İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET
TEŞKİLATI
İlk Türk Devletlerinde Devlet Anlayışı
§ Türklerde devlete İl (el) adı
verilirdi. İl aynı zamanda barış anlamında kullanılmıştır.
§
Devleti
yöneten hükümdar yönetme
yetkisini Gök tanrı dan alır ve yaptığı
tüm işlerden de Gök Tanrı ya karşı sorumludur.( Kut
Anlayışı)
§
Hükümdar devleti keyfi yönetemez, hükümdarın yetkilerini Töre ve Gök tanrı dini kısıtlardı.
§ Türkler Devlete baba,
Vatana (ülke) ana demişlerdir.
Türk Cihan
Hâkimiyeti Anlayışı: Türklerin dünyayı yönetme ve dünyaya hâkim olma fikridir.
Türklerde Devleti Oluşturan Unsurlar:
a-
Bağımsızlık(Oksızlık) : Türklerin sahip olduğu atlı göçebe yaşam tarzı, onların
özgürlüklerine düşkün olmalarını ve bağımsızlığın milli bir karakter olmasını sağlamıştır.
b-
Halk(Millet) : Türklerde halk sınıflara ayrılmamıştır.Kişilerin ekonomik
ve sosyal hakları
bulunmaktaydı.”Halk Devlet İçin
Değil; Devlet Halk İçindir.” Anlayışı hakimdir.
c- Ülke(Vatan-Toprak) : Türkler özgür olarak yaşadıkları ve egemenlik haklarını
tam olarak kullandıkları topraklara yurt , ülke , uluş adını vermişlerdir.
d-
Teşkilatlanma : Türkler teşkilatlanma, devlet kurma becerileri yüksek bir millettir.Tarih boyunca hiçbir zaman devletsiz
kalmamışlardır.Devleti oluşturan boylar ,güçlü
bir siyasi birlik sağlayarak devleti yaşatmışlardır.
2.
Türklerde Ordu
Türklerin
tarih boyunca birçok
büyük devlet kurmalarının temel etkenlerinden birisi güçlü ordulara
sahip olmalarıdır. Bozkır göçebe hayatının zorlukları
Türklerin mücadeleci ve disiplinli bir yapıya sahip olmalarına neden olmuştur.
Türk Ordusunun genel özellikleri şunlardır.
a-
Türk
ordusunda ücretli askerlik yoktur.
Halk kadın erkek
ayırt edilmeksizin her an savaşa
hazır durumda olduğu
için Türk milleti için ordu-millet deyimi kullanılmıştır.
b-
Sürekli ordunun bulunduğu Türk devletlerinde ordunun
temeli atlı askerlere dayanır.
c-
İlk düzenli orduyu
Hun hükümdarı Mete 10 luk askeri
sisteme göre( onbaşı,
yüzbaşı , binbaşı
, tümenbaşı ) oluşturmuştur.
d-
Ordunun başında savaşlara
kağan gider, diğer hanedan üyeleri
komutan olarak orduya
Komuta ederlerdi.
e- Türk ordusunun
temel silahları ok-yay ve kılıçtır.
f-
Savaşlarda Turan taktiği (Hilal Taktiği– Kurt kapanı-Sahte Ricat) tekniği kullanılır.
NOT:
İlk Türk devletlerinde Kağanı
koruyan seçme muhafız
birliklerine Böri,
Keşifler yapan akıncı
birliklerine deYelme denir.
3.
Devlet Yönetimi a- Kağan:
§
Türk
devletlerinde devletin başı, hakimiyeti
Tanrıdan alan hükümdardı. Hükümdar kutsal
sayılır ve ona tanrı tarafından bazı güçler verildiğine
inanılırdı. Tanrı tarafından verilen bu güçler ; Kut ( Siyasi iktidar-Yönetme gücü, becerisi) Ülüg-Ülüş(İktisadi güç-Hükümdarın ülkeyi zenginleştirmesi ve halka
bu bolluğu adil şekilde üleştirme paylaştırma gücü) Küç( savaş Yeteneği-
Savaş kazanma becerisi) tür.
§ Kağan olabilmek için hükümdar
ailesinden gelmek ve
erkek olmak şartı vardı.
§ Töreye göre hükümdar 2 şekilde tespit
edilirdi; 1- Kurultay tarafından seçilen 2- Baş hatunun
en büyük oğlu.
§ İlk
Türk devletlerinde hükümdarın unvanları; Kağan, Han, Yabgu, İl-teber, Şanyü ve İdikut
§ Hükümdarlık Sembolleri; Otağ,
Taht, Sancak, Davul,
Sorguç, Kemer, Kılıç ve Kamçı
§
Kağanın görevleri: 1- Ülkeyi düşmanlardan korumak 2- Ülkede birlik
be barışı sağlayıp boyları bir arada toplamak 3- Töre kurallarını uygulamak 4-
halkı adaletli ve eşit yönetmek 5- Halkı giydirip
doyurmak, refah seviyesini artırmak 6- ordunu başında sefere
gitmek 7- Devlet görevlilerini atamak 8-Savaşa ve barışa
karar vermek 9- Elçileri göndermek ve kabul
etmektir.
§
Kağanın
eşine hatun ya da
katun
denirdi. Hatunlar kendine has tahtına oturur,
kurultay katılır, elçileri
kabul eder, savaşa katılır ve hükümdar öldüğünde
çocuklar küçük ise bir müddet devleti hatun yönetirdi.
§
Kağanın
erkek çocuklarına Tigin denirdi. Tiginler
küçük yaştan itibaren
Ataman(İnal-İnanç)
adı verilen öğretmenler gözetiminde şehirlere
yönetici olurlardı.
§
Hunlar ülkeyi Orta-Doğu-Batı olmak
üzere üç kısma ayırarak yönetirdi.Ortayı hükümdar doğuyu veliaht Tiginler batıyı ise hanedan üyeleri yönetirdi. Göktürk ve Uygurlar da ise ülke doğu-batı olarak ikili teşkilatla yönetilirdi. Doğuda kağan
batıda ise hanedan üyeleri vardı.
b-
Hükümet:
§
İlk Türk devletlerinde hükümete ayukı denirdi. Ayukının başında aygucı ve üge adı
verilen vezir vardı.
Ayukı halk arasında sevilen
ve hanedan üyesi olmayan kişilerden seçilirdi.
§
Hükümette birçok görevliler vardı. Bu görevlilere buyruk(Bakan) adı verilirdi. Bu görevliler; Erkin(İlteber devlet memuru) – buyruk (bakan) – Tudun(Vergi
memurları) – Tutuk(Vali) Bitikçi(kâtip)-Otacı(Hekim)-subaşı-(ordu komutanı9- Agıçı (Hazine görevlisi) – Tamgacı(Mühürdar)
c- Kurultay:
§ İlk Türk devletlerinde devleti
ilgilendiren konuların görüşülüp
karar bağlandığı meclislere Kurultay denirdi.
§
Kurultay üyelerine Toygun denilmekte olup Kağan-Hatun-Vezirler-Devlet memurları-Boy Beyleri-Komutanlar ve
halkın ileri gelenleri kurultaya katılırdı.
§
Hunlarda Kurultay yılda 3 defa
toplanırdı. I. Kurultay; Kışın
toplanır ve Dini mahiyette konular görüşülür. II. Kurultay; İlkbaharda toplanır ve kağana
bağlılık kurultayıdır. III. Kurultay; Sonbaharda toplanır Savaş ve sayım kurultayı da denir. Halk ve
hayvanlar sayılırdı.
§
Kağanı
da genellikle Kurultay
tespit ederdi. Kurultayın bulunması Türklerde demokratik bir devlet yapısı
olduğunu gösterir. Her boyun küçük kurultayları da vardı. Kurultay
sonrası Toy denilen şenlikler tertip
edilirdi.
B. TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI
Türk-İslam Devletlerinde Devlet Anlayışı
§ Orta Asya da kurulan
ilk Türk-İslam devleti
Karahanlılar dır.
§ İlk Türk devletlerindeki anlayışlar Türk-İslam devletlerinde de devam etti.
§
Türk-İslam devletlerinde Devlet anlayışının dayandığı temel esaslar
; a- Töre b-İslam dini c- Türk-Cihan hakimiyeti d- Cihat anlayışı şeklindedir.
§
Türk-İslam devletlerinde Din ve devlet işlerinin
ayrıldığı Laiklik ilkesi
görülür.1058’de Abbasi Halifesi
siyasi otoriteyi Selçuklu
Hükümdarı Tuğrul Bey’e bıraktı. Halife ise dini otoriteyi temsil etti.
2- Merkez teşkilatı
a-Hükümdar:
§
İlk Türk devletlerindeki Kut inancı (Tanrı
tarafından Kutsanma-Tanrı tarafından verilen güçler) İslamiyetin kabulüyle İslami anlam kazanarak Allahın takdiri ve nasibi
olarak değiştirildi.
§
Tahta geçme konusunda
aynı şartlar devam
etti. Bu da taht kavgalarına ve iç karışıklıklara neden oldu.
§
İlk Türk-İslam devletlerinde Kurultay benzeri yapılar
olmadığı için hükümdarın yetkileri çok genişti.
Hükümdar Saray- hükümet-ordu ve
adaletin başı olduğundan tüm güçleri (Yasama-Yürütme-Yargı) elinde
toplamıştı.
§
Türk-İslam Devletlerinde hükümdarın kullandığı unvanlar; İlig , Hakan , Han , Sultan
dır. Gazneli Mahmut
sultan ünvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır.
§
Türk-İslam devletlerinde hükümdarlık sembolleri, İlk Türk devletlerindeki sembollere ilave olarak
Hutbe ve Hilat te
eklendi.
§
Sultanın erkek çocuklarına melik yada şehzade denilmekte olup Selçuklularda hükümdarın erkek çocukları şehirlere vali olarak gönderilirdi. Buna Atabeylik sistemi denir. Melik-Şehzade öğretmenlerine Atabey denir.
b- Saray :
§
Türk-İslam devletlerinde saray 3 kısımdan oluşurdu.
1- Harem (Hükümdar ve ailesinin oturduğu
bölüm) 2- Selamlık (devletin
idare edildiği bölüm) 3- Enderun(Memurların
yetiştirildiği okul bölümü)
§ Karahanlılarda saraya Kapu,
Selçuklularda Dergâh ya da Bargâh denirdi.
§
Sarayda birçok görevli bulunurdu.
Bunların başında ise Hacip bulunurdu.
Hacip Sultan ve Vezirden sonra en yetkili üçüncü görevli idi. Sarayda diğer
görevliler ise Hares Emiri (saray
güvenlikçisi) , silahtar (Hükümdarın
silahlarını korur) , Abdar(Hükümdarın Temizlik
işleri) , Çaşnigir(Hükümdarın Yiyecek işleri)
, Şarabdar(Hükümdarın içecekleri)
, Camedar (Hükümdarın Elbiseleri) Candar (sarayı dışarıdan gelen sadırlara karşı korur) , Alemdar(Bayrak ve sancakları korur savaşa götürür.) , Emir-i Ahur(Sarayın atlarına bakar) , emir-i Şikar(Hükümdarın av işleri)
c- Hükümet:
§
Hükümetin başında Karahanlılarda Yuğruş Gaznelilerde Hace-i Buzurg
Selçuklularda ise Vezirvardı. Vezir Sultan dan sonra en yetkili kişidir.
§
Karahanlı, Gazneli ve Selçuklularda hükümet işleri Divan
adı verilen dairelerde görülürdü. Türk-İslam devletlerinde belli başlı divanlar, görevleri ve en büyük görevlileri
şunlardır.
1-
Divan-ı Saltanat
(Karahanlılarda Divan-ı Ali, Gaznelilerde Divan-ı Vezaret): Başkanı
vezir olup devletle
ilgili tüm işler burada
görüşülür. Diğer divanların başkanları katılır.
2-
Divan-ı Tuğra (Karahanlılarda Divan-ı
Tuğra- Gaznelilerde Divan-ı
Risalet) : Başkanı
Tuğrai olup devletin
tüm iç ve dış yazışmalarını yapar.
3-
Divan-ı İstifa
(Karahanlılarda Divan-ı İstifa- Gaznelilerde Divan-ı Vekâlet) : Başında Müstevfi
olup Devletin her türlü mali işleriyle ilgilenir.
4-
Divan-ı İşraf (Karahanlılarda Divan-
ı İşraf – Gaznelilerde Divan-ı
İşraf) Başında Müşrif
olup Teftiş divanıdır.
5-
Divan-ı Arz ( Karahanlı-Gazneli de aynı): Başında
Emir-i Arız olup Askeri işlerle
ilgilenir.
3-
Taşra Teşkilatı
§ Karahanlılar da eski Türk ikili idare
sistemi bir müddet devam etmiştir. Ancak Karahanlı, Gazneli ve Selçuklularda ülke
Eyalet-Şehir-kasaba-Köy olarak idari birimlere ayrılmıştır.
§
Eyaletleri Şıhne denilen askeri vali ile Melik
adı verilen Hanedan üyeleri valiler yönetirdi. Askeri işlerden ise subaşı, Mali
işlerden Amil yada imga, Adli işlerden
Kadı yada Kadil Kudat, belediye
işlerinden ise muhtesipler sorumlu idi.
Şehirleri Amid adı verilen
askeri valiler yönetirdi. Diğer yöneticiler Eyaletler ile aynı idi. Türk-İslam devletlerinde posta
teşkilatına da önem verilmiş, ayrıca Berid
adı verilen görevliler Taşradaki görevlileri kontrol eder, raporları
merkeze gönderirdi.
4-
Ordu Teşkilatı
Türk-İslam Ordusunun genel özelikleri
a- İlk Türk devletlerinde onlu askeri sistem
uygulanmamıştır.
b- Ordunun aslı yine Türklerden oluşmasına rağmen Türk İslam devletlerinde başka unsurlarda orduya
alınmaya başlamıştır.
c- Atlı birliklerin yanı sıra yayalarda kullanılmaya başlanmıştır.
d- Ok
yay kılıç önemli silahlardır. e-Hükümdarlar ordu komutanıdır.
f- Turan taktiği
uygulanmıştır.
g- Orduya GULAM SİSTEMİ ile asker yetiştirilirdi.
h- İlk kez Hz. Ömer Döneminde kullanılan askerî ikta ( ikta sistemi)
Büyük Selçuklular tarafından geliştirilip Türk ordusunda uygulanmıştır.
GULAM SİSTEMİ: Gulam askerleri, çoğunluğu Türklerden olmak
üzere, satın alma yoluyla savaşlarda esir edilenlerle küçük yaşlarda toplanan çocukların
gulamhane adı verilen asker yetiştirme merkezlerinde yetiştirilmesi ile
oluşturuldu.
Not: Osmanlıda Devşirme sistemi,
Pençik Usulü, benzer
usullerdir.
İKTA SİSTEMİ: Ülke topraklarının vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılarak
her birinin askerî ve sivil devlet görevlilerine hizmet karşılığında maaş olarak
verilmesidir. Görevliler elde ettikleri gelirlerden maaşlarını aldıktan
sonra kalan bölümü ile atlı asker beslerlerdi. “Sipahiyan” adı verilen bu askerler savaş zamanında orduya
katılırlardı.
Not : İkta sistemi,nin Osmanlılardaki karşılığı Tımar Sistemidir.
Karahanlılarda Ordu; a-Saray Muhafızları(Hükümdarı koruyan
maaşlı askerler) b-Hassa ordusu (Asıl savaşan
ordu olup maaşlıdırlar) c-Eyalet ordusu(Şehzade ve valilerin
orduları) d-Gönüllü Türkmenlerden
oluşurdu.
Gaznelilerde
ordu; a-Gulaman-ı saray (Sarayı
ve sultanı koruyan maaşlı askerler)
b- Hassa ordusu (Türklerden oluşan asıl savaşan ordu olup maaşlıdır.) c- Eyalet Ordusu
(Şehzade ve valilerin orduları) d- Ücretli askerler e-Gönüllülerden oluşurdu.
Selçuklularda Ordu ; a-Gulaman-ı Saray(Sarayı ve sultanı
koruyan maaşlı askerler) b- Hassa ordusu(Süvari olup asıl savaşan ordudur.) c- İkta askerleri(İkta sistemiyle yetiştirilen askerler) d-Türkmenler(Akıncı birlikleridir) e-Bağlı devletlerin askerleri f- Yardımcı Hizmet
sınıfı(Mancınıkçı-Neftçi-lağımcı) oluşur.
Mancınıkcılar: Mancınıkla taş fırlatarak kale surlarına zarar veren sınıf.
Neftçiler: Kale
kuşatmalarında surlara tırmanmaya çalışan düşman askerlerinin üzerine yağ dökmekle
görevli askerî sınıf.
Lağımcılar: Kale
kuşatmalarında tünel kazarak
kaleye girmekle görevli
sınıf
C- OSMANLI
KLASİK DÖNEM DEVLET TEŞKİLATI
Osmanlı Devlet Anlayışı
§
Osmanlı devlet anlayışı
genel olarak Selçukluları örnek alarak oluşturulmuştur.
§
Osmanlı devlet anlayışı
3 esas üzerine kurulmuştur. Bunlar ;
·
Devlet-i Ebed Müddet (Devletin sonsuza kadar yaşatılması)
·
Nizam-ı Alem(Dünya düzeninin sağlanması adalet
ve barışın sağlanması)
·
Kanun-ı Kadim (Kamu hukuk
kurallarının üstünlüğü , büyük kanunlar) dir.
§
Osmanlı devletinde tüm yönetim ve kanunlar
Töre
ve İslam dinine uygun
olarak düzenlenmiştir. Bunun
yanında bazı hükümdarlar
kanunlarda yapmışlardır. Fatih Sultan Mehmet (Fatih kanunnameleri ya da
kanunname-i Ali Osman) ve Kanuni
Sultan Süleyman buna örnektir.
2. Merkez Teşkilatı
Osmanlı
merkez teşkilatı Hükümdar-Saray ve Divan-ı Hümayun
olarak sıralanmıştır.
a-
Hükümdar:
§ Osmanlı hükümdarları bey , Gazi , Hüdavendigar , Sultan, Han ve padişah
unvanlarını kullanmışlardır. Osmanlı sülalesine Ali Osman denilmiştir.
§
Tahta çıkarken belli bir kural
olmadığı için taht kavgaları yaşanmıştır. Bunu önlemek için Osmanlı Hükümdarları
Veraset sistemine
bazı yenilikler getirmişlerdir. Bunlar
1-
I. Murat ‘‘Ülke
hanedanın ortak malıdır’’
anlayışının yerine ‘‘Ülke padişahın oğullarının malıdır’’ anlayışını getirdi.
2- Fatih Kardeş Katli
ilkesini getirdi.
3- I. Ahmet Kardeş Katli ilkesini kaldırarak Ekber ve Erşet(yaşı en büyük hanedan
üyesinin tahta geçmesi)
getirdi.
§ Padişahlar Cülus töreni
ile tahta çıkar, Eyüp Sultan
da kılıç kuşanırdı. Padişah Yasama-Yürütme-Yargı güçlerini elinde toplamıştır.
§ Padişahın erkek çocuklarına Şehzade denirdi. Şehzadeler 12 yaşlarında Lala(Padişah öğretmeni) adı verilen öğretmenler gözetiminde devlet tecrübesi
kazanmak için illere(Sancak) vali olarak gönderilirdi. Bu sistemeSancağa çıkma denir. Sancağa çıkma III. Mehmet döneminde kaldırılınca
devlet yönetimi tecrübesi olmayan padişahlar başa geçti.
b- Saray:
§
Saray hem padişahın
devleti yönettiği hem de devlet
işlerini yürüttüğü merkezdir.
§
Osmanlı sarayı 3 bölümden oluşmuştur.
·
Birun(Dış saray)
·
Enderun(İç saray ve devşirmelerin yetiştirildiği okul)
·
Harem(Hükümdarın özel hayatını
geçirdiği bölüm)
§ Enderun da
devşirmelerin yetiştirildiği Enderun mektebi bulunur. Devşirme; Hristiyan
kökenli çocukların Türkleştirilip Müslümanlaştırılması demektir. Küçük yaşta alınan Hıristiyan kökenli çocuklar Anadolu
da Türk ailelerin yanına verilir
orada
bir Müddet kaldıktan sonra çok zeki olanları Enderun mektebine alınırdı. Burada
padişahın özel hizmetinde bulunan çocuklar daha sonra çeşitli görevler alarak
saraydan çıkarlardı. Devşirmeler Vezir-i azamlığa kadar yükselmişlerdir. Özellikle
Fatih devrinden itibaren
devşirme kökenli devlet
görevlisi sayısı artmış
ve Türk kökenli devlet
adamları ile devşirme kökenli devlet adamları arasında çekişmeler yaşanmıştır.
§ Enderun ayrıca
her türlü devlet
işlerinin görüşüldüğü yerdir.
Hükümdar elçileri kabul eder, Divan toplantıları burada (Babüssaade) yapılırdı. Osmanlıda
saraylar Topkapı , Edirne ve İbrahim
Paşa sarayları önemli saraylardır.
c- Divan-ı Hümayun:
§
Osmanlıda her türlü devlet işlerinin
görüşüldüğü meclise divan-ı Hümayun
denir.
§
Osmanlılarda diğer Türk-İslam devletlerinden farklı olarak
tek divan vardır.
§ Divan-ı Hümayun
Orhan Bey döneminde
kurulmuştur. Fatih dönemine kadar Divana Padişah başkanlık
ederken fatihten sonra Vezir-i
azamlar başkanlık etmeye başladılar. Divan-ı Hümayun a en yüksek devlet
görevlileri katılırdı.
§ Divanda İlmiye, Kalemiye
ve Seyfiye sınıfına mensup görevliler vardı.
·
Seyfiye: Asker kökenli Divan
üyeleri olup Vezir-i Azam (Padişahın mutlak
vekili, Padişahtan sonra en yetkili kişi günümüz başbakan benzeri) Vezirler (Veziri azamın verdiği
görevleri yerine getirir. Günümüz Bakan benzeri) Yeniçeri Ağası (Yeniçeri askerinin komutanı, günümüz Kara
kuvvetleri komutanı benzeri) kaptan-ı
Derya (Donama komutanı günümüz Deniz kuvvetleri komutanı)
·
İlmiye:
Medrese kökenli Divan üyeleri olup Yargı ,İfta(Fetva verme) ve Eğitim
işleri ile uğraşırlardı.Kazasker (Yargı işerinden sorumlu en büyük hakim-yargıç idi günümüz Adalet Bakanı) Şeyhülislam (fetva verir , medreseleri yönetirdi.)
·
Kalemiye :
Bürokrasi yani memur kökenli devlet adamları olup devletin mali ve
yazışma işerlini yürütürdü.Defterdar (Tüm
ekonomik-mali işlerden sorumlu
idi. Günümüz Maliye bakanı)
Nişancı
(Devletin tüm yazışmalarını hazırlar padişahın Tuğrasını çekerdi.)
3- Taşra Teşkilatı
§ Osmanlı devletinde ülke Eyaletler(İllerin birleşmesi ile oluşur) sancak (il) Kaza
(İlçe) ve köy şeklinde idari birimlere ayrılmıştır.
§ Eyaletler; Saliyaneli(Yıllıklı olup Tımar sistemi
uygulanmayan fakir Arap eyaletleridir.) saliyanesiz(Tımar
sisteminin uygulandığı eyaletler) Bağlı hükümetler(Kırım-Eflak-Boğdan) ve Özel yönetimli eyaletler olarak 4 ana gruba ayrılırdı.
§ Eyaletlerin başında
Beylerbeyi vardı. Eyaletlere bağlı Sancakları Sancak beyi, Kazaları
kadılar Köyleri de Kethüda
yönetirdi.
Tımar sistemi: Osmanlı devletinde bazı asker ve memurlar maaş verilmez,
bunun yerine kişinin rütbesine göre toprak verilirdi. Sahib-i Arz denilen bu kimse toprakları çiftçiye kiralar elde edilen gelirler
ile kendi ve yanında çalışanların maaşlarının ayırdıktan
sonra geri kalanı ile asker beslerdi. Bu sisteme tımar veya Dirlik sistemi
denir. Dirlik sistemi içerisinde topraklar 3 gruba ayrılır.
1- Has: gelirleri 100000
akçeden fazla olan topraklar olup yüksek dereceli
memur ve askerlere
verilir.
2- Zeamet: Gelirleri 20000 ila 100000 akçe arası olan topraklar
olup orta dereceli
memur ve askerlere verilir.
3- Tımar: gelirleri 20000 akçeden az olan topraklardır. Düşük dereceli memur ve askerlere
verilir.
4-
Ordu teşkilatı
·
Osmanlı Ordusu 3 ana kısma ayrılır. a- Kapıkulu
askerleri b- Eyalet
askerleri c- Donanma
§
Kapıkulu askerleri . bunlar devşirme kökenli olup saray da yaşarlar 3 ayda bir Ulufe adı verilen maaş vecülus bahşişi
alırlar evlenmezler askerlik
dışına başka meslekle
uğraşmazlardı. Yayalar ve Süvariler
olarak 2 kısımdırlar. Yaya ocakları
şunlardır.
1-
acemi Ocağı
(devşirmelerin ilk geldiği
ve diğer ocaklara
asker yetiştiren ocaktır.)
2-
yeniçeri Ocağı(Savaşlarda padişahı
diğer zamanlarda sarayı
koruyan askerlerdir.)
3- cebeci Ocağı(Silahların yapım ve onarımıyla görevli ocaktır.)
4- topçu Ocağı (Top
döken ve savaşlarda kullanan ocaktır.)
5-
Top arabacıları ocağı(Topları cepheye taşıyan
ocaktır.)
6-
Humbaracı Ocağı(El bombası havan topu yapan ocaktır.)
7- Lağımcı Ocağı (kale
kuşatmalarında kalenin altına tüneller kazan ocaktır.)
Süvariler ise şunlardır. Sipahiler-Silahtarlar-Sağ Garipler-Sol Garipler-Sağ Ulufeciler-Sol Ulufeciler
§
Eyalet askerleri: Osmanlı ordusunun en kalabalık ve en savaşçı
bölümüdür. Taşlarda otururlar. Meslekle uğraşabilirler evlenebilirler kendi evlerinde yaşarlar.
Eyalet askerleri, tımarlı sipahiler-Akıncılar-Gönüllüler-Beşliler-Azaplar-Yayalar-Müsellemler-Deliler
şeklinde teşkilatlanmıştır.
§
DonanmaDeniz kuvvetleridir. Başında Kaptan-ı derya ulunur. Deniz askerlerine
levent
denir. Barbaros-Piri
reis-Turgut reis-Kılıç Ali Paşa-Seydi Ali reis-Burak reis önemli denizcilerdir.
İstanbul-Süveyş-Rusçuk- Gelibolu-Sinop-İzmit-Basra önemli tersanelerdir.
Ç- 17. ve 18. YÜZYIL OSMANLI
DEVLET TEŞKİLATI
1-XVIII. yy Islahatları
Bu yüzyıllarda meydana gelen önemli
değişmeler şunlardır.
·
Osmanlı devletinde 18. yüzyılda sadrazamın güçlenmesiyle Divan Toplantıları Bab-ıali de(sadrazam konağı)
toplanmaya başladı.
·
Kalemiye sınıfı ve Reisülküttab önem kazandı. Önceki
dönemlerde Nişancı ya bağlı bir memur olan Reisülküttab
zamanla Hariciye(Dışişleri bakanı) haline
geldi.
·
Lale devrinde
ilk önemli ıslahatlar yapıldı.
·
18. yy ıslahatları asıl III. Selim
döneminde hız kazandı.
Bu dönemde ilk daimi dış elçilikler
açıldı. Nizam-ı Cedit ıslahatları adı verilen III. Selim ıslahatları, III.
Selim in tahttan indirilmesi ile son buldu.
2-XIX. yy Islahatları
·
Bu dönemde en çok ıslahat yapan hükümdar II. Mahmut
tur. II. Mahmut 1808 de Anadolu ve Rumeli ayanları ile Sened-i İttifak ı imzaladı. Böylece ilk kez Osmanlı padişahının
yetkileri kısıtlandı.
·
II. Mahmut
Yeniçeri ocağını kaldırarak yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli Batı tarzında bir ordu
kurdu.
·
İlk kez Seraskerlik makamı(Genelkurmay başkanlığı)kuruldu.
·
En önemli devlet
görevlileri Sadrazam-Serasker-Şeyhülislam oldu.
·
Divan-ı Hümayun kaldırılarak yerine heyeti vükela (Bakanlıklar) kuruldu. Vezirlere Nazır, Kazaskere Adliye Nazırı,
Reisülküttaba Hariciye Nazırı(Dış işleri bakanı) , Defterdara maliye Nazırı
denilmeye başlandı.
·
Devlet memurlarının maaşları aylık olarak hazineden ödenmeye başlandı.
II. MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI
1-Sened-i İttifak:
1808 de II. Mahmut döneminde Vezir-i azam Alemdar
Mustafa paşa nın katkıları ile Anadolu ve Rumeli ayanları
ile Padişah II. Mahmut un imzaladığı bir anlaşma olup bu anlaşma ile Osmanlı da
padişahın yetkileri ilk defa sınırlandırılmıştır.
2-II. Mahmut
1826 yılında Yeniçeri
Ocağını kaldırarak yerine
Batı tarzında Asakir-i Mansure-i
Muhammediye adında bir ordu
kurdu. Tarihte Yeniçeri ocağının kaldırılması olayına Vakay-ı Hayriye denir.
3-
Günümüz genelkurmay Başkanlığı yetkileri sahip Seraskerlik makamı kuruldu.
4-
Divan-ı Hümayun ve Bab-ı ali kaldırılarak yerine Heyet-i
Vükela yada Nezaretler(nazırlık yani günümüz manasında bakanlıklar) kuruldu.
Kubbealtı vezirliği tamamen kaldırıldı.Divan üyeleri; Sadrazama
başvekil(başbakan) Kazasker (adliye nezreti=Adalet bakanı) , Reisülküttab (Hariciye nezareti=Dışişleri bakanı)
Yeniçeri ağası(yeniçeri ocağı kaldırıldığı için yerine
seraskerlik=Genelkurmay) , Sadaret Kethüdası(Dahiliye Nazırı=İçişleri Bakanı) ,
Defterdar (Maliye nazırı=Maliye Bakanı) oldu.Vezirlere (Nazır=Bakan) ,Kaptan-ı Derya (Bahriye Nazırı-Deniz Kuvvetleri komutanı) , Şeyhülislam ise Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar aynı adla devam
etmiştir.
5- Devlet işlerinin kolaylaştırılması için yeni meclisler kuruldu.
Askeri işler için Dar-ı Şuray-ı
Askeri, Adalet işleri
ve kanun yapmak için Meclis-i Ahkâmı Adliye ve yönetim işleri için Dar-ı
Şuray-ı Bab-ı Ali meclisleri oluşturuldu.
6-
Taşra teşkilatında ise tımar sistemi
kaldırıldı ve tüm asker ve memurlara maaş bağlandı. Mahalle
ve köy muhtarlıkları kuruldu.
İç güvenliği sağlamak için redif adı verilen ordu kuruldu.
TANZİMAT DÖNEMİ ISLAHATLARI
·
Tanzimat Fermanı: 1839 da Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde sadrazam Mustafa reşit Paşa nın katkıları ile ilan edilen bir
fermandır. Gülhane Parkına okunup ilan edildiği için Gülhane Hatt-ı Hümayun da denir. Bu fermanla Osmanlı halkına
bazı haklar verilmiştir. Tüm Osmanlı tebaası(Halk) eşit sayılmıştır. Tanzimat
fermanı ile Osmanlı
hızlı bir batılılaşma sürecine girmiş ve bu dönemde yapılan ıslahatlara
Tanzimat ıslahatları denir.
·
Islahat
Fermanı: 1856 da Kırım savaşı sonrası Batılı ülkelerin Azınlıkları bahane
ederek içişlerimize karışmalarını engellemek
için Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde yayımlanan bir fermandır. Bu fermanla azınlıklar geniş haklara kavuşmuştur.
·
Tanzimat döneminde Padişahtan sonra en yetkili
devlet görevlileri Serasker,
Sadrazam ve şeyhülislam olmuşlardır.
·
1868 de Şura-yı
Devlet (Danıştay) ve Divan-ı Ahkâm-ı
adliye(Yargıtay kuruldu.)
·
Taşra teşkilatında 1840
Nizamnamesi çıkarıldı. Bu nizamname ile ülke Eyalet (yöneticisi Müşir) ,
Sancak(yöneticisi kaymakam) , Kaza(yöneticisi seçimle Kaza Müdürü) ve köy(Yöneticisi Muhtar) olarak bölümlere ayrıldı. İlk kez Eyalet
ve sancak genel meclisleri açıldı.
Daha sonra 1867 ve 1871 Nizamnameleri çıkarıldı. Nahiye(Bucak) adı verilen
yeni bir taşra yönetim birimi
Oluşturuldu
MEŞRUTİYET DÖNEMİ YENİLİKLERİ
1- Meşrutiyet: Hükümdarın yanında meclis açılarak
halkın kısmen yönetime katıldığı devlet idare şekline meşrutiyet denir. Osmanlı devletinde 1876 da II. Abdülhamit in hükümdarlığı döneminde
Mithat
paşa nın katkıları ile I. Meşrutiyet ilan edildi.
Meşrutiyetle birlikte Kanun-ı Esasi (ilk Anayasamız) ilan edildi
ve 1877 de seçimler yapılarak
Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan adında 2 meclis açıldı.
Mebusan ve Ayan Meclisleri Şuray-ı Devlet tarafından hazırlanan kanunları
görüşür ve padişahın onayı ile kanunlar yürürlüğe girerdi. Hükümeti ve
Bakanları da bu iki meclis seçer, padişahın onayı ile de hükümet kurulurdu.
·
KANUN-I ESASİ:
1876
de ilan edilen anayasadır. Bu anayasanın amacı özgürlükleri artırarak Osmanlı
devletinin dağılmasının önlenmek istenmesidir. Kanun-ı Esasi yi Mithat Paşa önderliğinde Şura-yı
Devlet hazırlamıştır. Toplam 119 maddeden oluşmuştur.
·
MECLİS-İ MEBUSAN:
Üyeleri halk tarafından seçilen meclistir.4 yıllığına
seçilir. Çalışmalarını açık oturumlarla
yapar. Padişah meclisi kapatabilirdi. Toplam 115 mebus(vekil vardır.)
·
MECLİS-İ AYAN: Üyeleri
Padişah tarafından ömür boyu seçilir.
Asker, bürokrat ve ulema sınıfından oluşur. Çalışmalarını kapalı oturumda yapardı. Toplam 26 ayan
vardır.
·
ŞURA-YI DEVLET: Padişahın ataması ile oluşan 28 Kişilik bir kurul
olup Meclislerin teklifi ile kanun-ı
Esasiye aykırı olmamak kaydıyla Kanun hazırlar, kanunlar
önce Meclis-i Mebusan
daha sonra Meclis-i
Ayan da görüşülür ve Padişahın
onayı ile yürürlüğe girerdi.
2-
1877–78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi)
sebebiyle II. Abdülhamit Kanun-ı Esasinin kendisine verdiği yetki ile 1878 de Kanun-ı esasi yi Yürürlükten kaldırdı ve
Meclis-i Ayan ve Meclis-i mebusanı kapattı. Meşrutiyet
isteyen Osmanlı aydınlar Genç Osmanlılar (Jön Türkler) adı Verilen bir örgüt
kurarak II. Abdülhamit e karşı muhalefete geçtiler. Bu Örgüt zamanla İttihat ve Terakki Partisi adını aldı.
3- 1908 yılına
kadar II. Abdülhamit ülkeyi saltanatla yönetti. Ancak İttihat ve Terakkinin başlattığı muhalefet zamanla
isyana dönüştü. 1908 de Niyazi Bey ve
arkadaşları meşrutiyet isteyerek ayaklandı ve 1908 de II. Abdülhamit Kanun-ı esasiyi tekrar yürürlüğe koydu.
Meclisler tekrar açıldı. 1908 de İttihat ve Terakki partisi yapılan seçimleri
kazanarak mecliste çoğunluğu elde etti. Ancak II. Abdülhamit 1909 da
tarihimizde 31 Marta olayı denilen bir isyan hareketiyle tahttan indirildi ve
yerine Mehmet Reşat Padişah yapıldı.
1913 te Enver Paşa önderliğinde
İttihatçılar Bab-ı ali Baskını
adı verilen olayla Meclis-i Mebusan ı basarak
muhalefeti yok ederek idareyi ele aldı. Bab-ı Ali Baskınından sonra
Padişahların hiçbir yetkisi kalmadı. Talat Paşa-Enver Paşa ve Cemal Paşa
devleti 1918 I. Dünya savaşı sonrasına kadar yönetti. Savaştan sonra
İttihatçılar öldürüldü ya da sürüldü. 1918–1922 arası Hürriyet ve İtilaf
Fırkası ülkeyi yönetti.
(En meşhur Hürriyet
ve İtilaf partili
Damat Ferit Paşa dır.). II. Meşrutiyet
döneminde 1908–1912–1914 ve 1919 da olmak üzere 4 tane seçim yapılmıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİ
I.
Dünya savaşı sonrası
Osmanlı Devleti 1918 de İmzalanan Mondros Ateşkes anlaşması
ile fiilen tarihi
karışmıştır. Ancak Osmanlı
devletinin resmen yıkıldığı tarih 1 kasım 1922 de saltanatın Kaldırılması
iledir.
19 Mayıs 1919 da Atatürk ün Samsun a çıkmasıyla Türkiye Devletinin temelleri atıldı. Amasya
genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleri ile bu gidişat
hızlandı. Cumhuriyet döneminde başlıca gelişmeler şunlardır.
1-
23 Nisan 1920 de TBMM açılarak Milli
Egemenliğe ilk adım atıldı.
2-
1921 de Teşkilatı Esasiye (1921 anayasası
) kabul edildi. (Türkiye devletinin ilk anayasası olup, sırasıyla 1921–1924–1961 ve 1982 anayasalarını kullandık). 1921 Anayasasının genel
özellikleri şunlardır.
A- savaş dönemi anayasasıdır.
B- 24 maddelik kısa bir anayasadır.
C-Meclis hükümeti
sistemi vardır.
Meclis Hükümeti
Sistemi : hükümet üyelerini meclis
seçer herhangi bir parti yoktur.
(Ancak Mustafa Kemal in önderliğindeki Müdafaa-i Hukuk grubu
vardır.)
D-
Güçler Birliği esası
vardır.
Güçler Birliği
: Yani devletin temelini
oluşturan Yasama(Kanunları yapma)-Yürütme(Yapılan Kanunları
uygulama) ve yargı(Yasalara uymayanların
cezalandırılması) gücünün tek elde toplanması TBMM de toplanması demektir.
Güçler Ayrılığı : Yasama-Yürütme ve Yargının ayrı kurumlarda toplanmasıdır. Güçler birliği
sadece 1921 Anayasasında vardı. 1924–1961– 1982 anayasalarında ise Güçler
ayrılığı esası vardır.
Günümüzde Yasama-Yürütme ve yargı birbirinden ayrıdır. Yasamayı TBMM, Yürütmeyi
Cumhurbaşkanı-Başbakan-Bakanlar Kurulu ver tüm bürokrasi, Yargıyı ise bağımsız
mahkemeler yerine getirir.
3-
1924 Anayasası kabul edildi.(Bu anayasada Güçler ayrılığı esası var , İlke ve İnkılap anayasasıdır.)
4-
1928 de Anayasamızda bulunan ‘‘Türkiye nin dini İslam’dır.’’ Maddesi anayasadan çıkarıldı.
5–1937 de Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, İnkılapçılık ve Laiklik temel Atatürk ilkeleri
anayasamıza girmiştir.
6-
Cumhuriyet döneminde ilk siyasi partilerde kuruldu.
TBMM
de Atatürk başkanlığındaki Müdafaa-i Hukuk grubu Cumhuriyet Halk Fırkası adını alarak
Türkiye nin ilk siyasi
partisi oldu.
1924
te Kazım Karabekir ve arkadaşları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular ancak bu parti Şeyh Sait İsyanı ile kapatıldı.
1930
da Ali Fethi Okyar tarafından kurulan
Serbest Cumhuriyet Fırkası da Menemen Olayı Dolayısıyla kapatıldı. Bundan
sonra 1945 ya kadar Türkiye de tek parti CHP iktidarı yaşandı. 1945 den sonra
tekrar çok partili rejime geçildi.
7-
1934 te kadınlara da Seçme ve seçilme hakkı verilerek kadınlarında siyasal hayata katılmaları sağlandı.
1. ÜNİTE SONU
ÖLÇME DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ
KLASİK SORULAR
1 ) – Türklerde Devleti
Oluşturan Unsurları yazarak
kısaca açıklayınız.
1)- a- Bağımsızlık(Oksızlık) : Türklerin sahip olduğu atlı göçebe yaşam
tarzı, onların özgürlüklerine düşkün olmalarını ve bağımsızlığın milli bir karakter
olmasını sağlamıştır.
b-
Halk(Millet) : Türklerde halk sınıflara ayrılmamıştır.Kişilerin ekonomik ve sosyal hakları
bulunmaktaydı.”Halk Devlet İçin Değil; Devlet Halk İçindir.”
Anlayışı hakimdir.
c- Ülke(Vatan-Toprak) : Türkler özgür olarak yaşadıkları ve egemenlik haklarını
tam olarak kullandıkları topraklara yurt , ülke , uluş adını vermişlerdir.
d-
Teşkilatlanma : Türkler teşkilatlanma, devlet kurma becerileri yüksek bir millettir.Tarih boyunca hiçbir zaman devletsiz
kalmamışlardır.Devleti oluşturan boylar ,güçlü
bir siyasi birlik sağlayarak devleti yaşatmışlardır.
2)- Türk-İslam Ordusunun genel özeliklerinden 5 tanesini maddeler
halinde yazınız. 2)- a-
İlk Türk devletlerinde onlu askeri sistem uygulanmamıştır.
b- Ordunun aslı yine Türklerden oluşmasına rağmen Türk İslam devletlerinde başka unsurlarda orduya
alınmaya başlamıştır.
c- Atlı birliklerin yanı sıra yayalarda kullanılmaya başlanmıştır.
d- Ok yay kılıç
önemli silahlardır. e-Hükümdarlar ordu komutanıdır.
f- Turan taktiği
uygulanmıştır.
g-
Orduya GULAM SİSTEMİ
ile asker yetiştirilirdi.
h- İlk kez Hz. Ömer Döneminde kullanılan askerî ikta ( ikta sistemi)
Büyük Selçuklular tarafından geliştirilip Türk ordusunda uygulanmıştır.
3)- Gulam sistemi
hakkında kısaca bilgi veriniz.
3)- Gulam askerleri, çoğunluğu
Türklerden olmak üzere,
satın alma yoluyla
savaşlarda esir edilenlerle küçük yaşlarda toplanan çocukların gulamhane adı verilen
asker yetiştirme merkezlerinde yetiştirilmesi ile oluşturuldu.
4)- Ikta sistemi
hakkında kısaca bilgi veriniz.
4)- Ülke topraklarının vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılarak her birinin askerî ve sivil devlet görevlilerine hizmet karşılığında
maaş olarak verilmesidir. Görevliler elde ettikleri gelirlerden maaşlarını
aldıktan sonra kalan bölümü ile atlı asker beslerlerdi. “Sipahiyan” adı verilen bu askerler savaş zamanında orduya
katılırlardı.
5)- Osmanlı devlet
anlayışını oluşturan esasları
yazarak kısaca açıklayınız. 5)- Osmanlı
devlet anlayışı 3 esas üzerine kurulmuştur. Bunlar ;
Devlet-i Ebed Müddet (Devletin sonsuza kadar yaşatılması)
Nizam-ı Alem(Dünya düzeninin sağlanması adalet ve barışın
sağlanması)
Kanun-ı Kadim (Kamu hukuk
kurallarının üstünlüğü , büyük kanunlar) dir.
6)- Osmanlı
veraset sisteminde ( tahta çıkma usulü )yaşanan
değişimleri kısaca yazınız.
6)- Tahta çıkarken belli bir kural
olmadığı için taht kavgaları yaşanmıştır. Bunu önlemek için Osmanlı Hükümdarları Veraset sistemine bazı yenilikler getirmişlerdir. Bunlar
1-
I. Murat ‘‘Ülke
hanedanın ortak malıdır’’ anlayışının yerine ‘‘Ülke padişahın oğullarının malıdır’’ anlayışını getirdi.
2-
Fatih Kardeş Katli ilkesini getirdi.
3-
I. Ahmet Kardeş
Katli ilkesini kaldırarak Ekber ve Erşet(yaşı en büyük hanedan
üyesinin tahta geçmesi)
getirdi.
7)- Divan-ı Humayu’nu oluşturan sınıfları yazarak;
bu sınıfların görevleri hakkında bilgi veriniz. 7)- Divan-ı
Humayun İlmiye, Kalemiye ve Seyfiye sınıflarından
oluşmaktadır.
Seyfiye: Yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenen sınıftır. Vezir-i Azam ,Vezirler, Yeniçeri Ağası , kaptan-ı Derya gibi asker
kökenli divan üyeleri bu sınıfa
mensuptur.
İlmiye: Yargı ,İfta(Fetva
verme) ve Eğitim işleri ile ilgilenen sınıftır..Kazasker Şeyhülislam gibi medrese
kökenli divan üyeleri bu sınıfa mensuptur.
Kalemiye : Devletin mali ve yazışma
işerlini yürütürdü.Defterdar
ve Nişancı gibi memur kökenli divan üyeleri
bu sınıfa mensuptur.
8)- Sened-i İttifak
hakkında kısaca bilgi
veriniz.
8)-1808 de II. Mahmut
döneminde Vezir-i azam Alemdar Mustafa
paşa nın katkıları ile Anadolu ve Rumeli ayanları
ile Padişah II. Mahmut un imzaladığı bir anlaşma olup
bu anlaşma ile Osmanlı da padişahın yetkileri ilk defa sınırlandırılmıştır.
9)-Tanzimat Fermanı hakkında
kısaca bilgi veriniz.
9)- 1839 da Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde
sadrazam Mustafa reşit Paşa nın katkıları ile ilan edilen bir fermandır.
Gülhane Parkına okunup ilan edildiği için Gülhane
Hatt-ı Hümayun da
denir. Bu fermanla
Osmanlı halkına bazı haklar
verilmiştir. Tüm Osmanlı
tebaası(Halk) eşit sayılmıştır. Tanzimat fermanı ile Osmanlı hızlı
bir batılılaşma sürecine
girmiş ve bu dönemde yapılan ıslahatlara Tanzimat
ıslahatları denir.
10)- Islahat
Fermanı hakkında kısaca
bilgi veriniz.
10)- 1856 da Kırım savaşı sonrası Batılı ülkelerin Azınlıkları
bahane ederek içişlerimize karışmalarını engellemek için Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde yayımlanan bir fermandır. Bu fermanla azınlıklar geniş haklara kavuşmuştur.
11)- 1. Meşrutiyetin ilanı ile ilgili
olan aşağıdaki metinde
eksik bırakılan bölümleri doldurunuz.
11)- Osmanlı devletinde 1876 da II. Abdülhamit in hükümdarlığı
döneminde Mithat paşa nın çalışması
ile I. Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyetle birlikte Kanun-ı Esasi (ilk Anayasamız)
ilan edildi ve 1877 de seçimler yapılarak Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan adında 2 meclis açıldı.
Bu Meclisler Şuray-ı
Devlet tarafından hazırlanan kanunları görüşür ve padişahın onayı ile
kanunlar yürürlüğe girerdi. Hükümeti ve Bakanları da bu iki meclis seçer,
padişahın onayı ile de hükümet kurulurdu.
1877–78
Osmanlı-Rus savaşı sebebiyle II.
Abdülhamit Anayasanın kendisine
verdiği yetki ile 1878 de meşrutiyete son
verdi ,meclisleri kapattı. Meşrutiyet
isteyen Osmanlı aydınları Genç
Osmanlılar (Jön Türkler) adı Verilen bir örgüt kurarak II. Abdülhamit e karşı muhalefete geçtiler. Bu Örgüt zamanla
İttihat
ve Terakki Partisi adını aldı. 1908 yılına kadar II. Abdülhamit ülkeyi saltanatla yönetti.
Ancak İttihat ve Terakkinin
başlattığı muhalefet zamanla isyana dönüştü. Niyazi Bey ve arkadaşları meşrutiyet isteyerek ayaklandı ve 1908 de II. Abdülhamit anayasayı
tekrar yürürlüğe koydu. Meclisler tekrar açıldı. 1908
de İttihat ve Terakki partisi
yapılan seçimleri kazanarak
mecliste çoğunluğu elde etti. Ancak II. Abdülhamit 1909 da tarihimizde
31 Marta olayı denilen bir isyan hareketiyle tahttan indirildi ve yerine Mehmet Reşat Padişah yapıldı.
KAVRAM BİLGİSİ:
Tigin : İlk Türk Devletlerinde Kağanın erkek çocuklarına verilen ad.
Ataman: İlk Türk Devletlerinde Kağanın
erkek çocuklarının eğitiminden sorumlu öğretmen
Kurultay :İlk Türk devletlerinde devleti
ilgilendiren konuların görüşülüp karar bağlandığı meclislere Kurultay denir.
Melik :Türk İslam Devletlerinde Sultanın erkek çocuklarına verilen ad.
Meşrutiyet: Hükümdarın yanında
meclis açılarak halkın
kısmen yönetime katıldığı devlet idare şekline
meşrutiyet denir.
EŞLEŞTİRME
** Aşağıdaki
Türk İslam Devletlerindeki Saray görevlileri ile görev alanlarını uygun şekilde eşleştiriniz.
Saray Görevlileri |
Görev Alanlarını |
( a ) Hares Emiri |
( c ) Hükümdarın Yiyecek işlerini yürütür. |
( b ) Abdar |
( e ) Hükümdarın Elbiseleri ile ilgilenir. |
( c ) Çaşnigir |
( a ) Saray güvenlikçisidir. |
( d ) Candar |
( f ) Bayrak ve sancakları korur
savaşa götürür |
( e ) Camedar |
( b ) Hükümdarın Temizlik işlerini yürütür. |
( f ) Alemdar |
( d ) Sarayı dışarıdan gelen sadırlara karşı
korur |
( g ) Emir-i Ahur |
( h ) Hükümdarın av işlerini yürütüri |
( h ) Emir-i Şikar |
( g ) Sarayın atlarına bakar |
** Aşağıda
verilen Türk İslam
Devletlerindeki divanlar ile görev alanlarını uygun şekilde eşleştiriniz.
Divanlar |
Görev Alanlarını |
( a ) Divan-ı Tuğra |
( c ) Denetleme işleriyle ilgilenir. |
( b ) Divan-ı İstifa |
( d )
Askeri işlerle ilgilenir. |
( c ) Divan-ı İşraf |
( a ) Devletin tüm iç ve dış yazışmalarını yapar. |
( d ) Divan-ı Arz |
( b ) Devletin her türlü mali
işleriyle ilgilenir. |
BOŞLUK DOLDURMA
/ DOĞRU YANLIŞ
İlk Türk Devletlerinde Türklerde devlete İl (el) adı verilirdi.
İlk Türk Devletlerinde hükümdar
yönetme yetkisini Gök tanrı dan alır ve yaptığı tüm işlerden Gök Tanrı
ya karşı sorumludur.Buna ( Kut Anlayışı) denir.
Türk ordusunda
ücretli askerlik yoktur.
Halk kadın erkek ayırt edilmeksizin her an savaşa hazır durumda olduğu için Türk milleti için ordu-millet deyimi kullanılmıştır.
İlk düzenli orduyu
Hun hükümdarı Mete Han 10 luk askeri
sisteme göre( onbaşı,
yüzbaşı , binbaşı , tümenbaşı ) oluşturmuştur.
Göktürk ve Uygurlar’da ülke doğu-batı olarak ikili
teşkilatla yönetilirdi. Doğu da kağan batı da ise hanedan üyeleri vardı.
İlk Türk devletlerinde hükümete ayukı denirdi
Orta
Asya da kurulan
ilk Türk-İslam devleti
Karahanlılar dır.
İlk Türk devletlerindeki Kut inancı
(Tanrı tarafından Kutsanma-Tanrı tarafından verilen güçler)
İslamiyetin kabulüyle İslami
anlam kazanarak Allahın takdiri ve nasibi olarak değiştirildi.
Gazneli Mahmut sultan ünvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır.
Türk-İslam devletlerinde saray, Harem (Hükümdar ve ailesinin oturduğu
bölüm), Selamlık (devletin idare edildiği bölüm
ve Enderun(Memurların yetiştirildiği
okul bölümü) olmak üzere 3 kısımdan
oluşurdu.
İkta sistemi,nin Osmanlılardaki karşılığı Tımar Sistemidir.
Neftçiler
Kale kuşatmalarında surlara
tırmanmaya çalışan düşman askerlerinin üzerine
yağ dökmekle görevli
askerî sınıftır.
Lağımcılar
Kale kuşatmalarında tünel kazarak kaleye
girmekle görevli askeri
sınıftır.
Mancınıkcılar taş fırlatarak kale surlarına zarar veren askeri
sınıftır.
Osmanlı devletinde tüm yönetim ve kanunlar Töre ve
İslam dinine uygun olarak
düzenlenmiştir.
Padişahın
erkek çocuklarına Şehzade denirdi.
Bu çocuklar 12 yaşlarında Lala adı
verilen öğretmenler gözetiminde devlet tecrübesi kazanmak
için illere (Sancak)
vali olarak gönderilirdi. Bu sisteme Sancağa çıkma denir. Sistem III. Mehmet döneminde kaldırılınca
devlet yönetimi tecrübesi olmayan padişahlar başa geçti.
Osmanlıda
her türlü devlet işlerinin görüşüldüğü meclise divan-ı Hümayun denir.
Osmanlı sarayı Birun (Dış saray)
,Enderun(İç saray ve devşirmelerin yetiştirildiği okul)
ve Harem (Hükümdarın özel hayatını geçirdiği bölüm) olmak üzere
3 bölümden oluşur.
Osmanlı devletinde ülke Eyaletler(İllerin birleşmesi ile oluşur) , sancak (il)
, Kaza (İlçe) ve köy şeklinde idari birimlere ayrılmıştır
Kapıkulu askerleri . devşirme
kökenli olup saray da
yaşarlar, üç ayda bir Ulufe adı verilen
maaş ve padişah değişikliklerinde cülus bahşişi alırlar, evlenmezler
askerlik dışına başka meslekle uğraşmazlardı.
Eyalet askerleri
Osmanlı ordusunun en kalabalık
ve en savaşçı bölümüdür. Taşlarda
otururlar. Meslekle uğraşabilirler evlenebilirler kendi
evlerinde yaşarlar. Bu askerler, tımarlı
sipahiler-Akıncılar-Gönüllüler-Beşliler-Azaplar-Yayalar- Müsellemler-Deliler
şeklinde teşkilatlanmıştır.
Donanma Deniz kuvvetleridir. Başında Kaptan-ı derya ulunur. Deniz
askerlerine levent denir. Barbaros-Piri reis- Turgut reis-Kılıç Ali Paşa-Seydi Ali reis-Burak reis
önemli denizcilerdir.
II. Mahmut 1826
yılında Yeniçeri Ocağını
kaldırarak yerine Batı tarzında Asakir-i
Mansure-i Muhammediye adında
bir ordu kurdu. Tarihte Yeniçeri ocağının kaldırılması olayına Vakay-ı Hayriye denir.
II. Mahmut döneminde ,tımar sistemi kaldırıldı ,tüm asker ve memurlara maaş bağlandı. Mahalle
ve köy muhtarlıkları kuruldu. İç güvenliği sağlamak için redif adı
verilen ordu kuruldu.
II. Mahmut döneminde Divan-ı Hümayun kaldırılarak yerine heyeti
vükela (Bakanlıklar) kuruldu. Vezirlere Nazır, Kazaskere Adliye Nazırı, Reisülküttaba Hariciye Nazırı(Dış işleri
bakanı) , Defterdara maliye Nazırı denilmeye başlandı.
III. Selim dönemi ıslahatlarına genel olarak Nizam-ı
Cedit ıslahatları adı verilmiştir. İlk daimi dış elçilikler
bu dönemde açılmıştır.
Tanzimat
döneminde 1840 Nizamnamesi çıkarıldı. Bu
nizamname ile ülke Eyalet ,Sancak, Kaza ve köy olarak bölümlere ayrıldı.
İlk kez Eyalet ve sancak
genel meclisleri açıldı. Nahiye(Bucak) adı verilen yeni bir taşra yönetim birimi Oluşturuldu.
TBMM de Atatürk
başkanlığındaki Müdafaa-i Hukuk
grubu Cumhuriyet Halk Fırkası
adını alarak Türkiye
nin ilk siyasi partisi oldu.
1924
te Kazım Karabekir
ve arkadaşları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular
ancak bu parti Şeyh Sait İsyanı
ile kapatıldı.
1930 da Ali Fethi Okyar tarafından
kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası Menemen Olayı Dolayısıyla kapatıldı.
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI
1. Toplumsal
Yapı
·
Türk toplumsal yaşayışını düzenleyen kurallara TÖRE adı
verilir.
·
Devlet ile bireyler
arasında TÜZ adı verilen
yazılı olmayan kurallar
vardı.
·
İlk Türk devletlerinde toplumsal yapı; oğuş (aile), ailelerin
birleşmesiyle urug (aileler
birliği), urugların
birleşmesiyle boy, boyların birleşmesi ile de budun oluşuyordu.
OĞUŞ ( AİLE): Toplumu oluşturan en küçük yapıdır.Türk ailesi genellikle baba, anne
ve çocuklardan oluşan çekirdek
ailedir. Tek eşle evlilik yaygındır.Ataerkil bir yapı vardır ancak; aile içi kararlarda anne de söz
sahibi olmuştur.
URUG ( AİLELER BİRLİĞİ-SÜLALE): Akrabalık bağı ile birbirine bağlı olan Ailelerin
birleşmesiyle oluşmuştur.
BOY: Sülalelerin birleşmesi ile oluşmuştur.boyların başında Boy
beyleri bulunurdu Bu beyler sülale reisleri arasından seçilirdi.Her boyun
kendisine ait,toprağı ( yazlak ve kışlak), askeri
gücü, hayvanları ,yönetim
meclisi bulunurdu.Boylara ait hayvanlar, o boyun işareti olan TAMGA
ile damgalanır, bu şekilde hayvanlar birbiriyle karışmazlardı.
BUDUN ( MİLLET) : Budun (millet) akraba boyların bir teşkilat
etrafında toplanması ile meydana gelmekteydi. Başında “kağan, han, il-teber, yabgu, şad, erkin” gibi unvanlar taşıyan bir
başkan bulunmaktaydı. Devlet tek bir budundan oluşmuyordu.devlet başkanı
olan kağan tüm budunları bir arada tutarak
siyasi birlikteliği sağlardı. Budunların ve boyların iş birliği ile oluşan devlet; toprağı,
halkı, töresi ile yurdu koruyan; milleti huzur ve barış içinde yaşatan siyasi
bir kuruluştur.
2. YAŞAYIŞ
·
At Türkler için önemli bir hayvandı.Atın gücünden
etinden ve sütünden
( kımız) faydalanırlardı.At dışında en çok beslenilen hayvan koyundu.
·
Atlı göçebe bir yaşam süren Türkler, çoğunlukla hayvancılık ile uğraştıklarından, yayvanlarına otlak bulmak
amacıyla yazın YAZLAKLARA kışın ise; KIŞLAKLARA göç ederlerdi.
·
Uygurlarla birlikte yerleşik
hayata geçen Türkler
, zamanla yerleşik
şehir hayatı yaşamaya
başlamışlardır.
3. DİNİ HAYAT
·
Eski Türk inancının
temelini Göktanrı Dini oluşturmaktaydı. Gök Tanrı inancına göre; Tanrı tektir ve en yüce varlıktır. Sonsuz bir hayata sahip
ezeli ve ebedi olan Tanrı, kâinatın yaratıcısı ve hâkimidir. Ahiret inancı olan
bu inanç sisteminde iyi insanların “uçmag”a
(cennete), kötülerin ise “tamu”ya
(cehenneme) gideceklerine inanılırdı. Toplumsal yapıda özel bir statüsü olmayan
din adamlarına “kam” adı
verilmekteydi.
·
Eski Türkler tabiatta
birtakım gizli kuvvetlerin varlığına da inanıyolardı.
·
Toplumda ölen kişilere
ve atalara ait hatıralar kutsal sayılırdı. Ataların
ruhlarının kendilerini koruduğuna inanılır,
onlar için kutsal mağaralar önünde kurban kesilirdi.
·
Türklerde Göktanrı dininden
başka ; Musevilik,Hristiyanlık, Budizm,Maniheizm gibi dinler de görülmüştür.
TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE SOSYAL YAPI
Büyük Selçuklular döneminde
toplumlar arası kaynaşma
sağlanmış; Türk İslam toplum yapısı
oluşmaya başlamıştır.Selçuklular
zamanında toplum , yönetenler,yönetilenler
olmak üzere iki bölümden oluşmuştur.
1. Yönetenler
·
Yönetenler bölümünde hanedan
üyeleri, askerler ve din adamları
bulunmaktaydı.
·
Yöneticiler tamamen Türklerden oluşurken halk farklı etnik gruplardan müteşekkildi.
Not: Karahanlı Devleti’nde toplum
tamamen Türk’tü. Gaznelilerde Gurlular, Hindular gibi farklı unsurlar
da yer almaktaydı. Büyük Selçuklu Devleti’nde devleti kuran Türklerin
yanı sıra İranlı ve Arap unsurlar yer alırken Tolunoğulları, İhşidiler ve
Memluklularda ise halkın büyük çoğunluğunu Arap, Rum, Berberi, Mısırlı vb. Türk
olmayan unsurlar oluşturmaktaydı.
2. Yönetilenler (Halk)
·
Halk Müslümanlar ve Gayrımüslimler şeklinde
iki gruba ayrılmıştır.
·
Yaşama şekillerine göre halk ; köylüler,göçebeler ve şehirliler olarak
üç bölümden oluşur.
·
Köylerde ve şehirlerde çok farklı etnik gruptan oluşan bir nüfus yapısı
vardı.Buralarda; Türkler,Araplar,Acemler,Rumlar,Ermeniler Yahudiler, Hristiyanlar vs. birlikte
yaşarlardı
KLASİK DÖNEM OSMANLI
TOPLUM YAPISI
a)-Yönetenler |
b)-Yönetilenler |
|||||
1-Seyfiye |
2-Kalemiye |
3-İlmiye |
Tüccar ve esnaflar |
Köylüler |
Göçebeler |
Saray halkı |
TOPLUM YAPISI
Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir
yapıya sahipti. Ancak Türkler, devletin kurucusu olarak esas unsuru meydana
getiriyordu. Fakat yine de bütün Müslümanlar hakim unsur
durumundaydılar.
Osmanlı Devleti'nde toplum,
yönetenler (asken) ve yönetilenler (reaya)
olarak ikiye ayrılıyordu
A. ASKERİLER
(YÖNETENLER)
Askeri sınıf yani yönetenler,
padişahın kendilerine dini adli askeri
ya da
idari yetki tanıdığı devlet
görevlilerinden oluşma ktaydı Bunlar, saray halkı, seyfiye. ilmiye ve kalemiye gruplarından oluşuyordu. Askeri sınıfın en önemli özelliği vergi
yükümlülüğü dışında bırakılmalarıdır.
Saray halkı: Osmanlı
Devleti nde hem padişahların oturaukla-rı yer, hem de
en yüksek
devlet görevlilerinden bazılarının çalıştığı
merkez saraydı
Seyfiye: Osmanlı toplumunda,
yönetim görevi de bulunan askeri
grup
'seyfiye" olarak adlandırılmıştır.Seyfiye.
ehl-ı örf
veya ümera olarak
da isimlendirilmiştir.
Seyfıye kapıkulu ve tımar sistemleri
içinde yetişen ve görev yapan
kişilerden meydana geliyordu .
İlmiye: ilmiye, yargıçlık, noterlik ve mahalli yönetim işlerini yürüten ka dılardan, tıp ve müneccimlik yani
astroloji alanındaki uzmanlar ile her seviyedeki eğitim ve öğretim
elemanlarından meydana geliyordu.
Ayrıca imam, müezzin gibi
din görevlileri,
tarikat şeyhleri ve Hz. Peygamber'in
soyundan gelen seyyid ve şerifler de
ilmiyeye dahildi. ilmiye mensuplarının büyük çoğunluğu Türk asıllıdır.
Kalemiye: Osmanlı idari ve mali bürokrasisinin mensuplarından oluşuyordu. Divan'daki temsilcileri Nişancı ve Defterdarlardı.
B. REAYA (YÖNETİLENLER)
Osmanlı Devleti'nde yönetilenlere "reaya" denirdi. XIX. yüzyıldan
sonra reaya, daha çok Müslüman
olmayanlar için kullanılırdı. Reaya ile askeri sınıfın farkı, reayanın vergi
ödemesi, askerlerin ise vergi vermemesiydi.
Yönetilenler dini yönden de ikiye ayrılmıştı:
1-
Müslümanlar: Müslümanlar yönetici
olurlar, askerlik yaparlar ve öşür verirlerdi. Müslümanl ar genellikle, tarım ve sanatla uğraşırlardı.
2-
Gayrimüslimler : Askerlik yapmazlar, buna karşılık "Cizye" denilen vergiyi verirlerdi. Cizye yetişkin ve sağlıklı erkeklerden alınırdı. Genellikle ticaret ve tarımla uğraşıyorlardı. Islahat
Fermanı ile devlet memuru olma hakkını elde ettiler.
SOSYAL HAREKETLİLİK
1.
Yatay Hareketlilik
Ülke sınırları içinde insanların bir bölgeden başka bir bölgeye,
köyden şehre göç ederek yerleşmesi olayına yatay hareketlilik denir. Bu hareketlerden bir kısmı kendiliğinden gerçekleştiği gibi bir kısmı da devletin imar ve iskan politikasının uygulanması sonunda gerçekleşmiştir.
2. Dikey Hareketlilik
Dikey hareketlilik, bir kişinin, yönetenlerden yönetilenlere ya da
yönetilenlerden yönetenler sınıfına geçiş yapabilmesidir. Yönetilen
statüsünden yöneten statüsüne geçmenin üç şartı vardı: Müslüman olmak,
üzerine aldığı vazifeleri
en iyi şekilde yerine getirmek ve padişaha
tam bir sadakatla bağlı olmak.
MİLLET SİSTEMİ: Osmanlı Devleti’nin ülkede yaşayan
toplulukları etnik kökenini dikkate
almaksızın , din ya da
mezhep esasına göre örgütleyerek yönetme biçimine “millet sistemi” deniliyordu. Devlet, her inanç topluluğunu kendi içinde serbest bırakarak onlara
belirli bir özerklik tanımıştı. Osmanlı toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak ve
Arnavutlar, Müslüman çoğunluğu oluştururken Ortodoks, Ermeni ve Yahudiler diğer
üç temel millet olarak kabul ediliyordu
İSKAN SİYASETİ : Osmanlı Devleti feth ettiği yerlerdeki yerleşik
halka dokunmaz onları yurtlarından atmazdı.Bununla birlikte bölgede kendi
kanunlarını uygular ve bu kanunlara herkesin uymasını isterdi. Osmanlı toprağı
yapılan bölgelere göçebe olarak yaşayan , toprağı olmayan
Türkmenler yerleştirilir ve buraların Türkleşmesi sağlanırdı. Feth edilen
bölgeler her türlü imar faaliyeti ile canlandırılır,
Osmanlı mimarisinin tipik örnekleri buralarda oluşturulurdu.
SOSYAL YARDIMLAŞMA
AHİLİK: Her meslek
ve sanat örgütlenmesinin kendi içinde küçükten
büyüğe ( usta çırak ilişkisi)doğru sıralanması sonucunda
oluşur. Ahilik: 12.-13. yy’da Anadolu’da; İslami kurallar çerçevesinde, sosyal
dayanışmayı ve üretimde kontrolü sağlayan esnafmeslek örgütüdür.
VAKIF SİSTEMİ: Kişilerin kendilerine ait menkul, gayrimenkul mallarını veya paralarını toplum yararına oluşturulacak eğitim, din, sağlık, bayındırlık gibi sosyal ve kültürel
alanlarda daimî kamu hizmeti verecek
kuruluşlara bağışlaması veya oluşturmasıdır. Vâkıf :
Vakfeden kişiye denir.
Mevkûf : Vakfedilen mala denir. Mütevelli: Vakıf yöneticisine denir.
Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten
sözleşmeye denir.
Vakıfların faydaları:
·
Osmanlı Devleti sınırları içinde uygulanan iskân faaliyetlerinde,
·
Yerleşim yerlerinin sosyo - kültürel
ihtiyaçlarının karşılanmasında,
·
Yolların, han, kervansaray gibi binaların yapım
ve işletiminde,
·
Halkın sağlık, eğitim ve öğretim
alanlarındaki ihtiyaçlarının karşılanmasında,
·
İhtiyacı olan tüccarlara vakıflarda biriken paradan
kredi kullandırılarak ticaretin desteklenmesinde etkili olmuşlardı
TANZİMAT’TAN SONRA OSMANLI TOPLUM
YAPISINDAKİ DEĞİŞİM
Ø 2. Mahmut döneminde Osmanlı
toplumundaki Müslim , gayrimüslim ayrımı sona ermiş ve tüm Osmanlı toplumu
(reaya) teba adını almıştır. Tanzimat Fermanı’nda “Yüce devletimizin tebaası
Müslümanlarla öbür milletler
fermanın belirttiği bütün haklardan yararlanacaklardır.” hükmünün yer
alması ile tüm Osmanlı halkı eşit haklara kavuşmuş ve vatandaşlık kavramı
yerleşmeye başlamıştır.
Ø Islahat Fermanı
ile din ve ırk ayrımı
tamamen kaldırılmış ve tüm
yönleri ile kaynaşmış
bir Osmanlı toplumu
oluşturulmaya çalışılmıştır.
Ø 18. Yy dan itibaren
savaşlarda alınan yenilgiler ve toprak kayıpları sonrasında Anadolu ya önemli
miktarda göç yaşanmıştır.Bu durum Anadolu nun nüfus özelliklerini değiştirmiş;
genel nüfus içerisindeki Müslüman nüfus Gayrimüslim nüfusa oranla artmıştır.Ayrıca şehirleşme oranı artmış
,göçebeler yerleşik hayata
geçmeye başlamışlardır.
Ø
Kadın hakları konusunda batıdan etkilenilmiş ve kadınlar çalışma
hayatında rol almaya başlamışlardır
NOT: Kadın hakları konusunda Ahmet Cevdet Paşanın
kızı Fatma Aliye Hanım yaptığı çalışmalarla etkin bir rol
oynamıştır.
Ø Klasik aile yapısı bozulmuş
ve Avrupa tarzında
aileler şehirler başta olmak üzere ortaya çıkmıştır.
Ø
Avrupa tarzı Kılık kıyafetler kullanılmaya başlandı.
Ø
Yeme içme alışkanlıkları değişti, masa, çatal-bıçak vb. kullanılmaya başlandı.
Ø
Avrupa tarzı müzikli
eğlence kültürü oluşmaya
başladı.
Ø Teknolojik gelişmelerin Osmanlı ülkesine gelmesiyle birlikte vapur, tramvay,
telgraf,telefon günlük hayatta kullanılmaya başlandı.
Ø Darülaceze (yoksullar evi) ,gureba hastaneleri Hamidiye Eftal ( çocuk ) hastaneleri , darüleytam ( yetim
evi) ve Hilal ahmer ( Kızılay ) gibi Yeni sosyal
yardımlaşma kurumları oluşturuldu.
ÇAĞDAŞ TÜRK TOPLUMU
Ø
2. Mahmut tan itibaren Tanzimat
Fermanı, Islahat Fermanı
ve kanuni Esasi
düzenlemelerle oluşturulmaya çalışılan Osmanlı Toplumu 1924 anayasası ile
anayasal bir tanıma kavuşmuş ve Türkiye’de
yaşayan herkes din ve ırk farkı
gözetilmeksizin “vatandaş” olarak
tanımlanmıştı
Ø
Yönetim şeklin,n Cumhuriyete dönüştürülmesi ile egemenlik
hakları millete verildi
Ø Yapılan inkilaplar( kılık kıyafet kanunu,
şapka devrimi, tevhid-i
tedrisat, yeni harflerin
kabulü,soyadı kanunu vb.) ile
Türk Toplumu her yönüyle çağdaş hale getirildi.
Ø
Medeni kanun ile kadın –erkek ilişkileri Avrupa normlarına göre yeniden düzenlendi .
Ø Kültürel ve sanatsal alanlarda radyolar, operalar, çocuk
tiyatroları kuruldu.Halkın eğitilmesi için Halk Evleri
açıldı.
2. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ
KLASİK SORULAR
1)-İlk Türk devletlerinde dini hayat ve inanışlar hakkında
bilgi veriniz.
1)- Eski Türk inancının temelini Göktanrı Dini oluşturmaktaydı. Gök Tanrı inancına göre; Tanrı
tektir ve en yüce varlıktır. Sonsuz bir hayata sahip ezeli ve ebedi olan Tanrı,
kâinatın yaratıcısı ve hâkimidir. Ahiret inancı olan bu inanç sisteminde iyi
insanların “uçmag”a (cennete), kötülerin ise “tamu”ya (cehenneme) gideceklerine inanılırdı. Toplumsal yapıda özel bir statüsü olmayan din adamlarına “kam” adı verilmekteydi.
Eski Türkler tabiatta
birtakım gizli kuvvetlerin varlığına da inanıyolardı.
Toplumda ölen kişilere ve atalara ait hatıralar kutsal
sayılırdı. Ataların ruhlarının kendilerini koruduğuna inanılır, onlar
için kutsal mağaralar önünde kurban kesilirdi.
Türklerde Göktanrı
dininden başka ; Musevilik,Hristiyanlık, Budizm,Maniheizm gibi dinler de görülmüştür.
2)- Klasik
dönem Osmanlı toplum
yapısı hakkında bilgi veriniz.
2)- Osmanlı Devleti,
çok uluslu ve çok dinli bir yapıya sahipti. Ancak Türkler, devletin
kurucusu olarak esas unsuru meydana getiriyordu. Fakat yine de bütün
Müslümanlar hakim unsur durumundaydılar.
Osmanlı Devleti'nde toplum,
yönetenler (asken) ve yönetilenler (reaya) olarak ikiye ayrılıyordu Askeri
sınıf yani yönetenler, padişahın kendilerine dini adli askeri ya da idari yetki
tanıdığı devlet görevlilerinden oluşmaktaydı Bunlar, saray halkı, seyfiye. ilmiye ve kalemiye gruplarından oluşuyordu. Askeri sınıfın en önemli özelliği vergi
yükümlülüğü dışında bırakılmalarıdır.
Osmanlı Devleti'nde yönetilenlere "reaya" denirdi.
XIX. yüzyıldan sonra reaya, daha çok Müslüman
olmayanlar için kullanılırdı. Reaya
ile askeri sınıfın farkı, reayanın vergi ödemesi, askerlerin ise vergi
vermemesiydi.Yönetilenler dini yönden Müslümanlar ve Gayrimüslimler olarak ikiye ayrılmıştı.
3)- Osmanlı
Devletinde uygulanan “Millet
Sistemi” hakkında bilgi veriniz.
3)- Osmanlı Devleti’nin ülkede yaşayan toplulukları etnik kökenini
dikkate almaksızın , din ya da mezhep esasına göre örgütleyerek yönetme
biçimine “millet sistemi”
deniliyordu. Devlet, her inanç topluluğunu kendi içinde serbest
bırakarak onlara belirli bir
özerklik tanımıştı. Osmanlı
toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak ve Arnavutlar, Müslüman çoğunluğu
oluştururken Ortodoks, Ermeni ve Yahudiler diğer üç temel millet olarak kabul ediliyordu
4)- Osmanlı
Devletinin uyguladığı “İskan
Siyaseti ” hakkında
bilgi veriniz.
4)- Osmanlı Devleti feth ettiği yerlerdeki yerleşik halka dokunmaz
onları yurtlarından atmazdı.Bununla birlikte bölgede kendi kanunlarını uygular ve bu kanunlara herkesin
uymasını isterdi. Osmanlı
toprağı yapılan bölgelere göçebe
olarak yaşayan , toprağı
olmayan Türkmenler yerleştirilir ve buraların Türkleşmesi sağlanırdı. Feth edilen
bölgeler her türlü imar
faaliyeti ile canlandırılır, Osmanlı mimarisinin tipik örnekleri buralarda
oluşturulurdu.
5)- Vakıf sistemini açıklayarak; Osmanlı Devletine sağladığı yararlar hakkında bilgi veriniz.
5)- Vakıf Sistemi, Kişilerin
kendilerine ait menkul, gayrimenkul mallarını veya paralarını toplum yararına
oluşturulacak eğitim, din, sağlık, bayındırlık gibi sosyal ve kültürel alanlarda daimî kamu hizmeti
verecek kuruluşlara bağışlaması veya oluşturmasıdır.
Vakıfların faydaları: Osmanlı Devleti sınırları içinde uygulanan iskân
faaliyetlerinde, Yerleşim yerlerinin
sosyo - kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasında,
Yolların, han, kervansaray gibi binaların
yapım ve işletiminde, Halkın
sağlık, eğitim ve öğretim
alanlarındaki ihtiyaçlarının karşılanmasında, İhtiyacı olan tüccarlara
vakıflarda biriken paradan kredi kullandırılarak ticaretin desteklenmesinde
etkili olmuşlardı
KAVRAM BİLGİSİ
REAYA: Osmanlı toplumunda yönetilenlere
,halka verilen addır. CİZYE: Osmanlı’da Müslüman olmayanlardan alınan askerlik vergisi VÂKIF : Vakfeden kişiye denir.
MEVKÛF : Vakfedilen mala denir.
MÜTEVELLİ: Vakıf yöneticisine denir.
VAKFİYE : Kadı
huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten
sözleşmeye denir.
BOŞLUK DOLDURMA / DOĞRU YANLIŞ
İlk Türk Devletlerinde toplumsal yaşayışı düzenleyen kurallara TÖRE adı verilir.
İlk Türk devletlerinde toplum ;
oğuş (aile), urug (aileler
birliği), boy ve budun adı
verilen yapılardan oluşmuştur.
Türk ailesi
genellikle baba, anne ve çocuklardan oluşan çekirdek ailedir..Ailede genellikle
babanın egemen olduğu
Ataerkil bir yapı vardır ancak;
aile içi kararlarda anne de söz sahibi olmuştur.
Karahanlı Devleti’nde toplum tamamen
Türklerden oluşuyordu.
Selçuklular zamanında toplum , yönetenler ve yönetilenler
olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Yönetilenler ise
Müslümanlar ve Gayrımüslimler şeklinde iki gruba ayrılmıştır.
Ahilik 12.-13. yy’da Anadolu’da; İslami kurallar çerçevesinde, sosyal dayanışmayı ve üretimde kontrolü sağlayan esnaf meslek örgütüdür.
2. Mahmut döneminde Osmanlı
toplumundaki Müslim , gayrimüslim ayrımı
sona ermiş ve tüm Osmanlı
toplumu teba
adını almıştır.
Islahat Fermanı ile
din ve ırk ayrımı tamamen
kaldırılmış ve tüm yönleri ile kaynaşmış bir Osmanlı toplumu oluşturulmaya çalışılmıştır.
Tanzimat Fermanı ile tüm Osmanlı halkı eşit haklara kavuşmuş ve vatandaşlık kavramı yerleşmeye
başlamıştır. Cumhuriyet döneminde Medeni kanun ile
kadın-erkek ilişkileri Avrupa normlarına
göre yeniden düzenlenmiştir
TÜRKLERDE HUKUK
Hukuk; bireylerin bir arada barış
ve güven ortamında yaşamasını sağlamak amacıyla
oluşturulan kurallar bütünüdür.
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK:
Ø İlk Türklerde yazılı hukuk
kuralları yoktu. Bunun yerine Töre adı
verilen ve nesilden nesile aktarılan örf
ve adetler vardı. Törede toplumun ve zamanın ihtiyaçlarına göre sürekli
yenilikler ve düzenlemeler yapılırdı. Törenin değişmez hükümleri ise; adalet iyilik eşitlik
İnsanlık idi. Töre hükümleri kağanın
teklifi ile Kurultay
tarafından değiştirtebilirdi.
Kağan dâhil herkes Töre hükümlerine uymak zorunda olup, bu da İlk Türklerde
Kanun üstülüğüne kanıttır.
Ø İlk Türkler adalete çok önem vermişlerdir. Dolayısıyla adalet
teşkilatları kurmuşlardır.
Mahkemelere Yargu, hâkimlere de Yargan ya da yargucu(Yargıç) denirdi.
Suçlar ağır ve hafif suçlar olarak ikiye ayrılmış olup, ağır suçların cezası
ölümdü. Bu suçlar; Ordu ve savaştan kaçma, vatana ihanet (isyan) , adam
öldürmek ve barış zamanı kılıç çekme idi. Bunun yanında hafif suçlarda
mala el koyma,
özgürlük kısıtlama, para cezası gibi cezalar vardı.
Hukukta aile(Oguş) çok önemli idi. Çocuklar babanın velayetinde olup evlilik önemli
idi. Evlenme ve Boşanma
kadın ve erkeğin karşılıklı rızası ile olurdu. Kız ve erkek tüm çocuklar
mirastan pay alırdı. Uygurlarda tüm ticari hükümler anlaşma şeklinde olurdu.
Ayrıca elçi dokunulmazlığı ve aman dileyene kılıç çekmeme vardı.
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE UYGULANAN
CEZALAR
ü Dövme ve yaralama
suçlarının cezası hayvanla
ödenen tazminattan ibaretti.
ü At veya madenden
yapılmış Şeylerin çalınması karşılığında suçlu, çaldığı
eşyanın sayı ve değerinin on mislini öderdi.
ü Ordudan kaçma, vatana ihanet, adam öldürme ve barış zamanında başkasına kılıç çekmenin
cezası idamdı.
ü Hayvan kaçıran hırsızın
mallarına el konulur,
aile fertlerinin hürriyetleri kısıtlanırdı.
ü Ciddi bir tehlike
olmadan ok ve yay kullanmak
yasaktı.
ü Hafif suçların işlenmesi
karşılığında hapis cezası on günü aşmazdı.
ü Bir kişi karşısındakinin bir yerini kırarsa
ceza olarak atını verirdi.
TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK:
Ø Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte
hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya
başlamıştır. Böylelikle Türk-İslam devletlerinde Hukuk ikiye ayrılmıştır.
1-
Şeri Hukuk; İslam hukuku olup; Kuran Sünnet
İcma kıyastan oluşurdu.
2- Örfi Hukuk; fethedilen yerlerdeki Müslüman olmayanlar içinde
Töre, Yerli halkların
örf ve adetleri dikkate alınarak
ve Şeri Hukuka aykırı olmamak
üzere hükümdarlar tarafından çıkarılan ferman ve kanunlarla oluşturulan
hukuktur.
En önemli Örfi hukuk
kurallarını Selçuklu Hükümdarı Melikşah koymuştur. Ayrıca Cengiz han tarafından konulan
Yasaname-i Buzurg
Türk-İslam devletlerinde kullanılmıştır.
Ø Adalet Teşkilatı
da 2 bölümdür.
1- Şeri mahkemeler: Türk-İslam devletlerinde
yargıca Kadı denmekte olup,
Şeri mahkemelerin en büyüğü
Divan-ı
Mezalim dir. Başında en büyük Kadı olan
Kadi’l
Kudat(Kadıyıl Kuzzat) bulunurdu. Divan-ı Mezalim küçük mahkemelerin çözemediği ya da
itiraz edilen davalara bakardı.
2-
Örfi mahkemeler; ise askeri, yönetim ve maliye ile ilgili konulara
yani devlet işlerine
bakardı. Örfi mahkemelerin başında
Emr-i Dad bulunurdu. Ayrıca Türkiye
Selçuklularında ordu mensuplarının davalarına da Kadıasker ya da Kadıleşker bakardı.
OSMANLI DEVLETİNDE HUKUK
1-
Klasik Dönemde Osmanlı
Hukuku:
Ø Osmanlı devletinde diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi Şer’i ve Örfi Hukuk geçerli
olmuştur. Osmanlı devletinde özellikle Yönetim işlerinde
Örfi hukuk daha çok kullanılmıştır.
Ø Osmanlı da Örfi Hukuk
kuralları Kanunnameler ile
oluşturulmuştur. Kapsamlı şekilde en çok kanun yapan Osmanlı Padişahı Fatih Sultan
Mehmet olup bu kanunlara Kanunname-i Ali Osman denilmiştir. Kanunnameler ihtiyaca göre, Şeyhülislam fetvası ile Şeri Hukuka
aykırı olmayacak şekilde düzenlenirdi.
Kanunnamelerin hazırlanma süreci; 1- Divan
üyelerinin toplanması-
2- Nişancının konu hakkında bilgilendirme yapması
3-
Divanda görüşülüp tartışılması
4- Padişaha arz
5- padişahın kabul ettiğinin Mühimme
defterine(devleti ilgilendiren önemli
konular ve divan görüşmelerinin kayıt
edildiği defter) kaydı
6-
Ferman olarak kanunun
çıkarılması şeklindedir. Kanunnameler birçok konuyu düzenlemek için çıkarılmıştır.
Ferman: Padişahın herhangi
bir konuda tuğrasını taşıyan yazılı emirleridir.
Berat: Osmanlılarda bir göreve atanan,
aylık bağlanan san ve ayrıcalık
verilenlere çıkarılan padişah
buyruklarıdır. Fetva: Bir
kanun yada konunun İslam dinine
uygun olup olmadığına dair şeyhülislam tarafından
verilen belgedir. Yasakname: Padişahın
bir konuda kuralların çiğnenmesini önlemek için verdiği ceza fermanıdır.
Amanname: Özellikle gayrı Müslimlere verilen
padişahın af fermanıdır.
Adaletname: devlet memurlarına halka karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair gönderilen fermanlardır.
Zafername: Bir galibiyetin başka ülke hükümdarlarına duyurulması için padişahın gönderdiği yazıdır.
Ø Osmanlı hukuk sisteminde yargıçlara KADI denir.
·
Kadıların başı Kadıaskerdir. Kadıaskerler Anadolu ve Rumeli kadıaskeri olmak üzere iki tane olup baş Kadıasker Rumeli kadıaskeridir.
·
Kadılar medrese eğitimi
alarak atanırdı.
·
Osmanlıda 5 çeşit kadı vardır.
Taht , Eyalet,Sancak,Kaza ve Nahiye kadısıdır.
·
Kadılara soruşturmaları için yardımcı olan görevliye Naib denir.
·
Kadıların denetlenmesi için Mehayif
adı verilen müfettişler vardı.
·
Kadıların yanlış kararlarına itiraz Divan-ı Hümayuna
( İlk Türk İslam Devletlerinde Divann-ı Mezalim ) yapılırdı. Divan-ı Hümayunda
görüşülen dava padişahın onayı ile kesinleşirdi.
OSMANLI HUKUKUNDA MEYDANA
GELEN DEĞİŞMELER
a-
II. Mahmut Dönemi:
Ø Anadolu ve Rumeli ayanrıla
ile Sened-i İttifak imzalandı. Böylece Osmanlı padişahlarının yetkileri ilk kez kısıtlandı.
Ø
Reaya tabiri yerine tebaa(eşit vatandaşlık) kullanılmaya başlandı.
Ø Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi
kabul edildi.
Ø
Adalet işleri için Nezaret-i
Deavi (adalet bakanlığı) kuruldu.
b-
Tanzimat dönemi:
Ø 1839 Tanzimat fermanı
ile padişahın
yargı yetkisi mahkemelere verildi.ve tebaanın can ve mal güvenliği
güvence altına alındı.
Ø 1856 Islahat fermanı
ile gayr-ı Müslimlere haklar
tanındı. Ancak ıslahat
fermanı ile yabancı
ve gayr-ı Müslimlere tanınan haklar Osmanlı hukuk
birliğini bozucu niteliktedir.
Ø
Birçok yeni mahkemeler kuruldu.
·
Şeri mahkemeler; Müslümanların davalarına bakar.
·
Cemaat Mahkemeleri; gayr-ı Müslimlerin davalarına bakar
·
Konsolosluk mahkemeleri; Yabancı ülke vatandaşlarının davalarına bakar
·
Nizamiye Mahkemeleri; Müslüman ve gayr-ı
Müslimlerin davalarına bakar
·
Ticaret mahkemeleri, Osmanlı vatandaşları ile yabancı ülke vatandaşları arasındaki ticaret sorunlarına bakar
Ø
Avukatlık, noterlik ve savcılık gibi kavramlar Osmanlıda kullanılmaya başlandı.
c- Meşrutiyet dönemi:
Ø Bu dönemde Kanun-ı Esasi kabul
edilerek Osmanlıda ilk kez anayasal
düzene geçildi. Vatandaşların hak ve özgürlükleri anayasal güvence altına
alındı.
Ø Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan
açılarak Osmanlı
halkı seçme ve seçilme hakkına
kavuşarak yönetimde söz sahibi
oldu.
Ø
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir heyet tarafından İslam hukukuna bağlı kalınarak ilk Osmanlı medeni
hukuku
(mecelle) hazırlandı.
Ø
1908 de II. Meşrutiyet ile kanun-ı esasiye
bazı eklemeler yapıldı.
Ø
Modern tarzda hukuk
adamı yetiştirmek için Galatasaray sultanisinde Hukuk mektebi
kuruldu.
Cumhuriyet döneminde Hukuk:
Ø
23 Nisan 1920 de TBMM nin açılması
ile halk egemenliğine adım atıldı.
Ø
Saltanatın ve halifeliğin kaldırılması ile demokrasi için önemli bir adım atıldı.
Ø
İsviçre’den Türk Medeni kanunu alındı.
Ø
1921 ve 1924 anayasaları kabul edildi.
3. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ
KLASİK SORULAR
1)- Klasik Dönemde
Osmanlı Hukuku ile ilgili aşağıda
verilen metinde boş bırakılan yerleri
doldurunuz. 1)-
Osmanlı devletinde diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi Şer’i ve
Örfi Hukuk geçerli olmuştur.
Osmanlı devletinde özellikle
Yönetim işlerinde Örfi hukuk daha
çok kullanılmıştır.
Osmanlı da Örfi Hukuk kuralları Kanunnameler ile oluşturulmuştur. Kapsamlı şekilde en çok kanun yapan ilk Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet olup bu kanunlara Kanunname-i Ali Osman denilmiştir. Kanunnameler ihtiyaca göre, Şeyhülislam fetvası ile Şeri Hukuka aykırı olmayacak şekilde
düzenlenirdi.
KAVRAM BİLGİSİ
Mühimme Defteri: Devleti ilgilendiren önemli konular ve divan görüşmelerinin kayıt edildiği defter
Ferman: Padişahın
herhangi bir konuda
tuğrasını taşıyan yazılı emirleridir.
Berat: Osmanlılarda bir göreve atanan,
aylık bağlanan san ve ayrıcalık
verilenlere çıkarılan padişah
buyruklarıdır. Fetva: Bir
kanun yada konunun İslam dinine
uygun olup olmadığına dair şeyhülislam tarafından
verilen belgedir. Yasakname: Padişahın
bir konuda kuralların çiğnenmesini önlemek için verdiği ceza fermanıdır.
Amanname: Özellikle gayrı Müslimlere verilen
padişahın af fermanıdır.
Adaletname: devlet memurlarına halka karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair gönderilen fermanlardır.
Zafername: Bir galibiyetin başka ülke hükümdarlarına duyurulması için padişahın gönderdiği yazıdır.
BOŞLUK DOLDURMA
/ DOĞRU YANLIŞ
İlk Türklerde yazılı
hukuk kuralları yoktu.
Bunun yerine Töre adı verilen
ve nesilden nesile aktarılan örf ve adetler vardı.
Türk İslam devletlerinde hukuk, şeri hukuk ve örfi hukuk olmak
üzere ikiye ayrılmıştır.
Türk-İslam devletlerinde yargıca Kadı denmekteydi. Mahkemelerin en büyüğü olan ve üst mahkeme görevi üstlenen
mahkemeye Divan-ı Mezalim adı verilirdi.
Örfi mahkemeler; askeri,
yönetim ve maliye ile ilgili konulara yani devlet işlerine bakardı. Bu
mahkemelerin başında
Emr-i Dad bulunurdu.
Şeri Hukuk; İslam hukuku
olup; Kuran Sünnet İcma kıyastan
oluşurdu.
II. Mahmut
Döneminde Anadolu ve Rumeli
ayanları ile Sened-i İttifak
imzalandı. Böylece Osmanlı
padişahlarının yetkileri ilk kez kısıtlandı.
Tanzimat
fermanı ile padişahın yargı yetkisi mahkemelere verildi. Tebaanın can ve
mal güvenliği güvence altına alındı. Meşrutiyet
döneminde Kanun-ı Esasi kabul edilerek Osmanlıda ilk kez anayasal düzene
geçildi.
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir heyet tarafından İslam hukukuna bağlı kalınarak ilk Osmanlı medeni
hukuku olan mecelle hazırlandı.
TÜRKLERDE EKONOMİ
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EKONOMİ
Ø Bozkır hayatında göçebe toplum olarak
varlığını sürdüren İlk Türklerde ekonominin temelini hayvancılık oluşturur. En çok koyun ve at yetiştirilirdi. Zenginler at eti, diğer
insanlar ise koyun eti yerlerdi. Kısrak sütünden kımız, darıdan yapılan Begni
ve Boza önemli içecekler olarak
göze çarpar.
Ø Bunun yanında
Uygurlara kadar az da olsa tarım yapılırdı. Hunlar döneminde açılan
Tötö kanalı ile sulama
yapılır, Eski Türklerde çiftçilere tarıgçı
denirdi. Buğday, arpa, Mısır önemli tarım ürünleri idi. Yerleşik hayata geçen
Uygurlarla birlikte tarımın önemi artmıştı. Günümüzde
Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan Hububat, sebze ve meyve
isimleri Uygurlar tarafından ortaya çıkarılmıştır.
Ø
Giyim eşyaları ise genelde deri ve hayvan
yünlerinden(yapağı önemli) yapılırdı.
Ø Vergi toplama
önemli bir iş olup Köktürklerde Tudun, Uygurlarda Ağıcı adı
verilen vergi memurları vardı.
İlk Türk devletlerinde 3
çeşit vergi toplanırdı.
A-Mesken(Ev ya da çadır)
vergisi
B- Hayvan
(Hayvan sayısına göre)
vergisi
C- Toprak
vergisi
Ø Sanayi ise İlk Türkler
özellikle madencilik alnında ileri gitmişler özellikle
Türk kılıçları dünyaca
meşhurdur.
Ø Ticarette ise
Türklerin hâkimiyet için mücadele ettikleri İpek yolu önemlidir. Çin den çıkan bu yol Orta Asya’dan geçtiği için Çin, Sasani
ve Bizans gibi devletlerle İpek yolu için mücadeleler
yapılmıştır. Bir diğer yol ise Sibirya da Astrahan a ulaşan Kürk yolu idi. Özellikle Uygurlar ve Hazarlar ticaret konusunda
oldukça ileri gitmişlerdir.
Ø
Ticaret genelde mal takası şeklinde
olup; altın, gümüş paralar ile Uygurlarda böz ve kuanpo denilen
bez paralar ile
Çav denilen
kağıt paralarda kullanılmıştır.
2-TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE EKONOMİ
Ø Türk-İslam
devletlerinde ekonomi tarım, hayvancılık ve ticarete dayanırdı. Karahanlılardan
başlamak üzere hemen tüm Türk-İslam devletleri İpek ve Baharat yolunun kontrolüne önem vermişlerdir. Özellikle
Karahanlılar ve Selçuklular bu yollar üzerinde Ribat(hem güvenlik hemde ticaret için oluşturulan sınır ve yol
üzerindeki yapılar) ve kervansaray inşasına önem vermişlerdir. Özellikle
Selçuklular paraya da önem
vermişler Altından yapılan
Dinar ile gümüşten yapılan Dirhem önemlidir.
Ikta Sistemi:
İlk kez Hz. Ömer döneminde
oluşturulan Ikta sistemi Türk-İslam devletlerinde uygulanmıştır. Bu sisteme
göre fethedilen bölgelerdeki topraklar
Miri toprak kabul edilerek(Devlete
ait) kişilere bırakılırdı. Kişiler bu toprağı çiftçiye kiralar aldığı kira ve vergiler ile
de asker yetiştirirdi. Böylece hem çiftçi hem memur hemde asker aynı topraktan
beslenirdi. Ikta sahibi olan vergileri topladığı için devlet vergi toplama
işinden de kurtarılıyordu. Ayrıca toprağa bağlı feodal sistem önleniyor,
topraklar devlete ait olduğu için büyük toprak sahiplerinin ortaya çıkması engelleniyordu. Ikta sistemi Osmanlılarda dirlik(Tımar) olarak devam etti.
Vergi sistemi:
Türk-İslam devletlerinde vergiler şunlardır.
a-
Zekât: Müslümanların mallarının 1/40 nı fakirlere vermesidir.
b- Öşür: Müslümanlardan 1/10 oranında alınan tarım ve ürün vergisidir.
c-
Haraç: Gayr-ı Müslimlerden alınan toprak
ve ürün vergisidir.
d-
Cizye: Gayr-ı Müslimlerden alınan baş vergisidir.
e-
Çift-i Avami ya da Çift resmi:
Çiftçinin kiraladığı toprak
karşılığı Ikta sahibine
ödediği vergidir.
f-
Ticaret ve bac(pazaryeri) vergileri
g- Maden-Tuzla ve orman vergileri
Ahilik:
Selçuklularla
başlayıp Anadolu Selçukluları döneminde zirveye ulaşan
bir esnaf örgütlenmesi olan ahilik; bekar
ve zanaat sahibi gençlerden
oluşan esnaf dayanışma örgütleridir. Ahilik teşkilatının önemli özellikleri;
a-
Sadece Müslümanlar üyedir.
b-
Merkezi Kırşehir kurucusu
Ahi Evren’dir.
c-
Her meslek grubunun
en önemlileri grubun başkanı şeklindedir.
d-
Şehirde bulunan her meslek Grubunun
kendi örgütlenmesi vardır.(derici-Ayakkabıcı gibi)
e-
Usta çırak ilişkisi
ile esnaf yetiştirilir.
f- Üretim miktarı
ve kalitesi ile fiyat kontrolü
yapılır.
Vakıf Sistemi:
Çeşitli soysal ihtiyaçların karşılanması ve refahın
toplumun her kesimine yayılmasını sağlamak amacıyla kurulan sosyal kuruluşlara vakıf denir. Tüm Türk-İslam devletlerinde vakıflar önem verilmiştir. Özellikler Selçuklular ve Türkiye Selçukluları birçok vakıflar kurmuşlardır.
XI. Ve XIII. Yüzyıllarda Anadolu
da Ekonominin Özellikleri:
a-
Bu dönemde Türkiye
Selçukluları Anadolu’da hâkim olup devlet
zirai, ticari ve hayvancılık faaliyetlerini desteklemiştir.
b-
Karadeniz ve Akdeniz
deki limanlar alınarak
buralara Türk tüccarlar yerleştirilmiş ve
buralardaki Latin tüccarlarla ticaret anlaşmaları imzalanmıştır.
c- Devlet sigortası sistemi getirilerek zarar uğrayan tüccarların zararları devlet tarafından karşılanmıştır.
d-
Önemli ticaret yolları
üzerine kervansaraylar yaptırılmış ve buralarda ücretsiz
hizmetler verilmiştir.
e- Selçukluların Kösedağ
Savaşı’ndan sonra Anadolu’da zayıflamasıyla mevcut durum
değişmeye başlamıştır. Savaşların sebep olduğu güvensiz ortam ticareti olumsuz etkilemiştir.
3-OSMANLI EKONOMİSİ
Osmanlı
ekonomi anlayışının oluşmasında örfler, İslamiyet ve devletin hakim olduğu coğrafyadaki kültürler etkili olmuştur.
Tarihi
süreç içinde Osmanlı
ekonomisinde klasik dönemde
3 temel ilke vardır:
1. İAŞECİLİK: Bu ilkeye
göre reayanın refahını
sürekli kılmak için öncelikle piyasada istenilen kalitede,uygun fiyatta yeteri kadar
mal bulunmalıdır.Bu nedenle Osmanlı’da üretime önem verilmiştir.
2. GELENKÇİLİK: Bu ilke sosyal ve ekonomik ilişkilerde mevcut dengelerikorumayı ve varolan düzeni
bozacak değişme eğilimlerini
engelleme eğilimlerini ifade etmektedir.(üretim-tüketim dengesi)
3. FİSKALİZM:
Bu ilke hazineye
ait gelirleri mümkün
olduğunca yüksek tutma ve ulaştığı
düzeyin altına indirmemeyi hedefliyordu.
Ülke toprakları hanedana
aitti ancak bu toprakların
kullanımı reayaya(halk) bırakılmıştı.Devlet,her köylünün
geçimini sağlayacak kadar toprağı
ekmesini sağlamaya çalışıyordu.Tarımsal teşkilatlanmayı da tımar sistemiyle gerçekleştirmişti.
KLASİK DÖNEM OSMANLI
EKONOMİSİ
Klasik dönemde Osmanlı
mali teşkilatı:
a)
MerkezMaliyesi b) Tımar c) VakıfSistemleri olmak üzere 3’e ayrılmıştı.
A) MERKEZ MALİYESİ:
Gelir-gider hesaplarının tutulduğu bu teşkilatın başında
BAŞ DEFTERDAR vardı. Baş defterdar Rumeli
defterdarı idi.
Rumeli ve Anadolu eyaletlerinin dışında kalan yerlerde
de Baş Defterdara bağlı taşra defterdarlıkları vardı.
Merkez maliyesinde çalışan
memurlar devletten maaş almazlardı. Bunların gelirleri kayıtlar ve tescillerden
gelen vergilerdi.
Osmanlı’da bu dönemde iki çeşit vergi toplanmıştı:1. Şer’i Vergi 2. Örfi Vergi
ŞER’İ VERGİLER: |
ÖRFİ VERGİLER |
·
AĞIL,AĞNAM VERGİLERİ ·
GEÇİT VERGİSİ ·
OTLAK,YAYLAK VERGİSİ , ·
DÖNÜM VERGİSİ ·
ÇİFTHANE VERGİSİ ·
ÇİFTBOZAN VERGİSİ VI.
İZN-İ SEFİNE VERGİSİ ·
TAPU VERGİSİ ·
İHTİSAB VERGİSİ ·
MADEN,GÜMRÜK VERGİLERİ ·
HARAC VERGİSİ |
·
İMDADİYE-İ SEFERİYE VERGİSİ ·
AVARIZ VERGİSİ ·
LANE-İ CİHADİYYE VERGİSİ ·
DERBEND RESMİ VERGİSİ ·
KÜREKÇİ BEDELİVERGİSİ ·
İZN-İ SEFİNE VERGİSİ ·
İMDADİYYE-İ HAZARİYYE VERGİSİ |
B)
TIMAR SİSTEMİ:
Osmanlı mali sisteminde tımar, bir kısım asker ve memurlara geçim,hizmet ve masraflarına karşılık belirli bölgelerin vergi kaynaklarının tahsis edilmesidir.
Topraklar
tımar sisteminde gelirlerine göre 3 kısma
ayrılardı:
1. HAS: yıllık geliri
100 000 akçedenfazla arazilerdir.
2.
ZEAMET: Yıllık geliri 20 000 – 100 000akçe arasında
olan arazilerdir.
3. TIMAR: Yıllık geliri 20 000 akçeyekadar olan arazilerdir.
ü Tımar, SİPAHİ denilen eyalet askerlerine tahsis
edilirdi.
ü Tımar topraklarının devlet malı olmasından dolayı miras bırakılması yada devredilmesi yasaktı.
ü Toprak sipahinin
ve köylünün elinden
keyfi olarak alınamazdı.
ü Sipahi-reaya
ilişkisi kanunla belirlenmişti.Sipahi ve diğer dirlik sahipleri tımar
sisteminin sürekliliğini sağlamakla mükellefti.Reayası kaçan sipahi, gelirini
kaybederdi.Bu nedenle reayanın
toprağı terk etmesi
yasaktı.Sipahi kadının emri gereğince köylüsünü 15 yıliçinde
toprağa dönmeye zorlayabilirdi.Köylü kentte iş bulmuşsa
sipahiye ÇİFTBOZANVERGİSİ ödemek zorundaydı.Köylü toprağı başkasına devretmek isterse
sipahi yeni durumu onaylar ve toprağın tapusunu
yeni sahibine verirdi.Kuralları
ihlal eden sipahinin
toprağı elinden alınırdı.Köylü ise sipahinin evini yapma,ambarını
yapma,1 günlük yürüyüş mesafesindeki pazara sipahinin ürününü götürüp
taşıma,sipahinin çayırını biçme gibi görevleri vardı.
C)
VAKIF SİSTEMİ:
Türk-İslam devletlerinde olduğu
gibi Osmanlılar ’da da servetin
toplumun tüm kesimlerine eşit olarak yayılması ve halkın
temel ihtiyaçlarının karşılanmasına önem verilmiştir.Bunu gerçekleştirmek için
özellikle vakıflar sosyal refahı arttırmak için önemli yatırımlar yapmışlardır.
Vakıflar yaptıkları bu işlerde vergi vermemişlerdir. Faaliyetlerini gerçekleştirmek için nakit
para bağışı, kira getiren
bir gayrimenkulün bağışlanması,vakfedilen arazinin ekilmesi gibi farklı
yollardan gelir elde etmeye çalışmışlardır.Vakıflar ekonomide düzenli ve
muazzam bir para akışının gerçekleşmesini sağlamışlardır.
ÜRETİM YAPISI
1. ZİRAİ ÜRETİM
Ø Osmanlı da tarımsal faaliyetlerin temelini Tımar Sistemi
oluşturmuştur.
Ø Osmanlı toprakları genel olarak tarıma
elverişliydi .Hububat tarımının
yanında bağcılık,sebze ve meyvecilik de yapılmaktaydı.
Ø Tarımsal üretimde
kullanılmak üzere sulama sistemleri oluşturulmuştu. Sulama imkanlarından yararlanma belirli kurallara bağlanmıştı.Sulamayı kendi imkanlarıyla
sağlayan çifçilere öşür vergisi %50 oranda az uygulanırdı.
Ø Osmanlı ekonomisinin temellerinden biri olan İAŞECİLİK
kapsamında tarımsal üretimde
zaman zaman ihracata kısıtlama ve stok uygulamaları
yapılmıştır.
Ø Hayvancılık genellikle göçece halk tarafından yapılan mera hayvancılığıydı.Koyun, keçi,sığır hayvancılığının yanında
özellikle şehirlerde kümes hayvancılığı da yapılmaktaydı. Ulaşımda kullanılan
binek hayvanların yetiştiriciliği de önemliydi.
Ø 16-17. Yüzyıllardan itibaren iç karışıklıkların çıkması,tımar sisteminin bozulması gibi etmenler zirai üretimi olumsuz etkilemiştir.
2. SANAYİ ÜRETİMİ
Ø Osmanlı sanayisinin temeli küçük imalathanelerden oluşmuştu.Bu imalathaneler LONCA adı
verilen ve temelini
AHİLİK ten alan esnaf teşkilatlarının denetimindeydi.
Ø Büyük sanayi niteliğindeki tersane
işletmeleri bizzat devletin
sürdürdüğü bir sanayi
dalıydı.
Ø Sanayi genel olarak tarımsal üretim
ve hayvancılığa dayalı sanayi
ile madenciliğe dayalı sanayi
olarak iki grupta incelenebilir.
Tarımsal üretim ve hayvancılığa dayalı
sanayi: Bu alandaki sanayi
üretimi dokumacılık ve dericilik üzerine kurulmuştu.Ham maddesini hayvanların yününden ve çeşitli
bitkilerden alan dokumacılık önemli bir sanayi
koluydu.Dokumacılık ve dericilikte şu merkezler öne çıkmıştır:
·
Eğe ,İstanbul ve Kastamonu çevresi
keten dokumacılığı,
·
Bursa ve Bilecik
ipekli dokumacılık,
·
Uşak, Gördes, Kula, Milas, Denizli
halıcılık.
·
Deri sanayii İstanbul, Edirne, Kayseri, Ankara,
Bursa, Konya gibi şehirlerde önemli
bir yere sahipti.
NOT: Dericilik ve dokumacılıktaki faaliyetlerle birlikte birçok iplik,kumaş ve boya imalathaneleri de kurulmuştur.
Madenciliğe dayalı sanayi:
Madene dayalı sanayi
faaliyetleri madeni para ihtiyacını giderme,
savaş malzemeleri üretme,ev aletleri ve tarım gereçleri
yapmaya yöneliktir.
Not: Osmanlı üretimi Avrupa da
ortaya çıkan Sanayi İnkilabı, fabrikalılaşma
ve seri üretim gibi gelişmelerden olumsuz etkilenmiştir.Avrupa da ucuz ve bol miktarda
üretilen malların Osmanlı
pazarlarına girmesi ile Osmanlı
üretimini olumsuz etkilemiş
,Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen birçok imalathane kapanmıştır.
TÜKETİM
·
Osmanlı Devleti’nde tüketim
alışkanlıkları köylerde, kasabalarda ve şehirlerde yaşam şekillerine göre farklılık
göstermiştir.
·
Geliri çok olan insanlar tüketime daha fazla yönelmişlerdir. şehirlerde
yaşayanların tüketim alışkanlığı, köylere oranla çok çeşitli ve fazlaydı. Başkent İstanbul, tüketimin en yoğun olduğu yerdi. Kalabalık nüfusu beslemek için Anadolu’dan
ve Rumeli’den un, et, tahıl gibi temel gıda maddeleri düzenli olarak İstanbul’a
getirilirdi.
·
Tarıma bağlı yaşayan
köylerde kendi ürettiklerini tüketme alışkanlığı yaygındı.
·
Osmanlı Devleti’nde dış ülkelerden gelen lüks malların tüketimi XVII.
yüzyıldan itibaren, artmaya başladı. Bu lüks tüketim üst düzey devlet
yöneticileri ile şehir halkı arasında
kabul görürken, halkın
büyük çoğunluğunu oluşturan
kırsal kesime ulaşamadı.
·
Osmanlı Devleti’nde ihtiyaç
malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı
verilen toptancı hallerine
getirilirdi. Burada “kapan emini”
adını taşıyan görevlilerce eşit
olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı.
TİCARET VE ULAŞIM
1-
DENİZ VE NEHİR ULAŞIMI:
Ø Anadolu nun ve diğer Osmanlı coğrafyasının büyük bölümünün denizlerde çevrili olması deniz ulaşımının gelişmesini sağlamıştır.
Ø Osmanlı devleti,
Selçuklular, Menteşeoğulları, Karasioğulları gibi devlet ve beyliklerden kalan
denizcilik mirasını devralmış
ve geliştirmiştir.
Ø Sınırların genişlemesi,Karadeniz,Akdeniz, Kızıldenizin hakimiyetinin sağlanması ile deniz ulaşımının gelişimi hızlanmıştır.
Ø Çeşitli kanal projeleri ile ( don-volga
,Süveyş) deniz ve nehir ulaşımlarının geliştirilmesine çalışılmıştır.
Ø Ülke toprakları üzerinde bulunan
Fırat, Dicle Tuna gibi nehirlerden özellikle taşımacılık alanında
yararlanılmıştır.
2-
KARAYOLU ULAŞIMI :
Ø Osmanlı Devletinin geniş sınırlara sahip olması karayolu
ulaşımının önemini arttırmıştır.
Ø Devlet, ülke toprakları üzerinden
geçen -özellikle ticaret-
yollarının geliştirilmesi için; kervansarayların kurulması,
ribatlar , menzil teşkilatlarının oluşturulması ,
mekkari taifesinin oluşturulması,devlet
sigortası gibi çalışmalar yapmıştır.
Ø Feth edilen yeni yerlerde
özellikle ulaşıma yönelik
( yol,köprü vb.)imar
faaliyetleri vakıflar aracılığı
yapılmıştır.
PARA VE FİNASMAN
SİSTEMİ
Ø Osmanlı Devleti,
altın ve gümüş gibi değerli
madenleri madeni para basımında kullanmış
süs eşyası olarak kullanılmasının önüne geçmeye
çalışmıştır.
Ø Altın ve gümüş olarak basılan paraların içerisine zaman zaman maden rezervlerinin durumuna göre bakır karıştırılmış
( kızıl akçe) ve paranın ayarı ile oynamıştır.Ayrıca yine maden
sıkıntısı durumlarında para kırpma ( tağşiş) yoluna gidilmiştir.
Ø Osmanlı da birçok şehirde
darphaneler açılmış ve bu darphanelerin işletmesi iltizam yoluyla
belirli sürelerle kişilere kiralanmıştır.
Ø 19. Yy a kadar Osmanlıda madeni
para kullanılmış, madenden
üretilen paralara SİKKE, gümüşten
olanlara AKÇE
denilmiştir.
Ø Tanzimat döneminde 1839 da ilk kağıt para olan KAİME ( Parasal
karşılığı olmayan) kullanılmaya başlanmıştır.1844 de MECİDİYE ( 20 krş değerinde) ve OSMANLI LİRASI
( 100 krş değerinde ) kullanıldı. Osmanlı Devletinin yeni para birimleri kuruş ve mecidiye oldu.
ESNAF BİRLİKLERİ
LONCA TEŞKİLATI:
·
Esnafı a)- Üreticiler b)- Hizmet erbabı
olarak ikiye ayırabiliriz.
1)-Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır. Örneğin: Bakırcı, kılıççı,
fırıncı, demirci gibi...
2)-Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin:
Berberler, hammallar gibi...
·
Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen
teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak
bir loncaya kayıtlı
olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu.(Bugünkü tabipler
odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi...)
·
Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik'e
sahip olmak için çıraklık, kalfalık
yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi.
Loncaların başlıca
görevleri şunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların
kalitesini,fiyatını belirlemek
2-
Esnaf arasındaki haksız
rekabeti önlemek,
3-
Esnaf ile devlet
arasındaki ilişkileri düzenlemek,
4-
Üyelerine kredi vermek.
·
Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en yaşlısı başkan
olur ve ŞEYH
adını alırdı.
Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.
Kethüda: Loncayı dışarda
temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi.
Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık
yapardı.
Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa
hammadde dağıtımını yapardı.
Ehl-i Hibre: İki
kişiydiler. Mesleğin sırlarını
bilen, malların kalitesi
bildiren, fiyat belirleyen uzman. (Bilirkişi)
Bu 6 kişiden oluşan
Lonca kurulunun dışında
Lonca teşkilatıyla ilgili
devlet görevlileri de vardı;Bunlar:
Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden
alırdı.
Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol
ederlerdi.(zabıta)
NARH SİSTEMİ
·
Narh uygulaması ürün fiyatlarının ve standartlarının belirlenmesine ve kayıt altına alınmasına yönelik
bir uygulamadır.
·
Narhlar değişen şartlara uygun olarak değiştirilirdi. Aynı ürünün
narhı, bölgeden bölgeye değişen şartlar nedeniyle ( nakliye bedeli ,iklim
özellikleri, maliyet farkları) farklı olabilirdi.
·
Narhların tespiti kadıların
başkanlığında kurulan komisyonların göreviydi. Bir malın fiyat tespit komitesi, ilgili esnafın şeyh, kethüda, yiğitbaşı,
ehli hibre gibi yönetici ve uzmanlarıyla halkın temsilcilerinden oluşuyordu.
·
Narh, toptancı ve perakendeci için ayrı ayrı tespit edilirdi.
Toptancıların dükkân açıp perakendecilik yapmaları yasaktı.
Narh tespitinden örnekler: “Kanunname-i İhtisab-ı
Bursa” dan (2. Beyazıt dönemi
1447-1512)
v Karpuzun ilkin dört okkası bir akçeye,iki günden
sonra altı okkası
bir akçeye, beş-altı
günden sonra sekiz
okkası bir akçeye olacak.
v Eskiden etin 250 dirhemi bir
akçeye olunca, tava biryanın okkası
3,5 ‘ a olacak.Asma Koyun Biryanın okkası
4 akçe olup,küfe kebabının soğandan gayrı
90 dirhemi 1 akçeye olacak.Kemikli tandır kebabının 125 dirhemi 1 akçe olacak.
NOT: Ağırlık ölçüsü kabul edilmeden önce Osmanli doneminde
kullanılan ağırlık ölçü birimine
Dirhem denir.1 dirhem 3.2
kgdır.
OSMANLI EKONOMİSİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
Ø 17 ve 18. Yüzyılardan itibaren Osmanlı Ekonomisi çeşitli sebeplerden dolayı
bozulmaya başlamıştır.Bu sebeplerden en önemlileri şunlardır:
·
İç karışıklıklar ,Celali
İsyanları
·
Avrupa yaşanan gelişmeler;coğrafi keşifler yeni ticaret
yollarının sanayi inkilabı, fabrikalılaşma keşfedilmesi
·
Savaşlarda alınan yenilgiler,toprak kayıpları,önemli limanların, ticaret
merkezlerinin , hammadde kaynaklarının elden çıkması
·
Vergi gelirlerinin azalması
·
Tımar sisteminin bozulması
, üretimde yaşanan
aksamalar
·
İltizam sisteminin bozulması
vergilerin toplanmasındaki akasamalar
Ø Osmanlı devleti
ekonomik sıkıntılardan kurtulmak için çeşitli önlemler
almaya çalışmıştır bu önlemlerden bazıları şunlardır:
·
İltizam( mukataa) sisteminden Malikane sistemine geçilmiştir.Böylece vergiler daha düzenli
ve aksama yaşanmadan
toplanılmıştır.
İltizam sistemi: Bu sisteme göre devlet bazı işletmelerin (
mukaataların) vergi gelirlerini kişilere ihale yöntemi ile belirli sürelerle
kiralıyordu.İhaleyi alan kişi ( mültezim) karşılığında hazineye peşin bir ödeme
yapıyor; mukataa gelirlerini ise kendisi alıyordu.Bu sistem devletin kasasına
peşin para sağlamak, uzak bölgelerin vergilerini kolaylıkla toplayabilmek gibi
yararlar sağlamıştır.Ancak sistemde sonraları
oluşan bozulmalar, etmesi sebebiyle bu sistemde değişikliğe gidilerek , malikane
sistemine geçilmiştir.
Malikane sistemi:Bu sistemde mukataalar mültezimlere ömür boyu
kiralanmıştır.Mültezimler 2 dönemde devlete para ödemişlerdir.İlk olarak
ve bir defaya mahsus yüklü miktarda
bir para( MUACCELE) ödedikten sonra , her yıl
belirlenen oranlarda bedel hazineye aktarılmıştır.Mültezim mukataayı
başkasına devrederse bu devir işleminden devlet devir ücreti alırdı.Mültezimin
ölmesi halinde mukataa boşta kalır ve tekrar ihale edilirdi.
Not: Malikane sistemi uzun vadede olumsuz
sonuçlar ortaya çıkarmış, büyük toprak sahipleri
ortaya çıkmış ve ayanlar
güçlenmiştir.
·
İç borçlanma yoluna
gidilmiş ve ESHAM adı
verilen hazine bonoları
satışa çıkarılmıştır.
TANZİMAT DÖNEMİ OSMANLI
EKONOMİSİ
Ø Tüketim :Tanzimat Döneminde
özellikle tüketim alışkanlıklarında önemli değişimler yaşanmıştır.Avrupa mallarının Osmanlı ülkesine girmesi ve yoğun kültürel etkileşim
ile birlikte Avrupa tarzı giyinme,
yeme –içme , eğlenme, konuşma alışkanlıkları hızla yayılmıştır.
Ø Ticaret : Avrupa da ortaya çıkan Sanayi
İnkilabının Osmanlı üretimini olumsuz etkilemesi, Balta Limanı Antlaşması gibi ticaret antlaşmaları ile
farklı ülkelere ticari imtiyazlar verilmesi gibi sebeplerle Osmanlı
sanayisi,ticareti çökme noktasına gelmiş,Osmanlının elindeki ham maddeler elden
çıkmış ve Osmanlı pazarı Avrupa nın açık pazarı haline gelmiştir.
Ø Sanayi : Sanayi İnkilabı sonrası
rekabet gücünü kaybeden Osmanlı, tarımsal ve sanayi işletmeleri bilgi,
teknoloji ve sermaye birikiminin yetersizliği gibi olumsuz koşullar
nedeniyle çöküş sürecine
girmiştir. Meşrutiyetle birlikte sanayide yerli atılımlar
gerçekleştirilmek istendiyse de oldukça sınırlı sanayi girişimleri yabancı ve
azınlık sermayecilerinin yatırımlarından ibaret kalmıştır.
Ø Yabancı Yatırımlar : XIX. Yüzyılda
Osmanlı Devleti’nde yabancı
sermaye yatırımları artış
gösterdi. Bu yatırımlar daha çok demir yolları,
limanlar, fenerler, su, havagazı, tramvay, elektrik hizmetleri ve madencilik
gibi Batılı yatırımcıların Osmanlı Devleti’ndeki ekonomik çıkarları ile ilgili
altyapı alanlarında yoğunlaştı.
Ø Tarım : Tanzimat döneminde tarım
alanında önemli çalışmalar yapıldı.Tarım yöntemlerinin modernleşmesi için Ziraat ve Sanayi
Meclisi, Ziraat Meclisi ve Nafia Hazinesi kuruldu. 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile toprak mülkiyeti
pekiştirildi. Zirai eğitim ve uygulama kurumları oluşturuldu. Osmanlı ülkesinde
yapılan tarım özellikle Avrupa devletlerinin ham madde ihtiyacını karşılayacak
üretime dönüştü
Ø Para ve Bankacılık : 19 yy dan itibaren Osmanlı
Devleti Avrupa lı devletlerle ticari ve siyasi
ilişkiler kurarak dış ticaret
hacmini önemli derecede arttırdı.Piyasaların para ihtiyacını karşılamak için
çıkarılan ilk kağıt para Kaime 1863 e
kadar kullanıldı.1847 de ilk banka
Galata Bankerlerinin kurduğu Bank-ı
Dersaadet oldu.1888 de ise köylüyü desteklemek ve kredi sağlamak için memleket sandıkları, Ziraat Bankasına dönüştürüldü.
Ø İç ve dış borçlar : XIX. yüzyıldan itibaren artan para ihtiyacından dolayı kâğıt para( esham) bastırarak ve Galata
bankerlerinden para alarak
iç borçlanmaya gitti.1854 te Kırım Savaşının
masraflarını karşılamak amacıyla
ilk dış borç İngiltere den alındı.devlet
borçlarını ödeyemez duruma gelince 1881’de
Muharrem Kararnamesi adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı Devleti’nin borçlarının tahsili için Duyun-u Umumiye İdaresi
kuruldu ve Osmanlı
Devleti’nin mali kaynaklarına yabancılar tarafından el konuldu.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE EKONOMİ
( 1938’E KADAR)
Ø Yeni Türk Devletinin ekonomi
politikalarını belirlemek için 17 şubat - 4 Mart 1923 tarihleri
arasında İzmir’de
Türkiye İktisat
Kongresi toplanmıştır.
Ø Osmanlıdan kalan ve ülke ekonomisini olumsuz
yönde etkileyen kapitülasyonlar, Lozan Anlaşması’yla tamamen kaldırılmıştır.
Ø Dış borçlar imparatorluk üzerinde
kurulan yeni devletler
arasında paylaştırılmıştır.
Ø Sanayicilerin kredi
ve sermaye ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1924 de “Türkiye İş Bankası” kurulmuştur.
Ø 1925 te tarımda öşür vergisi
kaldırılmıştır.
Ø 1926’da “Kabotaj Kanunu”
kabul edilmiştir
Ø 1925 te bankacılık ve madencilik faaliyetlerini yürütmek üzere “Türkiye Sanayi
ve Maadin Bankası”
kurulmuştur.
Ø 1927 de Teşviki
Sanayi Kanunu nun kabulü ile özel sektörün
sanayi faaliyetleri desteklenmiştir
Ø Esnaf ve sanatkârın kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan “Halkbankası” 1938’de
faaliyete geçmiştir.
Ø 1931’de para piyasasını düzenlemek, fiyat istikrarını sağlamak
üzere “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası”
kurulmuştur.
Ø 1933’te tekstil,
demir-çelik, kâğıt vb. olmak üzere farklı
alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan ve aynı zamanda
bir banka olan “Sümerbank” kurulmuştur.
Ø 1934’te “Birinci Beş Yıllık Sanayi
Planı” uygulamaya konulmuştur.
Ø 1935’te yer altı kaynaklarını işletmek ve değerlendirmek üzere “Etibank”,
ardından da “Maden
Tetkik Arama Enstitüsü” kurulmuştur.
4. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETİNLİĞİ
KLASİK SORULAR
1)- İlk türk devletlerinde ekonomik faaliyetler hakkında
bilgi veriniz.
1)- Bozkır hayatında göçebe
toplum olarak varlığını
sürdüren İlk Türklerde ekonominin temelini hayvancılık oluşturur. En çok koyun ve at yetiştirilirdi.
Uygurlara kadar az da olsa tarım
yapılırdı. Hunlar döneminde
açılan Tötö kanalı
ile sulama yapılır, Eski Türklerde çiftçilere tarıgçı denirdi. Buğday, arpa, Mısır önemli
tarım ürünleri idi. Yerleşik hayata
geçen Uygurlarla birlikte
tarımın önemi artmıştı.
İlk Türk devletlerinde Mesken
vergisi Hayvan vergisi
Toprak vergisi olmak üzere 3 çeşit vergi toplanırdı.
Sanayi faaliyetleri kapsamında İlk
Türkler madencilik alnında ileri gitmişlerdir.
Ticarette Türklerin
hâkimiyet için mücadele
ettikleri İpek yolu önemlidir.Diğer
yol ise Sibirya da Astrahan
a ulaşan Kürk yolu
idi. Özellikle Uygurlar ve Hazarlar ticaret konusunda oldukça ileri
gitmişlerdir. Ticaret genelde mal takası şeklinde olup; altın, gümüş paralar
ile Uygurlarda böz ve kuanpo denilen bez paralar ile Çav denilen kağıt
paralarda kullanılmıştır.
2)- Ikta Sistemi
hakkında bilgi veriniz.
2)- İlk
kez Hz. Ömer döneminde oluşturulan
Ikta sistemi Türk-İslam devletlerinde uygulanmıştır. Bu sisteme göre fethedilen
bölgelerdeki topraklar Miri toprak kabul edilerek(Devlete
ait) kişilere bırakılırdı. Kişiler bu toprağı çiftçiye kiralar aldığı kira ve vergiler
ile de asker yetiştirirdi. Böylece hem çiftçi hem memur hemde asker aynı
topraktan beslenirdi. Ikta sahibi olan vergileri topladığı için devlet vergi
toplama işinden de kurtarılıyordu. Ayrıca toprağa bağlı feodal sistem
önleniyor, topraklar devlete ait olduğu için büyük toprak sahiplerinin ortaya çıkması engelleniyordu. Ikta sistemi Osmanlılarda dirlik(Tımar) olarak devam etti.
3)- Ahilik nedir? Açıklayınız. Ahiliğin
temel özellikleri hakkında
bilgi veriniz.
3)- Selçuklularla başlayıp Anadolu
Selçukluları döneminde zirveye
ulaşan bir esnaf
örgütlenmesi olan ahilik;
bekar ve zanaat sahibi gençlerden oluşan esnaf
dayanışma örgütleridir. Ahilik teşkilatının önemli özellikleri;
a-
Sadece Müslümanlar üyedir.
b-
Merkezi Kırşehir kurucusu
Ahi Evren’dir.
c-
Her meslek grubunun
en önemlileri grubun başkanı şeklindedir.
d- Şehirde bulunan
her meslek Grubunun
kendi örgütlenmesi vardır.(derici-Ayakkabıcı gibi)
e- Usta çırak ilişkisi ile esnaf yetiştirilir.
f-
Üretim miktarı ve kalitesi ile fiyat kontrolü
yapılır.
4)- Klasik
dönemde Osmanlı ekonomisinin temelini oluşturan temel ilkeleri yazarak,
kısaca açıklayınız.
4)- İAŞECİLİK: Bu ilkeye
göre reayanın refahını
sürekli kılmak için öncelikle piyasada
istenilen kalitede,uygun fiyatta yeteri kadar mal bulunmalıdır.Bu
nedenle Osmanlı’da üretime önem verilmiştir.
GELENKÇİLİK: Bu ilke sosyal ve ekonomik ilişkilerde mevcut dengelerikorumayı ve varolan düzeni
bozacak değişme eğilimlerini
engelleme eğilimlerini ifade etmektedir.(üretim-tüketim dengesi)
FİSKALİZM:Bu ilke hazineye
ait gelirleri mümkün
olduğunca yüksek tutma
ve ulaştığı düzeyin
altına indirmemeyi hedefliyordu.
5)- Tımar Sistemini açıklayarak; temel özellikleri hakkında bilgi veriniz.
5)- Osmanlı mali sisteminde tımar, bir kısım asker ve memurlara geçim,hizmet ve masraflarına karşılık
belirli bölgelerin vergi kaynaklarının tahsis edilmesidir.
ü Tımar, SİPAHİ denilen eyalet askerlerine tahsis edilirdi.
ü Tımar topraklarının devlet malı olmasından dolayı miras bırakılması yada devredilmesi yasaktı.
ü
Toprak sipahinin ve köylünün elinden
keyfi olarak alınamazdı.
ü Sipahi-reaya ilişkisi
kanunla belirlenmişti.Sipahi ve diğer
dirlik sahipleri tımar sisteminin sürekliliğini sağlamakla mükellefti.
ü Reayası kaçan
sipahi, gelirini kaybederdi.Bu nedenle reayanın toprağı
terk etmesi yasaktı.Sipahi kadının emri gereğince köylüsünü 15 yıliçinde toprağa
dönmeye zorlayabilirdi.Köylü kentte iş bulmuşsa
sipahiye ÇİFTBOZANVERGİSİ ödemek zorundaydı.Köylü toprağı başkasına
devretmek isterse sipahi
yeni durumu onaylar ve
toprağın tapusunu yeni sahibine verirdi.Kuralları
ihlal eden sipahinin toprağı elinden alınırdı.
6)- Klasik dönemde
Osmanlı zirai üretimi
hakkında bilgi veriniz. 6)-
Ø Osmanlı toprakları genel olarak tarıma
elverişliydi .Hububat tarımının
yanında bağcılık,sebze ve meyvecilik de yapılmaktaydı.
Ø Tarımsal üretimde
kullanılmak üzere sulama
sistemleri oluşturulmuştu. Sulama
imkanlarından yararlanma belirli kurallara bağlanmıştı.Sulamayı
kendi imkanlarıyla sağlayan çifçilere öşür vergisi %50 oranda az uygulanırdı.
Ø Osmanlı ekonomisinin temellerinden biri olan İAŞECİLİK
kapsamında tarımsal üretimde
zaman zaman ihracata kısıtlama ve stok uygulamaları
yapılmıştır.
Ø Hayvancılık genellikle göçece halk tarafından yapılan mera hayvancılığıydı.Koyun, keçi,sığır hayvancılığının yanında
özellikle şehirlerde kümes hayvancılığı da yapılmaktaydı. Ulaşımda kullanılan
binek hayvanların yetiştiriciliği de önemliydi.
Ø 16-17. Yüzyıllardan itibaren iç karışıklıkların çıkması,tımar sisteminin bozulması gibi etmenler zirai üretimi olumsuz etkilemiştir.
7)- Klasik dönemde
Osmanlı toplumunda görülen
tüketim anlayışı hakkında
bilgi veriniz. 7)-
·
Osmanlı Devleti’nde tüketim
alışkanlıkları köylerde, kasabalarda ve şehirlerde yaşam şekillerine göre farklılık
göstermiştir.
·
Geliri çok olan insanlar tüketime daha fazla yönelmişlerdir. Şehirlerde
yaşayanların tüketim alışkanlığı, köylere oranla çok çeşitli ve fazlaydı. Başkent İstanbul, tüketimin en yoğun olduğu
yerdi. Kalabalık nüfusu
beslemek için Anadolu’dan ve Rumeli’den un, et, tahıl
gibi temel gıda maddeleri düzenli olarak İstanbul’a getirilirdi.
·
Tarıma bağlı yaşayan
köylerde kendi ürettiklerini tüketme alışkanlığı yaygındı.
·
Osmanlı Devleti’nde dış ülkelerden gelen lüks malların tüketimi XVII.
yüzyıldan itibaren, artmaya başladı. Bu lüks tüketim üst düzey devlet
yöneticileri ile şehir halkı arasında kabul
görürken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan
kırsal kesime ulaşamadı.
·
Osmanlı Devleti’nde ihtiyaç
malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı verilen
toptancı hallerine getirilirdi. Burada “kapan emini” adını taşıyan
görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı.
8)- Osmanlı ekonomik sistemi içerisinde yer alan Lonca
Teşkilatının yapısı ve çalışmaları hakkında bilgi veriniz. 8)- Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen
teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf
muhakkak bir loncaya
kayıtlı olur, loncasının
koruması ve denetimi altında bulunurdu.(Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası,
şoförler cemiyeti gibi...)
Dükkan açma hakkına
GEDİK denilirdi. Gedik'e
sahip olmak için çıraklık, kalfalık
yapıp, ustalık belgesini
almak gerekirdi.
Her loncada
yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik
bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.Loncaların başlıca
çalışmaları şunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların
kalitesini,fiyatını belirlemek
2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti
önlemek,
3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,
4- Üyelerine kredi vermek.
9)- Osmanlı
ekonomik sistemi içerisinde yer alan Narh Uygulamaları hakkında
bilgi veriniz.
9)- Narh uygulaması ürün fiyatlarının ve standartlarının belirlenmesine ve kayıt altına
alınmasına yönelik bir uygulamadır.
·
Narhlar değişen şartlara uygun olarak değiştirilirdi. Aynı ürünün
narhı, bölgeden bölgeye değişen şartlar nedeniyle ( nakliye bedeli ,iklim
özellikleri, maliyet farkları) farklı olabilirdi.
·
Narhların tespiti kadıların
başkanlığında kurulan komisyonların göreviydi. Bir malın fiyat tespit komitesi, ilgili esnafın şeyh, kethüda, yiğitbaşı,
ehli hibre gibi yönetici ve uzmanlarıyla halkın temsilcilerinden oluşuyordu.
·
Narh, toptancı ve perakendeci için ayrı ayrı tespit edilirdi.
Toptancıların dükkân açıp perakendecilik yapmaları yasaktı.
10)- Tanzimat
döneminde Osmanlı Devletinin İç ve dış borçlarıyla ilgili
yaşanan gelişmeler hakkında
bilgi veriniz.
10)- XIX. yüzyıldan itibaren
artan para ihtiyacından dolayı kâğıt para( esham)
bastırarak ve Galata bankerlerinden para alarak iç borçlanmaya gitti.1854 te Kırım Savaşının masraflarını
karşılamak amacıyla ilk dış borç İngiltere
den alındı.Devlet borçlarını ödeyemez duruma gelince 1881’de Muharrem Kararnamesi adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı
Devleti’nin borçlarının tahsili için Duyun-u
Umumiye İdaresi kuruldu ve Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarına yabancılar
tarafından el konuldu.
KAVRAM BİLGİSİ
Ribat: Hem güvenlik hem de ticaret için oluşturulan sınır
ve yol üzerindeki yapılar.
Kervansaray: Ticaret yolları
üzerinde kurulan,tüccar ve hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri büyük yapılar Zekât:
Müslümanların mallarının 1/40 nı fakirlere
vermesidir.
Öşür: Müslümanlardan 1/10 oranında alınan
tarım ve ürün vergisidir.
Haraç: Gayr-ı Müslimlerden alınan
toprak ve ürün vergisidir.
Cizye: Gayr-ı Müslimlerden alınan
baş vergisidir.
Çift-i Avami
ya da Çift resmi: Çiftçinin kiraladığı toprak karşılığı
Ikta sahibine ödediği
vergidir.
Duyun-u Umumiye: Osmanlı Devleti’nin dış borçlarının tahsili için yabancı
devletler tarafından kurulan
idare.
BOŞLUK DOLDURMA
/ DOĞRU YANLIŞ
İlk Türklerde
ekonominin temelini hayvancılık oluşturur.
Çeşitli soysal ihtiyaçların karşılanması ve refahın
toplumun her kesimine
yayılmasını sağlamak amacıyla
kurulan sosyal kuruluşlara vakıf denir.
Osmanlı sanayisinin
temeli küçük imalathanelerden oluşmuştu.Bu imalathaneler LONCA adı verilen ve temelini
AHİLİK ten alan esnaf teşkilatlarının denetimindeydi.
Osmanlı Devleti’nde
ihtiyaç malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı verilen toptancı hallerine getirilirdi.
Burada görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı.
Osmanlı Devleti
yaşanan ekonomik sıkıntıyı
hafifletmek amacıyla İç borçlanma yoluna gitmiş ve ESHAM adı verilen hazine bonoları satışa çıkarmıştır.
Tanzimat
Döneminde özellikle tüketim
alışkanlıklarında önemli değişimler yaşanmıştır.Avrupa mallarının Osmanlı ülkesine girmesi ve yoğun kültürel
etkileşim ile birlikte Avrupa tarzı
giyinme, yeme –içme , eğlenme, konuşma alışkanlıkları hızla yayılmıştır.
Sanayi İnkilabı sonrası rekabet gücünü kaybeden
Osmanlı, tarımsal ve sanayi
işletmeleri bilgi, teknoloji ve sermaye
birikiminin yetersizliği gibi olumsuz koşullar nedeniyle çöküş sürecine
girmiştir.
Osmanlı Devleti 1854 te Kırım Savaşının masraflarını
karşılamak amacıyla ilk dış borcu İngiltere
den almıştır.
Yeni Türk Devletinin ekonomi
politikalarını belirlemek için 17 şubat -
4 Mart 1923 tarihleri arasında
İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi
toplanmıştır.
Osmanlıdan kalan ve ülke ekonomisini olumsuz
yönde etkileyen kapitülasyonlar, Lozan Anlaşması ile
tamamen kaldırılmıştır
Cumhuriyet döneminde Sanayicilerin kredi ve sermaye ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1924 de “Türkiye İş Bankası”
kurulmuştur.
Cumhuriyet döneminde Esnaf ve sanatkârın kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan “Halkbankası” 1938’de faaliyete
geçmiştir.
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM
EĞİTİM ANLAYIŞI
·
İlk Türk devletlerinde bilgiye ve bilgili
insana önem verilmiştir.
·
Bilgili olmak sadece yöneticilerin sahip olması gereken
bir özellik olarak
görülmemiş toplumun diğer
fertlerinin de sahip olması
gereken Alp insan anlayışı
ortaya çıkmıştır.
·
Türklerde yazı M.Ö. 5. yy öncesinde kullanıldığına örnek olarak Esik Kurganında tabak üzerine yazılmış 11 harflik
iki satır yazı gösterilebilir. Yine ev gereçleri, süs eşyaları vb.
üzerinde yazıya rastlanmıştır.
·
İlk Türk alfabesi
Göktürklerin oluşturduğu 38 hafrten oluşan
alfabedir.İkinci alfabe Uygur alfabesidir.
·
Türklerde Eğitim Toplumsal bir görevdir. – baba gören
ok yontar Ana gören elbise
biçer.
·
Töre kuralları nesiller
boyu aktarılmıştır.
·
Eğitimde erkek-kız ayrımı
yoktur.
·
Uygurlarda “ çocuğunu öğretmene
ver ondan alıp sanayi ver” sözü eğitime
verilen önemi gösterir.
·
Uygurlar ilk kez örgün
eğitim kurumlarını oluşturmuşlardır.
·
Uygurların Eğitim ve öğretim faaliyetleri sonunda gelişme göstermeleri onları çeşitli devlet kademelerinde
kâtiplik tercümanlık ve öğretmenlik yapmaları ile son verilmiştir.
·
Uygurlar kâğıdı ve matbaayı Avrupalılardan önce kullanmışlardır.
·
Kütüphanelerinde dini nitelikli
eserler bulunmaktadır.
ASKERİ EĞİTİM
·
Atlı göçebe
yaşam tarzını benimseyen Türkler sürekli savaş tehlikesi ile karşı
karşıya olduğu için her an hazırlıklı olmak zorundaydılar.
·
Türklerin çocukluk cağlarında oynadıkları oyunlar Askeri
Eğitimin başlangıcını oluşturur.
·
Hiçbir ayrım yapılmaksızın her çocuk, ata binmeyi ve at üzerinde
ok atmayı öğrenirdi
·
Dede korkut hikâyelerindeki Boğaçhan hikâyesi ad alabilmek için kahramanlık yapmak gerektiğini anlamamıza yardımcı olur.
·
Barış zamanında yapılan
sürek avları askeri
tatbikat niteliği taşır.
MESLEKİ EĞİTİM
·
Türkler hayvancılık ve Tarımla uğraşsallarda savaşçı karaktere sahip olduklarından bu yaşantıya uygun araç ve gereç
yapmışlardır.
·
Meslek Eğitim usta-çırak ilişkisi içinde yapılmıştır.
·
Türklerde madencilik gelişmiştir.
·
Tahta oymacılığı gelişmiş
ve bu da matbaacılığa zemin hazırlamıştır.
·
Mesleki eğitim kapsamında öğrenilerek yapılabilecek sanat
eserleri.
Balbal – Taş
işlemeciliği , Halı - El sanatı ,Altın işlemeciliği – Madencilik ve süsleme ,Kılıcı
– Demircilik , Ahşap
disk – Oymacılık , At eyer takımı – Süsleme
BİLİM
·
Yapılan kazılarda bulunan
eşyalar Türklerin kimya, ilaç yapımı,
veterinerlik, Tıp ile ilgilendiklerini gösterir.
·
Türklerin yaşam tarzı bilimsel faaliyetlerine etki etmiştir.
·
Astronomi bilimi ile ilgili çalışmalar 12 hayvanlı Türk takviminin yapılmasını kolaylaştırmıştır.
·
Yine Astronomi çalışmaları Nevruz gününün
tespit edilmesini ve baharın başlangıcı olarak görülmesini sağlamıştır.
·
Ticaretle uğraşa Türkler
Matematik ile de uğraşmışlardır.
·
Türklerin Tıp alanında
da çalışmaları vardır.
“ OTACI” denilen şifacılar halkın tedavisinde görev
almışlardır. Uygurlar
Tıp alanında Diğer Türk devletlerinden daha ileri gitmişlerdir. Eczacılıkta ileri
gitmişlerdir.
TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE EĞİTİM
EĞİTİM ANLAYIŞI :
·
Türk-İslam devletlerinde Karahanlılar dönemi bir dönüm
noktasıdır.İlk türk devletlerinde dağınık şekilde verilen eğitim bu dönemde bir plana bağlanmıştır.Eğitimin tüm toplum kesimleri için önemli
olduğu görüşü ağırlık
kazanmıştır.
·
Eğitim,bir bütün olarak
değerlendirilerek kurumsallaşmaya gitmiştir.Ve eğitim MEDRESE adı verilen
kurumlarda yapılmaya başlanmıştır.
MEDRESELER :
·
Medreselerin kuruluşunda Uygurlar
dönemi tapınaklarının etkisi görülmektedir.Ayrıca Türkler’in İslam’ı kabul
etmeleri ve diğer İslam devletlerindeki “Darü’l-Hikme, Beytü’l-hikme ve Daru’l-ilm” gibi
eğitim kurumları da etkili
ve örnek olmuştur.
·
Medreseler ilk olarak Karahanlılar zamanında yapılmaya başlandı.Dönemin ilk medresesi Semerkant’ta TABGAÇ BUĞRA HAN tarafından kuruldu.
·
Medreseler cami,kütüphane,genel eğitimin
verildiği oda,çalışma odaları,halkın ders dinlemek için katılabileceği
salonlar,öğrenci ve öğretmenlerin kalacağı odalar ve dinlenme alanlarından
oluşurdu.
·
Karahanlılar’da medresenin yöneticilerine FAKİH; öğretmenlerine MÜDERRİS denirdi.Medrese öğretmeninin ve
yönetiminin seçimi Semerkant’ta ilim
meclisi tarafından yapılırdı.
·
Medrese çalışanlarına verilen
ücret yaptığı işe göre değişirdi.
·
İlk Selçuklu Medresesi
TUĞRUL BEY tarafından NİŞABUR’da açıldı.
Nizamü’l-Mülk tarafından
kurulan NİZAMİYE MEDRESELERİ eğitim alanında çok önemli bir yere
sahiptir.Nizamiye Medreseleri’nde
Hukuk,Din ve dil eğitimi ağırlıklı bir program uygulanıyordu.
·
Tıp eğitimi hastane-tıp okulu niteliğindeki BİMARİSTAN ve DARU’L-ŞİFA’larda verilmekteydi.
·
Medreselerin eğitim dili Arapça’ydı. Medreselerden başarıyla mezun
olanlara meslek ruhsatı anlamına gelen İCAZETNAME verilirdi.
·
Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri ve Türkiye Selçukluları’nın kurdukları medreseler
külliye
niteliğindeydi.
·
Tokat Niksar’da yapılan YAĞBASAN MEDRESESİ
Anadolu’nun ilk medresesidir
·
Mısır’da kurulan Tolunoğulları inanç
farkı gözetmeksizin bilim insanlarına büyük önem vermişlerdi.Bu durum Mısır’ı
bilimin merkezi haline getirdi.
YAYGIN EĞİTİM-AHİLİK
·
Türkiye tarihinde ilk defa Türkiye
Selçukluları tarafından oluşturulan AHİ teşkilatının üyeleri USTA-KALFA
ve
ÇIRAK idi.Bu teşkilat
üyelerinin dayanışmalarını,mesleklerini iyi bir şekilde yapmalarını ve eğitimlerini amaçlıyordu.
·
Ahilikte eğitim işbaşında ve iş dışında
oluyordu. İş dışında eğitim
teşkilatın zaviyelerinde (okul)
MUALLİM AHİ ve PİR denilen öğreticiler tarafından
verilmekteydi.Teşkilat üyelerine; Dinin esasları,Okuma
yazma,Ahlak,Temizlik,Kurumun düzeni ve geleneği ,Silah kullanımı , Beden
eğitimi öğretilirdi.
·
Ahiliğin iş başında
uyguladığı eğitim çarşı ve dükkanların
bedesten gibi yerlerde bir arada bulunmasından dolayı kolay ve etkiliydi.Her meslek sahibi
yanında mutlaka bir çırak bulundurmak zorundaydı.Zanaat dalında belli bir
seviyeye gelen çırak icazet alır ve kendi işini kurardı.
·
Halka dönük yaygın
eğitim ise camilerde,mescitlerde ve medreselerin halka açık bölümlerinde verilirdi.
ATABEYLİK
·
Türklerde şehzadelere devlet yönetimi hakkında eğitim veren bilge
kişilere ATABEY denir.Daha ilk Türk devletlerinden beri bu sistem
vardır.Atabeyler şehzadelerin en iyi
şekilde devlet yönetimi noktasında eğitilmelerini sağlamışlardır.
·
OsmanlıDevleti zamanında Atabeyler LALA ismiyle karşımıza
çıkmaktadır.
TÜRK-İSLAM
DEVLETLERİNDE BİLİM
·
İslamiyet bilime çok önem verdiğinden Müslüman bilim insanları Abbasiler dönemiyle birlikte
birçok yabancı kaynağı kendi dillerine çevirmiş ve
orijinal fikirleri sayesinde önemli buluşlar yapmışlardır.
·
Bilim insanlarının devlet
tarafından desteklenmesi,bilimsel çalışmaların özendirilmesi ve açılan
medreseler bilim gelişimini
olumlu etkilemiştir.
·
Medreseler sayesinde dini ilimler yanında
tıp,astronomi,matematik,kimya,tarih ve coğrafya alanında dünyayı etkileyecek hizmetler ve buluşlar yapılmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM
(13-18.YY.)
·
Klasik dönemde Osmanlı
yönetimi, halkı bulunduğu mekanda
yaşamaya yönlendirmiştir.Kuruluş döneminde okuma- yazma halk için zorunlu bir ihtiyaç değildi.
·
Osmanlı yönetiminin hedefi
her insanın kendisine yetecek kadar bilgilendirmekti.
·
Okuma-yazma görevi,düzenli bilgi edinme ve bunu kullanma
hakkı ulemaya verilmişti.
·
Osmanlı’nın bir başka hedefi de topluma öncülük ve rehberlik yapacak
yönetici yetiştirmekti. Bu yüzden devletin eğitim anlayışı18. Yy.’a kadar
genel olarak ilmiye,seyfiye ve kalemiye
için yetişmiş eleman
kazandırmaya yönelikti.
·
Osmanlı’da eğitim faaliyetleri düzenli eğitim
kurumları ( örgün)
ve sosyal kurumlarda (yaygın) yapılmaktaydı.
1. ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI (DÜZENLİ
EĞİTİM)
A) SIBYANMEKTEBİ
·
Osmanlı’da eğitim-öğretimin yapıldığı
ilkokul sıbyan mektepleri idi.
Külliyeler içinde,cami bitişiğinde veya müstakil halde
bulunurlardı.
·
Sıbyan mektepleri her köy,mahalle ve semtte açılmıştı.Karma,kız ve erkek olarak
eğitim verilirdi.
·
Okula kayıt gibi bir zorunluluk yoktu.Müslüman olan her ailenin
çocuğu burada eğitim
alırdı.Burada ders verenlerin özel eğitimleri yoktu.
·
Okulların genel amacı,çocuğa okuma-yazma ve İslami
temel kaideleri öğretmekti.
·
Mezuniyet için bir süre bulunmuyordu.Buna karşılık Kur’an-ı Kerim’i
bir kez hatmeden öğrenci mezun sayılırdı.
·
Osmanlı’da ilköğretim II. Mahmut
döneminde İstanbul’da zorunlu hale gelmiştir.
·
Sıbyan mektepleri Tanzimat’a kadar
devam etmiştir.
·
Müslüman olmayan çocuklar
kendi cemaatleri tarafından kurulmuş cemaat okullarında eğitim alırlardı.
B) MEDRESELER
·
Osmanlı’da orta ve yükseköğretimin temeli
medreselerdi.Osmanlı fetih politikasında fethedilen yerlerde
ilk önce cami ve yanına medrese kurulurdu.
Medreseler ile topluma ve devlete gerekli din,ilim ve devlet idaresinde ihtiyaç
duyulan elemanlar yetiştiriliyordu.
·
Osmanlı’da ilk medrese
1330 yılında İZNİK’te açılmıştır.(Orhan Bey) İlk dönemlerde Suriye,Mısır,İran ve
Türkistan’dan gelen alimler ders vermiştir.
·
Selçuklular’dan Fatih Dönemine
kadar Osmanlı medreselerinde eğitim Nizamiye medreselerinin eğitim sistemi kullanıldı.
·
Fatih döneminden itibaren
okutulacak derslerden ödenecek
maaşlara kadar bir sistem
oluşturulmuştur.1463-1470yılları arasında Fatih tarafından SAHN-I
SEMAN MEDRESELERİ açılmıştır.
·
Kanuni,Mimar Sinan’a
İstanbul’da Süleymaniye Camii ve medresesini yaptırmıştır.Zamanla Fatih’in yaptırdığı medreselerden ilham alınarak
yapılan medreseler her tarafa yayılmıştır.
·
Orta düzeydeki medrese
öğrencilerine SOFTA(suhte); yüksek öğretim düzeyindeki öğrencilere DANİŞMEND
denirdi.Sahn’ı bitiren öğrencilere İCAZETNAME denen
diploma verilirdi.
·
Her medresede esas olarak bir müderris bulunurdu.Müderrisin yardımcısına MUİD denirdi.Müderrisler,sahn’ı bitirenler
arasından MÜLAZEMET denilen bir
sistemle alınırdı.
·
Medreselerden mezun olanlar
müderris,müftü,kadı,defterdar,hekim vb. olurlardı.
·
Osmanlı’da eğitim-öğretim vakıflar
yoluyla sağlanmıştır.Kanuni’nin ilk yıllarında
vakıflarca yönetilen 216 tane medrese vardı.
·
Medresenin her kademesi
ücretsiz yapılmaktaydı. Büyük medreselerde öğrencinin yeme,içme,giyim masrafları da medreselerce karşılanırdı.
·
17.Yüzyıldan itibaren medrselerin bozulmasında felsefe,
mantık gibi akli ilimlerin boş ve gereksiz
olduğu düşünülerek bu
derslerin kaldırılması, müderris atama sisteminin bozulması,bazı ulema
çocuklarına küçük yaşta müderrislik verilmesi ( beşik ulemalığı), öğrencilerin yeterli eğitim almadan müderris
olması sayılabilir
·
Padişahlar zaman zaman
fermanlar çıkararak medreseleri ıslah etmeye çalışmışlardır. Koçi Bey, katip
Çelebi gibi düşünürler
ilmiye sınıfının ıslahına yönelik raporlar sunmuşlardı. II.Meşrutiyetle birlikte ıslah çalışmaları gerçekleşmiş ve
Tarih,coğrafya,Kimya gibi dersler yeniden okutulmaya başlanmıştır.
C)
SARAY EĞİTİMİ
Enderun: Enderun da devlete sadrazam, vezir, ordu komutanı, vali gibi yöneticiler
yetiştirilmekteydi. Burada eğitim yedi kademeden oluşmaktaydı. Bir üst kademeye geçmek için başarılı
olmak şarttı. Başarısız olanlar, disiplin cezası alanlar “çıkma” adıyla taşradaki çeşitli görevlere gönderilirdi.
Şehzade mektebi
( şehzadegan): Padişah çocuklarının saray içerisinde özel hocalar eşliğinde temel eğitimlerini aldıkları okuldur.
Harem: Padişah ailesinin
, saray hizmetkarlarının ve cariyelerin eğitim aldığı saray bölümüdür.
okuma-yazma ve dinî eğitimin yanında yeteneklerine göre musiki, resim, edebiyat, nakış, dikiş, örgü gibi dersler
de görmektedir. Eğitim süresi yedi sekiz
yıldır. Her kademede başarılı olanlar bir üst eğitime geçmektedir. Buradaki
eğitimin diğer amacı yüksek derecedeki askerî, idari görevlilere iyi eğitim
almış eş yetiştirmektir.
D)
ASKER EĞİTİMİ:
Osmanlı’nın kara ordusunun temelini
Kapukulu askerleri ve tımarlı sipahiler oluşturmaktaydı.Kapukulu ocaklarına devşirme usulü ile alınan gençler acemi oğlanlar ocağında bedeni ve askeri eğitimden geçirildikten
sonra alınırdı.Bu gençlerden zeki olanlar ENDERUN’a
alınarak devlet kademesinde yönetici olarak görevlendirilirdi.
Acemi oğlanlar ocağı
ilk kez I. MURAT
zamanında Gelibolu’da açılmıştır.
Tımarlı
sipahiler gelirlerine göre belli sayıda CEBELÜ
denilen atlı askerler topla ve eğitim verirlerdi. Deniz kuvvetlerinin askerlene LEVEND denirdi.Levendler batı Anadolu’daki Türk gençlerinden seçilirdi.
2. YAYGIN EĞİTİM
(SOSYAL KURUMLAR):
A) ESNAF EĞİTİMİ:
Osmanlı’da esnaf kuruluşları da bire bir eğitim verirlerdi.Osmanlı’da esnaf birlikleri
ahiliğe
dayanıyordu. Ahi teşkilatı
mensuplarına mesleki,dini ve ahlaki eğitim verilmekteydi.
Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak (şakird) olarak işe başlardı.Gerekli eğitimi
alanlar sınavla kalfalığa;
en az 3 yıllık
eğitimden sonra yine sınavla ustalığa yükselirdi.Usta ünvanı alan yeni bir işyeri açabilirdi.
B) HALK EĞİTİM: Halk cami, mescit,
tekke ve kütüphanelerde, yaren sohbetlerinde eğitilirdi.
3. XVIII VE XIX. YY BAŞLARINDA EĞİTİMDE
YENİLEŞME HAREKETLERİ
Ø 18 yy da özellikle
askeri alanda yenilikler yapılmıştır.
Ø 2. Mahmut döneminde Humbaracı Ahmet
paşa nın çalışmalarıyla kara ordusu için asker yetiştirmek üzere
HENDESEHANE açılmıştır.
Ø Hendesehane 3. Selim döneminde Mühendishane-i Berri Humayun adıyla yeniden düzenlenmiştir.
Ø Yine 3. Selim döneminde deniz askeri yetiştiren Mühendishane-i Bahr-i
Humayun kurulmuştur.
Ø 19. yy dan itibaren
Avrupa ya öğrenci gönderilmiş ve Avrupa daki teknolojik gelişmeler uygulanmıştır.
Ø Tıp okulları açılarak doktor
yetiştirilmiştir.
Ø Bilim adamları devlet tarafından desteklenmiş ve bilimin
gelişmesi için çalışılmıştır.
TANZİMAT SONRASI
OSMANLI EĞİTİMİ
Klasik Dönem
Osmanlı eğitim sisteminin yetersiz kalması eğitim alanında yeni arayışlara
neden olmuştur. Tanzimat Dönemi aydınlar ımedresenin dışında yeni eğitim düzeni
kurmak için çalışmaya başladı. Yeni okullar açılarak Müslüman ve gayrimüslim herkesin
buralarda aydınlanıp Osmanlı vatandaşlığı bilincine
erişmesi hedeflenmiştir. Tanzimatçılar, rüştiye sayısını
artırarak Osmanlı tebasını kaynaştırmayı; bir yandan da batı’daki eğitim
kurumlarının benzerlerini açarak her alanda eleman ve uzman yetiştirmeyi
amaçlamışlardır.
Tanzimat dönemindeki bir diğer yenilik
de usul-i cedid (yeni usul,yöntem)dir. Buna göre eğitim ve öğretimde ders araç
gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenlerin geleneksel öğretim
yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim yöntemlerini uygulaması
hedeflenmiştir. Medrese dışındaki örgün eğitimde ilk, orta ve yükseköğretim şeklinde bir derecelemeye gidilmiş ve
kapsamlı düzenlemeler düşünülmüştür. 1856’da bütün eğitim işleri Maarif-i Umumiye Nezaretine
( eğitim bakanlığı ) bağlandı.
1.
İLKÖĞRETİM
·
Sıbyan mekteplerinde düzenleme yapılarak okutulacak dersler, sınav sistemi, öğretmenlik şartları ve okulların inşası ve tamiri, öğretmen maaşları, diğer masrafların nasıl
karşılanacağı hükme bağlanmıştır.
·
Yönetimi Maarif Nezaretine bağlı okullara mekteb-i iptidai
(ilkokul) denirken Evkaf Nezaretine (vakıflar bakanlığı ) bağlı okullara sıbyan mektebi denilmeye devam edilmiştir.
·
1876’da kabul edilen
kanunuesasiye göre
ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir. 1913’te
rüştiyelerin ilköğretime dahil edilmesiyle bu mekteplerde eğitim 6 yıla çıkarılmıştır.
·
1910’dan itibaren Osmanlıda
azınlıkların girişimiyle özel okul öncesi eğitim kurumları
(anaokulu) açılmaya başlandı.
1914’te ise ilk resmi
okul öncesi eğitim kurumu açıldı.
2.
ORTAÖĞRETİM
A. Rüştiyeler: ( ortaokul)
II. Mahmut Dönemine kadar sıbyan mektepleri ile askeri okullar
arasında bir öğretim kademesi
bulunmuyordu. Özellikle askeri
okullara öğrenci yetiştirmek amacıyla rüştiyeler açılmıştır. İlk rüştiyenin
olumlu sonuçlar vermesi üzerine hızla yenileri açıldı.
Sıbyan mekteplerini bitirip şehadetname
alan öğrenciler sınavsız
rüştiyelere kabul edilirdi. İstanbul’da kızlar için bir
kız rüştiyesi açıldı. 1910 yılında 80 kız rüştiyesi bulunmaktaydı.
B. İdadiler: (lise)
Tanzimat Döneminin
sonlarına doğru rüştiyelerin üzerinde ve yüksekokullara öğrenci yetiştiren bir okulun bulunması sorun oluşturmuştu. Bu amaçla 1868’de Galatasaray Sultanisi açılmıştı.
Bütün tebaanın
çocuklarının bir arada
eğitim görebilmeleri ve Osmanlı
birliğini sağlamak için idadilerin açılması fikri,1869
Maarif Nizamnamesi ile gündeme geldi.
İdadilerin öğretim
süreci 3 yıl olacaktı. Daha sonraki dönemlerde rüştiyelerin idadilerle birleştirilmesiyle kasabalardaki
idadilerin eğitim süreci 5, şehirlerdeki ise 7 yıla çıkarıldı.
İdadilere duyulan
ihtiyaç açıkça belirtilmesine rağmen, ekonomik
zorluklar yüzünden 1873 yılına kadar bu okulların açılması mümkün olmamıştır. İdadilerin ülke çapında yaygınlaşmaları II Abdülhamit Döneminde
olmuştur. 1910-1913 yılları arasında önce sultani daha sonrada lise adını
aldılar.
C. Sultaniler:
Sultanilerin açılmasında Fransız eğitim kurumları model alınmış
ve idadilerin üzerinde eğitim vermeleri
hedeflenmiştir. 1873’te eğitime başlayan
Darüşşafaka, sultani
seviyesinde eğitim veren bir okuldu.
Fransız asker, lise programını uygulayan bu okulda
kimsesiz ve fakir çocuklar okuyordu. İlk
kız idadisi 1911’de İstanbul’da açıldı. Bu okul 1913’te İstanbul insas (kız) Sultanisi 1915’te
de Bezm-i Alem sultanisi adını
almıştır.
3. YÜKSEKÖĞRETİM (DARÜLFÜNUN)
Osmanlı
devleti’nde 1845 yılında medrese dışında bir yükseköğretim kurumu olarak
Darülfünunun açılması gündeme geldi.Açılacak
okulda Müslüman ve gayrimüslim öğrenciler birlikte okuyacak ve mezun olunca devletin
çeşitli kademelerinde görev
alacaklardı .
Darülfünuna öğrenci
yetiştirmek için lise düzeyinde bir okul olan Darül maarif
kuruldu.Öğretim elemanı yetiştirmek maksadıyla Avrupa’ya
öğrenciler gönderildi.
1851’de okulların ve açılacak Darülfünunun ders kitaplarını hazırlamak ve bilim akademisi olarak çalışmak üzere
‘’Encümen-i Daniş’’ ( bu günkü talim terbiye
kurulu) adıyla bir komisyon kuruldu.Bu komisyon on bir yıl kadar
çalıştı. Darülfünun ilk derslerini 1863’te halka açık konferanslar şeklinde
vermeye başladı.Derslere rağbet azalınca eğitime son verildi.1870’te tekrar derslere başlanan
Darülfünunda felsefe,edebiyat; tabi ilimler,matematik ve hukuk olmak üzere üç
bölüm bulunmaktaydı. Bölümlerde eğitim süresi
üç yıldı.Ancak bir yıllık
eğitimden sonra yine derslere ara verildi.İki defa daha açılıp
kapanan Darülfünun, varılığını 1933
yılına kadar sürdürdü.Yerine İstanbul üniversitesi kuruldu.
4. MESLEKİ EĞİTİM
Osmanlı Devleti’nde yerli sanayi kapitülasyonlar nedeniyle korumasız kalmış
ve çöküş sürecine
girmişti.Devlet adamları bu durumu önlemenin yollarından biri
olarak da teknik bilgi verecek okulların açılmasını zorunlu görüyorlardı.
XIX.yüzyılın ortalarından itibaren
öğretmenlik,ziraat,tıp,memurluk,hukuk,ticaret vb. alanlarda birçok
meslek okulu
açılmıştır.Bu dönemde kız çocuklarının eğitimlerine dair yeni düzenlemeler yapılmıştır.1869 Maarifi Umumiye Nizamnamesi ile kızlar için öğretmen
okulu açılması,rüştiye sayısının arttırılması kararlaştırıldı.Ayrıca
kız sanat okulları
ve kadın sağlığı
için ebe mektebi açıldı.
5. AZINLIK VE YABANCI OKULLARI
A.
Azınlık Okulları
Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler,ibadethanelerinde açtıkları okullar vasıtasıyla eğitimlerini sürdürüyorlardı.Bu okullarda devletin herhangi
bir denetimi yoktu.Azınlıklar Tanzimat tan sonra pek çok okul açtılar.Geniş imkana sahip azınlık okullarının bazılarında matbaa bile
bulunmaktaydı.Bu okullar zamanla azınlık
arasında milliyetçilik fikirlerinin yayılmasında etkili olmuştur.
B.
Yabancı Okullar
Osmanlı Devleti,
yabancılara ekonomik kapitülasyonların yanında eğitim alanında
da ayrıcalık
tanımıştı.Yabancılara tanınan bu
serbestlik misyonerlerin Osmanlı ülkesine gelmesine neden oldu.Özellikle
XIX.yüzyıldan itibaren Osmanlılarla ilişki kuran devletler Osmanlı toplumunda
birçok okul açmışlardı.
XX.yüzyıla girerken Türkiye’de 7000 ‘e yakın azınlık okulu ile
başta Amerikan ve Fransız olmak üzere 400’e yakın yabancı okul bulunmaktaydı. İlk ve ortaöğretim seviyesindeki bu okulların
Osmanlı Devleti tarafından kontrol edilmediği ya
da edilemediği anlaşılmaktadır.1914’te kapitülasyonların kaldırılması ile bu
okulların çoğu kapatıldı.1915 yılında çıkarılan talimathane ile de bu okulların
zararlı faaliyetleri önlenmek
istenmişti.
Yabancı okullar
Osmanlı Devleti’ne modern
eğitim yöntemlerini ve araçlarını
getirmelerini, yabancı dil öğretilmesi
ve Osmanlının Batı’ya açılmasında da etkin rol oynamıştır.Ancak bu okullardan yıkıcı faaliyetlere zemin
hazırlamıştır.
Tanzimat
döneminde yapılan değişikliklerle öğretim kurumlarında birlik, olmadığı için
uzun yıllar ‘’medrese’’, ‘’ Tanzimat
mektepleri’’,‘’Askeri mektepler’’, ‘’Azınlık’’ ve ‘’ Yabancı’’ mektepler gibi
çeşitli kaynaklardan çok farklı bilgi, düşünce, ideal
ve dünya görüşüne
sahip insanlar yetiştirmiştir.Bu zıtlıklar toplumda olumsuz
sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE
EĞİTİM(1938’E KADAR)
1. Cumhuriyet Dönemi
Osmanlı Eğitim Anlayışı
Milli Mücadele
eğitimi derinden etkilemiş, Anadolu’daki işgal
kuvvetleri, okullarda kendi
propagandalarını yaparken bazı okulları da kapatmışlardır.
Halkın milli kurtuluş davası yolunda bilgilendirilmesi ve
birleştirilmesi amacıyla halk eğitimi
çalışmaları yapılmıştır.Yine savaş yıllarında eğitimi planlama adına Maarif Kongresi toplanmış (1921), milli
mücadele’nin bitmesiyle LozanAntlaşması’nda (1923) yabancı
okullar meselesi de ele alınmıştır.Buna göre yabancı okullar
ve diğer okulların bağlı bulunduğu tüzük ve yönetmeliklere uyacaklardı.
Cumhuriyet dönemi eğitim
alanında yapılan çalışmalar, Osmanlıdan
miras kalan problem ve sıkıntıları ortadan kaldırmanın yanında,çağdaş dünyada
eğitim alanında meydana
gelen değişimleri de yakalamayı hedefliyordu.Okul
binalarının çoğu eğitim öğretime elverişli değildi. Ayrıca ders araç gereçleri bakımından okullar yetersiz durumdaydılar. Eğitimle
ilgili merkez ve taşra teşkilatı tam anlamıyla cumhuriyetin ilanıyla beraber,
yukarıdaki problemleri ortadan kaldıracak adımlar atmışlardır.
Cumhuriyet döneminde 3 mart 1924’te‘’Tevhidi Tedrisat(Öğrenimin Birleştirilmesi)’’ Kanunu’yla
eğitim ve öğretim birleştirildi.Böylece
eğitimdeki ikilik ortadan kaldırıldı.
Eğitim alanıda yapılan
bir diğer düzenleme
ise1 Kasım 1928’de ‘’Türk
Harfleri Hakkında Kanun’un
çıkarılmasıdır.
• |
|
|
• · 192.4'lıe ilk.öi:ıretlmı • Eırke-k Sanat Okulu •· Ankara Hukuk Mektebi • Mus[ki Mu:a[llmı zorunlulu!)u getlrıllı:H. Mektebi •
Kız.Sa naat Okulu •· Orta Mual[lm Mektebi • · 192.4 'tıe o rtaoku[lar ve Terbiye
Enslilüsll • GOzel SanaUar orta.ö{jretlmln ilk • Yapı Ensfüfiıs(i Akademisi kademesi olarak
kabul •· Ziraat Enslitüsü ed[ldi. • Ticarel Okullaıı • M[lli Musiki ve- Temsil •
· lstanbul
Oniveırsilesi Akademisi
(Devlet • · Liseler ortaöO reırimin • Kız.Teknik Yüksek KonseNa uarı) ikinc kademesi
olarak Ö!)ı-etme-n Okulu •· □il-Tarih ve CoQrafya kabul ed[ldl. Fakültesi •
Eırke-k Teknik Yüksek • · ilkokul, ortaokul ve ÖC,ıretme-n Okulu •· Mmkl'ye Mektebi llıse sayıSi arlırılı:tı. (S iy:asal BJlg[le-r Fakülle-si) Prof. Dr. Y.: AKYOZ, Tüı1<. E{Ji im TB.rlhi, s. 346-390, P:roJ. Dr. S. ARIBAŞ, ııd. Türk E{;jiHm Taıfhi, s. 2'17-22ıB. |
5.
ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ
KLASİK SORULAR
1)- İlk türk devletlerinde görülen
“Alp İnsan” anlayışı
hakkında kısaca bilgi
veriniz. 1)- İlk Türk devletlerinde bilgiye ve bilgili insana önem
verilmiştir.
Bilgili olmak sadece
yöneticilerin sahip olması
gereken bir özellik
olarak görülmemiş toplumun
diğer fertlerinin de sahip olması
gereken Alp insan anlayışı
ortaya çıkmıştır.
2)- İlk Türk devletlerinde askeri eğitim hakkında
bilgi veriniz.
2)-
Atlı göçebe yaşam tarzını
benimseyen Türkler sürekli
savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğu için her an hazırlıklı olmak zorundaydılar.
·
Türklerin çocukluk cağlarında oynadıkları oyunlar Askeri
Eğitimin başlangıcını oluşturur.
·
Hiçbir ayrım yapılmaksızın her çocuk, ata binmeyi ve at üzerinde
ok atmayı öğrenirdi
·
Dede korkut hikâyelerindeki Boğaçhan hikâyesi ad alabilmek için kahramanlık yapmak gerektiğini anlamamıza yardımcı olur.
·
Barış zamanında yapılan
sürek avları askeri
tatbikat niteliği taşır.
3)-Osmanlı Devletinde eğitim kurumlarından biri olan “sıbyan
mektepleri” hakkında bilgi veriniz.
3)- Osmanlı’da eğitim-öğretimin yapıldığı ilkokul sıbyan mektepleri idi. Külliyeler içinde,cami bitişiğinde veya müstakil
halde bulunurlardı.
·
Sıbyan mektepleri her köy,mahalle ve semtte açılmıştı.Karma,kız ve erkek olarak
eğitim verilirdi.
·
Okula kayıt gibi bir zorunluluk yoktu.Müslüman olan her ailenin
çocuğu burada eğitim alırdı.Burada ders verenlerin
özel eğitimleri yoktu.
·
Okulların genel amacı,çocuğa okuma-yazma ve İslami
temel kaideleri öğretmekti.
·
Mezuniyet için bir süre bulunmuyordu.Buna karşılık Kur’an-ı Kerim’i
bir kez hatmeden öğrenci mezun sayılırdı.
·
Sıbyan mektepleri Tanzimat’a kadar
devam etmiştir.
4)- Aşağıda
verilen Osmanlı Medreseleri ile ilgili metinde
boş bırakılan yerleri
tamamlayınız.
4)- Osmanlı’da ilk medrese 1330 yılında
Orhan
Bey döneminde İZNİK te açılmıştır. İlk dönemlerde Suriye,Mısır,İran ve Türkistan’dan gelen alimler ders vermiştir.
1463-1470 yılları
arasında Fatih S. M. tarafından SAHN-I
SEMAN medreseleri açılmıştır.
Kanuni,Mimar Sinan’a İstanbul’da Süleymaniye medresesini yaptırmıştır.
Orta düzeydeki medrese öğrencilerine SOFTA(suhte); yüksek öğretim düzeyindeki öğrencilere DANİŞMEND
denirdi.Sahn’ı bitiren
öğrencilere İCAZETNAME
denen diploma verilirdi.
Her medresede esas olarak bir müderris
(öğretmen) bulunurdu.Öğretmenin yardımcısına MUİD denirdi. Öğretmenler sahn’ı bitirenler arasından MÜLAZEMET denilen bir sistemle alınırdı.
5)- Osmanlı
Devletinde Saray eğitimi
kapsamındaki okulları yazarak,
bu okullarla ilgili
kısaca bilgi veriniz.
5)-Enderun: Enderun da devlete sadrazam, vezir, ordu komutanı, vali gibi yöneticiler
yetiştirilmekteydi. Burada eğitim yedi kademeden oluşmaktaydı. Bir üst kademeye geçmek için başarılı
olmak şarttı. Başarısız olanlar, disiplin cezası alanlar “çıkma” adıyla taşradaki
çeşitli görevlere gönderilirdi.
Şehzade mektebi
( şehzadegan): Padişah çocuklarının saray içerisinde özel hocalar eşliğinde temel eğitimlerini aldıkları okuldur.
Harem: Padişah ailesinin
, saray hizmetkarlarının ve cariyelerin eğitim aldığı saray bölümüdür.
okuma-yazma ve dinî eğitimin yanında yeteneklerine göre musiki, resim, edebiyat, nakış, dikiş, örgü gibi dersler
de görmektedir. Eğitim süresi yedi sekiz
yıldır. Her kademede başarılı olanlar bir üst eğitime geçmektedir. Buradaki
eğitimin diğer amacı yüksek derecedeki askerî, idari görevlilere iyi eğitim almış
eş yetiştirmektir.
6)- Osmanlı
Devletinde Esnaf Eğitimi
hakkında bilgi veriniz.
6)- Osmanlı’da esnaf kuruluşları da bire bir eğitim verirlerdi.Osmanlı’da esnaf birlikleri
ahiliğe
dayanıyordu. Ahi teşkilatı
mensuplarına mesleki,dini ve ahlaki eğitim verilmekteydi.
Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak (şakird) olarak işe başlardı.Gerekli eğitimi alanlar sınavla kalfalığa; en
az 3 yıllık eğitimden sonra yine sınavla ustalığa yükselirdi.Usta ünvanı alan yeni bir işyeri
açabilirdi.
7)-Tanzimat Döneminde eğitim alanında yapılan ve “Usul-u Cedid” denilen yenilikler hakkında
kısaca bilgi veriniz. 7)- Tanzimat dönemindeki bir diğer yenilik de usul-i cedid (yeni usul,yöntem)dir. Buna göre eğitim ve öğretimde ders araç
gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenlerin geleneksel öğretim
yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim yöntemlerini uygulaması
hedeflenmiştir. Medrese dışındaki örgün eğitimde ilk, orta ve yükseköğretim şeklinde bir
derecelemeye gidilmiş ve kapsamlı düzenlemeler düşünülmüştür. 1856’da bütün eğitim işleri Maarif-i
Umumiye Nezaretine
( eğitim bakanlığı )
bağlandı.
8)- Tanzimat dönemi ve sonrasında Osmanlıda açılan
yabancı ve azınlık okulları ve faaliyetleri
hakkında bilgi veriniz. 8)- Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler,ibadethanelerinde açtıkları okullar vasıtasıyla eğitimlerini sürdürüyorlardı.Bu okullarda devletin herhangi bir denetimi yoktu. Bu okullar zamanla azınlık arasında milliyetçilik fikirlerinin
yayılmasında etkili olmuştur.
XX.yüzyıla girerken
Türkiye’de 7000 ‘e yakın azınlık
okulu ile başta Amerikan ve Fransız olmak üzere 400’e yakın yabancı okul bulunmaktaydı. Yabancı
okullar Osmanlı Devleti’ne modern eğitim yöntemlerini ve araçlarını
getirmelerini, yabancı dil öğretilmesi ve Osmanlının Batı’ya açılmasında da
etkin rol oynamıştır.Ancak bu okullardan yıkıcı
faaliyetlere zemin hazırlamıştır.
Tanzimat döneminde yapılan değişikliklerle öğretim kurumlarında birlik,
olmadığı için uzun yıllar
Azınlık ve Yabancı okullarından çok farklı
bilgi, düşünce, ideal ve dünya görüşüne sahip
insanlar yetiştirmiştir.Bu zıtlıklar toplumda olumsuz
sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
EŞLEŞTİRME/ SINIFLAMA
*** Aşağıda
verilen Osmanlı eğitim
kurumlarını/ faaliyetlerini örgün ya da yaygın olma durumlarına göre (X)
işareti koyarak sınıflayınız.
EĞİTİM KURUMU
/ FAALİYETİ |
ÖRGÜN |
YAYGIN |
Cami sohbetleri |
|
x |
HENDESEHANE |
x |
|
Meslek eğitimi |
|
x |
Mühendishane-i Berri Humayun |
x |
|
Enderun |
x |
|
Harem eğitimi |
x |
|
Esnaf eğitimi |
|
x |
Medrese |
x |
|
Halk eğitimi |
|
x |
Sıbyan mektepleri |
x |
|
KAVRAM BİLGİSİ
FAKİH: Hukuk bilgisi olan medrese yöneticisi
MÜDERRİS: Ders veren, medrese
öğretmeni
BİMARİSTAN: Türk İslam devletlerinde hastane ,tıp okulu
ATABEY: Türk İslam devletlerinde Hükümdarın erkek çocuklarına devlet
yönetimi hakkında eğitim veren bilge kişi
RÜŞTİYE : Tanzimat döneminde oluşturulan sıbyan mektepleri ile idadiler arasında
eğitim veren bugünkü
ortaokul düzeyindeki eğitim
kurumu
İDADİ : Tanzimat döneminde oluşturulan Rüştiyeler ile yüksek okul arasında eğitim
veren bugünkü lise düzeyindeki eğitim kurumu
DARÜLFÜNUN: Tanzimat döneminde oluşturulan bugünkü üniversite düzeyindeki eğitim kurumu
BOŞLUK DOLDURMA
/ DOĞRU YANLIŞ
İlk Türk alfabesi
Göktürklerin oluşturduğu 38 hafrten oluşan
alfabedir
Uygurlar ilk
kez örgün eğitim
kurumlarını oluşturmuşlardır.
Türklerin Tıp alanında da çalışmaları vardır. “ OTACI” denilen şifacılar halkın tedavisinde görev almışlardır. Medreseler
ilk olarak Karahanlılar zamanında
yapılmaya başlandı.
Nizamü’l-Mülk tarafından kurulan NİZAMİYE
MEDRESELERİ eğitim alanında çok önemli bir yere
sahiptir.Nizamiye Medreseleri’nde Hukuk,Din ve dil eğitimi ağırlıklı bir
program uygulanıyordu.
Medreselerin
eğitim dili Arapça idi.
Medreselerden başarıyla
mezun olanlara meslek
ruhsatı anlamına gelen İCAZETNAME verilirdi. Tokat
Niksar’da yapılan YAĞBASAN MEDRESESİ Anadolu’nun
ilk medresesidir
Acemi oğlanlar ocağı ilk
kez I. MURAT zamanında Gelibolu’da
açılmıştır.
Tımarlı sipahiler
gelirlerine göre belli sayıda CEBELÜ denilen atlı askerler topla ve eğitim
verirlerdi. Deniz
kuvvetlerinin askerlene LEVEND denirdi.
Osmanlı’nın
kara ordusunun temelini Kapukulu askerleri ve tımarlı sipahiler
oluşturmaktaydı.Kapukulu ocaklarına devşirme usulü ile alınan
gençler acemi oğlanlar ocağında bedeni ve askeri eğitimden geçirildikten sonra alınırdı.Bu
gençlerden zeki olanlar ENDERUN’a
alınarak devlet kademesinde yönetici olarak görevlendirilirdi.
Osmanlı’da ilköğretim II. Mahmut döneminde İstanbul’da
zorunlu hale gelmiştir.
1851’de okulların ve
açılacak Darülfünunun ders kitaplarını hazırlamak ve bilim akademisi olarak
çalışmak üzere
‘’Encümen-i Daniş’’
( bu günkü talim
terbiye kurulu) adıyla bir komisyon
kuruldu
Cumhuriyet döneminde 3 mart 1924’te‘’Tevhidi
Tedrisat’’ Kanunu’yla eğitim ve öğretim
birleştirildi.Böylece eğitimdeki ikilik ortadan kaldırıldı.
İLK TÜRKDEVLETLERİNDE SANAT
·
Orta Asya Türk sanatının temeli
ilk Türk devletlerinde görülen altı göçebe
kültürüne dayanmaktadır.Konargöçer bir yaşam tarzını benimseyen Hunlarda ve
Köktürklerde taşınabilir sanat eserleri öne
çıkarken yerleşik hayata geçen Uygurlarda
farklı eser tipleri görülmüştür.
·
Türkler sabit ev kültüründen haberdar
olmalarına rağmen konargöçer
yaşam tarzından dolayı çadırda
yaşamayı tercih etmişler,
buda çadır sanatının gelişmesine
neden olmuştur.
·
Türkler ölüyü çadıra koyup yas töreni düzenler
; daha sonra ölünün mezarı
üzerine kerpiçten, taş ve ağaçlar kulübe yaparlardı. (Kurgan)
KURGAN : Türkler ölümden
sonraki yaşama ait dinî inanışları sebebiyle “kurgan” adı verilen mezarlar
yapmışlardır. Özellikle Hunlarda rastlanılan kurganlar, açılan
çukurlar içerisine zemin ve tavanı karaçam ağaçlarından oluşan bir mezar
odasından ibarettir. Bu odanın tamamı keçe yaygılarla örtülür, mumyalanmış
ceset başı doğuya ( Türklerde doğunun kutsallığı)gelecek şekilde buraya
yatırılırdı. Mezar odasına ölen kişinin eşyaları ve bazı hediyelerle, atı da
yakınına kuyruğu kesilmiş veya düğümlenmiş bir şekilde gömülürdü. Hunlardaki
cesetlerin mumyalanarak gömülmesi geleneği Anadolu’da bazı İlhanlı ve Selçuklu
kümbetlerinde de uygulanmıştır.
·
Çadır
geleneği, mimarinin yanında süsleme
sanatını da etkilemiştir. Orta Asya’da Türklerin kullandıkları özellikle
kağan çadırlarının (otağ) süsleme bakımından daha zengin ve daha
büyük olduğu bilinmektedir.Süslemelerde genellikle; kaplanla dağ keçisinin, grifonla geyiğin ya da bu tür hayvanların mücadelelerini ( haynan
uslubu İskitler
) konu edinen
betimlemeler vardır.
·
Köktürkler döneminde anıt mezar geleneği bazı değişikliklerle devam etmiştir.
Anıt mezarlar dikdörtgen bir alan içinde, tören yolu ve bu yol üzerinde
ölen kişinin yaptıklarından ve devletin
durumundan söz eden kitabeler, çeşitli heykeller ve ortada bir sunaktan oluşur
·
Yerleşik yaşamı benimseyen Uygurlar anıt mezarları,çadırdan esinlenerek kubbeli yapmışlardır.Karahohoça yakınlarındaki kubbeli anıt mezarları bu
döneme ait ilk örneklerdir.Uygurlar mimari
alanda önceki dönemlere göre büyük gelişme kaydetmiş, birçok kent kurup etrafını
surlarla çevirmişlerdir.
·
Evler,saraylar,dinin etkisiyle yapılan manastır ve tapınaklar Uygur kent mimarisinin ögeleridir.Hunlar
ve Köktürklerde bilinen kerpiç
ve tuğladan yapılmış
toprak damlı ev mimarisi Uygurlarda gelişme göstermiştir.Bu dönemde yapılan manastır ve tapınaklar, Türk İslam devletlerindeki medreselere
örnek olmuştur.
·
Köktürkler döneminde heykel sanatı önemli gelişme göstermiştir.Heykellerdeki yüz ve saç biçimi ile tarzının gerçeğe yakın bir şekilde yontulması
dikkat çekicidir (BALBAL). Uygurlar
döneminde heykel sanatındaki gelişme devam etmiş; işlenmesi kolay
alçı,toprak,ahşap,taş ve madenden eserler yapılmıştır.
·
Türk resim sanatının temeli
uygurlar döneminde atılmıştır.Uygurların tapınakları süslemek için yaptıkları duvar resimleri ( fresko ) ve kitapları süslemek
için yapılan minyatürler , Türk resim sanatının
kaynağını oluşturmuştur. Uygur resim ve minyatür
sanatı, Moğollar aracığıyla İran ve Anadolu’ya taşınarak Anadolu Türk sanatını
etkilemiştir.
·
Türkler; demircilik, dokumacılık, dericilik,maden ve ahşap işçiliği
gibi el sanatları
ile uğraşmışlardır.Türk maden sanatının ilk örnekleri altın,gümüş,demir ve bronz gibi madenlerden elde edilmiştir.Ahşap işçiliğine önem veren
Türkler,ihtiyaçlarına göre sandalye,masa,dolap,karyola gibi ev eşyaları,mutfak takımları, göçlerde kullanılan araba ile at koşum
takımlarını da ustalıkla yapmışlardır.
TÜRK-İSLAMDEVLETLERİNDE SANAT
1. MİMARİ: Türk-İslam sanatının
temelleri KARAHANLILAR döneminde atılmıştır.Bu dönemin mimari eserleri
diğer dönemlere örnek teşkil etmiştir. Süslemelerde bitki ve hayvan
motifleri kullanılmıştır.
KAVRAMLAR:
Revak : Yapının ön yüzünde bir kemer dizisi
ile dışa açılan üstü örtülü uzunlamasına
mekân.
Eyvan : Üç tarafı ve üstü
kapalı, bir tarafı avluya ya da diğer bir mekâna açılan bölüm.
Portal : Ana kapı, taç kapı.
Kemer : İki sütun veya ayağı birbirine bağlayan
mimari öge.
Avlu : Bir yapının veya yapı grubunun ortasında
kalan üstü açık, duvarla çevrili alan
a)
Dini Mimari:
·
Türk-İslam devletlerinde yerleşik
hayat tarzının önem kazanması imar faaliyetlerine önem kazandırmış;
cami,medrese,kervansaray,köprü vb. eserler inşa edilmiştir.Camiler bu eserler arasında
ilk sırada yer almıştır.
·
Karahanlılar’da camide kullanılan kubbe,önemli bir mimari unsur olarak
öne çıkmıştır.Türk üçgeni
kullanılmaya devam
etmiştir.Büyük Selçuklular’da büyük çapta camiler yapılmış ve EYVANLI TİP CAMİ modelinin
geliştirmişlerdir.
·
İslamiyet’in etkisiyle gelişen
minare geleneği Türk-İslam sanatında önemli bir yere sahiptir.Minareler tuğlaların farklı
dizilmesiyle,çeşitli bitki motifleriyle,geometrik desenler,çini süslemeleri ve kufi yazılarla süslenmiştir.
·
13. Yy.’dan itibaren Anadolu’da cami ve medreselerin
giriş kapılarına çifte minare yapılmıştır.Çifte minareler devleti sembolize etmesi ve daha ihtişamlı görünmesi nedeniyle kullanılmıştır.Osmanlı
minareleri daha önceki
dönemlere göre daha ince ve
süslüdür.
·
İlk Türk-İslam devletlerinde anıt mezar ilk kez
KARAHANLILAR döneminde TÜRBE MİMARİSİ şeklinde ortaya çıkmıştır.
·
Selçuklulularda anıt mezarlar TÜRBE VE KÜMBET
olmak üzere iki şekilde inşa edilmiştir.
·
İlk dönemlerde anıt mezar yapımında tuğla kullanılmış; daha sonraları taş kullanılmıştır.
·
Dini mimarinin önemli unsurlarından biri de Medreselerdir. Türk-İslam devletlerinde ilk medrese
KARAHANLILAR zamanın da yapılmıştır.
·
Selçuklular medrese yeni bir tarz oluşturmuşlar,bu tipte yatılı öğrenci
odaları ve dershanelerin birleşmesinden oluşan
medreseler karşımıza çıkar.Bu dönemin en önemli medresesi şüphesiz NİZAMİYE
MEDRESELERİ olmuştur.
b)
Sivil Mimari:
·
Bu alanda ilk eser KERVANSARAY’dır.Kervansarayalar ilk kez
KARAHANLILAR zamanında inşa edilmiş ve adına RİBAT denilmiştir.Güvenlik ve konaklama amacıyla
yapılan ribatlar savunma
duvarlarıyla çevrili,mescit,ahır
ve odalardan oluşan bir yapıdır.Türkiye Selçukluları’nda kervansaraylar
anıtsallıkları, planları ve süslemeleriyle ön plana çıkar.HAN veya SULTAN HAN denilen
bu yapılar avlulu kapalı ve açık
olarak inşa edilmiştir.
·
Saraylar, Gazneliler döneminde gelişme
göstermiştir.Gazne saray planları daha sonraki dönemlere örnek
oluşturmuştur.Saraylar açık ve kapalı geniş alanlar,büyük bir havlu etrafına
sıralanan mekanlar şeklinde
karşımıza çıkar.
·
Türkler Anadolu’ya gelirken
Orta Asya ve İran’daki geleneksel mimariden etkilenerek konut mimarisinde yeni sentezler
oluşturmuştur. İlk Türk evleri çadırın bir kopyası olarak inşa edilmiştir.
Çadırdaki düzen daha sabit sembollerle ev planına aktarıldı.
c)
Beylikler Döneminde
Mimari Alanda Gelişmeler
Türkiye Selçukluları’nın yıkılmasından sonra Anadolu’da beylikler dönemi başlamıştır.Bu beylikler çok güçlü
olmasalar da Anadolu’nun
Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır. Türk beylikleri Anadolu- Türk mimarisine
yenilikler getirmekle birlikte Osmanlı mimari anlayışına da temel
oluşturmuşlardır.
2.
SÜSLEME SANATI:
·
Türk-İslam devletlerinde süsleme
sanatı il Türk devletlerine
göre değişiklik ve çeşitlilik göstermiştir.Uygurlardan beri kullanılan
çini sanatı Karahanlılar ve Gazneliler’de de görülmektedir.Bu sanat
beylikler döneminde de gelişimini sürdürmüştür.Çinilerde yazı ve geometrik
şekiller kullanılmıştır.
·
Türkler Anadolu’ya gelinceye kadar eserlerinde tuğla
süslemeleri kullanmışlar,Anadolu’da taşın öncelikli yapı malzemesi olması taş oymacığını da
geliştirmiştir.
·
Taş süslemelerde çift başlı
katral,kartal,aslan,geyik,melek,yıldız
gibi figürler kullanılmıştır.
·
Taş süslemenin yanında
Türk Sanatında önemli bir
yer tutan ahşap işçiliği yapıların pencere
ve kapı kanallarında,cami minberlerinde
kullanılmıştır.Resim konusundaki dini endişe minyatür sanatının gelişmesini
sağlamıştır.
·
Türkler İslamiyet’i kabulle
birlikte Arap harflerini almış ve bunları
estetik hale getirmişlerdir ve süslemelerinde kullanmışlardır.
3.
EL SANATLARI:
·
Büyük Selçuklularla parlak bir dönem yaşayan maden sanatı 12. Yy.’da Artuklular ve Selçuklular’la Anadolu’da
varlığını sürdürmüştür.Oyma, kakma, kabartma
gibi tekniklerin kullanıldığı bu sanat kandil,şamdan,buhurdanlık
gibi gündelik yaşama ilişkin birçok madeni eşyada kendini göstermiştir.
·
İlk Türk devletlerinden gelen halı ve kilim dokumacılığı gelişerek devam etmiştir.Halılarda baklava, yıldız,bitki ve hayvan
motifleri kullanılmıştır.
OSMANLI SANATI
Selçuklu Devleti ve Beylikler Döneminde önemli bir yere gelen Türk-İslam sanatı
geliştirilmiştir. Ayrıca İran ve Bizans sanatından da etkilenen
Osmanlı sanatı, kendine has bir üslup
oluşturarak dünya sanat tarihinde kendisine özel bir yer edinmiştir. Bu
dönemde sanat; genel olarak mimari, süsleme ve el sanatları (maden, halı,
minyatür, çini, hat vb.) şeklinde incelenebilir.
A) MİMARİ
Dini mimari :İlk dönem , klasik dönem ve geç dönem olmak üzere 3 bölümde
incelenebilir.
·
İlk dönem Osmanlı eserleri İznik, Bursa ve Edirne
de verilmiştir.Dini mimari kapsamında cami türbe ve medreseler inşa edilmiştir.
·
Osmanlı klasik dönem mimarisi İstanbul’un fethinden ve 2. Beyazıt
döneminden itibaren başlamış
ve Osmanlı Devleti kendine
özgü bir uslub oluşturmuştur.
·
Klasik dönemde yalpan
Külliyeler Osmanlı mimarisinin önemli
örnekleri oldu.
·
Osmanlı mimari sanatının
en önemli sanatçısı Mimar Sinandır.
·
Mimar Sinan tarafından yapılan ; Şehzadebaşı Camii ( çıraklık), Süleymaniye
Camii ( kalfalık) ve Selimiye Camii ve Mimar Sinan’ın
Öğrencisi Sedefkar
Mehmet Ağa tarafından yapılan Sultan Ahmet Camii
klasik dönemin önemli camileridir.
·
Geç dönem Osmanlı Mimarisi Avrupa ile olan yakınlaşmalar ev etkileşimler sonucu ortaya çıkmıştır.Bu dönemin önemli camileri Dolmabahçe
camii ve nuru Osmaniye Camiileridir.
Sivil mimari : Osmanlı sivil mimari örnekleri
saraylar, köşkler, kervansaraylar,hanlar ,hamamlar, çeşmeler ( sebil) , su kemerleri ve bedestenlerden (
çarşı) oluşmaktadır.
·
Osmanlının ilk sarayları Bursa ve Edirne de
yapılmıştır.İstanbul’un fethiyle Fatih Sultan
Mehmet tarafından yapılan Topkapı Sarayı devlete en uzun süre (4 yy) hizmet etmiş
saraydır.Topkapı Sarayına Fatih sonrasında çeşitli ilaveler yapılmıştır.
·
Geç dönem Osmanlı
saraylarında batı etkisi
görülmektedir.Dolmabahçe sarayı,Yıldız Sarayı bu dönemde
yapılan saraylardandır.
·
Anadolu’da Geç Dönem saray mimarisinin en güzel örneklerinden birisi de
Doğubeyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’dır.
Cami, medrese, divan, harem, askerî koğuşlar, cephanelik, fırın, hamam ve iş
atölyelerinden oluşan bu Saray sıcak, soğuk ve atık su kanallarıyla Osmanlıların ısıtma sistemine sahip ilk yapısıdır.Sarayda Türkiye Selçuklu
Devletine ait sanatsal
özellikler görülmektedir.
·
Türklerin farklı coğrafyalardan etkilenerek kazandıkları
mimari tecrübeler zaman
içinde kaynaşarak geleneksel “TÜRK EVİ” ni
ortaya çıkarmıştır. Tüm Osmanlı topraklarında inşa edilen bu evler,
bugün Balkanlarda ve Kırım’da görülmeye devam ederken etkileri Irak,
Mısır ve Sudan’a kadar yayılmıştır.
B) SÜSLEME SANATLARI
Minyatür : El yazması eserleri
süslemek ve metnin
aydınlatılmasını sağlamak için perspektif olmadan
yapılan resimlere denir. Osmanlı Devleti’nde minyatür
yapımına tasvir veya nakış , bunları yapan sanatçılara ise nakkaş denmiştir Matrakçı Nasuh . Nakkaş Osman önemli nakkaşlardandır.
Hat sanatı: Güzel yazı yazma sanatı olan hat, Türklerin İslamiyeti kabul etmesiyle önem kazanmıştır. Bu sanatla uğraşanlara
hattat denir. Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisarî ve Hafız Osman önemli hattatlardandır
Tezhip: (altınlamak) El yazması kitapları süsleme sanatıdır.
Ciltçilik: El
yazması eserlerin dağılmasını engellemek için yapılan
ve çeşitli malzemelerle süslenen sanat türüdür.
Ebru:Kâğıt süsleme sanatı olan ebru özel karışımlı suyun içine boya
serpiştirmesiyle yapılan bir süsleme sanatıdır. Osmanlılarda ebru sanatı ciltçilikte, levhaların iç ve dış cephelerinde kullanılmıştır.
Kakmacılık:Ahşap, taş ve metal üzerine
belirli bir desen şekillendirerek açılan
oyuklara gümüş, sedef, altın
gibi madenlerin gömülerek yapıldığı süsleme sanatıdır.
Çinicilik:Özel olarak hazırlanmış toprağın sırlanarak çeşitli
nakışlarla süslenip pişirilmesiyle ortaya çıkan süsleme
sanatıdır. İznik, Kütahya,
Diyarbakır, Bursa ve İstanbul’da çini atölyeleri
açılmıştır. Bursa
Yeşil Cami, Yeşil Türbe ve Topkapı Sarayı çini sanatının
en güzel örneklerinin verildiği
6.
ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNİĞİ
EŞLEŞTİRME/ SINIFLAMA
**** Aşağıdaki açıklamaların hangi sanat dalına ait olduğunu karşılarına yazınız.
AÇIKLAMA |
SANAT DALI |
El yazması eserleri süslemek ve metnin aydınlatılmasını sağlamak için perspektif olmadan yapılan resimlere denir. |
Minyatür |
Güzel yazı
yazma sanatıdır. Türklerin İslamiyeti kabul etmesiyle önem kazanmıştır. |
Hat sanatı |
El yazması kitapları süsleme sanatıdır. |
Tezhip |
Özel karışımlı suyun
içine boya serpiştirmesiyle yapılan bir süsleme sanatıdır. |
Ebru sanatı |
Özel olarak hazırlanmış toprağın sırlanarak çeşitli
nakışlarla süslenip pişirilmesiyle ortaya çıkan süsleme
sanatıdır. |
Çinicilik |
El yazması eserlerin dağılmasını engellemek için
yapılan ve çeşitli malzemelerle süslenen sanat
türüdür. |
Ciltçilik |
Ahşap, taş
ve metal üzerine belirli bir desen şekillendirerek açılan oyuklara gümüş,
sedef, altın gibi
madenlerin gömülerek yapıldığı süsleme sanatıdır. |
Kakmacılık |
KAVRAM BİLGİSİ
KÜMBET: Türk İslam devletlerinde anıt mezar
KURGAN: İlk Türk devletlerinde görülen
, ölenlerin eşyaları
ile gömüldükleri oda
mezar.
FRESKO: Duvar resmi
REVAK: Yapının ön yüzünde
bir kemer dizisi
ile dışa açılan
üstü örtülü uzunlamasına mekân.
EYVAN: Üç tarafı
ve üstü kapalı, bir tarafı
avluya ya da diğer bir mekâna açılan
bölüm.
PORTAL: Ana kapı, taç kapı.
KEMER: İki sütun
veya ayağı birbirine
bağlayan mimari öge.
AVLU: Bir yapının
veya yapı grubunun
ortasında kalan üstü açık, duvarla
çevrili alan
RİBAT: Ticaret yolları
üzerinde güvenlik ve konaklama amacıyla
yapılan, savunma duvarlarıyla çevrili,mescit,ahır ve odalardan
oluşan yapıdır.
BOŞLUK DOLDURMA
/ DOĞRU YANLIŞ
Orta Asya Türk sanatının temeli ilk Türk devletlerinde görülen
altı göçebe kültürüne dayanmaktadır.
Hunlarda ve Köktürklerde taşınabilir sanat
eserleri öne çıkarken
yerleşik hayata geçen Uygurlarda farklı eser tipleri görülmüştür.
Evler,saraylar,dinin etkisiyle yapılan manastır ve tapınaklar
ilk Türk devletlerinden biri olan Uygur kent
mimarisinin ögeleridir.
Türk-İslam
sanatının temelleri KARAHANLILAR döneminde
atılmıştır.
İlk Türk-İslam devletlerinde anıt mezar ilk kez
Karahanlılar döneminde TÜRBE mimarisi şeklinde ortaya çıkmıştır.
İstanbul’un fethiyle
Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan Topkapı Sarayı devlete en uzun süre (4
yy) hizmet etmiş saraydır.
Geç dönem
Osmanlı saraylarında batı etkisi görülmektedir.Dolmabahçe sarayı,Yıldız Sarayı bu dönemde yapılan saraylardandır.
Anadolu’da Geç Dönem saray mimarisinin en güzel örneklerinden birisi de
Doğubeyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’dır. Osmanlı
mimari sanatının en önemli sanatçısı Mimar
Sinandır
Mimar Sinan tarafından yapılan ; Şehzadebaşı Camii, Süleymaniye
Camii ve Selimiye Camii ile Sedefkar
Mehmet Ağa tarafından yapılan Sultan Ahmet Camii klasik dönemin
önemli camileridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder