Turizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Turizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2013 Perşembe

Çifte Minareli Medrese (Erzurum)

Çifte Minareli Medrese (Hatuniye Medresesi), Türkiye'de Erzurum İlinde bulunmaktadır. Selçuklular dönemine aittir. Bu tarihi eser günümüze kadar varlığını koruyabilmiş ve bulunduğu Erzurum ilinin sembolü haline gelmiştir. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilir. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın kızı Hüdâvent Hatun tarafından 1253 yılında yaptırılmış olan bu tarihi yapı, Anadolu'nun en büyük san'at şaheserlerinden biridir. Hüdâvent Hatun'dan dolayı "Hatuniye Medresesi" olarak da adlandırılır.

Kümbeti Erzurum' da bulunan kümbetlerin en büyüğüdür. Her biri 26 metre yüksekliğindeki rengarenk çinilerle süslü çift minare, bu tarihi esere isim olmuştur. Avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı olup, 37 oda ve bir camiye sahiptir.1.824 m2 (38m x 48 m) lik bir alan üzerine kuruludur. Açık avlulu medreselerin Anadolu 'daki en büyük örneğidir. Kuzey cephedeki taçkapı tam bir sanat eseridir. Taçkapı formundan ziyade çeşme nişleri ile yarım yuvarlak iki payanda vardır. Günümüzde kısmen tahrip olmuş görünümlü, 16 oluklu, firuze renkli çini kakmalı tuğladan yapma minarelerin kürsüleri de dikkat çekicidir. Taçkapının iki yanından yükselen silindirik minareler, tuğla ve mozaik çiniler ile süslenmiştir. Çinilerle süslü minarelere “Allah", "Muhammed" ve "ilk dört büyük halife" nin isimleri de işlenmiştir. Taç kapıyı çeviren bitki süslemeleri, kalın silmeli panoların içindeki "ejder", "hayatağacı", "kartal" motifleri cephenin en gösterişli bölümüdür. Taç kapının sağında ve solunda iki yönlü olmak üzere dört adet kabartma bulunmaktadır. Sağdakinde çift başlı kartal panosu yer almaktadır. Çifte Minareli Medrese mimarisinin ilk öne çıkan unsuru özelliğindeki geometrik süslemeler; en fazla avludaki sütun gövdelerinde, öğrenci odalarının kapı silmelerinde, eyvanların ön cephelerinde yer alır. Taç kapıda, avlu sütunlarını birbirine bağlayan kemerlerin yüzeylerinde ve kümbetin iç kısmında bitkisel süslemeler mevcuttur. Ön dış cephede yer alan tamamlanmış hayat ağacı ile kartal motiflerinin bir arma olmaktan çok, Orta Asya, Türk inanışı kapsamında, güç ve ölümsüzlüğü dile getirdiği düşünülür. Taçkapıdan avluya girilir. Zemin katta on dokuz, birinci katta ise on sekiz oda bulunmaktadır. Avlu 26x10 m. ölçülerinde dört yönden revaklarla çevrilidir. Girişin batısındaki kare mekânın vaktiyle mescid olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Zemin katın revakları kalın sütunlar üzerine oturmaktadır. Sütunların çoğu silindirik, dördü de sekizgen gövdeye sahiptir. Odalar beşik tonozla örtülüdür. Medresenin ikinci katı dört eyvan arasında, dört bağımsız gurup şeklinde dizayn edilmiştir. Birinci kata inilmeden bir diğer bölüme geçmek mümkün değildir. İkinci kattaki hücreler (odalar) da alt kattakiler gibi dikdörtgen şeklindedir. Kırma taşlarla yapılmış, beşik bir tonuzla örtülüdür. Alt kattaki kapıların üst kısmında yer alan değişik şekiller üst kat kapılarında yoktur.

10 Ağustos 2013 Cumartesi

İlk tıp fakültesi Selçuklu Müzesi olacak

Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Anadolu'daki ilk tıp fakültesi olarak bilinen Gevher Nesibe Medresesini, Selçuklu Müzesi'ne dönüştürecek.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Kayseri'nin binlerce yıllık tarihe sahip bir şehir olmasına rağmen kente gelen yerli ve yabancı misafirleri nereye götüreceklerini, hangi tarihi eserlerin sunumunu yapacaklarını tam olarak bilemediklerini söyledi.

Bu eksiği gidermek için Kültür Yolu Projesi'ni hazırladıklarını ifade eden Özhaseki, şöyle devam etti:
"Gevher Nesibe Medresesi'nden başlayan, Cumhuriyet Meydanı'ndan Yoğunburç'a doğru devam eden sonra Kiçikapı'dan Kayseri Mahallesi'ne uzanan bir hatta yollar yeniden yapılıyor. İnsanların dinlenecekleri yerler, etrafı seyredecekleri yerler ve kent mobilyaları baştan sona elden geçiyor. Bunlar içerisinde 7 noktaya önem veriyoruz. Bunlardan birincisi Kaleiçi Projesi. Kaleiçi Projesi için 5 yıl önce bir yarışma düzenledik. İstanbul'dan bir grup kazandı.
Şimdi burada kültür sanat merkezi oluşturacağız. İçerisinde Arkeoloji Müzesi oluşturulacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile anlaştık, eski müzedeki eserleri buraya taşıyacaklar ama onların yardımıyla burayı biz işleteceğiz. Üst tarafta da çeşitli kültür sanat aktivitelerinin yapılabileceği, el sanatları ürünlerinin sergilenebileceği sanatçı sokakları, kafeteryaların, müzik dinleti alanlarının olduğu bir mekan ortaya çıkacak. Ancak tarihe esere gölge düşürmeyecek, hiçbir çirkinlik oluşturmayacak."

Yapılacak her şeyin kalenin ihtişamına uygun olacağını dile getiren Özhaseki, "Önce Müze Müdürlüğü yetkililerinin nezaretinde hafriyat başlayacak, alttan tarihi eser çıkar mı diye bakacağız. En geç 2 yıl içinde buraya açmayı planlıyoruz" diye konuştu.

"Selçuklu'nun müzesi yok"
Özhaseki, ikinci önemli projenin müzeler olduğuna dikkati çekerek, Selçuklu ile iftihar ettiklerini ancak şanssız bir medeniyet olduğunu kaydetti.
Selçuklu Devleti'nin ömrünün Haçlılarla mücadele ile geçtiğini, taht kavgalarının da bu medeniyeti bitkin bıraktığını belirten Özhaseki şunları anlattı:

"Yaklaşık 300 yıl süren, Hint yarım adasından Anadolu'nun ortasına kadar gelen gerek Büyük Selçuklu Devleti'nin gerekse Anadolu Selçuklu Devleti'nin bir müzesi yok. Biz de bir Selçuklu kenti olarak övünüyoruz, bize iz bırakan geçmişteki en önemli olgunun Selçuklu olduğuna inanıyoruz. O gün yaşayan insanların etkilerinin hala üzerimizde olduğuna da inanıyoruz. Kayseri'nin Selçuklu kenti olduğunu bir kere daha vurgulamak adına Selçuklu Müzesi yapıyoruz. Gevher Nesibe Şifahanesini Vakıflar Genel Müdürlüğünden devraldık, projeyi hazırlattık. Sadece üzerinde akıntılar var, onları kesmek için uğraşıyoruz. En geç Ekim ayında, içinde Selçuklu'nun anlatıldığı, elde kalan eserlerin sergilendiği, olmayanların da sanal olarak anlatılacağı bir müze olacak."

Kayseri'ye gelen konukları Gevher Nesibe Şifahanesi'ne götürdüklerinin anlatan Özhaseki, "Dört tane yonu taştan başka gösterilecek bir şey yok. 'Bu Selçuklu diyoruz, ilk tıp fakültesi' diyoruz ama ortada bir şey yok. İnsan taşlara bakıyor han mı hamam mı bilemiyor, bırakıp gidiyor. Burası zamanının tıp fakültesi, zamanın doktorları burada okumuşlar, dersler verildiği gibi ameliyatlar da yapılmış. Bu medeniyetin en önemli eseri olduğu için müzeyi burada kuracağız" dedi.
Mehmet Özhaseki, Kültür Yolu Projesi kapsamında Kayseri Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, Kiçikapı Meydanı ve Hunat Medresesi ile Camii Kebir Camisi çevresindeki çalışmaların da sürdüğünü sözlerine ekledi.

"Türkiye'nin en zengin Selçuklu koleksiyonu oluşturuldu"

Büyükşehir Belediyesi Etüt ve Projeler Daire Başkanı Hamdi Elcüman da medresenin daha önce Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edildiğini anımsattı.

Binanın belediyeye devredilmesinden sonra Doç. Dr. Emre Madran'a yeniden restorasyon ve onarım projeleri hazırlatıldığını ifade eden Elcüman, "Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül Hanımefendinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarında bahsettiği gibi bazı laminat parkeler sökülmüş diğerleri ise restorasyon kapsamında sökülecektir. Bina hem restorasyonunun tamamlanması hem de müze projelerinin tamamlanmasının ardından Selçuklu Medeniyeti Müzesi olarak hizmet vermeye başlayacak" diye konuştu.Elcüman, yaklaşık 700 Selçuklu eseri topladıklarını ve Türkiye'nin en zengin Selçuklu koleksiyonlarından birini oluşturduklarını dile getirerek, şunları söyledi:

"Müzede tarihi eserlerin yanı sıra interaktif çok sayıda uygulama da olacak. Hologramlar, bilgi panoları, su üzerinde yürüyormuş hissi veren teknolojik uygulamalar, renk ve müzikle tedavinin canlandırılacağı odalar... Çocukların müzeyi sevmesi için çocuk oyun alanları da olacak. Kültür Yolu Projesi kapsamında şehir içerisinde ziyaret edilecek 20 eserden biri olacak bina, hem bir anıt yapı olarak ortaya çıkarılacak hem de Türkiye'nin tek ve en büyük Selçuklu müzesi olacak."

Gevher Nesibe Medresesi

Geçmişte önemli bir bilim ve sanat merkezi olan Kayseri'de Selçuklu döneminde 15 kadar medrese olduğu belirtiliyor. Bunlar arasında tıp medresesi ve şifahane olarak yapılan Çifte Medrese, Anadolu'daki ilk tıp merkezi olarak biliniyor.
Çifte Medrese 1206 yılında Selçuklu hükümdarı 2. Kılıçarslan'ın kızı Gevher Nesibe Sultan adına kardeşi 1. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırıldı.

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, kız kardeşinin hastalığına kendisinin neden olmasından büyük üzüntü duyar. Onun son isteğini yerine getirir ve 1204'de şifahanenin yapımını başlatır.Şifahane iki yılda tamamlanarak, 1206'da hizmete açılır. Daha sonra şifahanenin doğusuna Gevher Nesibe Sultan'ın ikinci kardeşi İzzeddin Keykavus tarafından 1210-1214 yıllarında tıphane (tıp medresesi) yapılmıştır.
Bu çift yapının 1890 yılına kadar amacına uygun bir biçimde kullanıldığı bazı kaynaklarca belirtiliyor.
Medrese 2 bin 800 metrekare alanı kaplayan iki bölümden oluşuyor. Her iki bina açık avluları ile tipik Selçuklu plan şemasına sahip. Batı bölümde şifahane, doğuda ise tıp medresesi yer alıyor.