29 Haziran 2024 Cumartesi

9

 

araĢtırmaların kuĢkusuz en temel problemi dil ile ilgili olanlarıdır. Çince oldukça geniĢ bir coğrafyaya yayılmıĢ yüz milyonlarca insanın kullandığı insanlığın en eski ve köklü dillerinden birisidir. Çince, sadece kendi coğrafyasında değil Çin‟in etki alanında bulunan, Çin Kültür Alanı olarak nitelendirilen ve Çin dıĢında Kore,


Vietnam, Japonya, Orta Asya ve Güney Doğu Asya‟nın büyük bir bölümünü kapsayan geniĢ bir coğrafyada birincil ticaret, siyaset ve yönetim dili konumunda olmuĢtur. Asya‟nın tarih kayıtlarının çok büyük bölümü de Çincedir. Çince kaynaklara ulaĢılması ve taranması, bilimsel çalıĢma açısından hayati öneme sahiptir. Çince, günümüzde de bu bölgelerde önemini korumaktadır. Türk tarihi çalıĢmaları açısından da tıpkı Eski Yunanca ve Latince‟nin Batı tarihi açısından sahip olduğu öneme benzer bir öneme sahiptir. Bu nedenlerle Türk tarihi ve kültürü araĢtırmaları açısından Çince anahtar bir roldedir.

Çin yazısı resim yazıdır. Mantık olarak Çince imlerin Mısır Hiyerogliflerinden bir farkı yoktur. Çince, dünya‟da yaĢayan tek resim yazı dili‟ne sahiptir. Bir baĢka deyiĢle Çin Yazısı yaĢayan Mısır Hiyeroglifleri gibidir. Çince bir im; isim, sıfat ve fiil olarak kullanılabilir. Noktalama iĢaretleri de birçok Çince tarihi metinde kullanılmamıĢtır. Bu nedenle özellikle Klasik Çince metinleri okumak, anlamak ve çözümlemek oldukça zordur.

Yabancı halkların ve onlara ait lider, savaĢ, kültür v.s. unsurlarının eğer o halkların kendi yazıları mevcut değilse ancak Çince kayıtlardan çıkarabilmek mümkün olabilmektedir. Çin, çok eski bir tarih yazıcılığı geleneğine sahiptir. Ayrıca bu tarih yazıcılığı devlet eliyle de resmi hanedan kayıtları olarak çok titizlikle yazılmıĢ ve saklanmıĢ; günümüze kadar ulaĢabilmiĢtir. Ancak Çince‟nin kendine has bazı sorunları nedeniyle bazı yerler, isimler v.s.‟nin eğer konu edinildiği dilde bir karĢılığı; yakın ya da uzak yok ise, neden söz ettiğini anlamak çok güçtür.

AraĢtırmamızda karĢılaĢtığımız sorunlardan birisi de bu idi. Bu isimlerin kesin olarak ortaya çıkarılabilmesi ancak Osmanlı tarih kayıtlarında da konuyla ilgili arĢiv malzemesinin ortaya çıkarılması ve karĢılaĢtırılması neticesinde netlik kazanabilecektir. AraĢtırmamızda; Çince isimleri ile anılan Osmanlı kökenli kiĢiler için en yakın muhtemel isimler kullanılmıĢtır. Bu isimler dıĢında kullanılan bazı Çin‟e has ünvanlar da aynı dönemde Osmanlı Devletin‟de kullanılan ünvanlara denk gelecek Ģekilde kullanılmıĢ, Türkçe‟de karĢılığı bulunmayan


kavramlar için ise uzun izah yolları kullanarak anlatma yoluna gidilmiĢtir. Çince bilen kiĢilerin çalıĢmamızdan faydalanabilmesi ve yanlıĢ anlaĢılmalara sebebiyet verilmemesi amacıyla yer ve kiĢi isimlerinin Çince aslı ve “Pin Yin 1” transkripsiyon sistemi ile latin harfleriyle yazılmıĢ halleri kullanılmıĢtır. Türkçe metnin içerisindeki Çince isimler “Pin Yin” olarak adlandırılan Çince‟nin günümüzde en çok kullanılan ve standart olarak kabul edilen latin harfleriyle transkripsiyon sistemi kullanılarak verilmiĢtir.

Tibetçe isimler ise Çin Halk Cumhuriyeti‟nde Tibetçe‟nin Lhasa diyalekti temel alınarak geliĢtirilen ve Wylie transkripsiyon sisteminden daha kolay anlaĢılan yeni “Zang Wen Pin Yin2” sistemine göre yazılmıĢ ayrıca Türkçe okunuĢları da dipnotlara eklenmiĢtir. Tibetçe orijinal yazılıĢları da metin içinde ve dipnotlarda bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

 


1 拼音: Pin Yin: PinHecelemekYin iseSesanlamına gelir. Çincenin Latin harfleriyle transkripsiyonu (çeviri yazı) için bugün dünyada en çok kabul gören sistemdir. Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti tarafından 1958‟de tanınmıĢ ve 1979‟da resmi transkripsiyon sistemi olarak kabul edilmiĢtir. Daha sonra da Singapur hükümeti, Kongre Kütüphanesi (Library of Congress) tarafından tanınmıĢ ve kullanılmıĢ bugün Çincenin dünya üzerinde en genel geçer ve en çok kullanılan transkripsiyon sistemi olmuĢtur. Pin Yin dıĢında da transkripsiyon sistemleri bulunsa da (Wade-Giles gibi) en çok kullanılan ve kabul gören Pinyin‟dir ve ISO (International Organization for Standartization) Pin Yin Sistemini Modern Çincenin transkripsiyon sistemi olarak kabul etmiĢtir. (ISO- 7098:1991) Ayrıca Bakınız: Yin Binyong ve Mary Felley (1990). Chinese Romanization. Pronunciation and Orthography (Hanyu pinyin he zhengcifa). Beijing: Sinolingua.

 

2 藏文拼音: Zang Wen Pin Yin, Tibetçe‟nin Latin harfleriyle yazımı için Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Wylie sistemine rakip olarak yaratılmıĢtır. Birçok açılardan Çince‟nin transkripsiyonu Pin Yin‟e benzemekte bu nedenle deTibetçe Pin YinmanasındaZang Wen Pin Yinolarak adlandırılmıĢtır. Yazımı ve kullanımı wylie sistemine göre daha kolaydır. Ayrıca bakınız: 李文周 (1996). 藏文拼音法-拉萨音.北京: 民族出版社.


AraĢtırmamızın temel kaynağını 1598‟de Ming Hanedanı Döneminde yaĢamıĢ devlet adamı Zhao Shi Zhen3 tarafından yazılmıĢ olan “Shen Qi Pu4 adlı eser oluĢturmaktadır. Söz konusu eser, daha önce de bazı Batılı, Çinli ve Japon araĢtırmacılar tarafından belli kısımları alınarak yayınlanmıĢtır. Ancak, bu çalıĢmaların çoğunluğu eserin içerisinde geçen bazı çizimlerle sınırlı kalmıĢtır. Kitabın metin kısmı ile ilgili derinlemesine bir çalıĢma yapılmamıĢtır. Joseph Needham, “Science and Civilisation in China” adlı ünlü eserinde bu kitaptan bahsetmektedir ve bazı çizimleri de kitabına almıĢtır ancak “Shen Qi Pu” içerisinde birkaç yerde çok açık biçimde “Lu Mi5” yani Osmanlı adıyla anılan “Duo Si Ma6”dan “Turkic Muskeeter” yani “Türki Tüfekçi” olarak bahsetmekte fakat metnin içinde açıkça yazılmıĢ olan ayrıntılardan bahsetmemektedir. (Needham, 1986, s. 418) Japon Tarihçi Kazuaki Sawai‟nin de “Japon Teknolojisine karĢı XVI. Yüzyıl‟da Doğu Asya‟da Osmanlı Tüfeğinin Yeri” adlı bir makalesi bulunmaktadır.(Emecen, 2008) Adı geçen eserde Osmanlı tüfekleriyle ilgili bazı değerli bilgiler, “Shen Qi Pu” kaynağından bazı çizimlerle de desteklenerek irdelenmiĢtir. Fakat anlaĢılmaktadır ki; bazı hususlarda “Shen Qi Pu” metni içerisindeki bilgiler bu


3 赵士祯: 15541611 yılları arasında yaĢamıĢ Zhe Jiang doğumlu Çinli devlet adamı. Özellikle dönemin ateĢli silahlarıyla ilgili yazdığı kitabı “Shen Qi Pu” ile ünlenmiĢtir. Ayrıca bakınız: 赵士祯(1981). 神器谱. 台北: 立中央图书馆出版.

4神器谱: Shen Qi Pu, Zhao Shi Zhen‟ın AteĢli Silahlar ilgili yazdığı eser.

 

5 鲁迷: Lu Mi, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Özellikle Ming dönemi Çin tarih kayıtlarında sıklıkla rastlanan ismi. Bu isim Rum kelimesinden gelmektedir. Ayrıca bakınız: 马明达 (Ma Ming Da) ve 马一 (Ma Yi) (2010). 明与奥斯曼土耳其帝国 (Ming ve Osmanlı (Türk) Ġmparatorluğu). 五邑大学学报 (Wu Yi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi), Vol. 12, No.1, syf. 71.

6 朵思麻: Duo Si Ma, Çin‟e giden Osmanlı elçi heyetinden Pekin‟de kalan bir elçi. Osmanlı‟da ateĢli silahlar uzmanı olduğu ve Pekin‟de Çin imparatorlarının emrinde “Jin Yi Wei” de çalıĢmıĢ; Zhao Shi Zhen‟a Osmanlı Tüfeğinin inceliklerini anlatmıĢ ve tüfek üretiminde bizzat bulunmuĢtur. Ayrıca bakınız: 赵士祯(1981). 神器谱.台北: 国立中央图书馆出版.


makalede de yer almamaktadır. Aynı makalede “Duo Si Ma7” isminin “DüĢman” olabileceği öne sürülmüĢtür. “Shen Qi Pu8”nun metni içerisinde yazılanlara bakılınca bu öne sürülenlerin kaynak ile tam örtüĢmediği kanaati oluĢmaktadır.(Emecen, 2008, s. 344)

“Shen Qi Pu” Zhao Shi Zhen tarafından 1598 yılında imparatora sunulmak üzere yazılmıĢtır. Kitabın içerisinde Zhao Shi Zhen, yıllarca yaptığı birçok araĢtırma ve çalıĢmayı bir araya getirmiĢ bununla da kalmamıĢ kitaba birçok görsel de katmıĢ, bir çok çizim ve tasvir eklemiĢtir. Kitabın tamamında sadece Osmanlı tüfekleri değil bunun yanında batıdan gelen tüfekler de tanıtılmıĢtır. Kitapta yazar, tüfeklere ulaĢmasını ve tüfeklerin Çin‟e ulaĢma macerasını da oldukça ayrıntılı biçimde yazmıĢtır. Ming tarih kayıtlarında bulunmayan birçok ayrıntıyı da kayıt altına almıĢtır. ÇalıĢmamızın en önemli dayanağını söz konusu eser oluĢturmaktadır.

“Shen Qi Pu”dan baĢka Osmanlı elçileri ile ilgili en önemli ipucu, Pekin‟de bulunan Hui‟ler yani Çinli Müslümanların aile soyağaçlarının bulunduğu “Bei Jing Niu Jie Zhi Shu- Gang Zhi 9 adlı eserdedir. “Niu Jie 10 adlı bölge Yuan hanedanlığı döneminden beri


7 Bu isim çalıĢmamızın içerisinde uzunca açıklanmıĢtır. Bu ismin “Osman” olma ihtimali çok yüksektir ancak DüĢman olması küçük bir ihtimal olarak gözükmektedir. Belki Yazar Çince‟de Japonlar için kullanılan Wo” karakteri ile bir bağlantı kurmuĢ olabilir. Ayrıca bakınız: 古代汉语词典 (Gu Dai Han Yu Ci Dian)(2002). 北京:商务印书馆 (Shang Wu Yin Shu Guan), syf. 1611.

8Shen Qi Pu” Kitabının ismi için “Tanrının Aleti Kitabı” çevirisi olarak verilmiĢtir. (Emecan, 2008, s. 343) Ancak Türkçeye çevirirken bunları tek tek analiz etmek gerekmektedir. Shen” burada sıfat olarak kullanılmaktadır ve tanrısal ya da doğa üstü anlamına gelmektedir. Qi “” ise Huo Qi “火器” ya da Huo Wu Qi “火武器yani ateĢli silahın kısaltılmıĢıdır. Puise el kitabı ya da kılavuz anlamına gelmektedir. Bu nedenle bize göre Türkçe çevirisi “Olağanüstü (AteĢli) Silahlar Kılavuzu” olmalıdır.

9 北京牛街志书-冈志 (Beijing Niu Jie Zhi ShuGang Zhi)

 

10 牛街: Niu Jie, Pekin‟in 宣武 (Xuan Wu) bölgesinde bulunan çoğunluğunu Çinli Müslümanların oluĢturduğu mahalle. Song Hanedanı döneminden itibaren Pekin‟de müslümanların toplu olarak yaĢadıkları bölgedir.


Pekin‟deki müslümanların toplu halde yaĢadığı bir yerdir. Bu bölgede yaĢayan ailelerin kökenleri, kültürleri, dinleri ve yaĢamları hakkında birçok bilginin bulunduğu bu kitap bölgenin tarihi ve Hui11‟lerin kökenleri ile ilgili son derece değerli bilgiler vermektedir. Söz konusu kitap Çin‟de 60‟lı yıllarda baĢlayan “Kültür Devrimi12 sırasında yok olmuĢ, sonradan elde kalan tek bir nüshadan yeniden çoğaltılmıĢtır.

Osmanlı elçilerinin Çin‟e giderken kullandıkları güzergahları gösteren ve bu yerler ile ilgili bilgiler veren üç önemli kitap da çalıĢmamızda kaynak olarak kullanılmıĢtır. Bunlardan ilki Mirza Haydar Duğlat‟ın Tarih-i ReĢidi adlı eseridir.(Duğlat, 2006) Eserin içerisinde dönemin Hindistan‟ı ve Tibet‟i ile ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır. Özellikle Tibet‟in iĢgali ve Tibet ile ilgili bilgiler, “Shen Qi Pu”da Osmanlı elçilerinin Hindistan üzerinden ve Tibet‟ten geçerek Çin‟e gelmeleri de göz önünde bulundurulduğunda, birçok örtüĢen bilgi içermektedir. Dönemin Müslümanlarının da gözünden Tibet‟in nasıl algılandığı ile ilgili önemli bir eserdir. Bu eserin dıĢında; Hindistan, Çin ve Tibet ile ilgili birçok bilgi de Seyfi Çelebi‟nin Seyahatleri adlı eserler ıĢığında kullanılmıĢtır.

Günümüzde de Pekin‟de en çok Müslümanın bulunduğu yerdir. Ayrıca bakınız: 北京牛街 (Bei Jing Niu Jie)(2009), 中国地名 (Zhong Guo Di Ming), Vol. 2, syf. 40.

11 回族: Hui Zu ya da Dungan veya Döngen, 7. Yüzyıldan itibaren özellikle Çin‟in güney bölgelerine ticaret ve Ġslamiyeti yayma amacıyla gelen birçok müslüman tüccar, din adamı ve seyyahın oluĢturduğu bu büyük topluluk Çin‟de yerleĢmiĢ; Çinliler ile karıĢmıĢ ve kaynaĢmıĢtır. Günümüzde de Çin‟in en büyük azınlık milletlerinden biridir. Hui‟lerin kendilerine ait bir dilleri yoktur bu nedenle “Çinli Müslüman” olarak da anılırlar. Ayrıca bakınız. James Prinsep (1835). Memoir on Chinese Tartary and Khoten. The Journal of the Asiatic Society of Bengal, No. 48, syf. 653.

12 文化大革命: Wen Hua Da Ge Ming, Kültür Devrimi, 1966‟dan 1976‟ya kadar süren ve Çin‟i kökten değiĢtiren büyük toplumsal olay. Komünist parti ve Mao Ze Dong tarafından baĢlatılan bu büyük toplumsal olay Çin toplumunu tamamen sınıfsız bir yapıya sokmak amacıyla baĢlatılmıĢtır. Ancak süreç sonunda birçok tarihi eser yok edilmiĢ ve uzun zaman ülke büyük bir kaos yaĢamıĢtır. Ayrıca bakınız: Tsou Tang (1986). The Cultural Revolution and Post-Mao Reforms: A Historical Perspective. Chicago:The University of Chicago Press.


ÇalıĢmamızda Ming dönemi Çin‟i için Ming Tarih Kayıtları ve Cambridge‟in “History of China” adlı eseri temel alınmıĢtır.(Twitchett ve Fairbank,1988) Ayrıca Çin devlet sistemi, askeri yapılanma ile ilgili Charles O. Hucker‟ın “A Dictionary of Official Titles in Imperial China” adlı eseri kullanılmıĢtır.(Hucker,1985) Yukarıda saydığımız temel kaynakların dıĢında birçok Ġngilizce, Çince, Tibetçe ve Türkçe kitap ve makaleden araĢtırmamızın içerisinde yararlanılmıĢtır.


I.   Bölüm

16. Yüzyılda Uluslararası İlişkiler, Osmanlı İmparatorluğu ve Çin

 

I.1.       16. Yüzyılda Dünya’da Genel Durum

 

 

16. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupa‟da büyük bir değiĢiklik olmuĢtur. Bu değiĢiklik Roma‟dan beri ilk kez ġarlken‟in Ġspanya Kralı ve Kutsal Roma Germen Ġmparatoru olarak Avrupa kıtasının büyük bir bölümünü kendi idaresinde toplamasıdır. ġarlken, Habsburg hanedanı üyesi olan babası II. Philip‟den çok büyük toprakların yönetimini almıĢ ve ayrıca ġarlken‟in anne tarafından dedesi olan II. Ferdinand da Kastilya, Aragon, Sicilya ve Napoli‟yi miras almıĢtır. 1516‟da ölen Ferdinand‟ın ardından Ġspanya‟nın ve Ġtalyanın kralı olarak o‟nun da yerine geçer. Bu sırada Amerika kıtasında ve Asya‟da da sömürgeler tesis edilmeye baĢlanmıĢtır ki buralar da ġarlken‟in ülkesine dahil bulunmaktadır. Ancak ġarlken Ġspanya‟da daha önce bulunmadığı için Ġspanyolca bilmemektedir. Zaten ağır vergiler vermek zorunda olan halk çok geçmeden kendisine de yabancı olan bu yeni krala karĢı ayaklanacaktır. (Carr, 2000, s. 152-173)

ġarlken, gücünü imparatorluğu kontrol etmeye harcamaktadır. Ġspanya onun için ikincil durumdadır. Dedesi Maximilian ölmeden önce onu taht için en kuvvetli aday olarak göstermiĢtir. 1519‟da Maximilian öldüğünde karĢısına çok güçlü bir rakip olan I. Fransuva çıkmıĢtır. ġarlken aynı yıl mücadeleden galip çıkarak Kutsal Roma Germen Ġmparatorluğunun ve bütün Hıristiyan aleminin fiili lideri olur. Böylelikle Almanya‟nın ve Avusturya‟nın ve Ġspanyol tacına dahil olan Belçika ve Hollandanın da hakimi olmuĢtur. Kısa zamanda da Ġtalya‟nın kuzeyi, Sardunya, Luxemburg, Burgonya ve Alsace da hakimiyeti altına girecektir. Bu geniĢlemenin dıĢında Amerika kıtasının iĢgali de onun döneminde baĢlayacaktır. Amerika‟nın keĢfinin ardından 16. yüzyılda Ġspanya‟da ticaret ve sanayi geliĢmeye baĢlayacaktır. Bu sırada Amerika‟da bulunan değerli madenler de Ġspanya‟ya akmaktadır


ancak ġarlken bu madenleri savaĢlar için harcamakta ve bu nedenle de sanayi ve ticaret bundan olumsuz etkilenmektedir. Bu sorunların yanı sıra Avrupa‟da din savaĢları da baĢlamak üzeredir. (Arıkan, 1965, s. 247 – 249)

Fransa‟da aynı dönemde ġarlken‟in en büyük rakibi olan I. Fransuva tahttadır. BaĢlangıçta kendini Roma Germen Ġmparatoru olarak seçtirmek isteyen I. Fransuva bu yarıĢı ġarlken‟e karĢı kaybettikten sonra tamamen kuĢatılmıĢ durumdadır ve tek müttefiki de Kanuni Sultan Süleyman‟ın tahtta olduğu Osmanlılardır. Ancak Katolik olması nedeniyle; zaman zaman ġarlken‟e karĢı mücadelede Osmanlı yardımı almasını çoğunlukla gizlice yapmaktadır. Genellikle çok zor durumların dıĢında Osmanlı ve ġarlken arasında arabuluculuk yaparak iki yüzlü bir siyaset uygulamaktadır. Fransuva krallığı etrafındaki sıkıntılara rağmen ülkesinde büyük değiĢiklikler yapmayı baĢarmıĢtır. Derebeylik tamamen yıkılmıĢ merkezi yönetim tesis edilmiĢtir. (Knecht, 1994, s. 62-63)

ġarlken ve Fransuva arasında bu mücadele devam ederken Ġngiltere tahtında aralarında denge politikasını devam ettiren 8. Henri bulunmaktadır. Bu sırada Ġngiltere kendi deniz güvenliği ve Avrupa‟daki kuvvetlerin dengesini gözeten bir siyaset uygulamıĢtır vebirçok açıdan Fransa‟dan ileri bulunmaktadır. MerkezileĢme uzun süre önce hayata geçmiĢ kralın hakimiyetinin karĢısında parlamento ve kilise bulunmaktadır. Henri ülkenin geliĢmesine uğraĢmıĢ ve halkını denizlere yöneltmiĢtir. Böylece 16. Yüzyılın sonuna doğru Ġngiltere‟de bu alanlarda büyük geliĢmeler yaĢanmaya baĢlanmıĢtır.(Scarisbrick, 1968, s. 355-356)

Portekiz aynı dönemde büyük denizci kaĢiflerinin öncülüğünde Afrika ve Asya‟da hatta Güney Amerika‟da birçok yerde sömürgeler tesis etmiĢ ve deniz aĢırı büyük bir imparatorluk haline gelmiĢtir. Özellikle ünlü Portekiz denizcilerinden Vasco de Gama Kızıldeniz ve Hint Okyanusundaki zaferleri bölge güçlerinin denizciliğinin geliĢmesini engellemiĢtir. 1504‟te Hindistan‟da kurulan Portekiz sömürgesinin valisi Hindistan ile Mısır ve Suriye arasındaki ticareti baltalamayı baĢarmıĢtır. Böylece Portekiz, Hindistan ve Baharat


Yolu‟ndan giden birçok malların da tekeli konumuna gelmiĢtir. Bu sayaede fiyatları yükselten Portekiz bu ticaretten çok büyük karlar elde etmeye baĢlamıĢtır. Yüzyıl boyunca Portekiz merkezi bir yönetim kurmaya çalıĢmıĢ ve bu yönetim biçimini sömürgelerinde de hayata geçirmek için aynı sistemi oralarda da uygulamak istemiĢtir ancak görevlendirilen sömürge valileri sömürgelerin Portekiz‟e olan uzaklığından da faydalanarak güçlerini suistimal etmeye baĢlamıĢlardır. Bu nedenle sömürge gelirleri tamamen kral ve yöneticilerin eline geçmiĢ ve halk‟a hiçbir olumlu yansıması olmamıĢtır. Bu nedenle Portekiz‟de gerçek manada ne ticaret ne de sanayi tam olarak geliĢebilmiĢtir. (Souza, 1985, s. 226-228)

Venedik kurulduğundan beri muhatabı ülke‟nin dini ve mezhebi ne olursa olsun iliĢkilerinde ticari menfaatlerini düĢünerek iliĢki kurmaktadır. Menfaatine bir zarar gelmediği sürece herhangi bir mücadeleye girmekten kaçınmaktadır. 16. Yüzyıl‟da Venedik artık Akdeniz‟de eskisi gibi ticaretini kolaylıkla devam ettirememektedir. Bu dönemde Girit ve Kıbrıs ellerinde bulunmaktadır ancak Osmanlılar Venediklilerin elinde bulunan bu yerlere göz dikmiĢ bulunuyorlardı ve bu tehdit Osmanlı‟nın fetihleri neticesinde Adriyatik denizine kadar geniĢlemiĢti. Venedik‟in bütün geliri ise deniz ticaretine dayanmaktadır. Portekizlilerin ve Ġspanyolların Akdeniz dıĢında ticaret yolları keĢfetmeleri bu tüccar ve denizci devletinde 16. Yüzyılda çok zor duruma düĢmesi anlamına gelir. (Braudel, 1992, s. 136-137)

Macaristan Kanuni Sultan Süleyman‟ın fetihleriyle iyice zayıflamıĢ ve Kutsal Roma Germen Ġmparatorluğu ve Osmanlı arasında bir tampon devlet haline gelmiĢtir. Karadeniz‟e açılamamakta ve Adriyatik ile bağlantısı da pamuk ipliğine bağlı bulunmakta ve Venedik‟in tehtidialtında bulunmaktadır. Bu sırada, günümüzün Macaristan‟ı dıĢında Erdel, Bohemya, Sava, Slovakya ve Kuzey Yugoslavya Macaristan Krallığı‟na ait bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman‟ın Batı‟ya yönelmesi zaten oldukça zayıf durumda bulunan Macaristan‟ı Kutsal Roma Germen Ġmparatorluğu‟na itmiĢtir. Büyük Osmanlı tehtidine karĢı ancak Kutsal Roma Germen imparatorluğu‟nun desteğiyle ayakta kalabileceklerinin farkındadırlar. Bu


sırada iç karıĢıklıklar da devam etmektedir. Bu da Osmanlı tehtidiyle birleĢince Macaristan için bir ölüm kalım meselesi haline gelmiĢtir. (Sugar, Hanak ve Frank, 1990, s. 81-84)

Ġran 16. Yüzyılın baĢında Safevi hanedanının güçlü hükümdarı ġah Ġsmail‟in yönetimindedir. ġah Ġsmail genç yaĢta olmasına rağmen ordu‟nun çok saygı duyduğu bir hükümdar olmuĢtur. Ülkesinin nüfuz alanını da kısa zamanda Bağdat‟tan Kandahar‟a kadar yaymıĢ ancak 1514 yılında Yavuz Sultan Selim‟in Çaldıran‟da kazandığı zaferin ardından hem Anadolu içlerine nüfuzunu yayma teĢebbüsü hem de kendi varlığını koruması tehdit altına girmiĢtir. Yavuz Sultan Selim ayrıca Ġran‟ın Avrupa ile olan ticaretini de engellenmiĢ ve Ġran tamamen tecrid olmuĢtur. Karadeniz‟in de Osmanlılar tarafından tamamen kontrol altına alınmasının ardından Ġran yeni ticaret yolları aramak mecburiyetinde kalmıĢ bu nedenle Hazar Denizi ve Rusya üzerinden Avrupa‟ya tek bir ticaret yoluna bağımlı hale gelmiĢtir. (Savory, 1980, s. 41-43; s. 87-88)

Hindistan‟da 16. Yüzyılın baĢında Ganj vadisine hakim AfganlaĢmıĢ Ludiler‟in hakimiyeti altındadır. Hanedanın baĢı, Hindistan PadiĢahı olarak Delhi‟de bulunmaktadır. 1526‟da Timurlulardan Babür, bu hanedanı devirerek kendi hanedanını kurar. Bu sırada Hindistan‟ın güney bölgelerinde iç karıĢıklıklar devam etmektedir. Hindistan yarımadasında birçok devlet varlığını sürdürmektedir ve söz konusu devletlerin büyük kısmı Türk ve Müslüman hanedanların kontrolü altında bulunmaktadır. Hindistan, bugünde olduğu gibi çok zengin kaynaklara sahip bir ülkedir. Tarımda yılda iki kez ürün alınır, el sanatları çok geliĢmiĢtir, daha makineler icad edilmeden Hindistan dünyanın en iyi dokuma tezgahlarına sahiptir ve dokuma kumaĢları çok önemli bir ticaret metasıdır. Bu nedenle de bu yüzyılda baĢlayan sömürgecilik hareketleri için Hindistan önemli bir hedef haline gelmiĢtir. (Keay, 2000, s. 292-294)

Japonya 16. Yüzyılın büyük bölümünü iç savaĢlarla geçirmiĢtir. Bu savaĢlar devam ederken Japon korsanları da Çin‟in doğu kıyılarına birçok saldırılar düzenlemekte ve bu


bölgelerde Çin‟e karĢı büyük bir tehdit oluĢturmaktadırlar. 16. Yüzyılın ortasından itibaren Nanban ticareti baĢlar. Bu dönemde, Portekizliler Japonya‟da ticarete baĢlamıĢlardır. Portekizliler vasıtasıyla Japonlar Avrupa‟dan gelen ateĢli silahlarla da tanıĢmıĢlardır. Bu silahlar 1548‟de Uedehera savaĢında ilk kez kullanılmıĢ ve daha sonra Japonya‟da yaygın olarak kullanılmaya baĢlanmıĢ Çin‟e karĢı yapılan saldırılarda önemli bir rol oynamıĢlardır.1568 – 1600 yılları arasında Azuchi – Momoyama dönemi olarak adlandırılır ve Japonya‟nın iç savaĢtan çıkıp birleĢtiği ve merkezi bir yönetime kavuĢtuğu dönemdir. 1592‟de Japonya ilk kez Kore‟yi iĢgal eder. Ming Çin‟inin desteğini alan Kore bu saldırılara karĢı koyar. SavaĢ 1592‟den 1598‟e kadar devam eder. 1600 yılında Sekigahara savaĢının ardından savaĢan beylikler dönemi sona erer ve Edo ya da Tokugawa dönemi baĢlar. Tokugawa dönemi 1868 yılına kadar sürecektir. (Hall ve Mc Clain, 1991)

Aynı dönemde Afrika‟nın en güçlü imparatorluğu olan Memluklerin 1517‟de yıkılmasından sonra Fas, kıta‟nın en güçlü devleti olarak ayakta kalmıĢtır. Fas bu dönemde Nijerya‟nın kuzeyi de dahil bütün Batı Afrikayı kapsamaktadır. Barboros kardeĢlerin kurduğu Cezayir 1516‟da Osmanlıların hakimiyetine geçmiĢ bulunmaktadır. Bu sayede Osmanlı hakimiyeti Mağrib‟e kadar geniĢlemiĢ ve bunların dıĢında Tunus ve Trablusgarb da Memluklerin yıkılmasının ardından güçsüz düĢmüĢler ve Osmanlı Devleti‟ne tabi olmuĢlardır.(Brummet, 1994, s. 136-137)

 

 

I.2.   16. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Genel Durum

 

 

 

16. yüzyıl; Osmanlı Devletinin yükseliĢ dönemi olarak nitelendirilen ve imparatorluğun her açıdan batıya üstünlük sağlamıĢ olduğu en geniĢ sınırlarına ulaĢmıĢ olduğu bir yüzyıldır. Osmanlı Devleti bu yüzyıl içerisinde tarihinin en geniĢ sınırlarına ulaĢmıĢ, sanatta, kültürde, bilimde, iktisatta en yüksek seviyesine ulaĢmıĢ bulunuyordu.


Osmanlı Devleti, 15. ve 16. yüzyıllarda Anadolu‟daki Türk birliğini genel olarak sağlamıĢ, imparatorluğun Balkanlarda ve Anadolu‟da yerleĢmesini ve sağlamlaĢmasını tamamlamıĢtır. (Ġnalcık, 2009, s. 139-140) Bu zaman içerisinde 15. Yüzyılın baĢında Moğol saldırıları neticesinde devletin baĢı olan padiĢah Yıldırım Bayezid Timur‟a esir düĢer ve devlet 11 yıl kadar sürecek bir fetret dönemine girer.(Ġnalcık, 2009, s. 71-75) Ancak devlet ortadan kalkmaz ve Osmanlı Devleti padiĢah Çelebi Mehmet ile birlikte yeniden kontrolü ele geçirir. Bu sırada Balkanlarda yeni fetihler yapılır ve devletin bir dünya devleti olmaya baĢlaması II. Mehmet döneminde Ġstanbul‟un fethiyle birlikte baĢlar. Böylece bin yıllık Bizans Ġmparatorluğu son bulmuĢ ve Ġstanbul Osmanlı‟nın baĢkenti yapılmıĢtır. Fatih Sultan Mehmet sadece Ġstanbul‟u fethetmemiĢ devletin devamı ve bekasını sağlayacak birçok düzenlemeyi de hayata geçirerek devletin temellerini atmıĢtır. Ancak uyguladığı politikalar halkın üzerindeki yükün artmasına neden olmuĢtur.(Ġnalcık, 2009, s. 121-122)

Fatih Sultan Mehmed‟in ölümünün ardından büyük bir yeniçeri isyanı çıkar. Bu sırada Fatih‟in iki oğlu Cem ve Bayezid arasında da bir taht kavgası yaĢanacağı ortaya çıkmıĢtır. ġehzade Cem Konya‟da vali olarak bulunmaktadır ve Fatih‟in politikalarını devam ettirecek gibi görünmektedir. Ayrıca Fatih halefi olarak Cem‟i tercih etmiĢtir, zira baĢkent‟e yakın yere valiliğe atanan Ģehzade taht için daha Ģanslı durumdadır. Ancak Fatih‟in uyguladığı sıkı mali politikalar ve fetihlerin yükü halkı bezdirmiĢtir. Bu sırada devlet adamları arasında da bir iktidar mücadelesi devam etmektedir. ġehzade Cem‟in Fatih‟in yönetim Ģeklini devam ettireceği endiĢesinde olan bu devlet yöneticileri Fatih ölür ölmez o sırada Amasya‟da vali olan Ģehzade Bayezid‟i tahta çıkarmak için yeniçerileri ayaklandırırlar. Bu karıĢıklıkta bir oldu bittiyle Bayezid Ġshak PaĢa tarafından Ġstanbul‟a getirtilip tahta çıkarılır. Yeni padiĢah Fatih zamanının bazı uygulamalarını iptal etmeyi de tahta çıkar çıkmaz kabul eder. ġehzade Cem ise bu sırada Bursa‟ya gelerek sultanlığını ilan eder. Ancak; ġehzade Cem o sırada


Ġtalya‟ya yapacağı bir seferden Gedik Ahmet PaĢayı geri çağırır ve ġehzade Cem‟i mağlup ettirir. (Ġnalcık, 2009, s. 129-130)

Bayezid, Fatih döneminde yapılan birçok uygulamaya son vermiĢtir. Bayezid‟in dönemi daha barıĢçıl, yumuĢak ve hoĢgörülü olmuĢtur. Babasının birçok uygulamasını toptan reddetmiĢ ve bambaĢka bir yönetim anlayıĢı izlemiĢtir. Ancak Cem‟in Ġtalya‟ya sığınması sonrası Cem ölene dek; o‟nun dönmesi ve sorun çıkarması korkusu ile iç ve dıĢ siyasette çok büyük baĢarılara imza atamamıĢtır. Bu nedenle Rodos ġövalyelerinin elinde bulunan Cem‟in kendisine karĢı kullanılmaması için sözde Cem‟in masrafları karĢılığında onlara yılda 45.000 altın vermeyi kabul etmiĢ o sırada Fransa‟da bulunan Cem, daha sonra Roma‟ya Papalığa teslim edilmiĢ söz konusu para da böylece Papalığa aktarılmıĢtır. Bayezid, Cem‟in oluĢturduğu bu tehlike nedeniyle Venedik ve Macaristan ile barıĢ antlaĢmaları yapmıĢtır. Bu sırada Bayezid daha çok doğu ile meĢgul olmuĢ 1485-1491 yılları arasında Memluklerle uzun süren bir savaĢa giriĢmiĢtir. Bu savaĢ da aslında gene Cem ile ilgilidir. Memluk Sultanı Cem‟i 1481‟de kabul etmiĢ ve onu Osmanlı‟nın hasmı bir Anadolu Türk Beyliği olan Karamanoğullarına göndermiĢ Orta Anadolu‟da Osmanlı‟ya karĢı savaĢmasına imkan sağlamıĢtır. Uzun süren bu savaĢ neticesiz olur ve 1491‟de iki tarafında herhangi bir kazanç sağlamadığı var olan durumun korunacağı bir anlaĢma imzalanmıĢtır. (Ġnalcık, 2009, s. 134- 136)

Cem‟in ölümünün ardından Osmanlı için Avrupa‟dan çekinmenin nedeni de ortadan kalkmıĢ oluyordu. Bayezid hemen büyük bir donanmanın inĢası iĢine giriĢti. Bu sırada Avrupa da yeni bir Haçlı seferi hazırlığı içerisindedir. Ancak bu sırada Avrupa‟da herhangi bir birlik söz konusu değildir ve bu nedenle güç mücadelesinden Osmanlılar azami ölçüde faydalanmıĢlardır. 1499 1502 arasında Osmanlılar açık denizde Venedikliler bir dizi savaĢa giriĢtiler. Zamanının en büyük donanması sayesinde Osmanlılar karadan da saldırarak Lepanto‟yu (Ġnebahtı) 28 Ağustos 1499‟da ele geçirdiler. Ancak Anadolu‟da meydana gelen


sonraki geliĢmeler neticesinde savaĢ 1502‟de Ġstanbul‟da imzalanan bir barıĢ anlaĢmasıyla bitirilmiĢtir. Fakat bu savaĢ Osmanlı‟nın Akdeniz hakimiyeti için bir temel oluĢturacaktır. (Hess, 1972, s. 55-73)Aynı dönemde günümüz Ġspanyasında bulunan Gırnata Müslüman devleti Ġspanyollar tarafından iĢgal edilmiĢtir. Buradan kaçan 100.000‟e yakın Yahudi, PadiĢahın emriyle imparatorluğun çeĢitli Ģehirlerine yerleĢtirilmiĢtir. (Kamen, 1988, s. 30-55) Gıranata saldırı sonrası ilk yardımı Türklerden istemiĢ bu, Osmanlıların Ġslam dünyası içindeki lider rolünü ortaya koyan bir geliĢme olmuĢtur. Bu sırada Akdeniz‟de faaliyet göstermekte olan Müslüman korsanlar da Osmanlı‟nın emriyle ve Kuzey Afrika‟nın Hıristiyan iĢgaline mani olabilmek amacıyla Batı Akdeniz‟e sevk edilmiĢlerdir. (Özdemir, 1992, s. 251)

Venedik savaĢının kısa tutularak istenen amaca ulaĢılamadan bitirilmesinin en önemli nedeni Anadolu‟da ġah Ġsmail desteğinde ortaya çıkan isyanlardır. Her ne kadar bu göçebe Türkmenlerin önemli bir kısmı Rumeli‟ye gönderilmiĢlerse de bir kısmı da Toroslar‟dan MaraĢ‟a uzanan bölgede hakim durumdaydılar ve kıĢkırtmalar neticesinde Osmanlı‟ya karĢı ayaklanmaktaydılar. Bu ayaklanmaların asıl nedeni ise gittikçe daha merkezileĢen Osmanlı Devletinin Göçebe Türkmenleri zorunlu iskana tabi tutması ve onlardan düzenli vergi almaya baĢlamasıdır. Bu sıkıntılar zaten Osmanlı‟yı kendilerine denk sayan birçok Türkmen aĢiretinin de Osmanlı‟ya tepki duymasına ve Safevilerin tarafında Osmanlılara karĢı olmalarına zemin hazırlamaktadır. Bu sırada ortaya çıkan ġah Ġsmail Anadolu‟da bulunan bu Türkmenlerin hamisi rolüne soyunmuĢtur. ġah Ġsmail ayrıca Venediklilerle de Osmanlılara karĢı bir ittifak geliĢtirmeyi ümid etmiĢtir. ġah Ġsmail 1502 ve 1507‟de Osmanlı topraklarına saldırmıĢ ancak PadiĢah II. Bayezid gene de barıĢı korumayı yeğlemiĢtir. Trabzon‟da Vali olan ġehzade Selim ise bu hareketlere karĢı çıkmakta ve derhal savaĢ ilan edilmesini istemektedir. (Woods, 1979)

Selim, asker tarafından çok sevilen bir Ģehzadedir. Babası PadiĢah Bayezid artık iyice yaĢlanmıĢtır ve ülkeyi yönetecek durumda değildir. Bu nedenle oğulları arasında bir taht


kavgası baĢlamıĢtır. Yeniçerileri yanına almıĢ olan Selim 1512‟de Ġstanbul‟a ulaĢarak tahta çıkar. Taht‟a çıkıĢının ardından iki yıl boyunca kardeĢlerini ortadan kaldırma iĢiyle uğraĢır. Bu iĢ bittikten sonra ilk iĢi Osmanlı‟ya doğudan gelen tehtidi bertaraf etmek olacaktır. Ġmparatorluk II. Bayezid‟in sakin döneminden sonra dedeleri gibi savaĢçı bir padiĢahın yönetimine geçmektedir. Selim kiĢilik olarak da son derece sert bir mizaca sahiptir. Bu sırada doğu‟daki Safevi tehlikesini yok etmek amacıyla Avrupa‟da barıĢ yapmayı tercih etti. ġah Ġsmail‟e karĢı yapacağı seferden önce Anadolu‟da büyük bir temizlik hareketine giriĢti. Ordusuyla birlikte Ġran üzerine sefere çıktı ve uzun bir yol kat ettikten ve ordu içinde çıkacak birkaç muhtemel isyanı Ģiddetle bastırdıktan sonra 1514‟te Çaldıran‟da savaĢ baĢladı. SavaĢı Osmanlı ordusu kazandı. Bu savaĢ sırasında Osmanlı ordusu‟nun sol kolunun baĢlangıçta bozulduğunu ancak sonradan Yeniçerilerin ve Kapıkullarının top ve tüfek atıĢlarıyla durumu lehlerine çevirdiğini o sırada Trabzon‟da Vali olan oğlu ġehzade Süleyman‟a yolladığı fetihnamesinde yazmaktadır.(Ġnalcık, 2009, s. 138)

Sultan Selim savaĢın ardından kıĢı geçirmek için Amasya‟ya çekilir. 1515 yılının baharında Mısır Sultanına bağlı olan ve Ġran seferi sırasında düĢmanca davranmıĢ olan Dulkadiroğlu Beyliğine saldırmıĢ ve tamamını ele geçirmiĢtir. Ardından Ġran seferine devam etmeden Ġstanbul‟a dönmüĢ ve planlarına karĢı çıkanları ortadan kaldırmıĢtır. Çaldıran zaferinin ardından Doğu Anadolu tamamen Osmanlı egemenliğine girmiĢtir. Yavuz Sultan Selim bu sayede ülke ekonomisine de çok büyük katkı sağlayacak olan ticaret yollarının kesiĢtiği bir bölgeyi de kontrolüne almıĢtır. Yavuz Sultan Selim‟in stratejisini aslında Asya‟nın doğusundan Avrupa‟ya kadar olan iki büyük ticaret yolunun da kontrolünü ele geçirmek üzerine kurmuĢtur. Fatih‟in Ġstanbul‟u fethiyle ele geçen Ġpek Yolu‟nun Batı‟daki en önemli noktası ile baĢlayan bu ticaret yollarının kontrolü Osmanlı‟nın dünya egemenliği için büyük bir atılım olmuĢtur. Dönemin iki önemli ticaret yolu olan Ġpek ve Baharat yollarının Batı‟daki en önemli noktalarının kontrolü Ġmparatorluğun dünya hakimiyeti için


olmazsa olmaz bir durumdur. Bu nedenle Ġran seferinin ardından Yavuz Sultan Selim ikinci en önemli ticaret yolunun son noktası olan Mısır‟a karĢı bir sefere çıkacaktır. (AkĢin, 1987, s. 111-113)

1514‟te Mısır‟da Memlukler bir yandan Portekiz diğer taraftan da Safevilerin tehtidi altındaydılar. Portekiz‟in üstün ateĢli silah teknolojisi karĢısında Memlukler çaresiz durumdaydılar. Bu nedenle Osmanlı Devletiile ittifak arayıĢıiçine girmiĢlerdi. Ancak Portekiz de boĢ durmamakta Memlukler‟e karĢı Safevilerle ittifak aramaktaydı. Bu sırada Osmanlılar Memlukler‟e bir dizi yardım ulaĢtırmıĢlar ancak bu yeterli değildir ve Portekizliler Mekke ve Medine‟yi de içine alacak Ģekilde bütün Arap Yarımadasını tehdit eder bir noktada bulunuyorlardı. Bu nedenle bütün Müslüman dünya‟nın gözü Osmanlı Devleti‟ne dönmüĢtür. Bu sırada Hac yolunun tehlikeye düĢmesi ve Portekizlilerin Mekke ve Medine‟yi iĢgal etme ihtimallerinin de birleĢmesi Arapların Osmanlıları kurtarıcı olarak görebileceği ve Osmanlı yönetimini memnuniyetle kabul edecekleri bir ortamı yaratmıĢ bulunmaktadır. Çaldıran savaĢını kazanmasının ardından Sultan Selim‟in Mısır Memluk sultanına bağlı Dulkadiroğlu beyliğini zaptı da aslında kaçınılmaz bir Memluk Osmanlı savaĢına yol açacaktır. Yavuz Sultan Selim 1516‟da Harput‟u Memlukların elinden alır. Buradan da Halep‟e doğru hareket eder. Memluk ve Osmanlı orduları Mercidabık‟da karĢı karĢıya gelir ve savaĢ Osmanlıların kesin zaferiyle sonuçlanır. Çaldıran‟da olduğu gibi Osmanlı Ordusunun zaferinde top ve tüfeklerin büyük katkısı olmuĢtur.Yavuz Sultan Selim savaĢın ardından Filistin‟i de herhangi bir direniĢle karĢılaĢmadan zapt eder. Nihai hedefi ise Kahire‟dir. Bu sırada Memlukler yeni sultan Tomanbay‟ı tahta geçirirler. Selim, Tomanbay‟a kendisine tabi olması koĢuluyla bulunduğu yere vali yapacağını söyler ancak karĢı çıkması durumunda Memlukleri tamamen ortadan kaldırmaya kararlı olduğunu iletir. Tomanbay bu teklifi red eder. Yavuz Sultan Selim çölü ordusuyla aĢarak Kahire önlerinde Ridaniye‟ye gelir. Osmanlıların ateĢ üstünlüğünü fark eden Memluklar da temin ettikleri toplarla bir savunma oluĢturmaya çalıĢırlar ancak Osmanlı


toplarının gücü karĢısında çaresiz kalırlar. SavaĢın sonunda Osmanlı ordusu galip gelir; böylece Memluklar tarihe karıĢmıĢlardır. (Holt, 1975, s. 237-249) Osmanlıların ikinci hedefi olan Baharat Yolunun en önemli limanı Kahire‟de böylece Osmanlı‟nın egemenliğine girmiĢ bulunmaktadır. Osmanlıların Mısır‟ı fethinden sonra en büyük sıkıntıları Portekizliler olmuĢtur. Portekizlilerle en büyük mücadele de Kızıldeniz üzerinde olacak; Hindistan ile ticaretin kontrolü sağlanmaya çalıĢılacaktır. (Lybyer, 1915, s. 577-579)

1520‟de Yavuz Sultan Selim‟in ölümünün ardından tahta Trabzon‟da vali olan oğlu I. Süleyman geçer. Süleyman atalarının feth ettiği yerleri korumak ve imparatorluğu batı‟da daha geniĢ sınırlara kavuĢturmak gibi bir görevle tahta çıkmıĢtır. Aslında Yavuz Sultan Selim bu için daha 1515‟te Ġstanbul‟da büyük hazırlıklara giriĢmiĢ ancak ömrü buna yetmemiĢtir. Batı‟da Süleyman için iki büyük hedef Rodos ve Belgrad‟dır. Bu sırada Avrupa‟da ikiye bölünmüĢ haldeydi ve savaĢlar devam etmektedir. Bu nedenle de Avrupa‟da birliği sağlayarak Osmanlı üzerine bir haçlı seferi ihtimali ortadan kalkmıĢ durumdaydı. Bu olumlu Ģartlar altında Süleyman, 1521‟de‟ Belgrad‟ı ve 1522‟de Rodos‟u ele geçirir. Bu sırada Ġtalya‟da dönemin Avrupasının en büyük iki gücü Kutsal Roma-Cermen Habsburglar ve Fransa‟da Valois‟ler karĢı karĢıya gelmiĢtir. Bu sırada Almanya yani Kutsal-Roma Cermen Ġmparatorluğu bütün Avrupayı tek bir Ġmparatorluk içerisinde birleĢtirme siyaseti gütmektedir ancak yavaĢ yavaĢ oluĢan ulus devletler Fransa ve Ġngiltere bu duruma karĢı bir siyaset izlemektedirler. Osmanlı, tam da bu dönemde fetihleriyle artık bir Avrupa devleti haline gelmiĢ ve Avrupa siyasetinde de önemli bir yer iĢgal etmeye baĢlamıĢ bir büyük güç durumuna gelmiĢtir. Bu nedenle; bu güç mücadelesinde taraflar onunla ya ittifak yapacak ya da onunla bir ĢekildekarĢı karĢıya gelmek zorunda kalacaklardır. Fransa bu güç mücadelesinde Osmanlı Devletini müttefiki yaparak bu güç mücadelesinde dengeyi kurmaya çalıĢacaktır.(Jensen, 1985, s. 451-453)


Osmanlı Devleti Mohaç savaĢıyla Habsburgların müttefiki olan Macaristan‟ı topraklarına katmıĢ; bu zaferden sonra da Hristiyan dünyası üzerinde hak iddia etmeye baĢlamıĢtır. Avrupa‟nın yönetimi üzerindeki bu mücadele bir buçuk asır daha devam edecektir. 1529‟da Sultan Süleyman Viyana‟yı kuĢatarak bu iddiayı perçinlemiĢ ve Avrupa‟da birçok krallığı da himayesi altına almıĢtır.1532‟de Sultan Süleyman Ġstanbul‟dan büyük bir orduyla hareket etmiĢ ve Almanya‟ya doğru yola çıkmıĢtır. Amacı Habsburg Ġmparatoru ġarlken‟i savaĢ meydanına çekebilmektir ancak ġarlken karĢısına çıkmaz; bunun üzerine mevsimin de geçmesi nedeniyle Ġstanbul‟a geri dönmüĢtür. 1533‟te ise ġarlken ile bir anlaĢma imzalamıĢ ve Tebriz ve Bağdat üzerine sefere çıkmıĢtır. 1532‟de ise ġarlken‟in donanması Akdeniz‟de Osmanlıları yenilgiye uğratmıĢtır.(Devries, 1999, s. 539-559) Osmanlılar bu yenilgi üzerine Akdeniz egemenliğini kaybetmemek için Cezayir‟i ele geçirmiĢ bulunan Barbaros Hayreddin‟i Ġstanbul‟a davet edilir ve onu Kaptan-ı derya olarak atanır. Böylece Akdeniz‟deki müslüman korsanlarla Osmanlı donanması birleĢmiĢ oluyordu. Süleyman‟ın Ġran seferi sırasında ġarlken de boĢ durmamıĢ ve Tunus‟u iĢgal etmiĢtir. Nihai hedefinin Ġstanbul olduğunu ilan ederek yeni bir haçlı ordusu oluĢturmak niyetindedir. Bu durum Akdeniz‟de ortak çıkarlar bulunan Fransızlarla ittifakı kaçınılmaz kılmaktadır. 1540‟dan itibaren ise Macaristan meselesi öne çıkmaya baĢlamıĢ ve Süleyman dikkatini buraya çevirmiĢtir. Bu dönemde Fransa ve Osmanlı doğal müttefikler haline gelmiĢlerdir. Bu ittifak iki tarafında çıkarları doğrultusunda oluĢmuĢtur. Macaristan‟ın zaptından sonra Osmanlı bütün gücünü Akdeniz‟e yöneltmiĢ ve burada birçok savaĢta Fransızlarla ittifak yapmıĢlardır. Akdeniz‟de birçok savaĢın ardından Osmanlılar artık Akdeniz‟de kendilerine karĢı en büyük tehtidi oluĢturan Malta‟ya sefer yapacaklar ancak baĢarılı olamayacaklardır. Malta yenilgisinden sonra artık oldukça yaĢlanmıĢ olan Sultan Süleyman Habsburglara karĢı Zigetvar seferini baĢlatır. Ancak 1566‟da sefer sırasında hayatını kaybeder.(Labib, 1979, s. 449-451)


Kanuni Sultan Süleyman‟ın ölümünün ardından 1566‟da taht‟a oğullarından ġehzade Selim geçmiĢtir. KarĢısında ilk bulduğu sorun Akdeniz‟deki mücadeledir. Malta baĢarısızlığından sonra Osmanlı Devletigözünü Doğu Akdeniz‟de bulunan Kıbrıs‟a dikmiĢtir. Bu sırada Fransa‟ya da Kapitülasyonlar verilmiĢtir. (Pamir, 2002, s. 79-119) 1570 ve 1571‟de Avrupa‟nın bir donanma toplayamamasından da faydalanarak Kıbrıs‟ı tamamen ele geçirdiler. Ancak 1571‟de Ġnebahtı‟da Don Juan kumandasındaki büyük Haçlı ordusu Osmanlı donanmasına saldırdı ve ağır bir yenilgiye uğrattı. Bundan cesaret alan Haçlı donanması ertesi yıl da saldırıya geçti ancak tahmin etmedikleri bir Ģekilde yeni bir Osmanlı donanmasıyla Kıbrıs‟ta karĢılaĢtılar ve yeniden saldırmaya cesaret edemediler. Ancak Ġnebahtı yenilgisi nedeniyle Osmanlı Batı‟ya ve kuzeyde yeni bir tehlike oluĢturmaya baĢlayan Rusya‟ya karĢı daha temkinli hareket etmeye baĢlamıĢtır. Ġnebahtı aynı zamanda Ġmparatorluğun geniĢleme siyasetini de etkilemiĢ Hint okyanus‟unda, Orta Asya‟da, Doğu Avrupa‟da yapılacak bir çok seferden vazgeçilmiĢ ve imparatorluğun askeri gücünün büyük bölümü Akdeniz‟de toplanmıĢtır.Fransa‟nın daarabuluculuğu ile Almanlarla yapılmıĢ olan barıĢ anlaĢması uzatılmıĢtır. Bu dönemde Osmanlılar Akdeniz‟de yeni bir yenilgiyle karĢılaĢmamak için Avrupa‟da barıĢ antlaĢmaları yapıyor ya da var olanları uzatma yoluna gidiyorlardı.Ġspanya bu yenilginin baĢ mimarı olduğu için ona karĢı olan her yere destek verilmeye çalıĢılıyordu. Bu sırada Belçika ve Hollanda Ġspanya‟ya karĢı isyan halindeydiler PadiĢah onları destekleyeceğine dair mektuplar gönderdi. Bu sırada Lutheran mezhebine de Katoliklere karĢı destek verilmekteydi. Ġspanya‟da ise kalan Müslümanlara Ġspanyollara karĢı ayaklanmaları emri verilmiĢti ancak bu durum 1609‟da Ġspanya‟da bulunan bütün Müslümanların göçe zorlanmasıyla sonuçlanacaktır. 1574‟de Osmanlı donanması Tunus‟u geri alır. Bu sayede Ġnebahtı yenilgisinin havası biraz dağılmıĢtır. Avrupa‟da ise Katolikler zafer kazanmıĢ buĢunmaktaydılar bu nedenle Osmanlı Katolikler dıĢındaki herkesin koruyucusu rolüne girmiĢtir. Bu dönemde Avrupa‟nın milli monarĢileri olan Fransa, Ġngiltere ve Hollanda ile


çok sıkı iliĢkiler kurulmuĢ ve bu ülkelere imparatorluk topraklarında birçok imtiyaz verilmiĢtir. Osmanlı bu imtiyazları bağıĢlayarak savaĢmadan diplomasi ve ticaret yoluyla Ġspanya‟ya karĢı büyük bir zafer elde etmiĢ oluyordu. Öyle ki, Venedik bile Haçlı Ġttifakından çıkarak eski ticaretini yapabilmek için Osmanlıyla barıĢ yapıyordu. Nihayet 1585‟te Ġspanya da Osmanlı ile barıĢ yapar. (Ġnalcık, 2009, s. 169-171)

 

 

I.3.   16. Yüzyılda Çin’de Genel Durum

 

 

 

Ming hanedanı13 1368‟den 1648‟e kadar Çin‟i yönetmiĢ ve Doğu Asya‟nın en büyük askeri, siyasi ve kültürel merkezlerinden bir haline gelmiĢtir. 16 hükümdarı ile Çin tarihinde imparatorlarının uzun zaman yönetimde kaldığı en önemli dönemlerinden biridir. Nasıl ki Han Hanedanlığı14, Çin kültürü ve devleti açısından bir yerleĢme ve kemikleĢme dönemi ise; Ming dönemi de Moğol yönetiminde geçen uzun bir süreden sonra Çin‟in asli unsuru olan Han kültürünün tekrar kök saldığı ve Çin için bir restorasyon dönemi sayılmalıdır. Ayrıca Ming dönemi geçmiĢten aldığı Çin devlet geleneğini daha da kökleĢtirerek günümüz Çin‟inin de temellerini atmıĢtır. Bugün bir araĢtırmacı ya da gezginin Çin kültürü ve tarihini görmek

 

 

 


13 明朝: Ming Chao, Ming Hanedanı, 1368 – 1644 yılları arasında Çin‟i yöneten hanedan.(Twitchett ve Fairbank,1988)

14汉朝: Han Chao, Han Hanedanlığı M.Ö. 202‟den M.S. 9 yılına kadar “Batı Han” (西汉)M.S. 25‟den M.S. 220‟ye kadar iseDoğu Han” (东汉) adları altında Çin‟i yönetmiĢtir. Han hanedanlığı, Qin hanedanığının hemen ardından yönetimi ele geçirmiĢ ve Çin‟de köklü bir restorasyona giriĢmiĢtir. Bu nedenle Çinliler açısından son derece önemlidir. Türkçe ve daha bir çok dilde Çin ve Çinli isimleri Qin hanedanlığından gelen isimlerdir. Ancak Çinliler kendilerini etnik olarak tanımlamak için kullandıkları isimleri olan “Han”ı bu hanedan‟dan almaktadırlar. (Fairbank ve Goldman, 2006, s. 23)


için gideceği ilk yer Pekin15 olacaktır. Pekin‟i baĢkent yapan ve kent oluĢumunun temellerini atan, oluĢturan, sarayları, bahçeleri, okulları, sivil mimarisiyle tarihi Pekin‟i yaratan Ming hanedanlığı olmuĢtur. Bu nedenlerle Ming hanedanı Çin tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. (Fairbank ve Goldman, 2006, s. 129-130)

Ming hanedanlığının kuruluĢundan önce Çin topraklarını dıĢarıdan gelmiĢ olan; Asya‟nın ve dünyanın en güçlü ve savaĢçı kavimlerinden Moğollar yönetmektedir. Büyük Türk-Moğol Ġmparatorluğunun kurucusu Cengiz Han 16 ölümünden önce Ġmparatorluğunu oğulları arasında paylaĢtırır. Cengiz Ġmparatorluğunun Çin ve Moğolistanı kapsayan bölümünde Kubilay Han tarafından kurulan Yuan hanedanlığı ortaya çıkmıĢtır. Bu hanedan 1271‟den Ming hanedanlığının kurulacağı 1368‟e kadar Çin‟i yönetimi altına almıĢ; hanedan Çin‟i merkezi bir yönetim etrafında toplamıĢ ve özellikle vergi toplama konusunda oldukça baĢarılı olmuĢtur. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 12-13)

Ming Hanedanının kurucusu olan Zhu Yuan Zhang17, 21 ekim 1328‟de günümüzde An Hui18‟de bulunan Huai ırmağının19 kıyısında çok fakir bir çiftçi ailenin en küçük erkek evladı

15北京: Bei Jing. Günümüz Çin Halk Cumhuriyeti‟nin de baĢkenti olan kuzey Çin‟de bulunan kent. Ġlk kez Ming döneminde Çin‟in baĢkenti yapılmıĢtır. Türkçe‟de Pekin olarak bilinen kentin adı 1906‟da Qing Hanedanının sonunda yapılanPosta için Yer Ġsimleri Romanizasyonunda” (邮政式拼音, Chinese Postal Map Romanisation)

Peking olarak adlandırılmıĢtır. Türkçe‟nin de aralarında bulunduğu birçok dilde Pekin adı kullanılmaktadır. Ayrıca bakınız: 邮政式拼音(You Zheng shi pin yin) (1998). 中国大百科全书:语言文字(Zhong Guo Da Bai Ke Quan Shu: Yu Yan Wen Zi) Beijing.

16成吉思汗: Cheng Ji Si Han, Cengiz Han 1206 – 1227 yılları arasında yaĢamıĢ dünya‟nın gelmiĢ geçmiĢ en büyük yüzölçüme sahip imparatorluğunu kuran Moğol kumandan ve Ġmparator. Ayrıca bakınız: Urgunge Onon (1990). The History and the Life of The Chingghis Khan. Leiden Netherlands: Brill.

17朱元璋: Zhu Yuan Zhang, 13281398 yılları arasında yaĢamıĢ Ming Hanedanının kurucusu Çin Ġmparatoru. Ayrıca bakınız: Edward L. Farmer (1995). Zhu Yuan Zhang & Early Ming Legislation, The Reordering of Chinese Society Following The Era of Mongol Rule. Leiden, Netherlands: E.J. Brill.

18安徽: An Hui, Huai ve Yang Zi nehirlerinin arasında bulunan Doğu Çin‟de bir eyalet.


olarak dünyaya geldi. Ġmparator olacağı zamana değin oldukça kötü bir hayat yaĢamıĢtı ancak bu alt sınıftan gelen fakir çocuk ileride ülkesinin baĢına geçecektir. Ming dönemi ve elbette kurucusu olan Zhu Yuan Zhang da Yuan döneminde Çin‟in en belirgin özelliklerinden biri olan Ģiddetten nasibini almıĢtı. Bu nedenle de ileride tezimizin önemli bir konusunu oluĢturacak olan Jin Yi Wei20 gibi bir gizli istihbarat teĢkilatını kurmuĢtu. Çin; zaten tarih boyunca oldukça kanlı dönemlerden geçmiĢ bir memlekettir. ġiddet, Çin tarihinde iktidar için kullanılan en önemli enstrümanlardan biridir. Elbette bunun dünyada birçok örneği bulunmaktadır ancak Çin, Ģiddet konusunda oldukça eski bir tarihe ve tecrübeye sahiptir. SavaĢan beylikler ve ilkbahar sonbahar döneminin ardından ülkeyi birleĢtiren Qin Shi Huang, büyük değiĢimler ve devrimler yapabilmek için Çin halkına karĢı tarihte eĢine az rastlanır bir

 

 

 

 


19 : Huai He, Huai Nehri Sarı Nehir ve Yang Zi nehirleri‟nin ortasında bulunan Çin‟in en önemli nehirlerinden biridir. Çin‟in diğer nehirleri gibi batı – doğu yönünde akar.

20锦衣卫: Jin Yi Wei, 1382‟de Ming Hanedanının ilk imparatoru Zhu Yuan Zhang tarafından baĢlangıçta 500 kiĢiyle kurulan Çin tarihinin ilk gizli polis ve istihbarat örgütü. Burada çalıĢan kiĢiler kanunlara tabi değillerdir ve sadece imparatora karĢı sorumludurlar. Ayrıca istedikleri kiĢileri istedikleri Ģekilde cezalandırma yetkisine de sahiptirler. Ayrıca bakınız: 江卫社 (Jiang Wei She) (2006), 明朝的秘密警察极权统治血腥工具 (Ming Dönemi Gizli Polisi: Yönetimin Kanlı Aleti), 北京人民警察学院学报(Pekin Halkın Polisi Fakültesi Dergisi), No. 5, syf. 8184. 韦庆远 (Wei Qing Yuan) (1981). 明代的锦衣卫和东西厂(Ming Dönemi Jin Yi ve Dong Xi Chang).中华书局(Zhong Hua Shu Ju). 廖云琨 (Liao Yun Kun) (2008). 锦衣卫与明代皇权政治 (Jin Yi Wei ve Ming Dönemi Ġmparatorluk Politikası). 北方论丛 (Bei Fang Lun Cong), No. 4, syf 87 – 91. 赵金凤(Zhao Jin Feng)(2000). 明太祖的法外用刑 (Ming Tai Zu‟nun Kanun DıĢı Ceza Uygulamaları), 辽宁师专学报 (Liao Ning Uzmanlar Dergisi). No. 5, syf. 132 – 134. 李文军 (Li Wen Jun)(2009). 明代中央司法权力的划分 (Ming Dönemi Merkezi Yönetiminin Hukuki Gücünün Taksimi), 河南科技大学学报 (He Nan Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi), No. 6, syf. 86 – 90.


Ģiddet uygulamıĢtır. Elbette Yuan hanedanlığı21 dönemi Ģiddet açısından sadece merkez olarak aldığı bugünkü Çin ve Moğolistan‟da değil Cengiz Ġmparatorluğunun diğer bölgelerinde, Türkistan, Anadolu, yakın doğu ve hatta Avrupa‟da bile çok derin izler bırakmıĢ olan bir iĢgal, yağma ve Ģiddet dalgasını beraberinde getirmiĢ; ilk kontrolünü sağladığı Çin‟in dıĢında dünyanın birçok bölgesine de Ģiddet ve korku saçmıĢtır. Bu nedenlerle Ming hanedanlığının kuruluĢu ve geliĢmesinde Yuan mirası oldukça önemli bir yer tutmaktadır. (Chan, 1978)


13. yüzyılın sonundan itibaren Yuan askeri yapılanması oldukça zayıf bir hal almaya baĢlamıĢtır. Song hanedanlığının 22 Ya Men 23 savaĢında tamamen oratadan kaldırılmasının ardından önemli ölçüdeki Yuan askeri varlığı baĢkentleri olan Pekin‟in korunması için Ģehrin etrafına ve Sarı Nehir24 güzergahına konuĢlandırılmıĢtır. Bu genel askeri strateji hanedanının sonuna kadar böyle devam edecektir. Bu nedenle Moğol kökenli olan askeri birlikler baĢkentin korunmasında kullanılmak amacıyla daha çok kuzeyde; bunun yanında askerleri

21元朝: Yuan Chao, Yuan Hanedanlığı 1271 – 1368 yılları arasında Çin‟i yöneten hanedanlık. Bu hanedan Moğol‟dur. Ayrıca bakınız: Herbert Franke ve Denis Twitchett (1994). The Cambridge History Of China Vol. 6, Alien Regimes and Border States, 907-1368. New York: Cambridge University Press, syf. 561 – 627.

22宋朝: Song Chao, Song hanedanı 9601279 yılları arasında Çin‟i yönetmiĢtir. Bakınız: J.A.G Roberts (2003). The Complete History of China. Gloucestershire, UK: Sutton Publishing, syf. 130 -150.

23崖门战役: Ya Men Zhan Zheng, Ya Men SavaĢı 1279‟da Moğollar ve Song hanedanı arasında Guang Dong‟da meydana gelmiĢtir. Song hanedanının Moğol Yuan hanedanına karĢı yaptığı son savaĢtır. SavaĢ sonunda Song hanedanı yıkılmıĢ Yuan hanedanı Çin‟in tamamını kontrolü altına almıĢtır. Bakınız: 张向冰 (Zhang Xiang Bing) (2010). 宋元崖门海战 (Song Yuan Arasında GerçekleĢen Ya Men Deniz SavaĢı), 海洋世界 (Okyanus Dünyası Dergisi). No. 2, syf. 73 – 74.

24黄河: Huang He, Sarı Nehir, Çin‟in Yang Ze‟dan sonra ikinci büyük nehridir. Qing Hai‟dan Çin‟in batısında bulunan Qing Hai Tibet Platosundan doğar ve Doğu‟da Bo Hai denizine dökülür. Çin medeniyeti açısından en önemli nehirdir. Çin uygarlığının temelleri Sarı Nehir kenarında ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle Çin için çok önemli bir yere sahiptir. Ayrıca bakınız: KevinSinclair (1987). The Yellow River: A 5000 Year Journey Through China.Brookvale, Australia: Child & Associates.


Han Çinlilerinden oluĢan profesyonel birlikler ise gene Moğol ya da Orta Asyalı komutanların yönetiminde orta ve güneyde konuĢlandırılmıĢtır. Bunun nedeni ise söz konusu bölgelerin zengin olmaları ve en çok vergi veren bu zengin bölgelerin kontrol altında tutulması amacıdır. Ancak bu askeri birliklerin büyük çoğunluğu kötü idare nedeniyle yerel ayaklanmaları ve çeteleri kontrol altına alamamaktadırlar. Elbette askeri gücün giderek zayıflaması da ayaklanmaların gittikçe daha da fazlalaĢmasını tetikleyen sebeplerden biri olarak düĢünülmelidir. Askeri zayıflık ayrıca çoğunlukta bulunan Hanların da kontrol ve baskı altında tutulmalarını günden düne zorlaĢtırmaktadır. Merkezi yönetimin askeri zaafı bu dönemde yerel yöneticilerin kendi askeri birimlerini kurmalarını sağlayacak ortamı da yaratmıĢtır. Bu zaaf ve yarattığı boĢluk sadece yerel yöneticilerin değil ayaklanan isyancı unsurların da daha büyük ölçekli askeri güç oluĢturmalarına, taraftar kazanmalarına yardımcı olacak ortamı da yaratmıĢtır. Bu dönemde yerel liderlerden ve çete baĢlarından bir çoğu bağımsızlıklarını ilan edecek kadar ileri gidebilmiĢlerdir. Bunlardan bazıları merkezi hükümetle ünvan, toprak gibi çıkarlar karĢılığında anlaĢma yoluna gitmiĢ bazıları ise gizli dini örgütlere bağlı olanları gibi merkezi otoriteyle anlaĢmak gibi bir yol izlememiĢlerdir. Bu belirsiz süreç oldukça pasif sayılabilecek çoğunluktaki Han Çinlisi köylülerde normalde bulunamayacak olan silahların artık her evde ya da köyde sıradan bir Ģey haline gelmesiyle sonuçlanacak; Çin köylüsü baĢtan ayağa silahlanacaktır. Silah kullanmakta baĢarılı olan bu çiftçi ve köylülerin arasından zaman içerisinde rütbeli askerler hatta generaller ortaya çıkacaktır ve bir kez silahlanmaya baĢlayan toplumun yeniden silahsızlandırılması ve merkezi yönetimin tesisi Zhu Yuan Zhang kendini bir imparator ilan edene ve kontrolü ele alana kadar ve sonrasında önündeki en çetin sorunlardan birisi olacaktır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 13-15)

Kuzeyden gelen yabancı ve düĢman bir halk olan Moğolların yönetimi Çin devlet yapısının kimyasını da bozmuĢtur. YerleĢik birçok Çin devlet geleneği Yuan hanedanlığının


ilk yıllarında ciddiye alınmamıĢ ve devlet yönetimine Moğol anlayıĢı hakim olmuĢtur. Kubilay Han Orta Çin‟i kontrolü altına aldıktan sonra Çinlilerin yönetiminde Çin devlet gelenekleri ve yöntemlerinin kullanılmasını emretmiĢ yanına Çinli bürokrat ve düĢünürleri toplamıĢ ancak bütün ısrarlara rağmen Çin‟de çok köklü bir gelenek olan devlet memuriyet sınavlarının yapılmasına izin vermemiĢtir. Ancak Kubilay Han‟ın torunları tahta geçtiklerinde bu sınavların tekrar Song dönemi kurallarına göre yeniden yapılmasına izin vermiĢlerdir. Zaman içinde Moğol hükümdarlar Çin Devlet geleneğinin daha çok alıĢkanlığını ve yöntemini benimĢemiĢlerdir. Ming hanedanının kurulmasına kadar olan dönemde Moğol hükümdarları, yöneticileri ve bürokratları arasında “ÇinlileĢme”25 gittikçe artacaktır. Bu yerleĢik bir kültüre sahip bulunan Çin‟in fatihlerini fethetmesi olacaktır. Ancak herĢeye rağmen Han Çinlisi düĢünür ve bürokratlar Moğol efendileri tarafından etkili noktalara getirilmeyecek ve çoğunluğu rahiplik, öğretmenlik, yazarlık ya da tüccarlık yapmak durumunda kalacaklar, devlet yönetiminden uzak tutulacaklardır. Bu elit sınıf; devlet yönetimi dıĢına itilmiĢ de olsa anlaĢıldığı kadarıyla pek azı Moğol yönetimine karĢı ayaklanmalara katılmıĢ ya da destek olmuĢtur. Hatta Moğol hanedanlığı alaĢağı edildikten sonra bile Moğolların idaresinde daha iyi yaĢadıklarını yazacak olan Han düĢünürlere bile rastlanacaktır. Han elitlerin o dönemde ne kadar sindirilmiĢ oldukları bu örnekle de ortaya konulabilir. Bir köylünün isyan sonrası nasıl olup da Çin tarihinde ilk defa Ġmparator olabildiğinin nedenlerinden birini de burada aramak doğru olacaktır. Yabancı fatihlerine biat etmiĢ olan Han elitler halk tarafından da ciddiye

 

 

 


25汉化:Han Hua, dil ve kültür açısından Çinlilere benzeme ve ÇinlileĢme. (Ġngilizce: Sinicization) Ayrıca bakınız: 马天博 (Ma Tian Bo) (2009). 元代回回人汉化新议(Yuan Dönemi Hui Hui‟lerin ÇinlileĢmesi üzerine yeni yorumlar), 青海民族研究 (Qing Hai Millet AraĢtırmaları Dergisi), Vol. 20, No. 4, syf. 72 – 75. Jean A. Berlie (2004). Islam in China: Hui and Uyghurs: Between Modernisation and Sinicization, Bangkok, Thailand: White Lotus Publishing.


alınmamaktadırlar. Ayaklanmalara katılmayan elitin yerini de alt sınıftan gelenler doldurmaktadır. (Franke, 1953, s. 28-30)

Yuan merkezi yönetiminin zayıflamasının siyasi,sosyal ve iktisadi nedenleri bulunmaktadır. Yerel yöneticiler merkezi yönetimin zayıflamasına paralel olarak sürekli güç kazanmıĢlar ve bağımsız sayılabilecek bir noktaya gelmiĢlerdir. Yerel yönetimler içerisinde kendi savunma birliklerini oluĢturan memurlar yerel yöneticilerin de yönetimlerinde zaafların meydana gelmesine neden olmuĢlardır. Haydut çeteleri; merkezi ve yerel otoritelerin zayıflaması nedeniyle sayıca büyümüĢler ve organize hale gelmiĢlerdir. Tarikatlar; özellikle yerel budist motifleri de kullanarak büyük kitleleri arkalarından sürüklemeye baĢlamıĢlar, askeri ve siyasi güç odağı haline gelmiĢlerdir. Zhu Yuan Zhang‟ın bahsinde de görebileceğimiz gibi bu tarikatlar artık silahlı güçlere ve güçlü bir teĢkilata sahip olmaya muktedirlerdir. Zhu Yuan Zhang bizzat kendisi de bir tapınakta bir dönem rahiplik yapmıĢtır. 15 yıl boyunca bir tarikat ayaklanması gibi gözüken ve Yuan hanedanının sonunu getirecek olan ayaklanma sonraları Zhu Yuan Zhang‟ın pragmatist yaklaĢımının da büyük katkıları ile geleneklerin yeniden restore edildiği ve eski devlet geleneklerine dönen bir restorasyon dönemine evrilecektir.(Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 188) Çin tarihinde bu türden tarikatlar her zaman güçlü olmuĢlardır. Her ne kadar batılı manada bir din anlayıĢı Çinde hiçbir zaman bulunmamıĢ da olsa tarikatlar Çin‟de dönem dönem oldukça güçlü olmuĢlardır. Ming dönemi öncesinde Zhu Yuan Zhang‟ın da üyesi olduğu Kırmızı Türbanlılar26 Ming döneminde de devam eden bazı tarikatlarMing sonrasında da Qing27 döneminde meydana gelen Beyaz Lotus

26红巾起义: Hong Jin Qi Yi, Kızıl Türban Ayaklanması, 1340‟larda Moğol Yuan hanedanı yönetimine karĢı Zhe Jiang‟da baĢlayarak bütün ülkeye yayılan büyük ayaklanma. Ayaklanmada baskın unsur Budizm‟dir. Bu ayaklanmanın önemli liderlerinden biri de Ming hanedanının kurucusu Zhu Yuan Zhang‟dır. (Roberts, 2005, s. 166 - 169)

27清朝:Qing Chao, Qing Hanedanı, 1636 – 1911 yılları arasında Ming hanedanını ortadan kaldırdıktan sonra Çin‟i kontrolü altına alan Mançu‟ların kurduğu hanedan. Bakınız: John Fairbank K. ve Denis Twitchett. The


Ayaklanması 28 ; 1901‟de meydana gelen Boksör ayaklanması 29 bu tarikatların gerçekleĢtirdikleri ayaklanmalara örneklerden sayılabilir. (Chao, 1948) 20. Yüzyılın son çeyreğinde ve günümüzde de Çin devletinin kendisi için tehdit olarak gördüğü bazı tarikatlar hala varlıklarını sürdürmektedir. Bunlardan en önemlisi özellikle 90‟lı yıllarda birçok hükümet karĢıtı gösteriler düzenlemiĢ olan ve yandaĢları milyonları geçen bir tarikat olan Fa Lun Gong30‟dur.


Zhu Yuan Zhang köylü bir aileden gelerek Çin‟de bir hanedan kurmuĢ tek kiĢidir. 21 Ekim 1328‟de bugünkü An hui‟de çok fakir bir köylü ailenin en küçük erkek evladı olarak dünyaya gelmiĢtir. Babası ve büyük babaları vergilerini ödeyemeyen fakir köylülerdir ve bu nedenle de sürekli yer değiĢtirmek zorunda kalan muhacirlerdir. Dönemin tek belası da yüksek vergiler değildir, salgın hastalıklarda büyük kitleleri tehdit etmektedir. Zhu Yuan Zhang, 4 erkek ve 2 kız evlattan ailede hayatta kalmıĢ son çocuktur. Onun dıĢında ailenin bütün çocukları ya salgın hastalıktan ölmüĢ ya da baĢka ailelere evlatlık olarak verilmiĢlerdir.

Cambridge History Of China Vol. 9, Part One: The Ch‟ing Empire to 1800. New York: Cambridge University Press.

28 : Chuan Chu Bai Lian Jiao Qi Yi, Beyaz Lotus Ayaklanması, 1796 – 1804 yılları arasında M ançu karĢıtı bir Han ayaklanmasıdır. Önce Si Chuan bölgesinde baĢlamıĢ daha sonra çevresindeki bölgelere de çramıĢ tarikat temelli bir ayaklanmadır. (Roberts, 2005, s. 263 – 167)

29义和团: Yi He Tuan, Boksör Ayaklanması, 1901‟de önce Mançu‟lara karĢı baĢlayan bu ayaklanma Mançu yönetiminin baĢarılı yönlendirmesiyle yabancılara dönmüĢtür. Ayaklanmanın sonunda Batılı güçler kendilerine karĢı yapılan saldırıları bahane ederek Çin‟i iĢgal etmiĢler ve ayaklanmayı kanlı Ģekilde bastırmıĢlardır. Ayrıca bakınız: James L. Hevia (2004), English Lessons: The pedagogy of Ġmperialism in Nineteenth – Century China. Durham: Duke University Press.

30法轮功: Fa Lun Gong, 1990larda Li Hong Zhi adlı bir kiĢi tarafından öncülüğü yapılan budist öğretiler ve geleneksel Çin Tao‟culuğunun bir karıĢımı olan tarikat. Çin‟de milyonlarca mürid toplamasının ve olaylar çıkmasının ardından Çin Devleti tarafından yasaklanmıĢtır. Lideri olan kiĢi halen ABD‟de bulunmaktadır. Ayrıca bakınız:David Ownby (2008). Fa Lun Gong and The Future of China. Oxford: Oxford University Press.


1330‟larda Huai bölgesi Kızıl Türban ayaklanmasının merkezi haline gelmiĢtir. Mesihvari vaatleri sayesinde de zaten vergiler, salgın hastalık ve baskıdan bunalmıĢ halktan büyük destek görmeye baĢlamıĢtır. ĠnanıĢa göre; Maitreya Buddha‟sı cennetten gelerek dünyada ütopik bir cennet kuracaktır. Zhu Yuan Zhang‟ın anne tarafından dedesi de Çin ordusunun gazilerinden ve kahin bir kiĢidir. Zhu Yuan Zhang çocukluğu boyunca ondan duyduğu bu mistik hikayeler ve efsanelerle büyümüĢtür. Zhu Yuan Zhang, 1344‟ün yazında annesi ve babası dahil bütün ailesini bir salgın hastalık neticesinde 3 hafta gibi kısa bir sürede kaybeder. Yengesi, küçük yeğeni ve uzakta yaĢamakta olan bir tek ağabeyi hariç bütün aile hastalıktan ölmüĢtür. Maddi durumları o kadar kötüdür ki; ölüleri gömecek paraları dahi yoktur. Son çare olarak yakınlarda bulunan bir Budist tapınağına sığınır. Ancak birkaç ay içerisinde genel durum o kadar kötüye gider ki tapınağın ileri gelen rahipleri yeni gelen rahip adaylarını yiyecek dilenmeleri ve kendi karınlarını doyurabilmeleri için tapınak dıĢına yollarlar. 1345- 1347 arasındaki iki yıllık süreyi Zhu Yuan Zhang dilenci bir rahip olarak geçirmiĢtir. Ancak Zhu‟nun bu dönemi bir ordu içerisinde geçirmiĢ olma olasılığı da bulunmaktadır. Hayatının bu dönemi karanlıktadır. 1348‟de tapınağa geri dönmüĢ ve 24 yaĢına kadar tapınakta okuma yazma ve temel budist eserlerini öğrenmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 44-45)

1352 yılına gelindiğinde ayaklanma Huai bölgesinin tamamına yayılmıĢ bulunmaktadır. Bölgenin tamamını Red Turban lideri olan Guo Zi Xing31 ele geçirmiĢtir. Guo, çok iyi ve cesur bir savaĢçıdır ancak etrafındakilerle iyi geçinebilen bir mizaca sahip

 

 

 

 

 


31郭子興: Guo Zi Xing, Kızıl Türbanlılar ayaklanmasının liderlerindendir. Ölümü 1355‟dir ancak kesin doğum tarihi bilinmemektedir. Ayrıca bakınız: 毕英春 (Bi Ying Chun)(2002).朱元璋的皇帝梦 (Zhu Yuan Zhang‟ın Ġmparatorluk Hayali), 丽水师范专科学校学报 (Li Shui Normal Universitesi Dergisi), Vol. 24, No. 6, syf. 44 48.


değildir. Maitreya32 doktrinine gönülden inanmaktadır ve büyük buhranların büyük değiĢimler getiriceğine olan inancı tamdır. Ayaklanmanın baĢka bölgelerdeki elebaĢlarıyla da arası baĢından itibaren iyi değildir ve iĢbirliği pamuk ipliğine bağlıdır.Ayaklanmanın ardından Yuan yönetimi isyanı bastırmak için bölgeye disiplinsiz güçleri yollar. Bu güçler ise ayaklanmayı bastıracaklarına masum köylüleri öldürür ve bölgedeki Budist tapınaklarını yakıp yıkar. Bu durum ise ayaklanmacıların halk gözündeki meĢruiyetini perçinlemiĢ ve isyanın tabanını geniĢletmiĢtir. Bu günlerde Zhu Yuan Zhang‟ın mensubu olduğu tapınak da Yuan güçleri tarafından yerle bir edilir. Zhu ve diğer rahipler önce kaçmak zorunda kalırlar ancak sonra gidecek yerleri de bulunmadığı için tapınağın bulunduğu bölgeye geri dönmek zorunda kalırlar. Daha sonra Zhu Yuan Zhang ayaklanmanın içindeki arkadaĢları tarafından ayaklanmaya katılmaya davet edilir ve bu davete icabet eder. Aradan birkaç gün geçtikten sonra da Guo Zi Xing‟in kumandasındaki isyancı güçlere katılır. Bu olay onun hayatının olduğu kadar Çin‟in kaderinin de dönüm noktası olacaktır. Çok geçmeden isyan hareketine sadık bir takipçi olacak ve Guo‟nun kumandanı olarak muhafızları yönetecektir. Ayrıca Guo‟nun kız evlatlığıyla evlenecek ve Guo‟yla bu sayede akrabalık iliĢkisi kuracaktır. Evlendiği kız ise geleceğin imparatoriçesi Ma33 olacaktır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 46-47)

 

 

 

 

 

 

 


32Maitreya: Bir budist mezhebi. Çincesi 弥勒佛 (Mi Le Fo). Ayrıca bakınız: Sponberg Alan ve Hardacre Helen (1998). Maitreya The Future Buddha. Cambridge: Cambridge University Press.

33马秀英: Ma Xiu Ying, 13321382 yılları arasında yaĢamıĢtır. Ming hanedanının ilk imparatoriçesidir. 华表 ( Hua Biao)(2007). 大脚皇后马秀英传奇 (Büyük Ayaklı Ġmparatoriçe Ma Xiu Ying Efsanesi), 经典杂文 (Jing Dian Za Wen), Vol. 5, syf. 49 – 50.



1352-1353 arasında Hao Zhou Xu Zhou‟dan gelen Yuan güçleri tarafından kuĢatılmıĢtır. Ancak Yuan kumandanı Jia Lu‟nun34 ani ölümü kuĢatmanın kalkmasına neden olur. Zhu bu sayede köyüne tekrar gitme Ģansına kavuĢmuĢ orada eski arkadaĢlarının da içinde bulunduğu 700 kiĢilik bir kuvvet toplamıĢtır. Bu kiĢiler arasında Zhu‟nun gelecekteki en önemli komutanı olacak olan Xu Da35 da bulunmaktadır. Bu 700 kiĢilik grubun içinden bir avuç kiĢi Zhu‟nun imparator olduktan sonra yönetiminin çekirdek kadrosunu oluĢturacak kiĢiler olacaktır. Ġlerleyen aylarda bu kadroyla Guo Zi Xing‟in kendisine verdiği görece bağımsız hareket etme yetkisiyle Zhu birçok saldırı gerçekleĢtirecek ve askeri becerilerini artıracaktır. 1354‟e gelmeden Zhu güneyde birçok bölgeyi ele geçirmiĢ ve Yang Ze nehrinin kuzey kıyılarında kendine bir üs kurmuĢtur. Burada 30.000 kiĢi olduğu söylenen yeni bir ordu kurmuĢ ve yerel bir hükümet tesis etmiĢtir. 1355‟de saldırıya geçen Yuan birliklerini yenilgiye uğratan Zhu ve ordusu artık daha zengin Yang Ze‟nin güney bölgelerine gözünü dikmiĢtir. Yang Ze üzerinde en önemli hedef Zhu‟nun daha sonra ilk baĢkenti yapacağı Nan Jing olacaktır. Bu sırada 1355 kıĢında ayaklanmanın lideri Guo Zi Xing ölür ve oğulları yönetime geçer. Aynı yılın temmuz ayında Nan Jing‟e büyük bir saldırı yapılır fakat saldırı yerel kuvvetlerce püskürtülür. Çok geçmeden ağustos ayında ikinci bir saldırı daha yapılır. Saldırı baĢarısız olur ve Guo‟nun son iki oğlu da saldırıda hayatını kaybeder. Böylece

34贾鲁: Jia Lu, 1297 – 1253 yılları arasında yaĢamıĢ, Yuan dönemi Sarı Nehir ıslahında da çalıĢmıĢ dönemin önemli komutanı ve mühendisi. Ayrıca bakınız: 王永宽 (Wang Yong Kuan)(2008). 元代贾鲁治河的历史公绩 (Yuan Dönemi Jia Lu‟nun Nehir Islahının Tarihteki Yeri ve Faydası), 黄河科技大学学报 (Huang He Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi), Vol. 10, No.5 Sayfa 51 – 53.

35徐達 : Xu Da, 13321385 yılları arasında yaĢamıĢ ve Ming hanedanının kuruluĢunda büyük hizmetler vermiĢ ünlü general. Ayrıca bakınız: 史宗义(Shi Zong Yi)(2010). 明朝开国第一功臣徐(Ming Hanedanının KuruluĢunun Ġlk Kahramanı Xu Da ), 文史天地 (Wen Shi Tian Di), Vol. 1, syf. 49 – 52.


yönetim için Zhu‟dan baĢka kimse kalmamıĢtır. ġartlar öyle oluĢmuĢtur ki yönetim tamamen Zhu‟nun eline geçmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 46-47)

1356‟nın nisanında baĢarısızlıkla sonuçlanan ilk iki saldırının ardından Zhu, Nan Jing‟i ele geçirir ve baĢkenti yapar. 1356‟dan sonra Zhu artık bir tarikat ayaklanmasının elebaĢısı olmaktan sıyrılıp geleceğin imparatoru haline gelmeye baĢlayacaktır. Bu süreçte en önemli kiĢilerden biri de danıĢmanlarından Li Shan Chang36‟dır. Li, Zhu‟nun etrafındaki diğer yöneticilerden farklı bir geçmiĢe sahiptir. Zhu onunla her konuda konuĢabilmekte ve ondan faydalanabilmektedir. Li, tam manasıyla düĢünür elit bir danıĢmandır. Bu nedenle Zhu‟nun kurmak istediği yönetim için hayati önem arz eden kilit bir devlet adamı olacaktır. 1368‟de de kurulan yeni devletin ilk sadrazamı görevine getirilecektir. Li imparatorluğun daha sonra atayacağı birçok sivil memurların ilklerindendir. Ġmparatorluk kontrolünü ele geçirdiği her yerde, yerel entellektüelleri ve düĢmana çalıĢmıĢ olsalar da eski memur ve okumuĢ sınıfı hemen kendi saflarına katmıĢ ve onları devlet yönetiminde görevlendirmiĢtir. (Serruys, 1959, s. 209-260) Köylü bir aileden gelmesine rağmen Zhu etrafına topladığı entellektüeller sayesinde yeni bir hanedanlık kurabilmiĢtir. Ġçinden çıktığı tarikatı da imparator olduktan sonra geride bırakacak ve yönetiminin temellerini kadim Çin devlet geleneği üzerine kuracaktır. 15.yüzyılın hemen baĢından önce güneyde baĢlayan hakimiyeti kısa sürede kuzeyi de kontrol altına alacaktır. Yuan hanedanının baĢkenti olan Pekin Çin devletinin yeni merkezi olarak seçilecek ve günümüze kadar bu özelliğini koruyacaktır. (Dardess, 1970, s. 539-558)


36李善长: Li Shan Chang, 13131390 yılları arasında yaĢamıĢ Ming hanedanının kuruluĢunda önemli görevler al mıĢ üst düzey memur. Bakınız: 陈梧桐 (Chen Yu Tong)(2007).李善长的功与过 (Li Shan Chang‟ın Gücü ve Güc ünü Kaybetmesi). 文史知识 (Wen Shi Zhi Shi),. Vol. 9, syf. 8791. 祥歌 (Xiang Ge)(2007). 不得善终的明朝开国丞相李善长 (Ming Hanedanının kurucularından Chen Xiang Li Shan Chang ). 文史天地 (Wen Shi Tian Di). V ol. 11, syf. 28 – 32.


Zhu Yuan Zhang; Saltanat ismiyle imparator Hong Wu37 halihazırda baĢkenti olan Nan Jing38‟den memnun değildir. Nan Jing, Ming imparatorluğunun en büyük sorunlarından biri olan kuzeyden gelen Moğol tehditine oldukça uzak bir noktada bulunmaktadır. Yuan hanedanının da baĢkenti olan Pekin39, ayrıca kazanılmıĢ zaferin de bir niĢanesi olarak Ming yeni hanedanının baĢkenti yapılmalıdır. Zhu Yuan Zhang saltanatının son yıllarında baĢkentikuzeye, Pekin‟e taĢımayı düĢünmüĢtür. Ġmparator Yong Le 40 babasının bu düĢüncesini gerçeğe dönüĢtürecek ve baĢkenti Pekine taĢıyacaktır. Bu, bir taraftan da Çin Ġmparatorunun kendi gücünün merkezi olarak kuzey‟i seçtiğinin bir iĢareti ve Moğollara karĢı mücadele verilerek kurulmuĢ olan yeni Han soylu hanedanın da zaferinin bir göstergesi sayılmalıdır. Sonuç olarak siyasi ve askeri nedenlerle Pekin baĢkent yapılmıĢtır. Pekin aynı zamanda Ming imparatoru için kuzey yayılmacı bir siyaseti hayata geçirebileceği, kuzeyden gelecek saldırıları ilk elden karĢılayabileceği, askeri birimlerini konuĢlandırabileceği, bunların yanında askeri gücü desteklemek açısından da büyük bir sivil nüfusu barındırabilecek kuzeyde bulunan yegane kenttir. Pekin seçimi, imparatorluğun karakterini de ortaya koyan bir seçimdir. Yeni imparatorluk daha önce Han soylu olmayan iki hanedanın da baĢkent olarak seçtiği Pekin‟i seçerek hem pratik hem de mantıklı bir seçim yapmıĢtır. Ayrıca bu Ġmparatorluğun öncülleri olan atlı-göçebe, yabancı hanedanlar gibi yayılmacı bir siyaset uygulayacağının da mesajını vermektedir. Birkaç yüzyıl boyunca hayvancılıkla uğraĢan

37洪武: Hong Wu, Zhu Yuan Zhang‟ın saltanat ismi. Çin imparatorları kendi isimleri dıĢında saltanat isimleri ve tahta çıktıktan sonra kendilerine verilen ve özelliklerine göre seçilen isimler kullanırlar. Bakınız: 赵现海(Zhao Xian Hai)(2010). 洪武初年明、北元、高丽的地缘政治格局 (Hong Wu‟nun Ġlk Yıllarında, Kuzey Yuan, Gao Li Coğrafyalarında Yönetim Yapısı), 古代文明(Gu Dai Wen Ming), Vol. 1 No. 4, syf. 90–97.

38 南京: Nan Jing, Çin‟in doğusunda bulunan önemli ticaret merkezlerinden biridir. Günüzmüz Jiang Su eyaletinin baĢkentidir.

39北京: Bei Jing, Pekin.

 

40永乐: Yong Le, 14021424 yılları arasında Çin‟i yöneten imparator. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 205-276)


bozkır halklarının kontrolünde bulunan büyük nüfuslu köylü çiftçi Han‟lar artık bozkırı kontrol etmek için bozkıra en yakın göçebe baĢkentini kendilerine baĢkent yapmıĢlardır. (Farmer, 1976)

Yeni imparatorluğun en uzun soluklu ve karmaĢık icraatı baĢkentin Pekin‟e taĢınması olmuĢtur. Yeni baĢkentte Yuan döneminden kalan pek az yapı; Ģehir surları ve bazı saraylar korunmuĢ ve baĢkentin yeni baĢtan inĢasına baĢlanmıĢtır. Bu büyük bayındırlık hareketi halkın üzerindeki mali yükü bir kat daha arttırmıĢtır. Ayrıca imparatorluğun idari teĢkilatı yeniden yapılandırılmıĢtır. Aslında bu büyük bayındırlık ve yeni baĢkent süreci çağdaĢları olan Osmanlıların Ġstanbul‟u fethinden sonra yaptıklarıyla birçok benzerlik arz etmektedir. 1403 yılında imparator resmen kenti kuzey baĢkenti yani Bei Jing41, bizde ve batıda bilinen ismiyle Pekin ilan etmiĢtir. En büyük oğlu olan Zhu Gao Zhi‟ı42 yeni baĢkenti yönetmesi için göndermiĢtir. Zhu Gao Zhi, Pekin‟de imparatorluğun altı bakanlığının ofislerini, bir üniversiteyi ve askeri bir garnizonu kurmuĢtur. 1404‟de imparator nüfusu artırmak için ShaanXi43‟den 10.000 aileyi Pekin‟e yerleĢtirmiĢtir. Ġmparator Yong Le, 1405‟de küçük oğlu Zhu Gao Sui44‟yi baĢkentin askeri yönetimini kontrol etmek için yollamıĢ ayrıca daha önce abisinin kurduğu Ģehrin dıĢında kurulan ve yeni nüfus iskan edildiği bölgelerde 2 yıl vergi


41北京: Bei, kuzey, Jing ise baĢkent anlamına gelir. Bugünkü Pekin ya da Bei Jing. Nan Jing iseGüney BaĢkenti” anlamına gelmektedir.

42朱高熾:Zhu Gao Zhi, Yong le‟nın hemen ardından Hong Xi (洪熙) adıyla 1424-1425 arasında çok kısa süre tahtta kalmıĢ olan Ġmparator.(Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 276-284)

43陕西: Shaan Xi, Orta Çin‟de bulunan bir eyalet.

 

44朱高燧: Zhu Gao Sui, 1386 – 1431 yılları arasında yaĢamıĢtır. Ġmparator Zhu Yuan Zhang‟ın torunudur. Bakınız: 赵中男 (Zhao Zhong Nan)(2005).朱棣与朱高炽的关系及其社会政治影响(Zhu Kang ve Zhu Gao Sui Arasındaki ĠliĢki ve Toplumsal Siyasi Hayata Etkileri), 湖南科技学院学报 (Hu Nan Teknik Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi). Vol. 26, No. 3, syf. 120 – 125.


muafiyeti getirmiĢtir. Bu sırada, kentte yeni bir sarayın inĢasına baĢlanmıĢ, imparatorluğun yabancı ülkelerden gelecek misafirlerinin konaklaması için yeni bir konaklama merkezinin inĢasına baĢlanmıĢtır. Ġmparator 1410 yılında Moğollara karĢı yapılan baĢarılı saldırının sonrasında Ģehirde ikamet etmeye baĢlamıĢtır. Bu zaman boyunca sadece 1409 nisanında baĢkenti bir kez ziyaret etmiĢ, ancak Nan Jing‟de ikamet etmeye devam etmiĢtir. (Farmer, 1976)

Pekin‟in imarı için imparator birçok bakanını ve üst düzey görevliyi memur etmiĢtir. Bütün bu bayındırlık iĢlemleri için imparatorluğun dört bir tarafından hammadde Pekin‟e getirilmiĢ dönemim en iyi ustaları, zanaatkarları binlerce iĢçi ve asker bu iĢlere memur edilmiĢtir. Ġmparator, bu imar hareketleri neticesinde Yuan‟lerin kontrolündeki Pekin‟den çok daha büyük bir baĢkent inĢa etmiĢtir. 1441 yılına gelindiğinde ise Nanjing ve Pekin aynı zamanda baĢkent olarak kullanıldıkları “çift baĢkent” sistemi sona ermiĢ Pekin tek baĢkent olarak ortaya çıkmıĢtır. BaĢkentin Pekin‟e taĢınmasıyle birlikte imparatorlukta birçok askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal değiĢim meydana gelmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 241- 242)

Ġmparator Yong Le‟nın tahtta olduğu sürede askeri yapılanmada büyük değiĢiklikler yapmıĢ bazı kurumları ya tamamen ortadan kaldırmıĢ ya da köklü değiĢiklikler yapmıĢtır. Bu değiĢiklikler Pekin‟de bulunan askeri yapının imparatorluğun en güçlü ve merkezi yapısı haline gelmesini sağlamıĢtır. Bu sırada baĢkentte birçok askeri eğitim merkezi tesisi etmiĢ ve imparatorluğun baĢka bölgelerinden gelen askerler buralarda eğitilmiĢtir. Sınırların korunması için de ciddi bir askeri güç harcanmaktadır. Bu nedenle kuzeyde Çin seddine askeri güç konuĢlandırılmıĢtır. Bu da imparatorun kuzeyden gelebilecek göçebe saldırılarına karĢı almıĢ olduğu bir önlemdir. (Hucker, 1958, s. 57-59)


Ming Hanedanının 11. Ġmparatoru Zhu Huo Cong45 16 eylül 1507‟de günümüz Hu Bei46‟inde dünyaya gelir. ġiir ve edebiyata büyük yeteneği olan imparator kendini daha çok sanata vermiĢtir. Ġmparatorun doğumunun gerçekleĢtiği yıl; dönemin tarihçilerinin verdiği bilgilere göre bir dizi ilgi çekici ve hayret verici olay meydana gelmiĢtir. Sarı nehir 5 gün boyunca berrak ve temiz akmıĢ, pembe renkli büyük bulutlar günlerce gökyüzünü doldurmuĢtur. Küçük prens babasının himayesinde Tang dönemi Ģiirlerini öğrenmiĢ yaĢı biraz daha ilerleyince de seçkin öğreticiler eĢliğinde Çin klasiklerini öğrenmeye koyulmuĢtur. Babasının bizzat eğitimi ve öğretiminde aldığı rol; baba ve oğulu birbirlerine daha da yaklaĢtırmıĢtır. Babası, küçük prensi Pekin‟e götürmüĢ ve himayesinde devlet törenlerine katılmasına izin vermiĢtir.1520 sonbaharında Nan Jing‟den Pekin‟e dönen imparator bir tekne kazası geçirmiĢ ve ölümden dönmüĢtür. Bu olaydan sonra da imparatorun sağlığı sürekli kötüye gitmiĢtir. 1521‟de imparator artık rutin devlet törenlerine katılamayacak kadar kötü durumdadır. 19 nisan 1521‟de Ġmparator ölür; 5 gün sonra imparatorun genç yaĢtaki kuzenine yas tutmayı bırakması ve tahta geçmek için hazırlıklara baĢlaması söylenir. 7 mayıs 1521‟de Pekin‟den gelen ve kırk kiĢiden oluĢan bir imparatorluk heyeti Hu Bei‟e ulaĢır ve yeni imparatorla birlikte Pekin‟e doğru yola çıkar. Ancak Pekin‟de bir güç mücadelesi halen devam etmektedir. Bunun yanında yeni imparatorun bir odalık‟ın soyundan gelmesi de iĢleri yeni imparator için zorlaĢtırmaktadır. Bu nedenle BaĢ Katip‟te47 yeni imparatorun gerçek bir

45朱厚熜: Zhu Hou Cong, 1507 – 1566 yılları arasında yaĢamıĢ Ming hanedanının 11. Ġmparatorudur.Taht adı (Jia Jing)‟dir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 440-511)

46 湖北: Hu Bei, Gölün kuzeyi anlamına gelir. Orta Çin‟de bulunan bu eyalet ismini Dong Ting gölünün kuzeyinde bulunmasından alır.

47内阁 (Nei Ge): Ming hanedanlığı döneminde imparator Hong Wu‟dan sonra tesis edilmiĢ olan imparatordan sonra ülkenin en yüksek memuru. Günümüzün baĢbakanlığına eĢit bir mevkidir. Ayrıca bakınız: 孙永都(Sun Yong Du) ve 孟昭星 (Meng Zhao Xing) (2005). 中国历代职官知识手册 (Çin Devlet Görevlileri (Memurları) Sözlüğü), 白花文艺出版社(Bai Hua Wen Yi Yayınevi). syf.104.


imparator protokolüyle değil, veliaht protokolüyle karĢılanmasını istemektedir. Ancak imparator bu protokolü ciddiye almaz ve gerçek bir imparatorun yapacağı Ģekilde 26 mayıs‟ta Pekin‟in ana seremoni kapısında taç giyer. 27 mayıs günü de saraya ulaĢır ve orada kutlama törenlerine katılır. Ancak ilerleyen yıllarda devlet içindeki bu çekiĢme artarak devam edecektir. Özellikle BaĢ Katip Yang Ting He48her fırsatta imparatorun babaannesi ve soylu olmamasını fırsat bilerek ve Çin tarihinde Han ve Song dönemlerinde meydana gelmiĢ bazı benzer olayları öne sürerek imparatora zorluklar çıkarmıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 434-435)

Henüz devlet yönetimini tam manasıyla ele geçirememiĢ olan imparator bu sıkıntıları bir süre daha görmezden gelmek zorunda kalacaktır. Bu sırada imparatorun annesi Hu Bei‟den Pekin‟e gelmiĢtir ancak Pekin‟e sıradan bir prenses protokolüyle girebilmiĢtir. Oysa ki imparatorun annesi olarak, imparatoriçe protokolüyle ağırlanması ve taç giymesi gerekmektedir. Bu ünvan imparator tarafından sonradan annesine verilmiĢtir. 1522‟de bu olayın ardından göksel kurban törenleri sırasında tapınakta büyük bir yangın meydana gelmiĢtir. Yang Ting He, bu yangının nedeninin öfkeli emperyal atalar olduğunu ileri sürmüĢ ve imparatorun verdiği ünvanı geri almasını istemiĢtir. Emperyal seremoniler ve protokoller devlet içinde imparator ve baĢ katip ve yandaĢları arasında ciddi bir çekiĢme yaratmıĢtır. Aralık 1522‟de imparatorun babaannesi ölmüĢ ve ölümünün ardından imparatoriçeler için yapılan uzun yas seremonileri yerine sadece bir günlük yas tutulması kararı Yang Ting He

tarafından alınmıĢtır. Bu, imparator açısından bardağı taĢıran son damla olmuĢtur. Haziran 48杨廷和: Yang Ting He, 14591529 yılları arasında yaĢamıĢ ünlü Çin devlet adamı. Ayrıca bakınız: 刘祥学(Liu Xian Xue)(2000).杨廷和与嘉靖初年的政治革新 (Yang Ting He ve Jia Jing‟in Ġlk Yıllarında Yapılan Politik

Reformlar).西南师范大学学报 (Xi Nan Normal Üniversitesi Dergisi). Vol. 26, No. 2, sayfa 122 – 128. 王建中 (Wang Jian Zhong)(2005).杨廷和与明代正德嘉靖之际帕政局 (Yang Ting He ve Ming Dönemi Ġmparatorları Zheng De ve Jia Jing Dönemleri Arasındaki Politik DeğiĢimler).黑龙江社会科学 (Hei Long Jiang She Hui Ke Xue Dergisi). No. 1, syf. 82 – 85.


1523‟te imparator Yang Ting He ve diğer üst düzey memurlarla özel bir toplantı yapmıĢ ve konuyu gündeme getirmiĢtir ancak “Ģahsi duyguları nedeniyle doğruyu saptırmak” ile itham edilmiĢtir. Yang Ting He ve yandaĢları artık saltanata politika dikte etmektedirler. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 447-448)

Çok geçmeden 1524 yılında imparator kendi haklılığını kanıtlayabilmek için birkaç argüman bulmuĢtur. Bu arada bazı yüksek rütbeli memurları da yanına almayı baĢararak Yang Ting He‟yı 1524 martında baĢ katiplik görevinden çekilmeye zorlamıĢ ve baĢarılı olmuĢtur. Ancak sonraki beĢ ay boyunca bu çekiĢme yatıĢacağına daha da alevlenmiĢ; imparator babaannesinin ünvanlarının iadesin sağlamıĢ memurlukların tamamına da kendine yakın isimleri getirmiĢtir. Babaannesinin ünvanlarının iadesi ile ilgili emir üst düzey memurların protestosuyla karĢılaĢmıĢtır. Ġmparator, Jin Yi Wei‟in protestocuların elebaĢlarını hapse atması için bir emir vermiĢtir. Ancak imparatorun emirlerine rağmen 200‟den fazla memur protestoya baĢlamıĢ imparatorun bulunduğu Wen Hua sarayının kapılarını yumruklamıĢ ve bağırmaya devam etmiĢlerdir. Bunun karĢısında imparatorun tepkisi çok sert olmuĢ, bütün düĢük dereceli memurların hapse atılmasını emretmiĢ, 5 gün sonra 180 kiĢiden oluĢan yüksek rütbeli memurların tamamını huzurunda toplatmıĢ ve dayak attırmıĢtır. Aralarından 17 kiĢi dayak neticesinde aldıkları ağır yaralardan ölmüĢlerdir. Ertesi gün imparator babası adına bir emperyal tablet düzenlettirir ve ona emperyal bir ünvan verir.(Fisher, 1977)

Bu güç mücadelesi; memurların kariyerlerini ve yükselmelerini etkilemiĢ ve çekiĢmelerle geçen bu üç yıl bürokrasinin tamamının ve hükümetin iki düĢman kampa bölündüğü bir dönem olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle devlet yönetimi zaafa uğramıĢtır. Ancak bu mücadelenin olumlu bir sonucu olarak tarih kayıtları ve edebiyat, mücadelenin ana argümanı haline gelmiĢ ve üzerlerinde birçok çalıĢma yapılmıĢtır. Ancak mücadelenin sonunda Ming imparatorlarının o zamana kadar uydukları bir devlet geleneği; verdikleri her kararı baĢ katip ve yüksek rütbeli memurların onayından sonra yapmaları ortadan kalkmıĢtır.


Bu da Ming imparatorlarının daha despot hale gelmelerine neden olacaktır. Merkezde meydana gelen bu güç mücadelesi devletin zayıf düĢmesine neden olmuĢtur. Zaten disiplin konusunda sıkıntılar yaĢayan ordunun sınır bölgelerinde bulunan birliklerinde ayaklanmalar baĢ göstermeye baĢlamıĢtır. 1524 ağustosunda Da Tong‟da49 bulundukları birliklere bağlı askerler bir isyan baĢlatır ve bölge valisi ve komutanlarını öldürerek firar ederler. Bütün bunlar birliklerde bulunan 2500 kadar askerin Ģehrin 30 kilometre kuzeyinde bulunan bölgeye nakletmek istemesinden kaynaklanmıĢtır. Birlikler bu emri reddetmiĢler ve vali emrinin yerine getirilmesi için kendine bağlı birlikleri üzerlerine sevk etmiĢtir. Bunun ardından birlikler Ģehirde bulunan valinin konutuna saldırmıĢlar ve onu öldürmüĢler olayları durdurmaya ve kontrol altına almaya çalıĢan komutanları da aynı akıbete uğramıĢtır. Vakıa hemen merkeze bildirilmiĢ; merkez boĢalan yerlere yeni memurlar ve komutanlar atamıĢ ancak durum kontrol altına alınamamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 450-451)

Bu sırada sarayda sınır bölgeleriyle ilgili net bir politika üzerinde henüz karar kılınamamıĢtır. Bu iki ayrı görüĢün birincisi sınırlarda daha pasif bir savunma politikası izlenmesini savunmaktadır zira sınırda yapılacak askeri harekatlar hem çok masraflıdır hem de sonuçsuz kalmaktadır. KarĢıt görüĢte olanlar ise ordunun ve savunmanın disiplin altına alınabilmesinin yolunun önce sınırlardan baĢlayabileceğini düĢünmektedirler. Saraydan yollanan iki üst düzey memurun incelemesinden sonra imparator olayların daha da büyümemesi için isyancıların elebaĢlarının cezalandırılmasını ancak olaylara karıĢan askerlerin affedilmesi emrini verir. Pekin‟den Gan Zhou50‟ya gitmekte olan bir ordu Da Tong güzergahından hedefine gidecektir. Ancak bunu haber alan isyancı askerler Ģehri tekrar kontrolleri altına alırlar ve Ģehrin kapılarını kapatırlar. Bu tarz bir isyan doğrudan hanedanı ve imparatorun otoritesini tehdit etmektedir ve mazur görülmesi mümkün değildir. Söz konusu


49大同: Da Tong, Shan Xinin kuzeyinde bulunan bir kent.

 

50赣州: Gan Zhou, Jiang Xide bulunan bir kent.


ordu Da Tong‟a varmadan 3000 kiĢilik bir süvari grubu önceden Ģehre saldırı ve isyancıların elebaĢlarını öldürerek isyanı bastırırlar. Ancak Da Tong bölgesindeki bu istikrarsızlık sınırın hemen diğer tarafında bulunan Moğolların da etkisiyle tekrar edecektir. 1533‟te tekrar bir askeri ayaklanma ve 1545‟te aynı bölgede baĢarısız bir darbe giriĢimi Moğolların da etkisiyle meydana gelecektir. Moğolların bazı kabile liderleri ve sınır birliklerinde bulunan Çinli komutanlar arasındaki menfaat iliĢkileri durumu Ming sarayı açısından kontrolü güç bir hale getirmiĢtir. Bu menfaat iliĢkileri, sadece karĢılıklı malların gidiĢ geliĢini değil aynı zamanda Moğollara Ming savunması ve ordusu ile ilgili hayati bilgilerinde ulaĢmasını sağlamıĢtır. (Serruys, 1959)

Da Tong‟un önemi Ming Çin‟i himayesinde olam Hami‟nin (Kumul) Turfan sultanı tarafından iĢgali sonrasında daha da artmıĢtır. 1513‟te Turfan51 Sultanı Mansur, Ġpek Yolu üzerinde Çin‟in batısında bulunan en önemli Ģehir devleti olan Hami 52‟yi iĢgal eder. 14. Yüzyıldan itibaren Ģehir Çin açısından son derece önemli bir yer olmaya baĢlamıĢtır. Bu nedenle Çin; 15 yüzyılda Ģehrin korunması için ordu yollamıĢtır. Hami‟nin iĢgalinden sonra Sultan Mansur Çin‟in batı bölgelerini de tehdit eden bir tavır takınmaya baĢlamıĢtır. Bu sırada Seyyid Hüseyin; Mansur‟un Ming sarayındaki casusu Hami‟nin kontrolünün Sultan Mansur‟a bırakılmasını sağlamıĢtır. Ancak 1521‟de Seyyid Hüseyin ihanetten suçlu bulunarak idam edilmiĢtir. Bu sırada baĢ katip Yang Ting He imparatoru Turfan‟a karĢı düĢmanca bir tavır takınması konusunda ikna eder. Bu sayede Da Tong‟daki isyanı da yol üzerinde bastıran bir ordu Gan Zhou‟ya gönderilir. Bu saldırı Sultan Mansur‟u savunma yapmaya zorlar ve Hami üzerindeki kontrolünü pekiĢtirir ve Ming sarayı da bu kontrolü kabul eder. Bu sırada Ming

 

 


51吐鲁番: Tu Lu Fan, Turfan Sincan Uygur Özerk Bölgesinin en önemli Ģehirlerinden biri. Tarihte‟de Uygurlar ve Ġpek yolu ticareti açısından son derece önemli bir Ģehir olmuĢtur.

52哈密: Hami ya da Kumul, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde bulunan bir kent.


sarayında da, imparator ile arasındaki güç mücadelesi ardından görevinden ayrılmak zorunda kalan BaĢ Katip Yang Ting He‟nın da uyguladığı politikalar sorgulanmaya baĢlanmıĢtır53.

1533‟te Da Tong‟da tekrar ayaklanma çıkmıĢtır. 1531‟de de 60.000 kadar Moğol süvarisi buraya bir saldırı gerçekleĢtirmiĢlerdir. Bu nedenle Ģehrin kuzeyindeki savunma güçlendirilmiĢtir. Bu da elbette hiçbir Ģey yapmamaya alıĢmıĢ asker ve subaylar için ciddi bir sıkıntı yaratmıĢtır. Bu sırada çalıĢmaları yürüten subaylar Ģehir içinde dinlenmeleri için bir gün kendilerine müsaade edilmesini istemiĢlerdir ancak bu vali tarafından reddedilmiĢtir. Ġsyanın fitilini de bu olay ateĢlemiĢtir. Ġsyanlar takip eden yıllarda da sürmüĢtür. Kuzey Doğuda devam eden bu isyan bastırma çalıĢmaları devam ederken 1537‟de çok masraflı bir cephe daha açılacaktır. Vietnam 54 ‟da yönetime karĢı bir darbe gerçekleĢmiĢtir. Ming imparatoru, Vietnam‟daki bu olayları bastırmak için bir ordu yollar. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 453)

1545‟ten 1548‟e kadar sarayda kuzeyde büyük bir tetdit oluĢturmaya baĢlayan Moğollara karĢı Ordos 55 ‟a yapılacak bir saldırı için tartıĢmalar sürer ancak bu konuda


53马守平(Ma Shou Ping)(2004).式析吐鲁番与明朝的关系 (Turfan ve Ming Arasındaki ĠliĢkiler Hakkında Bir Ġnceleme). 青海民族研究 (Qing Hai Millet AraĢtırmaları Dergisi), Vol. 15, syf. 94- 96. 侯王勋 (Hou Wang Xun)(2005). 哈密国三立三绝与明朝对吐鲁番的政策 (Ha Mi Ülkesinin San Li San Jue Politikası ve Ming Hanedanının Turfan Politikası). 中国边疆史地研究 (Çin Sınır Tarihi ve Coğrafyası AraĢtırmaları Dergisi), Vol. 15, sayfa 10 - 15.

54 Vietnam Ming tarih kayıtlarında Ming hanedanlığına haraç veren ülkeler arasında sayılır ve Ming tarih kayıtlarındaki ismi (安南) “Annam”dır. Bakınız: 陈文源, (Chen Wen Yuan)(2008).明朝士大夫的安南观 (Ming Dönemi Shi Dai Fu‟nun An Nan‟a BakıĢı). 史林(Shi Lin), Vol. 4, sayfa 113119.柳岳武(Liu Yue Wu)(2008).乾隆时期的安南政策研究 (Qian Long Dönemi An Nan Politikalarının Ġncelemesi), 青海师范大学学报 (Qing

Hai Normal Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi).No. 5, syf. 63 67.

 

55鄂尔多斯: (Ordos) Günüz Çin Halk Cumhuriyetinin Ġç Moğolistan Özerk Bölgesinde bulunan önemli Moğol yerleĢimlerinden biri.


imparator tam bir karara 1551‟e kadar varamaz. 1548‟de Moğollar kuzeyden saldırıya geçer ve Ming ordusunu yenilgiye uğratarak Pekin‟in hemen kuzeyinde at‟la bir günlük mesafe olan Huai Lai56‟a kadar gelirler. 1549‟da Moğol saldırıları devam eder ancak Ming ordusu bu saldırıları durdurmayı baĢarır. Mart 1550‟de Moğolların saldırması için oldukça uygun bir ortam oluĢmuĢtur. 150 gün boyunca Pekin‟in kuzeyine ne yağmur ne de kar yağmıĢtır ve saldırı için uygun koĢullar ortaya çıkmıĢtır. Aynı yıl 26 eylül‟de Moğollar Pekin‟in 40 mil kadar kuzeyine kadar gelirler ve ardından Pekin‟in 15 mil doğusunda bulunan Tong Zhou 57‟ya ulaĢırlar ve burada kamp kurarlar. 30 eylül de ise bir grup iyi eğitimli asker Pekin‟in kapılarına kadar ulaĢmıĢtır Ekim ayının baĢında Moğol güçleri kenti kuĢatmıĢ ve kenar mahalleleri yağmalamaya baĢlamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 475-476)

Ming ordusu 150.000 kiĢilik bir güç toplamıĢ ve silah altına almıĢtır ancak bunların sadece 50.000 kadarı askerdir geri kalanlar ise Ģehrin savunmasını güçlendirmek için yapılan inĢaatlarda çalıĢmaktadır. ġehre dıĢarıdan nakledilen takviye güçler ise aç ve disiplinsizdir. Bu nedenle Ming Çin‟inin yapabileceği tek Ģey beklemek, saldırıyı püskürtmek ve Moğolların kendiliklerinden geri çekilmelerini ümid etmekten baĢka bir Ģey değildir. Pekin‟in savunmasındaki baĢarısızlık nedeniyle imparator savaĢ bakanını idam ettirir. Aynı günlerde 1539‟daki toplantıdan sonra ilk kez bütün sivil ve askeri memurlarını sarayda toplar ve baĢarısızlığın nedenlerini sıraladığı bir fermanı sarayın için de bulunan Wu 58 kapısında okutturur. Pekin‟in savunmasını da Da Tong‟da Moğollarla bir anlaĢmaya varmayı baĢaran ve


56怀来: Huai Lai, He Bei eyaletinde bulunan bir Ģehir.

 

57通州: Tong Zhou, Pekin‟in kuzeyinde bulunan bir bölge.

 

58午门: Wu Men, Yasak ġehirde bulunan ve sarayın birinci avlusu geçildikten sonra ulaĢılan büyük kapı. Orta ka pı anlamına gelmektedir. Ayrıca bakınız: 郎红阳 (Lang Hong Yang), 时旭东 (Shi Xu Dong), 李晓锋 (Li Xiao Feng)(2005).北京故宫午门展(Pekin Yasak ġehir Wu Men Galerisi), 建筑学报 (Mimarlık Dergisi).No. 7, syf. 26 – 29.


saldırıları durduran Qiu Luan59‟a bırakır. Qiu, Pekin‟in hemen dıĢında bulunan kuvvetleriyle Moğollara saldırı ancak birçok adamını kaybeder ve canını zor kurtararak Pekin‟e döner. Bu yenilgi, herĢeye rağmen bir zafer gibi gösterilir ve Pekin‟de bulunan bütün garnizonların komutası ona verilir. 1551‟de Qiu sınır bölgelerinde birçok birliği baĢkente toplar. Ancak bu karar sınırları tamamen korumasız bir halde bırakmıĢtır. Ancak Qiu‟nun Pekinin Ģehir suralrı dıĢında savaĢabilecek bir orduya ihtiyacı vardır. 1551 nisanında Moğol hükümdarı bir elçi göndererek ticari imtiyazlar ister, Qiu ve yeni savunma bakanı savunma için birliklerin ihtiyacı olan zamanın kazanılabilmesi için istediklerinin verilmesini sağlarlar. Moğollar 6 ay için saldırıları durdururlar. Sonraları koyun ve öküz karĢılığında tahıl isterler ancak bu istek reddedilir ve bunun üzerine 1551 ve 1552‟nin kıĢında tekrar saldırıya geçerler. Qiu 1552‟de Pekin‟in kuzeyinde Moğollara tekrar saldırır ve yenilir ancak saraya bir zafer müjdeler. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 477)

Ġmparator bu zaferden pek de emin değildir. Çok geçmeden gerçek ortaya çıkar Qiu da yakalandığı bir hastalık sonucu 31 ağustosta ölür. Pekin‟de bulunan Ming kuvvetleri Moğolları durdurmak konusunda çaresiz kalmıĢtır bu nedenle imparator bir yandan 1553‟te Ģehrin surlarını tahkim ettirmiĢ diğer tataftan da Yasak ġehir‟i yani imparatorluk sarayını koruyabilecek yeni bir orduyu Nei Wu Fu 60 ‟yu oluĢturmaya koyulmuĢtur. Ġmparator, bu sayede ordu dıĢında güçlü bir savunma bürokrasisi tesis etmeyi planlamıĢtır. Ming Çin‟inin her türlü çabasına rağmen Moğol saldırıları 1550‟den 1566‟ya kadar her yıl devam etmiĢtir. Pekin üzerindeki bu baskı devam ederken sınırlardaki savunmada çökmek üzeredir ve aynı


59仇鸾: Qiu Luan, doğum tarihi bilinmeyen ölümü 1552 olan önemli Çin generallerindendir. Bakınız: 澹泊 (Dan Bo)(2001).中国名人志第九卷 / 明朝 (Çin Ünlü KiĢiler Kroniği Cilt 9 / Ming Hanedanlığı), 中国档案出版社 (Çin ArĢivleri Yayınevi).

60内务府: Nei Wu Fu. Bakınız: 孙永都(Sun Yong Du) ve 孟昭星 (Meng Zhao Xing)(2005).中国历代职官知识手册 (Çin Devlet Görevlileri (Memurları) Sözlüğü), 白花文艺出版社(Bai Hua Wen Yi Yayınevi).syf. 105.


yıllarda orta Çin‟de meydana gelen bir büyük deprem neticesinde yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiĢ; söz konusu bölgelerden toplanan vergiler birkaç yıl toplanamamıĢ, bu da Ming hazinesinin boĢalmasına neden olmuĢtur. Moğol saldırıları sırasında Ming ordusunun sadece bir baĢarılı harekatı Moğolistandaki Hohhot 61 üzerine olmuĢtur ve Ģehir yakılmıĢtır. (Twitchett ve Firbank, 1988, s. 476-478)

16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ming Çin‟ini zorlayan bir diğer güvenlik problemi de doğu‟dan gelmiĢtir. Japon korsanları, her ne kadar Çin donanması döneminin dünyanın en büyük donanmalarından biri de olsa deniz ticaretinin devamını tehdit etmekte ve Çin‟in doğu sahillerindeki Ģehirleri zaman zaman yağma etmektedirler. Bu sırada Ming sarayı da korsanlara karĢı mücadele eden bazı tüccar-askerlerin bütün çabalarına rağmen deniz ticaretini yasaklama yoluna gitmiĢtir. Öyle ki; 1551‟de balıkçı teknelerinin bile açık denizlere çıkması yasaklanmıĢtır. Bu kararın ardından da korsanların saldırıları artmıĢ birçok sahil kenti ve kasabası korsanlar tarafında yağmalanmıĢtır. Bu sırada özellikle Zhe Jiang62 ve Fu Jian63 korsanların hedefleri arasındadır. 1543 ve 1544‟te meydana gelen büyük kuraklık da hem korsanların hem de yerel çetelerin hareket alanını geniĢletmiĢtir. 1555 ve 1556‟ya gelindiğinde sadece sahil bölgeleri değil Ming Hanedanının ilk baĢkenti Nan Jing, Hang Zhou64, Su Zhou65 gibi önemli kentlerde de devlet kontrolü tamamen kaybetmiĢ durumdadır. Korsanlar bu bölgelerde binlerce kiĢiden oluĢan güçler oluĢturmuĢ hatta bazı kentlerde kendilerine ait kaleler bile tesis etmiĢlerdir. Ġmparatorluk bir yandan kuzeyden gelen Moğol


61呼和浩特: Hu He Huo Te, Ġç Moğolistan Özerk Bölgesinin baĢkenti.

 

62浙江: Zhe Jiang, Doğu Çin‟de bulunan önemli ticaret merkezi eyaletlerden biri.

 

63福建: Fu Jian, Doğu Çin‟de bulunan “formoza” ya datai wan”ın hemen karĢısında bulunan önemli bir ticaret merkezi eyalet.

64杭州: Hang Zhou, Zhe Jiang eyaletinin baĢkenti.

 

65苏州: Su Zhou, Jiang Su‟da bulunan önemli bir kent.


saldırıları bir yandan doğudan gelen korsan saldırıları ile sarsılmaktadır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 503-504)

Ġmparatorun sağlığı da 1560‟tan sonra kötüleĢmeye baĢlamıĢtır. Ġmparator en çok uykusuzluktan muzdariptir. Bu nedenle raporları ve fermanları gece geç saatlere kadar incelemektedir. Bu arada etrafındakilerde imparatorun sağlığının kötüye gittiğini farketmekte, imparatoru neĢelendirmek ve ümitlendirmek için geceleri yatağına Ģeftali 66. koymakta ve Ģeftalilerin gökten düĢtüğünü söyleyerek imparatoru mutlu etmeye çalıĢmaktadırlar. Ancak 1566‟dan sonra imparatorun durumu iyice kötüleĢmiĢtir. Bu tarihten sonra imparatorun akıl sağlığı da artık kötüleĢmeye baĢlamıĢtır ve 1566‟dan sonra kendi el yazısıyla yazılmıĢ herhangi bir ferman bulunmamaktadır. 1567‟de durumu ağırlaĢınca sarayın hemen arkasında bulunan ikametgahına götürülür ancak çok geçmeden hayata gözlerini yumar. Ġmparator Jia Jing‟in dönemi Ming hanedanı açısından oldukça zor bir dönem olmuĢtur. Ġmparatorun yaptığı bazı hatalar devletin iyice zayıflamasına neden olmuĢ, devlet kurumları ve memurlar arasındaki ihtilaf Moğol ve Japon Korsanlarının saldırılarında ordunun baĢarılı olamamasına neden olmuĢtur. Jia Jing öldüğü zaman imparatorluk mali ve askeri açıdan çöküĢün eĢiğindedir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 508-509)

Ming hanedanının kuruluĢundan itibaren ilk imparatorlar tıpkı Osmanlı imparatorluğunda duraklama dönemine kadar olduğu gibi savaĢlarda ordunun baĢında bulunmuĢlar; devletin bürokrasisini düzenlemiĢler ve bizzat kanunlar yapmıĢlardır. Ancak Jia Jing dönemi gibi devletin sistemi oturduktan sonra, seremoniler ve iktidar mücadelesi dıĢında devlet iĢleri ve askeri iĢlerde çok fazla baĢarı gösterememiĢlerdir. Bunda belki de yetiĢme

 


66 ġeftali, Çin kültüründe göğün meyvesi olarak bilinir ve göksel anlamlar içerir. Ayrıca bakınız: 罗漫 (Luo Ma n)(2002).桃、桃花与中国文(ġeftali, ġeftali Çiçeği ve Çin Kültürü), 档案与社会 (ArĢivler ve Toplum Dergi si). No. 3, syf. 46 – 49.



tarzlarının etkisi vardır. Ancak imparator Wan Li 67 bu imparatorlar arasında zekası ve becerisiyle bir istisna sayılabilir. Hayatının son günlerine kadar okumaya devam etmiĢ; sarayda izole bir hayat sürmesine rağmen geliĢmeleri yakından takip etmiĢtir. Ayrıca Wan Li ekonomik geliĢmeye önem vermiĢ, sınır savunmasını güçlendirmiĢ annesinin de etkisiyle iyi bir budist olarak birkaç istisna dıĢında çok fazla idam cezası uygulatmamıĢtır. Wan Li dönemi Ming hanedanlığı süresi içerisinde son derece önemli bir dönemdir ve bir restorasyon dönemi sayılabilir. Wan Li döneminin en önemli figürlerinden birisi de kuĢkusuz BaĢ katip Zhang Ju Zheng68 olmuĢtur. Özellikle 1572 ve 1582 yılları arasında Zhang‟ın uyguladığı politikalar sayesinde Ming Çin‟i mutlak bir çöküĢün eĢiğinden dönmüĢtür. Ming hanedanlığının çöküĢünü 17. Yüzyıl ortasına kadar ertelemeyi baĢarıĢtır. Zhang‟ın bu büyük devlet adamlığı sayesinde ölümünden kısa bir süre önce sadece ambarlarda 9 yıl boyunca yetecek kadar tahıl biriktirilmiĢ bunun yanında devlet hazinesi de dolmuĢtur. Bütün bu baĢarıları Zhang herhangi bir ıslahat hareketi sonucunda değil var olan kurumların doğru çalıĢmasını sağlayarak elde edebilmiĢtir. Ayrıca imparator Wan Li de her konuda Zhang‟ın arkasında durarak bu iki büyük devlet adamı sayesinde Ming Ġmparatorluğu birkaç on yıl daha varlığını sürdürebilmiĢtir. Moğollarla yapılan barıĢ sayesinde sınır bölgelerindeki askeri harcamaları kısabilmiĢ bazı bölgelerde vergi toplanmasını bizzat kendisi kontrol etmiĢtir. Ġmparatorun da tam desteğiyle bürokrasideki çekiĢmeleri ve güç mücadelesini bastırabilmiĢ ve memurların kendi uygulamakta olduğu programı harfiyen yerine getirmelerini sağlayabilmiĢtir.(Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 522-524)

67万历: Ġmparator Wan Li. (Twitchett ve Firbank, 1988, s. 511-574)

 

68张居正: Zhang Ju Zheng, 15251582 yılları arasında yaĢamıĢ güçlü baĢ katip ve devlet adamı. Ayrıca bakınız:熊召政 (Xiong Zhao Zheng)(2009).改革家张居(Islahatçı Zhang Ju Zheng).长江大学学报:社会科学版 (C hang Jiang Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi). Vol. 32, No. 6, syf. 5 – 8.肖少秋 (Xiao Shao Qiu)(1987).张居

正改革 (Zhang Ju Zheng Islahatları).求实出版社 (Qiu Shi Yayınevi).


Ancak bütün bu baĢarılara rağmen; Zhang‟ın elinde tam bir güç bulunmamaktadır. Zira yapılması gereken ıslahatların hiçbirisi gerçekleĢtirilememiĢtir. Bazı bakanlıkların ve kurumların ya tamamen ortadan kaldırılması ya da derin bir ıslahata gidilmesi gerekmektedir. Hatta memurlara verilen maaĢların, kurumlara ayrılan paranın da yeniden gözden geçirileceği devlet sisteminin baĢtan sonra büyük bir ıslahata ihtiyacı olduğu çok açıktır. Ne yazık ki Zhang bunların hiçbirini gerçekleĢtirecek kudrete sahip değildir bu nedenle uguladığı program sonunda iflas etmeye mahkum olmuĢtur. Çin gibi köklü devlet geleneklerine sahip memleketlerde kurumları ortadan kaldırmak ya da büyük çaplı ıslahatlar ortaya koymak baĢta devlet memurları ve aydınlar olmak üzere çok büyük bir direniĢle karĢılaĢmıĢtır. Bu nedenle bu tür ıslahatlar ve atılımlar nadiren baĢarıya ulaĢmıĢtır. Zaten Zhang‟ın da elinden bu konuda herhangi birĢey gelmemektedir. 1577‟de Zhang‟ın babası ölür ve geleneksel olarak ölümden itibaren 27 ay bir süre yas tutlması gerekir ancak Zhang‟ın baĢ katiplik görevinin baĢında bulunması hayati bir önem taĢımaktadır. Ġmparatorun emri ve izniyle yerine baĢka bir baĢ katip atanmamıĢ ve yas süresini kısa tutması istenmiĢtir. Ancak bu duruma bütün bürokrasiden tepkiler gelmiĢtir. Zhang bu tepkileri de hafifletebilmek için o senenin yükseltmelerini 4. Sınıf memurlara kadar geniĢletmiĢ ve erkene almıĢtır ancak katı geleneklerin bozulmuĢ olması bürokrasi tarafından affedilemez bir hata olarak anlaĢılmaktadır. Zhang bunların dıĢında çağdaĢ bir ordu kurmak için de harekete geçmiĢ bazı yenilikler yapmaya çalıĢmıĢ ancak bu yenileĢme hareketi de tamamlanamadan hayatını kaybetmiĢtir. Bu ıslahat hareketleri de baĢta vergi sistemi ve ordu ile ilgili olanları çok sert tepkilere neden olmuĢtur. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 526-527)

Ölümünün üzerinden çok geçmeden baĢ katip hakkında birçok suçlama yapılmıĢtır. Bunların arasında çocuklarını iltimasla devlet sınavlarında baĢarılı saydırdığı ve sınavları geçmelerini sağladığından kendi hanedanını kurmak istediği‟ne kadar birçok suçlama ile karĢılaĢmıĢtır. Aslında bütün bu suçlamalar Zhang‟ın hayata geçirmeye çalıĢtığı ıslahatların


devam etmemesi ve eski düzene dönebilmek için bürokrasinin çabasından baĢka bir Ģey değildir. Ancak sarayın da ölmüĢ bir baĢ katibi savunmaktan bir çıkarı yoktur ve zaten halihazırda uygulanan ıslahatlar bürokrasinin de kontrolden çıkması anlamına gelmektedir ki bu hanedanı tehlikeye sokabilecek büyük bir tehdittir. Bu nedenle saray da bu suçlamalara destek verir ve ölümünden sonra Zhang‟ın bütün mal varlığına el konur ve ünvanları geri alınır. Ölümünden sonra gelen baĢ katiplerin hiçbirisi bir baĢarı sağlayamamıĢtır. Bu da sonunda Ming hanedanının yok olmasıyla neticelenecektir. Bu dönemde birkaç halk ayaklanması meydana gelmiĢtir. Bunlardan en önemlisi kurucu imparator Zhu Yuan Zhang‟ın da içinden geldiği budist tarikatın Shan Dong‟daki ayaklanmasıdır. Moğollarda kendi iç birliklerini sağlayamadıkları için 1571‟den sonra özellikle Pekin için bir tehdit olmaktan çıkmıĢlar ancak gene de Gan su69 ve Qing Hai70 bölgeleri sürekli Moğolların saldırılarına maruz kalmıĢtır. Bu saldırılarda Ming ordusu yeni müttefikler Tibetliler ve Uygurlar sayesinde baĢarılı olabilmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 557-558)

Mançuların Nurhaci komutasında birleĢerek Ming hanedanına son verecekleri tarihe kadar da Moğollar kuzeyden zayıf ve dağınık da olsa bir tehdit olmaya devam etmiĢlerdir. Bu sırada Burma‟da da Ming ordusu ve Burma ordusu arasında sınır savaĢları yaĢanmaktadır. Her ne kadar Ming ordusu Burmanın içlerine kadar girmiĢ ve zaferler kazanmıĢ da olsa Burma Yunnandaki sınıra saldırılar gerçekleĢtirmiĢ ve Ming Çin‟inin güney sınırları olan Yun Nan71, Guang Xi72 ve Vietnam tarafından saldırıya uğramıĢtır. Her Ģeye rağmen Ming devletine ve

devlet düzenine bu ayaklanma ve savaĢlar büyük bir tehdit oluĢturamamıĢ ve lokal düzeyde


69甘肃: Gan Su, Kuzey Batı Çin‟de bulunan bir eyalet.

70青海: Qing Hai, Koko Nor olarak da bilinen Çin‟in en büyük gölünü de sınırları içinde bulundurur, Tibet Platosunun içinde bulunan Çin‟in batısında bulunanbir eyalettir.

71云南: Yun Nan, Çin‟in güneyinde bulunan eyalet, Vietnam, Burma ve Myanmar‟a komĢudur.

 

72广西: Guang Xi, Çin‟in güneyinde Vietnam ile sınır olan eyalet.


kalmıĢtır. Ming yönetimi kuruluĢundan itibaren sürekli olarak gerilemiĢtir. OluĢturulan bazı kurumlar ve gelenekler sayesinde bazen yabancı iĢgallerini ya da savaĢları önleme yetisi de hanedanın son günlerine doğru oldukça zayıflamıĢtır.

Ming yönetiminin yabancı ülke ve topluluklarla geliĢtirdiği en önemli iliĢki biçimi “Haraç Sistemi 73 ” olmuĢtur. Ming yönetimi bu sistem sayesinde etrafındaki ülke ve topluluklara bir politika dayatabilmektedir ancak hanedanın son yıllarında artık bu kurum Ming Yönetiminin çok da fazla iĢine yaramamaktadır. Bu nedenle hanedanın son yıllarında gelen elçilere hediyeler verilmesi konusu saraydaki memurlar tarafından çok da fazla taraftar olunan bir durum değildir. Nitekim; Osmanlı‟dan elçi olarak gelen heyetle ilgili olarak Ming Tarih Kayıtlarında memurların gelen heyete hediye verilmemesi isteğini dile getirmeleri ancak imparatorun bu isteği geri çevirerek elçilere hediye verilmesini istediği görülmektedir74. Ġmparator bu ilĢkinin devamını istemiĢ de olsa geçmiĢte baĢkente kabul edilen heyetler artık


73朝贡制度: Chao Gong Zhi Du, Haraç sistemi. Ayrıca bakınız: 张文德 (Zhang Wen De)(2007).明与西域的玉石贸易 (Ming ve Xi Yu Arasındaki YeĢim TaĢı Ticareti).西域研究 (Xi Yu AraĢtırmaları Dergisi,), No. 3, syf. 21 – 29. 栾凡 (Luan Fan)(2008).明代中朝朝贡礼仪的制度化 (Ming Dönemi Haraç Sistemi Protokolü‟nün SistemleĢmesi).社会科学战线 (She Hui Ke Xue Zhan Xian Dergisi). No:12, syf. 109 – 112.马彦丽 (Ma Yan Li)(2008). 朝贡制度的崩溃与近代外交制度的建立 (Haraç Sisteminin ÇöküĢü ve Modern Diplomatik ĠliĢkilerin KuruluĢu).濮阳职业技术学院学报 (Pu Yang Zhi Ye Ji Shu Xue Yuan Dergisi), No. 12, syf. 109

112.马彦丽 (Ma Yan Li)(2007).明清朝贡制度之比较 (Ming Qing Dönemi Haraç Sistemi KarĢılaĢtırması).湖北

 

教育学院学报 (Hu Bei Jiao Xue Yuan Dergisi). Vol. 24, No. 4, syf. 4244. 彭陟焱 (Peng Zhi Yan), 周毓华

(Zhou Yu Hua)(1998).明代朝贡对藏区经济发展的影响 (Ming Dönemi Haraç Sistemi‟nin Tibet Ekonomisi‟nin GeliĢmesine Etkileri).中国藏学(China Tibetology), No. 4, sayfa 34 – 39.

74明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/解一貴/張錄 (Ming Shi, Lie Zhuan, Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si , Jie Yi Gui, Zhang Yuan)


sınırlarda karĢılanmakta ve Ģehirlere sokulmamaktaydılar. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 574)

Bu arada Ming Çin‟ine haraç sistemi ile bağlı olan birçok topluluk ve devlette Ming‟lerle mücadeleye ve savaĢa devam etmektedirler. Bunlardan en ilginci Ģüphesiz sonradan Çin‟i ele geçirerek son hanedanlık olan Qing‟leri meydana getirecek olan Mançuların Ming sarayına saldırılarından önce bir elçi heyeti göndermiĢ olmalarıdır. Elbette bu durum Ming yönetiminin askeri açıdan zayıflaması ile yakından ilgilidir. Askeri gücü yüksek olduğu dönemlerde çevredeki ülke ve topluluklar üzerinde bu haraç sistemi oldukça iyi çalıĢan bir mekanizma olmuĢtur. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 279 - 281)

Ġmparatorluğun son dönemi artık yavaĢ yavaĢ batılıların da Çin tarihinde sahneye çıkmaya baĢladıkları bir döneme denk gelmektedir. Macao 75 bu dönemde Portekizliler tarafından sömürge bölgesi haline getirilmiĢ ve Doğu Asya‟daki önemli ticaret limanlarından biri haline gelmiĢtir. Bu sırada Ġspanyollar da tıpkı Portekizliler gibi Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde koloniler tesis etmek niyetindelerdir. Bu nedenle Filipinler‟de bulunan Manila bölgesinde 1570 yılında bir koloni oluĢtururlar. Bu sırada Filipinler‟de birçok Çinli tüccar da meskun bulunmaktadır ve korsanların da iĢtahını kabartan bir bölge durumundadır Filipinler. Bu sırada bazı korsan liderleri de Ġspanyolların bulunduğu bölgelerde kendilerine bağlı koloniler oluĢturmak niyetindelerdir. Ming yönetimi kendisiyle korsanlara karĢı ittifak yapabilecek yeni bir müttefik bulmuĢtur. Çinliler Ġspanyollardan Pekin‟e gitmek üzere bir elçiyi de yanlarına alark Pekin‟e yola çıkarlar. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 614-615)

Ġspanyollar da Çinliler ile ittifak yapmayı arzu etmektedirler zira misyonerlik ve ticaret için Çinlilerin müttefiki olmaları iĢlerini çok kolaylaĢtıracaktır. Ancak korsanlar bir Ģekilde Ġspanyol donanmasından kurtulmayı baĢarır ve böylece Fu Jian bölgesinde saldırılar gerçekleĢtirirler. Bu saldırı üzerine Ming yönetimi Ġspanyolların çok da güçlü bir müttefik


75澳门: Ao Men, Makao Portekizlilerin 16. Yüzyılda sömürgeleĢtirdiği Çin‟in güney doğusunda bulunan kent.


olmayabileceğini düĢünerek elçi heyetini eli boĢ Ģekilde geri gönderir. 1571‟den sonra ise Ġspanyollar oluĢturdukları koloni bölgesinde Çinli yerleĢimcilere karĢı bir katliama giriĢirler. Bu sırada imparator Wan Li, bazı bürokratların da tepkisini çekerek Ġspanyollara Fu Jian‟de maden çıkarmalarına olanak veren bir imtiyazı verir. Hemen ardından bir heyet de bölgeye yollanır ancak Ġspanyollar bunun bir oyun olduğunu düĢünerek ve Çinli yerleĢimcilerin bir Çin saldırsında Çin tarafını tutabileceğini de düĢünerek Çinli yerleĢimcilerin evlerinde silah aramaları yapar hatta demir ev eĢyalarına bile el koyarlar. 1603‟te meskun Çinliler kendilerini korumak için Ġspanyol saldırılarına karĢılık verir ve meskun Çinliler ile Ġspanyollar arasında savaĢ baĢlar. Çinliler Manila‟dan kaçmak zorunda kalırlar. Bu olay bir yıl sonra ancak Ming Ġmparatoruna bildirilir. Ancak güçsüz düĢmüĢ Ming yönetiminin Ġspanyollara karĢı yapabileceği birĢey yoktur76. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 561-562)

Wan Li döneminin en önemli savaĢı ise Kore‟de meydana gelecektir. Bu savaĢ Japonların Kore‟yi iĢgalinin ardından taplak verir. 1592‟de Japon kuvvetleri Kore‟ye saldırır ve iki ay içinde Seul ve Pyong Yang‟ı ele geçirirler. Saldırının ardından iki birlik Yalu ve Tumen nehirlerine kadar gelir ancak Çin topraklarına saldırmazlar. Çinliler de bu saldırının hem himayelerindeki bir ülkeye karĢı yapılması hem de kendi topraklarını tehdit etmesi yüzünden aynı yıl öncü bir kuvveti Kore‟ye yollaralar. Kuzeyden gelen askerlerin ve aralarında 3000 ateĢli silah kullanan piyadenin bulunduğu bu öncü birlik Kore‟ye ulaĢır. Bu sırada doğu‟da bulunan bütün limanlar kapatılır ve Japon korsanlarının saldırısına karĢı hazırlıklar yapılır. Bütün imparatorluk alarmdadır. Wan Li, Ryu Kyu ve Siyam‟dan gelecekler dıĢında 100.000 askeri daha Kore‟ye yollar. Bunun amacı Kore‟yi Japon iĢgalinden kurtarmak ve sonrasında da Japonya‟yı iĢgal etmektir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 567-569)

1593‟te bu güç Yalu ırmağını geçer ve Pyong Yang‟ı iĢgalden kurtarmak için saldırıya geçer ve Çinlilerin zaferiyle sonuçlanır. Ancak 20 gün sonra bin kiĢilik bir güçle Seul üzerine


76明实录,神宗实录 (Ming Shi Lu, Shen Zong Shi Lu). syf. 7536.


yapılan saldırı bir yenilgiyle sonuçlanır. Bu olayın ardından da barıĢ görüĢmeleri baĢlar. Japonlar Mayıs‟a kadar Seul‟den çıkmayı kabul ederler. Japonlarla meĢgul Ming ordusu kuzeyden beklemediği bir saldırıyla karĢılaĢmak üzeredir. Mançuların lideri Nurhaci Japonlardan daha büyük ve güçlü bir orduyu bir araya getirmiĢtir. Ancak Ming sarayını ürkütmemek ve gerçek amacını saklamak için gene de her yıl Çin‟e elçiler göndermiĢtir. 1620‟ye gelindiğinde imparator Wan Li‟nin sağlığı artık son derece kötüdür. Ölümünden hemen sonra Ming hanedanı Nurhaci komutasındaki Mançular tarafından ortadan kaldırılır ve Çin tarihinin son hanedan olanı Qing‟ler tarih sahnesine çıkarlar. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 574-580)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

II. BÖLÜM

16. Yüzyıl Osmanlı Çin İlişkileri

 

II.1.    Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Tarihte Türk Çin İlişkileri


Türkler, Çinliler ile tarihin ilk devirlerinden itibaren yakın bazen de aynı coğrafyayı paylaĢmıĢ, birçok kez savaĢmıĢ ya da ortaklıklar geliĢtirmiĢ ticari, askeri ve kültürel iliĢkiler kurmuĢlardır. Türklerin yazıyı kullanmalarından önce Türk tarihi ile ilgili birçok bilgi ise Çin tarih kayıtlarında bulunmaktadır. Bu nedenle Çin ve Çince Türk tarihi açısından oldukça önemli rollere sahiptir. Türkler 8 ve 9. Yüzyıllardan itibaren Müslümanlığı seçmiĢler ve batıya Anadolu ve Avrupa‟ya doğru göç etmeye baĢlamıĢlardır. Bu göç nedeniyle Çin ile olan iliĢkileri azalmıĢ da olsa tamamen kopmamıĢtır. Türklerin batıya göçlerinin önemli nedenlerinden birisi de Ġpek Yolu‟dur. Kuraklık, nüfus artıĢı gibi nedenler dıĢında Ġpek Yolu ticareti‟nin ürettiği zenginliği kontrol etmek Türklerin kurduğu bütün devletlerin önemli dayanaklarından birini oluĢturmuĢtur. Zaten Türklerin göç ettikleri yerler ve göç güzergahları göz önünde bulundurulduğunda bu göç‟ün Ġpek Yolu ile doğrudan iliĢkili olduğu anlaĢılabilmektedir. Ayrıca Türk devletleri‟nin söz konusu ticareti kolaylaĢtırmak ve yaygınlaĢtırmak için birçok önlem aldıkları da görülmektedir. Türkler ayrıca Doğu Asya ile Avrupa arasında kilit bir rol oynamıĢlardır. Bilindiği gibi Ġnsanlığın ortak geliĢimine sayısız katkılarda bulunmuĢ olan büyük Çin uygarlığı insanlık tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Çin‟de ortaya çıkan bazı buluĢlar insanlık tarihi açısından son derece önemlidir. Özellikle 4 büyük Çin buluĢu olarak da bilinen; Barut, Pusula, Kağıt ve Matbaa‟nın Avrupa‟ya ulaĢması ve yaygın kullanılması hem Coğrafi keĢiflerin hem de Rönesans, Reform ve Sanayi Devrimi hareketleri‟ni derinden etkilemiĢtir. Türkler ise Doğu ve Batı arasındaki büyük Avrasya coğrafyasında Doğu – Batı ve Batı – Doğu yönünde ticaret ve kültür‟ün köprüsü durumundadır. Türkler tıpkı arıların çiçeklerden aldıkları polenleri dağıtması ve yaĢamın devamını sağlaması gibi Doğu‟nun birçok değerini Batı‟ya taĢımıĢ ve uygarlığın geliĢmesi için hayati önemde olan Doğu – Batı etkileĢimini sağlamıĢtır. (Hamdani, 1981)


Türklerin Çin ile iliĢkileri en eski devirlerden baĢlamıĢtır. Bilinen Çin tarihinin en eski hanedanı olan Shang Hanedanı 77 döneminde Türklerin Çinliler ile iliĢkide oldukları bilinmektedir. Bu dönemde Çin kültürü içerisine Türk ya da Moğolların tesiri ile Gök – Tanrı düĢüncesi egemen olmaya baĢlamıĢtır. Ayrıca Çinliler daha fazla at beslemiĢ ve at arabaları kullanımı özellikle yüksek sınıflar arasında yaygınlaĢmıĢtır.(Eberhard, 1995, s. 30-31)Shang hanedanının hemen ardından yönetimi ele geçiren Zhou‟lar ise gerçek manada bir Çin hanedanı sayılmaktadır. Zira Zhou‟larda bulunan ve Çin‟in karakteristik özellikleri sayılabilecek bazı unsurlar Shang hanedanın da bulunmamktaydı. Bu özelliklerin birçoğu Atlı-Göçebe milletlerin de tesiri ile Çin kültürünün içerisine yerleĢmiĢtir. Çin Shang döneminde henüz tam manasıyla ataerkil bir yapıda değildi ve din de zirai bir din olarak ortaya çıkmıĢtı. Zhou hanedanı‟nın kuran kabile‟nin ise Türk ve Tibetlilerden oluĢtuğu düĢünülmektedir. Bu nedenle Zhou hanedanını oluĢturan bu çekirdekte Türk etkisi oldukça derindir. Önceleri Shang hanedanına tabi olan Zhou‟lar güçlendikten sonra Shang hanedanına son vermiĢler ve Zhou hanedanını kurmuĢlardır. Elbette yerleĢik Çin kültürüne sahip olan Shang‟lar ile göçebe özellikleri ön planda olan Zhou‟ların arasında kültürel bir etkileĢim de meydana gelmiĢtir. Bu dönem Çin kültürünün gerçek manada oluĢtuğu bir zaman olmuĢtur. Bu sırada Zhou‟ların getirdiği birçok özellik de Çin kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiĢ ve Çin karakterinin içerisine girmiĢtir. Zhou‟lar Çin‟i M.Ö. 1045‟den M.Ö. 256 yılına kadar yönetmiĢlerdir. Zhou devrinde ayrıca Çin tarihini ve felsefesini derinden etkileyecek birçok Ģahsiyet ortaya çıkmıĢtır. Bu dönem M.Ö. 550 ve M.Ö. 280 yılları arasında Çin felsefesi ve sosyal hayatının temelleri atılmaktadır. Bu dönemde ortaya çıkan Konfuçyüs ve Lao Zi gibi düĢünürler Çin‟in yüzlerce yıl dünya bakıĢının ve toplumsal yapısının prensiplerini ortaya koymuĢlardır. Bu sırada Zhou‟lar da yavaĢ yavaĢ yıkılmaya yüz tutmuĢ ve


77Shang Hanedanı, 商朝, Shang Chao , M.Ö. 1600 – M.Ö. 1046 yılları arasında Çin‟i yöneten ve Çin‟in bilinen ilk hanedanı.


birçok beylik bulundukları yerlerde etkin hale gelmiĢ ve Çin uzun zaman sürecek olan bir fetret devrine girmiĢ bulunuyordu. Sayıları 1000‟e yakın beylik zaman içerisinde 14‟e kadar azalmıĢtır. Bu dönem Çin tarihinin en çalkantılı ve sıkıntılı dönemi olara bilinir ve “SavaĢan Beylikler” dönemi olarak adlandırılır. Bu çalkantı birçok soruna yol açmıĢ olsa da bazı yönlerden de fayda sağlamıĢtır. Birçok düĢünür ortaya çıkmıĢ ve birbirlerine düĢman beyliklerin sundukları imkanlarla düĢüncelerini ortaya koyma ve yayma Ģansına sahip olmuĢlardır. Bu dönemde birçok beylik düĢman oldukları beylikleri alt edebilmek için Atlı – Göçebelerle de ittifaklar kurmuĢlardır. Bu sırada Çin‟in en büyük dıĢ tehtidini de Hun‟lar oluĢturmaktadır. Çin tarih kayıtları uzun uzadıya Hunlarla yapılan savaĢlardan, ittifaklardan bahsetmektedir.(Eberhard, 1995, s. 32-35)

M.Ö. 221 yılında “SavaĢan Beylikler” dönemini Qin Shi Huang‟ın baĢında bulunduğu Qin hanedanı sona erdirir. Çin açısından bu tarih oldukça önemlidir; ardından gelecek 15 yıl gibi kısa bir sürede Qin Shi Huang Çin‟i tarihinde ilk kez tam anlamıyla merkezi bir otorite etrafında birleĢtirecek ve Çin‟e damgasını vuracak birçok devrime imza atacaktır. Bu kısa zaman içerisinde ağırlık ve ölçü birimleri, Çince Karakterler, kanunlar, ülkeyi baĢtan baĢa kateden yeni yollar ve Çin Seddi inĢaatı gibi birçok önemli proje gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu sırada Çin‟in kuzeyinde de Hunlar yeni bir hükümdarın yönetiminde birleĢmiĢ ve Çin‟i tehdit eder bir hale gelmiĢlerdir.(Eberhard, 1995, s. 76-79)

Kısa süren Qin hanedanının ardından Han hanedanı Çin‟in hakimi haline gelir. Qin ve Han hanedanı Çin‟de hüküm sürerken; Hunların baĢına Tou Man‟ın (Teoman) ardından da Mao Dun‟un (Mete) geçtiği ve Hunların birliklerini sağlayarak Çin‟e büyük bir tehdit haline geldikleri dönemdir. Henüz tamamen birliğini sağlayamamıĢ olan Çin içerisinde de Hunlarla iĢbirliği yapan ve onların tarafında yer alan birçok Çinli nulunmaktaydı. Göçebe yaĢam tarzına sahip Hunlar‟ın amacı kendilerinden sonra gelecek diğer Kuzey Çin göçebe halkları gibi Çin‟i ele geçirmektir. Göçebelerin ellerinde bulunmayan ve üretemedikleri tahıl,porselen,


çay ve ipek gibi birçok değerli eĢya göçebe halklar için büyük bir zenginlik kaynağıdır. Bu nedenle bu halkların en büyük amaçları Çin‟i ele geçirmek olmuĢtur. Bu sayede Çin‟i kontrol ve nüfuz etmek kaygısıyla Çin‟in yerleĢik düzeni ile Hunların göçebe yaĢam tarzı büyük bir sentez oluĢturacaktır. Hunlar kendilerine ait bir yazıları da bulunmadığı için bu dönemde Çince yeni kurulan devlet içinde Çinli memurlarında bulunması neticesinde yazılı dil olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Elbette Çin‟in kurum ve taktikleriyle kendi yaĢam biçimini harmanlamıĢ olan bu devlet Çin için büyük bir tehdit haline gelmiĢtir. Bu nedenle Han imparatorlarının en büyük amacı Hunlar ile Çin içerisinden ittifak yapabilecek olanları bertaraf etmektir. Bu tehditin farkına varan Çin ise Hunlarla bir Ģekilde anlaĢma yapma yoluna gitmiĢ ve böylece varlığını garanti altına almıĢtır. Geçici barıĢ tesis edilmiĢ olsa da Hunlar ve Çin arasındaki savaĢlar devam etmiĢtir. (Eberhard, 1995, s. 88-90)

Han hanedanı ardından Çin tekrar bir fetret dönemine girmiĢtir. Bu dönem 220 – 589 yılları arasında devam eder ve Üç Devlet Dönemi (San Guo78) olarak adlandırılır. Çin‟in bu karıĢıklığından da faydalanan Hunlar bu dönemde gelecekte kurulacak Türk devletlerinin de temelleri sayılabilecek yeni bir birliği Çin‟in kuzeyinde kurmayı baĢarmıĢlardır. Çin‟in zayıflığı da Hunlara Çin‟i kontrol etmek imkanını sağlamıĢtır. Bu devirde tarih sahnesine Çin‟in batı bölgelerinde Türk ve Moğol kökenli iki yeni devlet de çıkmıĢtır. Bunlar Xian Bei79 ve Tuo Ba80‟lardır. Hunlar da bu devirde Çin topraklarının bir kısmını ele geçirmiĢlerdir. (Eberhard, 1995, s. 123-125)


78三国, San Guo. Üç devlet dönemi. Bu devletler; Wei (), Shu () ve Wu ()‟dur. Ayrıca bakınız: 范文瀾

(Fan Wen Lan)(2004). 中国通史(Çin Genel Tarihi). 人民出版社 (Ren Min Yayınevi). Cilt 2, syf. 176348.

 

79鲜卑, Xian Bei. Günümüz Shan Xi, Shaan Xi, Gan Su, Qing Hai, He Bei ve Ġç Moğolistan bölgelerinde hüküm sürmüĢ atlı göçebe bir halk. Bakınız: 米文平 (Mi Wen Ping)(1994).鮮卑史硏究 (Xian Bei Tarihi AraĢtırmaları).中州古籍出版社 (Zhong Zhou Gu Ji Yayınevi).

80拓拔, Tuo Ba. Batı ve Kuzey Çin‟de 310536 tarihleri arasında hüküm sürmüĢ atlı göçebe bir halk.


Türklerin, “Tu Jue 81 ” yani Göktürk adıyla tarih sahnesine çıktıkları Sui ve Tang hanedanı dönemleri hem Çin hem de Türk tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde birçok Türk kökenli kiĢi Çin devletine ve Çin kültürüne büyük katkılarda bulunmuĢtur. Bu dönemde Türk kökenli kiĢiler müzik, dans, resim, mimari, edebiyat, hukuk, askerlik, tıp ve sosyal hayat üzerinde etkili olmuĢlardır. (Okay, 1988)

Tang hanedanının yıkılmasının ardından Çin 906 – 1280 yılları arasında devam edecek yeni bir parçalanma devrine girmiĢtir. Bu döneme “BeĢ Hanedanlık 82” adı verilmektedir. Türkler özellikle bu dönemde Çin‟in kuzey ve batısında bazı devletler kurmuĢlardır. 1280 yılından itibaren ise kuzeyden gelen Moğollar Çin‟in tamamını ele geçirmiĢler ve Yuan hanedanını kurmuĢlardır. Bu hanedan Zhu Yuan Zhang‟ın Ming hanedanını kuracağı 1368 yılına kadar hüküm sürmüĢtür.

 

 

II.2.    Ming Tarih Kayıtları Işığında Osmanlı - Çin İlişkileri

 

 

Çin‟in dünya nizamı anlayıĢının bir parçası olan “Haraç Sistemi” Çin‟in kültürel merkez olma iddiası ve üstünlük anlayıĢının bir ürünüdür. Bu hiyerarĢik sistemde, bağımlı devletler üstün Çin kültürü tarafından çekilir ve kendi istekleriyle Çin‟e haraç gönderirlerdi. Bunlar genellikle söz konusu ülkenin kendi ürettiği Ģeylerden olurdu. Çin imparatorunun yüceliğini göstermek için de gelen heyetler Çin‟den, getirdiklerinden kat kat daha değerli Çin mallarıyla ülkelerine geri dönerlerdi. Yabancıların haraç getirmesi sayesinde, Çin onların uygarlaĢmalarını ve Çin‟e saldırmamalarını sağlamaya çalıĢmaktaydı. „Haraç Sistemi‟, böyle bakıldığında Çin‟i yabancı saldırılarından koruyan bir savunma mekanizması gibi iĢlemekteydi Bağımlı ülkeler Çini‟n takvimini kullanırlar ve hükümdarları Çin imparatoru


81突厥, Tu Jue. Göktürkler.

 

82五代十国, Wu Dai Shi Guo. Bei hanedanlık dönemi.


tarafından onaylanırdı. Bu devletler saldırıya uğradıklarında Çin‟den yardım da isteyebilirlerdi. (Fairbank, 1942, s. 129-131)

Bu sistem Çin‟in gücünü muhafaza etmek için çalıĢmaktaydı. Ancak Çin güçsüz düĢtüğünde iĢlemiyordu. „Haraç Sistemi‟ Çin‟e dıĢ iliĢkilerini yönetmekte, Doğu Asya‟da baskın pozisyonunu sürdürmekte ve sınırlarınının korunmasında yardımcı olacak bir araçtı. Ancak zaten güçlü olmayan devletler Çin‟in koruyuculuğunu kabul etmekteydiler ve bu da Çin‟e güçsüz devletleri de korumak gibi bir yük getirmekteydi. Bunun yanında, bağımlı devletin “Haraç Sistemi” anlayıĢı Çinin anlayıĢından farklıdır. “Haraç” veren devletler karĢılığında Çinden çok daha değerli malzemeler aldıkları için, bunun iĢbirliklerinin karĢılığı olduğunu düĢünmekteydiler. Örneğin Moğollar, Ming yönetiminin, gönderdikleri “Haraç” elçilerini değerli mallarla geri göndermesini, kuzeydeki sınırlarda güvenliği sağlamalarının bir karĢılığı olarak görmekteydiler. (Serruys, 1967) Japon Prensi 1369‟da Ming imparatorunun yolladığı elçileri hapsettirip bir kısmını da idam ettirmiĢ ve 1382‟de bir mektupta Ģunları söylemiĢtir: “Nasıl diz çöker ve Çin‟in üstünlüğünü kabul ederiz!”(Wang, 2001, s. 222) Ming hanedanlığının gücü arttıkça, sonraları Japonya da “Haraç” sisteminin bir parçası haline gelmiĢtir.

Ming yönetimi altında Çin, yurtdıĢındaki çıkarlarını, güçlü olduğunda geniĢletti ve güçsüz olduğunda ise bu etki gücüyle orantılı olarak azaldı. Ming hanedanlığı imparator Hong Wu‟nun 1387‟de Moğolları yenilgiye uğratmasından itibaren bölgesel bir hegemon güç olmaya baĢladı. Bundan sonra, Çin‟in Doğu Asya‟daki gücünü sarsabilecek hiçbir tehdit ortaya çıkmadı. Ġmparator Yong Le ülkenin kaynakları elverdiğince ve Ming Çininin büyüyen gücünden faydalanarak, ülkesinin stratejik çıkarlarını geniĢletti. 1407‟de Vietnamı elegeçirdi, Çin‟in denizlerdeki çıkarlarını 7 büyük keĢif yolculuğuyla doruk noktasına


ulaĢtırdı83 (1405–1433), ve Moğollara karĢı büyük çaplı saldırılar düzenledi (1409–1424). Çin‟in baskın pozisyonu, 1449‟da Tumu‟da Moğollara yenilmesiyle sona erecektir. Bundan sonra “Haraç” sisteminde çatlaklar oluĢmaya baĢlamıĢtır. Ming Çin‟i kendi bağımlı devleti olan Hami‟yi defalarca istila eden Turfan‟dan bile koruyamayacak duruma gelmiĢ ve 1528‟de Turfan‟ın isteklerini kabul etmeye mecbur kalmıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988)

Osmanlı Devleti Ming tarih kayıtlarında Lu Mi84 ve Lu Mi Guo85 ismiyle geçmektedir.

 

„Lu Mi‟ Rumi‟nin Çince seslerle yazılmıĢ halinden baĢka bir Ģey değildir. „Lu Mi Guo ise Rumi Ülkesi yani Osmanlı ülkesidir. Rumi isminin kaynağı tıpkı Batı‟da olduğu gibi Doğu‟da da Osmanlı Ġmparatorluğudur. (Kafesçioğlu, 1999, s. 70)

Çince‟den baĢka Çin coğrafyasında konuĢulan baĢka dillerde de Osmanlıya „Rumi‟ ya da „Rum‟ adı verilmiĢtir. Örneğin Tibet tarih kayıtlarında Türk ya da Osmanlı anlamında


83郑和, Zheng He, 1405 ve 1433 yılları arasında Ming döneminde yaĢamıĢ bir hui hadım ağa. Diplomat ve amiral olarak imparatorun emriyle Güney Doğu Asya, Güney Asya ve Doğu Afrika‟ya seferler düzenlemiĢtir. Ayrıca bakınız: Gavin Menzies (2008). 1421: The Year a Magnificent Chinese Fleet Sailed to Italy and Ġgnited The Renaissance. London: HarperCollins Publishers.

84鲁迷, Lu Mi, Osmanlı Devleti için Çin kaynaklarında kullanılan isim. Bu isim Rum nitelemesinde geliyor olmalıdır. Çince ses varlığı bakımından zengin bir dil değildir. Bu nedenle yabancı dillerden gelen sözcükler ancak Çince karakterlerin taĢıdıkları ses değerleri ile ifade edilebilmektedir. Bu da zaman zaman yabancı dilden geçen sözcüğün aslının anlaĢılmasını neredeyse imkânsız hale getirmektedir. Söz gelimi Çince ismim olan “Ji Lai”吉来günümüzden uzun bir süre sonra bir yerde bulunmuĢ olsa bu ismin TürkçeGirayolduğunu anlamak neredeyse imkânsız olacaktı. Bu nedenle seslerin çok yakın olduğu durumlar dıĢında Çince yazılmıĢ yabancı kökenli isimlerin ortaya çıkarılması zorlu bir iĢtir. Ayrıca bakınız: 马明达(Ma Ming Da) ve 马一(Ma Yi) (2010). 明与奥斯曼土耳其帝国(Ming ve Osmanlı Türk Ġmparatorluğu). 五邑大学学报(社会科学版(Wu Yi Da Xue Xue Bao), Vol. 12, No. 1, syf. 70.

85鲁迷国, Lu Mi Guo, Osmanlı ülkesi. 马明达(Ma Ming Da) ve 马一(Ma Yi) (2010). 明与奥斯曼土耳其帝国 (Ming ve Osmanlı Türk Ġmparatorluğu). 五邑大学学报(社会科学版(Wu Yi Da Xue Xue Bao), Vol. 12, No. 1, syf. 71.


„Rum‟ sözcüğü kullanılmıĢtır.86 „Lu Mi‟ Ming tarih kayıtlarında “Haraç Sistemi”ne87 dâhil ülkelerden biri olarak sayılmaktadır. „Lu Mi‟ kayıtları Ming Tarihi‟nin son bölümünde bulunan “Xi Yu Lie Zhuan”da88geçmektedir.

Burada öncelikle “Xi yu 89 ”nün tanımını yapmakta fayda var. Bilindiği gibi Çin Asya‟nın doğusunda yer almaktadır ve batısı Orta Asya‟ya komĢudur. “Xi Yu” en genel anlamıyla “Batı Bölgeleri” demektir ve buradan gelenler hangi milletten ve ülkeden olursa olsun “Xi Yu” genel tanımının içinde yer almaktadır. Bu nedenle Çin tarih kayıtlarında doğudan yani okyanustan gelen yabancılar ve batıdan gelen yabancılar aynı Ģekilde isimlendirilmemiĢtir. Doğudan, yani okyanustan gelen yabancılar bilindiği gibi Avrupalılar olmuĢtur ve Çin tarihindeki isimleri “Yang ren 90 ” ya da “Yang Gui”dir. Batıdan gelen yabancılar ise genelde komĢu ülkelerdir ve genel isimleri “Fan” ya da “Fan Jia”dır.Batıdan gelen yabancıların Çin tarihinde özel bir yeri de bulunmaktadır zira Çin dünya anlayıĢına gore batıdan gelenler aslında Çin‟in de parçası sayılan azınlıklar olarak görülmektedir. Bugünkü Tibet91, Xin Jiang92, Ġç Moğolistan93‟ı da bu çerçevede algılamak gerekir. Batıdan gelen yabancılar aslında Çin‟in etrafında bulunan ve Çin‟e tabi olan yerlerdir94.


86རུམ།Tibetçe harfler ile: (RA + XABVJUF = RU + MA = RUM); རུམ།པ། (RA + XABVJUF

 

= RU + MA = RUM + BA = RUMBA)Türk, Türkiye‟den gelen kiĢi anlamına gelmektedir. Ayrıca bakınız: H. A. Jaschke (1881). A Tibetan - English Dictionary. Londra: Late Moravian Missionary at Kyelang, British Lahoul, syf. 532.

87朝贡制度, Chao Gong Zhi Du, Haraç Sistemi.

 

88西域列传, Xi Lie Zhuan, Batı Bölgesi Kayıtları.

 

89西域, Xi , Batı Bölgesi.

 

90洋人, Yang Ren, Okyanus adamı ya da yabancı.

 

91 Günümüzde Çin Halk Cumhuriyetinin güney batısında bulunan Tibet Özerk Bölgesi.

 

92新疆, Xin Jiang, Xin Jiang Uygur Özerk Bölgesi.


“Xi Yu Lie Zhuan”da „Lu Mi‟den gelen elçilerin ne zaman geldikleri, ne gibi hediyeler getirdikleri ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Bu kayıtlara göre; elçilerin gerçekten Osmanlı Devleti tarafından Çin sarayına gönderilmiĢ oldukları anlaĢılmaktadır. Ancak; konunun Osmanlı arĢivlerinden de teyid edilebilmesi önemlidir. Bu araĢtırma ise Osmanlı Tarihçilerinin çalıĢma alanına girmektedir. Seyfi Çelebi seyahatnamesinde Ve her vilayetden Hitaya (Çin’e) bezergan (tüccar) gider, ol vilayetin padişahunun elçisiyim deyü bir name peyda edüb vezirlere buluşub dahi hakana buluşdurub elçi dür deyü buni elin öpdürüler. Ol sebeb ile kendü meta’in şatar muradinca ve hem hakan vafir ri’ayet ve bahşiş eder ve çikub vilayetine gelir”(Matuz, 1968, s. 69) Ģeklinde yazmaktadır. Bazı tüccarların Çin‟e giderek Çin imparatorundan çok değerli Çin mallarını hediye olarak aldıkları buradan da anlaĢılmaktadır.

Ancak yukarıda belirttiğimiz elçilerin Osmanlı Devleti tarafından gönderilmiĢ olma ihtimalini kuvvetlendiren kitabın sonunda da bulabileceğiniz “Shen Qi Pu” adlı eserdir. Zira Ming kayıtlarında bahsi geçmemiĢ olsa da, Zhao Shi Zhen, Osmanlı‟dan gelen bir Türk‟ten Osmanlı tüfeğini elde etmiĢ ve ondan Osmanlı tüfeğinin inceliklerini öğrenmiĢtir. O dönem için çok değerli olan tüfek gibi yeni bir savaĢ aletini ve onun tekniğini bilen bir kiĢinin sıradan bir tüccar grubuyla Osmanlının elçisiymiĢ gibi davranarak Çin sarayından bir Ģeyler kopartmaya çalıĢmıĢ olması düĢük bir ihtimaldir. Kaldı ki; bu kiĢi daha sonra kardeĢiyle birlikte Pekin‟e yerleĢmiĢ ve çocukları Çin ordusunda asker olmuĢlardır. Böyle özelliklere sahip bir kiĢinin Osmanlı Devleti tarafından özellikle Çin‟e gönderildiği akla daha yakındır. Zira; Osmanlı Devleti ateĢli silahların yeni geliĢmekte olduğu bu dönemde silahlar ve barut üretimini çok sıkı bir denetim altında tutmaktadır. Tüfekleri kullanabilecek ya da üretebilecek bilgiye sahip kiĢiler de sadece devletin ilgili memurları ya da askerleridir. (Chase, 2003, s. 88- 89)


93内蒙古, Nei Meng Gu, Ġç Moğolistan.

 

94 Pax Sinica ya da Çin BarıĢı. Çin‟e tabi olan ya da olduğu varsayılan yerler.


Dönemin dünya siyasetinde en önemli rakipler olan Portekiz, Ġspanya ve Osmanlı arasındaki rekabet göz önünde tutulduğunda bunun aslında bu iki büyük gücün çatıĢmasından mı kaynaklandığını düĢünmemek de elde değildir. (Hess, 1970, 1892-1919) Japonların Portekizlilerden tüfek aldığı ve bu tüfekleri Çin‟e karĢı kullandığı da düĢünülürse95, Osmanlı Devletinin uzak Asya‟da güç dengesini kurabilmek ve Portekizlileri zayıflatmak için özel olarak bu elçiyi bir Osmanlı tüfeğiyle Çin sarayına göndermiĢ olabileceği gibi bir ihtimal ortaya çıkmaktadır.

 

是年, 琉球入貢, 魯迷國貢獅子,犀牛.96

 

 

Bu yıl, Ryuku97 hediye (haraç) getirdi, Rumi Ülkesi aslan ve gergedan hediye getirdi. (1524 yılı98)

 

是年, 魯迷入貢.99

 


95汤开建(Tang Kai Jian) ve 张照(Zhang Zhao) (2005). 明中后期澳门葡人帮助明朝剿除海盗史实再考 (Ming Dönemi Portekiz ĠliĢkileri ve Korsanlar konusunda bir inceleme).湖北大学学报(哲学社会科学版)(Hu Bei Da Xue Xue Bao). Vol. 32, No. 2, syf. 192-197.

96明史/本紀/卷十七本紀第十七世宗一/嘉靖三年(Ming Shi / Ben Ji/ Juan Shi Qi Ben Ji Di Shi Qi Shi Zong Yi / Jia Jing San Nian)

97 Ryuku; Çince (琉球) Liu Qiu: Bugün Japonya sınırlarında bulunan Okinawadır. Tayvan ve Japonya arasında bulunmaktadır. Tarihte bağımsız bir ülke olan Ryukyu Ģimdi Japonya‟nın bir parçasıdır. Ayrıca bakınız: 李金明 (Li Jin Ming)(2008). 明朝中琉封贡关系论析(Ming Hnadeanı ve Liu Qiu Arasındaki ĠliĢkilerin ile Ġlgili bir Analiz). 福建论坛(Fu Jian Lun Tan). No. 1, syf. 46-51.

98嘉靖三年(Jia Jing San Nian) Fang, Shi Ming, Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao (中国历史纪念表), Shang Hai Ren Min Chu Ban She, 2007, sayfa 137.

99明史/本紀/卷十七本紀第十七世宗一/嘉靖六年(Ming Shi / Ben Ji / Juan Shi Qi Ben Ji Di Shi Qi Shi Zong Yi / Jia Jing Liu Nian)


Bu yıl, Rumi hediye (haraç) getirdi. (1527 yılı100)

 

 

是年,土魯番,天方,撒馬兒罕,魯迷,哈密,暹羅入貢.101

 

 

Bu yıl, Turfan, Arabistan102, Semerkand, Rumi, Hami, Siyam103 hediye getirdi. (1559 yılı104)

 

 

是年, 西番, 哈密, 安南入貢, 魯迷國貢獅子.105

 

 

Bu yıl, Xi Fan, Hami, Vietnam hediye (haraç) getirdi, Rumi ülkesi aslan hediye getirdi. (1564 yılı106, 嘉靖四十三年)

是年, 安南, 琉球, 烏斯藏1, 土魯番, 天方, 撒馬兒罕, 魯迷, 哈密入貢.107

 


100嘉靖六年(Jia Jing Liu Nian) bakınız: 方诗铭(Fang Shi Ming)(2007).中国历史纪念表(Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 137.

101明史/本紀/卷十八本紀第十八世宗二/嘉靖三十八年(Ming Shi / Ben Ji / Juan Shi Ba Ben Ji Di Shi Ba Shi Zong San / Jia Jing San Shi Ba Nian)

102天方, Tian Fang, Çin kaynaklarında Arabistan için kullanılan genel bir isimdir. Ayrıca bakınız: 张连杰 (Zhang Lian Jie)(2004). 明朝与中亚, 西亚陆上交通路线考(Ming Hanedanı ve Orta Asya, Batı Asya EtkileĢiminin Rotası Üzerine). 唐山师范学院(Tang Shan Xue Yuan). Vol. 26, No. 3, syf. 80.

103暹羅, Xian Luo Tayland‟ın Çin kaynaklarında geçen eski ismi. Bu nedenle; çeviride Tayland‟ın Türkçede eskiden kullanılan ismi olan “Siyam”ı kullanmayı uygun buldum. 古代汉语词典(Gu dai Han Yu Ci Dian)(2002). 北京商务印书馆 (Bei Jing: Shang Wu Yin Shu Guan). Syf. 1696.

104嘉靖三十八年(Jia Jing San Shi Ba Nian) bakınız: 方诗铭(Fang Shi Ming)(2007).中国历史纪念表(Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.

105明史/本紀/卷十八本紀第十八世宗二/嘉靖四十三年(Ming Shi/Ben Ji/Juan Shi Ba Ben Ji Di Shi Ba Shi Zong Er / Jia Jing Si Shi San Nian)

106方诗铭(Fang Shi Ming) (2007).中国历史纪念表(Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.


Bu yıl, Vietnam, Ryuku, Tibet, Turfan, Arabistan, Semerkand, Rumi, Hami hediye getirdi. (1576 yılı108, 萬曆四年)

 

是年, 裁各省冗官, 覈徭賦, 汰諸司冒濫冗費. 琉球, 安南, 土魯番, 天方, 撒馬兒罕, 魯迷,哈密, 烏斯藏入貢.109

Bu yıl, fazlalık olan memurlara görevlerinden el çektirildi. Ryuku, Vietnam 110 , Turfan, Arabistan, Rumi, Hami, Tibet hediye getirdi. (1581 yılı111, 萬曆九年)

 

是年, 土魯番, 天方, 撒馬兒罕, 魯迷, 哈密, 烏斯藏入貢.112

 

 

Bu yıl, Turfan, Arabistan, Semerkand, Rumi, Hami, Tibet hediye getirdi. (1618 yılı, 萬曆四十六年)


107明史/本紀/卷二十本紀第二十神宗一/萬曆四年 (Ming Shi / Ben Ji / Juan Er Shi Ben Ji Di Er Shi Shen Zong Yi / Wan Li Si Nian)

108方诗铭(Fang Shi Ming) (2007).中国历史纪念表(Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.

109明史/本紀/卷二十本紀第二十神宗一/萬曆九年(Ming Shi / Ben Ji / Juan Er Shi Ben Ji Di Er Shi Shen Zong Yi / Wan Li Jiu Nian)

110安南, An Nan, Bugünkü Vietnamın Çin tarih kayıtlarında 1803 yılına kadar kullanılan ismi. 1803‟ten sonraki kaynaklarda bu isim modern Çincede de Vietnam için kullanılan 越南 (Yue Nan)ismiyle değiĢtirilmiĢtir. Ayrıca bakınız: 陈文源(Chen Wen Yuan)(2008). 明朝士大夫的安南观(Ming Hanedanı Shi Dai Fu‟nun An Nan‟a BakıĢı). 史林 (Shi Lin). No. 4, syf. 113-119.

111方诗铭(Fang Shi Ming) (2007).中国历史纪念表(Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.

112明史/本紀/卷二十一本紀第二十一神宗二光宗/神宗/萬曆四十六年(Ming Shi / Ben Ji / Juan Er Shi Yi Ben Ji Di Er Shi Yi Shen Zong Er Guang Zong / Shen Zong / Wan Li Si Shi Liu Nian)


 

二十二年, 以右僉都御史巡撫甘肅. 魯迷貢使留甘州者九十餘人, 總兵官楊信驅以禦寇, 死者十之一. 榮言:「彼以好來, 而用之鋒鏑, 失遠人心, 且示中國弱.」詔奪信官,槥死者送之歸. 番人感悅.113

Batı bölgesi denetçi yardımcısı114 Gansu115‟ya gönderildi. Rumi‟den hediye getiren elçilerden 90 kiĢiden fazlası Gan Zhou116da kalmıĢtı. Bölgesel Komutan117 Yang Xin118 onları düĢmanlarımızla savaĢmaya zorladı. Onda biri öldü. Rong119 dedi ki: “O kiĢiler; iyi niyetle gelmiĢlerdi. Onları savaĢmaya gönderdin. Ġnsanların güvenini kaybettin. Çin‟i zayıf gösterdin. Bunun üzerine Ġmparatora haber verildi ve Xinadındaki bu komutan görevinden

 

 

 

 


113明史/列傳/卷二百列傳第八十八/詹榮(Ming Shi / Lie Zhuan/ Juan Er Bai Lie Zhuan Di Ba Shi Ba / Zhan Rong)

114右僉都御史, You Jian Du Yu Shi. You () sağ anlamına gelmektedir ve Batı yönünü simgeler. Çin tarihinde eğer bir göreve iki eĢit kiĢi atanmıĢsa bunların Batı‟da olanına verilen isim(Hucker, 1985, s. 584). Jian () resmi görev ünvanlarının önüne gelerek yardımcı, muavin anlamı verir ((Hucker, 1985, s. 152). Du Yu Shi (都御史) ise Ming ve Qing hanedanları döneminde Doğu ve Batı‟da iki adet makam olmak üzere tesis edilmiĢtir. BaĢ Denetçi anlamına gelmektedir. (Hucker, 1985, s. 546).

115甘肅: (Gan Su) Orta Batı Çin‟de bulunan bir eyalet.

 

116甘州: (Gan Zhou) Çin Halk Cumhuriyetinin batısında bulunan Gan Su (甘肅) eyaletinin Zhang Ye (张掖) Ģehri.

117總兵官, Zong Bing Guan, Belli bir bölgeden sorumlu savunma komutanı. Ming döneminde kuzey batıda bulunan bu makamdan 9 komutan sorumludur. (Hucker, 1985, s. 533).

118楊信, Yang Xin, KiĢi ismi.

 

119, Rong ; tam ismi 詹榮, Zhan Rong. 15001551 yılları arasında yaĢamıĢ Çinli devlet adamı.


alındı. Ölenlerin cenazeleri savaĢ alanından alınıp tahta tabutlar120 içinde memleketlerine geri gönderildi. Yabancılar; memnun oldular.

 

Yukarıda Ming Tarihinde geçen olaya benzer bir olay Seyfi Çelebi Seyahatnamesinde de bulunmaktadır. Olayların aynı tarihte olup olmadığı bilinememektedir. Seyfi Çelebi bu olayı Ģöyle nakleder: “Birkaç bezerganlar (tüccarlar) Buhara’dan Hitay’a (Çin’e) giderken yolda Kalmuk (Moğol) haramisi bunları urub mallarun alur. Bunlar Hitay’a varub Hakan’a (Çin imparatoru) şikayet ederler ki “Kalmuk haramisi yolda malımız aldı” deyü. Hakan dahi vezirine buyurur ki: “Var, bunlara kendü Kur’anlarınca and ver, ne kadar ki malları gitmiş ise, hazineden ver” deyü emr etti. Vezir dahi varub bezerganlara Kelam – i Kadim’e (Kur’an- ı Kerim) and verüp ne kadar malları gitmiş ise ol kadar mal verdi.”(Matuz, 1968, s. 63)

 

 

 

 

宮中用度日侈, 數倍天順時. 一鵬言:「今歲災用詘, 往往借支太倉, 而清寧, 仁壽,未央諸宮, 每有贏積, 率饋遺戚里. 曷若留供光祿, 彰母后德.」帝命乾清, 坤寧二宮暫減十之一. 魯迷貢獅子, 西牛, 西狗, 西馬及珠玉諸物.一鵬引漢閉玉門關謝西域故事,請敕邊臣量行賞賚, 遣還國, 勿使入京, 彰朝廷不寶遠物之盛德, 不聽.121

Sarayın günlük masrafları çok fazladır. Ülkenin durumunun iyi olduğu zamanlardan da fazladır. Yi Peng122 dedi ki: “Felaket yıllarındayız. Kadınların sarayları da Ġmparatorluk hazinesinden para alırlar. Artan parayı da akrabalarına verir, geri iade etmezler. Zor zamanlarda tasarruf etmeliyiz.” Ġmparator, iki sarayın masraflarının yüzde on kesilmesi

120:, Hui, Tahtadan yapılmıĢ, boyutları küçük bir tür tabut.

 

121明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/鄭一鵬(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si / Zheng Yi Peng)

122一鵬, Yi Peng, 14601542 yılları arasında yaĢamıĢ, Ming dönemi devlet memurlarından.


emrini verir. Rumi ülkesi, aslan, batı ineği, batı köpeği, at, inci, yeĢim gibi hediyeler getirdi. Yi Peng bunun üzerine Han hanedanlığı dönemindeki “Yu Men guan 123 ”‟ın kapatılması hikayesini örnek gösterdi. Memurların124; gelen elçilerin kat ettikleri yola göre hediyelerle geri gönderilmesini buyurdu. Pekin‟ gitmelerine izin vermeyin ki; böylece orada onlar için yapılacak masraf da kısılmıĢ olur. Getirilen bu hediyeler bizim iĢimize yaramaz. Ġmparator söylenenleri ciddiye almaz.

 

 

 

 

西域魯迷貢獅子、西牛方物,言所貢玉石計費二萬三千餘金,往來且七年,邀中國重賞.錄言:「明王不貴異物.今二獅日各飼一羊,是歲用七百餘羊也.牛食芻菽,今乃食果餌,則食人之食矣.願返其獻,歸其人,薄其賞,以阻希望心.」帝不能用.125

 

Rumi aslan, batı ineği ve yerel ürünlerini hediye getirdi. Elçilerin söylediklerine göre getirdikleri malların değeri 23.000 altındır. GidiĢ dönüĢ yolu 7 yıl sürmektedir. Çin‟in onları ödüllendireceğini ummaktadırlar. Lu dedi ki: “Ming Ġmparatoru bu getirdiklerinizle ilgilenmemektedir. Ġki aslan günde bir koyun yer. (Bu da) Bir yılda 700‟den fazla koyun eder. Ġnekler ot yerler, Ģimdi ise sebze ve meyve yemektedirler. Bunların yedikleri de insanın

 


123玉門關, Yu Men Guan, Ġpek yolunun üzerinde bulunan Dun Huang‟ın batısında bulunan bir kapı. YeĢim Kapısı olarak Türkçe‟ye çevrilebilir. Bu kapı Han hanedanlığı döneminde yapılmıĢtır. Burada verilen örnek o dönemde ipek yolu‟nun yabancılara bir süre için kapatılması‟dır.

124, Chen, Genel anlamda hizmetkar ve memur anlamlarında kullanılır. Genellikle eski metinlerde yazan kiĢi kendisinin üstünde bulunan efendisine “hizmetkarınız” manasında bu kelimeyi kullanır. (Hucker, 1985, s. 122) 125明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/解一貴/張錄(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si / Jie Yi Gui / Zhang Lu)


yediğiyle aynıdır. Getirdiklerinizi size geri vermek isteriz. Onları az bir Ģeylerle geri göndermeliyiz yoksa sürekli gelirler.” Ġmparator bu sözleri ciddiye almadı.

 

 

 

 

十七年復貢,其使臣請游覽中土.禮官疑有狡心,以非故事格之.二十二年偕撒馬兒罕、土魯番、哈密、魯迷諸國貢馬及方物.後五六年一貢,迄萬曆中不絕. 126

 

Wan Li‟nin 17. Yılında Elçiler Çin‟in bölgelerine gelip gezmek istediler. Li Guan Bu kiĢilerden Ģüphelendi. Bu görülmemiĢ bir Ģeydir diyerek onlara izin vermedi. 22. Yılda Turfan, Hami, Rumi ülkelerinden at ve ülkelerine ait Ģeyler getirdiler. Sonra her 5-6 yılda bir gelmeye devam ettiler Wan Li‟nin döneminde de bu geliĢ gidiĢler devam etti.

 

 

 

魯迷,去中國絕遠.嘉靖三年遣使貢獅子、西牛.[]給事中鄭一鵬言:「魯迷非嘗貢之邦,獅子非可育之獸,請劔之,以光聖德.」禮官席書等言:「魯迷不列王會,其真偽不可知.近土魯番數侵甘肅,而邊吏於魯迷冊內,察有土魯番之人.其狡詐明甚,請遣之出關,治所獲間諜罪.」帝竟納之,而令邊臣察治.127

Rumi Çin‟den çok uzaktır. Jia Jing 3. Yılında Rumi aslan, batı ineği getirdi. Zheng Yi Pemg der ki: Rumi daha önce haraç getirmemiĢti (ilk kez getiriyor). Aslanlar burada beslenebilecek  hayvanlar  değillerdir.  Bunları  istemiyoruz.  Ancak  Ġmparatorumuzun


126明史/列傳/卷三百三十二列傳第二百二十西域四/天方(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan San Bai San Shi Er Lie Zhuan Di Er Bai Er Shi Xi Yu Si / Tian Fang)

127明史/列傳/卷三百三十二列傳第二百二十西域四/魯迷(Ming Shi / Lie /Juan San Bai San Shi Er Xi Yu Si

 

/ Lu Mi)


alicenaplığını göstermek için alabiliriz. Rumi‟nin bizimle çok iliĢkisi yoktur. Nasıl kiĢiler olduklarını bilmiyoruz. Turfan Gansu‟yu birçok kez iĢgal etti. Rumi‟den gelenlerin arasında (isim listesinden) anladığımız kadarıyla Turfanlılar da var. Bize zarar vermek istedikleri çok açıktır. Ülkemizden çıkmalarını isteriz. Casusluk suçuyla yargılanmalarını istiyoruz. Ġmparator sınırdaki memurlara konuyla ilgilenmelerini emreder.

 

 

 

 

 

III.  BÖLÜM

16. Yüzyılda Osmanlı’da ve Çin’de Ateşli Silahlar

 

III.1.     Osmanlı’da Ateşli Silahlar

 

 

 

Ġslam dünyasında barutun adının geçtiği ilk kaynak ise 1294‟te ölen al-Hasan al- Rammah‟ın Kitab al-furusiya bi rasm al-jihad adlı eseridir ki bu da barutun icat edildiği yer olan Çin‟deki barut ile ilgili ilk kayıttan yüz yıl sonraya denk gelmektedir. Kitapta barutun nasıl elde edildiğine dair ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. (Hill, 1994, s. 216-219) AteĢli silahların ilk örneklerinin ise Ġslam dünyasına Çin‟den mi yoksa Avrupa‟dan geldiği henüz netlik kazanmıĢ değildir. (Needham, 1986, s. 259) Ancak ateĢli silahların ilk kez Mısır‟da kullanıldığı bilinmektedir ki oraya deniz yoluyla batıdan ya da doğudan gelmiĢ olabilir. Avrupa yoluyla, Mağrip‟e Ġspanyadan ve Türkiye‟ye de Balkanlar üzerinden ilk ateĢli silahlar girmiĢtir. (Partington, 1998, s. 202-203)

Balkanlara ilk ateĢli silahların girmesi ise 1351‟te Venedik senatosunun Zara kentine kendilerini Macarlara karĢı korumaları için gönderdikleri 8 silahla oldu. (Petrovic, 1975, s. 164-194) 1378‟de, topların Dubrovnik‟te imal edildiği ve 1389‟daki Kosova savaĢında Sırplar tarafından Osmanlılara karĢı kullanıldığı da bilinmektedir. Kesin olmamakla birlikte;


Osmanlıların da Kosova savaĢında, 1396 ve 1397‟deki baĢarısız Ġstanbul kuĢatmalarında ve 1402 Ankara savaĢında ateĢli silahlar kullandığı düĢünülmektedir. (Chase, 2003, s. 85)

1402‟deki Ankara savaĢı Osmanlılar açısından bir felaketle sonuçlanmıĢ olsa da, Osmanlılar çabuk toparlanmıĢlardır. 1422‟deki Ġstanbul kuĢatması sırasında da Osmanlılar toplar kullanmıĢlardır. ġehir ele geçirilememiĢtir ancak bu kuĢatmadan sonra Ġstanbul‟un Osmanlıların eline geçmesi sadece bir zaman meselesi haline gelmiĢtir. En sonunda 1453 yılında Osmanlılar toplarında yardımıyla Ģehir surlarını yıkarak Ġstanbul‟u fethetmiĢlerdir.Osmanlı Devleti, 15. yüzyılın ikinci yarısından sonra doğuda Fırat nehrine ve kuzeyde Danube nehrine kadar sınırlarını geniĢletmiĢtir. Bu da Osmanlıyı, kuzeyde Macaristan ve Avusturya ile batıda Venedik ve Ġspanya ile güneyde Memluklularla ve doğuda Safavilerle karĢı karĢıya getirmiĢtir. Elbette Osmanlı bu güçlerle aynı anda savaĢmayı kaldıramazdı ancak Osmanlılar her zaman bir yerlerde savaĢmak durumunda kalmıĢlardır. (Chase, 2003, s. 85-87)

Osmanlılar ve rakipleri, dinleri ne olursa olsun birbirlerinin düĢmanlarına yardım etmiĢti. Osmanlılar Fransızlara ortak düĢmanları olan Habsburglara karĢı yardım etmiĢ. Bu arada Osmanlı ajanları Protestanlıkla ilgili bütün bilgileri Habsburglara karĢı kullanabilmek için toplamaktaydı. (Ġsom-Vaaren, 1996, s. 299-318) Aynı dönemde Cem sultan ise önce Memluklar ve Saint John Ģövalyeleri tarafından korunmuĢ en sonunda da Papa‟nın himayesine sığınmıĢtır. Bu dönemde, Ruslar, Venedikliler ve Portekizliler, Ġran‟a Osmanlıya karĢı kullanmaları için ateĢli silahlar vermekteydiler. Osmanlılar da; Ġran‟a karĢı Özbeklere, Portekizlilere karĢı da Etiyopya‟ya, Hindistan‟a ve Sumatra‟ya ateĢli silahlar kullanan askerler ve ateĢli silahlar göndermekteydi. (Ġnalcık, 1975)

Osmanlı ordusu birçok kısımdan meydana gelmekteydi. PadiĢahın sürekli Ġstanbul‟da yanında bulundurduğu Yeniçeri piyadeleri, altı süvari alayı ve topçu kolordusu. Ayrıca


padiĢah savaĢ zamanlarında süvari olarak görev yapan tımarlı sipahileri, Tatarları ve Türkmenleri de ordusunda bulundurmaktaydı.

Yeniçeri piyadeleri; süvarilerden korunmak için mızrak yerine ateĢli silahlar taĢırlardı. Bu nedenle de 15. yüzyılda yeniçeri ocağı içerisinde bu silahların taĢınması önemli bir iĢ halini almıĢ ve bu iĢin yapılması için “silah arabacıları sınıfı” ortaya çıkmıĢtır. (Halaçoğlu, 1991, s. 54) Piyadeler merkezde tüfekler ve toplar ile bulunurken, yanlardan süvariler öncü kuvvet olarak saldırır, silahları taĢıyan arabaların bulunduğu yer ise bir çeĢit toplanma yeri olarak da kullanılıyordu. Bu Ģekilde Osmanlı ordusu hareketliliğinden fedakârlık etmiĢ oluyor ancak adam baĢına düĢen ateĢli silah sayısı açısından bütün Avrupa güçlerinden daha fazlaydı. (Chase, 2003, s. 86)

Düzensiz piyadeler ise iĢsiz ve topraksız köylülerden oluĢuyordu. Bunlar genellikle silahları taĢıyan arabaların bulunduğu yerlerde bu bölgeyi korumak için kullanılırlardı. Ayrıca kalelerde ya da gemilerde görev alırlardı. Birçoğunun kendilerine ait tüfekleri olurdu ve barıĢ zamanında da toplum içinde güvenilmez bir grup haline gelebilirlerdi; kolaylıkla haydutlara dönüĢebilir ya da tahta oturmak isteyerek baĢkaldıranların ordularına katılabilirlerdi. (Fodor ve Geza, 2000, s. 229-241) Tımarlı sipahiler belli bir bölgenin köylülerinden alınan vergileri toplayarak geçinirlerdi. Her bir Tımarlı Sipahi kendi silahlarından ve atından sorumlu idi; ayrıca kendisine verilen gelire göre savaĢa yanında bir ya da birden fazla atlı getirmek zorundaydı. Tımarlı sipahiler ordunun kanatlarında süvari olarak savaĢmaktaydılar. (Imber, 2002, s. 260-262)

PadiĢahın sürekli ordusu 1527‟de yaklaĢık 11,000 piyade, 5,000 süvari ve 2,000 topçudan oluĢmaktaydı. Bu rakama 90,000 Tımarlı Sipahiyi de eklemek gerekir. 1609‟da, sürekli ordu 4 katına çıkarak, 47,000 piyade, 21,000 süvari ve 8,000 topçuya ulaĢtı; bu dönemde Tımarlı Sipahiler de yaklaĢık %50 artmıĢ olmalılardır. Bu rakamlara düzensiz piyadeler ve destek kuvvetleri dâhil değildir. Elbette tek bir savaĢ için bütün bu askerler


kullanılmıyordu. 17. yy.da tek savaĢ için kullanılan asker sayısı toplamda 70,000‟i geçmemiĢ olmalıdır. (Murphey, 1999, s. 35-49) Osmanlılar savaĢ alanındaki ordularına asker götürmek ve askerlerin ihtiyacını karĢılamak için çok iyi bir organizasyon kurmuĢlardı. Tedarik depoları özellikle Danube ve kuzeyde, ana ulaĢım yolları üzerinde kurulmuĢtu. Ordunun kullandığı at vs gibi hayvanlar ya devletin özel ahırlarından ya da yerel halktan satın alınarak tedarik edilirdi. Bütün bu çabalar büyük çapta ordu hareketlerinin Ġmparatorluğun sakinlerine zarar vermeden yapılmasını sağlamak içindi. Osmanlı askerleri de bu nedenle dönemin bütün Avrupa ordularından çok daha iyi malzemeye ve tedarik sistemine sahipti.(Murphey, 1999, s. 65-67)

Askeri malzemenin üretimi de son derece sıkı kontrol edilmektedir. Osmanlılar imparatorluğun birçok kentinde barut imalathaneleri kurmuĢlardı. Güherçile 128 ve odun kömürü bol miktarda bulunmakta, sülfür de yeteri miktarlarda elde edilebilmekteydi. Ġmparatorlukta demir, kurĢun ya da bakır sıkıntısı çekilmiyordu. Ancak bakırla karıĢtırılarak bronz top üretiminde kullanılan kalay her zaman az bulunurdu. Kalay, Osmanlının düĢmanları birçok kez engellemeye çalıĢmıĢ olmasına rağmen, Ġngiltere‟nin güneybatısındaki Cornwall‟dan ithal edilmekteydi. Ġngiltere‟de Reformasyon zamanında kiliselerden yağmalanmıĢ çanlar ve heykeller eritilmek ve silah yapımında kullanılmak üzere Osmanlı alıcıların eline geçmiĢti. (Williams, 1997)

Normal vatandaĢların ister Ģehirli ister köylü, ister Müslüman ya da Müslüman olmayan ateĢli silahlar da dâhil hiçbir silaha sahip olmalarına izin verilmezdi. Bütün silahlar cephaneliklerde saklanırdı ve ancak padiĢahın emriyle kullanılabilirdi. Halkın elinde silah olup olmadığı periyodik olarak kontrol edilirdi. Sadece düzensiz piyadeler kendi silahlarını kendileri satın alır ve savaĢ zamanları dıĢında da yanlarında bulundururlardı. (Ġnalcık, 1980, s. 283-285)(Jennings, 1980, s. 339-340)


128Potasyum Nitrat, eskiden barut üretiminde kullanılan en önemli ham madde.


Osmanlılar hem bir kara hem de deniz gücüydü. Bu dönemdeki hiçbir baĢka Müslüman hanedanın Osmanlılar kadar güçlü bir donanması yoktu. 1352‟den sonra Osmanlılar Ġstanbul‟un iki yakasını da kontrol etmekteydiler ve Anadolu ile Balkanlar arasında insan ve malların iki yaka arasında taĢınabilmesi için bir donanmaya ihtiyaç duymuĢlardı. 1453‟de Osmanlılar Ġstanbul‟u fethettikten sonra Osmanlılar Ege denizi ve Karadeniz arasındaki ticaret yollarını kontrol altına almıĢlardı. 1517‟de Mısır‟ın fethi ve Kuzey Afrika‟daki diğer fetihler de savunulması gereken uzun sahiller ve bu bölgeler ile baĢkentin iletiĢimi gibi bir sorunu da beraberinde getirmiĢti. (Brummet, 1994, s. 89-91)

15. yüzyıl sonu Osmanlı donanma kayıtlarına göre bütün gemilerde ateĢli silahlar bulunmaktaydı. Her bir gemide bir top, geminin pruvasına monte edilmiĢ dört adet darbzen129 ve sekiz tane de prangı130 bulunmaktaydı. Osmanlı gemilerinde bulunan silahlar aynı dönemin Venedik ve Ġspanyol gemilerindekiyle benzerdir. Küçük bir kadırgada da bir top ve pruvaya monte edilmiĢ darbzen ve iki adet pranğı bulunmaktadır. Osmanlı denizcileri ise tüfekler ve yay kullanmaktadırlar. (UzunçarĢılı, 1988, s. 512)(Bostan, 1992, s 84-85)

AteĢli silahların imalatı ve kullanımında Osmanlılar oldukça baĢarılı olmuĢlardır. Orta Asya‟dan getirilen geleneklerle birlikte Türkler karada kuĢatma savaĢlarına ve deniz savaĢlarına çok baĢarılı Ģekilde adapte olmayı baĢarmıĢlardır. Osmanlılar tüfek ve top gibi ateĢli silahları gemilerde, kalelerde kullanmıĢlar ve piyadeleri de bu silahlarla donatmıĢlardır. Bunların dıĢında Osmanlılar 17. yüzyılın baĢından itibaren süvarileri de yakın çarpıĢmalar için tabancalarla donatmaya baĢlamıĢlardır. (Chase, 2003, s. 96)

Olağanüstü Silahlar Kılavuzunda anlatıldığı Ģekliyle Osmanlıların ateĢli silahların imalatı ve teknolojisi konusunda da 16. yüzyılın Avrupa‟sından çok daha ileri olduğu anlaĢılmaktadır. Zira, Zhao Shi Zhen, Olağanüstü Silahlar Kılavuzunda; Osmanlı tüfeklerinin,


129 Ya da zarbzan

 

130 Olağanüstü Silahlar kılavuzunda, Çince “Fo Lang Ji” olarak adlandırılan silahlar.


Avrupa tüfeklerinden menzil ve ateĢ gücü olarak çok daha iyi olduğunu söylemektedir.131 Osmanlıların 17. ve 18. yüzyıllarda ateĢli silahlar konusunda Avrupa‟dan bir adım önde olduğu anlaĢılmaktadır.

 

 

III.2.     16. Yüzyılda Çin’de Ateşli Silahlar

 

 

 

Barut, herkesin de kabul ettiği gibi ilk kez Çin‟de bulunmuĢtur ve Çin uygarlığının insanlığa en büyük katkılarından sayılabilecek buluĢlarından biridir 132 . Barutun ateĢli silahlarda kullanılması ile ilgili en eski tarihi kayıt gene Çin‟de, Si Chuan 133 ve Dun Huang134‟daki Budist figürlerde görülmektedir. (Needham, 1979, s. 39)

Bilinen en eski ateĢli silah ise bronz bir tabancadır ve Çin‟de 1970 yılında ortaya çıkarılmıĢtır. Bu ise Avrupa‟daki en eski örneğinden yaklaĢık 40 yıl öncedir.(Needham, 1986,

 

 

 

 

 

 


131 Shen Qi Pu içerisinde, Zhao Shi Zhen Osmanlı tüfekleri için Ģu ifadeyi kullanmaktadır: “Bence; savaĢta San Jiang Jun131, Fo Lang Ji131 ve Qian Li Lei131 topları dıĢında küçük tüfekler arasında Rumi tüfekleri en iyisidir. Rumi tüfeğinden sonra en iyi tüfek de Avrupa Tüfekleridir”

132四大发明, Si Da Fa Ming, Dört büyük buluĢ, kâğıt, pusula, barutve matbaa.

 

133四川,Si Chuan Orta Çin‟de bir eyalet.

 

134 敦煌: Dun Huang, Günümüzde “Gan Su” eyaletinde bulunan tarihi Ġpek Yolu üzerindeki en önemli duraklardan birisidir. Bu bölgede bulunan ve birçok dil ve kültürün Ġpek Yolu üzerindeki etkileĢimlerini gösteren birçok eser ortaya çıkarılmıĢtır. Buradaki eserler ayrıca Türk tarihi açısından da son derece önemlidir. Burada bulunan eserler Çince, Kök Türkçe, Tibetçe, Soğutça gibi dillerde yazılmıĢtır. Ayrıca bakınız: 周李文 (Zhou Li Wen) ve 谢后芳 (Xie Hou Fang)(2006). 敦煌吐蕃汉藏对音字汇(Dun Huang Tu Bo Çince Tibetçe KarĢılaĢtırmaları). 北京:中央民族大学出版社(Bei Jing: Zhong Yang Min Zu Da Xue Yayınevi).


s. 290-294) Bulunan bu tabanca, Jürchen 135 lerin kurduğu Jin 136 hanedanlığı dönemi karakterini yansıtan bronz eĢyalarında bulunduğu bir mezardan çıkarılmıĢtır. Mezarın bulunduğu bölge Çin‟de ilk kez ateĢli silahların kullanıldığının bilindiği 1287–1288 savaĢlarının yaĢandığı bölgedir. (Chase, 2003, s. 32)

Çin‟de ateĢli silahların savaĢlarda önemli bir yer alması Ming hanedanlığının kurulmasına denk gelmektedir. 1344‟de Çin için hayati önem taĢıyan Sarı Nehir‟in yönünü güneye çeviren büyük sel ve ardından gelen kıtlık Moğol hâkimiyetindeki Çin‟i sarsar. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 59) Moğolların hâkimiyeti ortadan kalktıktan sonra güney Çin‟de Yang Ze137kıyılarında 3 isyancı yönetim ortaya çıkar. Güneyde daha küçük olmak üzere 5 yönetim daha ortaya çıkmıĢtır. Kuzey ise Moğolların kontrolünde kalır. Çin‟in Moğollar ile mücadelesinde ateĢli silahlar kullanarak üstünlük sağlamasından Seyfi Çelebi Seyahatnamesi‟nde Ģöyle bahsedilmektedir: “Ve Hitay Padişahı Hakan(Çin İmparatoru) ile Kalmuk (Moğol) Padişahı Altun Han’un gahi (zaman zaman) cenkleri olur, Hakan’a (Çin İmparatoru) karşı turamaz, amma varub, vilayetinün (ülkesinin) hisar (Çin Seddi) kenarında buldugi adamini kirar ve tavarin (davarını) sürer. Ve hisara giremez, zira ki bunlarda tob ve tüfenk yoktur, ve Hitayda tob ve tüfenk çokdur. Kalmuk (Moğol) tayfası bölük bölük

Hitayun hisardan taşrasını urub kaçarlar. Hitay tayfası dahi tezcek haberdar olsalar, yetüb


135 Mançuların ataları. Altaik bir halk oldukları bilinmektedir. Moğolcada “Jürchen” ya da “Jürched”, Çincede ise女真” “Nü Zhen” olarak adlandırılırlar. Ayrıca bakınız: 哈斯巴特尔 (Ha Si Ba Te Er)(2008). 女真语与满语的关系(Nü Zhen Dili ve Mançu Dilinin ĠliĢkisi). 满语研究(Man Yu Yan Jiu), Vol. 47, No.2, syf. 23-29.

136金朝, Jin Chao, 11151234 yılları arasında, Mançuların atası olan “Jürchen”lerin Wan Yan (完顏) kabilesi ta rafından günümüz Çin‟inin kuzeyinde kurulmuĢtur. Ayrıca bakınız: 沈一民 (Shen Yi Min)(2003). 金朝史实对清初政治的影响 (Jin Hanedanın Qing Hanedanının KuruluĢ Yıllarındaki Politik Etkileri). 北方文物(Bei Fang Wen Wu), No. 2, syf. 99-101.

137扬子江, Yang Zi Jiang ya da 长江, Chang Jiang isimleriyle bilinir. Çin‟in ve Asya‟nın en uzun dünyanın ise üçüncü en uzun nehridir.


birbiriyle cenk ederler, amma Hitaylı gelüb Kalmuk vilayetini çokluk urmazlar zira ki Hitay askeri ağır askerdür, toplu tüfenklidür.”(Matuz, 1968, s. 73)

Çin‟in tarihi, iki nehrin üzerine kurulmuĢtur. Bunlar Sarı nehir ve Yang Zi‟dır. Çin uygarlığı bu iki nehir etrafında oluĢmuĢ ve geliĢmiĢtir. Bu iki nehir ayrıca Çin‟i coğrafi, sosyal ve kültürel olarak da ikiye ayırmaktadır. Tarihi boyunca Çin‟i kuzeyde bulunan hanedanlar yönetmiĢtir ancak zaman içerisinde ekonomi ve nüfusun büyük bölümü Güney Çin‟e kaymıĢtır. 1250‟den sonra Güney Çin‟in nüfusu Kuzeyi geçecektir. Bu dönemde güneyde bulunan Hang Zhou kentinin nüfusu bir milyondan fazladır ki aynı dönem Paris 80.000, Kahire 500.000, Venedik 160.000 nüfusa sahiptir. (Gernet, 1962, s. 28-29)

Kuzeydeki savaĢ koĢulları ve güneydekiler birbirinden oldukça farklıdır. Yang Zi nehri boyunca yer alan büyük Ģehirlere giden gemileri kontrol etmek hayati önem taĢımaktadır. Söz konusu Ģehirler surlar ile çevrilidir ve etraflarındaki kırsal bölgeyi de bu Ģehirler yönetmektedir. Nehir sayesinde, orduları bir yerden diğerine taĢımakta oldukça kolay olmaktadır. ġehirlere yapılan saldırılarda ise; gemiler Ģehirlere saldırmak için kullanılmaktaydı. Gemilerin güverteleri de saldırıları olanaklı hale getirmek için yüksek olurdu. Gemiler böylece nehir kenarındaki Ģehirleri kuĢatmak ve saldırmak için kullanılabilmektedir. (Needham, 1986, s. 295-296)

AteĢli silahlar bu tarz savaĢa son derece uygundu. Dönemin ateĢli sailahları oldukça ilkeldir ancak buna rağmen oldukça fazla sayıda üretilmiĢlerdir. Wu yönetiminin bulunduğu topraklardan 1300‟lerin ortasına ait birçok ateĢli silah kalıntısı bulunmuĢtur. Dönemin deniz ve kuĢatma savaĢlarında ateĢli silahların ne kadar önemli bir yere sahip olduğu “Huo long Shen Qi Zhen fa”138 adlı kitapta Ming hanedanlığının kurucusu “Zhu Yuan Zhang”ın Çin‟i ateĢli silahlar sayesinde birleĢtirdiğini ileri sürmektedir.Ming hanedanlığının kuruluĢunda


138火龙神器阵法. 1412 yılında kitap haline getirilmiĢtir. Ayrıca bakınız: 李斌(Li Bian)(2002). 《火龙经》考辨

(Huo Long Jing Kao Bian). 中国历史文物 (Zhong Guo Li Shi Wen Wu), No. 1, syf. 33-38.


kaderi belirleyen savaĢ ise 1363‟te Bo Yang gölünde139 meydana gelecektir. Göl, kuzeyden güneye 100 km. geniĢliğe sahiptir, Yang Zi nehri gölün kuzeyinden geçmektedir ve dönemin en önemli kentlerinden Nan Chang140 gölün güney kıyılarında bulunmaktadır. Han donanması Ģehre giden güzergahı kapatmıĢtır ve Zhu Yuan Zhang Ming donanmasına saldırmasını emreder. 4 gün süren savaĢtan sonra Ming kuvvetleri kesin bir zafer kazanır. Han topraklarını ele geçiren Ming‟in toprakları artık Wu ‟nun iki katına çıkmıĢtır. 1366 ve 1367 yapılan savaĢlarla Ming, Wu baĢkenti Su Zhou „yu ele geçirir. AteĢli oklar, roketler ve toplar Ģehrin alınmasında kullanılan silahlardandır. Daha sonra güneyde bulunan daha küçük isyancı yönetimlere saldırılar düzenlenir ve kolaylıkla ortadan kaldırılırlar. SavaĢların neticesinde kuzeyde bulunan Moğol yönetimi de Ġç Moğolistan‟a çekilerek Pekin‟i bu yeni güce terk etmiĢtir. (Dreyer, 1982, s. 52-53)

Çin‟in Ming hanedanlığıyla birlikte bir kez daha birleĢmiĢ olması Çin tarihinde önemli dönüm noktalarından biri sayılabilir. Güney Çin bundan sonra kuzeyden steplerden gelecek saldırılara karĢı Kuzey Çin‟in koruması altında olacaktır ve Güney Çin‟de steplerden gelen saldırılardan bağımsız bir savaĢ mekanizması ortaya çıkabilecektir. Ancak elbette Kuzey Çin saldırıya uğradığında Güney Çin‟in ekonomik ve teknolojik varlığı kuzeyin korunması için seferber edilecektir. 1368‟den sonra savaĢ oyunu artık güneydeki nehirlerden ve surlarla çevrili Ģehirlerden kuzeye kayacaktır ve Ming ordusu kuzeyde baĢka türde bir savaĢ yapısıyla hareket etmek durumunda kalacaktır. AteĢli silahların geliĢimi de bu savaĢ koĢullarına göre Ģekillenecektir.Ming hanedanı güney Çin‟i kontrolü altına aldıktan sonra önündeki en büyük sorun Kuzey Çin‟de Moğollardan gelen tehdit olmuĢtur. Bu nedenle Moğolların Yuan döneminden kalan ordu yapısını aynen devam ettirmiĢlerdir. Moğolların ordu sisteminde her aile‟nin yönetime karĢı bir görevi vardır. Buna göre, birçok aile sadece vergi vermekle


139鄱阳湖, Bo Yang ya da Po Yang Gölü. Jiang Xi eyaletinde bulunan önemli bir tatlı su gölü.

 

140南昌, Nan Chang kenti Jiang Xi eyaletinde bulunur.


yükümlüdür ancak bazı aileler orduya dâhildir ve asker olarak ordu‟da görev yapmaktadırlar. Bu aileler daha az vergi öderler ve geçimlerini devletin vermiĢ olduğu araziden sağlarlar. Ordu sisteminin temel taĢını bir “tugay” oluĢturur ve yaklaĢık 5,600 kiĢiden oluĢur ve bunların görevi de askerleri garnizonlarda yönetmektir. Her tugay beĢ taburdan oluĢur ve her taburda on bölükten oluĢur. Her bölükte kırk asker mızraklı, otuz asker yaylı, yirmi asker kılıçlı ve on asker de tüfekli olurdu. Sadece rütbeler değil askerlik de babadan oğula geçerdi. (Dreyer, 1982, s. 76-78)

Tugaylar eyalet düzeyinde yerel askeri komisyonlara bağlıdır ve bütün ordu baĢkentte beĢ askeri komisyona bağlıdır. Bu mevkiler babadan oğla geçmezdi ve bu mevkideki kiĢiler tugaylardan gelen memurlar olurlardı. Özel eğitim ise eğitim teĢkilatı tarafından yapılırdı. 15. yüzyılda Pekin yakınlarında bunlardan üç tane bulunmaktaydı. Tamamlayıcı olarak Nan Jing‟de de bu eğitim teĢkilatlarından kurulmuĢtu. Tugaylardan gelen birlikler buralarda standart eğitimden geçirilirdi. Eğitim bölümlerinden biri de ateĢli silahlarla ilgiliydi ki bu bölümde askerlere ateĢli silahların nasıl kullanılacağı eğitimi verilirdi. Diğer iki eğitim teĢkilatı ise taktik ve keĢifti. Tugaylar garnizon görevleri için kullanılmaktaydı. SavaĢ alanında orduya ihtiyaç olduğunda birlikler tugaylardan ayrılarak farklı komutanların ermine verilirlerdi. SavaĢ alanının en önemli komutanı ise güvenilen bir sivil memur olurdu. Bu düzenleme ise generallerin yönetimi ele geçirmek için yeteri kadar birliği kontrolleri altına almalarını engellemek için yapılırdı. Ancak, Moğollardan kaynaklanan sürekli tehdit, Ming yönetimini kuzey ve kuzey batı sınırlarında sürekli bulunan savunma komutanlıkları kurmaya zorlamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 54-57)

Ming yönetimi süvarilerdeki zayıflığını dengelemek için süvari olarak Ming ordusunda savaĢacak Moğolları orduya katmıĢtır. 14. yüzyılın sonu ve 15. yüzyıl boyunca, birçok Moğol stepleri terk ederek Ming ordusuna katılmıĢtır Ming yönetimi, yerleĢmeleri için Moğollara hayvanlar, arazi, ev, mobilyalar, elbiseler ve yiyecek vermiĢtir. Çin hizmetine


giren Moğollara askeri rütbeler ve maaĢ verilmiĢ ve askeri birliklere alınmıĢlardır. Genellikle Moğol komutanlar emrinde bulunmuĢlar ve Pekin‟de ya da kuzey sınırlarında konuĢlandırılmıĢlardır. (Serruys, 1959, 1987)

Ordu teĢkilatı 1392‟de; 16,489 subay ve 1.198.442 askerden oluĢmaktaydı. Aynı dönemin Çin nüfusunun 65 ila 85 milyon olduğu düĢünülürse bu oldukça büyük bir rakamdır. Elbette bu büyüklükte bir insani gücünü beslemek, teçhizat sağlamak ve yönetmekte baĢlangıçtan beri ciddi problemler olmuĢtur. Ordunun kendi kendini geçindiren bir halde olması planlanmıĢtır, ancak tarıma çok elveriĢli olmayan kuzeyde bulunan askerlerin harcamaları Ming bütçesine büyük bir yük getirmiĢtir. (Mote, 1999, s. 743- 746)Bu rakamlara bakılınca elbette, Çin‟in bütün komĢularından daha güçlü olduğu hepsini yenebileceği sanılmaktadır. Çinliler kendileri de bu büyük güçlerine rağmen çok az sayıda göçebelerin nasıl olup da bazen kendilerini yendiklerini anlayamamaktadırlar. 15. ve 16. yüzyılın Moğolistan‟ının nüfusunun tamamı Çin ordusunun mevcudundan daha az olmalıdır. Ancak Moğol erkeklerin tamamı bir Ģekilde askerlik ile ilgili olmuĢlardır. Eğer dönemin Moğolistan nüfusunu yaklaĢık iki milyon Kabul edersek ve dört Moğol erkeğinden birini de yetiĢkin olduğunu düĢünürsek, atlı ve savaĢabilecek ve nüfusun yaklaĢık 500.000 kiĢi olduğu düĢünülebilir. Bu da, Çin‟in kuzeyinde bulunan Moğolların aslında hiç de hafife alınmayacak bir tehdit haline geldiklerini göstermektedir. (Chase, 2003, s. 38)

Tugaylar eyalet düzeyinde yerel askeri komisyonlara bağlıdır ve bütün ordu baĢkentte beĢ askeri komisyona bağlıdır. Bu mevkiler babadan oğla geçmezdi ve bu mevkideki kiĢiler tugaylardan gelen memurlar olurlardı. Özel eğitim ise eğitim eğitim teĢkilatı tarafından yapılırdı. 15. yüzyılda Pekin yakınlarında bunlardan üç tane bulunmaktaydı. Tamamlayıcı olarak Nan Jing‟de de bu eğitim teĢkilatlarından kurulmuĢtu. Tugaylardan gelen birlikler buralarda standart eğitimden geçirilirdi. Eğitim bölümlerinden biri de ateĢli silahlarla ilgiliydi


ki bu bölümde askerlere ateĢli silahların nasıl kullanılacağı eğitimi verilirdi. Diğer iki eğitim teĢkilatı ise taktik ve keĢiftir.Tugaylar garnizon görevleri için kullanılmaktaydı. SavaĢ alanında orduya ihtiyaç olduğunda birlikler tugaylardan ayrılarak farklı komutanların ermine verilirlerdi. SavaĢ alanının en önemli komutanı ise güvenilen bir sivil memur olurdu. Bu düzenleme ise generallerin yönetimi ele geçirmek için yeteri kadar birliği kontrolleri altına almalarını engellemek için yapılırdı. Ancak, Moğollardan kaynaklanan sürekli tehdit, Ming yönetimini kuzey ve kuzey batı sınırlarında sürekli bulunan savunma komutanlıkları kurmaya zorlamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 54-56)

Ming yönetimi süvarilerdeki zayıflığını dengelemek için süvari olarak Ming ordusunda savaĢacak Moğolları orduya katmıĢtır. 14. yüzyılın sonu ve 15. yüzyıl boyunca, birçok Moğol stepleri terk ederek Ming ordusuna katılmıĢtır Ming yönetimi, yerleĢmeleri için Moğollara hayvanlar, arazi, ev, mobilyalar, elbiseler ve yiyecek vermiĢtir. Çin hizmetine giren Moğollara askeri rütbeler ve maaĢ verilmiĢ ve askeri birliklere alınmıĢlardır. Genellikle Moğol komutanlar emrinde bulunmuĢlar ve Pekin‟de ya da kuzey sınırlarında konuĢlandırılmıĢlardır.(Serruys, 1987) Ordu teĢkilatı 1392‟de; 16,489 subay ve 1,198,442 askerden oluĢmaktaydı. Aynı dönemin Çin nufüsunun 65 ila 85 milyon olduğu düĢünülürse bu oldukça büyük bir rakamdır. Elbette bu büyüklükte bir insane gücünü beslemek, teçhizat sağlamak ve yönetmekte baĢlangıçtan beri ciddi problemler olmuĢtur. Ordunun kendi kendini geçindiren bir halde olması planlanmıĢtır, ancak tarıma çok elveriĢli olmayan kuzeyde bulunan askerlerin harcamaları Ming bütçesine büyük bir yük getirmiĢtir. (Mote, 1999, s. 743-745)

Bu rakamlara bakılınca elbette, Çin‟in bütün komĢularından daha güçlü olduğu hepsini yenebileceği sanılmaktadır. Çinliler kendileri de bu büyük güçlerine rağmen çok az sayıda göçebelerin nasıl olup da bazen kendilerini yendiklerini anlayamamaktaydılar. 15. ve

16. yüzyılın Moğolistanının nüfusunun tamamı Çin ordusunun mevcudundan daha az


olmalıdır. Ancak Moğol erkeklerin tamamı bir Ģekilde askerlik ile ilgili olmuĢlardır. Eğer dönemin Moğolistan nüfusunu yaklaĢık iki milyon Kabul edersek ve dört Moğol erkeğinden birini de yetiĢkin olduğunu düĢünürsek, atlı ve savaĢabilecek ve nüfusun yaklaĢık 500.000 kiĢi olduğu düĢünülebilir. Bu da, Çin‟in kuzeyinde bulunan Moğolların aslında hiç de hafife alınmayacak bir tehdit haline geldiklerini göstermektedir. (Chase, 2003, s. 38)Sayısal olarak kesin üstünlüğünün dıĢında Ming orduları kullandıkları ekipman açısından da çok iyi durumdaydı. Askeri ekipmanın büyük bir kısmı BaĢkentte üretilmekteydi. AteĢli silahların üretimini control etmek üzere iki birim kurulmuĢtu; Barut üretimi yapan ve saraysilah fbrikasına bağlı bulunan ve barut, ateĢli silah üretimi yapan Wanggong silah deposu. Diğer taraftan, Ġmalat bakanlığının sivil memurlerı silah bürosunu control etmekteydi. Silah bürosu her türlü askeri ekipmanı üretmekteydi. Bu büro aynı zamanda ateĢli silahların üretimini de yapmaktaydı.BaĢkent dıĢındaki silah üretimi ise oldukça dağınıktır. Nüfusu binden fazla olan her bölge verecekleri verginin bir parçası olarak bazı silahlar imal etmekle ve bunları belirli yerlere göndermekle yükümlüydüler. Her bir askeri unite birçok farklı yerden gelecek askeri malzemeyle çalıĢmaktadır.Bunun dıĢında askerler de bazı silahlarını kendileri imal etmekteydiler. 1451‟de her tugay yıllık 160 takım141 ekipman üretmekle yükümlü kılınmıĢtır ve savaĢmak için elveriĢli olmayan askerler silah yapımına memur edilmiĢtir. (Huang, 1981, s. 160-162)

Atlar, sadece baĢkentte üretilemeyecek önemde olan bir baĢka askeri mesele olmuĢtur. AteĢli silahlar gizli tutulduğu için atlar ile ilgili bilgiler çok daha fazla bulunmaktadır. Ming yönetimi savaĢlarda kullanacakları atların teminini ise dört yoldan yapmaktaydı. At Çay ticareti, Devletin yetiĢtirdiği atlar, özel teĢebbüslerce yetiĢtirilen atlar ve sınırlarda kurulan at pazarları. (Chase, 2003, s. 40)


141 Bir takım ekipman: Miğfer, zırh, kılıç, yay, yay kiriĢi, 35 ok ve çanta, ilaveten uzun mızraklar ve her iki takım için birer yuvarlak kalkan.


At – Çay ticareti , at ticareti ofisinin kontrolü altındaydı. At ticareti ofisi Tibet‟e yapılacak çay karĢılığı at ticaretinin tekelini elinde bulundurmaktaydı. Bu ticaret 15.yüzyıl ortalarında oldukça geliĢmiĢti ancak Moğolların Tibetlilerle Qing Hai‟daki otlaklar için yaptıkları savaĢlar sırasında zaman zaman durma durma noktasına geldiği de olmuĢtur.Devletin yetiĢtirdiği atlar ise kuzey sınırlarında, baĢkent Pekine yakınlarında ve Shaan Xi‟de bulunmaktaydı.(Morris, 1970)

Ming Çin‟i kuzeyde büyük bir tehdit oluĢturan Moğollara ve doğu sahillerini sürekli tehdit eden Japonlara karĢı sürekli hazırlıklı olmak zorundadır. Bu nedenle; özellikle yeni silah teknolojilerine Ģiddetle ihtiyaç duymaktadır. BaĢlangıçta, Çin‟de ortaya çıkan ateĢli silahlar Osmanlıların ve Avrupalıların ellerinde daha da ilerlemiĢ ve tekrar Çin‟e dönmüĢtür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

IV.   Bölüm

Duo Si Ma’nın Çin’e Seyahati

 

 

IV.1.  Duo Si Ma’nın Çin’e Seyahative 16. Yüzyılda Pekin’de Osmanlılar


Osmanlıdan Ming Çin‟inine tarih kayıtlarına bakılırsa birçok elçi grubu gelmiĢ olmalıdır. Bunların ilki 1423 yılında Ming Ġmparatoru Yong Le142 döneminde Çin‟e gelmiĢtir. 1425‟te Ġmparator Hong Xi143döneminde de bir elçi heyeti gelmiĢtir. Ġmparator Xuan De144 döneminde 1427 ve 1433‟te iki elçi heyeti. Ġmparator Zheng Tong145 döneminde ise 1445 yılında ve Hong Zhi146 döneminde 1488‟de bir Osmanlı elçi heyeti gelmiĢtir. Ġmparator Jia Jing147 döneminde ise 1524‟te, 1526‟da ve 1527‟de 3 elçi heyeti gelmiĢtir. Ming resmi tarih kayıtları dıĢında bulunan bazı tarih kayıtlarında da, 1543, 1548, 1554, 1559, 1564, 1576, 1581, 1618 ve son olarak da 1627 yıllarında Osmanlı elçi heyetlerinin Çin‟e geldikleri yazılmıĢtır148. Ming dönemi tarih kayıtlarına göre Osmanlı elçileri Ming dönemi boyunca 19 kez Çin‟e gelmiĢlerdir. Kayıtlara göre; Hong Wu149 döneminde 1 kez, Yong Le döneminde 1 kez, Hong Xi döneminde 1 kez, Xuan De döneminde 2 kez, Zheng Tong döneminde 1 kez, Hong Zhi döneminde 1 kez, Jia Jing döneminde 8 kez, Wan Li150 döneminde 3 kez ve Tian Qi151 döneminde 1 kez Osmanlı elçi heyetleri Çin‟e gelmiĢtir.

142永乐, Yong Le. 14021424 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru. 143洪熙, Hong Xi. 1424 - 1425 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru. 144宣德, Xuan De. 14251435 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru.

145正統, Zheng Tong. 1436 – 1449 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru. 1457 – 1464 yılları arasında yeniden tahta çıkmı ve bu dönemde Tian Shun (天顺) adıyla anılmıĢtır.

146弘治, Hong Zhi. 14871505 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru.

 

147嘉靖, Jia Jing. 15211566 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru.

 

148Burada Ming Shi Lu (明实录) dıĢında Ming Shi (明史), Zui Wei Lu (罪惟录), Huang Ming Shi Fa Lu(皇明世法录)ve Shu Yu Zhou Zi Lu(殊域周咨录)‟da geçen kayıtlar da eklenerek verilmiĢtir. Ayrıca bakınız: 马建春 (Ma Jian Chun)(2007). 明嘉靖,万历朝鲁密铳的传入,制造及使用 (Ming Jia Jing, Wan Li Dönemi Rumi Tüfeklerinin Çin‟e GiriĢi, Üretimi ve Kullanımı). 回族研究(Hui Zu Yan Jiu). Vol. 68, No. 4, syf. 72.

149洪武, Hong Wu. 13681398 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru. Ming hanedanının kurucusudur.

 

150万历, Wan Li. 15721620 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru.


Pekin‟e gönderilen bu elçilerin ne maksatla geldikleri ile ilgili Ming kayıtlarında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Elçilerin yanlarında Ming sarayına getirdikleri hediyelerin ayrıntılı bir listesi kayıtlara girmiĢtir. Fakat getirilen hediyeler arasında kayıtlarda tüfek bulunmamaktadır. “Shen Qi Pu” “Olağanüstü Silahlar Kılavuzu” adlı kaynağa dayanarak elçi heyetinde bulunan “Duo Si Ma” adlı Osmanlı elçisinin yanında bir Osmanlı tüfeği getirdiği ayrıntılı Ģekilde anlatılmıĢtır.

Si Ma 152 , Ganj Nehrini 153 , Karlı dağları 154 ve Kun Lun dağlarını 155 aşarak İmparatora (tekrar156) aslan hediye getirmişti yanında olağanüstü silah157 da vardı. Pekin’e ulaşması sekiz yılını almıştı.158

“Olağanüstü Silahlar Kılavuzu”nda anlatıldığı Ģekliyle Duo Si Ma, Ganj nehrini, karlı dağları yani Hindistan‟ın kuzeyinde bulunan Himalayaları ve Himalayaların büyük bir kısmını oluĢturan Tibet‟i aĢtıktan sonra  Kun Lun dağlarını da geçerek 8 yılda Pekin‟e

ulaĢmıĢtır. Hindistan‟a gelene kadar izlediği rotadan eserde bahsedilmemiĢtir. Yolculuğa o


151天启, Tian Qi. 16201627 yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru.

 

152朵思麻, Duo Si Ma, burada Soyadı olanDuoyazılmamıĢ, adıyla “Si Ma” Ģeklinde yazılmıĢtır.

 

153恒河, Heng He. Hindistan‟da bulunan Ganj Nehri.

 

154雪岭, Xue Ling, Karlı dağlar. Ganj nehrinden Kun Lun dağlarına gitmenin tek yolu Himalayalar ve Tibet‟ten geçmektedir. Bu yüzden metinde geçen “Karlı Dağlar” Himalayalar olmalıdır.

155昆仑, Kun Lun dağları, Bugünkü Çin Halk Cumhuriyetinin Xin Jiang ve Tibet bölgelerinin arasında bulunan Pamir dağlarına bağlı Kun Lun Dağları. Bu da ortaya attığımız iddia olan olan Osmanlı elçilerinin Tibet üzerinden Çin‟e girdikleri düĢüncesini güçlendirmektedir. Zira; yaptığımız araĢtırmalarda Tibetçe de günümüzde de kullanılmakta bulunan birçok Türkçe sözcüğe rastladık.

156 Metinde Duo Si Ma‟nın tekrar geldiği ifade edilmektedir. Bu kiĢi daha önce gelen Osmanlı elçileriyle gelmiĢ olmalıdır.

157 Olağanüstü silah, Osmanlı tüfeğidir.

 

158神器谱, 十八一八八, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi Ba – Yi Ba Ba, Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng Zhong Shu Ju Yin Xing.)


dönem Osmanlı yönetiminde bulunan Yemen‟den gemiyle Hindistan‟a gelerek baĢlamıĢ olması ihtimali çok yüksektir. Yolculuğun süresi ile ilgili olarak aynı bilgilerden Ming Tarih kayıtlarında da Ģu Ģekilde bahsedilmektedir:

Rumi aslan, batı ineği ve yerel ürünlerini hediye getirdi. Elçilerin söylediklerine göre getirdikleri malların değeri 23.000 altındır. Gidiş dönüş yolu 7 yıl sürmektedir. Çin’in onları ödüllendireceğini ummaktadırlar. Lu dedi ki: “Ming İmparatoru bu getirdiklerinizle ilgilenmemektedir. İki aslan günde bir koyun yer. (Bu da) Bir yılda 700’den fazla koyun eder. İnekler ot yerler, şimdi ise sebze ve meyve yemektedirler. Bunların yedikleri de insanın yediğiyle aynıdır. Getirdiklerinizi size geri vermek isteriz. Onları az bir şeylerle geri göndermeliyiz yoksa sürekli gelirler.” İmparator bu sözleri ciddiye almadı.159

“Olağanüstü Silahlar Kılavuzu”nda “Duo Si Ma”nın yolculuk süresinden 8 yıl olarak bahsedilmektedir. Burada da 7 yıl olduğu söylenmektedir. AnlaĢılan odur ki, bu yolculuk en az 7 – 8 sene sürmektedir.

Bu bilgiler ıĢığında Osmanlı elçilerinin Çin‟e giderken izledikleri rotayı aĢağı yukarı ortaya çıkarmak mümkündür. Osmanlı elçileri; en kolay yol olarak düĢünülebilecek Orta Asya‟dan Çin‟e gitmek yerine güneyden Hindistan üzerinden Çin‟e gitmiĢlerdir. Bu rotanın neden seçilmiĢ olduğu ise kayıtlarda anlatılmamıĢtır. Ancak dönemin tarih kayıtlarında Hindistan‟ın Türk – Müslüman bir hanedan olan Babürlerin elinde olduğu bu dönemde bazı Osmanlı seyyahların Hindistan ve Tibet bölgeleriyle ilgili yazdıkları seyahatnameler bulunmaktadır.

Ġzlenen bu rota ise ilginç bir bilgiyi daha ortaya çıkarmaktadır. Çünkü Hindistan‟dan Çin‟e geçmek için sadece bir yol vardır o da Tibet‟ten geçmektir. 16. yüzyılda Osmanlılar Tibet‟e gitmiĢ olmalılardır. Bu güzergah ayrıca Çin‟den Hindistan‟a ulaĢan “Ġpek Yolu”nun


159明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/解一貴/張錄(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si / Jie Yi Gui / Zhang Lu)


en eski güzergahlardan da birisidir. Bu yol Xi An‟dan baĢlar Golmud‟a ve oradan da Lhasa‟ya ulaĢır. 2005‟te tamamlanan ve Pekin‟den Lhasa‟ya ulaĢan demiryolu da bu güzergah üzerine kurulmuĢtur. 2009 ağustos ayında araĢtırma yapmak için bu yolu kullanarak biz de Lhasa‟ya gittik. Söz konusu yol kulanılabilecek en iyi kara yolu güzergahı sayılmaktadır. Bu nedenle de demiryolu bu güzergah üzerine kurulmuĢtur.

Dönemin seyahatnamelerinde de Tibet ile ilgili çok değerli bilgiler verilmiĢtir. Bu dönemde Tibet bir süreliğine Babür‟lerin hakimiyeti altına girmiĢtir. Mirza Haydar Duğlat‟ın Tarih-i ReĢidi adlı eserinde Tibet‟in istilası ile ilgili bilgiler verilmektedir. “Duo Si Ma” ve kardeĢi “Ba Bu Li”nin içinde bulunması muhtemel Osmanlı elçi heyetinin Tibet‟ten geçmiĢ olabileceği bir tarih olan 1520‟ler ve 1530‟lar verilmektedir. (Duğlat, 2006) Seyfi Çelebi Seyahatnamesinde de Tibetliler ve Tibet ile ilgili aynı döneme düĢen ilginç bilgiler verilmiĢtir. (Matuz, 1968)

Bu verilerin dıĢında araĢtırmalarımız sırasında Tibetçe‟de bulduğumuz bazı Türkçe sözcükler yolculuğun bu kısmına belki ıĢık tutabilir. Osmanlı elçileri ile ilgili Tibet‟te de bazı kaynaklar olabilir ancak henüz böyle bir kaynağa ulaĢabilmiĢ değiliz. Zira Tibet‟te bulunan tarih kayıtlarının tamamının henüz bir tasnifi yapılmıĢ değildir. Bu kayıtlar ancak çok uzun zaman harcanarak bulundukları tapınaklar içerisinde yapılabilmektedir. Bu nedenle de çok külfetli ve zamana ihtiyaç olunan bir araĢtırma konusudur.

AraĢtırmalarımız sırasında Tibetçe‟de Türkçe‟den geçmiĢ olan bazı sözcüklere rastlanmıĢtır. Bunların bir kısmı erken dönemde Orta Asya ile münasebetleri sırasında geçmiĢ olabilir. Ancak bir kelime vardır ki; kitabımızın konusuyla da derinden ilgilidir. 1881 yılında Tibet‟te bulunan bir Ġngiliz misyoneri tarafından yazılmıĢ “Tibetçe - Ġngilizce” sözlükte Türkçe‟den geçmiĢ olan bazı sözcüklerin içinde oldukça ilginç bir kelime vardır. Türkçe


tüfek160 kelimesi neredeyse hiç değiĢikliğe uğramadan Tibetçeye “Tubag” (ཏུ།པག།)olarak geçmiĢtir. Tibetçe‟de ayrıca barut kelimesi yerine kullanılan gene tüfek yani “Tubag”dan türetilerek  “Tubag-man”  (ཏུ།པག།མན།)kelimesi  bulunmaktadır.  Bu  kelime  dıĢında

Tibetçede geç dönemde Türkçeden geçmiĢ olabilecek bazı kelimelerde bulunmaktadır. Bu ilginç bilgi; Osmanlı elçilerinin Çin‟e giderken geçtikleri Tibet‟te belki de uzun süre kalmıĢ olabileceklerini  hatta  Tibet‟e  ilk  tüfeği  de  Osmanlıların  götürmüĢ  olabileceğini

düĢündürmektedir. Tibetçede Osmanlı ya da Türk anlamında ise “Rum” (རུམ།) ve “Rumba”

(རུམ།པ།) sözcüğü kullanılmaktadır. Bu dönemde Osmanlıların Tibet‟e ulaĢmıĢ olduğu düĢünülebilir.(Jaschke, 1881, s. 532)

Konuyla ilgili Tibet kaynaklarında da derinlemesine bir araĢtırma yapmak gereklidir. Bu ise baĢka bir çalıĢmamızın konusu olacaktır. Ancak “Olağanüstü Silahlar Kılavuz”unda verilen bilgiler ıĢığında ortaya çıkan önemli bir bilgi Osmanlıların 16. yüzyılda Tibet‟e gitmiĢ olmalarıdır. Osmanlı elçilerinin Tibet‟ten nasıl geçtiklerini, neler yaĢadıklarını bilmek tarihi açıdan çok önemlidir.Yukarıda saydığımız bilgiler ıĢığındaOsmanlı Devletinin Portekizlilerle giriĢilen güç mücadelesinde Aceh‟e, Hindistan‟a, Afrikaya tüfek hibe ettiği ve tüfek ile ilgili uzmanlar gönderdiği bilinmektedir. (Chase, 2003, s. 86) Bu bilgiler aynı güç mücadelesinin Tibet‟e ve Çin‟e kadar uzanmıĢ olabileceği fikrini güçlendirmektedir. Osmanlı Devletinin çıkarlarının sadece Güney Doğu Asya ve Hindistan‟da değil Doğu Asya‟da hatta dünyanın çatısı sayılan Tibet‟te bile bulunduğunu göstermektedir.


8 yıl süren bu zorlu yolculuğun ardından Osmanlı elçilerinin ulaĢtığı yer Doğunun en büyük gücü Ming Çin‟inin baĢkenti Pekin olmuĢtur. Elçiler birçok hediyeler getirmiĢ ve Çin sarayından da birçok hediyeler alarak geri gönderilmiĢlerdir. Ancak bu iliĢkilerin her zaman

160 Tüfek kelimesinin Farsça olduğu yönünde de iddialar vardır. Farsça‟da “Tüfeng” olarak kullanılmaktadır. Bakınız: Eyüboğlu, Ġsmet Zeki, “Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü”, sayfa 674 – 675, Sosyal Yayınları, 2004.


dostane olduğunu söylemek güçtür. Zira gelen heyetlerden bir tanesinde bir casusluk vakası yaĢandığı Ming tarih kayıtlarında aĢağıdaki gibi geçmektedir:

 

Rumi, Çin’den çok uzaktır. Jia Jing 3. Yılında Rumi aslan, batı ineği getirdi. Zheng Yi Pemg der ki: Rumi daha önce haraç getirmemişti (ilk kez getiriyor). Aslanlar burada beslenebilecek hayvanlar değillerdir. Bunları istemiyoruz. Ancak İmparatorumuzun alicenaplığını göstermek için alabiliriz. Rumi’nin bizimle çok ilişkisi yoktur. Nasıl kişiler olduklarını bilmiyoruz. Turfan Gansu’yu birçok kez işgal etti. Rumi’den gelenlerin arasında (isim listesinden) anladığımız kadarıyla Turfanlılar da var. Bize zarar vermek istedikleri çok açıktır. Ülkemizden çıkmalarını isteriz. Casusluk suçuyla yargılanmalarını istiyoruz. İmparator sınırdaki memurlara konuyla ilgilenmelerini emreder.161

 

Ayrıca Gan su yakınlarında Osmanlı elçi heyeti yerel komutan tarafından Moğollarla savaĢmaya zorlanmıĢ elçilerin onda biri hayatını kaybetmiĢtir. Çin Ġmparatoru bu olaydan haberdar olmuĢ; komutanı görevden almıĢ ve Osmanlı elçilerinden hayatını kaybedenleri tabutlar içerisinde defnettirmiĢ, geri kalanları da memleketlerine geri göndermiĢtir. YaĢanan bütün bu olaylara rağmen Osmanlı elçileri Çin‟e gelmeye devam etmiĢlerdir. Ming tarih kayıtlarında bu olay Ģöyle geçmektedir:

 

Batı bölgesi denetçi yardımcısı162 Gansu163’ya gönderildi. Rumi’den hediye getiren elçilerden 90 kişiden fazlası Gan Zhou164da kalmıştı. Bölgesel Komutan165 Yang Xin166 onları

 


161明史/列傳/卷三百三十二列傳第二百二十西域四/魯迷(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan San Bai San Shi Er Lie Zhuan Di Er Bai Er Shi Xi Yu Si / Lu Mi)

162右僉都御史, You Jian Du Yu Shi. You () sağ anlamına gelmektedir ve Batı yönünü simgeler. Çin tarihinde eğer bir göreve iki eĢit kiĢi atanmıĢsa bunların Batı‟da olanına verilen isim(Hucker, 1985, s. 584). Jian () resmi görev ünvanlarının önüne gelerek yardımcı, muavin anlamı verir (Hucker, 1985, s. 152). Du Yu Shi (都御史) ise


düşmanlarımızla savaşmaya zorladı. Onda biri öldü. Rong167 dedi ki: “O kişiler; iyi niyetle gelmişlerdi. Onları savaşmaya gönderdin. İnsanların güvenini kaybettin. Çin’i zayıf gösterdin. ” Bunun üzerine İmparatora haber verildi ve Xin adındaki bu komutan görevinden alındı. Ölenlerin cenazeleri savaş alanından alınıp tahta tabutlar168 içinde memleketlerine geri gönderildi. Yabancılar; memnun oldular.169

 

Bu elçi heyetinin arasında bulunan iki kardeĢ “Duo Si Ma” ve “Ba Bu Li” „nin Osmanlı‟da baĢlayan hayatları ise ilginç bir Ģekilde Pekin‟de sonlanacaktır. Ġki kardeĢ ikinci kez Çin‟e geldiklerinde Çin Ġmparatoru onları geri yollamamıĢ ve onlara Pekin‟e yerleĢmeleri emrini vermiĢtir. Bu kiĢileri imparatorun neden Pekin‟de bıraktırdığı metinde net olarak açıklanmamıĢtır. Bu kiĢiler kendi istekleriyle mi yoksa imparatorun emri doğrultusunda mı kaldılar bilinmemektedir. Ġki kardeĢten Duo Si Ma‟nın Pekin‟e geldiği sırada yirmili yaĢlarında olduğunu Olağanüstü Silahlar kılavuzu metninden çıkarmak mümkündür. KardeĢi olan Babuli de kuvvetle muhtemel onunla aynı yaĢlarda olmalıdır. Çincedeki isim verme mantığından yola çıkarak bu kiĢilerin isimlerinin ne olduğunu tahmin etmek mümkün olabilir.

Ming ve Qing hanedanları döneminde Doğu ve Batı‟da iki adet makam olmak üzere tesis edilmiĢtir. BaĢ Denetçi anlamına gelmektedir(Hucker, 1985, s. 546).

163甘肅: (Gan Su) Orta Batı Çin‟de bulunan bir eyalet.

 

164甘州: (Gan Zhou) Çin Halk Cumhuriyetinin batısında bulunan Gan Su (甘肅) eyaletinin Zhang Ye (张掖) Ģehri.

165總兵官, Zong Bing Guan, Belli bir bölgeden sorumlu savunma komutanı. Ming döneminde kuzey batıda bulunan bu makamdan 9 komutan sorumludur. (Hucker, 1985, s. 533).

166楊信, Yang Xin, KiĢi ismi.

 

167, Rong ; tam ismi 詹榮, Zhan Rong. 15001551 yılları arasında yaĢamıĢ Çinli devlet adamı.

 

168:, Hui, Tahtadan yapılmıĢ, boyutları küçük bir tür tabut.

 

169明史/列傳/卷二百列傳第八十八/詹榮(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan Er Bai Lie Zhuan Di Ba Shi Ba / Zhan Rong)


Ba Bu Li ismi büyük ihtimalle Babür olmalıdır. Çinliler bir yabancıya isim verirken oldukça ilginç bir yol kullanırlar. Bu nedenle herhangi bir yabancı isminin kendi ana dilinde ne olduğunu bilmek oldukça güçleĢir. Çince isimler genellikle üç Çince karakterden oluĢur ve ilk Çince karakter soyadıdır. Ancak her zaman ismin tamamı kullanılmayabilir. Herhangi bir yolla bu kiĢilere Çince isimler verilmiĢ olabilir. Her ne kadar kesin bir Ģey söylemek mümkün olmasa da Babuli ismi çok muhtemel Babür ismidir. Ancak Duo Si Ma170 isminin aslında ne olduğunu söylemek oldukça güçtür. Bu isim Osman, Desim, Tursun ya da Dursun olabilir.

Bu kiĢiler sonradan mutlaka Çince öğrenmiĢ olmalılardır ancak; isim verilirken söyledikleri herhangi bir Ģeyden ya da geldikleri geçtikleri yerlerden esinlenerek Çince isimleri takılmıĢ olabilir. Duo Si Ma171 ismi ilginçtir; zira aynı Çince karakterler ile ifade edilen Qing Hai eyaleti yakınlarında bulunan bir Tibetli yerleĢimi bulunmaktadır. Bu yer Osmanlı elçilerinin Çin‟e gelirken izledikleri rota üzerinde bulunan bir yerdir.172

Ġki kardeĢten Duo Si Ma, Ġmparatorun gizli servisi olan Jin Yi Wei‟de kumandan görevine getirilmiĢtir. Jin Yi Wei, Çin‟de sadece Ming dönemine has bir devlet kurumudur ve burada çalıĢanların tamamı Ġmparatora en yakın olan kiĢilerden özel olarak seçilmektedir. Bu nedenle Ġmparatorun en güvendiği kiĢiler arasından seçilmiĢlerdir. Daha önce de bazı yabancıların mesela Mançuların bu kuruma alındığı bilinmektedir. (Chan, 1975, s. 679-715) Ancak, Mançular Çin‟e uzak bir millet değillerdir ve Çin‟in bir parçası sayılırlar. Bu dönemde, Çin‟de birçok batılı misyoner bulunmaktadır. Ġtalyan, Polonyalı, Portekizli birçok isim Çin‟de yaĢamıĢ ve ölmüĢler aralarından bazıları Çin sarayında çalıĢmıĢlardır bile. Ancak


170Duo sima‟nın bir baĢka isime sahip olduğu da bilinmektedir. Bu isim ise “Zeng Mi Gu” “曾米固”dur. Ayrıca bakınız: 王兆春(Wang Tao Chun)(1996).中国历代兵书(Zhong Guo Li Dai Bin Shu), 商务印书馆(Shang Wu Yin Shu Guan), Syf. 126.

171 Duo Si Ma, Qing Hai da bulunan Tibetli yerleĢimi.

172མདོ་སྨད, 朵思麻, Duo Si Ma. Tibet‟in Amdo bölgesinde bulunan tarihi bir yerleĢim.


bu Osmanlı elçisi dıĢında baĢka hiçbir yabancının Ġmparatorun gizli servisinde çalıĢtığına dair kayıt bulunmamaktadır. Bu bilgi bile tek baĢına Osmanlıların Çin‟de nasıl ayrı bir yeri olduğunu göstermektedir. Jin Yi Wei ile Duo Si Ma‟nın iliĢkisi ile ilgili olarak:

İmparatorun Muhafız173 kumandanı174 Duo Si Ma’dan Rumi175 tüfeğini aldım.176

 

Si Ma, bir önceki imparatorunda da memuru177 idi. Kimse onun tüfekler konusunda ehil bir kişi olduğunu bilmemekteydi. Bu yaşlı adamın, bu silahı; bize sanki kendini övdürmek istermişçesine vermesini ve İmparatorun çıkıp bütün ülkeye, Japon korsanlarını defedecek silahı bulduk demesini bekleyemezdik. Si Ma’nın memurluğu kırk yıldan fazla zamandır sürmektedir. 74 yaşındadır. Pekin’de daha önce hiç kimse ona bu silahı sormamıştır. Ben araştırmalarım neticesinde bu silahı fark ettim. Bu işten İmparatoru haberdar etmeseydim, hiç kimse bu silahın ne olduğunu bilmeyecek, nasıl kullanıldığını öğrenmeye de cesaret edemeyecekti. Bu silah da, hiç bilinmeden ortadan kaybolup, yok olup giderdi. Çok yazık olurdu.178

 

 


173锦衣卫, Jin Yi Wei, Jin Yi Wei, 1382‟de Ming Hanedanının ilk imparatoru Zhu Yuan Zhang tarafından baĢlangıçta 500 kiĢiyle kurulan Çin tarihinin ilk gizli polis ve istihbarat örgütü. Burada çalıĢan kiĢiler kanunlara tabi değillerdir ve sadece imparatora karĢı sorumludurlar. Ayrıca istedikleri kiĢileri istedikleri Ģekilde cezalandırma yetkisine de sahiptirler. (Hucker, 1985, s. 166)

174指挥, Zhi Hui, Komutan. Belirli birliklerin ya da hanedana ait bazı mahallerin korumasını üstlenmiĢ olan; genel anlamıyla komutan. (Hucker, 1985, s. 159)

175鲁密番铳, Lu Mi Fan Chong, Rumi (Osmanlı) yabancı tüfeği.

 

176神器谱, 十八一八六, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi BaYi Ba Liu, Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng Zhong Shu Ju Yin Xing)

177: Guan, Memur, Çin tarihinde devlette çalıĢan kiĢiler için en genel kullanılan ünvan.(Hucker, 1985, s. 283) 178神器谱, 十八一八八, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi BaYi Ba Ba, Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng Zhong Ju Yin Xing)


Duo Si Ma‟nın yeğenleri olan Ba Zhong ve Ba Chen‟da sınavla Çin Ordusuna girmiĢler ve Çin ordusunda günümüzün subayı sayılabilecek bir mevkide asker olarak görev yapmıĢlardır. Çin ordusuna bu sınavla subay mevkisinde girebilmek için bir akrabalarının mutlaka devlette çalıĢıyor olması gerekmektedir. Ġki kardeĢin ve ailelerinin Çin tarafından nasıl korunduğunu ve itibar gördüklerini göstermektedir. Ordu ve gizli servis gibi o zaman için bile olsa son derece hassas kurumlara bu Osmanlıların alınmıĢ olması ve bir yabancı için önemli bir mevki sayılabilecek komutanlık mevkisine gelebilmiĢ olmaları oldukça ilginçtir. Konuyla ilgili “Olğanüstü Silahlar Kılavuzu”nda geçen ifadeler:

Geçen sene, orduya subay179 olarak seçilen iki kardeş Ba Chen180 ve Ba Zhong181 ile görüştüm. Babaları Ba Bu Li 182 ’nin, Rumi’den Pekin’e aslan hediye getiren elçilerden olduğunu, zamanın İmparatorunun onları geri göndermediğini ve Pekin’e yerleştiklerini öğrendim. Niao Chong tüfeğini onlara sordum. İki kardeş dediler ki: “Amcamız183 Duo Si Ma, memleketimizde olağanüstü silahlar memuruydu 184 . O’na sorarsanız o mutlaka bilir”.Onların yanından185 ayrılıp Duo Si Ma’nın evine gittim.186


179武举, Wu Ju. Askeri sınavlardan baĢarıyla geçerek orduda subay olmaya hakka kazanan kiĢilere verilen isim. (Hucker, 1985, s. 569)

180把臣: Ming Çin‟i ordusunda subay olan Babuli‟nin oğlu iki Türk kardeĢten biri. 181把钟: Ming Çin‟i ordusunda subay olan Babuli‟nin oğlu iki Türk kardeĢten biri. 182把部力: Ba Bu Li.

183义伯, Yi Bo. Çince‟de amca anlamına gelir.

 

184: Guan, Memur, Çin tarihinde devlette çalıĢan kiĢiler için en genel kullanılan ünvan. (Hucker, 1985, s. 283) 185 Orijinal metindeBu Li” olarak yazılmıĢtır. Ġsimler Çince olmadığı için yazar bu Ģekilde yazmıĢ olmalıdır. Ba Bu Li, kuvvetle muhtemel Babür ismidir. Ancak Çince‟de Soyad en önde bulunur ve isim sonraki iki karakterdir. Bu nedenle yazar, Bu Li‟nin evinden ayrılıp Duo Si Ma‟ya gittim demektedir.

186神器谱, 十八一九六, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi BaYi Jiu Liu. Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng Zhong Shu Ju Yin Xing)


Pekin‟de yaĢayan Osmanlılara Çin‟in ne kadar güvendiğini ve itibar gösterdiğini göstermektedir. Bu nedenle olmalıdır ki;Duo Si Ma da 40 yıl ve Üç Ġmparator zamanı boyunca Çin Ġmparatorlarının gizli servisinde çalıĢmıĢ ve Osmanlı tüfeğini Zhao Shi Zhen‟a verirken ve ayrıntılarını anlatırken de kendisine gösterilen bu iyi muamelenin karĢılığını vermek isteyerek Ģunları söylemiĢtir:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder