Türkiye'de kütüphane sayısı 2023 yılı itibarıyla 48 bin 733 oldu
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılına ilişkin "kütüphane istatistikleri"ni açıkladı.
Buna göre, ülke genelinde geçen yıl sonu itibarıyla 1 Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi ve 1 Milli Kütüphane'nin yanı sıra 1295 halk, 627 üniversite, 46 bin 809 örgün ve yaygın eğitim kurum kütüphanesi olmak üzere 48 bin 733 kütüphane faaliyet gösteriyor.
Kitap sayısı geçen yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 32,6 artış gösterdi. Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde kitap sayısı 2 milyon 532 bin 299 oldu.
Söz konusu sayı geçen yıl 2022'ye göre, Milli Kütüphane'de yüzde 3,5 artarak 1 milyon 689 bin 166'ya, üniversite kütüphanelerinde yüzde 2,7 yükselişle 21 milyon 666 bin 947'ye, halk kütüphanelerinde yüzde 4,8 artışla 24 milyon 204 bin 501'e, örgün ve yaygın eğitim kurum kütüphanelerinde yüzde 56,9 yükselerek 68 milyon 970 bin 463'e ulaştı.
Halk kütüphanelerinden yararlanan kişi sayısı geçen yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 25,3 artarak 33 milyon 561 bin 919'a yükseldi. Halk kütüphanelerine kayıtlı üye sayısı aynı dönemde yüzde 11,2 yükselişle 6 milyon 193 bin 356 olarak kaydedildi.
Üniversite kütüphanelerinin sayısı 627
Türkiye'de üniversite kütüphanelerinin sayısı, 477'si devlet ve 150'si vakıf üniversitesi olmak üzere 627 olarak hesaplandı. Üniversite kütüphanelerinin e-kitap sayısı geçen yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 23,4 artarak 118 milyon 373 bin 442 oldu. Üniversite kütüphanelerine kayıtlı üye sayısı yüzde 5,3 yükselişle 4 milyon 199 bin 285, kitap dışı materyal sayısı yüzde 8,8 artarak 1 milyon 662 bin 552 olarak kayıtlara geçti.
Ülkede geçen yıl 71 bin 200 kitap yayımlandı. Yayımlanan materyallerin sayısı geçen yıl 2022'ye göre yüzde 18,4 artışla 99 bin 25 oldu. Yayınlar konularına göre incelendiğinde, geçen yıl yayımlanan materyallerin yüzde 29,9'unun akademik, yüzde 19,9'unun eğitim, yüzde 17,6'sının ise yetişkin kurgu edebiyat olduğu görüldü.
fareli_koyun_kavalcisi
YanıtlaSilFareli Köyün Kavalcısı Masalı
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşigini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir köy varmış. Halkı mutluluk içinde yaşarmış. Günlerden bir gün köyün bütün evlerine fareler dolmuş. Binlerce fare köyün sokaklarında, evlerde dolaşıyorlarmış. Yatak odasına gitseler, mutfağa girseler farelerden geçilmiyormuş. Ne bulurlarsa yiyorlarmış. Halk ne yapacağını şaşırıp kalmış.
Köy muhtarından bu işe bir çare bulmasını istemişler. Muhtarın da elinden bir şey gelmiyormuş. Böylece köyün adına fareli köy denmiş. Fareli köyün çocukları da, bu pis yaratıklarda bıkmışlar. Bir gün fareli köye bir çalgıcı gelmiş. Muhtara:
“Eğer bana bir kese altın verirseniz, köyü farelerden temizlerim.” demiş. Bütün köy halkı bu habere sevinmişler. Aralarında hemen çalgıcının istediği bir kese altını toparlamışlar ve muhtara teslim etmişler. Halkın tek istediği bu farelerden kurtulmakmış. Çalgıcı isteğinin kabul edildiğini öğrenince başlamış kavalını çalmaya. Kavaldan öyle tatlı, öyle güzel sesler çıkıyormuş ki, fareler saklandıkları yerlerden akın akın çıkarak çalgıcının yanına geliyorlarmış.
Kısa bir sürede çalgıcının etrafı binlerce fare ile dolmuş. Köydeki bütün farelerin çalgıcının etrafında toplandığı sırada çalgıcı yürümeye başlamış. Köye gelirken gördüğü dereye doğru yürümüşler. Çalgıcı önde kavalını üflüyor, fareler peşinden geliyormuş. Çalgıcı dere kenarına gelince suyun içine yürümüş. Derede o kadar çok su varmış ki ama çalgıcı karşı kıyıya geçmiş. Farelerde peşinden gelmek isteyince dereye düşen fare suda boğulup ölmüş. Bütün fareler ölünceye kadar çalgıcı kavalını öttürmeye devam etmiş. Çalgıcı bütün farelerin öldüğünü görünce ödülü olan bir kese altını almak için hemen köye geri dönmüş. Fareleri yok eden başarısından sevinç duyduğu için, emin adımlarla yürüyormuş. Sonunda köye varınca:
“Bir kese altınımı alırım. Bu altınlarla şehre gider, işimi kurarım. Bende zengin insanlar arasına katılır ve rahat yaşamaya başlarım” diye düşünmüş. Bu düşüncelerle muhtarın yanına varan çalgıcı muhtardan ödülünü istemiş. Muhtar oyun bozanlık yapmış.
“Nasıl olsa farelerden kurtulduk, bir kese altını vermesem olur” diye düşünmüş. Çalgıcıya çeşitli nedenler göstererek altınlarını vermemiş. Çalgıcı kandırıldıgını anlayınca:
“Ben size bir oyun oynayayım da görün” demiş. Başlamış kavalını çalmaya. Kavalın sesini duyan bütün çoçuklar çalgıcının yanına koşmuş. Çalgıcıda hem kavalını üflüyor, hemde yürümeye başlamış. Köyün bütün çocuklarıda kavalcının peşinden gitmişler. Köyde hiç çocuk kalmamış. Analar babalar kara kara düşünmeye başlamışlar. Köylüler muhtara gidip:
“Ne yapacağız, ne edeceğiz. Sen çalgıcının hakkı olan bir kese altını vermeliydin. Bak şimdi çocuklarımızı aldı götürdü” demişler. Kavalcı kızgın kızgın, peşinde çocuklarla birlikte ormana varmışlar. Ormanda bir ağacın altında dinlenirken aklına tekrar muhtara gitmek altınlarını bir daha istemek gelmiş. O sırada telaşla yerinden kalkınca kavalını almayı unutmuş. Sihirli kavalı bulan bir çocuk, arkadaşlarının yanına gelmesi için başlamış çalmaya. Kavalın sesini duyan çocuklar hemen ormanda toplanmışlar. Hemen köye, annelerinin babalarının yanına dönmeyi düşünmüşler.
Kavalı bulan çocuk köyün yolunu biliyormuş. Kavalı çalan çoçuk önde diğerleri arkasında köye geri dönmüşler. Anneleri, babaları çok sevinmişler. Şenlikler düzenlemişler. Kırk gün kırk gece bayram etmişler. Tabi bu sırada da köylüler muhtarı azarlamışlar. Çalgıcının hakkını vermesini söylemişler. Hakkını alan çalgıcıda hayallerini gerçekleştirmek için köyden ayrılmış. Onlar ermiş muradına, biz gidelim diğer masalları okumaya
İki Arkadaş ve Ayı Masalı
YanıtlaSilGünlerden bir gün Erdem ile Buğra adında iki arkadaş doğada gezintiye çıkmışlar. Doğanın güzelliğinin tadını çıkararak ormana doğru yürürken, bir anda bir ayının kendilerine doğru geldiğini görüp korkudan koşmaya başlamışlar.
Buğra, daha önceleri tırmanma konusunda bilgisi olduğu için hızlıca koşarak ilk gördüğü ağaca tırmanıp ağacın tepesine çıkmış. Erdem’i hiç düşünmemiş. Erdem, daha önce hiç ağaca tırmanmadığı için nasıl çıkacağını bilmiyormuş.
Ayının kendisine doğru geldiğini gören Erdem, kendini yere atmış, nefesini tutup ölü taklidi yapmış. Ayı Erdem’e yaklaşıp onun koklamış, hareketsiz olduğunu görünce ölü sanıp yoluna devam etmiş.
Ayı gittikten sonra Buğra, ağaçtan inip Erdem’e sormuş;
“Ayı kulağına ne fısıldadı?”
Erdem, “Ayı benden senin gibi dostlardan uzak durmamı istedi” diye yanıtladı …ve yoluna devam etti.
Hikayeden çıkarılacak ders: Dost kara günde belli olur.
Çiftçi ile Ağaç Masalı
YanıtlaSilBir tarlada, meyvesi olmayan çok yaşlı bir ağaç varmış. Tarlanın sahibi olan çiftçi, bu ağacı kesmeye karar vermiş. Çünkü ağacına ona hiçbir faydasının olmadığını düşünüyormuş. Yalnızca kuşlar cıvıldıyor ve böcekler uçuyormuş etrafında. Ağacın kesileceğini duyan hayvancıklar çok üzülmüşler. Çiftçiyi ikna etmeye çalışmışlar, ama nafile. Çiftçi bir defa karar vermiş ağacı kesmeye.
Çiftçi, almış eline baltayı ve ağaca saplamış. Ağaç kesilmemiş. Kuşlar, çiftçiye şöyle demiş:
– Yapma çiftçi, bu ağaç bizim evimiz. Burada yaşıyoruz. Hem sana ne güzel şarkılar söylüyoruz.
Çiftçi kuşların sözlerine aldırış etmemiş ve bir kez daha baltayı vurmuş ağaca. Ağacın titremesiyle neşeli böcekler de uçuvermiş ağacın etrafından.
Ağaca son bir balta daha vurunca içinde bir oyuk olduğu anlaşılmış. Kafasını uzatan çiftçi, gözlerine inanamamış. Bu ağacın içinde bir sürü bal yapan arılar varmış. Çiftçi, bu güzel balın tadına baktıktan sonra ağacı kesmekten vazgeçmiş.
Keçi ile Eşek Masalı
YanıtlaSilBir çiftlikte keçi ile eşek, birlikte yaşarmış. Bunların sahibi aslında iki hayvana da çok iyi bakar, ikisini de çok severmiş. Ama keçi, içten içe eşeği kıskanırmış. Çiftçinin eşeğe daha iyi baktığını düşünürmüş. Bu yüzden de keçi, eşeğe bir kötülük yapmak istemiş.
Eşeğin yanına giden keçi şöyle demiş:
– Ah be kardeş, seni çok çalıştırıyorlar. Her yükü sen taşıyorsun. Değirmene koşuyorsun, üzülüyorum sana.
Keçinin bu sözlerine inanan eşek, düşünmeye başlamış. Sonra keçiye dönerek sormuş:
– Ee, ne yapayım arkadaş, benim de işim bu.
Bunun üzerine keçi, hemen kötü planını devreye sokmuş. Demiş ki:
– Eşek kardeş, bir kuyunun içine düşsen ne güzel dinlenirsin. Orada kimse seni çalıştıramaz.
Keçiye inanan masum eşek, keçinin dediğini yapmış. Yürürken bir kuyunun içine atlamış. Sonra da yaralanmış tabii. Bunu duyan çiftçi, eşeğini kurtarmış. Ona bu kötülüğü yapan keçiyi ise başka bir çiftliğe göndermiş.
Kaval Çalan Balıkçı Masalı
YanıtlaSilAdamın birisi çok güzel kaval çalarmış. Bu adam aynı zamanda balık tutar, geçimini böyle sağlarmış. Bir gün düşünmüş ve balık tutarken kaval çalmaya karar vermiş. Böylece kavalın sesini beğenen balıkları kolayca tutabileceğini düşünmüş. Almış kavalını, oltasını, çıkmış yola.
Kayığına binip başlamış kavalını öttürmeye. Ne kadar güzel kaval çalsa da hiçbir balık görünmüyormuş ortalıkta. Buna sinirlenen balıkçı, ağını kullanmaya karar vermiş. Ağını denize fırlattığı gibi bir sürü balık yakalamış. Tabii sudan çıkarılan balıklar, çırpınıp duruyormuş.
Bu çırpınmaları oynama sanan balıkçı şöyle demiş:
– Vay şunlara bak sen. Kaval çalarken hiçbiri yoktu ortalıkta. Kavalı bırakınca hepsi oynamaya başladı.
Çiftçi ile Kartal Masalı
YanıtlaSilBir çiftliğin yakınlarında uçuşan bir kartal varmış. Bu kartal, tam yiyeceğini alırken bir tuzağa düşüvermiş. Tuzaktan kurtulmaya çalışıyor, ancak ne yapsa başaramıyormuş. Ümitsizce beklemeye başlamış. Bu sırada oradan geçen bir çiftçi, kartalın çaresizliğini fark etmiş.
Hemen koşup yardım etmiş. Kartalı özgür bırakarak yeniden uçmasını sağlamış. Bu iyiliği unutmayan kartal, sürekli aynı çiftliğin etrafında uçmaya devam etmiş. Çiftçiyi her gördüğünde selam verirmiş.
Yine böyle günlerden birinde, çalışmaktan yorulan çiftçi bir duvarın dibinde dinleniyormuş. Havada uçan kartal, duvarın yıkılmak üzere olduğunu fark etmiş. Hızlıca uçarak adamın başındaki şapkayı aldığı gibi kaçmış. Çiftçi buna sinirlenerek yerinden kalkmış ve koşmaya başlamış.
Kartal, çiftçinin şapkasını bırakmış ve yoluna devam etmiş. Şapkasına kavuşan çiftçi arkasını döndüğünde duvarın yıkıldığını fark etmiş. Böylece kartalın aslında kendine iyilik yaptığını da anlamış.
Kurt ve Keçi Masalı
YanıtlaSilGünlerden bir gün, sarp dağların kayalıklarında bir keçi yiyecek arıyormuş. Keçiyi kayalıklarda gören kurt, keçiye zarar vermek için yanına çağırmak istemiş. Tabii bunun için keçiyi kandırması gerekiyormuş. Çünkü yüksek kayalıklara tilkinin çıkma şansı yokmuş. Düşünmüş, düşünmüş ve aklına bazı fikirler gelmeye başlamış. Hemen seslenmiş keçiye:
– Keçi kardeş, orası çok tehlikeli bir yere benziyor, aşağıya gelsene buradan çok güzel ve taze otlar var. İstediğin kadar otlanırsın.
Akıllı keçi, hiç oralı olmamış. Bunun üzerinde kurt tekrar seslenmiş:
– Orası soğuk değil mi? Bak burada hiç rüzgar yok, bence burada otlayabilirsin.
Keçi, yine aldırış etmeden otlarını yemeye devam etmiş. Ardından kurt, son kozunu oynamış.
– Baksana keçi, buradaki otlar daha lezzetli görünüyor.
Keçi sonunda dayanamayıp kurda bir cevap vermek istemiş ve demiş ki:
– Kurtlar keçileri sevmez, biliyorum. O yüzden boşuna dil dökme. Bana zarar veremeyeceksin.