araĢtırmaların kuĢkusuz en temel problemi dil ile
ilgili olanlarıdır. Çince oldukça geniĢ bir coğrafyaya yayılmıĢ yüz milyonlarca
insanın kullandığı insanlığın en eski ve köklü dillerinden birisidir. Çince,
sadece kendi coğrafyasında değil Çin‟in etki alanında
bulunan, Çin Kültür
Alanı olarak nitelendirilen ve Çin dıĢında
Kore,
Vietnam, Japonya, Orta Asya ve Güney Doğu Asya‟nın büyük bir bölümünü
kapsayan geniĢ bir coğrafyada birincil ticaret, siyaset ve yönetim dili
konumunda olmuĢtur. Asya‟nın tarih kayıtlarının çok büyük bölümü de Çincedir.
Çince kaynaklara ulaĢılması ve taranması, bilimsel çalıĢma açısından hayati
öneme sahiptir. Çince, günümüzde de bu bölgelerde önemini korumaktadır. Türk tarihi çalıĢmaları açısından da tıpkı
Eski Yunanca ve Latince‟nin
Batı tarihi açısından sahip olduğu öneme benzer bir öneme sahiptir. Bu
nedenlerle Türk tarihi ve kültürü araĢtırmaları açısından Çince anahtar bir
roldedir.
Çin yazısı resim yazıdır. Mantık olarak Çince imlerin
Mısır Hiyerogliflerinden bir farkı
yoktur. Çince, dünya‟da yaĢayan tek resim yazı dili‟ne sahiptir. Bir baĢka
deyiĢle Çin Yazısı yaĢayan Mısır Hiyeroglifleri gibidir. Çince bir im; isim,
sıfat ve fiil olarak kullanılabilir. Noktalama iĢaretleri de birçok Çince
tarihi metinde kullanılmamıĢtır. Bu nedenle özellikle Klasik Çince metinleri
okumak, anlamak ve çözümlemek oldukça zordur.
Yabancı halkların ve onlara ait lider, savaĢ, kültür
v.s. unsurlarının eğer o halkların kendi yazıları mevcut değilse ancak Çince
kayıtlardan çıkarabilmek mümkün olabilmektedir. Çin, çok eski bir tarih
yazıcılığı geleneğine sahiptir. Ayrıca bu tarih yazıcılığı devlet eliyle de
resmi hanedan kayıtları olarak çok titizlikle yazılmıĢ ve saklanmıĢ; günümüze
kadar ulaĢabilmiĢtir. Ancak Çince‟nin kendine has bazı sorunları nedeniyle bazı
yerler, isimler v.s.‟nin eğer konu edinildiği dilde bir karĢılığı; yakın ya da
uzak yok ise, neden söz ettiğini anlamak çok güçtür.
AraĢtırmamızda karĢılaĢtığımız sorunlardan birisi de bu idi. Bu isimlerin kesin
olarak ortaya çıkarılabilmesi ancak Osmanlı tarih kayıtlarında da
konuyla ilgili arĢiv malzemesinin ortaya çıkarılması ve karĢılaĢtırılması
neticesinde netlik kazanabilecektir. AraĢtırmamızda; Çince isimleri
ile anılan Osmanlı
kökenli kiĢiler için en yakın
muhtemel isimler kullanılmıĢtır. Bu isimler dıĢında
kullanılan bazı Çin‟e has ünvanlar da aynı dönemde Osmanlı Devletin‟de
kullanılan ünvanlara denk gelecek Ģekilde
kullanılmıĢ, Türkçe‟de karĢılığı
bulunmayan
kavramlar için ise uzun izah yolları kullanarak anlatma yoluna
gidilmiĢtir. Çince bilen kiĢilerin çalıĢmamızdan faydalanabilmesi ve yanlıĢ
anlaĢılmalara sebebiyet verilmemesi amacıyla yer ve kiĢi isimlerinin Çince aslı
ve “Pin Yin 1”
transkripsiyon sistemi ile latin harfleriyle
yazılmıĢ halleri kullanılmıĢtır. Türkçe metnin içerisindeki Çince isimler “Pin Yin”
olarak adlandırılan Çince‟nin günümüzde en çok kullanılan ve standart olarak
kabul edilen latin harfleriyle transkripsiyon sistemi kullanılarak verilmiĢtir.
Tibetçe isimler ise Çin Halk Cumhuriyeti‟nde
Tibetçe‟nin Lhasa diyalekti temel alınarak geliĢtirilen ve Wylie transkripsiyon
sisteminden daha kolay anlaĢılan yeni “Zang Wen Pin Yin2” sistemine
göre yazılmıĢ ayrıca Türkçe okunuĢları da dipnotlara eklenmiĢtir. Tibetçe
orijinal yazılıĢları da metin içinde ve dipnotlarda bulunmaktadır.
1 拼音: Pin Yin: Pin „Hecelemek‟ Yin ise „Ses‟ anlamına gelir. Çincenin Latin harfleriyle transkripsiyonu (çeviri yazı) için bugün dünyada en çok kabul gören sistemdir.
Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti tarafından 1958‟de tanınmıĢ ve 1979‟da resmi
transkripsiyon sistemi olarak kabul edilmiĢtir. Daha sonra da Singapur
hükümeti, Kongre Kütüphanesi (Library of Congress) tarafından tanınmıĢ ve
kullanılmıĢ bugün Çincenin dünya üzerinde en
genel geçer ve en çok kullanılan transkripsiyon sistemi olmuĢtur. Pin Yin dıĢında
da transkripsiyon sistemleri bulunsa da (Wade-Giles gibi) en
çok kullanılan ve kabul gören Pinyin‟dir ve ISO (International
Organization for Standartization) Pin
Yin Sistemini Modern Çincenin transkripsiyon sistemi olarak kabul etmiĢtir.
(ISO- 7098:1991) Ayrıca Bakınız: Yin Binyong ve Mary Felley (1990). Chinese
Romanization. Pronunciation and Orthography (Hanyu pinyin he zhengcifa).
Beijing: Sinolingua.
2 藏文拼音: Zang Wen Pin Yin,
Tibetçe‟nin Latin harfleriyle yazımı için Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Wylie sistemine rakip
olarak yaratılmıĢtır. Birçok
açılardan Çince‟nin transkripsiyonu Pin Yin‟e benzemekte bu nedenle de “Tibetçe
Pin Yin” manasında “Zang Wen Pin Yin” olarak
adlandırılmıĢtır. Yazımı ve kullanımı wylie sistemine göre daha kolaydır. Ayrıca
bakınız: 李文周 (1996). 藏文拼音法-拉萨音.北京: 民族出版社.
AraĢtırmamızın temel kaynağını 1598‟de Ming Hanedanı
Döneminde yaĢamıĢ devlet adamı Zhao Shi Zhen3 tarafından yazılmıĢ olan “Shen Qi Pu4” adlı eser oluĢturmaktadır. Söz konusu eser, daha önce de bazı Batılı, Çinli ve Japon
araĢtırmacılar tarafından belli kısımları alınarak yayınlanmıĢtır. Ancak, bu
çalıĢmaların çoğunluğu eserin içerisinde geçen bazı çizimlerle sınırlı
kalmıĢtır. Kitabın metin kısmı ile ilgili derinlemesine bir çalıĢma
yapılmamıĢtır. Joseph Needham, “Science and Civilisation in China” adlı ünlü
eserinde bu kitaptan bahsetmektedir ve bazı çizimleri de kitabına almıĢtır
ancak “Shen Qi Pu” içerisinde birkaç yerde çok açık biçimde “Lu Mi5”
yani Osmanlı adıyla anılan “Duo Si Ma6”dan “Turkic Muskeeter” yani “Türki
Tüfekçi” olarak bahsetmekte fakat metnin içinde
açıkça yazılmıĢ olan ayrıntılardan bahsetmemektedir.
(Needham, 1986, s. 418) Japon Tarihçi Kazuaki Sawai‟nin de “Japon Teknolojisine karĢı XVI. Yüzyıl‟da Doğu Asya‟da
Osmanlı Tüfeğinin Yeri” adlı bir makalesi bulunmaktadır.(Emecen, 2008) Adı
geçen eserde Osmanlı tüfekleriyle ilgili bazı değerli bilgiler, “Shen Qi Pu”
kaynağından bazı çizimlerle de desteklenerek irdelenmiĢtir. Fakat anlaĢılmaktadır ki; bazı hususlarda “Shen Qi Pu” metni içerisindeki bilgiler bu
3 赵士祯: 1554 – 1611 yılları arasında
yaĢamıĢ Zhe Jiang
doğumlu Çinli devlet adamı. Özellikle dönemin ateĢli
silahlarıyla ilgili yazdığı kitabı “Shen Qi Pu” ile ünlenmiĢtir. Ayrıca
bakınız: 赵士祯(1981). 神器谱. 台北: 国立中央图书馆出版.
4神器谱: Shen Qi Pu, Zhao Shi Zhen‟ın
AteĢli Silahlar ilgili yazdığı eser.
5 鲁迷: Lu
Mi, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Özellikle Ming dönemi
Çin tarih kayıtlarında sıklıkla rastlanan ismi. Bu
isim Rum kelimesinden gelmektedir. Ayrıca bakınız: 马明达 (Ma Ming Da) ve 马一 (Ma Yi) (2010).
明与奥斯曼土耳其帝国
(Ming ve Osmanlı
(Türk) Ġmparatorluğu). 五邑大学学报 (Wu Yi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi), Vol. 12, No.1, syf. 71.
6 朵思麻: Duo Si Ma, Çin‟e giden Osmanlı elçi heyetinden Pekin‟de
kalan bir elçi. Osmanlı‟da ateĢli silahlar uzmanı olduğu ve Pekin‟de Çin
imparatorlarının emrinde “Jin Yi Wei” de çalıĢmıĢ; Zhao Shi Zhen‟a Osmanlı Tüfeğinin inceliklerini anlatmıĢ ve tüfek üretiminde bizzat
bulunmuĢtur. Ayrıca bakınız:
赵士祯(1981). 神器谱.台北: 国立中央图书馆出版.
makalede de yer almamaktadır. Aynı makalede “Duo Si Ma7”
isminin “DüĢman” olabileceği öne sürülmüĢtür. “Shen Qi
Pu8”nun metni içerisinde yazılanlara bakılınca
bu öne sürülenlerin kaynak ile tam örtüĢmediği kanaati
oluĢmaktadır.(Emecen, 2008, s. 344)
“Shen Qi Pu” Zhao Shi Zhen tarafından 1598 yılında
imparatora sunulmak üzere yazılmıĢtır. Kitabın içerisinde Zhao Shi Zhen, yıllarca
yaptığı birçok araĢtırma
ve çalıĢmayı bir araya
getirmiĢ bununla da kalmamıĢ kitaba
birçok görsel de katmıĢ, bir çok çizim
ve tasvir eklemiĢtir. Kitabın
tamamında sadece Osmanlı tüfekleri değil bunun yanında batıdan gelen tüfekler
de tanıtılmıĢtır. Kitapta yazar, tüfeklere ulaĢmasını ve tüfeklerin Çin‟e
ulaĢma macerasını da oldukça
ayrıntılı biçimde yazmıĢtır. Ming tarih kayıtlarında bulunmayan birçok
ayrıntıyı da kayıt altına almıĢtır. ÇalıĢmamızın en önemli dayanağını söz
konusu eser oluĢturmaktadır.
“Shen Qi Pu”dan baĢka Osmanlı elçileri ile ilgili en
önemli ipucu, Pekin‟de bulunan Hui‟ler yani Çinli Müslümanların aile soyağaçlarının
bulunduğu “Bei Jing Niu Jie Zhi Shu- Gang Zhi 9 ” adlı eserdedir. “Niu Jie 10 ” adlı bölge
Yuan hanedanlığı döneminden beri
7 Bu isim çalıĢmamızın içerisinde
uzunca açıklanmıĢtır. Bu ismin “Osman” olma ihtimali çok yüksektir ancak DüĢman olması
küçük bir ihtimal
olarak gözükmektedir. Belki Yazar Çince‟de Japonlar
için kullanılan Wo “倭” karakteri ile bir bağlantı kurmuĢ
olabilir. Ayrıca bakınız: 古代汉语词典 (Gu Dai Han Yu Ci Dian)(2002). 北京:商务印书馆 (Shang Wu
Yin Shu Guan), syf. 1611.
8 “Shen Qi Pu” Kitabının ismi için
“Tanrının Aleti Kitabı” çevirisi olarak verilmiĢtir. (Emecan, 2008, s. 343)
Ancak Türkçeye çevirirken bunları tek tek analiz etmek gerekmektedir. Shen” 神” burada sıfat olarak kullanılmaktadır ve tanrısal ya da doğa üstü anlamına gelmektedir. Qi “器” ise Huo Qi “火器” ya da Huo Wu Qi “火武器” yani ateĢli
silahın kısaltılmıĢıdır. Pu “谱” ise el kitabı ya da kılavuz
anlamına gelmektedir. Bu nedenle
bize göre Türkçe çevirisi “Olağanüstü (AteĢli) Silahlar Kılavuzu” olmalıdır.
9 北京牛街志书-冈志 (Beijing Niu Jie Zhi Shu – Gang Zhi)
10 牛街: Niu Jie, Pekin‟in 宣武 (Xuan Wu) bölgesinde bulunan çoğunluğunu Çinli
Müslümanların oluĢturduğu mahalle. Song Hanedanı
döneminden itibaren Pekin‟de
müslümanların toplu olarak yaĢadıkları bölgedir.
Pekin‟deki müslümanların toplu halde yaĢadığı bir yerdir. Bu bölgede
yaĢayan ailelerin kökenleri, kültürleri, dinleri ve yaĢamları hakkında birçok
bilginin bulunduğu bu kitap bölgenin tarihi ve Hui11‟lerin kökenleri
ile ilgili son derece değerli bilgiler vermektedir. Söz konusu kitap Çin‟de 60‟lı yıllarda
baĢlayan “Kültür Devrimi12” sırasında
yok olmuĢ, sonradan elde kalan tek bir nüshadan
yeniden çoğaltılmıĢtır.
Osmanlı elçilerinin Çin‟e giderken
kullandıkları güzergahları gösteren ve bu yerler ile ilgili bilgiler
veren üç önemli
kitap da çalıĢmamızda kaynak olarak kullanılmıĢtır. Bunlardan ilki Mirza Haydar Duğlat‟ın Tarih-i ReĢidi adlı
eseridir.(Duğlat, 2006) Eserin içerisinde dönemin Hindistan‟ı ve Tibet‟i ile
ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır. Özellikle Tibet‟in iĢgali ve Tibet ile
ilgili bilgiler, “Shen Qi Pu”da Osmanlı elçilerinin Hindistan üzerinden ve
Tibet‟ten geçerek Çin‟e gelmeleri de göz önünde bulundurulduğunda, birçok
örtüĢen bilgi içermektedir. Dönemin Müslümanlarının da gözünden Tibet‟in nasıl
algılandığı ile ilgili önemli bir eserdir. Bu eserin dıĢında; Hindistan, Çin ve
Tibet ile ilgili birçok bilgi de Seyfi Çelebi‟nin Seyahatleri adlı eserler
ıĢığında kullanılmıĢtır.
Günümüzde
de Pekin‟de en çok Müslümanın bulunduğu yerdir. Ayrıca bakınız: 北京牛街 (Bei Jing Niu Jie)(2009), 中国地名 (Zhong Guo Di Ming), Vol. 2,
syf. 40.
11 回族: Hui Zu ya da Dungan veya Döngen, 7. Yüzyıldan itibaren
özellikle Çin‟in güney bölgelerine ticaret ve Ġslamiyeti yayma amacıyla gelen birçok müslüman
tüccar, din adamı ve seyyahın
oluĢturduğu bu büyük topluluk
Çin‟de yerleĢmiĢ; Çinliler ile karıĢmıĢ ve
kaynaĢmıĢtır. Günümüzde de Çin‟in en büyük azınlık milletlerinden biridir. Hui‟lerin
kendilerine ait bir dilleri yoktur bu nedenle “Çinli Müslüman” olarak da
anılırlar. Ayrıca bakınız. James Prinsep (1835). Memoir on Chinese Tartary and
Khoten. The Journal of the Asiatic Society of Bengal, No. 48, syf. 653.
12 文化大革命: Wen Hua
Da Ge Ming, Kültür Devrimi, 1966‟dan 1976‟ya kadar süren ve Çin‟i kökten
değiĢtiren büyük toplumsal
olay. Komünist parti
ve Mao Ze Dong tarafından baĢlatılan bu büyük toplumsal olay Çin toplumunu tamamen sınıfsız bir
yapıya sokmak amacıyla baĢlatılmıĢtır. Ancak süreç sonunda birçok tarihi eser yok edilmiĢ ve uzun zaman ülke büyük bir kaos yaĢamıĢtır. Ayrıca
bakınız: Tsou Tang (1986). The Cultural
Revolution and Post-Mao Reforms: A Historical Perspective. Chicago:The
University of Chicago Press.
ÇalıĢmamızda Ming dönemi
Çin‟i için Ming Tarih Kayıtları ve Cambridge‟in “History of China” adlı eseri temel
alınmıĢtır.(Twitchett ve Fairbank,1988) Ayrıca Çin devlet sistemi, askeri
yapılanma ile ilgili Charles O. Hucker‟ın “A Dictionary of Official Titles in
Imperial China” adlı eseri
kullanılmıĢtır.(Hucker,1985) Yukarıda saydığımız temel kaynakların dıĢında birçok
Ġngilizce, Çince, Tibetçe ve Türkçe kitap ve makaleden araĢtırmamızın
içerisinde yararlanılmıĢtır.
I. Bölüm
16. Yüzyılda Uluslararası İlişkiler, Osmanlı İmparatorluğu ve Çin
I.1. 16. Yüzyılda
Dünya’da Genel Durum
16. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupa‟da büyük bir
değiĢiklik olmuĢtur. Bu değiĢiklik Roma‟dan beri ilk kez ġarlken‟in Ġspanya
Kralı ve Kutsal Roma Germen Ġmparatoru olarak Avrupa kıtasının büyük bir
bölümünü kendi idaresinde toplamasıdır. ġarlken, Habsburg hanedanı üyesi olan
babası II. Philip‟den çok büyük toprakların yönetimini almıĢ ve ayrıca
ġarlken‟in anne tarafından dedesi olan II. Ferdinand da Kastilya, Aragon,
Sicilya ve Napoli‟yi miras almıĢtır. 1516‟da ölen
Ferdinand‟ın ardından Ġspanya‟nın ve Ġtalyanın kralı olarak o‟nun da yerine
geçer. Bu sırada Amerika kıtasında ve Asya‟da da sömürgeler tesis edilmeye baĢlanmıĢtır ki buralar da ġarlken‟in ülkesine dahil bulunmaktadır. Ancak ġarlken Ġspanya‟da
daha önce bulunmadığı için Ġspanyolca bilmemektedir. Zaten ağır vergiler
vermek zorunda olan halk çok geçmeden kendisine de yabancı olan bu yeni krala
karĢı ayaklanacaktır. (Carr, 2000, s. 152-173)
ġarlken, gücünü imparatorluğu kontrol etmeye
harcamaktadır. Ġspanya onun için ikincil durumdadır. Dedesi Maximilian ölmeden
önce onu taht için en kuvvetli aday olarak göstermiĢtir. 1519‟da Maximilian
öldüğünde karĢısına çok güçlü bir rakip olan I. Fransuva çıkmıĢtır.
ġarlken aynı yıl mücadeleden galip çıkarak Kutsal Roma Germen Ġmparatorluğunun
ve bütün Hıristiyan aleminin fiili lideri olur. Böylelikle Almanya‟nın
ve Avusturya‟nın ve Ġspanyol tacına dahil olan Belçika ve Hollandanın da hakimi
olmuĢtur. Kısa zamanda da Ġtalya‟nın kuzeyi, Sardunya,
Luxemburg, Burgonya ve Alsace da hakimiyeti altına
girecektir. Bu geniĢlemenin dıĢında Amerika kıtasının iĢgali de onun
döneminde baĢlayacaktır. Amerika‟nın keĢfinin ardından 16. yüzyılda Ġspanya‟da
ticaret ve sanayi geliĢmeye baĢlayacaktır. Bu sırada Amerika‟da bulunan
değerli madenler de Ġspanya‟ya akmaktadır
ancak ġarlken bu madenleri savaĢlar için harcamakta ve bu nedenle de
sanayi ve ticaret bundan olumsuz etkilenmektedir. Bu sorunların
yanı sıra Avrupa‟da
din savaĢları da baĢlamak
üzeredir. (Arıkan, 1965, s. 247 – 249)
Fransa‟da aynı dönemde ġarlken‟in en büyük rakibi
olan I. Fransuva tahttadır. BaĢlangıçta kendini Roma Germen Ġmparatoru olarak seçtirmek isteyen
I. Fransuva bu yarıĢı
ġarlken‟e karĢı kaybettikten sonra tamamen kuĢatılmıĢ durumdadır ve tek müttefiki de Kanuni Sultan
Süleyman‟ın tahtta olduğu Osmanlılardır. Ancak Katolik olması nedeniyle; zaman
zaman ġarlken‟e karĢı mücadelede Osmanlı
yardımı almasını çoğunlukla gizlice yapmaktadır.
Genellikle çok zor durumların dıĢında Osmanlı ve ġarlken arasında arabuluculuk
yaparak iki yüzlü bir siyaset uygulamaktadır. Fransuva krallığı etrafındaki
sıkıntılara rağmen ülkesinde büyük değiĢiklikler yapmayı baĢarmıĢtır. Derebeylik tamamen yıkılmıĢ merkezi yönetim tesis edilmiĢtir.
(Knecht, 1994, s. 62-63)
ġarlken ve Fransuva
arasında bu mücadele
devam ederken Ġngiltere
tahtında aralarında denge
politikasını devam ettiren 8. Henri bulunmaktadır. Bu sırada Ġngiltere kendi
deniz güvenliği ve Avrupa‟daki kuvvetlerin dengesini gözeten bir siyaset
uygulamıĢtır vebirçok açıdan Fransa‟dan ileri bulunmaktadır. MerkezileĢme uzun
süre önce hayata geçmiĢ kralın
hakimiyetinin karĢısında parlamento ve kilise bulunmaktadır. Henri ülkenin
geliĢmesine uğraĢmıĢ ve halkını
denizlere yöneltmiĢtir. Böylece
16. Yüzyılın sonuna doğru
Ġngiltere‟de bu alanlarda büyük
geliĢmeler yaĢanmaya baĢlanmıĢtır.(Scarisbrick, 1968, s. 355-356)
Portekiz aynı dönemde büyük denizci kaĢiflerinin
öncülüğünde Afrika ve Asya‟da hatta Güney Amerika‟da birçok yerde sömürgeler
tesis etmiĢ ve deniz aĢırı büyük bir imparatorluk haline gelmiĢtir. Özellikle ünlü Portekiz denizcilerinden Vasco
de Gama Kızıldeniz ve Hint Okyanusundaki zaferleri bölge güçlerinin
denizciliğinin geliĢmesini engellemiĢtir. 1504‟te Hindistan‟da kurulan Portekiz
sömürgesinin valisi Hindistan ile Mısır ve Suriye arasındaki ticareti baltalamayı baĢarmıĢtır. Böylece
Portekiz, Hindistan ve
Baharat
Yolu‟ndan giden birçok
malların da tekeli
konumuna gelmiĢtir. Bu sayaede fiyatları
yükselten Portekiz bu ticaretten çok büyük karlar elde etmeye
baĢlamıĢtır. Yüzyıl boyunca Portekiz merkezi bir yönetim kurmaya çalıĢmıĢ ve bu
yönetim biçimini sömürgelerinde de hayata geçirmek için aynı sistemi oralarda
da uygulamak istemiĢtir ancak görevlendirilen sömürge valileri sömürgelerin
Portekiz‟e olan uzaklığından da
faydalanarak güçlerini suistimal etmeye baĢlamıĢlardır. Bu nedenle sömürge
gelirleri tamamen kral ve yöneticilerin eline geçmiĢ ve halk‟a hiçbir
olumlu yansıması olmamıĢtır. Bu nedenle
Portekiz‟de gerçek manada ne ticaret
ne de sanayi tam olarak geliĢebilmiĢtir. (Souza,
1985, s. 226-228)
Venedik kurulduğundan beri muhatabı ülke‟nin dini ve
mezhebi ne olursa olsun iliĢkilerinde ticari menfaatlerini düĢünerek iliĢki kurmaktadır. Menfaatine bir zarar
gelmediği sürece herhangi bir mücadeleye girmekten kaçınmaktadır. 16.
Yüzyıl‟da Venedik artık Akdeniz‟de eskisi gibi ticaretini kolaylıkla devam
ettirememektedir. Bu dönemde Girit ve Kıbrıs
ellerinde bulunmaktadır ancak Osmanlılar Venediklilerin elinde bulunan bu yerlere göz dikmiĢ bulunuyorlardı ve bu tehdit
Osmanlı‟nın fetihleri neticesinde Adriyatik denizine kadar geniĢlemiĢti. Venedik‟in bütün
geliri ise deniz ticaretine dayanmaktadır. Portekizlilerin ve Ġspanyolların Akdeniz
dıĢında ticaret yolları
keĢfetmeleri bu tüccar
ve denizci devletinde 16. Yüzyılda çok zor duruma düĢmesi anlamına gelir. (Braudel,
1992, s. 136-137)
Macaristan Kanuni Sultan Süleyman‟ın fetihleriyle
iyice zayıflamıĢ ve Kutsal Roma Germen Ġmparatorluğu ve Osmanlı arasında bir tampon devlet haline gelmiĢtir.
Karadeniz‟e açılamamakta ve Adriyatik ile bağlantısı da pamuk ipliğine bağlı
bulunmakta ve Venedik‟in tehtidialtında bulunmaktadır. Bu sırada, günümüzün
Macaristan‟ı dıĢında Erdel, Bohemya, Sava, Slovakya ve Kuzey Yugoslavya
Macaristan Krallığı‟na ait bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman‟ın Batı‟ya
yönelmesi zaten oldukça zayıf durumda bulunan Macaristan‟ı Kutsal Roma Germen Ġmparatorluğu‟na itmiĢtir. Büyük Osmanlı tehtidine karĢı ancak Kutsal
Roma Germen imparatorluğu‟nun desteğiyle ayakta kalabileceklerinin farkındadırlar. Bu
sırada iç karıĢıklıklar da devam etmektedir. Bu da Osmanlı tehtidiyle
birleĢince Macaristan için bir ölüm kalım meselesi haline gelmiĢtir. (Sugar,
Hanak ve Frank, 1990, s. 81-84)
Ġran 16. Yüzyılın baĢında Safevi hanedanının güçlü
hükümdarı ġah Ġsmail‟in yönetimindedir. ġah Ġsmail genç yaĢta olmasına rağmen
ordu‟nun çok saygı duyduğu bir hükümdar olmuĢtur. Ülkesinin nüfuz alanını da
kısa zamanda Bağdat‟tan Kandahar‟a kadar yaymıĢ ancak 1514 yılında Yavuz Sultan
Selim‟in Çaldıran‟da kazandığı zaferin ardından hem Anadolu içlerine nüfuzunu
yayma teĢebbüsü hem de kendi varlığını koruması tehdit altına girmiĢtir. Yavuz Sultan Selim ayrıca Ġran‟ın
Avrupa ile olan ticaretini de engellenmiĢ
ve Ġran tamamen tecrid olmuĢtur. Karadeniz‟in de Osmanlılar tarafından tamamen
kontrol altına alınmasının ardından
Ġran yeni ticaret
yolları aramak mecburiyetinde kalmıĢ bu nedenle Hazar Denizi ve Rusya üzerinden
Avrupa‟ya tek bir ticaret yoluna bağımlı hale gelmiĢtir. (Savory, 1980, s.
41-43; s. 87-88)
Hindistan‟da 16. Yüzyılın baĢında Ganj vadisine hakim
AfganlaĢmıĢ Ludiler‟in hakimiyeti altındadır. Hanedanın baĢı, Hindistan
PadiĢahı olarak Delhi‟de bulunmaktadır. 1526‟da Timurlulardan Babür, bu
hanedanı devirerek kendi hanedanını kurar. Bu sırada Hindistan‟ın güney
bölgelerinde iç karıĢıklıklar devam etmektedir. Hindistan yarımadasında birçok
devlet varlığını sürdürmektedir ve söz konusu devletlerin büyük kısmı Türk ve
Müslüman hanedanların kontrolü altında bulunmaktadır. Hindistan, bugünde olduğu
gibi çok zengin kaynaklara sahip bir ülkedir. Tarımda yılda iki kez ürün
alınır, el sanatları çok geliĢmiĢtir, daha makineler icad edilmeden Hindistan
dünyanın en iyi dokuma tezgahlarına sahiptir ve dokuma kumaĢları çok önemli bir
ticaret metasıdır. Bu nedenle de bu yüzyılda baĢlayan sömürgecilik hareketleri
için Hindistan önemli bir hedef haline gelmiĢtir. (Keay, 2000, s. 292-294)
Japonya 16. Yüzyılın büyük bölümünü iç savaĢlarla
geçirmiĢtir. Bu savaĢlar devam ederken Japon korsanları da Çin‟in doğu kıyılarına birçok saldırılar düzenlemekte ve bu
bölgelerde Çin‟e karĢı büyük bir tehdit oluĢturmaktadırlar. 16. Yüzyılın
ortasından itibaren Nanban ticareti baĢlar. Bu dönemde, Portekizliler
Japonya‟da ticarete baĢlamıĢlardır. Portekizliler vasıtasıyla Japonlar
Avrupa‟dan gelen ateĢli silahlarla da tanıĢmıĢlardır. Bu silahlar 1548‟de
Uedehera savaĢında ilk kez kullanılmıĢ ve daha sonra Japonya‟da yaygın olarak
kullanılmaya baĢlanmıĢ Çin‟e karĢı
yapılan saldırılarda önemli bir rol oynamıĢlardır.1568 – 1600 yılları arasında
Azuchi – Momoyama dönemi olarak adlandırılır ve Japonya‟nın iç savaĢtan çıkıp
birleĢtiği ve merkezi bir yönetime kavuĢtuğu dönemdir. 1592‟de Japonya ilk kez Kore‟yi iĢgal eder. Ming Çin‟inin
desteğini alan Kore bu saldırılara
karĢı koyar. SavaĢ 1592‟den 1598‟e kadar devam eder. 1600 yılında Sekigahara
savaĢının ardından savaĢan beylikler dönemi sona erer ve Edo ya da Tokugawa
dönemi baĢlar. Tokugawa dönemi 1868 yılına kadar sürecektir. (Hall ve Mc Clain,
1991)
Aynı dönemde Afrika‟nın en güçlü imparatorluğu olan
Memluklerin 1517‟de yıkılmasından sonra Fas, kıta‟nın en güçlü devleti olarak
ayakta kalmıĢtır. Fas bu dönemde Nijerya‟nın
kuzeyi de dahil
bütün Batı Afrikayı
kapsamaktadır. Barboros kardeĢlerin kurduğu Cezayir 1516‟da Osmanlıların hakimiyetine geçmiĢ
bulunmaktadır. Bu sayede Osmanlı hakimiyeti Mağrib‟e kadar geniĢlemiĢ ve
bunların dıĢında Tunus ve Trablusgarb da Memluklerin yıkılmasının ardından
güçsüz düĢmüĢler ve Osmanlı Devleti‟ne tabi olmuĢlardır.(Brummet, 1994, s.
136-137)
I.2.
16. Yüzyılda Osmanlı
Devleti’nde Genel Durum
16. yüzyıl; Osmanlı Devletinin yükseliĢ dönemi olarak
nitelendirilen ve imparatorluğun her açıdan batıya üstünlük sağlamıĢ olduğu en
geniĢ sınırlarına ulaĢmıĢ olduğu bir yüzyıldır. Osmanlı Devleti bu yüzyıl
içerisinde tarihinin en geniĢ sınırlarına ulaĢmıĢ, sanatta, kültürde, bilimde,
iktisatta en yüksek
seviyesine ulaĢmıĢ bulunuyordu.
Osmanlı Devleti, 15. ve 16. yüzyıllarda Anadolu‟daki Türk birliğini genel
olarak sağlamıĢ, imparatorluğun Balkanlarda ve Anadolu‟da yerleĢmesini ve sağlamlaĢmasını tamamlamıĢtır. (Ġnalcık, 2009, s.
139-140) Bu zaman içerisinde 15. Yüzyılın baĢında Moğol saldırıları neticesinde
devletin baĢı olan padiĢah Yıldırım Bayezid Timur‟a esir düĢer ve devlet 11 yıl
kadar sürecek bir fetret dönemine girer.(Ġnalcık, 2009, s. 71-75) Ancak devlet ortadan kalkmaz ve Osmanlı
Devleti padiĢah Çelebi Mehmet ile birlikte yeniden kontrolü ele geçirir. Bu
sırada Balkanlarda yeni fetihler yapılır ve devletin bir dünya devleti olmaya
baĢlaması II. Mehmet döneminde Ġstanbul‟un fethiyle birlikte baĢlar. Böylece
bin yıllık Bizans Ġmparatorluğu son bulmuĢ ve Ġstanbul Osmanlı‟nın baĢkenti yapılmıĢtır. Fatih Sultan Mehmet
sadece Ġstanbul‟u fethetmemiĢ devletin devamı ve bekasını sağlayacak birçok düzenlemeyi de hayata
geçirerek devletin temellerini atmıĢtır. Ancak uyguladığı politikalar halkın
üzerindeki yükün artmasına neden olmuĢtur.(Ġnalcık, 2009,
s. 121-122)
Fatih Sultan Mehmed‟in ölümünün ardından büyük bir yeniçeri isyanı çıkar. Bu sırada Fatih‟in iki oğlu Cem ve Bayezid
arasında da bir taht kavgası yaĢanacağı ortaya çıkmıĢtır. ġehzade Cem Konya‟da
vali olarak bulunmaktadır ve Fatih‟in politikalarını devam ettirecek gibi görünmektedir. Ayrıca Fatih halefi
olarak Cem‟i tercih
etmiĢtir, zira baĢkent‟e yakın yere valiliğe atanan
Ģehzade taht için daha Ģanslı
durumdadır. Ancak Fatih‟in
uyguladığı sıkı mali politikalar ve fetihlerin yükü halkı
bezdirmiĢtir. Bu sırada devlet adamları arasında da bir iktidar mücadelesi
devam etmektedir. ġehzade Cem‟in Fatih‟in yönetim Ģeklini devam ettireceği
endiĢesinde olan bu devlet yöneticileri Fatih ölür ölmez o sırada Amasya‟da
vali olan Ģehzade Bayezid‟i tahta çıkarmak için yeniçerileri ayaklandırırlar.
Bu karıĢıklıkta bir oldu bittiyle Bayezid
Ġshak PaĢa tarafından Ġstanbul‟a getirtilip tahta çıkarılır. Yeni padiĢah
Fatih zamanının bazı uygulamalarını iptal etmeyi de tahta çıkar çıkmaz kabul
eder. ġehzade Cem ise bu sırada Bursa‟ya
gelerek sultanlığını ilan eder. Ancak;
ġehzade Cem o sırada
Ġtalya‟ya yapacağı bir seferden Gedik Ahmet PaĢayı geri çağırır ve
ġehzade Cem‟i mağlup ettirir. (Ġnalcık, 2009, s. 129-130)
Bayezid, Fatih döneminde yapılan birçok uygulamaya
son vermiĢtir. Bayezid‟in dönemi daha barıĢçıl, yumuĢak ve hoĢgörülü olmuĢtur. Babasının birçok uygulamasını toptan
reddetmiĢ ve bambaĢka
bir yönetim anlayıĢı
izlemiĢtir. Ancak Cem‟in
Ġtalya‟ya sığınması sonrası
Cem ölene dek; o‟nun dönmesi ve sorun çıkarması korkusu ile iç ve dıĢ siyasette
çok büyük baĢarılara imza atamamıĢtır. Bu nedenle Rodos ġövalyelerinin elinde
bulunan Cem‟in kendisine karĢı kullanılmaması için sözde Cem‟in
masrafları karĢılığında onlara
yılda 45.000 altın vermeyi
kabul etmiĢ o sırada Fransa‟da bulunan Cem, daha sonra Roma‟ya Papalığa teslim
edilmiĢ söz konusu para da böylece Papalığa aktarılmıĢtır. Bayezid, Cem‟in
oluĢturduğu bu tehlike nedeniyle Venedik
ve Macaristan ile barıĢ antlaĢmaları yapmıĢtır. Bu sırada Bayezid
daha çok doğu ile meĢgul
olmuĢ 1485-1491 yılları
arasında Memluklerle uzun süren bir savaĢa giriĢmiĢtir. Bu savaĢ da aslında gene Cem ile ilgilidir. Memluk Sultanı Cem‟i 1481‟de
kabul etmiĢ ve onu Osmanlı‟nın hasmı bir Anadolu Türk Beyliği olan
Karamanoğullarına göndermiĢ Orta Anadolu‟da Osmanlı‟ya karĢı savaĢmasına imkan
sağlamıĢtır. Uzun süren bu savaĢ neticesiz olur ve 1491‟de iki tarafında
herhangi bir kazanç sağlamadığı var olan durumun korunacağı bir anlaĢma imzalanmıĢtır. (Ġnalcık, 2009, s. 134-
136)
Cem‟in ölümünün ardından Osmanlı için Avrupa‟dan
çekinmenin nedeni de ortadan kalkmıĢ oluyordu. Bayezid hemen büyük bir
donanmanın inĢası iĢine giriĢti. Bu sırada Avrupa da yeni bir Haçlı seferi
hazırlığı içerisindedir. Ancak bu sırada Avrupa‟da herhangi bir birlik söz konusu değildir ve bu
nedenle güç mücadelesinden Osmanlılar azami ölçüde faydalanmıĢlardır. 1499 – 1502 arasında Osmanlılar açık denizde Venedikliler bir dizi savaĢa giriĢtiler. Zamanının en büyük
donanması sayesinde Osmanlılar karadan da saldırarak Lepanto‟yu (Ġnebahtı) 28 Ağustos 1499‟da ele geçirdiler. Ancak Anadolu‟da meydana gelen
sonraki geliĢmeler neticesinde savaĢ 1502‟de Ġstanbul‟da imzalanan bir barıĢ
anlaĢmasıyla bitirilmiĢtir. Fakat bu savaĢ Osmanlı‟nın Akdeniz
hakimiyeti için bir temel oluĢturacaktır. (Hess, 1972, s. 55-73)Aynı dönemde
günümüz Ġspanyasında bulunan Gırnata Müslüman devleti Ġspanyollar tarafından
iĢgal edilmiĢtir. Buradan kaçan 100.000‟e yakın Yahudi, PadiĢahın emriyle imparatorluğun çeĢitli Ģehirlerine yerleĢtirilmiĢtir.
(Kamen, 1988, s. 30-55) Gıranata saldırı sonrası ilk yardımı Türklerden
istemiĢ bu, Osmanlıların Ġslam dünyası içindeki lider rolünü ortaya koyan bir
geliĢme olmuĢtur. Bu sırada Akdeniz‟de faaliyet göstermekte olan Müslüman
korsanlar da Osmanlı‟nın emriyle ve Kuzey Afrika‟nın Hıristiyan iĢgaline mani
olabilmek amacıyla Batı Akdeniz‟e sevk edilmiĢlerdir. (Özdemir, 1992, s. 251)
Venedik savaĢının kısa tutularak istenen
amaca ulaĢılamadan bitirilmesinin en önemli nedeni
Anadolu‟da ġah Ġsmail desteğinde ortaya çıkan isyanlardır. Her ne kadar bu
göçebe Türkmenlerin önemli bir kısmı Rumeli‟ye gönderilmiĢlerse de bir kısmı da
Toroslar‟dan MaraĢ‟a uzanan bölgede
hakim durumdaydılar ve kıĢkırtmalar neticesinde Osmanlı‟ya karĢı
ayaklanmaktaydılar. Bu ayaklanmaların asıl nedeni ise gittikçe daha
merkezileĢen Osmanlı Devletinin Göçebe Türkmenleri zorunlu iskana tabi tutması
ve onlardan düzenli vergi almaya baĢlamasıdır. Bu sıkıntılar zaten Osmanlı‟yı kendilerine denk sayan birçok Türkmen aĢiretinin
de Osmanlı‟ya tepki duymasına ve Safevilerin tarafında Osmanlılara karĢı
olmalarına zemin hazırlamaktadır. Bu sırada ortaya çıkan ġah Ġsmail Anadolu‟da
bulunan bu Türkmenlerin hamisi rolüne soyunmuĢtur. ġah Ġsmail ayrıca Venediklilerle de Osmanlılara karĢı bir ittifak geliĢtirmeyi ümid etmiĢtir. ġah Ġsmail 1502 ve 1507‟de Osmanlı topraklarına saldırmıĢ ancak
PadiĢah II. Bayezid gene de barıĢı korumayı
yeğlemiĢtir. Trabzon‟da Vali olan ġehzade Selim ise bu hareketlere karĢı çıkmakta ve derhal savaĢ ilan edilmesini istemektedir. (Woods, 1979)
Selim, asker tarafından çok sevilen bir Ģehzadedir. Babası PadiĢah Bayezid
artık iyice yaĢlanmıĢtır ve ülkeyi yönetecek
durumda değildir. Bu nedenle oğulları
arasında bir taht
kavgası baĢlamıĢtır. Yeniçerileri yanına almıĢ olan Selim 1512‟de
Ġstanbul‟a ulaĢarak tahta çıkar. Taht‟a çıkıĢının ardından
iki yıl boyunca
kardeĢlerini ortadan kaldırma
iĢiyle uğraĢır. Bu iĢ
bittikten sonra ilk iĢi Osmanlı‟ya doğudan gelen tehtidi bertaraf etmek
olacaktır. Ġmparatorluk II. Bayezid‟in sakin döneminden sonra dedeleri gibi
savaĢçı bir padiĢahın yönetimine geçmektedir.
Selim kiĢilik olarak da son derece sert bir mizaca
sahiptir. Bu sırada doğu‟daki Safevi tehlikesini yok
etmek amacıyla Avrupa‟da barıĢ yapmayı tercih etti. ġah Ġsmail‟e karĢı yapacağı
seferden önce Anadolu‟da büyük bir temizlik hareketine giriĢti. Ordusuyla birlikte Ġran üzerine sefere
çıktı ve uzun bir yol
kat ettikten ve ordu içinde çıkacak birkaç muhtemel
isyanı Ģiddetle bastırdıktan sonra 1514‟te Çaldıran‟da savaĢ baĢladı. SavaĢı
Osmanlı ordusu kazandı. Bu savaĢ sırasında Osmanlı ordusu‟nun sol
kolunun baĢlangıçta bozulduğunu ancak sonradan Yeniçerilerin ve Kapıkullarının
top ve tüfek atıĢlarıyla durumu lehlerine çevirdiğini o sırada Trabzon‟da Vali
olan oğlu ġehzade Süleyman‟a yolladığı fetihnamesinde yazmaktadır.(Ġnalcık,
2009, s. 138)
Sultan Selim savaĢın ardından kıĢı geçirmek için
Amasya‟ya çekilir. 1515 yılının baharında Mısır Sultanına bağlı olan ve Ġran
seferi sırasında düĢmanca davranmıĢ olan Dulkadiroğlu Beyliğine saldırmıĢ ve tamamını ele geçirmiĢtir. Ardından
Ġran seferine devam etmeden Ġstanbul‟a dönmüĢ ve
planlarına karĢı çıkanları ortadan kaldırmıĢtır. Çaldıran zaferinin ardından
Doğu Anadolu tamamen Osmanlı egemenliğine girmiĢtir. Yavuz Sultan Selim bu
sayede ülke ekonomisine de çok büyük katkı sağlayacak olan ticaret yollarının
kesiĢtiği bir bölgeyi de kontrolüne almıĢtır. Yavuz Sultan Selim‟in
stratejisini aslında Asya‟nın doğusundan Avrupa‟ya kadar olan iki büyük ticaret
yolunun da kontrolünü ele geçirmek üzerine kurmuĢtur. Fatih‟in Ġstanbul‟u fethiyle
ele geçen Ġpek Yolu‟nun Batı‟daki en önemli noktası ile baĢlayan
bu ticaret yollarının kontrolü Osmanlı‟nın dünya egemenliği için büyük bir
atılım olmuĢtur. Dönemin iki önemli ticaret yolu olan Ġpek ve Baharat
yollarının Batı‟daki en önemli noktalarının kontrolü Ġmparatorluğun dünya hakimiyeti için
olmazsa olmaz bir durumdur. Bu nedenle Ġran seferinin ardından Yavuz
Sultan Selim ikinci en önemli ticaret
yolunun son noktası
olan Mısır‟a karĢı bir sefere
çıkacaktır. (AkĢin, 1987, s.
111-113)
1514‟te Mısır‟da Memlukler bir yandan Portekiz diğer
taraftan da Safevilerin tehtidi altındaydılar. Portekiz‟in üstün ateĢli silah
teknolojisi karĢısında Memlukler çaresiz durumdaydılar. Bu nedenle Osmanlı
Devletiile ittifak arayıĢıiçine girmiĢlerdi. Ancak Portekiz de boĢ durmamakta Memlukler‟e karĢı Safevilerle ittifak
aramaktaydı. Bu sırada Osmanlılar Memlukler‟e bir dizi yardım ulaĢtırmıĢlar ancak
bu yeterli değildir
ve Portekizliler Mekke
ve Medine‟yi de içine alacak Ģekilde bütün Arap Yarımadasını tehdit eder
bir noktada bulunuyorlardı. Bu nedenle
bütün Müslüman dünya‟nın gözü Osmanlı Devleti‟ne dönmüĢtür. Bu sırada Hac yolunun tehlikeye düĢmesi ve
Portekizlilerin Mekke ve Medine‟yi iĢgal etme ihtimallerinin de birleĢmesi
Arapların Osmanlıları kurtarıcı olarak görebileceği ve Osmanlı yönetimini
memnuniyetle kabul edecekleri bir ortamı yaratmıĢ bulunmaktadır. Çaldıran
savaĢını kazanmasının ardından Sultan Selim‟in Mısır Memluk sultanına bağlı
Dulkadiroğlu beyliğini zaptı da aslında kaçınılmaz bir Memluk Osmanlı savaĢına
yol açacaktır. Yavuz Sultan Selim 1516‟da Harput‟u Memlukların elinden alır.
Buradan da Halep‟e doğru hareket eder. Memluk ve Osmanlı orduları Mercidabık‟da
karĢı karĢıya gelir ve savaĢ Osmanlıların kesin zaferiyle sonuçlanır.
Çaldıran‟da olduğu gibi Osmanlı Ordusunun zaferinde top ve tüfeklerin büyük katkısı olmuĢtur.Yavuz Sultan Selim savaĢın
ardından Filistin‟i de herhangi
bir direniĢle karĢılaĢmadan zapt eder. Nihai hedefi
ise Kahire‟dir. Bu sırada Memlukler yeni sultan Tomanbay‟ı tahta geçirirler. Selim, Tomanbay‟a
kendisine tabi olması koĢuluyla bulunduğu yere vali yapacağını söyler ancak
karĢı çıkması durumunda Memlukleri tamamen ortadan kaldırmaya kararlı olduğunu
iletir. Tomanbay bu teklifi red
eder. Yavuz Sultan Selim çölü ordusuyla aĢarak
Kahire önlerinde Ridaniye‟ye gelir. Osmanlıların ateĢ üstünlüğünü fark eden Memluklar da temin ettikleri toplarla
bir savunma oluĢturmaya çalıĢırlar ancak Osmanlı
toplarının gücü karĢısında çaresiz kalırlar. SavaĢın sonunda Osmanlı
ordusu galip gelir; böylece Memluklar tarihe karıĢmıĢlardır. (Holt,
1975, s. 237-249)
Osmanlıların ikinci hedefi olan Baharat Yolunun en önemli limanı
Kahire‟de böylece Osmanlı‟nın egemenliğine girmiĢ
bulunmaktadır. Osmanlıların Mısır‟ı fethinden sonra en büyük sıkıntıları
Portekizliler olmuĢtur. Portekizlilerle en büyük mücadele de Kızıldeniz
üzerinde olacak; Hindistan ile ticaretin kontrolü sağlanmaya çalıĢılacaktır.
(Lybyer, 1915, s. 577-579)
1520‟de Yavuz Sultan Selim‟in ölümünün ardından tahta
Trabzon‟da vali olan oğlu I. Süleyman geçer. Süleyman atalarının feth ettiği
yerleri korumak ve imparatorluğu batı‟da daha
geniĢ sınırlara kavuĢturmak gibi bir görevle
tahta çıkmıĢtır. Aslında
Yavuz Sultan Selim bu iĢ için daha 1515‟te Ġstanbul‟da büyük hazırlıklara giriĢmiĢ ancak ömrü buna
yetmemiĢtir. Batı‟da Süleyman için iki büyük hedef Rodos ve Belgrad‟dır.
Bu sırada Avrupa‟da ikiye bölünmüĢ haldeydi ve savaĢlar devam etmektedir.
Bu nedenle de Avrupa‟da
birliği sağlayarak Osmanlı
üzerine bir haçlı seferi ihtimali ortadan kalkmıĢ durumdaydı. Bu olumlu Ģartlar
altında Süleyman, 1521‟de‟ Belgrad‟ı ve 1522‟de Rodos‟u ele geçirir. Bu sırada
Ġtalya‟da dönemin Avrupasının en büyük iki gücü Kutsal Roma-Cermen Habsburglar
ve Fransa‟da Valois‟ler karĢı karĢıya gelmiĢtir. Bu sırada Almanya yani
Kutsal-Roma Cermen Ġmparatorluğu bütün Avrupayı tek bir Ġmparatorluk içerisinde birleĢtirme siyaseti gütmektedir
ancak yavaĢ yavaĢ oluĢan ulus devletler Fransa ve Ġngiltere bu duruma
karĢı bir siyaset izlemektedirler. Osmanlı, tam da bu dönemde fetihleriyle
artık bir Avrupa devleti haline gelmiĢ ve Avrupa siyasetinde de önemli bir yer
iĢgal etmeye baĢlamıĢ bir büyük güç durumuna gelmiĢtir. Bu nedenle; bu güç
mücadelesinde taraflar onunla ya ittifak yapacak ya da onunla bir ĢekildekarĢı
karĢıya gelmek zorunda kalacaklardır. Fransa bu güç mücadelesinde Osmanlı
Devletini müttefiki yaparak bu güç mücadelesinde dengeyi kurmaya
çalıĢacaktır.(Jensen, 1985, s. 451-453)
Osmanlı Devleti Mohaç savaĢıyla Habsburgların
müttefiki olan Macaristan‟ı topraklarına katmıĢ; bu zaferden sonra da Hristiyan
dünyası üzerinde hak iddia etmeye baĢlamıĢtır. Avrupa‟nın yönetimi üzerindeki
bu mücadele bir buçuk asır daha devam edecektir. 1529‟da Sultan Süleyman Viyana‟yı kuĢatarak bu iddiayı perçinlemiĢ ve Avrupa‟da
birçok krallığı da himayesi altına almıĢtır.1532‟de Sultan Süleyman
Ġstanbul‟dan büyük bir orduyla hareket etmiĢ ve Almanya‟ya doğru yola
çıkmıĢtır. Amacı Habsburg Ġmparatoru ġarlken‟i savaĢ meydanına çekebilmektir
ancak ġarlken karĢısına çıkmaz; bunun üzerine mevsimin de geçmesi nedeniyle Ġstanbul‟a geri dönmüĢtür. 1533‟te ise ġarlken ile bir anlaĢma
imzalamıĢ ve Tebriz ve Bağdat üzerine sefere çıkmıĢtır. 1532‟de ise
ġarlken‟in donanması Akdeniz‟de Osmanlıları yenilgiye uğratmıĢtır.(Devries,
1999, s. 539-559) Osmanlılar bu yenilgi üzerine Akdeniz egemenliğini
kaybetmemek için Cezayir‟i ele geçirmiĢ bulunan Barbaros Hayreddin‟i Ġstanbul‟a
davet edilir ve onu Kaptan-ı derya olarak atanır. Böylece Akdeniz‟deki müslüman
korsanlarla Osmanlı donanması birleĢmiĢ oluyordu. Süleyman‟ın Ġran seferi
sırasında ġarlken de boĢ durmamıĢ ve Tunus‟u iĢgal etmiĢtir. Nihai hedefinin
Ġstanbul olduğunu ilan ederek yeni bir haçlı ordusu oluĢturmak niyetindedir. Bu
durum Akdeniz‟de ortak çıkarlar bulunan Fransızlarla ittifakı kaçınılmaz
kılmaktadır. 1540‟dan itibaren ise Macaristan meselesi öne çıkmaya baĢlamıĢ ve
Süleyman dikkatini buraya çevirmiĢtir. Bu dönemde Fransa ve Osmanlı doğal
müttefikler haline gelmiĢlerdir. Bu ittifak iki tarafında çıkarları
doğrultusunda oluĢmuĢtur. Macaristan‟ın zaptından sonra Osmanlı bütün gücünü Akdeniz‟e yöneltmiĢ ve burada birçok savaĢta Fransızlarla ittifak
yapmıĢlardır. Akdeniz‟de birçok savaĢın
ardından Osmanlılar artık Akdeniz‟de kendilerine karĢı en büyük tehtidi oluĢturan Malta‟ya sefer
yapacaklar ancak baĢarılı olamayacaklardır. Malta yenilgisinden sonra artık
oldukça yaĢlanmıĢ olan Sultan Süleyman Habsburglara karĢı Zigetvar seferini
baĢlatır. Ancak 1566‟da sefer sırasında hayatını kaybeder.(Labib, 1979, s. 449-451)
Kanuni Sultan Süleyman‟ın ölümünün ardından 1566‟da
taht‟a oğullarından ġehzade Selim geçmiĢtir. KarĢısında ilk bulduğu sorun
Akdeniz‟deki mücadeledir. Malta baĢarısızlığından
sonra Osmanlı Devletigözünü Doğu Akdeniz‟de bulunan Kıbrıs‟a dikmiĢtir. Bu sırada Fransa‟ya da Kapitülasyonlar verilmiĢtir. (Pamir, 2002, s. 79-119) 1570 ve 1571‟de Avrupa‟nın bir donanma toplayamamasından da faydalanarak Kıbrıs‟ı
tamamen ele geçirdiler. Ancak 1571‟de Ġnebahtı‟da Don
Juan kumandasındaki büyük Haçlı ordusu Osmanlı donanmasına saldırdı
ve ağır bir yenilgiye uğrattı.
Bundan cesaret alan Haçlı donanması ertesi yıl da saldırıya geçti ancak tahmin etmedikleri bir
Ģekilde yeni bir Osmanlı donanmasıyla Kıbrıs‟ta karĢılaĢtılar ve yeniden
saldırmaya cesaret edemediler. Ancak Ġnebahtı yenilgisi nedeniyle Osmanlı
Batı‟ya ve kuzeyde
yeni bir tehlike
oluĢturmaya baĢlayan Rusya‟ya
karĢı daha temkinli hareket etmeye baĢlamıĢtır. Ġnebahtı aynı zamanda Ġmparatorluğun geniĢleme
siyasetini de etkilemiĢ Hint okyanus‟unda, Orta Asya‟da, Doğu Avrupa‟da yapılacak bir çok seferden vazgeçilmiĢ ve imparatorluğun
askeri gücünün büyük bölümü Akdeniz‟de toplanmıĢtır.Fransa‟nın daarabuluculuğu
ile Almanlarla yapılmıĢ olan barıĢ anlaĢması uzatılmıĢtır. Bu dönemde
Osmanlılar Akdeniz‟de yeni bir yenilgiyle karĢılaĢmamak için Avrupa‟da barıĢ antlaĢmaları
yapıyor ya da var olanları uzatma
yoluna gidiyorlardı.Ġspanya bu
yenilginin baĢ mimarı olduğu için ona karĢı olan her yere
destek verilmeye çalıĢılıyordu. Bu sırada Belçika ve
Hollanda Ġspanya‟ya karĢı isyan halindeydiler PadiĢah onları destekleyeceğine dair mektuplar gönderdi.
Bu sırada Lutheran
mezhebine de Katoliklere karĢı destek verilmekteydi. Ġspanya‟da ise kalan Müslümanlara
Ġspanyollara karĢı ayaklanmaları emri verilmiĢti ancak bu durum 1609‟da
Ġspanya‟da bulunan bütün Müslümanların göçe zorlanmasıyla sonuçlanacaktır.
1574‟de Osmanlı donanması Tunus‟u geri alır. Bu sayede Ġnebahtı yenilgisinin
havası biraz dağılmıĢtır. Avrupa‟da ise Katolikler zafer kazanmıĢ
buĢunmaktaydılar bu nedenle Osmanlı Katolikler dıĢındaki herkesin koruyucusu
rolüne girmiĢtir. Bu dönemde
Avrupa‟nın milli monarĢileri olan Fransa, Ġngiltere
ve Hollanda ile
çok sıkı iliĢkiler kurulmuĢ ve bu ülkelere imparatorluk topraklarında
birçok imtiyaz verilmiĢtir. Osmanlı bu imtiyazları bağıĢlayarak savaĢmadan
diplomasi ve ticaret yoluyla Ġspanya‟ya karĢı büyük bir zafer elde etmiĢ oluyordu. Öyle ki, Venedik bile Haçlı Ġttifakından
çıkarak eski ticaretini yapabilmek için Osmanlıyla barıĢ yapıyordu. Nihayet
1585‟te Ġspanya da Osmanlı
ile barıĢ yapar. (Ġnalcık, 2009, s. 169-171)
I.3. 16. Yüzyılda
Çin’de Genel Durum
Ming hanedanı13 1368‟den 1648‟e kadar Çin‟i yönetmiĢ ve
Doğu Asya‟nın en büyük askeri, siyasi ve kültürel merkezlerinden bir haline
gelmiĢtir. 16 hükümdarı ile Çin tarihinde imparatorlarının uzun zaman yönetimde
kaldığı en önemli dönemlerinden biridir. Nasıl ki Han Hanedanlığı14, Çin kültürü ve devleti açısından bir yerleĢme ve kemikleĢme dönemi
ise; Ming dönemi de Moğol yönetiminde geçen uzun bir süreden sonra
Çin‟in asli unsuru olan Han kültürünün tekrar kök saldığı ve Çin için bir
restorasyon dönemi sayılmalıdır. Ayrıca Ming
dönemi geçmiĢten aldığı Çin devlet geleneğini daha da kökleĢtirerek günümüz Çin‟inin de temellerini atmıĢtır. Bugün bir araĢtırmacı ya da gezginin
Çin kültürü ve tarihini görmek
13 明朝: Ming Chao, Ming Hanedanı, 1368 – 1644 yılları
arasında Çin‟i yöneten hanedan.(Twitchett ve Fairbank,1988)
14汉朝: Han Chao, Han Hanedanlığı
M.Ö. 202‟den M.S. 9 yılına kadar “Batı Han” (西汉)M.S. 25‟den M.S. 220‟ye kadar ise “Doğu Han” (东汉) adları altında
Çin‟i yönetmiĢtir. Han hanedanlığı, Qin hanedanığının hemen ardından yönetimi ele geçirmiĢ ve Çin‟de
köklü bir restorasyona giriĢmiĢtir. Bu nedenle
Çinliler açısından son derece önemlidir. Türkçe ve daha bir
çok dilde Çin ve Çinli isimleri Qin hanedanlığından gelen isimlerdir. Ancak Çinliler kendilerini etnik olarak
tanımlamak için kullandıkları isimleri olan “Han”ı bu hanedan‟dan
almaktadırlar. (Fairbank ve Goldman, 2006, s. 23)
için gideceği ilk yer Pekin15 olacaktır. Pekin‟i baĢkent
yapan ve kent oluĢumunun temellerini atan, oluĢturan, sarayları,
bahçeleri, okulları, sivil mimarisiyle tarihi Pekin‟i yaratan Ming hanedanlığı
olmuĢtur. Bu nedenlerle Ming hanedanı Çin tarihi açısından oldukça önemli bir
yere sahiptir. (Fairbank ve Goldman, 2006, s. 129-130)
Ming hanedanlığının kuruluĢundan önce Çin
topraklarını dıĢarıdan gelmiĢ olan; Asya‟nın ve dünyanın en güçlü ve savaĢçı
kavimlerinden Moğollar yönetmektedir. Büyük Türk-Moğol Ġmparatorluğunun
kurucusu Cengiz Han 16
ölümünden önce Ġmparatorluğunu oğulları arasında paylaĢtırır. Cengiz
Ġmparatorluğunun Çin ve Moğolistanı kapsayan bölümünde Kubilay Han tarafından
kurulan Yuan hanedanlığı ortaya
çıkmıĢtır. Bu hanedan 1271‟den Ming hanedanlığının kurulacağı 1368‟e kadar Çin‟i yönetimi
altına almıĢ; hanedan Çin‟i merkezi bir yönetim
etrafında toplamıĢ ve özellikle vergi toplama konusunda oldukça baĢarılı olmuĢtur. (Twitchett ve Fairbank,
1988, s. 12-13)
Ming Hanedanının kurucusu
olan Zhu Yuan Zhang17, 21 ekim 1328‟de
günümüzde An Hui18‟de bulunan Huai ırmağının19 kıyısında çok fakir bir çiftçi ailenin en küçük erkek evladı
15北京: Bei Jing. Günümüz Çin Halk Cumhuriyeti‟nin de baĢkenti olan kuzey Çin‟de
bulunan kent. Ġlk kez Ming döneminde Çin‟in baĢkenti
yapılmıĢtır. Türkçe‟de Pekin olarak bilinen kentin adı 1906‟da Qing Hanedanının
sonunda yapılan “Posta için Yer Ġsimleri Romanizasyonunda” (邮政式拼音, Chinese Postal Map Romanisation)
Peking
olarak adlandırılmıĢtır. Türkçe‟nin de aralarında bulunduğu birçok dilde Pekin
adı kullanılmaktadır. Ayrıca bakınız:
邮政式拼音(You Zheng shi pin yin) (1998). 中国大百科全书:语言文字(Zhong Guo Da Bai Ke Quan Shu: Yu Yan Wen Zi) Beijing.
16成吉思汗: Cheng Ji Si Han, Cengiz
Han 1206 – 1227 yılları arasında yaĢamıĢ dünya‟nın gelmiĢ geçmiĢ en büyük
yüzölçüme sahip imparatorluğunu kuran Moğol kumandan ve Ġmparator. Ayrıca
bakınız: Urgunge Onon (1990). The History and the Life of The Chingghis Khan.
Leiden Netherlands: Brill.
17朱元璋: Zhu Yuan Zhang, 1328
– 1398 yılları arasında
yaĢamıĢ Ming Hanedanının kurucusu Çin Ġmparatoru. Ayrıca bakınız: Edward L.
Farmer (1995). Zhu Yuan Zhang & Early Ming Legislation, The Reordering of
Chinese Society Following The Era of Mongol Rule. Leiden, Netherlands: E.J.
Brill.
18安徽: An Hui, Huai ve Yang Zi nehirlerinin arasında
bulunan Doğu Çin‟de
bir eyalet.
olarak dünyaya geldi. Ġmparator olacağı zamana değin oldukça kötü bir hayat yaĢamıĢtı ancak bu
alt sınıftan gelen fakir çocuk ileride ülkesinin baĢına geçecektir. Ming dönemi
ve elbette kurucusu olan Zhu Yuan Zhang da Yuan döneminde Çin‟in en belirgin
özelliklerinden biri olan Ģiddetten nasibini almıĢtı. Bu nedenle de ileride
tezimizin önemli bir konusunu oluĢturacak olan Jin Yi Wei20 gibi bir gizli istihbarat teĢkilatını
kurmuĢtu. Çin; zaten tarih boyunca oldukça kanlı dönemlerden
geçmiĢ bir memlekettir. ġiddet,
Çin tarihinde iktidar
için kullanılan en önemli enstrümanlardan biridir. Elbette bunun dünyada
birçok örneği bulunmaktadır ancak Çin, Ģiddet konusunda oldukça eski bir tarihe
ve tecrübeye sahiptir. SavaĢan beylikler ve ilkbahar sonbahar
döneminin ardından ülkeyi
birleĢtiren Qin Shi Huang,
büyük değiĢimler ve devrimler yapabilmek için Çin halkına
karĢı tarihte eĢine az rastlanır
bir
19 淮河: Huai He,
Huai Nehri Sarı Nehir ve Yang Zi nehirleri‟nin ortasında bulunan Çin‟in en
önemli nehirlerinden biridir. Çin‟in diğer nehirleri gibi batı – doğu yönünde
akar.
20锦衣卫: Jin Yi Wei, 1382‟de Ming
Hanedanının ilk imparatoru Zhu Yuan Zhang tarafından baĢlangıçta 500 kiĢiyle kurulan
Çin tarihinin ilk gizli polis ve istihbarat örgütü. Burada çalıĢan
kiĢiler kanunlara tabi değillerdir
ve sadece imparatora karĢı sorumludurlar. Ayrıca istedikleri kiĢileri
istedikleri Ģekilde cezalandırma yetkisine de
sahiptirler. Ayrıca bakınız:
江卫社 (Jiang Wei She) (2006), 明朝的秘密警察极权统治血腥工具 (Ming Dönemi Gizli Polisi: Yönetimin
Kanlı Aleti), 北京人民警察学院学报(Pekin Halkın
Polisi Fakültesi Dergisi), No. 5, syf.
81 – 84. 韦庆远 (Wei Qing Yuan) (1981).
明代的锦衣卫和东西厂(Ming Dönemi Jin Yi ve Dong Xi Chang).中华书局(Zhong Hua Shu
Ju). 廖云琨 (Liao Yun
Kun) (2008). 锦衣卫与明代皇权政治 (Jin Yi Wei
ve Ming Dönemi Ġmparatorluk Politikası). 北方论丛 (Bei Fang Lun Cong), No. 4, syf 87
– 91. 赵金凤(Zhao Jin Feng)(2000).
明太祖的法外用刑 (Ming Tai Zu‟nun Kanun DıĢı Ceza Uygulamaları), 辽宁师专学报 (Liao
Ning Uzmanlar Dergisi). No. 5, syf. 132
– 134. 李文军 (Li Wen
Jun)(2009). 明代中央司法权力的划分 (Ming
Dönemi Merkezi Yönetiminin Hukuki Gücünün Taksimi), 河南科技大学学报 (He Nan Teknik Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi), No. 6, syf. 86 – 90.
Ģiddet uygulamıĢtır. Elbette Yuan hanedanlığı21 dönemi Ģiddet açısından sadece merkez olarak aldığı
bugünkü Çin ve Moğolistan‟da değil Cengiz Ġmparatorluğunun diğer bölgelerinde,
Türkistan, Anadolu, yakın doğu ve hatta Avrupa‟da bile çok derin izler bırakmıĢ
olan bir iĢgal, yağma ve Ģiddet dalgasını beraberinde getirmiĢ; ilk kontrolünü sağladığı Çin‟in dıĢında
dünyanın birçok bölgesine de Ģiddet ve korku saçmıĢtır. Bu nedenlerle
Ming hanedanlığının kuruluĢu ve geliĢmesinde Yuan mirası oldukça
önemli bir yer tutmaktadır.
(Chan, 1978)
13. yüzyılın sonundan itibaren Yuan askeri yapılanması oldukça zayıf bir hal
almaya baĢlamıĢtır. Song hanedanlığının 22 Ya Men 23 savaĢında tamamen oratadan kaldırılmasının ardından önemli
ölçüdeki Yuan askeri
varlığı baĢkentleri olan Pekin‟in korunması için Ģehrin etrafına ve Sarı Nehir24 güzergahına konuĢlandırılmıĢtır. Bu genel askeri
strateji hanedanının sonuna
kadar böyle devam edecektir. Bu nedenle Moğol kökenli olan askeri birlikler
baĢkentin korunmasında kullanılmak amacıyla daha çok kuzeyde; bunun
yanında askerleri
21元朝: Yuan Chao, Yuan
Hanedanlığı 1271 – 1368 yılları arasında Çin‟i yöneten hanedanlık. Bu hanedan
Moğol‟dur. Ayrıca bakınız: Herbert Franke
ve Denis Twitchett (1994).
The Cambridge History Of China Vol. 6, Alien Regimes and Border
States, 907-1368. New York: Cambridge University Press, syf. 561 – 627.
22宋朝: Song Chao, Song hanedanı
960 – 1279 yılları
arasında Çin‟i yönetmiĢtir. Bakınız: J.A.G Roberts
(2003). The Complete History of China. Gloucestershire, UK: Sutton
Publishing, syf. 130 -150.
23崖门战役: Ya Men Zhan Zheng,
Ya Men SavaĢı 1279‟da Moğollar
ve Song hanedanı arasında Guang Dong‟da
meydana gelmiĢtir. Song hanedanının Moğol Yuan hanedanına karĢı yaptığı son savaĢtır. SavaĢ
sonunda Song hanedanı yıkılmıĢ
Yuan hanedanı Çin‟in
tamamını kontrolü altına
almıĢtır. Bakınız: 张向冰 (Zhang Xiang Bing) (2010). 宋元崖门海战 (Song Yuan Arasında GerçekleĢen Ya Men Deniz SavaĢı), 海洋世界 (Okyanus Dünyası
Dergisi). No. 2, syf. 73 – 74.
24黄河: Huang He, Sarı Nehir,
Çin‟in Yang Ze‟dan sonra ikinci büyük nehridir. Qing Hai‟dan Çin‟in batısında
bulunan Qing Hai Tibet Platosundan doğar ve Doğu‟da Bo Hai denizine dökülür.
Çin medeniyeti açısından en önemli nehirdir. Çin uygarlığının temelleri Sarı
Nehir kenarında ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle Çin için çok önemli bir yere sahiptir. Ayrıca bakınız: KevinSinclair
(1987). The Yellow River: A 5000 Year Journey
Through China.Brookvale, Australia: Child & Associates.
Han Çinlilerinden oluĢan profesyonel birlikler
ise gene Moğol ya da Orta Asyalı
komutanların yönetiminde orta ve güneyde konuĢlandırılmıĢtır. Bunun
nedeni ise söz konusu bölgelerin zengin olmaları
ve en çok vergi veren bu zengin
bölgelerin kontrol altında tutulması amacıdır. Ancak bu askeri birliklerin
büyük çoğunluğu kötü idare nedeniyle yerel ayaklanmaları ve çeteleri kontrol altına
alamamaktadırlar. Elbette askeri gücün giderek zayıflaması da ayaklanmaların
gittikçe daha da fazlalaĢmasını tetikleyen sebeplerden biri olarak
düĢünülmelidir. Askeri zayıflık ayrıca çoğunlukta bulunan Hanların da kontrol
ve baskı altında tutulmalarını günden düne zorlaĢtırmaktadır. Merkezi yönetimin
askeri zaafı bu dönemde yerel yöneticilerin kendi askeri birimlerini
kurmalarını sağlayacak ortamı da yaratmıĢtır. Bu zaaf ve yarattığı boĢluk
sadece yerel yöneticilerin değil ayaklanan isyancı unsurların da daha büyük
ölçekli askeri güç oluĢturmalarına, taraftar kazanmalarına yardımcı olacak
ortamı da yaratmıĢtır. Bu dönemde yerel liderlerden ve çete baĢlarından bir
çoğu bağımsızlıklarını ilan edecek kadar ileri gidebilmiĢlerdir. Bunlardan
bazıları merkezi hükümetle ünvan, toprak gibi çıkarlar karĢılığında anlaĢma yoluna gitmiĢ bazıları ise gizli dini örgütlere
bağlı olanları gibi merkezi otoriteyle anlaĢmak gibi bir yol izlememiĢlerdir.
Bu belirsiz süreç oldukça pasif sayılabilecek çoğunluktaki Han Çinlisi
köylülerde normalde bulunamayacak olan silahların artık her evde ya da köyde
sıradan bir Ģey haline gelmesiyle sonuçlanacak; Çin köylüsü baĢtan ayağa
silahlanacaktır. Silah kullanmakta baĢarılı olan bu çiftçi ve köylülerin
arasından zaman içerisinde rütbeli askerler hatta generaller ortaya çıkacaktır ve bir kez silahlanmaya baĢlayan
toplumun yeniden silahsızlandırılması ve merkezi
yönetimin tesisi Zhu Yuan Zhang kendini
bir imparator ilan edene ve kontrolü ele alana kadar ve sonrasında
önündeki en çetin sorunlardan birisi olacaktır. (Twitchett ve Fairbank, 1988,
s. 13-15)
Kuzeyden gelen yabancı ve düĢman bir halk olan
Moğolların yönetimi Çin devlet yapısının kimyasını da bozmuĢtur. YerleĢik birçok Çin devlet geleneği
Yuan hanedanlığının
ilk yıllarında ciddiye alınmamıĢ ve devlet yönetimine Moğol anlayıĢı
hakim olmuĢtur. Kubilay Han Orta Çin‟i kontrolü altına aldıktan sonra
Çinlilerin yönetiminde Çin devlet gelenekleri ve yöntemlerinin kullanılmasını
emretmiĢ yanına Çinli bürokrat ve düĢünürleri toplamıĢ ancak bütün ısrarlara
rağmen Çin‟de çok köklü bir gelenek olan devlet memuriyet sınavlarının yapılmasına izin vermemiĢtir. Ancak Kubilay Han‟ın
torunları tahta geçtiklerinde bu sınavların tekrar Song
dönemi kurallarına göre yeniden yapılmasına izin vermiĢlerdir. Zaman içinde
Moğol hükümdarlar Çin Devlet geleneğinin daha çok alıĢkanlığını ve yöntemini
benimĢemiĢlerdir. Ming hanedanının kurulmasına kadar olan dönemde Moğol hükümdarları,
yöneticileri ve bürokratları arasında “ÇinlileĢme”25 gittikçe
artacaktır. Bu yerleĢik
bir kültüre sahip bulunan
Çin‟in fatihlerini fethetmesi olacaktır. Ancak
herĢeye rağmen Han Çinlisi düĢünür ve bürokratlar Moğol efendileri tarafından
etkili noktalara getirilmeyecek ve çoğunluğu rahiplik, öğretmenlik, yazarlık ya
da tüccarlık yapmak durumunda kalacaklar, devlet yönetiminden uzak
tutulacaklardır. Bu elit sınıf; devlet yönetimi dıĢına itilmiĢ de olsa
anlaĢıldığı kadarıyla pek azı Moğol yönetimine karĢı ayaklanmalara katılmıĢ ya
da destek olmuĢtur. Hatta Moğol hanedanlığı alaĢağı edildikten sonra bile
Moğolların idaresinde daha iyi yaĢadıklarını yazacak
olan Han düĢünürlere bile rastlanacaktır. Han elitlerin o dönemde ne kadar sindirilmiĢ oldukları bu örnekle
de ortaya konulabilir. Bir köylünün isyan sonrası nasıl olup da Çin tarihinde
ilk defa Ġmparator olabildiğinin nedenlerinden birini de burada aramak doğru olacaktır. Yabancı fatihlerine biat etmiĢ olan Han elitler
halk tarafından da ciddiye
25汉化:Han Hua, dil ve kültür açısından Çinlilere benzeme
ve ÇinlileĢme. (Ġngilizce: Sinicization) Ayrıca bakınız: 马天博 (Ma Tian Bo) (2009). 元代回回人汉化新议(Yuan Dönemi Hui Hui‟lerin ÇinlileĢmesi üzerine yeni yorumlar), 青海民族研究 (Qing Hai Millet
AraĢtırmaları Dergisi), Vol. 20, No. 4, syf. 72 – 75. Jean A. Berlie (2004).
Islam in China: Hui and Uyghurs: Between Modernisation and Sinicization,
Bangkok, Thailand: White Lotus Publishing.
alınmamaktadırlar. Ayaklanmalara katılmayan elitin yerini de alt sınıftan
gelenler doldurmaktadır. (Franke, 1953, s. 28-30)
Yuan merkezi yönetiminin zayıflamasının siyasi,sosyal
ve iktisadi nedenleri bulunmaktadır. Yerel yöneticiler merkezi yönetimin
zayıflamasına paralel olarak sürekli güç kazanmıĢlar ve bağımsız sayılabilecek
bir noktaya gelmiĢlerdir. Yerel yönetimler içerisinde kendi savunma
birliklerini oluĢturan memurlar
yerel yöneticilerin de yönetimlerinde zaafların meydana gelmesine neden
olmuĢlardır. Haydut çeteleri; merkezi ve yerel otoritelerin zayıflaması
nedeniyle sayıca büyümüĢler ve organize hale gelmiĢlerdir. Tarikatlar;
özellikle yerel budist motifleri de kullanarak büyük kitleleri arkalarından
sürüklemeye baĢlamıĢlar, askeri ve siyasi güç odağı haline gelmiĢlerdir. Zhu Yuan
Zhang‟ın bahsinde de görebileceğimiz gibi bu tarikatlar artık silahlı güçlere
ve güçlü bir teĢkilata sahip olmaya muktedirlerdir. Zhu Yuan Zhang bizzat
kendisi de bir tapınakta bir dönem rahiplik yapmıĢtır. 15 yıl boyunca bir tarikat
ayaklanması gibi gözüken ve Yuan hanedanının sonunu getirecek olan ayaklanma
sonraları Zhu Yuan Zhang‟ın pragmatist yaklaĢımının da büyük katkıları ile
geleneklerin yeniden restore edildiği ve eski devlet geleneklerine dönen bir
restorasyon dönemine evrilecektir.(Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 188) Çin
tarihinde bu türden tarikatlar her zaman güçlü olmuĢlardır. Her ne kadar
batılı manada bir din anlayıĢı
Çinde hiçbir zaman bulunmamıĢ da olsa tarikatlar Çin‟de dönem dönem oldukça güçlü olmuĢlardır. Ming dönemi
öncesinde Zhu Yuan Zhang‟ın da üyesi olduğu Kırmızı Türbanlılar26
Ming döneminde de devam eden bazı tarikatlarMing sonrasında da Qing27
döneminde meydana gelen Beyaz Lotus
26红巾起义: Hong Jin Qi Yi, Kızıl Türban
Ayaklanması, 1340‟larda Moğol Yuan hanedanı
yönetimine karĢı Zhe Jiang‟da baĢlayarak bütün ülkeye
yayılan büyük ayaklanma. Ayaklanmada baskın unsur Budizm‟dir. Bu ayaklanmanın
önemli liderlerinden biri de Ming hanedanının kurucusu Zhu Yuan Zhang‟dır.
(Roberts, 2005, s. 166 - 169)
27清朝:Qing Chao, Qing Hanedanı,
1636 – 1911 yılları arasında Ming hanedanını ortadan kaldırdıktan sonra Çin‟i kontrolü
altına alan Mançu‟ların kurduğu hanedan. Bakınız:
John Fairbank K. ve Denis Twitchett. The
Ayaklanması 28 ; 1901‟de meydana gelen Boksör ayaklanması 29
bu tarikatların gerçekleĢtirdikleri ayaklanmalara örneklerden sayılabilir.
(Chao, 1948) 20. Yüzyılın son çeyreğinde ve günümüzde de Çin devletinin kendisi
için tehdit olarak gördüğü bazı tarikatlar hala varlıklarını sürdürmektedir.
Bunlardan en önemlisi özellikle 90‟lı yıllarda birçok hükümet karĢıtı
gösteriler düzenlemiĢ olan ve yandaĢları milyonları geçen bir tarikat olan Fa
Lun Gong30‟dur.
Zhu Yuan Zhang köylü
bir aileden gelerek
Çin‟de bir hanedan
kurmuĢ tek kiĢidir.
21 Ekim 1328‟de bugünkü An hui‟de çok fakir bir köylü ailenin en küçük
erkek evladı olarak dünyaya gelmiĢtir. Babası ve büyük babaları vergilerini
ödeyemeyen fakir köylülerdir ve bu nedenle de sürekli yer değiĢtirmek zorunda
kalan muhacirlerdir. Dönemin tek belası da yüksek vergiler değildir, salgın
hastalıklarda büyük kitleleri tehdit etmektedir. Zhu Yuan Zhang, 4 erkek ve 2
kız evlattan ailede hayatta kalmıĢ son çocuktur. Onun dıĢında ailenin bütün çocukları
ya salgın hastalıktan ölmüĢ ya da baĢka ailelere
evlatlık olarak verilmiĢlerdir.
Cambridge
History Of China Vol. 9, Part One: The Ch‟ing Empire to 1800. New York: Cambridge University Press.
28 川楚白莲教起义: Chuan Chu Bai Lian Jiao Qi Yi, Beyaz Lotus Ayaklanması, 1796 –
1804 yılları arasında M ançu karĢıtı bir Han ayaklanmasıdır. Önce Si Chuan bölgesinde baĢlamıĢ daha sonra çevresindeki bölgelere de sı çramıĢ
tarikat temelli bir ayaklanmadır. (Roberts, 2005, s. 263 – 167)
29义和团: Yi He Tuan, Boksör
Ayaklanması, 1901‟de önce Mançu‟lara karĢı baĢlayan bu ayaklanma Mançu
yönetiminin baĢarılı yönlendirmesiyle
yabancılara dönmüĢtür. Ayaklanmanın sonunda Batılı güçler
kendilerine karĢı yapılan saldırıları bahane ederek Çin‟i iĢgal etmiĢler
ve ayaklanmayı kanlı Ģekilde bastırmıĢlardır. Ayrıca bakınız: James L. Hevia (2004),
English Lessons: The pedagogy
of Ġmperialism in Nineteenth
– Century China. Durham: Duke University Press.
30法轮功: Fa Lun Gong, 1990’larda Li Hong Zhi adlı bir kiĢi tarafından öncülüğü yapılan
budist öğretiler ve geleneksel Çin Tao‟culuğunun bir karıĢımı olan tarikat.
Çin‟de milyonlarca mürid toplamasının ve olaylar çıkmasının ardından Çin
Devleti tarafından yasaklanmıĢtır. Lideri olan kiĢi halen ABD‟de bulunmaktadır.
Ayrıca bakınız:David Ownby (2008). Fa Lun Gong and The Future of China. Oxford:
Oxford University Press.
1330‟larda Huai bölgesi Kızıl Türban ayaklanmasının merkezi haline
gelmiĢtir. Mesihvari vaatleri sayesinde de zaten vergiler, salgın hastalık ve
baskıdan bunalmıĢ halktan büyük destek görmeye baĢlamıĢtır. ĠnanıĢa göre;
Maitreya Buddha‟sı cennetten gelerek dünyada ütopik bir cennet kuracaktır. Zhu
Yuan Zhang‟ın anne tarafından dedesi de Çin ordusunun gazilerinden ve kahin bir
kiĢidir. Zhu Yuan Zhang çocukluğu boyunca ondan duyduğu bu mistik hikayeler ve
efsanelerle büyümüĢtür. Zhu Yuan Zhang, 1344‟ün yazında annesi ve babası dahil
bütün ailesini bir salgın hastalık
neticesinde 3 hafta gibi kısa bir sürede
kaybeder. Yengesi, küçük yeğeni ve uzakta yaĢamakta olan bir tek ağabeyi hariç
bütün aile hastalıktan ölmüĢtür. Maddi durumları
o kadar kötüdür
ki; ölüleri gömecek
paraları dahi yoktur.
Son çare olarak yakınlarda
bulunan bir Budist tapınağına sığınır. Ancak birkaç ay içerisinde genel durum o
kadar kötüye gider ki tapınağın ileri gelen rahipleri yeni gelen rahip
adaylarını yiyecek dilenmeleri ve kendi karınlarını doyurabilmeleri için
tapınak dıĢına yollarlar. 1345- 1347 arasındaki iki yıllık süreyi Zhu Yuan
Zhang dilenci bir rahip olarak geçirmiĢtir. Ancak Zhu‟nun bu dönemi bir ordu
içerisinde geçirmiĢ olma olasılığı da bulunmaktadır. Hayatının bu dönemi karanlıktadır.
1348‟de tapınağa geri dönmüĢ ve 24 yaĢına kadar tapınakta okuma yazma ve temel
budist eserlerini öğrenmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 44-45)
1352 yılına gelindiğinde ayaklanma Huai bölgesinin
tamamına yayılmıĢ bulunmaktadır. Bölgenin tamamını Red Turban lideri olan Guo
Zi Xing31 ele geçirmiĢtir. Guo, çok iyi ve cesur bir savaĢçıdır ancak etrafındakilerle iyi geçinebilen bir mizaca sahip
31郭子興: Guo Zi Xing, Kızıl Türbanlılar ayaklanmasının
liderlerindendir. Ölümü 1355‟dir ancak kesin doğum tarihi bilinmemektedir.
Ayrıca bakınız: 毕英春 (Bi Ying
Chun)(2002).朱元璋的皇帝梦 (Zhu Yuan
Zhang‟ın Ġmparatorluk Hayali), 丽水师范专科学校学报 (Li Shui Normal Universitesi Dergisi), Vol. 24, No. 6, syf. 44 –
48.
değildir. Maitreya32 doktrinine gönülden inanmaktadır ve büyük buhranların büyük değiĢimler
getiriceğine olan inancı tamdır. Ayaklanmanın baĢka bölgelerdeki elebaĢlarıyla
da arası baĢından itibaren iyi değildir ve iĢbirliği pamuk ipliğine
bağlıdır.Ayaklanmanın ardından Yuan yönetimi isyanı bastırmak için bölgeye
disiplinsiz güçleri yollar. Bu güçler ise ayaklanmayı bastıracaklarına masum
köylüleri öldürür ve bölgedeki Budist tapınaklarını yakıp yıkar. Bu durum ise ayaklanmacıların halk gözündeki
meĢruiyetini perçinlemiĢ ve isyanın tabanını
geniĢletmiĢtir. Bu günlerde
Zhu Yuan Zhang‟ın mensubu
olduğu tapınak da Yuan güçleri tarafından yerle bir
edilir. Zhu ve diğer rahipler önce kaçmak zorunda kalırlar ancak sonra gidecek
yerleri de bulunmadığı için tapınağın bulunduğu bölgeye geri dönmek zorunda
kalırlar. Daha sonra Zhu Yuan Zhang ayaklanmanın içindeki arkadaĢları
tarafından ayaklanmaya katılmaya davet edilir ve bu davete icabet eder. Aradan
birkaç gün geçtikten sonra da Guo Zi Xing‟in kumandasındaki isyancı güçlere
katılır. Bu olay onun hayatının olduğu kadar Çin‟in kaderinin de dönüm noktası
olacaktır. Çok geçmeden isyan hareketine sadık bir takipçi olacak ve Guo‟nun
kumandanı olarak muhafızları yönetecektir. Ayrıca Guo‟nun kız evlatlığıyla
evlenecek ve Guo‟yla bu sayede akrabalık iliĢkisi kuracaktır. Evlendiği kız ise
geleceğin imparatoriçesi Ma33 olacaktır.
(Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 46-47)
32Maitreya: Bir budist mezhebi. Çincesi 弥勒佛 (Mi Le Fo). Ayrıca bakınız: Sponberg Alan ve Hardacre
Helen (1998). Maitreya The Future Buddha. Cambridge: Cambridge University
Press.
33马秀英: Ma Xiu Ying, 1332 –
1382 yılları arasında
yaĢamıĢtır. Ming hanedanının ilk imparatoriçesidir.
华表 ( Hua Biao)(2007). 大脚皇后”马秀英传奇 (Büyük Ayaklı Ġmparatoriçe Ma Xiu Ying Efsanesi),
经典杂文 (Jing Dian
Za Wen), Vol. 5, syf. 49 – 50.
1352-1353 arasında Hao Zhou Xu Zhou‟dan gelen Yuan güçleri tarafından
kuĢatılmıĢtır. Ancak Yuan kumandanı Jia Lu‟nun34 ani ölümü kuĢatmanın kalkmasına neden olur.
Zhu bu sayede köyüne tekrar gitme Ģansına kavuĢmuĢ orada eski arkadaĢlarının da
içinde bulunduğu 700 kiĢilik bir kuvvet toplamıĢtır. Bu kiĢiler arasında
Zhu‟nun gelecekteki en önemli
komutanı olacak olan Xu Da35 da bulunmaktadır. Bu 700 kiĢilik
grubun içinden bir avuç kiĢi Zhu‟nun imparator olduktan
sonra yönetiminin çekirdek kadrosunu oluĢturacak kiĢiler olacaktır. Ġlerleyen
aylarda bu kadroyla Guo Zi Xing‟in kendisine verdiği görece bağımsız hareket
etme yetkisiyle Zhu birçok saldırı gerçekleĢtirecek ve askeri becerilerini
artıracaktır. 1354‟e gelmeden Zhu güneyde birçok bölgeyi ele geçirmiĢ ve Yang
Ze nehrinin kuzey kıyılarında kendine
bir üs kurmuĢtur. Burada 30.000
kiĢi olduğu söylenen
yeni bir ordu kurmuĢ ve yerel bir hükümet tesis
etmiĢtir. 1355‟de saldırıya geçen Yuan birliklerini yenilgiye uğratan Zhu ve
ordusu artık daha zengin Yang Ze‟nin güney bölgelerine gözünü dikmiĢtir. Yang Ze üzerinde en önemli hedef Zhu‟nun daha
sonra ilk baĢkenti yapacağı Nan Jing olacaktır. Bu sırada 1355 kıĢında
ayaklanmanın lideri Guo Zi Xing ölür ve oğulları yönetime geçer. Aynı yılın
temmuz ayında Nan Jing‟e büyük bir saldırı yapılır fakat saldırı yerel
kuvvetlerce püskürtülür. Çok geçmeden ağustos ayında ikinci bir saldırı daha
yapılır. Saldırı baĢarısız olur ve Guo‟nun
son iki oğlu da saldırıda
hayatını kaybeder. Böylece
34贾鲁: Jia Lu, 1297 – 1253
yılları arasında yaĢamıĢ, Yuan dönemi Sarı Nehir ıslahında da çalıĢmıĢ dönemin
önemli komutanı ve mühendisi. Ayrıca
bakınız: 王永宽 (Wang Yong
Kuan)(2008). 元代贾鲁治河的历史公绩 (Yuan
Dönemi Jia Lu‟nun Nehir Islahının Tarihteki Yeri ve Faydası), 黄河科技大学学报 (Huang He
Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi), Vol. 10, No.5 Sayfa 51 – 53.
35徐達 : Xu Da, 1332 – 1385 yılları arasında yaĢamıĢ ve Ming hanedanının kuruluĢunda büyük hizmetler vermiĢ ünlü general. Ayrıca
bakınız: 史宗义(Shi Zong
Yi)(2010). 明朝开国第一功臣徐达 (Ming Hanedanının KuruluĢunun Ġlk Kahramanı Xu Da ), 文史天地 (Wen Shi Tian Di), Vol. 1, syf. 49 – 52.
yönetim için Zhu‟dan baĢka kimse kalmamıĢtır. ġartlar öyle oluĢmuĢtur ki yönetim tamamen
Zhu‟nun eline geçmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 46-47)
1356‟nın nisanında baĢarısızlıkla sonuçlanan ilk iki
saldırının ardından Zhu, Nan Jing‟i ele geçirir ve baĢkenti yapar. 1356‟dan
sonra Zhu artık bir tarikat ayaklanmasının elebaĢısı olmaktan sıyrılıp
geleceğin imparatoru haline gelmeye
baĢlayacaktır. Bu süreçte en önemli kiĢilerden
biri de danıĢmanlarından Li Shan Chang36‟dır. Li, Zhu‟nun etrafındaki diğer yöneticilerden
farklı bir geçmiĢe sahiptir. Zhu onunla her konuda konuĢabilmekte ve ondan
faydalanabilmektedir. Li, tam manasıyla düĢünür elit bir danıĢmandır. Bu
nedenle Zhu‟nun kurmak istediği
yönetim için hayati önem arz eden kilit bir devlet adamı olacaktır. 1368‟de
de kurulan yeni devletin ilk sadrazamı görevine getirilecektir. Li
imparatorluğun daha sonra atayacağı birçok sivil memurların ilklerindendir.
Ġmparatorluk kontrolünü ele geçirdiği her yerde, yerel entellektüelleri ve
düĢmana çalıĢmıĢ olsalar da eski memur ve okumuĢ sınıfı hemen kendi saflarına katmıĢ
ve onları devlet
yönetiminde görevlendirmiĢtir. (Serruys,
1959, s. 209-260) Köylü bir aileden gelmesine rağmen Zhu etrafına
topladığı entellektüeller sayesinde yeni bir hanedanlık kurabilmiĢtir. Ġçinden
çıktığı tarikatı da imparator olduktan sonra geride bırakacak ve yönetiminin
temellerini kadim Çin devlet geleneği üzerine kuracaktır. 15.yüzyılın hemen baĢından önce güneyde baĢlayan
hakimiyeti kısa sürede
kuzeyi de kontrol altına
alacaktır. Yuan hanedanının baĢkenti olan Pekin Çin devletinin yeni merkezi olarak
seçilecek ve günümüze kadar bu özelliğini koruyacaktır. (Dardess, 1970, s.
539-558)
36李善长: Li Shan Chang, 1313 –
1390 yılları arasında
yaĢamıĢ Ming hanedanının kuruluĢunda önemli görevler
al mıĢ üst düzey memur. Bakınız:
陈梧桐 (Chen Yu Tong)(2007).李善长的功与过 (Li Shan Chang‟ın Gücü ve Güc ünü
Kaybetmesi). 文史知识 (Wen Shi Zhi
Shi),. Vol. 9, syf. 87–91. 祥歌 (Xiang Ge)(2007).
不得善终的明朝开国丞相李善长 (Ming Hanedanının kurucularından Chen Xiang Li Shan Chang ).
文史天地 (Wen Shi Tian Di). V
ol. 11, syf. 28 – 32.
Zhu Yuan Zhang; Saltanat ismiyle
imparator Hong Wu37 halihazırda baĢkenti olan Nan Jing38‟den
memnun değildir. Nan Jing, Ming imparatorluğunun en büyük sorunlarından biri
olan kuzeyden gelen Moğol tehditine oldukça uzak bir noktada bulunmaktadır.
Yuan hanedanının da baĢkenti olan Pekin39, ayrıca kazanılmıĢ zaferin
de bir niĢanesi olarak Ming yeni hanedanının baĢkenti yapılmalıdır. Zhu Yuan
Zhang saltanatının son yıllarında baĢkentikuzeye, Pekin‟e taĢımayı düĢünmüĢtür.
Ġmparator Yong Le 40 babasının bu düĢüncesini gerçeğe dönüĢtürecek
ve baĢkenti Pekine taĢıyacaktır. Bu, bir taraftan da Çin Ġmparatorunun kendi gücünün merkezi olarak kuzey‟i seçtiğinin bir iĢareti ve Moğollara karĢı mücadele
verilerek kurulmuĢ olan yeni Han soylu hanedanın da zaferinin bir göstergesi
sayılmalıdır. Sonuç olarak siyasi ve askeri nedenlerle Pekin baĢkent
yapılmıĢtır. Pekin aynı zamanda Ming imparatoru için kuzey yayılmacı bir
siyaseti hayata geçirebileceği, kuzeyden gelecek
saldırıları ilk elden karĢılayabileceği, askeri birimlerini
konuĢlandırabileceği, bunların yanında askeri gücü desteklemek açısından
da büyük bir sivil nüfusu
barındırabilecek kuzeyde bulunan yegane kenttir. Pekin seçimi, imparatorluğun karakterini de ortaya
koyan bir seçimdir. Yeni imparatorluk daha önce Han soylu olmayan iki hanedanın
da baĢkent olarak seçtiği Pekin‟i seçerek hem pratik hem de mantıklı bir seçim
yapmıĢtır. Ayrıca bu Ġmparatorluğun öncülleri olan atlı-göçebe, yabancı
hanedanlar gibi yayılmacı bir siyaset uygulayacağının da mesajını vermektedir. Birkaç yüzyıl boyunca hayvancılıkla uğraĢan
37洪武: Hong Wu, Zhu Yuan Zhang‟ın saltanat ismi. Çin imparatorları kendi isimleri dıĢında
saltanat isimleri ve tahta çıktıktan sonra kendilerine
verilen ve özelliklerine göre seçilen isimler kullanırlar. Bakınız: 赵现海(Zhao Xian Hai)(2010). 洪武初年明、北元、高丽的地缘政治格局 (Hong Wu‟nun Ġlk Yıllarında, Kuzey Yuan, Gao Li Coğrafyalarında Yönetim Yapısı), 古代文明(Gu Dai Wen Ming), Vol. 1 No. 4, syf. 90–97.
38 南京: Nan Jing, Çin‟in doğusunda bulunan önemli ticaret
merkezlerinden biridir. Günüzmüz Jiang Su eyaletinin baĢkentidir.
39北京: Bei Jing, Pekin.
40永乐: Yong Le, 1402 – 1424
yılları arasında Çin‟i yöneten imparator. (Twitchett ve Fairbank,
1988, s. 205-276)
bozkır halklarının kontrolünde bulunan büyük nüfuslu köylü çiftçi Han‟lar
artık bozkırı kontrol etmek için bozkıra en yakın göçebe baĢkentini kendilerine
baĢkent yapmıĢlardır. (Farmer, 1976)
Yeni imparatorluğun en uzun soluklu
ve karmaĢık icraatı
baĢkentin Pekin‟e taĢınması olmuĢtur. Yeni baĢkentte Yuan döneminden kalan pek az yapı; Ģehir
surları ve bazı saraylar korunmuĢ ve
baĢkentin yeni baĢtan inĢasına baĢlanmıĢtır. Bu büyük bayındırlık hareketi
halkın üzerindeki mali yükü bir kat daha arttırmıĢtır. Ayrıca imparatorluğun
idari teĢkilatı yeniden yapılandırılmıĢtır. Aslında bu büyük bayındırlık ve
yeni baĢkent süreci çağdaĢları olan Osmanlıların Ġstanbul‟u fethinden sonra
yaptıklarıyla birçok benzerlik arz etmektedir. 1403 yılında imparator resmen
kenti kuzey baĢkenti yani Bei Jing41, bizde ve batıda bilinen
ismiyle Pekin ilan etmiĢtir. En büyük oğlu olan Zhu Gao Zhi‟ı42 yeni baĢkenti yönetmesi için göndermiĢtir. Zhu Gao Zhi, Pekin‟de imparatorluğun altı
bakanlığının ofislerini, bir üniversiteyi ve askeri bir garnizonu kurmuĢtur.
1404‟de imparator nüfusu artırmak için ShaanXi43‟den 10.000 aileyi Pekin‟e yerleĢtirmiĢtir. Ġmparator Yong Le, 1405‟de küçük oğlu Zhu
Gao Sui44‟yi baĢkentin askeri yönetimini kontrol etmek için yollamıĢ
ayrıca daha önce abisinin kurduğu Ģehrin dıĢında kurulan ve yeni nüfus iskan edildiği bölgelerde
2 yıl vergi
41北京: Bei, kuzey,
Jing ise baĢkent
anlamına gelir. Bugünkü
Pekin ya da Bei Jing. Nan Jing ise “Güney BaĢkenti” anlamına gelmektedir.
42朱高熾:Zhu Gao Zhi, Yong
le‟nın hemen ardından Hong Xi (洪熙) adıyla
1424-1425 arasında çok kısa süre tahtta kalmıĢ
olan Ġmparator.(Twitchett ve Fairbank,
1988, s. 276-284)
43陕西: Shaan Xi, Orta Çin‟de bulunan bir eyalet.
44朱高燧: Zhu Gao Sui, 1386 – 1431
yılları arasında yaĢamıĢtır. Ġmparator Zhu Yuan Zhang‟ın torunudur. Bakınız: 赵中男 (Zhao Zhong Nan)(2005).朱棣与朱高炽的关系及其社会政治影响(Zhu Kang ve Zhu Gao Sui Arasındaki ĠliĢki ve Toplumsal Siyasi
Hayata Etkileri), 湖南科技学院学报 (Hu Nan Teknik Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi). Vol. 26,
No. 3, syf. 120 – 125.
muafiyeti getirmiĢtir. Bu sırada,
kentte yeni bir sarayın inĢasına
baĢlanmıĢ, imparatorluğun
yabancı ülkelerden gelecek misafirlerinin konaklaması için yeni bir konaklama
merkezinin inĢasına baĢlanmıĢtır. Ġmparator 1410 yılında Moğollara karĢı
yapılan baĢarılı saldırının sonrasında Ģehirde ikamet etmeye baĢlamıĢtır. Bu
zaman boyunca sadece 1409 nisanında baĢkenti bir kez ziyaret etmiĢ, ancak Nan
Jing‟de ikamet etmeye devam etmiĢtir. (Farmer, 1976)
Pekin‟in imarı için imparator birçok bakanını ve üst
düzey görevliyi memur etmiĢtir. Bütün bu bayındırlık iĢlemleri için
imparatorluğun dört bir tarafından hammadde Pekin‟e getirilmiĢ dönemim en iyi
ustaları, zanaatkarları binlerce iĢçi ve asker bu iĢlere memur edilmiĢtir. Ġmparator, bu imar hareketleri neticesinde Yuan‟lerin kontrolündeki Pekin‟den çok daha
büyük bir baĢkent inĢa etmiĢtir. 1441 yılına gelindiğinde ise Nanjing ve Pekin
aynı zamanda baĢkent olarak kullanıldıkları “çift baĢkent” sistemi sona ermiĢ
Pekin tek baĢkent olarak ortaya çıkmıĢtır. BaĢkentin Pekin‟e taĢınmasıyle birlikte imparatorlukta birçok
askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal değiĢim
meydana gelmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988,
s. 241- 242)
Ġmparator Yong Le‟nın tahtta olduğu sürede askeri
yapılanmada büyük değiĢiklikler yapmıĢ bazı kurumları ya tamamen ortadan kaldırmıĢ ya da köklü değiĢiklikler yapmıĢtır. Bu değiĢiklikler
Pekin‟de bulunan askeri yapının imparatorluğun en güçlü ve merkezi yapısı
haline gelmesini sağlamıĢtır. Bu sırada baĢkentte
birçok askeri eğitim
merkezi tesisi etmiĢ ve
imparatorluğun baĢka bölgelerinden gelen
askerler buralarda eğitilmiĢtir. Sınırların korunması için de ciddi bir
askeri güç harcanmaktadır. Bu nedenle kuzeyde Çin seddine askeri güç konuĢlandırılmıĢtır. Bu da imparatorun kuzeyden gelebilecek göçebe saldırılarına karĢı almıĢ olduğu
bir önlemdir. (Hucker, 1958, s. 57-59)
Ming Hanedanının 11. Ġmparatoru
Zhu Huo Cong45 16 eylül
1507‟de günümüz Hu Bei46‟inde dünyaya gelir. ġiir ve edebiyata büyük
yeteneği olan imparator kendini daha çok sanata vermiĢtir. Ġmparatorun
doğumunun gerçekleĢtiği yıl; dönemin tarihçilerinin verdiği bilgilere göre bir
dizi ilgi çekici ve hayret verici olay meydana gelmiĢtir. Sarı nehir 5 gün
boyunca berrak ve temiz akmıĢ, pembe renkli büyük bulutlar günlerce gökyüzünü doldurmuĢtur. Küçük prens babasının himayesinde Tang dönemi Ģiirlerini öğrenmiĢ yaĢı biraz daha
ilerleyince de seçkin öğreticiler eĢliğinde Çin klasiklerini öğrenmeye
koyulmuĢtur. Babasının bizzat eğitimi ve öğretiminde aldığı rol; baba ve oğulu
birbirlerine daha da yaklaĢtırmıĢtır. Babası, küçük prensi Pekin‟e götürmüĢ ve
himayesinde devlet törenlerine katılmasına izin vermiĢtir.1520 sonbaharında Nan Jing‟den
Pekin‟e dönen imparator
bir tekne kazası geçirmiĢ ve
ölümden dönmüĢtür. Bu olaydan sonra da imparatorun sağlığı sürekli kötüye
gitmiĢtir. 1521‟de imparator artık rutin devlet törenlerine katılamayacak kadar
kötü durumdadır. 19 nisan 1521‟de Ġmparator
ölür; 5 gün sonra imparatorun genç yaĢtaki kuzenine yas tutmayı bırakması ve tahta
geçmek için hazırlıklara baĢlaması söylenir. 7 mayıs 1521‟de Pekin‟den gelen ve
kırk kiĢiden oluĢan bir imparatorluk heyeti Hu Bei‟e ulaĢır ve yeni imparatorla
birlikte Pekin‟e doğru yola çıkar. Ancak Pekin‟de bir güç mücadelesi halen
devam etmektedir. Bunun yanında yeni imparatorun bir odalık‟ın soyundan gelmesi
de iĢleri yeni imparator için zorlaĢtırmaktadır. Bu nedenle
BaĢ Katip‟te47 yeni imparatorun gerçek
bir
45朱厚熜: Zhu Hou Cong, 1507 – 1566 yılları arasında
yaĢamıĢ Ming hanedanının 11. Ġmparatorudur.Taht adı 嘉靖(Jia Jing)‟dir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s.
440-511)
46 湖北: Hu Bei, Gölün kuzeyi anlamına gelir. Orta Çin‟de
bulunan bu eyalet ismini Dong Ting gölünün kuzeyinde bulunmasından alır.
47内阁 (Nei Ge): Ming hanedanlığı döneminde imparator
Hong Wu‟dan sonra tesis edilmiĢ olan imparatordan sonra ülkenin en yüksek
memuru. Günümüzün baĢbakanlığına eĢit bir mevkidir. Ayrıca bakınız: 孙永都(Sun Yong Du)
ve 孟昭星 (Meng Zhao
Xing) (2005). 中国历代职官知识手册 (Çin Devlet
Görevlileri (Memurları) Sözlüğü), 白花文艺出版社(Bai Hua
Wen Yi Yayınevi). syf.104.
imparator protokolüyle değil, veliaht protokolüyle karĢılanmasını
istemektedir. Ancak imparator bu protokolü
ciddiye almaz ve gerçek bir imparatorun yapacağı
Ģekilde 26 mayıs‟ta Pekin‟in ana seremoni kapısında
taç giyer. 27 mayıs günü de saraya ulaĢır ve orada kutlama törenlerine katılır.
Ancak ilerleyen yıllarda devlet içindeki bu çekiĢme artarak devam edecektir.
Özellikle BaĢ Katip Yang Ting He48her fırsatta imparatorun
babaannesi ve soylu olmamasını fırsat bilerek ve Çin tarihinde Han ve Song
dönemlerinde meydana gelmiĢ bazı benzer olayları öne sürerek imparatora
zorluklar çıkarmıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 434-435)
Henüz devlet yönetimini tam manasıyla ele geçirememiĢ
olan imparator bu sıkıntıları bir süre daha görmezden gelmek zorunda
kalacaktır. Bu sırada imparatorun annesi Hu Bei‟den Pekin‟e
gelmiĢtir ancak Pekin‟e
sıradan bir prenses
protokolüyle girebilmiĢtir. Oysa ki imparatorun annesi olarak,
imparatoriçe protokolüyle ağırlanması ve taç giymesi gerekmektedir. Bu ünvan
imparator tarafından sonradan annesine verilmiĢtir. 1522‟de bu olayın ardından
göksel kurban törenleri sırasında tapınakta büyük bir yangın meydana gelmiĢtir. Yang Ting He, bu yangının
nedeninin öfkeli emperyal
atalar olduğunu ileri
sürmüĢ ve imparatorun verdiği ünvanı geri almasını istemiĢtir. Emperyal
seremoniler ve protokoller devlet içinde imparator ve baĢ katip ve yandaĢları
arasında ciddi bir çekiĢme yaratmıĢtır. Aralık 1522‟de imparatorun babaannesi
ölmüĢ ve ölümünün ardından imparatoriçeler için yapılan uzun yas seremonileri yerine sadece bir günlük yas tutulması kararı
Yang Ting He
tarafından alınmıĢtır. Bu, imparator açısından bardağı
taĢıran son damla olmuĢtur. Haziran 48杨廷和: Yang Ting He, 1459 – 1529 yılları arasında yaĢamıĢ ünlü Çin devlet adamı. Ayrıca bakınız: 刘祥学(Liu Xian Xue)(2000).杨廷和与嘉靖初年的政治革新 (Yang Ting He ve Jia Jing‟in Ġlk Yıllarında Yapılan Politik
Reformlar).西南师范大学学报 (Xi Nan Normal Üniversitesi Dergisi). Vol. 26,
No. 2, sayfa 122 – 128. 王建中 (Wang Jian Zhong)(2005).杨廷和与明代正德嘉靖之际帕政局 (Yang Ting
He ve Ming Dönemi Ġmparatorları Zheng De
ve Jia Jing Dönemleri Arasındaki Politik DeğiĢimler).黑龙江社会科学 (Hei Long Jiang She Hui Ke Xue Dergisi).
No. 1, syf. 82 – 85.
1523‟te imparator Yang Ting He ve diğer üst düzey memurlarla özel bir
toplantı yapmıĢ ve konuyu gündeme getirmiĢtir ancak “Ģahsi duyguları nedeniyle
doğruyu saptırmak” ile itham edilmiĢtir. Yang Ting He ve yandaĢları artık saltanata politika
dikte etmektedirler. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 447-448)
Çok geçmeden 1524 yılında imparator kendi haklılığını
kanıtlayabilmek için birkaç argüman bulmuĢtur. Bu arada bazı yüksek rütbeli
memurları da yanına
almayı baĢararak Yang Ting He‟yı 1524 martında
baĢ katiplik görevinden çekilmeye zorlamıĢ ve baĢarılı olmuĢtur. Ancak sonraki beĢ ay boyunca bu
çekiĢme yatıĢacağına daha da alevlenmiĢ; imparator babaannesinin ünvanlarının
iadesin sağlamıĢ memurlukların tamamına da kendine yakın isimleri getirmiĢtir.
Babaannesinin ünvanlarının iadesi ile ilgili emir üst düzey memurların
protestosuyla karĢılaĢmıĢtır. Ġmparator, Jin Yi Wei‟in protestocuların
elebaĢlarını hapse atması için bir emir vermiĢtir. Ancak imparatorun emirlerine
rağmen 200‟den fazla memur protestoya baĢlamıĢ imparatorun bulunduğu Wen Hua
sarayının kapılarını yumruklamıĢ ve bağırmaya devam etmiĢlerdir. Bunun
karĢısında imparatorun tepkisi çok sert olmuĢ, bütün düĢük dereceli
memurların hapse atılmasını emretmiĢ, 5 gün sonra 180 kiĢiden oluĢan yüksek rütbeli
memurların tamamını huzurunda toplatmıĢ ve dayak attırmıĢtır. Aralarından 17
kiĢi dayak neticesinde aldıkları ağır yaralardan ölmüĢlerdir. Ertesi gün
imparator babası adına bir emperyal tablet düzenlettirir ve ona emperyal bir
ünvan verir.(Fisher, 1977)
Bu güç mücadelesi; memurların kariyerlerini ve
yükselmelerini etkilemiĢ ve çekiĢmelerle geçen bu üç yıl bürokrasinin tamamının
ve hükümetin iki düĢman kampa bölündüğü bir dönem olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu
nedenle devlet yönetimi zaafa uğramıĢtır. Ancak bu mücadelenin olumlu bir
sonucu olarak tarih kayıtları ve edebiyat, mücadelenin ana argümanı haline
gelmiĢ ve üzerlerinde birçok çalıĢma yapılmıĢtır. Ancak mücadelenin sonunda
Ming imparatorlarının o zamana kadar uydukları bir devlet geleneği; verdikleri
her kararı baĢ katip ve yüksek rütbeli memurların onayından sonra yapmaları
ortadan kalkmıĢtır.
Bu da Ming imparatorlarının daha despot hale gelmelerine neden olacaktır.
Merkezde meydana gelen bu güç mücadelesi devletin zayıf düĢmesine neden
olmuĢtur. Zaten disiplin konusunda sıkıntılar yaĢayan ordunun sınır
bölgelerinde bulunan birliklerinde ayaklanmalar baĢ göstermeye baĢlamıĢtır.
1524 ağustosunda Da Tong‟da49 bulundukları
birliklere bağlı askerler bir isyan baĢlatır ve bölge valisi ve komutanlarını
öldürerek firar ederler. Bütün bunlar birliklerde bulunan
2500 kadar askerin
Ģehrin 30 kilometre
kuzeyinde bulunan bölgeye nakletmek istemesinden
kaynaklanmıĢtır. Birlikler bu emri reddetmiĢler ve vali emrinin yerine
getirilmesi için kendine bağlı birlikleri üzerlerine sevk etmiĢtir. Bunun
ardından birlikler Ģehirde bulunan valinin konutuna saldırmıĢlar ve onu
öldürmüĢler olayları durdurmaya ve kontrol altına almaya çalıĢan komutanları da
aynı akıbete uğramıĢtır. Vakıa hemen merkeze bildirilmiĢ; merkez boĢalan
yerlere yeni memurlar ve komutanlar atamıĢ ancak durum kontrol altına
alınamamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 450-451)
Bu sırada sarayda sınır bölgeleriyle ilgili net bir
politika üzerinde henüz karar kılınamamıĢtır. Bu iki ayrı görüĢün birincisi
sınırlarda daha pasif bir savunma politikası izlenmesini savunmaktadır zira
sınırda yapılacak askeri harekatlar hem çok masraflıdır hem de sonuçsuz kalmaktadır. KarĢıt görüĢte
olanlar ise ordunun ve savunmanın disiplin altına alınabilmesinin yolunun önce
sınırlardan baĢlayabileceğini düĢünmektedirler. Saraydan yollanan iki üst düzey
memurun incelemesinden sonra imparator olayların daha da büyümemesi için
isyancıların elebaĢlarının cezalandırılmasını ancak olaylara karıĢan askerlerin
affedilmesi emrini verir. Pekin‟den Gan Zhou50‟ya gitmekte olan
bir ordu Da Tong
güzergahından hedefine gidecektir. Ancak bunu haber alan isyancı askerler Ģehri
tekrar kontrolleri altına alırlar
ve Ģehrin kapılarını kapatırlar. Bu tarz bir isyan
doğrudan hanedanı ve imparatorun otoritesini tehdit etmektedir ve mazur görülmesi mümkün değildir. Söz konusu
49大同: Da Tong, Shan Xi’nin kuzeyinde bulunan
bir kent.
50赣州: Gan Zhou, Jiang Xi’de bulunan bir kent.
ordu Da Tong‟a varmadan 3000 kiĢilik bir süvari grubu
önceden Ģehre saldırı
ve isyancıların elebaĢlarını
öldürerek isyanı bastırırlar. Ancak
Da Tong bölgesindeki bu istikrarsızlık sınırın hemen diğer tarafında
bulunan Moğolların da etkisiyle tekrar edecektir. 1533‟te tekrar bir askeri ayaklanma
ve 1545‟te aynı bölgede baĢarısız bir darbe giriĢimi
Moğolların da etkisiyle meydana gelecektir. Moğolların
bazı kabile liderleri ve sınır birliklerinde bulunan Çinli komutanlar
arasındaki menfaat iliĢkileri durumu Ming sarayı açısından kontrolü güç bir
hale getirmiĢtir. Bu menfaat iliĢkileri, sadece karĢılıklı malların gidiĢ geliĢini değil aynı zamanda
Moğollara Ming savunması ve ordusu ile ilgili hayati bilgilerinde
ulaĢmasını sağlamıĢtır. (Serruys, 1959)
Da Tong‟un önemi Ming Çin‟i himayesinde olam Hami‟nin
(Kumul) Turfan sultanı tarafından iĢgali sonrasında daha da artmıĢtır. 1513‟te
Turfan51 Sultanı Mansur,
Ġpek Yolu üzerinde Çin‟in batısında bulunan en önemli Ģehir devleti olan Hami 52‟yi iĢgal eder. 14.
Yüzyıldan itibaren Ģehir Çin açısından son derece önemli bir yer olmaya
baĢlamıĢtır. Bu nedenle Çin; 15 yüzyılda Ģehrin
korunması için ordu yollamıĢtır. Hami‟nin
iĢgalinden sonra Sultan Mansur
Çin‟in batı bölgelerini de tehdit eden bir tavır
takınmaya baĢlamıĢtır. Bu sırada
Seyyid Hüseyin; Mansur‟un Ming sarayındaki casusu
Hami‟nin kontrolünün Sultan
Mansur‟a bırakılmasını sağlamıĢtır. Ancak 1521‟de Seyyid Hüseyin
ihanetten suçlu bulunarak idam edilmiĢtir. Bu
sırada baĢ katip Yang Ting He
imparatoru Turfan‟a karĢı
düĢmanca bir tavır takınması
konusunda ikna eder. Bu sayede Da Tong‟daki isyanı da yol üzerinde bastıran bir
ordu Gan Zhou‟ya gönderilir. Bu saldırı Sultan Mansur‟u savunma yapmaya zorlar
ve Hami üzerindeki kontrolünü pekiĢtirir ve Ming sarayı da bu kontrolü kabul eder. Bu sırada Ming
51吐鲁番: Tu Lu Fan, Turfan Sincan Uygur Özerk Bölgesinin en
önemli Ģehirlerinden biri. Tarihte‟de Uygurlar ve Ġpek yolu ticareti
açısından son derece
önemli bir Ģehir olmuĢtur.
52哈密: Hami ya da Kumul,
Sincan Uygur Özerk
Bölgesinde bulunan bir kent.
sarayında da, imparator ile arasındaki güç mücadelesi ardından görevinden
ayrılmak zorunda kalan BaĢ Katip Yang Ting He‟nın da uyguladığı politikalar sorgulanmaya baĢlanmıĢtır53.
1533‟te Da Tong‟da tekrar ayaklanma çıkmıĢtır.
1531‟de de 60.000 kadar Moğol süvarisi buraya bir saldırı
gerçekleĢtirmiĢlerdir. Bu nedenle Ģehrin kuzeyindeki savunma güçlendirilmiĢtir. Bu da elbette hiçbir Ģey yapmamaya alıĢmıĢ asker ve subaylar için ciddi bir sıkıntı
yaratmıĢtır. Bu sırada çalıĢmaları yürüten subaylar Ģehir içinde dinlenmeleri
için bir gün kendilerine müsaade edilmesini istemiĢlerdir ancak bu vali
tarafından reddedilmiĢtir. Ġsyanın fitilini de bu olay ateĢlemiĢtir. Ġsyanlar
takip eden yıllarda da sürmüĢtür. Kuzey Doğuda devam eden bu isyan bastırma
çalıĢmaları devam ederken 1537‟de çok masraflı bir cephe daha açılacaktır.
Vietnam 54 ‟da yönetime karĢı bir darbe
gerçekleĢmiĢtir. Ming imparatoru, Vietnam‟daki bu olayları bastırmak için bir
ordu yollar. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 453)
1545‟ten 1548‟e kadar sarayda kuzeyde büyük bir
tetdit oluĢturmaya baĢlayan Moğollara karĢı Ordos
55 ‟a yapılacak
bir saldırı için tartıĢmalar sürer
ancak bu konuda
53马守平(Ma Shou Ping)(2004).式析吐鲁番与明朝的关系 (Turfan ve Ming Arasındaki ĠliĢkiler Hakkında Bir Ġnceleme). 青海民族研究 (Qing Hai Millet AraĢtırmaları
Dergisi), Vol. 15, syf. 94- 96. 侯王勋 (Hou Wang Xun)(2005). 哈密国三立三绝与明朝对吐鲁番的政策 (Ha Mi Ülkesinin San Li San
Jue Politikası ve Ming Hanedanının Turfan Politikası). 中国边疆史地研究 (Çin Sınır Tarihi ve Coğrafyası AraĢtırmaları Dergisi), Vol. 15,
sayfa 10 - 15.
54 Vietnam Ming tarih kayıtlarında Ming hanedanlığına haraç
veren ülkeler arasında sayılır ve Ming tarih kayıtlarındaki ismi (安南) “Annam”dır. Bakınız: 陈文源, (Chen Wen Yuan)(2008).明朝士大夫的安南观 (Ming
Dönemi Shi Dai Fu‟nun An Nan‟a BakıĢı).
史林(Shi Lin), Vol. 4, sayfa 113 – 119.柳岳武(Liu Yue Wu)(2008).乾隆时期的安南政策研究 (Qian Long Dönemi An Nan Politikalarının Ġncelemesi), 青海师范大学学报 (Qing
Hai Normal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi).No. 5, syf. 63 – 67.
55鄂尔多斯: (Ordos) Günüz Çin Halk Cumhuriyetinin Ġç Moğolistan Özerk Bölgesinde bulunan
önemli Moğol yerleĢimlerinden
biri.
imparator tam bir karara 1551‟e kadar varamaz. 1548‟de Moğollar kuzeyden
saldırıya geçer ve Ming ordusunu
yenilgiye uğratarak Pekin‟in
hemen kuzeyinde at‟la
bir günlük mesafe
olan Huai Lai56‟a kadar gelirler. 1549‟da Moğol saldırıları
devam eder ancak Ming ordusu bu saldırıları durdurmayı baĢarır. Mart 1550‟de
Moğolların saldırması için oldukça uygun bir ortam oluĢmuĢtur. 150 gün boyunca
Pekin‟in kuzeyine ne yağmur ne de kar yağmıĢtır ve saldırı için uygun koĢullar
ortaya çıkmıĢtır. Aynı yıl 26 eylül‟de Moğollar Pekin‟in 40 mil kadar kuzeyine
kadar gelirler ve ardından Pekin‟in
15 mil doğusunda bulunan Tong Zhou 57‟ya ulaĢırlar ve burada kamp
kurarlar. 30 eylül de ise bir grup iyi eğitimli asker Pekin‟in kapılarına kadar ulaĢmıĢtır Ekim ayının baĢında
Moğol güçleri kenti kuĢatmıĢ ve kenar
mahalleleri yağmalamaya baĢlamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s.
475-476)
Ming ordusu 150.000 kiĢilik bir güç toplamıĢ ve silah
altına almıĢtır ancak bunların sadece 50.000 kadarı askerdir geri kalanlar ise
Ģehrin savunmasını güçlendirmek için yapılan inĢaatlarda çalıĢmaktadır. ġehre
dıĢarıdan nakledilen takviye güçler ise aç ve disiplinsizdir. Bu nedenle
Ming Çin‟inin yapabileceği tek Ģey beklemek,
saldırıyı püskürtmek ve Moğolların
kendiliklerinden geri çekilmelerini ümid etmekten baĢka bir Ģey değildir.
Pekin‟in savunmasındaki baĢarısızlık nedeniyle imparator savaĢ bakanını idam
ettirir. Aynı günlerde 1539‟daki toplantıdan sonra ilk kez bütün sivil ve
askeri memurlarını sarayda toplar ve baĢarısızlığın nedenlerini sıraladığı bir
fermanı sarayın için de bulunan Wu 58
kapısında okutturur. Pekin‟in savunmasını da Da Tong‟da Moğollarla bir anlaĢmaya varmayı baĢaran ve
56怀来: Huai Lai, He Bei eyaletinde bulunan
bir Ģehir.
57通州: Tong Zhou, Pekin‟in kuzeyinde
bulunan bir bölge.
58午门: Wu Men, Yasak ġehirde bulunan ve sarayın birinci
avlusu geçildikten sonra ulaĢılan büyük kapı. Orta ka
pı anlamına gelmektedir. Ayrıca
bakınız: 郎红阳 (Lang Hong Yang), 时旭东 (Shi Xu Dong), 李晓锋 (Li Xiao Feng)(2005).北京故宫午门展厅 (Pekin Yasak ġehir Wu Men Galerisi),
建筑学报
(Mimarlık Dergisi).No. 7, syf.
26 – 29.
saldırıları durduran Qiu Luan59‟a bırakır. Qiu, Pekin‟in hemen
dıĢında bulunan kuvvetleriyle Moğollara saldırı ancak birçok adamını kaybeder
ve canını zor kurtararak Pekin‟e döner. Bu yenilgi, herĢeye rağmen bir zafer
gibi gösterilir ve Pekin‟de bulunan bütün garnizonların komutası ona verilir.
1551‟de Qiu sınır bölgelerinde birçok birliği baĢkente toplar. Ancak bu karar sınırları tamamen korumasız bir halde bırakmıĢtır. Ancak Qiu‟nun Pekinin
Ģehir suralrı dıĢında
savaĢabilecek bir orduya ihtiyacı vardır. 1551 nisanında Moğol hükümdarı bir
elçi göndererek ticari imtiyazlar ister, Qiu ve yeni savunma bakanı savunma
için birliklerin ihtiyacı olan zamanın kazanılabilmesi için istediklerinin
verilmesini sağlarlar. Moğollar 6 ay için saldırıları durdururlar. Sonraları
koyun ve öküz karĢılığında tahıl isterler ancak bu istek reddedilir ve bunun
üzerine 1551 ve 1552‟nin kıĢında tekrar saldırıya geçerler. Qiu 1552‟de
Pekin‟in kuzeyinde Moğollara tekrar saldırır ve yenilir ancak saraya bir zafer
müjdeler. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 477)
Ġmparator bu zaferden
pek de emin değildir. Çok geçmeden gerçek ortaya çıkar
Qiu da yakalandığı bir
hastalık sonucu 31 ağustosta ölür. Pekin‟de bulunan Ming kuvvetleri Moğolları
durdurmak konusunda çaresiz kalmıĢtır bu nedenle imparator bir yandan 1553‟te
Ģehrin surlarını tahkim ettirmiĢ diğer tataftan da Yasak ġehir‟i yani imparatorluk
sarayını koruyabilecek yeni bir
orduyu Nei Wu Fu 60 ‟yu oluĢturmaya koyulmuĢtur. Ġmparator,
bu sayede ordu dıĢında güçlü bir savunma bürokrasisi tesis etmeyi planlamıĢtır.
Ming Çin‟inin her türlü çabasına rağmen Moğol saldırıları 1550‟den 1566‟ya
kadar her yıl devam etmiĢtir. Pekin üzerindeki bu baskı devam ederken sınırlardaki savunmada çökmek üzeredir
ve aynı
59仇鸾: Qiu Luan, doğum tarihi bilinmeyen ölümü 1552
olan önemli Çin generallerindendir. Bakınız: 澹泊 (Dan Bo)(2001).中国名人志第九卷 / 明朝 (Çin Ünlü
KiĢiler Kroniği Cilt 9 / Ming Hanedanlığı), 中国档案出版社 (Çin ArĢivleri Yayınevi).
60内务府: Nei Wu Fu.
Bakınız: 孙永都(Sun Yong Du) ve 孟昭星 (Meng Zhao Xing)(2005).中国历代职官知识手册 (Çin Devlet Görevlileri (Memurları)
Sözlüğü), 白花文艺出版社(Bai Hua
Wen Yi Yayınevi).syf. 105.
yıllarda orta Çin‟de meydana gelen bir büyük deprem neticesinde
yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiĢ; söz konusu bölgelerden toplanan vergiler
birkaç yıl toplanamamıĢ, bu da Ming hazinesinin boĢalmasına neden olmuĢtur.
Moğol saldırıları sırasında Ming ordusunun sadece bir baĢarılı harekatı
Moğolistandaki Hohhot 61
üzerine olmuĢtur ve Ģehir yakılmıĢtır. (Twitchett ve Firbank, 1988, s. 476-478)
16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ming Çin‟ini
zorlayan bir diğer güvenlik problemi de doğu‟dan gelmiĢtir. Japon korsanları,
her ne kadar Çin donanması döneminin dünyanın en büyük donanmalarından biri de
olsa deniz ticaretinin devamını tehdit etmekte ve Çin‟in doğu sahillerindeki Ģehirleri
zaman zaman yağma etmektedirler. Bu sırada Ming sarayı
da korsanlara karĢı mücadele eden bazı tüccar-askerlerin bütün çabalarına
rağmen deniz ticaretini yasaklama yoluna
gitmiĢtir. Öyle ki; 1551‟de balıkçı
teknelerinin bile açık denizlere
çıkması yasaklanmıĢtır. Bu kararın ardından
da korsanların saldırıları artmıĢ birçok sahil
kenti ve kasabası korsanlar tarafında yağmalanmıĢtır. Bu sırada
özellikle Zhe Jiang62 ve
Fu Jian63 korsanların hedefleri arasındadır. 1543 ve 1544‟te meydana
gelen büyük kuraklık da hem korsanların hem de yerel çetelerin hareket alanını
geniĢletmiĢtir. 1555 ve 1556‟ya gelindiğinde sadece sahil bölgeleri değil Ming
Hanedanının ilk baĢkenti Nan Jing, Hang Zhou64, Su Zhou65 gibi önemli kentlerde de devlet kontrolü
tamamen kaybetmiĢ durumdadır. Korsanlar bu bölgelerde binlerce kiĢiden oluĢan
güçler oluĢturmuĢ hatta bazı kentlerde kendilerine ait kaleler bile tesis etmiĢlerdir. Ġmparatorluk bir yandan kuzeyden gelen Moğol
61呼和浩特: Hu He Huo Te, Ġç Moğolistan Özerk Bölgesinin baĢkenti.
62浙江: Zhe Jiang, Doğu Çin‟de
bulunan önemli ticaret
merkezi eyaletlerden biri.
63福建: Fu Jian, Doğu Çin‟de
bulunan “formoza” ya da “tai wan”ın
hemen karĢısında bulunan
önemli bir ticaret merkezi eyalet.
64杭州: Hang Zhou, Zhe Jiang eyaletinin baĢkenti.
65苏州: Su Zhou, Jiang Su‟da bulunan önemli bir kent.
saldırıları bir yandan doğudan gelen korsan saldırıları ile
sarsılmaktadır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 503-504)
Ġmparatorun sağlığı da 1560‟tan sonra kötüleĢmeye
baĢlamıĢtır. Ġmparator en çok uykusuzluktan muzdariptir. Bu nedenle raporları
ve fermanları gece geç saatlere kadar incelemektedir. Bu arada etrafındakilerde
imparatorun sağlığının kötüye gittiğini farketmekte, imparatoru neĢelendirmek
ve ümitlendirmek için geceleri yatağına Ģeftali 66. koymakta ve Ģeftalilerin gökten düĢtüğünü
söyleyerek imparatoru mutlu etmeye çalıĢmaktadırlar. Ancak 1566‟dan sonra
imparatorun durumu iyice kötüleĢmiĢtir. Bu tarihten sonra imparatorun akıl
sağlığı da artık kötüleĢmeye baĢlamıĢtır ve 1566‟dan sonra kendi el yazısıyla
yazılmıĢ herhangi bir ferman bulunmamaktadır. 1567‟de durumu ağırlaĢınca
sarayın hemen arkasında bulunan ikametgahına götürülür ancak çok geçmeden
hayata gözlerini yumar. Ġmparator Jia Jing‟in dönemi Ming hanedanı açısından
oldukça zor bir dönem olmuĢtur. Ġmparatorun yaptığı bazı hatalar devletin iyice
zayıflamasına neden olmuĢ, devlet kurumları ve memurlar arasındaki ihtilaf Moğol ve Japon Korsanlarının
saldırılarında ordunun baĢarılı olamamasına neden olmuĢtur. Jia Jing öldüğü
zaman imparatorluk mali ve askeri açıdan çöküĢün eĢiğindedir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 508-509)
Ming hanedanının kuruluĢundan itibaren ilk
imparatorlar tıpkı Osmanlı imparatorluğunda duraklama dönemine kadar olduğu
gibi savaĢlarda ordunun baĢında bulunmuĢlar; devletin bürokrasisini
düzenlemiĢler ve bizzat kanunlar yapmıĢlardır. Ancak Jia Jing dönemi gibi devletin
sistemi oturduktan sonra,
seremoniler ve iktidar
mücadelesi dıĢında devlet iĢleri ve askeri iĢlerde çok fazla baĢarı gösterememiĢlerdir. Bunda belki de yetiĢme
66 ġeftali, Çin kültüründe göğün
meyvesi olarak bilinir ve göksel anlamlar içerir. Ayrıca bakınız: 罗漫 (Luo Ma n)(2002).桃、桃花与中国文化 (ġeftali, ġeftali Çiçeği ve
Çin Kültürü), 档案与社会 (ArĢivler ve Toplum Dergi si). No. 3, syf. 46 – 49.
tarzlarının etkisi vardır. Ancak imparator Wan Li 67 bu imparatorlar arasında zekası ve becerisiyle
bir istisna sayılabilir. Hayatının son günlerine kadar okumaya devam etmiĢ;
sarayda izole bir hayat sürmesine rağmen geliĢmeleri yakından
takip etmiĢtir. Ayrıca Wan Li ekonomik geliĢmeye önem vermiĢ,
sınır savunmasını güçlendirmiĢ annesinin de etkisiyle
iyi bir budist olarak birkaç istisna
dıĢında çok fazla idam cezası uygulatmamıĢtır. Wan Li dönemi Ming hanedanlığı süresi içerisinde
son derece önemli bir dönemdir ve bir restorasyon dönemi sayılabilir. Wan Li döneminin en önemli figürlerinden birisi de kuĢkusuz
BaĢ katip Zhang
Ju Zheng68 olmuĢtur. Özellikle 1572 ve 1582 yılları arasında
Zhang‟ın uyguladığı politikalar sayesinde Ming Çin‟i mutlak bir çöküĢün
eĢiğinden dönmüĢtür. Ming hanedanlığının çöküĢünü 17. Yüzyıl ortasına
kadar ertelemeyi baĢarıĢtır. Zhang‟ın bu büyük devlet adamlığı sayesinde ölümünden kısa bir süre
önce sadece ambarlarda 9 yıl boyunca yetecek kadar tahıl biriktirilmiĢ bunun
yanında devlet hazinesi
de dolmuĢtur. Bütün
bu baĢarıları Zhang
herhangi bir ıslahat hareketi sonucunda değil var olan kurumların doğru
çalıĢmasını sağlayarak elde edebilmiĢtir. Ayrıca imparator Wan Li de her konuda
Zhang‟ın arkasında durarak bu iki büyük devlet adamı sayesinde Ming
Ġmparatorluğu birkaç on yıl daha varlığını sürdürebilmiĢtir. Moğollarla yapılan
barıĢ sayesinde sınır bölgelerindeki askeri harcamaları kısabilmiĢ bazı bölgelerde vergi toplanmasını bizzat kendisi kontrol
etmiĢtir. Ġmparatorun da tam desteğiyle bürokrasideki
çekiĢmeleri ve güç mücadelesini bastırabilmiĢ ve memurların kendi uygulamakta olduğu programı harfiyen yerine getirmelerini sağlayabilmiĢtir.(Twitchett
ve Fairbank, 1988, s. 522-524)
67万历: Ġmparator Wan Li.
(Twitchett ve Firbank, 1988, s. 511-574)
68张居正: Zhang Ju Zheng, 1525 –
1582 yılları arasında
yaĢamıĢ güçlü baĢ katip ve devlet adamı.
Ayrıca bakınız:熊召政 (Xiong Zhao Zheng)(2009).改革家张居正
(Islahatçı Zhang Ju Zheng).长江大学学报:社会科学版 (C hang Jiang Üniversitesi Sosyal
Bilimler dergisi). Vol. 32, No. 6, syf. 5 – 8.肖少秋 (Xiao Shao Qiu)(1987).张居
正改革 (Zhang Ju Zheng Islahatları).求实出版社 (Qiu Shi Yayınevi).
Ancak bütün bu baĢarılara rağmen; Zhang‟ın elinde tam
bir güç bulunmamaktadır. Zira yapılması gereken ıslahatların hiçbirisi
gerçekleĢtirilememiĢtir. Bazı bakanlıkların ve kurumların ya tamamen ortadan
kaldırılması ya da derin bir ıslahata gidilmesi gerekmektedir. Hatta memurlara
verilen maaĢların, kurumlara ayrılan paranın da yeniden gözden geçirileceği
devlet sisteminin baĢtan sonra büyük bir ıslahata ihtiyacı olduğu çok açıktır.
Ne yazık ki Zhang bunların hiçbirini gerçekleĢtirecek kudrete sahip
değildir bu nedenle
uguladığı program sonunda
iflas etmeye mahkum olmuĢtur. Çin gibi köklü devlet geleneklerine sahip
memleketlerde kurumları ortadan
kaldırmak ya da büyük çaplı ıslahatlar ortaya koymak baĢta devlet memurları ve aydınlar
olmak üzere çok büyük bir direniĢle karĢılaĢmıĢtır. Bu nedenle bu tür ıslahatlar
ve atılımlar nadiren baĢarıya ulaĢmıĢtır. Zaten Zhang‟ın da elinden bu konuda herhangi
birĢey gelmemektedir. 1577‟de Zhang‟ın babası ölür ve geleneksel olarak ölümden
itibaren 27 ay bir süre yas tutlması gerekir ancak Zhang‟ın baĢ katiplik
görevinin baĢında bulunması hayati bir önem taĢımaktadır. Ġmparatorun emri ve
izniyle yerine baĢka bir baĢ katip atanmamıĢ ve yas süresini kısa tutması
istenmiĢtir. Ancak bu duruma bütün bürokrasiden tepkiler gelmiĢtir. Zhang bu
tepkileri de hafifletebilmek için o senenin yükseltmelerini 4. Sınıf memurlara
kadar geniĢletmiĢ ve erkene almıĢtır ancak katı geleneklerin bozulmuĢ olması
bürokrasi tarafından affedilemez bir hata olarak anlaĢılmaktadır. Zhang bunların
dıĢında çağdaĢ bir ordu kurmak için de harekete geçmiĢ bazı yenilikler
yapmaya çalıĢmıĢ ancak bu yenileĢme hareketi de tamamlanamadan hayatını
kaybetmiĢtir. Bu ıslahat hareketleri de baĢta vergi sistemi ve ordu ile ilgili
olanları çok sert tepkilere neden olmuĢtur. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s.
526-527)
Ölümünün üzerinden çok geçmeden baĢ katip hakkında
birçok suçlama yapılmıĢtır. Bunların arasında çocuklarını iltimasla devlet
sınavlarında baĢarılı saydırdığı ve sınavları geçmelerini sağladığından kendi
hanedanını kurmak istediği‟ne kadar birçok suçlama ile karĢılaĢmıĢtır. Aslında bütün bu suçlamalar
Zhang‟ın hayata geçirmeye çalıĢtığı ıslahatların
devam etmemesi ve eski düzene dönebilmek için bürokrasinin çabasından
baĢka bir Ģey değildir. Ancak sarayın da ölmüĢ bir baĢ katibi savunmaktan bir
çıkarı yoktur ve zaten halihazırda uygulanan ıslahatlar bürokrasinin de
kontrolden çıkması anlamına gelmektedir ki bu hanedanı tehlikeye sokabilecek
büyük bir tehdittir. Bu nedenle saray da bu suçlamalara destek verir ve
ölümünden sonra Zhang‟ın bütün mal varlığına el konur ve ünvanları geri alınır.
Ölümünden sonra gelen baĢ katiplerin hiçbirisi bir baĢarı sağlayamamıĢtır. Bu
da sonunda Ming hanedanının yok olmasıyla neticelenecektir. Bu dönemde birkaç
halk ayaklanması meydana gelmiĢtir. Bunlardan en önemlisi
kurucu imparator Zhu Yuan Zhang‟ın da içinden geldiği budist
tarikatın Shan Dong‟daki ayaklanmasıdır. Moğollarda kendi iç birliklerini
sağlayamadıkları için 1571‟den sonra özellikle Pekin için bir tehdit olmaktan
çıkmıĢlar ancak gene de Gan su69 ve Qing Hai70 bölgeleri
sürekli Moğolların saldırılarına maruz kalmıĢtır. Bu saldırılarda Ming ordusu
yeni müttefikler Tibetliler ve Uygurlar sayesinde baĢarılı olabilmiĢtir. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 557-558)
Mançuların Nurhaci komutasında birleĢerek Ming
hanedanına son verecekleri tarihe kadar da Moğollar
kuzeyden zayıf ve dağınık da olsa bir tehdit olmaya devam etmiĢlerdir. Bu sırada Burma‟da da Ming ordusu ve Burma ordusu arasında sınır savaĢları yaĢanmaktadır. Her ne
kadar Ming ordusu Burmanın içlerine kadar girmiĢ ve zaferler kazanmıĢ da olsa
Burma Yunnandaki sınıra saldırılar gerçekleĢtirmiĢ ve Ming Çin‟inin güney sınırları olan Yun Nan71, Guang Xi72 ve Vietnam tarafından saldırıya uğramıĢtır. Her Ģeye rağmen Ming devletine
ve
devlet düzenine
bu ayaklanma ve savaĢlar büyük bir tehdit oluĢturamamıĢ ve lokal düzeyde
69甘肃: Gan Su, Kuzey Batı Çin‟de bulunan
bir eyalet.
70青海: Qing Hai, Koko Nor olarak da bilinen Çin‟in en büyük gölünü de sınırları içinde
bulundurur, Tibet Platosunun
içinde bulunan Çin‟in batısında bulunanbir eyalettir.
71云南: Yun Nan, Çin‟in güneyinde bulunan eyalet, Vietnam,
Burma ve Myanmar‟a komĢudur.
72广西: Guang Xi, Çin‟in güneyinde
Vietnam ile sınır
olan eyalet.
kalmıĢtır. Ming yönetimi
kuruluĢundan itibaren sürekli
olarak gerilemiĢtir. OluĢturulan bazı kurumlar ve gelenekler sayesinde bazen yabancı iĢgallerini
ya da savaĢları önleme yetisi de hanedanın son günlerine doğru oldukça
zayıflamıĢtır.
Ming yönetiminin yabancı ülke ve topluluklarla
geliĢtirdiği en önemli iliĢki biçimi “Haraç Sistemi 73 ” olmuĢtur.
Ming yönetimi bu sistem sayesinde etrafındaki ülke ve topluluklara bir politika
dayatabilmektedir ancak hanedanın son yıllarında artık bu kurum Ming
Yönetiminin çok da fazla iĢine yaramamaktadır. Bu nedenle hanedanın son
yıllarında gelen elçilere hediyeler verilmesi konusu saraydaki memurlar
tarafından çok da fazla taraftar olunan bir durum değildir. Nitekim;
Osmanlı‟dan elçi olarak gelen heyetle ilgili olarak Ming Tarih Kayıtlarında
memurların gelen heyete hediye verilmemesi isteğini dile getirmeleri ancak imparatorun bu isteği geri çevirerek elçilere
hediye verilmesini istediği
görülmektedir74. Ġmparator bu ilĢkinin devamını istemiĢ de olsa geçmiĢte baĢkente kabul edilen heyetler artık
73朝贡制度: Chao Gong
Zhi Du, Haraç sistemi. Ayrıca bakınız: 张文德 (Zhang Wen De)(2007).明与西域的玉石贸易 (Ming ve Xi Yu Arasındaki
YeĢim TaĢı Ticareti).西域研究 (Xi Yu AraĢtırmaları Dergisi,), No. 3, syf. 21 – 29. 栾凡 (Luan Fan)(2008).明代中朝朝贡礼仪的制度化 (Ming
Dönemi Haraç Sistemi Protokolü‟nün SistemleĢmesi).社会科学战线 (She Hui Ke Xue Zhan Xian Dergisi). No:12, syf. 109 – 112.马彦丽 (Ma Yan Li)(2008). 朝贡制度的崩溃与近代外交制度的建立 (Haraç
Sisteminin ÇöküĢü ve Modern Diplomatik ĠliĢkilerin KuruluĢu).濮阳职业技术学院学报 (Pu Yang Zhi Ye Ji Shu Xue Yuan Dergisi),
No. 12, syf. 109 –
112.马彦丽 (Ma Yan Li)(2007).明清朝贡制度之比较 (Ming Qing Dönemi Haraç
Sistemi KarĢılaĢtırması).湖北
教育学院学报 (Hu Bei Jiao Xue Yuan Dergisi). Vol. 24, No. 4, syf. 42 – 44. 彭陟焱 (Peng Zhi Yan), 周毓华
(Zhou Yu Hua)(1998).明代朝贡对藏区经济发展的影响 (Ming Dönemi
Haraç Sistemi‟nin Tibet Ekonomisi‟nin
GeliĢmesine Etkileri).中国藏学(China
Tibetology), No. 4, sayfa 34 – 39.
74明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/解一貴/張錄
(Ming Shi, Lie Zhuan, Juan
Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si , Jie Yi Gui, Zhang Yuan)
sınırlarda karĢılanmakta ve Ģehirlere sokulmamaktaydılar. (Twitchett ve
Fairbank, 1988, s. 574)
Bu arada Ming Çin‟ine haraç sistemi ile bağlı olan
birçok topluluk ve devlette Ming‟lerle mücadeleye ve savaĢa devam
etmektedirler. Bunlardan en ilginci Ģüphesiz sonradan Çin‟i ele geçirerek son
hanedanlık olan Qing‟leri meydana getirecek olan Mançuların Ming sarayına
saldırılarından önce bir elçi heyeti göndermiĢ olmalarıdır. Elbette bu durum
Ming yönetiminin askeri açıdan zayıflaması ile yakından ilgilidir. Askeri gücü
yüksek olduğu dönemlerde çevredeki ülke ve topluluklar üzerinde bu haraç
sistemi oldukça iyi çalıĢan
bir mekanizma olmuĢtur.
(Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 279 - 281)
Ġmparatorluğun son dönemi artık yavaĢ yavaĢ
batılıların da Çin tarihinde sahneye
çıkmaya baĢladıkları bir döneme denk gelmektedir. Macao 75 bu dönemde Portekizliler tarafından sömürge
bölgesi haline getirilmiĢ ve Doğu Asya‟daki önemli ticaret limanlarından
biri haline gelmiĢtir. Bu sırada Ġspanyollar da tıpkı Portekizliler gibi Doğu
Asya ve Pasifik bölgesinde koloniler tesis etmek niyetindelerdir. Bu nedenle
Filipinler‟de bulunan Manila bölgesinde 1570
yılında bir koloni oluĢtururlar. Bu sırada
Filipinler‟de birçok Çinli tüccar da meskun bulunmaktadır ve korsanların da
iĢtahını kabartan bir bölge durumundadır Filipinler. Bu sırada bazı korsan
liderleri de Ġspanyolların bulunduğu bölgelerde kendilerine bağlı koloniler
oluĢturmak niyetindelerdir. Ming yönetimi kendisiyle korsanlara karĢı ittifak
yapabilecek yeni bir müttefik bulmuĢtur. Çinliler Ġspanyollardan Pekin‟e gitmek
üzere bir elçiyi de yanlarına alark Pekin‟e yola çıkarlar. (Twitchett ve
Fairbank, 1988, s. 614-615)
Ġspanyollar da Çinliler
ile ittifak yapmayı
arzu etmektedirler zira misyonerlik ve ticaret
için Çinlilerin müttefiki olmaları iĢlerini çok kolaylaĢtıracaktır. Ancak
korsanlar bir Ģekilde Ġspanyol donanmasından kurtulmayı baĢarır ve böylece Fu
Jian bölgesinde saldırılar gerçekleĢtirirler.
Bu saldırı üzerine
Ming yönetimi Ġspanyolların çok da güçlü bir müttefik
75澳门: Ao Men, Makao Portekizlilerin
16. Yüzyılda sömürgeleĢtirdiği Çin‟in güney doğusunda bulunan kent.
olmayabileceğini düĢünerek elçi heyetini eli boĢ Ģekilde geri gönderir.
1571‟den sonra ise Ġspanyollar oluĢturdukları koloni bölgesinde Çinli yerleĢimcilere karĢı bir katliama giriĢirler.
Bu sırada imparator Wan Li, bazı bürokratların da tepkisini çekerek Ġspanyollara
Fu Jian‟de maden çıkarmalarına olanak veren bir imtiyazı verir. Hemen ardından
bir heyet de bölgeye yollanır ancak Ġspanyollar bunun bir oyun olduğunu
düĢünerek ve Çinli yerleĢimcilerin bir Çin saldırsında Çin tarafını
tutabileceğini de düĢünerek Çinli yerleĢimcilerin evlerinde silah aramaları yapar hatta demir ev eĢyalarına bile el koyarlar. 1603‟te meskun Çinliler
kendilerini korumak için Ġspanyol
saldırılarına karĢılık verir ve meskun
Çinliler ile Ġspanyollar arasında savaĢ baĢlar. Çinliler
Manila‟dan kaçmak zorunda
kalırlar. Bu olay bir yıl sonra ancak Ming
Ġmparatoruna bildirilir. Ancak güçsüz düĢmüĢ Ming yönetiminin Ġspanyollara
karĢı yapabileceği birĢey yoktur76. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s.
561-562)
Wan Li döneminin en önemli savaĢı ise Kore‟de meydana
gelecektir. Bu savaĢ Japonların Kore‟yi iĢgalinin
ardından taplak verir.
1592‟de Japon kuvvetleri Kore‟ye saldırır ve
iki ay içinde Seul ve Pyong Yang‟ı ele geçirirler. Saldırının ardından iki
birlik Yalu ve Tumen nehirlerine kadar gelir ancak Çin topraklarına
saldırmazlar. Çinliler de bu saldırının hem himayelerindeki bir ülkeye karĢı
yapılması hem de kendi topraklarını tehdit etmesi yüzünden aynı yıl öncü bir
kuvveti Kore‟ye yollaralar. Kuzeyden gelen askerlerin ve aralarında 3000 ateĢli
silah kullanan piyadenin bulunduğu bu öncü birlik Kore‟ye ulaĢır. Bu sırada
doğu‟da bulunan bütün limanlar kapatılır ve Japon korsanlarının saldırısına
karĢı hazırlıklar yapılır. Bütün imparatorluk alarmdadır. Wan Li, Ryu Kyu ve Siyam‟dan gelecekler dıĢında 100.000
askeri daha Kore‟ye yollar. Bunun amacı Kore‟yi Japon iĢgalinden kurtarmak
ve sonrasında da Japonya‟yı iĢgal etmektir. (Twitchett ve Fairbank,
1988, s. 567-569)
1593‟te bu güç Yalu ırmağını
geçer ve Pyong Yang‟ı iĢgalden
kurtarmak için saldırıya geçer ve Çinlilerin zaferiyle sonuçlanır. Ancak 20 gün sonra bin
kiĢilik bir güçle Seul üzerine
76明实录,神宗实录 (Ming Shi Lu, Shen Zong Shi Lu). syf.
7536.
yapılan saldırı bir yenilgiyle sonuçlanır. Bu olayın ardından da barıĢ
görüĢmeleri baĢlar. Japonlar Mayıs‟a kadar Seul‟den çıkmayı kabul ederler.
Japonlarla meĢgul Ming ordusu kuzeyden beklemediği bir saldırıyla karĢılaĢmak
üzeredir. Mançuların lideri Nurhaci Japonlardan daha büyük ve güçlü bir orduyu
bir araya getirmiĢtir. Ancak Ming sarayını ürkütmemek ve gerçek amacını
saklamak için gene de her yıl Çin‟e elçiler göndermiĢtir. 1620‟ye gelindiğinde
imparator Wan Li‟nin sağlığı artık son derece kötüdür. Ölümünden hemen sonra
Ming hanedanı Nurhaci komutasındaki Mançular tarafından ortadan kaldırılır ve
Çin tarihinin son hanedan olanı Qing‟ler tarih sahnesine çıkarlar. (Twitchett
ve Fairbank, 1988, s. 574-580)
II. BÖLÜM
16. Yüzyıl
Osmanlı – Çin İlişkileri
II.1.
Başlangıcından
16. Yüzyıla Kadar Tarihte Türk – Çin İlişkileri
Türkler, Çinliler ile tarihin ilk devirlerinden
itibaren yakın bazen de aynı coğrafyayı paylaĢmıĢ,
birçok kez savaĢmıĢ ya da ortaklıklar geliĢtirmiĢ ticari, askeri ve kültürel
iliĢkiler kurmuĢlardır. Türklerin yazıyı
kullanmalarından önce Türk
tarihi ile ilgili birçok bilgi ise Çin tarih kayıtlarında bulunmaktadır. Bu
nedenle Çin ve Çince Türk tarihi açısından oldukça önemli rollere sahiptir.
Türkler 8 ve 9. Yüzyıllardan itibaren Müslümanlığı seçmiĢler ve batıya Anadolu
ve Avrupa‟ya doğru göç etmeye baĢlamıĢlardır. Bu göç nedeniyle
Çin ile olan iliĢkileri azalmıĢ da olsa tamamen
kopmamıĢtır. Türklerin batıya göçlerinin önemli nedenlerinden birisi de Ġpek Yolu‟dur.
Kuraklık, nüfus artıĢı gibi nedenler dıĢında Ġpek Yolu ticareti‟nin
ürettiği zenginliği kontrol etmek Türklerin kurduğu bütün devletlerin önemli
dayanaklarından birini oluĢturmuĢtur. Zaten Türklerin göç ettikleri yerler
ve göç güzergahları göz önünde bulundurulduğunda bu göç‟ün Ġpek Yolu
ile doğrudan iliĢkili olduğu anlaĢılabilmektedir. Ayrıca Türk devletleri‟nin
söz konusu ticareti kolaylaĢtırmak ve yaygınlaĢtırmak için birçok önlem
aldıkları da görülmektedir. Türkler ayrıca Doğu Asya ile Avrupa arasında
kilit bir rol oynamıĢlardır. Bilindiği
gibi Ġnsanlığın ortak geliĢimine sayısız katkılarda bulunmuĢ olan büyük Çin
uygarlığı insanlık tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Çin‟de ortaya çıkan
bazı buluĢlar insanlık tarihi açısından son derece önemlidir. Özellikle 4 büyük Çin buluĢu olarak
da bilinen; Barut,
Pusula, Kağıt ve Matbaa‟nın
Avrupa‟ya ulaĢması ve yaygın
kullanılması hem Coğrafi keĢiflerin hem de Rönesans, Reform ve Sanayi Devrimi
hareketleri‟ni derinden etkilemiĢtir. Türkler ise Doğu ve Batı arasındaki büyük
Avrasya coğrafyasında Doğu – Batı ve Batı – Doğu yönünde ticaret ve kültür‟ün
köprüsü durumundadır. Türkler tıpkı arıların çiçeklerden aldıkları polenleri
dağıtması ve yaĢamın devamını sağlaması gibi Doğu‟nun birçok değerini Batı‟ya
taĢımıĢ ve uygarlığın geliĢmesi için hayati önemde olan
Doğu – Batı etkileĢimini sağlamıĢtır. (Hamdani,
1981)
Türklerin Çin ile iliĢkileri en eski devirlerden baĢlamıĢtır. Bilinen Çin tarihinin en eski hanedanı
olan Shang Hanedanı 77 döneminde Türklerin Çinliler ile iliĢkide
oldukları bilinmektedir. Bu dönemde Çin kültürü içerisine Türk ya da Moğolların
tesiri ile Gök – Tanrı düĢüncesi egemen olmaya
baĢlamıĢtır. Ayrıca Çinliler
daha fazla at beslemiĢ ve at arabaları kullanımı özellikle yüksek sınıflar
arasında yaygınlaĢmıĢtır.(Eberhard, 1995, s. 30-31)Shang hanedanının hemen ardından
yönetimi ele geçiren Zhou‟lar ise gerçek manada bir Çin hanedanı sayılmaktadır.
Zira Zhou‟larda bulunan ve Çin‟in karakteristik özellikleri sayılabilecek bazı
unsurlar Shang hanedanın da bulunmamktaydı. Bu özelliklerin birçoğu Atlı-Göçebe milletlerin de tesiri ile Çin
kültürünün içerisine yerleĢmiĢtir. Çin Shang döneminde henüz tam manasıyla
ataerkil bir yapıda değildi ve din de zirai bir din olarak ortaya çıkmıĢtı.
Zhou hanedanı‟nın kuran kabile‟nin ise Türk ve Tibetlilerden oluĢtuğu
düĢünülmektedir. Bu nedenle Zhou hanedanını oluĢturan bu çekirdekte Türk etkisi
oldukça derindir. Önceleri Shang hanedanına
tabi olan Zhou‟lar güçlendikten sonra Shang
hanedanına son vermiĢler ve Zhou hanedanını kurmuĢlardır. Elbette
yerleĢik Çin kültürüne sahip olan Shang‟lar ile göçebe özellikleri ön planda
olan Zhou‟ların arasında kültürel bir etkileĢim de meydana gelmiĢtir. Bu dönem
Çin kültürünün gerçek manada oluĢtuğu
bir zaman olmuĢtur. Bu sırada Zhou‟ların getirdiği birçok özellik de Çin
kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiĢ
ve Çin karakterinin içerisine girmiĢtir. Zhou‟lar Çin‟i M.Ö. 1045‟den M.Ö. 256 yılına kadar yönetmiĢlerdir. Zhou devrinde
ayrıca Çin tarihini ve felsefesini derinden etkileyecek birçok Ģahsiyet ortaya
çıkmıĢtır. Bu dönem M.Ö. 550 ve M.Ö. 280 yılları arasında Çin felsefesi ve
sosyal hayatının temelleri atılmaktadır. Bu dönemde ortaya çıkan Konfuçyüs ve
Lao Zi gibi düĢünürler Çin‟in yüzlerce yıl dünya bakıĢının ve toplumsal
yapısının prensiplerini ortaya koymuĢlardır. Bu sırada Zhou‟lar da
yavaĢ yavaĢ yıkılmaya
yüz tutmuĢ ve
77Shang
Hanedanı, 商朝, Shang Chao , M.Ö. 1600 –
M.Ö. 1046 yılları arasında Çin‟i yöneten ve Çin‟in bilinen ilk hanedanı.
birçok beylik bulundukları yerlerde etkin hale gelmiĢ ve Çin uzun zaman
sürecek olan bir fetret devrine girmiĢ bulunuyordu. Sayıları 1000‟e yakın
beylik zaman içerisinde 14‟e kadar azalmıĢtır. Bu dönem Çin tarihinin en
çalkantılı ve sıkıntılı dönemi olara
bilinir ve “SavaĢan Beylikler” dönemi olarak adlandırılır. Bu çalkantı birçok
soruna yol açmıĢ olsa da bazı yönlerden de fayda sağlamıĢtır. Birçok düĢünür
ortaya çıkmıĢ ve birbirlerine düĢman beyliklerin sundukları imkanlarla
düĢüncelerini ortaya koyma ve yayma Ģansına sahip olmuĢlardır. Bu dönemde birçok
beylik düĢman oldukları beylikleri alt edebilmek için Atlı – Göçebelerle de ittifaklar kurmuĢlardır.
Bu sırada Çin‟in en büyük dıĢ tehtidini de Hun‟lar oluĢturmaktadır. Çin tarih
kayıtları uzun uzadıya Hunlarla yapılan savaĢlardan, ittifaklardan
bahsetmektedir.(Eberhard, 1995, s. 32-35)
M.Ö. 221 yılında
“SavaĢan Beylikler” dönemini
Qin Shi Huang‟ın
baĢında bulunduğu Qin
hanedanı sona erdirir. Çin açısından bu tarih oldukça önemlidir; ardından
gelecek 15 yıl gibi kısa bir sürede Qin Shi Huang Çin‟i tarihinde ilk kez tam
anlamıyla merkezi bir otorite etrafında birleĢtirecek ve Çin‟e damgasını vuracak
birçok devrime imza atacaktır. Bu kısa zaman içerisinde ağırlık ve ölçü
birimleri, Çince Karakterler, kanunlar, ülkeyi baĢtan baĢa kateden yeni yollar
ve Çin Seddi inĢaatı gibi birçok önemli proje gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu sırada Çin‟in kuzeyinde de Hunlar yeni bir hükümdarın yönetiminde birleĢmiĢ ve Çin‟i tehdit eder bir hale
gelmiĢlerdir.(Eberhard, 1995, s. 76-79)
Kısa süren Qin hanedanının ardından Han hanedanı
Çin‟in hakimi haline gelir. Qin ve Han hanedanı Çin‟de hüküm sürerken; Hunların
baĢına Tou Man‟ın (Teoman) ardından da Mao Dun‟un (Mete) geçtiği ve Hunların
birliklerini sağlayarak Çin‟e büyük bir tehdit haline geldikleri dönemdir.
Henüz tamamen birliğini sağlayamamıĢ olan Çin içerisinde de Hunlarla iĢbirliği
yapan ve onların tarafında yer alan birçok Çinli nulunmaktaydı. Göçebe yaĢam
tarzına sahip Hunlar‟ın amacı kendilerinden sonra gelecek diğer Kuzey Çin
göçebe halkları gibi Çin‟i ele geçirmektir. Göçebelerin ellerinde bulunmayan ve üretemedikleri
tahıl,porselen,
çay ve ipek gibi birçok değerli eĢya göçebe halklar için büyük bir
zenginlik kaynağıdır. Bu nedenle bu halkların en büyük amaçları
Çin‟i ele geçirmek
olmuĢtur. Bu sayede
Çin‟i kontrol ve nüfuz etmek
kaygısıyla Çin‟in yerleĢik düzeni ile Hunların göçebe yaĢam tarzı büyük bir
sentez oluĢturacaktır. Hunlar kendilerine ait bir yazıları da bulunmadığı için
bu dönemde Çince yeni kurulan devlet içinde Çinli memurlarında bulunması
neticesinde yazılı dil olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Elbette Çin‟in kurum
ve taktikleriyle kendi yaĢam biçimini harmanlamıĢ olan bu devlet Çin için büyük
bir tehdit haline gelmiĢtir. Bu nedenle Han imparatorlarının en büyük amacı
Hunlar ile Çin içerisinden ittifak yapabilecek olanları bertaraf etmektir. Bu
tehditin farkına varan Çin ise Hunlarla bir Ģekilde anlaĢma yapma yoluna gitmiĢ
ve böylece varlığını garanti altına almıĢtır. Geçici barıĢ tesis edilmiĢ olsa
da Hunlar ve Çin arasındaki
savaĢlar devam etmiĢtir. (Eberhard, 1995, s. 88-90)
Han hanedanı ardından Çin tekrar bir fetret dönemine
girmiĢtir. Bu dönem 220 – 589 yılları arasında devam eder ve Üç Devlet Dönemi
(San Guo78) olarak adlandırılır. Çin‟in bu karıĢıklığından da
faydalanan Hunlar bu dönemde gelecekte kurulacak Türk devletlerinin de
temelleri sayılabilecek yeni bir birliği Çin‟in kuzeyinde kurmayı
baĢarmıĢlardır. Çin‟in zayıflığı da Hunlara Çin‟i kontrol etmek imkanını
sağlamıĢtır. Bu devirde tarih sahnesine Çin‟in
batı bölgelerinde Türk ve Moğol
kökenli iki yeni devlet de çıkmıĢtır. Bunlar
Xian Bei79 ve Tuo
Ba80‟lardır. Hunlar da bu devirde Çin topraklarının bir kısmını ele
geçirmiĢlerdir. (Eberhard, 1995, s. 123-125)
78三国, San Guo. Üç devlet dönemi. Bu devletler; Wei (魏), Shu (蜀) ve Wu (吳)‟dur. Ayrıca bakınız:
范文瀾
(Fan Wen Lan)(2004). 中国通史(Çin Genel Tarihi). 人民出版社
(Ren Min Yayınevi). Cilt 2, syf. 176 – 348.
79鲜卑, Xian Bei. Günümüz Shan Xi, Shaan Xi, Gan Su, Qing Hai, He Bei ve Ġç Moğolistan bölgelerinde hüküm sürmüĢ atlı göçebe bir halk. Bakınız: 米文平 (Mi Wen
Ping)(1994).鮮卑史硏究 (Xian Bei Tarihi AraĢtırmaları).中州古籍出版社 (Zhong Zhou Gu Ji Yayınevi).
80拓拔, Tuo Ba. Batı ve Kuzey Çin‟de
310 – 536 tarihleri
arasında hüküm sürmüĢ
atlı göçebe bir halk.
Türklerin, “Tu Jue
81 ” yani Göktürk
adıyla tarih sahnesine çıktıkları Sui ve Tang hanedanı dönemleri hem Çin hem de
Türk tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde birçok Türk kökenli kiĢi
Çin devletine ve Çin kültürüne büyük katkılarda bulunmuĢtur. Bu dönemde Türk
kökenli kiĢiler müzik, dans, resim, mimari, edebiyat, hukuk, askerlik, tıp ve
sosyal hayat üzerinde etkili olmuĢlardır. (Okay, 1988)
Tang hanedanının
yıkılmasının ardından Çin 906
– 1280 yılları arasında
devam edecek yeni bir
parçalanma devrine girmiĢtir. Bu döneme “BeĢ Hanedanlık 82” adı verilmektedir. Türkler özellikle bu dönemde
Çin‟in kuzey ve batısında bazı devletler kurmuĢlardır. 1280 yılından itibaren
ise kuzeyden gelen Moğollar Çin‟in tamamını ele geçirmiĢler ve Yuan hanedanını
kurmuĢlardır. Bu hanedan Zhu Yuan Zhang‟ın Ming hanedanını kuracağı 1368 yılına
kadar hüküm sürmüĢtür.
II.2.
Ming Tarih
Kayıtları Işığında Osmanlı - Çin İlişkileri
Çin‟in dünya nizamı anlayıĢının bir parçası olan
“Haraç Sistemi” Çin‟in kültürel merkez olma iddiası ve üstünlük anlayıĢının bir
ürünüdür. Bu hiyerarĢik sistemde,
bağımlı devletler üstün Çin kültürü tarafından çekilir ve kendi istekleriyle
Çin‟e haraç gönderirlerdi. Bunlar genellikle söz konusu ülkenin kendi ürettiği
Ģeylerden olurdu. Çin imparatorunun yüceliğini göstermek için de gelen heyetler
Çin‟den, getirdiklerinden kat kat daha değerli Çin mallarıyla ülkelerine geri
dönerlerdi. Yabancıların haraç getirmesi sayesinde, Çin onların
uygarlaĢmalarını ve Çin‟e
saldırmamalarını sağlamaya çalıĢmaktaydı. „Haraç Sistemi‟, böyle bakıldığında Çin‟i yabancı
saldırılarından koruyan bir savunma mekanizması gibi iĢlemekteydi Bağımlı
ülkeler Çini‟n takvimini
kullanırlar ve hükümdarları Çin imparatoru
81突厥, Tu Jue. Göktürkler.
82五代十国, Wu Dai Shi Guo. Bei hanedanlık dönemi.
tarafından onaylanırdı. Bu devletler saldırıya uğradıklarında Çin‟den
yardım da isteyebilirlerdi. (Fairbank, 1942, s. 129-131)
Bu sistem Çin‟in gücünü muhafaza etmek için
çalıĢmaktaydı. Ancak Çin güçsüz düĢtüğünde iĢlemiyordu.
„Haraç Sistemi‟ Çin‟e dıĢ iliĢkilerini yönetmekte, Doğu
Asya‟da baskın pozisyonunu sürdürmekte ve sınırlarınının korunmasında yardımcı
olacak bir araçtı. Ancak zaten güçlü olmayan devletler Çin‟in koruyuculuğunu
kabul etmekteydiler ve bu da Çin‟e güçsüz devletleri de korumak gibi bir yük
getirmekteydi. Bunun yanında, bağımlı
devletin “Haraç Sistemi” anlayıĢı Çinin anlayıĢından farklıdır. “Haraç” veren
devletler karĢılığında Çinden çok daha değerli
malzemeler aldıkları için,
bunun iĢbirliklerinin karĢılığı olduğunu düĢünmekteydiler.
Örneğin Moğollar, Ming yönetiminin, gönderdikleri “Haraç” elçilerini değerli
mallarla geri göndermesini, kuzeydeki sınırlarda güvenliği sağlamalarının bir
karĢılığı olarak görmekteydiler. (Serruys, 1967) Japon Prensi 1369‟da Ming
imparatorunun yolladığı elçileri hapsettirip bir kısmını da idam ettirmiĢ ve
1382‟de bir mektupta Ģunları söylemiĢtir: “Nasıl diz çöker ve Çin‟in üstünlüğünü kabul ederiz!”(Wang, 2001, s. 222) Ming
hanedanlığının gücü arttıkça, sonraları Japonya da “Haraç” sisteminin bir
parçası haline gelmiĢtir.
Ming yönetimi altında Çin, yurtdıĢındaki çıkarlarını,
güçlü olduğunda geniĢletti ve güçsüz olduğunda ise bu etki gücüyle orantılı
olarak azaldı. Ming hanedanlığı imparator
Hong Wu‟nun 1387‟de Moğolları yenilgiye uğratmasından itibaren bölgesel
bir hegemon güç olmaya baĢladı. Bundan sonra, Çin‟in Doğu Asya‟daki gücünü
sarsabilecek hiçbir tehdit ortaya çıkmadı. Ġmparator
Yong Le ülkenin kaynakları elverdiğince ve Ming Çininin büyüyen gücünden
faydalanarak, ülkesinin stratejik çıkarlarını geniĢletti. 1407‟de Vietnamı
elegeçirdi, Çin‟in denizlerdeki çıkarlarını 7 büyük keĢif yolculuğuyla doruk noktasına
ulaĢtırdı83 (1405–1433), ve Moğollara karĢı büyük çaplı
saldırılar düzenledi (1409–1424). Çin‟in baskın pozisyonu, 1449‟da Tumu‟da
Moğollara yenilmesiyle sona erecektir. Bundan sonra “Haraç” sisteminde
çatlaklar oluĢmaya baĢlamıĢtır. Ming Çin‟i kendi bağımlı devleti olan Hami‟yi
defalarca istila eden Turfan‟dan bile koruyamayacak duruma
gelmiĢ ve 1528‟de Turfan‟ın isteklerini kabul
etmeye mecbur kalmıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988)
Osmanlı
Devleti Ming tarih kayıtlarında Lu Mi84 ve Lu
Mi Guo85 ismiyle
geçmektedir.
„Lu Mi‟ Rumi‟nin Çince seslerle
yazılmıĢ halinden baĢka
bir Ģey değildir. „Lu Mi Guo ‟ ise Rumi
Ülkesi yani Osmanlı
ülkesidir. Rumi isminin
kaynağı tıpkı Batı‟da
olduğu gibi Doğu‟da da Osmanlı Ġmparatorluğudur.
(Kafesçioğlu, 1999, s. 70)
Çince‟den baĢka Çin coğrafyasında konuĢulan baĢka dillerde de Osmanlıya „Rumi‟ ya da „Rum‟
adı verilmiĢtir. Örneğin
Tibet tarih kayıtlarında Türk ya da Osmanlı anlamında
83郑和, Zheng He, 1405 ve 1433
yılları arasında Ming döneminde yaĢamıĢ bir hui hadım ağa. Diplomat ve amiral
olarak imparatorun emriyle Güney Doğu Asya, Güney Asya ve Doğu Afrika‟ya
seferler düzenlemiĢtir. Ayrıca bakınız: Gavin Menzies (2008). 1421: The Year a
Magnificent Chinese Fleet Sailed to Italy and Ġgnited The Renaissance. London:
HarperCollins Publishers.
84鲁迷, Lu Mi, Osmanlı Devleti
için Çin kaynaklarında kullanılan isim. Bu isim Rum nitelemesinde geliyor olmalıdır. Çince ses varlığı
bakımından zengin bir dil değildir.
Bu nedenle yabancı
dillerden gelen sözcükler ancak Çince karakterlerin
taĢıdıkları ses değerleri ile ifade edilebilmektedir. Bu da zaman zaman yabancı
dilden geçen sözcüğün aslının anlaĢılmasını neredeyse imkânsız hale
getirmektedir. Söz gelimi Çince ismim olan “Ji Lai” “吉来” günümüzden uzun bir süre sonra bir yerde bulunmuĢ
olsa bu ismin
Türkçe “Giray” olduğunu anlamak neredeyse imkânsız olacaktı. Bu nedenle seslerin çok yakın
olduğu durumlar dıĢında Çince yazılmıĢ yabancı kökenli isimlerin ortaya
çıkarılması zorlu bir iĢtir. Ayrıca
bakınız: 马明达(Ma Ming Da) ve 马一(Ma Yi) (2010). 明与奥斯曼土耳其帝国(Ming ve Osmanlı Türk Ġmparatorluğu). 五邑大学学报(社会科学版(Wu Yi Da Xue Xue Bao), Vol. 12, No. 1, syf.
70.
85鲁迷国, Lu Mi Guo, Osmanlı ülkesi.
马明达(Ma Ming Da) ve 马一(Ma Yi) (2010). 明与奥斯曼土耳其帝国 (Ming ve
Osmanlı Türk Ġmparatorluğu). 五邑大学学报(社会科学版(Wu Yi Da Xue Xue Bao), Vol. 12, No. 1, syf. 71.
„Rum‟ sözcüğü kullanılmıĢtır.86 „Lu Mi‟ Ming tarih kayıtlarında “Haraç Sistemi”ne87 dâhil ülkelerden biri olarak
sayılmaktadır. „Lu Mi‟ kayıtları Ming Tarihi‟nin son bölümünde bulunan “Xi Yu
Lie Zhuan”da88geçmektedir.
Burada öncelikle “Xi yu 89 ”nün
tanımını yapmakta fayda var. Bilindiği gibi Çin Asya‟nın doğusunda yer
almaktadır ve batısı Orta Asya‟ya komĢudur. “Xi Yu” en genel anlamıyla “Batı
Bölgeleri” demektir ve buradan gelenler hangi milletten ve ülkeden olursa olsun
“Xi Yu” genel tanımının içinde yer almaktadır. Bu nedenle Çin tarih
kayıtlarında doğudan yani okyanustan gelen yabancılar ve batıdan gelen
yabancılar aynı Ģekilde isimlendirilmemiĢtir. Doğudan, yani okyanustan gelen
yabancılar bilindiği gibi Avrupalılar olmuĢtur ve Çin tarihindeki isimleri
“Yang ren 90 ” ya da “Yang Gui”dir. Batıdan gelen
yabancılar ise genelde komĢu ülkelerdir ve genel isimleri “Fan” ya da “Fan
Jia”dır.Batıdan gelen yabancıların Çin tarihinde özel bir yeri de bulunmaktadır zira Çin dünya anlayıĢına gore batıdan gelenler aslında Çin‟in de
parçası sayılan azınlıklar olarak görülmektedir. Bugünkü Tibet91,
Xin Jiang92, Ġç Moğolistan93‟ı da bu çerçevede algılamak gerekir. Batıdan gelen yabancılar
aslında Çin‟in etrafında bulunan ve Çin‟e tabi olan yerlerdir94.
86རུམ།Tibetçe harfler ile: (RA + XABVJUF = RU + MA = RUM); རུམ།པ། (RA + XABVJUF
= RU + MA = RUM + BA = RUMBA)Türk, Türkiye‟den gelen kiĢi anlamına gelmektedir. Ayrıca bakınız: H. A.
Jaschke (1881). A Tibetan
- English Dictionary. Londra: Late Moravian Missionary at Kyelang,
British Lahoul, syf. 532.
87朝贡制度, Chao Gong Zhi Du, Haraç Sistemi.
88西域列传, Xi Yü Lie Zhuan,
Batı Bölgesi Kayıtları.
89西域, Xi Yü , Batı Bölgesi.
90洋人, Yang Ren, Okyanus adamı ya da
yabancı.
91 Günümüzde Çin Halk Cumhuriyetinin güney batısında bulunan
Tibet Özerk Bölgesi.
92新疆, Xin Jiang, Xin Jiang
Uygur Özerk Bölgesi.
“Xi Yu Lie Zhuan”da „Lu Mi‟den gelen elçilerin ne
zaman geldikleri, ne gibi hediyeler getirdikleri ayrıntılarıyla
anlatılmaktadır. Bu kayıtlara göre; elçilerin gerçekten Osmanlı Devleti
tarafından Çin sarayına gönderilmiĢ oldukları anlaĢılmaktadır. Ancak; konunun
Osmanlı arĢivlerinden de teyid edilebilmesi önemlidir. Bu araĢtırma ise Osmanlı
Tarihçilerinin çalıĢma alanına
girmektedir. Seyfi Çelebi
seyahatnamesinde “Ve her vilayetden Hitaya (Çin’e) bezergan
(tüccar) gider, ol vilayetin padişahunun elçisiyim deyü bir name peyda edüb
vezirlere buluşub dahi hakana buluşdurub elçi dür deyü buni elin öpdürüler. Ol
sebeb ile kendü meta’in şatar muradinca ve hem hakan vafir ri’ayet ve bahşiş
eder ve çikub vilayetine gelir”(Matuz, 1968, s. 69) Ģeklinde yazmaktadır. Bazı tüccarların Çin‟e giderek Çin imparatorundan çok değerli Çin
mallarını hediye olarak aldıkları buradan da anlaĢılmaktadır.
Ancak yukarıda belirttiğimiz elçilerin Osmanlı
Devleti tarafından gönderilmiĢ olma ihtimalini kuvvetlendiren kitabın sonunda
da bulabileceğiniz “Shen Qi Pu” adlı eserdir. Zira Ming kayıtlarında bahsi
geçmemiĢ olsa da, Zhao Shi Zhen, Osmanlı‟dan gelen bir Türk‟ten Osmanlı
tüfeğini elde etmiĢ ve ondan Osmanlı tüfeğinin inceliklerini öğrenmiĢtir. O
dönem için çok değerli olan tüfek gibi yeni bir savaĢ
aletini ve onun tekniğini bilen bir kiĢinin
sıradan bir tüccar grubuyla Osmanlının elçisiymiĢ gibi davranarak Çin
sarayından bir Ģeyler kopartmaya çalıĢmıĢ olması düĢük bir ihtimaldir. Kaldı
ki; bu kiĢi daha sonra kardeĢiyle birlikte Pekin‟e yerleĢmiĢ ve çocukları Çin
ordusunda asker olmuĢlardır. Böyle özelliklere sahip bir kiĢinin Osmanlı
Devleti tarafından özellikle Çin‟e gönderildiği akla daha yakındır. Zira;
Osmanlı Devleti ateĢli silahların yeni geliĢmekte olduğu bu dönemde silahlar ve
barut üretimini çok sıkı bir denetim
altında tutmaktadır. Tüfekleri kullanabilecek ya da üretebilecek
bilgiye sahip kiĢiler de sadece devletin ilgili
memurları ya da askerleridir. (Chase,
2003, s. 88- 89)
93内蒙古, Nei Meng Gu, Ġç Moğolistan.
94 Pax Sinica ya da Çin BarıĢı.
Çin‟e tabi olan ya da olduğu varsayılan yerler.
Dönemin dünya siyasetinde en önemli rakipler olan
Portekiz, Ġspanya ve Osmanlı arasındaki rekabet göz önünde tutulduğunda bunun aslında bu iki büyük gücün çatıĢmasından mı kaynaklandığını
düĢünmemek de elde değildir. (Hess, 1970, 1892-1919) Japonların
Portekizlilerden tüfek aldığı
ve bu tüfekleri Çin‟e karĢı kullandığı da düĢünülürse95, Osmanlı Devletinin uzak Asya‟da güç
dengesini kurabilmek ve Portekizlileri zayıflatmak için özel olarak bu elçiyi
bir Osmanlı tüfeğiyle Çin sarayına göndermiĢ olabileceği gibi bir ihtimal
ortaya çıkmaktadır.
是年, 琉球入貢, 魯迷國貢獅子,犀牛.96
Bu yıl, Ryuku97 hediye (haraç) getirdi,
Rumi Ülkesi aslan ve gergedan
hediye getirdi. (1524 yılı98)
是年, 魯迷入貢.99
95汤开建(Tang Kai Jian) ve 张照(Zhang Zhao) (2005).
明中后期澳门葡人帮助明朝剿除海盗史实再考 (Ming
Dönemi Portekiz ĠliĢkileri ve Korsanlar konusunda
bir inceleme).湖北大学学报(哲学社会科学版)(Hu Bei Da
Xue Xue Bao). Vol. 32, No. 2, syf. 192-197.
96明史/本紀/卷十七本紀第十七世宗一/嘉靖三年(Ming Shi /
Ben Ji/ Juan Shi Qi Ben Ji Di Shi Qi Shi Zong Yi / Jia Jing San Nian)
97 Ryuku; Çince (琉球) Liu Qiu: Bugün
Japonya sınırlarında bulunan Okinawadır. Tayvan ve Japonya arasında
bulunmaktadır. Tarihte bağımsız
bir ülke olan Ryukyu Ģimdi
Japonya‟nın bir parçasıdır. Ayrıca bakınız: 李金明 (Li Jin Ming)(2008). 明朝中琉封贡关系论析(Ming Hnadeanı ve Liu Qiu Arasındaki ĠliĢkilerin ile Ġlgili
bir Analiz). 福建论坛(Fu Jian Lun Tan). No. 1,
syf. 46-51.
98嘉靖三年(Jia Jing
San Nian) Fang, Shi Ming, Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao (中国历史纪念表), Shang
Hai Ren Min Chu Ban She, 2007, sayfa 137.
99明史/本紀/卷十七本紀第十七世宗一/嘉靖六年(Ming Shi / Ben Ji / Juan Shi Qi Ben Ji Di Shi Qi Shi Zong Yi / Jia Jing Liu Nian)
Bu yıl, Rumi hediye (haraç) getirdi.
(1527 yılı100)
是年,土魯番,天方,撒馬兒罕,魯迷,哈密,暹羅入貢.101
Bu yıl, Turfan, Arabistan102, Semerkand, Rumi, Hami, Siyam103 hediye getirdi. (1559 yılı104)
是年, 西番, 哈密, 安南入貢, 魯迷國貢獅子.105
Bu yıl, Xi Fan, Hami, Vietnam hediye
(haraç) getirdi, Rumi ülkesi aslan hediye getirdi.
(1564 yılı106, 嘉靖四十三年)
是年, 安南, 琉球, 烏斯藏1, 土魯番, 天方, 撒馬兒罕, 魯迷, 哈密入貢.107
100嘉靖六年(Jia Jing Liu Nian) bakınız:
方诗铭(Fang Shi Ming)(2007).中国历史纪念表(Zhong Guo Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min
Chu Ban She, syf. 137.
101明史/本紀/卷十八本紀第十八世宗二/嘉靖三十八年(Ming Shi /
Ben Ji / Juan Shi Ba Ben Ji Di Shi Ba Shi
Zong San / Jia Jing San Shi Ba Nian)
102天方, Tian Fang, Çin kaynaklarında Arabistan için
kullanılan genel bir isimdir. Ayrıca bakınız: 张连杰 (Zhang Lian
Jie)(2004). 明朝与中亚, 西亚陆上交通路线考(Ming
Hanedanı ve Orta Asya, Batı Asya EtkileĢiminin Rotası Üzerine). 唐山师范学院(Tang Shan Xue Yuan). Vol. 26, No. 3, syf. 80.
103暹羅, Xian Luo Tayland‟ın Çin
kaynaklarında geçen eski ismi. Bu nedenle; çeviride Tayland‟ın Türkçede eskiden
kullanılan ismi olan “Siyam”ı kullanmayı uygun buldum. 古代汉语词典(Gu dai Han
Yu Ci Dian)(2002). 北京商务印书馆 (Bei Jing:
Shang Wu Yin Shu Guan). Syf. 1696.
104嘉靖三十八年(Jia Jing
San Shi Ba Nian) bakınız: 方诗铭(Fang Shi
Ming)(2007).中国历史纪念表(Zhong Guo
Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.
105明史/本紀/卷十八本紀第十八世宗二/嘉靖四十三年(Ming
Shi/Ben Ji/Juan Shi Ba Ben Ji Di Shi Ba Shi Zong Er / Jia Jing Si Shi San Nian)
106方诗铭(Fang Shi
Ming) (2007).中国历史纪念表(Zhong Guo
Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.
Bu yıl, Vietnam, Ryuku, Tibet, Turfan,
Arabistan, Semerkand, Rumi,
Hami hediye getirdi. (1576 yılı108, 萬曆四年)
是年, 裁各省冗官, 覈徭賦, 汰諸司冒濫冗費. 琉球, 安南, 土魯番, 天方, 撒馬兒罕, 魯迷,哈密,
烏斯藏入貢.109
Bu yıl, fazlalık olan memurlara görevlerinden el çektirildi. Ryuku, Vietnam 110 , Turfan, Arabistan,
Rumi, Hami, Tibet hediye getirdi. (1581 yılı111, 萬曆九年)
是年, 土魯番, 天方, 撒馬兒罕, 魯迷, 哈密, 烏斯藏入貢.112
Bu yıl, Turfan,
Arabistan, Semerkand, Rumi, Hami, Tibet hediye getirdi.
(1618 yılı, 萬曆四十六年)
107明史/本紀/卷二十本紀第二十神宗一/萬曆四年 (Ming Shi /
Ben Ji / Juan Er Shi Ben Ji Di Er Shi Shen Zong Yi / Wan Li Si Nian)
108方诗铭(Fang Shi
Ming) (2007).中国历史纪念表(Zhong Guo
Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.
109明史/本紀/卷二十本紀第二十神宗一/萬曆九年(Ming Shi /
Ben Ji / Juan Er Shi Ben Ji Di Er Shi Shen Zong Yi / Wan Li Jiu Nian)
110安南, An Nan, Bugünkü Vietnamın
Çin tarih kayıtlarında 1803 yılına kadar kullanılan ismi. 1803‟ten sonraki
kaynaklarda bu isim modern Çincede
de Vietnam için kullanılan 越南 (Yue Nan)ismiyle değiĢtirilmiĢtir. Ayrıca bakınız: 陈文源(Chen Wen
Yuan)(2008). 明朝士大夫的安南观(Ming
Hanedanı Shi Dai Fu‟nun An Nan‟a BakıĢı). 史林 (Shi Lin). No. 4, syf. 113-119.
111方诗铭(Fang Shi
Ming) (2007).中国历史纪念表(Zhong Guo
Li Shi Ji Nian Biao). Shang Hai: Ren Min Chu Ban She, syf. 138.
112明史/本紀/卷二十一本紀第二十一神宗二光宗/神宗/萬曆四十六年(Ming Shi /
Ben Ji / Juan Er Shi Yi Ben Ji Di Er Shi Yi Shen Zong Er Guang Zong / Shen Zong
/ Wan Li Si Shi Liu Nian)
二十二年, 以右僉都御史巡撫甘肅. 魯迷貢使留甘州者九十餘人,
總兵官楊信驅以禦寇, 死者十之一. 榮言:「彼以好來, 而用之鋒鏑, 失遠人心, 且示中國弱.」詔奪信官,槥死者送之歸.
番人感悅.113
Batı bölgesi denetçi yardımcısı114 Gansu115‟ya
gönderildi. Rumi‟den hediye getiren elçilerden
90 kiĢiden fazlası
Gan Zhou116da kalmıĢtı.
Bölgesel Komutan117 Yang Xin118 onları düĢmanlarımızla savaĢmaya zorladı.
Onda biri öldü. Rong119 dedi
ki: “O kiĢiler; iyi niyetle gelmiĢlerdi. Onları savaĢmaya gönderdin. Ġnsanların
güvenini kaybettin. Çin‟i zayıf gösterdin. ” Bunun üzerine Ġmparatora haber verildi ve Xinadındaki bu komutan görevinden
113明史/列傳/卷二百列傳第八十八/詹榮(Ming Shi /
Lie Zhuan/ Juan Er Bai Lie Zhuan Di Ba Shi Ba / Zhan Rong)
114右僉都御史, You Jian Du Yu Shi. You (右) sağ anlamına gelmektedir ve Batı yönünü simgeler.
Çin tarihinde eğer bir göreve iki eĢit
kiĢi atanmıĢsa bunların
Batı‟da olanına verilen isim(Hucker, 1985, s. 584). Jian (僉) resmi görev
ünvanlarının önüne gelerek yardımcı, muavin anlamı verir ((Hucker, 1985, s.
152). Du Yu Shi (都御史) ise Ming
ve Qing hanedanları döneminde Doğu ve Batı‟da iki adet makam olmak üzere tesis
edilmiĢtir. BaĢ Denetçi anlamına gelmektedir. (Hucker, 1985, s. 546).
115甘肅: (Gan Su) Orta Batı Çin‟de bulunan
bir eyalet.
116甘州: (Gan Zhou) Çin Halk Cumhuriyetinin batısında bulunan Gan Su (甘肅) eyaletinin Zhang
Ye (张掖) Ģehri.
117總兵官, Zong Bing Guan, Belli bir bölgeden
sorumlu savunma komutanı. Ming döneminde kuzey batıda
bulunan bu makamdan 9 komutan sorumludur. (Hucker, 1985, s. 533).
118楊信, Yang Xin, KiĢi ismi.
119榮, Rong ; tam ismi 詹榮, Zhan Rong. 1500 – 1551 yılları arasında yaĢamıĢ Çinli devlet adamı.
alındı. Ölenlerin cenazeleri savaĢ alanından
alınıp tahta tabutlar120 içinde memleketlerine geri gönderildi.
Yabancılar; memnun oldular.
Yukarıda Ming Tarihinde geçen olaya benzer bir olay
Seyfi Çelebi Seyahatnamesinde de bulunmaktadır. Olayların aynı tarihte olup
olmadığı bilinememektedir. Seyfi Çelebi bu olayı Ģöyle nakleder: “Birkaç bezerganlar (tüccarlar) Buhara’dan
Hitay’a (Çin’e) giderken yolda Kalmuk (Moğol) haramisi bunları urub mallarun
alur. Bunlar Hitay’a varub Hakan’a (Çin imparatoru) şikayet ederler ki “Kalmuk
haramisi yolda malımız aldı” deyü. Hakan dahi vezirine buyurur ki: “Var,
bunlara kendü Kur’anlarınca and ver, ne kadar ki malları gitmiş ise, hazineden
ver” deyü emr etti. Vezir
dahi varub bezerganlara Kelam – i Kadim’e
(Kur’an- ı Kerim) and verüp ne kadar malları gitmiş ise ol kadar mal
verdi.”(Matuz, 1968, s. 63)
宮中用度日侈, 數倍天順時. 一鵬言:「今歲災用詘,
往往借支太倉,
而清寧,
仁壽,未央諸宮,
每有贏積,
率饋遺戚里.
曷若留供光祿,
彰母后德.」帝命乾清,
坤寧二宮暫減十之一.
魯迷貢獅子,
西牛,
西狗,
西馬及珠玉諸物.一鵬引漢閉玉門關謝西域故事,請敕邊臣量行賞賚,
遣還國,
勿使入京,
彰朝廷不寶遠物之盛德,
不聽.121
Sarayın günlük masrafları çok fazladır. Ülkenin durumunun iyi olduğu
zamanlardan da fazladır. Yi Peng122 dedi ki: “Felaket yıllarındayız.
Kadınların sarayları da Ġmparatorluk hazinesinden para alırlar. Artan parayı da
akrabalarına verir, geri iade etmezler. Zor zamanlarda tasarruf etmeliyiz.” Ġmparator, iki sarayın masraflarının yüzde on kesilmesi
120槥:, Hui, Tahtadan yapılmıĢ, boyutları küçük bir tür tabut.
121明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/鄭一鵬(Ming Shi /
Lie Zhuan / Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si / Zheng Yi Peng)
122一鵬, Yi Peng, 1460 – 1542 yılları arasında yaĢamıĢ, Ming dönemi devlet memurlarından.
emrini verir. Rumi ülkesi, aslan, batı ineği, batı köpeği, at, inci,
yeĢim gibi hediyeler getirdi. Yi Peng bunun üzerine Han hanedanlığı dönemindeki
“Yu Men guan 123 ”‟ın kapatılması hikayesini örnek
gösterdi. Memurların124; gelen elçilerin kat ettikleri yola göre
hediyelerle geri gönderilmesini
buyurdu. Pekin‟ gitmelerine izin vermeyin ki; böylece orada onlar için
yapılacak masraf da kısılmıĢ olur. Getirilen bu hediyeler bizim iĢimize
yaramaz. Ġmparator söylenenleri ciddiye almaz.
西域魯迷貢獅子、西牛方物,言所貢玉石計費二萬三千餘金,往來且七年,邀中國重賞.錄言:「明王不貴異物.今二獅日各飼一羊,是歲用七百餘羊也.牛食芻菽,今乃食果餌,則食人之食矣.願返其獻,歸其人,薄其賞,以阻希望心.」帝不能用.125
Rumi aslan, batı ineği ve yerel ürünlerini hediye
getirdi. Elçilerin söylediklerine göre getirdikleri malların değeri 23.000
altındır. GidiĢ dönüĢ yolu 7 yıl sürmektedir. Çin‟in
onları ödüllendireceğini ummaktadırlar. Lu dedi ki: “Ming Ġmparatoru bu
getirdiklerinizle ilgilenmemektedir. Ġki aslan günde bir koyun yer. (Bu da) Bir yılda
700‟den fazla koyun eder.
Ġnekler ot yerler, Ģimdi ise sebze ve meyve yemektedirler. Bunların yedikleri de insanın
123玉門關, Yu Men Guan, Ġpek yolunun
üzerinde bulunan Dun Huang‟ın batısında bulunan
bir kapı. YeĢim Kapısı olarak Türkçe‟ye çevrilebilir. Bu kapı Han hanedanlığı
döneminde yapılmıĢtır. Burada verilen
örnek o dönemde ipek yolu‟nun yabancılara bir süre için kapatılması‟dır.
124臣, Chen, Genel anlamda hizmetkar ve memur anlamlarında
kullanılır. Genellikle eski metinlerde yazan kiĢi kendisinin üstünde bulunan
efendisine “hizmetkarınız” manasında bu kelimeyi kullanır. (Hucker, 1985, s.
122) 125明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/解一貴/張錄(Ming Shi / Lie Zhuan / Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi
Si / Jie Yi Gui / Zhang Lu)
yediğiyle aynıdır.
Getirdiklerinizi size geri vermek isteriz.
Onları az bir Ģeylerle geri göndermeliyiz yoksa sürekli
gelirler.” Ġmparator bu sözleri ciddiye almadı.
十七年復貢,其使臣請游覽中土.禮官疑有狡心,以非故事格之.二十二年偕撒馬兒罕、土魯番、哈密、魯迷諸國貢馬及方物.後五六年一貢,迄萬曆中不絕.
126
Wan Li‟nin 17. Yılında
Elçiler Çin‟in iç bölgelerine gelip gezmek istediler. Li Guan Bu kiĢilerden Ģüphelendi. Bu görülmemiĢ bir Ģeydir diyerek
onlara izin vermedi.
22. Yılda Turfan, Hami,
Rumi ülkelerinden at ve ülkelerine ait Ģeyler getirdiler. Sonra her 5-6 yılda bir gelmeye devam ettiler Wan Li‟nin döneminde
de bu geliĢ gidiĢler devam etti..
魯迷,去中國絕遠.嘉靖三年遣使貢獅子、西牛.[四]給事中鄭一鵬言:「魯迷非嘗貢之邦,獅子非可育之獸,請劔之,以光聖德.」禮官席書等言:「魯迷不列王會,其真偽不可知.近土魯番數侵甘肅,而邊吏於魯迷冊內,察有土魯番之人.其狡詐明甚,請遣之出關,治所獲間諜罪.」帝竟納之,而令邊臣察治.127
Rumi Çin‟den çok uzaktır. Jia Jing 3. Yılında Rumi
aslan, batı ineği getirdi. Zheng Yi Pemg der ki: Rumi daha önce haraç
getirmemiĢti (ilk kez getiriyor). Aslanlar burada beslenebilecek hayvanlar değillerdir. Bunları istemiyoruz. Ancak Ġmparatorumuzun
126明史/列傳/卷三百三十二列傳第二百二十西域四/天方(Ming Shi /
Lie Zhuan / Juan San Bai San Shi Er Lie Zhuan Di Er Bai Er Shi Xi Yu Si / Tian
Fang)
127明史/列傳/卷三百三十二列傳第二百二十西域四/魯迷(Ming Shi / Lie
/Juan San Bai San Shi Er Xi Yu Si
/ Lu Mi)
alicenaplığını göstermek için alabiliriz. Rumi‟nin bizimle çok iliĢkisi
yoktur. Nasıl kiĢiler olduklarını bilmiyoruz. Turfan Gansu‟yu birçok kez iĢgal
etti. Rumi‟den gelenlerin arasında (isim listesinden) anladığımız kadarıyla
Turfanlılar da var. Bize zarar vermek istedikleri çok açıktır. Ülkemizden
çıkmalarını isteriz. Casusluk suçuyla yargılanmalarını istiyoruz. Ġmparator
sınırdaki memurlara konuyla ilgilenmelerini emreder.
III. BÖLÜM
16. Yüzyılda
Osmanlı’da ve Çin’de Ateşli Silahlar
III.1.
Osmanlı’da Ateşli Silahlar
Ġslam dünyasında barutun adının geçtiği ilk kaynak
ise 1294‟te ölen al-Hasan al- Rammah‟ın Kitab al-furusiya bi rasm al-jihad adlı
eseridir ki bu da barutun icat edildiği yer olan Çin‟deki barut ile ilgili ilk
kayıttan yüz yıl sonraya denk gelmektedir. Kitapta barutun nasıl elde
edildiğine dair ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. (Hill, 1994, s. 216-219) AteĢli silahların ilk örneklerinin ise Ġslam dünyasına Çin‟den mi yoksa Avrupa‟dan mı geldiği henüz netlik kazanmıĢ değildir. (Needham,
1986, s. 259) Ancak ateĢli silahların ilk kez Mısır‟da kullanıldığı
bilinmektedir ki oraya deniz yoluyla batıdan ya da doğudan gelmiĢ olabilir. Avrupa yoluyla, Mağrip‟e Ġspanyadan ve Türkiye‟ye de Balkanlar üzerinden ilk ateĢli silahlar
girmiĢtir. (Partington, 1998, s. 202-203)
Balkanlara ilk ateĢli silahların girmesi ise 1351‟te
Venedik senatosunun Zara kentine kendilerini Macarlara karĢı korumaları için
gönderdikleri 8 silahla oldu. (Petrovic, 1975, s. 164-194) 1378‟de,
topların Dubrovnik‟te imal edildiği ve 1389‟daki Kosova
savaĢında Sırplar tarafından Osmanlılara karĢı kullanıldığı da bilinmektedir. Kesin olmamakla birlikte;
Osmanlıların da Kosova
savaĢında, 1396 ve 1397‟deki baĢarısız
Ġstanbul kuĢatmalarında ve 1402
Ankara savaĢında ateĢli
silahlar kullandığı düĢünülmektedir. (Chase, 2003, s. 85)
1402‟deki Ankara savaĢı Osmanlılar açısından bir
felaketle sonuçlanmıĢ olsa da, Osmanlılar çabuk toparlanmıĢlardır. 1422‟deki
Ġstanbul kuĢatması sırasında da Osmanlılar toplar kullanmıĢlardır. ġehir ele
geçirilememiĢtir ancak bu kuĢatmadan sonra Ġstanbul‟un Osmanlıların eline
geçmesi sadece bir zaman meselesi haline gelmiĢtir. En sonunda 1453 yılında
Osmanlılar toplarında yardımıyla Ģehir surlarını yıkarak Ġstanbul‟u
fethetmiĢlerdir.Osmanlı Devleti, 15. yüzyılın ikinci yarısından sonra doğuda
Fırat nehrine ve kuzeyde Danube nehrine kadar sınırlarını geniĢletmiĢtir. Bu da
Osmanlıyı, kuzeyde Macaristan ve Avusturya ile batıda Venedik
ve Ġspanya ile güneyde Memluklularla ve doğuda
Safavilerle karĢı karĢıya getirmiĢtir. Elbette Osmanlı bu güçlerle aynı anda
savaĢmayı kaldıramazdı ancak Osmanlılar her zaman bir yerlerde savaĢmak
durumunda kalmıĢlardır. (Chase, 2003, s. 85-87)
Osmanlılar ve rakipleri, dinleri ne olursa olsun birbirlerinin
düĢmanlarına yardım etmiĢti. Osmanlılar Fransızlara ortak
düĢmanları olan Habsburglara karĢı yardım etmiĢ. Bu arada Osmanlı
ajanları Protestanlıkla ilgili bütün bilgileri Habsburglara karĢı kullanabilmek
için toplamaktaydı. (Ġsom-Vaaren, 1996, s. 299-318) Aynı dönemde Cem sultan ise
önce Memluklar ve Saint John Ģövalyeleri tarafından korunmuĢ en sonunda da
Papa‟nın himayesine sığınmıĢtır. Bu dönemde, Ruslar,
Venedikliler ve Portekizliler, Ġran‟a Osmanlıya karĢı kullanmaları için ateĢli silahlar
vermekteydiler. Osmanlılar da; Ġran‟a karĢı Özbeklere,
Portekizlilere karĢı da Etiyopya‟ya, Hindistan‟a ve Sumatra‟ya ateĢli silahlar kullanan askerler
ve ateĢli silahlar
göndermekteydi. (Ġnalcık, 1975)
Osmanlı ordusu birçok
kısımdan meydana gelmekteydi. PadiĢahın sürekli Ġstanbul‟da yanında bulundurduğu Yeniçeri piyadeleri, altı süvari alayı ve topçu
kolordusu. Ayrıca
padiĢah savaĢ zamanlarında süvari olarak görev yapan tımarlı sipahileri,
Tatarları ve Türkmenleri de ordusunda bulundurmaktaydı.
Yeniçeri piyadeleri; süvarilerden korunmak için mızrak
yerine ateĢli silahlar
taĢırlardı. Bu nedenle de 15. yüzyılda yeniçeri ocağı içerisinde bu
silahların taĢınması önemli bir iĢ halini almıĢ ve bu iĢin yapılması için
“silah arabacıları sınıfı” ortaya çıkmıĢtır. (Halaçoğlu, 1991, s. 54) Piyadeler
merkezde tüfekler ve toplar ile bulunurken, yanlardan süvariler öncü kuvvet
olarak saldırır, silahları taĢıyan arabaların bulunduğu yer ise bir çeĢit
toplanma yeri olarak da kullanılıyordu. Bu Ģekilde Osmanlı
ordusu hareketliliğinden fedakârlık etmiĢ oluyor ancak adam baĢına düĢen ateĢli silah sayısı açısından
bütün Avrupa güçlerinden daha fazlaydı.
(Chase, 2003, s. 86)
Düzensiz piyadeler ise iĢsiz ve topraksız köylülerden
oluĢuyordu. Bunlar genellikle silahları taĢıyan arabaların bulunduğu yerlerde bu bölgeyi korumak
için kullanılırlardı. Ayrıca kalelerde ya da gemilerde görev alırlardı.
Birçoğunun kendilerine ait tüfekleri olurdu ve barıĢ zamanında da toplum içinde
güvenilmez bir grup haline gelebilirlerdi; kolaylıkla haydutlara dönüĢebilir ya
da tahta oturmak isteyerek baĢkaldıranların ordularına katılabilirlerdi. (Fodor
ve Geza, 2000, s. 229-241) Tımarlı sipahiler belli bir bölgenin köylülerinden
alınan vergileri toplayarak geçinirlerdi. Her bir Tımarlı Sipahi kendi
silahlarından ve atından sorumlu idi; ayrıca kendisine verilen gelire göre
savaĢa yanında bir ya da birden fazla atlı getirmek zorundaydı. Tımarlı sipahiler
ordunun kanatlarında süvari olarak savaĢmaktaydılar. (Imber, 2002, s. 260-262)
PadiĢahın sürekli ordusu 1527‟de yaklaĢık 11,000
piyade, 5,000 süvari ve 2,000 topçudan oluĢmaktaydı. Bu rakama 90,000 Tımarlı
Sipahiyi de eklemek gerekir. 1609‟da, sürekli ordu 4 katına çıkarak, 47,000
piyade, 21,000 süvari ve 8,000 topçuya ulaĢtı; bu dönemde Tımarlı Sipahiler de
yaklaĢık %50 artmıĢ olmalılardır. Bu rakamlara düzensiz piyadeler ve destek kuvvetleri dâhil değildir. Elbette
tek bir savaĢ için bütün bu askerler
kullanılmıyordu. 17. yy.da tek savaĢ için kullanılan asker sayısı toplamda
70,000‟i geçmemiĢ olmalıdır.
(Murphey, 1999, s. 35-49) Osmanlılar savaĢ alanındaki ordularına asker götürmek
ve askerlerin ihtiyacını karĢılamak için çok iyi bir organizasyon kurmuĢlardı. Tedarik depoları özellikle Danube ve kuzeyde,
ana ulaĢım yolları üzerinde
kurulmuĢtu. Ordunun kullandığı at vs gibi hayvanlar ya devletin özel ahırlarından ya da yerel
halktan satın alınarak tedarik edilirdi. Bütün bu çabalar büyük çapta ordu
hareketlerinin Ġmparatorluğun sakinlerine zarar vermeden yapılmasını sağlamak
içindi. Osmanlı askerleri de bu nedenle dönemin bütün Avrupa ordularından çok
daha iyi malzemeye ve tedarik sistemine sahipti.(Murphey, 1999, s. 65-67)
Askeri malzemenin üretimi de son derece sıkı kontrol
edilmektedir. Osmanlılar imparatorluğun birçok kentinde barut imalathaneleri
kurmuĢlardı. Güherçile 128
ve odun kömürü bol miktarda bulunmakta, sülfür de yeteri miktarlarda elde
edilebilmekteydi. Ġmparatorlukta demir, kurĢun
ya da bakır sıkıntısı çekilmiyordu. Ancak bakırla karıĢtırılarak bronz top üretiminde kullanılan kalay her zaman az bulunurdu. Kalay, Osmanlının düĢmanları birçok kez engellemeye çalıĢmıĢ
olmasına rağmen, Ġngiltere‟nin güneybatısındaki Cornwall‟dan ithal
edilmekteydi. Ġngiltere‟de Reformasyon zamanında kiliselerden yağmalanmıĢ
çanlar ve heykeller eritilmek ve silah yapımında kullanılmak üzere Osmanlı
alıcıların eline geçmiĢti. (Williams, 1997)
Normal vatandaĢların ister Ģehirli ister köylü, ister
Müslüman ya da Müslüman olmayan ateĢli silahlar da dâhil hiçbir silaha sahip
olmalarına izin verilmezdi. Bütün silahlar cephaneliklerde saklanırdı ve ancak
padiĢahın emriyle kullanılabilirdi. Halkın elinde silah olup olmadığı periyodik
olarak kontrol edilirdi. Sadece düzensiz piyadeler kendi silahlarını kendileri
satın alır ve savaĢ zamanları dıĢında da
yanlarında bulundururlardı. (Ġnalcık, 1980, s. 283-285)(Jennings,
1980, s. 339-340)
128Potasyum Nitrat, eskiden
barut üretiminde kullanılan en önemli ham madde.
Osmanlılar hem bir kara hem de deniz gücüydü. Bu
dönemdeki hiçbir baĢka Müslüman hanedanın Osmanlılar kadar güçlü bir donanması
yoktu. 1352‟den sonra Osmanlılar Ġstanbul‟un iki yakasını da kontrol
etmekteydiler ve Anadolu ile Balkanlar arasında insan ve malların iki yaka
arasında taĢınabilmesi için bir donanmaya ihtiyaç duymuĢlardı. 1453‟de
Osmanlılar Ġstanbul‟u fethettikten sonra Osmanlılar Ege denizi ve Karadeniz
arasındaki ticaret yollarını kontrol altına almıĢlardı. 1517‟de Mısır‟ın fethi
ve Kuzey Afrika‟daki diğer fetihler de savunulması gereken uzun sahiller ve bu
bölgeler ile baĢkentin iletiĢimi gibi bir sorunu
da beraberinde getirmiĢti. (Brummet, 1994, s. 89-91)
15. yüzyıl sonu Osmanlı donanma kayıtlarına göre
bütün gemilerde ateĢli silahlar bulunmaktaydı.
Her bir gemide bir top, geminin pruvasına monte edilmiĢ dört adet darbzen129 ve sekiz tane de prangı130 bulunmaktaydı. Osmanlı gemilerinde bulunan silahlar
aynı dönemin Venedik ve
Ġspanyol gemilerindekiyle benzerdir. Küçük bir kadırgada da bir top ve pruvaya
monte edilmiĢ darbzen ve iki adet pranğı bulunmaktadır. Osmanlı denizcileri ise
tüfekler ve yay kullanmaktadırlar. (UzunçarĢılı, 1988, s. 512)(Bostan, 1992, s
84-85)
AteĢli silahların imalatı ve kullanımında Osmanlılar oldukça baĢarılı olmuĢlardır. Orta Asya‟dan
getirilen geleneklerle birlikte Türkler karada kuĢatma savaĢlarına ve deniz
savaĢlarına çok baĢarılı
Ģekilde adapte olmayı baĢarmıĢlardır. Osmanlılar tüfek ve top gibi ateĢli silahları gemilerde, kalelerde kullanmıĢlar ve piyadeleri de bu silahlarla donatmıĢlardır. Bunların dıĢında Osmanlılar 17. yüzyılın
baĢından itibaren süvarileri de yakın çarpıĢmalar için tabancalarla donatmaya baĢlamıĢlardır. (Chase, 2003,
s. 96)
Olağanüstü Silahlar Kılavuzunda anlatıldığı Ģekliyle
Osmanlıların ateĢli silahların imalatı ve teknolojisi konusunda da 16. yüzyılın
Avrupa‟sından çok daha ileri olduğu anlaĢılmaktadır. Zira, Zhao Shi Zhen, Olağanüstü Silahlar Kılavuzunda; Osmanlı
tüfeklerinin,
129 Ya da zarbzan
130 Olağanüstü
Silahlar kılavuzunda, Çince
“Fo Lang Ji” olarak adlandırılan silahlar.
Avrupa tüfeklerinden menzil ve ateĢ gücü olarak çok daha iyi olduğunu
söylemektedir.131 Osmanlıların 17. ve 18. yüzyıllarda ateĢli
silahlar konusunda Avrupa‟dan bir adım önde olduğu anlaĢılmaktadır.
III.2.
16. Yüzyılda Çin’de
Ateşli Silahlar
Barut, herkesin de kabul ettiği gibi ilk kez Çin‟de
bulunmuĢtur ve Çin uygarlığının insanlığa en büyük katkılarından sayılabilecek
buluĢlarından biridir 132 . Barutun ateĢli silahlarda kullanılması
ile ilgili en eski tarihi kayıt gene Çin‟de, Si Chuan 133 ve Dun
Huang134‟daki Budist figürlerde görülmektedir. (Needham, 1979, s.
39)
Bilinen en eski ateĢli silah ise bronz bir tabancadır
ve Çin‟de 1970 yılında ortaya çıkarılmıĢtır.
Bu ise Avrupa‟daki en eski örneğinden yaklaĢık
40 yıl öncedir.(Needham, 1986,
131 Shen Qi Pu içerisinde,
Zhao Shi Zhen Osmanlı tüfekleri için Ģu ifadeyi
kullanmaktadır: “Bence; savaĢta San Jiang Jun131, Fo Lang Ji131 ve Qian Li Lei131 topları dıĢında küçük tüfekler arasında
Rumi tüfekleri en iyisidir. Rumi tüfeğinden sonra en iyi tüfek de Avrupa
Tüfekleridir”
132四大发明, Si Da Fa Ming, Dört büyük buluĢ, kâğıt,
pusula, barutve matbaa.
133四川,Si Chuan Orta Çin‟de
bir eyalet.
134 敦煌: Dun Huang, Günümüzde “Gan Su”
eyaletinde bulunan tarihi Ġpek Yolu üzerindeki en önemli duraklardan birisidir. Bu bölgede bulunan
ve birçok dil ve kültürün
Ġpek Yolu üzerindeki etkileĢimlerini gösteren
birçok eser ortaya çıkarılmıĢtır. Buradaki eserler ayrıca Türk tarihi açısından
da son derece önemlidir. Burada bulunan eserler Çince, Kök Türkçe, Tibetçe, Soğutça gibi
dillerde yazılmıĢtır. Ayrıca bakınız: 周李文 (Zhou Li Wen) ve 谢后芳 (Xie Hou Fang)(2006). 敦煌吐蕃汉藏对音字汇(Dun Huang
Tu Bo Çince Tibetçe KarĢılaĢtırmaları). 北京:中央民族大学出版社(Bei Jing: Zhong Yang Min Zu Da Xue Yayınevi).
s. 290-294) Bulunan bu tabanca, Jürchen 135 lerin kurduğu Jin 136
hanedanlığı dönemi karakterini yansıtan bronz eĢyalarında bulunduğu bir
mezardan çıkarılmıĢtır. Mezarın bulunduğu bölge Çin‟de ilk kez ateĢli
silahların kullanıldığının bilindiği 1287–1288 savaĢlarının yaĢandığı bölgedir.
(Chase, 2003, s. 32)
Çin‟de ateĢli silahların savaĢlarda önemli bir yer
alması Ming hanedanlığının kurulmasına denk gelmektedir. 1344‟de Çin için
hayati önem taĢıyan Sarı Nehir‟in yönünü güneye çeviren büyük sel ve ardından
gelen kıtlık Moğol hâkimiyetindeki Çin‟i sarsar. (Twitchett ve Fairbank, 1988,
s. 59) Moğolların hâkimiyeti ortadan kalktıktan sonra güney Çin‟de Yang Ze137kıyılarında
3 isyancı yönetim ortaya çıkar. Güneyde daha küçük olmak üzere 5 yönetim daha
ortaya çıkmıĢtır. Kuzey ise Moğolların kontrolünde kalır. Çin‟in Moğollar ile
mücadelesinde ateĢli silahlar kullanarak üstünlük sağlamasından Seyfi Çelebi
Seyahatnamesi‟nde Ģöyle bahsedilmektedir: “Ve
Hitay Padişahı Hakan(Çin İmparatoru) ile Kalmuk (Moğol) Padişahı Altun Han’un
gahi (zaman zaman) cenkleri olur, Hakan’a (Çin İmparatoru) karşı turamaz, amma
varub, vilayetinün (ülkesinin) hisar (Çin Seddi) kenarında buldugi adamini
kirar ve tavarin (davarını) sürer. Ve hisara giremez, zira ki bunlarda tob ve
tüfenk yoktur, ve Hitayda tob ve tüfenk
çokdur.” “Kalmuk (Moğol) tayfası
bölük bölük
Hitayun hisardan taşrasını urub kaçarlar. Hitay
tayfası dahi tezcek
haberdar olsalar, yetüb
135 Mançuların ataları. Altaik bir halk
oldukları bilinmektedir. Moğolcada “Jürchen” ya da “Jürched”, Çincede ise “女真” “Nü Zhen” olarak adlandırılırlar. Ayrıca bakınız: 哈斯巴特尔 (Ha Si Ba Te Er)(2008). 女真语与满语的关系(Nü Zhen Dili ve Mançu Dilinin
ĠliĢkisi). 满语研究(Man Yu Yan Jiu), Vol. 47, No.2, syf.
23-29.
136金朝, Jin Chao,
1115 – 1234 yılları
arasında, Mançuların atası
olan “Jürchen”lerin Wan Yan (完顏) kabilesi ta
rafından günümüz Çin‟inin kuzeyinde kurulmuĢtur. Ayrıca
bakınız: 沈一民 (Shen Yi Min)(2003). 金朝史实对清初政治的影响 (Jin Hanedanın Qing Hanedanının KuruluĢ
Yıllarındaki Politik Etkileri). 北方文物(Bei Fang
Wen Wu), No. 2, syf. 99-101.
137扬子江, Yang Zi Jiang ya da 长江, Chang
Jiang isimleriyle bilinir. Çin‟in ve Asya‟nın en uzun dünyanın ise üçüncü en
uzun nehridir.
birbiriyle cenk ederler, amma
Hitaylı gelüb Kalmuk vilayetini çokluk urmazlar zira ki Hitay askeri ağır
askerdür, toplu tüfenklidür.”(Matuz, 1968, s. 73)
Çin‟in tarihi, iki nehrin üzerine kurulmuĢtur. Bunlar
Sarı nehir ve Yang Zi‟dır. Çin uygarlığı bu iki nehir etrafında oluĢmuĢ ve
geliĢmiĢtir. Bu iki nehir ayrıca Çin‟i coğrafi, sosyal ve kültürel olarak da
ikiye ayırmaktadır. Tarihi boyunca Çin‟i kuzeyde bulunan hanedanlar yönetmiĢtir
ancak zaman içerisinde ekonomi ve nüfusun büyük bölümü Güney Çin‟e kaymıĢtır.
1250‟den sonra Güney Çin‟in nüfusu Kuzeyi geçecektir. Bu dönemde güneyde
bulunan Hang Zhou kentinin nüfusu bir milyondan fazladır ki aynı dönem Paris
80.000, Kahire 500.000, Venedik 160.000 nüfusa sahiptir. (Gernet, 1962, s.
28-29)
Kuzeydeki savaĢ koĢulları ve güneydekiler birbirinden
oldukça farklıdır. Yang Zi nehri boyunca yer alan büyük Ģehirlere giden
gemileri kontrol etmek hayati önem taĢımaktadır. Söz konusu Ģehirler surlar ile
çevrilidir ve etraflarındaki kırsal bölgeyi de bu Ģehirler yönetmektedir. Nehir sayesinde, orduları
bir yerden diğerine
taĢımakta oldukça kolay olmaktadır. ġehirlere yapılan
saldırılarda ise; gemiler Ģehirlere saldırmak için kullanılmaktaydı. Gemilerin
güverteleri de saldırıları olanaklı hale getirmek için yüksek olurdu. Gemiler
böylece nehir kenarındaki Ģehirleri kuĢatmak ve saldırmak için kullanılabilmektedir.
(Needham, 1986, s. 295-296)
AteĢli silahlar bu tarz savaĢa son derece uygundu.
Dönemin ateĢli sailahları oldukça ilkeldir ancak buna rağmen oldukça fazla
sayıda üretilmiĢlerdir. Wu yönetiminin
bulunduğu topraklardan 1300‟lerin ortasına ait
birçok ateĢli silah kalıntısı bulunmuĢtur. Dönemin deniz ve kuĢatma
savaĢlarında ateĢli silahların ne kadar önemli bir yere sahip olduğu “Huo long
Shen Qi Zhen fa”138 adlı
kitapta Ming hanedanlığının kurucusu “Zhu Yuan Zhang”ın Çin‟i ateĢli silahlar
sayesinde birleĢtirdiğini ileri
sürmektedir.Ming hanedanlığının kuruluĢunda
138火龙神器阵法. 1412 yılında kitap haline getirilmiĢtir. Ayrıca bakınız: 李斌(Li Bian)(2002). 《火龙经》考辨
(Huo Long Jing Kao Bian). 中国历史文物 (Zhong Guo Li Shi Wen Wu), No. 1, syf. 33-38.
kaderi belirleyen savaĢ ise 1363‟te Bo Yang gölünde139 meydana
gelecektir. Göl, kuzeyden güneye 100 km. geniĢliğe sahiptir, Yang Zi nehri
gölün kuzeyinden geçmektedir ve dönemin en önemli kentlerinden Nan Chang140 gölün güney kıyılarında bulunmaktadır. Han donanması Ģehre giden güzergahı
kapatmıĢtır ve Zhu Yuan Zhang Ming donanmasına saldırmasını emreder. 4 gün süren
savaĢtan sonra Ming kuvvetleri kesin bir zafer
kazanır. Han topraklarını ele geçiren Ming‟in
toprakları artık Wu ‟nun iki katına çıkmıĢtır. 1366 ve 1367 yapılan savaĢlarla Ming, Wu baĢkenti
Su Zhou „yu ele geçirir.
AteĢli oklar, roketler
ve toplar Ģehrin alınmasında kullanılan
silahlardandır. Daha sonra güneyde bulunan daha küçük isyancı yönetimlere
saldırılar düzenlenir ve kolaylıkla ortadan kaldırılırlar. SavaĢların
neticesinde kuzeyde bulunan Moğol yönetimi de Ġç Moğolistan‟a çekilerek Pekin‟i
bu yeni güce terk etmiĢtir. (Dreyer, 1982, s. 52-53)
Çin‟in Ming hanedanlığıyla birlikte bir kez daha birleĢmiĢ olması Çin tarihinde önemli dönüm noktalarından biri sayılabilir. Güney Çin bundan
sonra kuzeyden steplerden gelecek saldırılara karĢı Kuzey Çin‟in koruması
altında olacaktır ve Güney Çin‟de steplerden gelen saldırılardan bağımsız bir
savaĢ mekanizması ortaya çıkabilecektir. Ancak elbette Kuzey Çin saldırıya uğradığında Güney Çin‟in
ekonomik ve teknolojik varlığı kuzeyin korunması için seferber edilecektir. 1368‟den sonra savaĢ oyunu artık güneydeki
nehirlerden ve surlarla çevrili Ģehirlerden kuzeye
kayacaktır ve Ming ordusu kuzeyde
baĢka türde bir savaĢ yapısıyla hareket etmek durumunda kalacaktır. AteĢli silahların geliĢimi
de bu savaĢ koĢullarına göre Ģekillenecektir.Ming hanedanı güney
Çin‟i kontrolü altına aldıktan sonra önündeki en büyük sorun Kuzey Çin‟de
Moğollardan gelen tehdit olmuĢtur. Bu nedenle Moğolların Yuan döneminden kalan
ordu yapısını aynen devam ettirmiĢlerdir. Moğolların ordu sisteminde her
aile‟nin yönetime karĢı
bir görevi vardır.
Buna göre, birçok
aile sadece vergi vermekle
139鄱阳湖, Bo Yang ya da Po Yang Gölü. Jiang
Xi eyaletinde bulunan
önemli bir tatlı su gölü.
140南昌, Nan Chang kenti Jiang Xi eyaletinde bulunur.
yükümlüdür ancak bazı aileler orduya dâhildir ve asker olarak ordu‟da
görev yapmaktadırlar. Bu aileler daha az vergi öderler ve geçimlerini devletin
vermiĢ olduğu araziden sağlarlar. Ordu sisteminin temel taĢını bir “tugay”
oluĢturur ve yaklaĢık 5,600 kiĢiden oluĢur ve bunların görevi de askerleri garnizonlarda yönetmektir. Her tugay beĢ taburdan oluĢur
ve her taburda on bölükten
oluĢur. Her bölükte kırk asker mızraklı, otuz asker yaylı, yirmi asker kılıçlı
ve on asker de tüfekli olurdu. Sadece rütbeler değil askerlik de babadan oğula
geçerdi. (Dreyer, 1982, s. 76-78)
Tugaylar eyalet düzeyinde
yerel askeri komisyonlara bağlıdır ve bütün ordu baĢkentte
beĢ askeri komisyona bağlıdır. Bu mevkiler babadan oğla geçmezdi ve bu
mevkideki kiĢiler tugaylardan gelen memurlar
olurlardı. Özel eğitim ise eğitim
teĢkilatı tarafından yapılırdı. 15. yüzyılda Pekin yakınlarında bunlardan üç tane bulunmaktaydı.
Tamamlayıcı olarak Nan Jing‟de de bu eğitim teĢkilatlarından kurulmuĢtu.
Tugaylardan gelen birlikler buralarda standart eğitimden geçirilirdi. Eğitim
bölümlerinden biri de ateĢli silahlarla ilgiliydi ki bu bölümde askerlere
ateĢli silahların nasıl kullanılacağı eğitimi verilirdi. Diğer iki eğitim
teĢkilatı ise taktik ve keĢifti. Tugaylar garnizon görevleri için
kullanılmaktaydı. SavaĢ alanında orduya ihtiyaç olduğunda birlikler tugaylardan
ayrılarak farklı komutanların ermine verilirlerdi. SavaĢ alanının en önemli
komutanı ise güvenilen bir sivil memur olurdu. Bu düzenleme ise generallerin
yönetimi ele geçirmek için yeteri kadar birliği kontrolleri altına almalarını
engellemek için yapılırdı. Ancak, Moğollardan kaynaklanan sürekli tehdit, Ming
yönetimini kuzey ve kuzey batı sınırlarında sürekli bulunan savunma
komutanlıkları kurmaya zorlamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank, 1988, s. 54-57)
Ming yönetimi süvarilerdeki zayıflığını dengelemek
için süvari olarak Ming ordusunda
savaĢacak Moğolları orduya katmıĢtır. 14. yüzyılın sonu ve 15. yüzyıl boyunca,
birçok Moğol stepleri terk ederek Ming ordusuna
katılmıĢtır Ming yönetimi,
yerleĢmeleri için Moğollara hayvanlar, arazi, ev, mobilyalar, elbiseler ve yiyecek
vermiĢtir. Çin hizmetine
giren Moğollara askeri
rütbeler ve maaĢ verilmiĢ ve askeri birliklere alınmıĢlardır. Genellikle
Moğol komutanlar emrinde bulunmuĢlar ve Pekin‟de ya da kuzey sınırlarında
konuĢlandırılmıĢlardır. (Serruys, 1959,
1987)
Ordu teĢkilatı 1392‟de; 16,489 subay ve 1.198.442
askerden oluĢmaktaydı. Aynı dönemin Çin nüfusunun 65 ila 85 milyon olduğu
düĢünülürse bu oldukça büyük bir rakamdır. Elbette bu büyüklükte bir insani
gücünü beslemek, teçhizat sağlamak ve yönetmekte baĢlangıçtan beri ciddi
problemler olmuĢtur. Ordunun
kendi kendini geçindiren bir halde olması
planlanmıĢtır, ancak tarıma çok elveriĢli olmayan kuzeyde bulunan askerlerin
harcamaları Ming bütçesine büyük bir yük getirmiĢtir. (Mote, 1999, s. 743-
746)Bu rakamlara bakılınca elbette, Çin‟in bütün
komĢularından daha güçlü olduğu hepsini yenebileceği sanılmaktadır.
Çinliler kendileri de bu büyük güçlerine rağmen çok az sayıda göçebelerin nasıl
olup da bazen kendilerini yendiklerini anlayamamaktadırlar. 15. ve 16. yüzyılın
Moğolistan‟ının nüfusunun tamamı Çin ordusunun mevcudundan daha az olmalıdır.
Ancak Moğol erkeklerin tamamı bir Ģekilde askerlik ile ilgili olmuĢlardır. Eğer
dönemin Moğolistan nüfusunu yaklaĢık iki milyon Kabul edersek ve dört Moğol
erkeğinden birini de yetiĢkin olduğunu düĢünürsek, atlı ve savaĢabilecek ve
nüfusun yaklaĢık 500.000 kiĢi olduğu düĢünülebilir. Bu da, Çin‟in kuzeyinde
bulunan Moğolların aslında hiç de hafife alınmayacak bir tehdit haline
geldiklerini göstermektedir. (Chase, 2003, s. 38)
Tugaylar eyalet düzeyinde
yerel askeri komisyonlara bağlıdır ve bütün ordu baĢkentte
beĢ askeri komisyona bağlıdır. Bu mevkiler babadan oğla geçmezdi ve bu
mevkideki kiĢiler tugaylardan gelen memurlar olurlardı. Özel eğitim ise eğitim
eğitim teĢkilatı tarafından yapılırdı. 15. yüzyılda Pekin yakınlarında
bunlardan üç tane bulunmaktaydı. Tamamlayıcı olarak Nan Jing‟de de bu eğitim
teĢkilatlarından kurulmuĢtu. Tugaylardan gelen birlikler buralarda standart
eğitimden geçirilirdi. Eğitim
bölümlerinden biri de ateĢli silahlarla ilgiliydi
ki bu bölümde askerlere ateĢli silahların nasıl kullanılacağı eğitimi
verilirdi. Diğer iki eğitim teĢkilatı ise taktik ve keĢiftir.Tugaylar garnizon
görevleri için kullanılmaktaydı. SavaĢ alanında orduya ihtiyaç olduğunda
birlikler tugaylardan ayrılarak farklı komutanların ermine verilirlerdi. SavaĢ
alanının en önemli komutanı ise güvenilen bir sivil memur olurdu. Bu düzenleme
ise generallerin yönetimi ele geçirmek için yeteri kadar birliği kontrolleri
altına almalarını engellemek için yapılırdı. Ancak, Moğollardan kaynaklanan
sürekli tehdit, Ming yönetimini kuzey ve kuzey batı sınırlarında sürekli
bulunan savunma komutanlıkları kurmaya zorlamıĢtır. (Twitchett ve Fairbank,
1988, s. 54-56)
Ming yönetimi süvarilerdeki zayıflığını dengelemek
için süvari olarak Ming ordusunda
savaĢacak Moğolları orduya katmıĢtır. 14. yüzyılın sonu ve 15. yüzyıl boyunca,
birçok Moğol stepleri terk ederek Ming ordusuna
katılmıĢtır Ming yönetimi,
yerleĢmeleri için Moğollara
hayvanlar, arazi, ev, mobilyalar, elbiseler ve yiyecek vermiĢtir. Çin hizmetine
giren Moğollara askeri
rütbeler ve maaĢ verilmiĢ ve askeri birliklere alınmıĢlardır. Genellikle
Moğol komutanlar emrinde bulunmuĢlar ve Pekin‟de ya da kuzey sınırlarında
konuĢlandırılmıĢlardır.(Serruys, 1987) Ordu teĢkilatı 1392‟de; 16,489 subay ve
1,198,442 askerden oluĢmaktaydı. Aynı dönemin Çin nufüsunun 65 ila 85 milyon
olduğu düĢünülürse bu oldukça büyük bir rakamdır. Elbette bu büyüklükte bir
insane gücünü beslemek, teçhizat sağlamak ve yönetmekte baĢlangıçtan beri ciddi problemler olmuĢtur. Ordunun kendi kendini geçindiren bir halde olması
planlanmıĢtır, ancak tarıma çok elveriĢli olmayan kuzeyde bulunan askerlerin
harcamaları Ming bütçesine büyük bir yük getirmiĢtir. (Mote, 1999, s. 743-745)
Bu rakamlara bakılınca elbette, Çin‟in bütün
komĢularından daha güçlü olduğu hepsini yenebileceği sanılmaktadır. Çinliler
kendileri de bu büyük güçlerine rağmen çok az sayıda göçebelerin nasıl olup da bazen kendilerini
yendiklerini anlayamamaktaydılar. 15. ve
16. yüzyılın
Moğolistanının nüfusunun tamamı Çin ordusunun mevcudundan daha az
olmalıdır. Ancak Moğol erkeklerin tamamı bir Ģekilde askerlik ile ilgili
olmuĢlardır. Eğer dönemin Moğolistan nüfusunu yaklaĢık iki milyon Kabul edersek
ve dört Moğol erkeğinden birini de yetiĢkin olduğunu düĢünürsek, atlı ve
savaĢabilecek ve nüfusun yaklaĢık 500.000 kiĢi olduğu düĢünülebilir. Bu da,
Çin‟in kuzeyinde bulunan Moğolların aslında hiç de hafife alınmayacak bir
tehdit haline geldiklerini göstermektedir. (Chase, 2003, s. 38)Sayısal olarak kesin
üstünlüğünün dıĢında Ming orduları
kullandıkları ekipman açısından da
çok iyi durumdaydı. Askeri ekipmanın büyük bir kısmı BaĢkentte üretilmekteydi.
AteĢli silahların üretimini control etmek üzere
iki birim kurulmuĢtu; Barut üretimi yapan ve saraysilah fbrikasına bağlı
bulunan ve barut, ateĢli silah üretimi yapan Wanggong silah deposu. Diğer
taraftan, Ġmalat bakanlığının sivil memurlerı silah bürosunu
control etmekteydi. Silah bürosu her türlü askeri ekipmanı üretmekteydi. Bu
büro aynı zamanda ateĢli silahların üretimini de yapmaktaydı.BaĢkent dıĢındaki
silah üretimi ise oldukça dağınıktır. Nüfusu binden fazla olan her bölge
verecekleri verginin bir parçası olarak bazı silahlar
imal etmekle ve bunları belirli yerlere göndermekle yükümlüydüler. Her
bir askeri unite birçok farklı yerden gelecek askeri malzemeyle
çalıĢmaktadır.Bunun dıĢında askerler de bazı silahlarını kendileri imal
etmekteydiler. 1451‟de her tugay yıllık 160 takım141 ekipman üretmekle yükümlü kılınmıĢtır ve
savaĢmak için elveriĢli olmayan askerler silah yapımına memur edilmiĢtir.
(Huang, 1981, s. 160-162)
Atlar, sadece baĢkentte üretilemeyecek önemde olan
bir baĢka askeri mesele olmuĢtur. AteĢli silahlar gizli tutulduğu için atlar
ile ilgili bilgiler çok daha fazla bulunmaktadır. Ming yönetimi savaĢlarda
kullanacakları atların teminini ise dört yoldan yapmaktaydı. At – Çay ticareti,
Devletin yetiĢtirdiği atlar, özel teĢebbüslerce yetiĢtirilen atlar ve
sınırlarda kurulan at pazarları. (Chase, 2003, s. 40)
141 Bir takım ekipman: Miğfer, zırh, kılıç, yay, yay kiriĢi, 35 ok ve çanta, ilaveten uzun mızraklar ve her iki takım için birer yuvarlak kalkan.
At – Çay ticareti , at ticareti ofisinin kontrolü
altındaydı. At ticareti ofisi Tibet‟e yapılacak çay karĢılığı at ticaretinin
tekelini elinde bulundurmaktaydı. Bu ticaret 15.yüzyıl ortalarında oldukça
geliĢmiĢti ancak Moğolların Tibetlilerle Qing Hai‟daki otlaklar için yaptıkları
savaĢlar sırasında zaman zaman durma durma noktasına geldiği de
olmuĢtur.Devletin yetiĢtirdiği atlar
ise kuzey sınırlarında, baĢkent
Pekine yakınlarında ve Shaan Xi‟de bulunmaktaydı.(Morris, 1970)
Ming Çin‟i kuzeyde büyük bir tehdit oluĢturan
Moğollara ve doğu sahillerini sürekli tehdit eden Japonlara karĢı sürekli
hazırlıklı olmak zorundadır. Bu nedenle; özellikle yeni silah teknolojilerine
Ģiddetle ihtiyaç duymaktadır. BaĢlangıçta, Çin‟de ortaya çıkan ateĢli silahlar Osmanlıların ve Avrupalıların ellerinde daha da ilerlemiĢ
ve tekrar Çin‟e dönmüĢtür.
IV. Bölüm
Duo Si Ma’nın Çin’e Seyahati
IV.1. Duo Si Ma’nın Çin’e
Seyahative 16. Yüzyılda
Pekin’de Osmanlılar
Osmanlıdan Ming Çin‟inine tarih kayıtlarına bakılırsa
birçok elçi grubu gelmiĢ olmalıdır. Bunların ilki 1423 yılında
Ming Ġmparatoru Yong Le142 döneminde Çin‟e gelmiĢtir.
1425‟te Ġmparator Hong Xi143döneminde de bir
elçi heyeti gelmiĢtir. Ġmparator Xuan De144 döneminde 1427 ve 1433‟te
iki elçi heyeti. Ġmparator Zheng Tong145 döneminde ise 1445 yılında ve Hong Zhi146 döneminde 1488‟de bir Osmanlı elçi heyeti
gelmiĢtir. Ġmparator Jia Jing147 döneminde
ise 1524‟te, 1526‟da ve 1527‟de 3 elçi heyeti gelmiĢtir. Ming resmi tarih
kayıtları dıĢında bulunan bazı tarih kayıtlarında da, 1543, 1548, 1554, 1559,
1564, 1576, 1581, 1618 ve son olarak da 1627 yıllarında Osmanlı elçi
heyetlerinin Çin‟e geldikleri yazılmıĢtır148. Ming dönemi tarih
kayıtlarına göre Osmanlı elçileri Ming dönemi boyunca 19 kez Çin‟e gelmiĢlerdir. Kayıtlara göre; Hong Wu149 döneminde 1 kez, Yong Le döneminde 1 kez, Hong Xi döneminde 1 kez, Xuan De
döneminde 2 kez, Zheng Tong döneminde 1 kez, Hong Zhi döneminde 1 kez, Jia Jing
döneminde 8 kez, Wan Li150 döneminde
3 kez ve Tian Qi151 döneminde
1 kez Osmanlı elçi heyetleri Çin‟e gelmiĢtir.
142永乐, Yong Le. 1402 – 1424 yılları arasında
tahtta kalmıĢ Ming imparatoru.
143洪熙, Hong Xi. 1424 - 1425
yılları arasında tahtta
kalmıĢ Ming imparatoru. 144宣德, Xuan De. 1425 – 1435
yılları arasında tahtta
kalmıĢ Ming imparatoru.
145正統, Zheng Tong. 1436 – 1449
yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru. 1457 – 1464 yılları arasında
yeniden tahta çıkmı ve bu dönemde Tian Shun (天顺) adıyla anılmıĢtır.
146弘治, Hong Zhi. 1487 – 1505
yılları arasında tahtta
kalmıĢ Ming imparatoru.
147嘉靖, Jia Jing. 1521 – 1566
yılları arasında tahtta
kalmıĢ Ming imparatoru.
148Burada Ming Shi Lu (明实录) dıĢında
Ming Shi (明史), Zui Wei Lu (罪惟录), Huang Ming Shi Fa Lu(皇明世法录)ve Shu Yu Zhou Zi Lu(殊域周咨录)‟da geçen kayıtlar
da eklenerek verilmiĢtir. Ayrıca bakınız:
马建春 (Ma Jian Chun)(2007). 明嘉靖,万历朝鲁密铳的传入,制造及使用 (Ming Jia Jing, Wan Li Dönemi Rumi Tüfeklerinin Çin‟e
GiriĢi, Üretimi ve Kullanımı). 回族研究(Hui Zu Yan
Jiu). Vol. 68, No. 4, syf. 72.
149洪武, Hong Wu. 1368 – 1398
yılları arasında tahtta kalmıĢ Ming imparatoru. Ming
hanedanının kurucusudur.
150万历, Wan Li. 1572 – 1620
yılları arasında tahtta
kalmıĢ Ming imparatoru.
Pekin‟e gönderilen bu elçilerin ne maksatla
geldikleri ile ilgili Ming kayıtlarında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır.
Elçilerin yanlarında Ming sarayına getirdikleri hediyelerin ayrıntılı bir
listesi kayıtlara girmiĢtir. Fakat getirilen hediyeler arasında kayıtlarda
tüfek bulunmamaktadır. “Shen Qi Pu” “Olağanüstü Silahlar Kılavuzu” adlı kaynağa
dayanarak elçi heyetinde bulunan “Duo Si Ma” adlı Osmanlı elçisinin yanında bir
Osmanlı tüfeği getirdiği ayrıntılı Ģekilde anlatılmıĢtır.
“Si Ma 152 , Ganj Nehrini
153 , Karlı dağları 154 ve Kun Lun dağlarını
155 aşarak İmparatora (tekrar156) aslan hediye
getirmişti yanında olağanüstü silah157 da vardı. Pekin’e ulaşması sekiz yılını almıştı.”158
“Olağanüstü Silahlar Kılavuzu”nda anlatıldığı Ģekliyle Duo Si Ma, Ganj nehrini, karlı dağları
yani Hindistan‟ın kuzeyinde bulunan Himalayaları ve Himalayaların büyük bir kısmını
oluĢturan Tibet‟i aĢtıktan
sonra Kun
Lun dağlarını da geçerek 8 yılda Pekin‟e
ulaĢmıĢtır. Hindistan‟a gelene kadar izlediği rotadan eserde bahsedilmemiĢtir. Yolculuğa
o
151天启, Tian Qi. 1620 – 1627
yılları arasında tahtta
kalmıĢ Ming imparatoru.
152朵思麻, Duo Si Ma, burada Soyadı olan “Duo” yazılmamıĢ, adıyla “Si Ma” Ģeklinde yazılmıĢtır.
153恒河, Heng He. Hindistan‟da bulunan
Ganj Nehri.
154雪岭, Xue Ling, Karlı dağlar.
Ganj nehrinden Kun Lun dağlarına gitmenin tek yolu Himalayalar ve Tibet‟ten
geçmektedir. Bu yüzden metinde geçen “Karlı Dağlar” Himalayalar olmalıdır.
155昆仑, Kun Lun dağları, Bugünkü Çin Halk Cumhuriyetinin Xin Jiang
ve Tibet bölgelerinin arasında bulunan Pamir dağlarına bağlı Kun Lun Dağları.
Bu da ortaya attığımız iddia olan olan Osmanlı elçilerinin Tibet üzerinden Çin‟e girdikleri düĢüncesini
güçlendirmektedir. Zira; yaptığımız araĢtırmalarda Tibetçe de günümüzde de kullanılmakta bulunan birçok Türkçe
sözcüğe rastladık.
156 Metinde Duo Si Ma‟nın
tekrar geldiği ifade edilmektedir. Bu kiĢi daha önce gelen Osmanlı elçileriyle gelmiĢ olmalıdır.
157 Olağanüstü silah,
Osmanlı tüfeğidir.
158神器谱, 十八–一八八, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi
Pu, Shi Ba – Yi Ba Ba, Guo Li Zhong
Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng Zhong Shu Ju Yin Xing.)
dönem Osmanlı yönetiminde bulunan Yemen‟den gemiyle Hindistan‟a gelerek
baĢlamıĢ olması ihtimali çok yüksektir. Yolculuğun süresi ile ilgili olarak
aynı bilgilerden Ming Tarih kayıtlarında da Ģu Ģekilde bahsedilmektedir:
“Rumi aslan,
batı ineği ve yerel ürünlerini
hediye getirdi. Elçilerin söylediklerine göre
getirdikleri malların değeri 23.000 altındır. Gidiş dönüş yolu 7 yıl
sürmektedir. Çin’in onları ödüllendireceğini ummaktadırlar. Lu dedi ki: “Ming
İmparatoru bu getirdiklerinizle ilgilenmemektedir. İki aslan günde bir koyun
yer. (Bu da) Bir yılda 700’den fazla koyun eder. İnekler ot yerler, şimdi ise
sebze ve meyve yemektedirler. Bunların yedikleri de insanın yediğiyle aynıdır.
Getirdiklerinizi size geri vermek isteriz. Onları az bir şeylerle geri
göndermeliyiz yoksa sürekli gelirler.” İmparator bu sözleri ciddiye almadı.”159
“Olağanüstü Silahlar Kılavuzu”nda “Duo Si Ma”nın
yolculuk süresinden 8 yıl olarak bahsedilmektedir. Burada da 7 yıl olduğu
söylenmektedir. AnlaĢılan odur ki, bu yolculuk en az 7 – 8 sene sürmektedir.
Bu bilgiler ıĢığında Osmanlı elçilerinin Çin‟e
giderken izledikleri rotayı aĢağı yukarı ortaya çıkarmak mümkündür. Osmanlı
elçileri; en kolay yol olarak düĢünülebilecek Orta Asya‟dan Çin‟e gitmek yerine
güneyden Hindistan üzerinden Çin‟e gitmiĢlerdir. Bu rotanın neden seçilmiĢ
olduğu ise kayıtlarda anlatılmamıĢtır. Ancak dönemin tarih kayıtlarında
Hindistan‟ın Türk – Müslüman bir hanedan olan Babürlerin elinde olduğu bu
dönemde bazı Osmanlı seyyahların Hindistan ve Tibet bölgeleriyle ilgili
yazdıkları seyahatnameler bulunmaktadır.
Ġzlenen bu rota ise ilginç bir bilgiyi daha ortaya
çıkarmaktadır. Çünkü Hindistan‟dan Çin‟e geçmek için sadece bir yol vardır o da
Tibet‟ten geçmektir. 16. yüzyılda Osmanlılar Tibet‟e gitmiĢ olmalılardır. Bu güzergah ayrıca Çin‟den Hindistan‟a ulaĢan “Ġpek Yolu”nun
159明史/列傳/卷二百六列傳第九十四/解一貴/張錄(Ming Shi /
Lie Zhuan / Juan Er Bai Liu Lie Zhuan Di Jiu Shi Si / Jie Yi Gui / Zhang Lu)
en eski güzergahlardan da birisidir. Bu yol Xi An‟dan baĢlar Golmud‟a ve oradan da Lhasa‟ya
ulaĢır. 2005‟te tamamlanan ve Pekin‟den Lhasa‟ya
ulaĢan demiryolu da bu güzergah
üzerine kurulmuĢtur. 2009 ağustos
ayında araĢtırma yapmak
için bu yolu kullanarak biz de Lhasa‟ya gittik. Söz konusu yol kulanılabilecek en iyi kara yolu güzergahı sayılmaktadır. Bu nedenle
de demiryolu bu güzergah üzerine kurulmuĢtur.
Dönemin seyahatnamelerinde de Tibet ile ilgili çok
değerli bilgiler verilmiĢtir. Bu dönemde Tibet bir süreliğine Babür‟lerin hakimiyeti altına girmiĢtir. Mirza Haydar Duğlat‟ın Tarih-i ReĢidi adlı eserinde
Tibet‟in istilası ile ilgili bilgiler verilmektedir. “Duo Si Ma” ve kardeĢi “Ba
Bu Li”nin içinde bulunması muhtemel Osmanlı elçi heyetinin Tibet‟ten geçmiĢ
olabileceği bir tarih olan 1520‟ler ve 1530‟lar verilmektedir. (Duğlat, 2006) Seyfi Çelebi Seyahatnamesinde de
Tibetliler ve Tibet ile ilgili aynı döneme düĢen ilginç bilgiler verilmiĢtir.
(Matuz, 1968)
Bu verilerin dıĢında araĢtırmalarımız sırasında
Tibetçe‟de bulduğumuz bazı Türkçe sözcükler
yolculuğun bu kısmına
belki ıĢık tutabilir. Osmanlı elçileri ile ilgili Tibet‟te
de bazı kaynaklar olabilir
ancak henüz böyle bir kaynağa ulaĢabilmiĢ değiliz. Zira Tibet‟te bulunan tarih
kayıtlarının tamamının henüz bir tasnifi yapılmıĢ değildir. Bu kayıtlar ancak
çok uzun zaman harcanarak bulundukları tapınaklar içerisinde yapılabilmektedir.
Bu nedenle de çok külfetli ve zamana ihtiyaç olunan bir araĢtırma konusudur.
AraĢtırmalarımız sırasında Tibetçe‟de Türkçe‟den
geçmiĢ olan bazı sözcüklere rastlanmıĢtır. Bunların bir kısmı erken dönemde Orta Asya ile münasebetleri sırasında
geçmiĢ olabilir. Ancak bir kelime vardır ki; kitabımızın konusuyla da
derinden ilgilidir. 1881 yılında Tibet‟te bulunan bir Ġngiliz misyoneri
tarafından yazılmıĢ “Tibetçe - Ġngilizce” sözlükte Türkçe‟den geçmiĢ
olan bazı sözcüklerin içinde oldukça ilginç bir kelime
vardır. Türkçe
tüfek160 kelimesi neredeyse hiç değiĢikliğe uğramadan
Tibetçeye “Tubag” (ཏུ།པག།)olarak geçmiĢtir. Tibetçe‟de
ayrıca barut kelimesi yerine kullanılan gene tüfek yani “Tubag”dan türetilerek “Tubag-man” (ཏུ།པག།མན།)kelimesi bulunmaktadır. Bu kelime dıĢında
Tibetçede geç dönemde Türkçeden geçmiĢ olabilecek bazı kelimelerde
bulunmaktadır. Bu ilginç bilgi; Osmanlı elçilerinin Çin‟e giderken geçtikleri
Tibet‟te belki de uzun süre kalmıĢ olabileceklerini hatta Tibet‟e ilk tüfeği de Osmanlıların götürmüĢ olabileceğini
düĢündürmektedir. Tibetçede Osmanlı ya da Türk anlamında ise “Rum” (རུམ།) ve “Rumba”
(རུམ།པ།)
sözcüğü kullanılmaktadır. Bu dönemde Osmanlıların Tibet‟e ulaĢmıĢ olduğu
düĢünülebilir.(Jaschke, 1881, s. 532)
Konuyla ilgili Tibet kaynaklarında da derinlemesine
bir araĢtırma yapmak gereklidir. Bu ise baĢka bir çalıĢmamızın konusu
olacaktır. Ancak “Olağanüstü Silahlar Kılavuz”unda verilen bilgiler
ıĢığında ortaya çıkan önemli bir bilgi Osmanlıların 16. yüzyılda Tibet‟e
gitmiĢ olmalarıdır. Osmanlı elçilerinin Tibet‟ten nasıl geçtiklerini,
neler yaĢadıklarını bilmek tarihi açıdan çok önemlidir.Yukarıda saydığımız bilgiler ıĢığındaOsmanlı Devletinin Portekizlilerle
giriĢilen güç mücadelesinde Aceh‟e, Hindistan‟a, Afrikaya tüfek hibe ettiği ve
tüfek ile ilgili uzmanlar gönderdiği bilinmektedir. (Chase, 2003, s. 86) Bu
bilgiler aynı güç mücadelesinin Tibet‟e ve Çin‟e kadar uzanmıĢ olabileceği
fikrini güçlendirmektedir. Osmanlı Devletinin çıkarlarının sadece Güney Doğu
Asya ve Hindistan‟da değil Doğu Asya‟da hatta dünyanın çatısı sayılan Tibet‟te
bile bulunduğunu göstermektedir.
8 yıl süren bu zorlu yolculuğun ardından Osmanlı elçilerinin ulaĢtığı yer
Doğunun en büyük gücü Ming Çin‟inin baĢkenti
Pekin olmuĢtur. Elçiler
birçok hediyeler getirmiĢ
ve Çin sarayından da birçok hediyeler
alarak geri gönderilmiĢlerdir. Ancak bu iliĢkilerin her zaman
160 Tüfek kelimesinin Farsça olduğu yönünde
de iddialar vardır.
Farsça‟da “Tüfeng” olarak
kullanılmaktadır. Bakınız: Eyüboğlu, Ġsmet Zeki, “Türk Dilinin Etimoloji
Sözlüğü”, sayfa 674 – 675, Sosyal Yayınları, 2004.
dostane olduğunu
söylemek güçtür. Zira gelen heyetlerden bir tanesinde bir casusluk vakası yaĢandığı
Ming tarih kayıtlarında aĢağıdaki gibi geçmektedir:
“Rumi, Çin’den
çok uzaktır. Jia Jing 3. Yılında Rumi aslan, batı ineği getirdi. Zheng Yi Pemg der ki: Rumi daha önce haraç
getirmemişti (ilk kez getiriyor). Aslanlar burada beslenebilecek hayvanlar
değillerdir. Bunları istemiyoruz. Ancak İmparatorumuzun alicenaplığını
göstermek için alabiliriz. Rumi’nin bizimle çok ilişkisi yoktur. Nasıl kişiler
olduklarını bilmiyoruz. Turfan Gansu’yu birçok kez işgal etti. Rumi’den
gelenlerin arasında (isim listesinden) anladığımız kadarıyla Turfanlılar da
var. Bize zarar vermek istedikleri çok açıktır. Ülkemizden çıkmalarını isteriz.
Casusluk suçuyla yargılanmalarını istiyoruz. İmparator sınırdaki memurlara
konuyla ilgilenmelerini emreder.”161
Ayrıca Gan su yakınlarında Osmanlı elçi heyeti yerel
komutan tarafından Moğollarla savaĢmaya zorlanmıĢ elçilerin onda biri hayatını
kaybetmiĢtir. Çin Ġmparatoru bu olaydan haberdar olmuĢ; komutanı görevden almıĢ
ve Osmanlı elçilerinden hayatını kaybedenleri tabutlar içerisinde defnettirmiĢ, geri kalanları da memleketlerine geri göndermiĢtir. YaĢanan bütün bu olaylara rağmen Osmanlı
elçileri Çin‟e gelmeye devam etmiĢlerdir. Ming tarih kayıtlarında bu olay Ģöyle
geçmektedir:
“Batı bölgesi
denetçi yardımcısı162 Gansu163’ya
gönderildi. Rumi’den hediye getiren elçilerden
90 kişiden fazlası
Gan Zhou164da kalmıştı.
Bölgesel Komutan165 Yang Xin166 onları
161明史/列傳/卷三百三十二列傳第二百二十西域四/魯迷(Ming Shi /
Lie Zhuan / Juan San Bai San Shi Er Lie Zhuan Di Er Bai Er Shi Xi Yu Si / Lu
Mi)
162右僉都御史, You Jian Du Yu Shi. You (右) sağ anlamına gelmektedir ve Batı yönünü simgeler.
Çin tarihinde eğer bir göreve iki eĢit
kiĢi atanmıĢsa bunların
Batı‟da olanına verilen isim(Hucker, 1985, s. 584). Jian (僉) resmi görev ünvanlarının önüne gelerek yardımcı,
muavin anlamı verir (Hucker, 1985, s. 152).
Du Yu Shi (都御史) ise
düşmanlarımızla savaşmaya zorladı.
Onda biri öldü. Rong167 dedi
ki: “O kişiler; iyi niyetle gelmişlerdi. Onları savaşmaya gönderdin. İnsanların
güvenini kaybettin. Çin’i zayıf gösterdin.
” Bunun üzerine İmparatora haber verildi ve Xin adındaki bu komutan görevinden
alındı. Ölenlerin cenazeleri savaş alanından alınıp tahta tabutlar168
içinde memleketlerine geri gönderildi. Yabancılar; memnun oldular.”169
Bu elçi heyetinin arasında bulunan iki kardeĢ “Duo Si Ma”
ve “Ba Bu Li” „nin Osmanlı‟da baĢlayan hayatları ise ilginç bir Ģekilde Pekin‟de sonlanacaktır.
Ġki kardeĢ ikinci kez
Çin‟e geldiklerinde Çin Ġmparatoru onları geri yollamamıĢ ve onlara Pekin‟e yerleĢmeleri
emrini vermiĢtir. Bu kiĢileri imparatorun neden Pekin‟de bıraktırdığı
metinde net olarak açıklanmamıĢtır. Bu kiĢiler kendi istekleriyle mi yoksa imparatorun
emri doğrultusunda mı kaldılar bilinmemektedir. Ġki kardeĢten Duo Si Ma‟nın
Pekin‟e geldiği sırada yirmili yaĢlarında olduğunu Olağanüstü Silahlar kılavuzu metninden
çıkarmak mümkündür. KardeĢi olan Babuli de kuvvetle muhtemel
onunla aynı yaĢlarda olmalıdır. Çincedeki isim verme mantığından yola çıkarak bu kiĢilerin isimlerinin ne olduğunu tahmin
etmek mümkün olabilir.
Ming ve Qing hanedanları döneminde Doğu ve Batı‟da iki adet makam olmak üzere tesis edilmiĢtir. BaĢ Denetçi anlamına
gelmektedir(Hucker, 1985, s. 546).
163甘肅: (Gan Su) Orta Batı Çin‟de bulunan
bir eyalet.
164甘州: (Gan Zhou) Çin Halk Cumhuriyetinin batısında bulunan Gan Su (甘肅) eyaletinin Zhang
Ye (张掖) Ģehri.
165總兵官, Zong Bing Guan, Belli bir bölgeden
sorumlu savunma komutanı. Ming döneminde kuzey batıda
bulunan bu makamdan 9 komutan sorumludur. (Hucker, 1985, s. 533).
166楊信, Yang Xin, KiĢi ismi.
167榮, Rong ; tam ismi 詹榮, Zhan Rong. 1500 – 1551 yılları arasında yaĢamıĢ Çinli devlet adamı.
168槥:, Hui, Tahtadan yapılmıĢ, boyutları küçük bir tür tabut.
169明史/列傳/卷二百列傳第八十八/詹榮(Ming Shi / Lie
Zhuan / Juan Er Bai Lie Zhuan Di
Ba Shi Ba / Zhan Rong)
Ba Bu Li ismi büyük ihtimalle Babür olmalıdır. Çinliler bir yabancıya
isim verirken oldukça ilginç bir yol kullanırlar. Bu nedenle herhangi bir
yabancı isminin kendi ana dilinde ne olduğunu
bilmek oldukça güçleĢir.
Çince isimler genellikle üç Çince karakterden oluĢur ve ilk Çince karakter soyadıdır. Ancak her
zaman ismin tamamı kullanılmayabilir. Herhangi bir yolla bu kiĢilere Çince
isimler verilmiĢ olabilir. Her ne kadar
kesin bir Ģey söylemek mümkün olmasa da Babuli ismi çok muhtemel
Babür ismidir. Ancak Duo Si Ma170
isminin aslında ne olduğunu söylemek oldukça güçtür. Bu isim Osman,
Desim, Tursun ya da Dursun olabilir.
Bu kiĢiler sonradan mutlaka Çince öğrenmiĢ
olmalılardır ancak; isim verilirken söyledikleri herhangi bir Ģeyden ya da
geldikleri geçtikleri yerlerden esinlenerek Çince isimleri takılmıĢ olabilir.
Duo Si Ma171 ismi ilginçtir; zira aynı Çince karakterler ile ifade
edilen Qing Hai eyaleti yakınlarında bulunan bir Tibetli yerleĢimi
bulunmaktadır. Bu yer Osmanlı elçilerinin Çin‟e gelirken izledikleri rota
üzerinde bulunan bir yerdir.172
Ġki kardeĢten Duo Si Ma, Ġmparatorun gizli servisi
olan Jin Yi Wei‟de kumandan görevine getirilmiĢtir. Jin Yi Wei, Çin‟de sadece
Ming dönemine has bir devlet
kurumudur ve burada çalıĢanların tamamı Ġmparatora en yakın olan kiĢilerden özel olarak seçilmektedir. Bu nedenle Ġmparatorun en güvendiği kiĢiler arasından
seçilmiĢlerdir. Daha önce de bazı yabancıların mesela Mançuların bu kuruma
alındığı bilinmektedir. (Chan, 1975, s. 679-715) Ancak, Mançular Çin‟e uzak bir
millet değillerdir ve Çin‟in bir parçası sayılırlar. Bu dönemde, Çin‟de birçok
batılı misyoner bulunmaktadır. Ġtalyan, Polonyalı, Portekizli birçok isim Çin‟de yaĢamıĢ
ve ölmüĢler aralarından bazıları Çin sarayında çalıĢmıĢlardır bile. Ancak
170Duo sima‟nın bir baĢka isime sahip olduğu da bilinmektedir. Bu isim ise “Zeng Mi Gu” “曾米固”dur. Ayrıca bakınız: 王兆春(Wang Tao Chun)(1996).中国历代兵书(Zhong Guo Li Dai Bin Shu), 商务印书馆(Shang Wu
Yin Shu Guan), Syf. 126.
171 Duo Si Ma, Qing Hai da bulunan Tibetli
yerleĢimi.
172མདོ་སྨད, 朵思麻, Duo Si Ma. Tibet‟in Amdo bölgesinde bulunan tarihi bir yerleĢim.
bu Osmanlı elçisi dıĢında baĢka hiçbir yabancının Ġmparatorun gizli servisinde çalıĢtığına dair kayıt
bulunmamaktadır. Bu bilgi bile tek baĢına Osmanlıların Çin‟de nasıl ayrı bir
yeri olduğunu göstermektedir. Jin Yi Wei ile Duo Si Ma‟nın iliĢkisi ile ilgili
olarak:
“İmparatorun Muhafız173 kumandanı174 Duo Si
Ma’dan Rumi175 tüfeğini
aldım.”176
“Si Ma, bir
önceki imparatorunda da memuru177
idi. Kimse onun tüfekler konusunda ehil bir kişi olduğunu bilmemekteydi.
Bu yaşlı adamın, bu silahı; bize sanki kendini övdürmek istermişçesine
vermesini ve İmparatorun çıkıp bütün ülkeye, Japon korsanlarını defedecek
silahı bulduk demesini bekleyemezdik. Si Ma’nın memurluğu kırk yıldan fazla
zamandır sürmektedir. 74 yaşındadır. Pekin’de daha önce hiç kimse ona bu silahı
sormamıştır. Ben araştırmalarım neticesinde bu silahı fark ettim. Bu işten
İmparatoru haberdar etmeseydim, hiç
kimse bu silahın ne olduğunu bilmeyecek, nasıl kullanıldığını öğrenmeye de
cesaret edemeyecekti. Bu silah da, hiç bilinmeden ortadan kaybolup, yok olup
giderdi. Çok yazık olurdu.”178
173锦衣卫, Jin Yi Wei, Jin Yi Wei,
1382‟de Ming Hanedanının ilk imparatoru Zhu Yuan Zhang tarafından baĢlangıçta 500 kiĢiyle kurulan
Çin tarihinin ilk gizli polis ve istihbarat örgütü. Burada çalıĢan
kiĢiler kanunlara tabi
değillerdir ve sadece imparatora karĢı sorumludurlar. Ayrıca istedikleri
kiĢileri istedikleri Ģekilde cezalandırma yetkisine de sahiptirler. (Hucker,
1985, s. 166)
174指挥, Zhi Hui, Komutan. Belirli
birliklerin ya da hanedana ait bazı mahallerin korumasını üstlenmiĢ olan; genel
anlamıyla komutan. (Hucker, 1985, s. 159)
175鲁密番铳, Lu Mi Fan Chong,
Rumi (Osmanlı) yabancı
tüfeği.
176神器谱, 十八–一八六, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi Ba – Yi Ba Liu, Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng
Zhong Shu Ju Yin Xing)
177官: Guan, Memur, Çin tarihinde
devlette çalıĢan kiĢiler
için en genel kullanılan ünvan.(Hucker, 1985, s. 283) 178神器谱, 十八–一八八, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi Ba – Yi Ba Ba, Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng
Zhong Ju Yin Xing)
Duo Si Ma‟nın yeğenleri olan Ba Zhong ve Ba Chen‟da
sınavla Çin Ordusuna girmiĢler ve Çin ordusunda günümüzün subayı sayılabilecek
bir mevkide asker olarak görev yapmıĢlardır. Çin ordusuna bu sınavla subay
mevkisinde girebilmek için bir akrabalarının mutlaka devlette çalıĢıyor olması
gerekmektedir. Ġki kardeĢin ve ailelerinin Çin tarafından nasıl korunduğunu ve
itibar gördüklerini göstermektedir. Ordu ve gizli servis gibi o zaman için bile olsa son derece hassas kurumlara
bu Osmanlıların alınmıĢ olması ve bir yabancı için önemli bir mevki
sayılabilecek komutanlık mevkisine gelebilmiĢ olmaları oldukça ilginçtir.
Konuyla ilgili “Olğanüstü Silahlar Kılavuzu”nda geçen ifadeler:
“Geçen sene,
orduya subay179 olarak
seçilen iki kardeş Ba Chen180 ve
Ba Zhong181 ile görüştüm.
Babaları Ba Bu Li 182 ’nin, Rumi’den Pekin’e aslan hediye
getiren elçilerden olduğunu, zamanın İmparatorunun onları geri göndermediğini
ve Pekin’e yerleştiklerini öğrendim. Niao Chong tüfeğini onlara sordum. İki
kardeş dediler ki: “Amcamız183 Duo Si Ma, memleketimizde olağanüstü silahlar memuruydu 184
. O’na sorarsanız o mutlaka bilir”.Onların yanından185 ayrılıp Duo
Si Ma’nın evine gittim.”186
179武举, Wu Ju. Askeri sınavlardan baĢarıyla geçerek orduda subay olmaya hakka kazanan
kiĢilere verilen isim. (Hucker, 1985, s. 569)
180把臣: Ming Çin‟i ordusunda subay olan Babuli‟nin oğlu iki Türk kardeĢten biri. 181把钟: Ming Çin‟i ordusunda subay olan Babuli‟nin oğlu iki Türk kardeĢten biri. 182把部力: Ba Bu Li.
183义伯, Yi Bo. Çince‟de amca anlamına gelir.
184官: Guan, Memur, Çin tarihinde
devlette çalıĢan kiĢiler
için en genel kullanılan ünvan. (Hucker, 1985, s. 283) 185 Orijinal
metinde “Bu Li” olarak yazılmıĢtır. Ġsimler Çince olmadığı için yazar bu Ģekilde yazmıĢ olmalıdır. Ba Bu Li, kuvvetle
muhtemel Babür ismidir. Ancak Çince‟de
Soyad en önde bulunur ve isim sonraki
iki karakterdir. Bu nedenle
yazar, Bu Li‟nin evinden ayrılıp Duo Si Ma‟ya gittim demektedir.
186神器谱, 十八–一九六, 国立中央图书馆出版, 正中书局印行. (Shen Qi Pu, Shi Ba – Yi Jiu Liu. Guo Li Zhong Yang Tu Shu Guan Chu Ban, Zheng
Zhong Shu Ju Yin Xing)
Pekin‟de yaĢayan Osmanlılara Çin‟in ne kadar
güvendiğini ve itibar gösterdiğini göstermektedir. Bu nedenle olmalıdır ki;Duo
Si Ma da 40 yıl ve Üç Ġmparator zamanı boyunca
Çin Ġmparatorlarının gizli servisinde çalıĢmıĢ
ve Osmanlı tüfeğini
Zhao Shi Zhen‟a verirken ve ayrıntılarını
anlatırken de kendisine gösterilen bu iyi muamelenin karĢılığını vermek isteyerek Ģunları söylemiĢtir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder