıristiyan milletlerin ruhani reislerinin kendi milletleri tarafından seçilerek devlet katında tasdiklendikten sonra faaliyette bulunduklarını ve devlet menfaatine aykırı hareket ettikleri tespit edilirse görevden alındıklarını belirtmiştir. Ayrıca Hasun Efendi’nin
2053 Basiret, 9 Eylül 1870.
2054 Basiret, 29 Eylül 1870; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 243.
2055 Patrik Hasun’un görevinden azil kararı şu cümlelerle duyurulmuştur: “Devlet-i Âliyye hukuk-u hükümdârisine ve Şark Katolik Kilisesi’nin imtiyazat ve muafiyatına mebni kararnamede mezkûr mülkünde kabul edilmeyerek keen lem yekün hükmünde tutması lazım gelmiş ve 27 Eylül 1867 tarihinde tevcih olunan patriklik memuriyeti Hasun Efendi uhdesinden ref’ edilerek patrikliğin usul ve şerâit-i kadimesi mucibince cemaat-i mezkurenin kendilerine patrik intihab eylemelerine izin ve ruhsat vermiştir.” BOA. İ. MMS. 39/1632 lef 3, 18 Ekim 1870; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 222.
2056 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 223.
539
atandıktan sonra Papalık makamına tabi olduğunu açıkladığından bahsedilerek Hıristiyan ruhani reislerinin seçim ve tayin hakkının Roma’ya bağlanmasının kabul edilemez olduğu ve Osmanlı hükûmetinin böyle bir müdahaleyi asla kabul etmeyeceğini açıklanmıştır2057.
Hasun Efendi muhalifleri yeni bir patrik seçimi için teşebbüste bulunmuş olsalar da Osmanlı Devleti’nin müdahalesi üzerine girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak Hasun taraftarları da kendilerine bir cismani patrik seçmek istediklerini belirtmiştir. Ruhani ve cismani patriklerin ayrı ayrı seçilmesine sıcak bakmayan hükûmet bu isteği de geri çevirmiştir2058. Netice olarak Katolik milletinin Hasun taraftarı olanları cismani, muhalif olanları ise ruhani patriksiz kalmıştır2059.
2057 BOA. Y. EE. 91/9, 25 Mart 1879; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 223.
2058 BOA.HR. TO. 119/30, 12 Şubat 1872; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 243.
2059 Hasun muhalifi Katolik Ermeniler, Hariciye Nazırı Server Paşa’ya 14 sorudan ibaret bir arzuhal vererek içinde bulundukları durumla alakalı belirsizliğe cevap aramışlardır. Bu sorular şunlardır:
“1- Reversurus diye isimlendiren nizamname devletçe kabul edilmiş midir? Yoksa edilmemiş midir?
2- Hasun Efendi’nin devlet nezdindeki patriklik memuriyeti uygun mudur? Eğer patrikse cemaatin iki tarafına tebliğ edilmemesinin, değilse yerine diğerinin milletçe seçilememesinin sebebi nedir?
3- Ermeni Katolik milleti devlet nezdinde diğerleri gibi ayrı bir cemaat hükmünde midir? İmtiyazları var mıdır? Varsa bu imtiyazlar neden ibarettir? Başka bir cemaat ise bunun reisi yahut patriği kimdir?
4- Bu patriğin seçim ve atanma şekli kime aittir? Millete ve devlete mi? Yoksa ecnebilere ve Roma’ya mı?
5- Müslümanlar şeyhülislamsız, başka milletler de patriksiz idare edilemediği hâlde aciz cemaatimizin bu kadar vakitten beri patriksiz kalması mümkün ve reva mıdır?
6- Ortada olan bu kadar perişanlığın ve sefaletin ve bu yüzden her tarafta meydana gelen uygunsuzluklarını mesuliyeti had ve hesaba gelmez zararın tazminatı ve cemaatin hukuk ve vakıf mallarının muhafazası kime aittir?
7- Tebaa arasında meydana gelen bu gibi tartışmaların düzeltilmesi ve görülmesi devlete mi yoksa ecnebilerin kararlarına mı bağlıdır?
8- Roma’nın tebaadan olan Ermeni Katolik cemaatine müdahalesi devletçe doğrudan doğruya veya dolaylı olarak inanmış mıdır? Tanınmış ise hangi tarihte ve kimlerin rızasıyla ve ne gibi kayıtlara bağlıdır? Tanınmamış ise ikide bir de ortaya çıkan sorunlar ne sebebe dayanmaktadır?
9- Ermeni Katolik cemaati başlangıçtaki teşekkülünde kimlerin söz ve kararları üzerine tanınmıştır? Kendisinin mi yoksa diğerlerinin karar ve şehadetiyle mi tanınmıştır?
10- Devlet tarafından dünya önünde ilen edilen padişahın hatt-ı hümayûnunun yüce hükümlerinin yerine getirilmesi ne kadar meridir?
11- Aciz cemaatimiz kaç devlet tebaası nazarıyla bakılacaktır? Osmanlı Devleti’nden başka birkaç hami, sahip ve hâkimi mi vardır?
12- Aforoz diye adlandırılan tabirlerin resmî muamelelerde bir hükmü var mıdır? Bu Aforoz hangi makamdan ortaya çıkmıştır ki hatt-ı hümayûnların hükmünü feshedecek derecede buna ehemmiyet veriliyor. Milletçe tasdik edilmiş patriklik tarafından meydana gelmiş ise bu yolda hiçbir patriğimiz yoktur. Hasun Efendi’nin patrikliği hakkında ortaya atılan iddianın esası zaten bundan ibarettir. Eğer Latin piskoposu Monsenyör Poleyim veya diğer ecnebiler tarafından vuku bulmuşsa bunlar tanınmamış oldukları halde ortaya koydukları muamelelerin cemaatimize hükmü olabilir mi?
13- Bu bilinen meselede cemaatimiz haklı mıdır? Yoksa haksız mıdır? Haklı ise niçin hak ve hukuku korumak için gereken yapılmayıp bunca vakitten beri bugün yarın denilmekte ve her tarafta kendi kiliselerinde ayinlerini yerine getirememektedir. Fukara güruhu ve biçareler hanelerinden ve ruhban zümresi vakıflardan mahrum olarak cemaatin vakıf malları telef olmaktadır. Cenazeler bile bu yüzden ortalıkta sürünmektedir. Eğer haksız iseler niçin haksızlığı resmen ilan edilip kesin cevap verilmiyor?
540
Patrik Hasun azledildikten sonra İstanbul’da kalmasının sorunlara sebep olabileceği düşünülürek geçici bir süre için başkent dışında ikamet etmesi istenmiştir2060. Ancak sabık patrik padişah iradesine uymamış ve İstanbul’da kalmaya devam etmiştir2061. Hasun Efendi’nin İstanbul’dan ayrılmamak konusundaki inadı taraflar arasında yaşanan sorunların da devam etmesine sebep olmuştur. Hatta Roma’da Psikopos Franki ile Osmanlı sefiri arasında yapılan görüşmede bu konuya dair değerlendirmeler de yapılmıştır. Sefir, Franki’ye Hasun Efendi’nin cemaatin büyük kısmının nefretini kazandığını ve yaşanan sorunun asıl sebebi olarak görüldüğünü, İstanbul’da ikamette ısrar etmesinin ise iyi niyetli girişimleri sonuçsuz bıraktığını anlatmıştır. Ayrıca kendisine kardinallik rütbesi verileceği vaat edildiğinden bundan sonra yaşanacakların sorumluluğunun onu İstanbul’da tutanlarda olduğunu beyan etmiştir. Bunun üzerine Franki, Hasun’un gönderilmesinin gerekliliğini tasdik ederek eğer her iki tarafa da bir patrik atanmasına müsaade edilirse tayinin gerçekleştirileceğini bildirmiştir. Sefir, cemaatin iki farklı patrik tarafından yönetilmesinin cemaate ait emlakların taksiminde sorunlar yaşanacağını söylediyse de Hasun taraftarlarının her türlü fedakârlığa hazır olduğu cevabını almıştır2062.
Franki bu görüşmenin ayrıntılarını Kardinal Antionelli’ye de iletmiştir. Kardinal Antionelli Franki’yi dinledikten sonra Papa’nın şarkta yaşanan mezhep meselelerinin tetkiki için kardinallerden oluşan bir meclis oluşturacağından bahsederek Osmanlı Devleti’nin düşünce ve mütalaalarını burada görüşmek üzere layiha şeklinde yazılıp bildirilmesini istemiştir. Franki bu ricayı Osmanlı sefirine iletmiştir. Ancak sefir şifahen söylenenlerin gayet açık ve net olduğunu ve başka bir izaha gerek olmadığını söyleyerek ret cevabı vermiştir. Bunun üzerine Franki, Hasun Efendi’nin itaatsizliğine bir ceza verilmeden yeni bir memuriyete tayin edilmesinin sakıncalı olduğunu ve muhalif takımın
14- Tüm bu yapılanlar Padişahımızın yüce rızasına ve adaletine uygun düşer mi? Acaba bunca perişanlık ve mağduriyetimizin sebebi sadakat göstererek ecnebilerin müdahalesini kabul etmediğimizden mi kaynaklanıyor? Bu yüzden bizim gibi olan diğer milletler arasında niçin mahrum kalacağız?” Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 244-245; Türkan, Papalık, s. 172-174.
2060 BOA. İ. MMS. 41/1665 lef 2, 23 Şubat 1871; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 253.
2061 BOA. HR. SYS. 1765/33 lef 7, tarihsiz; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 253.
2062 BOA. HR. SYS. 1786/25, 19 Ocak 1872.Ayrıca Türkan, Papalık, s. 186.
541
cismani işleri için bir patrik intihabına izin verilirse Papa’nın memnun olacağını beyan etmiştir2063.
Hasun Efendi’nin İstanbul’dan gönderilmesi konusundaki tartışmalara Osmanlı Ermenilerinin hayatını Katoliklik inancıyla şekillendirdiğinden beri devletin iç işlerine müdahale etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Fransa’da dâhil olmuştur. Fransa, Hariciye nazırını Osmanlı sefirine göndermiştir. Nazır sefirle yaptığı görüşmede Katoliklerin arasındaki anlaşmazlığın henüz çözülemediğinden bahsederek Osmanlı Devleti’nin konuya müdahil olmamasının daha iyi olacağını ifade etmiştir. Osmanlı sefiri ise devletinin mezhep meselelerine müdahale etmek âdetinde olmadığı cevabını vermiştir2064. Bir süre sonra yeniden bir araya gelen ikili bu görüşmede yine Osmanlı Katolikleri ve devletin kendilerine davranışı hususunda görüş alışverişinde bulunmuştur. Sefir bu kez Osmanlı Devleti’nin Katolik meselesinin ortaya çıkışından itibaren takındığı tarafsız tutumu tüm dünyanın bildiğini ve Hasun Efendi’nin devletin tebaasına müdahale etmeye çalıştığını anlatmıştır2065. Fransız hariciye nazırı ise sefiri dinledikten sonra eski patriğin İstanbul’dan gönderilmesini şiddetli bir tedbir olarak nitelendirerek böyle bir uygulama hayata geçirilirse bundan üzüntü duyacaklarını bildirmiştir2066. Ancak sefir, nazıra bu kararın sebebi olan Reversurus Nizamnamesi’nin şartları hatırlatınca Fransız devlet görevlisi kendisinin de nizamnameden rahatsız olduğunu belirtmiştir. Bu arada alınacak en iyi tedbirin Katolik Ermeni taraflarının uzlaşmaları için kendi kendilerine bırakılması olacağını söylemekten de geri durmamıştır2067.
Osmanlı iç işlerine karışmak için bekleyen İngiltere’de Protestanların koruyuculuğunu üstlenmesine rağmen konuya dair fikir belirtmekten geri durmamıştır. Lord Granobil Osmanlı Devleti’nin Londra sefiri ile bu konuya dair bir görüşme yapmıştır. Granobil yaşananları değerlendirirken siyasi rakiplerinden Fransa’nın karşısında konum almış ve Osmanlı Devleti’nin beyan ettiği sebeplerin haklı ve hareketlerinin de doğru olduğunu bildirmiştir. Ayrıca mezhep işleri her devlet için sorun
2063 BOA. HR. SYS. 1786/26, 16 Şubat 1872.
2064 BOA. HR. SYS. 1786/32, 14 Haziran 1872.
2065 BOA. HR. SYS. 1765/13 lef 2, 10 Temmuz 1872
2066 BOA. HR. SYS. 1765/12 lef 2, 7 Temmuz 1872.
2067 BOA. HR. SYS. 1786/34 lef 2, 12 Temmuz 1872.
542
olduğundan en güvenilir müdahale yolunun cismani ve ruhani işlerin birbirinden ayrılarak cismani işlerin hükûmete bağlanması olduğu düşüncesini de beyan etmiştir2068.
Bu arada Hasun Efendi yüzünden Katolik Ermeniler arasında yaşanan idari anlaşmazlık toplumun asayişini tehdit eder hale gelmiştir. Hükûmet bu sorunun çözümünün tek yolunun sabık patriğin ülkeyi terk etmesinde görmekten vazgeçememektedir2069. Hasun Efendi devletin bu konudaki ısrarı karşısında nihayet İstanbul’dan ayrılma emrini yerine getirmeye karar vermiştir. Kararını bildirirken ise kendi aleyhinde bulunan fırkanın meşru olmayan taleplerine müsaade etmediği için garez ve gayrimeşru töhmetlerle karşı karşıya kaldığını iddia etmiştir. Sabık patrik, bulunduğu makamın şahsi menfaati için değil, mezhep kaideleri ve ruhani memuriyetin gereği olduğunu belirterek kendisi ile alakalı hükme boyun eğeceğini ve buna uygun hareket edeceğini bildirmiştir2070.
Bu dönemde Reversurus’un uygulanması bahanesiyle piskopos seçimlerine müdahale edilmeye de çalışılmıştır. Şam ve Beyrut piskoposlarının vefatı ile boşalan mevkilere Hasun taraftarlarının atanması için her piskoposluk için üç adayın belirlenmesi istenmiştir. Alınan karara göre adaylara ait defter hazırlanarak Papa’ya takdim edilecek ve buna göre bir seçim yapılacaktır. Ancak Antakya Katolik Patriği bu isteğe karşı çıkmıştır. Patrik, Katolik milletinin Osmanlı Devleti içinde sahip olduğu hukuk ve imtiyazat-ı kadimesi gereğince Vatikan’ın seçime müdahale etmesinin uygun olmayacağını ve atamayı kendilerinin yapacağını rahip Amirvaz Darunu aracılığıyla Server Paşa’ya bildirmiştir. Amirvaz Darunu bu vesileyle Bâbıâli’nin konuyla alakalı düşüncesini sorma fırsatı da bulmuştur. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti hiçbir zaman cemaatlerin mezhepler işlerine müdahale taraftarı olmamıştı. Bununla beraber Amirvaz Darunu’ya patriğin imtiyazat-ı kadimelerini korumak adına aldığı bu kararın devletçe tasvip edileceği söylenmiştir2071.
2068 BOA. HR. SYS. 1786/33, 14 Temmuz 1872.
2069 BOA. HR. SYS. 1765/17 lef 3, 25 Temmuz 1872.
2070 BOA. HR. SYS. 1765/17 lef 2, 13 Temmuz 1872; Türkan, Papalık, s. 191.
2071 BOA. HR. SYS. 1765/33 lef 2, 24 Kasım 1871.
543
4.2.5. Patrik Küpeliyan Dönemi
Muhalifler, Osmanlı Devleti’nin istedikleri yerde ibadet edebileceklerine dair izin vermesinden sonra Agop Bahtiyaryan’ı gayrıresmi olarak ruhani lider seçmişti. Ardından Hasun Efendi idaresinde olmayan kiliselerde 30 civarı papaz ve 1200 kişilik bir cemaatle kendi ayinlerini icra etmeye başlamıştı2072. Diyarbakır Ermeni Katoliği Başepiskoposu Bahtiyaryan’ın seçimi dönemin gazetelerinde ise Şark Ermeni Katoliği Katogigosluğu’na intihab olunduğu şeklinde görülmüştü2073. Bu arada Papalık da boş durmamakta ve muhaliflerin ruhani lider olarak seçtikleri Bahtiyaryan’ı tanımadıklarını bildirmek için hamleler planlamaktadır. Vatikan bunu ilan etmek için muhalif tarafın patriğine Hasun Efendi’nin ünvanı olan IX. Pierre namını vermeyi uygun bulmuştur2074.
Papa IX. Pius, 11 Mart 1871 tarihinde yayınladığı bir emirname ile yeni seçilen ruhani liderin ve seçimin gayr-ı meşru ve yok hükmünde olduğunu belirterek Madrid sefiri olarak görev yapan Aleksandro Franki’yi aynı ay içinde İstanbul’a yollamıştır. Franki’nin görevi Osmanlı Devleti’nin Katolik Ermeniler ile alakalı işlerini ve Papalık ile mevcut ilişkilerini düzenlemekti2075. Madrid Sefiri Franki İstanbul’a sahip olduğu diplomasi meziyetleri sebebiyle “fevkalade sefir” ünvanı ile gönderilmişti2076.
Franki 13 Nisan 1871 Perşembe günü Triyeste üzerinden İstanbul’a gelmiş ve Katolik Ermeniler tarafından karşılanmıştır. Fevkalade sefir, Bâbıâli’den gönderilen birkaç kavas eşliğinde Beyoğlu’nda Glavani sokağında bir eve yerleşmiştir2077. Sadrazam
2072 Basiret, 10 Şubat 1870; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 216.
2073 Basiret, 8 Mart 1871; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 289. Ayrıca Emrullah Küçükyılmaz, Tanzimat Dönemi İstanbul Gazetelerinden Basîret Gazetesi (1871) (Değerlendirme-İndeks), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırklareli, 2015, s. 46.
2074 Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Çev. Ali Reşad, Ed. Serkan Özburun, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1999 s. 286; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 224. Engelhardt eserinde Bahtiyaryan’ın seçilmesinden bahsetmemekte ve Papalığın Küpeliyan’ın patrik seçilmesi üzerine 11 Mart 1871’de bir emirname yayınlayarak seçimin gayrıresmi olduğunu ilan ettiğini yazmaktadır. Ancak bahsi geçen tarihlerde muhalif Katoliklerin kendilerine bir ruhani lider seçtikleri bilinmektedir. Seçim sonucu dönemin gazetelerinde de kendine yer bulmuştur. Bu sebeple Engelhardt’ın bir yazım yanlışı yaparak seçim sonucu seçilen ruhani liderin adını farklı yazdığı düşünülebilir. Zira Küpeliyan Efendi’nin patrik seçilme tarihi 19 Ocak 1872’dir. Engelhardt, s. 286.
2075 Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Çev. Ali Reşad, Ed. Serkan Özburun, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1999 s. 286; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 224.
2076 BOA. HR. TO. 455/4 Lef 1, 22 Eylül 1871.
2077 Basiret, 16 Nisan 1871.
544
Mehmed Emin Âli Paşa, 26 Nisan 1871’de Franki’nin gelişi şerefine bir ziyafet düzenlemiş ve bazı sefirlerle vekiller de ziyafete katılmışlardır2078.
Franki’nin İstanbul’a gönderilirken Katolik Ermeniler arasında yaşanan ihtilafları bitirmesi ve devlet katında görüşmeler yapması bekleniyordu. Fevkalade sefir Osmanlı topraklarına ulaştıktan hemen sonra, 17 Nisan 1871’de Sadrazamla görüşerek Avrupa Devletleri ile yaptıklarına benzer bir konkordato anlaşması yapmayı teklif etmiştir. Ancak gerek teklif edilen konkordato gerekse papalık makamı tarafından gönderilen layiha bir kez daha Osmanlı hukukuna müdahale edilebilecek maddeler içerdiğinden muhalif kesimdeki Katolik Ermenilerin görüşleri de dikkate alınarak ret cevabı verilmiştir2079. Papalık buna rağmen Osmanlı Devleti ile ilişkilerini düzeltme umuduyla 1867 emirnamesini yumuşatacak açıklamalar yapmıştır. Ancak Sadrazam ve aynı zamanda Hariciye Nazırı olan Mehmed Emin Âli Paşa 7 Eylül 1871’de vefat edince kabine değişikliği ile birlikte görüşmeler de son bulmuştur2080. Zira Hariciye Nazırı Mahmud Nedim Paşa sadrazam olunca Hariciye Nazırlığı vazifesine Server Paşa getirilmiştir2081. Server Paşa, “Tarife gerek olmadığı üzere hükûmet saltanat hakkı gereğince her sınıf tebaasıyla doğrudan doğruya vasıtasız ve hiçbir taraftan müdahale edilmeyerek tebaasının cismani idaresince doğru ve adil bir yolda hareket etme hakkını kendine hasretmiştir.” açıklamasıyla görüşmeleri bitirdiklerini duyurmuştur2082.
Franki, Osmanlı hükûmeti tarafından istenmediğini fark edince artık İstanbul’da kalmasının bir anlam taşımadığını anlamış ve Papalık makamına başvurarak geri dönmek istediğini bildirmiştir. İsteği kısa süre içinde kabul edilmiştir. Franki gitmeden önce Papalık tarafından gönderilen çeşitli hediyeleri takdim etmek için Sultan Abdülaziz ile görüşmek istemiştir. Sefirin talebi kabul edilmiş ve padişah ile gayrıresmi bir görüşme yaparak ve hediyelerini sunmuştur. Sultan Abdülaziz de Franki’yi kendisine, Papa Hazretlerine ve yanındaki memurlara çeşitli hediyeler vererek göndermiştir2083.
2078 Ruzname-i Ceride-i Havadis, 6 Safer 1288/26 Nisan 1871.
2079 Konkordato ve layiha ile alakalı ayrıntılı bilgi için bkz. Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 228-237. Ayrıca Türkan, Papalık, s. 150-158.
2080 Engelhart, s. 287.
2081 BOA. HR. SFR. 1… 29/51, 29 Ağustos 1871.
2082 BOA. İ. HR. 334/21476 lef 1, tarihsiz; BOA. HR. SYS. 1765/14, 12 Temmuz 1872.
2083 BOA. İ. HR. 334/21476 lef 3, 25 Ekim 1871; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 239.
545
Yaşanan gelişmelerden sonra Katolik Ermeni milleti ileri gelenleri Bâbıâli Beylikçi Dairesi’ne çağırılarak yeni patriklerini belirlemek için eski usulde bir seçim yapmaları ve sonucunu da bildirmeleri istenmiştir2084. Sadrazam Mahmut Nedim Paşa bir buyruldu yazarak seçimin 19 Mayıs 1872’de Galatasaray Mektebi’nde yapılmasını bildirmiştir2085. Seçim ve yaşananlar 20 Mayıs 1872 tarihli Levant Herald gazetesinde “Yeni Ermeni Katolik Patriği Seçimi” başlığı altında şu şekilde anlatılmaktadır:
“Katolik Ermeniler arasındaki sorunlar her zamanki gibi dostane bir çözümden uzak görünüyor. Katolik Ermenileri Patriği Hasun’un tayini Türk idaresi dahilinde geçerliliği kabul edilmeyen Reversurus yani Papalık kararnamesine dayandığı gerekçesi ile feshedilerek, Ermeni Katolik cemaatine verilen vezirlik buyruldusu ile eski geleneklere göre yeni bir patrik seçimine gidilmesi istendi ve dün seçim tarihi olarak belirlendi. Ancak cuma günü Hasunist fırkanın ileri gelen Ermeni Katolikleri Galata’daki Kurtarıcı Kilisesi’nde (Surp Pırgiç) bir araya geldi; Katolik inancı ve Papalık makamına sadakat ve itaat konuşmalarının ardından Bursa Piskoposu Telkiyan/Tilkiyan/Tilikyan’ı oy birliği ile Türkiye’deki Ermeni Katolikleri Patriği seçtiler. Seçimden sonraki gün Sadrazamı bilgilendirdiler ancak ekselansları seçimin buyrulduda belirtilen gün yapılmadığından geçersiz olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve seçimin ertesi gün, esasen öngörülen tarihte tüm Katolik Ermeni cemaatiyle yapılması gerektiğini, ancak anti-Hasunist bir kilisede yaşanabilecek sıkıntıyı önlemek amacıyla Galatasaray Lisesi’nde Divan-ı Hümayun görevlilerinden Beylikçi Efendi huzurunda yapılacağını belirtti.
Bu yüzden çok sayıda Ermeni Katoliği, din adamı olanı ve olmayanı, Hasunisti ve anti-Hasunisti dün öğleyin Galatasaray Lisesi’nin büyük salonunda hazır bulundular. İçeriye giren her kişiye bir oy pusulası verildi; duvarlara oy kullanacak her seçmenin Ermeni Katoliği, 20 yaşından büyük,
2084 BOA. İ. DH. 651/45287 lef 8, tarihsiz; BOA. Y. EE. 35/110, 11 Mayıs 1872; BOA. HR. SYS. 1765/33 lef 7, tarihsiz; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 246.
2085 Buyrulduyu yazan Mahmud Nedim Paşa sonradan Hasun taraftarı Ermeniler tarafından oldukça sert bir biçimde eleştirilecek ve kendisine Kilikya Katogigosu tayin ettirmeye mi çalıştığı sorusu sorulacaktır. Hasun taraftarlarına göre seçimin yapılması için Bizmar’da toplanan rahipler yetkiliyken Mahmut Paşa’nın seçime davet yetkisi bulunmamaktadır. BOA. TO. 457/44 lef 1, tarihsiz.
546
Türk tabiyetinde ve İstanbul’da ikamet etmesi şartlarını taşıması gerektiğini belirten yazılı bir düzenleme asıldı. Divan Beylikçisi gelince vezirlik buyruldusu okundu. Bunun üzerine Valide Sultan’ın bankeri Bogos Bey ve Mecmua-i Havadis gazetesi editörü Vartan Paşa Hasunist fırka adına şiddetli konuşmalar yaparak toplantının aslında Ermeni Katolik Patriğini seçmekte tamamen yetersiz olduğunu, ne serveti, zekâsı, gelenekleri ne de onlar adına konuşanların (konuşmacıların) kendilerini temsil edemeyecek şizmatiklerle dolu olduğunu; şu gün yapılacak işlemlerin dikkate alınacak veya etki yaratacak bir sonucu olmayacağını, törenin ise tamamen boş ve geçersiz bir alay konusu olduğunu söyleyerek kınamada bulundular. Beylikçi bu protestonun yazılı hale getirilmesini talep etti ve buna göre düzenlenmiş halini Ekselanslarına teslim etti. Seçim devam etti ve yaklaşık 1200 oy aldığı söylenen Diyarbakır Başpiskoposu, anti-Hasunist Ohannes Küpeliyan kazandı. Daha sonra anti-Hasunist ileri gelenlerinin hazirunundan bir veya iki kişi tebrik konuşmaları yaptı ve hükûmet temsilcisi Beylikçi Efendiye de orada bulunduğu için kısa bir teşekkür konuşması yapıldı. Anti-Hasunist heyet yarın Küpeliyan’ı seçtiklerini sadrazamın resmi olarak Ekselanslarına bildirmesini bekliyorlar.”2086
Bâbıâli seçimden önce İstanbul’un pek çok yerinde ilanlar vererek Ermeni Katoliklerini seçime çağırmıştı2087. Seçimden hemen önce de seçme hakkına sahip kişilerin adlarının yazdığı bir listeyi Galatasaray Lisesi duvarına astırmıştı2088. Ancak devletin seçim gününü ilan etmesine rağmen kendi seçimlerini gayriresmi olarak yapan Hasun taraftarları, resmi seçim tarihinde çağrıya cevap vermemiş ve seçimlere büyük ölçüde katılmamıştır2089. Seçimin resmi olarak sonuçlanmasının ardından Bâbıâli bilgilendirilmiş ve yeni patrik Küpeliyan’ın beratının verilmesi istirham edilmiştir2090. Böylece Diyarbakır Başpiskoposu ve anti-Hasunist olarak bilinen Ohannes Küpeliyan 25
2086 Levant Herald, 20 Mayıs 1872.
2087 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 246.
2088 Ruzname-i Ceride-i Havadis, 21 Mayıs 1872.
2089 BOA. İ. DH. 651/45287 lef 7, 7 Mayıs 1872.
2090 BOA. İ. DH. 651/45287 lef 3, 19 Mayıs 1872; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 247.
547
Mayıs 1872’de İstanbul, Anadolu, Rumeli ve tevabii Ermeni Katolik Patriği ve Katogigosu olarak atanmıştır2091.
Devlet, Hasun Efendi ile tecrübe ettiği sorunları bir daha yaşamamak adına Küpeliyan’la alakalı bir önlem almıştı. Küpeliyan bu önlem gereği patrik olmadan önce Bâbıâli’ye devletin menfaatine, hukukuna ve Ermeni cemaatinin daha önce elde ettiği mezhep ve milli imtiyazlara mugayir harekette bulunmayacağını, Reversurus Nizamnamesi’ni tanımayacağını, cemaat tarafından usulünce düzenlenip Bâbıâli tarafından tasdik edilen kanunların hükümlerine tamamıyla uyacağını belirten bir taahhüt senedi vermiştir. Küpeliyan senetteki herhangi bir şarta uymazsa istifa etmiş sayılacağını da kabul etmiştir2092.
Ohannes Küpeliyan’ın patrik olarak göreve başlamasının ardından gücünü kaybettiğini düşünen taraftarları pek çok konuda sürekli olarak şikâyetlerde bulunmaya başlamıştır. Hasun taraftarları vaftiz, nikâh, cenaze gibi sosyal hayatı etkileyen dini meselelerde Patrik Küpeliyan’a müracaat etmek istemiyorlardı. Bunun üzerine Bâbıâli, iki taraf arasında yaşanacak sorunları engellemek için bir karar almıştır. Karara göre Katolik Ermenilerin ödemek zorunda oldukları ilmuhaber aidatları yine patrikhaneye verilecek ancak Katolik Ermeniler dilerlerse Beylikçi Dairesi’nden de ilmuhaber alabileceklerdi2093. Ancak Hasun Efendi taraftarlarının şikâyetleri bitmediği gibi daha da artmaya başlamıştır2094.
Patrik Küpeliyan 1873 yılında tüm cemaatine çeşitli tavsiyelerde bulunduğu bir mektup kaleme alarak Osmanlı coğrafyasında görev yapan tüm ruhanilerine göndermiştir2095. Hasun taraftarları da kendisinin konumunu açıklayan bir karşı yazı kaleme almıştır. Bu yazıya göre Küpeliyan Efendi Katolik olduğu zannıyla patrik seçilerek kendisine hükûmet beratı verilmiş ise de aslında bu seçimden bir buçuk yıl önce mu’tezile yani sapkın ilan edilmişti. Ayrıca Katolik Ermenilerin yalnızca yüzde birlik bir kesimi tarafından patrik seçildiği halde cemaatin ekserisinin oy kullandığı zannıyla kendisine patriklik beratı verilmişti. Bu sebeple patriklik makamını hile ve desise ile ele
2091 BOA. İ. HR. 255/15195, 30 Haziran 1872; Millet Yazma Eser Kütüphanesi, 281.9 s. 14’ten aktaran Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 248.
2092 BOA. İ. DH. 651/45287 lef 3, 19 Mayıs 1872.
2093 Ceride-i Havadis, 7 Temmuz 1872; Türkan, Papalık, s. 179.
2094 Basiret, 10 Ağustos 1872; Türkan, Papalık, s. 179.
2095 Ruzname-i Ceride-i Havadis, 13 Ocak 1873; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 249
548
geçiren bu kişinin ünvanı “ke en lem yekûn” yani yok hükmündeydi ve beratın Küpeliyan’a verilmesi Katolik milleti hukukuna tecavüz anlamını taşıyordu. Küpeliyan her ne kadar tüm Katoliklerin kendisini tanıyacaklarına dair gerek şifaen gerekse yazılı bir teminat vermiş ise de hakikat bu değildi. Küpeliyan Bâbıâli’yi kandırmak için bir tuzak kurmuştu. Cemaatin patriğe itaat etmesi şöyle dursun her türlü baskı ve tehdit altında tutulmalarına rağmen resmen protesto halindelerdi. Bu sebeple beratın geri alınması lazımdı. Patrik illaki tanınmak isteniyorsa kendisine verilecek unvanın Ali Paşa zamanında tasdik edilen Şark Ermeni Katoliği Patriği olması elzemdi. Bu sebeple beratın bu şekilde düzeltilmesi gerekliydi. Üstelik yüz bin kişiden oluşan bu cemaat patriklerinin (Hasun Efendi) eski ünvanı ile kendilerine ihsanını istemekteydi. Eğer patriklerinin tekrar atanması mümkün olmazsa bile bir “Katolik Kaymakamı” tayin edilmesini talep ediyorlardı. Ermeni Katoliği meselesi ancak bu şekilde adilane ve muhakkak bir şekilde halledilebilir ve hataların önü alınarak yolsuzluklar tamir edilmiş olurdu. Böylece iki tarafın kanun ve mezhepçe olan vazifeleri dairesine girmeleri mümkün hale gelebilirdi2096.
Hasun taraftarları Sadrazamı Mahmud Nedim Paşa’yı da yaşananların sorumlularından biri ilan ederek paşanın esasında Hıristiyanlığı çok iyi bildiğini, Katolik mezhebinden aforoz edilmiş bir kişinin yani Küpeliyan’ın seçme ve seçilme hakkına sahip olamayacağını ve patrik olarak atanamayacağını bildiği halde neden seçim sonucunu onayladığını sorgulamıştır. Ayrıca İstanbul Patrikhanesi’nin ruhani olarak üstü olan Kilikya Katogigosluğu’na atama usulleri de bellidir. Katogigosu Bizmar’da bir araya gelen rahipler seçebildiğine göre Küpeliyan nasıl hem patrik hem de katogigos ilan edilebilmiştir?
Hasun taraftarları Osmanlı Devleti’nin kendilerine muhalefet edenleri koruyarak Paris Antlaşması’na aykırı hareket ettiğini de öne sürmüştür. Hükûmet bu suçlama karşısında antlaşma maddelerini asıl ihlal edenlerin bu taraf olduğunu beyan etmiştir. Hasun taraftarlarına göre yaşananlar asayişi bozabilecek bir hal aldığından yerli ve
2096 BOA. HR. TO. 512/69, 6 Ekim 1873; Türkan, Papalık, s. 180-181.
549
yabancı kışkırtıcılar olayları kendi menfaatlerince kullanarak suistimal edebilir vaziyettedir2097.
Ayrıca Patrik Küpeliyan tarafından yönetilmek istemediklerini beyan ederek bir heyet-i mahsusa tahsisini de talep etmişlerdir. Ancak Küpeliyan Efendi bu isteğe karşı gelmiştir. Patrik Efendi’ye göre Hasun taraftarlarının isteklerinin yerine getirilmesi halinde yeniden Papalığın etkisi altına girilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu ise Propaganda taraftarlarının milli emlakları ele geçirmesi sonucunu doğuracaktır. Heyet-i mahsusa tayin olunursa yabancı devletlerin Osmanlı iç işlerine müdahale etmesi de kolaylaşacaktır. Hasun Efendi yalnızca cismani patriklikten istifa ettiği için taraftarlarının yeni bir patriğe ihtiyaçları da yoktur. Tarafların tartışmaları bir türlü sona ermeyince Hasunist olarak adlandırılan gruba kendi işlerini yürütmek üzere bir vekil atanmasına karar verilmiştir. İstanbul’da seçim yapılmış ve Tıngırzade Pozant Efendi Hasun taraftarlarının vekili olarak seçilmiştir. Ayrıca taşradaki Ermenilerden de gayrıresmi birer vekil seçmeleri istenmiştir2098.
Patrik Küpeliyan 1872 yılında tasdik edilen görevinden 1879 yılı mart ayında istifa etmiştir. İstifasının kabul edilmesinin ardından millet meclisi usul ve kaidesinde patrik kaymakamı seçilmesi için hazırlanan mazbata patrikhaneye gönderilmiştir2099. Küpeliyan Efendi ise Papa ile görüşmek ve muhalif davranışları sebebiyle af dilemek üzere Roma’ya doğru yola çıkmıştır2100. Eski patrik 31 Mart 1879’da Roma’ya ulaştığında Propaganda yetkilileri tarafından karşılanmıştır2101.
2097 BOA. HR. TO. 457/44 lef 1, tarihsiz.; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 250-251. Kırım Savaşı sonucu 30 Mart 1856’da imzalanan Paris Antlaşması, 18 Şubat 1856’da ilan edilen Islahat Fermanı’na atıfta bulunan bir maddeyi içeriyordu. Bu maddeye göre: “Zât-ı hazret-i Padişahî tebaalarının saâdet-i hâllerine masrûf olan himmet-i mütevaliyeleri iktizâsınca kavmiyet ve diyânet ayırmayarak cümlesi için mûcib-i salâh-ı hâl olmakla beraber memâlik-i şâhânelerinin Hıristiyan ahalisi haklarında niyyât-ı inâyetkârânelerini te’yid eder bir kıt‘a fermân-ı âlî ihsan buyurmuş olduklarından ve bu bâbda olan efkâr-ı şâhânelerine bir delîl-i cedîd ibrâz etmek istediklerinden irâde-i müstakille-i şâhânelerinden sâdır olmuş olan işbu fermân-ı âlînin düvel-i muâhedeye tebliğini tensîb buyurmuşlardır. Düvel-i muâhede işbu tebliğin kadr-i âlîsini isbat ve te’yid ederler. Şurası kaviyyen mukarrerdir ki işbu tebliğ zât-ı hazret-i Padişahînin ne kendi tebaasıyla olan muamelât-ı şâhânelerine ve ne de Saltanat-ı Seniyyelerinin idare-i Dâhiliyesine gerek münferiden ve gerek müştereken müdahale etmek için hiçbir hâlde düvel-i muâhede bir hak ve salâhiyet vermeyecekdir.” deniliyordu. Osmanlı Belgelerinde Kırım Savaşı (1853-1856), Yay. Haz. Kemal Gurulkan ve diğerleri, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara, 2006, s. 102. Ayrıca Matthew SmithAnderson, The Great Powers And The Near East (1774-1923), Edward Arnold Publisher, London, 1970, s. 82.
2098 Türkan, Ermeni Cemaatleri s. 267-273.
2099 BOA. Y. A. RES. 2/35, 12 Mart 1879; Türkan, Papalık, s. 274.
2100 BOA. HR. TO. 131/88, 17 Mart 1879
2101 BOA. HR. SYS. 2942/14 lef 1, 1 Nisan 1879.
550
Bu arada Hasun Efendi için 15 Mart 1879’da harekete geçmiş ve Küpeliyan’dan boşalan patriklik makamını geri alabilmek için “Ermeni Katolik Patriği” ünvanını kullanarak Osmanlı Hükûmetine başvurmuştur. Hasun Efendi, yüz bin nüfuslu olan cematinin takribi dokuz seneden beri İstanbul ve vilayet-i şahanede çeşitli sıkıntılar yaşadığını beyan etmiş ve Küpeliyan istifa ettiğinden patriklik beratının kendisine geri verilmesini istirham etmiştir2102.
Patrikhane de 22 Nisan 1879’da Adliye ve Mezahip Nezareti’ne başvurarak seçim için yazılması gereken buyruldunun verilmesinin erteleneceğini tahmin ettiklerinden hastane ve mekteplerinin idaresi ile cemaat işlerinin zarar görmemesi için kurumlara yapılacak tayin kararlarında patrikhane vekili Enfiyeciyan’ın mührünün kullanılmasını talep etmiştir2103. Nezaret konuyu Sadaret Makamı’na bildirerek ne yapılması gerektiğini soracaktır. Sadaret Makamı ise 28 Nisan 1879’da verdiği cevapla Katolik Patrikhanesi, Ermeni Katolik patrik vekili Movses, patrik kaymakamı ve Enfiyeciyan Kirkor Efendi’nin kullandıkları mühürlerin artık geçerli olmadığını, bu sebeple bundan böyle mühür kullanılmaması gerektiği hususunun kendilerine tenbih edilmesini istemiştir2104.
İki taraf arasında devam eden tartışmaların ardından Hasun Efendi’ye “Ermeni Katolik Patriği” unvanı ile beratı tekrar verilmiştir2105. Beratın verilişi Vatikan’da da memnuniyetle karşılanmış ve Sultan II. Abdülhamid’i ziyaret eden Monsenyör Grassili’nin nutkunda da hissedilmiştir. Papa XIII. Leon, Osmanlı sultanına Grassili aracılığı ile bir mektup göndererek Katolikler arasındaki “ihtilaf-ı elimenin” çözüme kavuşturulması sebebiyle teşekkürlerini iletmiştir. Grasilli, Papa’nın padişaha gönderdiği mektupta şükranlarını iletmesinin kendine kâfi gelmediğini ve Vatikan’da verdiği nutukta da teşekkürünü Avrupa’ya ve bütün Hristiyan âlemine ilan ettiğini belirtmiştir2106.
Hasun Efendi patriklik görevine başladıktan kısa bir süre sonra Roma’ya gitmiştir. Buradayken Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bir dilekçe göndererek on üç seneden beri
2102 BOA. İ. DH. 785/63775 lef 4, 15 Mart 1879.
2103 BOA. A.} MKT. MHM. 484/46 lef 1, 22 Nisan 1879.
2104 BOA. A.} MKT. MHM. 484/46 lef 3, 28 Nisan 1879.
2105 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 319; BOA. Y. EE., 94/39, 2 Nisan 1879; Türkan, Papalık, s. 283.
2106 BOA. Y. PRK. HR. 5/51, 1 Aralık 1880. Hasun Efendi’nin yeniden patrik olması Antonyan Tarikatı’na mensup bazı ruhaniler arasında memnuniyetsizlik yaratmıştır. Bu sebeple Katolik kilisesinden ayrılan 72 rahip 9 Kasım 1879’da Gregoryen Ermeni kilisesine geçmiştir. Bu ruhaniler arasında önemli bir kişi vardır. Bu kişi yıllar sonra Gregoryen kilisesinde yükselecek ve Gregoryen Ermeni Patriği olacak olan Mağaka Ormanyan Efendi’dir. Türkan, Papalık, s. 290.
551
devam ettirdiği patriklik görevinden sıhhati el vermediği için istifa ettiğini bildirmiştir2107. Dilekçesinin kabulüyle patriklik görevi sona eren Hasun Efendi artık Vatikan’ın kardinallerinden biri olacak ve teşekkür telgrafını da bu ünvanla gönderecektir2108.
4.2.6. Patrik Azaryan Dönemi
Estefan Azaryan Efendi 10 Temmuz 1881’de yapılan seçimle Katolik Ermeni Patriği seçilmiştir2109. Patrik Azaryan, Katolik Ermeniler arasında yaşanan ihtilafları çözme girişimlerinde bulunmuş ve devletin de aldığı tedbirler sayesinde büyük ölçüde sükûnet sağlanmıştır. Patriklik haricinde yalnızca bir fırka kalmış, bu fırka da bizzat Azaryan’ın hazırladığı ve kendilerini de patrikliğe bağlayan bir düzenleme ile anlaşmaya varmıştır2110. Bu düzenlemede en dikkat çekici madde patriğin “kavanin-i devlet ve usul-i kilise hilafında hareketten dolayı aleyhinde hüküm tertib etmiş olan ve yahud taht-ı muhakemede bulunan zevatın patrikliğe intihab olunmaması” kararını almış olmadır. Bu madde daha önce patrik olan ve bir süre sonra muhalif olduğuna pişman olarak istifa edip özür dilemek için Roma’ya giden Küpeliyan Efendi’nin sebep olduğu gerginliğin bir daha yaşanmasına meydan vermemek için koyulmuştur2111. Böylece cemaat arasında Hasun Efendi sebebiyle yıllardır yaşanan anlaşmazlık tamamen ortadan kalkmıştır. Padişah, Katolik Ermeniler arasında yaşanan ihtilafın nihayet çözüme kavuşmasından duyduğu memnuniyeti yayınladığı iradeyle patrik ve cemaatine bildirmiştir2112.
Patrik Azaryan padişahın kendisinden memnun olduğu haberi ile oldukça mutlu olmuştur. Hemen aynı gün tüm kiliselerinde okunacak bir nutuk hazırlamıştır. Nutukta bundan böyle bir bütün olmuş cemaatinin patriklik makamına bağlı muhterem bir aile olduğunu bildirerek padişaha şükranlarını sunmuş ve tüm cemaatin duacısı olduğunu bildirmiştir2113.
Bu arada Papa da Patrik Azaryan’a bir mektup göndererek ihtilafı sona erdirdiği için teşekkürlerini iletmiştir. Ancak Katoliklerin ruhani lideri Osmanlı iç işlerine bir kere
2107 BOA. HR. TO. 557/87 lef 4, 28 Kasım 1880; Türkan, Papalık, s. 293.
2108 BOA. Y. A. HUS. 167/108 lef 3, 17 Haziran 1881; Türkan, Papalık, s. 295.
2109 Türkan, Papalık, s. 299.
2110 BOA. İ. MMS. 98/4148 lef 2, 21 Nisan 1888.
2111 BOA. İ. MMS. 98/4148 lef 3, 21 Nisan 1888.
2112 BOA. MV. 31/45, 26 Nisan 1888; BOA. İ. MMS. 98/4148 lef 5, 1 Mayıs 1888.
2113 BOA. Y. PRK. AZN. 3/9, 7 Mayıs 1888.
552
daha müdahale etmekten de geri durmamış ve Azaryan’a diğer Ermenilerin de Katolikliği kabul etmesi için nasihatte bulunmuştur. Latince yazılmış bu tavsiyename Türkçe ve Ermenice dillerine çevrilerek Ermenilere dağıtılmaya başlanmıştır. Bunun üzerine Osmanlı Hükûmeti Azaryan Efendi’yi uyararak suistimal edilmesi muhtemel olan bu gibi neşriyattan kaçınılmasını istemiştir2114.
Katolikler henüz bir araya gelmiş ve aralarındaki ayrılıklara son vermişken Rumi tarihten alafranga tarihe geçiş konusu gündeme gelmiştir. Bu konu Katolik Ermenileri yeniden ikiye bölmüştür. Zira patrikhane karar gereği alafranga tarihe geçilmesine ve yortularında buna göre yapılmasına karar vermiştir. Karar ülkenin pek çok yerinde ilan edilmiştir. Ancak Trabzon murahhasa vekilinin alınan kararı kiliseden duyurması Ermenileri uygulamayı kabul edenler ve reddedenler olarak ikiye bölmüştür2115. Dâhiliye Nezareti, yaşanan tartışmanın yeni ayrılıklara sebep olmasını istemediğinden Adliye ve Mezahip Nezareti’nin devreye girmesini sağlamış ve Azaryan ile görüşülmüştür. Patriğe şifahen yapılan tebligat üzerine o da Trabzon murahhasasına bu işten vazgeçildiğini bildirerek cemaate haber verilmesini istemiştir2116. Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan tüm Katolik Ermenilere de tebligat yapılarak yaşanabilecek anlaşmazlıkların önüne geçilmiştir2117.
Azaryan dönemi patriğin Vatikan’a ya da Kudüs’e gitme arzusunun dönemin siyasal şartlarına göre bazen kabul, bazense reddedildiği bir dönem olmuştur. Örneğin 1893 yılında papanın episkoposluğunun 50. yılı münasebetiyle düzenecek törene gitmesi için izin verilmiştir. Osmanlı Devleti’nin Papa için hazırlanan hediyeler Azaryan Efendi’ye verilerek bizzat kendisinin teslim etmesi istenmiştir. Ancak Vatikan’dan dönerken Kudüs’e geçerek burada bir ruhani tören düzenlemek istediğinde kendisine ret cevabı verilmiştir. Patrik bu cevap üzerine İstanbul’a dönmüştür. Kısa süre sonra yeniden Vatikan’a gitmek ve Şark Katoliklerini birleştirmek için düzenlenecek bir kongreye katılmak istemiştir. Ancak geçmişte özellikle de Hasun Efendi döneminde bu konuyla
2114 BOA. Y. PRK. AZN. 3/21, 28 Ağustos 1888; Türkan, Papalık, s. 307.
2115 BOA. DH. MKT. 1802/49, 19 Ocak 1891; Türkan, Papalık, s. 307.
2116 BOA. DH. MKT. 1813/66, 23 Şubat 1891; Türkan, Papalık, s. 308.
2117 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 337.
553
alakalı pek çok sıkıntı yaşayan Osmanlı Hükûmeti bu girişimin cemaat içinde yeni tartışmalara yol açacağını değerlendirerek Azaryan Efendi’ye izin vermemiştir2118.
Bir süre sonra patriğe dair bazı haberler alınmaya başlanmıştır. Haberlere göre Azaryan Efendi, Papa’ya Ermenilerin ölümden kurtulmak için Müslüman olduğunu bildirmektedir. Azaryan Efendi bu iddia sebebiyle devletin güvenini kaybetme noktasına gelmiş hatta Sultan II. Abdülhamid patriğin istifasını istemiştir. Ancak sonradan Katolik Ermenilerin olaylardan diğer mezheplerdeki Ermenilere göre daha uzak durduğu anlaşılmıştır. Sultan, Katolik Ermenilerin bu tutumunun Azaryan’ın devlet çıkarlarını gözetmesi sayesinde olduğunu düşünerek istifa isteğinden vazgeçmiştir2119. Böylece gerek cemaati içindeki tartışmaları bitiren gerekse devletle ilişkileri düzenleyen Azaryan Efendi ölene kadar patriklik makamında kalmıştır.
4.2.7. Mezarlık Meselesi
Katolik Kilisesi’nde yaşanan anlaşmazlıklar sosyal hayatın hemen her alanına yansımış ve tarafların zor durumda kalmalarına sebep olmuştur. Taraflar Şişli’de bulunan Feriköy’de kendilerine tahsis edilen mezarlığın idaresi konusunda başlayan ihtilafla bir kez daha karşı karşıya gelmiştir. Küpeliyan zamanında Hasun karşıtları tarafından kişisel servetlerinden sarf ettikleri akçelerle inşa edilen mezarlık Bâbıaâli’ye arz edilen nizamname ile bir komisyon idaresine verilerek 1883 yılına kadar bu şekilde kullanılmıştı. Ancak Hasun taraftarları bir süre sonra muteberanlarını defnetmek için buradan mezar yeri satın almak isteyince iki taraf arasında gerginlik yaşanmaya başlamıştır. Katolik ahali ölülerin buraya parayla defnedilmesine karşıdır. Patrikhane de mezar yerlerinin parayla satılmasını istememektedir. Zaten bugünlerde yalnızca mezarlık değil, kilise ve mektepler konusunda da sorunlar yaşandığından anlaşmazlıklar çözülene değin her iki tarafın ellerindeki emlak ve mabetlerin kendilerinde kalmasına karar verilmişti. Mezarlıklar da mabetlere dâhildi ancak Feriköy Mezarlığı yapıldığından beri iki taraftan Ermeniler buraya defnedilmişti. Bu sebeple iki tarafı da memnun edecek bir yol bulunması gerekliydi2120.
2118 Türkan, Papalık, s. 309-310.
2119 Türkan, Papalık, s. 316-317.
2120 BOA. ŞD. 2471/1 lef 2-1, 14 Ağustos 1883.
554
Kirkor Enfiyeciyan’ın başını çektiği Hasun muhalifleri bu mezarlığı inşa ederken patrikhane taraftarlarının tek kuruş harcamadıklarını, ayrıca bir aralık mezarlığın aforozlu olduğunu söyleyerek cemaatin ölülerini buraya defnetmelerinin engellenmeye çalışıldığını iddia etmiştir. İddialarına göre Hasun muhalifleri ahaliye meselenin aslını anlatıp yaşananın mezheple alakalı bir durum olmadığını izah etmek için epeyce çaba harcamışlardı. Ancak şu anda Hasun taraftarlarının mezarlığa müdahale etmeye karar verdiği açıktı, zira daha önce söyledikleri işe yaramamıştı. Bu sebeple mezarlık idaresine müdahale etmek için bu yolu bulmuşlardı. Hasun muhalifleri, Hasun taraftarlarının mezarlık idaresinde söz sahibi olmalarının yalnızca mezar yerlerini önceden satın almış ahalinin hukukuna zarar vermeyip aynı zamanda devlet tarafından kabul edilen statükoya da zarar vereceğini düşünüyorlardı. Hasun muhalifleri mülklerinin, mabetlerinin ve hayır kurumlarının pek çoğunu kaybetmişken bir de mezarlıklarını kaybetmek istemediklerini de söylüyordu.
Patrikhane ise mezarlık konusunda Hasun taraftarının haklı olduğunu düşünmüştür. Patrikhaneye göre “sınıf-ı ruhaniyesi mechul” Enfiyeciyan mezarlık meselesini karıştırarak meselenin çözümüne zarar veriyordu. Üstelik patrikliğin de mezarlığa dair talebi vardı. Patrikhane, muteberan için mezar tahsisi sırasında Hasun muhaliflerinin müdahalesinin menedilmesi talep etmekteydi. Ayrıca statüko kararının alındığı sırada muhalif taraf bir katogigos, dört serepiskopos, 35 rahiple birlikte hayli bir cemaatten ibaretken ilerleyen zamanlarda bunların tamamı patrikhane idaresi altına girmişti. Dışarıda yalnızca beş altı kadar “itaatsiz” rahiple birkaç avam kalmıştı. Bu sebeple Enfiyeciyan rahibin cemaat adına konuşma ya da fikir beyan etme hakkı yoktu. Mezarlığın inşaası sırasında harcanan para ise çoktan ödenmişti. Hatta zamanında Patrik Küpeliyan’da borcun tamamının ödendiğini patrikhaneye beyan etmişti. Patrikhane kalan bir meblağ varsa bunun ödenmesine de hazırdı.
Patrikhane, konuyla alakalı kararın bir an önce karar verilmesini istemiştir. Karar verilene değin mezar yerinden elde edilecek gelirin üç şekilde muhafaza altına alınmasını da teklif etmiştir. Birinci teklif, mezar yeri satıldığında alınan bedelin patrikhanede korunmasıdır. İkinci teklif, gelirin hüccet numaraları ile birlikte geçici olarak Osmanlı Bankası’na emanet bırakılmasıdır. Üçüncü teklif ise gelirin yine hüccet numaraları ile Adliye ve Mezahip Nezareti veznesinde muhafaza edilmesidir. Patrikhaneye göre Katolik
555
milleti “itaatsiz” bir rahibe feda edilir, muteberandan olan ölülerinin defni için vicdanen kabul edemedikleri bir rahip ya da reise müracaat etmek zorunda kalırlarsa bunun anlamı ölülerinin çürüklüğe atılması demek olacaktır2121.
Hükûmete haklılığını ispat etmeye çalışan yalnızca patrikhane değildir. Enfiyeciyan da Adliye ve Mezahip Nezareti’yle görüşmeler yapmış, mezarlığı inşa ettikleri sırada tüm harcamaların kendileri tarafından yapıldığını ve karşı tarafın masraflarla alakalı olarak bazı taahhütlerde bulunmasına rağmen tek bir kuruş yardımda bulunmadığını beyan etmiştir. Enfiyeciyan vakt-i zamanında Hasun taraftarlarının bu mezarlığa “pis ve aforozlu” damgası vurduğunu söyleyerek bu iftiranın kötü niyetli, ecnebi fesadı, asla din ve mezheple ilgili değildir denilerek temizlenebildiğini anlatmıştır. İddiasına göre Katolik cemaat ancak iftira temizlendikten sonra mezarlığa meyletmeye başlamıştı. Enfiyeciyan, Hasun taraftarlarını Rusya taraftarı olmakla itham etmiş ve millet-i sâdıkanın elindeki mal ve emlakı kendi taraflarına geçirmeye çalıştıklarını beyan etmiştir. Enfiyeciyan’a göre Hasun taraftarları, hüccetle satılan yerleri alt üst ederek statüko usulünü bozmak istemiş ve “bu vakitten sonra işte biz böyleyiz ve ecnebi topuzuyla başınızı ezeriz” diyerek böbürlenme içine girmişlerdir. Dönemin patriği Azaryan’da yaşananlardan sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Hasun muhaliflerinin elinde yalnız bir kilise ve kabristan, iki hane ile iki mektep bırakıldığı bildirilerek geriye kalan her şeyin hücum, gasp ve ecnebi müdahalesi ile zabt edildiği iddia edilmiştir. Bunun yanında statükonun bozulması kararı verilecek olursa bunun iki taraf içinde uygulanması istenmiştir. Enfiyeciyan yalnızca muhalifler aleyhinde bir karar alınacak olursa ellerinde kalan son kilise ve mezarlığın derhal teslim edileceği de beyan edilmiştir. Böyle bir karar alınması durumunda vatan toprağında kalamayacağını da söyleyerek Hariciye Nezareti’ne yol tezkeresi için bilgi verilmesini ve tahriratının Sadaret Makamı’na da arz edilmesini istirham etmiştir2122.
Adliye ve Mezahip Nezareti iki tarafında iddia ve mütaalarını bildirmesinin ardından incelemelerini tamamlamış ve bir karar vermiştir. Buna göre mezarlığın eskiden
2121 BOA. ŞD. 2471/ 1 lef 4, 19 Eylül 1883.
2122 BOA. ŞD. 2471/1 lef 5, 29 Ağustos 1883.
556
olduğu gibi Hasun muhaliflerinin elinde kalmasının münasip olacağı sonucuna varılarak konuyla ilgili nezaret mütalaası 9 Ekim 1883’te Sadaret Makamı’na bildirilmiştir2123.
Ancak mezarlıkla alakalı ihtilaf son bulmamış ve Sadaret konuya dair iki tarafı da sızlandırmayacak bir karar alınmasını istemiştir. İki tarafın rızası yine elde edilememiştir. Nihayet mezarlıkla alakalı son bir karar daha alınarak tartışmalar bitirilmeye çalışılmıştır. Bu karara göre iki taraftan hangisi kabir yeri almak isterse ücretini ödediği sürece diğeri buna ses çıkarmayacaktır. Bu satışlardan gelen para ise yine mezarlık için harcanacak, tamir ve tadilat işleri görülecektir. Ayrıca iki tarafta buraya kendi bekçilerini koyarak mezarların muhafazasını sağlayacaktır. Alınan bu kararın ihtilafı nihayete erdireceği düşünülse de sürekli kavga eden tarafların bir taşkınlık yapması ihtimaline karşı Zabtiye Nezareti ve 6. Daire-i Belediye Müdüriyeti’ne tebligatta bulunulmasına karar verilmiştir2124.
4.2.8. Patrik Emanuelyan Dönemi
Azaryan Efendi’nin vefatı üzerine bir araya gelen meclis 26 Temmuz 1899’da Kayseri Murahhasası Bogos Emanuelyan Efendi’yi yeni Katolik Ermeni Patriği ve Kilikya Katogigosu seçmiştir. Emanuelyan Efendi’nin mazbatası düzenlenerek 28 Temmuz’da Adliye ve Mezahip Nezareti’ne gönderilmiştir2125. Patriklik beratının yazılmasının ardından memuriyeti tasdiklenen Emanuelyan Efendi böylece göreve başlamıştır2126.
Emanuelyan Efendi Osmanlı Hükûmeti ile ilişkilerini sıcak tutmak istemiş ve zaman zaman Bâbıâli’ye giderek çeşitli konularda Sadaret’le görüş alışverişinde bulunmuştur2127. Osmanlı Devleti’ne sadakati bilinen patrik 2 Kasım 1900’de birinci dereceden nişan-ı alî-i Osmanî ile taltif edilmiştir2128.
Ancak seçim sırasında Katolik Ermeniler arasında Adana Murahhasası Piskopos Terziyan Efendi’nin de patrikliğe aday olması sebebiyle anlaşmazlık yaşandığı bilinmektedir. Terziyan Efendi ayrılıkçı hareketlere verdiği destek sebebiyle bu makama
2123 BOA. ŞD. 2471/1 lef 2-2, 9 Ekim 1883.
2124 BOA. ŞD. 2484/14 lef 2, 25 Eylül 1884.
2125 BOA. Y. PRK. AZN. 20/63 lef 1, 28 Temmuz 1899; BOA. İ. AZN. 35/30 lef 5, 11 Ekim 1899. Patriklik beratı için bkz. BOA. İ. AZN. 35/30 lef 4, 27 Ekim 1899.
2126 BOA. Y. A. HUS. 400/99 lef 2, 15 Ekim 1900.
2127 BOA. Y. PRK. ZB. 24/101, 22 Şubat 1900.
2128 BOA. İ. TAL. 230/27, 2 Kasım 1900.
557
layık görülmüyor ve adaylığı hoş karşılanmıyordu. Bu sebeple piskoposun adı Bâbıâli’ye de gönderilmemişti. Diğer adaylar Diyarbakır Murahhasası Çelebiyan ve Bursa Murahhasası Hamamcıyan Efendi’nin adaylıkları da ayrılıkçı Ermenilerden oldukları gerekçesi ile adaylıkları kabul edilmemişti. Ancak Terziyan Efendi diğer iki piskoposa göre daha farklı bir yerdeydi. Zira Terziyan Efendi’nin muzır faaliyetlerde bulunduğu pek çok kez ispatlanmıştı. Piskopos hakkında sonraki yıllarda da çeşitli tahkikatlar yürütülmüş, davalar açılmıştı2129.
Terziyan Efendi’nin Katolik Kilisesi’nde yarattığı problemler seçimden sonra da devam etmiş ve Emanuelyan Efendi’ye kadar yansımıştır. Patrik Emanuelyan patrik olduktan sonra Adana Murahhasası Terziyan Efendi taraftarı olduğu bilinen Arpiaryan tarafından istifaya zorlanınca hükûmete başvurmuştur. Patrik, kendisini makamından etmek isteyenlerin önce hükûmet nezdinde girişimlerde bulunduğunu, ancak sadakati bilindiğinden bir şey elde edemeyince bu kez Roma vasıtasıyla bozgunculuğa giriştiklerini anlatmaktadır. Emanuelyan yaşlılığı dolayısıyla çevirilen dolapları anlamadığını; padişahı “padişah” olarak, Papa’yı ise dini bakımdan bir “kürsü sahibi” olarak tanıdığını ve padişaha sadakatle bağlı olduğunu bildirmiştir2130.
Bu dönemde Halep murahhasalığına Agustin Efendi’nin tayin edilmesi sebebiyle de gerginlik yaşanmıştır. Agustin Efendi göreve başladıktan sonra kilisede ayin icra ederken önceki rahip Zablit Efendi taraftarlarından olan kadın, çocuk ve bazı kimseler buraya gönderilmiştir. Kiliseye gelen topluluk arbede çıkarmak istemiştir. Kilise taşlanmış, camlar kırılmış, yaygara çıkarılmıştır. Yaşanan anlaşmazlığın büyüyeceği öngörülmüş ve burada bekletilen devriye kolu olayı haber verince asakir-i nizamiye kiliseye gelerek topluluğu dağıtmıştır. Halep Valisi Enis Paşa, ortamın sakinleşmesine rağmen hem Zablit hem de Agustin Efendi’nin çok sayıda taraftarı bulunduğundan yeni bir hadise çıkarmaları ihtimalinin kuvvetli olduğunu değerlendirmiştir. Zablit Efendi’nin akrabalarından birinin Fransa tercümanlığında çalıştığı da öğrenilince yabancı devletlerden yardım istemesinin de mümkün olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerime Dâhiliye Nezareti’ne bir ariza gönderilerek Halep Katolik Ermeni Murahhasalığı’na
2129 Terziyan Efendi’nin muzır faaliyetlerine dair bkz. BOA. DH. TMIK. M. 128/51 lef 1, 29 Temmuz 1902; BOA. Y. MTV. 232/155, 1 Ağustos 1902; BOA. DH. ŞFR. 281/99, 4 Nisan 1902; BOA. DH. MKT. 511/1 lef 1, 30 Nisan 1902. Ayrıca bkz. Türkan, Papalık, s. 328-332.
2130 BOA. Y. PRK. ZB. 32/35, 9 Nisan 1902; Türkan, Papalık, s. 333.
558
anlaşmazlığa sebep olan iki rahipten başka birinin tayininin ya da Zablit Efendi’nin başka bir yere gönderilmesinin münasip olacağı bildirilmiştir2131.
Agustin Efendi’nin buraya tayininden rahatsız olan Zablit Efendi taraftarı bazı muteberan ve tüccar ise 27 Nisan 1902’de Sadaret Makamına başvurarak rahibin göreve başlamasının kötü olaylara sebep olabileceğini belirtmişlerdir2132.
Emanuelyan döneminde Erzurum Katolik Murahhasası 1898 yılında Avrupa’ya seyahat ederek yüklü bir miktar para toplamıştır. Murahhasa Erzurum’a döndükten sonra cemaat dört yıl boyunca paranın nerelere harcandığını öğrenmeye çalışmış ama bir netice elde edememiştir. Sonunda murahhasa ve cemaat arasında toplanan meblağın ne şekilde harcandığına dair anlaşmazlık yaşanmaya başlamıştır. Konu patrikhane tarafından haber alınınca İstanbul Katolik Ermeni Murahhasası patrik vekili olarak Erzurum’a gönderilmiştir2133. Mesele Osmanlı Hükûmeti tarafından da takibe alınmış ve Tesrî-i Muamelât Komisyonu Erzurum vilayetine bir şifre göndererek izahat istemiştir. İstanbul murahhasasının hükûmete başvurduğunu bildiren komisyon ihtilafın sebebinin ne olduğunun, iane akçesi olarak toplanan paranın nasıl elde edildiğinin, miktarının, ne kadarının oraca sarf edildiğinin, bu paranın toplandığından ve harcandığından malumat olup olmadığının kendilerine bildirilmesini istemiştir2134.
Burada yapılan tahkikat esnasında toplanan paranın 10 bin lira olduğu iddiası ortaya atılmıştır. Murahhasa ile paranın ne şekilde sarf edildiğine dair görüşme yapıldığında iane akçesinin mezhep işleri için olduğu ve cemaate izahat vermeye ya da harcama için görüşlerini almaya bir mecburiyeti olmadığı cevabı alınmıştır. Cemaat ise para Erzurum Katolik Ermenilerinin ihtiyaçları için toplandığından murahhasanın cemaat meclisine bilgi vermesinin gerektiğini, ayrıca oylama sonucu harcama yapılabileceğini iddia etmiştir. Daha sonra murahhasa ile özel bir görüşme yapılmış; paranın birkaç bin liradan ibaret olduğu ve papaz mektebi inşası gibi işlerde patrikhane onayıyla sarf edileceği öğrenilmiştir2135.
2131 BOA. DH. MKT. 489/47 lef 1, 20 Nisan 1902.
2132 BOA. DH. TMIK. M. 124/1 lef 1, 27 Nisan 1902.
2133 BOA. DH. TMIK. M. 129/45 lef 1, 6 Ağustos 1902.
2134 BOA. DH. TMIK. M. 129/45 lef 2, 11 Ağustos 1902.
2135 BOA. DH. TMIK. M. 129/45 lef 3, 21 Ağustos 1902.
559
Patrik Emanuelyan hem Roma ile hem de Osmanlı Hükûmeti ile iyi geçinmek isteyen bir ruhani olmuştur. Fransa sefiri İstanbul’a geldiğinde kendisine refakat eden bir rahiple birlikte karşılama törenine katılmıştır2136.
Patrik Emanuelyan 1904 yılında vefat etmiştir. Cenaze töreni için talep edilecek paranın hangi makamdan alınacağı ise yeni bir anlaşmazlığa konu olmuştur. Patrikhanedeki bazı ruhaniler Papa’dan talepte bulunulmasını, diğer kısmı ise hükûmete başvurulması gerektiğini savunmuştur. Netice olarak Osmanlı Hükûmeti’nden 800 liralık bir ihsan buyurulmasının talep edilmesi kararlaştırılmıştır. Osmanlı yetkilileri masrafların bu kadar tutmayacağını hesaplayınca patrikhaneye kırk bin guruşluk bir ödeme yapılmasını münasip görmüşlerdir2137. Patrik vekili, Emanuelyan Efendi’nin ölümünden sonra boşta kalan patriklik makamına serpiskopos ya da piskoposlardan birinin seçilmesi için Adliye ve Mezahip Nezareti’ne başvurmuş ve Katolik Ermeni ruhani reislerine gönderilen takrirle seçim hazırlıkları başlamıştır2138.
4.2.9. Patrik Bogos Sabağyan Dönemi
Mısır ve İskenderiye murahhasası Bogos Bedros Sabağyan Efendi 3 Temmuz 1904’te, Emanuelyan Efendi’nin ölümü üzerine toplanan Katolik Ermeni piskoposları ve muteberanı tarafından Onikinci Bedros ünvanıyla İstanbul Katolik Ermeni Patriği ve Kilikya Katogigosu seçilmiştir2139. Bogos Sabağyan memuriyeti tasdik olunduktan sonra İstanbul’a çağırılmıştır2140. Patrik, Sultan Abdülhamid’in doğum günü kutlamalarında huzura kabul edilmiş ve göreve başlamıştır2141.
Sabağyan Efendi göreve başladıktan sonra hükûmete bir takrir vererek Katolik Ermeni patriklerinin memuriyete başladıktan sonra bir kez Roma’ya giderek Papa’yı
2136 BOA. Y. PRK. AZJ. 47/6, 29 Mart 1903.
2137 BOA. Y. A. HUS. 471/39, 20 Nisan 1904; BOA. BEO. 2316/173692, 20 Nisan 1904; BOA. İ. HUS. 116/13, 21 Nisan 1904.
2138 BOA. İ. AZN. 55/45 lef 1, 17 Mayıs 1904; lef 4, 6 Haziran 1904; BOA. BEO. 2346/175909, 5 Haziran 1904.
2139 BOA. İ. AZN. 57/18 (1322B-01) lef 1, 4 Temmuz 1904; Türkan, Papalık, s. 334. Patriklik beratı için bkz. BOA. MFB. 939, tarihsiz.
2140 Patrik Sabağyan’ın memuriyetinin tasdiki ile alakalı bkz. BOA. İ.. HUS 120/88, 10 Eylül 1904, BOA. BEO. 2407/180490, 10 Eylül 1904. Patrik, memuriyetinin tasdikinden dolayı Adliye ve Mezahip Nezareti’ne teşekkürünü arz etmiş ve takriri aynı gün Sadaret Makamı’na, oradan da Mabeyn-i Hümayûn’a arz edilmiştir, BOA. Y. A. HUS. 478/18 lef 1, 14 Eylül 1904; Türkan, Papalık, s. 332.
2141 BOA. BEO. 2423/181678, 1 Ekim 1904; BOA. BEO 2424/181782 lef 1, 8 Ekim 1904.
560
ziyaret etmesinin adet olduğunu ve bu sebeple Roma’ya gidişine izin verilmesini talep etmiştir2142. Patrik Efendi’nin talebi kabul edilmiştir2143.
Patrik Sabağyan döneminde de Katolik Ermeniler arasındaki anlaşmazlıklar devam etmiştir. Bilecik bu anlaşmazlıkların yaşandığı yerlerden biridir. Sivas Murahhasası Haciyan Sahak Efendi buradaki cemaat arasında meydana gelen ihtilafı neticelendirmek için görevlendirilmiştir. Ancak patrikhane kendileri tarafından görevlendirilen Sahak Efendi’ye mürur tezkeresi verilmesi hususunda tereddüt edildiğini iddia ederek hükûmete başvurmuştur. Adliye ve Mezahip Nezareti ile Dâhiliye Nezareti arasında görüşme yapılarak Sahak Efendi’nin patrikhane tarafından daha önce Hüdavendigâr vilayetine tavsiye edildiği anlaşılmış ve Bilecik’e gönderilmesi sağlanmıştır2144.
9 Haziran 1905’te ise Zor sancağında görevli olan Katolik Ermeni ruhani reisi saldırıya uğramıştır. Rahip, sabaha karşı saat altı sıralarında kilise damında uyurken iple boğularak öldürülmeye çalışılmıştır. Saldırının haber alınması üzerine Mutasarrıf Seyid Efendi ve kolağası Tevfik Efendi suç mahaline giderek yara bere içinde ve bitap durumda olan rahibe ilk müdahalenin yapılmasını sağlamıştır. Katolik cemaatinden Selim adlı kişi suikast faili olarak yakalanarak adliyeye teslim edilmiştir2145.
Bunun yanında Erzurum’da kilise içinde bulunan Hz. Meryem heykeli Katolik Ermenilerinden bir genç tarafından kırılmıştır. Heykel, eski murahhasa tarafından Avrupa’dan kiliseyi süslemek için getirilmişti. Oysa Şark kiliselerinde heykel bulunması eskiden beri hoş karşılanmayan bir durumdu. Bu sebeple cemaatin bir kısmı heykelin kiliseye yerleştirilmesinden memnun değildi. Yine de kırılması ayine taarruz olarak görülmüştür. Katolik murahhasa vekilinin müracaatıyla öğrenilen olayla alakalı başlatılan tahkikatta saldırının teşvikçilerinin Rusyalı Davidof ve Şüfar ile Katolik cemaatinden üç kişi olduğu anlaşılmıştır. Hükûmet, sorumlular hakkında kanuni işlemlerin yapılması için bir müracaat beklediyse de bu başvuru gerçekleşmemiştir2146.
2142 BOA. Y. A. HUS. 487/65 lef 2, 10 Mayıs 1905.
2143 BOA. DH. MKT. 1036/52 lef 2, 26 Aralık 1905; BOA. BEO. 2728/204558, 26 Aralık 1905
2144 BOA. DH. TMIK. M. 195/6 lef 1, 25 Mart 1905.
2145 BOA. DH. MKT. 969/19 lef 1, 10 Haziran 1905.
2146 BOA. DH. ŞFR. 371/49, 5 Ekim 1906; BOA. DH. TMIK. M. 231/66, 5 Ekim 1906; BOA. BEO. 2924/219236, 5 Ekim 1906
561
Sabağyan Efendi 12 Ekim 1909’da sağlığının vazifesini yürütmesine mâni olduğu gerekçesi ile istifa etmiştir2147. İstifa 14 Ekim’de kabul edilerek ruhanilerin ve muteberanın yeni patriği seçmek üzere toplanmasına karar verilmiştir. Kararın patrikhaneye tebliğ edilmesi ile hazırlıklar başlamıştır2148. Mısır Katolik murahhasası Koyunyan Efendi seçim tamamlanana kadar patrik kaymakamlığına tayin edilmiş2149 ve Osmanlı vilayetlerindeki piskoposlar yeni patriklerini seçmek üzere İstanbul’a çağırılmışlardır2150. Seçim sonucu dört aday belirlenmiş2151 ve içlerinden Terziyan Efendi patrik seçilerek padişahın huzuruna kabulden sonra göreve başlamıştır2152. Bu arada devlet de sabık patriğe maaşının verilmeye devam edilmesine karar vermiştir2153.
4.2.10. Patrik Terziyan Dönemi
Cemaat içindeki anlaşmazlıklar Terziyan Efendi’nin patriklik döneminde de devam etmiştir. Örneğin Merzifon Katolik Ermeni rahibi ile cemaatten bazı kişiler arasında nedeni öğrenilemeyen meseleler yüzünden karşılıklı düşmanlık başlamıştır. Durum şehirdeki asayişi tehdit eder hale gelince patrikhaneden bir görevlinin buraya gönderilmesi ve sorumluların cezalandırılması gündeme gelmiştir. Ancak rahip, patrikhane ve hükûmet herhangi bir girişimde bulunamadan muhalifleri tarafından kiliseden çıkarılmıştır. Olaya derhal müdahale edilerek rahibin ayin icra etmek üzere kiliseye geri gönderilmesi sağlanmış ve herhangi bir tatsızlık yaşanmasının önüne geçilmiştir2154.
Bu arada patrikhaneden Merzifon’da yaşananlara müdahale etmesi için birini göndermesi de istenmiştir. Ancak patrikhane şimdilik birini araya koymasının mümkün olamayacağını bildirmiştir. Bunun üzerine papazın görev yerinin değiştirilmesi ya da tarafların bir araya getirilerek bir çözüm yolu bulunmasının iyi olacağı düşünülmüştür.
2147 BOA. İ. AZN. 90/11 lef 4, 12 Ekim 1909.
2148 BOA. BEO. 3656/274197, 30 Ekim 1909.
2149 BOA. MV 134/70, 5 Aralık 1909; BOA. BEO. 3677/275711, 14 Aralık 1909.
2150 BEO 3677/275710, 15 Aralık 1909; BOA. MV 139/3, 7 Nisan 1909.
2151 BOA. BEO 3731/279788 lef 1, 11 Nisan 1910.
2152 BOA. İ. AZN. 95/31, 18 Haziran 1910.
2153 BOA. MV 141/34, 13 Haziran 1910.
2154 BOA. DH. İD. 116/33 lef 2, 23 Kasım 1911.
562
Bu sebeple Sivas murahhashanesine tenbihte bulunulması kararlaştırılmıştır. İki tarafın hâl ve hareketlerinin de o zamana kadar kısıtlanması yoluna gidilmiştir2155.
Bu dönemde Patrik Terziyan’ın kötü yönetimi cemaat içi ihtilafları şiddetlendirmiş hatta bazı Katolikler başka mezheplere geçmeye başlamıştır2156. Terziyan makamında huzur içinde oturamamış ve reform taraftarı uygulamaları uygun bulunmayınca sürtüşmeler başlamıştır. Yaşananlar Osmanlı Devleti tarafından da hoş karşılanmayınca patrik devlet katında da değerini kaybetmiştir2157.
19 Eylül 1911 tarihinde Sakızağacı’nda bulunan Patrikhane dairesinde toplanan Ermeni Katolik Meclis-i Umumisi, Patrik Terziyan taraftarı bazı rahiplerin patrikhaneyi kapatıp anahtarı alarak toplantıyı engellemek istemeleri üzerine çilingir çağırarak kapıyı açtırmış ve yaptıkları toplantı neticesinde bazı kararlar almışlardır. Buna göre;
1- Patrik Terziyan Efendi’nin millete karşı sergilediği kötü hareket ve fesatlarına binaen patriğin görevden el çektirilmesine,
2- Papa Hazretleri’ne bir muhtıra takdim olunarak Terziyan Efendi’nin hâl ve hareketleriyle beraber Meclis-i Umumi’nin ve Katolik milletinin arzusunun arz edilmesine,
3- Hükûmete bir takrir takdim olunarak Terziyan Efendi’nin memuriyetinin kabul olunmadığının arz edilmesine karar verilmiştir2158.
Ancak Terziyan’ın görevden ayrılması sağlanamamış, Katolik ahali arasındaki anlaşmazlık ise bir türlü sona ermemiştir. Beyoğlu’nda bulunan Sakızağacı’ndaki mektebe yönelik bir nümayiş yapılacağı haber alınınca buranın korunması için gerekli tebdirlerin alınması yoluna gidilmiştir2159.
Bir süredir Roma’da olan Patrik Terziyan bu olayların ardından 5 Ocak 1912’de İstanbul’a dönmüştür. Terziyan, Fransa sefaretinin patrikhaneye gitmemesi yönündeki tavsiyeleri dinlememiş ve üç Romalı piskoposla birlikte Ermeni Katolik Patrikhanesi’ne
2155 BOA. DH. İD. 116/33 lef 3, 26 Kasım 1911.
2156 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 350.
2157 Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, 2. Baskı, Andaç Yayınları, Ankara, (Türkler), 2003, s. 194; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149.
2158 Tanin, 21 Eylül 1911; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 81.
2159 BOA. MF. MKT. 1176/8, 28 Ekim 1911.
563
gitmiştir. Ancak patrikhane önünde toplanan Ermenilerin yuhalamaları ile karşılaşmış ve kapılar kapalı olduğundan içeriye girmeyi başaramıştır. Osmanlı kolluk kuvvetlerinin müdahalesini talep ettiyse de olumlu bir cevap alamamıştır. En sonunda kapıları açtırmayı başardığında patrikhaneye Katolik Ermenilerin hakaretleri arasında girebilmiştir. Ermeni Katolik Patrikhanesi Meclisleri ise 6 Ocak 1912’de Terziyan’ı Heyet-i Mahsusa ile istifaya davet etmeye, eğer istifa etmezse de hükûmetten yardım istemeye karar vermiştir2160.
Heyet-i Mahsusa 7 Ocak 1912’de Patrik Terziyan’a gitmiştir. Terziyan’a, Ermeni Katolik Meclis-i Umumisi tarafından patrik seçildiği ancak kötü hareketlerinden dolayı aynı meclisin kendisini artık patrik olarak tanımak istemediği beyan edilerek istifasını derhal yazması istenmiştir. Ancak patrik bu teklifi kabul etmemiştir. Komisyon üyeleri bunun üzerine patrikhaneyi terk etmişlerdir2161.
Patrik, hemen ertesi gün Sadaret Makamı’na başvurarak daha önce feshettiği millet meclisinin 8 Ocak 1912’de öğleden sonra patrikhanede toplanacağını ve Azadamard gazetesinin 7 Ocak tarihli nüshasındaki tahriklerin de etkisiyle nümayişte bulunulacağını bildirmiştir. Kendisini patrikhaneden zorla çıkarmaya çalışacaklarını duyduğunu da sözlerine eklemiştir. Ermeni Katolik Milli Meclisi reisi Aram Aramyan Efendi’nin bu girişimden vazgeçmesini, patrikhanenin hükûmet tarafından koruma altına alınmasını ve feshedilmiş meclislerin toplanmasına izin verilmemesi için tedbir alınmasını talep etmiştir2162. Bunun üzerine Sadaret Makamı Dâhiliye Nezareti’nden gerekli tedbirlerin alınmasını talep etmiştir. Aram Efendi derhal nezarete davet edilerek kendisine uyarıda bulunulmuş ve patrikhane kapısının açtırılması ihtimaline karşı ise buraya zaptiye gönderilmiştir2163.
Terziyan Efendi, Ermeni Katolik Patrikhanesi Meclislerinin öğleden sonraki toplantısının engellenmesine rağmen akşam vakti toplanacakları kesinleşince kendisi aleyhinde bazı kararlar alınacağını anlayarak Dâhiliye Nezareti’ne bir telgraf çekmiş ve bir kez daha yardım talebinde bulunmuştur2164. Hükûmet herhangi bir hadisenin
2160 Tanin, 6 Ocak 1912; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149; Recep Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 82.
2161 Tanin, 7 Ocak 1912; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 82.
2162 BOA. BEO. 3987/298962 lef 2, 8 Ocak 1912.
2163 BOA. BEO. 3987/299013 lef 2, 8 Ocak 1912.
2164 BOA. DH. İD. 118/11 lef 2, 8 Ocak 1912.
564
yaşanmaması için Sakızağacı’nda bulunan patrikhaneye kolluk kuvveti göndererek burayı korumaya almıştır. Akşamüzeri patrikhane önünde toplanan iki yüz kadar patrik aleyhtarı Ermeni dağıtılmıştır. Patrikhaneye giremeyeceklerini anlayan muhalif Ermeniler Taksim’deki Katolik Ermeni kilisesinde bir araya gelerek Terziyan Efendi iki üç gün içinde istifa etmezse harekete geçmeye karar vermiştir. Bunların seçtikleri heyet patrikhaneye gelmiş, ayrıca yüzden fazla kişi gece saat dört buçuk sıralarında patrikhane önünde toplanarak “Kahrolsun İtalya taraftarı patrik, yaşasın Osmanlılar” diye sloganlar atmıştır2165. Ermeni Katolik Patrikhanesi Meclisleri de Surp Agop Hastanesi’nde bir araya gelerek ve “hain-i millet” adlettikleri Terziyan Efendi’nin patriklikten alınması kararının tasdik edilmesini hükûmetten arz etmeye karar vermişlerdir2166.
Bu arada Terziyan Efendi de boş durmamış; 11 Ocak 1912’de Adliye ve Mezahip ile Harbiye nezaretlerine birer takrir göndermiştir. Meclis-i Milli’nin tatil-i ictima etmesine rağmen Jamanak ve Azadamard gazetelerinin Ermenileri kışkırtan yazılar yazdığından bahsetmiş, cemaatin galeyanı neticesinde hayatının müdafaasını ve adı geçen gazeteler hakkında gereken kanuni işlemlerin yapılmasını talep etmiştir2167. Osmanlı Hükûmeti yaşanan gerginliğin gitgide tırmandığını fark edince yaşanabilecek herhangi bir olaya mâni olmak istediğinden İstanbul Polis Müdüriyeti’ne dikkatli olmaları yönünde tavsiye verilmiştir2168.
Devletin aldığı önlemlere rağmen patrikhanedeki gerginlik yerini sükûnete bırakmamıştır. Patrik vekili Oseb Gümüşyan Efendi Beyoğlu’ndaki kilisede bir nasihat okuyup durumu sakinleştirmek istemiştir. Ancak ahaliden bazı kişiler vekile, mektep müdürü Tomayan Efendi’ye ve muallim Topciyan Efendi’ye saldırmak istemiştir. Saldırı hademeler tarafından engellenmiştir2169. İstanbul polis müdürü de kiliseye giderek nasihat ve ihtarda bulunmuş ve kalabalık böylece yatıştırılarak dağıtılmıştır2170. Bu olaylardan
2165 BOA. BEO. 3990/299207 lef 2, 10 Ocak 1912.
2166 BOA. DH. İD. 118/11 lef 1, 11 Ocak 1912; Tanin, 10 Ocak 1912. Ayrıca Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 82. Patrik Terziyan’la alakalı şikâyetlere dair bkz. BOA. BEO 3993/299450 lef 2, 13 Ocak 1912.
2167 Tanin, 13 Ocak 1912; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 82.
2168 BOA. DH. İD. 118/11 lef 4, 16 Ocak 1912; BOA. BEO. 3990/299207, 14 Ocak 1912.
2169 BOA. DH. İD. 118/11 lef 8, 20 Ocak 1912.
2170 BOA. DH. İD. 118/11 lef 9, 24 Ocak 1912.
565
sonra Tomayan ve Gümüşyan Sadaret Makamı’na bir telgraf çekerek Terziyan Efendi’nin hâl ve hareketlerinden şikâyet etmiş ve yeni bir patrik istediklerini bildirmişlerdir2171.
Taraflar arasındaki gerginlik müzakerelere ve devlet katındaki teşebbüslere rağmen bir türlü çözülememiştir. Bunun üzerine Patrik Terziyan ve muteberanın ayrı ayrı Dâhiliye Nezareti’ne çağırılarak görüşme yapılmasına karar verilmiştir. Eğer bu da sorunu çözmezse başka çareler düşünülmesi ve bu arada asayişin sağlanması için önlemler alınması kararlaştırılmıştır2172.
Olaylar şubat ayında da devam etmiş, 5 Şubat 1912’de Beyoğlu’ndaki Katolik Ermeni Kilisesi’nde büyük bir miting yapılarak Patrik Terziyan aleyhinde nutuklar söylenmiş ve burada hazır bulunan Ermeni halk nümayişlerde bulunmuştur. Ermeni Katolik Cemaati Meclis-i Umumisi aynı gün bir toplantı gerçekleştirmiş ve Terziyan Efendi’nin umur-u idarede gösterdiği tedbirsizlik dolayısıyla görevden el çektirilmesinin gerektiğini beyan etmişlerdir. Ardından bu beyanlarını Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bildirmeye karar vermişlerdir2173.
Olayları izeleyen Dâhiliye Nezareti, Adliye ve Mezahip Nezareti’ne anlaşmazlığın esas sebebini sormuştur. Nezarete meselenin seneler öncesine uzanan bir mazisi olduğu, Terziyan Efendi’nin eski patrik Azaryan tarafından hazırlanarak Hasun taraftarları ve muhalifleri arasında yaşanan sorunlara çözüm sağlayan itilafname ahkâmına karşı teşebbüslerde bulunduğu bildirilmiştir. Verilen bilgiye göre Terziyan’ın girişimi üzerine cemaat kendi kendine bir nizamname layihası düzenleyerek patrikhanenin uygulamasının mümkün olamayacağı muameleler talep etmiş ve umumi bir patrikhane meclisi teşkiliyle patriklik vazifesine de müdahale edilmek istenmişti2174.
11 Şubat 1912’de Beyoğlu’ndaki Katolik kilisesinde bu kez Patrik Terziyan’ın lehinde ve aleyhinde iki grup karşı karşıya gelmiştir. Kalabalık, olayların büyüyeceğinin anlaşılması üzerine kolluk kuvvetleri tarafından dağıtılmıştır2175. 18 Şubat tarihinde aynı kilisede toplanan patrik aleyhtarı Ermeniler nümayiş girişiminde bulunmuş ve yine dağıtılmıştır2176. Gerginlik gitgide tırmanınca olaya Gregoryen Ermeniler de müdahil
2171 BOA. BEO. 3993/299450, 22 Ocak 1912.
2172 BOA. DH. İD. 118/11 lef 12, 23 Ocak 1912.
2173 Tanin, 7 Şubat 1912; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 149-150; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 82
2174 BOA. DH. İD. 118/11 lef 13, 5 Şubat 1912.
2175 Tanin, 12 Şubat 1912, Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 150; Karacakaya, Kaynakçalı Ermeni, s. 83.
2176 BOA. DH. İD. 118/11 lef 18, 19 Şubat 1912.
566
olmuştur. Gregoryenler, pazar günleri Taksim’deki kilisede bir araya gelerek Katolik mezhebi aleyhinde nutuklar okumaya başlamıştır. Terziyan Efendi bu girişimleri haber alınca Adliye ve Mezahip Nezareti’ne başvurmuştur. Patrik, olayların geri dönüşü mümkün olmayan üzücü durumlara doğru gittiğini bildirerek bunu engellemek için kilise avlularındaki toplantılara ve tahrik edici nutuklar okunmasına müsaade edilmemesini talep etmiştir2177. Ancak birkaç gün sonra enteresan bir durum yaşanmıştır. Terziyan aleyhtarı olan ahaliden bazıları bu kez Terziyan lehine nümayişlere başlayınca ortaya yeni bir görünüm çıkmıştır. Bu görünüm seçkin Ermeni cemaatin Terziyan aleyhinde, avam tabir edilen hamal vs. gibi mesleklere sahip kimselerin ise lehinde tavır sergilemeye başlamasıdır2178.
Hükûmet iki tarafın da hareketlerini izleyerek tehdit oluşturabilecek girişimlere engel olmaya çalışırken patriklikten Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bir takrir verilmiştir. Patrikliğin iddiasına göre Beyoğlu’ndaki Katolik kilisesi serrahibi patriklik lehinde bulunanların burada toplanması üzerine polis karakolu tarafından böyle bir toplantının tekrarlanmaması hususunda uyarılmıştı. Oysa Taksim’deki Surp Ohan Voskiperan kilisesinde gece vakti patriklik muhalifleri toplanıyordu ve buna mâni olunmuyordu2179. Terziyan, patriklik muhaliflerinin devlet tarafından korunduğu ve desteklendiği iddiasında bulunuyordu. Bunun üzerine konu hakkında tahkikat başlamış ve bahsi geçen kilisede böyle toplantıların yapılmadığı, geceleri kiliselerin kapalı olduğu ve bu sebeple ahalinin toplanmasının zaten mümkün olmadığı öğrenilmiştir. Konunun patrikhaneye de bildirilmesi uygun görülmüştür2180.
Terziyan Efendi 21 Mart 1912’de Sadaret Makamına başvurarak bu kez patrikhanede ruhani makama ait dairelerin Aram Efendi tarafından mühürleneceğini işittiğini bildirmiştir. Kendisinin katogigos olduğunu ve bu makamdan istifa edemeyeceğini belirterek, eğer istifa etmesi isteniyorsa bunun ancak askeri kuvvet yoluyla yapılabileceğini ve bu düşünceyi de şimdiden protesto ettiğini bildirmiştir2181. Ancak bu tarihlerde Terziyan Efendi Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ ve padişah iradesi ile
2177 BOA. DH. İD. 118/11 lef 14, 21 Şubat 1912.
2178 BOA. DH. İD. 118/11 lef 19, 24 Şubat 1912.
2179 BOA. DH. İD. 118/11 lef 22, 7 Mart 1912.
2180 BOA. DH. İD. 118/11 lef 23, 18 Mart 1912.
2181 BOA. DH. İD. 118/11 lef 24, 21 Mart 1912.
567
patriklik görevinden alınmış ve kendisine tebligat yapılmıştı. Bu sebeple Terziyan’ın patrikliğe mahsus dairelerde herhangi bir tasarrufu bulunamazdı. Bu sebeple kişisel eşyalarını da alarak artık patrikhaneden ayrılması ve patrikhanenin de kaymakam tayinine kadar ruhani ve cismani meclisler tarafından idare edileceğinin kendisine bildirilmesi kararlaştırılmıştır2182. Bunun ardından patrik kaymakamı seçimine girişilmek istenmişse de cemaat ve ruhbanlar arasında yeni bir ihtilaf baş göstermiş ve kaymakam seçilememiştir. Seçim yapılana kadar cemaate ait müesseselerinin ve emlakın idaresi ile gündelik işlerin düzenlenmesi için geçici bir heyet seçilmesi düşünülmüştür. Heyet, seçimin yapılmasının ardından okul ve askerlik işleriyle buna benzer konularda resmi tebligat, cemaate ait emlakın idaresi, terki ve intikali ile ilmuhaber verilmesi gibi işlerin devamı için gerekli izni alarak çalışmaya başlamıştır2183. Ancak sonraki günlerde de patrik kaymakamı seçmek mümkün olmamıştır.
Eski patrik Terziyan ise ruhani liderlik görevinden ayrılmamak hususunda inadına devam etmiştir. Patriklik vazifesinden el çektirildiği halde katogigosluk sıfatının baki olduğu iddiasıyla patrikliğe ithafen “Arsakanak” adlı bir risale kaleme almıştır. Risalede vazifesinden alınması ve patrikhane işlerinin yürütülmesi amacıyla geçici bir heyetin tayini için kaleme alınan mazharı imzalayan Katolik Ermeni muteberanını dinsizlikle suçlamıştır. Bunun yanında muteberanı haklı bularak kendisini görevden alan Osmanlı Hükûmeti’ni danışıklı dövüş yapmakla itham etmiştir. Mektep görevlilerini, Mihitarist rahip ve rahibeleri tarafından idare edilen mekteplerdeki talebelerden mahzarları imzalayanları ve kendisini patrik olarak tanımayanları mekteplerden attırabilmek için aforoz etmekle tehditten de geri durmamıştır. Ayrıca Patrik Azaryan Efendi zamanında Katolik yortularının Efrenci takvimle kutlanması talebine cemaat tarafından muhalefet edilmesine rağmen şimdi bunu kabul etme girişiminde bulunarak cemaat içine nifak sokma girişiminde bulunmuştur. Terziyan Efendi bununla da yetinmemiş, 16 Mart 1913 Pazar günü Sakızağacı ve Taksim’deki Katolik kiliselerinde icra edilen ayin icra edilirken olay çıkarmaya çalışmıştır. Bu amaçla kiraladığı bazı Ermeniler, Terziyan’ı patrik olarak tanımak istemeyen ve bu şekilde zikredilmesine muhalefet eden cemaatin üzerine saldırmıştır. Bu saldırılar neticesinde cemaatten bazıları ölecek derecede dövülmüş ve
2182 BOA. DH. İD. 118/11 lef 25, 21 Mart 1912.
2183 BOA. BEO. 4063/304665 lef 4, 11 Haziran 1912; BOA. DH. İD. 118/11 lef 26, 22 Temmuz 1912.
568
yaralanmıştır. Tüm bu olayların ardından Terziyan’ın İstanbul’da kalmasının cemaat için tehdit unsuru olduğunu değerlendiren Katolik Ermeni Cemaati Heyet-i Muvakkatası 17 Mart 1913’te Adliye ve Mezahip Nezareti’ne başvurarak eski patriğin İstanbul’dan süratle uzaklaştırılmasını istirham etmiştir2184. Durum Sadaret Makamına da bildirilmiştir. Bunun ardından kiliselerde önlem alınması ve Terziyan Efendi’nin İstanbul’dan gönderilmesi talebiyle verilen istidanın Meclis-i Mahsus-i Vükela tarafından görüşülmesi gündeme gelmiştir2185.
Terziyan Efendi, devletin ve cemaatin kararlı tavırları karşısında yapacak bir şeyi kalmadığını anlayınca İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Kendisine muhalefet edenlerin yumuşamaması ve Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi nedeniyle İstanbul’a bir daha dönememiştir. Katolik Ermeni Kilisesi tüm bu olayların ardından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına değin başsız kalacaktır2186.
4.2.11. Katolik Ermeni Kilisesi’nde Patriksiz Yıllar
Terziyan’dan sonra patrik kaymakamı seçilemediği için patrik seçimi de yapılamamış ve Katolik Ermeni cemaati başsız kalmıştır. Cemaat, çeşitli nedenler sebebiyle karşı karşıya gelmeye devam etmiştir. Terziyan Efendi’nin azledilmesi ise papalık makamı tarafından kabul edilmemiştir2187. Roma’dan aldıkları tahsisatla geçinen çok sayıda ruhani reis de Papa’nın tepkisine destek verince mesele büyümüştür. Anlaşmazlık Trabzon’da da kendini göstermiştir. Trabzon Katolik Ermeni Serepiskoposu Ohannes Nazliyan 1913 yılında görevden alınınca Dâhiliye Nezareti’ne müracaat etmiştir. Serepiskopos Papalık tarafından aforoz edilmiş ancak geçici olarak idarede bulunan bir meclis-i avam tarafından ayin-i ruhanilerine müdahale edildiğini bildirmiştir. Katolik cemaati ise kilise yetkilileri tarafından görevden alınan serepiskoposun göreve iadesini istememektedir. Netice olarak patriklik ihtilafı hallolup tüm avam meclislerinin vazifesi sonlandırılmadan sorunun çözülemeyeceği bu sebeple serepiskoposun şikâyete hakkı olmadığı anlaşılmıştır2188.
2184 BOA. BEO. 4155/311556 lef 3, 17 Mart 1913.
2185 BOA. BEO. 4155/311556 lef 2, 19 Mart 1913.
2186 Küçük, Türkler, s. 194; Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 150.
2187 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 351.
2188 BOA. DH. İD. 116/69 lef 2, 19 Ağustos 1913.
569
Sivas’a bağlı Perkenek karyesi Katolikleri ise kilise emlaklarının gasp edildiği iddiasıyla Tokat Katolik Murahhasası Leon Efendi’ye başvurmuşlardır. Leon Efendi durumu Dâhiliye Nezareti’ne 30 Ocak 1914’te bildirerek hukuklarının korunması için yardım istemiştir2189. İddialarla alakalı tahkikat başlamışken Leon Efendi bir telgraf daha göndererek bu kez rahibehanelerinin zapt edilmeye çalışıldığını ve rahibelerin karyeden uzaklaştırıldıklarını bildirmiştir2190. Bunun üzerine Sivas Valisi Muammer Paşa’dan olayın sebebini öğrenmesi istenmiştir. Muammer Paşa konuyla alakalı bir tahkikat yaparak sorunun ruhaniler ve cismani meclis arasında kilise emlakının idaresi konusunda yaşanan ihtilaftan kaynaklandığı, rahibelerin Perkenek’i terk etmelerinin herhangi bir saldırı sonucu olmadığı, üstelik cemaatin de Leon Efendi’den hoşnut olmadığı neticelerine ulaşmıştır2191. Ancak Leon Efendi bir berat-ı âli ile Sivas’a ve buraya bağlı Katolik Ermenilere murahhasa olarak atanmıştır. Bu sebeple kiliseler ve buna bağlı emlakın idaresine yetkili kişidir. Taşradaki cemaat ise cismani meclis teşkiline yetkili değildir. Bu sebeple murahhasayı şikâyet ya da görevine mâni olmak gibi hakları yoktur. Patrik görevden alınmış ve yerine bir patrik kaymakamı da seçilememiş olduğundan cemaatin bu konuyu görüşebileceği bir ruhani makam da mevcut değildir. Ayrıca Leon Efendi’nin hükûmete karşı kötü bir hali de görülmemiştir. Bu yüzden vazifesinden menedilmesi hükûmetçe münasip görülmemiştir. Konuyla alakalı yapılabilecek bir şey olmadığından tüm ayrıntıların cemaate layıkıyla anlatılmasının ve murahhasaya müdahale etmekten menedildiklerinin bildirilmesine; Leon Efendi’ye ise cemaat arasında bir ihtilafın yaşanmasına engel olmasının tavsiye edilmesine karar verilmiştir2192.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte ayrılıkçı Ermenilerin faaliyetleri de artmıştır. Daha önce Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını bildiren Katolik Ermenilerinin sabık patriği Terziyan Efendi’nin tavrı ise yeni bir döneme evrilmiştir. Görevine son verildiği halde Katolik Ermeni Patriği ünvanını kullanmakta inat eden Terziyan Efendi, 1917 yılında Alman Hükûmeti’ne başvuruda bulunmuştur. Sabık patrik 4 Aralık 1917’de Büyükelçi Bernstorff’a yaptığı müracaatta Doğu Anadolu’da yaşayan 70.000 Katolik Ermeninin savaştan önce zorla başka yerlere göç ettirildiğini iddia etmiştir. Terziyan
2189 BOA. DH. İD. 116/84 lef 2, 30 Ocak 1914.
2190 BOA. DH. İD. 116/84 lef 4, 13 Şubat 1914.
2191 BOA. DH. İD. 116/84 lef 6, 15 Şubat 1914.
2192 BOA. DH. İD. 116/84 lef 9, 7 Mart 1914.
570
Efendi bunun yanında göç ettirilen Ermenilerin büyük kısmının akıbetinin mechul olduğunu, bir kısmının saklandığını, bir kısmının ise zorla Müslüman yapılmaya çalışıldığını ileri sürmüştür2193. Oysa Katolik Ermenilerin muzır faaliyetleri görülmedikçe Sevk ve İskân Kanunu kapsamında herhangi bir yere göç ettirilmekleri bilinmektedir.
4.3. Gregoryen Ve Katolik Kiliseleri Arasındaki İhtilaflar
4.3.1. Erzurum Vilayeti
Erzurum’da yaşayan Ermenilerin idaresi buradaki murahhasalar aracılığı ile sağlanıyordu. Ermeni murahhasası Artin Efendi’de Gregoryenlerin işlerini düzenlemekle görevlidir. Murahhasa serepiskopos rütbesine haiz olduğundan meclis-i idare mazbatalarında kendisinin mührü Katolik Ermeni murahhasasının mührünün önünde yer almaktaydı. Ancak Artin Efendi’nin buradaki görevi sona erince Gregoryen ve Katolik kiliseleri arasında mühür sırası anlaşmazlığı yaşanmaya başlamıştır.
Artin Efendi’den sonra Erzurum’a murahhasa olarak atanan Ormanyan Efendi rahip rütbesini taşımaktadır. Yeni murahhasa göreve başladıktan sonra Erzurum vilayetine başvurarak mazbatalarda eskiden olan usulün takip edilmesini ve Gregoryen milletini temsil ettiği için kendi mührünün Katolik murahhasasının önünde yer almasını talep etmiştir. Ancak Katolik murahhasası bunu kabul etmemiş, kendisinin piskoposluk rütbesine haiz olduğunu bildirerek Düstûr’un Birinci Cildi’nde yer alan protokol kaidesinin uygulanmasını istemiştir. Bu protokol maddesine göre hangi ruhaninin rütbesi üstteyse mührünün önde olması gerekmekteydi. Ormanyan Efendi ise cemaat olarak sayılarının Katoliklerden fazla olduğunu bildirerek kendisinin mührünün önde olması gerektiğini savunmuştur. Hatta mesele çözülene kadar meclis-i idare mazbatalarını mühürlemekten dahi kaçınmıştır. Yaşanan anlaşmazlık idari işleri de aksatmaya başlayınca Erzurum valisi Dâhiliye Nezareti’ne başvurarak ne yapılması gerektiğini sormuştur2194.
Dâhiliye Nezareti konu ile alakalı olarak Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bilgi vererek ne yapılması gerektiğini sormuştur. Bunun üzerine nezaret konuya dair tahriratın
2193 Bihl, Die Kaukasus Politik der Mittelmächte, II, s. 67’den aktaran Kılıç, Alman Dışişleri, s. 196.
2194 BOA. DH. MKT. 1332/83 lef 1, 17 Temmuz 1880.
571
4 Eylül 1876’da vilayete gönderildiğini ve murahhasalarla alakalı nizamname-i mahsus dairesinde davranılmasını istediğini bildirmiştir2195.
Bu arada Gregoryen Ermeni Patrikliği Dâhiliye Nezareti’ne başvurarak protokol kurallarının uygulanması halinde imtiyazat-ı kadimelerine zarar geleceğini iddia etmiştir. Patrikhane kurumlarının Fatih Sultan Mehmet zamanında tesis edildiğini, buna bağlı olarak ruhani reislere imtiyaz ve izin verildiğini, o zamandan beri teşrifat usulüne göre kendilerinin Rum ruhani reislerinden sonra geldiğini belirtmiştir. Ancak protokol usulünün uygulanmaya başlamasıyla Katolik ve Protestan kiliselerine giren ve nüfusları ülke genelinde ancak yüz bin kişi olan ahalinin ruhani reislerinin rütbe ve kıdem itibarıyla öncelik elde ettiklerini, Gregoryen Ermenilerin imtiyazat-ı kadimesinin ve nüfusunun çokluğunun ise göz önüne alınmadığı iddia edilmiştir. Patrikhane, nüfus olarak üstün olduklarından mühür hakkının kendilerinde olduğunu ve bu sebeple Rumlardan sonra kendi ruhanilerinin gelmesi usulüne müsaade edilmesini rica etmiştir2196.
Gregoryen Ermeni Kilisesi protokol kurallarının uygulanmaya başlamasının şeref ve haysiyetlerine zarar verdiğini iddia etse de esasında ülke çapında pek çok ıslahat hayata geçirilmiş ve kendilerine de 1863 yılında kendi nizamnamelerini yapma hakkı tanınmıştı. Dâhiliye Nezareti de Adliye ve Mezahip Nezareti’nin 3 Ağustos 1880 yılında kendisine ilettiği protokol usulünün uygulanması yani Katolik mührünün önde olması kararını 23 Ağustos 1880’de vilayete ileterek meseleye bir nihayet vermiştir2197.
4.3.2. Ma’mûretü’l-Aziz Vilayeti
Ma’mûretü’l-Aziz vilayeti dâhilinde bulunan Kesrik ile Peri karyeleri ve başka bazı yerlerde nüfus kayıtları konusunda anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Buralarda yaşayan çok sayıda Ermeni Katolik mezhebine geçince bu kişilerin nüfuslarının ayrılması işleminin yapılması gerekmiştir. Katolik murahhasası yeni mezheptaşları için mahalli hükûmetten bu işlemin yapılmasını talep etmiştir. Ancak nüfusun ayrılması işlemi uzayınca Gregoryen ruhani reisleri kendilerinin nüfusça fazla görünmesinden faydalanmış ve birtakım yolsuz işlere girişmişlerdir. Katolik murahhasası olayı patriklik
2195 BOA. DH. MKT. 1332/83 lef 2, 3 Ağustos 1880.
2196 BOA. DH. MKT. 1332/83 lef 4, 14 Ağustos 1880.
2197 BOA. DH. MKT. 1332/83 lef 3, 23 Ağustos 1880.
572
makamına bildirince patrikhaneden Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bir takrir gönderilerek durum arz edilmiştir. Dâhiliye Nezareti, her cemaatin nüfusunun ayrı ayrı kaydedilmesi ve hükûmetçe bilinmesi usulü bulunduğundan vilayete gereğinin yapılması konusunda tezkere gönderilerek olayın çözümü yoluna gidilmiştir2198.
4.3.3. Rahip Dravski Olayı
Gregoryen Patrikhanesi bir taraftan idari sorunlarla uğraşırken bir taraftan da kilise çatısı altında su-i hali görülen papazların cezalandırılmaları için çaba harcamıştır. Dravski adlı papaz da komitecilerle hareket ettiği gerekçesiyle kilise hukuku kapsamında cezalandırılmasına karar verilen papazlardan biridir.
Rahip Dravski, komitecilerle beraber hareket ettiği için ihbar edilmeden önce Osmanlı Devleti’ne Ermeni olayları ile alakalı bilgi ve görüş aktarıyordu. 30 Temmuz 1892’de Yıldız Sarayı’na ayrılıkçı hareketlere dair bir jurnal göndermiş ve Bandırma kaymakamı İsmail Şevki Efendi’yi kendisine tuzak kurmakla itham etmişti. Rahip, kaymakamın daha önce tutuklanmalarına yardımcı olduğu dört kişiyi teşvik ederek patrikliğe kendisi aleyhinde bir mektup yazılmasını sağladığını iddia ediyordu. Ayrıca İsmail Şevki Efendi’nin kendisinin hüsn-ü haline şahitlik edenlerin yazdığı mazharı imzalayanlardan bir kısmını tutuklattığını ve komiteci olduğunu iddia ettiği Apik Uncuyan’ın etkisinde olduğunu söylüyordu. Aynı jurnalde “Ermeni hastalığının” ortadan kaldırılması için altı maddelik bir tavsiyede mevcuttu. Buna göre:
1- Kiliselerde ve çeşitli yerlerde verilen vaazlarda hükûmet aleyhine söz söylemek moda haline gelmiş, ahali de bundan hoşlanmaya başlamıştı. Bu sebeple ruhban ve mektep muallimlerini nasihatla mahcup etmek ve gözetim altında bulundurmak gerekliydi. Bunların ıslah olmaları için ise tesirli bir patrik ya da patrik kaymakamına ihtiyaç vardı.
2- Murahhasa tayini ve tasdikinde dikkatli davranılmalıydı. Ayvazyan Bağişe, katogikos seçimlerinde Trabzon cismani azasıyla kendisini buraya seçtirmek için ittifak ettiğinden patrikhane rahibin bir an önce buraya gönderilmesine çalışıyordu. Özelikle Trabzon’dan yukarıda “Ermeni
2198 BOA. DH. MKT. 1502/100, 9 Nisan 1888.
573
hastalığı” bulaşık durumda olduğundan Beşiktaş vaizi Horen Narbey’in “yavrusu” Ayvazyan Bağişe adlı rahibin o civara gönderilmesine hükûmetin muhalefet etmesi gerekliydi.
3- Gazeteler sansür altında olsalar da yazarları gazateleri sayesinde nüfûz sahibi olduklarından muhbirlere şifahen ya da yazılı talimat verebilirlerdi. Bu sebeple sadakati herkesçe bilinen Manzume-i Efkâr gazetesi dışında tüm Ermeni gazeteleri bir bahane ile kapatılmalıydı. Bunların yerine devlete sadık ve tecrübeli 1-2 kişi vasıtasıyla birkaç gazete çıkarılırsa “Ermeni hastalığının” tedavisine bir dereceye kadar yardımcı olabilirdi.
4- Millet Nizamnamesi, Apik Uncuyan ve arkadaşlarının emellerine alet olduğundan lağvedilmesi gerekliydi. Bunun yerine yeni bir nizamname tanzim edilmeli ve içine murahhasa ve mektep müdürlerinin hükûmete sadık kalacaklarına dair bir yemin benti eklenmesi elzemdi.
5- Tüm karye ve kasabalarda şubeleri bulunacak, hükûmetin sadık ve emin memurlarının yönetiminde ve merkezi İstanbul’da olması şartıyla gizli bir cemiyet-i ittifakiyye teşkil edilirse komite mensupları hakkında elde edilecek malumatların yardımıyla fesatlığa meydan verilmesinin önüne geçilebilirdi.
6- Yeni Ecmiadzin katogikosu Rusya tarafından tasdik edilirse Osmanlı Devleti tarafından da taltif edilmesi ortalığı velveleye vermesine mâni olacağı gibi gözden düşmesinin sebebinin Aşıkyan olduğunu hissetmesi bakımından faydalı olabilirdi.
Dravski bu maddelerin uygulanmaya geçilmesinen önce kimsenin kendisinden memnun olmadığını iddia ettiği Aşıkyan Efendi’nin azledilmesinin gerektiğini yazmıştı2199.
2199 BOA. Y. PRK. AZJ. 22/57, 30 Temmuz 1892. Rahip Dravski’nin 4. maddedeki Ermeni Nizamnamesi’nin lağvı teklifi 1895’te Ohannes Nuryan tarafından da gündeme taşınmıştır. Ancak Nuryan’ın önerisi Gabriel Noradunkyan tarafından eleştirilecektir. Gabriel Efendi, Osmanlı Ermenilerinin en kıymetli kazanımlarından olan Milli Anayasasının vazgeçilemeyecek bir ayrıcalık olduğunu düşünmektedir. Ayrıca anayasanın kaldırılmasının Ermeni ihtilalcilerini ve Avrupa’daki destekçilerini
574
Ancak bir süre sonra rüzgâr Dravski’nin tersi yönünde esmeye başlayacak ve komiteci olduğu iddiası ortaya atılacaktır. Dravski’nin komitecilerle hareket ettiğine dair ilk ihbar 1897’de Tuna vilayeti idare meclisi azalığında bulunmuş ve ibraz-ı sadakat olduğu bilinen Agop Kazancıyan Efendi tarafından yapılmıştır. Kazancıyan Efendi Bükreş Ermeni komitesi tarafından ayrılıkçı hareketlere sempati duyduğu zannıyla Bükreş’e davet edilmiştir. Toplantıda İstanbul’da düzenlenecek bazı tahrik faaliyetlerine dair kararlar alınması plânlanmaktadır. Kazancıyan Efendi bu davet üzerine hükûmete başvurarak harcırah ve ikamet masrafı adı altında altı yüz Frank talep etmiş, para kendisine gönderilmişti2200.
Kazancıyan Efendi Bükreş’te bulunduğu süre boyunca rahip Dravski ile alakalı çeşitli malumatlar elde etmiştir. Dravski öğrenildiğine göre Ermeni komitelerinin başlıca azalarından biriydi. Rahip Silistre’de Aleksan Minasyan ile görüştükten sonra Bükreş’e gelerek Kirkor Petenyan adlı bir komiteciyle çeşitli istişarelerde bulunmuştu. Ardından Şumnu’ya giderek komite reisi Tokatlı Yakup Büyükyan ile görüşmüş ve Varna’ya geçmişti. Kazancıyan, Dravski’nin Varna’da komite reisi olan Hacı Naşid Haçaduryan ile görüştükten sonra İstanbul’a geleceğini, yanında da Ermeni tarihine dair litografya ile alınmış bazı resimler getireceğini haber veriyordu. Bu resimler komiteye kazanç sağlamak için satılacaktı. Kazancıyan Efendi resimlerin nüshalarının iki tanesi de Hariciye Nezareti’ne takdim etmişti2201.
Bandırma’da görevli olan papaz hakkındaki ithamların ciddiyeti sebebiyle öncelikle buradan sürülmüştür. Rahip ceza alacağını anlamış ve bunun önüne geçmek için mezhep değiştirip Katolik olduğunu ilan ederek kendini Gregoryen Kilisesi’ne karşı korumaya almıştır. Katolik Patrikliği ise Dravski’yi, meselenin iç yüzüne tam olarak hâkim olmadığından olsa gerek, memnuniyetle ruhanisi olarak kabul etmiştir. Ayrıca papaza dair tedib, taltif ya da tekrim gibi muamele haklarının kendilerinde olduğunu bildirmiştir. Bunun ardından patrikhaneler arasında Dravski sebebiye başlayan çekişme gitgide alevlenmiş ve papaz bu arada birinci sınıf murahhasalığa tayin edilmiştir. Katolik
kışkırtacağını öngörmektedir. Sonuç olarak Nuryan Efendi’nin teklifi reddedilmiştir. Karakoç, Gabriyel Noradunkyan, s. 106-108.
2200 BOA. Y. A. HUS. 207/121 lef 1, 8 Kasım 1887.
2201 BOA. Y. A. HUS. 207/121 lef 3, 22 Ekim 1887; BOA. Y. A. HUS. 209/14 lef 1, 20 Aralık 1887. Bahsi geçen resimlerden biri için bkz. Ek 38.
575
Patrikliği Dravski’yi atamanın ardından Gregoryen iken sürüldüğü Bandırma’ya yeniden göndermeye çalışmıştır2202.
Katolik Patrikhanesi yaşanan olaylardan sonra 13 Ekim 1892’de Adliye ve Mezahip Nezareti’ne, ardından 14 Ekim 1892’de Mabeyn-i Hümayun Başkitabet Dairesi’ne Dravski’yle alakalı takrirler göndermiştir. Katolik Patriği, Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’nin şikâyetlerinin yersiz olduğunu, asıl amacının ise Katolik olmak isteyenleri engellemek olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca patrikliğin sadakat dairesinden ayrılmamış bir zat olarak nitelenen rahibe kefil olduğunu beyan etmiştir. Patrik takrirde, rahibin buradan gönderilmesi halinde ruhbanlarıyla kendi mezheplerine giren ve girecek kişilerin bundan sonra mezhep değiştirdikleri için adeta cezalandırılacağını da değerlendirmiştir2203.
Katolik Patriği Mabeyn-i Hümayun Başkitabet Dairesi’ne Bandırma’da bulunan altı-yedi yüz hanelik Ermeni cemaatinin iki-üç yüz hanelik nüfusunun ve Dravski’nin Gregoryen Patrikhanesi ve murahhasasından hoşnut olmadıkları için bir süredir kendilerine müracaat ederek mezhep değiştirmek istediklerini ve sonunda ısrarlara dayanamayarak bunu kabul ettiklerini beyan etmiştir. İddiaya göre rahip Drasvki, cemaatin ruhani işleri ile meşgul olmak üzere evinde otururken Ermeniler kalabalıklar halinde hükûmet konağına giderek Katolik defterine kaydolmak istemiş; Gregoryen Patrikhanesi bunun üzerine Dravski’nin kötü halinin görüldüğünden bahsederek Adliye ve Mezahip Nezareti’ne başvurmuş ve sürülmesini istemiştir2204.
Gregoryen Ermeni Patrikhanesi 15 Ekim 1892’de Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bir takrir göndererek kilise tarafından kusurlu hareketleri olan kişilerin bu tarz hareketlere izin verilmesi durumunda kanundan kaçmak isteyen başka Ermenilerin de Katolik Patrikhanesi’ne sığınabilecekleri değerlendirmesinde bulunmuştur. Patrikhane, asli mezhebinde sabit olduğu halde mezhep değiştirdiğini iddia eden bu insanların Ermeni cemaatinin huzurunu bozacağını, mezhepsel ve ruhani işlerin idaresini karmakarışık edeceğini bildirerek Dravski’nin bunların yaşanmaması için Bandırma’dan derhal gönderilmesi gerektiğini belirtmiştir2205.
2202 BOA. BEO. 97/7267 lef 2, 15 Ekim 1892.
2203 BOA. Y. MTV. 69/10 lef 2, 13 Ekim 1892.
2204 BOA. Y. MTV. 69/10 lef 1, 14 Ekim 1892.
2205 BOA. BEO. 97/7267 lef 2, 15 Ekim 1892.
576
Takririn bir sureti de Zabtiye Nezareti’ne gönderilerek tahkikat başlatılmıştır. Nezaretin yaptığı tahkikat neticesinde Dravski’nin Paris’te bulunan Ermeni fesad cemiyeti mensubu olduğu anlaşılmıştır. Rahibin Paris’te yaşayan Leon Bey tarafından fesad cemiyeti teşkil etmek üzere Bulgaristan’a gönderildiği de öğrenilmiştir. Nezaret, 20 Ekim 1892’de Sadaret Makamına gönderdiği takrirde Dravski’nin Bandırma’da bulunmasındaki gayenin bir hadise çıkarabilmek amacı taşıma ihtimalinin de göz önünde bulundurularak burada kalmasının sakıncalı olabileceğini bildirmiştir2206. Bunun üzerine Sadaret Makamı 22 Ekim 1892’de Adliye ve Mezahip Nezareti’nden gereğinin yerine getirilmesini istemiştir2207.
Adliye ve Mezahip Nezareti durumu tahkik ettikten sonra edinilen bilgiler ışığında bahsi geçen papazın Bandırma’dan gönderilmesinin kafî olmayacağı bildirilmiştir. Nezaret, adlî olarak da ceza alması gereken rahiple alakalı muameleye başlamak için Dravski’nin evraklarına ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir2208.
Dravski’nin Rusçuk ve Romanya’daki faaliyetlerine dair bilgilere ise Mıgırdıç Tütüncüyan Efendi aracılığı ile ulaşılmıştır. Tütüncüyan Efendi’nin 8 Kasım 1892’de hükûmet yetkililerine verdiği layihayla Dravski’nin buralarda yalnızca fesad cemiyetler teşkil etmediği, Berlin Antlaşmasının 61. maddesinin uygulanması için Almanya kraliçesine verilmek üzere bir de arzuhal hazırlattığı bilgisine ulaşılmıştır2209. Tütüncüyan’ın verdiği layiha 16 Kasım 1892’de Zabtiye Nezareti tarafından Sadaret Makamına’da iletilmiştir2210.
Bandırma ise mezhep değişikliklerinin yaşandığı bir yerleşim yeri olmaya devam etmiştir. Gregoryen Ermenilerin mezhep değiştirdikten sonra bunların işlerinin görülmesi gerekliydi. Katolik Patrikliği buraya yeni mezheptaşlarının ruhani ihtiyaçlarının karşılanması ve çocukların talim-terbiyeleri için rahipler ve rahibeler göndermiştir. Ancak Gregoryen cemaati Katoliklere düşmanlık beslemekten geri durmamış, okula giden çocukları korkutarak darp etmeye başlamıştır. Bununla da yetinmeyen Ermeniler rahip ve rahibelerin arkasından münasebetsiz sözler etmeye başlamıştır. Geçici olarak
2206 BOA. BEO. 97/7267 lef 3, 15 Ekim 1892.
2207 BOA. BEO. 94/6999, 22 Ekim 1892.
2208 BOA. BEO. 97/7267 lef 4, 20 Ekim 1892.
2209 BOA. BEO. 109/8141 lef 6, 8 Kasım 1892.
2210 BOA. BEO. 109/8141 lef 2, 16 Ekim 1892.
577
icra-yı ayin ve ibadet ettikleri, aynı zamanda ikametgâh olarak kullandıkları yeri muhasara altına almış ve taşlamışlardır. Taşlardan biri kilise hizmetinde zangoç olarak istihdam edilen kişinin başına isabet ederek yaralanmasına sebep olmuştur. Bunun üzerine Katolik Patrikliği durumu Adliye ve Mezahip Nezareti’ne bildirmiş, nezaret ise Hüdavendigâr vilayetine bu hareketlerin menedilmesine dair bir tahrirat göndermiştir. Saldırıların önü alınamayınca patriklik bu kez durumu Dâhiliye Nezareti’ne arz etmiş, sorumluların bulunarak cezalandırılmasını ve ruhanilerinin korunmasını istirham etmiştir2211.
Karesi mutasarrıflığından da konuyla alakalı bilgi istenmiştir. Mutasarrıflıktan gönderilen cevapta rahip ve rahibelerin ayinden dönerken Ermeni milletinin çilingir esnafından ve gençlerinden on kişilik bir grubun saldırısına uğradıkları, rahip Dravski’nin de darp edilmeye çalışıldığı bildirilmiştir. Saldırı ile alakalı tahkikat derhal tamamlanarak sorumluları adliyeye teslim edilmiştir. Ayrıca iki tarafın murahhasalarına bundan böyle herhangi bir uygunsuzluk yaşanacak olursa kendilerinin mesul tutulacağı resmen tebliğ edilmiştir. Dravski’nin burada yaşamaya devam etmesi halinde iki cemaat arasındaki husumetin şiddetlenmesi ihtimali yüksek olduğundan kendisinin patrikhanece uygun görülecek bir yere gönderilmesinin daha münasip olacağı değerlendirmesi de vilayete bildirilmiştir2212. Katolik Ermeni Patrikliği’ne de bilgi verilerek Dravski’nin kendilerinin uygun göreceği bir yere gönderilmesinin yaşanan uygunsuzluğun tekrarını önleyeceği bildirilmiş ve gereğinin yapılması istenmiştir2213.
Dravski’nin Bandırma’dan gönderilmesi de taraflar arası düşmanlığı bitirmemiştir. 1893 yılı Kasım ayında iki Gregoryen Ermeni, Hazret-i İsa ve Katolik mezhebi kurucusu Aziz Petrus hakkında münasebetsiz bazı sözler etmiştir. Katolik murahhasası bunları mahalli hükûmete şikâyet etmiş ve Ermeniler derdest edilmiştir. Olayla alakalı bilgisi olan pek çok kişi de şahitlik yaparak durumun ispat edilmesini sağlamışlardır. Tutuklanan iki kişi olaydan bir hafta sonra tahliye edilince Katolik cemaati tepki göstermiştir. Bunun üzerine Bandırma Telgraf ve Posta Müdürü, Zabtiye Nezareti’ne durumu bildirmiştir. Zabtiye Nezareti, konudan Dâhiliye Nezareti’ni
2211 BOA. DH. MKT. 68/36 lef 1, 5 Haziran 1893
2212 BOA. DH. MKT. 68/36 lef 3, 18 Temmuz 1893.
2213 BOA. DH. MKT. 68/36 lef 4, 27 Ağustos 1893.
578
haberdar edince bu kez nezaret Hüdavendigâr vilayetinden gerekli tahkikatın yapılmasını istemiştir2214. Osmanlı Hükûmeti mezhepler arası tartışmalara zorunlu durumlar dışında müdahil olmak istememiş, her zaman tarafsız davranmaya dikkat etmiş ve mahalli hükûmetlerin de buna dikkat etmesini istemiştir.
4.3.4. İzmit Mutasarrıflığı
Gregoryen-Katolik Ermeni düşmanlığı Osmanlı ülkesinin pek çok yerinde olduğu gibi İzmit mutasarrıflığına bağlı karye ve kasabalarda da varlığını hissettirmiştir. Buralarda yaşayan Gregoryen Ermeniler, Katoliklere besledikleri düşmanca hisler yaşananları fiziksel müdahaleye kadar vardırmıştır. Bağçecik karyesi de bu tür olaylara rastlanan yerlerdendir. Buradaki Ermeni çocukları Katolik rahibelerin idaresindeki mektebi taşlamış, camlarını kırarak tacizde bulunmuştur2215.
Geyve kazasındaki karyelerde çok sayıda Gregoryen Ermeni mezhep değiştirerek Katolikliğe girmiştir. Bu karyelerden Eşme’de ahaliden elli kadar hane Katolik olmak isteğini beyan etmiştir. Bunu haber alan Gregoryen murahhasası İstepan Efendi patrikhanenin genel politikası gereği ahaliyi bu isteğinden menetmek üzere karyeye doğru yola çıkmıştır2216. İstanbul Patrikhanesi kadim mezhebini terk edenlere tepki göstermiş, bunu gören cemaat ise ruhbanların etkisiyle Katolik olan Ermenilere sürekli taciz ve tecavüzlerde bulunmuştur. İzmit’teki karyelerde devam eden mezhep değişikliklerinin sebepleri araştırılarak çözüm bulunmaya çalışılmış, ancak bir sonuca varılamamıştır2217.
4.3.5. Muş Kazası
Muş’ta kaza merkezi ve çevre karyelerde yaşayan Katolik Ermenilerin Norşin’deki tarla ve arazileri o civardaki Gregoryen Ermeniler tarafından gasp edilmiştir. Katolik Ermeniler bahsi geçen yerlerin alınarak kendilerine iade edilmesi talebiyle hükûmete başvurmuştur. Bunun üzerine konuyla alakalı tahkikat başlamıştır2218. Tahkikat neticesinde Bitlis vilayetindeki adliyede dava açılmıştır. Ancak Katolik Ermeniler
2214 BOA. DH. MKT. 170/7 lef 1, 20 Kasım 1893.
2215 BOA. DH. MKT. 1972/44, 14 Temmuz 1892.
2216 BOA. DH. TMIK. M. 49/28, 21 Şubat 1898.
2217 BOA. DH. TMIK. M. 57/35 lef 2, 24 Ağustos 1898.
2218 BOA. DH. MKT. 1945/64, 29 Nisan 1892.
579
sabırsızlık göstererek mahkeme sonucunu beklemeden arazilerin iadesini istemiştir. Dâhiliye Nezareti bunun üzerine Adliye ve Mezahip Nezareti’ne Bitlis’ten gelecek mahkeme kararının beklenerek buna göre hareket edilmesi gerektiğini bildirmiştir2219.
4.3.6. Leon Sisliyan Efendi ve Adana Gregoryen Murahhasalığı
Adana vilayetine bağlı Payas’ta yaşayan ve Katolik Ermeni cemaatinden olan Leon Sisliyan Efendi, daha önce arzuhalci Anderyas’ın teşvikiyle Karaoğlan Agop tarafından öldürülmek istenmiş ve suikasttan yaralı kurtulmuştu2220. Suikastın sebebi ise Sisliyan’ın Sultan II. Abdülhamid’e burada yaşanan Ermeni sorunlarına dair oldukça ayrıntılı bir telgraf göndermesiydi. Telgraf İstanbul’a ulaşınca Sisliyan’ın dinlenmesine karar verilerek Zabtiye Nezareti aracılığı ile başkente aldırılmasına karar verilmiştir. İstanbul’da bulunduğu sürede geçinebilmesi için ise uygun bir memurlukta istihdam edilmesi için gerekli girişimlerde bulunulmuştur2221. Bunun neticesinde Leon Sisliyan bin beş yüz guruş maaş tahsisiyle birlikte Rüsumat Emaneti’nde göreve başlamıştır2222.
Öte yandan Gregoryen Ermeni murahhasası Mıgırdıç Efendi, Sisliyan’ın yanında bir memurla İstanbul’a hareket etmesine çok sinirlenmiştir. Murahhasa 23 Şubat 1892’de Adana vilayetine bir takrir vererek Sisliyan’ın ne kadar kötü niyetli ve fesad bir insan olduğunu anlatmıştır. 24 Şubat’ta, bu kez saltanat makamına Sisliyan’la alakalı telgraflar gönderilmiştir2223.
Sisliyan Efendi, Gregoryen Ermeni murahhasası ve cemaatinin iddiasına göre birkaç yıl önce silah çekme ve dolandırıcılık suçlarından hüküm giymişti. Payas hükûmet memurları aleyhine Adana vilayetine gönderilen mazbatadaki sahte mühürler de yine onun tarafından hazırlanmıştı. Sisliyan, bu suçlar yüzünden bir süre hapis yattıktan sonra çıkmış ve memuriyette bulunması yasaklanmıştı. Ayrıca hapisten çıktıktan sonra Samarko adlı Fransızca bir gazetede Ermenilerle alakalı neşredilen bir makaleyi sırf ahalinin aklını karıştırabilmek amacıyla yanlış tercüme etmişti. Çarşı ve pazarda gazete tercümesi ile ilanda bulunduğu sırada polis yanına gelerek elindeki gazeteyi almış ve
2219 BOA. DH. MKT. 2004/8, 20 Eylül 1892.
2220 Ermeni Komiteleri (1891-1895), s. 25; Hüseyin Nâzım Paşa, Cilt: I, s. 22.
2221 BOA. İ. DH. 1256/98559 lef 2, 7 Aralık 1891.
2222 BOA. BEO. 5/335, 17 Mayıs 1892.
2223 BOA. Y. MTV. 52/60 lef 1, 24 Şubat 1892.
580
müstantıklığa vererek hakkında tahkikata başlanmıştı. Sisliyan bununla da yetinmemiş, Ramazan Bayramı namazında Müslüman ahalinin camiye silahla girmelerine sebep olacak fesat hareketlerde bulunmuş ve “Ermeniler size hücum edecek” diyerek insanları tahrik etmişti. Gregoryen murahhasası, Leon Sisliyan’la alakalı daha pek çok ihbarda bulunulmasına rağmen tahkikat yapılmadığını iddia ederek mahalli hükûmeti de zan altında bırakmaktan çekinmiyordu. Üstelik Mıgırdıç Efendi’nin iddiasına göre Leon Efendi Adana’dan hareket ederken alenen pek çok iftiralarda bulunmaya devam etmişti2224.
Murahhasa bu iddialarla birlikte kendisinden davacı olduklarını, bu sebeple firar etmesinin engellenmesini ve mahkemenin de süratle görülmesini talep etmiştir2225. Osmanlı Hükûmeti tüm bu iddialara rağmen sadakatini bildiği Leon Sisliyan hakkında Mıgırdıç Efendi gibi düşünmemiştir. Murahhasanın iddiaları ise iki millet arasındaki mzehep düşmanlığının henüz bertaraf edilmemesine bağlanmıştır. Bu sebeple 24 Şubat 1892’de Başkitabet Dairesi’nden Adana vilayetine bir şifre telgrafname gönderilerek şikâyetlerin ve mübalağaların dikkate alınmaması rica olunmuştur2226. Sisliyan Efendi ise İstanbul’a yerleştikten sonra burada çıkan Ermeni olaylarında devlete hizmet etmeye devam etmiştir2227.
4.3.7. Mezarlık Meseleleri
Osmanlı Devleti’nin Katolikleri dördüncü millet olarak tanımasının ardından vergi tahsili, nüfus tahriri, mezarlık paylaşımı gibi bazı konularda sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Katolik Ermeniler ilk zamanlar ölülerini Gregoryen Ermenilerin mezarlıklarının içinde, ancak kenarda kalan bir kısma gömerken bazen de Protestanlarla aynı mezarlık alanını kullanmak durumunda kalmıştır2228. Ancak bu mezarlıklar yetmemeye başlayınca Katolik milleti için ayrı mezarlık alanları tahsis edilmiştir. Ortak kullanılan mezarlıklarsa çoğu zaman sorun olmuştur. Özellikle Gregoryenlerle ortak kullanılan mezarlıklar hususunda sık sık anlaşmazlık yaşanmıştır. Özellikle Taksim
2224 BOA. Y. MTV. 52/60 lef 3, 2 Şubat 1892.
2225 BOA. Y. MTV. 52/60 lef 2, 24 Şubat 1892.
2226 BOA. Y. MTV. 52/60 lef 1, 24 Şubat 1892.
2227 Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım, s. 295.
2228 BOA. İ. HR. 199/11335 lef 5, 2 Nisan 1863.
581
Mezarlığı anlaşmazlıkların merkezi haline gelmiş olsa da tartışmalar yalnızca İstanbul’la sınırlı kalmamış ve Osmanlı ülkesinin pek çok yerine yayılmıştır.
4.3.7.1. Bitlis Ermeni Mezarlığı
Bitlis’te yaşayan Gregoryen ve Katolik Ermeniler 1891 yılında mezarlık paylaşımı ve kimin nereye defnedileceği konusunda karşı karşıya gelmiştir. Gregoryen Ermeniler Katoliklerin kullandığı mezarlığı zabt etmek isteyince taraflar arasında kavga çıkmıştır. Yaşanan kavga neticesinde taraflar birbirinden davacı olmuştur. Ancak olaylar buradan sonra yön değiştirmiş ve Katolik Ermeni Patrikliği 17 Ekim 1891’de bazı iddialarla Mabeyn-i Hümayun’a başvurmuştur. Patriğin iddiasına göre Katoliklerin Gregoryenlere açtığı davalarının neticesini değiştirmek isteyenler valiyi ve istinaf müddeiumumisini ele geçirmişti. Böylelikle Katolik muteberandan Muratyan Efendi’nin tutuklanmasına sebep olmuşlardı. Ancak Muratyan Efendi’nin devlete hizmetleri olan sadık bir Ermeni olduğunu bilen 18. Fırka-i Askeri Kumandanı Ferik Lütfi Paşa bunu haber alınca durumu Mabeyn-i Hümayun’a arz etmiştir. Bunun üzerine verilen irade-i seniyye gereği Muratyan Efendi Bitlis’ten alınarak İstanbul’a getirilmiş ve Mabeyn-i Hümayun’da sadrazam başkanlığında oluşturulan bir komisyonda sorgulanarak tutuklanmıştır. Patrikhane Muratyan Efendi hakkında verilecek kesin kararın vilayetten gelecek bilgi ve cevaba göre şekilleneceği anlayınca Zabtiye Nezareti’nde muhafaza edilen muteberanının halinin perişan olduğundan bahsederek işin bir an önce neticelendirilmesini istirham etmiştir2229.
Muratyan Efendi Mabeyn-i Hümayun’daki sorgulamalar neticesinde millet-i sâdıkadan olduğunu ve masumiyetini ispatlamıştır. Netice Yâver-i Ekrem-i Hazret-i Şehriyârî Derviş Paşa vasıtasıyla şifahen Katolik Patriğine de bildirilmiştir. Sonucu öğrenen patriklik 17 Kasım 1891’de Zabtiye Nezareti’ne başvurarak İstanbul’da sefil ve perişan olan Muratyan Efendi’nin memleketine dönmesi için izin verilmesini ve mürûr tezkeresi için de gerekli kolaylığın sağlanmasını rica etmiştir2230.
2229 BOA. Y. PRK. AZN. 6/5, 17 Ekim 1891.
2230 BOA. Y. PRK. ZB. 9/38, 17 Kasım 1891.
582
4.3.7.2. Sivas Ermeni Mezarlığı
Sivas Ermeni Mezarlığı 1892 yılına kadar mezhep farkı olmadan tüm Ermenilerin defnedildiği bir yer olmuştur. Ancak 1892’de buradaki mezarlığa defnedilmek istenen bir Katolik Ermeninin cenazesine Gregoryenler tarafından müdahale edilmiştir. Cenaze bu müdahale yüzünden meydanda kalınca devlet müdahalle etmek zorunda kalmıştır. Sorun bu şekilde çözüme kavuşturulmuş isteyen herkesin eskiden olduğu gibi bu mezarlığı kullanabileceği taraflara bildirilmiştir. Sivas vilayeti aynı sorunun bir daha yaşanmasını istemediğinden Gregoryen ve Katolik patrikhanelerinin mezarlık meselesinde bir karar vermesini istemiştir2231.
Dâhiliye Nezareti vilayetin talebine rağmen meselenin çözümü için ilk olarak Sivas’ta tahkikat yapılmasını ve işin aslının ortaya çıkarılmasını istemiştir. Ancak Katolik cemaatinden ölen kişinin mezarlığa defnedilmesi için birçok nasihatler verildiği halde herhangi bir sonuç alınamadığı anlaşılmıştır. Katolik cemaate sorunun çözümü için çeşitli teklifler yapıldıysa da cenazelerinin ısrarla bu mezarlığa defnedilmesini talep etmişlerdi. Ermeni murahhasası ise cemaatinin buna razı gelmediğini ifade etmişti. Ardından vilayette Katolik hanelerinin sayısının tespiti istenmiştir. Sayım sonucunda Ermenilerin sayısının Katoliklerden fazla olduğunun anlaşılınca bunların rızası olmadan mezarlığa defin ruhsatı verilemeyeceği anlaşılmıştır. Sonuç olarak yaşanan ihtilafın çözümü için tek yolun Katoliklere ayrı bir mezarlık tahsis edilmesi neticesine varılmış ancak uygulamaya geçilememiştir2232.
Gregoryen Ermeni murahhasası, ruhani reisi ve kilise cemiyeti mezarlık için beklenen arazi tahsisinin yapılmaması üzerine bir arzuhal yazarak hükûmete başvurarak Katolik cemaatin mezarlığa müdahalesinin engellenmesini talep etmişlerdir2233. Bu talep üzerine 22 Haziran 1892’de alınan kararla Sivas Gregoryen ve Katolik murahhasalarının da dâhil olduğu bir komisyon oluşturularak mezarlığa dair kat’i bir sonuca varılmasına çalışılmıştır2234.
Bu arada iki Katolik Ermeni daha vefat edince taraflar yeniden karşı karşıya gelmiştir. Katolikler bu kez kavga etmek yerine patriklerinin deyimiyle “sadakatlerini
2231 BOA. DH. MKT. 1951/42, 18 Mayıs 1892.
2232 BOA. DH. MKT. 1961/31, 13 Haziran 1892.
2233 BOA. DH. MKT. 1970/29, 30 Haziran 1892.
2234 BOA. DH. MKT. 127/18 lef 1, 5 Eylül 1893.
583
ibraz için” cenazelerini alarak başka bir mahale defnetme yolunu seçmişlerdir. Komisyonun teşkili hakkındaki çalışmalar istenilen şekilde bir sonuç vermemiş; Gregoryen Ermeniler, Katolikler hakkındaki muhalefetlerinden vazgeçmemişlerdir. Katolik cemaati ise ölülerini bir sefere mahsus olmak üzere başka bir yere defnetmiş olsa da hukuk-u kadimlerinden vazgeçmek istememektedir. Bu konuda alınan kararda patrikhane aracılığı ile Osmanlı Hükûmeti’ne bildirilmiştir. Ardından yeniden harekete geçerek bu kez kendi rızalarıyla ve “sadakatlerine bir mükâfat olmak üzere” şehrin münasip bir tarafında kendilerine mahsus bir mezarlık alanı tahsis edilmesini talep etmişlerdir2235. Bu talep daha önce hükûmet tarafından düşünülmüş ancak uygulanamamış bir çözüm şekli olduğundan uygun görülmüş ve vilayete verilen emirle uygun bir arazi araştırılmaya başlanarak meseleye nihayet verilmiştir2236.
4.3.7.3. Taksim Ermeni Mezarlığı
İstanbul’da bulunan Taksim Mezarlığı, mezhep farkı gözetilmeden hem Gregoryen ve hem de Katolik Ermenilerin defnedildiği bir mezarlıktır. Ancak definler sırasında sorunlar yaşanmaktadır. Katolik Patrikhanesi, problemlerin son bulmaması üzerine Osmanlı Hükûmeti’ne başvurarak bir komisyon kurulmasını istemiştir. Katolik Patrikhanesi’nin talebi bu komisyonun mezarlığı tarafların hukuku nisbetinde tayin etmesi ve ardından mezarlığın bölünmesidir. Gregoryen Patrikhanesi’nin talebi ise farklıdır. O da Yedikule dışında bulunan yetimhanenin buradaki hastane karşısında bulunan bahçeye nakledilmesinin mahzurlu olduğunu öne sürerek söz konusu yetimhanenin Pangaltı’ndaki kullanılmayan Ermeni kabristanına inşa edilmesine dair ruhsat talebinde bulunmuştur. Gregoryen Patriği Horen Aşıkyan, Taksim’deki mezarlığın kaldırılarak yerine çeşitli binalar yapılması talebinde bulunmaktadır2237. Şehremaneti 25 Aralık 1892’de iki tarafın farklı görüşlerini de dikkate alarak Sadaret’e bir tezkere göndermiş ve sorunun çözümünün Katolik Patriği’nin istirhamında yer alan komisyon teşkilinde olduğunu beyan etmiştir2238.
2235 BOA. DH. MKT. 127/18 lef 2, 2 Eylül 1893.
2236 BOA. DH. MKT. 127/18 lef 3, 5 Ağustos 1893.
2237 BOA. MV. 74/57, 13 Nisan 1893.
2238 BOA. BEO. 161/12043 lef 2, 10 Ocak 1893.
584
Bu arada Gregoryen patriğinin arzusu gereğince mezarlığın yerine mektep ve kilise inşaası için gizlice hazırlıklara başlandığı ve malzeme hazırlandığı haber alınmıştır. Şehremaneti inşaatı durdurmuştur. Ancak patrikhane inşaatın durdurulmuş olmasına rağmen talebinden vazgeçmemiş ve inşaat ruhsatı için şehremanetine müracaat etmeye devam etmiştir2239. Ermeni mezarlığının daha önce de Osmanlı Hükûmeti tarafından başka bir mahalle taşınmasının gündeme geldiği bilinmektedir. Patrik Aşıkyan o dönemde taşınma işine şiddetle karşı çıkmıştı. Sultan II. Abdülhamid daha önce Ermenilerin inançları gereği ölülerinin başka bir yere taşınmasına uygun olmadığını bahane ederek mezarlığın taşınmasını reddeden patriğin neden şimdi böyle bir istekte bulunduğunu merak etmiş ve bunun sebebinin araştırılmasını istemiştir2240.
Bir taraftan Katolik Patrikhanesi’nin itirazları, bir taraftan Ermeni Patrikhanesi’nin ısrarları neticesinde nihayet bir komisyon kurularak anlaşmazlık konusu olan mezarlıkla alakalı çözüm yoluna gidilmesine karar verilmiştir2241. Alınan karar gereği, sonradan komite tarafından katledilecek olan Uncuyan Apik Efendi, Maksutzade Sebuh, Sakız Ohannes, Pekmezzade Komitas beyler ve şehremenati tarafından tayin edilen iki kişiden müteşekkil bir komisyon oluşturularak ve sorunun bir an evvel neticelendirilmesi için çalışmalar başlanmıştır2242.
Katolik Ermeni Patriği, Osmanlı Hükûmeti’ne komisyonun çalışmaları yavaş ilerlediği bahanesiyle bir dilekçe yazarak şikâyette bulununca II. Abdülhamid meseleye dâhil olarak komisyonun bir an evvel karar vermesini talep etmiştir2243. Gregoryen Ermeni Patriği ise mezarlığın kendi malları olduğunu, zamanında kendi kilisesine tabi olan cemaatin ölülerinin bu mezarlıkta bulunduğunu, sonradan bunların aileleri Roma Kilisesine bağlanarak Katolik milletine tabi olduklarından Ermeni müesseseleri üzerindeki hisse haklarını kaybettiklerini belirtmiştir. Sadaret makamıda meseleyi
2239 BOA. BEO. 161/12043 lef 3, 18 Şubat 1893.
2240 BOA. İ. HUS. 11/30, 25 Nisan 1893; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 121; Türkan, Mezarlıklar Sorunu, s. 39. Ayrıca bkz. Pars Tuğlacı, Tarih Boyunca Batı Ermenileri, Pars Yayınları, Cilt: II, İstanbul, 2004, s. 685.
2241 BOA. MV. 74/57, 13 Nisan 1893; BOA. İ. HUS. 11/89, 10 Mayıs 1893; BOA. BEO 198/14829, 13 Mayıs 1893; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 121; Ahmet Türkan, İstanbul Ermenilerinin Dinî, Toplumsal ve Kurumsal Problemleri: Mezarlıklar Sorunu (19. YY), Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Sayı: 21, İstanbul, 2013, (Mezarlıklar Sorunu), s. 38.
2242 BOA. İ. HUS. 16/80, 25 Eylül 1893; BOA. Y. A. HUS. 280/56, 25 Eylül 1893; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 121; Türkan, Mezarlıklar Sorunu, s. 39.
2243 BOA. Y. A. HUS. 280/56, 20 Eylül 1893; BOA. BEO 303/22708, 1 Kasım 1893.
585
değerlendirmiş ve Şehremaneti’ne 1 Kasım 1893’te bir tezkere göndererek komisyonun bir aydan fazla bir zaman önce oluşturulmasına rağmen hâlâ bir sonuca varılamadığını beyan etmiştir. Sadaret patrikhane takririnin değerlendirilerek işin bir an önce sonuçlandırılmasını da istemiştir2244.
Komisyon 1894 yılında çalışmalarını tamamlamış ve Gregoryen Ermeni patriğinin itirazlarına rağmen Taksim Ermeni mezarlığının dört kısma ayrılmasına; bunun bir çeyreğinin Katolik Ermenilerin kullanımına, üç çeyreğinin ise Gregoryen Ermenilere bırakılmasına karar verilmiştir. Karara dair bir mazbata hazırlandıysa da komisyonun bir türlü bir araya gelmeyince imza altına alınamamıştır. Gelişmeleri izleyen ve ölülerini defin konusunda sorun yaşamak istemeyen Katolik Patrikliği ise kararın resmileşmemesi üzerine bir kez daha harekete geçmiştir. Patrikhane, ölülerini gömecek yer bulmakta zorlandığından hiç değilse kendilerine tahsis edilen kısmın teslimini talep etmiştir2245.
Neticenin duyulması taraflar arasında yeni bir gerginliğe sebep olmuştur. Kararı kabul etmek istemeyen Gregoryen Ermeniler Taksim’deki mezarlığa gelerek Katolik Ermenilere ait mezarlara saldırmıştır. Katolik Patrikliği bu gelişmenin ardından bir takrir daha vererek karara uymak istemeyen Gregoryenlerin komisyondaki tavırlarından ve azalarını çekmeye çalıştıklarından şikâyet etmiş ve meselenin çözümü için verilen hükmün uygulanmasını talep etmiştir2246. Ancak komisyondaki Gregoryen ve Katolik azalar birbirine denk yetkiler taşımamaktadır. Katolik azası, patrikhanesinin kendisine verdiği tam yetki ile toplantılarda bulunurken Gregoryen aza tam yetkiye haiz değildir. Bu sebeple patrikhanelere konu ile alakalı tebligat gönderilmesine karar verilmiştir. Komisyon azalarından Apik Uncuyan Efendi yerine de bir başkasının atanmasına karar verilmiştir2247. Zira Apik Uncuyan Efendi bu günlerde Taşnak komitesi reisi olduğu gerekçesi ile tutukludur. Bu sebeple komisyondaki çalışmalara iştirak etmesi mümkün değildir.
Komisyonun teşekkülünden aşağı yukarı dört yıl sonra mezarlıkla alakalı alınan kararın hâlâ uygulanamamış olduğu anlaşılmaktadır. Hatta bir dedikodu da çıkmış ve
2244 BOA. BEO. 303/22708, 1 Kasım 1893; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 122; Türkan, Mezarlıklar Sorunu, s. 39.
2245 BOA. BEO. 479/35923, 20 Eylül 1894.
2246 BOA. BEO. 867/64952 lef 1, 15 Kasım 1896.
2247 BOA. BEO. 882/66133, 15 Aralık 1896.
586
hükûmetin burayı kapatmayı ya da geri almayı düşündüğüne dair konuşmalar dillendirilmeye başlamıştır. Oysaki esasında taraflar arası bitmeyen tartışmaların yanına bir de Ermeni olayları eklenmiş ve alınan karar bu sebeple bir türlü uygulamaya geçirilememiştir2248.
Sultan II. Abdülhamid meselenin hükûmeti de içine çekecek dedikodularla daha da karmaşık bir hale gelmesinden endişe etmektedir. Bu sebeple mezarlığın kapatılması ya da geri alınmasına dair bir düşünce mevcut ise bundan vazgeçilmesi ve dedikodulardan etkilenen Katolik Ermeni Patrikhanesine böyle bir düşünce olmadığına dair malumat verilmesini istemiştir. Söz konusu gelişmeler Katolik Patrikliği’ne tebliğ edildiği halde buradan bir takrir daha gönderilerek yaşananlardan Ermeni Patrikhanesinin sorumlu olduğu bildirilmiştir. Katolik Patrikliği bu takrirde Gregoryen Patrikliği’ni daha önce komisyon azalarına gerekli yetkiyi vermeyerek meseleyi çözümsüz bırakmak ve şimdi ise çıkardığı dedikodularla buranın terk edilmesini sağlamaya çalışmakla suçlamıştır2249.
Sadaret Makamı ise meseleye başka bir taraftan bakmakta ve sorunun nihayete kavuşturulması için her iki tarafın azalarının tam yetkiye haiz olmaları gerektiğini düşünmektedir. Bu sebeple Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ni temsil eden azaya lazım gelen yetkinin verilmesi için patrikhaneye bir kez daha tebligat yapılmasını münasip görmüştür2250. Gregoryen Ermeni Patrikhanesi bu tebligata karşılık olarak bir mazeret bildirmiştir. Mazerette yazdığına göre Katoliklerin usul, emsal ve kaide gereği eski milletlerine mahsus ve o adla kurulan kilise, mektep, hastane gibi yerler, emlaklar ve akarlar ile eşyalardan hisse almaya ve istifade etmeye hiçbir hak ve yetkileri bulunmamaktadır. Patrikhane bu sebeple önce aza seçmeye ve sonra da yetki vermeye gerek görmemişti2251. Sadaret makamı bu mazereti yaşananların çözümünün tek yolunun komisyonun tam yetkiye sahip azalarla çalışması olduğunu beyan ederek kabul etmemiştir. Sadaretin değerlendirmesine göre patrikhane sunduğu bahanede samimi ise komisyonun çalışmasının düşünülenin aksine kendilerine ait olduğu iddia edilen tasarruf hakkının bir kat daha kesinleşmesine ve meseleyi tereddüt ya da itiraza yer bırakmadan
2248Y. A. HUS. 369/1, 15 Mart 1897; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 122; Türkan, Mezarlıklar Sorunu, s. 39.
2249 BOA. BEO. 949/71109 lef 2, 29 Nisan 1893.
2250 BOA. BEO. 949/71109 lef 1, 8 Mayıs 1897.
2251 BOA. BEO. 986/73933 lef 3, 2 Temmuz 1897.
587
çözülmesine yardımcı olabilecektir. Bu sebeple patrikhaneye bir kez daha tebligatta bulunulmasına karar verilmiştir2252.
Devlet içinde iki cemaatin mezarlıktaki hukuku ile alakalı adaletli bir karar verilebilmesi için çalışmalar yapılırken Katoliklerin hamisi olduğunu iddia eden Fransa da yaşananlara müdahil olmuştur. Fransa, kararın bir an evvel alınarak uygulanması için Osmanlı Devleti’ne baskı yapmış; mezarlıkta yaşanan olaylara dair asılsız iddiaları gazetelerinde yayınlamaya başlamıştır2253. Olaylar yalnızca Fransa değil Almanya basınında da yer almıştır2254.
Taksim’de iki mezhep arasında yaşanan mezarlık sorunu ancak 1897 yılında, komisyonun çalışması sonucu verilen kararın nihayet imza altına alınabilmesi ile çözülebilmiştir2255.
4.3.8. Van Vilayeti
Ermeni Patrikhanesi’ne göre fakir Ermenilerin mezheplerinin değiştirilerek Katolik ya da Protestan olmaları için maddi bazı vaatlerde bulunuluyordu. Patrikhane bu durumu gayriahlaki olarak görüyor ve hükûmetten zaman zaman müdahalede bulunmasını talep ediyordu2256. Bu sebeple Van’da da bir anlaşmazlık yaşanmıştır. Fransa’nın Van Konsolosu Per du Frans 1895’te şehirdeki Katolik Ermeni sayısı 40’a bile ulaşmamışken Musul’dan nakdi yardım getirmiş ve Ermenilere himaye sözü vermiştir. Bunun üzerine şehirdeki Katolik Ermeni sayısında patlama yaşanmış ve şehrin neredeyse yarısı bu mezhebe geçmiştir. Gregoryen Kilisesi, Ermenilerin Katolik olmak için para aldıklarını öğrenince bu etkiyi kırmak için misyonerlerle mücadeleye girişmiştir. İstanbul Patrikhaneside Ermenileri aynı yöntemi kullanarak geri kazanabileceğini hesap ederek 1899’da vilayete bağlı karyelere 15.000 lira göndermiştir. Hakikaten de patrik ön görüsünde haklı çıkmıştır. Ermeniler para yardımını aldıktan sonra Katoliklik mezhebini terk ederek yeniden Gregoryenliğe geçmişlerdir2257.
2252 BOA. BEO. 986/73933 lef 1, 30 Temmuz 1897
2253 BOA. HR. SYS. 30/62, 1 Mayıs 1895; BOA. HR. SYS. 2856/57, 26 Nisan 1895; Türkan, Mezarlıklar Sorunu, s. 40.
2254 BOA. Y. A. HUS. 327/97 lef 2, 26 Nisan 1895.
2255 Türkan, Mezarlıklar Sorunu, s. 40.
2256 BOA. A.} MKT. MHM. 702/29’dan aktaran Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 252.
2257 Dalyan, s. 32.
588
4.3.9. Muncusun Karyesi
Gregoryen Ermeniler Anadolu’nun pek çok yerinde çeşitli bahanelerle mezhep değiştirmek istemişlerse de isteklerinin zaman zaman kabul edilmediği olmuştur. Ermeni Patrikhanesi zaman zaman Adliye ve Mezahip Nezareti’ne konuyla alakalı şikâyetlerde bulunmuştur. 1902 yılında Kayseri sancağına bağlı Muncusun karyesinde yaşayan 14 Gregoryen Ermeni mezheplerini terk ederek Katolik Kilisesine bağlanmak istemiştir. Gayrimüslim tebaa kendi mezheplerinden vazgeçerek bir diğerini kabul etmek istediklerinde bunlarla alakalı muamele terk ve kabul edecekleri mezheplerin ruhani reisleri tarafından yapılırdı. Ancak bu Ermenilerin karye papazıyla geçinemedikleri için mezhep değiştirmeye karar verdikleri ve başvuruları da usûle aykırı olduğu için mezhep değiştirmeleri uygun görülmemiştir2258.
Aynı karye ahalisinden olup ticaret yapmak için İskenderiye ve Kahire’ye giden 20 kişilik Gregoryen Ermeni grubu ise başka bir sebeple Katolik olmaya karar vermiştir. 20 Ermeni uzun bir süre çalıştıktan sonra 1903 yılında memleketlerine dönmeye karar vererek deniz yoluyla Mersin’e gelmişlerdir. Ancak Mersin iskelesine çıkmalarına izin verilmemiş ve geldiklere yerlere gönderilmişlerdir. Bunun üzerine eşleri ve valideleri Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ne başvurarak yardım talep etmiştir. Patrikhane başvuruları dikkate alarak yazdığı takriri isimlerinde ekli bulunduğu bir pusulayla hükûmete göndermiş, kendilerine yardımcı olunmasını istirham etmiştir. Zabtiye Nezareti pusulada isimleri yazılı 20 kişi ile alakalı tahkikat yürütmüş ve İslam ahali ve muhtarlar bu kimselerin erbab-ı namus olduklarına dair şahitlik edince vatanlarına dönmeleri için bir mâni olmadığına karar vermiştir2259.
Ancak Ermeniler yine de memleketlerine dönememiştir. Bunun üzerine mezhep değiştirmenin kendilerine faydası olabileceğini düşünerek düşüncesinden aileleri ile haberleşmiş hep birlikte Katolik olmak için başvuruda bulunmuşlardır. Taleplerinin kabul edilmesinin ardından bulundukları mahallerden nüfus kayıtlarının gıyaplarında tescili için arzuhaller göndermişlerdir2260.
2258 BOA. DH. TMIK. M. 128/33, 24 Temmuz 1902.
2259 BOA. DH. TMIK. M. 142/69 lef 2, 11 Nisan 1903.
2260 BOA. DH. TMIK. M. 142/69 lef 5, 24 Haziran 1903.
589
Zabtiye Nezareti ise ilk incelemenin neticesiyle yetinmemiş ve bir süre daha araştırma yapmıştır. Unutulmamalıdır ki bu dönemde ayyuka çıkan Ermeni olayları devletin sürekli teyakkuzda olmasına sebep olmuştu. Osmanlı Devleti bu sebeple tebaasının “tebdil-i mezhep etmek isteyen eşhasın memleketlerine kabulleri caiz olmayan ve tebdil-i mezhep etmek suretiyle memleketlerine çare-i avdet arayan takımdan” olup olmadıkları ihtimalini her zaman hatırında tutuyor tahkikatları dikkatle yürütüyordu. Bu olayda da Katolikliğe giren bu Ermenilerin erbab-ı fesad olduklarından tutuklanmamak için firar etmiş oldukları anlaşılmıştır. Bu sebeple hangi mezhepten olurlarsa olsunlar, dönüşlerine müsaade edilmemesinin doğru olacağına karar verilmiştir2261.
4.3.10. Gregoryen-Katolik Mücadelesinin Basın-Yayın Hayatına Yansıması
Greoryen-Katolik Ermeni mücadelesi basın-yayın alanında da kendini göstermiştir. Taraflar birbirlerini eleştirmek için risaleler basmış, gazete sütunlarında yayınlanan makalelerle tartışma içine girmişlerdir. İstanbul’da 14 Şubat 1899’da kadim Ermeni kilisesi aleyhinde, Gregoryen mezhebinin inançlarına, merasimlerine ve kaidelerine dair eleştirel ifadeler içeren bir risale basılmıştır. Basım sayısı 500 olan risalenin adı Der Surb Harsiha ve Antuyoni’dir. Katolik Patrikhanesi kapı kâhyası Aşçıyan imzasıyla ruhsat almıştır. Gregoryen kilisesi risalenin varlığını öğrendikten sonra İstanbul’da satıldığını ve taşraya da gönderildiğini iddia etmiştir2262.
Sonradan, risalenin asıl basım amacının Katolik rahiplere dağıtılması olduğu anlaşılmıştır. Ancak Gregoryen Patrikhanesi’nin çekinceleri ve basılı halde on iki bin nüsha olduğuna dair iddiaları da göz ardı edilmeyecektir. Bu sebeple Zabtiye Nezareti’nden risalenin hariç ve dâhildeki nüshalarının ele geçirilmesi halinde derhal zabtedilip dolaşımının menedilmesi istenmiştir. Risalenin eğitim kurumlarında kullanılması ihtimali de değerlendirilerek müfettişlere tenbihte bulunulması kararlaştırılmıştır2263.
Ancak Gregoryen Patrikhanesi, risale ile alakalı önlemler alınırken Katoliklere karşı reddiye amaçlı bir risale yayınlamak için ruhsat talebinde bulunmuştur. Bu isteğin
2261 BOA. DH. TMIK. M. 142/69 lef 24, 28 Ocak 1904; lef 29, 31 Ağustos 1904.
2262 BOA. MF. MKT. 444/10 lef 3, 10 Nisan 1899.
2263 BOA. MF. MKT. 444/10 lef 3, 13 Nisan 1899.
590
iki kilise arasında devam eden münakaşayı daha da alevlendireceği düşünülmüştür. Bu sebeple patrikhanenin başvurusu ruhsat verilmesinin kesinlikle caiz olmayacağı bildirilerek reddedilmiş ve taraflar böylece yatıştırılmıştır2264.
Taraflar arası anlaşmazlık 1906 yılında bu kez Manzume-i Efkâr ve Mecmua-i Ahbar gazetelerindeki sütunlarda kendini göstermiştir. Gazete sütunlarında karşılıklı atışma ve eleştiri şeklinde görülen tartışma, Katolik Ermeni ruhanilerinden bir papazın Mecmua-i Ahbar’da yazdığı bir makaleyle başlamıştır2265. Papazın makalede Gregoryen mezhebine dair eleştirilerde ve taşlamalarda bulunması karşı tarafı harekete geçirmiştir. Makalenin cevabı 12 Şubat 1906’da Manzume-i Efkâr’da2266 yayınlanmıştır. Ortaköylü papaz Sahak Serkisyan imzasıyla yayınlanan makalede Katolik Ermeni kilisesinin telkin ettiği dini kaidelerin çürütülerek reddedilmesine çalışılmış ve bu mezhebin insanları yanlışa sürüklediği iddia edilmiştir. Papaz Sahak iddialarını bir adım daha ileri götürerek Katolik kilisesinin Hristiyanlığın içindeki çürük kısım olduğunu beyan etmiştir. Fransa ise tarafların atışmalarını fırsata çevirmek istemiştir. Fransa Sefareti bu sebeple hükûmete başvurarak Katolik mezhebi aleyhine neşriyata sansür getirilmediği şikayetinde bulunmuştur2267.
Osmanlı Devleti aslında siyasi gazetelerin din ve mezheplere dair makaleler yayınlamasını yasaklamıştı. Buna rağmen taraflar arasındaki ihtilafın gazete sayfalarına yansıması hükûmetin hoşuna gitmemiştir. Ermeni gazetelerinin sansür memurları bu sebeple kınama cezası almıştır. Bu memurlara bundan böyle hiçbir gazetede bu tarz konular yazdırılmaması hususunda tenbihatta da bulunulmuştur2268. Osmanlı hükûmeti, Katolik ve Gregoryen Ermeniler arasında yaşanan anlaşmazlıkların basın hayatına yansımasını istememiştir. Zira gazeteler yaşananlara taraf olunca Ermeniler üzerindeki etkisi daha fazla oluyor ve düşmanlık hisleri çok daha hızlı artıyordu. Bu ise asayiş
2264 BOA. MF. MKT. 444/10 lef 3, 13 Nisan 1899.
2265 BOA. DH. MKT. 1055/66 lef 2, 28 Şubat 1906.
2266 1901-1909 ve 1912-1917 yılları arasında yayın yapanve Ermeni harfli Türkçe olarak basılan gazetenin kurucusu Garabed Panosyan, müdürü Hovhannes Kayseryan, editörleri Yervant Der Antresyan, Misak Koçunyan, Hagop Der Hagopyan, Smpad Pirad ve Aram Andonyan’dır. Mildanoğlu, s. 79.
2267 BOA. DH. MKT. 1055/66 lef 1, 24 Şubat 1906; lef 3, 7 Mart 1906. Ayrıca Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 128.
2268 BOA. DH. MKT. 1055/66 lef 3, 3 Mart 1906; BOA. HR. TH. 331/27, 7 Mart 1906.
591
problemlerine yol açıyordu. Bu yüzden mezhep kavgalarına karışan gazetelerin zaman zaman tatil edildiği de görülmüştür2269.
4.3.11. Hekimhan Kilisesi
Ma’mûretü’l-Aziz vilayetine tabi Hekimhan nahiyesi 100 hanelik Ermeni nüfusunun bir arada yaşadığı bir yerdi. Ancak nahiyedeki mezhep birliği bir süre sonra bozulmuş ve cemaatin neredeyse tamamına yakını Katolikliğe geçmiştir. Böylelikle nahiyedeki Ermeni kilisesi de Katolik papazların yönetimine girmiştir. Bu Ermenilerin bir kısmı 1905 yılında yeniden Gregoryen olunca patrikhanede Gregoryen Patrikhanesi kilisenin yeniden kendilerine ait olduğunu iddia ederek kiliseyi zaptetme girişiminde bulunmuştur. Bu amaçla Malatya murahhasalığından Hekimhan’a gönderilen Haçaduryan adlı rahip kiliseyi alabilmek için nahiye müdürü Mehmet Efendi’ye rüşvet teklifinde dahi bulunmuştur. Katolik Patrikliği rüşvet olayını öğrenince hükûmete başvurarak “bir mahalde sakin gayrımüslim ahalinin hep birlikte mezhep değiştirdikleri takdirde oradaki killisenin onlara ait olması tabii görünür ise de” esas anlaşmazlığın ahaliden bazılarının Gregoryenliğe dönmeleri ile yaşanmaya başlandığına dikkat çekerek ahalinin nüfusunun miktarının tespit edilmesini talep etmiştir2270.
Gregoryen Ermeni Patrikliği de mesele ile alakalı değerlendirmesini Sadaret Makamı’na arz etmiş ve mezheplerini terk edenlerin eski mezheplerine ait ruhani müesseselere el koymalarının caiz olmayacağını bildirerek Ermeni cemaati hukukunun gasp edildiğini beyan etmiştir2271.
İki tarafın görüş bildirmesinin ardından Gregoryen ve Katoliklerin sayımı tamamlanarak bir defter hazırlanmış ve İstanbul’a gönderilmiştir. Bu arada Haçaduryan’ın nahiye müdürüne hakikaten de 10 lira rüşvet teklif ettiği de anlaşılmıştır2272.
Gregoryen Malatya murahhasalığı 13 Nisan 1906’da vilayet makamına bir telgraf göndermiştir. Telgrafta hükûmete adeta tehditte bulunulmakta kilise kendilerine teslim edilmezse hoş olmayan olaylar yaşanabileceğini bildirilmektedir. Bunun üzerine mesele
2269 BOA. Y.. PRK. DH., 3/15, 24 Ocak 1889; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 128.
2270 BOA. DH. TMIK. M. 207/45 lef 1, 28 Eylül 1905; BOA. DH. TMIK. M. 207/45 lef 2, 3 Ekim 1905.
2271 BOA. BEO. 2706/202938, 15 Kasım 1905.
2272 BOA. DH. MKT. 207/45 lef 3, 21 Aralık 1905.
592
büyümüştür. Murahhasanın başına buyruk halleri ve giriştiği teşvikler de göz önüne alınmış; gelecekte ahali arasında tahrik ve teşviklere girişebileceğinden görevden alınması talep edilmiştir2273. Adliye ve Mezahip Nezareti harekete geçerek 4 Haziran 1906’da patrikhaneye murahhasanın azledilmesi kararını içeren bir tezkere göndermiştir. Tezkereyi alan Ermeni Patrikhanesi 16 Haziran 1906’da nezarete cevap vererek mezhep değiştirenlerin kilisede herhangi bir iştirak hakkı olmadığı halde burayı kendi üstlerine geçirmelerinin Gregoryen Ermenileri çok üzdüğünü belirtmiştir. Patrikhaneye göre Katolikler olayı olduğundan farklı göstererek başvurularını sonuçsuz bırakmak ve kiliseyi tamamen gasp etmek için iftirada bulunuyordu. Patrik ise murahhasasının arkasında durarak ruhaninin ahalinin heyecanını teskin etmekten başka bir çabası olmadığını iddia ediyordu. Ayrıca murahhasa azledilirse kiliselerine müdahale edildiği için zaten mahzun olan Ermeni ahalinin gönlü yaralanacaktı. Patrik adalet ve merhamet-i seniyyenin böyle bir duruma asla razı olmayacağını düşünüyordu2274.
Adliye ve Mezahip Nezareti ise meselenin büyümesini istememektedir. Bu sebeple Bâbıâli’ye başvurarak bir karar alınmasını istirham etmiştir. Bir taraftan da Hekimhan’daki asayişin sıkıntılı bir hale gelmemesi için önlem almıştır. Ma’mûretü’l-Aziz vilayetine tebligatta bulunularak karar alınana kadar Hekimhan’da taraflar arasında tartışma yaşanmaması için dikkatli hareket edilmesini istemiştir2275. 17 Şubat 1907’de Şura-yı Devlet Mülkiye Dairesi’nin hazırladığı mazbatanın Meclis-i Vükela’da görüşülmesi sonrası konu ile alakalı kesin karar verilmiştir. Buna göre; Katoliklerin 108 ve Ermenilerin 107 nüfus bulunduğu Hekimhan’daki kilisenin Katoliklere verilmesi münasip görülmemiş ve Gregoryen Ermenilere iade edilmesine karar verilmiştir. Ancak devlet herhangi bir tebaasını kayırıyormuş gibi bir izlenim vermemek ya da bir tebaası yüzünden diğerini yaralamamak gayretindedir. Bu sebeple Katoliklerin resmi izin alarak kendilerine yeni bir kilise inşaa edebileceklerine karar verilmiş, mesele böylelikle çözülmüştür2276.
2273 BOA. DH. TMIK. M. 220/62 lef 1; 13 Nisan 1906.
2274 BOA. DH. TMIK. M. 220/62 lef 3; 16 Haziran 1906.
2275 BOA. DH. TMIK. M. 220/62 lef 5; 28 Temmuz 1906.
2276 BOA. MV. 115/2, 17 Şubat 1907.
593
4.3.12. Bogos Bey Dadyan’ın Ölümü
Bogos Bey Dadyan’ın ölümü de Gregoryen ve Katolik Ermeniler arasında anlaşmazlığa sebep olmuştur. Bogos Bey, İstanbul Baruthanesi barutçubaşısı olarak görev yapan bir ailenin evladıdır. 1856’da amcası Hovhannes Amira ile beraber Bey ünvanı almış, Sultan Abdülmecit tarafından takdir edilen bir Ermeniydi2277. Bogos Bey, rahatsızlığı dolayısıyla tedavi olmak için Paris’e gitmiştir. Paris’te bulunduğu sırada hastalığı ilerlemiş ve 19 Kasım 1863 tarihinde vefat etmiştir2278. Hayatının son günlerinde dua etmek isteyince Gregoryen bir ruhani aranmışsa da bulunamamıştır. Bogos Bey, Katolik bir papaz yardımı ile son duasını ettikten sonra ölmüştür. Ardından naaşı defnedilmek üzere İstanbul’a getirilmiştir. Bogos Bey’in son nefesinde kendi mezheplerinden bir rahiple dua ettiğini duyan Katolik Ermeniler ise harekete geçmiş ve asil Ermeninin Katolik olduğunu iddia ederek cenazeyi kendi mezarlıklarına defnetmek istemişlerdir. Bogos Bey’in ailesi ve Gregoryen cemaat Katoliklere karşı çıkınca cenaze haftalarca gömülememiştir. Üstelik mesele hükûmete yansımış ve bir komisyon kurularak olay tetkik edilmeye başlanmıştır. Bir türlü orta yol bulunamayınca defin işlemi de gerçekleşmek bilmemiştir. Sonunda komisyon başkanı Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa’nın aklına bir fikir gelmiş ve “Bogos mademki ölmeden Katolik olmuştur. Demek ki ruhunu siz kazandınız!.. Artık cesedini de Gregoryenlere teslim ediniz.” diyerek meseleyi çözmüştür2279. Böylece Bogos Bey’in cenazesi Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa ve Mehmet Emin Ali Paşa’nın da katıldığı bir törenle Patrikhane Kilisesi (Meryem Ana Kilisesi) avlusuna defnedilebilmiştir2280.
2277 Sultan Abdülmecit, Bogos Bey Dadyan’ın çalışmalarını her zaman desteklemiş, kendisine saygı ve sevgi beslemiştir. 1842 ve 1844 yıllarında Azadlı köyünde bulunan baruthaneyi teftişten dönerken Bogos Bey’in Ayastefanos’ta bulunan evinde iki gün kalmış, İzmit ve Bursa gezilerinde Bogos Bey’i de refakatçi olarak yanına götürmüştür. 1846 yılı Nisan ayında çıktığı gezide fırtınaya yakalanınca yine Bogos Bey’in evinde 4 gün kalmıştır. Bkz. Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 703. Ayrıca Hocaoğlu, Abdülhamid, s. 233.
2278 Saro Dadyan, Osmanlı’da Ermeni Aristokrasisi adlı eserinde Bogos Bey’in ölüm tarihini 19 Kasım olarak vermektedir. Paris’te yayınlanan L’illustration, Journal Universel adlı derginin 19 Aralık 1863 tarihli nüshasında ise ölüm tarihi 1 Aralık 1863 olarak yazılmıştır. Derginin ilgili sayfaları için bakınız Ek 41. Dadyan, Ermeni Aristokrasisi, s. 202. Ayrıca Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 704; Dabağyan, Emperyalistler, s. 445; Dabağyan, Geçmişten Günümüze, s. 508-509.
2279 Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 706; Dadyan, Ermeni Aristokrasisi, s. 203. Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 128.
2280 Dabağyan, Türkiye Ermenileri, s. 707. Bogos Dadyan Bey ile alakalı ayrıca bakınız Kevork Pamukçiyan, “Dadyan (Boğos Amira veya Bey), İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 8, Reşad Ekrem Koçu, Koçu Yayınları, İstanbul, 1966, s. 4191-4192; Pamukciyan, Biyografileriyle Ermeniler, s. 193.
594
4.3.13. Gregoryen Patriği Aşıkyan ve Katolik Patriği Azaryan Çekişmesi
Hasun Efendi’nin Katolik Ermenileri Kilisesi patriği seçilmesinin ardından cemaat içinde başlayan tartışmalar 1881 yılında Azaryan Efendi’nin patrik seçilmesi ile yeni bir döneme girmiştir. Bu zamana kadar kendi aralarındaki ihtilaflar yüzünden zor günler geçiren Katolik Ermeniler, Azaryan Efendi’nin hazırladığı itilafnameyle birlik olmayı başarmışlardı. Katolik Ermeniler bir taraftan da yeni birtakım girişimlerde bulunarak mezheptaşlarının sayısını artırmaya başlayınca Gregoryen Ermeni patriğinin tepkisiyle karşılaşılmıştır. Patrik Ormanyan, Katolik Ermenileri patriği hakkında şikâyette bulunarak Azaryan’ın “Hükûmet, Ermenilerin Katolikliğe geçerek mezhep değiştirmelerinde müsaade etmektedir.” şeklinde bir haber yaydığını söyleyince iki patrik de Adliye ve Mezahip Nezareti’ne çağırılmış ve olayların açıklığa kavuşması için görüşmeler yapılmıştır2281. Önce Gregoryen Ermenileri patriği ile görüşülerek kendisine şikâyetine esas olan haberi nereden duyduğu sorulmuş, Ormanyan ise konuya dair haberlerin kendisine ulaştığını ancak elinde kesin bir kanıt olmadığını söylemiştir2282. Daha sonra Katolik Ermeni patriği ile görüşülmüş ve Azaryan yemin ederek kendisinin ne yazılı ne de sözlü olarak asla böyle bir beyanatta bulunmadığını, eğer böyle bir haber olsa bunun önce Katolikler arasında yayılması gerekeceğini söylemiştir. Ayrıca Aşıkyan’ın iftiraları yüzünden kendi kilisesiyle alakalı ruhani ataması gibi konuların hükûmet tarafından sürüncemede bırakıldığını da ifade etmiştir. Gregoryen Kilisesi’nin Protestanlarla yakın ilişki içinde olduğunu ve Ermenilerin bu mezhebe geçmelerine herhangi bir ses çıkarılmadığını da söylemiştir. İddiasına göre Gregoryen Kilisesi kötü idare edildiği için pek çok Ermeni de Katolik Kilisesi’ne bağlanmak için müracaatta bulunuyorlardı ancak masrafları karşılamaya gücü yetmeyen Katolik Kilisesi herhangi bir işlem yapamıyordu2283. Taraflar arasındaki sorunlar bundan sonra da çözülemeyecektir. Patriklik makamından sokaktaki sıradan ahaliye kadar her kesimde yaşanan tartışmalar ancak Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsız bir Ermenistan kurma fikrinin tüm toplumda yayılmasıyla sona erecektir.
2281 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 132.
2282 BOA. Y. MTV. 182/96 lef 1,3 Ekim 1898; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 132.
2283 BOA. Y. MTV. 182/96 lef 2, 3 Ekim 1898; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 132-133.
595
4.3.14. Gregoryen-Katolik Anlaşmazlığının Osmanlı Siyasetine Yansımaları
Gregoryen ve Katolik Ermenilerin arasında yaşanan ihtilafların Osmanlı siyasî yaşamına ilk yansıması 1828 yılında Osmanlı-Rus savaşı öncesi görülmüştü. Gregoryen patriğinin savaş öncesi Katolik Ermenilerin sadakatine kefil olmaması neticesinde Katolik Ermeniler sürgün edilmişti. Ancak sonradan kefil olunanın tam tersi bir durum yaşanınca Katoliklerin sürgün kararı kaldırılmış ve Fransa’nın da müdahalesi neticesinde Katolik Ermeniler millet statüsüne alınarak kiliseleri tanınmıştı.
93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ise yeni bir görüş farklılığı yaşanmasına yol açmıştır. Zira Gregoryen Patriği Nerses Efendi savaş öncesi verdiği beyanlarda devletin yanında olduklarını söylerken sonradan sabık patrik Hırımyan’ın tesiriyle ağız değiştirmiştir. Böylece savaştan yenilgiyle ayrılan Osmanlı Devleti bir de Gregoryen Ermenilerin ihaneti ile sarsılmıştır. Gregoryen Ermeni meclis üyeleri, Patrik Nerses ve İzmirliyan’ın başkanlıklarında gizlice toplanarak Ecmiadzin Katogigosluğu’na bir muhtıra göndermiştir. Rusya’ya iletilmesi istenen muhtırada yazdığına göre Ermeniler, Fırat’a kadar olan bölgenin geri verilmeyerek Ararat ili ile birleştirilmesini ve Rus Çarı’nın himayesinde Bulgar milletine verilen imtiyazların aynılarının kendilerine de verilmesini; eğer bölge boşaltılacaksa da Osmanlı Devleti’nin bu bölgede ıslahatlar yapmasının temin edilmesini istiyorlardı2284.
Gregoryenler bununla da yetinmeyerek Edirne’ye gizli bir heyet göndermiştir. Heyet, Rus İmparatoru II. Aleksandır ve başbakanı Gorçakof’a bir dilekçe sunarak himaye ve imtiyaz taleplerini tekrarlamıştır2285. Ancak Rusya kendi topraklarında yaşayan Ermenilerin durumlarını da göz önüne alarak bu istekleri kabul etmeyecektir. Patrik Nerses bunun üzerine İngiltere büyükelçisi ile iletişime geçerek Berlin Kongresi’ne iki piskopos ve iki sivil temsilci göndermeyi başarmıştı.
Katolik Ermenilerse daha savaş başlamadan birlik ve beraberlik çağrısında bulunmuşlardı. Ermeni Katolik naibi Krikor Enfiyeciyan Efendi, 18 Ocak 1877’de toplanan ve Rusya ile anlaşma yapılmaması hususunu görüşen mecliste devlete sadakatlerini ve bağlılıklarını şu sözlerle bildirmişti:
2284 Ki Young Lee, Ermeni Sorunu’nun Doğuşu, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998, s. 70.
2285 Uras, Ermeni Meselesi, s. 200-203.
596
“Beşyüz senden beri ecdâdımızın kemikleri müştereken aynı vatanda yatıyor. Onlardan bize miras kalan vatanın muhafazası birinci vazifemizdir. Ölüm tabiidir. Tarihler gösteriyor ki, bundan önce pek çok büyük devletler gelip geçmişlerdir. Cenâb-ı Hak, eğer devletimizin ömrünü şu zamana kadar tâyin ve takdir etmişse, ona ne denebilir. Fakat şerefsizce ölmekle, şerefli ölmenin arasında pek büyük bir fark vardır. Mutlaka kurşun yiyerek öleceksek, göğüsten yenecek kurşunu, arkadan gelecek kurşuna tercih etmeliyiz. O takdirde hiç olmazsa, geçmiştekilerin ahvâlini bildiren tarihler nazarında büyük şeref kazanmış oluruz. Biz zâten tek vücud idik. Bunu gerçekleştirmek üzere bir Kanûn-ı Esâsi ilân edildi ve ilk def’a birlik ve beraberliğimize bir başlangıç olmak üzere, bu meclise dâvet edilmemizle bu birlik sağlanmış ve isbât edilmiş oldu. Bundan dolayı padişaha ve bütün Vükelâ Hey’eti’ne teşekkür ederiz. Bundan sonra da birlik hususunu lâyık olduğu dereceye ulaştırmalıyız. Mezhep ayrılığı, vicdânî bir meseledir. Müslüman câmiye, hristiyan kiliseye gitsin. Ancak, siyâsî bakımdan tek vücut hâlindeyiz; kârda ve zararda ortağız. Şimdi, sefirler gidince, bunun sebebi hırıstiyanları korumak niyetinde olmalarıdır, gibi sözlerle, bâzı bozguncular, şurada burada bu meseleleri bilmeyen birtakım adamları aldatıp, onların da, “bizim çektiğimiz, hep bu hırıstiyanların yüzündendir” diyerek birtakım kimselere kötülük yapmaları muhtemeldir. Bunun önünü almak iki tarafın ulemâsına âit bir borçtur. Bundan dolayı, Şeyhülislâm Efendi ile bütün ulemâ efendilerden bu hususta gayret ve himmet göstermelerini ricâ ediyoruz. Bunca senelik koca bir Osmanlı Devleti’nin bekasını korumaya mecburuz. Böyle büyük bir devlet mahvolunca, Müslüman ve hırıstiyan bütün halk, bu muazzam saltanat binâsının enkazı altında kalarak canımızı vermeliyiz. Vaktiyle İstanbul alındığında, ne kadar kanlar döküldüyse, şimdi de ondan bin kat fazlasını dökmedikçe burayı teslim edemeyiz. Biz bu yolda birlik ve beraberlik içinde çalıştığımız müddetçe, Avrupa umûmi efkârı da tabiatiyle bizim lehimize döner. Bu haller, vaktiyle birliğin sağlanmasına lâyıkıyle çalışmıyarak, yanlış yol tutuşumuzdan ileri gelmiştir. Bu teklifler, ıslah etmek için değil, fesad çıkartmak içindir. Biz o hatanın lekesini vatanı korumak
597
uğruna kanımızla yok etmeliyiz. Evet, yapılan teklifler sırf topraklarımıza müdâhale etmek ve ülkede fesad çıkartmaktır. Bunun basit bir delili de, Çerkeslerin Anadolu’ya naklidir. Onlar, Rumeli’de zararlı iseler, Anadolu’daki hristiyanlara zararlı değilmidir? Kısacası, yabancıların gayelerini desteklemek için yapılan bu kabil tekliflerin, reddi hususunda hepimiz birlik olarak canlarımızı fedâ etmeliyiz. Bundan dolayı, bu teklifleri kesinlikle reddederiz. Bu savaşa, din ve mezhep kavgası adını vermeyip, vatanı korumak mücâdelesi demeli ve hepimiz birbirimize sarılmalıyız.”2286
Enfiyeciyan’ın konuşması mecliste büyük bir memnuniyete yol açmış ve alkışlarla karşılanmıştır. Anlaşıldığı üzere Katolik Ermeniler Rusya’ya karşı savaşı destekliyor ve savaş esnasında devlete hizmet etmeyi istiyorlardı2287. Anadolu’daki Ermeniler de Rusya’nın karşısında yer alıyor ve örneğin Sivas’ta yaşlı bir Ermeni açıkça “biz Rus yöneticiler istemiyoruz” diyordu2288.
Gregoryen Ermeniler savaşın ardından komitelerin tesirine girerek pek çok olayın faili olacaktır. Katolik Ermeniler ise uzun bir süre bu olaylardan uzak durmaya çalışmıştır Patrik Azaryan Efendi’de Katolikleşmenin çoğalmasının sonuçlarından birinin Anadolu’daki ayrılıkçı Ermeni sayısındaki azalma olduğunu iddia etmektedir. Patrik bu görüşleri Sultan II. Abdülhamid’le de paylaşmış ve yeni okullar açmak, yeni murahhasalıklar kurmak için izin istemiştir2289. Azaryan’ın 1895 yılında yazdığı layihada Gregoryen Ermenilerin tavırlarından bahsedilmekte ve Katolik Ermenilere düşmanlık beslemelerinin sebebinin devlete sadakatleri yüzünden olduğu anlatılmaktadır. Patrik, Anadolu’da oluşturulacak yeni murahhasalıklarla devlete siyasî açıdan faydaları
2286 Mahmud Celaleddin Paşa, Mir’ât-ı Hakîkat, Haz. İsmet Miroğlu, Cilt: I-II-III, Berekât Yayınevi, İstanbul, 1983, s. 218-219. Mahmud Celaleddin Paşa, Enfiyeciyan Efendi’den “Ermenilerin ileri gelen papazlarından” olarak bahsetmektedir. Ancak Enfiyeciyan Efendi bu tarihlerde patrik naibi olarak görevde bulunmaktaydı. Bayram Kodaman, “II. Abdülhamit ve Kürtler-Ermeniler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, Isparta, 2010, s. 133; Fatma İnce, “Rus Devlet Görevlilerinin Osmanlı Ermenilerini Kışkırtıcı Rolleri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 2, II. Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2008, Erciyes Üniversitesi Yayını, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, s. 150.
2287 Fikrettin Yavuz, “Ermeni Meselesi’nin Ortaya Çıkışında Rusya Faktörü”, Geçmişten Günümüze Ermeni Sorunu ve Avrupa, Ed. Haluk Selvi, Sakarya Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Yayınları, Sakarya, 2006, s. 28; Kodaman, Avrupa, s. 25.
2288 Kuzucu, Sivas Boyutu, s. 23.
2289 BOA. Y. PRK. AZJ. 30/41, 3 Ocak 1895; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 133.
598
olacağını da iddia etmektedir2290. Ancak Sultan II. Abdülhamid konunun içerik bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken tarafları olduğunu ve Ermeni olaylarının devam ettiği sırada “böyle şeylerin kurcalanması caiz olmayacağından” meselenin şimdilik geçiştirilmesinin lazım geleceğini belirtmiştir. Konunun etraflıca incelenmesini de isteyen padişah Azaryan’ın isteklerinin devlete ne gibi fayda ve zararlarının olabileceğinin tetkiki için bir komisyon kurulmasını istemiştir2291.
Hakikaten de Ermeni olaylarının ilk döneminde Katolikler ayrılıkçı örgütlerden uzak durmuş, devlet taraftarı bir politika izlemiştir. Katolik Ermenilerin sadakati yurtdışı gazetelerinde de kendine yer bulmuştur. Paris’te yayınlanan Débats adlı gazetenin 21 Ekim 1892 tarihli nüshasında da bu konuya yer verilmiştir. Gazetede Gregoryen ve Katolik Ermeniler karşılaştırılarak şunlar yazılmaktadır:
“Memalik-i Osmaniye Ermenileri Katolik ve Gregoryen namları ile iki mezhebe münkasım olub patrikleri Dersaadet’te mukimdir. Nüfusca az olan Ermeni Katolikleri Saltanat-ı Seniyye’nin millet-i sâdıkasıdırlar. Politika ve mezhep heyecanlarına pek de iştirak etmezler ve patrikleri ber maksad Bâbıâli ile pek güzel münasebette bulunur. Gregoryen Ermeniler ise bilakis ziyade yaygaracıdırlar. Bedhaht halleri üzerine Avrupa’nın dikkatini celb ve Berlin Kongresi’nde mev’ud olan ıslahatı talep etmekten geri kalmazlar.”2292
Katolik Hıristiyanların ruhani lideri Papa XIII. Leo da 1894 yılında Osmanlı sultanına bir mektup yazarak ülke sınırları içindeki Katoliklere yapılan iyi muameleden ne kadar hoşnut olduğunu belirtmişti. Papa’ya, Katoliklerin devlete bağlı kaldıkça huzur içinde yaşamaya devam edecekleri cevabı verilecektir2293. Komiteler tarafından kışkırtılan Gregoryen Ermeniler hemen her zaman dış güçlerin müdahalesini sağlayarak bağımsız olabileceklerini düşünürken Katolik Ermeniler zaman zaman devletin
2290 BOA. Y. PRK. BŞK. 39/37 lef 2, 1 Ocak 1895; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 134.
2291 BOA. Y. PRK. BŞK. 39/37 lef 1, 13 Ocak 1895; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 134.
2292 BOA. Y. PRK. TKM. 26/42, 2 Kasım 1892; Yarcı, Mali Kaynakları, s. 272.
2293 BOA. Y. PRK. NMH. 6/35 lef 1, 6 Aralık 1894; lef 2, 21 Kasım 1894; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 134.
599
bütünlüğünden yana tavır sergileyerek komitelerle iş birliğinden kaçınmışlardır2294. Ancak zaman içinde, tek millet ama üç ayrı cemaatten müteşekkil Ermeniler bir araya gelecek ve komitelerle iş birliği yaparak Osmanlı ülkesinde kan dökmeye başlayacaklardır2295
4.4. Gregoryen Ve Protestan Kiliseleri Arasındaki İhtilaflar
Osmanlı topraklarına gelen ilk Protestan misyonerler Moravya Kilisesi mensupları idi. 1740 yılında İstanbul’a gelen bu misyonerler herhangi bir teşkilatlanmaya girmemişlerdi2296. Ancak 19. yüzyılla birlikte Osmanlı Devleti misyonerlik faaliyetleri açısından Asya’nın anahtarı olarak görülmeye başlamıştır. Bu sebeple Protestanlığı Osmanlı ülkesinde yayarak içişlerinde söz sahibi olmak isteyen devletler misyonerlerini göndermeye başlamıştır2297. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Ermeni, Nasturi, Türk, Arap, Grek, Çerkes gibi çeşitli din ve milletlerden insanların uyum içerisinde yaşadığı topraklarda başlayan Protestanlık çalışmaları özellikle Ermeniler üzerinde etkili olmuştur.
2294 Koçaş, Tarihte Ermeniler, s. 98. Katolik Ermenileri Patriği Hasun Efendi’nin görevden azledilip yerine Ohannes Küpeliyan’ın seçildiği dönemde Hasun taraftarları, kendilerine muhalif olan Ermenilerin korunup kollanmasının yerli ve yabancı güçlerin dikkatini çekebileceğini ifade etmişlerdi. Hasunistler muhaliflerin tıpkı Gregoryenlerde olduğu gibi Ermeni milliyetçiliğinin körüklenmesi için kullanılabileceğini düşünüyorlardı. BOA. HR. TO. 457/44 lef 1, tarihsiz. Hasun taraftarlarının bu iddiası Mihitarist olarak adlandırılan ve Küpeliyan taraftarlarından olan grubun ayrılıkçı hareketlere destek vermeleri ile gerçeklik kazandı. BOA. Y. A. HUS. 329/10 lef 2, 23 Mayıs 1895; BOA. Y. PRK. BŞK 39/37 lef 2, 1 Ocak 1895. Ayrıca Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 252.
2295Özellikle Katolik din adamları ayrılıkçı hareketlerin içinde yer almaya başlamışlardı. Örneğin Maraş Katolik Murahhasası Avadis Tarakyan erbab-ı fesat olan kişilerle birlikte hareket ettiği için takibatı istenmişti; BOA. DH. TMIK. M. 4/82 lef 1, 26 Ekim 1895. Fransa, Ermeni Katolik Patrikliği’ne bağlı murahhasa vekili Bogos Efendi’nin Maraş’ta çıkardığı zararlı yayın yüzünden Haçin’deki memur, asker ve Müslüman halkın, Hıristiyan halk aleyhine faaliyette bulunmayı plânladığını bildirmişti. Netice olarak Bogos Efendi’nin Adana’dan gönderilmesi istendi; BOA. A. MKT. MHM. 617/20 lef 9, 15 Haziran 1897. Katolik ruhaniler 1915 yılında Fransa’ya destek vermek ve propaganda yapmak için çalışmaya başlamışlardır. Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları 1914-1918, Cilt: I, Haz. Hasan Dilan, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005, s. 101.
2296 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 355.
2297 Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları, Arba Yayınevi, İstanbul 1989, s. 23.
600
4.4.1. Yabancı Devletlerin Ermenileri Protestanlaştırma Faaliyetleri
4.4.1.1. Amerika
Protestanlık mezhebi Katolik Kilisesi’ne tepki olarak ortaya çıkmış ve Almanya’dan tüm dünyaya yayılmıştır2298. Mezhep, okyanus ötesine de etki ederek Amerika’da güç kazanmıştır. Bu topraklarda kurulan Amerikan Board Cemiyeti (ABCFM) 1819 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nde çalışmalara başlamış, açtığı okul ve hastanelerle özellikle Osmanlı Ermenileri üzerinde etkili olmuştur. Ancak American Board’ın başlangıçta Protestanlığa kazandırmak için hedef olarak seçtiği kitle Yahudiler ve Müslümanlardır. Osmanlı topraklarına gelen Levi Parsons ve Pliny Fisk adı misyonerler de Yunanlar, Ermeniler ve diğer etnik unsurlar hakkında da bilgi edinmek isteyecektir2299. Amerika’dan yola çıkan misyonerler 9 Ocak 1820’de Osmanlı ülkesine ulaşmıştır2300. Amaçları iki-üç ay İzmir’de kaldıktan sonra sonbahara kadar bir süre Sakız Adası’nda ikamet etmek, Anadolu’da bulunan ve Hristiyanlar tarafından kutsal olarak nitelenen Yedi Kilise’yi2301 gezdikten sonra Filistin’i ziyaret etmek; Arapça öğrenmek ve eğer mümkün olursa bir matbaa kurmaktır2302. Ancak Amerikan Board’ın çalışmaları Levy Parsons 1822’de, Pliny Fisk 1825’te ölünce bir süreliğine sekteye uğramıştır2303. Osmanlı topraklarındaki hedeflerinden geri kalmak istemeyen Amerika Ermenice ve Ermeni harfli Türkçe olarak yayınladıkları İncil ve Eli Smith ile William Goodell gibi yetenekli misyonerlerle çalışmalarına devam etmiştir2304
2298 Protestan mezhebi, Martin Luther’in 1517’de Wittenberg Kilisesi kapısına astığı 95 maddelik bir itirazla mevcuda getirilmiştir. Martin Luther’den sonra bayrağın Jean Calvin ve Aultrich Zwingli devralmıştır. Ali Erbaş, Hristiyanlık, İnsan Yayınları, İstanbul 2004, s. 11; Özgür Yıldız, Amerikan Protestan Misyonerlerinin Bursa’da Teşkilatlanmaları ve Faaliyetleri (1834-1928), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2016, s. 2.
2299 Cemal Yetkiner, “İstanbul’da bir Cemaatin Doğuşu: William Goodell ve Amerikan Protestan Misyonu”, Akademik Orta Doğu, Cilt: 3, Sayı: 1, İstanbul, 2008, s. 139-140.
2300 Leland James Gordon, American Relations with Turkey 1830-1930, An Economic Interpretation, Oxford University Press, Philadelphia, 1932, s. 221; Yıldız, s. 3.
2301 İncil’in ikinci bölümü olan Yeni Ahit’in son kısmında yer alan ve Havari Yuhanna’nın vahiylerini barındıran fasılda Küçük Asya’da bulunan ve Hristiyanların kendilerine mesajlar yollandığına inandıkları yedi kutsal kiliseden bahsedilir. Bu kiliseler Selçuk (Efes), İzmir (Smyrna), Bergama (Pergamon), Akhisar (Thyateira), Salihli (Sardes), Alaşehir (Philadelpheia) ve Goncalı (Laodikeia)’da bulunmaktadır. http://earsiv.sehir.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11498/3112/001580214010.pdf?sequence=3, (25.10.2019).
2302 Daniel O. Morton, Memoir of Levy Parsons: First Missionary to Palestine from the United States, 2. Baskı, Hartford, Conn: Cookie & Co and Packard & Butler, 1830, s. 247.
2303 Yetkiner, s. 142; Alan, Protestan Okulları, s. 5.
2304 Bournoutian, s. 148.
601
7 Mayıs 1830’da Osmanlı Devleti ve Amerika arasında Dostluk ve Ticaret Antlaşması yapılmış ve Amerika “en ziyade müsamahaya mazhar ülke (en çok kayırılan ülke)” statüsünü elde etmiştir. Antlaşmaya göre Amerika, Osmanlı topraklarında istediği din ve milletten tüccarları kullanabilecekti2305. Levi Parsons’a göre Osmanlı Devleti bir “Günah İmparatorluğu”2306 ve misyonerlerin ilk hedefi de Müslümanlar arasında Hristiyanlığı yaymaktı. Ancak Müslümanlar hem dinlerinden memnun oldukları hem de din değiştirmeleri halinde ölüm cezası alacaklarını bildiklerinden Hristiyanlığa sempati duymamışlardır2307. Bunun üzerine dikkatler birlikte ticaret yapılan Rumlara ve Ermenilere yönelmiştir. Amerikalıların Protestanlık propagandasından özellikle Ermeniler etkilenmiş ve Gregoryenlikten kopmalar başlamıştır2308. Ermenilerin Protestan olmaya başlaması toplumsal bir kargaşayı da beraberinde getirmiştir. Amerikan misyonerleri Rumeli Hisarı’nda Robert, Elazığ’da Harput, Antep’te Fırat Koleji gibi güçlü okulların da dâhil olduğu toplam 161 okulda eğitim vermek bahanesiyle Ermeni milliyetçiliğini körüklemek için de çalışmışlardır2309. Böylece Protestan Ermeniler
2305 Şimşir, Amerika Boyutu, s. 81; Erdal Açıkses, Amerikalıların Harput’taki Misyonerlik Faaliyetleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2003, s. 31-32.
2306 Joseph Grabill, Protestant Diplomacy and the Near East: Missionary Influence on American Policy 1810-1927, University of Minnesota Press, Minneapolis, 1971, s. 6’dan aktaran Mehmet Sait Dilek, İngiliz ve Amerikan Misyonerlerinin Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışındaki Rolü (1810-1878), Ermeni Araştırmaları, Sayı: 43, Ankara, 2012, s. 93.
2307 Henry G. O. Dwight, Christianity in Turkey: A Narrative of The Protestant Reformation in The Armenian Church, London, 1854, s.80-86; Bozan, Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler, s. 53; Açıkses, s. 15; Erdoğan, Amerikalı, s. 25.
2308 Amerikan misyonerlerinin Osmanlı Ermenilerini Protestanlaştırma faaliyetlerine dair ayrıntılı bilgi için bkz. Mithat Aydın, “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri ve Bunun Osmanlı-Amerikan İlişkilerine Etkileri, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 19, Ankara, 2006, s. 79-122; Alan, Protestan Okulları; Seçil Akgün, “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesinde Rolü”, Türk Kültürü Dergisi, Cilt: XXVII, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/45/791/10147.pdf, (25.10.2019), s. 1-13; Nil Sarı, “Amerikalı Misyonerler ve Ermeni Sorunu”, Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), Bildiriler, İstanbul, 2001, s.287-298. Crosby H. Wheeler misyonerlik çalışmalarının başarıya ulaştığı Ermeniler hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Onları misyonerlik çalışmasının umut veren özneleri olarak Doğunun ve öteki ırkların üstüne çıkartan bir şey, ülkenin orta ve doğu kısımlarında özellikle büyük olan cahillik, batıl inanç ve yozlaşmaya karşın ve nitelik açısından özellikle oryantal olan günahların çoğuna çevrelerindekiler gibi bağlı olsalar ve de yüzyıllardır süregelen baskı ve günah yığınının altında gömülü olarak, tanrısallığın ilk dokunuşunun yeni bir hayata uyandırmaya yeteceği bir vicdanın buunmasıdır.” Crosby H. Wheller, Fırat’ta On Yıl Harput Hatıraları, s. 49’dan aktaran Kasım Ertaş, Batılı Seyyahların Gözüyle 19. Yüzyılda Osmanlı Ermenileri ve Müslüman-Ermeni İlişkileri, Kitâbi Yayınları, İstanbul, 2019, s.82.
2309 Ramazan Yıldız, “Johannes Lepsius’un Ermeniler Lehine İddiaları”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 49, Ankara, 2014, s. 130. Protestan okullarının Ermeniler üzerindeki etkilerine dair bkz. Bülent Çukurova, “Antep’te Ermeni Ulusçuluğunun Doğuşunda Amerikalılar ve Kolejin Etkisi”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 40, Ankara 2007, s. 616, erişim tarihi 10.08.2018,
602
mezhep çatışmaları ve ayrılıkçı hareketler vasıtasıyla Osmanlı içişlerine karışmak için paravan olarak kullanılmaya başlanmıştır.
4.4.1.2. İngiltere
İngiltere, Amerika’nın 1776 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden sonra bölgedeki kolonilerini kaybedince ekonomik ve siyasal dikkatini doğuya çevirmişti. Ancak Fransa bölgedeki çıkarları için İngiltere’yi kendisine rakip görerek Akdeniz’deki üstünlüğüne son vermek ve başta Hindistan olmak üzere önemli ticaret noktalarına sahip olmak istemiştir. Fransa bu amaçlarla 1798’de Mısır’ı işgal edince iki devlet karşı karşıya gelmiştir2310. Fransa’nın hamlesi yalnızca İngiltere’yi değil Akdeniz’deki çıkarları tehlikeye girdiği için Rusları da rahatsız etmiştir. Rusya durumu kendi lehine çevirmek için harekete geçmiş, Osmanlı Devleti’ne yaklaşmış ve 23 Aralık 1798’de bir ittifak antlaşması imzalanmıştır. Taraflar bu antlaşma ile birbirlerinin toprak bütünlüğünü koruyacaklarını taahhüt etmişlerdir. Alınan karar göre ittifak 8 yıl geçerli olacak ve Avusturya, İngiltere ve Prusya ile de görüşmeler yapılabilecektir2311. 5 Ocak 1799’da İngiltere ile antlaşma imzalanarak o da ittifaka dâhil edilmiş ve müttefik güçler Napolyon’un Mısır’daki işgaline son vermiştir2312.
Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin bir kısmının Katolik olmasının ardından Fransa bunların hamisi olduğunu iddia etmişti. Rusya’da Gregoryen Kilisesi’nin
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/20567 Ayrıca Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları, Arba Yayınevi, İstanbul, 1989; George E. White, Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları, Çev. Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1995; Bayram Akça, “Antep (Ayntab) Protestan Okulu ve Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4 Sayı: 14-15, Ankara, 2004, s. 42-49; İlknur Haydaroğlu, “Ermeni Toplumunu Osmanlıdan Koparan, Ermeni ve Amerikan-Ermeni Okulları”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.467-473; Nuri Karakaş, “Amerikan Misyonerlerin Anadolu’daki Faaliyetleri ve Gerçekler”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Nüfusu ve Kilisesi Misyonerlik, Cilt: 8, Ed. Mehmet Metin Hülagü vd., Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s. 127-144.
2310 Kamil Çolak, “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801)”, SAÜ Fen Edebiyat Dergisi, Sayı: II, Sakarya, 2008, s. 141-183.
2311 Serhat Kuzucu, “Rus Çarı I. Pavel Dönemi Osmanlı-Rus Siyasi İlişkileri ve Napolyon’a Göre Ortak Mücadele”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 38, Yaz 2013, http://www.karamdergisi.com/Makaleler/1551116769_5.%20Serhat%20Kuzucu.pdf, (26.02.2020), s. 79-80.
2312 Yahya Bağçeci, “Osmanlı Belgelerine Göre Napolyon Bonapart’ın İmparator Unvanının Osmanlı Devleti Tarafından Tanınması Meselesi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 29, https://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi29pdf/bagceci_yahya.pdf, (07.11.2020), s. 71.
603
Ortodoks inancına tabi olduğu iddiasında ve onların koruyucusu pozisyonundaydı. Bu iki devlet mezhep işlerini bahane ederek devletin iç işlerine müdahale etmeye çalışıyordu. Osmanlı Devleti’nde yaşanan bu gelişmeleri izleyen İngiltere’de göndereceği misyonerlerle kendi hamiliği altında bir Protestan topluluğu oluşturarak bölgedeki dengeyi koruyabileceğini tasarlamış ve harekete geçmiştir. Alınan kararın ardından çok sayıda İngiliz misyoneri British and Foreign Bible Society teşkilatı sayesinde Osmanlı ülkesine gelerek mezheplerini yaymaya başlamıştır2313. İngiltere böylelikle hem Hindistan’a giden yolların güvenliğini sağlamış ve hem de Osmanlı Devleti’nin yıkılması halinde kendine bağlı bir zümre ile istediği payı alma imkânına kavuşmuştur2314.
Ancak İngiltere’nin Osmanlı üzerindeki asıl etkisi 1878’de Kıbrıs’ı kiralamasından ve Berlin Antlaşması’nın imzalanmasından sonra görülmüştür. İngiltere, bu tarihten itibaren Ermeni faaliyetlerini açıkça desteklemeye başlamıştır. Islahatları takip etmek için gönderildiğini iddia ettiği konsoloslarının hazırladıkları raporları bahane ederek sürekli Osmanlı içişlerini müdahale gayretine girmiştir.2315 Bu vakitten sonra Protestan Ermeniler İngiltere’nin Osmanlı Devleti üzerinde elde etmeye çalıştığı nüfuz için bir vasıta haline gelmiş ve hem Rusya hem de Fransa’ya karşı pozisyon alınmasına yardımcı olmuştur2316. İngiltere artık Ermenilerin başka bir devlete değil, kendilerine bağlı ve minnettar kalmasını sağlayacak bir politika izleme gayretine girmiştir2317.
4.4.1.3. Almanya
Almanya, Osmanlı Devleti’ndeki Hristiyanlarla diğer rakiplerinden oldukça sonra, 1840 yılında ilgilenmeye başlamıştır. Aynı yıl içinde içinde Kutsal yerlerin güvenliği ile alakalı bir muhtıra hazırlayıp Avusturya’ya göndermişse de cevap
2313 Başak, İngiltere’nin, s. 46.
2314 İlter, Zeytun İsyanları, s. 46; Kılıç, Dinî ve Siyasi Mücadeleler, s. 231-232.
2315 Nejla Günay, “Kıbrıs’ın İngilizlerin İdaresine Bırakılması ve Bunun Anadolu’da Çıkan Ermeni Olaylarına Etkisi”, Akademik Bakış, Cilt: I, Sayı: I, Ankara, 2007, s. 117; Bülent Özdemir, “Osmanlı Şehirlerinde Yaşayan İngiliz Konsolosları ve Ermeni Sorunu”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: I, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: I, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (22-24 Mayıs 2008), Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, s. 361; Bolat, s. 71.
2316 Kılıç, Araştırmalar, s. 11; Tolga Başak, “İngiliz Propagandası’nın Ermeni Sorununa Etkileri”, Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu 14-15 Mayıs 2015, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Ed. Cihat Taşkesenlioğlu&Yıldıray Yıldırım, Bayburt Üniversitesi Yayınları, Bayburt, 2016, s. 137.
2317 Recep Karacakaya, “İngiltere’de Ermeni Propagandası ve Osmanlı Devleti’nin Buna Karşı Aldığı Önlemler (1878-1900), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3, Sayı: 11, Ankara, 2003, s. 48.
604
alamamıştır. 1841’de bu kez İngiltere’ye bir muhtıra sunmuştur. Muhtırada Mısır meselesinin halledilmesi karşılığında Kudüs ve çevresindeki Hristiyanlara özgürlük verilmesi için Osmanlı Devleti ile pazarlık yapılmasını ve Osmanlı Devleti yasalarının dışına alınan kutsal yerlerin Avrupalı devletler tarafından dönüşümlü yönetilmesini önermiş ancak bu kez İngiltere teklifi ciddiye almamıştır2318. Ardından İngiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya’ya Joseph Maria von Radowitz tarafından kaleme alınan Avrupa Hristiyan Dünyasına Hitaben başlıklı bir yazı gönderilmiştir2319. Almanya’nın bu yazısı da reddedilince gözünü kutsal yerler civarında yaşayan Protestanlara çevirmiştir2320.
London Missionary Society (LMS) misyoner örgütünün ilk misyonerlerinden biri Almandı. Bu misyoner 1809’da Kudüs ve çevresinde faaliyet gösteren London Jews Society (LJS)’yi kurmuştu2321. Alman misyonerleri bölgede bir süre faaliyet gösterdikten sonra İngiltere’ye Protestan Piskoposluğu kurulması için teklifte bulunulmuştur. Alman kralının öncelikli hedefi bu piskoposluk ile birbirinden farklı görüşlerdeki Protestan kiliselerini de birleştirmek olmuştur. Bu amaça bir araya gelen iki devlet 1841 yılında anlaşmaya varmış ve piskoposluk makamına atanan Michael Solomon Alexander faaliyetlerine başlamıştır2322.
Almanya, Osmanlı Devleti’ne dair politikasını 1871’de siyasi birliğini sağladıktan sonra daha sağlam bir zemine oturtmuştur. Zira siyasi birliğini sağlamakta geç kalması ekonomik açıdan da rakiplerinin gerisine düşmesine sebep olmuştur. Bu yüzden rakipleriyle yarışa girmek ve özellikle İngiltere’nin yolunu kesmek için Osmanlı topraklarını kendine sömürge adayı olarak seçmiştir. Osmanlı topraklarına girmenin en kolay yolu olarak ise misyonerlerini buraya göndermek olarak görmüştür. Alman misyonerler Osmanlı Devleti’ndeki eğitim kurumlarını, yetimhanelerini, hastanelerini
2318 Uğur İnan, Osmanlı Devleti’nde Almanların Protestan Misyonerlik Faaliyetleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015, s. 74-78.
2319 Dönemin dört güçlü devletine gönderilen bu yazıdan elde edilmek istenen sonuç kutsal yerlerin Hristiyanların kontrolüne geçmesi idi. Charlotte Van der Leest, Conversion and Conflict in Palestine: The Missions of the Church Missionary Society and the Protestant Bishop Samuel Gobat, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Leiden University, Leiden, 2008, s. 62.
2320 İnan, s. 75-77.
2321 Celal Öney, “Misyoner Örgütlerin Rekabet Sahnesi Filistin”, Tarih Okulu Dergisi (TOD), Eylül 2016, Yıl: 6, Sayı: 15, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/144725, (25.10.2019) s. 335.
2322 İnan, s. 78-82.
605
kullanarak mezheplerini yaymak ve yandaş kazanmak için uğraşmıştır2323. Osmanlı topraklarında özellikle Yahudiler üzerinde çalışmalar yürütmeyi hedefleyen bu misyonerler Ermenileri etki altına alarak Protestanlaştırmıştır. Ancak Almanya’nın çabaları diğer devletlere göre oldukça yüzeysel kalacaktır. Zira Ermeniler bu millet hakkında pek bir şey bilmemektedir. Buna 1915 yılında Erzurum Alman Konsolosu Max Erwin von Scheubner-Richter’in İstanbul’a gönderdiği bir raporda da rastlanmaktadır. Rapora göre Ermeni aydınlarının dahi Almanlar ve Almanya ile alakalı pek bilgisi bulunmamaktadır2324.
4.4.2. Ermenilerin Protestanlık Mezhebini Kabul Edişi
Misyonerler Ermenilerin arasına girdiklerinde amaçlarını belli etmemiş, eğitim, sağlık, yetim bakımı gibi hizmetlerle karşılarına çıkmışlardı. Gregoryen Kilisesi dahi misyonerlerin iyi niyetine inanarak onları içlerine almıştı. Ancak bir süre sonra Gregoryen Ermenilerin özellikle Amerikan misyonerleri hakkındaki düşünceleri değişecek ve onları şu şekilde tarif etmeye başlayacaklardır:
“Ermenilerin evlerine kuzular gibi girip kurtlar gibi her şeyi tahrip ettiler. Ermeni toplumunda ayrılık ve bölünmeye sebep oldular. Babayla oğulun arasını açtılar. Sürüyü çobana, kardeşi kardeşe karşı kışkırttılar. Dindar Ermenilere kutsal olarak öğrendikleri şeylere tepeden bakmayı ve küçümsemeyi öğrettiler. Bunların sonucu olarak Ermeni toplumunda manevi ve ahlaki bir alçalma ve soysuzluk ortaya çıktı. Protestanlığın getirilmesi Ermeniler arasında ve millet üzerinde her zamankinden daha yıkıcı bir etki yarattı. Gregoryenler, milletlerinin bedeni üzerindeki etkisinin cüzzam karakterinde olduğunu düşünerek Protestanları cüzzamlı anlamına gelen porod olarak adlandırdılar”2325.
2323 Mevhibe Savaş, Şark Meselesi, Yiğitoğlu Matbaa, Kahramanmaraş, 2005, s. 44; Ayhan Doğan, “Osmanlı Devleti’nde Alman Kültürel Yayılmacılığı: Maraş Örneği”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 2, Gaziantep, 2014, s. 439.
2324 Kılıç, Türk Alman, s. 100.
2325 Vartooguian, s. 36-37; Ömer Turan, “Amerikan Misyonerlerine Ermeni Patrikhanesi’nin Tepkisi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 3, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu 22-24 Mayıs 2008, Yay. Haz. Metin Hülagü, Şakir Batmaz, Gülbadi Alan, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2009, (Amerikan Misyonerlerine), s. 433-434; Çabuk, s. 39. Kasım Ertaş da Crosby H. Wheller’ın
606
Gregoryen Ermeni Patriği Bursalı Istepanos II. Ağavni Zakaryan misyonerlik çalışmalarının Hıristiyan olmayanlar arasında yürütülmesi gerektiğini düşünüyordu2326. Ancak kendi cemaati içinde mezhep değiştirme başlayınca ilk ciddi tepki bizzat patrikten gelmiştir. Patrik, cemaatine bir zamanlar hoşgörüyle muamele ettiği misyonerlerle ilişki kurmayı yasaklamıştır. Ancak cemaatin Protestanlaşmasının önüne geçilememiştir. Bunun üzerine patrikhane daha da sertleşmeye; mezhep değiştiren Ermeniler aforoz edilmeye, ticaret yapanların faaliyetlerini engellemeye, Gregoryen Ermeniler Protestanlara karşı kışkırtılmaya başlamıştır2327. Yalnızca Gregoryen Patriği değil, Katolik Patriği de yaşananlara sert tepki göstermiş ve Protestanlığa geçişlere engel olmaya çabalamıştır2328.
Gregoryen Kilisesi’nin Protestanlığa karşı başlattığı mücadele 1839’da Hagopos III. Seropyan’ın patrik olması ile daha da sert bir döneme girmiştir. Seropyan’ın patrikliği sırasında Protestan Ermenilerin bazıları sürgün edilmiş ya da hapse atılmıştır. İstanbul’daki ilk Protestan Hohannes Der Sahakyan ve beraberindeki üç Ermeni de bu dönemde sürgüne gönderilenlerdendir2329.
Osmanlı Ermenilerinin mezhep mücadelesi ülke içinde asayiş sorunlarına sebep olmaya başlayınca Osmanlı Devleti de meseleye dâhil olmak zorunda kalmıştır. 1839’da bir ferman ilan edilerek tüm patrikhanelere cemaatlerini misyonerlerden uzak tutmaları konusunda uyarı yapılmıştır. Bunun ardından Gregoryen Ermeni patriği tarafından bir emirname hazırlanarak 28 Nisan 1839’da kiliselerde okunmuştur. Emirnamede “Baba Oğul ve Kutsal Ruh adına” misyonerlerin kitaplarını okuyan, onlarla herhangi bir şekilde bağlantı kuran veya Protestan misyonerlerin destekçileri hakkında gerekenleri
Harput’ta Protestanlığı kabul eden bir Ermeniye Gregoryener tarafından “prote” yani cüzzamlı lakabı taktıklarını anlattığını aktarmaktadır. Ertaş, s. 84.
2326 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 363; Gülden Sarıyıldız, “Osmanlı Devleti’nde Protestan Milleti ve KilisesininTanınması”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 2, 2002, s. 251.
2327 Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 157; Akgün, s. 6. Esasında Protestan misyonerlerinin en ünlülerinden William Goodell 14 Ocak 1832’de Gregoryen Ermeni Patriği Bursalı Istepanos II. Ağavni Zakaryan’ı makamında ziyaret etmişti. Goodell anılarında büyük bir nezaketle karşılandığını söylemekte, patriğin 50 yaşlarında, uzun, siyah ve kalın sakallı, makamına yakışan bir insan olduğunu, tavırlarının asalet ve saygı dolu olduğunu yazmaktadır. Goodell, patriğin mezheplerine son derece meraklı olduğunu ve Kalvinistleri mi yoksa Luthercileri mi takip ettiklerini sorduktan sonra bir süre sohbet ettiklerini de anlatmaktadır. E. D. G. Prime, Forty Years in the Turkish Ermpire; or Memoirs of Rev. William Goodell, D. D., Late Missionary of the A. B. C. F. M. at Constantinople, 4. Baskı, Robert Carter and Brothers, New York, 1877, s. 132.
2328 Açıkses, s. 201.
2329 Yetkiner, s. 151.
607
bilgilendirmeyi ihmal edenlerin aforoz edileceği ilan edilmiştir2330. Bu arada fermanın ardından 2500 kişilik bir liste hazırlanarak iki piskopos, beş rahip ve birkaç öğretmen tutuklanmıştır2331.
Aynı günlerde Amerika ve Rusya’da mezhep kavgası yüzünden karşı karşıya gelmiştir. Yunan milletinden Bay Pantoyes Amerikan misyoneri Goodell Kutsal Kitap çevirisi yaparken yardımcılığını yapmaktaydı. Goodell’in bir de öğretmene ihtiyacı vardı ancak Osmanlı tebaasından bir Protestanı öğretmen olarak istihdam etmek patrikhaneyle sorunlar yaşanmasına sebep olabilirdi. Pantoyes, bir gün heyecan içinde Goodell’e gelerek Rusya Ermenisi olduğu için Gregoryen Patriği tarafından dokunulmaz bir vaziyette olan bir öğretmen bulduğunu söylemiştir. Mesrobe Taliatine isimli bu Ermeni, Pantoyes’e göre aydın ve iyi bir Hristiyandır. Mesrobe, Kalküta’daki Bishop Koleji’nde altı yıl çalışmış ve İngiliz aileler ile beraber yaşamış bir insandı. Dilbilimcisi, tarih ve İncil öğrencisiydi. Mesrobe öğretmenlik teklifini kabul ettikten sonra bir gün öğle yemeğinden önce yürüyüş yapmak için dışarı çıkmış, ancak geri gelmemiştir. Birkaç saat sonra ara sıra Mesrobe’ye ziyaret eden Farslı bir Ermeni elinde aceleyle yazılmış bir notla çıkagelmiştir. Notta şöyle yazmaktadır:
“Sevgili Bay Hamlin, ruhum son derece kederli. Trabzon’a gitmek için bir Türk vapurundayım. Rusya büyükelçisinin emriyle Sibirya’ya gidiyorum. Kıyafetlerimi hamala verin, el yazmalarımı yakın. Kitaplarımı misyon kütüphanesine veriyorum. Erkek ve kadın din kardeşlerim benim için dua etsinler, çok kederliyim.
Mesrobe Taliatine”2332
Olay misyonerleri şaşkınlık içinde bırakmış ve öfkelendirmiştir. Dr. Schauffler, Mesrobe’un iyi bir adam olduğunu ve Amerikan misyonerlerinin kendisi için kefil olmaya hazır olduklarını belirtmek ve büyükelçi Boutineff’i protesto etmek için Rus Büyükelçiliği’ne gitmiştir. Dr. Schauffler yaşanan sorunu çözmek umuduyla gittiği
2330 Joseph Tracy, History of the American Board of Commissioners for Foreign Missions: Compiled Chiefly from the Published and Unpublished Documents of the Board, 2. Baskı, M. W. Dodd, Brick Church Chapel, New York, 1842, s. 388. Ayrıca Yetkiner, s. 151.
2331 Tracy, s. 388.
2332 Hamlin, s. 186-187.
608
büyükelçilikte “Size, efendim olan Rusya İmparatoru’nun, Protestanlığın Türkiye’ye ayak basmasına izin vermeyeceğini söyleyebilirim.” cümlesiyle karşılaşmıştır. Bunun üzerine sinirlenerek “Ekselansları, efendim olan İsa Mesih’in Krallığı ayağını nereye basacağını Rusların İmparatoru’na asla sormayacaktır.” yanıtını vererek elçilikten ayrılmıştır2333. Bu olayda kendini Gregoryen Kilisesi’nin hamisi olarak gören Rusya’nın Osmanlı Devleti’deki Protestanlar ve Protestanlık faaliyetlerini izlediği ve gerekli gördüğünde müdahale ettiği görülmektedir. Üstelik Osmanlı Devleti varlığını sürdürürken bağımsız bir ülkenin topraklarında Amerika ve Rusya kendi çıkarları uğruna karşı karşıya gelmiştir. Ermenileri maşa olarak kullanarak devletin iç işlerine karışmak ve nüfuz elde etmek isteyen devletler bu topraklarda çeşitli kereler karşı karşıya gelmeye devam edecekler ve Osmanlı Devleti yaşananlardan yara alacaktır. Rusya bundan sonraki hareketlerinde biraz daha aşırıya kaçacaktır. Ecmiadzin piskoposlarından Celalyan Efendi’yi İstanbul’a göndererek Gregoryen Ermenilerin Ortodoks inancından olduğu gerekçesiyle hak iddia edecek; hatta ruhani bakımdan hiçbir yakınlığı olmamasına rağmen Katolik Ermenileri de kendi patrikhanesinin idaresi altına almaya çalışacaktır. Ancak Osmanlı Devleti Rusya’nın tavırlarına boyun eğmeyecek ve Celalyan Efendi’yi Rusya’ya geri gönderecektir2334.
3 Kasım 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da bilinen Tanzimat Fermanı ilan edilmiştir. Bundan sonra dış güçler azınlıkları bahane ederek Osmanlı iç işlerine karışma ve mezheplerini yayma olanağı bulmuşlardır. Protestan misyonerler Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Ermeni Patrikhanesi’nin tepkilerine rağmen çalışmalarına devam etmiştir. Ermeni patriği özellikle İstanbul’da devam eden seminerlere tepki göstermekte, Protestan misyonerlerin Osmanlı ülkesini terk edip kendi ülkelerine
2333 Hamlin, s. 187-188; Çarkçıyan, s. 235. Rusya Ermenilerin Protestanlaştırılmasına karşı çıkarken bir milletin kadim mezhebini değil, bağımsızlık iddiasıyla ortaya çıktıklarında olacakları düşünmektedir. Rusya İmparatorluğu Halep Konsolos Sekreteri Nadvornıy Sovetnik Lundekvist’in 1 Ekim 1879’da Kafkasya Askerî Bölge Karargâh Başkanı’na gönderdiği gizli mektupta kendi sınırlarına yakın bir bölgede kurulacak Ermenistan’ın ikinci Polonya olacağı değerlendirmesi yapılmaktadır. Mektupta özellikle İngiltere’nin Ermenilerin bağımsızlık arzusunu desteklediği ve bu devletin “yeni Ermeni siyasi yapılanmasının yaratıcısı ve himayecisi rolünü üstlenmekte” olduğu iddia edilmektedir. Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 23-24. 1905 yılına gelindiğinde Rusya’nın Ermenileri hâlâ tehdit olarak gördüğü söylenebilir. Kafkasya Askeri Böge Karargâhı’ndan alınan gizli bir rapor Rusya’nın haklılığını ortaya koymaktadır. Raporda, baharın gelişiyle Rusya’dan Türkiye’ye geçmeye hazırlanan çeteci Ermenilerin Türk vilayetlerinde isyan çıkaracakları ve Türk üniforması giyerek Ruslara, Rus üniforması giyerek Türklere saldırmayı plânladıkları bilgisi verilmektedir. Türkiye’de Ermeni Meselesi, s. 137; Açıkses, s. 213.
2334 Engelhart, s. 289; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 238.
609
dönmeleri ve Ermeni gençliğinin eğitimini de kendilerine bırakmalarını istemektedir2335. Hatta patriğin çağrısı sonucu bazı öğrenciler birkaç aylığına okullarını bırakmak zorunda kalmıştır2336.
Protestan misyonerlerin faaliyetleri sadece İstanbul’da değil Osmanlı ülkesinin dört bir yanında aralıksız devam etmiş ve yaşanan genel bir infial haline dönüşmüştür. Örneğin Erzurum Gregoryen Murahhasası ve papazları 10 Ekim 1843’te Dâhiliye Nezareti’ne başvurarak misyonerlerden şikâyetçi olmuştur. Belirttiklerine göre Erzurum’daki iki Amerikalı papaz, Gregoryen Ermenileri Protestanlık mezhebine geçirmeye çalışmıştır. Ancak Amerika sefiri haberlerin asılsız olabileceğinden bahsederek misyonerlerin tespitini istemiştir2337.
20 Mayıs 1844’te Hariciye Nezareti’nden yazılan bir yazıda ise Erzurum, Bursa ve Trabzon’da bulunan Amerikalı misyonerlerin Gregoryen Ermeniler üzerinde yaptıkları Protestanlaştırma faaliyetlerinin huzursuzluğa neden olduğundan bahsedilerek söz konusu hareketlerin menedilmesi konusunda uyarıda bulunulmuştur2338. Bursa’da yaşayan Ermeni kocabaşı ve millet temsilcileri de Bâbıâli’ye müracaat ederek üç Amerikalı Protestan papazın Protestanlığı yaymak için çalıştıklarını iddia etmiş ve şehirden uzaklaştırılmalarını istemiştir2339.
Sabık Bursa Piskoposu II. Madteos Çuhacıyan2340 1844 yılında Gregoryen Ermeni Kilisesi Patriği seçilince Protestanlaştırma faaliyetleri ile mücadelede yeni bir döneme girilmiştir. Patrik 1844 yılının ikinci yarısından itibaren ruhanilerine bir yazı göndererek belli dönemlerde günah çıkarmaya gelmeyenlerin isimlerinin kaydedilmesi talimatını
2335 Cyrus Hamlin, My Life and Times, 5. Baskı, Pillgrim Press, Boston and Chicago, 1893, s. 221; İlber Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğunda Amerikan Okulları Üzerine Bazı Gözlemler”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 3, Ankara, 1982, http://erzurumarsivi.com/data/documents/Osmanli-imparatorlugunda-amerikan-okullari-uzerine-bazi-gozlemler-Ilber-ORTAYLI.pdf, (25.10.2019), s. 90.
2336 Hamlin, s. 221.
2337 BOA. C. DH. 30/1485 lef 1, 9 Ekim 1843; Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 158.
2338 BOA. C. HR. 83/4111, 20 Mayıs 1844; Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 158.
2339 BOA. HR. MKT. 4/18, 26 Mayıs 1844; Sarıyıldız, s. 256-257.
2340 Madteos Çuhacıyan Türkiye Ermenileri tarihine Protestanlık faaliyetlerine ve misyonerlere karşı en sert müdahale ve mücadele eden patrik olarak geçmiştir. Leon Arpee, patriğin bu politikası neticesinde 1858 yılında Ecmiadzin Katogigosu seçildiğini belirtmektedir. Bkz. Leon Arpee, A Century of Armenian Protestantism, The Armenian Missionary Association of Amerika, Newyork, 1946, s. 48; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 388. Patrik Çuhacıyan, Ermeniler arasında Protestanlığın yayılmasına o kadar öfkelidir ki “Ölene kadar milletim içindeki Protestanlığın yok edilmesi için çalışacağım.” demektedir. Bkz. Leon Arpee, The Armenian Awakening: A History of the Armenian Church 1820-1860, The University of Chicago Press, Chicago, 1909, (Armenian Awakening), s. 148.
610
vermiştir2341. Yani Protestan olduğundan şüphelenilenler için fişleme dönemi başlamıştır. Patrik aynı yılın sonlarına doğru bu kez misyonerlere doğrudan Osmanlı topraklarında daha ne kadar kalmayı tasarladıkları sorusunu sormuştur. Misyonerler ise Yeşaya 6:11 ve 12’ye gönderme yaparak “topraklar Tanrı’nın lütfu ile kutsanana kadar” kalacakları cevabını vermiştir2342.
1845 yılında Gregoryen Ermenilerinin Protestan Ermeniler üzerindeki baskıları artmıştır. Örneğin Trabzon’daki Protestan Ermeniler Patrik Çuhacıyan’ın emriyle evlerinden çıkarılmıştır2343. Protestanların cenazeleri Ermeni mezarlıklarına kabul edilmemiş, evlerinden dahi çıkamadıkları günler olmuş, hatta aforoz edilmişlerdir. Patrikhane, Protestan Ermenilerin sürgün edilmesini de istemiştir. Ancak Osmanlı Hükûmeti 1828 Katolik Ermeni sürgününde tecrübe kazandığından bu isteği kabul etmemiştir2344.
Sorunlar 1846 yılında da devam etmiş, genelde zanaatkâr ve esnaf olan Protestan Ermeniler aforoz ve sürgün edilmeye devam edilmiştir2345. Anadolu’nun dört bir yanında saldırıya uğrayan Protestan Ermeniler nihayet dayanamamış ve Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’dan yardım istemiştir. İngiliz, Alman, Amerikan temsilcileri ve son olarak da Sultan Abdülmecid’e dilekçeler sunmuşlardır. Mustafa Reşit Paşa sonunda 12 Mart 1846’da Gregoryen Ermenileri Patriğini Bâbıâli’ye çağırarak bir görüşme yapmıştır. Patrik bu görüşmede muhtemelen uyarıldığı için kilise kürsüsünden “Türkiye’de din özgürlüğü vardır.” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştır. Ardından 17 Mart’ta Protestanlara çalışmalarına devam edebilecekleri bildirilmiş ve bir tezkereyle mezhepsel hakları verilmiştir. Protestanlar böylece millet olarak tanınmaları yolunda ilk adımı atmıştır2346.
2341 Arpee, Armenian Awakening, s. 110. 2342 Arpee, Armenian Awakening, s. 111 Yeşaya kitabında bu ayetler şu şekildedir: 6:11; “Ne vakte kadar, ya Rab? Diye sordum. Rab yanıt verdi: ‘Kentler viraneye dönüp kimsesiz kalıncaya, evler ıpıssız oluncaya, toprak büsbütün kıraçlaşıncaya kadar.” 6:12; “İnsanları çok uzaklara süreceğim, ülke bomboş kalacak.”
2343 Çabuk, s. 39.
2344 Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 158; Niyazi Ahmet Banoğlu, Ermeninin Ermeniye Zulmü, Gündüz Matbaacılık, Ankara, 1976, s. 86.
2345 Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 374. Aforoz metni için bkz. Basmacıyan, s. 66-67.
2346 Arpee, Armenian Awakening, s. 126-127; Mehmet Alparslan Küçük, Ermeniler Arasında Protestanlığın Yayılışı ve Protestan Ermeniler (Türkiye Ermenileri), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2005, s. 105.
611
Protestanlar 1 Temmuz 1846’da Pera’da bulunan misyon şapelinde toplanarak Protestan Ermeni Nizamnamesi’ni kabul etmiş ve ilk Protestan Ermeni kilisesi üçü kadın kırk kadar Ermeniyle kurulmuştur. İlk pastörleri ise daha sonra Ütücüyan adını alacak olan Absalom Haçaduryan olmuştur2347. Bunun yanında 17 Ağustos 1846’da dört kişilik bir komite oluşturulmuştur. Bu komite 16 Haziran 1847’de sultana bir dilekçe sunmuş ve Gregoryen Ermeni cemaatinden ayrılarak kendi cemaatlerini oluşturduklarına dair bir berat almak istediklerini bildirmiştir. Bâbıâli kendilerine bir cevap vermeyince birkaç ay içinde dört dilekçe daha hazırlayarak göndermişlerdir2348. Bâbıâli dilekçeler üzerine nihayet Protestanların sayılarının cemaat olarak tanınmaları için yetersiz olduğu kararına varmıştır. Teklif, Protestanların sayıca azlığına rağmen millet olarak tanınmalarının yeni sorunlara yol açabileceğini belirtilerek geri çevrilmiştir2349. Bunun yerine bir buyruldu yazılarak İhtisab Nazırı kendilerine nazır olarak tayin edilmiştir2350. Protestan Ermeniler bir süre bu şekilde idare edildikten sonra 27 Kasım 1850’de ayrı bir millet olarak tanındıkları ilan edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin resmi olarak tanıdığı son millet olma özelliğini taşıyan bu cemaatin nizamnamesi ise 1878’de yapılabilmiştir2351.
Protestan Ermenilerin ayrı bir millet olarak tanındıklarını ilan eden ferman, 13 Aralık 1850’de yapılan toplantıda okunmuş ve eski Gregoryen Patriği Hagopos Seropyan’ın kardeşi İstepan Seropyan resmi olarak cemaatin başı seçilmiştir2352. Ancak Gregoryen Ermenilerle yaşanana anlaşmazlıklar son bulmamıştır. Gregoryen Ermeniler sadece Protestan Ermenilere değil, misyonerlere de şiddetle tepki göstermeye devam etmiştir. 1855’te Harput’a gelen George W. Dunmore raporunda bu durumu “Hristiyanlar bize o kadar düşman ki, bir gün sokaklarda köpek gibi öldürülebilirim” diyerek açıklamaktadır2353.
2347 Arpee, Armenian Awakening, s. 136. Ayrıca Sarıyıldız, s. 264; Ahmet Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 389; M. Numan Malkoç, Türkiye’de Protestanlık ve Protestan Kiliseleri, Yalın Yayıncılık, İstanbul, 2011, s. 54; Mehmet Alparslan Küçük, “Anadolu’da “Protestan Ermeni Milleti’nin Oluşumu”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 50, Sayı: 2, Ankara, 2009, s. 178.
2348 Arpee, Armenian Awakening, s. 137.
2349 Sarıyıldız, s. 264.
2350 Sarıyıldız, s. 265.
2351 Bozkurt, Alman-İngiliz, s. 178-180; Bebiroğlu, Tanzimat’tan, s. 25. 11 Mart 1878 tarihli Protestan Cemaati Nizamname-i Esasiyesi için bkz. Ermeni Anayasasının Doğuşu, s. 142-144; Bebiroğlu, Gayrimüslim, s. 187-189.
2352 Arpee, Armenian Awakening, s. 142; Malkoç, s. 109.
2353 Barbara J. Merguerian, An American in Kharpert, The Armenian Review, Vol. 24, No 2, Boston 1893, s. 25’ten aktaran Açıkses, s. 58.
612
Osmanlı Devleti Gregoryen ve Protestan Ermeniler arasında yaşanan anlaşmazlıklara çözüm bulabilmek için zaman zaman olaylara müdahil olmak zorunda kalmıştır. 1856 yılında Harput’ta yaşayan Protestan Tüfekçi Ohannes’in küçük yaştaki çocuğu vefat edince Gregoryen Ermeni mezarlığına defnedilmiş ancak tahrikler neticesinde cenaze mezardan geri çıkarılmıştır. Devlet, ölmüş bir insana yapılan bu saygısızlığa kayıtsız kalmamış ve Gregoryenlere uyarıda bulunmuştur2354. Bu olayın ardından Protestan milletine mezarlık tahsisi için çalışmalara başlanmıştır2355. İstanbul’da devam eden mezarlık tartışmaları bitirmen için ise 1857 yılında mezarlık tahsisi yapılmıştır2356.
1860 yılında İstanbul’daki Gregoryen ve Protestan Ermenileri karşı karşıya getiren olay yeni bir mezarlık anlaşmazlığı yaşanmıştır. Edirnekapı Vakası olarak adlandırılan olayda Karabet adlı Protestan çocuk öldükten sonra Gregoryen mezarlığına defnedilmek istenince ahali galeyena gelmiştir. Taraflar arasındaki tartışma bir türlü bitirilemeyince cenaze günlerce defnedilemeden beklemiştir. Olaylar yatışmayınca Gregoryen Ermeni patriği ve Protestan cemaat reisi Bâbıâli’ye çağırılarak yaşananlara bir çözüm bulmaları istenmiştir. Bunun üzerine cemaatlerin liderleri uzlaşmıştır. Ancak ahali içindeki tepkiler dinmemiş, üstelik Amerika ve İngiltere elçileri de olaylara çözüm üretmek bahanesi ile yaşananlara müdahil olmuştur. Sonunda Karabet’in mezarlığın kenarında ve boşta kalan bir yerde defnedilmesine izin verilmiştir. Gregoryen Ermeniler haberi duyunca infial meydana gelmiş, olaylar kolluk kuvvetleri ile bastırılmış ve çok sayıda insan yaralanmıştır2357.
Olayların bastırılmasına ve cenazenin altı gün meydanda kaldıktan sonra defnedilmesine rağmen anlaşmazlık son vermemiştir. Gregoryen Ermeniler bir dedikodu çıkararak çocuğu istedikleri yere defnettirerek hükûmetin nüfûzuna galip geldiklerini ve bundan böyle Protestanlara istedikleri şekilde muamele edebileceklerini yaymıştır.
2354 BOA HR. MKT. 151/70, 9 Temmuz 1856; BOA. HR. MKT. 150/12, 1 Temmuz 1856.
2355 BOA. HR. MKT. 157/78 lef 1, 2 Eylül 1856.
2356 BOA. İ.. HR..141/7372 lef 3, 8 Mart 1857; BOA. A. AMD. 75/53, tarihsiz; BOA. A. AMD. 74/18 tarihsiz; Sarıyıldız, s. 265.
2357 BOA. HR. SYS. 1774/16 lef 1, 23 Temmuz 1860; BOA. HR. SYS. 2821/51 lef 2, 21 Temmuz 1860; BOA. A. MKT. NZD. 318/98, 21 Temmuz 1860; Türkan, Ermeni Cemaatleri, s. 399. Ayrıca bkz. Zeynep Altıntaş, “1890 Yılına Kadar Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışında İngiltere’nin Rolü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Ermeni Özel Sayısı, Cilt: VII, Sayı:1, Afyonkarahisar, 2005, s. 161; Turan, Amerikan Misyonerlerine, s. 434.
613
Dedikodulardan haberdar olan Protestan milleti vekili durumu 18 Temmuz 1860’ta hükûmete haber vererek koruma talep etmiştir2358. Hükûmet, olayları yatıştırmak için Protestanlar tarafından herhangi bir kötü harekette bulunursa Protestan vekilinin, Gregoryenler herhangi bir kötü harekette bulunursa patrikhanenin sorumlu tutulacağını bildirmiştir2359. Olayların ardından Amerika, İngiltere, İsveç-Norveç ve Amerika büyükelçileri, Hollanda ve Prusya maslahatgüzarları Sadaret makamına başvuru yaparak Protestanlara özel bir mezarlık tahsis edilmesini talep etmişlerdir. Konuyu değerlendiren hükûmet bu talebe olumlu yanıt vermeye karar vermiştir2360.
Sonraki yıllarda Gregoryen ve Protestan mezheplerine tabi Ermeniler arasındaki olaylar nispeten daha sakin bir hâl alsa da Ermeni toplumsal hayatına etki eden soğuklukları ve zaman zaman fiziksel müdahaleleri devam etmiştir.
4.4.3. Diyarbakır Vilayeti
İngiltere Büyükelçisi 1866 yılında Diyarbakır vilayetinde yaşayan Protestan Ermenilerin diğer Hıristiyanlar tarafından baskı altında tutulduğunu bildirmiştir. Büyükelçi, 46 Protestan Ermeninin imzaladığı bir şikâyet dilekçesinden bahsederek burada yaşayan Ermenilerin maruz kaldığı sorunlardan bahsetmektedir. Örneğin Siirt sancağında yaşayan Protestan Ermeniler, Gregoryen Ermeni reisi Ove’nın tahrikleriyle hanelerinden ve dükkânlarından çıkarılmıştı. Maden kazasındaki Protestan Ermeniler de Gregoryenlerin zulümlerine maruz kalıyordu. Büyükelçinin verdiği bilgiler yalnızca Diyarbakır vilayeti ile sınırlı değildi. Kayserili eski Gregoryen papazı ve yeni Protestan cemaati reisi Hacı Pertek de mezhep değiştirdiği için ahalinin nefret ettiği biriydi. Ahali Hacı Pertek’ten intikam almak için sahte belge düzenlenmiş ve üç yıl hapiste yatmasına neden olmuştu. İngiliz yetkililer tüm bu yaşananlardan zarar gören Protestanları kendi himayesinde gördüklerinden sorunların bir an önce çözülmesi gerektiğini belirtmekteydi2361.
Bu yıllarda okul ve yetimhaneler konusunda da sık sık anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Özellikle yetimhaneler mevzusu Gregoryen din adamları açısından oldukça önemlidir.
2358 BOA. HR. SYS. 2937/17 lef 1, 18 Temmuz 1860.
2359 BOA. HR. SYS. 2937/17 lef 3, 18 Temmuz 1860.
2360 BOA. HR. SYS. 1774/16 lef 1, 23 Temmuz 1860; Turan, Amerikan Misyonerlerine, s. 434.
2361 BOA. HR. SYS. 1774/19 lef 2, 12 Ağustos 1866; Z. Altıntaş, s. 161.
614
Zira Gregoryen ruhaniler, Protestanlar tarafından yetiştirilen çocukların kendi kiliselerinden uzaklaşacağını düşünüyorlardı. Yetimhanelerdeki çocukların üzerinde sahip oldukları vesayeti kaybetmekte istedikleri bir durum değildi2362.
Diyarbakır vilayetindeki yetimlerin bir kısmı İngilizler tarafından destekleniyordu. Ancak misyonerler hükûmetin yetimler için bağımsız bir okul kurulmasına izin vermemesinden şikâyet ediyorlardı. Bu yüzden Palu ve Çüngüş’te iki yetimhanenin kapatıldığı iddiası da mevcuttu. Misyonerlere göre Osmanlı Hükûmeti ile işbirliği içinde olan İstanbul Ermeni patriği kendilerine büyük sıkıntılar çıkarmıştı. Patrik yetimlerin Protestan olarak eğitilmelerindense tekrar sokağa dönmelerini tercih ettiklerini dillendirmekten çekinmiyordu. Ancak sonradan taraflar anlaşmaya varmış, yetimlerin haftada bir gün ve bayramlarda Gregoryen kilisesine giderek eğitim almaları kabul edilmişti. Bunun ardından şehirde mevcut altı yetimhaneden birinde kalan çocuklar Gregoryen kilisesine götürülmeye başlanmıştı. Buradaki amaç çocukların ulusal kiliselerini tanımalarını sağlayarak Gregoryenlerin öfkesini yatıştırmaktı. Ancak misyonerler çocukların etki altında kalmasını istemediklerinden kalan zamanın faydalı ve dengeli olarak kullanılması tavsiyesinde de bulunuyorlardı2363.
Almanya siyasal birliğini geç sağladığı için Osmanlı Devleti’ndeki faaliyetlerde arkada kalmış vaziyetteydi. Diyarbakır’ı hedeflerinden biri olarak belirlediğinden buradaki yetimlerle ilgileniyordu. Berlin Komitesi 100 çocuğun barınacağı bir yetimhane açmıştı. Yetimhane, Alman Ermeni Yardım Cemiyeti’nden de maddi destek alıyordu. Buranın müdürlüğüne Kirkor adlı bir Ermeninin getirilmesinden sonra Palu ve Çüngüş’ten 70 çocuk toplanarak izin alınmadan buraya getirilmiştir. Yetimhane 1898’de Müslüman halkın şikâyeti üzerine kapatılmıştır. Çocuklar yerlerine iade edilmiş ve Kirkor tutuklanmıştır. Yetimhane 1899’da izin alındıktan sonra yeniden açılmıştır. Ancak bu kez de çocukların akrabalarının izni olmadan toplanarak Protestan yapılmaya çalışıldığı ve hem Gregoryen hemde Katoliklerin bu duruma tepki gösterdiği haber alınmıştır. Çocukların akrabalarına gösterilmediği de dedikodular arasındadır. Bunun üzerine Diyarbakır vilayeti önlem almak için yetimhaneye polis göndermiştir. Lakin
2362 Fatih Mehmet Dervişoğlu, “ABCFM Misyonerleri Albert ve Emma Hubbard’ın 1873-1899 Sivas İzlenimleri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 2, II. Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (22-24 Mayıs 2008), Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, s. 138.
2363 Great Need, s. 113.
615
misyonerler yetimhanenin izin alınarak açıldığını söylemiş ve polisleri içeriye almamıştır. Bunun üzerine yetimhane gözetim altına alınarak başka çocukların buraya getirilmesine izin verilmemiş ve sorun bu şekilde çözülmeye gayret edilmiştir2364.
4.4.4. Zeytun Kazası
Zeytun’daki Protestan Ermeniler 1968 yılının Nisan ayında Amerikalı rahip Montgomery’yi kazaya davet etmişlerdir. Rahip bu daveti kabul etmiş ancak iki arkadaşıyla Zeytun’a varır varmaz mihmandarı Kurade Agop’un dövülerek kaçırıldığını, kendilerinin ise kalabalığın hakaret ve işkencelerine maruz kaldıklarını beyan ederek şikâyette bulunmuştur. İddiasına göre kendisi işkencelerden kurtulmak için bir Ermeninin evine sığınmıştı. Suçlular ise Oseb ve Agop adlı iki Ermeniydi. Misyonerin şikâyeti üzerine Oseb ve Agop’un ifadesi alınmış ve ikisi de olaylarla bir alakaları olmadığını, rahibi taşlayanların bazı çocuk ve kadınlar olduğunu, meselenin ise Montgomery’nin Zeytun’a girişine engel olmaktan ibaret olduğunu beyan etmişlerdir.
Mağdurlardan Kurade Agop’un da ifadesi alındığında Ermeninin çelişkili beyanlarda bulunduğu görülmüştür. Agop ilk ifadesinde cemaati teşvik edenin Mıhcı oğlu Kukur olduğunu, Dralko Baba denilen rahibin de değnekle kafasına vurduğunu iddia ederken sonradan kendisini onların kurtardığını anlatmıştır. Bunun üzerine Dralko Baba da hükûmete çağırılmıştır. Rahip, o gün olay yerine iki saat uzaklıktaki tarlasında olduğunu söylerek iddiayı reddetmiştir. Bu arada Mıhcı oğlu Kukur da Agop’u kendisinin kurtardığını söyleyerek teşvikçi olduğunu inkâr etmiştir.
Olayı çözebilmek için pek çok Ermeninin ifadesine başvurulmuştur. Netice olarak Montgomery’nin hükûmetçe kararlaştırılmamış bir yere herhangi bir haber vermeden kendi kendine gittiği anlaşılmıştır. Rahibin Zeytun’a geldiğinde Gregoryen mezhebi aleyhinde bazı konuşmalar yapınca dayak yediği de ortaya çıkmıştır. Tahkikatın neticesi Amerikan konsolosu bildirilmiş ve olaylar sebebiyle tutuklu olanların da salıverilmelerine karar verilmiştir2365.
2364 İnan, s. 409-413.
2365 BOA. HR. SYS. 51/29’dan aktaran Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 24-31.
616
4.4.5. Manisa Kazası
1871 yılında Manisa’da yaşayan Amerikan vatandaşı ve Protestan misyoneri Mösyö Baldwin konsolosluğa başvurarak Gregoryen Ermenilerden şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir. İddiasına göre kendisi ve Protestanlığa geçmelerini sağladığı bazı Ermeniler Manisa Gregoryenleri tarafından hakaret ve saldırıya uğramaktaydı. Konsolosluk vatandaşının ve Protestan Ermenilerin haklarını savunmak gayesiyle dava açılmasını istemiştir. Baldwin bir süre sonra takririnin kabul edilmediği ve bu yüzden nüfuzunun zarar gördüğü iddiasıyla yeniden ortaya çıkmıştır. Lakin konsolosun bu iddiasının tamamen asılsız olduğu anlaşılmıştır. Zira yapılan araştırma sonucunda Gregoryen Ermenilerin, konsolosun iddiasının aksine, olması gerektiği gibi yargılandıkları hatta sekiz gün hapis cezasına çarptırıldıkları ve cezanın da icra edildiği görülmüştür2366.
4.4.6. Antep Merkezi Türkiye Koleji Tıp Bölümü’nün Kapatılması
Gregoryen-Protestan anlaşmazlığı toplumun hemen her katmanında kendini göstermiş, yansımaları bazen eğitimi bazen ise sağlık hizmetini baltalamıştır. Antep’te Merkezi Türkiye Koleji dâhilinde faaliyet gösteren Tıp Bölümü de anlaşmazlıktan nasibini alan yerlerdendir. Amerikalı misyoner Azariah Smith şehri ilk ziyaret ettiğinde bir handa kalmıştı. Bu esnada han sahibinin eşi rahatsızlanınca kadını tedavi etmiş ve sonraki günlerde ülkeden ayrılmıştı. Bir süre sonra eşini de yanına alarak Antep’e dönmüş ancak 1851’de hayatını kaybetmişti. Smith’ten sonra Antep’e gelen misyonerler onun izinden yürüyerek bir taraftan şehirde sağlık hizmeti verirken diğer taraftan misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuşlardır. 1874’te Merkezi Türkiye Koleji kurulmuş ve koleje bağlı bir misyon hastanesi yapılması gündeme gelmiştir. Sağlık hizmeti verecek personelin yetiştirilmesi ise kolej bünyesinde yer alan Tıp bölümü ile sağlanacaktı2367. Bölümün kuruluşu tamamlandıktan sonra 1876 yılında çeşitli dersler verilmeye başlanmıştır.
2366 BOA. HR. SYS. 81/59, 30 Aralık 1871; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 31-33; Yahya Bağçeci, “Osmanlı Devleti’nde Gregoryen Ermenilerle Protestan Ermeniler Arasındaki İlişkiler”, Turkish Studies, Vol: 3, Fall 2008, http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.527, (20.03.2018), (Gregoryen Ermenilerle), s. 722.
2367 Antep’teki sağlık hizmetlerinde Amerikalıların rolü ile alakalı olarak bkz. İdris Yücel, Anadolu’da Amerikan Misyonerliği ve Misyon Hastaneleri (1880-1934), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2017, s. 169-187.
617
Şehirdeki Gregoryen Ermeniler Protestan varlığından memnun olmadıklarından bölümü şikâyet ederek kapattırmayı başarmışlardır. Şikâyete esas olan konu okulda kadavralar üzerinde öğretim yapıldığı iddiasıdır. Ancak Gregoryenler yüzünden kapatılan bölüm bir süre sonra İstanbul’daki bazı ricacıların araya girmesi ile yeniden açılmıştır2368.
4.4.7. Siirt Kazası
Binbaşı Trotter 12 Ocak 1879’da Marki Salisbury’e bir rapor göndermiştir. Rapora göre Midyat’ta Amerikalı bir misyoner evinde saldırıya uğramış ve bir kadın öğretmen başından yaralanmıştır. Trotter, Gregoryenlerin Protestanlara kötü davranışlarının nedenlerini bu haber ışığında kendince açıklamıştır. Binbaşının düşüncesine göre Protestanlığa geçen Ermeniler yalnızca büyük devletlerin himayesine girmekle kalmıyorlardı. Aynı zamanda eğitilerek sahip oldukları haklar konusunda da bilgileniyorlardı. Böylece Gregoryenlere verdikleri vergileri hükûmete vermeye başlıyor ve vergi toplayanların nefretini üzerlerine çekiyor ve saldırıya uğruyorlardı2369.
Trotter, Marki Salisbury’e 19 Nisan 1879’da bir rapor daha göndererek yeni bilgiler vermiştir. Bu raporda yazanlara göre Siirt’te yaşayan Protestan Ermeniler Gregoryen Ermeniler tarafından eziyete maruz kalmaktadır. Binbaşı, Redvan kazasından gelen bir dilekçede caddelerde dolaşan Gregoryenlerin Protestan Ermenilerin dinlerine küfrettiklerini bildirmektedir2370. Aynı kazada yaşayan bir Protestan Ermenilerden ise Gregoryen Ermenilerden birinin evine çağırılarak Gregoryenliğe dönmesi teklif edilmiştir. Protestan Ermeni teklifi reddedince şiddete maruz kalmıştır. Bu sırada dışarıdan geçen başka bir Protestan Ermeni de eve alınarak kendisine de aynı teklifte bulunulmuştur. Bu Ermeni de ret cevabı vermiş ve aynı şekilde dayak yemiştir. Şiddet mağduru Ermeniler kaymakamlığa giderek şikâyette bulununca, Gregoryen Ermeniler Protestanların evlerine zorla girip kendilerine saldırdıklarını iddia etmişlerdir. Bunun
2368 Uğurol Barlas, “Osmanlı Döneminde Gaziantep’te Kurulan İlk Türk Fakültesi”, I. Türk Tıp Tarihi Kongresi, İstanbul, 17-19 Şubat 1988, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1992, s. 131; Faruk Taşkın, “Antep’te Bir Misyoner Üniversitesi: Merkezi Türkiye Koleji”, History Studies, Vol.: 4, Issue: 4, Kasım 2012, http://www.historystudies.net/dergi/tar20151288bf3.pdf, (26.11.2019), s. 419; Açıkses, s. 93; Çabuk, s. 40.
2369 British Documents I, s. 298; Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 166.
2370 Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 164; British Documents on Ottoman Armenians, Vol. I, Ed. Bilal Şimşir, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989, (British Documents I), s. 384.
618
üzerine tarafların iddiaları mahkemeye taşınmış ve Gregoryen Ermeniler tarafından satın alındığı iddia edilen kadı Protestanları suçlu bularak hapsedilmelerine hükmetmiştir2371. İngiltere Büyükelçisi H. Layard olayı haber alınca harekete geçerek tercümanı Marinich’i Gregoryen Ermeni patrik vekiline göndermiştir. Layard tercümanı aracılığı ile ilettiği mesajda İngiltere’nin Müslümanlar ya da Hristiyanlar tarafından yapılan hiçbir eziyeti onaylanamayacağını bildirmiştir. Layard, Gregoryen Ermeniler ırktaşlarına eziyet ve baskı yapmakla suçlanarak şikâyet edilecek olursa İngiltere’nin Ermeni taraftarı olarak Bâbıâli’yle görüşmeyeceği tehdidinde de bulunmuştur2372. Patrik vekili bu çıkış karşısında tedirgin olmuştur. İngiltere’nin tepkisini çekmek istemediğinden Gregoryen ve Protestan Ermenilerin arasındaki olayların kırsal bölgeler ya da ülkenin uzak köşelerinde nadiren yaşandığını ve bundan dolayı Gregoryenlerin tamamının suçlanmaması gerektiğini belirtmiştir. Patrik vekili, iki tarafın uyum içerisinde yaşamasını istediklerini de beyan ederek bu tür olayların bir daha tekrarlanmayacağını bildirmiş ve İngiltere’nin Ermenilerin haklarını savunmaktan vazgeçmemesini istemiştir2373.
4.4.8. Çanakkale Kazası
14 Temmuz 1879’da Hariciye Nezareti’ne verilen bilgide Çanakkale’deki Gregoryen Ermenilerin geceleri Protestan ırktaşlarının evlerini taşladıkları ve zanlıların yakalanarak adalete teslim edildiği bildirilmektedir2374. İngiliz Konsolos muavini Maling olayı öğrenince devleti tarafından himaye edilen Protestanlara destek vermiştir2375. Saldırı olayı mahkemeye taşınmış ve Protestanlar yargı sürecinde haklı çıkmıştır. Mahkeme sonucunda iki Gregoryen Ermeniye birer hafta hapis cezası verilmiştir2376.
2371 British Documents I, s. 385; Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 164-165.
2372 British Documents I, s. 400; Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 165.
2373 British Documents I, s. 401; Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 165; Turan, Amerikan Misyonerlerine, s. 435-36.
2374 BOA. HNA Endikatör M.T. Dosya İç no: 7 Karton no: 177’dan aktaran Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 166-167.
2375 Birtish Documents I, s. 614.
2376 BOA. HNA Endikatör MT Karton No 379’dan aktaran Kılıç, Dinî ve Siyasi, s. 167. Konsolos Muavini Maling’in Layard’a gönderdiği raporda bir Gregoryen’in üç ay hapis cezası aldığı bilgisi verilmektedir. Birtish Documents I, s. 618.
619
4.4.9. Ordu Kazası
Mezhep değiştiren Ermenilerin öldüklerinde nereye defnedilecekleri Osmanlı Devleti topraklarının hemen her yerinde sorun haline gelmiştir. Ordu’da Protestanlığa geçen Ermeniler 1872’de hükûmete başvurarak kendilerine bir mezarlık tahsis edilmesini istemişlerdir2377. Gregoryen ve Protestan Ermeniler bir süre sonra farklı bir konuda karşı karşıya gelmişlerdir. Protestan Ermenilerin 1881’de Trabzon’daki liderlerine verdikleri bilgiye göre Gregoryenlerin saldırına uğramışlardı. Saldırı iddiası İngiltere konsolosu Alfred Bilioti’ye de bildirilmiştir. Konsolos bu haber üzerine harekete geçerek Trabzon Valisi Sırrı Paşa’ya bir takrir vermiş ve yardımcı olmasını istemiştir. Ancak Sırrı Paşa Protestanların hamiliğine soyunan İngiltere ya da Amerika’dan herhangi bir talimat almayacağını, devletin vatandaşlarını kendisinin korumaya muktedir olduğunu belirterek yapılan başvurunun ancak dostane bir hareket olarak görülebileceğini söylemiştir2378.
4.4.10. Ermeni Protestan Vaizi Kigorkyan
Gregoryen Ermeni Patrikhanesi Protestanlığın yayılmasına karşı mücadele ederken Osmanlı hükûmetinin de desteğini almaya gayret etmiştir. Osmanlı Devleti başlangıçta müdahil olmasa da sonradan bazı devletlerin topraklarında yayılan farklı mezhepler yüzünden içişlerine rahatça karışılabileceğinin farkına varmıştır. Bu sebeple misyonerlere ilk zamanlar herhangi bir tepki vermezken sonradan Gregoryen tebaasına destek vermiştir. Ülkenin pek çok yerinde hareket halinde olan misyonerler ve onların yetiştirdiği Ermeniler ise mezheplerini yaymak için her yolu denemiştir. İstanbul’da yaşayan Ermeni Protestan vaizi Kigorkyan’da bunlardandır. Kigorkyan, 1888 yılında Emtia-yı Dâhiliye Gümrüğü’ne müracaat ederek Samsun’a gitmek ve yanında üç bin adet ilanname götürmek istediğini bildirmiştir. Rüsumat Emaneti usul gereği ilannameyi incelemek için bir örneğinin kendilerine teslimini istemiştir. Yapılan incelemede
2377 İlhan Ekinci, “XIX. Yüzyılın Sonlarında Ordu Kazasında Müslim-Gayrimüslim Nüfusu ve İlişkileri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Cilt: I, Sayı: I,Trabzon, 2006, s. 67.
2378 British Documents on Ottoman Armenians, Vol. II, Ed. Bilal Şimşir, Ankara, 1989, s. 245–246. Özgür Yılmaz, “XIX. Yüzyılda Misyonerlik Faaliyetleri Çerçevesinde Trabzon Ermenilerine Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Cilt: 21, Sayı: 21, Ankara, 2009, s. 209.
620
ilannamenin Protestanlığı yaymak amacıyla hazırlandığı tespit edilerek Sadaret’e bilgi verilmiştir. Bunun üzerine Kigorkyan’ın Anadolu’ya geçmesine izin verilmemiştir2379.
4.4.11. Tarsus Mezarlığı Meselesi
Tarsus’ta yaşayan ve babası Protestan olan bir çocuk 1889 yılı ocak ayında vefat etmişti. Babası çocuğunun da Protestan olduğunu beyan edince naaş o cemaat tarafından defnedilmişti. Ancak Ermeni murahhasası Mıgırdıç Vehabedyan çocuğun Protestanlar tarafından defnedilmesine karşı çıkarak durumu Osmanlı hükûmetine şikâyet etmiştir. Bunun üzerine olayla ilgili tahkikat yapılmıştır2380.
25 Nisan 1895’te ise başka bir olay yaşanmıştır. Tarsus çarşısına “Tarsus Ermeni kabristanını geriye talep ederiz, olunmaz ise olunmaz ise olacak şeyden sakınırım” mealinde bir yafta yapıştırılmıştır. Ancak Ermenilerin kabristan olarak nitelendirdiği bu yer esasında eski bir kaledir ve kalenin anahtarı bölgedeki askeri kumandanlık tarafından alınarak kendilerine de yeni bir yer verilmiştir2381. Ermeniler birkaç kez müracaat ederek kabristanı geri istemişlerdi. Bir taraftan da kendi aralarında anlaşmazlık halindeydiler. Vaziyetin bildirilmesi üzerine yaftayı kimin yapıştırdığının öğrenilmesi için gizli tahkikat başlamıştır2382. Adana vilayeti istinaf müddeiumumiliği tarafından yürütülen tahkikatta ilk şüpheli olarak Gregoryen Ermeni milletinden Hamparsum Sarrafyan incelenmiştir. Tehdit notunu yazanın Hamparsum olup olmadığını anlamak içinde bir heyet-i mümeyyize kurulmuştur. Bu heyet, Hamparsum’un yazısı ile yaftadaki yazıyı karşılaştırmak için kendisine birkaç satır yazı yazdırmış, ayrıca eskiden yazdığı birkaç belgeyi incelemiştir. Hamparsum yazıların tümünün yapıştırılan notla uyuşması üzerine zanlı olarak tutuklanmış ve yaftayı yapıştırdığı tespit edilen Protestan Ermeni Corciyan
2379 BOA. DH. MKT. 1501/106, 17 Nisan 1888.
2380 BOA. DH. MKT. 1584/13, 3 Ocak 1889; Sacit Uğuz, I. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’in İlk Yıllarına Tarsus (1876-1926), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2011, s. 273-274; I. Çabuk, s. 40.
2381 BOA. A.} MKT. MHM. 709/26 lef 2, 11 Mayıs 1895. Donuktaş mevkiinde bulunan ve Asur hükümdarı Sardanapal’ın mezarı kabul edilen yere aslında “âsar-ı atîkadan” olduğu gerekçesiyle ölü gömülmesi yasaklanmıştı. BOA. İ. HUS. 30/93 lef 3, 27 Ekim 1894. Ayrıca Naci Şahin, “Yakınçağ’da Anadolu’da Ermeni Mezarlıkları ve Ermeni Meselesine Etkileri”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı I, Sayı: 60, Ankara, 2014, s. 662.
2382 BOA. A.} MKT. MHM. 709/24 lef 5, 28 Nisan 1895.
621
Minas’da yakalanmıştır2383. Tahkikat neticesinde Gregoryen ve Protestan Ermenilerin birlikte hareket ederek mahalli hükûmeti hedef aldıkları anlaşılmıştır2384.
4.4.12. Merzifon Kazası
Merzifon Amerikan Koleji eğitmenlerinden Karabet Tomayan ve Ohannes Kayayan bir taraftan bölgedeki ayrılıkçı hareketlere destek verirken bir taraftan da mezhepler arası çatışmayı bitirmek için çalışmışlardır. Ancak ikilinin amacı kavgaları sona erdirip huzuru tesis etmek değildir. Tomayan ve Kayayan iki farklı mezhebe mensup olsalar da aynı milletten olan Ermenilerin ortak bir ideal uğruna savaşırsa başarılı olunabileceğine inanmaktadır. İkili bunu gerçekleştirmek için Merzifon çevresinde dolaşarak ahaliye birlik olmaları çağrısında bulunmaktadır. 1891 yılında bu ideali gerçek yapmak arzusuyla Tenos’a bağlı Gemerek karyesine gitmişlerdir. Burada Protestanlarla diğer Ermeniler arasındaki ilişkileri düzeltmek için çabalamışlardır. Ancak Ermenilerin asıl amacının bağımsızlık olduğunu ve silahlanmaları gerektiğini telkin etmeye çalışmışlarsa da kendilerini ihbar eden sadık Ermeniler sayesinde asıl niyetleri ortaya dökülmüştür2385. Tomayan ve Kayayan buradan Burhan karyesine giderek Agop Pehlo adlı Ermeniyle görüşmüşlerdir. Agop’a Protestanlarla Ermeniler arasındaki düşmanlığın kaldırılması için çabalanması ve herhangi bir savaş ya da saldırı ihtimaline karşı silah tedarik etmeleri tavsiyesinde bulunmuşlardır2386. İkilinin Ermenileri bir araya getirebilmek için gittikleri kasaba ve karye sayısı on beşe ulaşmıştır. Gittikleri her yerde Ermenilere aralarındaki anlaşmazlıklara son vererek komitelere katılmaları yönünde telkinlerde bulunmuşlardır2387.
1894 yılında kazadaki üç yüz civarı Ermeni kendi rızalarıyla Protestanlığa geçmiştir. Bunun ardından sayıları gitgide artan bir Ermeni topluluğu Protestan kilisesine devam etmeye başlamıştır. Kilisede verilen öğütlerden etkilenen Ermeniler murahhashane meclis-i ruhanisine başvurarak Gregoryen kilisesindeki resim ve heykellerin kaldırılmasını talep etmiştir. Bu talep Protestan kilisesine devam eden
2383 BOA. A.} MKT. MHM. 709/25 lef 3, 22 Mayıs 1895.
2384 BOA. A.} MKT. MHM. 709/25 lef 1, 28 Nisan 1895.
2385 BOA. Y. A. HUS. 271/54 lef 2, 9 Mart 1893; Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri, s. 150.
2386 Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri, s. 210.
2387 Kolbaşı, Merzifon, Yozgat ve Kayseri, s. 261.
622
Gregoryenlerin, Protestanlık mezhebine meyletmeye başladıklarının anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Üstelik Sivas’taki Ermeniler de Protestan kilisesine gitmeye ve çocuklarını da Cizvit ve Protestan mekteplerine göndermeye başlamışlardır. Misyonerler bu insanlara hiçbir ücret talep etmeden kitap, kırtasiye, elbise hatta para yardımları yaptığından fakirler de çocuklarını bu okullara göndermeye başlamıştır. Ancak bu okullardan mezun olarak Amerika ve diğer ülkelere giden Ermeniler buralarda fesad faaliyetlere karışmaktadır. Devletin bütünlüğünden yana olan Ermeni reisleri ve yaşlıları ise bu kilise ve okullara karşı durmak istedilerse de başarılı olamamışlardır.
Gregoryen Ermeniler sonunda dayanamamış ve hükûmete başvurarak çevrede dolaşan Protestan misyonerleri ile Cizvit papazlarının cemaatlerinden bazılarını zorla kendi mezheplerine geçirdiklerini iddia etmişlerdir. Ancak Sivas vilayetinden meseleye dair bilgi istendiğinde meselenin iddia edildiği gibi olmadığı ve cemaatin bir kısmının kendi rızalarıyla Protestan olduğu anlaşılmıştır2388.
4.4.13. Arapkir Kazası
23 Nisan 1895’te Arapkir Katolik Murahhasası ve Protestan ruhani reisi hükûmete başvurarak pazar gecesi Katolik kilisesi kapısının üzerine haç şeklinde iki parça tahta asıldığını haber vermişlerdir. Bunun üzerine kapı üzerindeki tahta parçaları incelemeye alınmıştır. İnceleme esnasında tahtalardan birinin arkasında Türkçe bir not olduğu görülmüştür. Tahtaya yapıştırılan kâğıtta “Amerika ahalisi ve usatında gerek Protestan ve gerek Ermeni Katolikleri azdılar. Rahat yaşamak isteyenler hak dini kabul etsinler. Yoksa hedef olacaklar.” cümleleri yazmaktadır. Bu notun hemen altındaa ise Fransızca, İngilizce, Rumca ve Almanca başka yazılar vardır. Tahkikat neticesinde tahtaları asarak Protestan ve Katolik Ermenileri tehdit edenlerin Gregoryen Ermeniler olduğu anlaşılmıştır2389.
4.4.14. Azkil Taminosyan Olayı
Yurtdışında yaşayan Ermeniler, Osmanlı Ermenilerini yardıma muhtaç, desteklenmesi ve yanında olunması gereken kardeşler olarak görüyorlardı. Bu sebeple
2388 BOA. Y. A. HUS. 333/104’ten aktaran Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: I, s. 192-194.
2389 BOA. Y. A. HUS. 325/98 lef 1, 23 Nisan 1895; Bağçeci, Gregoryen Ermenilerle, s. 723.
623
dünyanın pek çok yerinde “Memalik-i Şahane Ermenileri için iane” adı altında paralar toplanıyordu. Ancak Osmanlı Ermenilerini kullanarak dünyanın çeşitli yerlerindeki diğer Ermenilerin duygularını sömüren ve ceplerine gözünü diken dolandırıcılar da olmuştur. Protestan Ermenilerden Azkil Taminosyan da yardım toplayanlardandır. Taminosyan, 1896 yılı Eylül ayında Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek rahip olduğunu söylemiş ve ahalinin güvenini kazanmıştır. Ardındanbir kilisede konferans düzenlemiştir. Konferanstan sonra burada yaşayan Ermenilerden, Osmanlı Ermenileri adına mehzepsel işlerde kullanılacağını söyleyerek 8 ile 20 dolar arasında değişen miktarlarda para toplamıştır. Taminosyan’ın hareketleri kilise rahibi tarafından dikkat çekici ve şüpheli görülmüş olmalı ki bu paraları ne yapacağını sorusuyla karşı karşıya kalmıştır. Taminosyan soruya cevap vermek yerine rahibe hakaret etmeyi tercih etmiştir. Sonradan bu paraları çaldığı anlaşılınca bundan sonra iane toplaması yasaklanmıştır2390.
4.4.15. Tokat Kazası
Protestan Ermeniler Katoliklerin aksine ayrılıkçı hareketlere başlangıcından itibaren destek vermekten çekinmemiştir. Merzifon Koleji’nin etkisiyle Tokat’ta yayılan ayrılıkçı etki vaazlarda da kendini göstermiştir. 1895 yılı ağustos ayında Protestan kilisesinde vaaz veren bir ruhani de komitecileri destekleyen bir konuşma yapmıştır. Ruhaninin etkisi altında kalan ve Protestan olup büyük devletlere yaklaşarak bağımsızlıklarını kazanacaklarını düşünen iki yüz kadar Ermeni çetesi mensubu bu vaazdan sonra mezhep değiştirmiştir. Mezhep değiştiren bu Ermeniler hapiste bulunan erbab-ı fesadı dışarıya çıkarmak için hükûmet konağı önünde nümayiş yapan, devlete hizmet eden birkaç kişiye saldırı düzenleyen kişilerdir2391. Ayrılıkçı hareketlere destek veren rahibin vaazlardan yalnızca komite sempatizanları değil kendi halindeki ahalide etkilenince dini hassasiyetlere saldırılar başlamıştır bulunmaya başlamıştır. Bu vaazlar sebebiyle Gregoryen kilisesine kin beslemeye başlayan bazı Protestan Ermeniler de kiliseye saldırarak buradaki tasvirleri kırmaktan çekinmemiştir. Kısacası şehirde yaşanan mezhep anlaşmazlığı vaazlar sonra daha da derinleşmiştir2392.
2390 BOA. Y. A. HUS. 361/24 lef 2, 9 Eylül 1896.
2391 BOA. DH. ŞFR. 177/65, 12 Ağustos 1895.
2392 BOA. DH. ŞFR. 176/123, 31 Temmuz 1895
624
4.4.16. Van İngiltere Konsolosu Tercümanı Nişan Şirvanyan
Yabancı devletler Osmanlı Devleti’nde açtığı konsolosluklarda azınlıkları yabancı dil bildikleri için tercüman olarak istihdam etmişlerdir. Ermenilerde 19. Yüzyıldan itibaren bu devletlerin hizmetinde bulunmayı kendi çıkarları için uygun bulmuştur. Zira konsoloshanede çalışmak Ermenilerin bu devletler tarafından himaye edilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca ayrılıkçı Ermeniler çalıştıkları konsoloshanenin bağlı olduğu devletle Osmanlı aleyhine iş birliği yapabilir hale gelmişlerdir2393. Konsolosların tercüman olarak Ermenileri seçmeleri Osmanlı Devleti ile alakalı yalan haber ve iddiaların ortaya atılmasına da sebep olmuştur. Bu konudaki örneklerden biri İngiltere’nin Van konsolosuna tercümanlık yapan Nişan Efendi Şirvanyan’la alakalıdır. Nişan Efendi 6 Nisan 1888’de eşkıyalar tarafından birkaç günlüğüne dağa kaldırıldığı ve saatiyle gümüş mecidiyesinin alındığı iddiasıyla ortaya çıkmıştır2394. Bunun üzerine tahkikat başlamıştır. Şehirdeki Ermeni muteberanı ise Nişan’ın müfsid bazı düşünceleri olduğunu bilmektedir. Bu sebeple padişaha bir mektup yazarak Nişan Efendi’nin yerel hükûmete düşmanlık beslediğini bildirmiştir. Muteberan tercümanın tüm iddialarının yalan olduğunu bildirerek görevden alınmasını talep etmiştir. Ayrıca şehirde İngiliz vatandaşı olmamasına rağmen İngiliz Konsolosu bulunmasından hoşnut olmadıklarını da belirtmişlerdir2395. Tahkikat bu iddialar da göz önüne alarak genişletilince muteberanın haklı olduğu; Nişan Efendi’nin kaçırıldığını iddia ettiği günlerde aslında Rusya’ya giderek Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyetlerde bulunduğu ortaya çıkmıştır2396.
Yukarıdaki örneğe rağmen konsolosluk emrinde çalışan tüm Ermenilerin ayrılıkçı oldukları söylenemez. Van’da 1893 yılında tercümanlık yapmaya başlayan Tigran Emircanyan devlete sadakatle hizmet eden görevlilerdendir. Tigran Efendi şüpheli bulunan Ermenice mektupları devlet için Türkçeye çevirmiş ve okullarda okutulan ders
2393 Ermeni tercümanların zararlı faaliyetlerine dair bkz. Gürsoy Şahin, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Tercümanlar”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 30, Ankara, 2008, (Tercümanlar), s. 59-84.
2394 BOA. Y. PRK. UM. 11/107, 16 Nisan 1888.
2395 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 407.
2396 Aslan, Hamid Paşa’nın, s. 93-94.
625
kitaplarının içeriklerini denetlemiştir. Ancak bu hareketleri sebebiyle Ermenilerin hedefi olmuştur2397.
4.4.17. Gürün Kazası
İngiltere, 1899’da Sivas’ın Gürün kazasında Gregoryen ve Protestan Ermeniler arasında yaşanan ihtilafta başrolü üstlenmiştir. İki kilise arasında Ermeni yetimlere Protestanlık dini eğitimi verildiği gerekçesiyle anlaşmazlık çıkınca Sivas Yardımcı Konsolosu Anderson konuya müdahil olmuştur2398. Konsolos meseleyi çözmek için Protestan reis-i ruhanisi ve yetimhane müdürü Muciyan Efendi ile görüşmek ve aracılık yapmak istemiştir. Lakin Anderson’un girişimi Ermeniler tarafından hoş karşılanmamıştır. Osmanlı Devleti de konsolosun Ermenilerle görüşme isteğini kabul etmemiş ve ihtilafın asıl sebebinin araştırılmasını bildirmiştir. Devlet, Ermeni cemaatleri arasında yaşanan ihtilafa resmi olarak müdahale etmek istemese de bu meselenin bölgede huzursuzluk yaratacağını öngörmüştür. Bu sebeple iki tarafa da gayrıresmi olarak nasihatte bulunulmasının müsbet netice doğurabileceği düşünmüş ve bunun yapılmasının uygun olacağı bildirerek meseleyi çözmüştür2399.
4.4.18. Urfa Kazası
Osmanlı Ermenileri arasındaki mezhep anlaşmazlıkları her zaman Gregoryenlerin diğer mezheplere karşı durması şeklinde yaşanmamıştır. Protestanlığın Osmanlı topraklarında yayılmaya başlaması Katolikleri de rahatsız etmiştir. Ülkede üstünlük elde etmek isteyen Protestanlar ve Katolikler de karşı karşıya gelmişlerdir. Katolikler kendi yayılmalarına karşı tehdit olarak gördükleri Protestanlara karşı zaman zaman Gregoryen Patrikliği ile beraber mücadele etmiştir. Nitekim 1896’da Urfa’da faaliyette bulunmaya başlayan Almanlar hemen hemen 3 üç yıl sonra bölgedeki Katolik misyonerler tarafından tehdit olarak görülmeye başlanmıştır. 1899’da bölgede görevli Propaganda mensubu bir Kapusen rahibi Roma’ya gitmiştir. Roma’da bulunduğu sürede Urfa’daki Protestan
2397 Selçuk Akşin Somel, “Osmanlı Ermenilerinde Kültür Modernleşmesi, Cemaat Okulları ve Abdülhamid Rejimi”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, Sayı: 5 (Bahar 2007), http://research.sabanciuniv.edu/5528/1/ErmeniOkullar.pdf, (30.06.2019), s. 14; Şahin, Tercümanlar, s. 71.
2398 Şaşmaz, İngiliz Konsolosları, s. 383.
2399 BOA. DH. ŞFR. 236/97, 5 Haziran 1899.
626
Alman faaliyetleri hakkında da bilgiler vermiştir. Rahip, Almanların hastane, yetimhane, bir kolej ve başka okullar açabilmek için Urfa mahallelerinden birindeki tüm evleri satın aldığını iddia etmiştir. Ayrıca üç yüzden fazla yetimin para ile Protestan yapıldığını ve Lutherciliğin bölgede yayıldığını bildirerek yardım talep etmiştir2400.
4.4.19. Halep Vilayeti
Osmanlı ülkesinde Protestanlık propagandasının zararını yalnızca Gregoryenler görmemiştir. İngiltere’nin politikaları gereği hızla Protestanlaşan Ermenilere Katoliklerde eklenmiştir. 1899’da Halep’te yaşayan Katolik Ermenilerin 150 kadarı beraberlerindeki Süryanilerle birlikte mezhep değiştirmek istemiştir. Bu kişiler Protestanlığa geçtiklerini ilan ettikten sonra İngiliz konsolosunun da hazır bulunduğu bir kilisede toplanmışlardır. Burada ailelerini de yeni mezheplerine çevirmek isteyince yaşananlar Halep ve Adana Fevkalade Kumandanlığı telgrafı ve taraf-ı valayı seraskeriden gönderilen 3 Kasım 1899 tarihli tezkere ile Sadarete bildirilmiştir. Bunun üzerine gerekli önlemlerin alınmasına karar verilmiştir2401.
4.4.20. Gregoryen-Protestan Yakınlaşması ve Ermeni Olaylarına Etkisi
Gregoryen-Protestan Ermenilerin arasındaki çatışmalar zaman zaman yumuşama evresine girmiştir. Bu yumuşamadaki ana etken ortak bir hedefe karşı hissedilen kuvvetli arzudur. Mezhep fark etmeksizin bağımsızlık düşüncelerinin etkisi altına giren Ermeniler, Osmanlı Devleti’ne karşı birlikte hareket etmek için farklılıklarını kapı dışında bırakmaya karar vermişlerdir. Örneğin 1895 Antep Ermeni isyanı sırasında Protestan Ermeni kiliseleri açılamayınca Gregoryenler kendi ibadethanelerinin kapılarını Protestanlara açmıştır. Bu kiliselerde ibadet etmeye başlayan grup ve Gregoryen Ermeniler arasında yakınlaşma başlamıştır. Protestanların Gregoryen kilisesine devam etmesine karşılık jest yapmaya karar veren Gregoryenler nicedir kavga halinde oldukları Protestan liderlerini ziyaret etmişlerdir. Böylece iki taraf arasındaki olumsuz hava yerini birliktelik ihtimaline bırakmıştır. Bundan sonra bazı aylar, Ermeni kiliselerinde Protestan ilahileri söylenmeye
2400 Hans-Lukas Kieser, “Bir Misyoner Hastanesinin Çevresindeki Küçük Dünya: Urfa, 1897-1922, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak, İstanbul, 2000, s. 264. Ayrıca Kılıç, Türk Alman, s. 94; Kılıç, Alman Dışişleri, s. 134.
2401 BOA. A.} MKT. MHM. 653/23, 15 Ocak 1899.
627
başlanmıştır2402. Bu da taraflar arasındaki sıcak ilişkilerin gelişmesine vesile olmuş ve iki kilisenin papazları birbirlerinin kiliselerinde vaazlar vermeye başlamıştır2403. Gregoryen-Protestan yakınlığı ileriki günlerde Katoliklerinde aralarına katılmalarıyla perçinlenecektir.
Sonraki yıllarda farklı mezheplere mensup Ermenilerin bir araya gelmesine vesile olanların Protestanlar olduğunu söylemek mümkündür. Protestanlar, cemaat başkanı Agop Boyacıyan’ın istifası sebebiyle birkaç yıldır reisi olmadan idare edilmekteydi. 1913 yılı Ekim ayında Protestan cemaati muteberanından birkaç kişi Gregoryen Ermeni Patrikhanesi Meclis-i Umumisi azalarından bazılarıyla bir araya gelerek cemaatlerinin hükûmetle olan ilişkilerinin Gregoryenler tarafından yürütülmesini istemişlerdir. Bunun ardından sekiz kişilik Protestan heyeti Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ne giderek eğitim ve milliyet konularında kendilerine bağlanmak istediklerini beyan etmişlerdir. Yapılan görüşmelere Katoliklerin de katılmasıyla ortak bir karar alınarak üç mezhebe bağlı cemaatin yalnızca ruhani konularda birbirlerinden ayrı hareket etmelerine; mektepler, hayır kurumları ve siyasi meselelerde Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı olmalarına karar verilmiştir2404.
Yukarıdaki kararın ardından okullarda eğitim gören çocukların kitaplarına önemli olanın milliyet olduğunu ve bütün Ermenilerin “Bağımsız Ermenistan” ülküsü etrafında birleşmesi gerektiğini anlatmak için bazı şiirler yerleştirilmiştir. Bu şiirlerden birinde çocuklara şöyle seslenilmektedir:
“Ermeniler!
Hangi mezhepten olursanız olun,
Daima yan yana çalışınız.
Aynı tarihe ve dile sahipsiniz,
Birbirinize bağlı olunuz.!
Ermeniler!
Hangi komitaya mensup olursanız olunuz,
2402 PABCFM, (Reel 552: No:91)’den aktaran Çabuk, s. 158.
2403 Ramazan Erhan Güllü, Antep Ermenileri (Sosyal-Siyasi ve Kültürel Hayatı), IQ Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2010, s. 219; Çabuk, s. 158.
2404 Karacakaya, Türk Kamuoyu, s. 216; Güllü, İstanbul Ermeni, s. 427-428. Ayrıca Tanin, 12 Ekim 1913; 25 Ekim 1913.
628
Daima el ele yürüyünüz.
Bir lisan, bir vatanımız var,
O halde bir gayeye, bir ruha sahip olunuz.”2405
Ermeniler arasında esmeye başlayan kardeşlik ve birlikte mücadele rüzgârı yalnızca Osmanlı Devleti’ne zarar vermemiştir. Protestan okullarında tarih, coğrafya, felsefe, Ermenice gibi dersler alarak Ermeni milliyetçiliğini öğrenen ve geliştiren gençler ayrılıkçı fikirlere yönelmiştir. Komitelere sevgi besleyen bu Ermenilerin bazı isyan faaliyetlerinde aktif olarak yer almaları aslında kendi aralarındaki ihtilafların sebebi olan misyonerlere de zarar vermiştir2406.
Urfa’da yaşanan Ermeni olaylarına müdahil olarak suçluluk hisseden Amerikan misyoneri Leslie bu misyonerlerden biridir2407. Olaylar esnasında firar eden çeteciler misyonerin yetimler evine saklanmışlardır. Leslie’nin yanındaki Amerikan misyonerleri ayrıca iki İngiliz ve iki Fransızla birlikte evden ayrılarak hükûmete gelmesi istenmiştir. Ancak misyoner evden çıkmayı başaramamış, beyaz bir bezin üzerine “çıkmak istiyoruz fakat bırakmıyorlar” yazarak dışarıya haber göndermiştir2408. İsyan sırasında yaşananlardan dolayı kendisini suçlayan Leslie:
"Urfa'da hiçbir kimse benim yapdığım şu muameleden dolayı mes’ul değildir. Bâ-husus Kunzler'in ve Echard'ın familyaları benim yapdığım şu muameleye iştirak etmemişlerdir. Yapdığım şeyi ikametgâh-ı sâbıkım olan misyoner binasından getirdim. Benim Ermeni ihtilâline iştirak ve müdahalem
2405 Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 62; Eser, Komitacılık Faaliyetleri, s. 95; Ural, s. 86; Feridun Eser, Sosyolojik Açıdan Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Örgütleri ve Faaliyetleri, Yason Yayınları, Ankara, 2015, s. 104.
2406 Çeşitli ülkelerden Anadolu topraklarına gelen misyonerler aslında Ermenilerin Osmanlı toplumu içindeki geleneksel yaşam tarzlarına zarar vermiştir. Eski yaşamlarını terk eden bu insanlar misyonerlerin “vaad edilmiş toprakları silahsız bir Haçlı Seferi ile geri almaları” ideali uğruna kendi ırktaşları ile kıyasıya bir mücadeleye girişmişlerdir. Kılıç, s. 141.
2407 Urfa’da yaşanan Ermeni isyanı ve Leslie’nin bu isyandaki rolü için bkz. Halil Özşavlı, Urfa Ermeni Olayları (1880-1920), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa, 2011.
2408 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 82, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1982, s. 207; Özşavlı, Urfa Ermenileri, s. 107.
629
olmamışdır. Lâkin mecburen sürüklendim. İçinde kaldım." yazılı bir not bıraktıktan sonra asit fenik içerek intihar etmiştir2409.
Ermeniler sonradan birlik olma gayreti içine girmiş ve mezheptaşları olan Avrupalı devletlerden bağımsızlık için medet ummuş olsalar da bazıları bu düşünceye muhalif kalmıştır. Muhalif Ermenilerin görüşüne dair bir örnek bize bu konuda yol gösterici olabilir. New York Herald Gazetesi’nin Anadolu’ya gönderdiği bir muhabir olan Dr. George H. Hepworth Ermeni olayları ile alakalı olarak bir Ermeninin fikrini almak istediğinde şu cümleleri duymuştur:
“...Ah, biz eskiden çok mesuttuk. Çok vergi ödüyorduk, fakat büyük ticari avantajımız vardı. Biz çok memnun, hatta çok müreffeh idik. Fakat Berlin Anlaşması ve İngiltere’nin işe karışması olmasaydı... Eğer Avrupa bizimle meşgul olmasaydı, biz bir istikbale sahip olabilirdik, fakat bugünkü durumda, bana öyle geliyor ki, biz mahkûm edilmiş bir toplumuz...”2410
2409 BOA. DH. ŞFR. 57/255, 2 Kasım 1915; Ermeni-Amerikan İlişkileri, Cilt: II, s. 217-218; M. Törehan Serdar, “Ermenilerin Sevk ve İskânının (Tehcirin) Altında Yatan Nedenler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 52, Ankara, 2015, s. 235; Ermeni Komitelerinin Emelleri, s. 363; Gazigiray, s. 276; Özşavlı, Urfa Ermenileri, s. 112. Hans-Lukas Kieser, Jakop Kunzler’in anılarında bu olaydan bahsettiğini aktarmaktadır. Kunzler’in taraflı anlatımı bir tarafa bakıldığında Leslie’nin derin bir buhran içinde olduğu ve Ermeni olayları sebebiyle yaşadığı vicdan azabına bir de bu buhranın eklenmesi neticesinde hayatına son verdiği anlaşılmaktadır. Kieser, Iskalanmış Barış, s. 677-678; Hocaoğlu, Arşiv, s. 590-591.
2410 Bayram Kodaman, “Bir Amerikalı Gazeteci Gözüyle Ermeni Macerası (1897)”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, s. 261-262; İsmail Çolak, Kosova, Ortadoğu, Kürt ve Ermeni Meselelerinin Penceresinden Yeni Dünya Düzeni’nde Osmanlı’yı Aramak, Kırkambar Kitaplığı, İstanbul, 2000, s. 109.
630
SONUÇ
Tarih boyunca yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan tüm milletlerin arasında siyasi, sosyo-ekonomik, dinsel ya da mezhepsel pek çok konuda ihtilaflar yaşandığı görülmüştür. Ancak bazı milletler yaşadıkları anlaşmazlıklarla sadece kendilerini değil, vatandaşı oldukları devletleri de etki altına almışlardır. Osmanlı Devleti açısından bu milletin adı bir zamanlar “millet-i sadıka” ya da “tebaa-i sadıka-i Şahane” denilen Ermenilerdir. Bu çalışmada Osmanlı Ermenileri arasında yaşanan ihtilaflar bir bütün halinde ele alınmaya gayret edilerek Ermeni toplumunun geçirdiği değişimlere hangi tepkileri verdikleri ve bu değişimlerin Ermeni meselesindeki yerinin ne olduğu sorularına yanıt aranmıştır. Literatürde bu soru daha kısıtlı bir alanda sorulmuş ve parça parça cevaplanmıştır. Oysa bir milletin değişime verdiği tepkiler değişimin temel dinamiklerinden olan toplumsal ihtilafların bir arada incelenmesiyle daha kolay anlaşılabilir.
Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetini kabul ederek ileride adına Pax-Ottomana denilecek olan yönetim tarzıyla tanışması düşünce, din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere pek çok konuda bireysel özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamıştır. Bu özgürlükler özellikle 1839’da Tanzimat ve 1856’da Islahat Fermanı’nın ilanından sonra hızla gelişmeye başlamış ve Ermenileri de etkisi altına almıştır. Böylece Ermeni düşünce ve inanç sisteminde uzun zamandır var olan farklılaşma artık çok daha fazla hissedilmeye ve toplum eskiden beri var olan ihtilafları daha şiddetle yaşamaya başlamıştır.
Ermeni toplumu içinde bulunduğu değişime, Rahip Mihitar’la başlayıp Fransız İhtilali ile pekişen milliyetçilik fikrinin de eklenmesiyle kendini yeni ve sarsıcı bir ayrışmanın ortasında bulmuştur. Netice olarak özgür bir Ermenistan ideali peşinde koşanlar ve devlete sadakat dairesinden ayrılmak istemeyenler Osmanlı Devleti içinde bir kargaşa yaşanmasına sebep olmuştur. Ayrılıkçı komitelerin kurularak Osmanlı Devleti’nde faaliyete başlaması ile bir kısım Osmanlı Ermenisi ayrılıkçı fikirlerin etkisi altına girmiştir. Ancak bu komiteler Ermenilere bağımsızlık vaad ederken henüz kendi içlerindeki anlaşmazlıkları çözebilmiş değildir. Bu sebeple bir taraftan Osmanlı Ermenilerini manipüle ederek kışkırtmak için çabalarken diğer taraftan çeşitli parçalara bölünerek bağımsızlık ideali için birlikte hareket etmekten uzak, çok başlı bir görünüm
631
arz etmişlerdir. Görüşüşte komiteler içindeki ve arasındaki siyaset ya da uygulama yöntemlerinden kaynaklı sorunlar beraberinde yalnızca bölünmeyi ve birlikte mücadele arzusunun baltalanması sonucunu değil; çeşitli yaralama ve cinayet olaylarının yaşandığı kargaşa içinde bir dönemi de getirecektir. Özellikle Hınçak ve Taşnak komitelerinin yaşadıkları sorunlar sebebiyle yalnızca Osmanlı Devleti değil, dünyanın pek çok yeri komitelerin mücadele sahasına dönüşmüştür. Sorunların çözülememesi sebebiyle başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere, dünyanın çeşitli noktalarında çok sayıda yaralama ve cinayet olayları meydana gelmiştir. Komite mensubu Ermenilerin vatandaşlık değiştirerek döndükleri Osmanlı Devleti’nde cinayet işlemeleri ise devletlerarası sorunlar yaşanması neticesini doğurmuştur. Yaşananlar yalnızca Osmanlı Devleti’nde değil, diğer ülkelerde de tepkilere sebep olmuştur.
Komiteler arasındaki ihtilaflar çok yönlü olarak devam ediyor gibi görünse de sorunların ana sebebini Osmanlı Ermenileri üzerinde siyasi üstünlük elde etme ve onları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirecek tek hakîm güç olma arzusu oluşturmaktadır. Komitelerin bu amaçlarla birbirlerine karşı giriştikleri mücadele I. Dünya Savaşı yıllarında dahi devam etmiş; hatta Rus ordusu içindeki komiteciler birliklerine farklı komitelerden kimseyi kabul etmek dahi istememiştir. Buna rağmen emperyalist devletler tarafından kullanılmak isteyen Ermenilere yedinci müttefik denilerek istismar edilmeleri ve Osmanlı Devleti’ne karşı kullanılmaları sağlanmaya çalışılmıştır.
Komiteler içinde özellikle Osmanlı ve Rus Ermenileri birbirinden farklı düşünce ve faaliyetleri savunmuştur. Bunun sonucu olarak bazı Osmanlı Ermenileri tasfiye edilmiş ve Osmanlı Devleti toprakları üzerindeki faaliyetler zaman zaman sosyal, ekonomik ya da siyasal duruma hâkim olmayan Rus Ermenilerinin kararıyla uygulanmıştır. Osmanlı iç dinamiklerine hâkim olmayanların öncülüğünde girişilen faaliyetler aşırılaşmaya başlayınca Ermeni ahalinin büyük bir kısmında komitelere karşı nefret hissi gelişmiştir. Bu nefret ayrılıkçı faaliyetlerin yayılmasını bir süre içinde olsa engellemiştir.
Osmanlı ülkesinde faaliyette bulunan komiteler özellikle patrikhaneyi hedef alan faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bunun sebebi toplumsal liderliği elinde tutan ruhani gücü kendilerine rakip olarak görmeleri ve Osmanlı Ermenilerini kontrol altına alma istekleridir. Bu sebeple çok sayıda din adamlarına baskı uygulanmıştır. Devlet taraftarı
632
olmak, ihbarcı olmak, fesad hareketlere katılmayı reddetmek, komite aleyhtarı hareketlerde bulunmak, maddi destek sağlamamak, önemli dini merkezlerin maddi ya da manevi gücünü ele geçirmek gibi sebeplerle çok sayıda din adamı tehdit edilmiş, yaralanmış ya da öldürülmüştür. Bazı ruhaniler ise hayatlarını korumak için görevlerinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Din adamlarına yapılan saldırılarda fikirleri ve duyguları istismar, ömürlerini vatanları için feda edecekleri yönünde manipüle edilen genç Ermeniler komitelerin maşası olarak kullanılmıştır.
Komiteler, patrikhanenin Osmanlı Ermenilerinin etki altına alınmasının köşe taşlarından biri olduğunun farkındadır. Ayrıca ruhanilerin varlığını kullanarak isyan faaliyetlerine destek sağlayacaklarını düşünmektedir. Bunun için devlet taraftarı patriklerin ve beraberindekilerin saf dışı bırakılması gerektiği düşünülmüş, çeşitli taktikler ve yıldırma politikaları da izlenmiştir. Patriklere ve önemli ruhanilere yönelik suikast girişimleri dışında sistematik bir itibarsızlaştırma siyaseti takip edilmiş; bu doğrultuda patriklerin adlarının ayinlerde anılması yasaklanmış, sağa sola asılan bazı yaftalarla hain oldukları ilan edilmiştir. Bunun yanında patrikler hakkında yalan haberler üretilerek Osmanlı hükûmeti ile aralarının bozulmasına çalışılmış, ayrılıkçılar kutsal kiliselerinin temsilcisi olan ruhanilerin saygınlığını kendi amaçları uğruna çiğnemekten çekinmemişlerdir.
Bazı ruhanilerin devlet aleyhinde faaliyetlerde bulundukları muhakkaktır. Ancak kendi ayrıcalıklarını kaybetmemek için Osmanlı Devleti’ne sadık kalmakla suçlanan kilisenin tamamının ayrılıkçı hareket taraftarı olduğunu iddia etmek ve meseleyi bu şekilde daraltan bir yaklaşım içinde olmak yanlıştır. Günümüzde Ermeni Kilisesi ne yazık ki düşünsel ve hareketsel manada bir bütün halinde ele alınmakta; Ermeni ahaliyi bir arada tutmak için milliyetçilik fikir ve hareketlerine yöneldiği şeklinde yaygın bir kanıya varılmaktadır. Lakin bu kanının aksine, komitelerin kurulmasıyla kilise ve ruhanilerin yoğun bir baskı ve yıldırma siyasetine maruz kaldığı gerçeği unutulmamalıdır. Yukarıda bahsedildiği üzere, kilise içinde en üstten en alt makama kadar çok sayıda devlet taraftarı din adamının bulunduğu ve bu ruhanilerin sadakatleri sebebiyle çok sayıda saldırıya uğradığı bugün artık bilinen bir gerçektir. Patrikhane maruz kaldığı yoğun baskının bir sonucu olarak dönüşüm yaşamışsa da yine de ruhanilerin tamamının ayrılıkçı Ermenilere destek vermediği gerçeği yadsınamaz.
633
Sıradan vatandaşlar olarak yaşamını sürdüren Osmanlı Ermenilerinin tamamını da komiteci ya da fesad gibi tanımlamaların içine almak doğru bir yaklaşım değildir. Zira komitelerin Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü hedef alarak ortaya çıkması sadece hükûmeti değil Osmanlı Ermenilerini de zor durumda bırakmıştır. Ayrılıkçı organizasyonların ana politikalarından biri ırktaşlarının her bakımdan istismar edilmesidir. Bu amaca ulaşmak için en çok kullanılan yöntem ise tehditnâmelerdir. Tehditnâmeler en çok ayrılıkçı hareketlerin devamını sağlamak amacıyla para talep etmek için yazılmış ve cinayetlerin de ana sebebini oluşturmuştur. Ancak toplanan paralar bir süre sonra komitecilerin şahsi menfaatleri için kullanılmaya başlamış, ayrılıkçı Ermenilerin kişisel servetleri günden güne büyürken sıradan ahali fakirleşmiştir. Ermeni komiteleri organize bir şekilde çalışarak kurdukları sözde mahkemelerde tehditnamelerdeki isteklerini yerine getirmeyi reddedenler başta olmak üzere çok sayıda Ermeninin idam hükmünü vermiş, görevlendirdikleri fedaileri bu kararları uygulamaları için Ermeni ahalinin üzerine göndermişlerdir. Suikastların neticeleri komite organlarında yayınlanarak ilan edilmiş ve bir taraftan Osmanlı Ermenilerine yönelik bir imha siyaseti takip edilirken bir taraftan geride kalan ahaliye korku pompalanmıştır. Osmanlı Ermenileri bu korkuyla kendi içlerine kapanırken ne yapacaklarını bilemez bir duruma düşmüşlerdir.
Ayrılıkçı Ermenilerin amaçlarından biri de diğer milletlerle kendi ırktaşlarını karşı karşıya getirmek olduğundan Türk, Kürt, Laz, Gürcü, Yahudi ve bunun gibi kılıklarda cinayetler işlemişlerdir. Böylelikle devlet taraftarı Ermeniler ortadan kaldırılırken iki taraflı kazanç sağlanmasına çalışılmıştır. Bunun yanında Müslüman ya da asker kılığında Müslüman karyelerine dağılarak Ermenilerin imha edilmesi için emir aldıkları yalanıyla ahaliyi kandırmaya çalışmışlardır. Ayrılıkçıların plânları zaman zaman başarıya ulaşmış ve taraflar birbirine düşman edilmiştir.
Komitecilerin hedeflerine ulaşabilmek için kendi ırktaşları üzerinde uyguladıkları yıldırma ve imha siyaseti Osmanlı Ermenileri arasında komitelere karşı ihbarcılık kurumunun ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Ancak Ermenilerin kendilerini, ailelerini, devletlerini korumak ya da kaybettikleri sevdiklerinin intikamını almak gibi hislerle muhbirlik yapması, hain ve ajan gibi ithamlarla öldürülmelerine giden bir yola girmelerine sebep olmuştur. Ermenilerin ihbarları ortaya çıkınca hayatlarına
634
kastedilmemesi için yaşadıkları şehirler değiştirilmiştir. Ancak yine de bazıları ölümden kurtulamamıştır. Sadakat dairesinden sapmadığı için öldürülenlerin aileleri devlet tarafından koruma altına alınmış, maaş bağlanmış ve çocukları okutulmuştur.
Komiteciler muzır faaliyetlerine, işledikleri cinayetlere, Ermeni ahaliyi korkutup sindirmelerine rağmen aldıkları cezaların uygulanmaması; indirime gidilmesi ya da affedilmesinin verdiği cesaretle fesad hareketlerini Osmanlı ülkesinin dört bir yanına yaymışlardır. İngiltere ve Rusya gibi devletlerin cezaların uygulanması sırasındaki müdahalelerinin de ayrılıkçı Ermenilere cesaret verdiği bir gerçektir. Yaşananlar Osmanlı Ermenilerinin gitgide baskı altına alınarak kaygı, korku ve telaş gibi hislerle sindirilmesi neticesini doğurmuştur. Gerek duygusal gerekse mantıksal olarak etki altına alınan bu insanların tavırları zaman içinde değişmeye başlamıştır. Ermeni ahali büyük bir kargaşaya sürüklenmiş, bir kısmı korkarak bir kısmı aldanarak ve bir kısmı kendi arzusuyla komitelerle hareket etmeye başlarken bazıları ise devlete bağlılığını sürdürme mücadelesine girişmiştir. Bunun yansıması hükûmette de görülmektedir. Zira devlette bir taraftan komiteci Ermeniler ve onlara katılanlarla mücadele ederken bir taraftan komiteciler tarafından hedef alınan Ermeni ahaliyi koruma gayretine girmiştir. Devlet içinde yaşananlar yurt dışında da yakından takip edilmiş, zaman zaman yanlı yayınlar yapılarak Osmanlı Devleti’ne karşı bir kamuoyu oluşturulma çabasına girilmiştir. Oysa Amerika Birleşik Devletleri’nde işlenen Ohannes Tavşancıyan cinayetinin ardından buradaki Ermenilerin büyük bir keşmekeşe sürüklenmesi ve korkudan evlerinden dahi çıkamaz hale gelmesi yabancı devletlerin de Ermenilere yönelik terörize Ermeni faaliyetlerine karşı etkisiz kaldıklarının en net kanıtlarından biridir. Unutulmamalıdır ki bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli gökdelenlerinden Parker binası dahi Veragazmyal Hınçaklar tarafından yakılmıştır. Yani Ermeni terör hareketleri yalnızca Osmanlı Devleti’ni değil, dünyanın pek çok bölgesini etkisi altına almıştır. Bu devletlerin kendi vatandaşlarının doğrudan komitelere karşı geldikleri gerekçesiyle suikastlar sonucu öldürülmemiş olması ayrılıkçı Ermenilerin terör örgütleri meydana getirerek gerek yurt içinde gerekse yurt dışında, başta kendi ırktaşları olmak üzere çok sayıda Osmanlı Devleti vatandaşını katlettikleri ve küresel manada bir teröre neden oldukları gerçeğini değiştirmez.
635
Osmanlı Devleti çok dinli ve uluslu görünüm arz eden ancak şer’i hükümlerle yönetildiği bilinen bir devlettir. Buna rağmen çağın gerekliliklerini yerine getirerek tüm vatandaşlarının kişisel özgürlüklerini ve hukuki haklarını korumak üzere çalışmalar yapmıştır. Devlet hem cezai hem hukuki davaların bir an önce ve kimse mağdur edilmeden neticelendirilmesine özen göstermiştir. Suç şüphesi ile alakalı tahkikat süreçlerini hızla işletmiş, dava konusu her ne olursa olsun meseleye dair kanıt ve şahitler bulmaya gayret etmiştir. Davalının kendini savunacak bir temsilcisi olmaması halinde sosyal devlet olmanın getirdiği sorumlulukla muhakkak bir dava vekili tayin etmiş ve bunun ücretini kendisi karşılamıştır. Çeşitli kademelerde görülen mahkemelerde dava vekillerinin milliyetine değil eğitimine ve liyakatına dikkat etmiştir. Şahitlerin mahkeme esnasında verdiği ifadelerde de milliyetleri değil, doğruyu söyleyip söylemedikleri önemli olmuştur. Bu doğrultuda tüm diğerleri gibi Osmanlı vatandaşı Ermenilerin de sosyal hayatlarında haksızlığa uğramadan yaşamaları temin edilmeye gayret edilmiştir. Yargıya yansıyan anlaşmazlıklara; kanıtlar, itiraflar ve şahitler gibi unsurlar ışığında adaletle hükmedilmesine dikkat edilmiştir. Her millet içinde görülen yaralama, cinayet, ırza tasallut, kaçırma, hırsızlık, iftira, haneye tecavüz ve dolandırıcılık olayları Ermenilerde de görülen adi vakalardır. Boşanma, miras paylaşımı, alacak-verecek, arazi anlaşmazlıkları ve ihtida ise hukuki ihtilaflardır. Tüm bu olayların çözüm mercii olarak Osmanlı mahkemeleri görülmüştür. Ancak Ermeni toplumunda görülen cezai ve hukuki ihtilafların taraflardan birinin istediği gibi sonuçlanmaması bazen mağdur olanın kendisi olduğunu iddia eden Ermenilerin tepkisini çekmiştir. Bu Ermenilerin, karşı tarafın devlet tarafından kayırıldığını iddia ve hissetmesinin de Osmanlı Devleti yerine ayrılıkçı örgütlere meyletmelerine giden yola girmelerinin sebeplerinden olduğunu değerlendirmek mümkündür.
Osmanlı Ermenileri arasında komiteler sebebiyle yaşanan ihtilaflar XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlamış olsa da ahali içindeki ilk bölünmelerin Katolik inancının ülkeye girişiyle görüldüğü söylenebilir. Zira XVII. yüzyıldan itibaren ülkeye gelen misyonerler Müslümanlar arasında etkin olamayınca gözlerini Ermenilere çevirmiştir. Osmanlı Ermenilerindeki potansiyeli gören Protestan misyonerlerin de ülkeye giriş yapmaya başlaması yeni bir kargaşanın kapısını aralamıştır. Bu mezhepler resmi olarak ayrı ayrı tanınmış olsalar da Gregoryenlerin ve patrikhanenin tepkileri de tartışmalar da
636
uzun yıllar son bulmamıştır. Zira Gregoryen Kilisesi kendini her zaman Ermeni milletinin başat gücü olarak görmüştür. Ermenilerin bu kilise sayesinde kimlik kazandığı inancı oldukça yaygın olduğundan farklı mezheplere geçme eğilimi ruhaniler ve ahali tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Osmanlı Devleti de Ermeni kilisesinin dağılmasını önlemek için zaman zaman mezhep değiştirme yasakları getirmiştir. Ancak devletin bu tutumunun ana sebebinin diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmesini engellemek olduğunu söylemek gerekir. Dönemin önemli devletlerinin ülkeye gönderdikleri misyonerlerle bir taraftan dini diğer taraftan siyasi müttefik kazanma gayreti içine girmesinin ve yeni mezheptaşlarının hamisi olarak olarak ortaya çıkmasının Osmanlı Devleti’nin bu güçlere karşı önlem almak istemesi sonucunu doğurması doğaldır. Fransa, Amerika, İngiltere ve Almanya gibi devletlerin Ermenileri siyasal olarak kullanabilmek için mezhepleştirme çalışmalarına ağırlık vermesi Osmanlı ülkesini yalnızca farklı mezheplere ayrılmış Ermenilerin değil; dönemin güçlü devletlerinin de mücadele sahasına dönüşmüştür. Böylece Osmanlı iç işleri müdahaleye hazır bir hale gelmiştir.
Yabancı devletlerin özelikle Ermeni ahaliyi çeşitli mezheplere bölmesi yalnızca iç işlerine müdahale problemini meydana getirmemiştir. Mezhepleştirme mücadelesi Osmanlı Devleti’nin Ermenilere dair iç dinamiklerinin yerinden oynamasına da sebep olmuştur. Gregoryen Ermeniler uzun yıllar bir arada ve mezhep bütünlüğü içinde bulunduktan sonra farklılaşmanın etkisiyle ciddi manada bir kaos yaşamaya başlamıştır. Yüzyıllardır Ermenilerin ana kilisesi konumunda olan Gregoryen Kilisesi bir taraftan Katolik ve Protestanlarla, bir taraftan da kendi mezheptaşlarıyla çatışma içine girmiş ve tüm ahali birbirine tavır almış, karşılıklı nefret hisleri gelişmiştir.
Osmanlı Devleti, Gregoryen, Katolik ve Protestan mezheplerine ayrılmış ve tamamen çok başlı bir hale gelmiş Osmanlı Ermenilerinin birbirine zıt bakış açıları ve ritüelleri sebebiyle birlik olup devlete isyan edebileceklerini düşünmemiş olabilir. Ancak Katoliklerin patriksiz olduğu yıllarda Protestan milletbaşı da istifa edince taraflar bir araya gelmiş; ruhani işlerde ayrı, cismani işlerde birlikte çalışma kararı alarak birliğe giden yolda ilk önemli adımı atmışlardır.
Ermeniler I. Dünya Savaşı’nın başlamasından önce alınan kararlara ve beyanlarına sadık kalmayarak tedhiş faaliyetlerine girişmiştir. Bu arada Ermeni ahalinin bir kısmı içine düştükleri durumun sebebi olarak komiteleri gördüklerinden onlarla
637
çalışmak ve kanlı olarak adlandırılabilecek ideallerine hizmet etmek istememiştir. Bu sebeple içlerinden bazıları savaş yıllarında acımasızca ortadan kaldırılmışlardır. Devlet taraftarı Ermeniler bir taraftan savaşın getirdiği ağır şartlar altında yaşamaya çalışırken diğer taraftan komitelerin zulmüyle baş etme çabasına girişmişler ve topluma korku iklimi egemen olmuştur. Bu korku sonucunda Osmanlı Ermenilerinin bir kısmı kendisini Türk-Ermeni çatışmasının ortasında ve asırlardır bir arada yaşadıkları devletlerinin karşısında bulmuştur. I. Dünya Savaşı yıllarında şiddetlenen çatışmalar 27 Mayıs 1915’de Sevk ve İskân Kanunu’nun çıkarılması neticesini doğurmuştur. Bu bilgilerden hareketle Sevk ve İskân Kanunu’nun sebeplerinden birinin de masum Ermeni ahaliyi komitelerin mezaliminden korumak olduğu değerlendirmesini yapmak yanlış olmayacaktır. Günümüzde Türk dış siyasetinin de gündeminde olan bu olayda Osmanlı topraklarında yaşayan tüm Ermenilerin yerlerinin değiştirildiğine ve soykırım yapıldığına yönelik yaygın bir algı vardır. Oysa yerleri değiştirilenler, senelerdir kendi ırktaşlarını da katletmeye girişmiş olan ayrılıkçı Ermenilerden başkası değildir.
Türk tarih yazımında Ermeni meselesine dair araştırmalar genel olarak Türk-Ermeni ilişkilerinin irdelenmesi şeklinde ele alınmaktadır. Oysa Osmanlı Ermenileri XVII. yüzyılın ortasından XX. yüzyıla kadar kimliğini tanımlamak ve bu kimliği etnik aidiyet çerçevesinde temellendirmek amacıyla çeşitli arayışlara yönelmiştir. Bu kimlik sorgulaması, Ermeni milletinin politik olarak kullanılmasına vesile olmuş; etnik-dini-ulus temelli çoklu kimlik tanımlamalarına ve hesaplaşmalara yol açmıştır. Böylece Ermeniler içinde milliyetçi ve ayrılıkçı grupların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ermeniler; dinsel, siyasal ve sosyal alanlarda Osmanlı Devleti’nde de yaşanan gelişmeler neticesinde çok başlı bir hale gelmiştir. Bu çok başlılık, Ermeni cemaatinin Osmanlı Devleti içerisinde kendini tanımlamasını güçleştirmiş, karar alamaz hale getirmiş ve iç hesaplaşmalar ile etnik aidiyete özgü olan birliğini parçalamıştır. Ermeniler bu tablo karşısında, çoklu kimlik aidiyetinin getirmiş olduğu parçalanmışlığı ortadan kaldırmak ve her bakımdan "milli benliği" yeniden sağlamak için bir motivasyona ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Bu sebeple Osmanlı Ermenilerine komiteler ve emeperyalist devletler tarafından bağımsız bir Ermenistan kurmak ideali enjekte edilmiştir. Dağılmış durumdaki Ermeni milletinin iç motivasyonu bu ideal çerçevesinde harekete geçirilerek, Ermeni milleti yeniden bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Milli benliği arayış yolunda kullanılan
638
bu ideal Osmanlı Ermenilerin bir kısmının isteyerek bir kısmının ise istemeyerek Osmanlı Devleti’nden kalıcı olarak kopmalarına sebep olmuştur.
639
KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
Sadaret Amedî Kalemi (A.} AMD.)
11/24; 15/49; 74/18; 75/53
Sadaret Divan Kalemi Evrakı (A.} DVN.)
33/58; 41/75
Sadaret Divan-ı Hümayun Gayr-ı Müslim Cemaat Defterleri (A.{DVNSGMC.d...)
11 No’lu defter
Sadaret Mektubî Kalemi Mühimme Odası Evrakı (A.} MKT. MHM.)
427/24; 484/46; 496/44; 496/60; 499/50; 502/75; 533/33; 535/9; 550/1; 609/34; 614/47; 616/52; 617/11; 617/14; 617/20; 617/30; 617/33; 618/22; 621/3; 624/25; 626/1; 626/16; 626/53; 626/55; 626/59; 627/15; 627/2; 627/6; 627/26; 627/30; 627/31; 630/5; 630/6; 633/20; 634/16; 636/1; 640/28; 643/38; 644/4; 644/7; 645/1; 645/17; 645/18; 653/23; 655/2; 655/6; 654/21; 659/38; 661/5; 661/42; 662/24; 664/20; 667/2; 667/10; 671/10; 694/2; 694/3; 694/5; 694/7; 695/2; 695/5; 695/9; 696/1; 696/15; 696/20; 696/22; 699/23; 702/29; 709/24; 709/25; 709/26; 715/7; 720/14; 725/1; 725/3; 725/9; 725/13; 725/14; 746/32; 746/35; 748/21; 748/28; 749/13; 749/20; 751/31
Sadaret Nezaret ve Devair Evrakı (A.} MKT. NZD.)
318/98
Sadaret Eyâlet-i Mümtaze Bulgaristan Evrakı (BOA. A.} MTZ (04).)
23/78; 107/7; 113/53; 160/93; 162/110; 162/51; 182/34; 22/46; 36/42; 38/36; 86/50
Sadaret Eyâlet-i Mümtaze Mısır Evrakı (BOA. A.} MTZ. (05))
640
14/131; 14/134
Sadaret Evrak Kalemi Evrakı (A.} VRK.)
133/78; 891/16
Bâb-ı Âlî Evrak Odası Evrakı (BEO.)
2/129; 5/335; 9/631; 38/2815; 88/6530; 94/6999; 97/7267; 109/8141; 161/12043; 182/13612; 186/13900; 193/14429; 194/14492; 195/14622; 198/14829; 202/15114; 209/15636; 211/15760; 271/20303; 289/21645; 296/22192; 299/22367; 303/22708; 303/22708; 310/23199; 310/23240; 311/23266; 313/27909; 329/24601; 330/24696; 330/24743; 347/25973; 381/28511; 382/28612; 407/30467; 415/31080; 418/31293; 421/31515; 421/31522; 422/31584; 423/31676; 424/31765; 428/32078; 429/32138; 433/32407; 439/31894; 439/32894; 447/33523; 458/34295; 473/35416; 479/35923; 867/64952; 873/65442; 875/65594; 876/65648; 882/66133; 882/66148; 884/66265; 949/71109; 986/73933; 1306/97925; 1434/107513; 1597/119771; 1621/121503; 1630/122220; 1836/137633; 1982/148650; 2016/151158; 2054/154013; 2191/164251; 2316/173692; 2346/175909; 2407/180490; 2423/181678; 2424/181782; 2480/185964; 2597/194764; 2604/195298; 2616/196139; 2706/202938; 2728/204558; 2811/210752; 2924/219236; 3094/232045; 3109/233123; 3109/233124; 3116/233634; 3128/234598; 3143/235708; 3160/236963; 3175/238053; 3201/240008; 3210/240692; 3233/242431; 3248/243547; 3255/244089; 3274/245518; 3277/245756; 3278/245792; 3278/245795; 3279/245855; 3279/245908; 3279/245909; 3279/245913; 3304/247748; 3354/251479; 3421/256526; 3364/252233; 3557/266733; 3628/272035; 3656/274197; 3674/275529; 3677/275710; 3677/275711; 3701/277558; 3731/279788; 3373/252903; 3373/252905; 3453/258960; 3987/299013; 3987/298962; 3993/299450; 3990/299207; 4063/304665; 4082/306082; 4155/311556; 4171/312794; 4412/330840; 4553/341427
Cevdet Dâhiliye Evrakı (C. DH.)
30/1485
Cevdet Hariciye Evrakı (C. HR.)
641
83/4111
Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti 2. Şube Evrakı (DH. EUM. 2. Şb.)
2/16; 3/50; 20/42; 24/15; 24/17; 27/1; 33/23; 54/33; 55/7; 68/10
Dâhiliye Nezareti Asayiş Kalemi Evrakı (DH. EUM. AYŞ.)
27/10
Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti Emniyet Kalemi Evrakı (DH. EUM. EMN.)
33/9; 34/55; 79/20; 84/47; 100/44; 100/52; 100/60; 104/29; 109/24; 115/50
Dâhiliye Nezareti İdâre-i Umumiyye Kalemi Evrakı (DH. İD.)
116/7; 116/33; 116/63; 116/67; 116/84; 118/11
Dâhiliye Nezareti Hukuk Kalemi Evrakı (DH. H.)
67/2; 70/3
Dâhiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Evrakı (DH. KMS.)
18/27; 21/25; 62/13
Dâhiliye Nezareti Mektubî Kalemi Belgeleri (DH. MKT.)
12/47; 68/36; 127/7; 128/20; 158/40; 170/7; 207/45; 218/55; 221/38; 239/5; 262/8; 287/69; 292/14; 299/40; 314/52; 318/5; 342/20; 357/21; 380/57; 388/78; 396/36; 398/59; 401/21; 405/21; 412/42; 422/54; 429/30; 429/32; 430/39; 435/35; 485/23; 489/47; 511/1; 626/67; 737/40; 744/55; 785/19; 906/5; 950/34; 969/19; 1010/7; 1036/52; 1055/66; 1115/50; 1150/87; 1184/57; 1213/10; 1213/3; 1251/59; 127/18; 1284/59; 1293/9; 1294/84; 1315/27; 1316/14; 1332/83; 1354/94; 1388/89; 1420/56; 1433/34; 1470/86; 1496/79; 1501/106; 1502/100; 1506/81; 1508/90; 1511/16; 1515/42; 1549/94; 1550/25; 1570/48; 1572/38; 1584/13; 1629/70; 1641/65; 1642/114; 1645/50;İ 1648/16;
642
1649/15; 1650/41; 1657/101; 1773/51; 1778/104; 1802/49; 1813/66; 1833/35; 1835/98; 1846/99; 1880/12; 1898/24; 1906/118; 1945/64; 1951/42;1961/31; 1970/29; 1972/44; 1992/57;2004/8; 2014/23; 2024/55; 2031/119; 2034/27; 2034/101; 2043/121; 2072/39; 2132/101; 2320/67; 2338/65; 2401/111; 2625/69; 2631/51; 2649/57; 2663/89; 2670/88; 2684/38; 2684/9; 2687/14; 2689/85; 2692/27; 2694/62; 2698/75; 2737/18; 2787/65; 2796/58; 2810/8; 2831/89; 2852/31
Dâhiliye Nezareti Muhaberat-ı Umûmiye Evrakı (DH. MUİ.)
9-3/14; 12/47; 55/54; 60/63; 136/14; 157/56
Dâhiliye Nezareti Siyasi Kısım Evrakı (DH. SYS.)
109/2
Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi Evrakı (DH. ŞFR.)
40/136; 41/51; 41/87; 54/254; 54/427; 55/92; 57/255; 67/28; 67/130; 71/12; 82/99; 87/158; 127/113; 148/39; 149/125; 153/29; 154/9; 154/115; 156/15; 156/16; 156/18; 156/19; 156/28; 158/94; 160/101; 160/105; 160/99; 161/72; 161/98; 162/47; 164/36; 170/15; 173/66; 175/118; 175/128; 175/43; 175/97; 176/123; 177/65; 181/6; 181/49; 181/97; 182/21; 187/10; 190/150; 192/7; 192/37; 192/55; 192/81; 214/63; 225/81; 234/120; 234/18; 236/83; 236/97; 237/51; 237/64; 262/62; 263/37; 263/49; 263/55; 267/50; 270/17; 271/2; 271/6; 271/82; 274/51; 281/99; 284/114; 284/125; 284/128; 291/41; 295/51; 297/61; 297/83; 298/12; 298/49;314/55; 317/62; 320/50; 324/19; 324/93; 324/96; 326/136; 326/36; 329/54; 329/142; 330/80; 330/102; 331/113; 338/21; 358/99; 362/31; 363/29; 365/163; 368/118; 371/49; 371/109; 383/53; 384/28; 384/86; 385/39; 387/123; 393/12; 395/74; 398/70; 400/125; 407/86; 415/22; 415/68; 425/121; 454/147; 456/60; 456/78; 492/110; 522/59; 528/53; 529/82; 530/59; 573/44; 662/115
Dâhiliye Nezareti Tesri-i Muamelat ve Islahat Komisyonu Muamelat Kısmı Evrakı (DH. TMIK. M.)
643
2/27; 2/71; 3/56; 3/85; 4/14; 4/82; 5/27; 5/66; 6/19; 6/21; 6/40; 6/43; 6/62; 6/73; 7/6; 7/15; 7/83; 9/3; 9/54; 9/69; 10/80; 11/22; 11/90; 12/77; 13/21; 13/40; 13/75; 14/37; 15/38; 16/22; 16/44; 17/8; 17/28; 17/68; 18/43; 19/23; 20/22; 20/54; 20/71; 20/93; 26/66; 28/33; 28/59; 33/64; 36/51; 38/83; 39/1; 39/65; 42/80; 44/16; 45/13; 49/11; 49/28; 52/9; 52/81; 55/21; 57/35; 58/44; 68/17; 68/30; 68/38; 76/11; 77/27; 79/27; 80/63; 89/37; 89/5; 92/46; 93/65; 94/32; 95/10; 95/15; 97/46; 106/71; 116/73; 117/32; 117/38; 122/58; 123/31; 124/1; 128/33; 128/51; 129/45; 129/48; 131/47; 132/22; 136/26; 136/41; 137/20; 142/69; 150/10; 150/57; 151/8; 154/53; 154/60;157/40; 160/57; 166/27; 167/29; 172/10; 176/18; 178/51; 182/60; 185/51; 190/42; 195/6; 203/2; 203/52; 207/45; 220/62; 221/48; 222/20; 231/66; 232/49; 254/11; 257/21; 257/35; 269/7
Dâhiliye Nezareti Tesri-i Muamelat ve Islahat Komisyonu Islahat Kısmı Evrakı (DH. TMIK. S.)
1/34
Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi Evrakı (HR. MKT.)
4/18; 150/12; 151/70; 157/78
Hariciye Nezareti Petersburg Sefareti Evrakı (HR. SFR. 1.)
29/51; 94/74; 94/75; 95/112; 104/45; 112/5; 128/60
Hariciye Nezareti Sofya Sefareti Evrakı (HR. SFR. 04.)
232/13; 234/4; 217/69; 330/66; 334/81; 340/111; 343/1; 351/10; 352/42; 353/23; 381/80; 449/75; 451/70; 455/48; 494/24; 594/29; 594/30; 594/78; 596/86; 598/12; 598/107; 604/76; 670/109; 674/81; 763/99; 732/2; 732/3; 732/71
Hariciye Nezareti Londra Sefareti Evrakı (HR. SFR. 3.)
415/89; 415/94; 422/30; 422/64; 424/102; 440/10; 475/5; 485/10; 485/9; 489/46; 492/6
Hariciye Nezareti Siyasi Kalem Evrakı (HR. SYS.)
644
28/17; 30/62; 35/2; 51/29; 63/37; 78/6; 81/59; 1760/21; 1765/12; 1765/13; 1765/14; 1765/17; 1765/33; 1765/34; 1765/37; 1765/38; 1774/16; 1774/19; 1784/58; 1786/25; 1786/26; 1786/32; 1786/33; 1786/34; 2735/13; 2743/62; 2743/65; 2744/20; 2744/21; 2749/110; 2750/22; 2752/51; 2753/48; 2755/36; 2756/18; 2759/60; 2760/11; 2764/13; 2765/54; 2768/29; 2768/58; 2771/39; 2772/18; 2776/44; 2776/65; 2777/2; 2787/7; 2788/23; 2790/7; 2791/16; 2791/26; 2793/48; 2793/50; 2794/2; 2794/10; 2794/30; 2794/36; 2794/42; 2795/50; 2796/24; 2798/109; 2799/5; 2801/1; 2803/1; 2812/1; 2819/21; 2821/51; 2821/55; 2821/57; 2821/58; 2823/15; 2823/60; 2830/59; 2830/60; 2830/61; 2830/62; 2830/63; 2830/64; 2841/18; 2841/24; 2841/29; 2841/32; 2841/34; 2841/35; 2841/40; 2853/63; 2854/61; 2854/79; 2856/57; 2858/7; 2859/15; 2861/94; 2861/97; 2861/98; 2863/61; 2866/74; 2870/79; 2870/82; 2937/17; 2942/14
Hariciye Nezareti Tahrirât-ı Hariciye Odası Evrakı (HR. TH.)
52/68; 64/52; 79/34; 117/66; 134/53; 153/99; 154/23;155/105; 160/99; 163/89; 168/95; 17/44; 174/51; 175/49; 175/117; 176/16; 178/69; 189/54; 194/11; 214/115; 225/36; 227/120; 243/61; 245/77; 247/10; 261/43; 274/95; 277/115; 285/63; 298/58; 331/27; 332/23; 364/26; 384/52
Hariciye Nezareti Hariciye Tercüme Odası Evrakı (HR. TO.)
63/91; 116/119; 119/30; 131/88; 338/16; 338/89; 351/13; 351/22; 351/30; 360/21; 360/24; 360/30; 362/8; 362/11; 362/23; 362/24; 455/4; 457/44; 512/69; 557/87
Hariciye Nezareti Umûr-ı Hukûk-ı Muhtalita Müdüriyeti Evrakı (HR. UHM.)
66/6; 137/53
İrade- Adliye ve Mezâhip (İ. AZN)
10/28; 19/40; 22/16; 23/1; 35/30; 49/25; 55/45; 57/18 (1322B-01); 81/37; 90/11; 95/31
İrâde – Dâhiliye (İ. DH.)
645
116/69; 651/45287; 785/63775; 924/73263; 1057/83007; 1085/85112; 1094/85758; 1094/85819; 1108/86773; 1117/87385; 1187/92936; 1202/94036; 1246/97627; 1256/98559; 1260/98936; 1260/99003; 1268/99719; 1269/99775; 1295-102391; 1308/44; 1329(1313C54)53; 1336/54; 1414/32; 1458/25; 1458/34; 1461/15; 1461/6; 1471/74; 1493/31; 1495/6
Dosya Usulü İrâdeler Tasnifi (İ. DUİT.)
39/69; 145/16; 145/18
İrâde – Hariciye (İ. HR.)
48/2273; 56/2610; 57/2677; 141/7372; 181/10046; 199/11335; 203/11641; 239/14173; 255/15195; 263/15738; 334/21476
Hususi İrâdeler (İ. HUS.)
11/3; 11/30; 11/89; 15/137; 16/80; 17/28; 22/28; 22/42; 22/96; 25/76; 28/17; 30/93; 32/78; 32/95; 40/22; 45/39; 50/108; 50/112; 65/134; 74/77; 116/13; 120/88; 156/23; 180/22
Maliye İrâdeleri (İ. ML.)
11/8; 15/51; 17/34; 38/45
İrâde - Meclis-i Mahsus-u Vükelâ (İ. MMS.)
9/369; 38/1600; 39/1632; 41/1665; 170/20; 98/4148
İrâde- Rüsumât (İ. RSM.)
30/28
1310 Sonrası İrâdeler - Taltifat (İ. TAL.)
3/9; 39/15; 65/55; 102/36; 118/57; 130/26; 230/27; 242/38; 268/27; 376/50; 442/14; 456/34
646
Maârif Nezâreti Mektubî Kalemi (MF. MKT.)
204/42; 444/10; 1176/8
Müzehheb Ferman ve Berat Müzehhep Ferman ve Beratlar (MFB.)
939
Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV.)
31/45; 74/57; 81/36; 86/43; 88/14; 115/2; 134/70; 139/3; 141/34; 244/22
Meclis-i Vâlâ Evrakı (MVL.)
650/79; 671/45; 683/44; 743/44; 747/130
Şurâ-yı Devlet Evrakı (ŞD.)
953/48; 2348/48; 2471/1; 2505/9; 2507/25
Rumeli Müfettişliği- Sadâret (TFR. I. A.)
40/3985
Rumeli Müfettişliği Edirne (TFR. I. ED.)
7/661
Rumeli Müfettişliği Arzuhâller (TFR. I. ŞKT.)
104/10315; 166/16534
Yıldız Sadâret Husûsî Maruzat Evrakı (Y. A. HUS.)
167/108; 207/121; 209/14; 218/23; 220/24; 222/64; 237/45; 237/63; 238/53; 240/99; 243/102; 243/69; 255/16; 255/66; 256/64; 257/116; 258/87; 259/84; 260/25; 262/71; 265/64; 268/121; 270/59; 271/54; 274/116; 273/9; 275/33; 278/162; 279/136; 280/12; 280/56; 281/1; 283/103; 284/20; 286/43; 287/93; 287/97; 289/53; 290/52; 291/96; 292/82; 294/39; 295/46; 296/51; 297/43; 297/78; 298/27; 298/28; 299/12; 299/48; 299/51;300/37; 300/78; 301/11; 301/39; 301/79; 312/88; 317/109; 317/74; 317/91;
647
318/51; 318/82; 320/51; 322/86; 323/54; 325/98; 325/118; 327/37; 327/66; 327/97; 329/10; 329/22; 333/104; 337/114; 361/24; 361/33; 361/77; 369/1; 400/99; 405/11; 418/114; 419/11; 419/13; 440/52; 441/61; 444/47; 471/39; 478/18; 478/105; 480/105; 487/65; 492/82;493/1; 495/15; 501/64; 508/159; 514/47; 514/47; 517/141
Yıldız Sadâret Resmî Maruzat Evrakı (Y. A. RES.)
2/35; 54/33; 70/23; 76/54; 80/120; 82/29; 83/18; 83/110; 129/36
Yıldız Esas Evrakı (Y. EE.)
5/15; 7/2; 35/110; 40/39; 66/12; 91/9; 94/39; 98/9; 98/14; 160/13; 163/5
Yıldız Esas Kâmil Paşa Evrakı (Y. EE. KP.)
6/571; 12/1161; 15/1437; 15/1459;15/1496;16/1504; 16/1582; 16/1583; 17/1641; 86/17
Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y. MTV.)
31/59; 36/41; 45/35; 49/51; 49/64; 50/49; 50/57; 52/60; 55/8; 57/42; 61/48; 63/62; 69/10; 73/176; 75/60; 79/66; 80/73; 83/33; 86/76; 95/62; 96/86; 98/31; 100/36; 105/46; 119/86; 123/41; 124/42; 135/24; 136/91; 140/60; 141/23; 141/57; 158/10; 165/249; 166/76; 182/96; 220/137; 230/110; 231/90; 232/155; 239/31; 255/187; 280/88; 307/152; 307/164; 307/234
Yıldız Perakende- Sadâret Evrakı (Y. PRK. A.)
5/18; 5/19; 6/8; 7/58; 10/52
Yıldız Perakende- Askeri Maruzât Evrakı (Y. PRK. ASK.)
46/50; 48/43; 62/97; 63/7; 83/79; 101/53; 109/69; 115/36; 132/48; 133/9; 146/10; 168/11; 176/1; 189/92; 230/96; 243/29; 250/86
Yıldız Perakende Maruzât Evrakı- Arzuhal ve Jurnaller (Y. PRK. AZJ.)
18/13; 22/57; 22/578; 23/127; 30/41; 31/54; 33/67; 40/31; 47/6; 53/125
648
Yıldız Perakende- Adliye ve Mezâhib Nezareti Maruzâtı Evrakı (Y. PRK. AZN.)
3/9; 3/21; 3/51; 3/61; 4/37; 4/39; 4/45; 6/5; 7/4; 7/29; 7/31; 7/32; 13/9; 15/37; 16/15; 16/25; 17/2; 20/63; 23/39; 49/25
Yıldız Perakende- Mabeyn Başkitâbeti Evrakı (Y. PRK. BŞK.)
18/86; 19/40; 26/5; 26/84; 27/96; 31/81; 31/89; 32/94; 35/16; 35/29; 39/37; 41/25; 77/49
Yıldız Perakende- Dâhiliye Nezareti Maruzâtı Evrakı (Y. PRK. DH.)
3/15; 13/4; 6/12; 7/15; 7/55; 9/27; 13/4
Yıldız Perakende- Elçilik, Şehbenderlik ve Ateşemiliterlik Evrakı (Y. PRK. EŞA.)
11/61; 12/25; 15/4; 15/67; 19/70; 19/82; 33/101; 51/29; 52/89
Yıldız Perakende- Hariciye Nezareti Maruzâtı Evrakı (Y. PRK. HR.)
5/51; 15/46; 18/47; 22/22
Yıldız Perakende- Komisyonlar Evrakı (Y. PRK. KOM.)
9/21
Yıldız Perakende- Yaveran, Maiyyet, Erken-ı Harbiye Dairesi Evrakı (Y. PRK. MYD.)
8/12; 9/67; 9/94; 14/101
Yıldız Perakende- Nâme-i Hümâyûn (Y. PRK. NMD.)
6/35
Yıldız Perakende- Şehremaneti Maruzâtı Evrakı (Y. PRK. ŞH.)
3/39; 7/33; 7/35
649
Yıldız Perakende- Tahrirât-ı Ecnebiye ve Mâbeyn Mütercimliği (Y. PRK. TKM.)
14/38; 18/31; 18/33; 18/36; 18/41; 18/42; 18/46; 26/42; 37/29; 50/25
Yıldız Perakende- Teşrifât-ı Umumiye Dairesi Evrakı (Y. PRK. TFŞ.)
3/40
Yıldız Perakende- Umum Vilayetler Evrakı (Y. PRK. UM.)
19/54; 21/99; 21/118; 22/2; 23/23; 26/22; 29/45; 30/43; 30/74; 30/75; 31/83; 32/96; 48/55; 52/29; 57/12; 58/65; 75/143
Yıldız Perakende, Zabtiye Nezareti Maruzâtı Evrakı (Y. PRK. ZB.)
4/89; 6/19; 6/22; 6/32; 6/47; 6/99; 7/38; 7/47; 7/77; 9/38; 10/3; 10/111; 10/60; 10/85; 10/96; 11/54; 12/31; 12/61; 13/31; 13/33; 16/49; 16/51; 16/69; 16/102; 17/21; 17/33; 17/41; 18/16; 24/101; 25/4; 30/121; 32/35; 33/15; 33/16; 34/68
Zabtiye Nezareti Evrakı (ZB.)
17/92; 19/53; 20/22; 309/36; 311/1; 311/57; 311/61; 327/120; 334/64; 338/87; 352/4; 352/73; 352/8; 377/30; 388/145; 425/1; 443/19; 443/2; 479/86; 592/56; 597/113; 599/19; 619/74; 620/123; 620/124
Yayınlanmış Arşiv Belgeleri
Arşiv Belgelerine Göre Trabzon’da Ermeni Faaliyetleri (1850-1923), Haz. Süleyman Bilgin ve diğerleri, Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara, 2007.
Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, Genelkurmay ATASE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005.
Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, Yay. Haz. Ahmet Tetik, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2005.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 82, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1982.
Aspirations Et Agissements Révolutionnaires Des Comités Arméniens avant et après la proclamation De La Constitution Ottomane, Seconde Edition, République
650
de Turquie Direction Générale des Archives d’Etat du Premier Ministère Publication de la Direction du Département des Archives Ottomanes No: 51, Ankara, 2001.
Bilâl N. Şimşir, The Genesis of The Armenian Question, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2003.
British Documents on Ottoman Armenians, Vol. I, Ed. Bilal N. Şimşir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989.
British Documents on Ottoman Armenians, Vol. II, Ed. Bilal N. Şimşir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989.
British Documents on Ottoman Armenians, Vol. III, Ed. Bilal N. Şimşir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989.
British Documents on Ottoman Armenians, Vol. IV, Ed. Bilal N. Şimşir Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990.
Documents On Ottoman-Armenians, Vol. II, Doc. 1894 (90), Prime Ministry Directorate General Of Press and Information, Ankara, 1983.
Ermeni Komiteleri (1891-1895), Yay. Haz. Necati Aktaş ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 48 Ankara 2001.
Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri, Cilt: I, Yay. Haz. Uğurhan Demirbaş ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001.
Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları 1914-1918, Cilt: I, Haz. Hasan Dilan, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005.
Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları 1914-1918, Cilt: II, Haz. Hasan Dilan, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005.
Hüseyin Nâzım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Cilt: I, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1998.
Hüseyin Nâzım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Cilt: II, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1998.
Mehmet Hocaoğlu, Abdülhamit Han’ın Muhtıraları (Belgeler), Oymak Yayınları, İstanbul (Tarihsiz).
651
Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: III, Ed. Ertuğrul Zekai Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1878-1895), Cilt: I, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1895-1896), Cilt: II, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1896-1909), Cilt: III, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2009.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1909-1916), Cilt: IV, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Amerikan İlişkileri (1839-1895), Cilt: I, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Yayın Nu: 86, Ankara, 2007.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Amerikan İlişkileri (1896-1919), Cilt: II, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 86, Ankara, 2007.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İkinci Baskı, Ankara, 1995.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 6, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 1988.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 7, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 1988.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 9, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1988.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 11, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1988.
652
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 20, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1989.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 21, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1989.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 23, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 1990.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 26, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 1990.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 28, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 1991.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 29, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1991.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 30, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1991.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 32, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1991.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 33, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1991.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Cilt: 34, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1992.
Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı (1878-1920), Yay. Haz. Recep Karacakaya vd., Başbakanlık Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayınları, Ankara 2007
Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898), Cilt I, Yay. Haz. Recep Karacakara vd., TC. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 78, Ankara 2006.
Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1899-1906), Cilt: II, Yay. Haz. Recep Karacakara vd., T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006.
653
Osmanlı Belgelerinde Kırım Savaşı (1853-1856), Yay. Haz. Kemal Gurulkan ve diğerleri, T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006.
Osmanlı Belgelerinde Osmanlı-Rus İlişkileri (1907-1921), Cilt: III, Belge No: 59, Yay. Haz. Recep Karacakaya ve diğerleri, TC. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2006.
Osmanlı Belgelerine Göre Ermeni-Fransız İlişkileri (1879-1918), Cilt: I, Belge No: 44, Yay. Haz. Uğurhan Demirbaş ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2002.
Rus İmparatorluk Kayıtlarında Ermeni Sorunu (1912-1917), Haz. Natalia Chernichenkina, Erzincan Üniversitesi Yayınları, Erzincan, 2015.
Resmi Yayınlar
Düstur, Cüz-i Sânî, Birinci Tertib, Cilt: 2, Matbaa-i Amire, Dersaadet, 1289.
Süreli Yayınlar
“Circle’ Slayer is Electrocuted”, The Fargo Forum, 6 Aralık 1909.
“A Bad Priest This”, Abilene Weekly Reflector, 8 Ağustos 1907.
“A Bishop Murdered, The Armenians-Beginning Of The End-Reported Murder Of Archbishop”, The Edinburgh Evening News, 23 Ocak 1896.
“A Constantinople Trial, The Shooting Of The Armenian Patriarch”, The Manchester Courier and Lancashire General Advertiser, 11 Şubat 1903.
“A Life for a Life”, New-York Tribune, 26 Temmuz 1907.
“A New Armenian Patriarch”, St. James’s Gazette, 19 Kasım 1896.
“Armanian Patriarch Fired At, Assailant Arrested”, The Aberdeen Daily Journal, 20 Ocak 1903.
“Armenian Editor Murdered By the Hunchakist Society”, The Pensacola Journal, 18 Şubat 1908.
“Armenian Feeling Against The Patriarch”, The Scotsman, 10 Ağustos 1908.
“Armenian Foet Held as Murder Suspect”, The Washington Times, 30 Ekim 1903.
654
“Armenian Horrors-A Bishop Murdered”, South Wales Echo, 24 Ocak 1896.
“Armenian is Convicted”, The Washington Herald, 1 Kasım 1907.
“Armenian Leader Slain”, The Abbeville Press and Banner, 11 Kasım 1903.
“Armenian Murdered In London”, The Times, 28 Ekim 1903.
“Armenian Murderer to Die”, The Sun, 1 Kasım 1907.
“Armenian Murders in London”, Dundee Evening Post, 5 Kasım 1903.
“Armenian Must Die”, Watertown Weekly Leader, 8 Kasım 1907.
“Armenian Patriarch Quits”, The Evening World, 14 Nisan 1894.
“Armenian Patriarch Shot During The Mass”, The Irish Daily Independent and Nation, 20 Ocak 1903.
“Armenian Patriarch Shot In His Cathedral”, The Lancashire Evening Post, 20 Ocak 1903.
“Armenian Patriarch Shot, Outrage During Mass”, The Evening Star And Daily Herald, 20 Ocak 1903.
“Armenian Patriarch, Assailant Sentenced”, The Daily Telegraph, 11 Şubat 1903.
“Armenian Patriarch’s Condition”, The Shilelds Daily News, 21 Ocak 1903.
“Armenian Priest Arrested”, Abilene Weekly Reflector, 1 Ağustos 1907.
“Armenian Priest Guilty”, The Washington Herald, 28 Şubat 1908.
“Armenian Priest Indicted”, Alexandria Gazette, 1 Ağustos 1907.
“Armenian Priest Now Under Three More Indictments”, The Evening World, 31 Temmuz 1907.
“Armenian Refused to Kill; is Shot”, New-York Tribune, 7 Şubat 1914.
“Armenian Slayer is Captured by Police”, Los Angeles Herald, 13 Ağustos 1907.
“Armenians Terrified By Threats of Death From Hunchakist Sect”, The Washington Times, 26 Temmuz 1907.
“Arzooian in Constantinople”, Norwich Bulletin, 13 Temmuz 1909
“Assassin Has Marked Ten Victims”, Albuquerque Evening Citizen, 26 Temmuz 1907.
“Assassin Suicides”, The Wichita Daily Eagle, 5 Kasım 1903.
655
“Assassin to Be Electrocured”, The Bemidji Daily Pioneer, 5 Kasım 1907.
“Attack On The Armenian Patriarch”, The Times, 20 Ocak 1903.
“Attempt To Kill The Armenian Patriarch”, The Central Somerset Gazette, 7 Nisan 1894.
“Attempt To Kill The Armenian Patriarch”, The Chronicle, 6 Nisan 1894.
“Attempt To Kill The Armenian Patriarch”, The Kirkintilloch Herald and Lenzie, Kilsyth, Campsie, and Cumbernauld Press, 4 Nisan 1894.
“Attempt To Murder A Patriarch”, The Preston Herald, 4 Nisan 1894.
“Attempt Upon The Armenian Patriarch”, The Globe, 9 Nisan 1894.
“Authorized to Kill”, The New Era, 15 Ağustos 1907.
“Blackmail Gang Sought Death of Rich Armenian”, The Washington Times, 23 Temmuz 1907.
“Bloodshed in Constantinople Street”, The Edinburg Evening News, 28 Temmuz 1890.
“Charge Cold-Blooded Act”, The Evening Star, 29 Ekim 1907.
“Crime Has Created Quite A Sensation”, The Union Times, 30 Ekim 1903.
“Crowds at Sagouni’s Funeral”, New-York Daily Tribune, 1 Kasım 1903.
“Death Letters Sent-Armenians Testify to Their Fear at Former Priest’s Trial”, New-York Daily Tribune, 26 Şubat 1908.
“Deep Laid Plot”, The Fort Mill Times, 1 Ağustos 1907.
“Disturbances in Armenian Churches”, The Dundee Advertiser, 2 Ağustos 1890.
“Echo Of New York Murders-Armenian Editor Assassinated in Cairo, Egypt”, The Bemidji Daily Pioneer, 18 Şubat 1907.
“Echoes Of The Day”, Lincolnshire Echo, 20 Ağustos 1903.
“Elias Brothers Case”, The Times, 1 Kasım 1900.
“Fatal Religious Riot Ar Constantinople”, Kirkintilloch Herald, 6 Ağustos 1890.
“Fears Hunchaks Will Slay Him If He Confesses”, The Evening World, 14 Ağustos 1907.
“Five Years For Unfrocked Priest”, The Colombia Herald, 6 Mart 1908.
656
“Foreign”, The Abbebille Press and Banner, 13 Ağustos 1890.
“From Everywhere”, The Tablet, 7 Nisan 1894.
“Further Arrests In Constantinople”, The Times, 8 Ağustos 1908.
“Gather in Supposed Assassins”, The Evening Star and Newark Advertiser, 30 Temmuz 1907.
“General Summary of the News of the World”, Sussex Agricultural Expressed, 26 Mayıs 1890.
“General”, The Iola Register, 26 Eylül 1890.
“Guragian Admits”, The Barre Daily Times, 22 Ağustos 1907.
“He Killed Two More”, The Topeka State Journal, 5 Kasım 1903.
“He Tried to Kill Bishop”, The Evening Star, 12 Eylül 1890.
“Home and Abroad”, The Newcastle Daily Chronicle, 27 Ocak 1903.
“Hostile to Sagouni”, Topeka State Journal, 30 Ekim 1903.
“Hunchakist Arrested”, The Salt Lahe Herald, 13 Ağustos 1907.
“Hunchakist Backmailer”, The Sun, 26 Şubat 1908.
“Hunchakist is Convicted”, Waterburry Evening Democrat, 1 Kasım 1907.
“Hunchakist Leaders Taken”, The Hope Pionneer, 22 Ağustos 1907
“Hunchakist Plot Being Uncovered”, Evening Star, 31 Temmuz 1907.
“Important Capture”, The Caucasian, 13 Ağustos 1907.
“Killed by Avenger in Gotham Street”, The Washington Herald, 23 Temmuz 1907.
“Kisses Crucifix; Pays Death Penalty”, The Washington Times, 6 Aralık 1909.
“Krikorian Ordered Deported”, New-York Tribune, 5 Kasım 1903.
“Local And General”, Leeds Mercury, 20 Ekim 1890.
“London, Thursday”, The Daily News, 7 Ağustos 1890.
“Long Chain-Of Evidence Points to Priest as Blackmailer”, The Marion Daily Mirror, 1 Ağustos 1907.
“Lots of Murderers”, The Sunday Star, 5 Aralık 1909
“Martoogessian A Prisoner”, The Sun, 30 Temmuz 1907.
“Martoogessian Accused”, The Sun, 25 Temmuz 1907.
657
“Mass Meeting of Armenians”, Alexandria Gazette and Virginia Advertiser, 26 Temmuz 1907.
“May Kill Us at Discretion”, The Sun, 24 Temmuz 1907.
“Meets Death With Crucifix to Lips”, Bridgeport Evening Farmer, 6 Aralık 1909.
“Merchant to be Jailed for Part in Murder Plot”, The Evening World, 23 Temmuz 1907.
“Millionaire Armenian Murdered”, The Richmond Palladium and Sun Telegram, 30 Temmuz 1907.
“Murder Conspiracies”, Topeka State Journal, 21 Kasım 1903.
“Murder In London”, The Globe, 27 Ekim 1903.
“Murder of Detectives”, Huddersfield Daily Examiner, 13 Eylül 1895.
“Murder Plots Bared”, New-York Tribune, 1 Ağustos 1907.
“Murder Secrets Bared By Arrests”, Twice-a-Week Plain Dealer, 16 Ağustos 1907.
“Murdered in Union SQ.”, New-York Daily Tribune, 23 Temmuz 1907.
“Murderer Thanks Judge For Sentence”, Waterbury Evening Democrat, 5 Kasım 1907.
“New Summary”, American Falls Press, 16 Kasım 1907.
“News From Armenia”, The Yorkshire Evening Post, 23 Ocak 1896.
“Nine Armenians Were Captured”, The Barre Daily Times, 30 Temmuz 1097.
“No Armenians Arrested”, New-York Daily Tribune, 10 Kasım 1903.
“Obituary”, The Standard, 23 Ocak 1895.
“Outrage In An Armenian Church”, The Western Morning News, 20 Ocak 1903.
“Outrage on an Armenian”, The Standard, 24 Mayıs 1894.
“Pay or Die! Order Issued to Armenians-Former Victim Threating Again”, The Washington Times, 24 Temmuz 1907.
“Pensioned "Hero" Held As Plotter”, New-York Tribune, 26 Nisan 1914.
“Police Say Hunchakists Fire The Parker Building”, The Washington Herald, 19 Ocak 1908.
658
“Priest Faces Murder Charge”, Tonopah Daily Bozanza, 23 Şubat 1908.
“Putting It Up to Arzooıan”, The Sun, 14 Ağustos 1907.
“Renewed Protest To The Sultan”, New-York Daily Tribune, 23 Ekim 1905.
“Resignation of the Armenian Patriarch”, The Nottingham Evening Post, 2 Ağustos 1890.
“Resignation of the Armenian Patriarch”, The Western Times, 5 Ağustos 1890.
“Rich Armenian Murdered”, The Sun, 23 Temmuz 1907.
“Rich Armenian Warned”, The Bemidji Daily Pioneer, 29 Temmuz 1907.
“Riot in a Cathedral”, The BidefordWeekly Gazzete, 5 Ağustos 1890.
“Riot in a Cathedral”, The Oxfordshire Telegraph, 6 Ağustos 1890.
“Riots at Stambul-Armenians in Arms”, Northampton Daily Reporter, 28 Temmuz 1890.
“Rumors and Fact”, The Newscastle Daily Chronicle, 6 Ağustos 1890.
“Sensation in London”, The Evening Star, 27 Ekim 1903.
“Sensational Murder”, The Shields Daily Gazette And Shipping Telegraph, 27 Ekim 1903.
“Sentence On Armenian Patriarch’s Assailant”, St. James’s Gazette, 11 Şubat 1903.
“Serious Disturbance at Constantinople”, The Bolton Evening News, 28 Temmuz 1890.
“Shocking Scene in the Armenian Cathedral”, The Leicester Daily Mercury, 28 Temmuz 1890.
“Sort of Dragnet Affair-New York Police Round Up Nine Armenians in Connection with the Murder of Tavshanjian”, The Lake Country Times, 30 Temmuz 1907.
“State Of Armenia”, The Echo and Times, 28 Nisan 1883.
“State Of Armenia”, The Heywood Advertiser, 27 Nisan 1883.
“State Of Armenia”, The Manchester Weekly Times, 28 Nisan 1883.
“State Of Armenia”, The Warminster and Westbury Journal, 28 Nisan 1883.
“State Of Armenia”, The West Somerset Free Press, 28 Nisan 1883.
“State Of Armenia”, The Witney Gazette, 28 Nisan 1883.
659
“Street Assasination In London”, The Evening Post, 27 Ekim 1903.
“Sultan And UncleSam”, The Evening Star, 11 Ekim 1905.
“Ten Marked for Death-Slain Armenian Only One of Those Doomed to Die by Society”, New-York Daily Tribune, 24 Temmuz 1907.
“The Armenian Murders”, The Times, 6 Kasım 1903.
“The Armenian Murders”, The Times, 7 Kasım 1903.
“The Armenian Patriarch Attacked”, Bradford Daily Telegraph, 29 Temmuz 1890.
“The Armenian Patriarch Attempted Murder In Church”, Cambridge Daily News, 20 Ocak 1903.
“The Armenian Patriarch Shot”, St. James’s Gazette, 20 Ocak 1903.
“The Armenian Patriarch Shot”, The Morning Post, 20 Ocak 1903.
“The Armenian Patriarch Shot”, The Standard, 20 Ocak 1903.
“The Armenian Patriarch’s Resignation”, The Daily News, 7 Ağustos 1890.
“The Armenian Patriarch”, The Morning Post, 21 Ocak 1903.
“The Armenian Patriarch”, The Sheffied Daily Telegraph, 21 Ocak 1903.
“The Armenian Questions”, The Standard, 24 Ocak 1896.
“The Armenian Vendetta, The Armenian Murders”, The Newcastle Daily Chronicle, 6 Kasım 1903.
“The Armenian Vendetta”, Derry Journal, 11 Kasım 1903.
“The Armenians In Despair”, The Dundee Courier, 24 Ocak 1896.
“The Armenians”, The Evening Telegraph And Star, 23 Ocak 1896.
“The Attack On The Armenian Patriarch”, The Times, 11 Şubat 1903.
“The Attcak On The Armenian Patriarch”, The Scotsman, 21 Ocak 1903.
“The Attempt On An Armenian Patriarch, Sentence On The Assailants”, The Nottingham Evening Post, 10 Şubat 1903.
“The Eastern Question-Armenians Reduced To The Last Extremity”, The Liverpool Mercury, 24 Ocak 1896.
“The Murder Of An Armenian In London”, The Times, 29 Ekim 1903.
“The Murder of an Armenian Spies: Several Arrests”, The Manchester Evening News, 13 Eylül 1895.
660
“The Murder of Armenian Spies”, The Edinburg Evening News, 13 Eylül 1895.
“The Porte And Armenia”, The Manchester Courier, And Lancashire General Advertiser, 24 Ocak 1896.
“The Porte’s Armenian and Macedonian Troubles”, St. James’s Gazzette, 6 Ağustos 1890.
“The Religious Situation in Turkey”, The Glascow Herald, 20 Ekim 1890.
“The Riot in Constantinople”, The Leeds Mercury, 2 Ağustos 1890.
“The Situtation In Turkey”, The Standard, 8 Ağustos 1908.
“The Stamp on Murder Plot”, The Sun, 25 Temmuz 1907.
“The State Of Armenia”, The Derby Daily Telegraph, 23 Nisan 1883.
“The Troubles In Armenia”, Pall Mall Gazette, 23 Ocak 1896.
“The Turkish Crisis”, The Freeman’s Journal, 10 Ağustos 1908.
“The Turkish Reform, Kiamil Pasha’s Policiy”, The Globe, 10 Ağustos 1908.
“Threaten Wives and Children of Rich Armenians”, The Evening World, 25 Temmuz 1907.
“Turkey and Armenia”, The Standard, 25 Mayıs 1894.
“Turkey and Armenia”, The Yorkshire Post, 7 Ağustos 1890
“Turkey And The Armenians-Reported Murder Of A Bishop”, The Sheffied Daily Telegraph, 24 Ocak 1896.
“Turkey May Disregard Protest From America”, The Washington Times, 8 Eylül 1905.
“Turkey Yields A Point”, The Topeka State Journal, 19 Eylül 1905.
“Turkey, The Times, 3 Nisan 1897.
“Turkey”, The Morning Post, 19 Kasım 1896
“Turkey”, The Times, 19 Kasım 1896.
“Turkey”, The Times, 2 Nisan 1900.
“Turkey”, The Times, 27 Kasım 1896.
“Turkish Affairs”, The Times, 25 Kasım 1896.
“Turkish Officials Dissmissed”, The Westminster Gazette, 8 Ağustos 1908.
“Two Bodies in Ruins”, New-York Daily Tribune, 12 Ocak 1908.
“Vengeance Cost Three Lives”, The Washington Herald, 19 Ocak 1908.
661
Basiret; 10 Şubat 1870; 5 Mayıs 1870; 9 Eylül 1870; 29 Eylül 1870; 10 Ağustos 1872; 6 Kasım 1870; 8 Mart 1871; 16 Nisan 1871.
Başlıksız, The Cork Examine, 11 Şubat 1903.
Başlıksız, The Evening Post, 27 Ocak 1903.
Başlıksız, The Manchester Evening News, 9 Nisan 1894.
Başlıksız, The Morning Post, 20 Ekim 1890.
Başlıksız, The Scotsman, 11 Şubat 1903.
Ceride-i Havadis, 7 Temmuz 1872
Cumhuriyet Gazetesi, 18 Haziran 1948.
Haçik Muradyan, "Aram Olmak: Devrimci Bir Devlet Adamının Yetişme Yılları (1879-1908), Agos Gazetesi, Sayı: 1153,13 Temmuz 1918.
L’illustration, Journal Universel, Paris, 19 Aralık 1863.
Levant Herald, 20 Mayıs 1872.
Ruzname-i Ceride-i Havadis, 24 Nisan 1871; 26 Nisan 1871; 21 Mayıs 1872; 13 Ocak 1873.
Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis, 6 Kasım 1870; 24 Nisan 1871; 26 Nisan 1871; 15 Mayıs 1872; 21 Mayıs 1872; 13 Ocak 1873.
Sadi Koçaş, “Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri”, Cumhuriyet, 16 Mayıs 1967.
Servet-i Fünûn, 19 Ağustos 1896; 18 Ekim 1908.
Sivas, 22 Kasım 1880; 19 Aralık 1881.
Takvim-i Vekayi, 9 Kasım 1908; 1 Haziran 1915.
Tanin, 3 Ağustos 1910; 21 Eylül 1911; 7 Ocak 1912, 6 Ocak 1912; 10 Ocak 1912; 13 Ocak 1912; 7 Şubat 1912; 22 Şubat 1912; 23 Şubat 1912; 11 Nisan 1912; 12 Şubat 1912; 14 Kasım 1913.
Hatıralar
Ahmet Cevdet Paşa, Ma’rûzât, Yay. Haz. Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1980.
Barkley, Henry C. A Ride Through Asia Minor And Armenia, London, 1891.
662
Damadyan, Mihran. Bir Ermeni Komitecinin İtirafları, Haz. Haluk Selvi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2009.
Dwight, Henry G. O. Christianity in Turkey: A Narrative of The Protestant Reformation in The Armenian Church, London, 1854.
Ertürk, Hüsamettin. Teşkilât-ı Mahsusa İki Devrin Perde Arkası, Yay. Haz. Samih Nafiz Tansu, Nokta Kitap, İstanbul, 2012.
Garo, Armen. Osmanlı Bankası ve Armen Garo’nun Anıları, Çev. Attila Uygun, Yay. Haz. Ragıp Zarakolu, Belge Yayınları, İstanbul, 2009.
Great Need Over The Water, The Letters of Theresa Huntington Ziegler, Missionary to Turkey, 1898-1905, Ed. Stina Katchadourian, Gomidas Institute, Michigan, 1999.
Hamlin, Cyrus. My Life and Times, 5. Baskı, Pillgrim Press, Boston and Chicago, 1893.
Hüseyin Nâzım Paşa, Hatıralarım-Ermeni Olaylarının İçyüzü, Haz. Tahsin Yıldırım, Selis Kitaplar, İstanbul 2003.
Ilgaz, Hikmet. Şark Yıldızı, Cilt: I, 1953.
İstanbul’da Fransız Elçiliği Marki de Bonnac’ın Tarihi Hatırat ve Belgeleri, Çev. Ali Şevket Bizer, Yay. Haz. Mustafa Daş, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017.
Mugrdechian, Bob Der. Anooshavan: The Intrepid Survivor, Second Edition, Liberty Printing, Fresno California, 1996.
Nögalis, Rafael de. Hilâl Altında Dört Sene ve Buna Ait Bir Cevap, Çev. Kaymakam Hakkı, Askeri Matbaa, İstanbul, 1931.
Prime, E. D. G. Forty Years in the Turkish Ermpire; or Memoirs of Rev. William Goodell, D. D., Late Missionary of the A. B. C. F. M. at Constantinople, 4. Baskı, Robert Carter and Brothers, New York, 1877.
Salih Münir Paşa (Çorlu), Geçmiş Zamanlar II. Abdülhamid Devri Osmanlı Diplomasisi, İstanbul ve Paris Hâtıraları, Haz. Ali Birinci, Selma Günaydın, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015.
Sultan II. Abdülhamid’in Sadrazamı [Küçük] Mehmed Sa’îd Paşa’nın Hâtırâtı, Cilt: 2-3, Haz. Mustafa Gündüz, Ketebe Yayınları, İstanbul 2019.
663
Sykes, Sir Mark. The Caliph’s Last Heritage A Short History of the Turkish Empire, Macmillan and Co., Limited St. Martin’s Street, London, 1915.
Tahsin Paşa, Yıldız Hatıraları, Yay. Haz. Ahmet Zeki İzgöer, 6. Baskı, İz Yayıncılık, İstanbul, 2019.
Talât Paşa’nın Anıları, Yay. Haz. Alper Kabacalı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000.
White, George E. Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları, Çev. Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1995.
İnceleme Eserler
Açıkses, Erdal. Amerikalıların Harput’taki Misyonerlik Faaliyetleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2003.
Ahmad, Feroz. İttihatçılıktan Kemalizme, Çev. Fatmagül Berktay (Baltalı), 3. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1996.
Ahmad, Feroz. Jön Türkler ve Osmanlı’da Milletler Ermeniler, Rumlar, Arnavutlar, Yahudiler ve Araplar, Çev. Ayşen Gür, İstanbul Bilgi Üniveritesi Yayınları, İstanbul, 2017.
Ahmed Cevdet Paşa. 19. Yüzyılda Osmanlı Devlet Yönetimi-Tezâkir, Cilt: 3 (21-39), Haz. Seyit Ali Kahraman, Ed. Sahure Ergüzel, 1. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2019.
Ahmed Cevdet Paşa. 19. Yüzyılda Osmanlı Devlet Yönetimi-Tezâkir, Cilt: 4 (40), Haz. Seyit Ali Kahraman, Ed. Sahure Ergüzel, 1. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2019.
Akçora, Ergünöz. Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları 1896-1916, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1994.
Akdağ, Ömer. Ana Hatlarıyla Türk Yenileşme Tarihi, Palet Yayınları, Konya, 2011.
Akgündüz, Ahmed, Said Öztürk ve Recep Kara, Sorularla Ermeni Meselesi, Osmanlı Araştırmaları Vakfı (OSAV), İstanbul, 2008.
664
Akın, Kadir. Ermeni Devrimci Paramaz: Abdülhamid’den İttihat ve Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım, 2. Baskı, Dipnot Yayınları, Ankara, 2015.
Akter, Ahmet. Tehcir Öncesi Anadolu’dan Amerika’ya Ermeni Göçü (1834-1915), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007.
Alan, Gülbadi. Amerikan Board’ın Merzifon’daki Faaliyetleri ve Anadolu Koleji, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2008.
Alan, Gülbadi. Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerikan Protestan Okulları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015.
Anadol, Cemal. Tarih Boyunca Türk -Ermeni Meselesi Ermeni Dosyası, Bilge Karınca, İstanbul, 2007.
Anderson, Matthew Smith. The Great Powers And The Near East (1774-1923), Edward Arnold Publisher, London, 1970.
Arpee, Leon A. Century of Armenian Protestantism, The Armenian Missionary Association of Amerika, Newyork, 1946.
Arpee, Leon. The Armenian Awakening: A History of the Armenian Church 1820-1860, The University of Chicago Press, Chicago, 1909.
Arslan, Ali. Kadim Ermeni Papalığı Eçmiyazin Kilisesi’nde Stratejik Savaşlar, İdil Yayıncılık, İstanbul, 2013.
Artinian, Vartan. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Anayasası’nın Doğuşu, Çev. Zülâl Kılıç, Aras Yayınları, İstanbul, 2004.
Artuç, Nevzat. Cemal Paşa, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2008.
Ata, Ferudun. İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005.
Atamian, Sarkis. The Armenian Community: The Historical Development Of A Social And Ideological Conflict, New York, 1955.
Avagyan, Arsen ve Minassian, Gaidz F., Ermeniler ve İttihat ve Terakki İşbirliğinden Çatışmaya, Yay. Haz. Rober Koptaş, çev. Mutlucan Şahan, 3. Baskı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2013.
Aydın, M. Akif. Türk Hukuk Tarihi, 11. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 2013.
665
Aydın, Mithat. Bulgarlar ve Ermeniler Arasında Amerikan Misyonerleri, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2008.
Aytekin, Halil. Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000.
Ayverdi, Sâmiha. Türkiye’nin Ermeni Meselesi, 5. Baskı, İstanbul, 2007.
Azarya, Victor. The Armenian Qarter of Jerusalem, University of Califormia Press, Ltd. London, England 1984.
Banoğlu, Niyazi Ahmet. Ermeninin Ermeniye Zulmü, Gündüz Matbaacılık, Ankara, 1976.
Bardakjian, Kevork B. The Mekhitarist Contributions to Armenian Culture and Scholarship, Middle Eastern Department, Harvard College Library, 1976.
Basmacıyan, Krikor Hagop. Şark’ta Toplumsal ve Dinsel Hayat, Çev. Altuğ Yılmaz, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2005.
Başak, Tolga. İngiltere’nin Ermeni Politikası (1830-1923), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 46.
Bayur, Yusuf Hikmet. Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: I, Kısım: I, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1991.
Bayur, Yusuf Hikmet. Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991.
Bazdik, Stephen K. Mehkitarist Congregation in Vienna a Historical Survey, Mekhitarist Press in Vienna, Viyana, 1991.
Bebiroğlu, Murat. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Nizamnameleri, Ed. Cahit Külekçi, Akademi Matbaası, İstanbul, 2008.
Bebiroğlu, Murat. Tanzimat’tan Meşrutiyet’e Ermeni Nizamnameleri, Ohan Matbaacılık, İstanbul, 2003.
Bektaş, Hamza. Ermeni Soykırım İddiaları ve Gerçekler, Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa, 2001.
Beydilli, Kemal. II. Mahmud Devrinde Katolik Ermeni Cemaati ve Kilisesi’nin Tanınması (1830), Harvard Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyeti Bölümü, Şinasi Tekin Yayını, 1995.
666
Bilgi, Nejdet. Yozgat Ermeni Tehciri Davası, Kitabevi, İstanbul, 2006.
Birinci, Ali. Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1990; Mevhibe Savaş, Şark Meselesi, Yiğitoğlu Matbaa, Kahramanmaraş, 2005.
Bournoutian, George A. Ermeni Tarihi-Ermeni Halkının Tarihine Kısa Bir Bakış, Çev. Ender Abadoğlu ve Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2016.
Bozan, Oktay. Diyarbakır Vilayetinde Ermeniler ve Ermeni Olayları (1878-1920), Çizgi Kitabevi, Konya, 2013.
Bozkurt, Gülnihâl. Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasî Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1996.
Bozkurt, Gülnihal. Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne Resepsiyon Süreci (1839-1939), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1996.
Cırık, Bülent. Üç Devirde Bir Kürt Aşireti Reisi Hacı Musa Bey, Değişim Yayınları, İstanbul, 2016.
Çalık, Ramazan. Alman Kaynaklarına Göre II. Abdülhamid Döneminde Ermeni Olayları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000.
Çam, Mehmet Mert. Bir Asırlık Kan Davası (1915-2015) Tehcir ve Propaganda, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2015.
Çarkçıyan, Y. Gamidas. Türk Devleti Hizmetindeki Ermeniler, Köprü Kitap, İstanbul, 2016.
Çelebyan, Antranik. Antranik Paşa, Çev. Mariam Arpi ve Nairi Arek, Peri Yayınları, İstanbul, 2003.
Çelik, Hüseyin. Görenlerin Gözüyle Van'da Ermeni Mezalimi, Van, 1996.
Çetin, Osman. Sicillere Göre Bursa’da İhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları (1472-1909), Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı, Ankara, 1999.
Çolak, İsmail. Kosova, Ortadoğu, Kürt ve Ermeni Meselelerinin Penceresinden Yeni Dünya Düzeni’nde Osmanlı’yı Aramak, Kırkambar Kitaplığı, İstanbul, 2000.
667
Dabağyan, Levon Panos. Emperyalistler Kıskacında Ermeni Tehciri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007.
Dabağyan, Levon Panos. Geçmişten Günümüze Millet-i Sâdıka-ı Osmanlı Ermenileri, Yedirenk Yayıncılık, İstanbul, 2010.
Dabağyan, Levon Panos. Sultan Abdülhamit Han ve Ermeni Meselesi, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2001.
Dabağyan, Levon Panos. Türkiye Ermenileri Tarihi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003.
Dadyan, Saro. Osmanlı’da Ermeni Aristokrasisi, Everest Yayınları, İstanbul, 2011.
Dalyan, Murat Gökhan. XIX. Yüzyılda Gelenekten Batı Kültürüne Geçişte Ermeni Yaşamı, Öncü Kitap, Ankara, 2011.
Danişmend, İsmail Hami. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Cilt: 4, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1972.
Dasnabedian, Hratch. History of the ARF Dasnaktsution 1890-1924, OEMME Edizioni, Milan, 1990.
Davison, Roderic H. “Essays in Ottoman and Turkish History”, 1774-1923, The Impacts of the West, Birinci Baskı, University of Texas Press, Austin 1990.
Dédéyan, Gérard. Ermeni Halkını Tarihi, Çev. Şule Çiltaş, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2007.
Demirel, Muammer. Birinci Dünya Harbinde Erzurum ve Çevresinde Ermeni Hareketleri (1914-1918), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1996.
Demirel, Muammer. Ermeniler Hakkında İngiliz Belgeleri (1896-1918) (British Documents On Armenians), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002.
Engelhart, Eduard Phillippe. Türkiye ve Tanzimat: Devlet-i Osmaniye’nin Tarih-i Islahatı 1826’dan 1882’ye, Çev. Ali Reşad, Ed. Serkan Özburun, Kaknüs Yayınları, İstanbul 1999.
Erbaş, Ali. Hristiyanlık, İnsan Yayınları, İstanbul, 2004.
Erdoğan, Dilşen İnce. Amerikalı Misyonerlerin Faaliyetleri ve Van Ermeni İsyanı (1896), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, I. Baskı, İstanbul, 2008.
668
Erickson, Edward J. Ottomans and Armenians A Study Counterinsurgency, Palgrave Macmillan, New York, 2013.
Erim, Nihat. Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt: I, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1953.
Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri Meşrutiyetten Önce ve Sonra, Yay. Haz. Mehmet Kanar, Der Yayınları, İstanbul, 2001.
Ertaş, Kasım. Batılı Seyyahların Gözüyle 19. Yüzyılda Osmanlı Ermenileri ve Müslüman-Ermeni İlişkileri, Kitâbi Yayınları, İstanbul, 2019.
Eryılmaz, Bilal. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Teb’anın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul, 1990.
Eser, Feridun. Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Örgütlenmeleri ve Komitacılık Faaliyetleri, Yedigediz Gazetecilik&Matbaacılık, Kütahya, 2007.
Eser, Feridun. Sosyolojik Açıdan Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Örgütleri ve Faaliyetleri, Yason Yayınları, Ankara, 2015.
Eyicil, Ahmet. Osmanlı’nın Son Döneminde Maraş’ta Ermeni Siyasi Faaliyetleri, Gün Yayıncılık, Ankara, 1999.
Frazee, Charles A. Catholics and Sultans, Cambridge University Press, 1983.
Gazigiray, Alper A. Ermeni Terör Örgütlerinin Kaynakları, Gözen Matbaası, İstanbul, 1982.
Gordon, Leland James. American Relations with Turkey 1830-1930, An Economic Interpretation, Oxford University Press, Philadelphia, 1932.
Grabill, Joseph. Protestant Diplomacy and the Near East: Missionary Influence on American Policy 1810-1927, University of Minnesota Press, Minneapolis, 1971.
Granville, Edgar. Çarlık Rusyasının Türkiye’deki Oyunları, Çev. Orhan Arıman, Yayın Yayınları, Ankara, 1967.
Güllü, Ramazan Erhan. Antep Ermenileri (Sosyal-Siyasi ve Kültürel Hayatı), IQ Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2010.
Güllü, Ramazan Erhan. Ermeni Sorunu ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi (1878-1923), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2015.
669
Günay, Nejla. Maraş’ta Ermeniler ve Zeytun İsyanları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007.
Günay, Nejla. XX. Yüzyılda Maraş (Ermeniler, Türkler, Müslümanlar), Öncü Basımevi, Kahramanmaraş, 2012.
Gürün, Kamuran. Ermeni Dosyası, Bilgi Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul, 2012.
Hayreni, Hovsep. Yukarı Fırat Ermenileri 1915 ve Dersim, Belge Yayınları, İstanbul, 2015.
Hero, Andranik Armenian. Patriot Publishing, Republic of Armenia, Aegitas, 2016,https://play.google.com/books/reader?id=pL4kDAAAQBAJ&hl=en_US&pg=GBS.PT8, (12.03.2019).
Hocaoğlu, Mehmed. Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezâlimi ve Ermeniler, Anda Dağıtım, İstanbul, 1976.
Hulusi Köse, Kevork Kalloshyan, Elif Naime Arslanoğlu, Ermeni-Müslüman İlişkilerine Kronolojik Bir Bakış, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2015.
İlter, Erdal. “Ermeni Mes’elesi”nin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1915), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1995.
İlter, Erdal. Türkiye’de Sosyalist Ermeniler ve Silahlanma Faaliyetleri (1890-1923), Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995.
İnan, Uğur. Osmanlı Devleti’nde Almanların Protestan Misyonerlik Faaliyetleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015.
İrtem, Süleyman Kâni. Abdülhamid Devrinde Hafiyelik ve Sansür - Abdülhamid’e Verilen Jurnaller, Yay. Haz. Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 1999.
İrtem, Süleyman Kâni. Ermeni Meselesinin İçyüzü, Haz. Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 2004.
Karaca, Ali. Anadolu Islahatı ve Ahmet Şâkir Paşa (1838-1899), Eren Yayıncılık, İstanbul, 1993.
Karaca, Taha Niyazi. Ermeni Sorununun Gelişim Sürecinde Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2005.
Karacakaya, Recep. 1908-1923 Türk Kamuoyu ve Ermeni Kilisesi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005.
670
Karacakaya, Recep. Ermenilere Yönelik Ermeni Terörü, İdeal Kültür&Yayıncılık, İstanbul, 2016.
Karacakaya, Recep. Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi (1878-1923), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2001.
Karademir, Nihat. Korku ve Umut, II. Abdülhamid Dönemi Kürt-Ermeni İlişkileri, Çıra Yayınları, İstanbul, 2015.
Karakoç, Ercan. Geçmişten Günümüze Ermeni Komiteleri ve Terörü, IQ Kültür Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2009.
Karayumak, Ömer. Ermeniler Ermeni İsyanları-Ermeni Katliamları, Vadi Yayınları, Ankara, 2007.
Karinyan, A. B. Ermeni Milliyetçi Akımları, Çev. Arif Acaloğlu, 3. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007
Kayaoğlu, Taceddin. Osmanlı Hariciyesinde Gayr-i Müslimler (1852-1925), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2013.
Kaymak, Özgür. İstanbul’da Az(ınlık) Olmak: Gündelik Hayatta Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Libra Kitap, İstanbul, 2017.
Kemali, Ali. Erzincan, Resimli Ay Matbaası, İstanbul, 1932.
Kenanoğlu, M. Macit. Osmanlı Millet Sistemi-Mit ve Gerçek, Klasik Yayınları, İstanbul, 2007.
Kılıç, Davut. Osmanlı Ermenileri Arasında Dinî ve Siyasi Mücadeleler, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2012.
Kılıç, Davut. Osmanlı Ermenileri Üzerine Araştırmalar, Manas Yayıncılık, Elazığ, 2007.
Kılıç, Davut. Tarihten Günümüze İstanbul Ermeni Patrikhanesi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2008.
Kılıç, Selami. Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşiv Belgeleriyle Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı-Ermeni İhtilafı ve Sonuçları, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2017.
Kılıç, Selami. Türk Alman Arşiv Belgeleriyle Ermeni Sorunu ve Almanya, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2015.
671
Kieser, Hans-Lukas. “Bir Misyoner Hastanesinin Çevresindeki Küçük Dünya: Urfa, 1897-1922, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak, İstanbul, 2000
Kieser, Hans-Lukas. Iskalanmış Barış: Doğu Vilayetleri’nde Misyonerlik, Etnik Kimlik ve Devlet 1839-1938, Çev. Atilla Dirim, 1. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.
Kocabaşoğlu, Uygur. Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları, Arba Yayınevi, İstanbul, 1989.
Koçaş, M. Sadi. Tarihte Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri, 4. Baskı, Kastaş A. Ş. Yayınları, İstanbul, 1990.
Kolbaşı, Ahmet. Merzifon, Yozgat ve Kayseri Ermeni Olayları (1892-1893), Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri, 2005.
Kuran, Ahmet Bedevi. İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, Tan Matbaası, İstanbul, 1945.
Kuran, Ahmet Bedevi. Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Kutlu, Sacit. Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007.
Kuzucu, Kemalettin. Ermeni Meselesi Hakkında Sivas ile Bâbıâli Arasındaki Yazışmalar, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008.
Küçük, Abdurrahman. Ermeni Kilisesi ve Türkler, 2. Baskı, Andaç Yayınları, Ankara, 2003.
Küçük, Cevdet. Osmanlı Dipomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı (1878-1897), İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1984.
Külekçi, Cahit. Sosyo-Kültürel Açıdan Ermeniler ve Türkler [İstanbul Ermenileri], Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2010.
Kümbül, Bengi. Tercüman-ı Hakikat Gazetesine Göre Osmanlı Ermenileri (1914-1918), Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya, 2006.
Lee, Ki Young. Ermeni Sorunu’nun Doğuşu, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998.
672
Lewy, Guenter. 1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu?, Çev. Ceren Elitez, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011.
Mahmud Celaleddin Paşa, Mir’ât-ı Hakîkat, Haz. İsmet Miroğlu, Cilt: I-II-III, Berekât Yayınevi, İstanbul, 1983
Maleville, Georges De. 1915 Osmanlı-Rus Ermeni Trajedisi, Çev. Nejdet Bakkaloğu, 2. Baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2003.
Malkoç, M. Numan. Türkiye’de Protestanlık ve Protestan Kiliseleri, Yalın Yayıncılık, İstanbul, 2011.
Mattei, Jean-Louis. Belgelerle Büyük Ermenistan Peşinde Ermeni Komiteleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2008.
Mayewski, General. Les Massacres D’Armenie, I’Imprimerie Militaire, Petersburg, 1916.
McCarthy, Justin. Van’da Ermeni İsyanı, Tarih ve Kuram, İstanbul, 2015.
Mehdiyev, Gaffar Çakmaklı. Ermeni Düşünce Sistemi ve İdeolojileri, Ekim Yayıncılık, İstanbul, 2015.
Metin, Halil. Türkiye’nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1992.
Mildanoğlu, Zakarya. Ermenice Süreli Yayınlar 1794-2000, Yay. Haz. Ararat Şekeryan ve Nıvart Taşçı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2014.
Minassian, Anaide Ter. Ermeni Devrimci Hareketi’nde Milliyetçilik ve Sosyalizm (1887-1912), Çev. Mete Tunçay, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
Morton, Daniel O. Memoir of Levy Parsons: First Missionary to Palestine from the United States, 2. Baskı, Hartford, Conn: Cookie & Co and Packard & Butler, 1830.
Mutlu, Cengiz. Osmanlı’da Bir Hariciye Nazırı Gabriel Noradunkyan Efendi, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2015.
Nalbandian, Louise. The Armenian Revolutionary Movement, University of California Press, Berkeley, 1963.
Narsoumian, Hagop L. İstanbul’un Ermeni Amiralar Sınıfı, Çev. Solina Silahlı, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2013.
673
Nassibian, Akaby. Britain and the Armenian Question 1915-1923, St. Martin’s Press, New York, 1984.
Niyazi Ahmet Banoğlu, Ermeni’nin Ermeni’ye Zulmü, Gündüz Matbaacılık, Ankara, 1976.
Norman, Yüzbaşı Charles Boswell. Ermenilerin Maskesi Düşüyor, Yay. Haz. Yavuz Ercan, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1993.
Okumuş, Ejder. Türkiye'nin Laikleşme Serüveninde Tanzimat, 4. Baskı, İnsan Yayınları, İstanbul, 2018.
Öke, Mim Kemal. Ermeni Sorunu 1914-1923, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991.
Önal, Sami. Sadettin Paşa’nın Anıları Ermeni-Kürt Olayları (Van, 1896), I. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003.
Özger, Yunus. 1895 Bayburt Ermeni Ayaklanmaları, 1. Baskı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007.
Özşavlı, Halil. Urfa Ermenileri (Sosyal-Siyasi ve Kültürel Hayat), Gazi Kitabevi, Ankara, 2013.
Pamukciyan, Kevork. Biyografileriyle Ermeniler Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar-IV, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2003.
Papazian, K. S. Patriotism Perverted, Baikar Press, Boston, 1934.
Perinçek, Mehmet. Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni (Taşnaklardan ASALA’ya Yeni Belgelerle), Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.
Petrosyan, Yuriy Aşatoviç. Sovyet Gözüyle Jöntürkler, Çev. Mazlum Beyhan ve Ayşe Hacıhasanoğlu, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1974.
Polat, Nâzım H. Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991.
Qasımlı, Musa. Ermeni Sorunu ve Büyük Devletler (1724-1920), Astana Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2017.
Sakarya, İhsan. Belgelerle Ermeni Sorunu, İkinci Baskı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1984.
674
Salt, Jeremy. Emperyalizm, Evanjelizm ve Osmanlı Ermenileri 1878-1896, Çev. Kadriye Göksel, Birinci Basım, T&K Yayınları, İstanbul, 2015.
Sanjian, Avedis K. The Armenian Communities in Syria under Ottoman Dominion, Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1965.
Saral, Ahmet. Ermeni Meselesi, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı, Ankara, 1970.
Selvi, Haluk. Millet-i Sadıkada İsyan-Ermeni Komitacıların Gizli Mektupları (1878-1923), Timaş Yayınları, İstanbul, 2011.
Sertçelik, Seyit. Rus ve Ermeni Kaynakları Işığında Ermeni Sorununun Ortaya Çıkış Süreci (1678-1914), TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 2009.
Seyfeli, Canan. Ermeni Kilise Merkezi Ecmiatzin, Çizgi Kitabevi, Konya, 2015.
Seyfeli, Canan. İstanbul Ermeni Patrikliği, 2. Baskı, Aziz Andaç Yayınları, Ankara, 2005.
Sonyel, Salahi R. İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana’da Vuku Bulan Türk-Ermeni Olayları (Temmuz 1908-Aralık 1909), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014.
Sonyel, Salâhi R. Osmanlı Devleti’nin Yıkılmasında Azınlıkların Rolü, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014.
Sonyel, Salahi Ramsdam. The Ottoman Armenians, Victims Of Great Power Diplomacy, K. Rustem&Brother, London, 1987.
Soykan, T. Tankut. Osmanlı İmparatorluğu'nda Gayrimüslimler, Ütopya Kitabevi, İstanbul, 1999.
Soysü, Hâle. Kavimler Kapısı 1-Lazlar, Yahudiler, Sudanlılar, Asurlar, Ermeniler, Hemşinliler, Çeçen-İnguşlar, Pomaklar, Gagauzlar, Karamanlılar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1992.
Süslü, Azmi. Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü Yayın No: 5, Ankara, 1990.
Şahin, Gürsoy. Osmanlı Devleti’nde Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, Gökkubbe Yayınevi, İstanbul, 2018.
Şahin, Gürsoy. Osmanlı Devleti’nde Katolik Ermeniler Sivaslı Mihitar ve Mihitaristler, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008.
675
Şahin, Recep. Tarih Boyunca Türk İdarelerinin Ermeni Politikaları, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1988.
Şaşmaz, Musa. İngiliz Konsolosları ve Ermenilerin Katliamı İddiaları (1878-1914), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2013.
Şaşmaz, Musa. Kürt Musa Bey Olayı (1883-1890), Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2004.
Şimşir, Bilal. Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2005.
Talay, Aydın. Yıkılan Bir Şehrin Anatomisi, Van Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayın No: 2, Van, 1996.
Taşçıoğlu, Ömer Lütfi. Türk-Ermeni İlişkilerinde Tarihi, Siyasi ve Hukuki Gerçekler, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2015.
Tcholakian, Hovhannes J. L’eglise Armenienne Catholique En Turquie, Ohan Matbaası, İstanbul, 1998.
Toynbee, James Bryce-Arnold. Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yönelik Muamele, 1915-1916, Cilt: I, Çev. Ahmet Güner, Birinci Baskı, Pencere Yayınları, İstanbul, 2005.
Tracy, Joseph. History of the American Board of Commissioners for Foreign Missions: Compiled Chiefly from the Published and Unpublished Documents of the Board, 2. Baskı, M. W. Dodd, Brick Church Chapel, New York, 1842.
Tuğlacı, Pars. Tarih Boyunca Batı Ermenileri (1891-1922), Cilt: III, Pars Yayın ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, 2004.
Tuğlacı, Pars. Tarih Boyunca Batı Ermenileri, Pars Yayınları, Cilt: II, İstanbul, 2004.
Tunaya, Tarık Zafer. Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt: I, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1988.
Türkan, Ahmet. Ermenilerin ve Doğu Hristiyanlarının Sorunları Çerçevesinde Osmanlı Papalık İlişkileri, Kitabevi Yayıncılık, İstanbul, 2012.
Türkiye’de Ermeni Meselesi (Rus Genelkurmay Başkanlığı Belgeleri), haz. Mihail Bashanov, Çev. İlyas Kemaloğlu, Türk Tarihi Kurumu Yayınları, Ankara, 2013.
Türkler - Ermeniler ve Avrupa, Haz. Bayram Kodaman, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015.
676
Ural, Gültekin. Ermeni Dosyası, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998.
Uras, Esat. Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul 1976.
Uslu, Ateş ve Aytekin, E. Atilla. “Burjuva Devriminin ve Savaşın Belirsiz Sınırlarında”, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat, Yay. Haz. Gökhan Atılgan, Cenk Saraçoğlu, Ateş Uslu, Birinci Baskı, İstanbul, 2015.
Vartooguian, Armayis P. Armenia’s Ordeal, A Sketch of the Main Features of the History of Armenia; and an Inside Account of the Work of American Missionaries among Armenians, and its Ruinous Effect, New York, 1896.
Walker, Christopher J. Armenia The Survival of a Nation, Croom Helm, London, 1980.
Yaman, Arsen. Ermeni Etıbba Cemiyeti (1912-1922) Osmanlı’da Tıptan Siyasete Bir Kurum, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2014.
Yavuz, Fikrettin. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Terörü 1896 Osmanlı Bankası Baskını, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015.
Yıldırım, Bülent. Bulgaristan’daki Ermeni Komitelerinin Osmanlı Devleti Aleyhindeki Faaliyetleri (1890-1918), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014.
Yıldız, Özgür. Amerikan Protestan Misyonerlerinin Bursa’da Teşkilatlanmaları ve Faaliyetleri (1834-1928), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2016.
Yılmaz, Durmuş. Fransanın Ermenileri Katolikleştirme Siyaseti, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya, 2001.
Yücel, İdris. Anadolu’da Amerikan Misyonerliği ve Misyon Hastaneleri (1880-1934), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2017.
Makaleler
“Arpiar Arpiarian (1852-1908)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, pp. 452-459.
677
“Grigor Artzruni (1845-92)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, pp. 420-427.
“Narpey (Narbey) (Khoren Galfayan) (1832-92)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, (Narpey), pp. 336-340.
“Yeghishé Durian (1860-1930)”, The Heritage of Armenian Literature: From the Eighteenth Century to Modern Times, Ed. Agop Jack Hacikyan (Coordinating Editor) and Gabriel Basmaciyan-Edward S. Franchuk-Nourhan Ouzonian, Volume: III, Wayne State University Press, Detroit-Michigan, 2005, pp. 500-505.
Açıkel, Ali. “Şer’iyye Sicillerine Göre Tokat’ta İhtida Hareketleri (1772-1897)”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 24, Erzurum, 2004, ss. 171-193.
Adıbelli, Ramazan. “XIX. Asırda Ermeni Cemaatinde Görülen Dinî Farklılaşma Süreci ve Kayseri’deki Yansımaları”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: IV, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Yay. Haz. Metin Hülagü vd., Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, ss. 9-24.
Adıyeke, Nuri. “Osmanlı Millet Sistemine Dair Tartışmalar ve Siyasal Bir Uzlaşım Modeli Olarak Osmanlı Millet Sistemi”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı I, Sayı: 60, Ankara, 2014, ss. 345-357.
Ağaoğlu, Sami. “Van Şehir Dokusu ve Tarihi Eserlerinin Tahrip Edilmesinde Ermenilerin Rolü”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Esnstitüsü Dergisi, Sayı: 35, Erzurum, 2007, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/33151, (06.06.2019), ss. 311-339.
Ahmad, Feroz. “İkinci Meşrutiyet Döneminde Jön Türk-Ermeni İlişkileri (1908-1914)”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: II, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, ss. 161-188.
678
Ahmad, Feroz. “Unionist Relations with the Greek, Armenian and Jewish Communities of the Ottoman Empire (1908-1914), Christians and Jews in the Ottoman Empire, Volume: I, (Ed. by Benjamin Braude, Bernard Lewis), Holmes & Meier Publishers, London 1986, pp. 287-324.
Ahmed Rüstem Bey, “Türk-Ermeni Meselesi ile İlgili Belgeler, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 55, İstanbul, 2001, ss. 74-82.
Akalın, Haldun. “Yunan-Roma Uygarlığında İnsan-Tanrılara Tapınma Töreni Olarak: Kilise Ekmek-Şarap Ayini”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 41, Erzurum, 2014, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/31200, (03.026.2018), ss. 129-160.
Akcan, Erol. “Aydın Vilayeti Müdafaa-i Milliye Cemiyeti ve Bazı Faaliyetleri”, Atatürk Yolu, Sayı: 54, Ankara, 2013, ss. 1-38.
Akça, Bayram. “Antep (Ayntab) Protestan Okulu ve Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4 Sayı: 14-15, Ankara, 2004, ss. 42-49.
Akça, Bayram. “Antep (Ayntab) Protestan Okulu ve Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4 Sayı: 14-15, Ankara, 2004, s. 42-49.
Akçora, Ergünöz. "Harputta XX. Yüzyıl Başlarına Kadar Türkler ile Ermeni Toplumunun Sosyo-Ekonomik Durumu ve Ermeni İsyanları", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 58, İstanbul, 1989, ss. 183-203.
Akçora, Ergünöz. "Yaşayanların Diliyle Van ve Çevresindeki Ermeni Mezalimi", Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu, Van, 1990, ss. 147-169.
Akçora, Ergünöz. “Fırat Havzası’nda Ermeni Propagandası”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 49, Ağustos 1897, İstanbul, 1987, ss. 127-150.
Akgün, Seçil. “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesinde Rolü”, Türk Kültürü Dergisi, Cilt: XXVII, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/45/791/10147.pdf, (25.10.2019), ss. 1-12.
Akgündüz, Said Nuri. "Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Hukukunun Kaynakları, AİBU İlahiyat Fakültesi Dergisi, Güz 2016, Cilt: 4 Sayı: 8, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/269178, (16.06.2019) ss. 1-16.
679
Akman, Mehmet. “Osmanlı Ceza Hukuku Çalışmaları Üzerine Bir İcmal”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005, https://dergipark.org.tr/download/article-file/652365, (22.06.2019), ss. 489-512.
Akter, Ahmet. “Ermenilerin “Amerika”sı Worcester”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı: 29, Ankara, 2008, ss. 65-86.
Alkan, Mehmet Ö. “Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın İlk Programı ve Nizamnamesi”, Toplumsal Tarih, Sayı: 1, Şubat 1994, ss.49-55.
Alkan, Necmettin. “Ermeni Teröristlerin Osmanlı Başşehri İstanbul’daki Saldırıları ve 1896 Osmanlı Bankası Baskını (ABD’daki 11 Eylül Saldırılarıya Bir Mukayese), Türk Yurdu, Cilt: 26 Sayı: 225, Ankara, 2006, ss. 73-81.
Altıntaş, Ahmet. “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışında Fransa’nın Rolü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: VII Sayı: 1, Afyonkarahisar, 2005, ss. 21-76.
Altıntaş, Zeynep. “1890 Yılına Kadar Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışında İngiltere’nin Rolü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Ermeni Özel Sayısı, Cilt: VII, Sayı:1, Afyonkarahisar, 2005, ss. 150-183.
Arslan, Ali. “II. Meşrutiyet Öncesinde Osmanlı-Eçmiyazin Katogigosluğu İlişkileri”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss. 349-359.
Aslan, Halide. “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönemlerinde Mühtedi Çocuk Manzaraları”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 14/1, Elazığ, 2009, http://isamveri.org/pdfdrg/D02364/2009_1/2009_1_ASLANH.pdf, (17.12.2019), ss. 119-142.
Aslan, Taner. “Ermeni Patriği Arsevik Nerses II. Varjabedyan’ın Fransız Büyükelçisine Sunduğu Rapor”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 57, Ankara, 2017, ss. 59-100.
Aslan, Taner. “Hamid Paşa’nın Van Valiliği Sırasında Ermeni Meselesi (1883-1887)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 66, Ankara, 2020, ss. 73-110.
680
Atam, Şenay. “Ermeni Ayrılıkçı Militanların Ermeni Halka Yönelik Saldırıları: Antepli Boyacıyan Ailesi Örneği”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 64, Ankara, 2019, ss. 61-81.
Ataöv, Türkkaya. “İki Olağanüstü Ermeni Kaynağı - Papazian ve Katchaznouni”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, ss. 293-296.
Atar, Zafer. “Alman Kaynaklarına Göre Van’daki Ermeni Olayları (1915)”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı III, Sayı: 62, Ankara, 2014, ss. 2196-2204.
Aydın, Mahir. “Devlete Başkaldırı Panaroması: 1893 Ermeni Ayaklanması”, 19-20. Yüzyıllarda Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu Kaynaşma-Kırgınlık-Ayrılık-Yeni Arayışlar 5-7 Ocak 2015, Cilt: I, İstanbul, 2015, ss. 570-587.
Aydın, Mithat. “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri ve Bunun Osmanlı-Amerikan İlişkilerine Etkileri, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 19, Ankara, 2006, ss. 79-122.
Aydoğan, Erdal. “Paramiliter Bir Kuruluş Olan Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti’nin Kuruluşu ve I. Dünya Savaşı’nda Bazı Çalışmaları”, Atatürk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 3 (Ocak 2003), ss. 67-75.
Aydoğan, Erdal. “Sosyal Demokrat Hınçakyan Cemiyeti ve Nizamnamesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt 3-4, Sayı 12-13, Ankara 2003-2004, ss. 33-48.
Aykun, İbrahim “Ermeni Olaylarında Tokat”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, ss. 369-410.
Aykun, İbrahim. “1897 Tokat Ermeni Olayları”, Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Bildiriler, Cilt: I, Yay. Haz. Ali Açıkel ve diğerleri, Tokat, 2015, ss. 261-270.
Aykun, İbrahim. “Ermeni Olaylarında Tokat”, Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu 14-15 Mayıs 2015, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Ed. Cihat Taşkesenlioğlu&Yıldıray Yıldırım, Bayburt Üniversitesi Yayınları, Bayburt, 2016, ss. 57-72.
681
Aykun, İbrahim. “Tokat’taki Ermeni Hınçak Cemiyeti ve Faaliyetleri (1893-1894), Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss. 503-516.
Aytaç, Ömer. “Türk Sosyolojisinde Bir Öncü İsim: Prens Sabahattin”, Çekmece İZÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 12 (Bahar-Güz2018), ss. 75-120.
Babacan, Hasan. “Ermeni Tehciri Hakkında Bir Değerlendirme”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, ss. 406-419.
Babacan, Hasan. “Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Nobel Yayın ve Dağıtım, Ankara, 2003, ss. 297-307.
Bağçeci, Yahya. “Osmanlı Devleti’nde Gregoryen Ermenilerle Protestan Ermeniler Arasındaki İlişkiler”, Turkish Studies, Vol: 3, Fall 2008, http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.527, (20.03.2018), ss. 707-732.
Bağçeci, Yahya. “Osmanlı Belgelerine Göre Napolyon Bonapart’ın İmparator Unvanının Osmanlı Devleti Tarafından Tanınması Meselesi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 29, https://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi29pdf/bagceci_yahya.pdf, (07.11.2020), ss. 70-83.
Bardakjian, Kevork B. “The Rise of the Armenian Patriarchate of Constantinople”, Christians and Jews in the Ottoman Empire, Ed. by Benjamin Braude, Bernard Lewis, Volume: I, Holmes & Meier Publishers, London, 1982, pp. 89-100.
Barlas, Uğurol. “Osmanlı Döneminde Gaziantep’te Kurulan İlk Tıp Fakültesi”, I. Türk Tıp Tarihi Kongresi, İstanbul, 17-19 Şubat 1988, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1992, ss. 127-136.
Başak, Tolga. “İngiliz Propagandası’nın Ermeni Sorununa Etkileri”, Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu 14-15 Mayıs 2015, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Ed. Cihat Taşkesenlioğlu&Yıldıray Yıldırım, Bayburt Üniversitesi Yayınları, Bayburt, 2016, ss. 135-168.
682
Berber, Ferhat. “Osmanlı Ermenisi Bir Ailenin Serencamı: Balyozzadeler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 30, Sayı: 2, İzmir, 2015, s. 429-442.
Beyoğlu, Süleyman, “Ermeni Tehciri ve İhtida”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, İ. Ü. Atatürk İkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Dergisi, Sayı: 6, İstanbul, 2012, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/9903, (12.12.2019), ss. 1-18.
Beyoğlu, Süleyman. “Sivas’ta Ermeni Faaliyetleri”, II. Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu 21-22 Haziran 2007, Bildiriler Kitabı, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü, Erzurum, 2009, ss. 191-124.
Bilgiç, Veysel K. “Osmanlı Devleti’nde Azınlıklar”, Dünden Bugüne Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal, Mustafa Çufalı, Nobel Yay., Ankara 2003, ss. 77-90.
Birecikli, İhsan Burak. “Anadolu’da Bir Amerikalı Misyoner: Frederick Davis Greene ve Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı 55, Ankara 2016, ss. 137-174.
Birol, Nurettin. “1890-1900 Ermeni Ayaklanmalarının Erzincan’a Yansımaları ve İlk Ermeni İsyanları”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, Erzincan, 2017, ss. 21-34.
Bostancı, Mustafa. “Ermeni Meselesinde Şarki Anadolu Islahatının Yeri ve Ali Kemal’in Islahata Dair Görüşleri”, Hacettepe Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi (CTAD), Yıl: 12, Sayı: 23, Ankara, 2016, ss. 113-136.
Bozan, Oktay. “Ermeni Meselesi bağlamında Diyarbakır Süryanileri ve Turabbin İsyanları”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 25, Sayı: 2, Elazığ, 2015, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/157429, (19.11.2019), ss. 193-213.
Bozkurt, Gülnihal. "Türk Hukuk Tarihinde Azınlıklar", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 43, Sayı: 1, Ankara, 1993, ss. 49-59.
Bozkurt, Gülnihal. “İslam Hukukunda Zımmilerin Hukuki Statüleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1-4, İzmir, 1987, ss. 115-155.
683
Braude, Benjamin. “Foundation Myths of the Millet System”, Christians and Jews in the Ottoman Empire, Ed. by Benjamin Braude, Bernard Lewis, Volume: I, Holmes & Meier Publishers, London, 1982, pp. 69-88.
Cırık, Bülent. “Sözde Ermeni “Milli Kahramanları”nın Osmanlı Devleti’ndeki Terör Eylemlerine Etkileri”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı: 51, Eylül-Ekim 2015, Celalabat/Kırgızistan, http://www.acarindex.com/pdfs/11923, (4.10.2019), ss. 232-248.
Cöhce, Salim. “Osmanlı Ermeni Toplumunda Siyasallaşma Çabaları”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 2, Sayı: 8, Ankara, 2003, ss. 37-67.
Cumhur İskefiyeli, Zeynep. “Ermenilerin İlk Büyük Ayaklanması Erzurum Olayı (1890)”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 5, Sayı: 19, Ankara 2005, ss. 103-123.
Çabuk, Mustafa ve Semra Tombul. “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Muş’ta Ermeni İhtilacilerin Ermenilere Zulmü”, Asia Minor Studies Journal, Cilt: 7, Sayı: 1, 2019, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/633363, (07.11.2019), ss. 1-14.
Çağlar, Burhan. “1878-1879 Zeytun Ermeni İsyanları ve İngiliz Said Paşa’nın Aldığı Tedbirler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 45, Ankara, 2013, ss. 163-198.
Çakaloğlu, Cengiz. “Erzincan ve Çevresinde Ermeni Olayları (1890-1896)”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 13, Erzurum, 1999, ss. 299-304.
Çavdar, Necati. “Basîret Gazetesi’ne Göre Prusya-Fransa Savaşı (1870-1871)”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Uluslararası Türk Dünyası Basın Sempozyumu Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı:3, Aralık 2019, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/904230, (20.06.2020), ss. 1512-1532.
Çay, Abdulhaluk Mehmet. “Ermeni Meselesi Üzerine Bazı Notlar”, Yeni Türkiye, Cilt: 37, Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Ankara 2001, ss. 15-25.
Çay, Abdulhalûk. “Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Ermeni İhtilal Örgütleri”, Sevk ve İskânın Yüzüncü Yılında-3, Ermeni Meselesi ve 1915 Olayları, Uluslararası Sempozyum Bildirileri 27-28 Nisan 2015, İstanbul, 2015, ss. 213-265.
Çelik, Hüseyin. “1915 Görgü Tanıklarınca Van ve Çevresindeki Ermeni Olayları”, Osmanlı’nın Son Döneminde Ermeniler, (Ed. Türkkaya Ataöv), Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 94, Ankara, 2002, ss.
684
Çerme, Vartanuş A. “Ermeni Katolik Kilisesi’nin Kurucularından, Mardinli Melkon Tazbazyan’ın Hayatı (1654-1716), Tarih ve Toplum, Cilt: 31, Sayı: 184, İstanbul, 1999, ss. 35-41.
Çıkrık, Bülent. “Birinci Dünya Savaşı’nda Balkanlarda Ermeni Seferberliği ve Ermeni Gönüllüleri”, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 3, Manisa, 2015, ss. 227-258.
Çiçek, Kemal. “Amerika’da Türk Ermeni Çatışması ve Harry The Turk Cinayeti”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 5-6 Sayı: 20-21, Ankara, 2006, ss. 65-86.
Çolak, Kamil. “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801)”, SAÜ Fen Edebiyat Dergisi, Sayı: II, Sakarya, 2008, ss. 141-183.
Çukurova, Bülent. “Antep’te Ermeni Ulusçuluğunun Doğuşunda Amerikalılar ve Kolejin Etkisi”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 40, Ankara 2007, ss. 615-623.
Dadyan, Saro. “Ermeni Cemaatinin Üç Asırlık Liderleri Amiralar ve Hasköy”, Osmanlı İstanbulu IV, IV. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 20-22 Mayıs 2016, Ed. Feridun M. Emecen, Ali Akyıldız, Emrah Safa Gürkan, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, 2016, ss. 259-275.
Dasnabedian, Hrach. “The ARF Record: The Balance of Ninety Years”, Armenian Review, Vol: 34, No: 2, Watertown, 1981, pp. 115-126.
Demir, Mustafa ve Galip Çağ, “Ermeni Meselesinin Elitleri ve Yetişme Süreçleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerlik, Cilt: 9, (Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri), Ankara, 2014, ss. 147-158.
Demirel, Muammer. “Ermeni Tehciri ve Alınan Tedbirler”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, ss. 385-405.
Demirel, Muammer. “Erzurum’da Ermeni İsyanları (1890-1895), Türkler, Cilt: 13, Ed. ed. Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 99-107.
Demirel, Muammer. “İngiliz Belgelerinde Türkiye Ermenilerine Yaklaşım (1860-1918), Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal ve Mustafa Çufalı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, ss. 241-252.
685
Demirel, Muammer. “Rusya’nın Ermeni Meselesine Etkisi”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal ve Mustafa Çufalı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, ss. 205-221.
Demiryürek, Mehmet. “Ermeni Olayları ve Kıbrıs (1888-1912), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 5-6, Sayı: 20-21, Kış 2005-İlkbahar 2006, Ankara, ss. 115-136.
Dervişoğlu, Fatih Mehmet. “ABCFM Misyonerleri Albert ve Emma Hubbard’ın 1873-1899 Sivas İzlenimleri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 2, II. Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (22-24 Mayıs 2008), Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, ss. 127-142.
Deveci Bozkuş, Yıldız. “Millî Mücadele Döneminde İstihbarat ve Casusluk Faaliyetlerinde Gayrimüslümler”, Kitapsever Bir Tarihçi Prof. Dr. Ali Birinci Armağanı, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Polis Akademisi Yayınları, Ankara, 2017, ss. 209-228.
Dikici, Ali. “Son Dönem Osmanlı Polis Teşkilatı’nda Görev Yapan Ermeni Polisler”, Türk-Ermeni İlişkilerinin Bölgesel Politikalara Etkisi (19. Yüzyıldan Günümüze) Uluslararası Sempozyumu, Bildiriler (12-14 Mayıs 2016), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Bitlis, 2016, ss. 109-141.
Dilek, Mehmet Sait. İngiliz ve Amerikan Misyonerlerinin Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışındaki Rolü (1810-1878), Ermeni Araştırmaları, Sayı: 43, Ankara, 2012, ss. 89-112.
Doğan, Ayhan. “Osmanlı Devleti’nde Alman Kültürel Yayılmacılığı: Maraş Örneği”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 2, Gaziantep, 2014, ss. 437-462.
Doğan, Orhan. “Ermeni Komiteleri Hınçak ve Taşnaksütyun (Rus Adalet Bakanı Y. Muravyev’in Ermeni Komitelerine İlişkin Raporu)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 20, Konya 2008, ss. 307-328.
Doğan, Orhan. “Zeytun (Süleymanlı) Ermenileri Tarafından Şehit Edilen Osmanlı Askerleri”, Gaziantep Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/223435, (07.03.2017), ss. 509-546.
686
Duran, Alev. “Berlin Konferansı ve Ermeni Meselesinin Bir Değerlendirmesi: Kâtip Minas Çeraz’ın Notları”, Prof. Dr. Abduhaluk Mehmet Çay 35. Yıl Armağan Kitabı, İksad Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 107-125.
Düşünmez, Döndü. Tanzimat Devrinde Kapı Kethüdalığı Müessesesi Hakkında Temel Bilgiler”, Selçuk Üniversitesi Türkiyet Araştırmaları Dergisi, Sayı: 28, Konya, 2010, https://psi424.cankaya.edu.tr/uploads/files/Dusunmez,%20Kapi%20Kethudaligi%20(2010).pdf, (18.03.2018), ss. 375-401.
Ekinci, İlhan. “XIX. Yüzyılın Sonlarında Ordu Kazasında Müslim-Gayrimüslim Nüfusu ve İlişkileri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Cilt: I, Sayı: I, Trabzon, 2006, ss. 55-87.
Eldem, Edhem. “Banka Vakası ve 1896 İstanbul Katliamı,” in 1915: Siyaset, Tehcir, Soykırım, Ed. Fikret Adanır and Oktay Özel, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2015, ss. 113-146.
Eraslan, Cezmi. “II. Meşrutiyet’ten Tehcire Osmanlı Devleti’nin Ermenilere Yönelik Politikaları”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, I. Cilt, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss. 543-552.
Eraslan, Cezmi. “Ermeni Komiteleri, Propagandaları ve Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), Bildiriler, İstanbul, 2001, ss. 77-105.
Eraslan, Hülya. “Ermeni Basını ve Osmanlı Bankası Baskını (1896): Ceride-i Şarkiye ve İravunk Gazeteleri Arasındaki “Vazife-i Sadakat” ve “Vazife-i İhanet” Tartışması”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 58, Ankara, 2017, ss. 115-140.
Erdal, İbrahim. “Ermeni Komitecilerinin Ermeniler ve Diğer Gayrimüslimlere Yaptığı Baskı ve Saldırılar”, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, ss. 41-54.
Ergin, Vahdettin. “Ermeni Sorunu: Osmanlı Başkentinde Ermeni Terörü”, Popüler Tarih, Sayı: 12, İstanbul, 2001, ss. 34-38.
687
Ersan, Mehmet. “Ermenilerin Çukurova’ya Yerleşmesi”, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar, Yay. Haz. Erhan Afyoncu, Tarih ve Tabiat Vakfı (TATAV) Yayınları, Tarih Serisi:1, İstanbul, 2001, ss. 1-8.
Ertan, Temuçin F. “Ayastefanos’tan Lozan’a Siyasal Antlaşmalarda Ermeni Sorunu”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Sayı: 37, Ankara, 2001, ss.
Eryılmaz, Bilâl. “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Sorunu”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı, Cilt: II, Sayı: 38, Ankara, 2001, ss.
Esirgen, Seda Örsten. “Osmanlı Hukukunda Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 65 Sayı: 4, Ankara 2016, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/2150/22288.pdf, (26.06.2019), ss. 2305-2329.
Eyicil, Ahmet. “1878 Zeytun İsyanı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 10, Ankara, 1999, ss. 27-58.
Eyicil, Ahmet. “1895 Maraş ve Zeytun İsyanı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 11, Ankara, 2000, ss. 157-210.
Feigl, Erich. “Ermeni Milli Kilisesinin Zaferi ve Trajedisi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 1, Sayı: 2, Ankara, 2001, ss. 65-88.
Gayretli, Mehmet. "1858 Tarihli Ceza Kanununun Kaynağı Üzerindeki Tartışmalar ve Bu Kanuna Ait Bir Taslak Metninin Bir Kısmıyla İlgili Değerlendirmeler", www.e-akademi.org, No: 106, 2010, http://www.e-akademi.org/makaleler/mgayretli-2.pdf, (15.06.2019), ss. 1-15.
Gül, Mustafa. “1896 Van Ermeni İsyanları ve Sonrasındaki Gelişmeler”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Cilt: 8, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara, 1997, ss. 139-149.
Gül, Osman Kubilay ve Ülkü Yancı, “Amerika Birleşik Devletleri Sivas Konsolosu Milo Augustus Jewett’in Türk-Ermeni İlişkilerine Yönelik Yanlı Tutumu”, Journal of World of Turks/Zeitschrift für die Welt der Türken, Vol: 9 No: 3, 2017, http://zfwt.org/index.php/ZfWT/article/view/999/999, (06.03.2019), ss. 205-220.
Güler, Ali. “Ermenilerle İlgili 1916 ve 1918 Yıllarında Yapılan Hukukî Düzenlemeler”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 6, Ankara, 1995, ss. 91-137.
688
Güllü, Erdinç. “Mamuratülaziz Vilayetinde Ermeni İsyanları (1895), Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 2, 2018, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/503718, (02.03.2019), ss. 1349-1379.
Güllü, Ramazan Erhan. “{Ermeni Nâmı Taşımak Töhmet midir?}: 19. Yüzyıl İstanbulu’nda Yaşanan Ermeni Hadiseleri Sonrası İstanbul’u Korumak Amacıyla Alınan Önlemler ve Bu Önlemlere Karşı Tepkiler”, Osmanlı İstanbulu II (II. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri, 27-29 Mayıs 2014, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi), Ed. Feridun M. Emecen-Ali Akyıldız-Emrah Safa Gürkan, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2014, ss. 815-841.
Güllü, Ramazan Erhan. “1895-1896 Ermeni İsyanlarının Osmanlı Vilayet İdaresine Etkileri - Halep Örneği -“,Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 32, Güz 2012, Ankara, 2013, ss. 1-32.
Güllü, Ramazan Erhan. “İlk Ermeni Silahlı Hareketleri Karşısında Zabtiye Nâzırı Hüseyin Nâzım Paşa'nın Tavır ve Faaliyetleri”, Sevk ve İskânın Yüzüncü Yılında -2, Ermeni Meselesi ve 1915 Olayları, Ulusal Sempozyum Bildirileri, Ed. Dinara Duisebayeva, İstanbul, 2015, s. 45-58.
Güllü, Ramazan Erhan. “İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin Sevk ve İskân Kanunu’na Karşı Tutumu ve Faaliyetleri”, Yüzüncü Yılında Ermeni Meselesi “İddialar-Yalanlar-Gerçekler”, Ed. Hakan Boz, Aygan Yayıncılık, İstanbul, 2015, (Sevk ve İskân), ss. 202-224.
Güllü, Ramazan Erhan. “Zabtiye Nazırı Hüseyin Nâzım Paşa'ya Göre Ermeni Olaylarının Sebep ve Sonuçları (1890-1896)”, II. Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri ve Büyük Güçler Sempozyumu, (6-8 Mayıs 2015), Cilt: I, Ed. Tolga Başak ve Mevlüt Yüksel, Erzurum, 2016, s. 573-586. Güllü, Ramazan Erhan. “1895-1896 Ermeni İsyanlarında Batılı Devletlerin Osmanlı Devleti'ne Yönelik Tutumlarına Bir Örnek: Enis Paşa'nın Diyarbakır ve Halep Valiliklerine Karşı Tepkiler”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, ss.179-197.
Güllü, Ramazan Erhan. “İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 38, Ankara, 2015, ss. 31-53.
689
Güllü, Ramazan Erhan. “The Crises of Armenian Chuch In Russia (1903-1905) And Its Impact On Ottoman-Armenian Relations”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 2, Edirne, 2015, ss. 243-260.
Günay, Nejla. “Ermenilerin Kurdukları Cemiyetler ve Komitelerin Maraş ve Çevresindeki Faaliyetleri”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 163, Sayı:163 (Aralık 2012), https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/200460, (28.06.2019), ss. 21-44.
Günay, Nejla. “Kıbrıs’ın İngilizlerin İdaresine Bırakılması ve Bunun Anadolu’da Çıkan Ermeni Olaylarına Etkisi”, Akademik Bakış, Cilt: I, Sayı: I, Ankara, 2007, s. 115-126.
Güneç Yağcı, Zübeyde. “Tanzimat’ın İlanından Sonra Ermenilerin İhtidası ve İrtidadı Tartışması”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı I, Sayı: 60, Ankara, 2014, ss. 670-681.
Güven, Melek Sarı. “Ermenilerin Tarihi Olaylara Yaklaşımındaki Nesnelliğin Sorgulanması: “Kahraman” Andranik Ozanyan Örneği”, Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan: Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, Bartın ve Yöresi Tarih-Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAYTAM), Bartın, 2017, s. 72-82, https://doi.org/10.30804/cesmicihan.359161, (06.04.2019), ss. 72-82.
Hagopian, S. “The Armenian Community of Providence, Rhode Island, up to 1937”, The Armenian Review, Vol: 35, No: 4, Watertown, 1982, pp. 339-362.
Halıcı, Şaduman. “Osmanlı Basınına Yansıyan Şekliyle 1914 Meclis-i Mebusan Seçimlerinde Ermeniler”, Tarih Dergisi, Sayı: 62 (2015/2), İstanbul, 2016, https://dergipark.org.tr/tr/pub/iutarih/issue/31581/346180, (03.07.2019), ss. 127-180.
Haluk Selvi, “II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Devleti’nin Ermeni Politikaları (1908-1914), Türk Yurdu, Sayı: 225, Ankara, 2006, s. 107-114.
Haydaroğlu, İlknur. “Ermeni Toplumunu Osmanlıdan Koparan, Ermeni ve Amerikan-Ermeni Okulları”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003,
https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/64066/10434.pdf?sequence=1&isAllowed=y, (04.01.2020), ss. 467-473.
690
Işıksal, Turgut. “Ermeni Faaliyetlerinin Bir Bölümü 1893 Merzifon Olayı Belgeleri”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Cilt: XIV, Sayı: 82-83-84 (1974b), Ankara, 1974, ss. 25-31.
Işıksal, Turgut. “Ermeni Faaliyetleriyle İlgili Araştırmalarda Osmanlı Belgelerinin Önemi ve 1893 Merzifon Olayı”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Cilt: XIV, Sayı: 79-80-81 (1974a), Ankara, 1974, ss. 47-52.
İlter, Erdal. “Ramgavar Partisi Tarafından II. Meşrutiyet (1908) Meclis-i Mebûsan’ına Sunulan Beyânnâme ve Program”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 4, Ankara, 1993, ss. 157-556.
İlter, Erdal. “Taşnaksutyun”, Türk-Ermeni İhtilafı Makaleler, Ed. Hikmet Özdemir, TBMM Basımevi, Ankara, 2007, ss. 77-94.
İlter, Erdal. Taşnak Partisi’nin Ermeni İsyanları’ndaki Rolü (1892-1914), 21. Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış: Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu, Yay. Haz. Berna Türkdoğan, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2000, ss. 85-105.
İnce, Dilşen. “XIX. Yüzyılda Amerikan Okullarının Ermeni İsyanlarındaki Etkileri: Merzifon Anadolu Koleji Örneği”, Ermeni Araştırmaları II. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2007, ss. 463-474.
İnce, Fatma. “Rus Devlet Görevlilerinin Osmanlı Ermenilerini Kışkırtıcı Rolleri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 2, II. Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2008, Erciyes Üniversitesi Yayını, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, ss. 143-166.
İnce, Fatma. “Rus Devlet Görevlilerinin Osmanlı Ermenilerini Kışkırtıcı Rolleri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 2, II. Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2008, Erciyes Üniversitesi Yayını, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, ss. 143-166.
İpek, Nurdan. “Millet Sistemi İçinde Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: III, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, ss. 421-436.
691
İskefiyeli, Zeynep. “Bağımsız Ermenistan Yolunda Vazgeçilmez Bir Unsur Olarak Silahlanma”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, Kasım 2017, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/362031, (10.01.2020), ss. 92-118.
İskefiyeli, Zeynep. “Ermeni Milliyetçiliğinin Oluşumunda Kilise ve Din Adamları”, Sevk ve İskânın 100. Yılında Türk-Ermeni İlişkileri, Yay. Haz. Haluk Selvi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş. Yayınları, İstanbul, 2014, ss. 83-102.
İstanbul Araştırma Merkesi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (II)”, Belgelerle Türk Tarihi, Sayı: 45, Ankara, 2000, ss. 65-71.
İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (XI)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 54, İstanbul 2001, ss. 40-46.
İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (IV)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 17, Ankara, 2000, ss. 27-34.
İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (V)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 48, Ocak 2001, Ankara 2001, ss. 36-46.
İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (IX)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 52, İstanbul, 2001, ss. 72-76.
İstanbul Araştırma Merkezi (İSTAM), “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler ve Ermeni Sorunu (VI)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 49, Ankara, 2001, ss. 47-55.
İstanbul Araştırma Mezkezi (İSTAM), “Fransız Dış Politika Belgelerinde ‘Ermeni Sorunları Hakkında Yazışmalar’”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 59, İstanbul, 2001, ss. 77-82.
Justin McCarthy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran, Ömer Turan, “Development of the Revolution, 1897-1908”, The Armenian Rebellion at Van, (Ed. M. Hakan Yavuz), The Universtiy of Utah Press, Salt Lake City, 2006, pp. 78-129.
692
Kaan, Oğuz. “Türk Siyasi Tarihi’nde Jön Türk Kongreleri”, Econharran, Harran Üniversitesi, Cilt: 3 Sayı: 4, 2019, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/817828, (20.02.2020), ss. 1-19.
Kamil, İbrahim. “Osmanlı-Rus Savaşı’ndan Abdülhamid Suikastı’na Ermeni-Bulgar İşbirliği ve Terörü, (1877-1905)”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı II, Sayı:61, Ankara, 2014, ss. 1587-1617.
Kantarcı, Şenol. “Katolik Ermenilerin Anadolu’daki Faaliyetleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerlik, Cilt: 9, (Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri), Ankara, 2014, ss. 63-79.
Kantarcı, Şenol. “Tehcir’e giden Yolda Önemli Bir Olay: 1915 Van İsyanı”, Türk Yurdu, Cilt: 26 Sayı: 225, Ankara 2006, ss. 115-125.
Kantarcı, Şenol. “Van’da Ermeni İsyanları (1896-1915), Ermeni Araştırmaları, Sayı: 5, Ankara, 2002, ss. 138-167.
Karaca, Niyazi Taha. “Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele Dönemlerinde Yozgat Ermenileri (1914-1920)”, Atatürk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 4, Erzurum, 2003, ss. 99-134.
Karaca, Taha Niyazi. “1893 Yozgat Ermeni Ayaklanmaları”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, ss. 317-352.
Karaca, Taha Niyazi. “19. Yüzyılda İngiltere’nin Ermeni Politikaları”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Yabancı Devletler, Cilt 10, Ed. Mehmet Metin Hülagü vd., Türk Tarih Kurumu, Ankara 2014, ss. 221-262.
Karaca, Taha Niyazi. “Meşveret Gazetesine Göre Ermeni Sorunu”, II. Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı (21-22 Haziran 2007), Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü, Erzurum, 2009, ss. 79-88.
Karaca, Taha Niyazi. “William Ewart Gladstone, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, ss. 9-40.
693
Karaca, Taha Niyazi. “Yozgat’ta Ermeni Ayaklanmaları: İkinci Yozgat Ayaklanması (12 Aralık 1893), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4 Sayı: 14-15, Ankara, 2004, ss. 50-74.
Karaca, Taha Niyazi. “Yozgat’ta Ermeni Ayaklanmaları: Birinci Yozgat Ayaklanması (6 Ocak 1893)”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3-4 Sayı 12-13, Ankara, 2004, ss. 93-120.
Karacakaya, Recep. “Amerika Birleşik Devletleri ve Ermeni Meselesi”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, Cilt: 46, İstanbul, 2007, (Amerika Birleşik Devletleri), ss. 85-105.
Karacakaya, Recep. “Anadolu Vilayetlerinde Ermeni Komiteciler Tarafından Öldürülen Ermeniler”, Geçmişten GünümüzeTürk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu: Tebliğler (14-15 Mayıs 2015), Ed. Cihat Taşkesenlioğlu ve Yıldıray Yıldırım, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Bayburt, 2016, ss. 91-98.
Karacakaya, Recep. “Belgelerle Türk-Fransız-Ermeni İlişkilerine Genel Bir Bakış (1878-1914)”, Osmanlı Araştırmaları, Cilt: 24, 29 Mayıs Üniversitesi, İstanbul, 2004, ss. 181-212.
Karacakaya, Recep. “İngiltere’de Ermeni Propagandası ve Osmanlı Devleti’nin Buna Karşı Aldığı Önlemler (1878-1900), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3, Sayı: 11, Ankara, 2003, ss. 47-59.
Karacakaya, Recep. “İstanbul Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan ve Siyasi Faaliyetleri”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: I, Yay. Haz. Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss. 379-394.
Karacakaya, Recep. “İstanbul Ermeni Patrikleri ve Siyasî Faaliyetleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerler, Cilt: 9, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2014, s. 81-104.
Karacakaya, Recep. “Meclis-i Mebusan Seçimleri ve Ermeniler (1908-1914)”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, Yıl: 2/2003 Sayı: 4, İstanbul 2003, ss. 127-142.
694
Karaçavuş, Ahmet. XIX. Yüzyıl Trabzon’unda Gayrimüslimler, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, ss. 185-240.
Karakaş, Nuri. “Amerikan Misyonerlerin Anadolu’daki Faaliyetleri ve Gerçekler”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Nüfusu ve Kilisesi Misyonerlik, Cilt: 8, Ed. Mehmet Metin Hülagü vd., Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss. 127-144.
Karakoç, Ercan. “Ermeni Asıllı Osmanlı Nazırlarından Gabriyel Noradunkyan Efendi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 52, Ankara 2015, ss. 85-140.
Karakoç, Ercan. “Gabriyel Noradunkyan Efendi: Ermeni Asıllı bir Osmanlı Nâzırı ve Emeni Meselesine Bakış Açısı”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Merkez ve Taşrada Ermeniler: Nüfus ve Göç, Cilt: 7, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s. 47-74.
Kardaş, Abdülaziz. “XX. Yüzyılın Başında Bitlis’te Bir Aşiret Reisi: Hacı Musa Bey”, Türk ve İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 19, 2018; https://tidsad.com/DergiTamDetay.aspx?ID=1655, (30.10.2019), ss. 45-58.
Karsandık Yazıcı, Özlem. “Ermeni (Hınçak) Komitecisinin Osmanlı Meclisinde Ermenileri Temsili: Hamparsum Boyacıyan”, Asia Minor Studies, Cilt: 4, Sayı: 7, Ocak 2016, , https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/213248, (10.08.2018), ss. 100-119.
Karsandık, Özlem. “Ayrılıkçı Ermeni Siyasal Örgütlerine Karşı Osmanlı Devleti’nin İlk Önlemleri ve Eleştiriler”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4-5, Sayı: 16-17, Kış 2004-Bahar 2008, Ankara, ss. 134-150.
Kartın, Cengiz. “Ermeni Komitelerinin Faaliyetleri Çerçevesinde Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşu”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: I, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (22-24 Mayıs 2008), Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, ss. 389-405.
Kartın, Cengiz. “Türk-Ermeni İlişkilerindeki Hoşgörü İklimi Çerçevesinde İhtida Hareketleri”, Cilt: I, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, ss. 526.
695
Kayalı, Kurtuluş. “Hürriyet ve İtilaf”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss.1436-1444.
Ketsemanian, Varak. “Ideologies, Paradoxes, and Fedayis in the Late Ottoman Empire: Historiographical Challenges and Methodological Problems in the Study of the Armenian Revolutionary Movement (1890–1896)”, Armenians and Kurds in the Late Ottoman Empire, (Ed. Ümit Kurt), The Press at California State University, Fresno, 2020, (Ideologies, Paradoxes, and Fedayis), (16.10.2020), pp. 119-160.
Ketsemanian, Varak. “The Hunchakian Revolutionary Party and the Assassination Attempts Against Patriarch Khoren Ashekian and Maksudzâde Simon Bey in 1894”, International Journal of Middle East Studies, Cilt: 50, Sayı: 4, Cambridge University Press (CUP), Cambridge, 2018, doi:10.1017/S0020743818000879, (The Hunchakian Revolutionary Party), (16.10.2020), pp. 735-755.
Kevorkyan, Dikran. “Ermeni Meselesinde Tehcire Amil Olan Sebepler”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, ss. 297-303
Kılıç, Davut. "Rus General Mayewski'nin Raporuna Göre Van-Bitlis Vilayetlerinde Ermenilerin Sosyal-Dini Yapısı ve Ermeni Meselesinin Gelişimi", Turkish Studies, Volume: 9/1, Winter 2014, http://www.turkishstudies.net/DergiTamDetay.aspx?ID=6397, (20.01.2020), ss. 259-269.
Kılıç, Davut. “Ermeni Terörünün Ortaya Çıkışında Kilise ve Din Adamlarının Rolü (1863-1896), Türk Kültürü, Sayı: 513-514, Ankara, 2006, ss. 33-49.
Kılıç, Davut. “Hınçak ve Taşnak Komitecilerinin İstanbul Ermeni Patrikhanesine Nüfuzu”, Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: II, Asam Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, Ankara, 2007, ss. 803-820.
Kılıç, Davut. “Osmanlı Ermenileri Arasında Katolik Kilisesi’nin Kuruluş Faaliyetleri”, Yeni Türkiye Ermeni Özel Sayısı, Cilt: 38, Ankara, 2001, ss. 726-734.
Kılıç, Davut. “Osmanlı Ermenilerine Yönelik Misyoner Faaliyetleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Nüfusu ve Kilisesi Misyonerlik, Cilt: 8, Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss. 85-126.
696
Kılıç, Osman. “Protestan Misyonerler ve Ermeni Olaylarına Etkileri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 29, Ankara, 2008, ss. 137-158.
Kırmızı, Abdülhamid. “Osmanlıcılık ile Milliyetçilik Arasında Hamidiye Bürokrasisinin Ermeni Memurları”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: I, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, ss. 70-79.
Kırmızı, Abdülhamit. “Son Dönem Osmanlı Bürokrasisinde Akraba Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 2, Sayı: 8, Ankara, 2003, ss. 137-152
Kırpık, Cevdet. “Propaganda ve Provokasyon: Müslüman Kıyafetiyle Terörist Ermeni Eylemleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 170, İstanbul, Eylül-Ekim 2007, ss. 191-208.
Kızılkan, Ayşe Özdemir. "Tanzimattan Sonra Osmanlı'da İhtida Olaylarına Gayr-i Müslimlerin Tepkisi: İşkence ve Zulümler", Tarih Okulu Dergisi, Sonbahar-Kış 2012, Sayı: XIII, https://dergipark.org.tr/tr/pub/usakjhs/issue/13538/163915, (10.09.2019), ss. 35-51.
Kodaman, Bayram. “Bir Amerikalı Gazeteci Gözüyle Ermeni Macerası (1897)”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, ss. 255-263.
Kodaman, Bayram. “Ermeni Meselesi (Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme)”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı I, Cilt: 37, Ankara, 2001, ss. 200-212.
Kodaman, Bayram. “II. Abdülhamit ve Kürtler-Ermeniler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, Isparta, 2010, ss. 131-138.
Kolbaşı, Ahmet. “1878 Berlin Kongresi’nden 1915 Tehcirine Merzifon Ermenileri, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Merkez ve Taşrada Ermeniler, Cilt: 6, Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss. 161-186.
Koloğlu, Orhan Mehmet Okur. “Taşnak Komitesi’nin Anadolu’da Örgütlenişine Dair Bir Rapor”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, Sayı: 10, Ardahan, 2011, ss. 127-134.
697
Konan, Belkıs. "Osmanlı Hukukunda Tecavüz Suçu", Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 29/Bahar, Ankara, 2011, ss. 149-172.
Konukçu, Enver. “Ermenilere Adapazarı’ndan Bakış”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Merkez ve Taşrada Ermeniler, Cilt: 6, (Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss. 75-128.
Koptaş, Rober. “Zohrab, Papazyan ve Pastırmacıyan’ın Kalemlerinden 1914 Ermeni Reformu ile İttihadçı-Taşnak Müzakereleri”, İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları 23-25 Eylül 2005, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 175-192.
Kuzucu, Kemalettin. “1021’den 1921’e Türk-Ermeni İlişkilerinin Sivas Boyutu”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Birlikte Yaşama Kültürü, Cilt: 4, Ed. Mehmet Metin Hülagü, Musa Şaşmaz, İbrahim Ethem Atnur, Taha Niyazi Karaca, Mustafa Çolak, Recep Karacakaya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss. 1-54.
Kuzucu, Kemalettin. “1897 Bâbıâli Olayı”, 19.-20. Yüzyıllarda Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu Kaynaşma-Kırgınlık-Ayrılık-Yeni Arayışlar, 5-7 Ocak 2015, Cilt: I, İstanbul, 2015, ss. 588-616.
Kuzucu, Serhat. “Rus Çarı I. Pavel Dönemi Osmanlı-Rus Siyasi İlişkileri ve Napolyon’a Göre Ortak Mücadele”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 38, Yaz 2013, http://www.karamdergisi.com/Makaleler/1551116769_5.%20Serhat%20Kuzucu.pdf, (26.02.2020), ss. 75-87.
Küçük, Abdurrahman. “Ermeni Katoğikosluğu ve Meselesi”, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 26, Sayı: I, Ankara, 1984, ss. 727-750.
Küçük, Abdurrahman. “Gregoryen Ermeni Kilisesinin Oluşması ve Konsil Kararları Karşısındaki Tutumu”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 35, Ankara, 1996, ss. 117-154.
Küçük, Mehmet Alparslan. “Anadolu’da “Protestan Ermeni Milleti”nin Oluşumu”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 50, Sayı: 2, Ankara, 2009, ss. 153-186.
698
Külekçi, Cahit. “Fransız İhtilali ve Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşu”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 5 Sayı: 1, Malatya, 2014, ss. 151-170.
Külekçi, Cahit. Arşiv Vesîkalarına Göre Osmanlı Devleti’nde Ermeni Cemiyetleri (1875-1925 Yılları Arası), İSTEM Dergisi, Sayı: 15, Konya 2010, ss. 143-159.
Libaridian, Gerard J. “Revolution and Liberation in the 1892 and 1907 Programs of the Dashnaktsutiun”, Transcaucasia Nationalism and Social Change, Essays in the History of Armenia, Azerbaijan, and Georgia, Ed. Ronald Grigor Suny, T. Ann Arbor, University of Michigan, Michigan, 1983, pp. 185-196.
Lowry, Heath W. “19. ve 20. Yüzyıl Ermeni Terörizmi “Devamlılık Bağı”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi Ermeni Meselesi Talori Olayları, Cilt: I, Ed. ErtuğrulZekai Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989, ss. 59-68.
Mattei, Jean-Louis. “‘Droşak’ Gazetesi: Açık Açık Terörizmi Savunan Bir Organ”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 50, Ankara, 2015, ss. 375-394.
Mattei, Jean-Louis. “Mıgırdiç Portukalyan ve “Armenia” Gazetesi (Terörizm’den Şüpheli Ilımlılığa), Ermeni Araştırmaları, Sayı 42, Ankara, 2012, ss. 47-76.
McCarthy, Justin, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran, Ömer Turan. “Kurdish Revolts and the Inspectorates, 1912-1914”, The Armenian Rebellion at Van, (Ed. M. Hakan Yavuz), The Universtiy of Utah Press, Salt Lake City, 2006, pp. 144-175.
McCarthy, Justin. “Ermeni İsyanı ve Osmanlılar”, Ermeni Araştırmaları, Cilt 4-5, Sayı 16-17, Kış 2004-Bahar 2005, Ankara, s.82-108.
Mehmet Burak, Durdu. “Osmanlı Devleti’nde Jön Türk Hareketinin Başlaması ve Etkileri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 14, Ankara, 2003, ss. 291-318.
Meneshian, Murad A. “The Village of Govdun”, Armenian Sebastia/Sivas and Lesser Armenia, Ed. Richard G. Hovhannisian, Mazda Publishers, California, 2004.
Mercan, M. Salih. “Van’da Ermeni Olaylarının Başlaması”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 8 Kış/Winter, Van, 2005, ss. 19-34.
699
Merguerian, Barbara J. “The United States Consulate At Sivas”, Armenian Sebastia/Sivas and Lesser Armenia, Ed. Richard G. Hovhannisian, Mazda Publishers, California, 2004, pp. 237-264.
Mutaf, Abdülmecit. "Balıkesir'de İskan Edilen Ermenilerin Yönetim ve Müslüman Halkla İlişkileri", Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2003/1 Bahar, Manisa, 2003, ss. 71-80.
Oktay, Hasan. “1915’e Doğru Ermeniler ve Van İhtilal Örgütü”, Yüzüncü Yılında Ermeni Meselesi “İddialar, Yalanlar, Gerçekler”, Ed. Hakan Boz, Aygan Yayıncılık, İstanbul, 2015, ss. 38-105.
Oktay, Hasan. “Ermeniler ve Van İhtilal Örgütü (1896-1915)”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: I, Sayı: 5, Ankara, 2002, ss. 84-138.
Oktay, Hasan. “On the Assassionation of Van Mayor Kapamacıyan by the Tashnak Committee”, Review of Armenian Studies, Vol: 1 Number: 1, ASAM Institute for Armenian Research, Ankara, 2002, pp. 79-89.
Ortaylı, İlber. “Osmanlı İmparatorluğunda Amerikan Okulları Üzerine Bazı Gözlemler”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 3, Ankara, 1982, http://erzurumarsivi.com/data/documents/Osmanli-imparatorlugunda-amerikan-okullari-uzerine-bazi-gozlemler-Ilber-ORTAYLI.pdf, (25.10.2019), ss. 87-96.
Öney, Celal. “Misyoner Örgütlerin Rekabet Sahnesi Filistin”, Tarih Okulu Dergisi (TOD), Eylül 2016, Yıl: 6, Sayı: 15, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/144725, (25.10.2019), ss. 331-354.
Özcan, Abdülkadir. “Balkan ve I. Dünya Savaşlarında Hizmeti Geçen Bir Hayır Kurumu Müdafa’a-i Milliye Cem’iyeti”, Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, İstanbul, 1981, ss. 269-296.
Özdemir, Bülent. “Osmanlı Şehirlerinde Yaşayan İngiliz Konsolosları ve Ermeni Sorunu”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: I, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (22-24 Mayıs 2008), Yay. Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Kayseri, 2009, ss. 351-370.
Özel, Sabahattin. “Millî Mücadele Döneminde Kuzey Marmara Havzasında Rum ve Ermenî Çetelerinin Faaliyetleri”, Tarih Dergisi, Sayı: 36, İstanbul, 2000, ss. 427-440.
700
Özger, Yunus. “Ermeni Ayaklanmalarında Fedailerin Uyguladığı Stratejiler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 31, Ankara 2008, ss. 53-68.
Özkan, Selim Hilmi. “Osmanlı Devleti’nden Gürcistan’a Ermeni Göçü ve Tiflis’de Ermeni Faaliyetleri”, Yeni Türkiye, Sayı: 62, Ankara, 2014, ss. 1800-1809.
Özşavlı, Halil. “Ermeni Milliyetçilik Hareketlerinin Doğuşu Taşnak-İttihat ve Terakki İşbirliği”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 41, Ankara 2012, s. 141-190.
Özşavlı, Halil. “Osmanlı Kroniklerinde Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 56, Ankara, 2017, s. 107-107.
Öztop, Fatih. "Suç Cetvellerine Göre Osmanlı Devleti'nde "Kız Kaçırmak" Suçu: Aydın Vilayeti Örneği (1908-1916), Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi (TİDSAD), Yıl: 2 Sayı: 2, Mart 2015, ss. 288-298.
Öztunç, H. Baha. “1897 Tokat Ermeni Olayının Dış Basına Yansımaları ve Olayın Gerçek Yüzü”, History Studies, Volume: 2/1, 2010, http://www.historystudies.net/dergi/tar201512d679f.pdf, (17.10.2017), ss. 188-206.
Öztürk, Ahmet. “Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türk Basınının Gelişimi ve Özgürlük Çabaları”, Marmara İletişim Dergisi, Cilt: 7, Sayı:7, İstanbul, 1994, s. 63-78.
Öztürk, Ayhan. “Merzifon’da Ermeni Olayları (1893)”, Dünden Bugüne Ermeni Meselesi Sempozyumu (23 Mayıs 2003), Ed. Ramazan Tosun, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Konya, 2003, ss. 85-111.
Palabıyık, Mustafa Serdar. “Fransız Arşiv Belgeleri Işığında Doğu Lejyonu’nun Kuruluşu ve Faaliyetleri (Nisan 1918-Aralık 1918)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 29, Ankara, 2008, ss. 119-136.
Palabıyık, Mustafa Serdar. “Fransız Arşiv Belgeleri Işığında Fransız Doğu Lejyonu’nun Kuruluşu ve Faaliyetleri (Kasım 1916-Mayıs 1917)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 23-24, Ankara, 2006, ss. 206-225.
Peirce, Leslie. "İnsan Kaçırmanın Namuslu ve Namussuz Halleri: Osmanlı Dünyasında Hükümdarlar, Eşkiyalar ve Kahramanlar", Kebikeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, Dosya: Şaki, Celali, Asi-II, Kebikeç Yayınları, Ankara, 2012, ss. 41-60.
701
Sakin, Serdar. “Minas Çeraz’ın (Minasse Tcheraz) Avrupa Temasları ve Berlin Kongresi İzlenimleri”, Gazi Akademik Bakış, Cilt: 8, Sayı: 16, Ankara 2015, ss. 237-258.
Sarı, Nil. “Amerikalı Misyonerler ve Ermeni Sorunu”, Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), Bildiriler, İstanbul, 2001, ss. 287-298.
Sarınay, Yusuf. “Rusya’nın Türkiye Siyasetinde Ermeni Kartı (1878-1918), Gazi Akademik Bakış, Cilt: 1, Sayı: 2, Ankara, 2008, ss. 69-105.
Sarınay, Yusuf. Fransa’nın Ermenilere Yönelik Politikasının Tarihi Temelleri (1878-1918), Ermeni Araştırmaları, Cilt: 2, Sayı: 7, Ankara, 2002, ss. 55-70.
Sarınay, Yusuf. İstanbul’da Ermeni Faaliyetleri ve Alınan Tedbirler (1914-1918), Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C: XXIII., (Mart-Temmuz-Kasım 2007), Sayı: 67-68-69, Ankara, 2007, s. 103-132.
Sarınay, Yusuf. “Ermeni Tehciri Sırasında Alınan Tedbirler ve 1915-1916 Yargılamaları”, ‘Ermeni Soykırımı İddiaları’, Der. Mustafa Çalık, Cedit Neşriyat, Ankara, 2013, ss. 203-229.
Sarıyıldız, Gülden. “Osmanlı Devleti’nde Protestan Milleti ve KilisesininTanınması”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 2, 2002, ss. 249-267.
Satış, İhsan. “Kudüs’te Ermeniler”, Filistin Araştırmaları Dergisi (FİAD), Sayı: 1, Konya 2017, http://filistin.org/tr/download/issue-full-file/30430, (10.10.2018), ss. 10-35.
Satış, İhsan. “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Katolik Cemaatine Dair Âli Paşa ve Kastro Bey’in Lâyihaları”, Gazi Akademik Bakış, Cilt: 9, Sayı: 18, Ortadoğu Özel Sayısı, Ankara, 2016, ss. 253-273.
Saydam, Abdullah. “Osmanlı Hükûmeti ve Yabancı Kaynaklı Muzır Yayınlar”, Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı 71, Ocak-Şubat 2019, https://www.akademikbakis.org/file/71.pdf, (03.11.2020), ss. 251-264.
Saydam, Abdullah. “Trabzon Şer’iye Sicillerindeki Fermanlara Göre Katolik Ermeniler ve Mezhep Değiştirme Yasağı”, Tarih ve Toplum, Cilt: 34, Sayı: 202, Ekim, 2000, ss. 4-10.
702
Schlicklin, Jean. “Ermeni Meselesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 13, İstanbul, 1986, ss. 71-72.
Selvi, Haluk ve Cırık, Bülent. “1913 Islahatı Öncesi Osmanlı Doğu Vilayetlerinde Olaylar, İddialar, Cevaplar”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 36, Ankara, 2014, 157-200.
Selvi, Haluk. “Anadolu’dan Kafkasya’ya Bir Ermeni Çete Reisi: Antranik Ozanyan”, Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar (24-26 Ekim 2001 İstanbul), Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003, ss. 459-473.
Selvi, Haluk. “Amerikalı Misyoner George P. Knapp ve Bitlis’te Ermeni Olayları (1893-1896)”, Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu (23 Ocak 2014), Ankara Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015, ss. 199-219.
Selvi, Haluk. “Hangi Antranik”, 2023 Dergisi, Sayı: 12, Ankara, 2002, ss. 30-35.
Selvi, Haluk. “II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Devleti’nin Ermeni Politikaları (1908-1914), Türk Yurdu, Cilt: 26 Sayı: 225, Ankara 2006, ss. 107-114.
Selvi, Haluk. “Osmanlı Devleti’nde Dini Özgürlükler ve Akmeşe Ermeni Manastırı’nın Hikayesi”, http://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/osmanli-devletinde-dini-ozgurlukler-ve-akmese-ermeni-manastirinin-hikayesi/, (06.01.2020).
Selvi, Haluk. “Uluslararası İlişkiler-İddialar-Belgeler Çerçevesinde Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Sorunu”, 2. Uluslararası Osmanlı Coğrafyası Arşiv Kongresi, Cilt: I, Ed. Hatice Oruç, Mehmet Yıldırır, Songül Kadıoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı, Ankara, 2019, ss. 483-491.
Serbest, Murat Bürkan. “Osmanlı’da Ermeni Katolik Kilisesi ve Toplumu”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Cilt: III, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Haz. M. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2007, ss. 272-279.
Serdar, M. Törehan. “Ermenilerin Sevk ve İskânının (Tehcirin) Altında Yatan Nedenler”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 52, Ankara, 2015, ss. 221-264.
Serdar, M. Törehan. “Cumhuriyet Öncesi Bitlis’te Yabancı Okullar ve Misyonerlik Faaliyetleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 54, Ankara, 2016, ss. 163-214.
703
Sertoğlu, Mithat. “Türkiye’de Ermeni Meselesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 1-3, İstanbul, 1967.
Seyfeli, Canan. “Ermeni Kilisesi’nde Katoğikosluk: Ahtamar Katoğikosluğu”, Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: II, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2007, ss. 721-736.
Seyfeli, Canan. “Ermeni Kilisesi’nin Kuruluşu”, Türk Yurdu, Cilt: 26, Sayı 225, Ankara, 2006, ss. 42-52.
Seyfeli, Canan. “Sis (Kilikya) Ermeni Gatoğigosluğu’nun Geçirdiği Evreler”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 4-5, Sayı: 16-17, Ankara, 2004-2005, ss. 109-133.
Sezer, Cemal. “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Hınçak ve Taşnaksutyun Komitelerinin Romanya’daki Faaliyetleri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 38, Ankara, 2015, ss. 157-175.
Somel, Selçuk Akşin. “Osmanlı Ermenilerinde Kültür Modernleşmesi, Cemaat Okulları ve Abdülhamid Rejimi”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, Sayı: 5 (Bahar 2007), http://research.sabanciuniv.edu/5528/1/ErmeniOkullar.pdf, (30.06.2019), ss. 1-15.
Şahin, Gürsoy. “Ermeni Milliyetçiliğinin Kökenleri Hakkında”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı Kilise ve Misyonerlik, Cilt: 9, Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss.
Şahin, Gürsoy. “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Tercümanlar”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 30, Ankara, 2008, ss. 59-84.
Şahin, Gürsoy. “Sivaslı Mihitar (1676-1749), Mihitaristler ve Ermeni Milliyetçiliğine Katkıları”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: II, Yay. Haz. Metin Hülagü vd., Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2009, ss. 241-284.
Şahin, Gürsoy. “Türk-Ermeni İlişkilerinin Bozulmasında Amerikalı Misyonerlerin Rolleri Üzerine Bir İnceleme”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Ermeni Özel Sayısı, Cilt: VII Sayı: I, Afyonkarahisar 2005, ss. 185-186.
704
Şahin, Naci. “Yakınçağ’da Anadolu’da Ermeni Mezarlıkları ve Ermeni Meselesine Etkileri”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı I, Sayı: 60, Ankara, 2014, ss. 656-669.
Şaşmaz, Musa. “Kumkapı Ermeni Olayı (1890), Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: XIX, Sayı: I, İzmir, 2004, ss. 101-118.
Şehirli, Y. Atila. “Osmanlı Devleti’nde İhtilâlci Ermeni Cemiyetlerinin Faaliyetleri ve Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Ed. İdris Bal, Mustafa Çufalı, I. Baskı, Ankara, 2003, ss. 253-265.
Şimşir, Bilal N. “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, ss. 110-118
Şimşir, Bilal N. Washington’da Osmanlı Elçisi Alexandre Mavroyeni Bey ve Ermeni Gailesi, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 1, Sayı: 4, Ankara, 2002, ss. 32-54.
Taş, Naci Fahri. “Berlin Antlaşması Sonrasında Erzincan’da Eşkiyalık ve Ermeni Hadiseleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: 32, Sayı: 94, Mart 2017, https://dergipark.org.tr/tr/pub/aamd/issue/44026/542305, (10.12.2019), ss. 1-28.
Taşkın, Faruk. “Antep’te Bir Misyoner Üniversitesi: Merkezi Türkiye Koleji”, History Studies, Vol.: 4, Issue: 4, Kasım 2012, http://www.historystudies.net/dergi/tar20151288bf3.pdf, (26.11.2019), ss. 415-431.
Terzi, Arzu Tozduman. “Osmanlı Maliyesinde Söz Sahibi Üç Ermeni Nazır: Agop, Mikail ve Ohannes Paşalar”, Uluslararası Türk Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, İstanbul, 2001, ss. 21-34.
Terzi, Arzu. “Bir Ermeninin İtirafı”, Ermeni Araştırmaları, Cilt: 3-4, Sayı: 12-13, Ankara, Kış 2003-Bahar 2004, ss. 134-140.
Tok, Özen. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Çözülmesi Bağlamında Ermeni Millet Nizamnamesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: III, Yay. Haz. Metin Hülagü ve diğerleri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2009, ss. 439-454.
Tosun, Ramazan. “Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 14, Konya, 2003, s. 143-163.
705
Turan, Ömer. “Amerikan Misyonerlerinden E. Smith ve H. G. O. Dwigh’e Göre 1830-1831 Yıllarında Ermeniler”, ‘Ermeni Soykırımı’ İddiaları -Yanlış Hesap Talât’tan Dönünce-, Der. Mustafa Çalık, Cedit Neşriyat, Ankara, 2006, ss. 191-230.
Turan, Ömer. “Amerikan Misyonerlerine Ermeni Patrikhanesi’nin Tepkisi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Cilt: 3, II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu 22-24 Mayıs 2008, Yay. Haz. Metin Hülagü, Şakir Batmaz, Gülbadi Alan, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri, 2009, ss. 405-438.
Tuzcu, Ali. “Merzifon’da Ermeni Ayaklanmaları”, Belleten, Cilt: LVII, Aralık, 1993, Sayı: 220’den ayrı basım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1994, ss. 795- 829.
Türkan, Ahmet. “Başlangıcından Günümüze Kudüs Latin Patrikliği”, Milel ve Nihal, İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 2, (Mayıs-Ağustos 2013), İstanbul, 2014, ss. 29-62.
Türkan, Ahmet. “İstanbul’daki Katolik Ermeni Gruplarının Problemleri ve Papalığın Müdahaleleri (19. y.y.)”, History Studies, Cilt: 4 Sayı: 2, 2012, http://www.historystudies.net/dergi/tar2015124cbd8.pdf, (03.06.2018), ss. 317-341.
Türkan, Ahmet. “Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi”, History Studies, Volume: 6, Issue: 6, http://www.historystudies.net/dergi/tar201512314cf.pdf, (30.07.2019), ss. 195-215.
Türkan, Ahmet. “Osmanlı’dan Cumhuriyete Türkiye-Vatikan İlişkileri”, İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi (İMAD), Cilt: 4, Sayı: 1, Haziran 2019, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/837090, (13.05.2020), s. 123-158.
Türkan, Ahmet. “Tanzimat Sonrası Trabzon’daki Gayrimüslimlerin Dinî Hareketlilikleri ve Çatışmaları”, I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Trabzon’da Dini Hayat Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Cilt: I, İstanbul, 2016, ss. 1249-1268.
Türkan, Ahmet. İstanbul Ermenilerinin Dinî, Toplumsal ve Kurumsal Problemleri: Mezarlıklar Sorunu (19. YY), Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Sayı: 21, İstanbul, 2013, ss. 29-54.
Türkmen, Zekeriya. “İttihat ve Terakki Hükümetinin Doğu Anadolu Islahat Müfettişliği Projesi ve Uygulamaları (1913-1914): Ermeni Meselesine Çözüm Arayışları”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 9, Ankara, 2003, ss. 41-75.
706
Türközü, H. Kemal. “Türkiye’de Sosyalist Ermenilerin Faaliyetleri ve Gerçekler (1890-1918)”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 25, İstanbul, 1983, 77-108.
Ulu, Cafer. “Türk-Ermeni Teâli Cemiyeti ve Nizamnamesi”, Ermeni Araştırmaları, Cilt 3-4, Sayı 12-13, Ankara 2003-2004, ss. 141-150.
Ulutürk, Muammer ve Nihat Çelik, “Sason Ermeni İsyanında Halile Bişar ve Antranik Paşa Mücadelesi”, Tehcirin 100. Yılında Osmanlı’nın Son Dönemindeki İsyanlar Uluslararası Sempozyumu (2014), Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, 2015, ss. 127-143.
Uras, Esat. “Ermeni Cemiyetleri”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: III, Ed. Ertuğrul Zekai Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989, ss. 17-96.
Uzundal, Edip. “Amasya Sancağı’nda Ermenilerin Propaganda Faaliyetlerine Dair Bazı Tespitler (1890-1903)”, Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2017, Cilt: 1 Sayı:1, https://dergipark.org.tr/tr/pub/kusbder/issue/33296/370973, (16.03.2019), ss. 13-29.
Üçok, Coşkun. “Osmanlı Kanunnamelerinde İslam Ceza Hukukuna Aykırı Hükümler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, Ankara 1946, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/238/2090.pdf, (23.06.2019), ss. 125-146.
Ünal, Fatih. “Ermeni Olaylarından Bir Safha; Kürt Musa Bey Olayı”, Kafkasya Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, İstanbul, 1996, ss. 51-64.
Ünal, Feyzullah. “Prens Sabahattin ve Adem-i Merkeziyetçilik Anlayışı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 45 (Temmuz 2015), https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/56086, (13.02.2019), ss. 118-130. Yakut, Esra. "Tanzimat Dönemi'ne Kadar Osmanlı Hukuku'nda Taziri Gerektiren Suçlar ve Cezaları", Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları, Sayı: 2/Güz, İstanbul, 2006, ss. 25-40.
Yarcı, Güler. “Ermeni İhtilal Komitelerinin Silahlandırılmasında Avrupa Silah Sanayiinin Rolü”, Tarihte Türkler ve Ermeniler: Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Yabancı Devletler, Cilt: 10, Ed. Mehmet Metin Hülagü ve diğerleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, ss. 127-172.
707
Yarcı, Güler. “Ermeni Komitelerinin Mali Kaynakları”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 51, Ankara, 2015, ss. 237-299.
Yarman, Arsen. “Eğin (Agn) Ermenileri-II”, Kebikeç, Sayı: 38, Ankara, 2014, ss. 133-168.
Yavuz, Fikrettin ve Büşra Beyhan, “Ermeni Sorunu’nun Ortaya Çıkış Sürecinde Bir Ermeni Aydını: Minas Çeraz ve Yurtdışındaki Faaliyetlerinin Analizi”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2019, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/811882, (17.12.2019), ss. 719-75.
Yavuz, Fikrettin. “Ermeni Kimliği’nin İnşasında Bir Patrik Portresi: Mıgırdıç Kırımyan”, Sakarya Üniversitesi SBE Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, Sakarya, 2007, ss. 257-289.
Yavuz, Fikrettin. “Ermeni Meselesi’nin Ortaya Çıkışında Rusya Faktörü”, Geçmişten Günümüze Ermeni Sorunu ve Avrupa, Ed. Haluk Selvi, Sakarya Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Yayınları, Sakarya, 2006, ss. 19-74.
Yediyıldız, Bahaeddin. “XIV.-XIX. Asırlarda Gayrimüslimlerin Türk Toplumu İçindeki Yeri”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1985, ss. 141-147.
Yel, Selma ve Ahmet Gündüz, “1893 (H. 1309) Yozgat’ta Hınçak Komitesinin Tertip Etmiş Olduğu Kilise Hadisesi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 31, Ankara, 2008, ss. 31-52.
Yetkin, Aydın. "Osmanlı Devleti'nde Hukuk Devleti'nin Gelişim Süreci", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 24, Kış 2013, https://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi24_pdf/yetkin_aydin.pdf, (15.06.2019), ss. 380-413.
Yetkiner, Cemal. “İstanbul’da bir Cemaatin Doğuşu: William Goodell ve Amerikan Protestan Misyonu”, Akademik Orta Doğu, Cilt: 3, Sayı: 1, İstanbul, 2008, ss. 133-164.
Yıldırım, Akif. “İftira Suçu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 69 Dönem: 2007, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2007-69-304, (22.06.2019), ss. 177-210.
708
Yıldırım, Bülent. “Ermeni Çeteci Antranik ve Gerçekler”, 1915’e Hapsedilen Tarih: Ermeni Meselesi, Kombassan Vakfı, Konya, 2016, ss. 57-72.
Yıldırım, Mehmet Ali. “1895-1896 İsyanları Sırasında Ayntab’da Ermeniler ve Hınçak Cemiyeti”, Tarih Araştırmaları Dergisi (TAD), Cilt: 27, Sayı: 44, Ankara, 2008, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/782148, (02.07.2019), ss. 167-179.
Yıldırım, Seyfi. “Ermeni Patriği Zaven Efendi’nin Siyasî Faaliyetleri, 1918-1922”, Hacettepe Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi (CTAD), Yıl: 5 Sayı: 9, Ankara, 2009, ss. 5-40.
Yıldız, Bilal. “Osmanlı’nın Son Dönemlerinde Denizli’de Yaşanan Bazı İhtida Örnekleri Üzerinde Bir Değerlendirme”, Adana Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, 2013, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/19653, (26.03.2021), ss. 105-122.
Yıldız, Ramazan. “Johannes Lepsius’un Ermeniler Lehine İddiaları”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 49, Ankara, 2014, ss. 125-158.
Yılmaz, Özgür. “XIX. Yüzyılda Misyonerlik Faaliyetleri Çerçevesinde Trabzon Ermenilerine Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Cilt: 21, Sayı: 21, Ankara, 2009, ss. 191-219.
Yiğiter, Kemalettin. "İngiliz Yazarı Marmaduke Pickthall'ın Türk-Ermeni Münasebetleri Hakkındaki Eserleri Üzerine Düşünceler", Türk Kültürü, Sayı: 186, Yıl: XVI, Ankara, Nisan 1978, ss. 40-49.
Yurtsever, Cezmi. “Hamparsum Boyacıyan veya “Haçinli Murat’ın” Tarihi Yol Hikâyesidir”, Yeni Türkiye Ermeni Meselesi Özel Sayısı III, Sayı: 62, Ankara, 2014, ss. 1969-1983.
Yüksel, Mevlüt. “Erzurum, Bitlis ve Mamûretülaziz Vilâyetlerinde Ermeni İsyanları (1890-1905)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 43, Ankara, 2012, ss. 165-194. Zamacı, Ayşe. “Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Toplumunda İhtidâ Eden Ermeniler ve Olayın Sosyal Neticeleri”, Osmanlı Siyasal ve Sosyal Hayatında Ermeniler, Ed. İbrahim Erdal ve Ahmet Karaçavuş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, ss. 265-286.
Zamacı, Ayşe. “Milliyetçiliğin Siyasallaşmasında Ermeni Muallimlerinin Faaliyet ve Rolleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 62, Ankara, 2019, ss. 47-72.
709
Tezler
Acar, Ahmet. Süveydiye Ermenileri ve Musa Dağı Olayı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tokat, 2013.
Ahmet Selçuk Sönmez, Türk Ceza Kanunu’nda İftira Suçu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2015.
Akgündüz, Said Nuri. Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Hukuku Uygulaması, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2010.
Aras, Müslüm. Osmanlı'dan Günümüze Hırsızlık, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Zirve Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep, 2015.
Aslan, Halide. Tanzimat Döneminde İhtida (1839-1876), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2008.
Avcı, Abdülhamit. 509 Numaralı Karahisâr-ı Sâhip Şer’iye Sicili Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar, 2010.
Ayna, Bayram. İkinci Meşrutiyet ve Millî Mücadele Yıllarında Kürt-Ermeni İlişkileri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2018.
Başak, Ümit. 1890-1939 Yılları Arasında Hatay’da Yaşayan Ermenilerin Faaliyetleri ve Genel Durumları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya, 2008.
Başkan, Ömer Fatih. Ermeni Komiteleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2013.
Beroje, Rıza. Muş Surp Garabed Manastırı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır, 2019.
Beşçocuklu, Hüseyin. 452 Numaralı Elbistan Şer’iye Sicilleri H. 1284 / M. 1868-1871 Değerlendirme ve Transkripsiyon, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2004.
710
Bolat, Gökhan. Ermeni Meselesi’nde İran’ın Rolü ve Osmanlı-İran İlişkilerine Etkileri (1876-1909), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2010.
Boynukara, Eşref. 401 Numaralı Çermik Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi (Hicri 1314-1315 / Miladi 1898-1900), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batman, 2016.
Cumhur, Zeynep. Ermeni Meselesi’nin Ortaya Çıkışında Kilise’nin Rolü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2003.
Çabuk, Mustafa. 1875-1925 Yılları Arasında Adana, Antakya, Antep, Maraş ve Mersin Bögelerinde Misyonerlik Faaliyetleri ve Ermeni Olayları, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş 2013.
Çağlayan, Ercan. Bingöl (Çapakçur) ve Çevresinde Ermeni-Müslüman İlişkileri (1856-1914), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2008.
Çakır, Büşra. İhtida ve Dine Dönüş Öykülerinde Din Eğitiminin Yeri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019.
Çanakçı, Halis. Abidin Paşa’nın Notlarından Osmanlı Devleti’nin Son Yılları (1880-1906), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019.
Çelik, Nihat. XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda Sason Ermenileri ve Sason Ermeni İsyanları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batman, 2016.
Doğan, Selim. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Ermenilerle İlişkileri (1908 Öncesi ve Sonrası), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2015.
Duman, Ömer. II. Meşrutiyet’e Tepkiler, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2008.
711
Ertaş, Kasım. Sosyo-Kültürel Açıdan 19. Yüzyılda Diyarbakır Ermenileri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2014.
Fırtına, Mirsad. 468 (04739) Numaralı Elbistan Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi H. 1324-1325 (1906-1908), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2019.
Gül, Oğuz. Amerikan Board Misyonerliği ve 1892-1893 Merzifon Ermeni İsyanına Etkileri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batman, 2012.
Gürdamur, Ersin. I. Dünya Savaşı’nda Trabzon ve Çevresinde Ermeni Faaliyetleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adıyaman, 2012.
Hamdioğlu, Melda. Musa Bey Olayı (Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1996.
Hamzayev, Nagif. 19. Yüzyıl Sonlarından Günümüze Ermeni Siyasi Düşüncesi ve Siyasi Partiler, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ, 2018.
İlhan, Abdurrahman. Arşiv Belgelerine Göre 1915 Yılındaki Tehcir Olayının Sivas’ta Uygulanması, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2008.
İpek, Nurdan. Armaş Ermenileri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2004.
İskefiyeli, Zeynep. Ermeni Meselesi Çerçevesinde 1893 Ankara Mahkemelerinin Yeri ve Önemi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2008.
İsmailhakkıoğlu, Zühre. 1908-1914 Yılları Arasında Erzurum’daki Ermeniler, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir, 2007.
712
Kaan, Oğuz. II. Meşrutiyet Döneminde Muhalefet: Ahrar Fırkası, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2008.
Karakoç, Ercan. Türk Basınında Ermeni Terörü (1973-1984), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2008.
Kırmızıgül, Mustafa. 6/702 Numaralı Üsküdar Şer’iye Mahkemesi Sicil İ’lamları (H. 1289-1290 / M. 1872-1873), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ, 2001.
Kinç, Cemalettin. Bitlis ve Bitlis Ermeni Olayları (1870-1920), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Yüzyüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van, 2012.
Koç, Yılmaz. Osmanlı Mebusan Meclisinde Görev Yapan Ermeni Mebuslar ve Faaliyetleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar, 2009.
Koçak, Burak. Prens Sabahaddin: Siyasi, Toplumsal ve İktisadi Fikirleri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019.
Küçük, Mehmet Alparslan. Ermeniler Arasında Protestanlığın Yayılışı ve Protestan Ermeniler (Türkiye Ermenileri), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2005.
Küçükyılmaz, Emrullah. Tanzimat Dönemi İstanbul Gazetelerinden Basîret Gazetesi (1871) (Değerlendirme-İndeks), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırklareli, 2015.
Leest, Charlotte Van der. Conversion and Conflict in Palestine: The Missions of the Church Missionary Society and the Protestant Bishop Samuel Gobat, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Leiden University, Leiden, 2008.
Menekşe, Ömer. XVII ve XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Hırsızlık Suçu ve Cezası, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1998.
Moumdjian, Garabed K. Struggling for a Constitutional Regime: Armenian-Young Turk Relations in the Era of Abdulhamid II, 1895 -1909, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), University of California, Los Angeles, 2012.
713
Olgun, Kenan. 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanının Faaliyetleri ve Demokrasi Tarihimizdeki Yeri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2001.
Özdamar, Toroshan. 176 Numaralı Besni Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2016.
Özşavlı, Halil. Urfa Ermeni Olayları (1880-1920), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa, 2011.
Partal, Hasan Barış. Anatoli Gazetesi ve Ermeni Miletini Konu Alan Haberlerin Değerlendirilmesi (1894-1897), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul, 2019.
Pehlivan, Emine. Hristiyanlık Öncesinden Günümüze Ermenilerde Dinî Hayat ve Türkiye Apostolik Ermenileri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2019.
Serin, Cemaleddin. 23 Numaralı Kırşehir Şer’iyye Sicili’nin (H. 1328-1330 / M. 1910-1912) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2012.
Soykan, T. Tankut. İstanbul'un Fethinden Tanzimat'a kadar Olan Dönemde Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Zımmilerin Hukuki Statüleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1998.
Şahin, Özlem. 9/2 Numaralı Develi Şer’iye Sicili (H. 1317-1321 /M. 1899-1903) Transkripsiyon ve Değerlendirme, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2007.
Şişman, Sefa. Cinsel Saldırı Suçu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2010.
Tan, Ertuğrul. 179 No’lu Mardin Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2010.
Tombul, Semra. Muş’ta Yaşanan Ermeni Olayları (1885-1920), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş, 2019.
714
Torosian, Bedros Puzant. In Search of Haven and Seeking Fortune: The Economic Role of Ottoman Armenian Migrants in British-Occupied Egypt (1882-1914), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), American University of Beirut, Beirut, 2019.
Türkan, Ahmet. İstanbul’da Ermeni Cemaatleri Arasındaki Dini ve İdari İhtilaflar ve Tartışmalar, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2011.
Tüysüz, Fırat. Dolandırıcılık Suçu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2017.
Uğuz, Sacit. I. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’in İlk Yıllarına Tarsus (1876-1926), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2011.
Yavuz, Fikrettin. Ermeni Katogikosu Mıgırdıç Kırımyan ve Ermeni Meselesindeki Rolü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2004.
Yerlikaya, İlhan. Basiret Gazetesi (1870-1878), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1991.
Yerlikaya, Ünal. İslam Ceza Hukukunda Mağdur, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2006.
Yılmaz, Elçin. 19. Ve 20. Yüzyıl Dönemecinde Amerika’da “Ermeni Sorunu” Yansımaları: “Türkiye ve Ermeni Mezalimi” Kitap Örneği, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2013.
Zamacı, Ayşe. Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti ve Faaliyetleri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 2015.
Ansiklopediler Başoğlu, Tuncay. "Ta’zir", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/tazir, (23.06.2019).
Pamukçiyan, Kevork. “Dadyan (Boğos Amira veya Bey), İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 8, Reşad Ekrem Koçu, Koçu Yayınları, İstanbul, 1966.
715
İnternet Kaynakları
Ertani, Emre. “Ortodoks Ermeniler Noel’i Neden 6 Ocak’ta Kutluyor”, Agos Gazetesi, http://www.agos.com.tr/tr/yazi/6308/ortodoks-ermeniler-noeli-neden-6-ocakta-kutluyor, (06.04.2020).
Esa, Haçı Suya Atmak, https://edebiyatvesanatakademisi.com/edebiyat-terimleri-mazmunlar/haci-suya-atmak-nedir-hz-isa-nin-vaftiz-gunu/71020, (06.04.2020).
http://sozluk.gov.tr/ (22.06.2019).
https://www.akdamarkilisesi.gov.tr/akdamar-kilisesi/tarihce#tab-up (12.12.2018).
https://www.arkeolojikhaber.com/haber-koyun-saati-12569/, (16.11.2019).
Öztürk, Sema. Felç (İnme) Nedir?, https://www.florence.com.tr/inme-felc, (06.04.2020).
716
EKLER
EK 1
Sosyal Demokrat Hınçak Partisi Arması
https://old.arfd.info/2013/12/06/hunchakian-rag-and-arf-d-political-parties-meet-issue-joint-statement/
717
EK 2
Hınçak Partisinin kurucusu Avedis Nazarbegyan
https://en.wikipedia.org/wiki/Avetis_Nazarbekian
718
EK 3
Sosyal Demokrat Hınçak Partisi kurucuları; ortadaki Maro Vardanyan
719
EK 4
“Hınçak Komitesi ile mezkûr komitenin mü’essisi ve fedâkârlıklarının tes’îd-i hâtırâtı içün tertîb edilmiş büyük bir levha”
Ermeni Âmâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi Tesâvir ve Vesâik, Matbaa-ı Amire, Albüm No: 2, Çev. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Ankara, 2002, s. 30.
720
EK 5
Veragazmyal Hınçak Partisi kurucusu Arpiar Arpiaryan
https://www.wikidata.org/wiki/Q3653165
721
EK 6
Ermeni İhtilâlperver Taşnaksütyun bayrağı
Ermeni Âmâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi Tesâvir ve Vesâik, Matbaa-ı Amire, Albüm No: 1, Çev. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Ankara, 2002, s. 14.
722
EK 7
Ermeni Âmâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi Tesâvir ve Vesâik, Matbaa-ı Amire, Albüm No: 2, Çev. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Ankara, 2002, s. 10.
723
EK 8
Taşnak Partisi kurucuları sol baştan; Stephan Zorian, Kristapor Mikaelyan ve Simon Zavaryan
https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Founders_of_the_Armenian_Revolutionary_Federation_Stepan_Zorian,_Christapor_Mikaelian,_Simon_Zavarian_retouch_2.jpg
724
EK 9
Sultan II. Abdülhamid’e düzenlenecek suikastta kulanılması planlanan bombalardan birinin patlaması sonucu hayatını kaybeden Kristapor Mikaelyan
https://www.wikidata.org/wiki/Q2463306
725
EK 10
“[Hürriyete Doğru] levha: Semada bir melek tarafından taşınan bayrak Ermeni ihtilalperver Taşnaksütyun bayrağı ve Ermenistan’ı tahlîse gelenler de Taşnaksütyun çeteleridir. Bayrağın üstünde “Ermeni İhtilalperver Taşnaksütyun” [ölüm veya hürriyet] yazılıdır. Bu levha da Cenevre’de 1909’da tab’ edilmiş ve Memâlik-i Osmaniye’nin her tarafında tevz’i olunmuştur.”
Ermeni Âmâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi Tesâvir ve Vesâik, Matbaa-ı Amire, Albüm No: 1, Çev. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Ankara, 2002, s. 6.
726
EK 11
Armenakan Partisi’nin Amblemi
https://akunq.net/tr/?p=31467
727
EK 12
Armeniya gazetesi sahibi ve Armenakan partisinin fikir babası Mıgırdıç Portakalyan
https://www.wikidata.org/wiki/Q2087809#/media/File:Mekertich_Portugalian.jpg
728
EK 13
Armenakan’ın üç Mıgırdıç’ı
Sol baştan; Mıgırdıç Terlemezyan (Avetisyan), Mıgırdıç Hırımyan ve Mıgırdıç Portakalyan
729
EK 14
Mıgırdıç Portakalyan’ın babası ve Hazine-i Hassa Nazırı Mikael Portakalyan
https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/25205
730
EK 15
“Eçmiyazin sabık katolikosu müteveffa Mıgırdıç Efendi”
Patrik Mıgırdıç Hırımyan
https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/20840
731
EK 16
Ermeni Meselesinin uluslararası bir hale gelmesindeki başatlardan biri
Patrik Nerses Varjabedyan
https://www.wikiwand.com/en/Armenian_Patriarch_of_Constantinople
732
EK 17
İstanbul ve Kudüs Patriği Harutyun (Artin Vehabedyan)
https://tr.wikipedia.org/wiki/Harutyun_Vehabedyan
733
EK 18
Patrik Horen Aşıkyan
https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=632
734
EK 19
“Ecmiyazin Katolikosu İzmirliyan Efendi”
Patrik Matdeos İzmirliyan
https://archives.saltresearch.org/bitstream/123456789/19635/1/FFT730078.jpg
735
EK 20
“İstanbul Ermeni Patrik-i Sabıkı Ormanyan Efendi”
https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/121095
736
EK 21
Osmanlı Devleti’nin seçilmiş ve atanmış son Ermeni patriği Zaven Der Yeğyayan
http://visualiseur.bnf.fr/Visualiseur?Destination=Gallica&O=IFN-53036544
737
EK 22
Lusinyan Hanedanı prenslerinden olduğu iddia edilen Beşiktaş Başpiskoposu Horen Narbey (Kalfayan)
Armayis P. Vartooguian, Armenia’s Ordeal,A Sketch of the Main Features of the History of Armenia; and an Inside Account of the Work of American Missionaries among Armenians, and its Ruinous Effect, New York, 1896, s. 97.
738
EK 23
Dava vekili Haçik Efendi’yi katletmek suçu sabit görülerek idama mahkûm edilen Armenak’ın temyiz dilekçesi, 7 Aralık 1903.
739
EK 24
Kardeşi Armenak’ı 1907’de komite suikastına kurban veren eski Van vali yardımcısı Ohannes Ferid Efendi’nin ölüm ilanı
Cumhuriyet, 18 Haziran 1948
740
EK 25
Taşnak komitesi tarafından öldürülen Van Belediye Reisi
Bedros Kapamacıyan Efendi
https://www.uzxalqharakati.com/tr/arsivler/1735
741
EK 26
Ünlü Taşnak çetecisi, Bedros Kapamacıyan ve muhbir David cinayetlerinin sorumlusu, Aram Manukyan
https://tr.wikipedia.org/wiki/Aram_Manukyan
742
EK 27
1896’da İstanbul’da Ermeni komitesi tarafından öldürülen Dikran Karagözyan Efendi (Kardeşinin oğlu Mihran Karagözyan’da Amerika’da komiteciler tarafından tehdit edilmiştir.)
http://www.karagozyan.k12.tr/ilkogretim/ilkogretim-tarihce-58-1.html
743
EK 28
Amerika’da yayınlanan New-York Daily Tribune adlı gazetenin Vartanyan’ın, Apik Uncuyan Efendi’yi öldürdüğünü itiraf ettiğini bildiren haberi. 25 Eylül 1905 tarihli haberde Ermenilerin tabiyet değiştirerek döndükleri eski ülkelerinde işledikleri cinayet “iğrenç” olarak tanımlanıyor.
“Armenian Affairs”, New-York Daily Tribune, 25 Eylül 1905
744
EK 29
Amerika’da yayınlanan The Topeka Daily State Journal adlı gazetenin
5 Kasım 1905 tarihli nüshası:
Amerika’nın Apik Uncuyan’ın katili Vartanyan’ın suçlu olduğunu kabul ettiği ve katilin idam edildiği bildiriliyor.
“Vartanian Is Dead”, The Topeka Daily State Journal, 5 Kasım 1905
745
EK 30
Apik Uncuyan Efendi cinayeti planlayıcılarından Leon Kirişçiyan ve
kardeşinin fotoğrafı
746
EK 31
747
748
749
İzmir’deki Ermeni muteberana “Ermeni İnkılab-ı İttihadiyesinin İzmir Merkez Komitesi” imzasıyla 4 Nisan 1902’de gönderilen tahrirat-ı umumiye
750
EK 32
Amerika’da Veragazmyal Hınçaklar tarafından öldürülen Osmanlı Ermenisi Ohannes Tavşancıyan ve tehdit edilen diğer Ermeni tüccarlarla alakalı bir haber. Katil ve maktul iki Osmanlı Ermenisi aynı sayfada.
“Armenians Terrified By Threats of Death From Hunchakist Sect”, Washington Times, 26 Temmuz 1907
751
EK 33
New York’ta Mihran Karagözyan’dan intikam almak amacıyla Hınçak komitesi tarafından yangın çıkarılan Parker gökdeleninde gün doğduğunda karşılaşılan manzara
https://www.fireengineering.com/content/dam/fe/print-articles/vol-43/issue-5/parker-building-fire-manhattan/img-1.jpg
752
EK 34
Osmanlı Devleti’nde bir Ermeni ailesi
http://lousavor-avedis.org/?p=844
753
EK 35
Yeni evlenen Osmanı Ermenisi bir çift
http://lousavor-avedis.org/?p=844
754
EK 36
Ermeni kadınının modern yüzü Peruz Terzakyan (Afet-i Devran); “Kanto müziğini yaratan Ermeni kadın şarkıcı”
http://www.istanbulkadinmuzesi.org/en/peruz-terzakyan
755
EK 37
Mühtediye İfakat Hanım’ın Gregoryen Ermeni papazı Haçadur tarafından kaçırılması mevzusunu fesad çıkarmak için kullanmak isteyen papaz Karabet’in eşyalarının arasından çıkan ve üzerinde Ermeni hükümdarlarına ait resimler bulunan evrak.
756
EK 38
Rahip Dravski’nin Varna’dan gelirken yanında getireceği Ermeni tarihine dair resimlerden biri (EK 37 ile aynı)
757
EK 39
1893 Merzifon, Yozgat, Tokat, Amasya, Sivas, Kayseri, Çorum ve Ankara’da çıkan Ermeni olaylarının baş aktörlerinden Karabet Tomayan
https://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/emperyalizmin-ermeni-piyonu-karabet-tomayan/
758
EK 40
Şebinkarahisarlı ünlü çeteci Antranik
https://baydin2.blogspot.com/2013/04/sebinkarahisar-ermenileri.html
759
EK 41
760
Bogos Bey Dadyan’ın ölümü üzerine Fransa’da yayınlanan L’illustration Journal Universal adlı derginin 19 Aralık 1863 tarihli nüshasında yapılan haber. Ölümü Gregoryenlerle Katolikleri karşı karşıya getiren Bogos Bey’in hayatı ve faaliyetleri hakkında bilgi veriliyor.
“Boghos Bey Dadian”, L’illustration Journal Universal, 19 Aralık 1863
761
EK 42
762
763
Taşnak komitesi tarafından öldürülen bazı Osmanlı Ermenilerinin listesi
Kapriel Serope Papazian, Patriotism Perverted, Baikar Press, Boston, 1934, s. 68-70
764
EK 43
Muş Çanlı Kilise/Surb Garabed Manastırı; Vazftizci Yahya’nın kemiklerinin burada bulunduğuna inanıldığından Ermeniler için hac merkezidir.
https://www.houshamadyan.org/tur/haritalar/bitlis-vilayeti/mushkaza/din/mushkiliseler.html
765
EK 44
Arak Manastırı (Surp Arakelots Vank/Kutsal Havariler Manastırı)
Gregoryen mezhebi kurucusu Aziz Krikor Lusavoriç tarafından St. Petros ve St. Pavlos’un sol kolları ve havari Andreya’nın sol kollarını korumak için kurulduğuna inanılmaktadır. Bu sebeple Ermenilerin hac yerlerinden biridir.
https://www.houshamadyan.org/tur/haritalar/bitlis-vilayeti/mushkaza/din/mushkiliseler.html
766
EK 45
19.yy'ın sonlarına ait bir Ahtamar Kilisesi Gravürü, Patkerazart
Ardzruni Hanedanı kralı Gagik tarafından yaptırılan ve içerisinde Aziz Krikor’un ayin minberinin, asasının ve deriden yapılmış kuşağının; Azize Hripsime’nin Kral Tridat tarafından takip edilirken burada saklandığı için kalan pabuçlarının, kana boyanmış yaşmağının ve tülbentten yapılmış peşkirinin olduğuna inanılmaktadır.
https://www.akdamarkilisesi.gov.tr/akdamar-kilisesi/tarihce
767
EK 46
Günümüzde Ahtamar Kilisesi’nden bir kare
https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/bin-yillik-akdamar-kilisesinde-360-derece-sanal-tur
768
DİZİN
Adana, 33, 34, 43, 44, 60, 93, 116, 160, 237, 241, 279, 326, 327, 347, 403, 412, 416, 428, 446, 453, 456, 459, 495, 496, 510, 511, 526, 556, 557, 579, 580, 599, 620, 626, 674, 708, 710
Agop Gurbetyan, 25, 53, 54
Agop Şahinyan, 258, 259, 261, 366
Akdağmadeni, 280
Akdamar, 11, 96, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 190, 243, 247, 256, 302, 491, 492
Aleksan Arzuyan, 26, 320, 321, 325
Alfreriev, 252
Ali Rıza Paşa, 243, 244, 247, 251, 304, 305, 388
Alizurum, 285
Almanya, 7, 83, 477, 483, 576, 587, 600, 603, 604, 614, 636, 670
Amasya, 21, 216, 224, 231, 280, 299, 300, 302, 332, 333, 334, 382, 515, 533, 706, 757
Amerika, 7, 10, 19, 20, 21, 24, 26, 27, 28, 29, 30, 32, 33, 52, 53, 67, 90, 130, 153, 167, 170, 187, 188, 189, 225, 233, 275, 276, 277, 278, 281, 283, 301, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 320, 322, 325, 328, 330, 332, 346, 362, 363, 371, 372, 376, 377, 388, 389, 390, 392, 403, 426, 511, 599, 600, 601, 602, 607, 608, 609, 612, 613, 619, 622, 623, 631, 634, 636, 664, 671, 679, 684, 687, 693, 704, 714, 742, 743, 744, 750
Anatoli, 210, 234, 235, 268, 272, 273, 333, 341, 342, 713
Anayasal Ramgavar, 8, 57, 65, 68, 70, 71, 76, 77, 78
Anooshavan Der Mugrdechian, 11, 68, 184
Antakya, 327, 362, 363, 406, 532, 533, 542, 710
Antep, 327, 601, 616, 617, 626, 627, 668, 678, 684, 704, 710
Antranik, 19, 59, 77, 100, 177, 180, 212, 213, 214, 215, 216, 220, 292, 305, 309, 347, 666, 702, 706, 708, 758
Apik Efendi, 269, 270, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, 584
Apik Uncuyan, X, 4, 119, 145, 194, 269, 271, 273, 275, 276, 315, 346, 392, 572, 573, 585, 743, 744, 745
Arak Manastırı, 212, 213, 215, 391, 765
Aram Ağinbaşyan, 33, 34, 78
Aram Manukyan, 80, 183, 253, 255, 302, 304, 305, 306, 308, 309, 741
Arapkir, 21, 447, 622
Arevelk, 31
Armaş, 97, 143, 145, 146, 208, 269, 275, 494, 711
Armenak, 168, 182, 220, 221, 222, 223, 243, 244, 246, 247, 248, 255, 340, 346, 375, 376, 738, 739
Armenakan, 2, 8, 11, 17, 18, 19, 37, 53, 56, 65, 66, 67, 68, 72, 175, 184, 302, 726, 727, 728
Armudan, 294, 296
Arpiar Arpiaryan, VI, 23, 24, 31, 32, 149, 720
Artin Dadyan, 108, 150, 151, 152, 487
Artin Dersergisyan, 293
Artin Sumyan, 216, 515
Aşıkyan, 12, 15, 19, 91, 95, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 110, 111, 112, 113, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 134, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 148, 150, 157, 164, 165, 166, 167, 168, 192, 193, 194, 199, 201, 202, 203, 204, 270, 356, 368, 479, 573, 583, 584, 594, 733
Avadis Efendi, 273, 284, 341, 342, 343
Azaryan, 206, 207, 551, 552, 553, 555, 556, 565, 567, 594, 597
Bâbıâli Nümayişi, 266
Bahtiyaryan, 533, 543
769
Balyoz oğlu Matyos, 281, 283
Bandırma, 270, 273, 461, 518, 519, 520, 525, 572, 574, 575, 576, 577
Bayburt, 86, 91, 93, 171, 331, 358, 359, 385, 509, 516, 603, 673, 680, 681, 693
Bitlis, 63, 68, 94, 100, 106, 176, 177, 179, 180, 214, 230, 284, 290, 291, 306, 327, 328, 329, 330, 352, 353, 380, 384, 387, 403, 404, 412, 449, 458, 460, 468, 578, 581, 685, 694, 695, 702, 708, 712
Bizmar, 533, 534, 535, 545, 548
Bogos Bey, 546, 593, 760
Bogos Efendi, 66, 174, 175, 176, 177, 190, 512, 513, 599
Boston, 21, 22, 26, 28, 86, 89, 278, 305, 317, 320, 322, 323, 325, 370, 376, 388, 609, 611, 662, 673, 763
Bulgaristan, 25, 37, 52, 62, 63, 79, 90, 99, 119, 179, 192, 197, 210, 235, 236, 253, 325, 337, 370, 388, 428, 464, 511, 576, 639, 676
Camikyan Agop, 298
Celalyan, 321, 323, 608
Çakılbilad, 337
Çakmakçılar Yokuşu, 400
Çanakkale, 618
Çıtanas, 331
Dacad, 191, 192, 193, 194, 353
Dacat, 167, 192, 248, 305, 306, 308, 309
David, 35, 181, 248, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 397, 399, 400, 741
Der Komidar, 178, 182, 190
Dikran Efendi, 156, 230, 258, 264, 265, 302, 364
Dikran Karagözyan, 4, 264, 265, 267, 276, 742
Diran Bey, 148, 149, 536, 537
Diran Kelekyan, 479
Diyarbakır, 35, 61, 82, 135, 180, 224, 306, 330, 360, 361, 396, 405, 439, 449, 462, 490, 533, 543, 546, 557, 587, 601, 613, 614, 666, 682, 688, 706, 709, 711
Doktor Joseph, 227
Dravski, 119, 145, 270, 518, 519, 572, 573, 574, 575, 576, 577, 756
Ecmiadzin, 71, 79, 96, 97, 114, 129, 143, 145, 152, 160, 179, 181, 182, 467, 472, 475, 477, 489, 491, 492, 493, 494, 497, 525, 573, 595, 608, 609
Edirne, 76, 96, 227, 397, 405, 422, 476, 503, 595, 646, 689, 714
Eğin, XI, 31, 298, 331, 365, 507, 707
Eğlence, 347
Emanuelyan, 556, 557, 558, 559
Enfiyeciyan, 550, 554, 555, 595, 597
Erçek, 310, 406
Erzurum, 3, 17, 38, 56, 60, 68, 80, 81, 89, 90, 94, 100, 101, 102, 103, 104, 106, 111, 112, 135, 143, 144, 145, 147, 167, 181, 187, 208, 261, 263, 267, 286, 292, 293, 294, 314, 331, 340, 347, 356, 357, 359, 397, 406, 414, 428, 449, 454, 455, 456, 457, 460, 461, 463, 464, 467, 478, 515, 516, 558, 560, 570, 605, 609, 620, 629, 667, 677, 678, 680, 682, 683, 684, 688, 692, 695, 696, 704, 707, 708, 710, 711, 714
Esayi Efendi, 497, 498
fedai, 17, 41, 86, 122, 230, 266, 302, 310, 329, 338, 354, 358, 360, 379, 389
Feriköy, 125, 211, 553
Filibe, 90, 122, 195, 325
Fransa, 7, 16, 27, 52, 99, 118, 131, 188, 195, 199, 201, 249, 257, 267, 274, 281, 307, 361, 362, 374, 378, 390, 401, 477, 480, 483, 511, 521, 525, 526, 527, 535, 536, 541, 557, 559, 562, 587, 590, 595, 599, 602, 603, 604, 636, 679, 683, 701, 760
Gayunet, 294, 513, 514
Gevaş, 61, 182, 244, 246, 247
Gevond Maksudyan, 500
Gregoryen Ermeni Kilisesi, 143, 161, 188, 206, 207, 527, 571, 609
Gregoryen Ermeni Patrikhanesi, 13, 575
Gülbenkyan, 315, 324, 372, 373, 374, 375
Gürcistan, 2, 326, 345, 378, 700
770
Gürün, 21, 37, 38, 66, 67, 89, 90, 100, 144, 231, 298, 301, 357, 424, 466, 467, 475, 625, 669
Haçik Efendi, 4, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 284, 738
Hairenik, 31, 86
Hakkâri, 244, 415
Halep, 43, 60, 135, 296, 330, 360, 361, 362, 364, 406, 412, 416, 431, 432, 440, 492, 495, 512, 531, 557, 608, 626, 688
Hamparsum Boyacıyan, 25, 33, 34, 59, 78, 102, 103, 113, 122, 167, 171, 193, 220, 309, 694, 708
Hamrzah Korkmazyan, 338
Hasun Efendi, 206, 528, 529, 530, 531, 532, 533, 534, 535, 536, 537, 538, 539, 540, 541, 542, 543, 547, 548, 549, 550, 551, 552, 594, 599
Hekimhan, 591, 592
Hınçak, 2, 3, 8, 11, 15, 16, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 37, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 65, 68, 72, 74, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 84, 85, 87, 89, 90, 94, 95, 97, 99, 101, 102, 103, 105, 109, 112, 113, 117, 123, 128, 130, 131, 133, 135, 139, 140, 141, 147, 149, 150, 151, 153, 156, 158, 164, 166, 167, 175, 177, 178, 179, 184, 191, 193, 194, 195, 196, 198, 201, 203, 206, 212, 219, 220, 224, 227, 228, 229, 231, 233, 235, 237, 238, 239, 240, 258, 262, 264, 266, 275, 276, 278, 279, 301, 310, 315, 317, 318, 319, 320, 322, 324, 334, 339, 348, 350, 356, 360, 362, 364, 371, 373, 374, 388, 419, 476, 479, 481, 482, 485, 486, 487, 489, 631, 681, 685, 694, 695, 703, 707, 708, 716, 717, 718, 719, 720, 751
Hırımyan, 16, 66, 67, 96, 97, 102, 115, 116, 145, 146, 167, 175, 179, 182, 191, 194, 220, 270, 473, 474, 475, 476, 477, 497, 595, 728, 730
Horen Narbey, 193, 475, 476
Hoşbulyan, 54, 55
Hüdavendigâr, 273, 406, 413, 419, 430, 441, 461, 462, 513, 518, 560, 577, 578
Hürriyet ve İtilaf Fırkası, VII, 57, 58, 61, 74, 666, 679
Hüseyin Nâzım Paşa, 10, 15, 24, 25, 31, 32, 49, 50, 67, 68, 85, 87, 90, 91, 106, 107, 109, 120, 121, 122, 126, 129, 136, 139, 140, 165, 166, 167, 168, 170, 173, 174, 177, 178, 192, 193, 198, 200, 201, 203, 205, 206, 210, 211, 212, 220, 221, 228, 229, 230, 233, 240, 260, 262, 264, 265, 268, 269, 272, 273, 279, 284, 293, 294, 295, 296, 298, 299, 300, 303, 311, 313, 328, 329, 330, 333, 337, 342, 343, 350, 351, 358, 369, 370, 382, 384, 409, 459, 479, 480, 481, 482, 483, 484, 485, 487, 510, 579, 580, 650, 662, 688
Ignatieff, 114
Ilımlı Hınçaklar, 30
İbranosyan Efendi, 345, 346
ihtida, 6, 7, 8, 14, 297, 306, 415, 424, 446, 447, 448, 449, 450, 451, 453, 454, 455, 456, 458, 459, 460, 461, 462, 463, 464, 465, 635
İngiltere, 7, 16, 22, 25, 27, 30, 48, 99, 101, 106, 107, 114, 115, 116, 153, 171, 200, 202, 214, 232, 242, 252, 256, 257, 260, 266, 270, 307, 308, 320, 329, 330, 335, 362, 374, 379, 414, 433, 476, 477, 480, 483, 487, 488, 511, 527, 541, 595, 602, 603, 604, 608, 612, 613, 618, 619, 624, 625, 626, 629, 631, 634, 636, 665, 679, 692, 693
İran, 19, 20, 21, 25, 28, 37, 38, 67, 123, 130, 138, 148, 167, 182, 210, 240, 252, 257, 283, 306, 310, 467, 468, 487, 710
İravunk, 25, 49, 53, 54, 55, 686
İşhan, 5, 183, 184, 185, 296
İttihat ve Terakki, 17, 18, 26, 33, 34, 37, 38, 39, 44, 45, 46, 47, 50, 51, 53, 55,
771
56, 57, 58, 59, 60, 61, 66, 70, 71, 72, 74, 75, 76, 78, 79, 162, 184, 212, 480, 481, 489, 664, 700, 705, 710
İzmir, 37, 60, 71, 88, 90, 105, 162, 211, 242, 281, 282, 283, 384, 390, 394, 439, 600, 682, 704, 711, 714, 749
İzmirliyan, 96, 97, 116, 142, 147, 148, 160, 172, 204, 205, 206, 207, 209, 239, 240, 268, 292, 353, 366, 475, 476, 479, 481, 482, 483, 484, 485, 486, 487, 488, 489, 494, 498, 499, 595, 693, 734
İzmit, 97, 128, 145, 146, 275, 364, 401, 426, 475, 578, 593
Jewett, 332, 687
Kalenciyan, 389, 390
Kalustyan, 389, 390, 391, 411
Kapamacıyan, 14, 72, 73, 178, 244, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 699, 740, 741
Karabet Efendi, 35, 134, 169, 170, 443, 444, 498
Karahisar-ı Şarki, 367
Karakin, 45, 52, 144, 167, 194, 235, 236, 237, 255, 283, 309, 313, 355, 368
Kasbar Vartanyan, 187, 188, 189, 190, 318
Katolik, 6, 8, 13, 14, 74, 114, 142, 143, 144, 146, 172, 191, 206, 207, 208, 223, 241, 257, 269, 280, 297, 326, 335, 342, 383, 384, 398, 399, 417, 431, 433, 441, 449, 455, 463, 469, 477, 521, 522, 523, 524, 525, 526, 527, 528, 529, 530, 531, 532, 533, 534, 535, 536, 538, 539, 541, 542, 543, 544, 545, 546, 547, 548, 550, 551, 552, 553, 554, 555, 556, 557, 558, 559, 560, 561, 562, 563, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 574, 575, 576, 577, 578, 579, 580, 581, 582, 583, 584, 585, 586, 587, 588, 589, 590, 591, 593, 594, 595, 597, 598, 599, 600, 602, 606, 608, 610, 622, 625, 626, 635, 636, 665, 674, 684, 692, 695, 701, 702, 705
Kayzek Ağa, 334, 335
Kazancıyan Efendi, 496, 532, 574
Kazanciyan, 494
Kazaryan, 375, 376
Kefsizyan, 494
Kereksiyan, 89, 90, 143
Kırımlıyan Hacı Agop, 224, 226, 227
Kigork Ağa, 327, 328, 430
Kilikya, 16, 77, 116, 467, 480, 493, 494, 496, 510, 521, 526, 530, 531, 536, 545, 548, 556, 559, 703
Kilikya Katogigosu, 480, 497, 510, 530, 531, 545, 556, 559
Kiragos, 87, 172, 228, 295, 296, 389, 390, 391, 403, 444, 445, 478, 493, 496
Kirkor Alatcıyan, 479, 494
Kirmasti, 518, 519
Knapp, 328, 329, 330, 702
Konya, 16, 35, 58, 87, 96, 164, 213, 407, 409, 416, 418, 420, 457, 485, 493, 506, 522, 523, 663, 666, 674, 676, 685, 686, 698, 700, 701, 704, 708, 709, 713, 714
Köstence, 34, 50, 78, 192, 426
Kudüs, 96, 97, 133, 147, 163, 167, 192, 202, 237, 240, 353, 472, 475, 478, 487, 492, 497, 498, 499, 501, 502, 503, 504, 505, 506, 507, 511, 523, 530, 533, 552, 604, 701, 705, 732
Kumkapı Nümayişi, 10, 22, 25, 100, 103, 106, 110, 111, 113, 164, 166, 167, 168, 191, 193, 202, 218, 219, 258, 259, 269, 356, 368, 482
Kumkapı Patrikhane Kilisesi, 130
Kuyumcu İstefan, 350, 351
Küpeliyan, 543, 546, 547, 548, 549, 550, 551, 553, 554, 599
Kürt, 20, 87, 100, 143, 170, 252, 310, 311, 312, 335, 354, 358, 416, 480, 511, 629, 633, 666, 670, 673, 675, 706, 709
Laz, 87, 633
Leon Sisliyan, 579, 580
Levon Harputyan, 372
Londra, 20, 22, 23, 24, 27, 28, 29, 32, 39, 53, 98, 99, 103, 117, 149, 167, 201, 270, 283, 320, 378, 414, 453, 458, 477, 510, 511, 541, 643
772
Ma’mûretü’l-Aziz, 135, 206, 249, 298, 316, 331, 365, 385, 410, 421, 422, 442, 507, 571, 591, 592
Maksudzâde Simon, 15, 97, 127, 137, 193, 195, 196, 198, 200, 201, 695
Malazgirt, 288, 355, 404, 467
Maltızyan, 178, 257
Mampre Efendi, 116, 122, 167, 168, 169
Markar Efendi, 239, 240, 241, 264, 268, 272, 487
Maro Vardanyan, 18, 19, 22, 718
Martugesyan, 188, 276, 278, 318, 319, 320, 321, 322, 323, 324, 325, 371, 373, 374, 376
Mayewski, 90, 177, 215, 485, 672, 695
Mersin, 87, 327, 347, 403, 588, 710
Merzifon, 12, 21, 87, 93, 169, 190, 223, 224, 225, 226, 228, 231, 280, 298, 299, 300, 301, 302, 333, 348, 380, 381, 561, 602, 621, 623, 663, 664, 671, 690, 696, 700, 705, 711, 757
Mıgırdıç Efendi, 237, 261, 410, 432, 494, 510, 511, 517, 518, 579, 580, 730
Mıgırdıç Portakalyan, 18, 65, 67, 114, 302, 377, 421, 508, 727, 728, 729
Mısır, 25, 31, 42, 43, 53, 93, 116, 155, 266, 279, 280, 387, 511, 559, 561, 602, 604, 639, 684
Mihitarist, 113, 524, 533, 567, 599
Mihran Damadyan, 192
Mihran Karagözyan, 371, 373, 374, 375, 376, 742, 751
Minassian, 16, 17, 19, 26, 34, 35, 37, 38, 44, 45, 46, 49, 50, 52, 53, 56, 57, 58, 59, 60, 65, 69, 70, 71, 75, 76, 77, 78, 79, 86, 95, 316, 317, 664, 672
Mongok, 173, 287, 288
Mşak, 62, 64, 65, 195, 199
Nazarbegyan, 18, 19, 22, 23, 24, 27, 28, 33, 47, 48, 133, 149, 717
New York, 188, 314, 320, 371, 751
Nezret Potukyan, 258, 366
Ohannes Efendi, 191, 234, 248, 249, 250, 382, 441, 443, 486, 497, 517, 530
Ohannes Ferid, 243, 244, 245, 246, 247, 248, 249, 250, 251, 739
Ormanyan, 95, 145, 148, 152, 158, 159, 161, 162, 488
Papazian, 305, 306
Paramaz, 33, 34, 35, 78, 491, 664
Parker gökdeleni, 373
Philadelphia, 375
Poladyan, 241, 242
Protestan, 6, 8, 14, 28, 74, 75, 144, 146, 169, 190, 207, 223, 257, 288, 297, 327, 328, 329, 330, 362, 367, 382, 406, 414, 431, 441, 447, 469, 477, 571, 587, 599, 600, 601, 603, 604, 606, 608, 609, 610, 611, 612, 613, 614, 615, 616, 617, 618, 619, 620, 621, 622, 623, 625, 626, 627, 628, 635, 636, 664, 669, 672, 676, 678, 680, 681, 696, 697, 701, 707, 712
Rahip Arsen, 178, 181, 182, 184
Rusçuk, 41, 122, 198, 202, 235, 236, 237, 337, 381, 576
Rusya, 16, 18, 19, 25, 28, 33, 34, 38, 40, 44, 62, 72, 75, 78, 80, 81, 83, 90, 95, 101, 107, 109, 114, 115, 116, 117, 125, 131, 144, 145, 152, 183, 186, 189, 203, 211, 212, 214, 216, 218, 219, 236, 252, 253, 255, 257, 259, 266, 274, 283, 292, 307, 309, 322, 345, 346, 353, 356, 378, 388, 403, 453, 464, 475, 477, 480, 483, 491, 492, 511, 555, 573, 595, 597, 602, 603, 604, 607, 608, 624, 634, 685, 701, 707
Sabağyan, 559, 560, 561
Sakızağacı, 562, 564, 567
Sebuh Efendi, 200
Simon Bozuyan, 293
Sinekerim Efendi, 231, 232, 233, 234, 349
Sukyas Efendi, 105, 113, 164, 165, 166, 190, 192, 201
Şahbaz Efendi, 267
Şarjum, 40, 41, 53, 54, 55, 156, 159, 243, 282
Tanil Çavuş, 366
Tanil Efendi, 503, 504, 505, 506, 507
773
Taşnak, 2, 3, 5, 8, 11, 12, 15, 16, 18, 25, 32, 36, 37, 38, 40, 41, 42, 44, 45, 46, 47, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 57, 59, 60, 61, 62, 65, 66, 67, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 84, 88, 89, 90, 94, 95, 97, 125, 130, 131, 147, 154, 156,158, 159, 160, 166, 179, 180, 185, 209, 212, 213, 230, 238, 241, 243, 248, 252, 253, 254, 255, 256, 262, 264, 266, 267, 272, 273, 275, 281, 282, 283, 291, 293, 303, 304, 305, 306, 308, 310, 323, 337, 345, 352, 353, 360, 370, 374, 384, 388, 389, 458, 474, 480, 489, 585, 631, 690, 695, 696, 697, 700, 723, 740, 741, 763
Tavşancıyan, 10, 24, 32, 33, 187, 189, 278, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 321, 323, 324, 346, 371, 372, 374, 392, 634, 750
Terziyan, 229, 556, 557, 561, 562, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569
Tokat, 21, 65, 93, 224, 227, 228, 229, 231, 262, 280, 331, 362, 383, 391, 411, 463, 508, 509, 569, 623, 677, 680, 681, 700, 709, 757
Tütüncüyan, 4, 121, 202, 235, 236, 237, 238, 239, 276, 382, 502, 576
Varto Badrikof, VI, VII, 40, 54, 55, 109, 125
Vehabedyan, 96, 97, 98, 201, 202, 477, 478, 479, 497, 498, 504, 510, 620, 732
Veragazmyal Hınçak, 3, 24, 26, 30, 50, 315, 318, 324, 325, 634, 750
Vremyan, 5, 71, 72, 80, 218, 255
Washington, 9, 28, 189, 201, 276, 283, 315, 316, 317, 323, 324, 325, 370, 371, 373, 653, 654, 655, 656, 657, 660, 704, 750
Yozgat, 21, 83, 93, 168, 224, 225, 231, 232, 233, 234, 280, 300, 347, 348, 349, 350, 352, 419, 451, 452, 488, 513, 514, 621, 666, 669, 671, 692, 693, 707, 757
Yunanistan, 197, 236, 266, 370, 379, 380
Zülam oğlu Asadur, 299
774
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder