3 Kasım 2013 Pazar

Büyük Selçuklu Mirası Belgelendi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayesinde gerçekleştirilen Büyük Selçuklu Mirası projesinin ilk etabı tamamlandı. Projede 320 Selçuklu eseri fotoğraf ve video ile belgelendi, 180 dakikalık belgesel hazırlandı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayesinde, Selçuklu medeniyetine ait mimari eserlerin ve müzelerde bulunan taşınır kültür varlıklarının belgelenmesi amacıyla gerçekleştirilen ‘Büyük Selçuklu Mirası’ projesi törenle tanıtıldı. Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen tanıtım toplantısına siyaset ve sanat dünyasından çok sayıda davetli katıldı. Sunuculuğunu Tarihçi Yazar Talha Uğurluel’in yaptığı program proje kapsamında hazırlanan 180 dakikalık filmin kısa gösterimi ile başladı. Proje kapsamında 120 bin km karayolu kat edildi. 50 bin kare fotoğraf ve onlarca saat video kaydı yapıldı. 12 ülke bir muhtar cumhuriyet olmak üzere 250’yi aşkın şehir, belde ve köye gidildi. 320 Selçuklu medeniyeti eseri fotoğraf  ve video ile belgelendi. 
12 ülkede Selçuklu izleri
Çalışmanın sonucunda Büyük Selçuklu mirasını anlatan 180 dakikalık belgesel hazırlandı. Ayrıca 2 ciltlik Büyük Selçuklu Mirası fotoğraf albümü ve 3 ciltlik bir mimari eser hazırlandı. Proje koordinatörü İbrahim Yavaş, Büyük Selçuklu Devleti’nin eserlerinin bugüne kadar ulaşan eserlerinin belgelenme çalışmasının yapılmaması nedeniyle çalışmayı yaptıklarını söyledi. Ermenistan’dan Azerbaycan’a Suriye’den Filistin’e 12 ülke ve bir muhtar cumhuriyetinde çalışmalar yürüttüklerin belirten İbrahim Yavaş, “Proje sonucu 320 eserin envanter çalışması yapıldı” diye konuştu.  
Medeniyetimizin temeli 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de konuşmasında, geniş bir coğrafyada çok önemli bir çalışmanın yürütüldüğünü söyledi. Bir devletin çatısı altında olan bir coğrafyada bugün onlarca devletin bulunduğunu belirten Gül, “Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Büyük Selçuklu devletinin Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan kültürel hayat çizgimize önemli bir katkısı vardır. Horasandan başlayan büyük Türk göçü Yemen Mısır ve Akdeniz’ e Selçuklular tarafından uzandı ve tüm buralarda Türk rüzgarı esti” dedi.
Selçuklunun vakıf üzerinden kendine has bir mimarı tarz benimsediğini anlatan Gül, “Büyük Selçuklu devleti şanlı tarihimizde kendisinden daha sonra kurulan Osmanlı ve Türkiye cumhuriyetine temel taş olmuştur. Selçuklu Türk medeniyetinin temel taşlarından birisidir. Tarihimizde geniş geniş sayfalarla anlattığımız Selçuklu medeniyeti geçmişten günümüze etkileri hala süren pek çok önemli alim ve şairin, sanatçının yetişmesine vesile olmuştur” şeklinde konuştu.
Avrupa'nın ortaçağ karanlığında yaşarken Selçukluların insani değerlere önem veren, ilme ve alimi koruyan yüksek bir anlayış sahibi olarak kuvvetli bir tük İslam medeniyetinin ortaya çıkmasını sağladığını söyleyen Gül, "Büyük Selçuklu devleti şanlı tarihimizde kendisinden sonra kurulan Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'ne temel taşı olmuştur" dedi.
SELÇUKLU - OSMANLI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TEMEL TAŞI OLMUŞTUR


Selçuklu Belediyesi, Konya Aydınlar Ocağı ve TİKA'nın ortaklığı Büyük Selçuklu Mirası Projesi'nin gündeme gelmesiyle himayelerine aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Selçuklu Devleti zamanında insanlık ve tarihin büyük bir medeniyetin doğup yaşadığına şahit olduğunu belirterek, Horasan'dan başlayan büyük Türk göçünün Yemen, Mısır ve Akdeniz'e kadar Selçuklular sayesinde uzandığını ve bütün bu coğrafyada Türk rüzgarının estiğini söyledi.
SELÇUKLU MEDENİYETİ BİRÇOK ALANDA ZİRVEDİR
Selçuklular döneminin mirası olan eserlerin aynı zamanda o dönemin mimarlarının, ustalarının ve sanatçılarının yeteneklerini, bilgi ve birikimleri ile ruh hallerini yansıttıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, "Bu kadar zarif, güzel mimariyi iyi yapan insanların muhakkak ruhları ve kişilikleri de çok zarif ve çok duygusal olması gerekir. Selçukluda devlet idarecilerinin sanatçılara ve mimarlara hep himaye vermiş olması ve onları koruma altına aldığını da biliyoruz. Bu anlayış sayesinde Selçuklular; edebiyattan mimariye, eğitimden musikiye, astronomiden tıbba, ordu ve devlet yapılanmasına kadar birçok alanda zirveye ulaşmışlardır. Selçuklu medeniyetinin dikkat çeken bir diğer özelliği ise, bugün insanlığın ortak problemleri olan birçok soruna asırlar öncesinde çözüm bulmalarıdır. Farklı kültürlerden, dinlerden, inançlardan insanları beraber yaşamayı ve bir arada tutmayı başarmış olmalarıdır" dedi.
Yurt dışını da kapsıyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayelerinde 2009 yılı Kasım ayında başlatılan ‘Büyük Selçuklu Mirası Projesi’, Anadolu topraklarıyla sınırlı kalmayıp, yurtdışındaki müzelerde bulunan eserleri de kapsayan bir envanter çalışması niteliğini taşıyor. Yaklaşık 36 ay süren projeyi, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) denetiminde Konya Aydınlar Ocağı Derneği yürüttü. 

10 Ağustos 2013 Cumartesi

İlk tıp fakültesi Selçuklu Müzesi olacak

Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Anadolu'daki ilk tıp fakültesi olarak bilinen Gevher Nesibe Medresesini, Selçuklu Müzesi'ne dönüştürecek.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Kayseri'nin binlerce yıllık tarihe sahip bir şehir olmasına rağmen kente gelen yerli ve yabancı misafirleri nereye götüreceklerini, hangi tarihi eserlerin sunumunu yapacaklarını tam olarak bilemediklerini söyledi.

Bu eksiği gidermek için Kültür Yolu Projesi'ni hazırladıklarını ifade eden Özhaseki, şöyle devam etti:
"Gevher Nesibe Medresesi'nden başlayan, Cumhuriyet Meydanı'ndan Yoğunburç'a doğru devam eden sonra Kiçikapı'dan Kayseri Mahallesi'ne uzanan bir hatta yollar yeniden yapılıyor. İnsanların dinlenecekleri yerler, etrafı seyredecekleri yerler ve kent mobilyaları baştan sona elden geçiyor. Bunlar içerisinde 7 noktaya önem veriyoruz. Bunlardan birincisi Kaleiçi Projesi. Kaleiçi Projesi için 5 yıl önce bir yarışma düzenledik. İstanbul'dan bir grup kazandı.
Şimdi burada kültür sanat merkezi oluşturacağız. İçerisinde Arkeoloji Müzesi oluşturulacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile anlaştık, eski müzedeki eserleri buraya taşıyacaklar ama onların yardımıyla burayı biz işleteceğiz. Üst tarafta da çeşitli kültür sanat aktivitelerinin yapılabileceği, el sanatları ürünlerinin sergilenebileceği sanatçı sokakları, kafeteryaların, müzik dinleti alanlarının olduğu bir mekan ortaya çıkacak. Ancak tarihe esere gölge düşürmeyecek, hiçbir çirkinlik oluşturmayacak."

Yapılacak her şeyin kalenin ihtişamına uygun olacağını dile getiren Özhaseki, "Önce Müze Müdürlüğü yetkililerinin nezaretinde hafriyat başlayacak, alttan tarihi eser çıkar mı diye bakacağız. En geç 2 yıl içinde buraya açmayı planlıyoruz" diye konuştu.

"Selçuklu'nun müzesi yok"
Özhaseki, ikinci önemli projenin müzeler olduğuna dikkati çekerek, Selçuklu ile iftihar ettiklerini ancak şanssız bir medeniyet olduğunu kaydetti.
Selçuklu Devleti'nin ömrünün Haçlılarla mücadele ile geçtiğini, taht kavgalarının da bu medeniyeti bitkin bıraktığını belirten Özhaseki şunları anlattı:

"Yaklaşık 300 yıl süren, Hint yarım adasından Anadolu'nun ortasına kadar gelen gerek Büyük Selçuklu Devleti'nin gerekse Anadolu Selçuklu Devleti'nin bir müzesi yok. Biz de bir Selçuklu kenti olarak övünüyoruz, bize iz bırakan geçmişteki en önemli olgunun Selçuklu olduğuna inanıyoruz. O gün yaşayan insanların etkilerinin hala üzerimizde olduğuna da inanıyoruz. Kayseri'nin Selçuklu kenti olduğunu bir kere daha vurgulamak adına Selçuklu Müzesi yapıyoruz. Gevher Nesibe Şifahanesini Vakıflar Genel Müdürlüğünden devraldık, projeyi hazırlattık. Sadece üzerinde akıntılar var, onları kesmek için uğraşıyoruz. En geç Ekim ayında, içinde Selçuklu'nun anlatıldığı, elde kalan eserlerin sergilendiği, olmayanların da sanal olarak anlatılacağı bir müze olacak."

Kayseri'ye gelen konukları Gevher Nesibe Şifahanesi'ne götürdüklerinin anlatan Özhaseki, "Dört tane yonu taştan başka gösterilecek bir şey yok. 'Bu Selçuklu diyoruz, ilk tıp fakültesi' diyoruz ama ortada bir şey yok. İnsan taşlara bakıyor han mı hamam mı bilemiyor, bırakıp gidiyor. Burası zamanının tıp fakültesi, zamanın doktorları burada okumuşlar, dersler verildiği gibi ameliyatlar da yapılmış. Bu medeniyetin en önemli eseri olduğu için müzeyi burada kuracağız" dedi.
Mehmet Özhaseki, Kültür Yolu Projesi kapsamında Kayseri Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, Kiçikapı Meydanı ve Hunat Medresesi ile Camii Kebir Camisi çevresindeki çalışmaların da sürdüğünü sözlerine ekledi.

"Türkiye'nin en zengin Selçuklu koleksiyonu oluşturuldu"

Büyükşehir Belediyesi Etüt ve Projeler Daire Başkanı Hamdi Elcüman da medresenin daha önce Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edildiğini anımsattı.

Binanın belediyeye devredilmesinden sonra Doç. Dr. Emre Madran'a yeniden restorasyon ve onarım projeleri hazırlatıldığını ifade eden Elcüman, "Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül Hanımefendinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarında bahsettiği gibi bazı laminat parkeler sökülmüş diğerleri ise restorasyon kapsamında sökülecektir. Bina hem restorasyonunun tamamlanması hem de müze projelerinin tamamlanmasının ardından Selçuklu Medeniyeti Müzesi olarak hizmet vermeye başlayacak" diye konuştu.Elcüman, yaklaşık 700 Selçuklu eseri topladıklarını ve Türkiye'nin en zengin Selçuklu koleksiyonlarından birini oluşturduklarını dile getirerek, şunları söyledi:

"Müzede tarihi eserlerin yanı sıra interaktif çok sayıda uygulama da olacak. Hologramlar, bilgi panoları, su üzerinde yürüyormuş hissi veren teknolojik uygulamalar, renk ve müzikle tedavinin canlandırılacağı odalar... Çocukların müzeyi sevmesi için çocuk oyun alanları da olacak. Kültür Yolu Projesi kapsamında şehir içerisinde ziyaret edilecek 20 eserden biri olacak bina, hem bir anıt yapı olarak ortaya çıkarılacak hem de Türkiye'nin tek ve en büyük Selçuklu müzesi olacak."

Gevher Nesibe Medresesi

Geçmişte önemli bir bilim ve sanat merkezi olan Kayseri'de Selçuklu döneminde 15 kadar medrese olduğu belirtiliyor. Bunlar arasında tıp medresesi ve şifahane olarak yapılan Çifte Medrese, Anadolu'daki ilk tıp merkezi olarak biliniyor.
Çifte Medrese 1206 yılında Selçuklu hükümdarı 2. Kılıçarslan'ın kızı Gevher Nesibe Sultan adına kardeşi 1. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırıldı.

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, kız kardeşinin hastalığına kendisinin neden olmasından büyük üzüntü duyar. Onun son isteğini yerine getirir ve 1204'de şifahanenin yapımını başlatır.Şifahane iki yılda tamamlanarak, 1206'da hizmete açılır. Daha sonra şifahanenin doğusuna Gevher Nesibe Sultan'ın ikinci kardeşi İzzeddin Keykavus tarafından 1210-1214 yıllarında tıphane (tıp medresesi) yapılmıştır.
Bu çift yapının 1890 yılına kadar amacına uygun bir biçimde kullanıldığı bazı kaynaklarca belirtiliyor.
Medrese 2 bin 800 metrekare alanı kaplayan iki bölümden oluşuyor. Her iki bina açık avluları ile tipik Selçuklu plan şemasına sahip. Batı bölümde şifahane, doğuda ise tıp medresesi yer alıyor.

Halının kökü Anadolu Selçuklu Devleti'nden gelmiştir.

Halının kökü Anadolu Selçuklu Devleti'nden gelmiştir.

Kilimle halı bir birinden farklıdır: Kilim ince bir halı tipidir. Dünyada bilinen ilk halılar Orta Asya'da Türkler tarafından dokunmuştur. Bu halıların günümüze kadar ulaşabilmiş en esk
 i örneğinin M.Ö. 6-5. yüzyıllarda yapılmış olduğu ve halen Leningrad Müzesi'nde saklandığı bilinmektedir.

Halı insanların rahat ve sıcak bir zemin arayışı sonucu ortaya çıkan ve ev dekorasyonunda önemli bir yer tutan bir malzemedir.

Tarihi ise insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar önce sıcak bir zemin yaratmak amacıyla hayvan postlarını kullanıyorlardı.